Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 312

İLETİŞİM

A tlaslı B ü yü k U ygarlık lar A n sik lo p ed isi

ESKİ ANADOLU
ve
TRAKYA
BAŞLANĞICINDAN
PERS EGEMENLİĞİNE KADAR

Veli S evin

İletişim Үayırılan
İstanbul 2003
İLETİŞİM
Atlash Büyük Uygarlıklar Ansiklopedisi

Eski Anadolu
ve
Тгакуа
B aşlanğıcından Pers Egem enliğine K adar

İletişim Yayıncıbk A.Ş.


Adına Sahibi
Tugrul Paşaoğlu

Yayın Yönetmeni
Ahmet Boratav

Yayın Yönetmen Yardımçısı


Gökçe Bike Yazıcıoğlu

Grafik Thsanm ve Uygulama


Gökçe Bike Yazıcıoğlu, Hülya Tokmak

Haritalar
Suzan Demirci

Düzelti
Serap Yeğen

Dizin
İnci Türkoğlu

Film ve Baskı
Asır Matbaası

Cilt
Kısmet Ciltevi

ISBN 975-05-0135-7
®2003 İletişim Yaymcılık A. Ş.
1. BASKI 2003, İstanbul

İletişim Yayınları
ЮойГагег Cad. İletişim Han No. 7 Cağaloğlu 34400
İstanbul • Tfel: 212.516 22 60-61-62
Fax: 212.51612 58 • e-mail: iletisim@iletisim.com.tr
web: www.iletisim.com.tr
A tlaslı Büyük Uygarlıklar A nsiklopedisi

ESKİ ANADOLU
ve
TRAKYA
BAŞLANĞICINDAN PERS EGEMENLİĞİNE KADAR

Veli Sevin
İCİNDEKİLER Ayrım Beş: Demir Çağı
6 Kronoloji Tablosu 181 Geç Hitit Beylikleri
11 Önsöz 194 Urartu, Dağların Uyearlığı
234 Phrygier
281 Lydler (Lydialılar)
Ayrım Bir: Coğrafya 299 Bitirirken
16 Topografya 300 Sözlük
17 İklim ve Bitki Örtüsü 302 Resiınlerin Listesi
21 Doğal K aynaklar 307 Haritaların Listesi
308 Resimlerle İlgili Kaynakça
309 Türkçe Kaynakça
Ayrım İki: Tiirkiye'de Arkeoloji 311 Dizin
26 Keban, Karakaya ve
A tatürk Barajları Kurtarm a Razıları

Ayrım Üç: Tarihöncesi Dönemler


Paleolitik Çağ
30 M ağara İnsanları: Besin Devşirrnecileri
32 Alt Paleolitik Çağ
33 Orta Paleolitik Çağ
37 Üst Paleolitik Çağ
37 Epipaleolitik Çağ

Neolitik Çağ
40 M ağaradan Köylere: İlk Köy Toplumları
42 Çanak Çömleksiz Neoliük Çağ
42 Proto-Neolitik Çağ
46 Çanak Çömleksiz Neolitik A Dönemi
46 Çanak Çömleksiz Neolitik В Dönemi
49 Çanak Çömleksiz Neolitik C Dönemi
56 Erken Neolitik Dönem
68 Geç Neolitik Dönem

Kalkolitik Çağ
75 Gelişen Köy Yaşamı
78 Erken Kalkolitik Çağ
89 Geç Kalkolitik Çağ

Ayrım Dört: Tunc Çağları


Erken Tunç Çağı
100 llkDevletler
101 Erken Tunç 1 Dönemi
106 Erken Tunç 11 Dönemi
118 Erken Tunç lU Dönemi
124 Eski A sur Ticaret Koloniler Çağı
136 Hitit Devleti
136 Anadolu'da İlk Merkezi Güç
136 Eski Hitit Devleti
148 Hitit İm paratorluğu
66 AnaTbnrıça
Çerçeveler 76 Пфшаг
19 Jeoarkeoloji ve Yerleşim Arkeolojisi 77Dendrokronoloji ve Dendroklimatoloji
20 Arkeobotanik 79Hacılar
31 İnsanın Evrimi 86Değimıentepe
34 Yarımburgaz Mağarası 92Arslantepe
36 Karain Mağarası 94 HassekHöyük
38 M ağara Sanalı 140 Erken Tunç Çağı'nda İdoller ve Heykelcikler
42 Tarım 107 Troia Hazineleri
44 Çayönü 108 Troia
47 Nevali Çori 112Alacahöyük Kral Mezarları
48 Ata Küllü 114Maden Tbknolojisi
50 Obsidyen 115M.Ö. 3. Binyıl Silahları
52 Aşıklıhöyük 116İkiztepe
58 Çatalhöyük Sanalı 122 Norşuntepe
64 İlk Çanak Çömlekler ve 126 Küllepe
Günümüzde İikel Çömlekçilik 130 Ticaret
135Makkäri Beyleri: Soylu Çobanlar
140 Dokuma
141İmikuşağı
142 İnandıktepe Vazosu
147 M.Ö. 2. Binyılda Anadolu Halkları
150 Hititler'de Ordu ve Savaş
153 Anadolu'da Müzik ve Dans
154 Hitit Dini
158 Boğazköy
161Yazılikaya
163 Alacahöyük
164-165 Üç Büyük Hitit Kenti:
Maşathöyük, Ortakö}^, Kuşaklı
169 Hitit Çanak Çömleği
170 Mühürcülük
172 Yazının Gelişimi
176 Anadolu'nun Ünlü Kadınları
183 Kargamış
190 Yesemek Heykel Atölyesi
192 Karatepe: Kral Azativatas'ın Kenti
199 Tuşpa; Urartular'ın Görkemli Başkenti
200 Haldi'nin Kutsal Kapısı ve
Urartu Tanrılar Alemi
201 Tanrı Haldi'nin Thlıtı
205 Urartu Karayolları
212 Çavuştepe
220 Urartu Ordusu ve Silahları
232 Mezarlar ve Ölü Gömme Gelenekleri
233 Urartu Krallarının Mezar Anıtları:
Dünyanm İlk Mozoleleri
238 Phrygia
243 Midas'ın Yüzünü Görmek
246 Gordion
270 Midas'ın Mezar Odası
271 Bir Çocuk Mezarı
282 Lydia
284 Lydler'in Başkenti Altın Sardeis
297 Karun Hazineleri
KRONOLOJİ TABLOSU
PALEOLİTİK MEZÜLrrİK 8000 7000

TRAKYA Y arım burgaz M enteşe

M ARM ARA T aslıtarla

AKDENİZ K arain -Y u m u k tep e


EGE Belbaşı K uruça}^
Beldibi • B adem agacı
Ö küzini H öyücek

Suberde

Köşkhöyük
Alt Paleolitik alet

Alt Paleolitik alet

İÇ ANADOLU A şık lıh ö y ü k Ç atalh ö y ü k


KARADENİZ Can H a sa n III
K ö şk h ö y ü k

DOGU VE Ş ark lı M a ğ a ra B iris M ezarlığı H allan Çemi


GÜNEYDOĞU K ü llü n ü n in i S öğüt T arlası Ç a y ö n ü ------
ANADOLU P iru n Nevali Çori Tfell el-Cüdeyde
Ş e h rem u ztep e G öbeklitepe Tbll D hahab
G aziantep G ürcütepe
C aferhöyük

KÜLTÜREL Tahıl ö ğ ü tm e M im arlık E vcilleştirm e ’ Ç anak-çöm lek


AŞAM ALAR O rak, biçm e
6000 5000 4000 3000

Kumtepe
»caçeşme Fikirtepe Tbptepe
A şag ıp ın ar Beşik-Sivritepe
Ilıp ın ar

K uruçay
H acılar A phrodisias
L im antepe —
E rbaba
B a k la te p e ----------
Ulucak
T arsus
Beycesultan

Erken Halaf Geç Uruk testisi

Köşkhöyük

Can H asan Y azırhöyük


! A lacahöyük ^
/ \ l l ç c l l --------------------------------------------
S İkiztepe
K ü lte p e ------------------------------ ►

H alaf K ü ltü rü Obeyd K ültürü U ruk K ültürü Hacı Nebi Tbpesi


T ü lin te p e ------------ D eğirm entepe H assekhöyük
Tilkitepe L i d a r ------------ A rs la n te p e ------------------------- ►
Çavi Tbrlası T ilm enhöyük K orucutepe
Nevali Çori Sakçagözü N orşuntepe
T u rlu h ö y ü k Sam sat
D om uztepe

Madeni döküm Arsenikli tunç


KRONOLOJl TABLOSU
3000 2500 2000 1750

TRAKYA T roia
K anlıgeçit
M ARM ARA

AKDENİZ B ayraklı P an aztep e


EGE B ad em ag acı
Y ortan
Y u m u k tep e

T arsu s
B eycesultan

Alacahöyük Kültepe
Yazılıkə)^

Yortan Boğazköy

İÇ ANADOLU İkiztepe A s u r T icaret


K olonileri Çağı M
KARADENİZ A la ca h ö y ü k K ültepe
B oğazköy
A cem h ö y ü k
B ü y ü k G üllücek

DOĞU VE j K araz O y lu m h ö y ü k
GÜNEYDOGU Sos H öyük T itrişhÖ yük
ANADOLU İm ik u şağ ı —
A rsla n tep e
D ilkaya —
K a ra g ü n d ü z
Y am had KralU^^

KÜLTÜREL
AŞAM ALAR Çöm lekçi ç a rk ı К ш ауһ tu n ç Yazı AtÇ'"
1500 1250 1000 500

Lydia Devleti
K aratepe M
K izzuvatna
Krallığı

СЛ

M
Altintepe

Phryg fibulalari
M
Hitit hiyeroglif

Hitit Hitit Im p a ra to rlu g u


д ја с а һ о у И к --------------------- ►
j P h ry g Devleti
z
Ik b a l K ralliklari
j^an d ik tep e r
j^tiseyindede
. - ......... .............. ................................. ........ ^ .......... .........

w a Krallığı K a rag ü n d ü z M ezarlığı U rartu Devleti


H a k k ari Beyleri E rnis M ezarlığı S a m 'al Krallığı G c

K argam ış Krallığı
^^ni Krallığı Yeni A su r Devleti

D em ir ü retim i P a ra
*—
• __ »o

ONSOZ
Anadolu, uygarlığın ilk adımlarının atıldığı, insanlık 3aklaşami3oruz bu 3 Üzden. Üikemizin politikasmı
adına övgülü başan larla dolu bir yarımadadır. dahi sağhkh kuram ıyoruz kimi zam an. Giderek
Asya'nın Avrupa'ya doğru bir uzantısı durumundaki küçülen düıi3 ada tarihsel bir döneme ya da ıçvgarlığa
bu toprak iki kıta arasın d a doğal bir bağlayıcı sahiplenmek 3 a da sahiplenmemek noktasmdan
konum undadır. Bu konunı Mısır, Mezopotani3'a, bakm ak ancak kısır ideolojik bir ka3’gıdır. 03'sa
Surij'e, Filistin, İran, Girit, Ege adaları ve Karadeniz tarih açıklık ve özen ister, ideolojik 3aklaşımlara зег
havzasıyla sürekli bir sij^aset, ekonomi, kültür ve yoktur.
sanat alışverişine olanak sağlamış, uj^garlığın ilk Eski Anadolu halklarmm her biri, birbiriyle varı-
ışıkları da bu topraktan saçılmaya başlamıştır. Ama şırcasma kendilerini doğru düzgün anlatan eserler
daha düne kadar ondaki bu büyük j^aratıcı gücü bırakm ışlardır günümüze ve gelecek kuşaklara,
tam anlam ıyla anlayam am ış, üzgün kültürlerin, kimileri parıltılı, görkemli, kimileri sessiz, suskun.
b ü y ü k b u lu şla rın v atanı o larak hep Y unan'ı,
Bu topraklara һаз а! \ егтез^е ve bu topraklarda mutlu
Roma'yı, Mezopotamya'yı, Mısır'ı, Surij^e'jd ya da
olmaya çalışanların izleridir onlar. Sevinçierini,
Girit'i görmüştük. Son 30 jaldır j^apılan arkeolojik
kederlerini, zaferlerini, aşklarını, kinlerini ve з а!ап-
keşifler bu önyargılı görüşleri j^avaş yavaş değiştir-
larını görebilir, hissedebilirsiniz her birinde. Bazen
mej^e, düzeltme^^e başladı. M ağaralardan ilk kalıcı
bir müzenin bahçesinde, bazen bir dağın tepesinde,
barınaklara ve köylere geçişin bu topraklarda ortaya
kimi zaman da Van Gölü'nün mavi sularında karşı-
çıklığı belirlendi. Hayvan ve bitkilerin ilk kez burada
laşabilirsiniz onlarla. Bu toprağm eski insanlarının
evcilleştirildiği saptandı. Ticaretin tem ellerinin
size olan sa3'gı ve hatta sevgilerini duyabilirsiniz
burada atılmaya başladığı, ilk büyük kentlerin, tapı-
belki de. Onları tamdıkça yalnız olmadığınızı anlar,
nakların ve taştan 3^ntularm burada biçimlendiği
arkanızdaki binlerce за1һк birikimi düşünürsünüz.
ortaya kondu. Tüm bu başarılara karşın, amacımız,
İçinizi bir sevgi ve gelecek günlerin a3dmlığı kaplar.
günüm üzde Türkiye denen bu 3^arımadanın geçmi-
şine yalnızca pembe bir gözlükle bakm ak değildir. Eski Anadolu tarih ve kültürüne ilişkin araştırma-
Yazılı ve yazısız belgeleri objektif bir biçimde ог1аз^а lar henüz çok ileri bir düze3^e ulaşabilmiş değildir.
koyarak eski Anadolu insanlarını kronolojik ve Türkiye'de arkeolojinin geçmişi bile ancak 70 yıl
kolay anlaşılabilir bir düzen içinde anlatmaktır. 0псез^е gider. Günümüzde her yıl yüzlerce arkeolojik
kazı ve inceleme yapıli3^ r bilim adamlarınca. Dağ
Burada onbinlerce yıldır yaşar yaratıcı ve üretici
taş gezilip incelenİ3^ r Anadolu. Bunlardan gelen her
yerli halklar. Ama Anadolu aynı zam anda bir göçler
üikesidir. Öyle ki, bu göçler hiç bitmez binlerce yıldır. sonuç bu toprakları biraz daha İ3Ü tanımamıza,
önyargılardan kurtulmamıza ve hatta yeni uygar-
D oğudan, batıdan, kuzeyden ve güneyden, her
lıkları keşfetmemize olanak sağlıyor. Arkeologların
ırktan ardı ardına gelmeye devam eden göçmenler
toprağa vurdukları her çapa bir tarih oluveriyor
hep sevmişler, hep benimsemişlerdir bu yeni yurdu,
adeta.
bir daha ayrılmamacasına. Buna karşın, onun kendi-
ne üzgü etkileyici nitelikleri nedeniyle Anadolulu Elinizdeki kitap Anadolu'nun eski uygarlıklarıyla
kimlik, biçim değiştirerek ve gelişerek de olsa, hep dalıa iyi tanışmak, sevmek ve giderek onlarla övün-
korum uştur kendini. Bu kimlik bugün bile gelişerek meyi öğrenmek gibi amaçlarla kaleme alınmıştır.
sürüp gider aramızda. En sıcak ve insana en yakın sentezlerini veren
Coğrafi yapışı nedeniyle Anadolu parçalanmış bir uygarhklarla. Binlerce 3ullık son derecede renkli ve
görünüm sunar. Birbirinden yüksek dağlarla ayrıl­ dinamik bir geçmişin anlatılması, vurucu noktala-
mış irili ufaklı kom partım anlara ayrılm ıştır sanki rın ön plana çıkarılm ası zahmetli bir iştir. Bu
üike. İnsanlar da genelde buna uyum sağlamıştır. yüzden teknik terimler ve bilimsel tartışmalardan
Ne türlü bir siyasi egemenlik altında olursa olsun, elverdiğince kaçınılmış, kolay anlaşılabilme amacı
eski çağlarda tüm yarımadayı içine alan bir kültür ön planda tutulmuştur. Kitabın sonuna, metinde
birliği söz konusu olmamıştır bu topraklarda. Bu zorunlu olarak geçen kimi mesleki ve teknik terim­
yüzden Anadolu eşine rastlanm a3^an çok renkli bir ler için küçük bir sözlük ile meraklı okuyucular için
uygarlıklar üikesidir. Hitit, Urartu, Phryg, Lydia, kısa bir Türkçe kaynakça eklenmiştir.
Lykia, Karia, Kappadokia, İonia ve daha niceleri Böyle güç bir işin başarılmasında gösterdiği azim
gelip geçmiştir bu topraklardan. ve çalışkanlık için başta Ahmet Boratav'a 'en içten
Uygarhklarla böyle sarm aş dolaş yaşanan bir teşekkürlerimi sunarım. Kimi çizimler için Celäl
üikede günüm üzde hälä eski Anadolu halklarını Типа'зга müteşekkirim. Ve son olarak anlayış ve
sahiplenmeli miyiz, yoksa sahiplenmemeli miyiz? sonsuz desteği ile bana güç veren eşim Prof. Dr.
diye bir ikilemin içinde bocalayıp duruyor kimileri- Necla Arslan Sevin'e çok şey borçluyum.
miz. Çoğu kez tarihsel olaylara ön3^argısız ve yansız Yüzüncü Yıl Üniversitesi - Van, 2002

11
COĞRAFYA

Anadolu üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımadadır.


Asya ile Avrupa kıtaları arasındakı bu yarım ada
doğu-batı doğrultusunda uzanan bir dikdörtgeni
a n d ırır: d ik d ö rtg e n in uzun k e n a rla rı y a k laşık
olarak 36° ve 42° enlemlerine, kısa kenarları da 26°
ve 42° boylam larm a dokunur. Genişliği 500-550 km.
(en g en iş yeri K erem pe ve A n a m u r b u ru n la rı
a ra s ın d a 650 km .), u z u n lu ğ u da 1.565 k m .'y i
bulmaktadır.

T o p o g ra fy a
Jeolojik yapışı genel olarak volkanik ve tortul
kayalarla bunları örlen topraklardan meydana gelir.
Değişik bölgelerde jeolojik dönem lere ait tüm
oluşum lara rastlanır.
Fiziki olarak en dikkat çekici karakteristik özelliği
yüzey şekillerinin çeşitliliğidir. Burası dağlar, platolar,
ovalar ve irili ufaklı vadilerden oluşan bir mozaik
görünüm ündedir. Bu yüzden de küçük çaplı bir kıta
olarak kabul edilebilir. Nitekim bu özelliği nedeniyle
eski çağda Küçük Asya (Asia Minor) olarak adlandı-
rılmıştır.
Anadolu oldukça yüksek bir üikedir. Ortalama
yükseklik 1.131 m.'yi bulur. Hemen hemen yarısını
engebeler oluşturur; plato ve ova gibi düzlükler ise ayrılır; Doğu Anadolu'da ise yaklaşarak sıklaşırlar.
toplam alanın 1/3'i kadardır. En yüksek dağları: Böylelikle doğuya gidildikçe daha yüksek ve enge-
Doğu A nadolu'da Ağrı (5.165 m.), Süphan (4.434 m.), beli bir görünüm ortaya çıkar. Söz konusu kenar
Tbndürek (3.542 m.); Orta Anadolu'da Erciyeş (3.916) dağlar yarım adanın batı kesiminde yine birbirlerine
ve Bolkar (3.585), Baü Anadolu'da da Uludağ (2.543 m.), yaklaşm a eğilimi gösterirlerse de buradaki yüksek-
Bozdağ (2.159 m.) ve Kaz dağıdır (1.774 m.). likler doğudaki gibi fazla, dağlar da sürekli sıralar
Doğu-batı d o ğ ru ltu su n d a giden başlıca dağ halinde değildir.
sıraları yarım adanın kuzey (Kuzey Anadolu dağları) A rızalı bir topografık yapıya sahip olan bu
ve güney (Tbroslar) kenarları boyunca uzanan geniş yarım ada farklı özellikteki coğrafi birimler içerir.
yaylar çizerler. Bu kenar dağlar İç A nadolu bölge- Sözgelimi K aradeniz ve Akdeniz, Ege ve Doğu
sinde birbirlerinden geniş ve yüksek düzlüklerle Anadolu, İç Anadolu ile Güneydoğu Anadolu ve

16
M armara bölgeleri birbirlerinden oldukça farklı
görünümdedir. Hemen her çevredeki bitki örtüsü­
nün kendine özgü karakteri bulunmaktadır ki, bu
da büyük çapta bölge sakinlerinin geçim tarzını
belirleyerek farklı tonlarda yaşam biçimlerinin
ortaya çıkm asm a neden olun Anadolu'nun en
çarpıcı ve ilginç yönü bu çok renklilikten kaynak-
lanmaktadır.

İ k lim ve B itk i ö r t ü s ü
Geç Pleistosen D önem i'nden bu y an a, yani
g ü n ü m ü z d en k ab aca 100 bin yıl evvelinde
Yakmdoğu'nun topografyası günüm üzdekinden
çok farklı değildi. Buna karşılık aynı dönemde iklim
son derecede düzensizdi. İnsanın ilk ortaya çıktığı
Pleistosen Dönemi süresince Batı Asya'da ve
dolayısıyla Anadolu yarımadasında meydana gelen
jeolojik ve iklim değişikliklerini anlamak da pek
kolay değildir.
Bununla birlikte A nadolu'nun yüksek kesim-
200 mm.'lik yağış haritası. Kuru tarım için gereken minimum yağış 200 mm.'dir. lerinde periyodik bir buzullaşmanın izleri saptan-
Bundan daha az yağış alan bölgelerde tarım yapılabilmesi için sulamaya mıştır. Bu buzul dönem inin devamı süresince
gereksinim vardır. Anadolu tümüyle 200 mm. üzerinde yağış alan Akdeniz havzasındaki dağ eteklerinde uzun bir
bir konumdadır.
süre otlarla kaplı steplerin oluşmasma elverişli
nemli bir iklimin var olduğu anlaşılmaktadır. Bu
yüzden söz konusu dönemin büyük bölümünde
Tbros ve Zagroslar'ın güneye bakan alçak etekle­
rinde Paleolitik Çağ mağara insanları için uyğun bir
iklim ve avcilık olanakları belirdi.
Paleolitik Çağ'ın en erken evrelerinden başlaya-
rak insanoğlu sıcak ve soğuk evrelerin birbirini
izlediği değişken bir iklimin varlığına tanık oldu. Bu
düzensizliklere bağlı olarak hayvansal ve bitkisel
ortam da da değişiklikler belirdi. Alet yapan ve
mağaralarda yaşayan ilk toplayıcı-avciların ortaya
çıktığı dönemde göreceli olarak ılıman bir iklim
egemendi. Günümüzden 140-150 bin yıl kadar önce
iklim kurudu ve sertleşmeye başladı, giderek yoğun
kar yağışlarıyla birlikte buzullar belirdi. Dönemin
İklim kuşakları sonlarına gelindiğinde buzullaşma iyiden iyiye
yoğunlaştı. Buzullar özellikle kuzey yarımkürenin
büyük bir bölümünü kaplayarak buraları yaşana-
mayacak durum a getirdi ve giderek alçak kesimlere
doğru yayıldı (Würm evresi). Ancak 26° ve 42° boy-
Boğazlar ve Marmara
Denizi'nin Pleistosen lamları arasındaki Türkiye'de -çok yüksek alanlar
Dönem'den bugüne dışında- buzullaşma ve bununla ilgili yer şekilleri
farklı durumları oluşmadı. Bununla birlikte, G.Ö. 18 bin ile 16 bin
1) Pleistosen yılları arasında Anadolu iklimi oldukça serin ve
Dönem'de olası ilk
İstanbul Boğazı kuraktı. Ortalama ısı 6-8° C civarmdaydı. Yakındoğu
2) Yaklaşık Son Buzul ve Anadolu'nun büyük bir bölümü Artemisia tpelin
Dönemi ve Buzul otları) ve Chenopodiaceae (ıspanakgiller) türünde '
Sonrası (M.Ö. 16 bin- bitkilerle kaplı bir bozkır ve çöl-bozkır görünü-
7 bin) her iki boğaz da
kapalı, Marmara bir mündeydi. A nadolu'da gerçek anlam da orm an
içdeniz. örtüsü yalnızca Karadeniz kıyı kesiminde bulun-
3) Cünümüzde maktaydı. Göllerin çoğu bugünkünden çok daha
Boğazlar ve Marmara
Denizi'nin durumu geniş alanlar kaplıyordu. Örneğin Van Gölü, Tuz
Gölü. B urdur ve İznik göllerinin kıyılarında
17
bugünkü düzeyden 80, 110, 145 ve 60 m. daha
yüksek su seviyeleri olduğunu gösteren teraslar
vardır. Bu zam anda Konya Ovası 25 m. kadar
derinliğinde pluviyal bir gölle kaplıydı. Tuz Gölü
A ksaray'a değin uzanm aktaydı. Aynı şekilde
Yenişehir-İnegöl, Elazığ-Altınova ve Muş Ovası da
tüm üyle bataklık göllerle örtülü olmalıydı. Deniz
seviyesi ise bugünkünden 100-120 m. kadar daha
alçaktı. Bu nedenle M arm ara Denizi ve Karadeniz
tatlı su gölleri halindeydi. Çanakkale ve İstanbul
boğazları ise birer vadi durum undaydı.
G.Ö. 12 bin-11 bin yıllarına gelindiğinde j^ani
Pleistosen'den Holosen dönemine geçişte Anado­
lu, Batı İran, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'de
sıcak h k lar arttı ve günüm üzdekinden 2-3 °C
daha alçak durum a geldi. Eskinin serin ve kuru
iklimi yerine, sıcaklık ve yağışın arttığı yeni bir
iklim ortaya çıkmaya; uzun yazlar, yağışlı kısa
kışlarla birlikte daha yum uşak ve daha sıcak
iklim koşulları egem en olm aya başladı. Bu
gelişmelere koşut bir biçimde, Avrupa, Akdeniz
dünyası ve Yakındoğu'daki bozkırlar ve tundra­
lar yerini günüm üzün ortam m a ve ağaçlara
bıraktı.
Isının yükselm esi sonucunda geniş alanlara
yayılan göller küçüldü, hatta bazıları giderek
tüm üyle kurudu. Böylelikle bereketli alüvyon
ovaları belirdi. B unun sonucunda G.Ö. 9000
yıllarından sonra insanlar yerleşme yerlerini bu
ovalara doğru kaydırdılar ve köyler kurm aya
başlayarak yerleşik yaşam a geçtiler.
Göllerden farkh olarak, kuzey üikelerini
kaplayan buzulların erim esi nedeniyle tüm
dünyada deniz seviyesi yükselm eye başladı.
Yükselme bazen bir yüzyılda 1 m.'yi aşan hıza
erişerek yaklaşık olarak G.Ö. 6000 yıllarında
bugünkü düzeye ulaştı. Bu yükselm e etkisini en
çok Batı A nadolu k ıy ıla rı ile M a rm a ra ve
K aradeniz'de gösterdi. G.Ö. 12 bin yıllarında
b u g ü n k ü n d en 100-120 m. k a d ar daha alçakta
b u lu n an Ege D enizi'nin giderek yükselm eye
başlam asıyla kıyılannda derin körfezler oluştu.
M.Ö. 7000 y ıllarına gelindiğinde deniz yüzeyi
35 m .'ye değin ulaşm ıştı. A rtık su seviyesi
Çanakkale ve İstanbul boğazlarının taban seviye­
si üzerine çıkmaya başlam ış ve böylelikle eskinin
birer tathsu gölü olan M arm ara ve K aradeniz'e
tu z lu su k a rış m a y a b a şla m ıştı. M.Ö. 500 0
yıllarına doğru gelindiğinde önceleri kuru birer
vadi olan Çanakkale ve İstanbul boğazları, iki
denizi birleştiren önemli bir su yolu durum una
dönüşm üştü.
G.Ö. 8000 yıllarında ağaca benzer bitki türleri
П ~ } > Yo^iun «m un I I m HoAır
çoğaldı ve geniş alanlara yayıldı. Öte yandan
ш II Scyrck aga^l* ho/kır
A n a d o lu 'n u n iç k e s im le rin d e b o z k ır h ä lä
bugünkünden daha geniş bir alana yayılmış Günümüzden 4000 yıl kadar önce Anadolu'nun bitki örtüsü

18
Jeoarkeoloji ve Yerleşim A rkeolojisi
M odern arkeoloji b irço k pozitif
bilimle beraber çalışıyor. Yerküredeki
doğal değişimleri inceleyen jeolojinin
ise bu disiplinler arasında ayrıcalıklı
bir yeri var. Çalışma alam toprakla bire-
bir ilişkili olan arkeoloji, topraktan gün
işığına çıkardığı insan yapışı nesneleri
yorumlayabilmek için, bu nesnelerin
içinde bulunduğu doğal ortam hakkın-
da bilgi sahibi olmayı gereksinmekte-
dir.
Bir arkeolojik yerleşme ile ilgili
çalışmaları yürütürken arkeolojinin
karşılaştığı ancak yanıtlayam adığı
birçok şorunun cevabı jeolojide yaüyor.
Özellikle son yıllarda modem arkeolo­
jinin vazgeçilmez bir parçası olarak
gelişen dallardan biri yerleşim arke­
olojisi. Yerleşim arkeolojisi bir yandan
in sa n /to p lu m -d o ğ a ilişk isin i, b ir
y an d an da yerleşm eler arasın d ak i
ilişkileri sorguluyor ve toplumlararası
dinamikleri, sosyo-ekonomik olgularm
yanı sıra doğa olaylarına dayanarak
çözümlemeye çalışıyor. Örneğin bir
yerleşmenin kurulduğu alanm neden
tercih edildiği, yerleşmelerin neden terk edildiği, yer değiştirdiği; hatta bölgesel nüfus değişimleri, uygarlıkların çöküşü, istilalar gibi
sosyal ve tarihsel olaylarm volkanik ve tektonik hareketler, küresel soğumalar, kuraklık, kıtlık gibi doğal nedenleri...
Yerleşim arkeolojisinin en çok ilgilendiği konulardan biri yerleşim dağılımı ve yerleşimler arasındaki ilişkileri belirlemeye yardımçı
olan yerleşim dokusudur. Bu dokuyu doğru saptayabilm ek için bölgenin coğrafi koşullarını bilmek şarttır. Örneklemek gerekirse
Prehistorik dönem lerinin en erken aşam alarında Muş Ovası'nm iskän görmediği yüzey araştırm aları ile sap tan n u ş, jeolojik araştır-
malarla sondajlardan elde edilen bilgiler sonucunda, bahsi geçen dönemde ova­
nın önce bir göl, ardm dan da bataklık olduğu anlaşılmışür. Aym şekilde İstanbul
ve M armara Denizi çevresinde Neolitik Çağ'dan Tunç Çağlarına dek yerleşime
rastlanm am aktadır. Bu durum ise M armara Denizi kıyı seviyelerindeki değişim-
lerle açıklanabilmektedir. Su seviyesindeki oynam alar nedeniyle birçok Neoli­
tik yerleşme su altında kalm ış olmalıdır.
Kıyı bölgelerdeki delta ovalai'inda ve nehir boylarmdaki alüvyal ovalarda
sap tan an erk en p re h isto rik çağ y erleşm eleri de az sayıdadır. N ehirlerin
taşıdığı ve yaydığı alüvyal birikintiler eski yerleşimlerin bu dolgular altında
küitlenmesine neden olmaktadır. Troia ve Efes gibi liman kenti olarak kurulm uş
birçok yerleşmenin de bugün denizden uzak iç bölge yerleşmeleri olarak karşı-
mıza çıkm asım n nedeni delta oluşum larıdır. T roia'nın bugün hakim olduğu
ovada yapılan çok sayıda sondaj sayesinde kıyı çizgisinin farklı dönemlerdeki
konumu anlaşılabilmiştir.
Yeryüzünün en devingen güçlerinden biri olan akarsulann arkeolojik yerleş­
meler üzerindeki etkisi de ilgi çekicidir. Örneğin Fırat binyıllardır yatağını
değiştiriyor. Fırathn hem en yanına ku ru lm u ş olan yerleşm eler taşkm larla
yikanarak yok oluyor veya zam an içinde daha yüksek taraçalara taşmıyorlar.
Bu tip yerleşmelerde arkeolojik tabakalar arasında sel birikintileriyle sık sık
karşılaşılıyor. İskän gördüğü süre boyunca birkaç kez sel felaketine m aruz
kalmış yerleşm elerden biri Değirmentepe. Bu höyükte yapılan çalışmalar,
birbirini izleyen yerleşmelerin üst üste kurulmadığmı, giderek nehir ki3nsından
uzaklaştığını ortaya koymuş. Fırat kıyısmdaki birçok yerleşmede karşılaşılan Hava fotoğrafı kullanılarak tarihöncesi yerleşmeler
bir diğer ilginç durum, ters tabakalanma. Bazı hÖ5diklerde, en üstteki tabakanm arasındaki olası ilişkiler ve bölgesel yerleşim dokusu
en geç tabaka olması gerekirken en eski buluntuları verdiği gözleniyor. Bu şemaları belirlenmeye çalışılıyor (so/ üst).
arkeolojik bilmeceyi jeoloji şöyle açıklıyor: N ehir tab an ın d a taşk m larla M.Ö. 2. binyılda Beşik Koyu ve Çanakkale Boğazı'nın
höyüğün üzerine taşınan toprak, tabakaların karışm asına neden oluyor. durumu (sağ alt).

19
A rk eob otan ik
Geçmişteki iklim ve bitki örtüsünün araştırıl-
ması yalnızca doğa bilimcilerini değil, агкео-
logları ve tarihçileri de ilgilendirir. Çünkü kimi
kültürel gelişmelerin temelini doğrudan coğrafi
koşullar oluşturm aktadır. Örneğin bitkilerin
tarım a alınması ve haj'vanların evcilleştirilmesi
gibi kültürel değişimler, yeryüzündeki küresel
ısınm a sayesinde m üm kün olmuş; bu elverişli
koşullar ilk olarak Yakmdoğu'da oluştuğundan
ilk üretimci toplum lar da bu coğrafyada ortaya
çık m ıştır. Ö zellikle bu nedenle, Y akındoğu
Aşıklı kazısıncla bulunan çitlembikler (a/f) ve günümüz örnekleri (üst).
arkeolojisi dönem in doğal çevresiyle yakından
ilgilenmektedir.
Belirli bir coğrafyada insanlar tarafindan yetiştirilen veya doğal olarak bulunan bitkilerin
tüm ü, 0 coğrafyanm florasıdır. Bu bitkilerin günüm üze kalan izleri ise floral kalm tılar olarak
adlandırılır. Geçmişteki floranın açıklığa kavuşturulm asında birkaç yöntemden yararlanılm ak-
tadır.
Tohumlar ve tahta parçaları gibi gözle görülür büyüklükte olan makrofloral kalmtılar, kurak
ortam larda toprak altında çürüm eden kalabilir; kazılarda içlerinde sindirilmiş bitki artıkları
bulunan hayvansal gübre (latrine) artıkları ile karşılaşılabilir ya da zam an zam an yanarak
köm ürleşm iş olarak ele geçebilirler. Bu örneklerin yapışı (morfoloji) ve genetik kodları (DNA)
incelenerek hangi bitkilere ait olduğu ortaya konabilir. Böyle laboratuvar çalışmaları sonucunda,
bu bitkilerin tarım a alınmış olup olmadığı da saptanabilir.
Diğer bir yöntem ise m ikro analizdir. Polenler, sporlar ve fltolitler gibi gözle görülmeyen
büyüklükteki mikrofloral kalm tılar m ikroskobik incelemeye täbi tutulur. Ancak bu tip kalm tılar
genelde arkeolojik kazılarda ele geçmez. Öte yandan, polenler kalın dış kabukları sayesinde,
buzul, deniz, göl yatağı, bataklık ve turbalık gibi havasız ortam larda çürüm eden milyonlarca
yıl dayanabilmektedir. Örnekler göl yatakları, bataklık ve turba tortulları içinden burğularla
alınır (karot sistemi) ve içlerindeki polenler ayrıştırılarak mikroskop altında incelenir. DNA
te stle ri u y g u la n a n po len ler, y a ln ız c a b itk i ö rtü s ü n ü a y d ın la tm a k la k a lm a z, bu b itk i
tü rlerinin yaşayabileceği iklim koşulları da belli olduğundan iklim değişimleri h ak k ın d a da
bilgi verir. Bu ara ştırm a yöntem ine ise "palinoloji", yani çiçek tozu analizi adı verilir.

durum daydı. O rm anlık a la n la r ve bozkırların Polen analizleri, örneklerin toplandığı yöre ve


dağılımı günüm üzdeki durum una ancak G.Ö. 4 0 0 0 yakın çevresinin iklim koşulları ve bitki coğrafyası
yıllarına doğru kavuştu. h ak k ın d a bilgi sağlar. A nadolu gibi geniş bir
Anlaşılacağı üzere bugün yaşadığımız ekolojik bölgedeki eski bitkiler hakkında yeterli bilgi ancak
ortam G.Ö. 12 bin-11 bin yıllarından itibaren başlayan çok sayıda polen diyagram ları ile m üm kündür.
ve tüm Güneybatı A sya'yı etkileyen iklim değişik- A nadolu'da şimdiye k ad ar bu türde analizlerin
likleriyle ilgili bir gelişimin sonucudur. Böylelikle gerçekleştirildiği merkezler şunlardır: Doğu Anado-
insan topluluklarının yaşam asına uyğun bir çevre lu'da Söğütlü, Van Gölü; Karadeniz'de Sürmene,
ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeler sonucunda Doğu Ladik, batıya doğru Melen, Abant ve Yeniçağa;
Akdeniz bölgesi (İsrail, Lübnan, Filistin, Batı Suriye, güneyde ise Köyceğiz, Pınarbaşı, Beyşehir ve Konya
Güneydoğu A nadolu) gerek nem in ve gerekse civarındaki Akgöl.
sıcaklığm etkiseyle tahıl bitkileri ve baklagillerin Şim dilik yeterli sayıda çalışm a yapılm am ış,
üretilm esine yeterli doğal bir yaşam çevresi oluş- palinolojik ve diğer paleobotanik kanıtların da hälä
turdu. istenilen düzeyde olm am asına karşın, Holosen
Binlerce, onbinlerce yıl öncesindeki iklim ve bitki Dönemi'nin başlarında Yakındoğu bitki haritası
örtüsü hakkındaki bilgilerin temel dayanağı pali­ çizilebilmektedir. Bu harita G.Ö. 10 bin ile 5 bin yılları
noloji bilimidir. Palinoloji, polenler yani çiçek tozları arasm d ak i bitki örtüsünde önemli değişiklikler
üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. ortaya çıktığı döneme ilişkindir.

20
siydi. Bu sayede ilk ticaret ağı kurulmuş oluyordu.
Doğu Anadolu'da Bingöl, Van (Nemrut, Süphan,
Doğubeyazıt) ile İç Anadolu'da Masan Dağı ve Niğde
Yöresi (Çiftlik, Acıgöl, Kömürcü) obsidyen yataklari
en zengin ve en çok araştınim ış kaynaklardır.
Obsidyenin yanı sıra, Tuz Gölü çevresi gibi doğal
kaynaklardan elde edilen tuzun da önemli bir ticari
hammadde olduğu varsayılmaktadır.
Anadolu'daki insan topluluklarınm da dahil
olduğu Yakındoğu uygarlığının şekillenmesinde rol
oynayan ikinci önemli ham m adde bakirdir.
Günümüzde de işletilen Ergani ve Murgul bakir
yataklari en erken yerleşik toplumlar tarafından
keşfedilmiş ve kullanılmıştı. Anadolu topraklarının
bu hammadde açısından da Yakındoğu içinde avan-
tajlı oluşu, ticaretin yönünün hemen hemen aynı
kalmasını sağlamış, yalnızca bir önceki dönemdeki
obsidyen yerini bakıra bırakmıştır. Yumuşak bir
maden olan bakirin dayamkhlığım artırm akta
kullanılan arsenik ve kalay ise Tunç Çağları'nda
ticaretin yönünü değiştirmiştir. Ancak son yıllarda
m aden y atak lari üzerine yapılan çalışm alar
sayesinde Anadolu'nun, kalay ve arsenik açısından
önceden sanıldığı k ad ar yoksul olmadığı da
anlaşılmıştır. Diyarbakır ve Elazığ çevresindeki
bakir yataklarının yanı sıra Kastamonu-Küre'de de
tarihöncesi dönemlerde kullanılmış olan yataklar
keşfedilmiş, ayrıca Merzifon'daki bakir yataklarının
da arsenikli olduğu anlaşılmıştır. Niğde-Kestel kalay
yataklari üzerine yapılan çalışmalar ise prehistorik
dönemde işleülmiş bazı kaynakların günümüzde
tü k en m iş olabileceğini gösterm esi açısından
ilginçtir.
Anadolu gümüş ve kurşun kaynakları açısmdan
çok zengin olm am akla birlikte, Kelkit havzası,
Niğde çevresi ve Keban yöresinde eski yataklar
bilinmekte, çok sinirli olan eski altın yataklari ise
B ahkesir, Çanakkale, M anisa-Salihli yöresi ve
Orta Anadolu'da Borçka'da yer almaktadır. Bu hammadde zenginliği
D o g al K a y n a k l a r
Göllüdağ obsidyen Anadolu'nun belirli yörelerinde metalürjinin erken
yataklari (üst). A nadolu'nun yer şekilleri, iklim ve bitki örtüsü
gelişimini kamçılamış ve Yakındoğu ile ticari ilişki-
Kömürcü-Kaletepe çeşitliliğine sahip topraklari, ekonom ik değeri
lerin yönünü belirleyerek kültürel evrim üzerinde
obsidyen yataklari yüksek olan çeşitli ham m addeleri de banndır-
doğrudan etkili olmuştur.
{alt). m aktadır.
Coğrafya ve doğal çevrenin, kültürlerin gelişme-
Bu ham m addelerin başında, özellikle Neolitik Çağ
sinde belirleyici ana etkenlerden biri olduğu kuşku-
toplumlarının zenginliğinde belirleyici olan obsid­
yen (volkanik cam) geliyordu. Çünkü bu madde suz. Ancak bu etkileşimi ticari prestij maddeleri ile
madenlerin henüz olmadığı çok eski çağlarda alet sm ırh görm ek yanlış olur. Anadolu'da уйшзе!
ve silah yapım m da kullanılmaktaydı. Obsidyen, mimari geleneklerinin gelişiminde de ana etken
sönm üş volkanlarm lavlarm m katılaşm ası ile hammaddedir. Sözgelimi, Karadeniz ve Trakya gibi
oluşan bir tü r taştır. Siyah, gri, kahverengi ve ormanlık alanlarda ahşap mimari; İç Anadolu'da
yeşilimsi renkteki bu taş sert, keskin, dayamklı ve kerpiç mimari ve dağlık kesimlerle dağ eteklerinde
parlak olm asıyla dikkat çekicidir. Anadolu de taş ağırlıklı mimari üsluplarının tarihöncesi
obsidyeni, Yakındoğu'da, obsidyeni tanım ayan dönemlerden günümüze dek varlığı ve sürekliiiği
insan topluluklarma ithal edilen bir prestij madde- rastlantısal değildir.

21
TÜRKİYE'DE ARKEOLOJl
L4L A

Osmanlılar arkeoloji bilimine yeterince önem vermedilen Avrupa'da 17.-18. yüzyıllarda eski uygarlıklara
karşı başlayan ilginin giderek artması, Londra'da British Museum (1753) ve Paris'te Louvre (1793) gibi
büyük m üzelerin açılm asına karşılık Osm anlılar'da bu konu çok ihm al gördü. İm paratorluk
topraklarında, İngiliz, Alman ve Fransızlar İstanbuFdan aldıkları fermanlarla serbestçe kazılarda bulun­
dular. Çıkarılan eserlerin büyük bir bölümünü de üikelerine taşıdılar. Halikarnassos Mausoleion'u
Ephesos Artemis Tbpınağı Londra'ya, Bergama Zeus Sunağı Berlin'e götürüldü. Bunlan daha niceleri
izledi.
İstanbul Arkeoloji Müzesi, Müze-i Humayun adıyla 1846 yılında kuruldu. 1881'de bu müzenin müdür-
lüğüne atanan Osman Hamdi Веу ile arkeoloji konusunda ilk ciddi adımlar atılmaya başlandı. Çağdaş
anlam da ilk eski eser yasası 1884Че yürürlüğe kondu; Adıyaman Nemrut Dağı (1883), Lübnan Sayda (1887)
ve Muğla Yatağan yakınındaki Lagina'da (1891-92) kazılar yapıldı.

Amerikalı arkeolog
C.W. Blegen'in
1932-1938 yıllan
arasında Troia'da
yaptiğı kazılardan bir
görünüm {üst).
Sadrazam Edhem Paşa'nın
oğlu, ressam Osman
Hamdi Веу (1842-1910)
Türk arkeolojisinin
öncülerinden {orta).
1846'da Müze-i Humayun
adıyla Aya İrini
Kilisesi'nde açılan İstanbul
Arkeoloji Müzesi 1891Ч1е
bugünkü yeni binasına
taşmdı {alt).

24
Ғғ
Arif Müfid Mansel Ekrem Akurgal Н. Zübeyir Koşay U. Bahadır Alkım Tahsin Özgüç Halet Çambel
(1905-1975) (1911-2002) (1897-1984) (1915-1981) (1916 —) (1916 —)

Türkij^e'de arkeoloji Cumhuriyet Dönemi'nde gelişti. Avrupa'da eğitim gören ilk


Türk arkeologlarının yanında, 193rde Türk Tarih Kurumu, 1934'te İstanbul Üniversi-
tesi'ne bağlı Türk Arkeoloji Enstitüsü, 1936'da Ankara Üniversitesi Dil ve Ihrih-
Coğrafya Fakültesi kuruldu. İkinci Dünya Savaşı öncesinde Nazi Almanya'sından
kaçan değerli eskiçağ tarihçisi, arkeolog ve dilbilim uzmanlarına Türkiye üniver-
siteleri kapılarını açtı. Ankara yakınlarındaki Ahlatlıbel (1933), ÇorunTda Alacahöyük
Modern Türkiye (1935), Yalova (1932) ve Trakya'daki Alpullu'da (1936) ilk Türk kazıları gerçekleştirildi.
arkeolojisinin öncüleri
1960'lı yılların sonlarına değin süren ilk Cumhuriyet Dönemi kazıları daha çok Türk
(üst, sağ).
Thrih Kurumu'nun destekleriyle yapıldı.
Cumhuriyet Dönemi
Jale İnan
Türkiye arkeolojisinin 1968 J9İ1Türkiye arkeolojisinde yeni bir dönemin başlanğıcıdır. Bu tarihte ODTÜ'nün
(1914-2001)
gelişiminde Mustafa girişim ve maddi desteğiyle, yeni inşa edilmekte olan Keban Barajı'nın sular altında
Kemal Atatürk büyük bırakacağı alanda kalacak tarihi eserler üzerinde uluslararası bir kurtarma projesi
bir rol oynadı. gerçekleştirilmeye başladı. Modern kazı j^öntemlerinin ilk kez denendiği bu çalışma­
Onun kazılara bizzat lardan bazılarm ı Ufuk Esin (Tbpecik), Refik Duru (Değirmentepe), Güven Arsebük
yaptiğı ziyaretler bu (Tülintepe) ve Ümit Serdaroğlu (Ağın) gibi genç Türk arkeologlan yönetti. Bunu, 1978-
konuya verdiği önemin 89 yılları arasında Karakaya ve Atatürk Baraj Gölleri alanındaki Aşağı Fırat Projesi
göstergesidir.
kazıları izledi. GAP Projesi'nin gelişimiyle koşut olarak yeni baraj gölü alanlanndaki
Atatürk'ün Alacahöyük
kurtarm a kazılanna günümüzde de devam edilmektedir. 1998 yılından beri Dicle ve
kazılarını ziyareti
(sol alt).
Fırat nehirleri üzerinde yapılmakta olan ilisu ve Karkamış barajları ile ilgili olarak,
Günümüzde son Kültür Bakanlığı, ODTÜ Thrihsel Çlevre ve Değerlendirme Araşürma Merkezi Devlet
derecede modern Su İşleri'nin işbirliği ile ilisu ve Karkamış Kurtarma Projesi kazı çalışmalarına Nimet Özgüç
yöntemlerle yapılan başlanmıştır. 1996'da ise yine GAP kapsamında Gaziantep il sınırları içinde Fırat üzerin- (1916—)
pek çok kazıdan biri de Birecik Barajı'mn inşasına başlandı. Barajın suları altında kalacak çok sajadaki
olan Birecik yakınında antik yerleşimden birinin Zeugma (Belkıs) olması ve yapılan kurtarma kazılannda ele
ve Fırat kıyısmdaki geçen eserler (özellikle figürlü mozaikler) kamuo}mnun ilgisini bu yörej^e ve arkeoloji
Mezraa-Teleilat alanma çevirdi. Bu kazılar halen devam etmektedir. Günümüzde Türkiye'de 20 kadar
Höyüğü'nü 1999'dan üniversitede arkeoloji eğitimi verilmekte ve her yıl 200 kadar kazı ve 100 kadar yüzey
beri İstanbul araşlırması yapılmaktadır. Bu kazılardan bazıları su alündaki baük gemiler üzerinde
Üniversitesi Edebiyat
yürütülm ektedir. Sualtı arkeolojisi denen bu kazı yöntemi şimdilik daha çok
Fakültesi'nden
Türkiye'nin güneybatı ki39İarı ile M armara Denizi'nde sürdürülmektedir. 1983'ten beri
Mehmet Özdoğan
başkanlığındaki bir
yapılmakta olan ve Türkiye'deki arkeolojik kazı ve 3Öizey araşürmalarmın sonuçlannı
bilim kurulu kazıyor duyurm ayı am açlayan Kazı, A raştırm a ve Arkeometri Sonuçları Tbplantıları,
Ufuk Esin
(sağ alt). Türkiye'de arkeolojinin gelişmesine ve popülaritesine büyük katkılar sağlamaktadır. (1933—)

25
Baraj gölleri yalnızca
K eban, К а г а к а у а v e A ta tü rk B a r a jla n K u rta rm a K a z ila n
tarihi eserleri yutmakla
Doğu Anadolu'da Firal irm ağı üzerinde inşa edilen Keban, Karakaya ve Atatürk barajlarijda ilgili olarak, göl kalmıyor, hala sürüp
altında kalaeak alanlarda 1968-1975 ve 1978-1989 yillarinda kurtarm a kazilari gerçekleştirildi. Orta Doğu giden geleneksel
yaşantıya da hüzünlü bir
Tfeknik Üniversitesi Keban Projesi'nin (198Г8еп sonra Tbrihi Eserleri Kurtarm a ve Değerlendirme A raştırm a
son veri yor. Bir gün
Merkezi) destekleriyle yapılan bu çalışm alar baraj göllerinin dolmasıyla son buldu. Tbşınabilir buluntular pişman olunursa
Elazığ, Malatya, Adıyaman ve Şanlıurfa müzelerine taşındı: taşınm az buluntular ise baraj göllerinin suları yitirilenlerin geri
altında kaldı. Kurtarılan eserlerden en ilginci Tunceli'nin Pertek ilçe merkezindeki Osmanlı Camii idi. Bu getirilmesi olası değil.
cami yerinden sökülerek yeni Pertek'e taşındı. K urtarılam ayan eserler arasında, Urartu kralı II. Sarduri'nin
(M.Ö. 760-730) K öm ürhan'daki sınır kalesinin eteklerine kazdırttığı çivi yazılı büyük kitabe ile Osmanlı
sultanı IV. M urad'm yaptırtm ış olduğu K öm ürhan K ervansarayı da bulunuyordu. Ancak, Geç Neolitik
Çağ'dan Osmanlı Dönemi'ne değin süren son derecede geniş bir zam an dilimi üzerinde yapılan bu kazılar
Türkiye arkeolojisinin gelişiminde yeni bir dönüm noktası olmuştur.

K eb an P ro j e s i K a z ıla n A şa ğ ı F ıra t P ro j e si K a z ıla n


Ağın-Kalayaktepe 1968-1972 Ümit Serdaroğlu Aneoz 1979-1983 Sedat Alp
Aşvan Kale 1968-1973 David Н. French Değirmentepe 1978-1986 Ufuk Esin
Değirmentepe 1973 Refik Duru Gritille 1981-1984 Richard S. Ellis
Fatmalı-Kalecik 1968 Robert Whallon Jr. Habibuşağı 1982-1983 Baki Öğün
Han İbrahim Şah 1970-1971 Hayri Ertem Hayazhöyük 1979-1983 Jacob J. Roodenberg
Haraba 1969-1970 Baki Öğün Hassekhöyük 1979-1986 Behm Blancke
Korucutepe 1968-1972 M aurits von Loon Hariskale 1978-1981 Baki Öğün
1973-1975 Hayri Ertem İmamoğlu 1980-1987 Edibe Uzunoğlu
Körtepe 1968-1974 Harald Hauptm ann İmikuşağı 1981-1986 Veli Sevin
Norşuntepe 1968-1974 Harald Hauptm ann Kaleköy 1978-1981 Tbmris Bakir
Pağnik Öreni 1968-1971 Richard P. Harper Köşkerbaba 1978-1984 Önder Bilgi
Pulur (Sakyol) 1968-1971 Hamit Zübeyr Koşay Kurbanhöyük 1980-1984 Leon Marfoe
Tfepecik 1968-1974 Ufuk Esin Lidarhöyük 1979-1987 Harald Hauptm ann
Tülintepe 1971-1974 Ufuk Esin - Güven Arsebük Pirot 1978-1983 Özgen Karaca
Yeniköy Ilöyüğü 1972 Hamit Zübeyr Koşay Samsat 1978-1988 Nimet Özgüç
Şemsiyetepe 1978-1989 Muhibbe Darğa
Tillehöyük 1978-1989 David Н. French

26
Atatürk 1935'te kendi
isteğiyle yapılmaya
başlanan Alacahöyük
kazısında ortaya
çıkanlmış buluntuları
1937 yılındaki 2. Türk
Tarih Kongresi sırasında
incelerken (üst).
Arif M. Mansel'in
1936-1940 arasında
Trakya'da Türk Tarih
Kurumu adına yaptiğı
tümülüs kazılarından
bir görünüş (alt).
AYRIM ÜÇ
TARİHÖNCESİ
DÖNEMLER
PALEOLİTİK CAĞ Э

MAĞARA İNSANLARI: BESlN DEVŞiRMECİLERİ

İnsan denen canlının kültürel bir varlık olarak değildi. Dünyanın geri kalan bölümlerinde ise sıcak
ortaya çıkışı araç-gereç yapm asıyla başlar. İnsanoğ- ve soğuk evrelerin birbirini izlediği değişken bir
lu bedensel açıdan hayvanlara kıyasla daha ^elersiz iklim hüküm sürmekteydi. İklimdeki bu değişmele-
bir donanım a sahip olduğundan, çevresinde hemen ге koşut olarak ekolojik ortam da da farklılaşm alar
her gün yüz yüze kaldığı tehlikelerden korunmayı, ortaj^a çıkmaktaj'dı.
yani ekolojik ortam a uy u m u n u yaptiğı araç- Alet yapmasını bilen ve Иото habilis (becerili
gereçlerle sağlamıştır. Günümüze değin ulaşabilmiş insan) denen ilk insan 4 milyon yıl kadar önce
en eski araç-gereç örnekleri taştan d ır ve yaklaşık Afrika'da belirmiş; bir buçuk milyon yıl kadar önce
2 milyon yıl önceye aittir. Bu nedenle de insanoğlu- de Afrika dışındaki Eski Dünya'ya dağılmıştı.
nun tarihi bir bakım a bu tarihten itibaren başlatıl-
Paleolitik Çağ insanları yaşam biçim lerini
maktadır. En eski aletler Afrika'daki Tanzanj^a'da
iklimdeki bu değişikliklere uydurm aya çalışarak,
bulunm uştur. Anadolu Paleolitik
geniş coğrafi alanlara, seyrek ve dağınık durum da
İnsanlık tarihinin başlangıç evresini oluşturan bu Çağ Yerleşmeleri:
yayılmışlar, mesken olarak da önceleri doğal m ağa­
Paleolitik Çağ insanları
dönem e Paleolitik Çağ adı verilir. Bu, Y unanca raları, kaya sığınaklarını ve giderek açık havada, organik maddelerden
palaios = eski ve lithos = taş sözcüklerinden türetil- dal, çalı çırpı ve hayvan postlarından yaptıkları son yararlanmışlardır ve
miş (Eski Taş Dönemi) bileşik bir isimdir. Türkiye'de derece iikel barınakları kullanm ışlardı. Değişken mevsimlik yerleşmeler
yaygın olarak Yontma Taş Devri şeklinde kullanılır. çevre koşulları, yeni besin kaynakları ve av hayvan- kurup yarı göçebe bir
Bu çağa Besin Toplayıcılığı Dönemi adı da verilmek- bayat sürmüşlerdir.
larının izlenmesi nedeniyle sürekli oturulm ayan bu
tedir. Bu nedenlerle bu
barınaklar, besin kaynaklarının konum uyla ilgili dönemden geriye çok
Dördüncü Jeolojik Zam an'ın Pleistosen denen ilk olarak zam an zam an yer değiştirmekteydi. Besin az buluntu kalmış
ve çok uzun evresi boyunca gelişen bu dönemde ilk üretimi bilinmiyor, geçim genellikle toplayıcılık ve olması yerleşmelerin
kez insan da ortaya çıkmıştır. İnsanın biyolojik ve zam an zam an da avcilıkla sağlanıyordu. Genel tespit edilmesini
kültürel evrim inin önemli bir bölüm ünün gerçek- güçleştirmektedir.
olarak inanılanın aksine, beslenmede avcılıktan çok
Dönemin yerleşim
leştiği bu dönem süresince gerek dünyanın jeolojisi doğada bulunan leşler daha önemli bir yer alıyordu. türleri mağaralar,
ve gerekse iklimi günüm üzdekinden çok farklıydı. Thrım ve hayvan evcilleştirilmesi gibi konularda hiç kaya sığınakları ve
Özellikle kuzey yarım kürenin büyük bir bölümü bilgileri yoktu. Bu, doğayı hemen hemen olduğu gibi konaklama yerleri ile
buzullarla kaplıydı ve yaşam a pek de elverişli kabullenerek, onu değiştirmek için hiçbir etkinlikte sinirlidir.

30
insan kafatasının
evrimi İ n s a n ın E vrim i
Uzay çağına adımını atmış olan insanoğlu, aslında fareler, balinalar ya da koyunlar gibi memeliler sınıfına
giren bir canlıdın 60 milyon yıl kadar önce, ağaçlar üzerinde yaşayan ve Primat denen bir memeli türünden
gelişmiştir. Sincap ya da tarla faresine benzej^en ancak, aynı zamanda donanımlı bir beyine sahip olan
Prim atlar her doğumda genellikle 1 yavru yaparlar.
İki ayak üzerinde yürüyen ilk canlılar ise 25 milyon yıl önce ortaya çıktığı sanılan Hominicflerden
A. afarensis ve A. africanus gelişmiştir. İlk Hom inid'ler A ustralopithecus yani "güneyli maymun" soyundan gelirler. Henüz alet
yapmasını bilmeyen bu canlılardan da, 2-3 m ilj^n yıl önce ilk Homo türü gelişmiştir. Homo habilis (becerili
insan) ilk taş alet yapıcısıdır. İnsanoğlunun evrim indeki alet yapan türlerden en önemlisi ise Homo
erectus'iur. Afrika'da yaşayan, uzun boylu ve düz kafalı olan bu türe ilişkin ilk fosiller 1,5 m ilj^n 31I
öncesine aittir. Ortaya ilk çıkışmdan kısa bir süre sonra Homo erectus aşölyen (Acheuleen) adı verilen bir el
baltası yapmaya başlar. Üretimi uzmanlık gerektiren, arm uda benzer bir biçimi olan bu alet adını ilk kez
bulunduğu Fransa'daki bir kasabadan (Saint-AcheuD almıştır.
Robust
australopithecines Homo erectus 500 bin yıl kadar süreyle Afrika kıtasını Australopithecus ile birlikte paylaşmıştır. Bu
P. boisei ve P. robustus
arada hızla Asya ve Avrupa'ya yayılır. Günümüzden önce yaklaşık 140-40 bin yılları arasında yaşayan Orta
Paleolitik Çağ insanları Homo erectus'Xan daha yetenekli olan Homo sapiens neandertalensis türündedir. Bu
sırada Avrupa'da soğuk bir iklim bulunmaktaydı, bu yüzden de Neandertal insan zor koşullara uyğun bir
fizik yapışına sahipti. Homo sapiens sapiens denen çağdaş insan günümüzden 30-40 bin yıl ya da biraz
daha önce önce ortaya çıkar. Bu türün Homo sapiens neandertalensis'ien mi geliştiği, j^ksa farklı bir ata ile
mi ilişkili olduğu tam açık değildir.

Н. ergaster İnsan zekäsının evrimi

İnsanoğlunun anatomik
evrimi ve insan zekäsının
evrimi birbiriyle koşut
süreçlerdir. İnsanın alet
yapması için beyinde
soyutlama yeteneği ve
neden-sonuç ilişkisinin
gelişmesi kadar anatomik
değişimler de önemlidir.
Н. sapiens ve Alet yapabilmeyi sağlayan
Н. heidelbergensis 4 fizyolojik değişim şöyle
sıralanabilir:
1) iki ayak üzerinde
yürüme sayesinde
ellerin serbest kalması;
2) sinir sisteminde
göz-beyin-el
koordinasyonunun
yeterli düzeye ulaşması;
3) gözlerin birbirine
yaklaşması sonucunda
iki gözün görüş alanının
çakışması ve üç boyutlu
(stereoskopik) görme;
4) baş parmağın hareket
kabiliyetinin artması
sonucunda gelişen
kavrama ve hassas tutuş
çağdaş insan yeteneği.
Н. sapiens sapiens
bulunm ayan bir yabanılın \а г olma biçimi}cli. priınigenius), güney fili İHlepluıs luericiioımlis), su
İnsanoğlu tüm yaşam ını, yemek için öldürm ek ayğırı İHipopotaınus), merk gergedanı {Rhinoceros
üzere h a y v a n la n izlem ekle ya da b ir yem iş merckiı), at {Equus steııoııis), m ağara a\ ısı {irsu s
kaynağından ötekine gitmekle geçiren bir hayvan deningeri), bizon (Bison), yaban donuızu (Sus
gibi sürdürmektej^di. scrofa), pars (Panthera leo), yaban kedisi (Felis
Bununla birlikte ilk insanlar günüm üzden Z mil­ sylvestris), sırtlan (Hyaena crocııta), k u rt (Canis
yon yıl kadar önce, günlük yaşantılarını, daha çok vLiIpus), tilki (Vıılpes vulpes) \e geyik ((^apnюIus
doğada kolaylıkla bulunan iri çakıl taşlarından capreolus, Cerviıs elaphus) sayılabilir.
kaba aletler yaparak kolaylaştırmaya başlamışlardı. Alt Paleolitik Çağ insanları önceleri basit çakıl
Sonraları giderek, özel sorunların çözümüne yöne- taşlarını yontarak, sonraları ise basit yongalam a
lik olarak birbirinden farklı yöntemlerle yeni laş alet^ tekniği aletlerle, avianm a, define, kesme, kazıma vb.
endüstrileri yaratm a başarısm ı gösterdiler. günlük işlerde 3'ararlanm ak üzere j ontma taş aletler
İnsanlık tarihi sürecinin en uzun bölüm ünü üretmişlerdir.
oluşturan Paleolitik dönem, gerek değişen çevre Türkiye'de Paleolitik Çağ'ın en eski jerleşm e
koşulları ve gerekse taş teknolojisindeki gelişime yerleri İstanbul'da Küçük Çekmece Gölü'nün kuzey
göre, "Alt", "Orta" ve "Üst" olm ak üzere üç ana ucundaki Yarımburgaz M ağarası ile A ntalya'nm
evreye ayrılmaktadır. 30 km. kadar kuzeybatısındaki Karain Mağarası'dır.
Bu iki m ağaradan elde edilen veriler T ra k ja ve
A nadolu'nun Alt Paleolitik dönem yaşam ını en iyi
Alt Paleolitik Çağ
biçimde temsil etmektedir.
G ünüm üzden yaklaşık Z milyon ile 140 bin yılları
arasında yaşanan bu uzun dönemin ilk başlarında
insanoğlu prim atlar ailesinden sıyrılarak, iki ayağı Y a rım b u rg a z M a ğ a r a s ı
üzerinde dik durabilen ve ellerini k ullanarak alet İstanbul j^akmlarmdaki Yarımburgaz M ağarası'nda
üretebilen bir varlık haline gelmiştir. Bu ilk gelişme- yapılan kazılarda Alt Paleolitik dönem tabakalarının
ler Afrika kıtasında olmuştur. Orta Pleistosen'in ortalarında, uzun sayılabilecek
İn sa n o ğ lu n u n A nadolu y a rım a d a sın d a k i en zam an süresi boyunca, aynı genel kültür çerçeve-
erken yerleşm eleri Alt Paleolitik Çağ'a (Eski Taş sine m ensup fosil in san larca (Homo Erectus?)
Devri) değin uzanır. Günümüzden 400-500 bin yıl oluşturulduğu anlaşılmıştır.
k adar önce başlamış olan bu zam anda yarım adada En alt tabakalardan bir ayı dişi üzerine uj^gulanan
Afrika kökenli H om o erectus (dik yürüyen) tü rü Elektron Spin Rezonans tarihlem e yöntemi mağa­
fosil in sa n la r yaşam aktaydı. İklim ılım andı. Bu ran ın kabaca 270 bin ila 390 bin yılların d a iskän
zam an ın h a y v a n la n arasın d a, an tik fil {Elephas edilmiş olduğunu göstermiştir.

İki yüzeyinde de
yongalama işlemi
yapıldığı için iki
yüzeyliler adını alan
el baltaları, kıyıcılar,
çentikli kazıyıcılar ve
iri yonga aletler
bulunan yuvarlak çay taşlarından yapılmıştı Alt Paleolitik'in tipik
Bunların bir tarafına vurarak, kopan aletleridir iüst).
kısımlarda keskin ya da sivri-delici
yüzler elde edebiliyorlardı.
Doğu Afrika'daki ilk
bulundukları yere göre
bu aletlere "olduvan" türü denir.
Çizimde olduvan türü basit
kıyıcı aletlerin üretimi görülüyor.
Grimemo, Pirun, Yeniköy, Şehremuz ve Keysun;
Nevşehir'de Avladağ/ Şanlıurfa'da Birecik ve Bozova;
Elazığ'da Karapınar, Pağnik ve Üğrendik; Tunceli'de
Pınarlar, Eşkinisefine; Ankara'da Etij^kuşu, Uzağıl,
Peçenek, Ludumlu ve Keçiören; İstanbul'da Göksu,
Dudullu ve Pendik; İzmir'de de Urla j^öresi Alt Paleo­
litik Çağ'a ait yüzey buluntusu veren başlıca merkez-
ler arasındadır. Son yıllarda Kütahj a civarından da
kimi buluntular elde edilmiştir.

Kazı sırasında ele geçirilen fosil hayvan kemikle-


rinden at, yaban eşeği, kızıl geyik, alageyik, karaca, Orta Paleolitik Çağ
bizon, yaban domuzu, yaban keçisi ve su aj^gırı gibi Günümüzden önce 140 bin yıl ile 30-40 bin yılları
otçullara ve panter, benekli sırtlan, kurt, tilki ve arasına giren bu dönemde iklim giderek kuruyup
çakal gibi etçillere ender olarak rastlandığı, en ağır sertleşmiş, daha çok buna bağlı olarak da insanların
basan hayvan türünün ise ayı olduğu söylenebilir. yaşam biçimlerije teknolojilerinde kimi farklılıklar
Günümüzden 300-400 bin yıl kadar eskiye giden belirm iştir. Teknolojik açıdan en dikkat çekici
Alt Paleolitik dönemde m ağarada uzun süre Ьозтп- özellik, taş alet yapımında sistematik bir yongalama
ca dönüşüm lü ve mevsimlere bağlı olarak 20-25 tekniğinin ortaya çıkışıdır. Böylelikle önceki döne­
kişilik bir topluluğun barındığı, olasılıkla kiş min iki yüzeyli aletleri ile kaba yongaları j^erlerini,
m evsim lerindeyse kiş uykusuna j^atan ayı türü kenarları daha özenle rötuşlanarak alet durumuna
ha^^vanlarca in olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. sokulmuş yongalara bırakmıştır. Bu dönemin aletleri
Yarımburgaz'da yarasa, tavşanımsı, kemirici, kuş mousterien karakterlidir.
ve balık gibi m ikrofauna örneklerinin j^anında Bu çağın, geçimini avcılıktan sağlayan ve küçük
günüm üz Akdeniz kuşağmda yaşamaj^an. Güney gruplar halinde 3^aşa}^an insanları Homo sapiens
Rusya bozkırlarına üzgü kemirici türlerine rastlan- neanderalensis türündendir. Bu türdeki mağara
ması bu yörenin ekolojik durum u ile iklim koşulları- adamları bugünkü insan türünden farklı özellikte3^di.
nın Pleistosen Çağı'nda ne denli farklı olduğunu Bu in sa n la r besinlerinin önemli bir bölüm ünü,
ortaya koymuştur. soğuk iklimlere özgü mamut İEIephas primigenius),
kıllı gergedan (Rhinoceros tichorinus) ve geyik gibi
K a r a in M a ğ a r a s ı iri memelileri avla3^arak sağlamışlardır.
A nadolu'da Yarımburgaz'dan hemen sonraya ait Orta Paleolitik Çağ'ın dikkat çekici özellikleri
stratigrafık nitelikte bulgu veren en önemli yerleşme arasında Neandertal insanın entelektüel düzeyine
yeri Karain Mağarası'dır. Karain kazılarında Homo işaret eden inançlarıyla ilişkili ilk belirtilerin orta3^a
sapiens neandertalensis türünde insana ilişkin bir çıkışıdır. Sözgelimi cesetlerin gelişigüzel atılmayıp
çocuğun süt azı dişi ile kafatası parçaları (?) ele özel olarak hazırlanmış mezarlara yerleştirilmesi ve
geçmiştir ki, bunlar şimdilik Anadolu'nun en eski olasılıkla bir tür cenaze töreni bu zamanda başla-
fosil insan kalıntılarıdır. Bunların yanında, antik fil, mıştır.
su ayğırı, m ağara aslanı, m ağara sırtlanı, m ağara Anadolu'da bu dönem endüstrilerine ait buluntu-
ayısı, öküz, at, geyik, alageyik gibi hayvanlara ait lara Akdeniz ve Güneydoğu bölgelerinde daha
kemikler ve çakm aktaşı aletler bu erken dönemin sıklıkla rastlanır. En yaygm bulgu türleri yongalar.
hayvan ve aletleri hakkında bilgiler sağlar.
Orta Paleolitik Çağ'a (G.Ö. 92 bin-110 bin) ait
Orta Paleolitik Çağ'da
yanm ış kem ik ve odun kalıntıları insanoğlunun
taş alet endüstrisincJe
Çeşitlilik başlar. ateşi kullanm aya başladığını ve belki de yiyecek
Bu döneme tarihlenen pişirme eylemini öğrendiğinin; çok sayıda ovis/capra,
aletlerle arkeologlar bizon, öküz, at, gejdk, sığır, domuz ve ayı kalıntıları
ilk kez AvrufDa'daki ise ustalaşmış avcilar olduğunun kanıtıdır.
çeşitli yerleşmelerde
karşılaşmışlar ve Çok uzun süre iskän edilm iş ve yöntemli bir
dönemin alet teknolojisini biçim de araştırılm ış bu iki m ağaranın yanında,
bu merkezlerden Anadolu'da söz konusu çağa ilişkin yegäne mağara
yola çıkarak yerleşm esi, Elazığ y a k ın ların d ak i K üllününini
isimlendirmişlerdir. M ağarası'nda saptanmıştır. Kars'ta Cilavuz, Tbmbul-
Levallois ve Mousterien
tepe ve Ağzıaçık/ Erzincan'da Aktaş; Gaziantep'te
tekniği bu dönem
aletleri için lipiktir (üst). Dülük, M etmenge, Nizip, Ç akm aksulu, Kartal,
Mağara yaşantısına ilişkin İncesu, Kayaönü, Değirmicem ve Beylerbeyi; Antak-
temsili bir resim Isağ). ya'da Altınözü, Altındere ve Şenköy; Adıj^aman'da
33
Y arım burgaz M ağarası
• 9 i,- ■ X /

Istanbul ili. Küçük Çekmece ilçesi sınırları içincle.


Küçük Çekmece Gölü'nün 1,5 km. kaclar kuzeyincle
dik eğimle yükselen bir sırt üzerindedir. Aşağı ve
y u k an galeri olmak üzere iki doğal 03'uktan oluşur.
15x50x10 m. kadar boyutlanndaki Y ukan Mağara
kördür ve bugünkü girişi denizden 18,5 m. yüksek-
tedir. Burası Ürtaçağlarda Hıristi^^anlarca bir şapel
o larak kullanılm ıştır. B ugünkü girişi denizden
11.46 m. yüksekteki Aşağı M ağara ise çok daha
b ü y ü k tü r ve uzunluğu 600 m.'yi bulur. Her iki
m ağara ağızlarına з^акш bir }^erde doğal bir geçitle
birbirlerine bağlanırlar.
Yarım burgaz'da 1964-65 yıllarında Şevkel A.
Kansu, 1986-87 yıllarında Mehmet Üzdoğan ve son
olarak da 1988-90 yılları arasında Güven Arsebük
arkeolojik kazılar yapmıştır.
Y arım burgaz Alt Paleolitik'ten başlayıp Roma-
Bizans dönem lerine değin süreklilik gösteren 16
tabaka içerir. En alttak i ta b ak a la r Alt Paleolitik
(16-12), O rta ve Üst P a le o litik (11-6) d ö n e m le re ilişkindir.
Ç akm aktaşı, k u v a rs ve k u v a rsitte n çok iikel yonga ve çekirdek aletler k u llan an
bu in s a n la r alet yapım ında iri y u m ru ve çert çekirdekleri tercih etm iş, b u n u n için
gerekli olan ham m addeyi ise hem en yakın çevreden sağlam ışlardır. Üstün işçilik
gösteren satır/kıyıcı satırları bolluğu ile bazı gelişmiş üretim tekniklerinin yokluğu taş
alet endüstrisinin Anadolu ve Yakındoğu'daki çağdaşlarından çok, Avrupa örneklerine
benzediğini gösterir.

34
Yarımburgaz'da, Yukarı Yarımburgaz Mağarası'nda çok sayıda hayvan
Mağara olarak adlandırılan
kemiği bulunm asına karşın, insan kemiklerine
galerinin içine oyulmuş bir
rastlanmamıştır. İnsanların bu mağaradaki varlığı
Bizans Dönemi kilisesi
bulunuyor (yan say/a üst). 3'alnızca üreltikleri aletler sayesinde saptanmıştır.
Mağara kazılarında toprak Bugünkü m ağara ayısının atası olan iri bir ayı
çok ince tabakalar halınde türüne {ursus deningeri) ilişkin kemikler ile taş
kaldırılıyor {alt, sağ ve sol) aletlerin birbirini izleyen labakalarda bulunmasın-
ve organik buluntular dan yola çıkılarak, insanlar ve ayıların mağarayı
laboratuvar analizi için
dönüşüm lü kullandıkları sonucuna varılmıştır.
el değmeden toplamyor
(üst). Mağarada bulunan Ayılar kiş aylarında mağarayı kiş uykusuna yatmak
çakıl taşlarından yapılmış için, insanlar ise öteki mevsimlerde geçici barmak-
satır ve kıyıcı satırlar {orta). ları olarak kullamyor olmalıydılar.
Ursus deningeri (mağara
Mağara ile ilgili diğer bir ilginç gerçek, Kalkolitik
ayısı) kafatası (yan sayfa
orta). Çağ tabakalarmda ele geçen deniz kabukları saye­
sinde anlaşılmıştır. Bugün denize uzak konumda
olan m ağara, tarihöncesi dönemlerde M armara
Denizi'nin bir koyu olan Küçük Çekmece Gölü'nün
gelgit alanı içindeydi ve bu sayede m ağaranın
sakinleri balık ve midye gibi deniz canlılarından da
besin olarak yararlamyorlardı.
Kazı ekibi mağara dolgusunu Гег cm/lik tabaka­
lar halinde titizlikle kaldırıyor ve tüm bulguları
kaydediyordu. Yüzeyden 1.2 m. derine inildiğinde
bir plastik torba ve bir plastik tarakla karşılaşıldı!
İstanbul'a çok yakın olan mağara yıllar önce film
ekiplerinin de ilgisini çekmiş ve film seti olarak
kullanılmıştı. Burada çekilen 6 filmden birinde,
Yukarı Mağara'da yapay bir dere oluşturm ak için
taban dolgusu kepçeyle kaldırılıp mağara içine su
basılmıştı. Bu tahribatm anlaşılmasından sonra
arkeologlar çalışma alanını m ağaranın el değme-
miş diğer kesimlerine kaydırdılar.

35
K a ra in M a ğ a r a sı

Antaİ3^a'nın 30 km. k ad ar kuzeybatısında, denizden 4 5 0 ш. j ükseklikteki


m ağ ara 50 m. k a d a r derinliktedir. K atran D ağ rn ın kalkerli y am açların d a
bulunan m ağara karstik olaylar sonucu oluşmuştur. Oldukça sarp konum una
karşm sık sık zij^arel edilen Karain Anadolu'da açık hava müzesi olan çok az
m ağaradan biridir. Eteğinde m ağaradan çıkan buluntularm sergilendiği bir
yerel müze bulunmaktadır. Birbirine dar giriş ve geçitlerle bağlı üst üste sekiz
büyük boşluktan oluşur. Korunaklı konumu, ağzının güne3’e açık oluşu ve
geniş bir oturm a alanına sahip bulunuşu 3m zünden insanların her evrede
sığınabilmiş oldukları m ağarada Alt Paleolitik Çağ'm sonlarından başlayıp
Roma Çağı'na değin süren sekiz (I-Vlll) tabaka ve on üç (A-M) evre açığa
çıkarılmıştır. M ağarada Paleolitik Çağ'm tüm evreleri temsil edilmekte, bu
sayede taş aletlerdeki gelişme ayrıntılı ve kapsamlı incelenebilmektedir. Alt ve
Orta Paleolitik dönemlerin 3^ n g a aletleri için gerekli olan ham m adde yakm
çevrede bulanm adığından, Karain insanları alet yapım ında akarsu ve deniz
kenarlarında bulunan çakıl taşı halindeki çakm aktaşlarından yararlanm ış
olmalıydı. Bu ise, yataklardan sağlanan yum ru lar gibi, iri yonga ve dilgilerin yapılm asına olanak vermiyordu. Bu nedenle Karain Alt
Paleolitik aletleri k ü çü k boylu bir yonga en d ü strisin in ürünleridir. B unların y an ın d a m ağ arad a ele geçirilen üzeri kazı bezemeli
hay v an resim leri ile süslü çakıl taşları bu çağ avcilarm ın artistik beğenisinin göstergeleri arasındadır. 1946-72 yılları arasında Kılıç
K ökten ta ra fın d a n k a z ıla n m ağarada, 1986 yılm dan beri Işın Yalçmkaya yeni çalışm alara başlamıştır.

Mağaranın çeşitli tabakalanndan elde


edilen çakmaktaşı aletler; İki yüzeyli
el baltaları Alt Paleolitik Çağ'a,
uçlar ve mikrolit aletler ise Üst ve
E(3İpaleolitik döneme tarihleniyor (so/
üst). İkinci dönem kazılan mağaranın
В Gözünde, girişin hemen gerisinde
yoğunlaşmıştır (sol alt). Bir kaburga
kemiğinden oyularak biçimlendirilmiş
stilize insan başı, Üst Paleolitik
----- - Çağ'a tarihleniyor {sağ alt).

36
bir çeşitlenme söz konusudur. Artık yontnıa taş
tekniğindeki yeni buluşlarla hanımadde en ekono-
nıik koşullarda alete dönüştürülebilmiştir. Bunların
\ anında önceden az kullanılan boynuz ve kemikten
qapılmış kama, zıpkııı, olta ve biz gibi aletlerde
büyük bir artış görülür.
Yine Karain ve Yarımburgaz'ın p anında Elazığ'da
Ağın, Antaİ3a'da Belbaşı, Beldibi, üküzini, Kızılin,
yongalarclan yapılm a çeşitli türcleki kazıyıcı ve Ga\ urini ve Çarkini; Kahramanmaraş'ta Yağlık ve
uçlardır. Yontnıa taş aletlerin 3 am sıra kenıik aletlerin Direkli; Antak3 a'da Kanal ve Merdivenli; Isparta'da
bulunuşu insanın günlük yaşam ında hanımadde Kapalıin; Elazığ'da Karataş \e Küllününini; Dharba-
o larak yalnızca taşı kullanniadığını, kem ik ve kır'da Malaliki ve Gaziantep'te Dülük vadisindeki
ahşabın da önemli bir з^ег tuttuğunu gösterir. Şarklı Mağara bu dönemin en önde gelen barınak
Bu dönem Anadolu'da oldukça gelişkindi ve örnekleri arasındadır.
olasılıkla uzun süre devaın etmişti. Yarınıburgaz ve Şanlıurfa'da Bozova, Uluk ve Hasimerte; Kars'ta
Karain'in yanı sıra Gaziantep'te İkizini, Antakj^a'da Cilavuz; İstanbul'da Haramidere, Ağaçlı ve Domalı;
Kanal, Üçağızlı, Tıkalı ve Merdivenli, Diyarbakır'da Kocaeli'nde Kefken; Ankara'da Gavurkale; Antah a'-
da M alaliki bu dönemin iskän görm üş başlıca da Gökova; Adi3^anıan'da Pirun, Şehrem uz ve
m ağaralarını oluşturur. K ars'ta Ağzıaçık; Dij^ar- Hanıiskan; Antakya'da Şenköy ve Gaziantep'te de
bakır'da Nevala Denik; Şanlıurfa'da Birecik ve Ibpraklık Anadolu'daki Üst Paleolitik Çağ buluntu-
Hasimerte; Gaziantep'de Barak, Şatırhöyük, Ibprak- su veren belli başlı з^еНег arasındadır. Son yıllarda
lık, K uruhöyük, Nizip ve Keferdiz; A dıyam an'da gerçekleştirilen yüzey araştırm aları, Çanakkale,
Şehremuz, Grimemo, Pirun ve Keysun; Malatya'da Bilecik, Balıkesir ve Manisa/Marmara Gölü yöreleri-
Eğribük/ Elazığ'da Karapm ar, Pağnik ve Enerli; nin de Orta ve Üst Paleolitik çağlarda yerleşmelere
M uş'ta Liz; A ntakya'da A ltındere, Altınözü ve sahne olduğunu ortaya koymuştur.
üst Paleolitik dönemde
Şenköy; Antalya'da Gökova; Ankara'da Keçiören,
Ergazi, Etimesgut, Uzağıl ve Etiyokuşu; Samsun'da
alet teknolojisine dilgi
endüstrisi Ggemen olur. Tfekeköjç Kastamonu'da Gölkö^ç Kocaeli'nde Kefken
Epipaleolitik Çağ
Yaşam biçiminin de ve son olarak da İstanbul'da Karababa, Pendik, Dördüncü Zaman'ın son buzul devrinde (Würm)
değişmeye başlaması G üm üşdere, Çatalca, Göksu ve Eskice Sırtı bu Avrupa'nın kuze3Ündeki buzulların çekilme3'e yüz
ve farklı işlevli aletlere tutmasıyla eskinin soğuk iklimi giderek ılımanlaş-
dönem in başlıca b u lu n tu yerleri ve açık hava
gereksinim olması mış, 3^ağışlar artmış ve denizler 3mkselmişti. Würm
sonucunda aletlerde
3^erleşmeleridir.
buzulunun erimesiyle Pleistosen Dönemi sona ermiş
çeşitlilik görülür.
Aletlerin boyları
ve IV. Zam an'ın ikinci bölümü, bugün içinde
gitgide küçülmektedir.
üst Paleolitik Çağ yaşamakta olduğumuz Holosen Dönemi başlamıştır.
11-12 bin yıl kadar önce ог1аз^а çıkmaya başlayan bu
Düşünen İnsanın Ortaya Çıkışı
durum yeni iklim koşullarmm belirmesine ve
Günümüzden yaklaşık olarak 30-40 bin ile 10-12 bin günümüzdekini andıran bir bitki örtüsü ile ha3^van
y ılla rı a ra sın d a y aşan m ış olan bu dönem Paleo­ türlerinin ortaya çıkmasına neden oldu. İnsanoğlu
litik Çağ'ın en gelişmiş ancak en kısa evresini oluş­ ekolojik ortamdaki bu köklü değişimlere, çevre ve
turur. Bu evrede, nesli günümüzden 30-40 bin yıl biyolojik ortam a ayak uydurm akta hiç durak-
kadar önce tükenen Homo sapiens neandertalensis samadı; kendisine U3^gun 3^eni bir 3^aşam ve beslen-
yerini, "d ü şü n en in san " da denen ve gün ü m ü z me düzenini sağlama 3^olunda adım lar atmaya
insammn özelliklerini taşıyan Homo sapiens sapiens başladı. Böylelikle de 3^eni bir döneme imzasını
tü rü n e b ıra k m ıştır. A natom ik o la ra k çağdaş atmış oluyordu.
in s a n la r ın o rta y a ç ık ış ıy la g e lişm en in hızı
Mesolitik (Yunanca mesos = orta, lithos = taş) de
artıyordu.
denen Epipaleolitik Çağ Paleolitik'ten Neolitik döne­
Üst Paleolitik Çağ'da iklim giderek soğumuştur. me geçişi hazırlayan bir ara evre görünümündedir.
İklimdeki bu olumsuz değişiklik insanoğlunu mağa­ Bu dönem insanları geçimlerini hälä avcilık ve
ra ve kaya sığınağı gibi daha korunaklı barınaklar toplayıcıhktan sağhyorlardı; ancak kam plarım
aram aya zorlamıştır. İnsanoğlu, daha kuzey enlem- kurdukları yerlerde eskiye kıyasla daha uzun süre
lerde ise m am ut gibi iri hayvan kemiklerinden konaklamaya başlamış ve böylelikle yarı göçebe bir
oluşturduğu bir çatkının üzerine post gererek çadır yaşam düzenine geçmişlerdi. Bu dönemin teknolojik
biçiminde barınaklar oluşturmuştu. açıdan yeni ekolojik ortama kültürel bir geçişi
İnsanın giderek artan çevresini denetleyebilme yansıttığı da söylenebilir. Gerçekten de Homo sapiens
yeteneği, taş alet işleme tekniklerinin gelişip incel- sapiens insan türü iklimdeki bu değişikliklere ayak
mesine yol açtı. Nitekim bu çağın aletlerinde büyük uydurarak, günlük yaşamda kullandığı aletlerin!,

37
Mağara Sanatı t

■r V ? ,
C''f '
\ İ IT T

^ t
У г % \ ' к - i % ■■
^ 1 . Л '! • ' . v . r.. .- ; , . ; \ » »■ • - ■■•■■
Öküzini Mağarası adını, duvarına kabartma teknigi ile yapılmış olan
öküz/boğa (?) betiminden almaktadır (sol). Anadolu'daki mağaralarda
bulunan az sayıda duvar resmi arasında en büyük ve kalabalık
kompozisyonlardan biri Yazılıkaya/Camuslu Mağarası'nda bulunan
geyik avı sahnesidir {sağ üst). Beldibi Mağarası'nda kazıma tekniğiyle
yapılmış duvar resmi {sağ alt).

Üst Paleolitik D önem 'in en d ikkat çekici özelliği yeni san atsal
etkinliklerdir. Hem m ağara duvarlarına resimler yapılmaya baş­
lanmış, hem de kimi küçük kemik veya taş nesneler üzerlerine
yapılan kazım alarla süslenmişlerdir. M ağara resimlerinde karşıla-
şılan betimler arasında geyik, dağ keçisi, öküz-boğa gibi hay vanlar A raştirm aeilar bu resimlerin, toplumda ayrıcalıklı bir mevkiye
başı çekmektedir. Kuşkusuz, Paleolitik Çağ insanları, içinde yaşa- sahip bireyler tarafindan yapıldığını düşünüyor. Resimlerin büyü-
dıkları doğal ortam da varolan bu hayvanları, kendileri için ifade ler ve ritüellerle ilişkili olduğu varsayim i doğruj^sa, bu sanatçılar
ettikleri anlam a dayanarak resmetmişlerdir. M ağara resimlerinin aynı zam anda büyücülük gibi v asıüara da sahip olmalıydı. Bu
anlam ı üzerine birçok yorum yapılmıştır. En önemli güdüsü hayat- düşünce, to p lu m d a m esleki özelleşm e ve işbölüm ü gibi olgu-
ta kalm ak ve b u nun için yaşam sal gereksinim i beslenm ek olan la rın Üst Paleolitik Dönem'den başlayarak varolduğu fikrini de
insanın, avladığı hay v an ları resm etm esi şaşırtıcı değildir. Çoğu beraberinde getiriyor.
araşürm acı bu resimlerin av ritüelleriyle ilişkili olduğu görüşünde Avrupa'da daha erken dönemlerde başlayan m ağara resimleri
birleşmekte, özellikle boğa gibi. A nadolu ikonografisinde yakm daha gelişkin ve daha yaygın olduğundan bu coğrafyadaki m ağara
çağa dek sürekliliğine tanık olduğumuz bazı hayvanların ise tann- sanatı ile ilgili sayısız teorik çalışm a j^apılmıştır. A nadolu'da ise
laştırılmış olabileceği düşünülmektedir. Hayvan betimlerinin yanı m ağara sanatı örneklerinin kısıtlı sayıda olması, genel sonuçlara
sıra, daha az olmakla beraber, insan betimlerine de rastlanm akta- varılmasını engellİ3^r. Kars yakınlarındaki Yazılikaya ve Kurbana-
dır. Genellikle h ay v an larla birlikte resm edilen insan figürleri ğa ile Adıyaman'daki Palanlı ve Keçiler m ağaralarının duvarla-
avciları temsil ediyor olmalıdır. rındaki gravürler (kazıma tekniği); Antalj^a'daki Öküzini'ndeki
Kazıma ya da k ab artm a tekniğiyle veya doğal boyalar kulla- k ab artm a ve Beldibi'ndeki boyayla j^apılmış resim ler en ilginç
n ıla ra k yapılan resim lerin artistik bir beceri gerektirdiği açık. örnekleri oluşturuyor.

Mağara resimlerinde sıklıkla kırmızı,


kahverengi ve siyah boyalar kullanılmıştır.
Beldibi, kendine özgü mağara resimleriyle
dikkat çekici. Bu şekillerin ne ifade ettiğini
ve neden yapıldığını anlamak ise pek
kolay değil {sol alt). Kızlarm Mağarası'nda
(Van) bulunan bu resim ise yine bir av
sahnesini andırıyor. Yüksek bir soyullama
yeteneğinin ürünü olan bu şekiller,
çoğunİLikla iikel olarak nitelendirilen
tarihöncesi insanı hakkmda biz çağdaş
insanları düşündürüyor {sağ alt).

38
daha doğrusu beslenm e düzenini değiştirm ek Epipaleolitik dönem Anadolu'su hakkmda азтш-
zorunda kalnııştır. Çünkü Son Buzul Dönenıi'nin tılı bilgi voktur. Ancak bu е\ гезе ilişkin 3eıieşme
daha çok uznianlaşmış avcilığa dadalı beslenme 3'erlerinin çoğunun 'İbroslar'm güne3 İ ile .Marmara
biçimi giderek su ürünleri ile bitki topla^ ıcılığımn bölgesi ve Batı Karadeniz/de 3’oğunlaştığı anlaşıl-
ağır bastığı, besin tiirlerinin çeşitlendiği bir sürece maktadır. Ürneğin Antaİ3a'da Karain, Üküzini,
girmektedir. Daha küçük ve dola^asıyla daha hızlı Beldibi, Belbaşı ле Kumbucağı, Gaziantep'te Şarklı
yeni hayvan türleri insanları avcılıkta önenili Mağara gibi mağara ya da kaya sığmakları ile
teknolojik gelişmelere zorlamış; aletler avlanacak Burdur'da Baradız, Koıu'a'da Dervişin Hanı, Şanlıur-
ha}'vanın tür ve süratine uydurulmuştur. ürneğin fa-Bozo\a'daki Söğüt Tarlası \e Biris Mezarlığı gibi
hızlı kaçan birgejdği ya da keçiyi iri bir el baltasıyla açıkhava 3erleşmeleri; M armara bölgesinde de
avlam ak olanaksız denecek kadar zordu. Bu yüzden Ağaçlı, Bü3'ük ve Küçük Çekmece yöresi bu döne­
de eski hantal silah ve aletlerin 3^erini artık jenileri min en iyi temsil edildiği merkezler arasındadır.
almalıydı. Artık ok ve }^ay gibi silahlar gerekli hale Buna karşılık Ankara'mn kuze3İndeki Macunçay
gelmişti. ile SamsLin yakmlarmdaki 'Ibkeköy'de de mikrolit
aletlere rastlanm ış olmakla birlikte tekil \е за
Epipaleolitik Çağ insanlarının en çarpıcı özelliği, dağımk buluntu olarak ele geçen bu örneklerin daha
bu 3^eni gelişmelere U3'gun olarak ürettiği "mikrolit" keşin bir biçimde tarilılendirilmelerine gereksinim
d en en k ü ç ü k taş a letlerid ir. Ç ak m ak taşı ve vardır.
obsid3^enden y apılm ış olan bu aletler taş alet
y\ntaİ3'a'nm 50 km. kadar güneybatısmdaki,
endüstrisi 3'önünden Paleolitik Çağ'm geleneklerini
birbirlerinden 5 km. uzaklıktaki Beldibi ve Belbaşı
sürdürürler. Hazırlanmış bir çekirdekten küçük
mağaralarında gerek Üst Paleolitik'ten Epipaleoli-
dilgiler halinde çıkarılmış bu aletler з^апш ay, üçgen
tik'e geçiş ve gerekse Epipaleolitik gelişimi 3ansıtan
ve yam uk biçimlidir. Minik saplı kazıyıcılar, minik 3^erleşme katları daha iyi bir biçimde incelenmiş; Üst
kalemler ve deliciler en sık rastlanan mikrolit alet Paleolitik Çağ'm sonlarına doğru çevrede kimi
türleridir. Bunların 3^anında, çağın ПеНез^еп teknolo- değişikliklerin başladığı; besin ekonomisinin deniz
jisi ilk kez olarak kompozit (bileşik) aletlerin ortaya ürünleri ile з^аЬат! dağ keçileri ve ge3Ük türlerine
Hem aletlerin,
çıkm asım da beraberinde getirm iştir. Ürneğin da3^anan bir biçime dönüştüğü; bu hayvan türleriyle
hem cle simgesel
anlam içeren eserlerin çakm aktaşı з^а da obsid3^en mikrolitlerin ahşap bir ilişkili olarak da "mikrolit" denen ininik aletli bir
yapilmasmda kemik sapa oyulmuş yuvaya sıra halinde 3^erleştirilmesi ile endüstriye geçildiği, Ö küzini'nde ise dibek ve
de hammadde olarak oluşturulm uş oraklar bu dönemin buluşları arasın­ öğütme taşlarının kullanımıyla ilgili olarak en
yerini almıştır. dadır. Bu da üretim de biçme işleminin ог1аз^а azından tahıl öğütme sürecine girildiği belirlenmiş-
Öküzini ve Karain'in
şaşırtıcı çeşitlilikleki
çıktığına kanıttır. Bütün bunlar Epipaleolitik Çağ tir. Öküzini'nde yapılan son çalışmalar mağaranın
kemik eserleri arasında A nadolu insanlarının çevrelerini kendilerinden 3^aklaşık olarak G.Ö. 16 bin yıllarından başla3^arak
bulunan bu nesnelerin önce gelenlerden çok daha etkili bir biçimde kesintili olarak G.ü. 7900 зпПаппа değin iskän
üzerinde kazıma değerlendirme3^e başladıklarını gösterir. edildiğini ог1аз^а koymuştur.
yöntemiyle yapılmış
kimi süslemeler yer
alıyor {sol üst).
Epipaleolitik Dönem'i
karaklerize eden
mikrolit alef örnekleri.
Yalnızca birka(,
santimetre
boyutlarındaki bu
aletler geomelrik
biçimlere sabiptir
(səğ üst).
Üzerinde boğa
betimi bulunan bu
kemik nesne sadece
4,5 cm. eninde iəlt).

39
NEOLİTİK CAĞ Э

MAGARADAN KOYLERE: İLK KÖY TOPLUMLARI

Bir milyon yılı aşkın bir süre boyunca m ağaraları ve cılık ağırlıklı besin ekonomisine geçme alt başlıkları
kaya sığınaklarını geçici barınak olarak kullanan ile özetlenebüir. Bu gelişmelerin 3’anı sıra ve onlara
insanoğlu so n u n d a yerleşik bir düzene geçmeye, bağlı olarak sosi al yaşam da ve toplum organizasyo-
konutlar ve köyler kurm aya başladı. Bu gelişme nunda ortaya çıkan farklılaşmalar, işbölümü, mesle-
çağımızın sosyal ve ekonomik düzeninin lemelini ki özelleşme, uzak coğrafyaları kapsayan gelişkin
oluşturm aktadır. Neolitik Çağ denen bu dönem, ticaret ağları gibi olgular da yine Neolitik Çağ'ın
insanlığın kültür sürecindeki en önemli aşamadır. getirilerindendir. Bu değişimlerin ortaya çıkmasın-
Çünkü bu çağda insanoğlunun yaşam ve geçim daki sebep-sonuç ilişkileri, değişimin zamanı, hızı
tarzı köklü değişikliklere uğrayarak, bir bakıma ve coğrafyası arkeologların uzun süredir ilgisini
günüm üz uygarlığm m temelleri atılmıştır. çekmiş ve Neolitikleşme olarak da ifade edilen bu
Neolitik adı Yunanca neos = yeni ve lithos = taş süreç üzerine çeşitli varsayım lar üretilmiştir. Menüz,
sö zcü k lerinden türetilm iştir. Türkiye'de yaygm prehistorik toplum lar hakkındaki bilgilerin kısıtlı
olarak Cilalı Taş Devri şeklinde ifade edilen Neolitik olduğu dönemlerde, bu çağın adlandırılm asında
Çağ, Yeni Taş Çağı, Barbarlık Dönemi ve İlk Üretim- yeni taş alet endüstrisi geleneklerinin ortaya çıkışı
cilik Dönemi gibi isimlerle de anılmaktadır. ve yaşam biçimindeki köklü değişim esas olmuştur.
Yakındoğu arkeologları tarafm dan önce yaygm Anadolu ve
Neolitik Çağ'da ortaya çıkan temel değişiklikler
YakıncIoğu'claki
geçici doğal barınak lar yerine konutlar inşa etme, olarak kabul gören bu ayrım ve zam ansal sınırlar
önemli Çanak
mevsimlik yerleşmelerden yerleşik köy yaşam ına bugün yeni b u lg u lar sonucu tartışm alı bir hal Çömleksiz Neolitik
geçme, avci-toplajacı ekonomiden tarım ve hayvan- almıştır. Çağ yerlcşmeleri
Neolitik Çağ'ın başlanğıcı, 19üü'lerin başında gerektiğini düşündürmektedir. Genel görüşün aksine,
tarımın başlanğıcı ile eşdeğer tutuluyordu. Dönemin Neolitik Çağ'ın en erken evrelerine tarihlenen bu
ünlü kuramcılarından Gordon Childe (1892-1957) sürekli yerleşim birimlerinde tarımcı olmayan top-
taralindan ortaj^a atılan tez, bu görüşü sabitlemiş lulukların \ aşadığı ortava konnuış, aynı zamanda
ve bu kuramcı arkeolog tarafından benimsenen ana tanrıça inancı genellemesinin de doğruluğu
"Neolitik Devrim" kavramı uzun \ illar kabul edilmiş- kuşkulu hale gelmiştir. Böylece Neolitik Çağ'ın
tir. Childe'a göre "Neolitik Devrim"in gerçekleşmesi tanım m m tekrar yapılm ası ve kültürel evrim
için gereken koşullar iklim ve bitki örtüsünün basam aklarm m yöresel farkhhklar gözetilerek
Gordon Chilcle tarıma elverişliliği ve insanoğlunun kültürel/tekno- yeniden ele alınması gerekmiştir. .Arkeolojik keşifler,
(1892-1957) lojik yeterliliğe ulaşmış olmasıydı. Childe, bu şekilde Childe'ın varsayım ının aksine Neolitik Çağ'ın,
tanımladığı önkoşullarm Yakmdoğu, Güneydoğu devrim olarak nitelenebilecek ani bir değişim
As}^a ve Orta Amerika olmak üz^^re üç çekirdek sonucu değil, tüm insanhk tarihi gibi yavaş yavaş
bölgede, farklı zamanlarda ve birbirinden habersiz ve kültürel birikim sonucu başladığını da göster-
ortaya çıktığm a inam yordu./B u kuram a göre, mektedir.
yeryüzünün kuraklaşm aya başlam asıyla insan
Yakındoğu'nun çeşitli yörelerinde M.Ü. 10 bin-7000
toplulukları sulak olan nehir boylarına göç etmiş
yılları arasın d a başlayan Neolitik Çağ olarak
ve bu yeni ortam da tarım a alabilecekleri bitkiler
adlandırılan zaman dilimi içinde de kültürel evrim
ve evcilleştirebilecekleri hayvanlarla karşılaşmış-
devam etmiştir. Once saz ve çamurdan dinarlar
lardı.
örmeyi öğrenen insanoğlu, ardından çamurun içine
Ancak Childe'ın ardından 1960'lı yıllarda Robert saman karıştırarak kerpiç üretebileceğini keşfetmiş-
Robert J. Braidwoocl J. Braidwood önderliğinde Yakmdoğu'da yeni araş- tir. Anadolu köy mimarisinin temelini oluşturan
(1907-2003) tırm alar başlatıldı ve "Çekirdek Bölgeler Kuramı" kerpiç teknolojisinin geliştirilmesinden sonra ise
kısm en değişti. Pleistosen Dönem'den Holosen günüm üze dek ulaşan köy m im arisi geleneği
Dönem'e geçişte bölgenin iklim koşullarmın öğrenil- yerleşmiştir. Mimarideki gelişmelerin j-anı sıra,
mesi ve en erken Neolitik Çağ yerleşmelerinin yerleşik j^aşamm gereksinimlerinin ve yeni beslen-
d ağ ılım ının sap ta n m a sı so n u cu n d a Childe'ın me alışkanlıklarının sonucu olarak çanak çömlek
varsaydığı küresel kuraklık döneminin bilimsel yapımı ortaya çıkmıştır. Çanak çömlek üretim
olarak doğru olmadığı anlaşıldı. Braidwood böylece, teknikleri, biçim ve bezeme tarzları gelenekselleş-
iklimin ılımanlaştığı bu dönemde ilk tarıma başla­ miş, iletişim halindeki insan toplulukları tarafından
yan topluluklarm vahalar veya nehir boylarında öğrenilmiştir. Günümüze ulaşan çanak çömlek
değil, bol yağış alan dağ eteklerinde yaşamış olduğu buluntuları saj^sinde kültür gruplarının j^ajılım
so n u cu n a vardı. Bu varsayım d o ğ ru ltu su n d a alanları ve iletişimleri saptanabilmekte ve göreceli
Linda Braidwood Yakmdoğu'da tarımın başlanğıcını saptaj^abilmek tarihlem eler yapılabilmektedir. Mimari, çanak
(1909-2003)
için araştırm aların Tbros ve Zağros dağlarının etek- çömlek, yontma taş aletler, adak eşyaları gibi
lerinde yoğunlaşması gerekmekteydi. buluntu gruplarının teknik özellikleri, teknik düzey-
Neolitik Çağ'ın Bu geleneksel kuram lar çerçevesinde, Neolitik leri ve biçemleri göz önünde bulundurularak
başlanğıcını tarımın Çağ'ın başlanğıcı için tarım kadar yerleşik köy Neolitik Çağ belirli evrelere ayrılabilmekte ve alt
başlanğıcı ile eşdeğer başlıklar halinde incelenebilmektedir.
görenİngiliz marksist
yaşamına geçişin de belirleyici bir kriter olduğu
kuramcı-arkeolog kabul edilmekteydi. Besin bulmak için devingen Neolitik Çağ denen süreç uzun süren çeşitli
Gordon Childe (üst). olmayı gerektiren avci-toplayıcı yaşam şeklinden aşamaların oluşturduğu bir bütündür. Bu bütün,
Doğa bilimcileri ve sonra, eski av hayvanlarının soyunun tükenmesi evrelere ayrılırken öncelikle, yerleşik yaşam özellik­
gen bilimcilerini ilk sonucu, toprağa bağlı besin kaynaklarma yönelen leri göstermekle birlikte, biçimlendirilmiş kili pişirip
kez arkeologlarla
insan topluluklarının, ekip biçtikleri tarlalarının çanak çömlek yapmasını bilmeyen toplumlar ile
birlikte çalıştıran ve
Neolitikleşme sürecinin yakınına yerleşmeleri gerekiyordu. Aynı zamanda bilenler arasında bir азтшза gidilmiştir: Çanak
evrelerini aydınlatan yeni besinlerin depolanabilir olması bu yerleşik Çömleksiz Evre ve Çanak Çömlekli Evre. Genellikle
Amerikalı arkeolog yaşam şeklinin sürekliliğine de olanak tanımak- "Pre-Pottery Neolithic" (PPN) olarak tanımlanan
Robert J. Braidwood taydı. Evcilleştirmeye uyğun hayvanların beslenme- Çanak Çömleksiz Evre, Yakmdoğu'da, Proto-Neoli-
(orta). Eşi R. Braidwood
ye başlaması da sürüleri bir arada ve korunaklı bir tik, Çanak Çömleksiz Neolitik A (PPNA), Çanak
gibi arkeolojide ekolojik
(çevresel) yaklaşımları alanda tutm a gereksinimi sonucu, benzer biçimde Çömleksiz Neolitik В (PPNB) ve Geçiş Evresi (PPNC)
benimseyen Linda insanoğlunu toprağa bağlıyordu. Toprağa bağlı şeklinde dört aşamalı bir süreç olarak ele alınır.
Braidwood (alt). Her yaşam, toprağın bereketi ve toprağa dayalı üretimin Akeramik Neolitik de denen bu evreyi çanak
ikisi de 1964-1986 "ana tanrıça" inancını doğurduğuna dair yaygm çömleğin kullanıldığı Erken Neolitik ve Geç Neolitik
arasında Ergani
görüş de bu geleneksel varsayıma dayanmaktadır. evreleri izler. Paleolitik Çağ'dan Neolitik Çağ'a
yakmlarmdaki Çayönü
höyüğünde Ha let Diğer taraftan 1990'larm başında, özellikle Güneydo­ geçişin yaşandığı Proto-Neolitik dönem arkeoloji
Çambel ile birlikte ğu Toroslar'ın eteklerinde keşfedilen arkeolojik tarihi boyunca Mezolitik, Epipaleolitik gibi adlarla
çalıştılar yerleşmeler bu kuram ların tekrar sorgulanması da anılmıştır.

41
Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ Bölgesi ile değil, Zağros eteklerindeki Zar/i ve Zawi
Çemi gibi yerleşmelerle benzerlikler göstermekie ve
Güneydoğu Anadolu yine bu bölgedeki Epipaleolitik geleneklerin
Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'ın ilk aşam alarına, sürekliliğini yansıtmaktadır. Üte yandan, kökenleri-
yerleşik yaşam a geçişin ancak larim ve hayvancılı- ni borçlu olmasa bile, Güneydoğu Anadolu Bölgesi
ğın b a şla m a sın d a n s o n ra gerçek leşeb ileceğ in e yerleşmelerinde Le\ ant ve Suriye'deki çağdaşlarına
inanılarak, "İlk Tarımcı Köy Toplulukları" dönemi koşut gelişmeler izlenmekte ve bölgelerarası alışve-
adı verilij^rdu. Aynı zam anda Anadolu Neolitik Çağ rişin varolduğu görülmektedir. İlk kuşak Neolitik
to p lu m la rın ın da, L evant adı v erilen Ü rdün- Çağ araşlırm acıları larafm dan arkeoloji literatürüne
Filislin Bölgesi'ndeki Neolitik Çağ toplum larının Levant Bölgesi'nde yapılan kazılar sonucunda
iklim in k u ra k la şm a sı ile Suriye ve Güneydoğu kazandırılan Proto-Neolitik Çağ, PPNA, PPNB ve
A nadolu'ya göç etm eleri veya kültürlerini yaym a­ PPNG gibi evreler ve larihlemeleri de Güneydoğu
ları sonucunda geliştiği varsayılıyordu. Childe'm Anadolu Bölgesi için lartışmalı bir hal almışlır.
kuram ıyla örtüşen bu varsayım, Neolilikleşmenin
çekirdek bölgesinin nehir ve göl kenarları olduğunu
öngörm ekteydi. A ncak, G üneydoğu A nadolu'da Proto-Neolitik Çağ
keşfedilen yeni arkeolojik yerleşmeler ve kaydedilen
son gelişmeler, Braidwood varsayım ı ile uygunluk
Anadolu'nun en eski köyü:
gösterecek biçimde, Toros ve Zağroslar'ın eteklerinde Hallan Çemi
yerel Epipaleolitik geleneklerin gelişerek Neolitik Proto-N eolitik Çağ o la ra k da a d la n d ırıla n ve
Çağ'a geçiş aşam alarm ın diğer bölgelerden bağım- Epipaleolitik Çağ'dan hem en sonra gelen Çanak
sız olarak tam am landığını ortaya koymuştur. Çömleksiz Neolitik Çağ'ın bu en erken evresi
Güneydoğu Anadolu Çanak Çömleksiz Neolitik Türkiye'de yalnızca Güneydoğu Anadolu Bölge-
Çağ yerleşmelerinden en erken evreleri temsil eden si'nden bilinmektedir. Bu evreyi temsil eden en eski
Hallan Çemi ve Çayönü'nde sürekli yerleşik yaşam ı yerleşme Batman ilinin Kozluk ilçesi yakınındaki
benim sem ekle birlikte, tarım veya hayvancılıkla H allan Çemi höyüğünde ortaya çıkarılm ışlır.
uğraşm ayan toplulukların yaşadığı görülmektedir. Batman il merkezinin yaklaşık 50 km. kuzeyindeki
Bu toplum ların maddi küllür öğeleri ise, Levant böyük Batman Çayı'nın kollarından Sason Çayı'nın

Tarım
İklim k o şu lları ile b irlikte bitki ö rtü s ü n ü n değişm esini
izleyerek farklılaşan besin kaynakları, Yakındoğu'da insanları
besin üreticiliğine itmişti. Son araştırm alarla Pleistosen Dönem'-
den Holosen Dönem'e geçişin, ilk kez Yakındoğu'da gerçekleş-
tiği, an cak h er yörede eşzam an h gelişm ediği anlaşılmıştır.
Çeşitli u zm an lar tarafından yaklaşık G.Ö. 11 bin ile G.Ö. 8 bin
yıllan arasında gerçekleştiği kabul edilen bu değişim Erken
Postglasial (Buzul sonrası) dönemde yaşanan ku rak çöl ikli-
Emmer buğdayı Einkorn buğdayı
m inden ılım an iklime doğru bir gelişmeydi. Böylece Yakındo-
ğu'n u n özellikle yüksek rakım lı kesimleri meşe, dişbudak ve
karaağaç o rm an larıy la kaplanıyor, dağ eteklerinde yabani
incir, alıç ve fıstık gibi yem işler yeşeriyor, su k en arların d a
sazlıklar oluşuyor ve ovalarda taneli bitkiler yetişmeye başlıyor-
du. Yakındoğu'da y aşan an bu değişim ler ilk olarak Levant ve
Kuzey Suriye'de, ard ın d a n Güneydoğu ve Doğu A nadolu'da,
A nadolu'dan yaklaşık 4 0 0 0 yıl sonra da Batı İran'da ortaya
çıkmıştır. Bu farklılaşm anın çeşitli nedenlerinin başında yağış ■i
taşıyan rüzgarların yönü gelmektedir. Ortak yağış kaynağı .4
•1
Doğu Havza Alçak Basınç Alanı (Akdeniz) olan bu yörelerden
Doğu ve Güneydoğu A nadolu'da erken dönem lerde, dağlara
paralel olarak ilerleyen hava akım larının bölgeyi yağış bırak-
m ad an katetm esi, yağışın iç kesim lere düşm esi ve bölgenin
kuraklık yaşaması ile sonuçlanmıştır. Zamanla değişen koşullar
ise özellikle Erken ve Orta Holosen Dönem'de Doğu ve Güneydoğu

42
Hallan Çemi'cle elo geçen
yerleştirilen ahşap dikm elerle desteklenm iştir.
birçok buİLjntu, bu
yerleşmede yaşamıq olan
Thbanlar 1-2 cm. kalınlığında sarı renkli bir çamurla
topluluğun inanq sistemi sıvanmıştır. İki örnekte yapı gövdesine з а п т daire
ile ilgili ifjuçları veriyor. biçimli bir ön oda eklenmiştir. Diğerlerine göre daha
Yerleşik olmasına karşın özenli inşa edilmiş bir з арь taş levhalarla döşenmiş
avci-toplayıcı yaşam tabam ile dikkat çekicidir. Üst yapı ve dam, bağdadi
biçimini sürdüren bu
adı da verilen dal-çamur-örgü (wattle-and-daub)
topluluğun sanatında da
tekniğiyle örülmüş olmalıdır.
yabanıl hayvan motitleri
dikkati çekiyor. Yaklaşık batı kıyısında kurulm uştur. Dij^arbakır, Ergani Avci-toplayıcı bir topluluğa işaret eden aletler
30 cm. çapmdaki bu taş yakınındaki Çayönü'nün ilk yerleşim evresinden büyük ölçüde (%60) Bingöl veya Nemrut Dağı
kap üzerinde kazıma 3'aklaşık bin yıl daha опсезе tarihlenen 3erleşmede, kaynakh obsid3enin yanı sıra çakm aktaşm dan
yöntemi ile tilki/kurt 1991-1994 yılları arasında Michael Rosenberg Vıluşturıılmuştu. Ayrıca, sürtme taş tekniğiyle üretil-
benzeri bir hayvan
tarafından kazılar 3^apılmışlır. Birkaç evreli 3^erleş- miş çok sayıda havan, havaneli ve ezgi taşı bazı
resmedilmiştir (üst).
Stilize bir tavşan başını mede, ilk köyün C 14 sonuçlarına göre ortalam a tahılların en azından öğütülmüş olabileceğini
andıracak biçimde M.Ö. 8400-8300 yılları arasında iskän edildiği göstermektedir. Bezemeli taş çanaklar, boncuklar ve
şekillendirilmiş başı ile anlaşılmaktadır. kemik olta iğneleri de Hallan Çemi'de bulunan ilginç
yaklaşık 5 cm. boyundaki
Güneydoğu Toroslar'ın güney eteklerinde з^ег alan
bu havaneli de Hallan
Çemi'de bulunan çok
Hallan Çemi Höyüğü, 3^alnızca 4 m. 3^üksekliğindedir
sayıda taş cserden biridir ve Ç anak Ç öm leksiz N eolitik Çağ'a tarih len en
(sağ a/f). 4 tabaka içermektedir. Üstteki üç tabakada saptanan
mimari kalıntıların 15 m. çapında bir avlu etrafında
toplandığı gözlenmiştir. Açığa çıkarılan iki 3^apı
türünden ilki, 2-3 m. çapında "C" veya yuvarlak
planlıdır. Duvarları iri çakıl taşları ile örülmüştür.
Silo olduğu düşünülen bu 3^apılara göre daha özenli
olan konutlar ise 4 ila 6 m. çapında yuvarlak planlı
ve з^ап з^апуа toprağa gömülü 3^apılardır. Duvarları
kum taşı levhalarla örülmüş ve belirli aralıklarla

A nadolu'nun tarım ve sürekli yerleşim ler açısından civar


bölgelerden daha elverişli olması ve bölgenin çevreden göçen
topluluklara ev sahipliği yapm ası ile sonuçlanmış olmalıdır.
Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi, 3^abani tahıl türlerinin Yan sayfa:
doğal yayılım alanı içinde olduğundan, bu türlerin yerleşik top- Tarıma alınmış Einkorn buğdayının yabani prototipinin
{Triticum boeoticum) clogal yayılım alanını gösteren harita
luluklar tarafından tarım a alınm asında birincil rol oynamıştır.
(Zohary 1969) (a/t).
Güneydoğu Toroslar'la ovanın kesiştiği dağ eteklerinde kurulu
yerleşmelerde Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'dan başlayarak Yarımay biçimli tahta, boynuz ya da kemikten bir sapın
iç kenarına mikrolitler yerleştirilerek üretilen oraklar,
buğday (Triticum boeoticum, Triticum diccoccum, Triücum
dönemin karmaşık aletlerinin en iyi örnekleridir {üst).
cf. aestivum ve kara buğday), arpa (2 ve 6 sıralı), yulaf, çavdar Tarıma alınmış arpanın yabani prototipinin {Hordeum
ve çeşidi baklagillerin tüketildiği saptanmıştır. Paleontologlar spontaneum) doğal yayılım alanını gösteren harita
günümüze ulaşan tohum ları inceleyerek, bu besinleri tüketen (Zohary 1969) (a/t).
toplumların, tarım ın hangi aşam asında olduklarını saptayabil-
mektedirler. İlk etapta, besin olarak tüketilebilecek yabani
taneli bitkileri toplayan insanoğlu, daha sonra bu bitkilerin
tohumlarını ekerek üretebileceğini de keşfetmiş olmalıdır. Olası-
lıkla uzun bir süre yabanıl türlerin önce yalm zca biçilmesi,
ardından ekilmesi ile devam eden tarım uygulam aları, bir
sonraki aşam ada yerini iyi tohum larm seçilerek ekilmesine
bırakmıştır. Böylece bitki türlerine m üdahale eden insanoğlu
"yapay seçiciliğe" yol açmış ve bitkilerin evrimleşmesini sağla-
mıştır. K uşaklar boyu süren bu uygulam alar, tarım a alınan
bitkilerde bazı m orfolojik (yapısal) değişim lerin m eydana
gelmesine neden olmaktadır. Paleontologlar tarafından bulun-
tular üzerinde yapılan mikroskobik incelemeler ve DNA analiz-
leri ile çağdaş tahıl örneklerinin karşılaştırılması sonucu bu
morfolojik farklılıklar anlam kazanmaktadır.

43
e• ••

Layonu
( l i ’niş (Kİclil \ ..ıpıLıı
4 i.( ). 'K ;')

Yakındoğu'da Meolitik Çağ'ın en uzun tabakalanm a-


З''а sahip 3’erleşm elerinden olan Ça3'önü, Di3’arba-
k ır'ın Ergani ilçesinin 7 km. güne3^doğusunda,
Dicle'nin kollarından Boğazçay'ın ki3asındadır. 4 ,5 ın.
yüksekliğinde ve yaklaşık 300 m. çapındaki höyükte Hücre planlı yapılar
1964 - 1991 yılları arasında Robert J. Braidwood, ' ( ) . tU)!)!)-;; >iHirı
Halet Çambel ve M ehmet Üzdoğan başkanlığında
arkeolojik kazılar yürütülm üştür.

G.Ü. 10200 - 8 0 0 0 yılları a ra sın a larih le n e n


Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem tabakalarında
karşılaşılan m im ariye göre 6 evre saptanm ıştır. Taş döşemeli yap
Hallan Çemi benzeri yuvarlak planlı en erken evleri, (G.Ö. 9000-8600?)
"Izgara Planlı Yapılar E vresi" ve "K anallı Y apılar
Evresi" izler. Çaytaşları kullan ılarak k u ru d u v ar
tekniğiyle örülen temellerin üzerine ahşap hatıllar
ve çalı çırpı yerleştirilerek o lu ştu ru la n ta b an lar
üzerinde yükselen bu yapıların duvarları da ahşap
Kanallı yapılar
dikmelerle desteklenmiş ve dal-çamur-örgü tekni­
(G.Ö. 9100-9000)
ğiyle inşa edilmiştir. Tkbanların altında kalan ızgara
ve k a n allar bir çeşit izolasyon oluşturm uştur. "Taş
Döşemeli Yapılar Evresi"nde ise ta b a n la r sıvalı
Izgara planlı yapılar
hatıllar ve çalılar yerine saltaşı adı verilen yassı taş
(G.Ö. 9200-9100)
bloklarla kaplanm ıştır. Son yapı katı olan "Hücre
Planlı Yapılar Evresi"nde, temel seviyesinde hücre
biçimli depo m ekänları yer alm akta ve duvarlar ilk
kez güneşte kurutulm uş kerpiç bloklardan oluşmak-
taydı. Bu yapıların iki katlı olduğu düşünülmektedir.
Çanak Çömleksiz Neolitik C Dönemi'ne tarihlenen
6. evre ise "Geniş Odalı Yapılar Evresi" olarak adlan-
dırılmıştır.

Yuvarlak kulübeler
(G.Ö. 10200-9200)

Yerleşmede bulunan bir ev


modeli konutların gerçek
görünümleriyle ilgili fikir
veriyor (sol). Konutların
tabanları basırlarla
döşenmekte, erken evrelerde
dal-çamur-örgü tekniğiyle inşa
edilen kulübelerin duvarları
çamurla sıvanmaktaydı.
Zamanla yok olan bu organik
maddelerin bıraktığı negatif
i izler, kerpiçlerin yanması
sonucunda günümüze dek
Lilaşabiliyor (sağ).

44
Yerleşmenin merkezinde \ег alan bir açık alan eirafında toplanan Bu küçük taş hayvan
farklı işlevii yapıların ise Yakındoğu'nun en erken tapınaklan figürininin yarı gerçekçi
biçemi dikkat çekici.
olduğu diişünülmektedir. "Tbrazzolu Yapı", tabam söndürülmüş Sırtmdaki delik bir amulet
kireç ve minik taşlardan oluşturulan beton benzeri bir karışımla (muska) olarak kullanılmış
kaplı ve ortasında iki stel bulunan bir yapıdır. "Saltaşı Döşemeli olabileceğini düşündürüyor.
(yaklaşık 5 cm.)
Yapı" ise ta b am s a lta ş la rıy la özenli biçimde kaplanmış ve
zengin buluntular veren diğer bir özel yapıdır. En ilginç yapılar-
dan biri olan "Kafataslı Yapı" yaklaşık kare planlı ve apsisli bir
tapınaktır. Tbbanı altında 300'e yakın insan iskeleti bulunmuş ve
Oldukça stilize bir biçeme sahip
sunak masası üzerinde de kurban törenleri yapıldığını kanıtla- taştan bir kadın tigürini,
yan kan izlerine rastlanmıştır. (3rehistorik toplumların inançlarma
dair buİLintulara göre keskin biçimde
Kili pişirip çanak çömlek 3^apmayı bilmemelerine karşın Çayö- anaerkil ve ataerkil olarak birbirinden
nü'nde yaşaj^an insanlar kilden insan ve hayvan heykelcikleri ayrılamayacağmm bir göstergesi
olabilir mi? (yaklaşık 5 cm.)
yapmışlardır. Tbş alet endüstrisinin de çok zariförneklerine rast-
lanan yerleşmede özellikle obsidyen bıçak, orak ve çakmaktaşı
deliciler dikkat çekicidir. Kemik aletler çok sayıda ve çok çeşidi­
dir. Bakir işlemeciliğinin en erken örnekleri de yine Çayönü'nden Çayönü yerleşmesinin kemik
bilinmektedir Diğer bir ilginç buluntu kümesini ise Akdeniz ve aletlerindeki çeşitlilik ve
ince işçilik dikkate değer.
Hint Okyanusu kökenli yum uşakça kabuklarından biçimlendi- ÇogLinluğu iğne ve
rilmiş boncuklar oluşturmaktadır. bızlardan oluşan bu buluntu
grubu, yerleşmede deri
işçiliğinin önemli bir yere
sahip olduğunu gösteriyor.

Kafataslı Yapı'da bulunan bu


bakir boncLik, yerleşmede erken
evrelerden itibaren ısıtarak
dövme tekniginin bilindiğine bir
kanıt (sağ). Kazı ve restorasyonun
ardından doğu kesimde
yerleşmenin çeşitli evrelerine ait
yapı örnekleri (sol alt) ve
Kafataslı Yapı (sağalt).
bulunlulardandır. Yerleşmedeki preslij maddeleri- kom u anlayışı beraberinde farklı bir yerleşim
nin varlığının gelişkin bir sosyo-kültürel \apiya düzeni de getirmiştir. \'akındoğu'nun öteki \örele-
işaret ettiği düşünülebilir. rinde olduğu gibi Çayönü'nde de görülen özel işle\ -
Kemik buluntularından, koyun/keçi ve öküzün li yapıların ortaya çıkışı \e bü\ ük köy yerleşimleri-
henüz evcilleşlirilmediklerk ancak dom uzun ön nin ortak kullanım a açık m erkezi avluları bu
evcilleştirme aşam asında olduğu anlaşılmaktadır. anlayışın getirilerindendir. G.Ö. 9 bin 200 - В bin 900
Kırmızı geyik, kurl, köpek, çakal, ayı, tavşan, yılları arasında tarihlenen bu dönemde Ne\ ali Çori
sansar, yaban kedisi, kunduz, kirpi gibi hayvan- de Çayönü gibi önemli ve gelişkin bir merkez
lara ait kemiklerin de yerleşmede bulunm ası hem olarak karşımıza çıkm akta \e dinsel işlevli yapışı
doğal ortam hem de beslenm e alışkanlık ları ile de dikkat çekmektedir.
hakkında fikir vermekledir. Yabani fistık, badem, 'loplum sal örgütlenm edeki bu ivmenin yanı
baklagiller ve mercim ek ise en çok lükelilen bitki- sıra, domuz, köpek ve koyun/keçi gibi h ay \an ların
ler arasında yer almaktadır. ilk kez evcil tü rle r o larak k arşım ıza çıktığı bu
dönemde, buğday ve mercimekgiller de ilk kez
Çanak Çömleksiz Neolitik A tarım a aimmıştı. Ancak geleneksel beslenme alış-
kanlıkları da, aynı zam anda yabani sığır \e geyik
Dönemi gibi bü y ü k m em elilerin avlanm ası ve yabanıl
Çayönü Köyü bitkilerin toplanması ile sürmekteydi. Bakir ilk kez
işlenmeye başlamış ve uzak coğrafyalarla ticaret
Güneydoğu A nadolu'nun en eski Çanak Çömlek­
yapıldığının ilk k a n ıtları da ortaya çıkm aya
siz Neolitik Çağ yerleşm e yerlerinden biri de
başlamıştı.
D iyarbakır'ın Ergani ilçesi yakm larındaki Çaj^ö-
nü' dür. Hallan Çemi'deki yerleşim alanından biraz Son yıllarda Şanlıurfa'nın 15 km. kuze3'doğu-
daha sonraya ait olan bu köyün en eski evresi Ça­ sunda Göbeklitepe'de Çanak Çömleksiz Neolitik В
nak Çömleksiz Neolitik A Dönemi'ne dahil edil- D önem i'nin b aşları ve o rta la rın a ail yeni bir
mektedir. G.Ö. 10 bin 200 - 9 bin 200 yıllarına ta- yerleşm e ve kült merkezi ortaya çıkarılm ıştır.
rihlenen bu en eski tabakada Hallan Çemi'dekine 1995'ten beri К. Schm idt ve A dnan M ısır tarafin-
benzer, yuvarlak ya da oval planlı yapılardan dan incelenen bu yerleşim a lan ın d a özellikle iki
oluşan bir yerleşm enin varlığı ortaya çıka- k ü lt y a p ışı (ta p ın a k ) d ik k a t çek icid ir.
rılmıştır. Toprağa açılmış bir çukurun et- Çatıları 3 m. yüksekliğinde "Т" biçimli taş
rafinın içten ve dıştan çam ur sıvanm ış Л07- \ p aye-direkler y ard ım ıy la ö rtü lm ü ş olan
kam ış-daldan d u v arlarla örtülm esiyle bu dikdörtgen planlı yapıların tabanları
oluşturulan bu yapılar bazen taş temelsiz terazzo ile kaplıdır. Payeler üzerinde
bazen de taş temellidir. Dönemin sonlarına aslan , koç ve boğanın y a n ın d a
doğru m im aride ızgara planlı bir yapı kertenkele ve yılan k ab artm a-
tü rü n ü n en erken örnekleri yapılmaya larına da rastlanır. Bir payede
başlanır. boğa, k u rt ve kuş (turna) gibi
hay v an lar üst üste işlenmiştir.
Çanak Çömleksiz Neolitik A Dönemi,
Burası adeta bir dini merkez
toplum sal örgütlenm enin hızlı bir
görünüm ündedir. Bu bulgular
gelişim gösterdiği, yuvarlak planlı
insanoğlunun artistik gelişimi-
çukur evlerde yaşanılan ve fa-
nin Çanak Çömleksiz Neolitik В
kat henüz üreüm ekonomisine
evresinde oldukça yüksek bir dü-
geçilemediği bir evre görünü-
zeye ulaştığını ortaya koyduğu
mündedir.
gibi, toplum sal örgütlenm e yo­
lunda ilk adım ları attığının da
Çanak Çömleksiz göstergesidir.
Neolitik В Dönemi Çanak Çömleksiz Neolitik В
Dönemi'nin Güneydoğu Anadolu'-
Ç anak Çömleksiz Neolitik A
d ak i Çayönü ve Nevali Çori gibi
Dönemi'nden sonra yeni bir süre-
gelişkin ve şaşırtıcı m erkezlerinin
ce girilmiştir. Yine Çayönü yerleşme-
yanında, daha ufak köy yerleşme-
sinde izlenebilen bu yeni dönemde lerinin varlığı da belirlenmiştir.
en önemli farklılık yuvarlak yapı- В Bunlardan İbroslar'ın güneyin-
lard an dörlgen planlı yapılara ge- ^ deki yörede, Samsat yakınların-
çilmiş olmasıdır. Sosyologlara göre, da ve Fırat kıyısındaki Gritille
aile y ap ışın d a kim i değişikliklere ile Hayazhöyük'te 1981-1984 yılları
işaret edebilecek olan bu yeni ve ekle 1 arasında arkeolojik kazılar gerçek-
m eler yapılarak büyüm eye elverişli ■- —* leştirilmiştir. Bu iki merkez şim di
46
Nevali Cori
Bugün Atatürk Baraj Gölü'nün suları altında kalan Nevali Çori, en dikkat çekici prehistorik merkezlerdendir. Şanlıurfa il
m erkezinin yaklaşık 4 0 km. kuze^dnde, Fırat'ın kollarından Kantara Çayı'nın doğu kıyısına kurulm uş olan 40 x 90 m.
b o y u tla rın d a k i höyükte 1983-1991 yılları arasın d a Harald H auptm ann başkanlığm da arkeolojik kazılar yapılmıştır.
Ç ayönü'nün Çanak Çömleksiz Neolitik В tabakalarıyla çağdaş olan yerleşmenin mimarisi, ızgara planlı ve hücre planlı
dikdörtgen yapılardan oluşmaktadın Konut mimarisinin vazgeçilmez parçalarından biri olan ocaklar, hücre planlı yapılar
içinde bulunm uş ve bu yapıların konut olarak kullanıldığmı düşündürm üştür. Izgara planlı yapılarm ise depo işlevli
olduğu sanılm aktadır. İki 3^apı türünün, Çayönü'nde iki farklı evrede görülmesine karşın, Nevali Çori'de bir arada kullanıl-
mış olması ilginçtir.
Yerleşmenin doğu kesiminde yer alan kutsal alanda ise Yakındoğu'nun en eski anıtsal tapmağı olarak bilinen özel bir yapıyla
karşılaşılmıştır. Yapı, 5 evreli yerleşmenin 3. ve 4. evrelerinde kullanılmıştır. Oldukça gelişkin bir mimarisi olan }'apı tama-
m en taş örgü duvarlara sahiptir ve yer seviyesinin altında bulunan tabana, günejdeki girişten birkaç basamakla inilerek
ulaşılmaktadır. Duvarlar boyunca uzanan adak sekileri ve kuzey duvarda bir niş yer alır. Yapının ortasındaki 3 m. yüksekli-
ğinde "Т" biçimli, kabartm alı iki dikilitaş ve duvarlar boyunca belirli aralıklarla j^erleştirilmiş daha küçük dikilitaşlar
yapının dam ını desteklem iş olmalıdır. Taban, Çayönü'ndeki yapıda da olduğu gibi terazzo ile kaplanmıştır. Burada
b u lunan heykel boyutunda yontular ve kabartmalı levhalar, з^аршш törensel ve dini işlevini açıkça ortaj^a koymaktadır.
Kült heykelleri, adak heykelcikleri ve taş kaplar üzerinde karşılaşılan betimlerde ayı, kurt/tilki, kaplumbağa, yılan, kuş gibi
yabani hayvanlar ve karışık yaratıklar önde gelmektedir. Nevali Çori'de bulunan insan figürlerinin hemen hemen hepsinin
erkek betimleri olması da ilgi çekicidir. Kuzejdeki çağdaşlarının aksine, Nevali Çori j^erleşikleri obsidj^en kollanmamış, alet
yapımında çakm aktaşından yararlanmıştır. Kireçtaşından kaplar, figürinler, boncuklar ve bilezikler diğer ilginç buluntulardır.

Stellerin çoğunun içinde bulunduğu özel işlevli yapı, Yakmdoğu'nun bilinen en eski tapmağı olarak kabul ediliyor. Yapının ikinci
evresinin rekonstrüksiyon denemesi (alt). 13.5 cm. yüksekliğinde kireçtaşı bir kap üzerinde dans eden iki insan ve bir kaplumbağa ya da
çocuk kabartması; kireçtaşından oyularak biçimlendirilmiş 37 cm. yüksekliğinde bir insan gövdesi (torso) ve 37 cm. yüksekliğinde stilize
bir yılan kabartması oyulmuş insan başı Nevali
Çori'nin diğer ilginç buluntuları arasında yer alıyor
(soldaki sütun).
Bir totemi andıran yaklaşık 1 m. yüksekliğinde,
kireçtaşından oyulmuş karmaşık figür. Altta, kolları
birbirine geçmiş, sırt sırta vermiş iki insan başı ile
üstlerinde başı kırılmış bir kuş gövdesinden
oluşuyor {yan sayfa). 4.4 cm. yüksekliğindeki aslan
başı ise minyatür eserlerden {alt).

I I

47
Ata Kültü
Çayönü'ncle Katataslı Yapı (BM l) olarak
isimlenciirilcn tapmak ı\inde (^ок sayıda
farklı bireyc ait kemikler,
türlcrine gore isliflcnmiş biçimde
buİLinmuştur {sol). Nevali Çori'den yüksek
kabartma olarak bir kadın başıyla
bezenmiş stcl; 29 cm. (sağ üst). Göbekli
Tepc'de bulunan tapmak içindc yer alan
çok sayıda Т biçimli taştan biri,
Bremen M ızıkacıları masalım anımsatacak
biçimde üst üste kuş (turna),‘kurt ve
boğa kabartmaları ile bezenmiş
(sağ alt). Cafer Höyük'ten kilden
biçimlendirilmiş stilize erkek ve kadın
figürinleri; Nevali Çori'den 5,8 cm.
yüksekliginde, kilden erkek figürini;
Nevali Çori'den kireçtaşmdan
biçimlendirilmiş 5,9 cm. yüksekliginde
insan başı (alt sıra).

Yakındoğu'da Proto-Neolitik Çağ'ın Natufien K üllürü'nde ölüler, kafatasları aynlarak


göm ülüyor va kafatasları kille sıvanıp, göz o y u k ların a renkli ta şlar veya deniz
kabukları j^erleşlirilerek süsleniyordu. Ülülerin kemikleri özel yapılara istiflenerek
göm ülüyor ve yeni bir gömü yapılacağı zam an ya da belirli zam anlarda gömü
çukurları tekrar açılıp yeni düzenlem eler yapılıyordu. Ata kültü (kafatası kültü)
olarak adlandırılan bu uygulam alara son yıllarda Güneydoğu Anadolu'da yapılan
kazılarda da rastlandı. Bugün, bilindiği kadarıyla ata kültünü 3^aşatan son endojen
topluluklar M adagaskar A dası'nda yaşayan M erina ve Betsileo kabileleridir.
Neolitik Çağ ile ilgili tüm eski kuram lar, toprağa bağlı üretimle birlikte "ana
tanrıça" inancının ve bereket kültünün doğduğunu varsaymıştır. Oysa ilk j^erleşik
toplum larda karşılaşılan ata kültü ve bu kültle bağdaşık olması gereken sanat eserleri
(hayvan betimleri ile bezeli dikilitaşlar ve kabartm alı levhalar, hay van heykelcikleri,
heykel boyutunda insan başı kabartm aları, insan heykelcikleri ile karm aşık insan ve
hayvan betimleri) çok farklı bir inanç sistemine işaret ediyor. Tbprağa duyulan
gereksinim le birlikte toprağa sahip çıkm ak gerekliliği de doğmuş ve mülkiyet olgusu
ortaya çıkmıştır. Sosyolojik olarak büyük bir aileden ibaret olan tarihöncesi insan
toplulukları soylarına sahip çıkm a fikrini, atalarından kendilerine m iras kalan
to p rak lara sahip çıkm ak gerekliliği doğunca edinm iş olabilirler. Böylesi bir inanç
sistemi, ataerkil bir düzeni de çağrıştırm aktadır. Öte yandan, inanç sistemini toplum
düzeniyle b ir tutm am ak ve m addi kültür kalıntılarm dan yola çıkarak insan toplu-
luklarıyla ilgili yorum lar yaparken temkinli davranm ak gerekmektedir.

48
Caferhöyük'te ele geçen
de var olduğu saptanmıştır. Bunlardan Malatya
siyah taştan, bezemeli
j'öresinde, yine Fırat kıyısındaki Caferhöyük; Elazığ
biley taşı yerleşmecle
avcilığın önemine işaret 3’akınlarındaki Boytepe ve Elazığ'ın Kovancılar ilçesi
eclen buluntulardan yakınlarındaki Saraybahçe Höyüğü (Çmaz) en
(üst). Caferhöyük'te ele dikkat çekici olanlarıdır.
geçen mermer
bilezikler.ile Hallan Toroslar'm Kuzey Etekleri: Caferhöyük
Çemi ve Caferhöyük
Bugün Karakaya Baraj Gölü'nün suları altında
mermer kapları bu
dönemde Cüneydoğu
kalan Caferhöyük, Malatya'nm yaklaşık 40 km.
Anadolu'daki mermer doğuşunda ve Fırat'ın kıyısmdaj'dı. 1980-1985
kaynaklarmın büyük bir A tatürk Baraj Gölü'nün su lan altında kalmıştır. yılları arasında Olivier Aurenche ve Jacques Cauvin
ustalıkla kullanıldığını M.Ö. 7. binyılın ikinci yarısına ait olan bu merkezler- tarafından kazılmış olan höyükte, Çayönü ve Nevali
gösteriyor (alt). den Hayazhöyük'te bir yerleşme j^erinden çok bir Çori'de görülen hücre planlı konutlar ve büynük odalı
çakm aktaşı atölyesinin varlığı orta}^a çıkarılmıştır. yapılarla karşılaşılmıştır. Ancak, M.Ö. 7. binyılın
H arran O vası'nın kuzeybatı ucunda, Şanlıurfa başlarına tarihlenen bu iskän 3'erinde yerleşme
yakınlarındaki Gürcütepe'de ise taş temelli dikdört- dokusunun daha sıkışık olduğu gözlenmiştir. Thrımın
gen yapıların bulunduğu bir başka yerleşme yeri bilinmesine karşm , gerçek anlam da hayvancıhk
saptanm ıştır. Çok tahrip edilen bu yerleşm enin henüz başlamamıştı. Yalnızca köpek evcildi. Mermer
dönemin sonlarına ait olduğu düşünülmektedir. kap ve bileziklerin з^аш sıra çok sayıda obsid3en, az
B unların yanında Şanlıurfa'nın Birecik ilçesi sa3uda çakm aktaşı alet ele geçmiştir. Bingöl Dağı
yakınlarındaki Mezraa-Tbleilat ve Akarçay höyük- obsid3e n к азтак 1ап ile ilişkili birer ticari istas3’on
lerinde Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'ın kalın olduğu söylenebilecek Воз^ере ve Saraybahçe 3erleş-
tab ak alar halinde temsil edildiği anlaşılmıştır. meleri ise Ьйзтк olasıhkla Çanak Çömleksiz Neolitik
Ancak bu kazılar Fırat üzerinde yapılmakta olan В Dönemi'nin sonlarına aittir.
Karkamış Barajı ile ilgili olarak 1999'da başlamıştır
ve henüz sağlıklı sonuçlara ulaşılamanııştır. Çanak Çömleksiz Neolitik C
Çanak Çömleksiz Neolitik В Dönemi 3rerleşmeleri Dönemi
yalnızca Tbroslar'ın güneyiyle smırlı değildir. Oldukça Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'ın sonu Çanak
şaşırtıcı olmakla birlikte, aynı türde yerleşmelerin Çömleksiz Neolitik C evresi ile temsil olunur.
Tbroslar'ın kuzey etekleri üzerindeki dağlık kesimde
G.Ö. 8000-7500 зпПап arasına yerleştirilen bu
süreçte avcılık giderek azalmış ve yerini sürü
hayvanlarm a bırakm aya başlamıştır. Yerleşme
yerlerinin giderek küçülmesi ve ölülerin iskän alanı
dışına gömülmesi gibi gelişmeler de bu zamanda
beliren özellikler arasındadır. Азт! zamanda Geçiş
Evresi de denilebilecek bu süreci Güneydoğu

'V -Г 4
Ycikındoğu'da obsidyen
knynakları \c obsidyen
ticaretine kamt
bulguların elde edildigi
merkezlcr {soD.
Olasılıkla bölgelorarası
obsidyen ticaretiyle
geçinen bir grup insanın
yaşadığı Van-Tilkitepe'dc
bulunan obsidyen aletler
(j/f).

Obsidyen
Obsidyen volkan püskürm eleri sırasındaki lav soğum alan sonucu oluşan ve ancak belirli volkanik arazilerde bulunabilen doğal bir
cam türüdür. M aden öncesi dönem in kesici, kazıyıcı ve dürtücü alet ve silahları için obsidyen en etkin hammaddeydi. Rengi şelTaf ya da
opak parlak siyahtan griye ve yeşile değin değişen bu cam tü rü Doğu Anadolu'da Bingöl, Nemrut, Süphan, Ağrı dağları, Kars ve
E rzu ru m yöresinde; Orta A nadolu'da da H asandağı civarm daki Acıgöl, Çiftlik ve Göllüdağ Tfepecik'te bolca bulunm aktaydı. Son
y ıllarda orta-kuzey A nadolu'da K ızılcaham am , Çankırı ve Gerede, Batı A nadolu'da Ç anakkale ve Eskişehir civarında obsidyen
y atak ların ın varlığı belirlenmiştir.
Her obsidyen yatağı, taşın bileşiminde bulunan iz elem entler yönünden kendine özgü özellikler taşımaktadır. Arkeometrik analizler-
le kazılarda alet olarak biçimlendirilmiş obsidyen parçalarının an a kaynağı saptanabilir. Bu analizler sayesinde. Neolitik Çağ'ın en
erken zam anlarm dan başlayarak Anadolu kökenli obsidyenlerin güney ve doğuya doğru oldukça geniş bir alanda ticaretinin yapılmış
olduğu anlaşılmıştır. Sözgelimi Doğu Anadolu obsidyenleri güneydoğuda, Zagros Dağlan üzerindeki Jarmo ve Ali Koş'ta, günej^atıda
ise Suriye'deki Mureybe 1 ile B ukras'ta (Bouqras) bulunm uştur. Öte yandan Şam 'ın güneybatısındaki Tfell Ramad'da Çiftlik kökenli
obsidyenlerin oranı %90, Doğu Anadolu kökenlilerin oranı ise %10'u bulmaktadır.
Orta Anadolu obsidyenlerine ise baüda Çatalhöyük, Can Hasan ve Suberde;
güneybatıda Karain ve Öküzini; güneyde de Kıbrıs ve Filistin'de rastlanmıştır.
Filistin'deki E riha'da (Jericho) ele geçen obsidyenlerin tü m ü Çiftlik kökenlidir.
Acıgöl ve Çiftlik obsidyenlerinin Çanak Çömleksiz Neolitik dönemde Kıbrıs'a değin
ulaşmış olması Çukurova ile Kıbrıs arasm daki deniz trafiğinin çok erken dönemlere
dayandığm ı gösterir. Melendiz Dağı'nm eteklerindeki Aşıklıhöyük ve M usular'ın
bu yörede çok bulunan obsidyen ticareti ile ilişkili olduğu sanılmaktadır. Son yıllar-
da Kömürcü-Kaletepe'de saptanan bir atölye sayesinde hem obsidyen teknolojisi
hem de ticaretiyle ilgili birçok so ru a çık h k k azan m ıştır. B atı'daki en önem li
kaynak Melos adasıdır. Bu yüzden Batı Anadolu ve Y unanistan'daki tarihöncesi
merkezlerde daha çok Melos kökenli obsidyenler kullanılmıştır.
Çayönü, Aşıklıhöyük, Can Hasan ve Suberde gibi kaynağa yakın merkezlerde
obsidyen aletlerin %90 ve hatta daha da büyük oranlarda kullanıldığı saptanmış-
tır. Bu oran kaynaktan uzaklaştıkça azalır. Bu da kaynağa yakın yerlerde yaşayan
insanların obsidyeni doğrudan doğruya yatağından elde ettiklerine işaret eder.
Buna karşılık taşın uzak yerlere taşınm ası için ancak örgütlü bir ticaret ağına
gerek vardır. Nitekim eldeki veriler Neolitik Çağ'ın en erken aşam alarından
başlayarak çok geniş bir coğrafi alana yayılan gelişkin bir ticaret ağının varlığını
ortaya koymaktadır.

50
Çanak Çömleksiz AnacIolu'da, Ça3^önü'nün 6. ^-apı katında ortaya Yöresel farklılıklann varlığına karşm. Batı
Neolitik Dönem'de
çıkanlan "Geniş Odalı Yapılar Evresi" temsil etmek- İran'dan Sina Yarımadası'na değin uzanan coğraf-
özenle işlenen
hammaddelerden biri de
ledir. Bu evrede eskinin törensel nıe}danı önemini yada Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem içindeki
hayvan kemikleriydi. 3'itirip günlük kullanırn alanına dönüşmüştür. süreçte paralel gelişmeler izlenİ3'Or olması, bu
Aşıklthöyük (orta) ve coğraf3’anm büyük bir kültür bölgesi olduğuna
Musular'dan (a/t) Güneydogu Anadolu'da İlk Konutlar işaret etmektedir. PPNA'da yuvarlak konutlar,
işlevleri aniaşılamayan PPNB'de dörtgen konutlar, tapm ak m imarisi,
Günümüzden 11-12 binyıl önce dünya ikliminin ve
nesneler.
buna bağlı olarak doğal çevre ortamının değişmesi terazzo ta b a n la r ve kafatası kültü, PPNC'de
insanoğlunu bu }^eni düzene из^шауа doğru ilmiş; 3erleşmelerin küçülmesi, ölülerin iskän alanlarına
beslenme koşulları değişmişti. Beslenmede ог(аз^а göm ülm em esi ve sürü ha3'vancılığının başlaması
çıkan bu değişim, önceleri mevsimlik, giderek de ortak noktalardan yalnızca birkaçıdır.
kalıcı 3'erleşme yerlerinin kurulm ası sonucunu
doğurmuşlu. Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'da Orta
Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem'in ilk barınakla- Anadolu
rı, olasılıkla з^ап yerleşik 3^aşamm büküm sürdüğü Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'da, güne3de Filistin,
dönem in çadırlarından gelişmişti ve 3m varlak Ürdün ve Suri3^e'den Doğu ve Güne3doğu Anado-
planlıydı. Hallan Çemi ve Ça3^önü'nde karşılaşılan lu'ya değin з^азп1ап, gelişmiş mimari, artistik beğeni
bu 3^apıların tabam 3^aşam seviyesinin altında з^ег ve karmaşık bir dinsel yaşantıya sahip topluluklara
alm akta, duvarlar ise kamış, dal ve çam ur gibi lıafif ilişkin Yakındoğu kültür bölgesinin 3'anında, ondan
malzemelerden inşa edilmektedir. Bu basit barmak- tümü3de farklı bir kültür bölgesi de Orta Anadolu'da
larm ardından tüm Yakındoğu'da dörtgen yapılara З^ег almaktaydı. Henüz aralarında bir ilişki olup
geçildiği gözlenir. Çayönü ve Nevali Çori'de olduğu olmadığı bilinme3^en bu kültürlerden batıdaki. Tuz
gibi ızgara ve3^a kanal görünümlü taban temelleri, Gölü yöresi ile Beyşehir Gölü arasındaki merkezler-
duvarları ahşap iskeletler üzerine kamış, dal gibi den tanınmaktadır. Bunlardan en dikkat çekici
hafif malzemelerle örülen yapılan nemden koru- olanları, yeni üretim ekonomisinin sağladığı kültür
mayı am açlam aktadır. Konutların içi ise bölme düzeyine daha geciklemeli olarak ulaşabilmiş görü-
duvarları ile farklı m ekänlara ayrılmaktadır. Bu nen ve tümü Çanak Çömleksiz Neolitik В Dönemi
yapılar daha bilinçii bir anlayışın temsilcisidir. içine sokulabilecek AşıklıhÖ3mk, Ш. Can Hasan ve
M im aride önemli yeniliklerin gözlendiği bir Suberde'dir.
sonraki evrede ise hücreler biçiminde planlanmış
bir zemin katı bulunmakta, bu hücreler hem depo Orta Anadolu'da kente giden ilk
işlevini üstlenm ekte, hem de konutu nem ve adımlar: Aşıklıhöyük, Can Hasan III ve
soğuktan korum aktadır. İki katlı bu konutların Suberde
yaşam m ekänları olan üst katlarına, dışarıdan bir
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da şaşırtıcı derecede
merdivenle ulaşılmış olmalıdır. İlk kez bu dönemde
ileri düzeyli Neolitik kültürlerin ortaya çıkmasından
kerpiç kullanılmaya başlanarak gerçek duvarlar
birkaç yüz3ul sonra Orta Anadolu'da da çok farklı
oluşturulm uş olması en önemli gelişmedir. Bir
karakteristiklere sahip köy toplulukları 3^aşamaya
sonraki evrede ise geniş, tek mekänlı yapılar ortaya
başlamıştır. Bu coğrafyanın farklı bir kültür bölgesi
çıkmıştır.
olduğu, ortak maddi kültür verilerinden anlaşıl-
Konutların her zam an birbirinden ayrı, bağımsız maktadır.
birim ler olarak planlandığı Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nde yerleşmeler kurallı ve planlı biçimde Can Hasan III Höyüğü, Karaman il merkezinin
kurulm aktadır. Belirli bir tabakadaki evlerin adeta 13 km. kuzeydoğusundadır. Can Hasan I Kalkolitik
bir örnek inşa edilm esi, daha sonra bunların Çağ yerleşmesinin 500 m. kuze3Öndeki höyük 100 m.
tüm ünün yerlerini yeni bir türe bırakması katı ku- çapında ve 7 m. 3m ksekliğindedir. 1969-1970
ralların göstergeleridir. Bu düzenin daha çok bir yıllarında David French tarafından kazılan yerleş-
avcı topluluğun, kökleri Paleolitik Çağ içlerine değin mede Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem'e tarih-
uzanan bir toplumsal modelin devamı olduğu düşü­ lenen 7 yapı katına rastlanm ıştır. Suberde ise
nülür. A ralarında bir kültür birliği olduğu gözlenen Seydişehir'in 11 km. kuzeyinde, Suğla Gölü'nün
Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Malatya-Elazığ yöre- kuzeybatı kıyısındaki konumu ile Anadolu'da bu
si yerleşmelerinde, aynı doğrultuya sahip birgelişim dönemin en batıdaki temsilcisidir. 1964-1966
izlenmektedir. Aynı şekilde Doğu ve Güneydoğu yıllannda Jacques Bordaz tarafiıi'dan kazılan höyükte
A nadolu'nun tüm Yakındoğu'da izlenen Neolitik en alt iki tabakanın Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'a
Çağ sürecinin de bir parçası olduğu anlaşılmakta, tarihlendiği saptanmıştır. Höyük, 100 x 70 m. boyut-
yalnızca yöresel koşullardaki farklılıklann bazı larında ve 4 m. yüksekliğindedir..
ay rım ları gerektirdiği görülm ektedir. Özellikle Kabaca M.ü. 8. binyılm ortalarına tarihlenen
Diyarbakır yakınındaki Karacadağ kütlesinin doğal Aşıklıhöyük, Can Masan III ve Suberde'dc izlenen
bir kültür bölgesi sının olduğu anlaşılmaktadır. mimari gelenek, oldukça gelişkin ve planlıdır. Bu

51
yerleşmelerde, konutJar birbirlerine bitişik üörtgen \e boncuk yapım ında kullanılmışiır. Kili lirınlamayı
m ekä nlar haJinde pJanlanmiş, aralarında k ü ç ü k h en ü z hiJmeyen Orta Anadolu Çanak Çöınleksiz
avlular veya geçitler buiunan adaciklar halinde \'eolitik Çağ topluluklan, pişmemiş kilden bayxan
küm elenm işlerdir. B itişken/agglutine m im ari acJi \e insan fıgünııleri üretmiş \e olasılıkla bu nes-
da verilen bu düzen günüm üzde de kerpiç ağırlıklı neleri adak heykelcikleri olarak kullanmışlardır.
köy m im arisinde izlenebilmektedir. Suberde'de kimi Çanak Çömleksiz Neolitik Çcığ'da ü rta .^nadolu'da
yapılanda, lemel duvarlarının taş örgü olması yöre- geyik, karaca, yabanıl eşek, domuz, tax şan gibi hay-
sel bir tercih izlenimini vermekle beraber, genel vanlar avlanmaya de\ am ediyordu; ex cilleştirmenin
olarak tüm m im ari kerpiçtir. Henüz kerpiç blok ise ancak ön-aşam aları kaydedilmişti. Aşıklıhö-
teknolojisinin bilinmediği bu dönem de duvarlar, yük'te koyun, keçi \e domuz. Can Hasan'da koyun,
pise veya tauf adı verilen dökme tekniğiyle çam ur- keçi ve sığır, Suberde'de ise 3'alnızca köpek ex cildi.
dan inşa edilm ekteydi. D am lar düzdü. Bu yerleş- 'Ibrımcılığın da henüz ilk aşam alarında olan bu
melerin tüm ünde tabanların ve duvarların sıvandığı toplulukların hasat yaptiğı, oraklardan ve öğütme
ve sıvanın belli dönem lerde yenilendiği saptanm ış- taşlarından anlaşılm aktadır ancak Can Masan lll'te
lır. A şıklıhöyük'le ana m ekända, Suberde'de ise ele geçen ta rım a alın m ış E inkorn ve E m m er
duvarlara bitişik olarak hazırlanm ış ocaklar, konut- buğdayı dışında tahıllarm jab an ıl olduğu saptan-
ların temel öğelerini oluşlurm akladır. mıştır.
Yontma taş aletlerin çoğu, kaynakları yakın olan Aşıklıhöyük'te evlerin tabanları altında, bacak-
obsidyenden biçimlendirilmiştir. Obsidyen aletlerin ları karna çekilmiş durum da (hoker) göm ülm üş
b aşın d a düzeltili uçlar, uç ve yonga kazıyıcılar, insan iskeletlerine rastlanmıştır. Mezarlara bırakılan
dilgiler ve deliciler gelmektedir. Hayvan kemikleri eşyalar pek zengin değildir, ancak ana-çocuk, karı-
ve boynuzlar ise biçimlendirilerek iğne, biz, spatula koca gibi g ru p la r halinde göm ülere rastlan m ış

Aşıklıhöyük

A ksaray il m erkezinin 25 km. güneydoğusunda ve


Melendiz Çayı'nın kıyısında yer alan, yaklaşık
-230 m. çapında ve 8 m. yüksekliğindeki Aşıklı-
höyük, 1989 yılından beri Ufuk Esin tarafından
kazılmaktadır.
Önceden tasarlanarak kurulm uş bu yerleşmede
konutlar, bitişik düzenlidir ve yer yer aralarında
avlulara yer verilmiş m ahalleler biçiminde inşa
ed ilm işlerdir. Bu an lay ış, y a p ıla rın bağım sız
birim ler halinde yerleştirildiği Çayönü ve Nevali
Çori'dekinden tüm üyle farklıdır. Tbmamen kerpiç-
ten oluşan bir, iki veya üç odalı dörtgen mekänlı
yapılar, düz dam lıdır ve kapı girişleri yoktur.
Başka bir deyişle evlere dam da bırakılan bir açık-
lıktan girilm ekte, av lu lar ve d am lar ise gün lü k sığ ır ve d o m u z eti ile b eslen iy o rd u . B itkisel Kazıda saplanan yapı
işlerde kullanılm aktadır. Tüm konutlar ortak özel- besinlerin çoğu henüz yabanıl yem işlerin toplan­ planlarından yola
likler gösterm ekle birlikte, 4 2 m^ boyatlarında m ası ve kısm en tahıllarm biçilmesi sonucu elde çıkılarak hazırlanan
özenli bir yapının törensel bir işlevi olduğu anlaşıl- maket (üst).
edilm ekteydi. T arım cılığa g eçm em iş o lan bu
m aktadır. T abanlar ve duvarlar, sarı, pem be ve topluluğun en azın d an h asatı bildiği obsidyen
kırm ızı ren k te çam u rla sıv a n m ıştır ve dö rtg en mikrolitlerle oluşturulm uş o ra k la r ve tahıl öğütü-
biçimli ocaklar konutlarm ana m ekänlarındaki en len ta ş h a v a n la r gibi ik in cil b u lu n tu la rd a n
önemli öğe olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yerleşme a n la şılm a k ta d ır. Taş a le tle rin h em en h em en
dü'zeni daha sonra Çatalhöyük'te ortaya çıkacak hepsi obsidyenden üretilm iştir. A şıklıhöyük'ün
olan düzenin öncüsüdür. dikkat çekici buluntularının başında kemik aletler,
Aşıklıhöyük'te yaşayan insanlar, ön-evcilleşlirme yarı değerli taştan ve bakırdan boncuklar gelm ek­
aşam asındaki koyun ve keçi ile yabanıl durum daki tedir.

52
J
olması ilginçiir. İskeletler üzerincle yapılan incele- Aşıklıhöyük, Çatalhöyük, Can Hasan ve Suberde
meler, erkeklerin bazılarının 56 yaşına dek yaşadığı­ kazılarının gösterdiği üzere. Orta Anadolu Çanak
nı, kadınlarınsa 18-22 yaş arasında öldüklerini Çömleksiz Neolitik Çağ kültürleri ile Yakındoğu ya
ortaya koymuştur. da Günej’doğu Anadolu Neolitik Çağ kültürleri
Orta Anadolu k ültür bölgesinin bu üç temel arasında herhangi bir benzerlik söz konusu değildir.
yerleşiminin yanı sıra, özellikle son yıllarda yeni Orta Anadolu'da, Yakmdoğu'dan hemen hemen
keşfedilen daha küçük merkezlerde çalışılmaya tümü ile bağımsız ayrı bir Neolitik gelişmenin
b a şla n m ış ve böylelikle bölgeyle ilgili farklı olduğu gayet açıktır. İki bölge arasında ne yapılarda,
s o m la rın ay d ın lan m ası am açlanm ıştır. Aşıklı- ne yerleşme düzenlerinde, ne beslenmede ve ne de
h ö y ü k 'ü n hemen karşısm da, Melendiz'in karşı bulunlu topluluklarında bir ortak yön bulunabilir.
yakasında yer alan Musular'da Mihriban Üzbaşaran Bu da Orta Anadolu Neolitik kültürlerinin,
tarafından yürütülen arkeolojik kazılar, çevredeki olasılıkla, halen tanımayan Batı Anadolu Paleolitik
küçük yerleşm elerin, bölgenin merkezi nitelikli ya da Epipaleolitik kültürlerinden geliştiğine işaret
3^erleşmesi olan Aşıklıhöyük ile aralarındaki ilişki- etmektedir.
leri ortaya koymayı am açlamaktadır. Kömürcü- Günümüzden kabaca 9-10 bin yıl önce Anado­
Kaletepe'de ise bir obsidyen atölyesine rastlanmış ve lu'da ilk konutlar kurulmuş ve böylelikle yerleşik
Nur Balkan-Atlı j^önelimindeki kazı ve araştırmalarla köy 3'aşam m m temelleri atılmıştır. Daha çok
hem obsidyen teknolojisi ayrıntılı biçimde incelen- 'Ibrosların güney eteklerinde beliren bu ilk 3'erleşim
miş, hem de Çiftlik, Tfepecik gibi bilinen obsidyen birimlerinin dikkat çekici özellikleri, köklü bir
yataklarına yenileri eklenmiştir. Bölgede çok zengin birikim sonucu oluşmuş mimarlık geleneklerinin
olan bu hammadde, bu kültür bölgesinin şekillen- gelişmiş bir biçimde uygulama alanına sokulmuş
mesinde önemli rol oynamış olmalıdır. oluşudur. Yerleşme 3^erlerinin düzenli ve önceden

Höyüğün genel görünümü (sol üst). Obsidyen ve


kemik alet yapımında, akik ise boncuk olarak
kullanılmış (so/ alt). Bir kafatası üzerinde rastlanan
trepanasyon (beyin ameliyatı) izi, yeni sorular getiriyor
gündeme (sağ üst). Bakir bir boncuktan alınan kesit,
ergitmenin bilindiğini kanıtlıyor (sağ alt).

53
A ş ık lıh ö y ü k ^ e ızg ara s i^ e m iy le
k a z ılm ış Ç a n a k Ç ö m le k s iz N e o litik
y e rle şm e sin in b alo n la ç e k ilm iş
j . !iH ava fo to ğ ra fı. D ikd ö rtg e n ^ iç im li
a ç m a la r 2 0 x 1 0 m*.,-kare
b iç im lile rs e 10x1.0 m.-
^ b o y u tla n n d ä d ır.
Г ^ Г ^ ^ " ^ ^ '^ ? ^ - \ .’ ЈУ'әһа11е1ег h a lin d e
5c' ^ V ^ düzw ılenm iş ol-an
'г .. *
^ İc r ' ^’ у е гЈв и л е y e rin d e
^ .^ S İ P ^ .y a p 'ia r
•A Äitljprpiçten

Ä" Г --^ -■' jf* ‘ * -■'* '*'*Ж


*еЈ>'*<* •■•*.*^ ;7 ■- •

чЛ ^
-С^*' A
ш

I
■Vv ^

\v r k ^ r : l.\
r^'.

шг.\ ш
tasarlanan bir biçimde kurulm aya başlam ası ile bıraktığı düşünülmektedir. Böyielikle, kültürel bir
gelişkin m im ari uygulam alar toplumda sosi al bir kesintiyle birlikte Çanak Çömlekli Neolitik Dönem'e
farklılaşm am n belirdiğinin k am d an d ır ki, bunlar geçilir.
Neolitik Çağ için şaşırtıcı olgulardır. Bu yüzden söz
konusu m im arlık geleneklerinin, henüz yeterince
tan ıy am ad ığ ım ız, m a ğ a ra d a n ilk köylere geçiş Erken Neolitik Dönem
süreci içindeki topluluklarca m eydana getirildiği Avci-toplayıcı ve ilk jerleşik topluluklann oluştur-
anlaşılm aktadır. duğu Çanak Çömleksiz Neolitik (,'ağ'a son veren
Öncelikle bitkileri tarım a alan, sonra da hayvan- gelişmelerden sonra, insanoğlu doğada rahatlıkla ve
ları evcilleştirmeye başlayan bu ilk üretimcilerin bolca bu lu n an kilin özelliklerini keşfetm ekte
bölgelerarası ticaret ilişkilerinde b u lu n d u k ları, gecikm edi. Yaş kile elle biçim verip onu ateşte
doğuda Bingöl Dağlan, batıda ise Melendiz yöresin- pişirerek çan ak çöm lek ya da figürin yapm a
deki Acıgöl, Çiftlik ve G öllüdağ'dan s a ğ la n a n konusunda ilk adım lar çok daha erken dönemlerde
obsidyenin Mezopotamya, Suriye, Filistin ve K ıbns'a denenm iş olm akla birlikte, bu konuda gerçek
değin yayılmış olm asından anlaşılm aktadır. Aynı d e n e b ile c e k ü re tim e a n c a k M.Ü. 7. b in y ılın
şekilde yum uşakça kabukları da uzak aralı bir b a ş la rın d a n itib a re n g irişile b ilm iştir. B unda,
ticaretin başladığına tanıklık etmektedir. yerleşik yaşam la birlikte besin sak lam a gereksi-
Bu dönem kentleşme sürecinin ilk aşam ası ve n im in in doğm ası, tüm d ay an ık lılığ m a k a rşın
insanlık tarihindeki ilk yükseliş olarak tanım lana- kolaylıkla kırılabilen çanak çömleğin avci-toplayıcı
bilir. Kalıcı m eskenlerden giderek hayvan evcilleştir- yani göçebe gruplarm hareketli yaşam biçimine
mesi, tahıl üretimi ve depolam asm a doğru sağlam uyğun düşmem esi ve yeni köy yaşantısının bu gibi
ad ım lar atılm aya başlandığı bu çağı gün ü m ü z işlere daha çok zam an tanım ası gibi etkenler rol
ekonom ilerinin k u ru lm ası yolunda atılm ış ilk o y n a m ış o lm alıd ır. Ç an ak çö m lek ü re tim in e
adım lar olarak nitelemek yanlış sayılmaz. geçilmesi kültürel yaşam daki değişim ve gelişimin
M.Ö. 7. b in y ıla d o ğ ru g e lin d iğ in d e Ç an ak bir göstergesidir. Çünkü bu sayede ev işlerinde sıvı
Çömleksiz Neolitik Dönem kültürleri yavaş yavaş ve katı yiyecek ile tahılların saklanm ası kolaylaş-
son bulur. Pek çok yerleşme ya tüm üyle boşalır ya mış, yemek pişirme konusunda da çok önemli bir
da uzun bir süre iskän edilmemek üzere ıssızlaşır. buluş gerçekleştirilmişti. Çiğ yiyeceklerin pişirilmesi
Ajmı durum güneyde Filistin ve Suriye'deki çağdaş ise toplum ların gelişm esine önem li k atk ılard a
yerleşme yerleri için de geçerlidir. Bu merkezlerin bulunm uş, yaşam ın daha iyi organize edilmesinde
zorla yakılıp yıkıldığına ilişkin hiçbir iz yoktur. etkin bir rol almıştır. Bu şekilde m utfak kültürleri
B ununla birlikte, Filistin, Suriye ve Toroslar'ın gelişmiş ve giderek kimi yiyeceklerin tabulaştırıl-
güneyinde yeni bir ku rak iklim dönem inin başladı­ m asm a değin u zanacak olan sofra ritüelleri belir-
ğına ilişkin k a n ıtla r bulunm aktadır. Bu iklim meye başlamıştır. Bütün bu nedenlerle, pişirilmiş
değişikliğinin in san to pluluklarını Toroslar ve topraktan çanak çömlek kullanım ı gerçek üretici
Zagroslar'ın kuzeyine, ırm ak boylarındaki düzlük- köy topluluklarının ortaya çıkışm da önemli bir
lere ve Akdeniz bölgesine doğru göç etmek zorunda aşamadır.

56
Neolitik Çağ'ın Çanak Çömlekli Neolitik ya da höyükteki en erken tabakalar incelenebilmiş
yalnızca Neolitik denen evresi, gelişim aşam alanna değildir. Bununla birlikte, büyüklüğüyle 3'apılan
göre "erken" ve "geç" olmak iizere iki bölünıde kıyaslam alara göre, binden fazla konuta sahip
incelenir. Doğudan batıya doğru, nüfusun özellikle olduğu ve 5-10 bin kişilik bir nüfus barındırdığı
}dne Toroslann güney ve kuzey etekleri civarında hesaplanmıştır. Yeni dendrokronolojik analizlere
y o ğ u n la ştığ ı bu d ö n em d e o n b in lerce y ıld ır göre M.Ö. 7024-6449 yılları arasına tarihlenen
süregelen topla3ucılık ve avcılığa daj^alı sosj^al 3^erleşme 3'erinin Yakındoğu'nun bilinen en bÜ3'ük
sistem ve ekonomik düzen hızla değişmej^e yüz kasabalarından biri olduğu anlaşılnıaktadır. Son
tutmuş, insanoğlu toprağa bağımlı hale gelnieye yıllarda lan Hodder başkanlığında bir bilinısel
başlamıştı. araştırm a ekibi ile sürdürülen 3^eni kazılar bu
Ünceki evrede olduğu gibi, bu çağda da Anadolu görkemli kenti daha ayrıntılı bir şekilde ele alma ve
yarım adasının özellikle güney bölümüne 3^ayılmış когитаз^а 3^önelmiştir.
farklı bölgesel özellikler taşi3^an çeşitli Neolitik Çatalhöyük Erken Neolitik Çağ konutları, Aşıklı-
k ü ltürler bulunm akta3^dı. Bunlar birbirlerinden, höyük'teki gibi tek katlı ve düz damlıdır. Thş temel-
ekip biçtikleri bitkiler ya da besledikleri hayvan- siz kerpiç duvarlar zaman zaman ahşap diknıe ve
larm türleri, beslenme alışkanlıkları, mimaride kirişlerle desteklenmiştir. Evler birbirine bitişik-
geliştirdikleri biçimler, kap kacaklarının biçim ve tir ve dışa bakan 3mzleri, aralarında hiçbir açıklık
bezekleri, son olarak da taş aletlerinin cins ve tür- olmaksızın kör bırakılarak bir tür iikel savunma
lerine göre ayırt edilebilmektedirler. Her Neolitik sistemi gerçekleştirilmiştir. Mahalleler oluşturacak
kültür ortaya çıkıp geliştiği зюгез^е az çok uyğun bir biçimde kümelenmiş evlerin aralarında sokak
ideoloji ile ekolojik ortama uyumu temsil eder. bulunmaz; ancak zaman zaman Ьйзтк avlulara ve
ağıllara з^ег verilmiştir. İçlerindeki buluntulara ve
Dünyanın ilk metropolü: Çatalhöyük süslemelerine göre kimileri kutsal olarak nitelenen
bu 3^apıların iç düzenlemeleri aynıdır. Bölme duvar-
Daha çok Anadolu yarımadasının güney kesiminde
ları bulunma3^an her 3^apı 3^aklaşık 25 m2 (6 x 4 m.,
yoğunlaşm ış bulunan Erken Neolitik Çağ yerleş-
5 X 5 m.) genişliğindedir ve dörtgen bir ana oda ile
m elerinden en ünlüsü Konya Ovası'ndaki Çatal- dar bir з^а da birkaç depodan oluşur. Genellikle
hÖ3mk'tür. Konya il merkezinin 52 km. güneydoğu- kapısız olan bu з^арһага damlardaki bir açıklıktan
I. Hodder'ın yeni
sunda, Çumra ilçesinin 11 km. kuzeyindeki höyük ahşap merdivenlerle girilebiliyor, esas oda ile depolar
kazılarında kemik sapı
ile beraber bulunan 450 X275 m. boyutlarında ve 17 m. yüksekliğindedir. arasm daki geçiş ise zeminden yüksekte açılmış,
çakmaktaşı hançer, Şimdiye dek kesintisiz 14 yapı katı belirlenen deliklerle sağlani3^rdu. Odaların içinde ocak ve
Çatalhöyük'ün en zarif fırınlardan başka, duvar diplerinde kerpiçten seki-
bulunfuları arasında.
ler yer almakta3dı. Oturmak ve 3^atmak için kullanı-
Daha önce J. Mellaart'ın
bulduğu sapı yılan başı lan bu sekilerin altında aile bireylerinin mezarlan
biçimli hançere çok vardı. Duvar ve tabanların beyaz kille sıvandığı
benzer (sağ üst). bu yapılarda ahşap kısımlara kırmızı aşı boyası
Pişmiş toprak damğa sürülerek, mekän içlerine renkli bir görünüm kazan-
mühürler, mülkiyet dırılma3^a gayret edilmiştir.
belirtiyor olabileceği
gibi, tekstil
ya da insan vücudunu Kutsal alanlar
bezemede ve stilize Çatalhöyük'ün en ilginç özelliği, James Mellaart
duvar resimlerinin
yapımmda kullanılmış
tarafından kutsal alan olarak nitelenen özel yapı­
olabilir (sol sütun). lardın Sayısı 50 civarında olan bu з^арһапп bazıları
Ana tanrıça daha büyük ve özenli 3^apılmıştır. Her iki eve bir özel
heykelciklerinin taş 3^apı düştüğü hesaplanmıştır. Evlerde de karşılaşılan
örneklerinden biri olan renkli duvar sıvalarının ve desenlerin yerini bu 3'apı-
bu fjarça tanrıçayı
larda çok renkli duvar resimleri ve kabartm alar alır.
"hayvanlar hakimesi"
özelligini vLirgulayarak
Sekilerin kenarları ve duvarlardaki dikmelerin
belimliyor (dlt). üzerleri, kilden biçimlendirilip, avlanan Һазч^ап1агш

57
Çatalhöyük Sanatı
1961-1964 villan arasında James Mellaart, 1993 yılından itibaren de lan Hodder başkanlığında,
farklı bilimsel disiplinlerden karm a bir ekip tarafm dan yeniden kazılm aya başlayan
Çatalhöyük'ün, Yakındoğu arkeolojisinde özel bir yer'ı vardır. İki koniden olıışan Çatalhö-
yük'te batıda bir Kalkolitik Çağ yerleşmesi bulunujor, şaşırlıcı Neolitik Çağ bulguları ise Doğu Çatalhöyük'ten geliyor.
Çatalhöyük duvar resimleri ve ev içi süslem elerinin anlam ı, çeşitli araştırm acılarca farklı biçimlerde yorumlamyor. Kimilerine göre
günlük yaşam larından sahneleri duvarlara aktarm ış Çatalhöyüklüler, kimilerine göreyse mitolojilerinden bazı sahneleri betimlemişler.
Hatta Mellaart, bir dizi nokta ve küçük desenlerden oluşan bir panoyu, bir tü r takvim olarak yorumlııyor, bir başka deyişle Çatalhöyük
toplum unun geçmişlerini kaydettiğini düşünüyor. Boğa başları ve kadın betimleri ise baş tanrı olan boğayı ve ana tanrıçayı simgeliyon
B üyük bir boğa ve çevresindeki küçük insan betim lerinin bulunduğu panoyu boğa avı sahnesi olarak; ak b ab alar sahnesini, başları
ayrılmış cesetlere saldıran akbabalar olarak yorum luyor ve Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'dan bilinen kafatası kültünün devam
ettiğine kanıt olarak kabul ediyor. Panterlerin yer aldığı k a b artm alar ve ana tan rıçam n tahtm ı o luşturan panterler ise bu hayvanın
da bir tanrı olduğunu düşündürüyor. Bir köy planının ardında patlam akta olan Hasan Dağı tasviri ise M ellaart tarafm dan Çatalhöyük
toplum unun tarihi bir olayı kaydetmesi biçiminde yorumlanır.
Çatalhöyük sanatı üzerine bam başka bir kuram geliştiren J-D. Forest tüm kabartm aların bir soy zincirini simgelediği, duvar
p an o larının ise iyi-kötü ikilem ini yansıttığı düşüncesinde. Forest'a göre, boğa/öküz başı dizileri nesilleri, bu başların oluşturduğu
diziler üzerinde, onları doğururm uşçasına betimlenen kadın kabartm aları ise soya canlılık veren kadınları yansıtm akta. Ev içi düzen-
lemeleri de değerlendiren kuram cı, boğa başlarının yer aldığı kuzey duvar dibindeki sekinin evin erkeğinin, ocağın bulunduğu güney
keşimin evin kadınının m ekänı olduğunu düşünüyor. Ayrıca, boğa başı dizileri ile doğum yapan kadın kabartm asının yer aldığı batı
duvarların yaşam ı simgelediği ve bu duvarın dibindeki, ailenin yatağı olduğunu düşündüğü sekinin altında, göm ülm üş cesetlerin
b u lu n m asın ın da soyun sürekliliğini d ü şü n d ü rd ü ğ ü so n u çların a varıyor. D uvar resim lerindeki akbabalar, boğa, H asan Dağı gibi
figürler kötülüğü ve tehlikeyi, başsız insanlar, avcilar ve köy planı ise iyiliği ve düzeni simgeliyor ona göre„.

Mellanrt'ın Leopar Tapmağı


adını verdiği yapıdaki
duvar kabartması
üzerindeki desenler
damğa mühür kullanılarak
oluşturulmuş (üst).
Çatalhöyük Neolitik
yerleşmesinin hayali
rekonstrüksiyonu. Çamur
harçla tutturulan kerpiçle
inşa edilen konutlar
oldukça düzgün dikdörtgen
plana sahip ve yaklaşık
25 m2 büyüklüğünde.
Evlere giriş damdaki alçak
kapılardan sağlamyordu
(sağ alt).

■ı. ' . З г "

Düzenli yapılardan oluşan köyün üzerine lavlarını püskürten


Hasan Dağı'nın betimlendiği panodan bir detay.

58
buluntular.n

l^ätalhoyuk evlerinin

Vap°4o7(üsr"“
resimi ,
°'''''" '''''
Duvar
avcı *<3rşılaşılan
le o lr 8'VSİ

°^emli hi muzığin
[
süh, antaşılıyor
'"^ап1а:Г' b a ş s ,/
bas^ e'e
'^^'^JncİLiml'^ gomüler cie göz önünde
yumuşak
'errıizlen tarafmdan
ŞeHincİp^^^ «^loğaya bırakıldığı
yorumlan.yor isağ ve sol Л -

59
Çnteilhöyiık [ilanından
vola (.ıkılarak dijital
ortamda oluijturulan
rekonstrüksivon
donemesi. Evlerin kör
dı^ du\arları doğal l)ir
sa\ unma sistemi
meydana getiriyor,
damlar ise yerleşme
i(,inde dolaijimı saglıyor
ve ,nündelik işler için
kullamlıvordu (ü^t).
Yerkvjik dü^ene geçiş en
hüyıık etkisini mimaride
gösterdi. Kalıcı ev
dü;jüncesi, temelden
çatıya kapıdan bacaya ve
ocaktan depoya değin
değişen karmaşık mimari
ayrıntılari gerektiriyordu.
Neolitik Çağ insanları
bu sorunları sınama
yanılma yokıyla
çözdüler. Neolitik Çağ'ın
sonlarına gelindiğinde
günümüz Anadolu
geleneksel köy
mimarisinin tüm
boynuzlarıyla tam am lanan boğa/öküz ve koç başla- ayrıntıları saptanmıştı.
rıyla süslenm iştir. Bu yapılarcla karşılaşılan ilginç Orta Anadoki'dan çağdaş
b ir u y g u la m a , b ir sü re k u lla n ıld ık ta n so n ra, bir коуе ait bu görünüm,
Anadolu kırsal yerleşinı
m ek än m içinin toprakla dolciurulup, üzerine bir
mimarisinin uzun bir
yenisinin inşa edilm iş olmasıdır. geleneğe dayandığının
Evler ve kutsal alanlardaki kerpiç sekilerin altın­ kanıtı adeta (a/f).
da çoğunluğu kadın ve çocuklara ait 500 k ad ar
m ezar ele geçm iştir. Az sayıda ceset bir bez ya da
b a s ıra sa rılıp , b a c a k la rı k a rın a çek ik biçim de
{hoker pozisyonu), sol yanlarına yatırılm ış olarak
bulunm uştur. D u v ar re s im le rin d e n birinde rastla-
nan, başsız insanlara saldıran akbabalar sahnesin-
den yola çıkarak, kimi ölülerin başları koparılarak
etlerinin çürüm eye ve vahşi hayvanlarca parçalan­
m aya bırakıldığı düşünülm üştür. M ezarlara ölülerle
birlikte kimi eşyalar bırakılmıştır. Erkek mezarla-
rın d a ç a k m a k ta ş ı k a m a la r, ok, m ız ra k u çları,
m erm er topuz başları, obsidyen bıçaklar, orak dilgi-
leri, kazıyıcılar, kemik toka ve çengeller ile kilden
dam ğa m ü h ü rler; kadın m ezarlarm d a ise boya
paletleri, obsidyen aynalar, kem ik iğneler, yeşil
taştan m inik gerdançeler, pişm iş toprak, b ak ir ve
çeşitli taşlardan boncuklar ele geçirilmiştir.

Duvar resimleri ve kabartmalar


Ç atalhöyük sakinleri, eski m ağ ara dönem inin desenli kilimleri andıran bezekler, dans eden ve
avcilarına benzer şekilde, avcilık ve bereketle ilgili çeşitli yöntemlerle boğa ve geyik avlayan avcilar,
o la ra k y a şa d ık la rı m e k ä n la rın iç d u v a rla rın a ellerini havaya kaldırm ış insanlar, kafası kopuk
resim ler yapmaktaydılar. Üst Paleolitik Oönem'de insanlara saldıran akbabalar, kimi kez ters çizilmiş
ortaya çıkan m ağara resimlerinin devanıı niteliğin- insan eli dizileri, porlre özellikleri taşıyan insan
deki bu örnekler daha çok kutsal alanların d a v ar­ yüzleri gibi ilginç konularla karşılaşılır. Olasılıkla
larına uygulanmıştır. Sarı, kırmızı, yeşil, bej^az ve lav püskürten Hasandağ volkanı önündeki Çatalhö­
siyah boyalarla yapılan resim lerde, geom etrik yük kasabasm ı betim leyen pano son derecede

60
clikkat çekiciclir. Burada diin}ada ilk kez bir çanak çömlekler daima 3^aş kilin elde biçimlendiril-
yerleşm e yerinin planı ile karşılaşılm aktadır. mesiyle üretilmiştir. Kaba hamurlu, kalın çeperli,
Bunların yanında sıvanın kat kal plastik bir şekilde ağır ve basit olan kaplar genellikle tek renklidir,
biçirnlendirilmesi з-а da oyulması suretiyle kabart- yüzeyleri açkılıdır (perdahlı). Çanak çömlek kullanı-
m alar da ^^apılmışlır. K abartm alarda konuları, mı giderek yayğınlaşır ve krem renk kapların
kolları ve bacakları iki з^апа açılmış doğuran ana kırmızı bo3'a lekeleriyle bezenmesine çalışılır. 8331-
tanrıça, karşılıklı duran yaban kedileri ve tekli j a da ları çok az olan taş kaplar lüks eşya niteliğindedir.
grup halindeki boğa başları oluşturmuştur. Üzellikle Aletlerle silahlar genellikle obsid3en ve az olarak
hamile kadın ve doğum sahnesi sıklıkla u3^gulanmış- da çakm aktaşından üretilmiştir. En önemli alet
tır. ürneğin bir kabartm ada hamilelik şişkinliği, topluluğu saplı ok ve mızrak uçlarıdır. Hammaddesi
göbek çevresindeki iç içe dairelerle belirtilmiştir. Bir
Kuzey Surİ3^e'den ithal edilmiş çakm aktaşından
başkasında, doğum sırasında betimlenen hamile
kemik saplı bir kama yontma taş işçiliğinin şaheser-
figürün hemen altında boğa ve koç başlarına }^er
leri arasındadır. Bitki lifi, yün ve hayvan kılından
verilmiştir.
karıştırılarak 3apılmış dokumalar, keçe, kürk ve
derilerin 3 anında sepetçiliğin de devam ettiği bilin-
Heykelcikler mektedir.
Evler ve kutsal alanlarda bulunmuş lıe^^kelcikler
eski 3^apı kallarında daha çok mermer, su mermeri
Madencilik
ve kireçtaşı gibi taşlardan; з^еп! з^ар1 kallarında ise
çoğu kez kilden yapılmış ve Ьоз^а ile bezenmiştir. Çatalhöyük'te X. 3apı kalından itibaren görülme3’e
Воз^ап 30 cm/зп aşma3^an bu heykelciklerden kimi- başlayan bakir ve kurşundan, boncuk, yüzük,
leri gerçekçi biçemde, kimileri de şematik olarak tek olasılıkla iğne ve biz 3'apımında yararlanılmıştır.
tek з^а da g ru p halinde biçim lendirilm işlerdir. Bakir, karbonatlı bir bakir filizinden eritilerek elde
Pişmiş topraktan bir heykelcik grubunda, iki з^апш- edilebilmiştir. Bakir ve kurşun boncuklar çekiçle-
da panterler bulunan oturur durum da doğuran ana meyle ve belki ateşte tavianarak yapılmış levhalar-
tanrıça; bir başkasında kucağmda panter 3^avruları dan kesilen şeritlerin bükülmesi suretİ3de oluşturul-
tutan ana tanrıça; bir taş kabartm ada da kucakla- muş; giderek bakir eritilme3^e başlanmıştır. Ergani
şan bir tanrı çifti gösterilmiştir. kökenli bakir, Gülek Boğazı yöresinden kurşun ve
D uvar resim lerinde izlenen Üst Paleolitik ve Kızıldeniz'den gelmiş deniz saİ3^angozu kabukları,
Epipaleolilik avcı geleneklerine karşılık ana tanrıça uzak bölgelerle 3^apılmış ve iyi örgütlenmiş bir ticari
ve öleki heykelciklerde tarım cı bir topluluğun düzenin varlığını göstermektedir.
düşünsel yapışını izleyebilmek olanakhdır. Bu Ekonomisi gelişmiş düze3^deki tarım, hayvancılık
çelişki, topluluğun avcı ve tarım cı uğraşlarına ve ticarete da3^anan Çatalhöyük halkı, Einkorn ve
bağlanabilir. E nım er buğdayı, ekm eklik buğday, arpa, bakla,
bezeİ3^egiller ve mercimek gibi ürünleri 3^etiştire-
Çanak Çömlekler biliyorlardı. Sığır, koyun, keçi, domuz ve köpek
Ç atalhöyük'te önceleri pişm iş topraktan çanak evcilleştirilm işti. Avcilığın hälä önemli bir 3^eri
çömlek ve eşya yapımı yaygm değildi. Kaplar daha vardı. Yabanıl sığır, з^аЬаш! koyun ve eşek, geyik,
çok ahşaptan yapılmış ya da sazlardan sepetler dağ keçisi, yabanıl domuz, ayı, tavşan, leopar ve
Çatalhöyük heykelcikleri
arasında soyut bir örülm üş olmalıydı. İlk kez bu dönemde ortaya çıkan türlü kuş cinsleri avlanan hayvanlar arasındaydı.
anlatıma doğru giden
ana tanrıça örnekleri de
bulunuyor. Şişmanlık ve
üreme organları yine de
çok belirgin (üst).
Kuruçay'da bulunan
bej astar üzerine kırmızı
boyayla bezeli çanak,
GöKer Bölgesi'ne özgü
çömlekçilik geleneğinin
iyi bir örneği (so/ alt).
Bademağacı Höyüğü'nün
en ilginç buluntularından
biri, Yakındoğu'daki
benzerleri arasında
şimdilik en büyük örnek
olan pişmiş toprak
damğa mühür (sa;^ a//).
Çatalhöyük kazılan, burada çevre kültürlerindcn
etkilenme3'en bağımsız ve yerel bir Anadolu geleneği-
nin \ arlığını göstermektedin IJalikoseral \e brakisefal
karışık öncü-Akdeniz İProto-Mediierranean) ırkm-
dan ilk sakinlerin kökeni tanışm alıdır. Buranın
yerlisi mi}'diler, j'oksa d ışarıd an bir göçle nıi
gelm işlerdi? Bu so ru la r henüz tanı anlanııyla
yanıtlanam am akta... Ancak geniş Kon\ a 0 \ ası tahı-
lın yabanıl türlerinin anavatanı değildir. Dolayısıyla,
tahıl türlerini tarım a alm asını bilen ilk s a k in le rin
bu geleneği d a h a d o ğ u d a n g e tirm iş olabilecek-
leri düşünülm ektedir.

Göller Bölgesi: Kuruçay


Ç atalhöyük'te adeta gelişkin bir kent yaşam ına
geçildiği dönemde, biraz batıda, Göller Bölgesi de
yoğun bir yerleşim dokusuna sahip olmuştu. Bölgede-
ki h öyüklerden K uruçay, Höyücek, Badem ağacı,
Erbaba ve Hacılar'da arkeolojik kazılar yapılmıştır.
En eski yerleşm e yerlerinden biri. B urdur
yakınlarm daki Kuruçay Höyüğü'dür. 100 m. çapında Hoyücek'in
ve 8 m. yüksekliğindeki höyükte kazılar, 1978-1988 "Tapmak Dünemi"
yılları arasında Refik Duru tarafından gerçekleştiril- olarak adlandırılan
miştir. Burada M.Ö. 6700-6500 jullarına tarihlenen tabakasındaki,
yan yana 5 mekandan
en erken tabaka (13) dar bir alanda incelenmiş ve dikine ip delikli tutam akları ve yandan bakıldı-
okışan yapılar kümesinin
m im ari bulunam am ıştır. Çanak çöm lekleri koyu ğında hayvan başını anım satan j^alancı kulplarıyla rekonstrüksiyonu.
griden kahverengiye değin değişen tonlardadır ve tek renkliler oluşturur. Daha çok basit bantlar, şevron­ Soldan 1. ve 2. yapı
yüzeyler parlak bir görünüm sağlanm ası amacıyla lar ve sembolik-fantastik türdeki boya bezemeler ise tapınak olarak
açkılanm ış-perdahlanm ıştır. Açık zemin üzerine bej astar üzerine kırmızı boya ile 3^apılmıştır. Çok az kullanılmıştır.
kırm ızı boya ile yapılmış basit kalın bant bezemeli sayıda kabartm a bezemeliler de vardır. Ih ş aletler Günümüzde hälä yoğun
bir ilgi gören dinsel
parçalar enderdir. Tüp biçimli düşey tutam aklar genellikle çakm aktaşı, daha az olarak da obsidyen-
ziyaret ve adak
karakteristiktir. Boya bezemeli kaplar daha sonraki dendir. Kuruçay'ın en ilginç з^аш, gerek bu, gerekse anlayışının ne denli
çağ larda Göller Bölgesi'ne özgü k a p la rın iikel bunu izleyecek Geç Neolitik ve Erken Kalkolitik köklü bir geçmişi
ö n cü leri d u ru m u n d a d ır. U zunca b ir b o şlu k lan dönem la b a k a la rın d a ta rım ve h a y v an c ılığ ın olduğunu kanıtlayan en
so n ra b u n u izleyen yapı katı (12) M.Ö. 6135-6025 uygulanm am ış oluşudur. Buna karşılık çok sayıda ilginç örnek (üst).
y ılla rın a aittir. B urada yalnızca, d u v a r kalınlığı ezgi-öğütme taşlarınm varlığı, bunlarla tahıl tanele- Pabuç biçimli,
1.1 m.'yi bulan, laş temel ve kerpiç duvarlı iki yapı rinin kırıldığı ve ezildiğini 3^ani Kuruçay halkınm ritüel işlevli bir kap ve
çuval biçim li, stilize ana
ortaya çıkarılabilmiştir. Bunlardan biri 8,50 x 5,30 m. tahılı tanıyıp yediğini göstermektedin Kazıyı з^арап-
tanrıça idolleri,
b o y u tla rın d a ve d ik d ö rtg e n p la n lıd ır. Ç anak lar Kuruçay'da besin üretimi yerine daha çok kara kutsal yapıda ele geçen
çömlekler tek renkli ve çok renkli olm ak üzere iki avcilığı ve belki de ticaretin ağırlıklı olduğu bir ilginç buluntulardan
kümeye ayrılır. Asıl büyük kümeyi gri-bej ham urlu. ekonomik düzenin varlığını düşünürler. (sol ve Scığ alt).

62
-rf ^ ; wrrjft J ub»n __ Çağ'a ait bir 3'erleşme ortaya çıkarılm a3'a başlan-
'Ä' ••*“ « «.ч
m ıştır. HÖ3m k 210 x 110 m. b o y u tla rm d a ve 9 m.
yüksekliğindedir. Burada 1993 yılından beri Refik
Duru tarafından kazılar yapılmaktadır. Alttaki Erken
Neolitik Çağ tabakalarında köşeleri yuvarlatılm ış,
dikdörtgen planlı ve tek odalı kerpiç m ekänların
varlığı belirlenmiştir. Uzun kenarlardaki duvarlar-
dan birine açılmış kapıyla girilebilen bu m ekänların
gerisinde bir ocak bulunur. Kimi evlerin duvarları
kırm ızı bo3'a ile yapılm ış geom etrik m otiflerle
bezenmiştir. Bu plan, H acılar'ın Geç Neolitik Dönem
evlerindeki düzeni andırır. Çanak çöm lekler a ra sın ­
da dikey ip delikli ve tüp tu tam ak lılar dikkat çekici-
dir. M.Ö. 7. binyılın son çeyreğine tarihlenen bu
tabakanın Höyücek'in tapınaklı tabakası ile çağdaş
olduğu sanılır.

Erbaba
E rken N eolitik Ç ağ'ın Göller B ö lg esi'n d ek i b ir
diğer 3^erleşmesi olan Erbaba, Beyşehir'in 10 km.
kuzeyinde, 80 m. çapında ve 4 m. yüksekliğindedir.
B urada 1969 ve 1974 y ıllarm d a Jacques B ordaz
BacJemağacı
tarafından kazılar 3^apılmıştır. Geç Neolitik Dönem'e
Bir Kutsal Alan: Höyücek geçişi ta n ıta n bu yerleşm ede. N eolitik Çağ üç
Höyüğü'nün
Erken Neolitik Çağ B urdur iline bağlı Bucak ilçesinde yer alan Höyücek tabakayla (1-Ш) temsil edilir. B unlardan sonuncusu
tabakalarından bir 90 m. çapında ve 3,5 m. yüksekliğindedir. B uradaki M.Ö. 6 0 0 0 y ılla rın a ta rih le n ir. E v le r d ö rtg e n
evin iç düzenlemesi. kazılar, 1989-1992 y ılla rı a ra s ın d a Refik D uru planlıdır ve d u v arlar taştandır. B azılarm m içinde
Ahşap bir hatılla tarafından yapılmıştır. H öyücek'in, m im arisi bulu-
desteklenmiş eşiğin
bölme duvarları ve geçitlere з^ег verilmiştir. Dışa
n a m a y a n ve M.Ö. 6 9 0 0 -6 7 0 0 'Ie rd e b a şla d ığ ı açılan bir kapı düzeni yoktur; bu 3m zden m ekänlara
yanında, yatmak ve
a n la şıla n en erken tabakalarının üzerindeki iki
oturmak için kullanılan d am dan inilmiş olmalıdır. Eskiden з^еп1з^е doğru
seki görülüyor. yapı katı sırasında, yerleşme yerinin bir köyden çok
giderek a rta n bir kullanım görm üş olan Erbaba
Sekinin yanındaki kutsal bir ziyaret yeri g ö rü n ü m ü n ü taşıdığı belir-
çan ak çöm lekleri iki b ü y ü k küm eye азтһш Alt
ocağın önünde ise lenm iştir. Özellikle orta yapı katında bulunan iki
tabakalarda "ince taşçıklı m onokrom (tek renkli)
in situ durumda o d a lı ta p ın a k o ld u k ç a s a ğ la m d u ru m d a ele
(bulunduğu haliyle) mal" denilen, donuk sİ3^ah з^а da kahverengi kaba
geçmiştir. Biri geniş, biri de d ar odalı, kerpiç duvarlı
tüm kaplar ve öğütme ham urlu bir çömlek g rubu egemendir. Bu kapların
ta p m a ğ a , b ü y ü k o d a n ın g en iş d u v a rla rın d a n
taşları ev içindeki çeperleri incedir ve 3mzeyleri açkılıdır. Dar ağızlı
etkinliklerle ilgili fikir birinin ortasına açılmış bir geçitten girilmektedir.
çöm lek ve dik k e n arh ç a n a k la r çoğunluktadır.
veriyor. D uvarlar nişlidir ve girişin karşısına gelen uzun
Kulplar düşey ve delikli tu tam ak lar biçimindedir.
d u v ara büyük bir fırın yerleştirilmiştir. Salonun
doğu duvarına açılmış bir kapıdan, daha küçük Üst tabakalardaki ikinci küm e çan ak çömlekleri,
boyutlu ikinci odaya geçilir. Burası tapm ağın en k u t­ h a m u ru n u n içine k atılm ış m in ik y u m u şa k ç a
sal yeridir. Kuzeydoğu köşesinde, küçük bir hücre ile kabukları nedeniyle "gastropodlu m allar" olarak
ona yapışık, beş basam aklı m inyatür bir m erdiven tan ım lan m ışlard ır. B u n lar tek renkli, iyi açkılı,
bulunm aktadır. Aynı doğrultuda u zan an yap y ana k ırm ızı, k a h v eren g i, s a rım s ı g ri re n k te k a b a
3 m ekän daha vardır. Bunların tapm ağın hizmet ham urludur. Pişmiş topraktan insan yontucukları
b in a la rı ve belki de ra h ip e v leri olabileceği da yapılmıştır.
düşünülür. Kutsal yapılarda 70 k ad ar figürin ve idol H ayvan ve bitki üreticiliğinde Çatalhöyük düzeyi-
ele geçirilmiştir. B unların bir kısm ı çuval vücutlu, ne eriştiği anlaşılan Erbaba'da, öteki İç A nadolu ve
basit, şematize idol; bir kısmı da gerçekçi biçemde Göller Bölgesi m erkezlerinden farklı bir biçimde,
şişm an a n a ta n rıç a figürinloridir. Diğer ilginç yontm a taş endüstrisinin an a malzemesi çakm ak-
buluntu grupları ise bir arada ele geçm iş binlerce taşıdır; obsidyen azdır. K uruçay'dakilerin aksine
m inik taş keski ile m erm erd en k u tsal nitelikli tarım ı bilen bu topluluğun, Yum uktepe'deki gibi,
kaplardır. Radyo k arb o n tarihlerine göre Höyü­ avcilıkla çok fazla uğraşm adığı alet tiplerinden de
cek'in ortadaki yapı katında belirlenen kutsal yapı anlaşılm aktadır. Koyun, keçi ve sığın evcilleştirm iş
M.Ö. 6400-6100 yıllarından kalmadır. olan bu in san lar Еттег, Einkorn, sert buğda3^ arpa
Son yıllarda A ntalya'nın 50 km. k ad ar kuzeyin- ve m ercim ek gibi talııl bitkileri ile bakla ve bezelye-
deki B adem ağacı H öyüğü'nde de Erken Neolitik gilleri de tarım a almışlardı.

63
ilk Çanak Çömlekler ve Günümüzde
İikel Cömlekcilik
Erken Neolitik Çağ'da beslenme alışkanlıkları değişmiş, buna bağlı olarak besinleri saklam a
ve depolam a gereksinim i doğm uştu. Temel bir gereksinim sonucu ortaj a çıkan çömlekçi-
lik binjnllar içinde gelişerek farklı dönem ler ve küllür bölgeleri için belirleyici olacak derecede
farklı biçemlere sahip olmuştur. H am ur halindeki kili şekillendirip sonra da aleşte pişirerek
gerçek anlam da çanak çömlek yapım ının ilk olarak nasıl ve nerede başladığı açık değildir.
A ncak Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'dan Erken Neolitik Çağ'a geçişte kireçten veya kerpiç
\
M -
toprağından iikel çanaklar üretildiği bilinmektedir. A nadolu'nun en eski örnekleri şimdilik
Çayönü'nün Hücre Planlı Yapılar Evresi'ndeki basit kaplar olarak karşım ıza çıkmaktadır. Кар
yapım ında kilden yararlanabileceğini keşfetmeden önce insanoğlu, sazlardan sepetler üretmiş,
ah şap tan kap lar yapm ış veya kireçtaşı ve m erm eri oyarak biçim lendirm iştir. Su kabağı
benzeri bitkilerden de kap olarak yararlanılm ış olmalıdın
Kilden üretilen ilk çanak çömlekler elde biçimlendirilmiş ve açık havada з^а da toprağa
açılan çukurlarda çalı çırpı ile yakılan ateşlerde pişirilmişti. Fırınlam a teknikleri gelişmemiş
olduğundan, koyu yüzey renklerine sahip olan ilk basit kap örnekleri ahşap veya taş kaplara
öykünerek yapılmış olmalıydı. Çömlekçilik geliştikçe kap yüzeylerinde farklı uygulam alara
yer verilmeye başlandı. Kemik veya taş gibi sert nesnelerin sürtülm esiyle yüzeye parlaklık
kazandırılm ış ya da kaplar sulandırılm ış kile batırılarak astarlanm ıştır. Kap yüzeyleri ucu
sivri nesnelerle kazınarak bezeniyor veya boya ile desenler çiziliyordu. Kalkolitik Çağ'a doğru
gelindiğinde, kap yüzeylerinde yüksek kabartm a tekniğiyle çeşitli fıgürler yaratılmaj^a
başlanmıştı. A rtık pişirme tekniği de ilerlemiş olduğundan, açık renkli kaplar üretilmiş ve
Mezopotamya'da Geç Kalkolitik Çağ sonlarında çarkın en iikel şekli olan yavaş bir çömlekçi
tezgähı da kullanım a girmişti.
Prehistorik dönem çömlekçiliğinin aşam aları ve kullanılan yöntemlerin anlaşılabilmesi
açısından A nadolu köyleri bir laboratuvar niteliği taşım akta. Köylerde yürütülen etnografik
araştırm alarm sonuçları 1970'li yıllarda iikel çömlekçiliğin tüm aşam alarm ın yaşam akta Baclemağacı'nclan ahşap kaplara ve
olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle Doğu ve Kuzeydoğu A nadolu'nun dağlık kesimlerinde, en sepetlere öykünerek yapılmış pişmiş
iikel biçim lendirm e teknikleri olan çim dik/topak yöntemi ve kangal/bant yöntemi kullanıl- toprak kap örnekleri (üst).
m ak tadır. Çark gerek tirm ey en k a h p ta dökm e ve kil levhaları birleştirm e yöntemleri ise
A nadolu'da görece az uygulanm aktadır. Çarkın icat edilmesiyle çömlekçilik artan bir hızla
gelişmeye başlamıştı. Çömlekçi çarkı fikrinin tarihöncesi dönem lerde kullanılm ış olabilecek,
el veya a y a k la y a v a şç a d ö n d ü rü le b ile n b ir te z g ä h ta n d o ğ d u ğ u , e tn o g ra fik ö rn e k le r

Çimdik/topak yöntemi Kalıpta dökme yöntemi

Kangal/bant yöntemi Kil levhaları birleştirme yöntemi

64
incelenerek anlaşılabilir. A nadolu'nun çömlekçiliği ile ünlü Avanos gibi
yörelerinde karşılaşılan günüm üz çarklarının gelişkinliğine, ancak İlk Tunç
Çağı'nın sonlarında varılm ış olmalıdır. Arkeolojik topluluklar, önce kısa milli
çarklar kullanmış, ardından da uzun milli çarkların merkezkaç kuvvetinin
daha fazla olduğunu keşfetmiş olmalıydı. Köylerde ortak kullanılan çömlekçi
fırınları, imece biçiminde yapılan üretim ve fırınlama, kapların tabanlarına
kazınan ailelere ait çömlekçi işaretleri, bezeme teknikleri ve yararlanılan
küçük aletler gibi birçok konuda da yaşayan çömlekçilik arkeologlara
prehistorya ile ilgili fikir verebilmektedir. Çamuru dikey bir mil üzerinde dönen çark yardımıyla biçimlendirme, elle yapılandan çok
daha çabuk ve çok daha düzenli çanak-çömlek lürlerinin ortaya çıkmasına neden oldu. Böylelikle, ancak uzun bir çıraklık sonucu
edinilebilecek yeni bir uzm anlık dalı doğmuş oluyordu. Çark kullanan çömlekçiler genellikle erkekti. Artık çömlekçilik yemek pişirmek
ve yün eğirmek gibi kadm larca yapılan bir ev işi olmaktan çıkmıştı.

UsIu köyü açık havada pişirme {so! üst).


UsIu köyü basit çömlekçi tezgähı (sağ üst).
Lidarhöyük İTÇ çömlekçi fırınları. Alttaki ateşhane ile üstteki
kuhbeli ana gövde bir tür ızgara ile ayrılmıştır (sağ alt).

Çarkta biçimlendirmenin aşamaları


65
Ana Tannca

ü st Paleolitik Çağ'da doğanın Rural ve gerçeklerini yavaş da olsa anlam aya başlayan, ancak bunların Çatalhöyük ve Hacılar'dan
ardm daki gerçekler konusunda yeterince bilgi sahibi olmayan insanın, öncelikle soyun devam elmesi, yani ana tannça heykelcikleri.
Çatalhöyük VlA'clan çift başlı
çoğalmaya önem verdiği anlaşılmaktadır. Bunun yanında, topluluk içindeki sinif sistemi olasılıkla erkek- mermer heykelcik ana-kız
lerin avlarıma yetenekleri ile belirlenmiş, kabilenin kulübeleri ve bununla ilgili temizlik işlerini ise kadınlar tanrıçaları simgeliyor {sol
görm üş olmalıydı. Böylece insanoğlunun düşünce dünyasında kadm giderek bir verimlilik-bereket simgesi üst). Yanlarda iki leopar
olarak ortaya çılonış gibidir. Nitekim bu anlayış zam an zam an "Venüs" denen ve daima kadınlara ilişkin bulunan koltukta oturarak
küçük heykelciklerden anlaşılmaktadır. Bunlar çoğu kez göğüs, kalça ve cinsel organları abarülm ış bir doğum yapan pişmiş
topraktan heykelcik ana
durum da ve gebe olarak biçimlendirilmiştir. Ana tannça kavram ının en eski somut ömekleri sayılabilecek tanrıçayı "Hayvanlar
bu heykelcikler Üst Paleoliük insanın iç dünyasını yansıtması bakım ından önem taşırlar. Hakimesi" olarak betimliyor,
Son olarak Neolitik Çağ topluluklarında ortaya çıkan üreticilik faktörü insanoğlunun düşünce sistemi Çatalhöyük II (sağ üsİİx
Leopar postundan
ve inanç biçimini de derinden etkiledi. Bunun sonucunda kadının doğurganlığı ile doğanın bereketi
giysisi olan pişmiş toprak
arasında ilişki kuruldu. Bu da inanç sisteminde kadının biraz daha öne çıkm asına yol açtı. Ünceleri iyi bir heykelcik Çatalhöyük ll'de
av peşinde koşan topluluklar, artık dikkatlerini toprağın verimliliğinin artırılm ası konusuna yöneltmeye bulunmuştur {alt orta).
başladılar. Ç atalhöyük'te bulunm uş, tanrıçan m doğum anını gösteren heykelcik ve k ab artm alar Hacılar'da Geç Neolitik
insanoğlunun bu doğum olayının ne denli etkisinde kaldığının en canlı belirtisidir. Böylelikle Anadolu Çağ'm son evresinde (VI)
bulunan heykelcikler {üst
yarım adasında doğuran ana tan n ça kavram ı iyiden iyiye yaygınlaştı ve kökleşti. Tbrihi dönemlerde bu orta, sağ alt). Kimi leri boya
tan n ça M atar, M agna Mater, Kubaba, K ubile, Kuvava ve Kybele adlarıyla tamnıyordu. bezelidir (so/ alt).

66
Hacılar Nehri ve ovanın ortasındaki günümüzde kurutul-
B urdur il m erkezinin 26 km. güneybatısındaki muş olan göl, prehistorik insanlar için u}'gun bir
Hacılar Anadolu'nun adı en çok duyulan höyük- ekolojik ortam oluşturmaktaydı.
lerinin başında gelin 1957-1960 yılları arasında Amik Ovası Neolitik Çağ kültürleri 1933-1938 мПап
James Mellaart tarafından kazılan höyüğün en altlaki arasında Robert J. Braidvvood tarafından araştırılmış-
tabakasının (IX) altında erken bir yerleşme evresine tır. Braidvvood "mezolitik", "neolitik" ve "kalkolitik"
ilişkin 7 tabaka bulunmuştu. Steril toprağın hemen gibi terimlerin açıklıktan çok karışıklığa yol açtığına
üzerindeki bu tabakalarda o zamanlar biç çanak inanarak, j^örenin erken kültürlerini "Amuk A" ve
çömlek ele geçirilememişti. Bu nedenle de "Akera- "Amuk В" olarak adlandırmıştır. Bu erken kültürler
mik Hacılar Kültürü" adı verilerek Çanak Çömleksiz daha çok Reyhanlı ilçe merkezinin doğusundaki Tbll
Neolitik Dönem'e ait oldukları kabul edilmişti. 0}^sa el Cüde}'de'de ve kısmen de hemen güne^ deki Tbll
1985-1986 yıllarında aynı sahada Refık Duru tarafın- Dhahab'da (.Altıntepe) j'apılan sondajlardan tanınır.
dan yapılan kazılarda, renkli oda tabanları üzerinde Günümüzde taban suyu içinde kaldıklarından mima-
çanak çömlek ele geçirilmiştin Böylelikle önceleri ri konusunda fazla bir şey bilinmez; ancak duv^ların
Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem'e tarihlenen bu dal, kamış ve çamurla yapıldığı anlaşılmaktadır.
tabakaların daha sonraki Erken Neolitik Çağ'a ait Çanak çömlekler Çukurov^a, Kuzey Mezopotanyya ve
olduğu ortaya konm uştur. B ununla birlikte bu Surij^e neolitiği için karakteristik olan elde japılmış
konuda hälä kimi kuşkular bulunmaktadır. koyu renkli açkılı bir türdür. Ağız kenarlarmda
memecik şeklinde çıkıntılar bulunan kaplar bazen
Çukurova ve Amik ovası baskı tekniğinde basit motiflerle bezenmiştir.
Konya O vası'ndaki Ç atalhöyük'le aynı zam anda
A nadolu'nun güney ucundaki Çukurova ve Amik Doğu ve Güneydoğu Anadolu
ovası da elverişli iklim ve bereketli topraklarıyla Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem'de öncü rolünü
insanoğlunun dikkatini çekmişti. Seyhan, Ceyhan, oynayan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Erken
Berdan vb. ak arsu ların sürüklediği alüvyonlarla Neolitik Çağ'ı konusunda j^eterli bilgi j^ktur. Göl
oluşan Çukurova bu zamanda bugünkünden çok diplerinde katmanlaşan çökeltiler (sediment) üzerin­
daha dardı ve geniş çapta sazlık ve bataklıklarla de yapılan çiçek tozu (pollen) analizleri (palinoloji),
kaplıydı. Örneğin bugün kıyıdan 15 km. kadar içer- bu dönemde tüm Doğu Anadolu'nun (Elazığ-Malatj^a
deki Thrsus 8-9 bin yıl önce deniz kıyısındaydı. Ova yöresi dışmda) bugünkünden çok farklı bir iklime
en azından Erken Neolitik Çağldan başlayarak yoğun sahip olduğunu, yeşil bitki yetişmesine olanak
bir yerleşme dokusuna sahip olmuştu. tanıma3^an kuru bir çöl ikliminin hüküm sürdüğünü
Ç ukurova'nın batı ucunda, bugün Mersin kenti ortaya koymuştur. Bu 3mzden Neolitik Çağ'ın erken
içinde kalm ış olan Yumuktepe yörenin kazılarla evrelerinde bu bölge 3'oğun yerleşim görmemiş gibidir.
araştırılm ış en önemli höyüğüdür. 200 m. çapında
ve 25 m. yüksekliğindeki höyükte 1937-1939 yılları Çayönü Çömlekleri
arasında John Garstang, 1993 3alından başlayarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da en eski Çanak
da Veli Sevin ve Isabella Caneva arkeolojik kazılar Çömlekli Neolitik Çağ yerleşmesi, Çanak Çömleksiz
yürütmüşlerdir. Yeni çalışmalarda, daha önce saplan­ Neolitik Çağ'ın en erken aşamalanndan beri 3^erleş-
mış 5 Erken Neolitik Çağ tabakasına karşılık 25 kadar m elere sahne olan Ça3m nü'nde saptanm ıştır.
tabaka ve yapı katının varlığı belirlenmiştir. Böyle­ G.Ö. 8000-7500 yıllarına tarihlenen bu yerleşme
likle önceki kazılarda belirlenen 33 tabakaya karşın, 3^erinde, önceki dönemin çok gelişmiş ve iyi tasar-
höyükteki tabakaların 50'nin üzerine çıktığı ortaya lanmış yapılarından farklı, iikel bir köy ог1аз^а çıka-
konmuştur. Yeni düzeltilmiş C14 analizlerine göre en rılmıştır. Bu köyde ev duvarları yer yer üç sıra taş
alttaki tabaka M.Ö. 7000-6600 yıllarına değin uzan- temel üzerine kerpiç bloklarla inşa edilmiştir. Eskiye
maktadır. Mimarisi daha çok dal-çamur-örgü (huğ) kıyasla köy oldukça küçülmüş ve nüfus azalmışür.
tekniğine dayanan dönemin çanak çömlekleri el Amik A ve В evrelerindekileri andıran koyu yüzlü
yapım ı koyu renkli açkılı türdedir. Кар yüze3deri ve açkılı çanak çömlekler son derecede kabadır;
zam an zam an tırn ak ya da deniz kabuklarıyla ağız kenarlarının altında küt çıkıntılar halinde tuta-
b astırılarak b an tlar halinde bezenmiştir. Kendine makları ve düğme biçimli kabarcıkları olan siyah ve
özgü özellikleri ağır basan bu kültü rü n yerli bir gri renkli çanaklar sevilerek kullanılır.
k a ra k ter taşıdığı ve başlangıçtan itabaren Amik Son yıllarda Şanlıurfa'nm Birecik ilçesi çevresinde
Ovası (A-B evreleri) ile Suriye ve Lübnan'ın Akdeniz yapılan kazılar Güne3^doğu Anadolu'nun iyi bilin-
kıyısındaki Neolitik yerleşmelerle ilişkiler kurduğu meyen bu dönemini аз^ш 1а1асак veriler sağlamaya
anlaşılm aktadır. M ezopotam ya ile hiçbir ilişki başlamıştır. 1999'dan beri Mehmet Özdoğan'ın kazı-
söz konusu değildir. Neolitik Çağ'ın erken evrelerin- larına sahne olan Mezraa-Tfeleilat HÖ3mğü ile bimz
den başlayarak yaygm bir obsidyen kullanımı vardır. daha doğusundaki Akarçaytepe'nin, Çanak Çömlek­
Hacılar Vl'da bulunmuş Obsidyenin ka3mağı, Ulukışla ve Gülek Boğazı yoluy- siz Neolitik'ten Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'a geçişi
pişirilmiş kilden ana la Melendiz Dağı yöresidir.
tanrıça figürinlerinde, ve bu 3^eni kültürel oluşum un gelişimini Yakm-
tanrıça bazen çocuğu Antakya, Reyhanlı ve K ınkhan arasında uzanan, doğu'da en iyi 3^ansıtan yerler olacağı savunulur;
ile birlikte gösteriliyor üç yanı dağlarla çevrili Amik Ovası da tarihöncesi ancak buradaki kazılar henüz başlangıç aşama-
(üst). çağlarda çok yoğun yerleşime sahne olmuştu. Asi sındadır.

67
f IcU ılar’ın VI. tabaka
vorleijiminin ti[)ik ov
planlarının
rokonstrüksiyonu {üst).
Kuru(,ay'm 11. yapı
katıiKİa ortaya yıkarılan,
varım dairo [)lanlı
bast ion lari a güc, lonci iri İmiş
verloşmoyi (,e\ roloyon
sa\'unma cİLivarınm
bir rokonstrüksiyon
(lonomosi (.ı/f).
'ı'an sayta:
Hacılar VI. tabakacla
bulunmuş pişirilmiş
kildcn ana tanrıc,a
tigürinlori (so/ sütun).
İstanl)ul yakınlarındaki
Fikirte(3o yerlcşmosindcn
olo go(,'on kemik kaşıklar
(s.ığ uİt).

Т гакуа yum uşakçaları tüketilmeye başlamıştı. Bu gelişmeler


Anadolu ile Avrupa arasında bir geçiş noktası duru- önceleri tüm üyle İç y\nadolu özelliklerini gösteren
m undaki T rakya'nın Erken Neolitik Çağ'daki en bu kültürün giderek yerel çevre koşullarına uyum
eski yerleşim alanı, E dirne'nin Enez ilçe merkezi sağladığma işaret eder. Güneydoğu A vrupa'nın bili-
yakınlarındaki Hocaçeşme H öyüğü'nde ortaya çıka- nen en eski yerleşim lerinden biri olan Hocaçeşme
rılmıştır. Çapı 60-90 m. olan böyük 2-3 m. yüksekli- B alkanlar ve Avrupa Neolitik Çağ kültürlerinin
ğindedir. 1990-1993 arasında Mehmet Üzdoğan'ın kökenini anlam a konusunda çok önemli bir yere
yaptiğı kazılar, buraya M.Ü. 6400-6300 yıllarında sahiptir.
tarım ve hayvancılıkla geçinen bir topluluğun gelip
yerleştiğini ortaya koym uştur. Beslenm e biçimi,
ç an a k çöm lek ve k ü ç ü k b u lu n tu la r göçm enlerin Geç Neolitik Dönem
İç A nadolu kökenli olduğunu gösterir. Bu çağda Erken Neolitik Çağ'da kültürel gelişimin doruğuna
Ç anakkale ve İstanbul Boğazları hälä k u ru birer ulaştığı Çatalhöyük bir yana, bu türde gelişmiş, ince
vadi durum undadır. artistik beğenisi olan başka toplum lara şimdiye
En erken evrelerde (IV-III) bu küçük köyün sakin- değin A nadolu'da rastlanılm ış değildir. Hatta bu
leri 3-4 m. çapında, ahşap direkli yuvarlak kulübe- büyük gelişimin, Neolitik Çağ'ın son evresini oluştu-
lerde oturuyorlardı. Elde yapılmış kırm ızı ya da ran Geç Neolitik Dönem'de geniş oranda unutulm uş
siyah renkli ç an a k çöm lekleri, özellikle dikine olduğu da söylenebilir. K öklerini Üst Paleolitik
yerleştirilm iş tüp biçimli ip delikli tutam aklarıyla İç Çağ'dan alan ve avcilık geleneğinin çok önemli bir
A n a d o lu 'n u n Erken Neolitik Çağ kap kacağm ı rol oynadığı Erken Neolitik Çağ'a kıyasla bu yeni
andırıyordu. Daha sonra (II. tabaka) eski m im ari evre A nadolu'nun gerçek üretimci köylü toplum ları­
gelenek tüm üyle unutuldu, evlerin yapım ında dört- nın ortaya çıkışını temsil eder. Nitekim bu dönemde
gen plan benimsendi. Ahşabın çok bol kullanıldığı obsidyen ve ç ak m a k ta şın d a n silah ların gitgide
bu m im ari Anadolu geleneklerinden farklıydı. Artık ortadan kalkm ası ekonomide avcilığın yavaş yavaş
beslenme alışkanlıkları da değişmeye yüz tutm uş ve önemini yitirdiği, buna karşılık hayvan besiciliği ve
esk in in çiftlik h a y v an la rı yerine daha çok su özellikle de tarım ın geliştiğine işaret etmektedir.

J
68
Geç Neolitik Çağ bir yüzyıldan fazla sürmeyen gerç^kçi biçemde, kimileri de şematik olarak tek tek
kısa bir süreçtir. Bu ciönemde Göller Bölgesi yine yci da grup halinde biçimlendirilmişlerdir. Ana
3'Oğun bir 3'erleşme dokusuna sahipiir. konu ana tanrıça3’dı. Geç Neolitik Çağ'da bu dalda
bü3'ük bir aşama ka3'dedilmiştir. Çoğu kez toprak-
Hacılar tan, ender olarak da taştan yapılmış ana tanrıça
Geç Neolitik Çağ'ın Anadolu'da en İ3İ temsil edildiği heykelciklerine, artık ondan daha önemsiz olduğu
merkezlerin başında, Burdur'un 35 km. güneybatı- açıkça belirtilmiş bir erkek ya da çocuk eklenmiştir.
sındaki Hacılar Hö^ üğü gelmektedin Dört yapı kalı Çoğu kez çıplak olan bu heykelciklerdeki tanrıça, iri
(IX-VI) halinde karşılaşılan Geç Neolitik Dönenı badem gözlü, saçları toplanmış, bazen de elleriyle
göğüslerini tutar biçimde, göğüsler, karın ve kalça-
M.ü. 5800-5600 yılları ve balta biraz daha öncesine
tarihlenir. Hacılar'ın bu dönenı evleri Çatalhöyük'le- lar ise aşırı derecede iri olarak gösterilmiştir. Böyle-
kilerden çok daha büyüktür. Bazıları 10,5x6 nı.'yi likle kadının doğurganlığı vurgulanmıştır. Eskinin
bulan dikdörtgen planlı bu evler taş temel üzerine ortak kutsal alanları 3erini ev tapınımına bırakmış,
kerpiç bloklarla yapılmış 1 m. kalınlığında duvarla- ölüler ise artık evlerin içine değil, açık avlulara
ra sahiptir. Uzun duvarlardan biri üzerine açılmış gömülme3e başlanmıştır.
geniş kapı Bademağacı HÖ3mğü'ndekileri andırır.
Bunun karşısındaki duvarın önünde bir fırın bulu­ Savunmalı bir köy: Kuruçay
nur. İçle ana m ekän çit tekniğiyle ince duvarlarla Burdur yakınlarındaki Kuruça3', Hacılar'ın 8 km.
bölüm lere ayrılm ıştır, seki 3mktur. İçinde fırın, kuzeyindedir. Kuruçay'ın 11. yapı katı bu zamanda
ocak, öğütm e taşları ve çam urdan tahıl ambarı korunmalı bir köy durum una sokulmuştur. Dış
bulunan m utfak evin dışına alınmıştır. Sırt sırta bir yüzünde yuvarlak kulemsi çıkmtılar bulunan bu
blok halinde inşa edilen evlerin 3^anında, tapınak savunma duvarı dörtgen planlıdır. Taş temel üzerine
denilebilecek özel bir 3^apı bulunamamıştır. Çoğu kerpiç duvar şeklindeki bu duvarın kalınlığı 1.2 m.
evlerde ele geçirilen figürinler (heykelcik) tapınımın kadardır. Bu korunmalı kÖ3'e giriş güne3'doğu köşe-
evde gerçekleştiğine işaret etmektedir. deki 2 m.'lik bir açıklıkla sağlanmıştır. İç kesimdeki
Geç Neolitik Dönem ekonomisinde avcilık eskİ3^e mimari konusunda hiçbir bilgi 3'oktur. Bununla
oranla çok azalmış, kuru tarım geniş ölçüde U3^gu- birlikte, ileri düze3^ e bir savunma anla3aşını 3unsı-
lanmaya başlamış/ bunun doğal bir sonucu olarak, tan bu 3/erleşme, şimdilik türünün Anadolu'daki en
eskinin yontma taş alet endüstrisi de yeni biçimler eski örneğidir ve C14 analizlerine göre M.Ö. 5885
almaya yüz tutmuş ve av silahları ortadan kalkmıştır. yıllarından kalmadır.
Silah olarak topuz ve sapan kullanılmıştır. Bakırdan
ise iğne ve boncuk yapımında 3^ararlanılmıştır.
Çanak çömlek yapımının İ3Üden iyiye yaygınlaştı-
ğı bu dönemin kapları yine elde yapılmıştı, çömlekçi
çarkı henüz tanınmıyordu. Yalın ve boya bezemeli
olarak iki gruba ayrılan bu kaplarda ağız kenarları-
nın altına 3^erleştirilmiş düşey tüp biçimli tutamak-
lar karakteristiktir. Yine az olmakla birlikte krem
renkli zemine kırmızı boya ile yapılmış basit dik şerit-
ler ve şev ro n larla bezenm iş ö rn ek ler de vardır.
İnsan başı ve hayvan biçimli kült kapları bu döne­
m in özellikleri arasındadır. H acılar VI. tabaka
yerleşm esi Geç Neolitik Çağ'ın sonlarında yakılıp
yıkılarak son bulmuştur.

Heykelcikler
Bu dönem de in sanoğlunun yaşam ında beliren
yenilikler çok geçmeden etkisini sanatta da göster-
mişti. Av önem ini yitirm eye başlamış. Buna koşut
olarak eskinin büyük av panoları tümüyle unutul-
muştu. Bunun yerine üretimle ilgili olarak kadının
doğurganlığı ön plana geçmiş/ onları besleyen Tbprak
Ana gündeme gelmişti.
İnsanoğlu kilden ya da taştan çok küçük insan ve
hayvan figürinleri yapmasını Çanak Çömleksiz Neo­
litik Çağ'dan beri biliyordu. Erken Neolitik Dönem'de
fig ü rin le r yine ta ştan ve kilden yapılm aktaydı.
Boyları 30 ст.'за aşmayan bu örneklerden kimileri
ik i lim a n köyü:
Y u m u k t e p e v e G ö z lü k u le
Melendiz D ağı'ndan çıkan Orla Anadolu obsidyenle-
rinin Doğu A kdeniz'e taşınm asında aracı rolünü
oynayan M ersin Yumuktepe (XXVI-XX) Geç Neolitik
Çağ"da da iskän görmüş, hemen doğuşunda Türsus'ta
da yeni bir köy kurulm uştu (Gözlükule Höyüğü).
Y u m uktepe'nin batı yam acm d ak i yeni dönem
k azıların d a koridorlarla birleştirilen 5-6 odalı bir
yapı saptanm ıştır. D uvarların alt kesimleri yassı ve
oval dere taşları ile örülm üş, üslte ise dal-çam ur
örgü tekniği uygulanm ıştır. Odalar kare ve dikdört-
gen planlıdır. İki odada özel bir kullanım amacıyla
yapılm ış sıvalı birer niş saptanm ıştır. Bu yapı C14
analizlerine göre M.Ö. 6200-6000 yıllarına aittir. Bu
evrenin erken aşam alarında boya bezeme bilinmi-
yor, çanak çöm leklerin parlaklık verilmesi için iyi
açkılanan yüzeyi sık sık tırnak baskılarıyla bezeni- D o ğ u A n a d o lu
yordu. Boya bezem e ilk kez bun u izleyen evrede
Geç Neolitik Çağ'da Doğu A n a d o lu 'n u n d u ru m u
ortaya çıkm akladır.
iyi bilinmez. İncelenen merkez sayısı son derecede
Bu çağda Y um uktepe inek, dom uz, koyun ve az ve yalnızca bölgenin güneybatı köşesi ile sinirli­
keçiyi evcilleştirm iş ve tüm bitkileri tarım a alm ış dir. G ünüm üzde Keban Baraj Gölü altında kalm ış
oldukça gelişkin bir toplum yapışına sahipti. Balık olan A ltınova'daki Tepecik, olasılıkla T ülintepe,
dışında hiçbir yabanıl hayvan kemiğine rastlanm a- Çayboyu ve Falmalı-Kalecik ile M alatya'nın hemen
yışı toplum da avcilığın tüm üyle unutulm uş olduğu­ kuzeyinde ve Fırat k ıy ısın d ak i Kuluşağı 4 (İkiz-
n u n k an ıtıd ır. Bu d u ru m M ersin'deki k ü ltü rel ve höyük) bu çağın, m im arisi h a k k m d a fazla bir şey
ideolojik dünyanın kuzeydeki Çatalhö>dık'ten tüm üy­ bilinmeyen yerleşmeleri arasındadır. Amik ovası В
le farklı olduğuna işaret etmektedir. evresinden iyi tanınan, el yapımı, koyu yüzlü açkılı
ve boyunları basit kabartılarla bezeli çanak çömlek-
ler içeren bu m erkezler M.Ö. 6. binyılın sonlarında
o rtay a çıkm ıştır. P aleoklim atolojik k a n ıtla r bu
zam an d a hem en hem en tüm Doğu A nadolu'da
k u rak bir çöl-step ikliminin egemen olduğuna işaret
etmektedir. Yerleşmelerin azlığı M.Ö. 4 4 0 0 yıllarına
değin sürdüğü sanılan bu elverişsiz koşullardan
kaynaklanm ış olmalıdır.

Yumuktepe'den Geç
Neolitik Çağ'a ait bir
yapı. Alt kesimleri dere
taşları ve çamurla örülü
olan yapının duvarları
yöresel olarak "huğ"
denen saz-çamur ve
sepet örgü tekniğiyle
yapılmıştır (üst).
Bu teknik, Mersin ve
tüm Çukurova'^nın
geleneksel mimarlığında
hala yaşamaktadır.
Ilıpmar'm
X. evre evlerinin
rekonstrüksiyonu
(sağ alt) ve Trakya'da
Ömeroba Köyü'nden
bir ağılın mimari
tekniğini gösteren
fotoğraf geleneklerin
sürekliliğini ortaya
koyuyor (sol alt).

70
J
K uzeybatı A n a d o lu lu ve T ra k y a lı
b a lık çı-a v cı köyleri: F ik irte p e ,
P e n d ik , I lıp ın a r
Anadolu'da ilk коз^ topluluklanmn ortaya çıkıp
geliştiği Neolitik dönenıin büyük bir kısmı bol unca
Marmara bölgesinde geçimini hälä avcilık, balıkçı-
lık ve toplaj ıcılıkla sürdüren Mezolitik karakterli
insanlar yaşamakta3'dı. Geç Neolitik Çağ'da giderek
artan nüfusla birlikte ilk köyler kurulniaya başladı.
Bu zamanda Marmara Denizi hälä, içinde oldukça
iri tatlı ve acısu balıkları yaşayan bir acısu gölü
durumundaj'dı. İstanbul Boğazı da henüz oluşma-
mıştı, Avrupa ile Asya arasm daki ulaşım hiçbir
zorlukla karşılaşılmaksızın yapılabilmekteydi.
Kuzeybatı Anadolu'nun ilk köyleri M.Ü. 6000
yıllarında kurulm aja başladı. Genel olarak Fikirtepe
denen bu köy kültürü, bölgesel farklılıklarla kıyılar-
dan iç kesimlere doğru 3'ayılmıştı.
M arm ara bölgesinin bilinen en eski Çanak
Çömlekli Neolitik Çağ topluluğu, İstanburun Kadıköy
tarafındaki Fikirtepe'de saptanmıştır. Höyük 1952-54
yıllarında Arif M. Mansel, Kurt Bittel ve Halet Çambel
tarafından kazılmıştır. Bir başka benzer yerleşme ise
Pendik'tir. Burası 1981 yılmda Edibe Uzunoğlu ile
Savaş Harmankaya tarafından incelenmiştir. Basit
balıkçı-avcı köy topluluklarm ı barındıran bu
köylerden Pendik'te 3^erleşme yerinin bo3’utları
280 X170 m.'yi bulmaktadır. Konutlar, tabanları hafıf-
çe toprağa kazılmış oval з^а da köşeleri yuvarlatılmış
dörtgen kulübeler şeklindedir. Aralıklı olarak з-erleş-
tirilen kulübelerin duvarları çamurla sıvanmış
kamış örgüdendir. Fikirtepe kültürünü oluşturan
toplulukların, avcilık ve su ürünlerine olan bağlılıkla-
rı nedeniyle eskinin topla3ncılık döneminden gelen
beslenme alışkanlıklarını sürdürdükleri; bunun
yanında, olasılıkla Anadolu içlerinden gelen çanak

Yarimurgaz Mağarası'nın
4. tabakasinda
(GNÇ-EKÇ) ele geçen
geometrik bezemeli kap,
Fikirtepe kültüründen
gelişen bir yan külfürün
izlerini taşıyor {sağ alt).
Fikirtepe çanak çömlekleri
(sol üst), Pendik'te ele
geçen figürin {sol orta) ve
Aşağı Pmar'dan bir tütsü
kabı {sol alt) Trakya'da
Balkan kültürlerinin
etkilerini yansıtan
bulu ntular.

71
Nişde yöresindeki
Musular düz-'
yerieşmesinde süren
kazilar Çanak
Çömleksiz Neolitik
I Çağ ile ilğili sorulan
u : >.'>1.ш
-f
т
< ) aydınlatıyor.
'i ■/->• Burada özellikle
, Aşıklıhöyük çevresinde
m & i; , gelişen yöre kültürü içinde
' yerleşmeler arası ilişkiler
' ' '
araştırılıyor. Balondan
çekilmiş bir hava fotoğrafı.

V - /
. ‘ ^ ' _>* -A . . V ■

\ ‘ 'V j -
* ’ ^ G ö ller Bölgesi
Erken Neolitik Çag
yerleşm elerinden küçük
bir böyük olan H öyücek 4 e
bulunan kutsal yapı (tapınak)
^ Ш sağlam biçim de ortaya
':Ш çıkanlm ıştır. O rtadaki cellanın
. duvar l ar ı nda kerpiç dizileri
^ . açıkça görüiebiliyor.

72
,4

i
f

Utss^ *. ’• " ; .-"■ ‘ ■ ;•

-L ■■
Sx- .V• -Я

.... ......... ' 'F İ -

: - ; : .„_„ıdaErkenNeolUikÇar^^^^ . _ _ :;У İ
Göller Bölgesi^nin büyük hoyuklerınde Ç kazıldıkta / . _ •
Çikanlmıştır. Bağderesi'nin k^rındakı dog . '

Trakya'da yer atİä^Hpca.çeşme,.


Öç-Erkeri Ң(^Й^1к Çağ.tabäkaları İyi blljnen ■-': «A^!,
orta boy^lr böyük* rV’erliişrıieyi |evre!eyen ; гА ^ч
^ikkat çekicl dere^de üä^am ve pıasiı sur,
- dtjşar.ıdan gelec^ b1r saldırQ^ä ka'’§^
koronpi|^-aoia^tyİÄ rftşa ediltiilş ölıbalt,*
çömlek yapım ı, evcil hayvan ve tarım bitkilerinin Komşu bölgelerden b üyük bir etki alm aksızın
kullanım ı gibi yeni kavram ları öğrenmeye başladık- yaşam düzeyinin giderek yükseldiği Geç Neolitik
ları açıklır. Dönem'de yukarıda saydığımız bölgeler \e son yıllar-
Fikirlepe k ü ltürünün en belirgin özelliklerinden da saptanan bazı bulgular işığında, Çanakkale/nin
biri çanak çömlekleridir. Genel olarak kaba görü- iç kesimleri dışında, A nadolu'nun geri kalan büyük
nüm lü ve elde yapılmış olan çanak çömlekler çoğu bir bölüm ünün iskän edilmemiş olduğu söylenebilir;
kez koyu kurşuni ya da koyu kahverengi ve açkılıdır. a n ca k yeterince a ra ştırılm a m ış bölgelerde yeni
Bazıları kazıma çizgiler ya da noktalarla bez^nmişlir. merkezlerin bulunm ası da olasıdır.
Bez^me daha çok köşeli kaplar üzerine uygulanm ış- Anadolu'da Neolitik Çağ uzun sürm üştür. Bu süre
tır. Ayaklı köşeli kaplar sevilerek kullanılmıştır. Son kimi bölgelerde 2000 yıldan fazladır. Bu uzun sürede
zam anlarda elde edilen veriler, Fikirtepe kültürü ve
çevrede birçok değişiklik ortaya çıkm akla birlikte,
bununla ilgili yerleşmelerin, M.Ö. 5000 yılları civa-
yerel teknolojilerde, değiş-tokuş sisteminde ve sosyal
rında Çanakkale ve İstanbul boğazlarının bugünkü
yapıda fazla farklılaşma olmamıştır. Buna karşılık
d u rum una gelmesi üzerine son bulduğu ve ıssızlaş-
dönem in so n ların a doğru, Erken Neolitik Çağ'ın
tığını ortaya koymuştur.
sa v u n m a s ız ya da y a ln ız ca geçit verm ey en ev
Menteşe Höyük, Yenişehir ovasının kuzeybatısın-
duvarlarıyla korunan yerleşmeleri, yerlerini korun-
da, llıpınar'ın da 25 km. kadar güneydoğusundadır.
malı köylere bırakm aya başladı. Kuruçay Höyü-
1997'den beri Jacob Roodenberg'in kazılar yaptiğı
ğü'ndeki kulemsi yuvarlak payandaları olan su r bu
höyüğün en alt katı M.Ö. 6500-6400 yıllarına tarih-
savunm a anlayışının Anadolu'daki en erken temsil-
lenir. M imari ahşap kazıkların kerpiç kaplanm ası
cisidir. Bu ilk örnekten b aşlayarak y arım ad an ın
ya da blok kerpiçtendir. Fikirtepe k ü ltürünü n tipik
çeşitli j^erlerinde sa v u n m a a n la y ışın ın g id e re k
özelliği olan, kazm arak bezenmiş, pişmiş topraktan
gelişeceği gözlenecektir.
dörtgen kutulara burada da rastlanm ıştır.
F ikirtepe k ü ltü rü n ü n iç kesim deki en önem li Geç Neolitik Çağ'ın sonlarında Konya Ovası ve
temsilcisi İznik Gölü'nün baü kıyısında ve Orhangazi Göller Yöresi'ndeki yerleşme yerleri yıkıcı sonuçlara
ovasının kuzey bölüm ündeki Ilıpınar'dır. 200 m. yol açan ve nedenleri bilinmeyen bir dizi gelişmeden
çap ın da ve 7 m. y ü k sekliğindeki höyük ilk kez olum suz yönde etkilendiler. Sözgelimi bu olaylardan
M.Ö. 5900 yıllarında yerleşmelere sahne olmuştu. sonra Doğu Çatalhöyük ıssızlaşarak batıdaki yeni
Bu köyde yaşayan ilk yerleşik halk koyun ve keçi yerine taşındı. Son dönemleri Çatalhöyük ile çağdaş
yetişlirmekteydi. Bölgedeki nemli ortam nedeniyle g ö rü n en H acılar VI. yerleşm esi b ü y ü k bir yanğın
evler tek odalı ve sem erdam lıydı. Duvarlar, ahşap felaketine sahne oldu, Kuruçay'ın 11. yapı katındaki
d irek ler üzerine dal-çam ur örgü tekniğinde inşa kale g ö rü n ü m lü yerleşm e de k u lla n ılm a z hale
edilmişti. İçlerinde ocaklar bulunuyordu. geldi. Anadolu ve
Trakya'da
Erken ve Geç
Kalkolitik Çağ
yerleşmeleri

74
KALKOLİTİK CAĞ Э

GELİSEN KÖY YAŞAMI

İlk kalıcı kö^derin kuruluşundan bir sure sonra


tarım insanoğlunun j^aşantısında çok önemli Ыгз^ег
kaplam aya başlamış ve tümüjde tarımcı topluluklar
оПаз^а çıkmıştı. Ү1зесек üretimi ve коз^ 3^aşantısının
giderek daha organize bir hale gelme3'e 3'üz tuttuğu
bu zam anda şabanın kullanıma girmesi tarımda
daha fazla ürün elde edilebilmesini sağlamıştı.
Bunun sonucunda Anadolu dahil tüm Yakındoğu'da
nüfus ve buna koşut olarak 3'erleşme 3^erleri sa34ca
artm ış; Güney Anadolu ve Mezopotan^a'da sulu
tarım konusunda ilk adım lar atılma3^a başlanııştı.
Eskinin kimi küçük köyleri giderek büyüyüp adeta
birer kasabaya dönüşmüş; toplumsal yaşamda iş
bölümü eskiye oranla çeşitlenmişti. Bu gelişmelere
koşut olarak, kimi ormanlık-dağlık alanlar dışında,
avcilık azalmıştı.
A nadolu yarım adasında M.Ö. 6. binyılm ilk
3^arısından itibaren başladığına inanılan bu 3’eni
süreç, Yunanca khalkos = bakir ve lithos = taş
sözcüklerinden oluşan Kalkolitik Çağ terinıi ile
adlandırılır. Bu ad alet, silah ya da süs eş3^ası

3^apımında taşın yanında madenin de kullanıldığını


ifade etmektedir. Bununla birlikte, insanlığın gelişim
süreci içinde, diğerlerinden belirgin çizgilerle
ayrılmış böyle özel bir dönemin varlığı oldukça
tartışmalıdır. Çünkü insanoğlunun madenle ilk
I tanışmasının bu tarihlen çok daha опсез^ Çanak
Çömleksiz Neolitik Çağ'a değin uzandığı anlaşılmış-
tır. Bu yüzden Anadolu arkeolojisinde Neolitik ve
Kalkolitik Çağ kültürlerinin азппс! özellikleri tam
anlamıyla ve inandırıcı bir biçimde orta3^a konabil-
miş değildir. Gerçekten de Neolitik'ten, Kalkolitik
olarak nitelenen evreye geçişte Anadolu'da kültürel
bir kesintiden söz edilemez, aksine bir gelişim-
süreklilik söz konusudur. Her iki dönem arasında
teknik gelenekler açısından bir devamlılık vardır.
Neolitik dönenılerde başla3^an bakir teknolojisinin
Aşağı Pmar'dan Erken
gelişimi gitgide daha da artmıştır. Buna karşılık bu
Kalkolitik Çağ sonuna yeni evrenin en belirgin iki özelliği, taş aletlerin
tarihlenen, elleriyle giderek azalması ve madenciliğin gelişimi olarak
göğüslerini tutan kadın karşımıza çıkar. Örneğin önce bakırdan, sonra da
heykelciği Toptepe bakir ve arsenik alaşımından yapılan alet ve süs
kültürüne özgü nitelikler eşyaları Kalkolitik Çağ'ın НеНезеп aşamalarında
taşıyor (üst). ortaya konmuş yenilikler arasındadır. Bu nedenlerle
Toptepe'de bulunan Kalkolitik Çağ'a "İleri Üretimci Tbpluluklar Dönemi"
1 m. yüksekliğindeki ya da "Gelişkin Köy Dönemi" gibi adlar verilmesi
kadın biçimli kap daha uyğundur.
Anadolu'da bilinen bir
inanç sistemi ile Balkan
Neolitik ve İlk Tunç çağları arasmdaki bu bıılamk
geleneklerinin kaynaştığı
dönemin kültürleri. Neolitik Çağ'dakileıtlen lärklı
bir eser (alt).
olarak, Anadolu'nun büyük bir bölümüne va3nlmış,
75
Ilıpınar

İznik Gölü'nün 1,5 km. batısında }ег alan Ilıpınar'cla 1987


\i
y ılın d a n b e ri Jacob R o o d en b e rg ta r a f ın d a n k a z ıla r ! -
yürütülüyor. Höyük Geç Neolitik Çağ'dan Geç Kalkolitik
A İ •
r ' / V^
Г
Çağ içlerine dek u zan an bir dizi yerleşm eden oluşm akta. J" A ' ' -
En erken yapı katı olan X. evrede, alışap k o n u llard an i / ^
3’erleşmenin etrafı bir hendekle çevrilmiş ve çağdaş Anadolu
i- / J
yerleişm elerinin a k sin e n ıe z a rla r bu hen d eğ in ciışma
açılmıştır. M.Ü. 8П0П-57П0 yılları arasına tarihlenon X. vo
IX. evrelerin ardından tabakalanrnada bir kesinti olabileceği
düşünülm üştür. Erken Kalkolitik Çağ'a ait VI ve VA evrelerinde
ise farkiı bir ınim ari görülür. "Korpiç Evlcr Uötıcıııi" ülarak
am lan bu tabakalarda nüfus patlam ası olmuş ve yerleşme
düzeni büyüyüp değişmiştir. Tök odalı bagım sı/ yapıların
inşa edildiği bu dönem M.Ö. 5700-5500 yıllarm a tarihlen-
m ektedir. Köyün terk edilm esi ile son bulan dönem in
ardından VB tabakasında yeni gelenler yine iikel barınaklarda
yaşam aya başladar. Dönemler arası farklılık çanak çömlekte
de izlenebilir. X. evrede bitkisel katkılı ham urdan ^^apılan
küresel gövdeli derin çanaklar, yerini giderek S kıvrımlı
k a p la ra ve düz k e n arlı ç a n a k la ra b ıra k ır. VI ve VA
evrelerinde b asık gövdeli biçim ler egem endir ve çeşitlilik
görülür. Oluk ve çizi bezeme yayğınlaşır. VB'de ise siyah veya
koyu renk açkılı, yiv bezemeli kaplar görülm eye başlar.
B alkanlar ve T rakya ile A nadolu kültür bölgelerinin kesiştiği
bir yörede bulunan yerleşme, göçler, kültürel değişimler ve
k ü ltü rle r a ra sı ilişkileri anlayabilm ek için a n a h ta r bir
konum dadır.

Yerleşmenin VA
tabakasında ele geçen çizi
bezemeli, kare biçimli kap
(üst) ve boynuz çekiçler
(orta) en ilgi çekici
buİLintular. Kerpiç Yapılar
Evresi'ncleki ayakta
duran başsız kadın
heykelciği ise Balkan
gelenekli bukınlularla bir
örnek (sol alt). VI. tabaka
çanak çömleği, toplu olarak
görülüyor (sağ alt).

76
D en d rok ron oloji ve D endroklim atoloji
Ağaçların yıllık balkaları yardımıyla yaş saptam a bilimidir. Bu yönlemle arkeolojik kalıntıların }'aşlan da belirlenebilmektedir.
Yöntem, seçilen belli bir coğraf}'ada aynı ya da farklı türden ağaç balkalarının genişliğinin karşılaştırılniasına dayanmaktadır. Çünkü
belirli bir iklim kuşağında büyü^^en ağaçların tüm ünün balkaları, kurak ve nemli geçen qıllara göre biçimlenirler. Kronolojilerin
kurulabilmesi için önce yaşayan ağaç türlerinden, bir burğu 3'ardımıyla, kabuktan merkeze doğru enine bir kesit (karot) alınır ve optik
büyütücülerle incelenir. Her örnek için yıl ve mevsimlere göre büyüme bızı böylece saptanarak tablolara aktanlır. Ölü ağaç
ömeklerinden ve arkeolojik kazılardan alınan enine kesitlerden elde edilen tablolar, daba yenileriyle karşılaştırılarak çakışan dönemler
saptanır ve bölge kronolojisinin şablonu böylece, gerij^e giderek hazırlanır.
Ağaçların büjmme bızındaki en önenili etken iklimdir. Halkalardan alınan enine ve dikine kesitler
sayesinde ağacın geçen seneler içinde yaşadığı ortamda j^ağış-kuraklık ve sıcaklık gibi iklimsel veriler ile
ani iklim değişiklikleri de anlaşılabilir. Dendroklimatoloji adı verilen bu ^^öntemle kaydedilen veriler diğer
iklim verileri ile karşılaştırılarak bölgesel iklim kronolojileri oluşturulabilir.

Iletim boruları, ağaç


halkalarını oluşturan ve
besin aktararak büyümeyi
sağlayan hücrelerdir.
Dikine kesitleri oval veya
dairesel olan bu borular
kışları kısa ve koyu renk,
kalın çeperli; yazları ise
uzun ve açık renk, ince
çeperlidir (sol üst).
Ağaçların gövde enine kesiti
incelendiğinde, özün etrafında az ya da çok belirgin iç içe
geçmiş balkalar şeklinde görülen oluşumlara yıllık balka,
artım balkası ya da büyüme balkası adı verilmektedir (sol alt).

Ege D endrokronoloji Projesi


Cornell Üniversitesi'nden Peter I. Kunibolm'un 1973'ten
beri sürdürdüğü proje, C 14 tariblerindeki sapm alar ve
karşılaşürmalı kronoloji sorunlarm ı çözmek için baş-
laölmışü. Bugün, Kars'tan İtalya'da Calabria'ya kadar
2270 km., Avusturya'nın Tyrol kentinden Kıbrıs'ın
Karlıdağlan'na kadar 1280 km.'lik bir alandan elde edi­
len çok sayıda örnek sayesinde uzun bir yol katedilmiş
durumda. Anadoluda çalışılması ve korunması kolay
olmayan abşap mimariye sabip birçok yerleşmenin,
arkeolojiye en önemli katkılarından biri kuşkusuz, bu Dendrokronolojinin arkeolojiye en önemli katkılarından biri de, C 14
taribJeme yöntemine sağladıkları malzeme. \feni veriler tarihlemelerindeki yaklaşık 100 yıllık istatistiki sapmaların, ayar (kalibrasyon)
sayesinde, son yıJIarda proje Neolitik Çağ'a dek ulaştı. eğrileri oluşturularak, ağaç balkaları yardımıyla düzeltilebilmesidir (alt).

77
yarım ada basil köy topluluklarınca paylaşilmişti. tarafından kazılan bu höyüğün 5. kültür katında
A ncak bu dönemde henüz yazı bulunm adığından o rta \a çıkarılan, yanğınla tahrip olmuş bir e \in
toplum ların sosyal ve ekonomik elkinlikleri arke- içinde 1 m. yüksekliğinde kadın biçiminde bir kap ‘Л
olojik m erkezlerde ortaya çıkarılan farklı maddi buİLinmuştur. w
k ü ltü r kalıntılarım n sağladığı verilerle anlaşılabil- Erken Kalkolitik Dönem'in en iyi araştırılm ış
m ektedir. Bu verilere göre Kalkolitik Çağ'da da merkezi İznik Gülü \ akinlarindaki Ilıpınar Möyüğü'-
A nadolu'nun topografik j'apısıyla ilişkili olarak dür. Höyükte M.Ö. 5. binyılın başlarında gelişm e\e
farklı k ü ltü r bölgeleri söz konusudur. Batıdan başlaj'an Erken Kalkolitik \erleşm e, IX. tabakadan
doğuya doğru bu kültür bölgeleri şu şekilde sıralana- sonraki kesintinin ardından V. tabakaya dek sür-
bilir: Trakya ve Kuzeybatı Anadolu, Göller Bölgesi, müşlür. Geç Neolitik Çağ'da olduğu gibi, m im ari vine
Konya Ovası, Çukurova, Doğu ve Güne3'doğu Anadolu. çam u r harç ve ahşap karışım ıdır. Bu dönem in
Anadolu'da Kalkolitik Dönem, Erken Kalkolitik kulübe biçimli konutları yaklaşık 3.\5 m. boyutla-
Çağ (EKÇ) ve Geç Kalkolitik Çağ (GKÇ) olmak üzere rında tek odadan oluşmakladır. Dönemin en erken
iki ana evrede incelenir. evresinden (Ilıpınar X) başlayarak, bu yöre küllürel
yönden güney ve doğudan çok, kuzeydeki Balkan
k ü llü rle riy le ilişk iler g eliştirm işli. Bu yörede,
Erken Kalkolitik Çağ dönemin sonlarına doğru, Eskişehir yakınlarında
T r a k y a v e M a r m a r a B ö lg e le ri ve Porsuk Çayı vadisindeki Orman Fidanlığı bir
yam aç yerleşmesi olarak dikkal çekicidir. 1994-1996
Kalkolitik Çağ'da Trakj^a ve M arm ara bölgeleri a rasın d a T uran Efe'nin kazdığı bu yerleşm e İç
yoğun bir j^erleşmeye sahne olmaj^a başlam ıştı. Kuzeybatı A nadolu'daki yeni bir küllürün temsilci-
Dönemin sonlarına doğru M arm ara bölgesi. Batı sidir. Bu k ü ltü r A nadolu etkilerinin Güneydoğu
B alk an lar'd an İç A nadolu'ya değin u zan an ve Avrupa içlerine değin yayılm asında rol oynam ış
"Vinça" o larak a d lan d ırılan geniş bir kültürcl görünür.
ol uşu m bölgesinin içinde kalmışü. Bu küllürün tüm
özelliklerini tüm ü Trakya'daki, Yarımburgaz M ağa­
rası ile Ilıpınar, Hocaçeşme ve A şağıpınar höyük- G ö lle r Y ö re si: H a c ıla r v e K u r u ç a y
lerinde görm ek olasıdır. Dönemin sonlarında yerleş- Erken Kalkolitik Dönem'de A n ad o lu 'n u n en iyi
melerin büyük bir kısmı yanğın geçirerek, bir daha iskän edilmiş ve kendine özgü çok tipik kültürü
olurulm am ak üzere lerk edildi. Bu nedenle Trakya olan bölgelerinden biri Göller Yöresi'dir. Bu yörenin
ve Kuzeybatı Anadolu'da Geç Kalkolitik Çağ'a ait Kalkolitik Çağı h a k k ın d a H acılar, K uruçay ve
yerleşm eler yok denecek k ad ar azaldı. Höyücek k a zılan sayesinde daha esaslı bilgiler
Trakj^a'da Kalkolitik Çağ'ın şimdilik en iyi temsil edinilm iştir. H acılar'm Geç Neolitik Çağ'a tarihle-
edildiği m erkez, M ehm et Özdoğan tarafın d an nen VI. tab ak asm ın yanğınla son bulm asının
kazılan Kırklareli'deki A şağıpınar Höyüğü'dür. İlk ardından, yerleşme kültürel bir kesinti olmaksızın
kez M.Ö. 5800 yıllarında kurulm uş olan bu yerleşme y en id en k u ru lm u ştu r. V.-I. H acılar ta b a k a la rı
yeri gitgide gelişerek büyük bir köy ya da kasaba arasında görünen Erken Kalkolitik Çağ k ültürünün
g ö rü n ü m ü n ü kazanm ıştı. Bu k asabanın çevresi erken aşam alarındaki m im ari konusunda fazla bilgi
taşlarla desteklenmiş ahşap bir savunm a duvarı ve yoktur. Ancak, genel o la ra k H acılar ITden pek
bir hendekle kuşatılmıştı. Bu alanın içinde düzenli fark lı o lm a d ık la rı söylenebilir.
sıralar halinde tek ya da iki odalı bağımsız ahşap
yapılar bulunm aktaydı. Kilden yapılmış çok sayıda
kadın heykelcikleri A nadolu'daki a n a tan rıça Kuruçay çanak çömleği
anlayışından farklı bir anlayıştadır. Çoğu silindirik üzerindeki bezemeler
gövdeli ve şem atik olan bu heykelciklerde cinsel tümlenerek, kapların
organlar abartısız olarak betimlenmiş, yüzde burun gerçek görünümü
ve kulaklar daha belirgin bir biçimde gösterilmeye anlaşılmaya çalışılmıştır.
çalışılmıştır. Buna karşılık ağız hiç belirtilmemiştir. Geç Neolitik Çağ
tabakalarından bir
Büyük boyutlu ve insan biçimli kült vazoları en
çanak çizimi (üst).
ilginç buluntular arasındadır.
Kuruçay çanak
M.Ö. 4300 yıllarında tüm yerleşim alanlarında çömleğinin fantastik
g ö rü le n şid d etli y a n ğ ın la rı izleyen d ö n em d e bezeme örneklerinden
'Ibkirdağ'ın, M arm ara Ereğlisi yakınındaki Toptepe stilize bir insan
Höyüğü'nde yeni bir kültür belirir. Mehmet Özdoğan betimi (alt).

78
H acılar

B urdur İl m erkezinin 26 km. güneybatısında, Hacılar köyü j akınındaki höyük 135 m. çapında
ve 5 m. yüksekliğindedir. 1957-1960 jalları arasında James Mellaart, 1985-1986 3illarında da Refik
Duru tarafından kazılan yerleşmenin ilk kez Erken Neolitik Çağ'da iskän edildiği (XI. tabaka)
anlaşılmıştır. IX.-Vl. tabakalar arasındaki Geç Neolitik Çağ j'erleşmesi dünj^aca ünlü tanrıça
figürinleri ve bej astar üzerine kırmızı boj^a ile bantlar içinde geometrik desenlerle bezenmiş
keskin profilli çanakları ile tanınmaktadır. Erken Kalkolitik Çağ'da zenginleşen yerleşme, en
gelişkin halini IIA tabakasmda alır. Hemen hemen tümü kazılmış olan bu j^erleşmede Geç Neolitik
Çağ Hacılar kültürünün sürekliliği izlenebilmektedir. Önceden planlanarak inşa edilmiş gibi
görünen yerleşmede evlerin bulunduğu keşim, çanak çömlek atöİ3^eleri, kutsal alan ve hayvan
barm akları birbirinden ayrı bölümler olarak tasarlanmış; 3^erleşme bir sur ile çevrelenmiştir. Bu
dönemin çanak çömleği ise dalıa çok fantastik bezemeler ve S kıvrımlı profiller ile karakterize
olur, la-b tabakalarında, bir yanğının ardından tekrar kurulduğu anlaşılan yerleşme з-еп bu kez
kalın duvarlı ve payandalı, iki katlı
konutları ile bir ка1езп andırmaktadır.
Bu tabakalarda sepet işçiliğine öykü-
nen çizgisel bezemeli bir çanak çömlek
biçemi ortaya çıkar. Geç Kalkolitik
Çağ başlamadan, iskän sona erer.

Hacılar IV ve II tabakalarında ele geçen


boyalı çanak çömlekler (soldaki sütun)
ve VI. tabakadan kadın başı biçimli kap
(so/ alt). Tabaka Vl'dan ceylan biçimli
törensel kap {sağ orta) bugün Ankara
Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin
vitrinlerini süslüyor.

Planda bir arada "‘•'‘‘luııııııııınumw^'^''^ Tabaka I


görülebilen tabaka II ve
yerleşimleri, mimari
gelenekteki farklılaşmayı
gözler önüne seriyor.

79
Dönemin en iyi ta n ın a n yerleşm esi, heınen Hacılar Erken Kalkolitik Çağ çanak çömleği tek Can Hasan 2B'de
hem en tüm üyle kazılmış olan Hacılar'ın II. tabakası- renkli ve çok renkli olmak üzere iki büyük küm ejn bulunan stilize kadın
dır. Bu evrede (M.Ö. 5200) Hacılar, çevresi taş temelli ayrılır. Geç Neolitik Çağ'dan Erken Kalkolitik hcykeldği (üst) ve
2A'cla ele geçen ince
kerpiç bir duvarla kuşatılm ış, çok iyi organize döneme yum uşak bir geçişi temsil eden Hacılar V'te,
çiz^^isel bezemeleriyle
olm uş bir köy görünüm ündedir. Kalınlığı 2 m.'yi eski geleneğin devamı olarak -Bet şehir Gölü'nden
tipik bir çömlek (alt),
bulan su r görünüm lü bu duvar 70 x 35 m.'lik bir Ege kıyılarına değin yayılmış o lan - kırmızı açkılı yerel özelliklerin Halaf
alan ı çevirir. İç k ısım da evler, tahıl am b arı, üç ç a n a k çöm lek h ä lä ç o ğ u n lu k ta d ır. B içim leri Kültürü etkileri ile
çömlekçi atölyesi ve bir kutsal alan bulunm aktadır. açısm dan b irbirlerinden farklı olm ayan bu iki birleşmesi sonucunda
En azından üç küçük geçitle girilebilen bu savun- türden -yalnızca Burdur yöresine özgü- sonuncusu özgün bir biçemin
malı köydeki evler, önde bir hol ile gerisindeki, ise, çok iyi açkılı açık renk zemine ko\ u kırmızı ya doğduğunun göstergesi.
içlerinde yüksek kenarlıklı каге ya da dikdörtgen da kahverengiyle yapılmış bez^m elerijie jalnızca
planlı ocaklar bulunan ana odadan oluşuyordu. A n a d o lu 'n u n d eğ il, tü m Y ak ın d o ğ u ve Ege
Daha zengin kimi evlerdeyse holün önüne ayrıca bir Dünyası'nın en özgün çanak çömlekler! arasındadır.
giriş m ek än ı yerleştirilm işti. Ayrı ayrı b irim ler Motiflerde biri geometrik ötekiyse fantastik olmak
halinde tasarlanm ış, çoğu iki katlı evler üç büyük üzere başlıca iki stil söz konusudur. Bunlardan kilim
avluya açılıyorlardı. Thhıl deposu kuzeybatı köşede; desenlerini andıran bezeklere sahip ilki, dönemin
çöm lekçi atölyeleri ise ortadaydı. Doğu kan atta b ü y ü k b ir b ö lü m ü n d e se v ile re k k u lla n ılm ış ;
k ü ç ü k boyutlu ve g ü n lü k işlerle ilgili, üzerleri azınlıktaki ikincisi ise daha çok dönemin sonlarına
kısm en örtülü avlulara yer verilmişti. Avlularda d o ğ ru p o p ü le r o lm u ştu r. İlk kez H a c ıla r ve
ekm ek fınnları, tahıl depolam ada kullanılan kilden Kuruçay'ın Geç Neolitik tabakalarında görülen bu
silolar ve un yapım ında yararlanılan ezgi taşları türde bez^me anlayışı Göller Bölgesi'ne özgüdür.
bulunuyordu. Kutsal alan, yerleşme yerinin kuzey-
doğu ucunda, taştan bir su kuyusunun yanındaydı. H a c ı l a r K a le s i
Normal evlerden daha büyük ve daha özenli bir
Dönemin so n ların a doğru II. H acılar yerleşm esi
biçimde düzenlenen bu alanda cella denilebilecek istilaçı bir güç tarafın d an yakılıp yıkıldı. Bu
nişli iki m ekäna yer verilmişti. Ce//alardan birinin
yıkım dan hem en sonra höyüğün üzeri, olasılıkla bu
döşem esinin altına ise üç m ezar açılmıştı. Ev içi
yöreye yeni varan istilacılarca, bir kaleye çevrilmek
göm ülerin son temsilcisi olan ve daim a bir kadın ile
üzere düzleştirildi. M.Ö. 5000 yılları civarında 150
bir bebeğin beraberce bulunduğu bu m ezarlarda
m. k ad ar çapında güçlü bir kale olarak k urulan
cesetler yine ayaklar karna çekik (Jioker) d u ru m ­
Hacılar la-b yerleşmesi fazla uzun öm ürlü olamadı.
dadır. Belirli bir yön anlayışı yoktur. Y anlarına
Bu kale içindeki, çevre d u v a rın a y aşla n m ış ve
arm ağ an olarak boya bezemeli çanak çömlekler
birbirlerinden yüksek duvarlı avlularla ayrılm ış
bırakılm ışür.
olan bitişik nizamlı evler çoğu kez oldukça büyüktü
Y ukarıda da belirtildiği üzere, Erken Kalkolitik (8,5 X 5,5 m.). D uvarlann iç yüzünde küçük payanda
döneme geçişte teknik gelenekler açısm dan da bir çıkm tılarm a yer verilmişti. Eskinin köşeli ocakları-
devamlılık söz konusudur. Örneğin taş ve kem ik alet nm yerini yuvarlak ve oval olanlar almıştı.
endüstrisinde hiçbir gelişme olmamıştır. Üzerlerine
m eander benzeri kazım a desenler yapılmış pişmiş
to p rak tan b ü y ü k dam ğa m ü h ü rler II. tabakada
ortaya çıkan bir yeniliktir. Tfeknik açıdan iyi olmakla
birlikte kilden ana tanrıça yontucukları Geç Neolitik
Çağ'daki benzerlerine kıyasla tek düze ve daha az
yaratıcı görünüm dedir. Ana tanrıçanın bir çocuk ya
da h a y v an la rla birlikte gösterildiği figürinler
tüm üyle son bulm uştur. Kimi heykelciklerin göz ve
göbeklerine kakm a olarak obsidyen yerleştirilmesi
bu dönem in ender yenilikleri arasındadır.

Ç a n a k Ç ö m le k le r
Erken Kalkolitik Çağ'da çanak çömlekler son derece
canlı renklerle süslenm eye başlam ıştı. A slında
Neolitik Çağ'da yavaş yavaş o rtaya çıkm aya
başlayan bu anlayış bu dönemde doruk noktasm a
ulaşm ıştı. Paleolitik Çağ'ın so n ların d an Neolitik
Dönem'in erken a şa m a lan n a değin sü rü p giden
avcilıkla ilgili büyük d u v ar resm i geleneğinin son
bulduğu bu dönem de artık g ünlük hayat çan ak
çö m lek ler bezem eleriyle şen len d irilm iş g ib id ir
B unun yanında tek renkli çanak çömlek kullanıinı
da devəm etmektodir. »>м

..
Koşkhöyük II. l.ıhcik.Kİa Hacjlar'm V. -II. (abakalan ile bir istilayı izle^erek
bulunmuş, olflukc.,)
orta\ a çıkan I. tabakanın çanak çömlekleri arasında
gerçekc. i bir bicenıo
sahıp ana lannc.ı
pek çük yöndün dex amlılık söz konusudun Rununla
heykeU iği dikkat birlikle biçim \e bezcniüde öıiüinli farklılıklar da
çekici (Sf?a U’-h. b(ilir^indir. krküiı m rolerde keskin prolilli çanaklaç
Köşk Hlövük'un s.ijirfu ı kısa >a da uzun boylu olmalarına yöm bir ya da iki
bulunlLiları aiMsmda kuşak lıalindü bezenmişler; ağız kenarlarında iki
kadm biçimli \ с b<;va basil akılaoağı olan o\ al kaplar iso panellerle dekorc
he/.cmc'li bir t r)mlck
edilmislordir. Hskidon beri kullanılan kırmızı \e
(so/ ıh/l \ (‘ k.ıbartm.ı
krom ronkli çanak çömleklerin yanında, öncekiler-
bczomeli kapi.n
(sol пһ) başı (/‘kiN-oı. dü biç yörülmeyün yeni biçimlerle birlikle, esin
kaynağmı olasılıkla sepei işçiliğinden almış yepyeni
bir ciz^ici slil belirir. Hu yeni slilde bezemeler, be^’az
üzerine kırmızı ve daha az olarak kırmızı üzerine
be\ az boya ile u^'gulanmıştır. Genellikle içi ve dışı ile
göbeği bezemeli, keskin profilli büyük çanaklar ile
karc \e o\al çanaklar yoğun bir kullanım alanı
bulmuş; daha önceki tabakalarda fazla kullanılnıa-
yaıı spiral ve meander motifieri sevilerek u3^gulan-
mışlır. Kırmızı üzerine be^^az bo}'a bezemeli çanak
çömlek, M.Ö. 3. binyılda doruğa ulaşacak teknik
geleneğin bölge^^e ilk kez Erken Kalkolitik Çağ'ın
sonlarında varmış olabileceğine işaret etmektedir.
Erken Kalkolitik nönem 'in Göller Yöresi'ndeki bir
baska lemsilcisi, Kuruçay Möyüğü'nün 10.-7. }^apı
kallarında saptanmıştır. Ancak bu merkez kendisin-
den yalnızca 8 km. uzaklıktaki komşusu Hacı-
lar'dan pek çok yönüyle ayrılır. En önemli farklılık
Ilacılar'daki bitişik nizama karşılık Kuruçay'daki 5 X 4 т.'з'е değiıı değişir. En dikkat çekici özellik
evlerin bağm ısız birim ler halinde düzenlenmiş mekäniarın iç duvarları üzerindeki küçük раз^апйа
olu şu d u r. Ilö y ü k tek i, bu dönem in so n ların a ail çıkıntılarıdır. Bu özellik Hacılar I ve Can Hasan 2В
7. v^apı kalı günüm üze oldukça sağlam durumda gibi çağdaşlarıyla niimari açıdan bazı paralellik-
ulaşmıştır. Burada 1 m. kalınlığmda taş temel ve lerin söz konusu olduğunu gösterir. Kuruçay'ın bir
kerpiç duvarlı bağımsız }^apılar, кагезе yakın dörlgen başka ilginç 3'önü, M.Ö. 6. binyılın sonlarına ait bu
ya da һаПГз^атик planlıdır. Boyullar 8 x 7,5 m.'den verleşme yerinde 3'aşayan insanların hälä besin
ürelimine başla3'amanıış olmasıdır. Neolitik Çağ'ın
başlarından itibaren buradaki toplumun, çevredeki
tüm gelişmelere karşın bitkileri tarıma almasını ve
hayvanları evcilleştirmesini öğrenenıemiş olmaları
şaşırtıcıdır. Erken Neolitik Çağ'dan başlayarak Erken
Kalkolitik Çağ'ın sonuna dek kendi içinde devamlı-
Iık sergileyen Кигираз^ da dönemin sonlarına doğru
(M.Ö. 5000/4800) bir istila3da son bulmuştur. Bu
ağır 3ukımdan sonra 3^erleşme yeri uzunca bir süre
ıssızlaşmıştır.

K onya O vası
Bu çağın bir başka kültür bölgesi de Konya Ovası'dır.
Göller Y öresi'nin hemen doğusundaki çanak
biçimli bu geniş düzlük Neolitik Çağ'ın en erken
evrelerinden başla3^arak yoğun bir iskäna saline
olmuştu. Dönemin en önde gelen yerleşme з^еп Kara-
man yakmlarındaki Can Hasan I Höyüğü'dür. Копз а
Ovası'nda, Karaman yakınındaki 400 m. çapındaki
höyükte 1961-1969 y ılları arasın d a D. French
kazılar yapnnştır. Mimari açıdan oldukça önemli
olan bu yerleşmede, kerpiç duvarların kalmlığı

81
liğindedir. 1982-1989 yılların d a Uğur Silisireli
taralindan kazılmış, Aliye Öztan'ın y ü rü u ü ğ ü yeni
dönem kazılarına ise 1995'te başlanmıştır. Üç yapı
katına sahip yerleşme ancak kabaca (leç \eolilik-
E rk en K alk o litik Ç ağ'a ta rih le n e b ilm e k te d ir.
D örtgen planlı, tü m ü y le taş duvarlı k o n u tlar
alışıldık Orta Anadolu mimarisini yansıtır. Sıxalı
tabanlar üzerinde fırın \e tandırlara, ег/ак küpleri,
taş kap lar, kapı söxe ta şla rı \ e sekilere rastlan-
mıştır. Sekilerden biri üzerinde ele geçen 24-26
yaşlarında bir kadına ait kafatası, ata kültünün
A n ad o lu 'd a son b a lk a sın ı tem sil eder. K afatası
kil-alçı karışımı bir madde ile sıxanm ış, kırmızı aşı
boyası ile boyanmış \e gözler siyah taşlarla belirtil-
miştir. Ölüler, jerleşim içine, küp vej a taş sanduka-
larda ya da doğrudan toprağa göm ülmüştür. Koyu
gri, açık x^e koyu kırmızı ham urlu tek renkli çanak
çömleğin en dikkat çekici özelliği kap yüzeylerindeki
kab artrn a bezem elerdir. Boğa, inek, eşek, keçi,
antilop, kaplum bağa, yılan хе ağaç m otinerinin ja n ı
sıra, stilize insan betimleri de görülmektedir. Kadın
biçimli bir kap ve gebe k ad ın h ey k elcik leri, a n a
ta n rıç a inancını yansıtır. Alet x^e silahlar }'oğun
2 m /yi bulan büyük bina külliyeleri ile clikclörtgen olarak, yakındaki kaynaklardan elde edilen obsid-
ya da kare planlı tek odalı evler saptanm ışlır. Kapısı yenden ve kısm en de çak m ak taşı x^e kem ikten
olmayan bu evlere tavandan ahşap merdivenlerle üretilmiştir. Maden esere rastlanm am ıştır.
girilip çıkılıyordu. O daların, bazen kırm ızı aşı
boyasıyla yapılmış resimlerle bezenmiş iç duvarla- Ç u k u r o v a v e A m ik O v a sı
rında, I. Hacılar ve 7. Kuruçay tabakalarında olduğu
E rk en K a lk o litik Ç ağ'da G üney A n a d o lu 'd a
gibi, destek görevi yüklenen payandalar bulunm ak- Çukurova ve Amik Ovası kendine özgü bir kültür
taydı. Bu nedenle yapıların iki katlı olduğu ve yaşam bölgesi meydana getirirler. Çukurova'nın batı ucunda
m ek än larınm da üst katta bulunduğu düşünül- bu dönem in en tanınm ış yerleşim alanı Mersin'deki
mektedir. Figürinlerin yapım ında ta ş ta n y a ra rla - Yumuktepe'dir. Yumuktepe bu dönem in başlarında Halaf mimarisine özgü
n ılm ış; ö lü le r ise y e rle şim dışı m e z a rlık la ra 5 yapı katı (XXIV-XX) boyunca sürm üş küçük bir tholos planlı yapıların
göm ülm üştü. Anadolu'daki en iyi
köy görünüm ündedir. Bu yapı katlarından ilkinde örnekleri Çavi Tarlası'nda
Can Hasan'da bu dönem in elde biçimlendirilen taş tabanlı birtakım yuvarlak silolar/ sonrakilerde bulunmuştur (sol üst).
çanak çöm leklerinin yüzeyi açkılıdır. Kaplar krem ise dış sınırında dikdörtgen planlı odaları bulunan Boya bezemeli Halaf
renkte astar üzerine kırm ızı boya ile ya da kazına- evlerden oluşan korunm asız bir köy söz konusudur. çanak çömleği formları
rak bezenmiştir. Dönemin sonlarında beliren beyaz Boyalı ç an a k çöm leklerin biçim leri b asittir ve (sağ sütun ve yan sayfa).
çeşitlilik yoktur: daha çok basit ağız kenarlı käseler Kuzey Mezopotamya ve
açkılı zemin üzerine kahverengi ya da kırm ızı boya
Cüneydoğu Anadolu'da
bezemeli türler ilginçtin İki tabaka (2B-2A) halindeki ile kürem si gövdeli çömleklerle sinirlidir. Kulp ve ele geçen Halaf çanak
bu yerleşm elerden ilki M.Ö. 5 000/4800 yıllarında tu tam aklara fazla yer verilmemiş, zam an zam an çömleği bezeme
bir yanğın felaketinden etkilenmiştir. Buna karşın oval biçimler de kullanılmıştır. Boya bezemelilerin motifleri (sağ alt).
yerleşme ıssızlaşmamış, aynı türde evlerin yapımı
sürm üştür.

B a tı K a p p a d o k ia : K ö ş k H ö y ü k
Kuzey M ezopotamya'dan, Kilikia üzerinden Konya
Ovası ve Orta Anadolu platosuna geçişi sağlayan
Batı Kappadokia yöresi, adı geçen yöre kültürleri
a ra sın d a k i ilişkilerin anlaşılabilm esi açısm dan
a n a h ta r bir konum a sahiptir. Y örenin Erken
Kalkoliük Çağ'ını, belki de biraz deıha öncesini temsil
eden Köşk H öyük ise henüz birçok soru işareti
içermektedir. Niğde ili, Bor ilçesinin 7 km. güney-
doğusunda yer alan 80 m. çapında ve 15 m. yüksek-

82
ъ
Çayboyii
• I X -
Tiilintepe® ^Korueutepe *Tilkilepc
Doniuztepe Grikihaeiyan
• • •
o Çavi Çola Avika
Sakçagözü Samsat #Kurban ^
^ I® Çagar^flžat:'
Turlu Harran "
•Tepe Gawra
. ® ..- i' »
■ T>. • I- • ' TeJJ Brak •Arpaeiya
o Damişliyya Tell Halaf «
Yanmtepe

Tell Abada

yanında, siyah açkili yüzleri çeşitli desenlerle Güneydoğu Anadolu ile birlikte, Kuzey Surİ3^e ve
kazınıp, içlerine beyaz renkli bir macun doldurulmuş Mezopotani3^a'dan kimi etkiler аһпаз^а başlar. Bu
kap lar bu bölge3^e özgü dikkat çekici örnekler- yeni süreç Halaf ve 0be3^d olmak üzere birbirini
dendir. Bu tabakalardan sonuncusu olasılıkla bir izleyen iki ana evre3^e аз nlır.
istila ile son bulmuştur. Nitekim bunu izleyen XIX-
XVII. tabakalarda bölgeye yabançı, doğu kökenli
H a la f K ü ltü r ü
yeni bir kültürün (Halaf kültürü) etkileri orta}'a
çıkar. M.Ö. 5600 yıllarına doğru Kuzey Mezopotam3^a'da
ortaya çıkıp M.Ö. 5 0 0 0 /4 9 0 0 зпПаппа değin
3^aşayan Halaf kültürü Yakındoğu'nun en gelişmiş
D o ğ u A n a d o lu
boya bezemeli çömlekçilik geleneğine sahip kültür-
Erken Kalkolitik Çağ'ın en erken aşam alarında lerinden biridir. Adını Surİ3^e-Türkİ3^e sınırmdaki
Doğu A nadolu'nun durum u fazlaca açık degildin Re's ül Ayn yakmında, ilk kez karşılaşıldığı Halaf
Olasılıkla bu zam anda bölgenin doğu ve kuzey Hö3mğü'nden (TblI Halal) alır. Bu kültürün anavatanı
taraflarında insanların rahat ve 3^aygın bir biçimde batıda, Fırat'ın kollarından Belih ve Habur vadileri
yaşayabilmeleri için elverişsiz, kurak ve çorak bir
ile doğuda Musul'un kuze3Ündeki Dicle havzası
çöl-bozkır iklimi büküm sürmekteydi. Öyle ki, nemsiz arasındadır. Bununla birlikte bu kültür doğuda
ortam ağaçlarm yetişmesine bile engel oImakta3dı.
Zagros Dağlan'nın eteklerinden, batıda Fırat irmağı
7 Yalnızca bölgenin güneybatı ucundaki Malatya-
ve hatta Çukurova'ya, kuze3'doğuda Malatya-Elazığ
Elazığ yörelerinin daha uyğun iklim koşullarma
ve kuzeybatıda da Van Gölü'nün doğu kıyılarına
sahip olduğu anlaşılm aktadır; ancak burada da Geç
değin yayılmıştı.
Neolitik Çağ gelenekleri kesintisizce sürüp gitmek-
teydi. Bu yüzden Doğu Anadolu bölgesinde Geç Halaf kültürünün bir tabaka düzeni içinde ince-
Neolitik ile Erken Kalkolitik dönemler arasmdaki lenebildiği en önemli merkez, Kuzey Irak'taki
ayırımı yapabilmek oldukça zor ve hatta şimdilik Arpaçiya Höyüğü'dür (Ш1 Arpachiyah). Burada söz
olanaksızdır. Genel görünüm açısından, bölgenin konusu kültür erken, orta ve geç olmak üzere üç
Kalkolitik Çağ'ın başlarından itibaren Anadolu'dan evreye ayrılır. Erken evre mimarlığı konusunda fazla
çok Mezopotamya ve Suriye ile ilişkiler geliştiridiği bilgi yoktur. Orta evrede tho/os denen bir yapı türü
söylenebilir. Bununla birlikte, bu bölgede Mezopo- ortaya çıkar. Halaf kültürünün ayırdedici özellik-
tam ya'nın Hassuna ve Sam arra kültürleri ile çağdaş lerinden olan bu türde yapılar kubbeli yuvarlak bir
bir Erken Kalkolitik Çağ kültürünün varlığı ortaya ana mekän ile yanda üzeri semerdamlı, bir з^а da
konm uş değildir. Dönemin ilerleyen aşamalarında birkaç gözlü dikdörtgen bir çıkıntıdan oluşur. Konut
bölgenin güney kesim leri giderek Çukurova ve ve depo olarak kullanılan bu yapıların girişi, çapları
12 m. ile 2,5 m. arasında değişen, yuvarlak planlı ana gözlüdür. Gerek mimari kalınnlan \r. gereksii diger
odadandır. Burada bazen ekmek lirınları ve ocaklar bulgular buranın tarım \u hay\anc;ılıkla uğrasan
bulunrnaklaj'dı; j andaki dikdörlgen planlı mekän- küçük bir küy topluİLiğuna ail olduğunu gösterir.
lar ise depo-silo olarak kullanılm ışlı. Türkiye
dışında Arpaçij^a, Hassuna, Yarımtepe, Тере Gavra H a la f Ç a n a k Ç ö m le k le ri
ve Çağar Bazar gibi merkezlerde karşılaşılan bu
Başlangıçtan sonuna değin büyük bir homojenlik
lürde yapıların dağılımı tholos geleneğinin batıda 'ə ’ ° ;
gösteren bu kültürün en dikkat çekici yanı çömlek- S5<
Fırat ve doğuda Dicle ile sınırlanan bölgede merkez- ı® ö ^
çilikte karşılaşılan gelişmiş bir leknikle, çok nuıkli
lendiğini ortaya koyar. T oroslar'ın kuzeyinde
bezeme anlayışıdır. İki gözlü çömlekçi iirmlarında
görülmej'en ve günüm üz Harran evierini anımsatan
pişirilmiş ve zarif desenlerle bezenmis 1lalal'bın ah ­
bu türde qapılara Güneydoğu Anadolu'da, Siverek
ları üç ana ovreye a\ rılm aktadır: Frken evrede
yakınlarındaki Nevali Çori'nin geç tabakaları ile
Gaziantep'in Nizip ilçesi yakınındaki Turluhöyük, kapların çoğu küçük boyutlu ve keskin prolillidir.
Kargamış yakınındaki Yunus, Fıstıklıhöyük, Şanlı- Düz dipli ve basit ağız kenarları dışa çekik çanaklar
urfa yakınlarındaki Kurbanhöyük, Diyarbakır'ın sevilerek kullanılır. Kayısı renkte zemin üzerine
Ergani ilçesi yakınlarındaki Grikihaciyan, Kahra- kırmızı ya da siyah boyayla bezenmiş \e son derece
m anm araş'ta Domuztepe ve Amik Ovası'nda Teli parlak bir dış görünüm e sahiptirler. Bezemeler
Kurdu'da rastlanmıştır. arasında, içi kafesli baklava dilimleri, dikey ve \ atay
çizgi grupları ile başta boğa kal'ası olmak üzere,
hayvan ve insanları içeren türlü nalüralist moliller
T h o lo s lu b ir köy: Ç avi T a r la s ı
egemendir. Orta evrede çömlekçilik teknik açıdan /
Güneydoğu A nadolu'da tholoslu Halaf dönemi daha gelişmiştir; krem renkte bir astarla birlikte
yerleşmelerinden biri de Siverek yakınlarındaki dışa çekik ağız kenarlı ve gayet keskin profilli biçim-
Çavi Tarlası'dır. Burası 1983-84 yıllarında Alwo von ler ortaya çıkar. Çok yajgın olan boğa başı motifleri
Wickede ve Adnan Mısır tarafından kazılmıştır. bir yana, natüralist bezeme yerini tekstil desenlerini
Fırat'a dökülen bir derenin kenarında ve alçak bir a n ım sa ta n çok d ah a stilize motillere bırakır. (ieç
tepe üzerindeki j'erleşim yeri 140 x 120 m. boyut- evrede ise göbeğinde rozet ve m alta haçı motilleri
larındadır. 5 tabaka halindeki yerleşme }^erinde 13 bulunan büyük ve çok renkli tabaklar dikkat çeki-
büyük tholos açığa çıkanlmıştır. Taş temel ve kerpiç cidir.
bloklarla yapılan duvarlar 0,50-0,70 m. kalınlı-
ğındadır. Çapları 5,50 ile 2,50 arasında değişmekte-
dir. Yuvarlak odalar ocaklıdır ve yapının oturulan
V an G ö lü K ıy ıs m d a B ir T ic a r i
kesimini oluşturur, giriş de bu mekändandır. Каге İs ta s y o n : T ilk ite p e
ya da dikdörtgen planlı yan oda ise silo olarak iyi düzenlenmiş bir ticari sistemi olan Halaf kültürü
k u llanılm ıştır. B unlar bazen tek bazen de çok to p lu lu k la rı g en iş b ir coğrafi a lan ü z e rin d e

84
Yakıl irin tcvck kuliammı
hcil.'ı O rfj vc Do;>u Karadeniz.
Anjdolu ilc 'ı'.ıkmdoAu’d.i
Vciygındır. Kcjkulu oK.ı bil<“ 0
® сз
Do^u A/ı.ifiolu'fici te/('k.
pişirmede oduıukın ddhi)
çok lercih edilir. (,'ипки
yavaş yavaş u/un /aman Tülime|v
yanar ve tutarlı bir ibi л Kulu^jığı* ç- *КопЈсшерс
V 1
sağlar, bu, ekmek C? Dc^iniKMiiopc *
pişirmede aranan bir S.IDb.ll •
Snkı,;ıj:o/iı •
özGİliktir. Ayrıc.t büyükbaş 1;-|кЧкглГ. •. •
0 Yunıukicpc •nırsi;; liLI-nr.k, O Pi'-dcluc|v
hayvanlarm ^jisliğinin
külaylıkla tofjlafiabdnifsi
l(.4rknrJıI ä'" Э Aıpaçu.ı *1
Ilan'nı.ını
ayrı bir tcrc ih konu^udur.
Akdeniz
Van yakınlarmdaki, Erkcn Ras Şuınm Nu/i

Tunç Çağı'ndan beri


'l'cll \I;tüldimr
yerleşmelere sahne (dan
9 Ç o ^ Mami
Karagündü/ l-l()yüğü
üzcrindüki günümü/ д Klialajc'.

evlerinde kullanılmak
üzere istiflenmiş, Tell Usaır •
yoresel olarak “kalak"
denen tezek yığınları oUnık
(ya/7 sayta, alt). ı roll ol Olvvd
e Ur
Oheyd çanak çrjmleği ı
Ifrıdıı
tormları bir arada
görülüyor (alltaki sütun
ve yan sayt'a-saf> sütun).
Obeyd kültürü yayılım alanı

(icaret yapabiiecek clurumda3^dı. Sözgelimi Doğu A ltin o v a 'd a B ir Köy: T ü lin te p e


Anadolu'da Van Gölü'nün doğu ki3usı üzerindeki, Bugün Keban Baraj Gölü'nün suları altında kalan
İ3İr tür ticaret kolonisi olarak nitelenen Tilkitepe Tülintepe, sistematik kazılar sayesinde en ixi
olasılıkla Mezopotam3^aVa 3^apılan obsid3'en dcared tanınan 3'erleşmelerdendir. Buradaki kazı 1971-1974
açısından Nemrut ve Süplıan gibi казтакЈага yılları arasında Ufuk Esin ve Güven Arsebük
3 akınlığı nedeniyle önenı laşımış oImali3^dı. Bugün tarafından 3^apılmıştır. 2500 m^'lik bir alana
Van kenl nıerkezinde, havaaJanı sahası içinde 3'ayılmış olan höyüğün en iyi araştırılmış 2. tabakası
kalnıış olan bu küçük hÖ3'ükte 1937 yılında Edward Halaf-Obeyd geçiş evresiyle çağdaştır. Bu dönenıde
В. Eeillv, I939'da da Kirsopp ve Silva Lake kazilar 3^erleşnıe 180 kişilik nüfusuyla, 30-35 hanelik bir
yapnıışlır. köy görününıündedir. Dışa karşı hiçbir korunnıa
4 tabakası bulunan höyüğün en alttaki И1. önleınine gerek duyulmamış olan bu köyün, taş
temelsiz doğrudan doğruya kerpiç duvarlı ve
labakasında ele geçirilen çanak çömlekler tümüyle
dikdörtgen planlı yapılan iki odalı з^а da çok
llalaf küllürünün özelliklerini taşır. Çanak çönılek
odalıdır. Tholoslar hiç kullanılmamıştır. Yapı birim-
ve çok sa3uda obsidyen alele karşılık buradaki
leri kimi kesimlerde yoğunlaşarak mahalleler
nüniari konusunda lıemen hiçbir şey bilinmez. Çok oluşturur. Aralarda sokaklar, ax'lular ve açık alanlar
küçük bir nülüsu banndırdığı anlaşılan Tilkitepe, bırakılmıştır. Açık alanlarda ortak kullanılabilen
bu kültürün kuzevdoğu sınır noktasında yer alır. büyük fırınlar ve ocaklar bulunmaktadır. Pişmiş
Halal’kültürünün, en uçtaki Tilkitepe'den başla- topraktan kadın idolleri bir ev küllünün varlığına
\arak, Van Gölü'nün batısındaki Muş Ovası'ndan, işaret edİ3'Or olmalıdır. Çanak çömlekleri açısından
>>>•» İdazığ'ın K oxanoılar ilçesi 3 ak m ın d ak i Çınaz Orta ve Geç Halaf evreleriyle ilişki içinde olan
llöxük'e U' nibaud Aliınoxa'daki Koruculepe, Tülintepe'do parlak boya bezemeli llalaf tiiıicrinin
t ’a\ box'u \'(з 'l’ülinlepe'xxj doğru uzan hal üzerinde xanında Obeyd türü bo\a bezokli kaplar da ele
vauldığı anlaşılnıaktadır Güneydoğu Anadolu'daki gecirilmişlir.
en önenıli verleşnie ytjrkjri arasında ise -3 ukarıda
sayılanlara ek o larak - İslälıiye ovasındaki Sakça- O beyd K ü ltü r ü
gözü, A dıyanian y ak ın la rm d a k i Sam sal, Kilis Kalkolitik (.’ağ'ıiL ilerkixen aşamalarmda Doğu ve
3akınlanndaki Karganıış v(i llarran ü \ası lıöyük- Güneydoğu .Anadolu'da da nülüs anmıştır. Van,
lerinin adlan sayılabilir. Muş, 1‘,'rzonjm, Bav hurl \e Kars gibi kendi içine
D e ğ ir m e n te p e

M alatya'nın 24 km. kuzeydoğusunda, Fırat'ın balı sekilerine kurulm uş 125 x 200 m. b o y u tlan n d a ve
4,5 m. yüksekliğinde bir höyüklür. 1978-1986 yıllan arasında Aşağı Fırat Projesi kapsam ında Ufuk Esin
tarafından kazılan höyükte geniş çapla bir Obeyd dönemi j^erleşmesi orlaya çıkanlmış, iskänın kesinlilerle
Orla Demir Çağı'na dek sürdüğü anlaşılmışlır. Obeyd kültürünün en iyi örnekleri 7. labakada ele geçiril-
mişlir. Bilişik düzenli evlerden oluşan mim ari, orlada bir avlu ile yan laraflarında iki kanallan oluşan
slandari bir plan şeması üzerine kurulm uşlur. Ocak, landır, sunak ve duvar resimleri gibi öğelere sahip orla
avlularda çömlekler içine gömüler yapılmışlır. Avluların kenarında bulunan depolarda çok sayıda mühür,
m ühür baskısı ve yıldız biçimli mikrolil aleller ile fırınların yakınında bulunan bakir cüruflan, yerleşmede
gelişkin bir licarelin varlığını kanıllar. Ticari örgüllenmenin dini ve idari olorile ile de ilişkili olduğu
düşünülmekledir.
Dönemin licari islasyonlarından olduğu anlaşılan yerleşmede bakir madenciliği yüksek düzeydedir.
Ergani ve Keban yalaklarından yararlanan Değirmenlepeliler, güneydeki halklara bakir ihraç elmiş
olmalıdırlar. Mezopolamya'daki Tbpe Gavra geleneğine yakın bir biçeme sahip m ühürler ise alınan salılan
malların içine konduğu çuval, sepel, kap kacak gibi muhafazaları dam galam akla kullanılmışlardır.

Uzun dikdörtgen Ыг
salonun iki uzun
kenanna sıralanan
ufak mekänlardan
oluşan ve "üç parçalı
yapı" olarak
adlandırılan yapı
şemasına göre
biçimlenmiş,
Fırat kıyısındaki
Değirmentepe
yerleşmesinin planı
(orta).
Değirmentepe Kalkolitik Çağ'da
Kalkolitik Çağ kerpiç Değirmentepe'de
mimarisi havadan bebeklerin başı çeşitli
görünümü (sol alt). yönlerde sarğılarla sıkıca
Değirmentepe'den sarılıyor, böylelikle henüz
Güney Mezopotamya çok ince ve kemikleşme
Obeyd geleneğinde sürecini tamamlayamamış
çanak çömlek (sağ alt). olan kafatasının biçimi
deforme ediliyordu.
Bu işlem yalnızca
kız çocuklarına
uygulamyordu (üst).
kapanık bölgelere karşılık, Elazığ-Malatya } öresi,
önceden olduğu gibi, bu dönemde de günejdi kültür-
lerle sıkı ilişkilerini sürdürüyordu. Ancak artık
güneyin egenıen kültürü Halafın 3'erini Obe}^d
Kültürü almıştı.
Mezopotamj^a prehistor3'asında 3eni \-e en önem-
li evreyi oluşturan ОЬез^ Kültürü, adını. Güney
Mezopolantya'daki, ilk kez orta3^a çıkanldığı ОЬез й
Höyüğü'nden (Tfell el Ubeyd з^а da 0be3 d) almak-
tadır. Tüm Mezopotamya ve çevresinin ilk birleşik
uygarlığını oluşturan bu kültür Sümer medenİ3-eti-
nin temellerinin atıldığı уерз-еп! bir dönemin baş­
lanğıcıdır. Kökleri M.Ö. 5900 зпПагша değin uzanır;
ancak Güneydoğu Anadolu'yu etkisi altına alışı
daha sonraki bir gelişimin sonucudur. Yoğun sula-
macılık ile artan nüfus M.Ö. 5000 yıllarında kuze3e
doğru 3^ayılarak Halaf uygarlığına son vermiş
görünür. Kuzey Obeyd denen bu geç e\Tede kültürün
3^ayılım alanı, kuzeyde yine Malat3^a-Elazığ bölgele-
rine değin uzanıyordu/ kuzeybatıda Adn aman ve
Mersin ile güne3İndeki Amik Ovası da baüdaki sının
meydana getirİ3^rlardı/ doğuda Zagroslar ve hatta
kuze3^doğuda Urmİ3^e Gölü'nün güney kıyıları da bu
kültürün etki alanı içine girmişti.
Tfeknik olarak gelişmiş olsa bile hälä elde biçim-
lendirilen ОЬез^ çömlekleri artistik etki açısmdan
Halaf takilerden oldukça gerİ3di. Açık renk zemine
козпл renk Ьоз^а ile yapılmış basit geometrik motifler
içeren bu kaplar bazen açkılanmış, bazense з^1ш
bırakılnuştır. Pembe ya da devetÜ3dı zemin üzerine en
Değirmentepe'de bulunmuş kil üstüne damğa mühür çok kullanılan renkler sİ3^ah, 3^eşil ve kahverengidir.
basktları (bulle) (üst) ve sabun taşından damğa mühürler Obeyd Kültürü'nün Doğu ve Güne3doğu Anado-
(orta ve alt). Ticaret ve mülkiyetin simgesi sayılan bu lu'daki önde gelen merkezleri arasında Malatya
mühürler üzerine, çakmaktaşından minik kalemlerle yakınlarındaki Kuluşağı-İkizhöyük, Keban 3^öresinde
geometrik, şematik hayvan (kartal, yılan vb.) ve bitki Korucutepe В, Tülintepe (1-5), Tfepecik, Çayb03oı ve
motifleri kazınmıştır. Minik çakmaktaşı kalem ve Norşuntepe, Van bölgesinde Tilkitepe II, Şanlıurfa
kazıyıcılar (sol). ilinin Siverek ilçesi yakınındaki Hassekhöyük,
Kurbanhöyük, Nizip yakınlarındaki TurIuhÖ3mk,
Bozova yakınındaki Lidar ve Samsat; İslähiye
Ovasında da Sakçagözü (Cobahöyük), Gedikli ve
Tilmenhöyük'ün adları sayılabilir.

F ıra t K ıy ıs ın d a b ir tü c c a r k a sab a sı:


D e ğ irm e n te p e
Anadolu'da Kalkolitik Dönem'in Obeyd evresine
ilişkin en geniş çaplı incelenmiş merkez Fırat
kıyısındaki Değirmentepe'nin 7 tabakasıdır. Bitişik
düzenli yapı külliyelerinden oluşan bu merkez, yapı
birimlerinin dış duvarlannı da oluşturan bir duvarla
çevriliydi. Birbirlerinden avlu ya da ara sokaklarla
ayrılan külliyelerin ortasında, duvarları beyaz sıva
üzerine turuncu ve koyu kah\^erengi boyayla
yapılmış benek, stilize güneş vb ağaç motifleri içeren
dörtgen panolar halindeki resimlerle Ixızeli, içinde
sunak, sunak masası, anıtsal fırın \в adak çukurları
bulunan tapınak niteliğinde genişçe birer salon
bulunuyordu. Biri 10 x 3,5 m. boyutlanrıda olan
tiikdörtgen planlı bu salonun içindeki sunak

87
masasının üzeri ve çevresi turuncu renkli bir boya donanımları olan bir ana oda bulunm aklaulı. Bu
maddesiyle kaplıydı; adak çukurunun ve fırının odaların arka duvarını oluşturan sur üzehndi' ınaz-
çevresindeyse yoğun olarak yanmış hayvan kemik- gal görünüm lü iki pencere açıklığı bırakılmışlı.
leri bulunuyordu. Tüm bu kanıllar söz konusu llışla, meydana açılan kesimde ise etrali d in arlarla
salonların törensel bir işlevi olduğunu gösterir. çevrili bir aviuya yer verilrnişti. İlk \apıldığında
Sayılan altıyı bulan bu türde kutsal salonların odalar birer kapıyla birbirine bağlanm ışlarsa da ' ı UnUl kt l ' I H' W ' l . t . ı h . ı k j
etrafında, işlik, oturma ve depo amaclarına yönelik sonradan örülerek köreltilmişlerdir. Girişin güneyin- k. lll' Sİn(U' İ K i l u n n n 1)0\ <1

mekänlar yer alıyordu. Ortada bir salon ve iki uzun l)(.vonu‘ li (^апак
de, bazen "yönetici ikametgähı" olarak tanım lanan
ı/M iıU 'kkT u;>n.
yanlarda dizi halindeki odalardan olusan bu düzen- bir yapı yer alıyordu. Kale içindeki öteki e\ lerden
1чииқа\'1П V I.
leme üç parçalı plan (tripcirül) özelliklerini gösterir. daha farklı bir anlayışla inşa olunmuş ve kısmen t.lirik a sın d a ortas a
Bu türde mimari Obeyd Kültürü'ne özgüdür. kazılmış bulunan bu kompleks, ortada, içinde fırın ^ ıfa n la n Скч; K a lk o litik
Yoğun bir bakir üretiminin yapıldığı Değirmente- bulunan dikdörtgen planlı bir avlu ile bunun her iki ÇaÇt voı U'ijiııosi,
pe'de bulunan taştan damğa mühürler, m ühür yanındaki odalardan oluşuyordu. Obeyd kültürü- p lanlan arak inşa
nün tipik elem anları arasın d a yer alan bu türde c'clilmiştir. ^erloşnн'nin
baskılı kap kapamaları ve bulleler Kalkolitik Çağ'da
m erkezindoki van vana
burasının Anadolu, Kuzey Mezopotam^^a ve Suriye üç parçalı yapılar Y um uktepe'nin m im aride de
iki In iy iik vap ının
ile ilişkiler kurabilmiş ufak çaplı bir ticaret merkezi M ezopotamya etkisi altında olduğunu gösterir. li(‘V t'vi (л\) \ c'
olduğunu; gelişmiş bif toplumsal yaşamın varlığını Olasılıkla Konya O vası'ndan kalkıp K aram an tapınak (Ш o kkıgu
ve egemen sosyal sımlların belirmeye başladığını düzlüğü ve Göksu Vadisi (Sertavul Geçidi) yoluyla sa n ılır. Uc; i’ irışi
ortaya koymuştur. Ekonomik açıdan ileri bir tarım Çukurova'ya varan göçmenlerce kurulm uş olan bu bulunan ycrleşm en in
ve hayvancılığın y an ın d a, yoğun b ir ticaret kale, uzunca denilebilecek bir süre kullanıldıktan yuvresi bir surla
ç e v rilm cm iş, ancak
uğraşının sürdürüldüğü Değirmentepe'de, kent sonra, yaklaşık olarak M.Ö. 4300 yıllarında yakılıp ya p ıla rın dış d u sa rla n
öncüsü uygarlık düzeyini yansıtan bir toplum düze- yıkıldı. Bununla birlikte kısa süre sonra yeniden b dişik inşa edilerek
nine varılmış olduğu da anlaşılmaktadır. kuruldu. Obeyd Kültürü giderek artan etkilerini yt'rk'şmc* korum a altına
sürdürüyordu. Bu dönemde Y umuktepe'nin XIV. ve alın m ıştır (a/P.

G ü ç lü B ir K ale: Y u m u k te p e XVI
Güney Anadolu'da Obeyd Kültürü etkileri Amik
Ovası ile Çukurova'ya değin yayılmıştı. Bu gelişmele-
rin en iyi incelenebildiği yer Mersin/Yumuktepe'dir.
Ünceleri Halaf Kültürü'nün etkisi altına girmiş görü-
nen Yumuktepe XVI. tabaka yerleşmesi sırasında
(M.Ö. 50Ü0/490Ü) güçlü bir kale durum una dönüş-
türüldü. Kimi yönleriyle Hacılar Tdekine benze-
mekle birlikte, ondan bir hayli gelişkin özellikler
gösteren bu kale yaklaşık 50-60 m. çapındadır. 1,5 m.
kalınlığındaki savunma duvarı taş temel üzerine
kerpiç bloklarla yapılmıştır. Kaleye 1.8 m. genişli-
ğindeki bir geçitle girilebilmekteydi. Geçit iki
yanındaki, içinde birer nöbetçi odası bulunan iki
kuleyle korunma altına alınmıştı. İçte, ortada büyük
bir meydan yer alıyordu. Sura yaşlanmış ve her biri
ortadaki meydana açılan evler ise iki bölümden
oluşuyordu; İçte, öğütme işlerinin yapıldığı seki,
lahıl depolama yeri ve ev içi hizmetlere yönelik öteki

88
\erlesme \eri saxunmalı yüksek yerlere doğıu
kaum^i, \nnımKİii \ iıu! pck çük küllür arasında
pa\ lasılmıslı.

B atı ve K uzeybalı A n a d o lu
Canakkale Boğazı yoresi ilk kez bu dönemde
yerleşmelere sahne olmaya başlamışlı. Troia'nm
7 km. baiısındaki Beşik-Si\ rilepe ile 5 km. kuzeybalı-
sındaki Kumlepe (1.Л-1В) hö\ ükleri en erken yerleş­
me yerleridir. Bunlardan ilki Mantred Kortmann
(198^-87); ikincisi\se l.VV. Sııeıiing (1934) larafından
kazılmışlır. Gri, kah\en;ngi \e siyah renkle açkılı
çanak çömlek kullanan bu iki yerleşme yerinde laş
alel endüsirisi pek lazla gelişmemis, bunların \erine
madeni aleiler kullamimaya başlamışlır. Besin
ekonomisi niidye \e isiiridye gibi deniz ürünleriyle
ilişkilidir. Bonemin sonlanna doğru kurulmuş olan
Kumlepe IB Orla Anadolu ile iliskiler gelişlirmiş ve
giderek Troia l küliürünün orlaxa çıkmasına yol
açmışiır. Bu küllürün en belirgin özelliği koyu yüzlü
açkılı ağız kenan kalınlaşıırılmış ve ağız kenan
ahında çogu kez yaia\ kahai'ik \e delikli luiamağı
olan çanaklardır.

XIII. labakalan bir kez daha kale lıaline getirilmiş Gec Kalkolilik (.ağ'da Balı .Xnadoludaki en dikkal
Yumuklepe'nin olm akla birlikle sonuçta yıkımclan kurlulabilmis çekici yerleşme yeri, Denizli ilinin Çixril ilcesi
XVI. labakasmcla da yakınındaki Beycesulian'dır. Burada 1954 ve 1959
değillerdir. Dönemin sonlarına ail olan XII. yapı kalı
Kuruçay'clakine benzer yılları arasında Seion l.loyd ve James Mellaari
bir savunma sistemi
iki evreye ayrılır. B unlardan eskisinde (XlIB)
kazılar yapmışiır. Höxüğün önemi kesimisiz xapı
geliştirilmişlir. Konutlar Çukurova'daki Obeyd elkisi son bulmakladır. Bunu
kalları içermesinden kaynaklanır.
kerpiç şurlara dayanarak izlej^en tabakada (XIIA) ise bölgeye \'abancı olan,
inşa edilmiştir. Girişin siyah renk açkılı zemin üzerine beyaz boya bezemeii Balı Anadolu'ya bu çağın baslarında gelen ilk
güneyindeki üq parc,alı bir çanak çömlek lürü orlaya çıkar. Çukurova'nm göçmenler Beycesullan'da yerleşmelerini ana lopra-
büyük yapımn idari ğm üzerine kurdular xe böylelikle de 20 yapı kalı
doğuşunda görülmeyen bu yeni elkinin geliş Mİnü
bir işlevi olduğu (Xh-XX) box unca sürecek (М.С). 3800-3300) kesinii-
clüşünülebibr Göksu vadisi yoluyla Konya ()\ ası'dır. Buna karsılık
söz konusu çağda. Tarsus dahil ohnak üzere siz bir iskaııı başlallılar. Bu yeni halk göçebe değildi.
(sol üst). Kuruqay
Höyüğü'nün Çukurox a'nm doğuşu hala, bii\ ük gapla doğu elkisi Tarımı, hayxancılığı х^е dokumacılığı biliyoıiardı.
Geç Kalkolilik Çağ allındaydı. Kerpiçten yapılmış ince-uzun dikdörlgen planlı,
ycrleşnıesinde bu Iu na tt lek odalı xe düz damlı exlerde yaşıyorlardı. Kısa
boya bezcMiıelı pişmiij Geç .\eoliiik ve Erken Kalkolilik çağlardan larallarındaki, zaman zaman sundurmalı kapılarla
toprak heykeU iğitı baslayarak köy m im arisinde\erleşim planlaniası \e ax lulara açılan bu exierde ocaklar, ambarlar, bazen
önc eki dönemdekilere \apim leknikleri ağısından kimi değişiklikler orlaya de sekilere yer xerilmişii. Bebekler kaplar içinde oda
göre olduk(,a stilize çıklı. 7. binyıhn küçük çihçi köyleri yerini bazen labanlarının allma, yelişkinler ise yerleşme alanı
olduğu dikkal c^ekivoı kalın sa \u n m a duvarh yerleşmelere bıraklı. Bu
(sol üst).
dışmdaki mezarlıklara gömülmüşlü. Dinsel inanış­
gelişiın sosyal yapımn, ekonominin ve yeni yeni ları konusunda fazla bilgi yoklur. Konullar arasında
belirmeye b aşla \a n yönelici sınıllaıia beraber herhangi bir kulsal yapıya rasllanmamışlır. Figü-
yerleşme hiyerarşisinin değişmekle olduğunu düşün­ rinler çok az sayıdadır. Dönemin sonlarında orlaya
dürür. .^ncak henüz elil bir yönelici sınılin \ arlığını çıkan slilize gövdeli mermerden bir idol lürü, bir
göslerecek hiçbir belirti yoklur. Toplumlar daha soııraki Erken 3’unç Çağı'nın soyul figüriıılerine
eşillikçi bir düzen içinde görülürler. geçişi belirlemesi açısından dikkal çekicidir. Hälä
volkanik cam (obsidyen) kullanan bu insanlar
kaynak olarak daha çok Ege Denizi'ndeki Melos
Geç Kalkolilik Çağ Adası'ndaki yalaklardan yararlanıyorlardı. Bunun­
М.Г). 4Г)1)0 yıllarına doğru Anadolu olasılıkla kuzey- la birlikle ilk kez olarak bakırdan aleiler de yaşamı
balıdan, Balkanlar ve Boğazlar üzerinden gelen kolaylaşlırmaya başlamışlı. Çömlekçilikttv Erken
birtakım göçmenlerin yerleşmelerine sahne olmuş Kalkolilik dönemin özenli xe ince boyalı kaplanna
\i'. nüliıs giderek arim ış; balı kesiminde kimi kıyasla belirgin bir farklılaşma orlaya çıkmışlı.
k a rışık lık la r ve b u n u n la ilgili görülen k ü llü r Gayel ağır xe hanlal biçinıler içeren bu çanak çömlek
(arklılaşmaları orlaya çıkmaya başlamışlır. Hayvan- lürü siyah açkılı zemin üzerine mal beyaz boya ile
cılığın ön plana çıkmaya başladığı bu çağda bir kisim 3'apılmış koşul çizgili bezemeleriyie dikkal çekicidir.

89
Bu Шг bezeme batıda Sisam, İstanköy ve Limni gibi
adalar, Manisa-Akhisar yöresi, güneydoğuda da Can
Hasan I ve Mersin'deki Yumuktepe'ye (Xlla) değin
yayılmıştır. Dönemin yeniliklerinden bir başkası da
hayvan başlarını taklit eden, boynuz biçimli
kulpları olan çanaklardır.
Batı Anadolu'da yeni gelen göçmenlerin yerleş-
melerine sahne olmuş bir başka j'erleşme yeri de
A phrodisias'tır. A phrodisias Aydın ili, Karacasu
ilçesinin Geyre köyü yakınlarındadır. 1967-1983 kullanılmadığı bu çanak çömlekler g apını ve biçim
yılları arasında Kenan Erim başkanlığında kazılmış- yönünden Beycesultan'dakilerden daba eski görü-
tır. Burada Klasik Çağ kentinin güney ve güney- nümlüdürler. C14 belirlemelerine göre Kuruçay'daki
doğusundaki Akropolis ve Pekmez höyüklerinde Geç Kalkolitik Çağ jerleşm esi M.Ü. 38ÜÜ-32ÜÜ yılları
Geç Kalkolitik Çağ'dan Erken Tunç Çağı'na doğru arasına tariblenir.
giden yerleşmeler ortaya çıkarılmıştın
O rta v e K u zey A n a d o lu
G ö ller Y ö re si Erken K alkolitik Ç ağ'ın s o n la rın d a n ilib aren ,
Bilindiği üzere Göller Y öresi'ndeki yerleşm e A nadolu'nun özellikle batı kesim inde bissedilen
yerleri Erken Kalkolitik Dönem'in sonlarında bir yeni nüfus bareketleri elkilerini Orta ve Kuzey
istilaya uğrayarak ıssızlaşmıştı. Bu felaketten bir Anadolu'da da göstermiş; nülüsla koşut olarak
süre sonra yerleşme yerleri yeniden iskän olunmaya yerleşm elerin sayısında da artış olm uştur. Orta Samsun yakınındaki
başladı. Söz konusu istiladan bir süre sonra, tümüyle Anadolu'da, A nkara yakm larm daki Yazırböyük, İkiztepe yerleşmesinde
yeni bir anlayışla k u ru la n en erken yerleşm e Eskişebir-Sejdtgazi'de Küllüoba, Kırşebir yöresindeki ele geçen maden eserler
Gec; Kalkolitik Çağ
yerlerinden biri K uruçayün 6A tabakasıdır. Bir Hasböyük, Aksaray'da Gelveri, Çorum yakınındaki
(GKÇ)'dan başlayarak
kasaba g ö rü n ü m ü n d e k i bu yerleşm e, kısm en Kuşsaray, Alacaböyük ve Büyük Güllücek, Tokat madenciliğin yörede ne
yapıların з^ап yana ve ileri geri dizilmesi ile, kısmen yakınındaki Kayapınar ve Alişar, Sam sun yakmla- denli gelişkin olduğunu
de taş ve kerpiçten duvarlarla korunm a altına rındaki İkiztepe bu yen\ dönemde Anadolu'ya yayıl- ortaya koyar. Bakırdan
alınmıştır. Dikdörtgen planlı ve tek odalı evler genel- таз^а başlayan Kuzey Ege ve Balkan etkili kültürün üretilmiş olta kancası
likle аупк düzendedir. Ortadaki iki evin kasabanın temsilcilerindendir. B unlardan Y azırböyük'te o rta ­ balıkçılığm önemli
"bey"ine ait olduğu düşünülmüştür. Yine bu orta ya çıkarılan taş ve kerpiç mimari örnekleri Orta ve geçim kaynaklarından
biri olduğunu gösteren
kesim deki bir yapı ise "tapınak" o larak nitelenir. Batı Anadolu geleneklerinin varlığına işaret eder.
buİLintulardan.
5 x 7 m.'lik tapınak tek odalıdır. Çatısı iki ahşap Buna karşılık siyab ya da koyu gri renk z^min üzeri- Çitt sarmallı pandantif
direkle desteklenmiştir. Tabanına basır serili olan ne beyaz boya ile j^apılmış geometrik bezemeler ve ise Erken Tunç Çağı'nın
odanın ortasında kerpiç stelli bir ocak/sunak, kazıma motiflerin içine bej^az macun doldurularak yaygın sembollerinden
bu n un gerisinde de tablalı bir fırın ve ocak ile ienkrüstasyon) bezenmiş çanak çömlekler ise Маке- olan spiral motifinin
dikdörtgen planlı pişmiş toprak bir m asa vardır. donia, Тгакз^а ve Balkan kültürlerini anımsabr. kökenlerinin GKÇ'a
Çocuklar evlerin tabanları altına çömlekler içinde dayandığını gösteriyor
(sağ üst). Aksaray
göm ülm üş, ölü a rm a ğ a n ı b ırakılm am ıştır. Bu O rta K a ra d e n iz 'd e b i r kö y : İ k iz te p e yakmlarmdaki Yüksek
dönemde ilk kez ergitilmiş bakırdan m ızrak ucu, Kilise/Gelveri
İlk kez Geç Kalkolitik Çağ'da iskän edilm iş (III.
bıçak, balta-keski ve iğne gibi dökme aletler ortaya yerleşmesinde bulunan
tabaka) ve en iyi araştırılm ış yerleşmelerden biri
çıkar. Bunlar Anadolu'nun en eski gerçek madencilik çizi bezemeli çanak,
olan Sam sun y ak m larm d ak i İkiztepe'de yapılar dönemin yaygın çanak
ürünleridir. Böylelikle Kuruçay'da iyi örgütlenmiş
tüm üyle abşap olduğundan, temel duv arlarm m çömlek geleneğinin bir
bir toplumun yaşadığı ve bir yönetici sinifin belirme-
sap tan m ası m ü m k ü n olm am ıştır, an cak taban temsilcisi (sağ alt).
ye başladığı anlaşılmaktadır.
Bu kasabada kullanılan çanak çömlek de eskinin
aksine tek renkli ve kabadır. Erken Kalkolitik
Çağ'daki özenli ve ince boyalı kaplardan büyük
oranda farklı olan Geç Kalkolitik Dönem çanak
çömleği A nadolu'dan bilinm eyen b ir geleneği
yansıtmaktadır. Kimileri Beycesultan'dakileri andı­
ran yepyeni biçimler çoğunluktadır. Koyu gri-si^^ah
ya da kahverengi kaplar genellikle kaba ve gevrek
pişirilm iştir. Killerine irice sam an ve m ineral
katılmış olan kaplardan büyük bir bölümü, bardak
ve m aşrapa gibi küçük boylulardır. En ilginç biçim-
lerden biri ise, normal bir kulbu olmasına karşın,
bunun karşısına iri bir tutam ağın yerleştirilmiş
olduğu çömleklerdir. Beyaz boya bezem enin biç

90
A rsla n tep e
еу=л, r - , , - ' \ \ . * .

'. ■- ^ ^ ' I ''

ТлЬака VI A (M.Ö. 3 300-3000) saray kom()leksi, \М В


(M.Ö. 3000) "hey me/arı" ve VII (M.Ö. 3000-2000) yapılan
[jlanda görülüyor (sağ üsf). Ü/erincle Gcc; Uruk stiliıuie lıir
şilindir nıijhür baskısı bulunan hullc (so/ usO. VI Д tabakasında
bulunan mcvvclik adı verilen kap tormu çarkta bicjmlcndırilmi'j
bir çanak vt* pencLMuli bir kaicUnien oluşmakl.ı (s.jğ а/П. ВЕ^ MEZAKI
ETC II döneminde (,anak qömlck gelcnoğinin değiifliği
anlaşılıyor (so/ <»/().

Malai\ ti il morkezinin km. ku'/o\ inrlo, Hski Malat>'a (Batial (iazi) yakıııınciaki ü rd u /u movkiimio yar alan
\ I 0 tahakasm .ı ait
h(i\ük XnadoİL! arkeolojisinin on dikkal ookioi ınorkozlorindondir. 19B8 yıllarm da L. HcjlaporUc
"bt'v ım Vvin" iyin
1948-48 arasında C. Slıadfor, 198^-88 arasında Sah aloro Bu^lisi, 1984-89 arasında Alba l’almiori, 1990'dan Vti\ .11 lak bır yukuı
bu yana da Marcoiia Frangipano taralindan kazılıyor. Son yıllarda yapılan çalışmalarla Goç Kalkoliıik Ca.Q'a k a /'ln u s м.> (lıkk'm osıno
dok goriyo giden kosinlisiz bir larihöncosi yorleşimin olduğu anlaşılan böyük, öncelori \4Ö. I. biın ılda bir V(M luştıı ilun iri (л^
(Jeç Hilil keni devlelinin başkenti vo M.Ö. 1. yüzyılda bir koma lejyonu karargähı olduğu için ilgı çokmişii. lu\ bakırla dikclottgon bir
!-ancluka nlu-;.Uıi4ilnui:j.
M.Ö. Z. \e 1. binyılda İVIaldiya, Maliliya, Melid, Melidi, Malizi ve Milid gibi isimler alan konllo, 4. bin\ ılelan
,\l(v a ı aı nıağanlaı I \ч'
başlayarak yerel bir boyliğin kurulm uş olduğu anlaşılmakladır. Geç Kalkoliıik Çağ'da A nadolu'nun en erkon isk'.'lotin In ıiunltı durumu
saray kompleksleri burada (tabaka VII ve VIA) inşa olunmuşlur. \'IA tabakası bir saldın sonucu yıkıklıkian gdru lu\o ı ıv<r/ (/-? . Мг/<и'
sonra höyügün Transkalkasya kökenli veya Transkalkasya ile ilişkili i’a rklı bir elil kesime e\' sahipliği .11 'n .ıg .ıııla ı I .ıi.i^ ııultiki
mrı :;umu^ k.ıkm alı
yaplığı anlaşılmakladır. Tabaka VI B'ye ail "krali nıezar"da ele geçen maden bulunlular bölgede daha önce
lu iK m ı/!,ık LK l.ıı I ilu
bilinmeyen bir maden teknolojisinin eseridir Ayrıca gömü yapılıp mezar kapalıldıklan sonra iisi kısma \'1 Л s.ıı .ı\ inm kul^.ıl
bırakılmış olan 4 cesel Anadolu'da kurban edilerek öldürülm üş ilk insanlardır Arslanlepe'de izlenen bu n u'kanl.ıı ınd.ın bırm du
gelişmeler, Doğu AnadoluTum etnik yapışı ve larihsel gelişimi ile ilgili çok önemli ipuçları verm ektedir bulunm iüj gunui': kakm alı
kılıy 1.11 gı.‘ii'jk!'' ir i
m .ıd unuılık U'kniğınin
X'.ulıgın.ı i!>at4't udi\<>( ı
ı'bfi. Çok ■-'.ı\ ıd.ı yan.ık
Cdm k'k \ (■ >ilir к о К uvu
aıl y.u 1 liuğr'i İ! t.iş
b o iK Liklatm vam.
m cv.ırda <ırs(4iıklı b a k ıu k m A
bir kap: ah ın , gumü';. \ч-
gumü-j-bakıı alaşım ııu lan
l)ik.v.ık vu pa/ubvinliar
ık ’ dcktki spiral baijlı
giiınuş ığm lur (s(ı/ ( nt ( ) }
b u iu n n u lslu ı, Stuav
kom pleksinin g iıisin d r'kı
d u v .ırl.ın sıisleven k ırm ı/ı
boya de vaıırdnıiş bu
belindm, koınyıu u
ilalıi varlıklar okırak
dıiijuıuılcbıiiı (.s<iğ .ill).
92
H assek
H öyük
Ş anlıurfa ili, Siverek ilçesi y ak m lan n cla, F ırat'ın güney
kıyısına kurulm uş olan 350 x 150 m. boyullarındaki höyük
bugün Atatürk Baraj Gölü altında kalnııştır. 1978-86 yılları ara­
sında В. Hrouda ve M.R. Behnı-Blancke'nin yürüttüğü kazılarda
Geç Kalkolitik'ten Erken Tunç Çağı ll'nin sonuna dek kentleşme
sürecinin izlenebileceği bir dizi yerleşme ortaya çıkarılmıştır.
Mezopotamya ile sıkı kültürel ilişkiler içinde olan yerleşmenin
Fırat kıyısındaki Hassekhöyük Geç Uruk clönemi istasyonunun (tabaka V) Uruklu (erken Sümerli) tüccarlar tarafından kurulan bir koloni
yeniclen kurma cJenemesi {sol üst). Anadolu gelenekli parlak açkılı olduğu anlaşılmaktadır. Geç Uruk döneminde bir surla çevrilmiş
çömlekler (sol orta) ve Uruk kültürünün tipik sarkık emzikli testileri
olan sitadelde Güney Mezopotamya özelliği taşıyan üç-kanatlı
(sağ alt) V. tabaka buluntularından. Boynunda şilindir mühür baskısı
yapı çevresinde gelişen yapı kompleksi, idari birim, kabul
bulunan bir erzak küpü parçası ise ETÇ'na tarihleniyor. Üzerinde bir
sink yardımıyla omuzda taşınan küp görülüyor (sol orta). salonu, toplantı salonu, erzak deposu gibi işlevlere sahiptir.
Yapılar arasındaki avlu ve geçişler çakıllarla döşenerek süslen-
miştir. Surun dışında ise ufak bir aşağı şehir bulunm aktadır.
ETÇ'nda bu planın yerini iki katlı tek odalı yapılardan oluşan
bir yerleşme alır. Geç Uruk ve Cemdet Nasr dönemi çağdaşı
yerleşmenin Güney Mezopotamya ile bağlantılarm ı gösteren
önemli buluntular, hızlı çarkta biçimlendirilmiş yalın çanak
çömlek, kil mozaik çivileri, şilindir m ühürler ve m ühür baskıları
ile Kenani dilgi adı verilen uzun çakm aktaşı dilgilerdir. Bir
yanğınla son bulan yerleşme ETÇ'nın ardından ancak Roma
Dönemi'nde iskän görmüştür.

Geç Uruk Dönemi ticaret kolonisindeki evlerden kimilerinin


duvarları pişmiş topraktan konik mozaik çinileriyle bezen-
miştir. Kil mozaik çivileri ile pişmiş toprak köşe parçası (sol
alt). Çivilerin ve parçaların bulunuş durumundan, duvarların
öküz betimli frizlerle bezenmiş olduğu anlaşılıyor (sağ alt).

94
sıvaları izlenerek evlerin dikdörlgen planlı olduğu
Çakmakfaşmdan 20-25 cm. uzunluğunda ve 3-4 cm. ve alışap duvarların içten ve dıştan kalın bir kille
genişliğinde bıçaklara (sol) ilk bulundukları yere göre sıvandığı anlaşılabilmiştir. Duvarların, yörede
"Kenani dilgi" denir. Bunlar "çekirdek" denen kafa bugün de "çantı" olarak anılan teknikle (ağaç tom-
büyüklüğündeki çakmaktaşı kütlelerinden özel bir ruklarının birbiri üzerine j'erleştirilip geçmelerle
teknikle dilimler halinde kopartılarak çıkartılıyordu bağlanarak) inşa edildiği anlaşılmaktadır. Elde
(alt). Hassekhöyük'le Geç Uruk Çağı'na ait bir odada yapılmış gri ve siyah tonlardaki çanak çömlek
40 adef dilgi çekirdeği istitlenmiş durumda ele geçti genellikle yalındır; seyrek olarak kabartma, çizi ve
(en alı). Çekirdek ve dilgilerin sayıca çokluğu, baskı bezeıne}'e rastlanır. Balkan idollerini andıran
orak olarak kullanılan bu türde bıçaklarm, yassı bedenli, yuvarlak veya j^atık oval }mzlü,
Hassekhöyük'ten Fırat yoluyla güney bölgelerine kulakları küpe delikli kadın he3^kelcikleri ve alışap
ihraç edilmiş olabileceğini düşündürüyor. mimarisiyle İkiztepe III, Karadeniz yöresinin
geleneksel özelliklerini sergilen Bölgenin en erken
maden eserleri de burada bulunmuştur. Bakir süs,
dikiş ve olta iğneleri, bızlar, bilezikler, boncuklar ve
spiralli bir askı bu yörede Erken Tunç Çağı'nın
sonlarına dek sürecek madencilik geleneğinin en
erken temsilcileridir.

D oğu A n a d o lu : M a la ty a 'd a B ir S a ra y
K enti: A rs la n te p e
Hw.- Geç Kalkolitik Çağ'ın sonlarına doğru (M.Ö. 3700-
3500) Doğu Anadolu'nun en yoğun 3'erleşilmiş ve en
gelişmiş köşesi 3'ine Malat3^a-Elazığ 3^öresidir. Şimdi
Keban Baraj Gölü'nün suları altında kalmış olan
Altınova'da Norşuntepe, Ça3^oyu ve Korucutepe'nin
yanı sıra Malatya'da Arslantepe (tabaka Ш1) bu
dönemin belli başlı 3^erleşmeleridir.
Fırat kıyılarına yakın bir noktada yer alan
Arslantepe зюгеп1п en büyük höyüklerinden biridir.
Buradaki en erken 3^erleşme Geç Kalkolitik Çağ'da
başlamıştır. Bu dönemde tepenin üzerine anıtsal bir
3^apı küllİ3^esi inşa edilmiştir. Kalınlığı 1.2 т.'зп bulan
kerpiç duvarlar be3^az sıva üzerine kırmızı ve sİ3'ah
renkte geometrik desenlerle süslenmiştir. Kimi
odalarda duvarların hemen önünde kerpiçten
yapılmış ve sıvanmış dekoratif sütunlara yer veril-
miştir. Burada bakiri arsenikle belirli oranlarda
birleştirerek tunç 3^ani alaşım з^арта teknolojisi de
ortaya çıkmıştır. Geç Uruk Dönemi'ne geçiş evresine
tarihlenen VII. tabaka, Malat3^a yöresinin Geç Uruk
yayılımı öncesinde de з^еге! özelliklere sahip, saray
benzeri 3^apılarda oturan saygm bir 3^önetici sınıfa
sahip olduğunu ve kentin o çağda taşdığı önemli
pozisyonu ortaya ko3^muştur. Böylelikle toplumsal
örgütlenme açısından Tbroslar'm kuzeyinde Mezo-
potamya'dakinden biraz daha farklı bir gelişim
olduğu; bölgenin kendi 3^öresel kimliğini koruyarak,
Fırat vadisi boyunca gelişen Güney Mezopotamya
ile giderek sıklaşan ilişkiler içine girme3^e başladığı
anlaşılmaktadır.
Bu çağda Altınova'3^a özgü mim^ri ise kısmen
Norşuntepe'de incelenmiştir. Anahtar deliği şeklinde
ve ortasında çoğu kez merkezi hafıfçe oyulmuş
yuvarlak bir ocak ya da fırın tabam bulunan koşut
sıralanmış odalarla, запе ortasında y u w la k ocak
bulunan, duvarları nişli, dikdörtgen planlı tek odalı

95
ovler Allmova'xa ii/oıi ЬаьИ bir \apı biraanu' sjin|J- km ıam ltindırıim ısiı. Kuze\ Suri\e'd(;ki llabuba
lirlcr. Hir sokakia smırlnnan bu ‘vcrkismudu Ktibıra \p Gebcl Anıda bunlardan en iinliileridir.
bir planlama\u duünı u[ıiiim oldudu buiiroindii. Kıızi", .Mezopoiamya .geleııeklerine göre kurulan bu
EvlcM'in duvarlanm n kuz si\ah \c kirnu/ı ısiasu in lar daha eok bakir, k u rşun ve güm üş
renk!ord(‘ gcomedrik huzciklorlo süslun.did.i anlası!- tiıaretixle ilgilivdiler. Doğu .Xnadolıı'da İdazığ
makiadır. l-iir n\m du\an isc suah \( kırraı/.ı a!(;\ \oresindeki Altınova'da 'lepeeik ve Xorşuntepe de
fiunıudurmdun !)ir fnıı önündu lunhın sixaiıla hulirü- !и1 türde küçük lieari m erkezler arasındadır.
İRrfik kr/.ıl kahvorenyi bm aıımıs birfiex ik i'^) rusmix !u \iie k im gerek .Xorşımiepe gerekse 'lepeeik'in bu
bezf’iımistir diıneme iliskin qapılarında, bulunan maden, maden
Dünumin snniarmda Kuban NÖrusinduki Kurucn- kojiüğü, izabe tirim ve düküm kalıpları bakir
1п[К; üiasılıkia \аЬап(..' i)ir '\d(;(';bu nrup iaralımlan madeneiliğinin en aeık belgeleridir.
şahrij) udilnıihii. {)nuc!f.n ı\ i bir bicim dr iskän
olunan Ncrlesnun i \ a.kip мкап bu insanlar ıopo\ i G ü n e y M e z o p o la m y a lı B ir T ü c c a r
dc bır ınezarlik tikim (laiino ouiirmişlordı. Korpic K o lo n isi: I l a s s e k h ö y ü k
bloklarla sınırlanan bu mozarlardan biri kuzovin tiec Uruk D önem i'nin Güneydoğu .Anadolu'daki
кигцап lürü ycimülcrini andıran bir bicimdo ahşap en iyi ineelenmiş ticari istasyonu Sixerek yakınla-
bir f;ali3'!a kajjlanmısiı. liüm iis, bakir \u domirden rındaki I lassekhöyük'tür.
zongin nuizar armaganlan lıniki de; görobu kabilo
Fdrafı 2 m. kalınlığm da bir surla çevrili sitadel
reisierinin gıiçiorini sinıgclcnKikiculi. kcsiıı olniti-
ve eteklerindeki aşağı kentten oluşan Ilassekhöyük
makla birliklo, sdz koııusu dbııoındo on yoğun
5. tabaka ^'erleşmesi, yaklaşık M.Ü. 3400'e tarihle-
yerlosilmis bulunan Aitıno\a'daki loplam niilusun
nen tipik bir sınır istasyonu görünüm ündeydi.
3-4 bin kişiyi aşmadığı sanıimaktadır.
Korunmalı bir kapıyla girilen sitadelin orta yerinde
31 X 23 m. boyutlarında büyük bir yapı bulunm ak-
U r u k lu T a c ir le r ta\’dı. Bu yapı, ortadaki merkezi salonu ve onu
4. bin\'ilın ortalarında fiünoy Mfrzo'ioiaıma'da e e \re le \e n küçük yan m ekänlarıyla Geç Uruk
Üboyd e\ resini, yeni bir ddnenı olan \ o \azıya doğru geknıeğinde üç parçalı plan itripartit) özelliği taşır.
ilk sağlam adımlarm atıldığı L ruk ovresi izlomokie- Ortadaki salonda, pişmiş topraktan çivilerin du\ ara
dir. Bu ad Güney Mezopolam\ a'daki bir Sümor van \'ana çakılm ası ile yapılm ış bir mozaik
kenti olan Uruk'tan gelmektediı: Anadoln'da, "( joc panonun parçaları bulunm uştur. Üzerinde sağa
K alkolitik-Erken Tunc I Geçiş Diınemi" olarak da doğru 3'ürüven boğalann bulunduğu bu mozaik
nitelenen "Gec; Uruk" e\resinde, güne\de bümnr tüm ü\ le (jüno3 Ме7,ој)о1ат\а'з'а özgü bir bezeme
uygarlığımn ilk önemlı adımı atılmış (МО. düOO- anUn ısının ürünüdür. Bişmiş toprak ve tastan çok
3300) ve tiearet hızla geiişmoyt; b aşlam ısn r. sa\ ıda şilindir mülıür, time, kemik, eakm aktaşı \e
MezopütaiTi3'a ile IJoğu Anadolu arasında gidorok obsid3T:n aletlerin \ anında, dönemin en tipik özelliği
sıklaşan bu tiearet ilişkileri güneyli tüeeariann l ıı at olan diivrik ağızlı eanaklar, diK ve sarkık emzikli
vadisi boyunca kuze^e doğru ileıiex^ındx kimi isias- kııljjsuz testiler \ч; saklı aslar bezemeli kaplar
yonlar kıırm asına neden oldu. Büvlolikle Kuze>' küeük buluntular arasındadır.
S u rije , Güne^Boğu Anadolu ve Dogu Anadolu'da A dı\ aınan vakınlarındaki Samsat \'e Bidar İ1Ö3 iik-
yeni tiearet merkezleri belirmevo başladı, d icarelin leri ile Sanliurfa'iiin Bireeik ilçcsi 3akınlarm daki
daha iyi örgütlendiği bu dönem kasabalaı ı, ulaşım Haeı Nebi Tepesi'nde de (M.Ü. 3300'lere tarihlenir)
kolaylıkları nedeniyle daha cok t ırat kıxılarında tieari istasyonların varlığı ortaya konmuştur.

Bugün Kebtin Baraj


Gölü'nün suları
altında ka İmiş olan
Norşunlepe'nin
Goç Kalkolitik ÇaS
yapı lari ndan birinde
bulunan bu cİLivar
rosmi, yerleşmocle bu
dönemden başlayarak
belirgin bir sosyal
tabakalanmanın
buluncluğunu
düşünflürmektcdir.

96
Hassekhöyük'teki M a l a t y a 'n ı n G ü ç le n e n Y erli H a l k ı arasında başlayan gerçek ticari örgütlenm enin son
Geç Uruk ticaret b alk asın ı o lu ştu ra n A rslantepe'deki bu önem li
kolonisinde (V. tabaka) G üneydoğu A n a d o lu 'd a k i M ezopotam ya etkili
ticaret istasy o n ların a k arşılık , d ah a kuzeyde, yapılar 3000 yıllarm a doğru, binyıllardır gelişen
bulunmuş käseler (sol)
ve yüksek ayaklı M alatya yakınlarındaki Arslantepe'de (VIA) yerel ekonom ik sistemle birlikte, bir daha kullanılm am ak
çanaklar (sağ).
özellikleri ağır basan bir elit sinif giderek güçlen- üzere yakılıp yıkılmışlardır.
mekteydi. Bu çağın belki biraz daha geç bir evresine Görüldüğü üzere Kalkolitik Çağ'da tüm Anado-
(3300-3000) ait olan bu yerleşme hälä yoğun güney lu'yu ya da önemli bir parçasını kapsayan homojen
etkileri de taşım aktaydı. Bu döneme ait büyük bir b ir k ü ltü rd e n söz etm eye o la n ak yoktur. Yalnızca
tapınak-saray külliyesi ortaya çıkanlm ıştır. (^şitli Doğu A n a d o lu 'n u n b a tı keşim i ile G üneydoğu
te ra sla r üzerine k u ru lm u ş külliyenin ortasında, A nadolu ve Ç u k u ro v a'n ın M ezopotam ya-Suriye
uzunluğu 35 m /y i aşan, sokak görünüm lü ve duvar- kültürlerinin kapsam ı içinde olduğu söylenebilir.
ları resim lerle süslü b ir koridor bulunm aktadır. Bu zam anda ölülerin, çocuklar dışında, ev içine
K oridorun duv arların d a, y u k arıd a iç içe geçmiş gömülmesi ädeti bırakılm ış, bu n u n yerine yeni bir
baklava dilimi sıraların d an oluşan kabartm alar, m ezarlık anlayışı ortaya çıkm aya başlanııştı. Bolluk
altta ise siyah ve kırm ızı boya ile yapılmış motifler ve bereketle ilgili olarak hälä an a tanrıça tapınım ı
ve stilize insan yüzü gibi bezem eler bulunm aktadır. egemendi. B ununla birlikte, kadınla özdeşleştirilen
Külliyenin en önemli bölümleri, koridorun doğu ve b u g ü ç g id e re k sim g e leştirilm ey e b a şla m ıştı.
batısm daki iki tapm ağın bulunduğu kesimlerdir. Eskinin gerçekçi figürinleri yozlaşmış, tanrıçanm
Tbpınaklar yaklaşık 12 x 6 m. boyutlarm da dikdört- yüz çizgileri, kaş, göz, b u ru n ve kulakları soyutlaşa-
gen bir cella ile uzun k enarlarından biri üzerine rak gitgide bir idole dönmeye yüz tutm uştu.
y e rle ştirilm iş, a r t a rd a ü ç m e k ä n d a n oluşur. Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'da Nevali Çori ve
O rta d a k i k ü ç ü k m e k ä n d a n g irile n c e l/a la rd a Çayönü'nde görülenler bir yana bırakılacak olursa,
sunaklar, adak m a sa la n ve teknelere yer verilmiştir. k ü çü k k u tsal a lan lar dışında, tap m ak ve saray
Depo niteliğindeki odalarda çok sayıda kil m ü h ü r o larak nitelenebilecek geniş k ap sam lı y ap ılarm
baskısı; bir odada da arsenikli tunçtan 22 parçalık h en ü z bilinm ediği y a da yeni yeni görülm eye
bir silah topluluğu bulunm uştur. B unlardan özellik- başladığı bu dönem de, irili ufaklı köylerde yaşayan
le güm üş kakm alarla bezeli kılıçlar dikkat çekicidir. A nadolu h a lk la rı genellikle ta rım la uğraşıyor,
Kimi o d aların d u v a rla rı stilize in san yüzü gibi bu n u n yanında avcilık ve balıkçılıktan da yoğun bir
bezem eler içeren resim lerle süslüdür. B unlardan biçim de yararlam yorlardı. Gerek A rslantepe'deki
birinde, uzun saçlı ve sakallı yüzü üçgen biçimli, anıtsal m im ari ve gerekse Korucutepe m ezarları
şem atik b ir in san figürü, olasılıkla b ir sunağm d ö n e m in s o n la r ın a d o ğ ru M a la ty a ve E lazığ
gerisinde ayakta d u ru r vaziyettedir. Bu dönemde yöresinde toplum sal b ir ta b a k a la şm a n m yavaş
Suriye ve M ezopotam ya'dan a lm an çöm lekçi yavaş belirm iş olduğunun kanıtları olarak görülebi-
çarkının kullanım a girm esi çömlekçilikte önemli lir. K uruçay GA'daki düzen, b en zer gelişm elerin
gelişmeleri beraberinde getirmiştir. Çağın en ayırde- -belki biraz daha yavaş da o lsa- Batı A nadolu'da da
dici çanak çömlekleri, yüksek ayağı kafesli meyve- ortaya ç ık m ak ta o ld u ğ u n u n kanıtıdır. T icaretin
likler, saklı astar bezemeli çömlekler, önceleri dik, giderek daha iyi organize olduğu bu çağda Suriye ve
sonraları ise sark ık emzikli kulpsuz testiler, son M ezopotamya ile gelişen ilişkiler A nadolu'da yeni
olarak da ekm ek pişirm ede kullanılm ış olabilecek, belirmiş olan yerel elitin Mezopotamya'dakine benzer
çok kaba el yapımı, devrik ağızlı çanaklardır. Geç bir bürokratik yönetim sistemine yönelmesine yol
Obeyd D önemi'nde M ezopotamya ile Doğu Anadolu açmıştır. ___ .

97
/V

AYRIM DÖRT
TUNÇ
w>
CAGLARI
I

4.

*,
I
•/•*

•♦ >■
ERKEN TUNC CAGI Э Э

İLK DEVLETLER

Kalkolitik Çağ'ın başlarında tüm Anadolu'da iklimin karıştırılmasıyla yapılabilmekteydi. üldukça sertti
giderek norm ale dönmeye başlam ası ve bunun ve dövülerek ya da ergitilip kalıplara dökülerek
sonucunda beliren, günüm üzdekine benzer coğrafi çeşitli biçimlere sokulabiliyordu. Ancak bu alaşımı
koşullar nüfusun artışına neden olmuş, ürelim elde edebilm ek için gereken k arm aşık ürelim
miktarı ve çeşitliliği de artm aya başlamıştı. Ünceleri teknolojisi, ileri düzeyde uzmanlaşmayı; bakir ve
tarım ve hayvancılıkla sinirli olan üretim çabaları kalay gibi ham m addelere olan gereksinim ise
artık hemen her alanda üretime doğru bir gelişim uzak bölgelerle ticareti gerektirmekte3'di.
cizgisi izlemeye yüz tutm uştu. Gerçekten de bu j^eni Erken Tunç Çağı'nda üretimin kalile ve kantite
dönem de, önceki çağların tarım , dokum acılık, açısından arlışıyla ilgili bu gelişmeler daha güçlü bir
çömlekçilik vb. buluşlarına, daha etkili silahların, siyasal denelim ve sosyal yapıda önemli değişiklik-
daha ince süs eşyalarının yapılmasını olanaklı kılan leri de beraberinde getirmişti. Bununla ilişkili olarak
tunç -yani bakır-arsenik ya da bakır-kalay alaşım ı- da çok geçmeden Güney Mezopotamya ve Güneybatı
eklenmişti. Dönem, bu nedenle Erken Tunç Çağı İran'da Sümer, Akkad ve Elam, batıda Mısır gibi
olarak adlandırılır. devletler belirmeye başlamıştı. Yavaş yavaş oluşan
Erken Tunç I (yakl. M.Ö. 3200/3000-2700/2650), bu gelişmeleri en sonunda (M.Ö. 4. binyılın sonları)
yazının keşfi izledi. Yazıyla birlikte, kimi ham m ad­
Erken Tunç II (yakl. M.Ö. 2700/2650-2500/2400) ve
delere olan gereksinim le ilişkili olarak ticarete
Erken Tunç III (yakl. M.Ö. 2500/2400-2000) olmak
duyulan büyük ilgi, önceki dönemlerin dışa fazla
üzere üç ana evreye ayrılan bu dönemin başlanğı­
açılam ayan izole k ü ltü r geleneğine son verdi;
cında A nadolu'nun hemen hemen hiçbir bölgesinde
üikelerin birbirleriyle ilişkisini güçlendirdi ve böyle-
ani bir kültürel kesintiden söz edilemez. M.Ö. 4.
likle de j^eni bir dönem başlamış oldu. Bu 3^eni
binyıl sonları ve 3. binyıl b aşlarında şekillenen
dönem daha iyi örgütlenebilen toplumların döne-
A nadolu Erken Tunç Çağı (ETÇ) k ü ltü rleri Geç
midir. M.Ö. 4. binyılın sonlarından itibaren belirmej^e
Kalkolitik Çağ'da ortaya çıkan kültürlerden geliş-
başlaj^an bu dönemde Anadolu'da sosj^al sınıflar
miştir.
giderek daha belirginleşti, yönetici sinif görkemli
Üretim ekonomisinin gelişiminde madencilik en AnacIolu'nun önemli
b ir y aşam düzeyine u laştı. A ncak bu to p lu m sal
Erken Tunç Çağı
önemli aşa m a lard an biridir. Bu dönem e adını örgütlenme, coğrafi nedenlerle, komşu M ısır ve merkezleri
vermiş olan tunç, önceleri bakir ve arsenik, sonra Sümer'dekinden daha küçük çaplıjdı ve bölgesel (Erken Tunç I-ll-lll
da b ak ir ve kalayın belirli oran lard a birbirine karakterini hälä koruyordu. dönemleri)

100
Demircihöyük
yerleşmesi planlanarak
inşa edilmiş bir köy
görünümüncledir.
Evlerin kapıları
merkezdeki ortak
kullanıma ayrdmış
avluya dönüktür ve
her evin önünde,
ahşap kapaklı yeraltı
siloları buİLinmakladır
(üst ve orta sağ).
Karataş'ta bulunan
ETÇ l-ll dönemlerine
tarihlenen bu
ağırşakların benzerleri
lüm Batı Anadolu'da Üzellikle alüvyonlu ovaları seçen Erken Tunç
ETÇ boyunca en
Çağı (ETÇ) top lu lu k ların a ait yerleşim lerin sayısı
yaygın görülen
kimi bölgelerde hemen hemen günüm üz köylerininki
buluntulardandır
(solciaki sütun). kadar fazladır. Bu du ru m nüfusun giderek arim ak ta
olduğunun bir göstergesidir. Bununla birlikte Anado­
lu hälä yazıyı tanım ış değildi ve yine birtakım kültür
bölgelerine ayrılm ıştı. Eskinin köylerinden d aha
gelişkin, metropol niteliğindeki kasabalar çe\Tesinde
küm elenen bu k ü ltü r bölgeleri daha çok doğal
sınırlarla belirlenm işti ve çoğu yöresel kimliğini
çağlar boyunca korum uştu. Batı, orta ve güneydeki
bu farklı kültürlere karşılık, Doğu Anadolu'da ise
tam bir birlik söz konusuydu.
Bu zam anda tüm M arm ara bölgesi ile Balıkesir,
Edremit ve Gönen-M anyas yörelerinde önemli bir
Erken Tunç I Dönemi nüfus artışı olm uştu. İzm ir j^öresi de giderek kala-
balıklaşıp önem i a rta n b ir yöre d u ru m u n d ay d ı.
K u z e y b a tı A n a d o l u
Urla'da Lim antepe ile hem en güneydo ğ u su n d ak i
Erken Tunç I dönem i k ü ltü r bölgelerinin başında,
Baklatepe ve İzmir'de Bayraklı Höyüğü en tanınm ış
hem en tüm kuzeybatı A nadolu'yu ve T rakya'nın
yerleşmelerdir. M im ari açıdan Midilli A dası'ndaki
güney kıyılarm ı etkisi altına alm ış olan Troia I
Therm i ve Limni A dası'ndaki Poliochni ile kıyasla-
kültürü gelmektedir. Güneyde İzmir yarım adası ile
nabilecek özellikler taşıyan Baklatepe, taş döşeli d a r
Limni, Midilli ve Sakız gibi adalara da yayılmış olan
sokakları ve ince-uzun evleriyle (20 x 4-5 m.) dikkat
bu kültü rü n merkezi Troia'daydı. Y ukarıda da belir-
çekicidir.
tilmiş olduğu üzere, bu k ü ltü rü n biraz daha erken
evreleri Kumtepe (IB) ve Beşik-Yassıtepe'de saptan- Bu çağda ölüler a rtık tü m ü y le yerleşm elerin
mıştır. M.Ö. 3. binyıl başlarında (M.Ö. 2900) daha d ışın d a k i m e z a rlık la ra gö m ü lm ey e b a şla m ıştı.
eski bir yerleşme üzerine kurulan Troia I bu dönemde Nitekim Troia Tden itibaren su r içinde, birkaç çocuk
içinde ta ş tem elli m e g a ro n la r b u lu n a n 90 m. m ezarı dışında, h içb ir göm üye rastlan m am ıştır.
ç a p ın d a b ir k ale g ö rü n ü m ü n d e d ir. M eg a ro n , Gömü gelenekleri k o n u su n d a en iyi bilgi Balıkesir
d ik d ö rtg en planlı b ü y ü k b ir salon ve ö n ü n d ek i yöresindeki Yortan, Babaköy ve O vabayındır m ezar-
su n d u rm a biçimli holden oluşan yapıların genel h k la rın d a n edinilebilm ektedir. Bu m e za rlık lard a
adıdır ve M.Ö. 3. binyıldan başlayarak Ege dünyası­ ölüler, iri küpler veya taş san d u k a la r içine, m ezar
nın en sevilen yapı tü rü d ü r. Çömlekçi ç ark ın ın arm ağ an larıy la birlikte ve bacakları çekik olarak
hen ü z kullanılm adığı bu kaledeki çanak çömlek- ihoker) göm ülm üşlerdir. Daha güneyde, A fyonkara-
lerin büyük bölüm ü siyahtan griye ve zeytuni yeşile h isar yakınm daki K usura A (ETÇ I) ve В (ETÇ П-Ш)
doğru değişen koyu renkli ve iyi açkılıdır. Genellikle evrelerinde, Isp arta y ak ın m d a k i H arm an ö ren 'd e
bezemesiz olm akla birlikte kim i çan ak ların ağız (ETÇ II) ve Elm ah yakınm daki K arataş-Sem ayük'te
kenarları ve tu tam ak ları kazınarak y a p ılm ış in s a n (ETÇ I-II) de küp m ezarlıklar bulunm uştur.
y ü z le riy le b ezelidir. Üç a y a k h kaplar sevilerek İç kesimde, yerleşik yaşam ın geilişmekte olduğu
kullanılmıştır. Troia I çanak çömlekleri gerek yapım bölgelerden biri de Eskişehir ovasıydı. Ovanın en iyi
ve gerekse biçim olarak tüm Çanakkale bölgesi ile araştırılm ış yerleşm esi 1937'de Kurt Bittel, 1975-1979
Batı A nadolu'nun büyük bir bölüm ü için karakteris- yılları arasın d a da M anfred K orfm ann tarafın d an
tiktir. in celen en O e m irc ih ö y ü k 'tü r. O rta A n ad o lu ve

101
Güneydoğu Avrupa küllürleri arasında bir köprü m eleridir. K aralaş, surla kuşatılm ış b ir m erkezi Erken Tunc; Çağı'nın
görevi üstlenen bölgedeki yerleşme bu çağda 70 m. yapı etrafın d a m egaron planlı b ağ ıın sız k o n u l- vaygın gömü tiplerincien
kü[) riKvar örnekleri.
çapında, 15-20 evden olusan küçük bir köy görünü- la rd a n o lu şan b ü y ü k bir köy görünümündedir.
Karata:j'ta küpler taijlarla
mündedir. Evler sırllarını dış tarafa vererek yan ETÇ Tin ortalarında gelişmeye başlayan yerleşme-
deslekleniyor \e toprakla
yana ve radyal bir düzende dizilmiş, böylece testere nin ortasındakı doğal tepe üzerine 10.75 .\ 720 m. orUılüyorclu (orfa).
dişlerini andıran dış duvarlar birleşerek bir savun- boyutlarında dikdörtgen bir yapı inşa edilmiştir. Harmanoren (İsparta)
ma du varı oluşturmuştur. Üç odalı binörnek dışında Dıştan oval bir duvar ile korumaya alınmış, "bey riKvarlığı, son vıllarda
lüm evler iki odalıdır ve içlerinde bir fırınla bir konağı" olarak a d la n d ırıla n bu yapı taş temel kazılan ti|ük E l (,
ü zerin e a h şa p dikmelerle güçlendirilmiş kerpiç nuvarlıklarmclan
ocağa yer verilmişlir. Anadolu'ya özgü mimari ve
çan ak çöm lek özelliklerine sahip yerleşm ede,
Güneydoğu Avrupa kültürlerinin izleri ise en açık
biçimde "yassı yüzlü idoller" olarak adlandırılan
pişmiş toprak kadın heykelciklerinde gözlenmekte-
dir. Eskişehir kent m erkezindeki Şarhöyük ve
Seyitgazi yakınındaki Küllüoba Höyüğü de bu
dönemde yerleşime sahne olmuş önemli merkezler-
dendir. K üllüoba'nın özellikle erken tabakaları,
Erken Tunç Çağı'nın Geç Kalkolitik Çağ kültürünün
b ir devam ı n iteliğ in d e o ld u ğ u n u gösterm esi
açısından önemlidir.

G ü n e y b a tı A n a d o lu
M.Ö. 3. binyılın başında A nadolu'nun güneybatısı
da farklı bir k ü ltü r bölgesi görünüm ündeydi.
Güneyde Akdeniz'e değin uzanan bu bölgenin başta
gelen ETÇ I m erkezleri Beycesultan (XIX-XVII),
Aphrodisias (Pekmezhöyük), Bademağacı (4-5) ve
Elmalı ovasındaki Karataş-Semayük (I-III) yerleş-

102
Batı Anadolu ETÇ'mn
klasik formu olan gaga
ağızlı testiler oldukça
çeşitlidir. Antalya
yöresi örneklori
isol sütun).
Beycesultan ETÇ I
dönemine ait bezemeli
ilginç bir örnek (sol üst);
Demircihöyük'ten siyah
ağız keoarlı, ilmik
kulplu käse (sağ üst)
ve Karataş'tan ayaklı,
yiv bezemeli çömlek
(sağ alt).

cluvarlara sahiptir. İşlevi tam olarak anlaşılama- sİ3^ah oluk bezemeli malların З'аш sıra, ETÇ'mn
makla birlikte, bu bü}mk merkezi j^apan ETÇ'mn başlanğıcına işaret eden kırmızı astarlı oluk
başlarında Güneydoğu Anadolu'da da sosyal bir bezemeli çanak çömlek ile karakterize olur.
hiyerarşinin ortaya çıkmakta olduğuna işarettir.
Beycesultan'da ise Geç Kalkolitik Çağ'da başlayan Ç u k u ro v a ve G üneydoğu A n a d o lu
megaron geleneği ETÇ I döneminde de devam eder
M.Ö. 4. binyılın sonlarına doğru 3^ğun bir biçimde
ve dönemin son tabakasında (XVII) bu yerleşmeye
özgü ev sunakları ortaj^a çıkar. Genellikle kutsal 3^erleşilmiş bölgelerden biri de Çukurova'3'dı. Binyıl-
alanların ortasında yer alan bu sunakların lardır Amik Ovası kültürleriyle ortak bir gelişim
gerisinde kerpiçten iki stel yükselir. bunların geçirmiş olan Çukurova'nın, Kuzey Mezopotan^a
arasında sıvı adakları için bir çukurluk, önde ise ve Surİ3^e ile sıkı ilişkisinin birdenbire kesilip
kilden yapılmış bir gift kutsal bo3muz з^ег alır. Plan Anadolulu bir karaktere büründüğü gözlenmiştir.
açısından evlerden farklı olmayan bu sunaklı Bu yörenin en tanınmış yerleşmesi Tbrsus'taki
m ekänlar sonraki evrenin megaron planlı ve Gözlükule'dir. Höyükte 1934-39 ve 1947-49 з^Пап
görkemli tapınaklarım n öncüleridir. Beycesultan arasında Hetty Goldman tarafından kazılar 3^apıl-
ETÇ I çanak çömlek geleneği İç Batı Anadolu'nun mıştır. Gözlükule'de ETÇ I döneminde karşımıza
oldukça geniş bir kesimine yayılmıştır. Bu çanak tümÜ3de Anandolulu bir kasaba kültürü çıkmak-
çömlek grubu özellikle koyu renk astarlı, oluklu ve tadır. İçinde kerpiçten 3^apılmış evler bulunan bu
saklı astar bezemeli kaplarıyla tanının İçe dönük küçük tahkimli 3^erleşmede, ilk kez Batı Anadolu'ya
dudaklı käseler, m aşrapalar, üç ayaklı mutfak özgü gaga ağızlı testiler kullanılmaya başlamıştır.
kapları ve gift iri kulplu bo}mnlu çömlekler tipik kap Bu durum Çukurova'3^a Konya üzerinden 3^eni bir
biçimleridir. Kusura ve Bademağacı yerleşmelerinin etnik grubun geldiğine işaret edi3^ r olmalıdır.
çanak çömleği de j^öresel özellikler taşımakla bera-
ber, Beycesultan ile benzerlik içerisindedir. Dönemin
en önemli özelliklerinden biri mermer idollerdir.
ETÇ II döneminde giderek yaygınlaşacak olan bu
soyut idoller ana tanrıçayı ifade etmektedir.

O rta v e K u zey A n a d o lu
Erken Tunç ÇağTnda önemli gelişmelere saline
olmuş bir diğer kültür bölgesi Orta Anadolu'dur.
A nkara yakınındaki Polatlı (I-IV) ve Gordion,
Yozgat'ta A lişar (14M-12M), Çorum yakınında
Alacahöyük (14-13) ve Büyük Güllücek ile Копз^а-
Karahöyük (VIII-XV) dönemin tipik merkezleridir.
Bu yerleşm eler ile Sam sun-B afra 3rakınındaki
Ikiztepe a ra sın d a k i benzerliklerden anlaşıldığı
kadarıyla, Geç Kalkolitik Çağ'dan itibaren Orta ve
Kuzey Anadolu yerleşmeleri, Kızılırmak aracılıği3da
iletişim kuruyordu. Азт! zamanda Ikiztepe, iç batı
A nadolu yerleşm eleri gibi, Güne3^doğu Avrupa
küllürleri ile de ilişkili buluntular sunmaktadır. Bu
dönemde bölgenin çanak çömleği, GKÇ gelenekli
Erken Tunc Çağı'nda İdoller ve Heykelcikler
Neolitik Çağ toplumlarının
sosyal ve ruh sal
davranışlarına hükmecien
kadın tigürinleri zaman
içinde giderek stilize
olmaya başladı.
Bereketlilik ve yeniden
doğuş ile ilgili olduğu
sanılan bu figürinler Erken
Tunç Çağı'nın sonlarında
iyiden iyiye soyut bir
görünüm kazanmışlardı.
Etiyokuşu, Ahlatlıbel ve
Karaoğlan'da ele geçen
pişmiş toprak stilize
tanrıça idolleri. Orta
Anadolu'nun ETÇ ll-lll
geleneklerine göre
A nadolu'da a n a ta n rıç a tapınım ı Erken Tunç biçimlendirilmiş.
Ancak eskinin gerçekçi tanrıça heykelcikleri yerini
Yük. 6.4 cm., 6.7 cm.,
Çağı'nda da önemini koruyordu. Tarımla giderek soyut figürinlere bırakmıştı. Hatta bu figürinlerde 3.1 cm. {üst).
daha yoğun bir biçimde uğraşan, üretim kapasitele- cinsel organlar kimi zam an tüm üyle kaybolmuştu. BeycesLiltan, Karataş
rini geliştiren h a lk lar ona daha büyük kitleler Özellikle Batı ve Orta Anadolu'da rastlanan ve adeta ve Göller'de ele geçen
halinde tapm aya başlamışlardı. Bir kadınla simgele- bir kemanı andıran m erm er idoller o zam anki kadın mermer idoller
nen harikulade gizemi ile ilgili bu bolluk-bereketlilik güzelliği ve kutsallık anlayışının soyutlaşmış birer ETÇ II Batı Anadolu
kültürünün tipik
kiiltü yarım adanın hem en her köşesine dağılmıştı. y an sım asıd ır. Aynı an lay ış Ege d ü n y a sın d a k i
ürünleri. Yük. 5.2 cm.,
A rtık h er eve girm iş ve özel kutsal alanlarda tapı­ Kyklad ada k ü ltü rlerin d e de yoğun bir biçim de 13.11 cm., 2.3 cm. {alt).
nılır olmuştu. Heykelcikler ve idoller pişmiş toprak- görülm ektedir. Kimileri seri b ir üretim sonucu
tan, taş, m aden ve günüm üze gelmemekle birlikte, yapılmış olan bu tlirde soyut idoller tanrıçaya birer
m u h a k k a k ki daha çok ah şa p ta n yapıhyordu. adak olarak sunulm uş olmalıdır.

104
Pişmiş topraktan üretilmiş
Kalınkaya iclolü (yük. 9.3 cm., üst
sol) ve Kültepe'cle bulunan, su
mermerinden biçimlendirilmiş ikiz
tanrıça idolünün (yük. 18 cm., orta)
stilizasyonu aynı geleneği
yansıtıyor. M .Ö . 3. binyılm sonuna
tarihlenen bu idoller üzerindeki
bezemeler bir çeşit giysiyi
betimliyor olmalı.

Burdur yöresinde Göller'de


rr bulunan halka biçimli
gümüş idol yörenin özgün bir
buluntusLi (yük. 4 cm., üst orta).
İkiztcpə^Tİn ETÇ III tabakalarında bulunan Kültepe ikizleri ile aynı fikri
stilize tanrıça heykelciği farklı bir idol ortaya koyan altın Alacahöyük
geleneğinin tem silcisi. Pişmiş toprak ikiz tanrıçaları ise Anadolu'nun
heykelciğin benzeri figürlere İkiztepe simge haline gelmiş
mızrak uçları üzerinde kabartma buluntularmdan (yük. 3.1 cm.,
bezeme olarak da rastlanır (sol alt). üst sağ).

ETÇ'nm sonuna
tarihlenen
Hasanoğlan
heykelciğinin
vücudu
altın-gümüş
alaşımından
(elektron),
başındaki
kaplama, çapraz
askılı giysisi ve
halhalları ise altın
kullanılarak
biçimlendirilmiş. Bir
Alacahöyük mezarlarmdan testi taş.yan
mezarda bulunduğu
kadm heykelciği (yü k.l 2 cm ., so/a/f) . e
sanılan heykelciğin
Horoztepe mezai' armağanları arasın a
kökeni ve biçemi
bulunan çocugunu emzıren kadın
tartışma konusu
heykelciğinin (yük. 21,5 cm ., orta аШ
(yük. 25 cm.,
üslup benzerligı dıkkat çekıyor. sağ alt).
Bunlar, ETÇ 'nm yönetici sınıfm a aıf
105
adak heykelcıklerı olm alı.
Günejdoğu AnacIolu'da Fırat kıyısındaki Lidar- ilişkiler son bulur. Troia Tin jak ılıp yıkılmasını Demircihöyük ETÇ II
dönemi cjanak c;c)mleği
höyük, ETÇ'nın başlarında kerpiçten bir surla izlej^en yıllarda, Troia II kalesi kültürel kesinti
viv be^emeli kaseleri ve
çevrili korunmalı bir yerleşme görünümündeydi. olmaksızm kurulur. Bu dönemde Geç Kalkolitik c;apraz bant luvemeli
Çevre duvarının iç yüzüne dikdörtgen planlı evler Çağ'dan itibaren gelişen u^garlık düzeyi doruğa şişecikleri ile tanmır
yapılmıştı. Ölüler burada da yerleşme alanının ulaşır. (sjğ üst, .saÇ’ orfa).
dışındaki mezarlıklara gömülüyordu. Ben/^r mezar- Beycesultan
lıklara Şanlıurfa yöresinde Birecik baraj alanı tabaka X\' л\
T ro ia II K alesi: Z e n g in liğ in D o ru ğ u tapmağının
içinde, Titrişhöyük ve Kurbanhöyük gibi merkezler-
ETÇ II döneminin başlanğıcı Troia'da 1. evrenin rekonstrüksiyon
de, ayrıca Kuzey Suriye'de de rastlanm ıştır. Bu denemesi a//).
zayıf bulgular veren son yapı kallarına denk
mezarlıklarda ölüler, yaklaşık 1.3 x 1 m.'lik taş sandu-
gelmektedir. M.Ö. 2600 yıllarında kurulan Troia 11
kalara, ayaklar karna çekik durum da gömülmek-
ise gerçek bir atılıma işaret etmektedir. Eskisinin
teydi. Çok sayıda gömünün yapıldığı oda-mezarlar da
üzerine kurulan 110 m. çapmdaki je n i kaleje iki
vardı. Cesetlerle birlikte m ezarlara çanak çömlek,
görkemli kapıdan giriliyor; ko ru n ak h kapılara
tunçtan bilezikler ve iğnelerle, taş ve deniz kabu-
ğ u ndan b o n cu k lar bırakılm ıştı. Taş san d u k a koridor biçimli taş döşeli ram palar ile ulaşılıyordu.
geleneği bölgede ETÇ П döneminde de gelişerek ve Eğimli inşa edilmiş su r gövdesini kule biçimli
zenginleşerek devam etmişlir. bastionlar destekliyordu. Ortadaki megaron planlı
yapılar ise bir saray kompleksi oluşturmakta^'dı.
IIc tabakasında en gelişkin halini alan kaledeki
D oğu A n a d o lu büyük megaronun (A yapışı) ölçüleri 45 x 13 m.'dir.
Erken Tunç Çağı'nda Doğu Anadolu, yarımadanın Bu dönemden itibaren kentin bir aşağı şehre sahip
öteki bölgelerinden hemen hemen tüm üyle farklı olduğu düşünülür.
bir gelişim çizgisi izlemiştir. Bu geniş bölgenin Troia IFnin zenginliğini ortaya koyan en önemli
büyük bir bölümü hakkm da fazla bir bilgi yoksa da, göstergelerden biri, 1873'te Н. Schliemann tarafın-
özellikle Keban ve Karakaya baraj alanlarında dan bulunup "Priamos'un Hazinesi" olarak adlandı­
yapılan çalışmalar sonucunda yörenin 4. binyılın
rılmış toplu buluntudur. Troia Ilg tabakasına ait olan
son y ü zy ılları içinde hälä Kuzey Suriye ve
çoğu maden eserlerden oluşan buluntular, maden
Mezopotam3^a'nın etkisi altında olduğu anlaşılmış-
döküm ve dövme tekniklerinin ulaştığı yüksek
tır. Taş temel üzerine kerpiç duvarlı, tek veya çift
düzeyin temsilcisidirler. Bir beylik merkezi görünü-
odalı evlerde j^aşayan bu halkın geçiminde avcilığın
mündeki bu j^erleşmede bulunan çanak çömlek de
hälä önemli bir yeri vardı. Koyu yüzlü açkılı, kaba el
şaşırtıcı sonuçlar ortaya koyar. İlk kez Ilb tabakasında
yapımı çömleklerin yanında, Mezopotamya ve
ortaya çıkan çömlekçi çarkı Suriye ile ticari ilişkiler
Suriye etkili, açık renkli ve çark yapımı ince kaplar
kurulduğunu gösterm ektedir. ETÇ ITnin ikinci
kullanıyorlardı. Önde gelen merkezler arasında,
3^arısında çarkın kullanıma girmesiyle beraber, iri
M alatya-Elazığ yöresinde A rslantepe, Tepecik,
sığ tabaklar, oval gövdeli çift kulplu çömlekler,
Norşuntepe, Korucutepe ve Pulur-Sakyol'un adları
ta n k a r d la r ve S ch liem an n ta ra fın d a n d e p a s
sayılabilir.
a m p h ikyp ello n o larak a d lan d ırıla n ince uzun
ETÇ I döneminin sonlarına doğru Doğu Anado- gövdeli çift kulplu içki kapları ortaj^a çıkar. Çanak
lu'da geleneksel kültür hızla değişmeye başladı. çömlekte görülen diğer bir önemli değişim, siyah
Erken Transkalkasya Kültürü olarak adlandırılan to n la rın d a k i m a lla rın yerini g id erek k ırm ızı
bu yeni kültürün yayılımı büyük ölçüde çanak astarlılara bırakmasıdır.
çömlek benzerlikleri sayesinde izlenebilmektedir.
Bu geniş yayılımla ilgili en yaygın kabul gören
varsayım Anadolu'nun kuzeydoğudan, olasılıkla
Kura ve Aras vadileri j^önünden gelen yoğun bir göç
dalğasının etkisi altına girdiğidir.

Erken Tunç II Dönemi


Anadolu'da ETÇ I döneminden ETÇ ITye geçiş,
kuzeybatı ve güneybatı yörelerindeki kimi huzur-
suzluklar dışında barış içinde ve düzenli bir biçimde
gerçekleşmiştir. Troia I ve Beycesultan XVII büyük
birer yanğınla son bulur ve bu felaketin etkileri
geniş bir alana yayılır. Köy yerleşmelerinin sayısının
önemli ölçüde azaldığı, az savada ancak daha büyük
merkezlerin ortaya çıktığı bu dönemde -eskinin
aksine- Anadolu ile Trakya arasındaki kültürel

106
T roia H a z in e le r i

31 Mayıs 1873 tarihinde Heinrich Schliemann II. Troia


kentinin güneybatıdaki anıtsal rampalı (ҒМ) kapısı
j^akınında öneınli bir definenin izlerini keşfetti.
Değerli eserlerin çıkacağını anlayınca işçilerine
paydos vererek kazıyı gizlice yürüttü ve sonuçta
büyük bir defineyi ortaya çıkarttı. Ona göre bu
değerli eserler Troia kralı "Priamos'un Hazinesi" idi.
Ancak Schliemann }^anılmıştı, ashnda hazine
M.Ö. 2400 yılları civarına, yani Priamos'tan з^ак1а-
şık 1000 yıl öncesine aitti. Buluntular arasında;
tunç ya da bakırdan bir kazan, tunç bir vazo, 3 altın
kap, küçük bir elektron kap, güm üş bir kadeh,
4 gümüş vazo, 7 adet gift ağızlı tunç hanger, tunç
mızrak uçları, 6 gümüş bıçak ucu, tunçtan topuz
başları, 2 altın diadem, altından 4 sallantıh küpe,
6 altın bilezik, 56 altın saç halkası ve 8700 adet altın
boncuk ve düğme vardı. Schliemann defineyi 6 Hazi-
ran 1873'te bir gemiyle Çanakkale'den Yunanis-
tan'a kaçırdı. Durumdan kısa zamanda haberdar
olan Türk hükümeti 1874'te 3^asal j^ollara başvura-
rak hazinenin j^arısınm İstanbul Arkeoloji Müzele-
ri'ne bırakılmasını istedi. Atina'da görülen dava 1jul
sürdü. Mahkeme Schliemann'ı tazminat olarak
Türk hükümetine 10.000 frank ödeme3^e mahküm
etti. Schliemann 1875'te Maarif Nazırlığı'na 50.000
frank ile hazinenin çok küçük bir bölümünü geri
yolladı. Bu para dönemin Maarif Nazın Salfet Paşa
tarafından kabul edildi. Hazine daha sonra Almanya'-
З^а götürüldü ve Berlin'de Vöikerkunde Müzesi'nde
sergilenmeye başladı. Bu arada Schliemann Osmanlı
Devleti'nden sağladığı з^еги izinlerle Troia'yı 1878-
1879, 1882-1883 ve 1889-1890 3nllarında kazmaya
devam etti. 20 altm küpe, kimi altın spiraller, 2 elektron
bilezik, 11 gümüş küpe, 158 gümüş halka, birçok altın
boncuk ve zincirler daha buldu. 1890'da bir kisim
hazineyi yine 3mrtdışına kaçırdı. Kaçıramadıklanmn
1/3'üne sahip olabildi, geri kalanlar İstanbul Arkeoloji
Müzesi'nin malı oldu. Berlin'deki hazine 192Tde
Museum för Vor- und Frühgesçhichte'ye taşındı ve
/ 1940'a dek orada sergilendi. İkinci Ойпз^а Savaşı
sırasında korunmak üzere müzeden alınan eserler
II. ТгоЈсГ(1с1 bulunmuş alim pcinclantifler lüsl sol). Sophia Schliemann Troia
sonuçta казФоШи. Troia Hazineleri 1993'te Moskova'-
hazinelerinclen altın lakılarla (üsl orta). S(;|jlıie Schliemann (üst orta). Heinrich
Schliemann (1822-1890), modern arkeoloji biliminin kurucıılarmdan (üst sağ).
daki Puslikin Müzesi ile St. Petersbuıg'daki Hermitage
Vanhşhkla "Priamos Hazinesi" olarak adlandırılan Troia II hazinelerinden bir grup (alt). Müzesi'nde ortaya çıklı.

107
Troia
Üst üste kurulmuş dokuz kat kentten
oluşan höyüğün her tabakası kısmen açığa
çıkarılmıştır ve zamanında kentierin nasıl
göründüğü tasarlanmıştır. Höyüğün kesiti,
tabakalarm birbiriyle ilişkisini IX
göstermektedir.

Troia ll'nin rekonstrüksiyon denemesi

Щ Tıoij I

TrOJJ II
Efsanevi Troia SavaşTnm gerçek kaynaklarını ■ Ttuij VI

araştırm ak için yola çıkan Frank Calvert (1865) ve Н Troia Vila

Heinrich Schliemann (1870-73,1878-79,1883,1890) ■ Troia Vllb

tarafından kazılan Troia'da bilimsel çalışmaların


1893-94'te Wilhelm Dörpfeld ile başladığı ve 1932-38
arasında Cari W. Blegen, 1989'dan günümüze dek
Manfred Korfmann ile devam ettiği söylenebilir.
Çanakkale'nin yaklaşık 25 km. güneybatısındaki
Hisarlık tepesi üzerine kurulm uş olan höyük 20 m.
yüksekliğinde, 200 x 150 m. boyutlarındadır. Son
dönem kazılarında tepe kesiminin sitadel (iç hisar)
olarak kullanıldığı, bunun eteklerindeyse geniş bir
aşağı şehrin varolduğu anlaşılm ıştır. 4 6 yapı
katmdan oluşan 9 kentin üst üste kurulm asıyla
yükselen höyükten elde edilen bulgular, tüm Batı ve
Orta Anadolu'nun kültür tarihinin anlaşılması için
bir çerçeve oluşturmuştur.

108
Troia I-V, ETÇ'na tarihlenmekte, bu kültürün öncüsü olan evre,
yakındaki Kumtepe'nin I B tabakasindan bilinmektedin I. ila III.
evrede Troia'da izlenen maddi kiiltiir, Bali Anadolu kiyi kesiini, Ege
Adaları ve kismen Yunanistan ile ilişkilidir. İç Balı ve Orta Anadolu
bağlantıları özellikle II. evrede belirginleşir. IV. ve V. evrelerde ise
Troia kenti, ortak Batı Anadolu ETÇIII kültür bölgesine dahil olur.
VI. evrede Hint-Avrupa kökenli bir beyliğin başkenti olduğu düşü-
nülen kent artık çivi yazılı Hitit melinlerindeki Wiluşa ve Thurisa ile
eşleştirilmektedir. Bu çağda Myken kültürüyle de yakın ilişkiler
içinde olduğu anlaşılan Troia'daki Luvi egemenliği, VII. evnenin
başlamas^ı ile son bulur. Erken Demir ÇağTnın başladığı bu evrede
Balkanlar üz^rinden gelen kavimlerin kenti işgal etliği anlaşılmış-
tır. İliada'nın yazıldığı M.Ü. 8. yüzyılda kent artık tamamen Yunan
küllürü etkisindedir. Homeros'un çok daha eskiye tarihlenen bir
savaş üzerine bina ettiği düşünülen bu destanda anlatılan savaşın
VI. evre sonundaki işgal olduğu düşünülmektedir. VIII, evrede İlion,
Roma Dönemi'nde (IX. evre) ise İlium adını alan kentte, son olarak
küçük bir Bizans piskoposluğu kurulmuştur.

Troia ll'ye ait depas ve tankardlar. Homeros , Troia


krallarının ziyafetlerde içkilerini "depas amphikypellon"
denen kadehlerde içtiğini yazıyor. Schliemann bu çift
kulplu kapları yanlışlıkla destanda geçen kadehlerle bir
tutmuştu (üst), Troia II ve ПГе ait bezemeli çömlekler
(orta). Tören baltaları nefrit, yeşim ve lapis lazuli gibi yarı
değerli taşlardan yapılmıştı (sol) ve altın sos kabı (sağ alt),
Schliemann Hazinesi'nin en özgün parçalarından.
II. tabakaya ait hızlı çarkta biçimlendirilmiş Troia
tabakları, Suriye ile ticari ilişkilerin bir sonucu (sol alt).

109
Dc'm irciİK)yük
B a tı A n a d o lu 'd a K ent D e v le tle ri vt'rle^i minin
Troia I gibi yanğınla son bulan Be^cesullan'ın XVII. mozarlıi;ınm Inılunduğu
tabakası ile birlikte Anadolu'nun güneybalı keşimi SarıktM movkiinde,
de ETÇ II dönemine girer. ETÇ I'de güneybatı Erken Tuny Ç'a^ı'nm en
ya\'gm iki gömü tipine
A nadolu'nun hemen hemen tüm ünü kaplayan
de beral-)eree rasdamyor.
Beycesultan kültür bölgesinin bu evrede çok daha Çok sa\ ıda küp
sinirli bir coğraf3^ada süregeldiği, bu coğrafi alan gömünün yanı sıra
içinde ise küçük kültür bölgelerinin ortaya çıktığı karijilaşılan \ e Orta Tuny
gözlenir. Troia'da olduğu gibi tüm Batı Anadolu'da Çağı'nda artarak devam
sij^ah renkli çanak çömleklerin gerini hızla kırmızı eden ta;j sanduka
astarlı bir grup almaya başlar. Etkilerin geliş gomülerden bir ornek
(üs/). İkiztepe halkı
3'önününse, artık zenginleşip bir güç haline geldiği
bugünkü Karadenizliler
anlaşılan iç Batı Anadolu j^öresi olduğu sanılır. gibi ahijap evlerde
Demircihöyük j^erleşmesinin de з^ег aldığı bu j ’örede oturuyorlardı. Razılarda
Küllüoba Höyüğü'nde bey sarayı olabilecek bir bunların izlerini bulmak
megaron kompleksi ortaya çıkarılmıştır. Demirci- zor. Yüksek ısı nedeniyle
höyük'te ise j^erleşme ETÇ I'deki özelliklerini koru- oİLişmu^ kızıl renkleriyle
yarak devam eder. Yörede içi ve ağız kenarı siyah, ocaklar ve tırınlar
kolayca sa[3tanıibiI iyor.
dışı açık renk, ilmik kulplu käseler, çapraz bantlar­
İkiztepe'den ETÇ'na ait
la bezeli şişecikler, içi yiv bezeli S-profilli käseler ve büyük tırın (<}/f).
emzikli çömlekçikler dikkat çekici formlardır. Tüm Kızılırmak yayı içinde ise çizgisel Ьоза bezemeli
Batı Anadolu ile birlikte Tarsus'ta da yaygın olarak çanak çömleklerin оПаз^а çıkmasıyla birlikte 3eni
görülen ETÇ'nın en tipik kap biçimlerinden gaga bir gelenek doğmaktadır.
ağızlı testiler, bu evrede klasik şeklini alır.
Bu yerleşmeler arasında özel bir уеп^ sahip olan
Be^^cesultan'da ETÇ II döneminin (XVI-XIII) en Alacahöyük'te ise zengin maden eserleri ile "krali
karakteristik özelliği ev sunaklarından geliştiğine mezarlar" bulunmuştur. İlk ortaya çıkanldıklarında
inanılan ikiz tapınaklardır. Yan yana iki megarondan Hitit kültürüne ait olduğu düşünülen eserler içeren
oluşan bu yapılarda kutsal mekänların, biri dişi biri 13 gömü, höyüğün yamacında з^ег alır. Mezarlarla
erkek olmak üzere bir tanrı çiftine adandığı ilişkili 3/erleşme, olasılıkla höyüğün alt tabakala-
düşünülür. İki kil dikme ve b03muzlu bir sunakla rm da kilitli kaldığı için orta3^a çıkarılam am ıştır.
çevrelenen kutsal ocak kutsal mekändaki merkezi Toprağa açılan dörtgen çukurlara ayakları karna
öğeyi teşkil eder. Kan sunağı, silolar ve rahiplere çekik biçimde 3^atırılan ölülerin з^ашпа çok sayıda,
азтйап arka odalar gibi tabakalar boyunca değişme- karm aşık maden teknolojisi gerektiren zengin eser
den süren yapı öğelerine salüp tapınakların tabanları bırakılmıştır. Bu dönemde Orta Anadolu'da da elit
hasırla kaphdır. Urla Limantepe'deki sur anıtsal bir sinifin oluştuğuna işaret eden bu m ezarların
oval bir basüonla desteklenmiştir. Kuruçay, Badema- benzerlerine iç batı Anadolu'da ve Karadeniz bölge-
ğacı ve K arataş-Sem ayük'te (III-V) ise yerleşme sinde de rastlanm ıştır. Alacahöyük yakınındaki
gelişerek devam eder. Karataş'taki küp mezarların K alın k ay a, E s k iy a p a r; A m asy a y a k ın ın d a k i
З^аш sıra, parlak siyah kapları ile tanınan Yortan
mezarlık kültürü ve keman biçimli m erm er idoller
de ETÇ I'den süregelip, ETÇ Il'de 3^aygınlaşan özel-
liklerdir.

O rta A n a d o lu 'd a İ lk B e y lik le r:


A la c a h ö y ü k
Bu zam anda Orta Anadolu'da da beylik düzeni
s' ortaya çıkmaya başlamış ve devletleşme sürecinin
ilk adım ları atılm ıştı. ETÇ II dönem inin Orta
Anadolu kültürü, Ankara yakınm da Karaoğlan,
Ahlatlıbel, Etİ3^k u şu ve Polath (VI-XI), Konya'da
Karahöyük (7), Kayseri'de Kültepe (14-17) ve Kızılır-
mak kavsi içindeki A lişar (11-8M), A lacahöyük
(8) yerleşmelerinden bilinmektedir. Bu yerleşmeler-
den elde edilen bulgulardan anlaşıldığı kadarıyla
doğal bir sınır oluşturan Kızılırmak'm batısı Batı
Anadolu kültürü ile paralel bir gelişim i/lemekte.

110
Mahmallar; Tokat yakınındaki Horoztepe, Sanısun biçimlendirilmiş Surİ3'e mallarını tani3ordu; ancak
yakınınclaki Dündartepe ve Tfekeköy'de ele geçen Troia Il-Iirten tanınan depas türü kapları daha sık
ETÇ II m ezarlık lan n d a yine tunç, bakir, altın, kuIlani3'orlardı. Bölgenin, adadaki zengin maden
güm üş gibi nıadenlerden üretilmiş çok sayıda kaynakları nedeniyle Kıbrıs'la ilişkisi de artmıştı.
silah, takı ve sembolik eser, Karadeniz bölgesinde ETÇ ll'de (G-J evTeleri) Amik 0\ası 3erleşmelerinde
Geç Kalkolitik Çağ'dan başla}^arak gelişen madenci- ise birdenbire elde yapılmış, çok iyi açkılı, sİ3 ah
liğin en yüksek düzej^de örneklerini oluşturnıakta- З^а da kırmızı renkli bir çanak çömlek türü orta3’a
dır. Ifekeköy'de savaşçı gömülerinin bacakları üzerine çıkmıştır. Doğu Anadolu, hatta Transkafkasya
birer kama yatırılarak gömülmüş olması ilgi çekici- kökenli olduğu anlaşılan Karaz kültürüne ait bu
dir. Kuşkusuz Bafra'daki İkiztepe mezarları da bu kaplar Amik Ovası'nın bu dönemde kuze3'doğudan
geleneğe ait örneklerle doludur. Eskişehir yakının- gelen göçlere sahne olduğunu göstermektedir.
daki Demircihöyük-Sarıket, Bozüjmk ve Küçüklıö^’ük Ancak bu kültürel öğelere Çukurova'da hiç rastlan-
mezarlıkları ise iç batı Anadolu'nun bu dönemde mamıştır. Bu durum, M.Ö. 3. biıi3al başlarında Doğu
Orta Anadolu ve Karadeniz ile kültürel ilişkilerini ve Güne3^doğu Anadolu'da derin izler bırakmış göç
ortaya коз^аг. Sarıket'te elit kesime mensup erkekle- hareketlerinden Çukurova'nın hiç etkilenmediğini,
rin başlarında altın ve}^a gümüş bir bant ve j^anla- Amanos Dağları'nm doğal sınır olarak kaldığını
rında kurşun şişeler bulunmuştur. Bu mezarlıklarda göstermektedir.
ele geçen silah tiplerinin Troia lıazinesindekilerle
arasındaki benzerlik de dikkat çekicidir. Doğu A n a d o lu : E rk en T r a n s k a f k a s 3 ^a
Sonuç olarak, dönemin gelişkin evresinde, biri K ü ltü r ü
Troia ve Ege dünyası içinde, diğerij^se Orta Anado- Doğu Anadolu, Erken Tunç Çağı'nın başlarında
lu'nun kuzejdnde yer alan başlıca iki madencilik
Aras havzası казтакһ büyük göçlere sahne о1таз'а
okulu bu lu n d u ğ u söylenebilir. Bu okullardan
başlamıştı. Bunun sonucunda doğuda Transkaf-
doğudakinin kökeninin Merzifon, Tokat, Amas3^a
kas3^a'dan Urmİ3^e Gölü'ne; batıda Divriği-Kangal
yörelerindeki zengin bakir казтак1аппа dayandığı
3^örelerinden Malat3^a'3^a/ günc3^de de Kahramanma-
anlaşılmakta; Alacalıöyük mezarlarının ise bu bölge- raş ve Amik Ovası'na dek 3'ayılan alanda geniş bir
den inen göçmenlere ait olduğu düşünülmektedir.
kültür bölgesi orta3^a çıktı. Bölgenin ulaşıma çok zor
olanak tani3^an doğal yapışına karşın ortak özellik-
Ç u k u r o v a v e A m ik O vası leriyle dikkati çeken bu kültüre "Kura-Aras", "Erken
E rken Tunç Çağı II dönem inde Çukurova'da, Transkafkas3^a" (ETr), "Hirbet Kerak", "Karaz" ve
Caziantep yöresincle zengin ve farklı bir kültür ortaya çıkar. Yerel bir "Doğu Anadolu Erken Tunç Çağı" gibi değişik
bulunan bir araba beyliğin k o ru n m a lı m erkezi g ö rü n ü m ü n d ek i adlar verilmiştir. Doğu Anadolu'da adeta bir nüfus
modeli ve süvari Tarsus-Gözlükule yerleşmesinde ortaya çıkarılan patlamasına neden olan ve kimi araştırmacılarca
heykelciğinin, oyuncak her iki yanında evler dizili bir sokak, gelişkin bir
veya elit kesime mensup
kişilerin mezarlarma
planlam a anlayışının kanıtıdır. Kırmızı renkli el
gömü hediyesi olarak yapımı çömlekler kullanan, bazen siyah yüzlü açkılı
bırakılmış eserler olduğu kaplarının yüze3one kazıdığı motifleri tebeşirimsi
düşünülüyor. Ьез^аг bir macun doldurarak beze3^en bu halk, çarkta
Alacahöyük'ün ünlü buluntularıncJan, tunç geyik ve boğa
heykelcikleri dönemin dini inançları ile ilgili fikir veriyor (sol üst).
İlk buİLinduğunda yanlış bir biçimde "Eti (Hitit) Güneş Kursu" olarak
adlandırılan semboller, karmaşık döküm tekniklerinin gelişkinliğine
işarel eder (sağ üst, sol alt). Alacahöyük mezarları Hitit Devleti'nin
ortaya çıkışından 600-700 yıl önceye aittir ve şimdilik onlarla
doğrudan bir ilişkileri saptanabilmiş değildir. Bu mezarlıkta kadınlar
mücevherleri ve kişisel eşyaları ile erkekler ise otoritelerini ifade
eden silah ve dinsel simgelerle gömülmüştür (sağ alt).

112

Л
Mezarlarda bulunan takılardan
dilimli başlı iğne, saç süsü,
bilezik ve kemer süslerinin
tümü altından biçimlendirilmiş
(so/ üst).

Mezar hediyeleri arasında


savaşçı krallara ait taş
çekiç-balta (sağ üst), altın
muhafazalı demir hançer (sağ alt)
ve altın topaz başı (so/ orta)
^ « • * * * # törensel nitelikli eserlerdir.
ф ' /^ч *İÄ ^
Dönemin çanak çömleğinin

i 5- W ,
? ^
^ ^
*<■ . -
parlak yüzeyi ve oluk
bezemeleri nedeniyle,
madeni kaplara öykünerek
® * ш biçimlendirildiği düşünülür.
ё Ф ^ Mezar hediyeleri arasında
bulunan altın testi, bu yorumu
destekllyor (so/ alt).

Alacahöyük kral m ezarlığındaki m ezarlar (13 adet)


3-8 m. uzunluğunda, 2 ile 5 m. genişliğinde ve 1 m.
kadar derinliktedir. Ağaç ve taştan yapılmış olan
çukurlara cesetler ayaklar karna çekilmiş ihoker)
durum da gömülmüştür. Yanlarına zengin armağan-
lar bırakıldıktan sonra üzerleri ağaç ve toprakla
V »f
örtülmüştür. Gömü töreni sırasında bir ölü yemeği
yenmiş, yemekten arta kalan öküz kafaları ve bacak İP
kem ikleri de sıra la r halinde m ezarlarm üzerine
к *
dizilmiştir. Troia hazineleriyle çağdaş zengin m ezar
arm ağanları altın, gümüş, elektron, tunç ve demir-
dendir. Özellikle boğalı ve geyikli disklerin oluşturduğu
eserler halkm sosyal ve dinsel inanışlarıyla ilgilidir.
Boğa ve geyik gibi hay v a n lar sonraları Hitit tan rıla­
rının kutsal hayvanları olarak görülecektir.

;~C'
M aden T e k n o lo iis i
Anadolu madenciliğin anavatanıdır. Burada madenciliğin geçmişi Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'a uzanır. Hallan Çemi'de malahit
parçaları bulunmuş, Ergani bakir madenine 20 km. uzaklıktaki Çayönü'nde ilk bakir ve malahit kullanımı güniimüzden 9200-9100 yıl
kadar önce başlamıştır. Bir bakir filizi olan malahit daha çok bezeme amaçlı ve takı olarak değerlendirilmiş; bakir ise ısıtılıp dövülerek
levha haline getirilmiş, biz, iğne, boncuk gibi biçimlere sokulmuştur. Benzer etkinlikler hemen hemen aynı dönemde Orta Anadolu'daki
Aşıklıhöyük yerleşmesinde de karşımıza çıkar. Bu işlemler teknolojik açıdan pyrometalurji olarak kabul edilmektedir.
Anadolu toplumları arasında madencilik giderek yayıldı. M.Ö. 5. binyılın sonlarında Fırat kıyısındaki Değirmentepe'de bakir 1200°
santigrata yakın bir sıcaklıkta ergitilmeye başlamıştı. ETÇ'nda alet ve silah üretiminde endüstriyel boyutlara ulaşıldı, yerel atölyeler
belirdi. Bakıra arsenik ya da kalay katılarak oluşturulan tunç alaşımından, gelişmiş döküm teknikleriyle son derece artistik tasarım lar
gerçekleştirildi. Döküm kalıpları kil ya da taştandı. Thş kalıplar önceleri tek yüzlüydü. Bu türde kalıba ergitilmiş m aden üstten potalar
yardım ıyla dökülüyor ve kuruyup soğuduktan sonra kalıptan çıkarılan alet üzerinde rötuşlar yapıhyordu. Bu iikel kahplarla ancak
düz yüzeyli ince alet ve silahların dökülebilmesi m üm kün olabiliyordu. Sonraları çift yüzlü kapah kalıplar ortaya çıktı. Böylelikle
daha karm aşık alet ve silahların üretim ine geçilebildi. M.Ö. 3. binyılın ikinci
yarısı içinde "kaybolan m um yöntemi" (cire perdue) denen yeni bir teknik
ortaya çıktı. Bu yöntemde önce balm um undan bir model hazırlanıyor, bunun
üzerine kil kaplanarak kalıp yapıhyordu. Kalıp ısıtılarak içteki balmumu eritilip
akıülıyor, sonra da içine sıvı maden dökülüyordu. Soğuduktan sonra kalıp
kınlıyor ve istenen biçim ortaya çıkıyordu. Alacahöyük kral m ezarlarındaki
güneş kursları ve hayvan heykelcikleri bu teknikle dökülmüştür.

enmiş
maden

hava
deliği

Aşıklıhöyük halkı doğal bakiri sıcakken döverek boncuk yapmasını biliyorlardı (üst).
Aphrodisias Pekmezhöyük'ten tek yüzlü taş döküm kalıpları ve pişmiş topraktan
potalar (alt).

114
M .ö. 3. B in y ıl S ila h la n
3. bin^alda gelişen toplumsal yapı ile koşut olarak madencilik tekniklerinde
de büyük aşama kaydedildi. Güçlü beyler ve beyliklerin üstünlük savaşım-
ları sırasında gereksinim duyduğu silahları üreten büyük bölgesel atöl}’eler
ortaya çıkmaya başladı. Önceden yalnızca törensel anlamda kullanılan
silahların yanında, özellikle saldın silahlarının yapınıına girişildi. Başlan-
gıçta keski olarak da kullanılmış ve tek yüzlü kalıpta dökülmüş j-assı
baltalardan ibaret olan silah repertuvarına, ETÇ'nın ortalarında, gift yüzlü
kahplarla dökülmüş, hanger, mızrak ucu, okucu, sap delikli balta ve
gelişmiş topuz başları katılmaya başladı. Beylerin görkem ve zenginliği bu
silahlarla simgelenij^rdu.

M .ö. 3. binyıl silahları. Arsenli bakırdan düz saplı mızrak ucu, Ürgüp ETÇ III
(sol üst). Bakırdan yassı balta-keski, Kadirli ETÇ III (sol orta). Arsenli bakırdan çift
perçin delikli hançer, Batı Anadolu ETÇ (üst). Kalaylı bakırdan sap delikli balta,
Tufanbeyli ETÇ III (sağ üst). Pirinç topuz başı. Orta Anadolu ETÇ III (sol alt).
Demircihöyük-Sarıket mezarlığında bulunmuş taş ve maden topuz başları,
taş çekiç ve balta, ETÇ ll-lll (sağ alt).

115
ik iz te p e

Özellikle maden eserleri ile clikkat çcken


ikiztepe'de bulunan dörtlü sarmal plaka,
ETÇ'nın tipik simgelerinclendir (üst).
Çeşitli boynuzlu plakalar ise AnacIolu'cla
boğa kültü ve tapınımmm yaygınlığı ile
sürekliliğinin göstergesi (sol üst). Tümü
ETÇ ПГе tarihlenen bu eserler arsenikli
bakırdan üretilmiş. Altın göğüslük ise
dövülerek biçimlendirilmiş bir plakamn
kabartma tekniğiyle bezenmesiyle üretilmiş
(sol orta), ikiztepe silahlarının en zarif
örneklerinden, kabzası stilize dağ keçisi başı
bezemeli bir hançer ile tanrıça kabartmalı bir
mızrak ucu yine ETÇ ИГе tarihlenen arsenikli
bakir eserlerden (sağ alt). Pişmiş toprak tanrıça
heykelciklerinden ETÇ ll'ye ait örneğin
- ®«5? işlemeleri dikkat çekiyor (sağ üst)
GKÇ'den itibaren aynı geleneği
sürdüren ikiztepe çanak
çömleğinden dolgu
bezemeli çanaklar ETÇ I
tabakalarında bulunmuş (sol alt).

ikiztepe Karadeniz bölgesinin ETÇ kültürünün anlaşılması için anahtar olmuş bir yerleşmedir.
Samsun ili, Bafra ilçesinin 7 km. kuzeybatısındadır. Birbirine boyunlarla birleşen dört tepeden
oluşan 350 x 260 m. boyutlarmdaki böyük, 1974-80 yılları arasında U. Bahadır Alkım, 1981
yılmdan beri de Önder Bilgi tarafından kazılmaktadır. İlk kez GKÇ'da iskän edilen böyük Orta
Tunç Çağı'nın başına dek kesintisizce yerleşmelere sahne olmuştur. Üst tabakalarında ise Geç
Tunç ve Demir Çağı'na ait yüzey buluntularma rastlanmıştır. Hellenistik Dönem'de üzerine bir
tümülüs inşa edilmiştir.
Tarihöncesi dönemlere ilişkin tabakaların yapılan, günümüzde Karadeniz bölgesinde "çantı"
adı verilen mimari geleneğin bilinen ilk örnekleridir. Bu yapılar, üst üste dizilen tom rukların
köşelerde geçme tekniğiyle birleştirilmesiyle inşa edilmiştir. Tbbanları sıvalıdır ve ahşap duvar-
ları günüm üze ulaşm am ış olan yapılarm planları, sıvalar ve dikme delikleri izlenerek
anlaşılabilmektedir. Yerleşmenin en çarpıcı özelliği, Merzifon yakmındaki bakir yataklarından
yararlanan İkiztepeliler'in gelişürdiği madencilik teknikleridir. Özellikle mezarlıkta ele geçen çok
sayıda ve çeşitte silah ve takı, ETÇ'nda Karadeniz kıyısm da yaşayan bu balk ile Orta Anadolu
halklan ve gömü gelenekleri arasmdaki bağlantıların kurulabilmesini sağlamaktadır.

I •'

116
ıp

Hurrilerle ilişkili görülen bu göçmenlerin bölgeye


Transkafkasya'dan, Kura ve Aras ırm aklarının
arasındaki yöreden gelmiş olmaları biç de olanaksız
değildir.
Yayvan "U" biçimli seyyar
sunaklar üzerincle, insan
ETÇ göçlerinin Doğu Anadolu üzerindeki etkileri
yüzleri ile çeşitli şematik de büyük oldu. Eskinin Mezopotamya-Suriye etkili
hayvan kabartmaları k ü ltü rü değişm eye başladı. Y uvarlak ev ve dal-
görülüyor (so/ alt). çamur-örgü tekniği gibi yeni mimari özellikler bu
Pulur höyüğünde
zam anda ortaya çıktı. Yeni, p arlak yüzeyli, el
bulunan seyyar
sunaklı kutsal ocak yapımı çanak çömlek, kabartm a veya oluk beze-
ETr kültürijnün en meliydi. Kaplara, alışılmışm dışmda bir pişirme
karakteristik mimari tekniği sayesinde içi kırmızı dışı siyah veya içi siyah
öğesinin güzel bir örneği. dışı kırmızı bir görünüm kazandırılıyordu. Bununla
Ocağın üzeri kadın
yüzleri ve geometrik
birlikte, tümüyle Elazığ-Malatya yöresine özgü, açık
bezemelerle zemin üzerine kırmızı veya siyah boya bezemeli
cionatılmıştır (sağ alt). yeni bir gelenek de belirmişti.

117

-J
rH n ıT IM T -T n - I ~rrSEd
Doğu AnadoIu'j'U istila eden göçmenlerin bir
bölümü, olasılıkla Malatya, K ahranıanm araş ve
Amik Ovası yoluyla, İslähiye ve Ç ukurova'ya
u ğ ram aksızın Doğu A kdeniz kıyılarına doğru
inerek Ürdün vadisindeki Hirbel K erak'a dek
ilerlediler; öte j^andan da Doğu Anadolu'nun hemen
hemen her köşesine yayıldılar. Yan Gölü havzası ile
iMuş, Malazgirt, Iğdır ve Erzurum ovaları yoğun
olarak iskän edildi. Bu dönemin en iyi incelenen
yerleşme yerleri, Elazığ-Altmova'da Korucutepe,
Norşuntepe, Tbpecik, Han İbrahim Şah ve Pulur,
Malatya'da Arslantepe (VIC), Erzurum'da Karaz ve
Sos Höyük, Van Gölü havzasında da Dilkaya ve
Karagündüz'dür.
Anadolu'da irili ufaklı birtakım beyliklerin ortaya
çıktığı ve esaslı bir devletleşme sürecine girildiği
ETC II dönemi aynı zam anda bir gönenç ve zengin-
lik çağıdır. Hemen her konuda gelişmelere sahne
olan bu dönem Batı ve Güney Anadolu'da büyük
bir yanğın felaketiyle son bulm uştur. Troia II,
Beycesultan, Aphrodisias, Ahlatlıbel, Alacahöyük, meleri kesinti olmaksızın ETÇ II yerleşmelerinin
Polatlı ve T arsus'un yanışı ile Dem ircihöyük'ün üzerine kurulmuştur. Troia Il'nin geç evresi içinde
tü m ü yle ıssızlaşm ası bu o rta k felaketle ilgili başladığı kabul edilen ETÇ III dönemi, II. yerleşmenin
olmalıdır. Bu felaketten sonra yakılıp yıkılan kale ve yoksul bir uzantısı olan Troia Ill-V'te de devam eden
köylere yeniden yerleşilmemiş, yerleşmeler sayıca Kale, Troia IV'te en geniş halini alır ve megaron
azalmıştır. Aynı dönemde Trakya ve Balkanlar'daki planlı yapılarm devam ettiği gözlenir. Çanak çömlek Pulur Höyüğü'ncle
yerleşmelerin de ıssızlaşması. Balkan yarımadasından geleneklerinde de fazlaca bir değişiklik görülme- bulunan kutsal yapıcla
A nadolu'ya doğru yapılmış bir göçü düşündürür. mekle beraber, hızlı çarkın kullanılması sayesinde doğu cİLivar boyunca
Bazen Hint-Avrupa kökenli Luvilerle ilgili olduğu kaplar standartlaşır ve çeşitlilik azalır. Tbnkard, sekiler, girişin karşısında
düşünülm ekle birlikte, Luvilerin B alkanlar'dan depas, goblet gibi bu döneme özgü formların yanı ise ocaklar yer alır
gelmiş olduğuna işaret eden başka bir kanıt j^ktur. sıra, kabartm a insan yüzü bezemeli çömlek ve (Scığ üst). Arslantepe'nin
Konya Ovası ve Ç ukurova'da da kim i etkileri kapaklar, kabartm a olarak yapılmış stilize boynuz VI В 1 tabakasında
bezemeli käseler ve içi kırmızı haç motiOeri ile bulunan kırmızı-siyah
görülen bu olası göçlerden ve felaketten hiç etkilen-
bezenmiş käseler dönemin en yaygın kap biçimleri- açkılı tipik Karaz
meyen tek bölge Doğu Anadolu'dur.
çömlekleri (sağ alt)
dir. Козт renk çanak çömlek tam am en ortadan
ve Ankara yöresinde
kalkmış, Troia'da ve tüm Batı Anadolu'da kırmızı
bulunan bir çömlek (sol
Erken TuncD III Dönemi astarlı çanak çömlek görülmej^e başlanm ıştır. alt) arasındakı teknik
Kırmızı haçlı käselere, dönemin sonlarına doğru benzerlik Doğu Anadolu
B a tı v e O rta A n a d o lu 'd a B irle ş e n G ü ç ler Orta ve Güney Anadolu'da, Polatlı, Kusura, Bej^cesul- ile Orta Anadolu
Birçok yerleşmede karşılaşılan yanğın tabakaları- tan, Aphrodisias, Konj^a-Karahöyük, Mut-Kilisetepe, arasındakı ilişkilerin
nın ard ın d an Erken Tunç ÇağTnm son evresine Kayseri-Kültepe ve Tkrsus-Gözlükule gibi pek çok anlaşılması açısmdan yol
girilir. Kimi merkezlerde ise ETÇ 1П dönemi yerleş- yerleşmede de rastlanmıştır. gösterici buluntular.

118
Karaoğlan'da ele geçen ETÇ lirte (XII-VI) Beycesiıltan'da megaron planlı
zarif depas, Batı yapılar devam eder, ancak ikiz tapınaklar son bulur.
Anadolu geleneklerinin
Kırmızı ya da devetüyü renkte gaga ağızlı testi,
ETÇ lll'te Orta
tankard ve goblet gibi türler dikkat çekicidir.
Anadolu'ya ulaştığının
bir kanıtı. İlk kez Tarsus ise bu dönemde megaron planlı }^apıları ve
Troia'da bulunan bu çark yapımı kırmızı astarlı çanak çömleği ile, ortak
çift kulplu kapların, Batı Anadolu-Ege kültürüne ait bir merkez görünü-
ciönemin elit keşimi mü alır. Bu değişimin nedeninin Ege dünyasından
tarafından içki kadehi deniz j^luyla gelen bir kisim göçmen olduğuna
olarak kullanıldığı inanılır. Bunun yanında Suri}^e ile ilişkiler de
düşünülüyor {sağ üst).
sürm ektedir. Çukurova dönemin sonlarında, boya
Orta Anadolu'da,
ETÇ III sonunda
bezemeli çanak çömleği ile dikkat çeken yeni
geometrik boya bir kültürün etkisi altına girer. M.Ü. 2. binyılm
bezemeli bir çanak başlarında Amik Ovası, İslähiye, Habur ve Malatj^a-
çömlek geleneği Elazığ yörelerinde ortaya çıkan boya bezemeli
doğmuştur. Bu kapların çanak çömlek gelenekleriyle az da olsa ilişkili
en dikkat çekici görünen bu kültür aslen doğu kökenli bir görünüm
örnekleri Kültepe'de
sunar.
bulunmuştur (so/ alt).
Kızılırmak'ın batısında Bitik, Gordion, Koçumbeli,
Karaoğlan, Polatlı ve Yazırhöyük ETÇ III dönemi
merkezlerindendir. ЮzıIırmak'ın doğuşunda Kültepe,
Alişar ve Boğazköy'den tanınan ETÇ III kültürünün
dikkat çekici özelliği gelişkin boya bezemeli çanak
çömleklerdir. "Alişar Ш" ve "Kappadokia boyalıları"
gibi isimler alan bu kaplar elde biçimlendirilmiştir.
Devetüyü, krem ya da kırmızı renkli açkılı zemin
üzerine koyu kahve veya siyah boya ile yapılmış
geom etrik bezemelere sahiptir. Ç anaklarda bu
bezeme ağız kenarının hemen altmdaki bir bant
köklerinin Anadolu prehistoryasının içlerine dek
halindedir. Çömleklerde ise ağız kenarmdan gövde-
uzandığı anlaşılmıştır.
nin alt yarısına sarkıtılarak düzenlenmiştir. Alişar
III boyalıları Kızılırmak kavsinin güney ve batısında
yaygındır ve Kültepe Karum II tabakasına dek Т гакуа
azalarak kullanılm ıştır. Orta Anadolu bu çağda ETÇ III döneminin sonlarında, Kırklareli'deki
bir yandan Çukurova, öte yandan Batı Anadolu ile Kanhgeçit mevkiinde dikkat çekici bir sitadel ve
ilişkiler geliştirmişti. Kültepe'de bulunan Tbrsus aşağı şehir kurulmuştur. Sitadel 65 m. kadar
kökenli Suriye şişeleri ile Batı Anadolu kökenli soyut çapında bir surla kuşatılmıştır. İçinde birbirine
m erm er idoller bu ticari ilişkilerin birer kanıtıdır. koşut üç megaron bulunmaktadır. Genel görünümü
ETÇ'nın sonlarından Orta Tunç Çağı'na (OTQ ile Troia II sitadelini andıran bu yerleşme yeri
yani M.Ö. 2. binyıla geçerken Anadolu'da, köklü mimarlık, yerleşim türü ve buluntular yönünden
değişimlere karşın maddi kültür öğelerinde bir tümü ile Anadolulu özelliklere sahiptir. Buranın
süreklilik olduğu gözlenmiş, Hitit kültü ru n u n M.Ö. 2200-2100 yıllarında İçbatı Anadolu kökenli
kolonistler tarafından kurulduğu sanılır.

D oğu A n a d o lu
ETÇ III döneminde Norşuntepe, Tfepecik, Korucutepe
ve Arslantepe (VID) gibi büyük merkezlerin yanı
sıra tüm Doğu Anadolu'da irili ufaklı pek çok
yerleşme ortaya çıkmıştı. Malatya yaktnlanndakı
Llinciktepe, Şemsiyetepe, •'"amo&o-Koşkerbata,
Pirol ve İmikuşagt;
Şah ve D e g i r m e n t e p e , kazılan kuçuk ETÇ III m e r k e z
le rid ir.
ETC II döneminden başlayarak Doğu Anadoluda
eskinin büyük kutsal alanlar, yerlerini beı^ket ıte
ilgili yeni bir ev kültüne bırakmıştır. En guzel orne
; S ETaz.ğ yak,nlar.ndaki Pulur ve Korucutepe
119
gerisindeki konumu nedeniyle fazla etkilenmemiş- islahiye yakınındaki
tir. Daha çok Suriye ve Mezopotamya kültürleriyle Ceciiklihöyük'ün c/anak
çömleği, hızlı c/arkta
ilişkili bu bölgede de bu binyılın ikinci yarısı içinde,
yapılmış, parlak astarlı
her biri korunmalı bir kenti merkez edinmiş çok
Batı Anadolu c/anak
sayıda rakip kent devletinin varlığı anlaşılmaktadır. çömleği ile teknik
Surij^e'deki Tfel el-Mardik (eski Ebla), Tbl Brak ve 'Ibl hcnzerlikler gösterir.
Leylan/ Irak'taki 'Ibl Т^уа bunlardan en lanınmışla- Ancak keskin omurgalı
rıdır. Türkiye'de ise Şanlıurfa'daki Harran, Titriş ve meyvalık biçimli kaplar
Kazane höyüklerinin adları sayılabilir. Ebla'da bulu­ yoreye özgüdür (üst).
nan yazılı belgelerden Harran'ın M.Ü. 24. yüzyılda Van havzasmda,
Щ - Erçek Gölü kıyısındaki
bir kraliçe tarafın d an yönetildiği an laşılm ak -
Karagündüz'de ETÇ II-Ill
tadır. Titriş'in ise küçük bir kent devletinin başkenti dönemlerinin parlak
olduğu söylenebilir. Sitadel ve eteklerindeki geniş açkılı siyah çömlekleri
aşağı şehir ile Titriş, gerçek bir şehircilik anlayışım çeşitli kazıma motitlerle
yansıtır. bezeniyordu. Kaplarm
karmları üzerine
Mezopotamya ile artan ilişkiler sonucunda maden-
Liygulanan çitte sarmal
cilik tekniklerinin çok geliştiği; altın, gümüş, bakir, motifi çok seviliyordu
tunç, elektron ve hatta demirin ustalıkla işlendiği (a/n.
höyüklerinde ortaya çıkanlm ış olan sunaklar,
bu dönemde madenciliğin gelişmesi uzmanlık gerek-
kalıpta yapılm ış kab artm alı ve at nalı biçimli tiren yeni meslek gruplarınm belirmesine, buna
seyyar ocaklardan oluşm aktadır ve bu kültürün bağlı olarak işbölümüne dayanan kent yaşamının
çok geniş coğrafi alanlara yayılmış en tipik öğelerin- başlamasına yol açmıştı. Nüfus, şimdiye dek biç
dendir. görülmediği biçimde artmış; yerleşimlerin sayısı,
A nadolu'nun öteki bölgelerindeki gibi Doğu kimi yörelerde hemen hemen günüm üz köylerinin
Anadolu'da da metropol denilebilecek merkezler bu sayısıyla eşitlenebilecek düze3^e yükselmişti. Daha
dönemde ortaya çıkar. Sözgelimi ETÇ'nın sonların­ çok alü v j^n lu ovalarda kümelenen bu j^erleşıne
da, Elazığ-Altmova yöresinde eskinin küçük köyleri birimlerinin pek çoğunda, önceki dönemlerde pek
boşalm ış, bunun yerini, tüm ovayı denetleyen, görülmeyen şurlar inşa edilmeye başlamıştı. Eskinin
Norşuntepe'deki saray olarak nitelendirilebilecek nispeten huzurlu, sakin köy j^aşamı son bulmuştu.
yapı kompleksi almıştı. Nüfus, yörenin tarım sal Toplumun daha iyi örgütlenebildiği bu çağda güçlü
zenginliklerini koruj^an 200 ton kapasiteli büyük bir yönetici sinifi oluşmuş; Anadolu çatışma halin-
deki pek çok beylik arasında paylaşılmıştı. Giderek
depolara sahip bu yapı çevresinde toplanm aya
gelişen bu beylik düzeninin zorunlu bir sonucu
başlamıştı. Türünün Doğu Anadolu'daki en erken
olarak küçük tarımsal j^erleşmelerin çoğu, ekono-
temsilcisi olan bu yapıda yörenin beyi yaşıyor
mik bağım sızhklarm ı kasaba/kent merkezlerine
olmalıydı.
bırakm ak zorunda kalmışlardı. Köyler bu büyük
M.Ü. 3. binyılın başlarından itibaren tüm Doğu merkezlerin etrafinda toplanmış ve köj^den kente
Anadolu'yu etkisi altına almış görünen büyük göç göç hareketleri başlamıştı. Artık Anadolu esaslı bir
hareketlerinden Güneydoğu Anadolu, Toroslar'm devletleşme süreci içine girmiş bulunuyordu.

120
görülür. Çanakkale Boğazı girişindeki Troia'da
Erken Tunç Çağı'nın en erken tabakasm dan
başla3’arak (Troia 1) elit bir yaşantının kalıntıları
orta3^a konulmuştur. Üzellikle Troia 11 sitadelinin
ortasında yükselen A 3'apısı en erken saraylardan
biri olarak kabul edilebilir. Güçlü bir surla çevrili
alanda зег alan bu 3’apı da megaron planlıdır. Önde
10.2 .X 10.2 m. bo3mtlarında kare bir sundurmaya
sahiptir. Buradan 4 m. genişliğindeki bir açıklıkla
gerideki ana salona ulaşılır. Bu salonun boyutları
10.2 X 35 m. kadardır, ortasında 4 m. çapında büyük
bir ocak vardır. Resmi bir kabul salonu olarak hizmet
verdiği düşünülen büyük megaron her iki 3^andan
daha küçük boyutlu megaronlarla (E ve В) çevril-
miştir. Bunların kral ailesinin günlük vaşamı için
Anadolu'daki Erken Saraylar kullanıldığı düşünülür.
Anadolu'da, içinde elit bir yönelici sinifin 3^aşadığı Antaİ3^a'nın Elmalı ilçesi yakınlarındaki Karataş-
saray denilebilecek ilk j^apılar M.Ö. 4. binyılın Semayük M.Ö. 3. binyılda şurlarla kuşatılmış bü3'ük
sonları ile M.Ö. 3. binyılın başlarından itibaren bir köy görünümündedir. Bu köyün ortasındaki
görülmeye başlar. Sivil halkın 3^aşadığı konutlardan, tepede 10.75 x 7.20 m. boyutlarında dikdörtgen bir
gerek a3Ticalıklı konumları ve gerekse planları ile yapı з^ег alır. Thş temel üzerine ahşap dikmelerle
farklılık gösteren bu yapılar toplumun giderek güçlendirilmiş kerpiç duvarlı olan bu yapı, iç yüzü
hİ3^erarşik bir düzenin en üst kademelerine doğru destekli oval bir duvarla çevrilidir. İşlevi tam olarak
ulaşm akta olduğunun birer göstergesidir. Örneğin, anlaşılam am akla birlikte, "bey konağı" olarak
Malatya Arslantepe'nin Geç Kalkolitik Çağ'a ilişkin nitelenebilecek bu Ьйзтк merkezi 3^apı Erken Tunç
VII. tabakasında, tepenin üzerine anıtsal bir 3^apı Çağı'nın başlarında Güneybatı Anadolu'da da sosyal
külliyesi inşa edilm iştir. Kerpiç duvarlarının bir hiyerarşinin ог1аз^а çıkmakta olduğuna işarettir.
kalınlığı 1.2 m.'yi bulan kimi odaların duvarları Erken Tunç Çağı'nın sonlarında Elazığ yakınla-
be3^az sıva üzerine kırmızı ve siyah ren k te rmda Altınova'daki Norşuntepe'de tüm ovayı denetle-
g e o m etrik d e se n le rle dekore edilmiştir. Kimi 3^ebilen ve saray olarak nitelendirilebilecek bir 3^apı
odalarda da duvarların hemen önünde kerpiçten inşa edilmişti. Çok odalı bu görkemli 3^apı kompleksi
yapılmış ve sıvanmış dekoratif sütunlara з^ег veril- içinde 3^örenin tanmsal zenginliklerini когиз^ап 200
miştir. Bu bÜ3mk yapmm yıkılışmdan sonra VIA ton kapasiteli bÜ34ik depolar bulunmakta3dı. Nüfus
tabakasında 3^eni ve daha anıtsal bir tapınak-saray bu sarayın çex^esinde toplanmaya başlamıştı. Türü-
külliyesi inşa olunmuştur. Bu yapıda ele geçen nün Doğu Anadolu'daki en erken temsilcisi olan bu
maden eserler ile ticari buluntular sarayın zengin- 3^apıda yörenin Ьеза 3^aşi3^ r olmalıydı.
liği ve görkemini yansıtacak boyuttadır. M.Ö. 3. binyılın sonlarında Anadolu yarımadası,
Tbplumsal yaşamda Doğu Anadolu'da karşılaşı- konaklarda lüks içinde 3^aşa3^an birçok bey arasında
lan bu gelişmelerin benzeri Batı Anadolu'da da paylaşılmıştı.

Elmalı'daki Karataş-
Semayük'ün ETÇ bey
konağı planı iüst).
120 m. çapınclaki
Troia sitacleline, biri
güneydoğudan,
biri de güneybatıdan
iki anıtsal kapı ile
girilebiliyordu.
Güneybatı kapısının
önüne, olumsLiz hava
koşullarına karşı
kaldırım döşenmişti.
Dik bir yokuş halindeki
bu kaldırımlı yol
arabaların çıkmasma
elverişli değildi.
Н. Schliemann Troia
Hazineleri'nden bir
bölümünü (Hazine A) bu
kapı civarında buldu (a/t).
121
N o rşu n tep e

k u p l e r

NorşuntefDe ETÇ sarayı,


AnacIolu'nun en erken gerçek
saray yapılarındandır (sağ üst).
Sarayın ana mekänlarından biri olan
"pithos'lu yapT'da bulunan çok sayıda
erzak küpü, burada oturanların yerleşmenin
ekonomisini de kontrol ettiğini gösteriyor.
Duvarları inşa etmekte kullanılan kerpiç
10 25 M
blokların iriliği dikkat çekiyor (sol üst ve alt).

122
Bugün Keban Baraj Gölü suları altında kalnıış olan Norşuntepe, Fırat'ın ki3nsında, verimli Altinova toprak-
larına kurulm uştu. Merkezi bir konuma sahip, etekleriyle birlikte 800 x 600 x 30 m. boyutlarındaki bu dev
höjmğün Kalkolitik Çağ'dan Orta Demir Çağı'na dek iskän edildiği anlaşılmıştır. 1968-74 jalları arasında
H arald H au p tm an n tarafın d an kazılan höyüğün en dikkat çekici evrelerinden biri, gelişkin bir
saray kompleksinin bulunduğu Erken Tunç Çağı tabakalarıdır. Geniş avluları, j^aşam mekänları ve depo
odaları açığa çıkarılan sarayın, geniş bir bölgenin denetimini elinde tutan yönetici kesime ait olduğu
keşindir. Yapıda depolanan malzemelerden ve höyüğün stratejik konumundan bu merkezin Fırat boyunda
3^apılan ticaretin önemli odaklarından biri olduğu anlaşılmaktadır. Yönetici keşim, ekonomi ve ticareti de
denetim altına almış olmalıdır.
Erken Tunç Çağı'nda Erken Transkafkasya kültür bölgesine dahil olan Altinova 3^erleşmelerinde döne-
min tipik buluntularından olan kırmızı-siyalı açkılı çanak çömleğe rastlanmaktadır. Norşuntepe'de Karaz da
denen Erken Transkafkasya çanak çömleklerinin з^аш sıra, devetüyü astar üzerine kırmızı ve3^a siyah boyalı
kap kacakla da karşılaşılmaktadır. Fırat vadisi boyunca Malatya ve Elazığ yörelerine özgü olan bu kaplar
sepet işçiliğinden kimi izler taşır. \ferleşmenin ticaret ağındaki önemi, yakındaki Ergani ve Maden bakir
yataklarına dayanmış olmalıdır. Az sayıda çark yapımı çanak çömlek ve şilindir mühür ise Kuzey
Mezopotamya ilişkilerinin kanıtlarıdır. Ancak yerleşmenin genel karakteri göz önünde bulundurulduğunda,
Tbroslar'ın bu dönemde hälä Doğu Anadolu ile Kuzey Mezopotamya kültürleri arasında doğal bir sınır
oluşturduğu anlaşılır. Urartu Krallığı döneminde de önem taşıyan hÖ3mğün güney etekleri üzerinde bir
menzil istasyonu kurulmuştu.
123
ESKİ ASUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI
BEYLİKLER DONEMİ VE YAZININ BAŞLANĞICI

M.Ö. 2000 y ıllanna yaklaşıldığında Anadolu obsidyen ticaretiyle başlamış ve giderek maden
yarımadası artık tümüyle iskän edilmiş ve nüfus ticaretine dönüşmüştü. Mezopotamyalı tiiccarlar
yoğunluğu giderek artmıştı. Bunun yanında toplum­ daha M.Ö. 4. binyılın son yüzyıllarından itibaren
ların örgütlenmesi yolunda büyük adımlar atılmış, Anadolu'da özellikle Fırat vadisi boyunca koloni
hemen hemen her köşede hiyerarşik bir düzen kentleri kurm aya başlamışlardı. M.Ö. 3. binyılın
belirmişti. Yarımadada binlerce yıllık ekonomik ve ikinci yarısında Kuzey Suriye ile Orta Anadolu
toplumsal gelişmelerin bir sonucu olarak irili ufaklı arasındaki bu sıkı ilişki bir hayli gelişmişti. Bu
birçok bağımsız beylik ortaya çıkmış, saraylarda ilişkilerde K ültepe'nin önem li bir yeri vardı.
oturan yönetici sinif görkemli bir }^aşam sürmej^e Yaklaşık M.Ö. 2000 yıllarında karşılıklı ticari talep,
başlamıştı. Kabaca M.Ö. 2000 yıllarında başlayıp Anadolu'nun toplumsal gelişimine de uyğun olarak,
M.Ö. 1650/1600 yıllanna değin süren bu dönem Orta giderek artmıştı. Artık şurlarla korunm uş kaleler
Tunç Çağı olarak adlandırılm ıştır. Bu dönem içindeki görkemli saraylarda yaşayan Anadolulu
beyler daha lüks bir j^aşama geçmenin yollarını
Anadolu'sunun en çarpıcı özelliği, Mezopotamya ile
arıyorlardı. Lüks ve ayrıcalıklı yaşamın j^llarm dan
çok sıkı ve örgütlü bir ticaret ilişkisine girilmesidir.
biri de, herkesin sahip olam ayacağı, tu n ç ta n
Bu ticari ilişkiler sonucunda da Anadolu halkları ilk
yapılmış törensel silahlar ve süs eşj^alariydi. Ancak
kez yazıyı tanıma fırsatmı yakalamışlardır. Kabaca
önceki dönemlerde kullanılan arsenikli bakırdan
20. yüzyılın ortalarından 18. yüzyılın ortalarına
daha sağlıklı ve daha sağlam tunç üretebilmek için
değin süren bu evreye "Asur Ticaret Kolonileri ÇağT
kalaya gereksinim vardı. Tunç silah, alet ve süs
ya da yalnızca "Koloni ÇağT denir. eşyalarının yapımı için gerekli olan bu maden,
Anadolu'claki
Doğal kaynaklar ağısından zengin Anadolu ile Toroslar üzerindeki Kestel gibi bazı küçük yataklar Eski Asur Ticaret
Mezopotam}^a ve Kuzey Surij^e binlerce yıldır birbir- dışm da Anadolu'da fazla bulunm uyordu. Kalay Kolonileri Çağı
leriyle ticari ilişki içindeydi. Bu sistem önceleri an cak U zakdoğu, P akistan ve A fganistan'dan yolları.

124
Kaniş Karumu II. sağlanabilirdi. Bu licari ağda aracı rolünü ise
tabakacla bulunmuş,
Mezopotani3^a'daki Asur kenlinde 3^aşayan tüccar-
bir tarafmcla erkek,
bir tarafmcla kadın lar üstlenmişti. Tüccarlar Anadolu'3^a mallarını
yüzü kabartması eşek kervanlanyla getirmekteydiler. Her tüccar yola
bulunan pişmiş birkaç eşekten oluşan küçük bir kervanla başli3^r,
toprak vazo, kervanlar daha sonra birleşerek konvo3dar oluştu-
M.Ö. 19. yüzyıl, ruluyordu. Bir merkep yaklaşık olarak 70 kg. yük
yükseklik; 15,5 cm. (üst).
taşi3^ordu. Ticaret ağının başlanğıcı Asur, bitiş
Kaniş Karumu'nclan
pişmiş topraktan noktası ise Kayseri 3^akınındaki Kaniş (Kültepe) idi.
gaga ağızlı testiler. Bu ticaret sırasında kullanılan çeşitli зюПаг vardı.
Biçimleri ve parlak İki аз' kadar süren 700-800 km.'lik yolculuk için
kırmızı cilalı yüzleri Musul 3'akınındaki Asur'dan yola çıkan kervanlar
madeni kaplarla ilişkili Dicle boyunca kuzeye doğru ПеНез^егек önce
olduklarına işaret ediyor Güne3^doğu Anadolu'3^a gelİ3^r, buradan ya Kahra-
ialt).
manmaraş-Elbistan Ovası üzerinden з^а da Ergani-
Maden Geçidi ile Toroslar'ı, Malatya yakınlarında
da Fırat'ı aşıp, Tohma Çayı vadisi boyunca ilerle-
З^егек Kültepe'3^e vari3^rlardı. Yollarda so3^gunculara
karşı güvenliği з^егП beyler sağlıyor ve bu hizmetleri
k arşılığ ın d a da %10 з^о1 vergisi kesiyorlardı.
Getirilen mallar arasında kalayın 3^anında, güneyin
beğenisine göre dokunmuş ince kumaşlar, fıldişi ve
lapis lazuli gibi Anadolu'da bulunmayan malzemeler
de vardı. Bunların karşılığında ise altın, gümüş ve
değerli taşlar götürü3^rlardı.
Bu dönemde Anadolu yarım adası çok sayıda
beylik a ra sın d a paylaşılm ıştı. B unlar Asurca
ruba'um denen yerli krallar ve bazen de rubatum
denen kraliçelerce yönetiliyorlardı. Aralarında sık
sık çatışm alar çıkıyor, kimileri zam anla daha

/ У ' - К

■фг-

/i* V
^ V...J
K ü ltep e
Kaniş Karumu'nun geç evre (Ib) mahallelerinclen
birinin planı (sol üst). Kaniş evlerinde yemek pişirme
işlerincle kullanılmış taş ocak (огм). Ib tabakasında
bulunmuş, elleriyle göğüslerini tutan fildişi tanrıça
/ heykelciği: M.Ö. 18. yüzyılm
ikinci yarısı (sağ). Kaniş
Karumu II. tabakasındaki en
büyük iki katlı evlerden biri yerli
tüccar Supi-ahsLi'nundu.
Evlerin zemin katları mutt'ak ve
depo-kiler gibi servis
hizmetlerine, üst katları ise
ikamete ayrılmıştı. Resimde
ön planda, içinde küpler
bulunan böyle bir
depo-kiler (alt).

126
1!

Kayseri'nin 20 km. kuzeydoğusunda, Karahöyük köjdinün güneyindedir.


450 X 550 m. boyatlarında ve yaklaşık 20 m. yüksekliğindeki bir böyük ile
eteklerindeki geniş aşağı kentten oluşur. 1893-1894'te Fransız Ernst Chantre,
1906Уа Alman Hugo Winckler, 1925'te Çek Bedrich Hrozny tarafından
kazılan Kültepe'de 1948 yılmdan bu yana TMısin Özgüç çalışmaktadır. İlk
kez M.Ö. 3. binyılm başlarında yerleşilmiş olan höyükte en parlak dönem,
kabaca M.Ö. 1970-1750'ye tarihlenen Asur Ticaret Kolonileri Çağı'dır. Bu
zamanda Kaniş/Neşa adını taşıyan kent aym zamanda yerel bir krallığın
merkeziydi. Saraylar ve tapınaklar böyük üzerinde, aşağı kent (karum) de
etekteydi. Hitit İmparatorluk Çağı'nda sönükleşen kent Demir Çağı'nda
yeniden önem kazanarak Tbbal Krallığı'nm merkezlerinden biri oldu.
Bir surla çevrib olan böyükteki yapılardan birinde üzerinde "Anitta'nm
Sarayı" yazan tunçtan bir mızrak ucu bulunmuş ve böylelikle yapınm
Anitta'nm sarayı olduğu anlaşılmıştır. Ayrı bir sur sistemi ile korunan aşağı
kentte Anadolu'da Neolitik Çağ'dan beri izlenen mimari geleneğin
sürekliliğine tamklık eden bir yerleşim dokusu ile karşılaşılmışür. İki katü
konudar taş temel üzerine kerpiç ile inşa edilmiş, dar sokaklar arasında, iç
avluları ile beraber kümelenmişlerdir. Alt katta kiler, arşiv, mutfak, banyo
ve dükkänlara rastlanmış, üst katların ise yaşam mekänlarına ajTildığı
anlaşılmıştır. Bir kısmı Asurlu ya da yerel tüccarlara ait olan bu konutlarda
çok sayıda tablet ve bulle bulunmuştur. Düzensiz bir yerleşim dokusuna
sabip olmakla birlikte, aşağı kentte kanalizasyon sistemi, at arabalarının
geçebileceği biçünde düzenlenmiş sokaklar ve ayrı maballelerin varlığı,
kısmi bir planlamanm varlığını gösterir.

Karum Ib'den steatit taşı figürin kalıbı.


Tanrı ve tanrıça ile çocukları (so/ üst).
Alt kısımları hayvan başı şeklinde gift kap.
Biri antilop, öteki manda başı biçimlidir.
Kaniş Karunuı II (so/ orta). Salyangoz
biçimli pişmiş toprak içki kabı.
Kaniş Karumu II (so/ alt).
Pişmiş topraktan keklik biçimli içki kabı.
Kaniş Karumu II {sağ alt). Sivri uçları
yukarı doğru kıvrık çizme biçimli içki
kapları (rhyton). Kaniş Karumu II (sağ üst).

127
güçsüz olanları egemenlikleri altına alma başansını başka Şamuha, Durhumit, Tavinia, llahhum ,
gösteriyordu. Birden fazla beyliği denetleyen bu Hurama, Şuppilulia, Nihria, Urşu, Zalpa, Vahşuşana,
güçlü 3^önelicilere ise Asurca ruba'um rabium Karahna, Timilkia ve Tamnia adlı karum lann adları
(büyük kral) deni}^rdu. Bununla birlikte, henüz geçmektedir; ancak bunların Anadolu'daki konum-
etkili bir merkezi devlet otoritesi mevcut değildi. ları keşin olarak saptanabilmiş değildir. Asur'dan
Egemenlikleri altına aldıkları bölgelerin smırları Orta Anadolu'3'а doğru uzanan uzun ve zahmetli
hakkında fazla bilgi bulunmaj^an bu beyliklerden kervan зюПап üzerinde, gündüzleri yol alan kervan-
adı bilinen en önemlileri Kaniş (Kültepe), Mama, larm gecelemeleri için Asurca vabartum ikonukevi)
Kuşşara, Puruşhanda, Urşu, Landa, Zalpa, Şalitavara olarak adlandırılan küçük konaklama birimleri de
ve Hattuş (Boğazköy) idi. kurulm uştu. Kuşşara, K arahna, Mama, Badna,
Salatuar, H anakna, K uburnat, T ism u rn a, Upi,
Kültepe'de bulunm uş Mama beyliği kralı Anum-
Hirbi'nin Kaniş beyliği kralı Warşuma'j^a Asurca Zimishuna, Ulama, Vaşhania ve Tahpia tanınm ış
yazdığı çivi yazılı bir m ektup A nadolu'nun bu vabartumlardanĞı. Karum ve vabartıımlann sayısı
zam andaki sij^asal durum u hakkında çok canlı bilgi
vermektedir. Mektupta Anum-Hirbi şöyle demekte-
dir: "Sen bana şöyle yazmışsın: Taişamalı beninı
kölemdir, ben onu sakinleştiririm. Fakat sen kölen
Sibuhalı'yı yatıştırabiliyor m usun? Taişamalı senin
köpeğin ise, o nasıl oluyor da öteki hükümdarlara
karşı bağım sızgibi davranabiliyor? Benim köpeğinı
Sibuhah öteki hükümdarlara istediğigibi davranıyor
m u? Benim düşmanım beni yendiğinde, Taişamalı
üikem e saldırdı, on iki kentim i ya kip, sığır ve
koyunları yağm aladf.
Birbirleriyle silahlı bir üstünlük savaşımı içine
giren beyler ajmı zam anda lüks bir j^aşantı için de
rekabete tutuşm uştu. Daha büyük bir sarayda
yaşam ak, daha gösterişli silahlara sahip olmak,
daha işlemeli kum aşlardan gij^silere bürünm ek
hirer tu tk u haline gelmişti. Büyük çapta, yerel
beylerin ayrıcalıklı yaşantıları için talep ettikleri
lüks mallarla ilgili olarak gelişen bu ticari sistemin
sürdürülebilmesi için Anadolu'da pek çok pazar
yeri kurulm uştu. Bunlara Asurca karum (liman)
denirdi. En ünlü ve en büyük karum ise Kayseri
yakınlarındaki Kaniş'ti. Orta Anadolu'da, daha sonra-
ları Hitit Devleti'nin başkenti olacak Boğazköy'de
(Hattuş), Alişar'da, Aksaray j^akınlarındaki Acem-
höyük'te (Buruşhattum), Konya'daki Karahöyük'te
ve belki de Kırşehir'in Kaman ilçesi yakınlarındaki
Kalehöyük'te de karum lar kurulm uştu. Bunlardan

Kültepe'de bulunmuş
sayıları 20.000'i aşan
yazılı belgelerden biri.
Eski Asur dilinde çivi
yazılı bir tabletin zarfı.
Üzerinde yuvarlanmış
bir şilindir mühür ile
damğa mühür baskıları.
Yükseklik: 11 cm.,
M.Ö. 18. yüzyıl (üst).
Kaniş Karumu Ib
tabakasmdan bir
şilindir mühür baskısı.
Çap: 1.3 cm.,
M.Ö. 18. yüzyıl (alt).

128
Kaniş Karumu'ndaki 50'yi bulmaktaydı. Bu sistemle Asur ile Anadolu duvarı üzerine açılmış, 10 m. uzunluğunda ve 6 m.
kerpiç evler genellikle i ki arasındaki düzenli kervan ticaretini güvence altına
katlıydı. Mahalleler
genişliğinde bir kapı ile girilebilmektedir. Merkezi
almak amaçlanmıştı. bir avlu çevresindeki çok sa^uda odası bulunur.
halinde gruplandırılmış
olan yapılar arasında Günümüze iji durumda kalmış kuze}^ kanattaki irili
geniş cadde ve sokaklar Dünyanın Ilk Büyük Pazan: Kültepe ufaklı odaların sa3usı 40'ı aşmaktadır. Bu загазап
bulunuyordu (so/ ösd. Kaniş beylerinden İnar ya da Varsuma tarafından
Ağız kenarları Anadolu insanlarının yazı ile tanışma3^a başladığı
yaptırıldığı sanılır.
antiloplarla süslü M.Ö. XX. yüzyılın ortalarında Orta Anadolu'da,
Kızılırmak kıyısındaki Kültepe çok büyük ve zengin Kültepe'deki pazar yerinde (Kaniş Karumu) 1948
meyvelik. Dalğalı
hat ve kuşlarla yıhndan beri з^арһап kazılarda dört tabakanın
bir yerleşme yeriydi. Bugün Kayseri'nin 20 km.
bezenmiştir. Kültepe varlığı saptanmıştır. Yazılı belgeler son iki tabakada
k a d a r kuzeydoğusundaki bu yerleşm e yeri o
Karum II (sa^ ösf). (Il-Ib) ele geçmiştir. Daha zengin olan ilk yerleşim
zam anlar Kan/ş ya da Neşa adlarını taşıyordu.
Tanrı ve tanrıça ile (ka ru m II) M.Ö. 1970 yıllarında, A sur kralı
Burası aynı zam anda, Kızılırmak yayı içindeki
aralarında bir kız İluşuma'nm hükümdarlığı zamanında başlamış,
çocLiğunun göründüğü önem li b ir alan ı denetleyen güçlü bir Hatti
M.Ö. 1840-50'lerde, Asur kralı II. Puzur-Asur'un
kurşun figürin. Tanrı beyliğinin de merkeziydi. Bu beyliğin en tanınmış
boynuzlu bir küläh hü k ü m d arları Zipani, İnar, Varsuma, Pithana,
giymiştir. Çıplak tanrıça A nitta ve Zuzu idi. Beyler sandık-duvar tekniğin-
ellerini göğüslerinin de kuşatılm ış, daha yüksek ve çapı 500 m.'ye
altında birbirine
varan eski bir höyük üzerindeki saraylarda/ yerli
kavuşturmuştur.
Acemböyük, halk ile Asurlu tüccarlar ise tepenin eteğindeki
M.Ö. 2. binyılın aşağı şehirde oturuyorlardı. Çapı 3 km.'yi bulan
başları (a/d- aşağı şehir, taştan güçlü şurlarla kuşatılmıştı. A sur
dilinde karu m yani p azar yeri denen bu kesimde
A surlu tüccarlar yerli halkla birlikte ve fakat ayrı
mahallelerde yaşıyorlardı.
Kültepe sitadeli eski bir höyük üzerine kurul-
muştur. Beylerin sarayları, tapınaklar, resmi depo
binaları bu tepe üzerindedir. Saraylar tam orta
kesimde konum landırılm ıştır. İki kath olan bu
saraylardan eskisi en az üç binadan oluşan bir
külliye görünümündedir. Büyük bir yanğınla son
bulm uş olan eski sarayın üzerine, hiç zam an
yitirilmeden daha büyük ve görkemli bir yenisi
oturtulmuştur. 100 x 110 m. boyutlarında karemsi
bir plana sahip olan sarayın çevre duvarları,
üzerindeki küçük destek çıkıntılarıyla birlikte bir
sur görünüm ündedir. Çağdaşı Mezopotamya ve
Suriye saraylarını andıran bu yapı, yerli ustalarca
yerli teknikler kullanılarak inşa edilmiştir. İçine batı
129

I п ч ~ д --га а « ^
T ic a r e t
Anadolu Yarımadası'mn, Neolitik Çağ'dan başlayarak kendi içinde ve çevre bölgelerle sıkı licari ilişkiler
geliştirdiği bilinir. Neolitik'te obsidyen, Kalkolitik ve Erken Tunç Çağları'nda ise bakir kaynaklarının
varlığına dayanan bu hareketlilik ilk kez Geç Kalkolitik Çağ'da büyük çapta örgütlü bir hal almışlı. Güney
Mezopotamya kaynaklı Uruk kültürünün Güneydoğu Tbroslar'ın eteklerine dek ilerlemesinin temel nedeni,
güneylilerin bakir gereksinimini Malatya-Elazığ yöresindeki kaynaklardan sağlamak üzere bu jörede
koloniler kurm uş olmalarıdır. Halafve Obeyd dönemlerinden beri kullanılan Fırat ve Dicle vadileri boyunca
uzanan ticaret yolu, Uruk ve Geç Uruk dönemlerinde kentleşme yolunda önemli aşam alar kaydetmiş yerel
beyliklerin denetimi altına girmiştir. Erken Tunç Çağı'nda bu bölge ticarette yeni gelişmelere sahne olmuş ve
böylece güneylilerin sağladığı kalayı da elde etmişlir. Bu dönemde Batı Anadolu'da da ticari hareketlilik
artm ış bir yandan İç Batı Anadolu ve Orta Anadolu üzerinden doğudaki bölgelerle, bir yandan da Ege Denizi
yoluyla adalarla ticari ve kültürel ilişkiler kurulmuştur. Orta Anadolu'daki ana ticari dam arlardan biri de
kuşkusuz Kızılırmak vadisidir. Bu yolla Orta Karadeniz'deki merkezler, Anadolu'nun iç bölgeleri ile iletişim
kurm ayı başarmıştır.
Orta Tunç Çağı'nın başlamasıyla ticaret çok daha belirgin bir biçimde örgütlenir. Eski Asur Devleti'nin
Anadolu içlerinde kurduğu ticari koloniler bu çağa damğasını vuran en önemli gelişmedir. Bu dönemin
tarihöncesi çağlarından en belirgin farkı ticaretin yazı ile denetim altına alınmış olmasıdır. Anadolu'daki
bakir ve yarı değerli taşlar gibi hammadde kaynaklarından yararlanmayı amaçlayan Asurlu tüccarlar,
Asya'dan elde ettikleri kalayı ve sıcak bölgelerde yetişen bitkilerden üretilen ince dokumaları pazarlayarak
am açlanna ulaşmışlardır. A surlular'ın örgütlediği bu ticari sistemde ticareti yapılan malların ve ticari
antlaşm alarm kaydınm tutulm asına büyük özen gösterilmiştir. Eşek kervanları ile taşınan mallar ise
üzerinde tüccara ait m ühür baskılarının bulunduğu kap kapatm aları ibulMer) ile güvence altına alınmıştır.
Ticari belgeler, kil tabletlere çivi yazısı ile kazmmış ve bunlar yine kilden zarflar içine konup m ühürlenerek
ulaşacakları уеге okunm adan gitmeleri sağlanmıştır.
Koloni Çağı'ndaki ticari sistemden Asur kadar Anadolu'nun da kazançiı çıktığı düşünülebilir. Bu sayede
yazı ile tam şarak uygarlık yolunda en önemli basam aklardan birini çıkan Anadolulular, ticaret yollarının
ve k ervanlann güvenliğini sağlam ak adına tüccarlardan vergi alarak zenginleşmişlerdir. Ayrıca kalaylı
bakırdan üretilen tunç erken dönemlere göre çok daha yayğınlaşmış ve altın, gümüş, lapis lazuli, fıldişi,
keten gibi lüks m allar da yaygm kullanım a girmiştir.
Bu dönemin sonunda Kaneş'in A nadolu'nun yerel güçlerinden Hititler'ce ele geçirilmesi sayesinde siyasi
tablo değişmiş ancak ticari etkinlik azalmamıştır. Eski Hitit Devleti ve Hitit İmparatorluğu süresince hem
kara hem deniz ticaretinin ne denli canlı olduğu arkeolojik malzemeden ve yazılı belgelerden açıkça
anlaşılm aktadır. Orta ve kısmen Doğu Anadolu'da merkeziyetçi Hitit Devleti'nin çatısı altında ticaret devam
etmiştir. Hitit egemenliğinin tam olarak hissedilmediği Batı Anadolu'da ise Orta Tunç Çağı'nda Girit (Minos),

130
Yan sayfa: Antalya-Kaş Uluburun'da Geç Tunç Çağı'nda ise Myken kolonileri kurulmuş ve sahil kesimindeki kentler deniz
Son Tunç Çağı'na ait külçe bakir ve kalay
ticaretinde etkin olmuşlardır. Doğu Akdeniz havzasında Suriye-Filistin kıyıları, Mısır
taşıyan batik bir ticaret gemisinde
bulunmuş altın broş. Üzerinde ellerinde
limanları, Kıbrıs, Girit, Ege Adaları ve Kara Yunanistan'mı içine alan bir deniz ticareti
ceylan tutan bir çıplak kadın figürü var. ağının varlığı anlaşılmaktadır. Batı Anadolu'nun yam sıra. Anadolu bu ticarete, İskenderun
Kenan üikesi bereket tanrıçalarından Körfezi ve Tbrsus gibi korunaklı limanlar sayesinde ve Suriye kıyılan aracılığıyla katılmak-
Ashera, Anat ya da Astarte olduğu sanılır. taydı. İmparatorluk Çağı Boğazköy'ünde bulunan Myken tipi bir kılıç, Maşathöyük'te ele
M.Ö. 15. yüzyılm sonu, 14. yüzyılm ilk geçen Myken kapları ve Tfel Açana'da bulunan fayans parçaları, Kıbns ve Myken tipi kaplar
yarısı {sağ üst). Uluburun batığından Kraliçe ile hemen hemen tüm Hitit merkezlerinde rastlanan Doğu Akdeniz tipi iğ biçimli şişeler bu
Nefertiti'nin altın skarab mührü (sağ orta).
ticari ilişkilerin birer kanıüdır. Deniz yoluyla ticareti yapılan en önemli malzemelerin
Hassekhöyük'ün karşısında Fırat boyunca
sıralanıp giden eşek kervanı. Eski Asur başında Amanos Dağlan çevresinde yetişen sedir ağacı, Mısır'da yetişen abanoz ağacı,
Koloni Çağı'nın kervanları da farklı değildi. zeytinyağı, fildişi, kalay ve bakir gelmektedir, M.Ö. 1300'lerde Kaş yakmlarında batan
Uluburun Batığı, Z binyıl deniz ticaretinin en canlı tanığıdır.
tüccarlarla giren ve Koloni Çağı'nın sonlarına değin Üçciyak üzerinclc duran
kullanılan eski Asur dili ve yazısıyla kaleme alınmış çaydanlık/ihrik Kaniş
olan bu belgeler Anadolu halkları ile Asurlu tüccar- Karumu'nun en sevilen
lar arasındaki ticari sözleşmeler, mahkeme karar- kap biçimlerinden
(sol üst).
ları, evlat edinme, evlenme, boşanma, köle ticareti,
Ağrı-Suluçem ilçesi
miras ve hatta tüccarların özel yaşam larına ilişkin kurganlarca zengin bir
konuları içerir. Asur devletine, yasalarına, kendi bölge. Denizden 1750 m.
görenek ve dillerine bağlı kalan tüccarlar yerli yükseklikte ot
Anadolu tipi evlerde yaşıyorlar; gündelik işlerinde bakımından oldukça
de aynı tip eşyalar kullanıyorlardı. Yalnızca dilleri, zengin bu yöredeki
kurganlardan birinin
yazıları, ölü gömme gelenekleri ve şilindir biçimli
çapı 60 m., yiiksekliği
mühürleri farklıydı. Asurlular'ın з^аш sıra Anadolu-
ise 10 m.'yi bulmakta
lular da ticari şirketlere sahipti. (sağ üst).
Anadolu halkları yazıyı ilk kez bu dönemde Ağızlarını açmış insan
tanımışlardı. Anadolu'ya yazı, ticari ilişkilerin daha biçimli çift gözlü kutu.
sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi amacıyla eski Asurlu tüccarların büro-
evlerinde birer çekmece,
Asurlu tüccarlarca getirilmişti. Anadolu'da Koloni
kasa ya da kutu olarak
Ç ağı'nın so n la rın a değin k u lla n ıla n bu yazı kullanılmışlardı.
Akkadca'nın eski Asur lehçesindeydi. Pişirilmemiş M.Ö. 18. yüzyıl (sol alt).
yaş kilden labletler üzerine kam ıştan bir kalemle
hüküm darlığının son yıllarına doğru büyük bir yazılan ve biçim olarak çiviye benzer hecelerden
yanğınla son bulmuştur. 40-50 yıllık bir aradan oluşan bu yazıya çivi yazısı adı verilir.
sonra başlayan yeni iskän ikarum Ib) ise Asur kralı Asur Ticaret Kolonileri Çağı'nda, Erken Tunç
1. Şam şi-A dad (M.Ö. 1809-1776) ile çağ d aştır. Çağı'nın ortalarından beri gelişen Orta Anadolu
Sitadeldeki yeni saray da bu dönemde yapılmıştır. k ü ltü rü d o ru k n o k tasın a ulaşm ıştır. Kültepe,
Eskiye kıyasla Mezopotamya ile ticari ilişkilerin Acemhöyük, Konya-Karahöyük, Alişar, Alacahöyük
azaldığı ve Anadolu içindeki bakir ticaretinin ön ve Boğazköy'den bilinen bu p a rla k dönem in
plana çıktığı bu dönem Hitit kültürünün biçimlen- görkemli saray mimarisinin bir başka temsilcisi
meye başlaması ağısından önem taşır. Acemhöyük'te ortaya çıkarılmıştır. Alt katında en
Kültepe kazıları kentin Koloni Çağı'nda uluslara- azından 70-80 mekän b u lu n a n bu s a ra y la r iki
rası bir karakter taşıdığını ortaya koymuştur. Kaniş katlıdır. İçinde yerel beylerin lüks içinde yaşadığı
K arum u'ndaki tüccar evlerinin depolarında bugüne bu büyük külliyelerin A nadolulu m im arlarca,
dek 20.000'e yakın kil tablet bulunmuştur. Daha çok yerel geleneklere göre inşa edildiği yöreye özgü
iki katlı tüccar evlerinin zeınin katlarm da ele geçen mimari öğelerden anlaşılmaktadır. Dendrokronolojik
tabletler, küp ya da ahşap sandıklarda veya basıra çalışm alar bu s a r a y la rın k a b ac a M.Ö. 1800
sarılı olarak bulunm uştur. A nadolu'ya Asurlu y ılla rın d a inşa edildiğini gösterir.

132
Koloni Çağı'nın en çarpıcı sanat eserleri arasında Yüksek Yaylanın Çoban Beyleri
şilindir ve damğa mühürler ile eski taş idollerin Doğu Anadolu topografık yönden Anadolu'nun
yerini alan kurşun heykelcikler sayılabilir. Bunun öteki yörelerinden oldukça farklı özelliklere sahiptir.
3^anında çanak çömlek sanalı da çok gelişmişti. Burası Yakındoğu'nun en arızalı bölgesidir. Ekilip
Parlak et kırmızısı renkli kapların çoğu nıadeni biçilecek arazileri oldukça sınırh, buna karşılık
kapların taklididir. En sevilen biçimler arasında yemjeşil otlarla kaplı j^aylaları ve çayırları ise ala-
gaga ağızlı lestilen çaydanlıklar, meyvelikler, üzüm bildiğine geniştir. M.Ö. 2. binyılm başlarından
salkımı biçimli kaplar, gagaları hayvan biçimli itibaren Doğu Anadolu'da çok farklı bir kültürel
testiler sayılabilir. Kimi örneklerde "signe roj^al" süreç başlamıştı. M.Ö. 3. binyılm sonlarında Elazığ-
denen ve anlamı bilinmeyen baskılara yer verilmiş- Malatya bölgesindeki yerleşmelenlen bir bölümü
tir. Hayvan biçimli içki kapları (rhyton) ya tam bir ağır bir 3^angmla tahrip edilmiş, bunun sonucunda
ha}'van ya da yalnızca baş olarak yapılmıştır. Hitit yöre hemen hemen tümüyle ıssızlaşmıştı. Bunun
seramik sanatının kökeni özellikle Koloni Çağı'nın 3^anmda Van, Erzurum, Kars bölgeleri ve hatta tüm
geç evresinde beliren çanak çömlek geleneğine Doğu Anadolu, Kuzeybatı İran ve Transkafkasj^a'da
dayanmaktadır. Kültepe çanak çömlekleri biçim ve belirgin bir yıkım izi görülmemekle birlikte, j^erleşik
teknik açısından Yakındoğu örnekleri arasında köy düzeni yaklaşık bin yıl boyunca terk edilmişti.
önemli bir yere sahiptir. Bu dönem sanatçıları Höyükler üzerinde bu döneme ait olması gereken
yerleşme izleri з^а çok siliktir з^а da hiç 3^ktur.
kilden kapların yanı sıra, işlenmesi son derecede zor
Eskinin tarıma dayalı ekonomisi yerini küçük baş
dağ kristali ile obsidyen vazolar ve hayvan heykel-
hayvan besiciliği ve bununla ilişkili olarak göçebe-
cikleri de yapabilmişlerdi.
aşiret düzenine bırakmıştı. Beyler artık surla çevrili
Koloni Çağı'nın son evresinde Kültepe pazar yeri, hisarlardaki görkemli saraylarda değil, otlağı bol
Orta Anadolu'daki pek çok yerleşmeyle birlikte yüksek yaylalardaki kıl çadırlarda yaşamaya
^^oğu AnacIolu'nur
yüksek yaylaları
M.Ö. 1750 yıllarına doğru bir yanğınla son buldu. başlamıştı. Yaklaşık 7-8 bin yıldır adım adım gelişen
•^ayvancılığa çok Olasılıkla Kuşşara kralı Pithana ve diğer yerel 3^erleşik yaşam büyük ölçüde kesintiye uğramıştı.
J^lverişli çayırlarla beylerin bir iç hesaplaşması sonucu çıkan bu olay­ Belli ki, Fırat'm doğuşu önemli gelişmelere sahne
^зр||. lardan sonra Hitit Devleli belirmeye başladı. olu3^rdu.

Eni

-A
pastoral bir yaşam biçiminin egemen olması bu Веј rengi astar üzerine
göçün kanıtları olabilir. kırmızı ve siyah renkli su
kuşları ve dağ keçileriyle
Doğu Anadoludaki bu yeni pastoral yaşamın en bezeli çömlek.
canlı kanıtlarından bir başkası da Hakkäri stelleri- Kuzeydoğu Anadolu
dir. Kent merkezindeki Ortaçağ ve Osmanlı izleri M.Ö. 2. binyıl
taşıyan kalenin eteklerinde bulunm uş olan bu kültürlerinin tipik bir
görkemli eserler M.Ö. 2. binyılm, yaşantısını kıl temsilcisidir (üsl).
Ermenistan'da
çadırlarda sürdüren savaşçı çobanlarına ilişkindir.
Karaşamb'daki büyük
Bu göçü gerçekleştiren halklarm , A nadolu'ya kurganda bulunmuş altın
Hitit kültürünü de getiren Hint-Avrupalılar olabile- kadeh. Üzerinde 5 friz
ceği ileri sürülmüşse de bunu destekleyecek yeterli halinde savaş, av ve
kanıt yoktur. Orta A nadoluda Erken Tunç 11-111 ziyafet sahneleri içeren
kabartmalara yer
dönemine tarihlenen Alacahöyük ve Horoztepe kral
verilmiştir. Orta Tunç
mezarları ile Kuzey Kalkasyada Maykop mezarları- Çağı Transkafkasya
nın inşa teknikleri arasında savunulanın aksine, soylularmın yaşantısı
belirgin bir benzerlik yoktur. Alacahöyük ve Horoz­ hakkmda değerli
tepe mezarlarını tipik kurgan türü olarak tanımla- bilgiler sağlar.
Günümüze hiçbir izi kalmayan kıl çadırlarda Yükseklik: 13.2 cm.
mak ise olanaksızdır. Bu nedenlerle Orta Anadolu
yaşasalar bile bu yeni dönemin Doğu Anadolulu Ermenistan Milli Tarih
Erken Tunç Çağı m e za rla rın d a n yola ç ık arak
aşiret beylerinin zenginlik ve güçleri günümüze Müzesi, Erivan (a/0.
M.Ö. 3. binyılm ortalarından sonra Orta Anadolu'ya
görkemli mezar anıtları sayesinde ulaşmıştır. Bu
Ukrayna ve Kafkaslar üzerinden Hint-Avrupalılar'ın
m ezarlardan en etkileyicileri kurgan (tümülüs)
gelmiş ve burada güçlü topluluklar halinde ortaya
türünde olanlardır. Kurgan, ölen kişinin mezarının
çıkmış olabileceklerini savunm ak pek olası değildir.
üzerine toplum içindeki önemine uyğun şekilde taş
ve toprak yığılarak oluşturulan irili ufaklı tepelerdir. Bu göçebe yayla kültürünün en dikkat çekici
Gerek kurganlann boyudan ve gerekse bu yığma yeniliklerinden biri boya bezemeli çanak çöm-
tepelerin altın d ak i m ezar odalarına bırakılan leklerdir. Erken Tunç Çağı'nın genellikle parlak
değerli arm ağanlar aşiret beylerinin güçlerine siyah renkli ve el yapımı kaplarmın aksine, çanak
ilişkin en sağlam kanıtlardır. Türkiye dışmda en çömlekler çok canlı bir biçimde, önceleri parlak
tanınm ışları Gürcistan'da M artkopi, Trialeti ve kırm ızı üzerine siyah, sonraları da daha çeşitli
Mesheti, Ermenistan'da da Kirovakan, M etsamor renkler k u llanılarak bezenmiştir. Daha çok iri
ve Verin Naver'deki gibi kurganlara Kuzeydoğu çan a k la r ve çöm lekler üzerine u y g u lan an bu
Anadoluda özellikle Doğubeyazıt, Kars, Ardahan ve bezemelerin en sevilen öğeleri taranm ış üçgen
Süphan Dağı yörelerinde rasüanır. Son yıllarda Doğu dizileri, girlandlar, su kuşları ve dağ keçileridir.
A nadoluda yapılan sistematik yüzey araştırmaları,
Kurgan Kültürü'nün Anadoluda daha çok, Erzu-
rum 'un doğusundaki kesimleri etkilemiş olabilece-
ğini ortaya koymuştur. Transkafkasyadan bilinen
bu tür mezarlarda ceset toprağa açılmış büyük bir
çukura ya da taştan inşa edilmiş küçük bir odaya
göm ülüyor, üzerine taş ya da to p rak yığ ılarak
y u v a rla k b ir tepe o lu ştu ru lu y o rd u . M ezarlara
tunç silahlar, altın ve gümüş kadehler ve vazoların
yanı sıra süs eşyaları ve pişmiş toprak kaplar bırakı-
lıyordu.
Kurgan türü gömü ädeti M.Ö. 3. binyılda Anado-
lu'ya tümüyle yabançıdır. Buna karşılık bu tü r
m ezar anıtlanna Avrasya ve Orta Asyada 5. binyılm
ikinci yansm dan beri rastlanır. Kuzeye özgü bu ölü
gömme ädetinin Doğu Anadolu yüksek yaylasındaki
varlığı bölgeye yapılan erken bir göçle ilgili görünür.
Gerçekten de tüm Doğu Anadolu ve Transkafkas-
y ada egemen olan tarım sal karakterli, y erleşik
Erken T ran sk afk asy a k ü ltü rü n ü n M.Ö. 2. binyıla
doğru son bularak yerini tümüyle göçebe-çoban
karakterli bir yenisine bırakmış olması ve bununla
ilgili olarak, birkaç istisna dışmda. Doğu Anadolu ve
Transkafkasyadaki yerleşmelerin tamamen ıssızlaşıp.

134
H akkäri Beyleri;
Soylu Çobanlar
M.Ö. Z. biri3alın başlarından itibaren Doğu Anadolu j^üksek yaylalarında gelişmeye başlayan yeni göçebe aşircl düzeniyle ilgili en canlı
tanıklar Hakkäri stelleridir. 1998 yılında kent merkezindeki kalenin eteklerinde bir rastlantı sonucu in situ durumda yani ilk konduk-
ları gibi bulunmuşlardır. Dik bir kayalığın önüne küme halinde ve belirli zaman aralıklarıyla dikilmişlerdir. Tbplam sa3ulan 13'tür.
Boyları 0.70 m. ile 3.10 m. arasında değişir. Levhalar halindeki taşların yalnızca ön yüzleri işlenmiştir. Ana konu bir insan bedeninin üst
kısmıdır. Tbşlardan 11 tanesinde çıplak erkekler, 2'sinde ise kadmlar görülür. Erkeklik organları bir suspansuvar ile gizlenmiş olan
figürler daim a kemerli ve hançerlidir. Bunun yanında mızrak, balta ve topuz gibi silahlarıyla birlikte gösterilmişlerdir. Göğüslerinin
üzerinde her iki elleriyle, olasılıkla deriden bir
içki kabı tutarlar. Kimilerinde Avrasya bozkırla-
rının yurt tipi çadır resimlerine з^ег verilmiştir.
Bu, onların çadırlarda yaşadıklarının göster-
gesi olmalıdır.
M.ü. 15.-11. yüzyıllar arasına ait olan Hakkäri
stelleri ölü kültüyle ilişkilidir. 1999 ve 2000
yıllarında bu alanda Veli Sevinün 3^aptığı kazı-
larda, stellerden yalnızca 19 m. uzaklıkta bir
oda-mezar оПаз^а çıkarılmıştır. İçinde 50'den
fazla insan iskeleti bulunan bu odada Doğu
Anadolu ve Transkafkasya'nın boya bezemeli
çanak çömlekleriyle, tunç hançerler ve süs
iğneleri, gümüş ve altın ziynet eşyaları ele geçi-
rilmiştir. Anadolu ve Önasya dünyasında benzeri
olmayan bu taşlar, Avras3^a ve hatta Orta Asya
kökenli bir dünya görüşünün 3^ansımalarıdır.

Sol omzu üzerinde yurt tipi çadır bulunan


savaşçı steli (sol üst). Hakkäri stellerinin en erken
örneği {sağ üst). Slellerin bulunuş durumu (so/ alt).
Geçiş evresi stilinde bir savaşçı steli. Sağ dirsek
altında çadır {sağ alt).
• •

HITIT DEVLETI
ANADOLU DA İLK MERKEZl GÜC

Anadolu gibi çok engebeli ve ulaşım olanakları Hitit geleneğine göre devletin kuruluşunda en ön
sinirli bir yarımadada merkezi bir devlet kurm ak sırayı, kökeni Orta Anadolu'daki Kuşşara kentine
oldukça zordu. Topografık yapı daha çok, kapalı dayanan Pithana'nın oğlu Anitta (M.Ö. 1750) almak-
coğrafi birimlerde farklı siyasal oluşumlara olanak tadır. Neşa (Kaniş), Zalpa ve Hattuş'u ele geçiren ve
lanımaktaydı. Bu yüzden de yarımada İlk Tunç Hatti üikesini kuşatan Anitta kendisini "büyük kral"
Çağı'nın son yüzyıllarmdan başlayarak irili ufaklı ünvanını taşıyacak kadar güçlü hissediyordu. Bu
pek çok beylik arasında paylaşılmaya başlamıştı. kralın kendisine başkent yaptiğı Neşa yani Kültepe
Anadolu'da beylikler düzenine son verilip merkezi höyüğündeki resmi bir depo binasında bulunan
devlete doğru ilk adım lar Hititlerce atıldı. Orta tunç mızrak ucu üzerinde "Kral Anitta'nın sarayı"
Anadolu'da M.Ö. II. binyılın başlarından beri giderek yazılıdır. Alişar'daki bir tablette ise oğlu Beruva'nın
güç kazanan Hint-Avrupa kökenli bu halkın, sonuç- veliahtlığa getirildiği bildirilm ektedir. A ncak
ta aynı bölgedeki Hattiler'e karşı üstünlük sağladığı B eruva'nın krallık yapıp yapmadığı bilinmez.
belirgindir. "Kuşşaralı adam, Büyük Kral Anitta"nm giderek
Anadolu'nun yerli halklarından oldukları anlaşı­ güçlenip Anadolu beyliklerini birer birer denetim
lan Hititler M.Ö. 3. binyılın içlerinde başlayan altına aldığı ve böylelikle de Hitit Krallığı'nm temel-
toplumsal gelişmelerin bir sonucu olarak giderek lerini attığı anlaşılmaktadır.
büyük bir devlet durum una gelme başarısını göster-
mişlerdir. Bu başarıda, Anadolu'da daha sonra
k u ru la c ak Bizans ve Osmanlı devletleri gibi, Eski Hitit Devleti
Hititler'in de dil ve ırk farkı gözetmeyen melez bir Kaniş kralı Anitta'dan yaklaşık yüz yıl sonra,
toplum yapışına d ayanm aları en önemli rolü aynı soydan gelen Kuşşaralı Labarna Orta Anado­
oynam ış görünür. Bu devlet içinde H ititler'in lu'da, Kızılırmak yayı içerisindeki pek çok kraldan Hitit Devleti'nin en
yanında, Hattiler, Palalar, Hurriler, Luviler vb. pek biri olan Piyuşti'yi bir gece baskınıyla yenilgiye geniş sınırları ve belli
çok etnik unsur bulunmaktaydı. uğraüp, Hattuş'u (Boğazköy) ele geçirerek egem enlik başlı merkezleri.
Kültepe sitaclelindeki
resmi bir depo
binasında bulunan tunç
mızrak ucu. Yanlışlıkla
"Anitta Hançeri" olarak
bilinir. Üzerinde
Asur çivi yazısıyla
"Kral Anitta'nm
Sarayı" yazılıdır.
Uzunluk; 23 cm. (üst).
Yazıdan detay (orta).
Kültepe-Kaniş
sitadelinde saraylar
ve tapınaklar inşa
edilmişti. Anitta
dönemine ait olduğu
sanılan bu taştan
temeller görkemli bir alanım genişletm eye başladı. H attuş, Hattuşa
tapmağa aitti (a/t).
adımda з^еп! bir başkent durumuna getirildi, Labarna
da Mattuşalı anlamına gelen Hattuşili adını aldı.
Böylelikle Hitit Devleli resmen kuruldu.
H attuşa'yı başkent j^apan I. Hattuşili (M.Ü.
1650'ler) ile birlikte Eski Hitit Devleti hızlı bir
biçimde gelişmeye başlar. İlk hedef Kuzey Suriye'dir.
Yarim-Lim'in başkenti Alalah (Tfel Açana) ele geçiri-
lerek daha ileri harekätlar için büyük bir avantaj
elde edilir. Fırat'a doğru НеНез^егек Malatj^a j^akı- Kargaşa Dönemi
nında karşı kıyıj^a geçer. Batı Anadolu'daki Arzava
Eski Hitit Devieti'nin genişlemesi, saki Hantili ile
üikesi zaptedilir. Kuzey Surij^e'j^e doğru düzenlenen
Zidanta'nın I. Murşili'yi bir suikast sonucu öldürme-
seferler sırasında Hititler, eski Babil j^azısını öğrenir-
leriyle son buldu. Suikastten sonra tahta, aynı
ler ve bu yazı biçimini kendi dillerine uyarlarlar. zam anda I. Murşili'nin eniştesi olan I. Hantili
Hattuşili'}d izle}^en I. Murşili döneminde (M.Ü. 1620- (M.Ü. 1590-1560) çıktıj^sa da, bu olay Hitit kral ailesi
1590) Halep Hitit Devleti'ne dahil edilmiş/ Babil arasında çekişmelere, kan davalarına yol açtı ve
zaptedilmiştir (M.Ü. 1594). Bö}delikle Hititler kısa sonuçta ülke zayıfladı. Devlet aciz duruma düştü,
sürede Yakındoğu'nun etkin siyasal güçlerinden taht için cinaj^etler birbirini izledi. Kral Hantili'jd,
biri olarak adlarını duyururlar. veliaht Kasseni'jd (Pişeni) katleden damadı Zidanta
(M.Ü. 1560-1550) izledi. Onun hükümdarlığına da
Hantili'nin oğlu Ammuna (M.Ü. 1550-1530) son verdi.
Böylece Hitit tahtmdaki sıkmtılar uzayıp gitti.
Entrika ve karışıklıklara, kimlerin ve nasıl tahta
çıkacağı konularına yeni bir düzenleme getiren
Tfelepinu (M.Ü. 1525-1500) son vermeye çalıştı.
Tblepinu Yasası'na göre "birinci kadmdan doğan
erkek çocuk kral olacaktı. Birinci sıradan bir prens
yoksa, krallık ikinci kadmdan doğan erkek
çocuğıın olacaktı. Eğer kralın bir oğlu yoksa, ilk
sıradaki kız evlenecek ve onun kocası kral ola-
caktı." Bununla birlikte Hitit tahtmdaki kanşıklıklar
bir süre daha sürüp gitti. Tfelepinu'yu Thhurvaili,
Alluvamna ve oğlu II. Hantili (M.Ü. 1500 yılları) ile
II. Zidanta, II. Huzzia ve I. Muvatalli gibi güçsüz
krallar izledi. Krallığın etki alanı giderek küçüldü.
Güneyde, bugünkü Çukurova'ja kapsayan Kizzuvatna
toprakları büyük çapla yitirildi.
I. Hattuşili dönem inden itibaren gelişmeye
başlayan Eski Hitit kültürünün kökleri Asur Ticaret
Kolonileri Çağı'na, özellikle bu çağın son evresine
(ieğin uzanır. Üte yandan, bu döneme özgü yenilikler
de görülür. y\nadolu'da Eski Hitit kültürünün temsil

137
edildiği merkezler arasında Boğazköy, Bilik, Alişar,
Alacahöj^ük, Eskiyapar, Y örüklü/H üseyindede,
İnandıktepe ve İm ikuşağı'nın adları sayılabilir.
Bunlardan son üçü hirer küll merkezi olarak ilgi
çekicidir. İçlerinde kutsal alan lar bulunan bu
merkezlerde çok zengin buluntulara rasllanmıştır.
Civi yazılı Eski Hitit metinlerinde değişik tanrı ve
ta n rıç alara adanm ış Nerik, Şam uha, K arahna,
Kummanni ve Hanhana gibi pek çok dinsel kenlten
söz edilir. Ancak H anhana dışında, bu kentlerin
yerleri saptanabilmiş değildir.

Fırtına Tannsı'nm Kutsal Kenti:


Hanhana
İnandıktepe'de yapılan arkeolojik çalışm alar bu
merkezin Eski Hitit Dönemi'nde Hanhana adıyla
anılan kutsal bir kent olduğunu ortaya koymuştur. Toknt-Dövlek'ten (urıç clökiim tanrı
Fırtına Tanrısı'na ait bu kutsal kentteki tapmağın heykolciği. Kiilähın kenarlarmcla
depolarında Eski Hitit sanatının en değerli parçaları iki sivri lanrısal boynuz vardır.
bulunmuştur. Bu parçalardan en ilginci ise "İnandık Yükseklik: 11.4 cm., М.СҮ lb -17.
yüzyil (sol üst). İmikuşağı (10. yapı katı)
Vazosu" denen, kabartmalarla süslü kült kabıdır. Bu
depolarında bulunmuş |)işmiş topraktan
iri vazonun üzerinde kutsal evlilik (hieros gamos) SLinak ya da buhurdanlık. Günlük
töreninden çeşitli sahneler betimlenmiştir. Eski Hitit işlerde kullanılmayan bu
sanatının ilk dönemine ait benzer kabarimalı vazo- ka|)lar tapmaktaki kült eşyalarmdandır.
lara Ankara yakınlarındaki Bilik, Çorum'da Boğaz­ Yükseklik: 40 cm., M.Ö. Ib. yüzyılın
ilk (şeyreği (sa^> üst). Boğazköy-
köy, Eskiyapar, Yörüklü/Hüseyindede, Yozgat'ta
Büyükkale'deki sarayda bulunmuş
Alişar, Kırşehir'de Kaman, Elbistan'da Karahöyük pişmiş topraktan ЬоДа biçimli tören
ve İmikuşağı höyüklerinde rasllanmıştır. Bu vazo kapları. Fırtına Tanrısı'nın kutsal
kabartm aları M.Ö. 13. yüzyıldaki anıtsal Hitit kaya boğaları Hurri ve Şerri'yi temsil etmek
kabartm alarm m öncüleridir. Vazolarm yanı sıra üzere bir çift olarak yapılmışlardır.
yükseklikleri 1 m.'ye ulaşan çift boğa rhytonları Yükseklik: 91 cm. (а/П.
oldukça natüralist biçemleriyle dikkat çekicidir.

Fırat Kıyısmda Bir Kutsal Kent:


İmikuşağı
Hititler döneminde hangi adla anıldığı bilinmemekle
birlikte, Fırat k ıy ısın d ak i İm ikuşağı Höyüğü
Eski Hitit kültürünün M.Ö. 17. yüzyılın ikinci yarısı
ve 16. yüzyılın başlarından itibaren Doğu Anado-
lu'ya yayılmış olduğunu göstermesi açısmdan önem
taşır. Bu yerleşme (10. yapı katı) şurlarla çevrilmiş
bir kült merkezi görünümündedir. Kuleyle korunan
anıtsal bir kapıdan girilen bu küçük merkezin
içinde 8 X 5 m. boyutlarında, taş duvarlı bir tapınak
ile tapmağa bağlı depolar ve çeşitli m ekänlar vardır.
Kutsal oda icellä), içinde büyük bir ocak bulunan
b ağ ım sız tek b ir m e k ä n d a n o luşur. B u n u n
güneyinde, biri kent şuruna bitişik olarak inşa
edilmiş iki depo bulunur. Depolarda, üzerlerinde
"signe royal" baskıları bulunan çok sayıda pişmiş
toprak iri vazo, matara ve testi ele geçmiştir. Kutsal
mekänlarda bulunan kabarimalı vazo parçaları ile
dinsel törenlerde kullanılan ve Hititler'in bibru
(Akkadca) dediği hay van biçimli rhytonlar İmikuşa-
ğı'nm en çarpıcı bulunluları arasındadır. Kartal
başı, boğa başı ya da ayakları üzerine çökmüş geyik

138
Geyik ve boğa biçimli ve boğa biçimli bu rhj^tonlarclan biri antilop, lavşan sonlarına doğru gelmiş görünen İndo-Ari kökenli
kült kapları {alt). ve at gibi hayvan kabartmalan ile bezelidir. Eski savaşçı bir yönetici sinifin da rolü vardır. İndo-Ari
Hitit kral ve kraliçeleri
Hitit döneminde bu kutsal kaplar çoğu kez gümüş terimini, Hint-Avrupa dil ailesi içindeki bugünkü
dinsel törenler sırasında
bu türde kapları ve altın gibi madenlerden yapılmıştır. Hintçe ile akraba olan Doğu dillerini konuşan bir
*
kullanarak kutsal içkiyi Kökleri Koloni Çağı'na uzanmakla birlikte, Eski zümrej^e verilen ad olarak açıklamak olasıdır.
yudumlarlardı. Bu yolla Hitit kültürü asimda, öncesindeki Anadolu kültür- Varlıkları, İndra, Yaruna ve Mithra gibi Hint tanrı
tanrılarla bağlantı adlarından, kral adlarından ve özellikle at yetiştir-
lerinin bir sentezidir. Bunun yanında Suriye-
kurduklarına inanılıyordu. me ile ilgili Hint kökenli sözcüklerden anlaşılan bu
Orta Anadolu'daki kaçak Mezopotamya ilişkileri özellikle din ve ikonografide
kazılarda bulunup kendini belli eder. Örneğin bu dönemde belirmeye soylu 3^önetici sinif dil olarak Hurca'yı benimsemişti.
Amerika'ya kaçırılmışlardır. başlayan tanrılar hij^erarşisi Mezopotam3'a; kimi Mitanni, büyük krala vergi ve asker verme
New York Norbert zengin mitolojik motifler de Suri}^e etkilerinin ^mkümlülüğü ile bağlı olan j^arı-bağımsız birçok
Schimmel göstergeleridir. boy ve küçük krallığın oluşturduğu gevşek bir
koleksiyonundadırlar.
devlet biçimijdi. Bu devlet I. Suttarna ve onu izlej^en
Yükseklikler 17 ve
tümü İndo-Ari kökenli adlar taşıyan yetenekli
18 cm., M.Ö. 16. Mitanni Krallığı
yüzyılm ilk yarısı. kralların j^önetiminde giderek gelişti. Hitit tahtınm
Eski Hitit Krallığı'nın içine düştüğü bunalım sonuçta iç karışıklıklarla bunaldığı günlerde egemenlik
A nadolu'nun güneydoğusundaki egemenliğinin alanı Fırat ile Akdeniz kıyılarm a değin j^ayıldı.
gitgide azalmasına neden oldu. Bu durum Doğu M.Ö. II. binyılın ikinci yarısı içinde Ön Asj^a'nın
A n ad o lu 'd a M.Ö. III. b in y ıld an beri v a r olan Mısır'dan sonra ikinci büyük si}^asal ve askeri gücü
Hurriler'in, Yukarı Fırat ile kolu olan Habur Irma- haline geldi. Başkentleri, j^eri henüz tam olarak
ğ ı'n ın o lu ştu rd u ğ u üçgen biçim li to p ra k la r saptanamayan ve fakat Yukarı Habur irmağı yöre-
üzerinde parlayıp Mitanni Devletf ni kurmalarına sinde olduğu sanılan Vasşukkani (Uşukanu)'de idi.
yol açtı. Hurri kökenli topluluklar M.Ö. 1750 yıllarm- Tfell Fecherij^e, Tfell Brak, Şagir Bazar, Tfell el-Rimah,
dan beri bugünkü Türkiye-Suriye sınır bölgesinde Nuzi, Tfell Şemşara, Basmusian, Tfell Mardih ve
çeşitli prenslikler kurarak yönetimi ele geçirmiş- Ugarit başta gelen j^erleşme j^erleri arasındadır.
lerdi. Bu p ren slik lerin önemli birer askeri ve Mitanni Devleti Hitit imparatoru I. Şuppiluliuma'nın
sij^asi güç olarak ortaya çıkışları. Babil Devleti'nin kral Tuşratta'ya karşı düzenlediği seferden sonra,
M.Ö. 1600'lere doğru oldukça zajnllamış olmasıjda FıratTn batısındaki tüm topraklarını jdtirerek gerile-
ilgilidir. meye başladı. Güçsüzleşen Tuşratta bir oğlu tarafın-
Hanigalbat ve Maiteni olarak da anılan Mitanni dan öldürüldü. I. A dad-nirari (M.Ö. 1307-1275),
Devleti'nin kuruluşunda, bölgeye M.Ö. 16. yüzyılm I. Şalmaneser (M.Ö. 1274-1245) ve I. Tukulti-Ninurta

139

h n n jiıııiııın '^ .~ ;------------


D okum a
İnsanlık tarihinde dokumanın tam olarak ne zaman başladığı bilinmez.
Paleolitik Çağ'da giysi olarak hayvan postları ve kıış tüylerinden yararlamimış
olmalı. Neolitik Çağ'da bitki ve hayvan larin tarıma almıp evcilleştirilmesi,
koyun-keçi yünü ile bitkisel lillerden yararlanm a olanağmı artırdı. Dolayısıyla
dokuma teknolojisinde ilk adımların bu zamanda atıldığını düşünmek yerinde
olur. Çayönü ve Aşıklıhöyük'te Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ evlerinin taban-
larına hasır seriliydi. Çatalhöyiik'te de yün ve bitki lillerinden dokuma
parçalarına rastlanmıştır. ETÇ'na gelindiğinde dokuma teknolojisi gelişmişti.
Artık iplikler "eğirme" denen bir teknikle elde edilmeye başlamış, dokuma için
tezgählar orta^^a çıkmıştı. Bir kadın işi olan eğirme için, ahşap bir çubuğun
ucuna, hızlı dönme sağlanması amacıyla, ağırlık takılması gerekiyordu. Ortası
delikli yuvarlak bu türde ağırlıklara "ağırşak" denir. Kemik, taş, kil, cam ve
fayans gibi maddelerden yapılabilen ağırşaklara kazılarda çok sık rastlanıyor.
Tbzgählar ise yatay ve dikey olmak üzere iki türlüydii. Dikey tezgählarda iplerin
gerginliği, uçlarına bağlanan taş ya da kilden ağırlıklarla sağlanıyordu. Koloni
Çağı'nda dokum a artık bir endüstri dalı haline gelmiş ve standartlaşm aya
doğru gidilmişti. Kuttanum yani keten kum aşlar saraylılarca giyilen en kaliteli
ürünlerdendi. Hititler, tü r ve kalitelerine göre farklı adlarla anılan yünlü
kum aşlar üretebiliyorlar; ilaç ve urgan yapımında kullanılmak üzere kenevir
(kendir) ekiyorlardı.
M.Ü. 1. binyılda dokumacılık Anadolu'nun her yanına yayılmıştı. Geometrik
Eski AnacIolu'cla yün eğirme ve dokuma kaclınlara özgü motillerle bezeli Phryg kum aşlarm ın ünü tüm eskiçağ dünyasına ulaşmış,
bir Liğraştı. Ev dokumaları bir yandan evin gereksinimini
soylulara gönderilen en değerli arm ağanlar arasına girmişti. Urartu ve Phryg
sağlarken, öte yandan da gelir kaynağıydı. Burada bir
tapmağın önünde, sol elindeki örekesiyle klineye saraylarında çok sayıda dokumacı kadın çalışmaya başlamıştı. Demir Çağı'nda
oturmuş soylu kadın ve hizmetçileri görülüydr. özellikle krallar ve soylular arasında, zengin nakışlarla ya da altın ve gümüşten
M.Ö. 8. yüzyıl (üst). İkiztepe'de bulunmuş dokuma küçük madeni levhalarla süslenen kum aşlar büyük rağbet görüyordu. Doku-
kalmtısı. Erken Tunç Çağı (alt). macılıkla birlikte gelişen bir diğer dal da yün boyacılığı idi. M.Ö. 1. binyılın orta­
İkiztepe'den kil dokuma tezgäh ağırlıkları. Erken Tunç larından itibaren kimi Batı Anadolu kentlerinde jmn boyacıları birer birlik
Çağı (sol alt). Karataş-Semayük'ten pişmiş topraktan
kuracak kadar güçlenmişti. Bu dalda gelişmiş en ünlü merkezler Lydia'da Sardeis
bezemeli ağırşaklar (alt orta). Eski bir dikey dokuma
tezgähı çizimi (sağ alt).
(Sard) ve Hypaipa (Günlüce) ile Phrygia'daki Hierapolis (Pamukkale) idi.

140
İm ik u şa ğ ı

Bugün Karakaya Baraj Gölü'nün suları altında kalan hö}'ük


Fırat'ın doğu kıyısında, Elazığ'ın Baskil ilçesine bağlı
İmikuşağı köyünde з’ег alıj’ordu. 100 x 100 nı. boyatlarında
ve 20 ın. yüksekliğindeki böyük 1981-1986 yılları arasında
Veli Sevin tarafından kazılmıştır. Geç Kalkolitik Çağ'dan
itibaren yerleşime saline olan İmikuşağı'nın M.Ö. 2. bin}'il
tabakaları kesintisiz bir iskäna işaret eder. Bu dönemde
Doğu Anadolu'daki birçok }'erleşme terk edildiği için
İmikuşağı'nın 2. binyıl yerleşimi büyük önem taşır. Eski
Hitit Devleti zamanında etrafı şurlarla çevrili bir kült
merkezi görünümündeki 3^erleşme Hitit İmparatorluk
Çağı'nda önemini yitirerek küçük bir kÖ3^e dönüşmüştür.
Demir Çağı'nm başlarında ise Malatya Krallığı'nm uç
kalelerinden biri olduğu anlaşılmaktadır.

10. yapı kalında saplanan Eski Hilit kült merkezinin rekonstrüksiyon


denemesi. İçteki iki büyük yapı tapınak olarak kullanılmışlı (üst).
Kült eşyaları ve yiyecekler depolarda saklamyordu (sağ).
Küp ve iri çömleklerin üzerine "signe royal" denen büyük mühürler
vurulmuştu (sol alt). Fıral'ın tahrip ettiği höyüğün havadan görünümü (sağ alt).
In a n d ik te p e V azosu

inandiktepe A n k a ra'n ın 109 km. kuzeyinde, A nkara-Ç ankırı yolu


üzerindedir. 1966-67 yıllannda Raci Tfemizer tarafından kazılan höyüğün
H ititler dönem inde H anhana adıyla anılan k u lsal bir kent olduğu
anlaşılmıştır. Höyükte açığa çıkanlan tapınak-saray görünüm ündeki
anıtsal yapı Fırtına Tbnnsı Tfeşup'a adanmış, kutsal odada ve depolarda
çok sayıda kült eseri bulunmuştur. Tbnrının kutsal hayvanı olduğuna
inanılan boğa biçimli pişmiş toprak heykeller ve rhytonlar bu buluntular
arasındadır. Ancak İnandıktepe'yi önemli bir merkez kılan asıl eser 87 cm.
yüksekliğindeki, kabartm alarla süslü kült vazosudur. Vazo üzerinde,
frizler halinde bir kutsal evlilik (hieros gamos) töreninden sabnelere yer
verilmiştir. Saz, çalpara ve lir çalan müzisyenler, akrobatlar ve kılıç dansı
yapan erkekler törenin ilk aşamasmdaki eğlenceleri ve nihayet gerdek
olayını betimliyor olmalıdır. İkinci frizde bir tapınak modeli, iri bir sunak
ve bir kült vazosu yanında ise tanrı ve tanrıça, bir yatak üzerinde
görülmektedir. Vazonun bu kısmı tahrip olmuştur. Ancak buna benzeyen
bir sahne Ankara yakmmdaki Bitik Höyüğü'nde bulunmuş bir vazo
parçası üzerinde görülmektedir isağ üst). Burada tanrı tanrıçanın peçesini
açmaktadır. Çağdaş Mezopotamya ve Doğu Akdeniz uygarlıklarında
olduğu gibi Hititler'de de baş tanrıyı kral, baş tanrıçayı ise kraliçe simgele-
mekteydi. Vazonun öteki frizlerinde çeşitli tapınak görevlileri sunu
taşırken, bir gaga ağızlı testi ile sıvı sunusu yaparken (libasyon), bir kaide
üzerindeki boğaya tapmırken, kurban keserken betimlenmiştir. En alt
frizdeki sahneler ise iri kaplar içinde şarap veya ayran yapımı, çarkta
çanak çömlek yapımı ve bir çömlekçi atölyesinde kaplarm açkılanması
gibi tören hazırlıklarına dair olmalıdır. Bu kült vazosu, tabletlerde de
ayrıntılı olarak anlatılan Hitit dini törenlerini anlamamız açısmdan son
derece önemlidir.
Tel Açana (Alalah)
Yarim-Lim Sarayı çok
katlı kanatları ve
Girit'tekileri çağrıştıran iç
duvar süslemeleriyle
dikkat çekici {sol). Tilmen
saray kompleksinin
önenili kesimlerinde
duvarlar dıştan
bezemesiz takat çok
özenle işlenmiş bazalt
ortostatlarla kaplanmıştır
(a/l). Kilikia ve Amik
Ovası'na özgü boya
bezemeli bir testi.
M.Ö. 2. binyılın
ilk yarısı (Scçç üst).

görkemli saraylar inşa edilmişti. Bunlar gerek plan


ve gerekse mimari teknik açısmdan birbirlerine çok
benzerler.
Tel Açana'da (VII. tabaka) kral Yarim-LinTin
sarayı ortaya çıkarıldı. Saray 30x95 m. boyutlarm-
dadır. Farklı yükseklikteki üç teras üzerine kurulu-
dur. Kuzeydeki törensel işleve sahip kanat üç
katlıdır. Ortada iki katlı bir başka kanat vardır. Bu
iki yapı grubunu, ortadaki büyük bir avlu birleştirir.
Kuzeydeki resmi kesimde duvarlarm alt yüzleri
bazalt ortostatlarla kaplanmıştır. Bu, daha sonra
(M.Ö. 1244-1208) gibi A sur kralları zam anında Hitttler'in çok geliştirecekleri mimari bir yenilikti.
M itanni adı u n u tu ld u ve j^erine H an ig alb at Ana kabul mekänı kuzey uçtaydı. Çatısı bir direkle
kullanılm aya başladı. M.Ö. 1270 yılında A sur d e ste k le n e n bu sa lo n a s ü slü b ir p o rtik te n
kralı I. Şalmaneser'in seferlerine sahne oldu. Bilinen
son k ra lı II. Ş a ttu a ra 'd a n so n ra M itanni ve
Hanigalbat adları tümüyle unutuldu.

Yamhad Krallığı
M.Ö. 2. binyılda Güneydoğu Anadolu bölgesinde de
kent devletlerinden oluşan gevşek bir doku söz
konusuydu. Bölgede, merkezi Halep ve bir süre de
Alalah olmak üzere 20 küçük krallığın birliğinden
oluşan Yamhad Krallığı bulunm aktaydı. Hurri
kökenli in sa n la rın yoğun olduğu bu bölgede
yönetim Sami kökenli bir ailenin elindeydi. Bu
yöneticilerden en tanmmışı, Babil kralı Hammurabi
(M.Ö. 1792-1750) ve Mari kralı Zimrilim'in (M.Ö. 1779-
1761) çağdaşı olan Yarim-Lim idi. Bu zam anda bir
süre krallığa başkentlik yapm ış olan A ntakya
y ak ın ların d ak i Tel Açana (Alalah) ile İslähiye
y akınlarındaki Tilm enhöyük önernli m erkezler
arasındaydı. Her iki kentte de M.Ö. 18. yüzyılda

144
girilebilmekteydi. Ortadaki iki kallı kanadın üst sızlığını korudu. Buna göre üikenin batıda, Akdeniz
katında, duvarlan çağdaş Girit saraylarındakine kıyısmda Hititlerle olan sınırım Еаппз^а (klasik
Ьепгезеп resimlerle süslü bir salon bulunmaktaydı. Lamos) irmağı (Limonlu Çayı) çizmekteydi. Bölge
Bu bölümün güneyindeki tek katlı oda grupları dinsel yönden önem taşi3^rdu. Çünkü Kumanni л*е
sarayın servis hizmetleriyle ilişkiliydi. Bu saray eski Lavazantİ3^a gibi büyük kült merkezleri burada3dı.
Hitit kralı I. Hattuşili tarafından yakılıp yıkıldı. Kizzuvatna Krallığı Hitit İmparatoru III. Tudhaliya
Ajmı dönemden bir başka saray da Gaziantep- (M.Ö. 1400-1380)'dan sonra bağımsızlığını 3Ütirdi ve
İslähiye j^akınlarındaki Tilmenhöyük'te (II. tabaka) Hititli prenslerce зюпей1теуе başladı.
ortaya çıkarılmıştır. 1959-1972 yılları arasında Hitit İmparatorluğu Dönemi Anadolu'sundaki
Bahadır Alkım'ın kazdığı bu sarajan en erken evresi küçük devietlerden biri de doğudaki İşuva Krallığı
Tfel Açana'dakine çok benzer. Hatta her iki sarayın idi. Olasılıkla daha I. Hattuşili döneminden başla3a-
aynı u stalarca yapıldığı bile düşünülm ektedir. rak Hitit egemenliğini tanımış bulunan bu küçük
I. Hattuşili burayı da yıkıma uğratmakla birlikte, saray krallığın 3'ayılım alanı Fırat'ın doğuşunda, Elazığ
3^eni eklentilerle bir süre daha hizmet vermiştir. 3^öresinde3^di. Mitanniler'in güçlenmesi üzerine
Hititlere karşı tavır alan İşuvalılar M.Ö. 14. 3mzyılın
Yerel Krallıklar: Kizzuvatna ve İşuva ilk yarısı içinde başlayan Hitit-Mitanni çalışmaları
sırasında Anadolu ile Mezopotam3^a arasmdaki
450 yıl süre ile egemen olan Hitit Devleti'nin
stratejik konumu nedenİ3de önem kazandı. Mitanni
gelişme3^e başladığı yıllarda Anadolu'da yöresel
Devleti'nin yıkılışından sonra giderek Hitit İmpara-
krallıklar ya da beyliklerin etkinliği sürüp gitmek-
torluğu'na bağımlı bir konuma girdi. III. Hattuşili
teydi. Hititler bunlarla zam an zaman savaşlar,
zamanında İşuva kralı Arisarruma idi. Onu oğlu
zaman zaman da antlaşmalar yapmakta ve böyle-
likle durum unu giderek güçlendirme3^e çalışmak- Ehlisarruma izledi. Hurrice adlar taşi3^an bu kral­
ların hİ3^eroglifli mühür baskıları, bugün Keban
taydı. Bunlardan biri, güneydeki Kizzuvatna Krallığı
idi. Büyük çapta Çukurova'yı kapsayan bu krallık Barajı'nın suları altında kalmış olan Korucutepe
İçincie görkemli
sarayların yükselcJiği, Luvi ve H urri etnik öğelerinin karışım m dan Höyüğü'nde bulunmuştur. Bunlar arasında İşuva
kalın ve yüksek şurlarla meydana gelİ3^rdu. Hurri kökenli nüfus daha çok kraliçesi Kilushepa'nın da adı geçer. Zaman zaman
çevrili Troia VI ve VII bölgenin dağlık kuzeydoğu kesiminde, Luviler ise Hitit ordusuna asker vermiş olan bu bağımlı krallık
sitacJellerinin eteklerinde,
batıda, Çukurova civarmda oturuyorlardı. Eski Hitit M.Ö. 13. yüzyılın ikinci yarısında, IV. Tudhaliya'nın
geniş alana yayılmış bir
aşağı kentin varlığı Devleti zam anında bu bölge Adaniya (Adana) saltanatı sırasında son buldu ve bölge doğrudan
Manfred Korfmann'ın Eyaleti adı ile Hatti üikesinin bir parçasi3dı. Eski doğruya Hitit İmparatorluğu'nun smırları içine
kazılarıyla ortaya Hitit kralı Ammuna'nın (M.Ö. 1550-1530) buhranlı alındı.
çıkarıldı. saltanatı sırasında ayaklandı ve Kizzuvatna üikesi
Hendek ve ahşap adıyla bağımsız hale geldi. En güçlü dönemlerinde 2. Binyılda Batı Anadolu ve Ege
surla çevrili kent bu krallık güneyde Çukurova'dan kuzeydoğuda
270.000 m^'lik alan Dünyası
Kahramanmaraş'a ve Göksun'a değin uzanıyordu.
kaplar. Bu kentin 5000 M.Ö. 2. binyılın başlarında Orta Anadolu'da önce
ile 10000 arasında bir Başkenti Thrsa (Thrsus) idi. M.Ö. 15. yüzyılın ikinci
Hatti, ardından da Hitit beyliklerinin belirginleşme-
nüfusa sahip olduğu yarısında Mitanni'ye bağlandı. M.Ö. 14. yüzyılın
sine benzer şekilde Batı Anadolu'da da çeşitli beylik-
sanılır. başlarında Hititler'le bir antlaşma yaparak bağım-
ler giderek güç kazanmışlardı. Çoğunluğunu bir
Hint-Avrupa kavmi olan Luviler'in oluşturduğu bu
kent devletleri zaman zaman Arzava ve Assuva gibi
adlar altında konfederasyonlar oluşturmaktaydı.
Denizli ilinin Çivril ilçesi yakınındaki Beycesultan
Höyüğü'nün Arzava'nın başkentlerinden biri olabi-
leceği ileri sürülmektedir. Ilöyüğün V. tabakasında
kısmen ortaya çıkarılan saray, revaklı avlular etra-
fında kümelendirilmiş birimlerden oluşur. Girit'teki
çağdaş Minos saraylarını andıran bu görkemli yapı,
bu devletlerin hüküm darlarm m ulaştığı yaşam
seviyesini gözler önüne serer.
Batı Anadolu beyliklerinden birinin merkezi de
Troia'ydı. VI. tabakadaki (yak. M.Ö. 17.-13. yüzyıl) bu
beylik merkezi hem Eski Hitit Devleti hem de Hitit
İmparatorluğu ile çağdaştı. Kent, korunaklı ve kuleli
girişleri bulunan anıtsal bir surla çevrili bir hisar
görünümündeydi; eteklerinde geniş sahaya yayılmış
aşağı kent gelişmişti. Surla çevrili alan içinde çoğu
iki katlı kamu yapılan ve bir saray bulunuyordu.

145
Su gereksinimi aşağı kent sınırları içindeki bir Beycesultan V
sarayı genel olarak
m ağarada yer alan kaynaktan ve suru n doğu
Girit'teki Minos
bastionu içine açılan bir kuyudan sağlanıyordu. saraylarından Mallia
M ağaranın ayrıca su kültü ile ilgili olduğu da ile karşılaştınlabilecek
düşünülmektedir. Kentin içindeki yapıların çoğu özelliklere salıip.
daha geç dönemlerin inşaat etkinlikleriyle tahrip M.Ö. 19. yüzyılın
edilmiştir. VI ve Vila döneminde Troia'daki ana ortalarına doğru inşa
etnik öğenin Luviler olduğu düşünülm ektedir. edilmiş olan saray
olasılıkla Hitit kralı
VI. Troia'da ele geçen Luvi hiyeroglifli bir kätip
HattLişili'nin Arzava'ya
m ührü, burada Luvice konuşan bir nüfusun karşı düzenlediği
varlığını kanıtlamaktadır. Vllb ile birlikte Troia'daki seferde yakılıp yıkıldı.
"Yüksek Kültür" sona erm iş ve yerleşim alanı Tümüyle kazılmamış
daralmıştır. Bu tabakada kente Balkanlar üzerinden olan iki katlı
gelen göçebelerin egemen olduğu anlaşılmaktadır. saraya,
en azından
Troia ya da diğer adıyla İlion'un Hitit metinlerin-
doğudaki
de geçen Vilusa kentiyle özdeşliği kanıtlanmıştır. basamaklı bir
Ayrıca Troia kelimesinin yine Hitit metinlerinde kapıdan giriliyordu.
geçen T a u risa 'd a n geldiği d ü şü n ü lm ek ted ir. Alt katta depolar
Homeros'un efsanevi kentinin, günümüz kazılarının ve servis mekänları,
ortaya çıkarttığı Hisarlık'taki höyükle bir olduğu üstte de yaşama
artık çoğu bilim adamı tarafından kabul edilmekte- bölümleri
buİLinmuktaydı (üst).
dir. Troia kenti önemli konumundan dolayı kuşku-
Pişmiş topraktan ördek
suz M.Ö. 2. binyıl boyunca birçok çekişmeye sahne biçimli tören
olmuştur. Ancak Homeros'un anlattığı savaşın kabı. Beycesultan,
gerçekliği hälä tartışmalıdır. M.Ö. 18.-17. yüzyıl
Troia'nın yanı sıra, bugün Gediz Irmağı'nın taşı- (so/ cilt).
Troia VI sitadelinin güney
dığı alüvyonlar yüzünden denizden bir hayli içeride Bodrum (Ortakent), Panaztepe ve belki de Ephesos
şurlarına yakın bir alanda
kalmış bulunan, İzmir'in kuzeyindeki Panaztepe ile (Apasas) gibi kentlerde koloniler kurm uşlardı. inşa edilmiş büyük
Selçuk'taki Efes ve Söke yakınlarındaki Miletos da Bağımsız kent devletlerinden oluşan bu uygarlık, en ve iki katlı konaklardan
zamanın önemli liman kentleridir. Arzava ülkesin- büyük ve önemli kentlerinden olan Mykenai'den birinin testere dişi
deki bu kentlerin, M.Ö. 2. binyılda Ege Denizi'nde dolayı Myken uygarlığı olarak adlandırılm ıştır. tarzmda örgülü taş
etkin olan Minos ve Myken kültürleri ile ilişkili Dillerinin Yunanca'nın arkaik bir formu olduğu, duvarları (sag alt).
olduğu açıktır. Girit'te M.Ö. 2. binyılın ortalarına kullandıkları Linear В yazısının çözülmesiyle kesin-
kadar etkin olan ve Knossos, МаШа ve Phaistos gibi leşmiştir. Hitit m etinlerinde geçen "Ahhiyava"
saraylarla parlayan Minos uygarlığı M.Ö. 1400 adının Kıta Yunanistanı'nı mı, yoksa Anadolu'daki
y ıllarına doğru Kara Y un an istam 'n d an gelen Myken yerleşm elerini mi tanım ladığı bilinm ese
Mykenler tarafından yıkılmıştı. Girit'e de yerleşen de, Mykenler'in bulunduğu bir coğrafyayı işaret
Mykenler, Anadolu'da Miletos (Millavanda), İasos, ettiği neredeyse keşindir.

i: !
-^1

146
L
M .ö. 2. B in y ıld a A nadolu H a lk la n
Eski Anadolu'da yaşayan halkların etnik kökenlerinin anlaşılması ancak yazıb çağlarm başlamasıyla
mümkün olmuştnr. M.Ö. 2. binyılda yarımadada farklı diller konuşan halklar yaşamaktaydı. Bu etnik
çeşitliliğin aslında yeni bir tablo olmadığı açıktır. Yazılı belgelerden saptanabildiği kadarıyla bu zamanda,
Hint-Avrupa dil ailesine mensup diller konuşan halklar Batı ve Orta Anadolu'da, Asya kökenli bü' dil
konuşan Hurriler Doğu Anadolu'da, Sami kökenli halklar ise güneydeki sıcak bölgelerde yaşamaktaydı.
Anadolu'ya dışarıdan gelip ya da gelmedikleri bilinmeyen, son yıUarda öteden beridir Anadolulu olabile-
cekleri kabul edilmeye başlanan Hint-Avrupalılar'm yarımadadaki varlığı Koloni Çağı'ndan itibaren bilinir.
Koloni Çağı tabletlerinde adı geçen kimi beyler, kentler ve yer isimlerinin Hint-Avrupa dillerinde olduğu
saptanmışür. Bu türde bir dili konuşan halklardan en tanmmışı Hititler'di. Anadolu yarımadasında ilk kez
merkezi bir devlet ve giderek bir imparatorluk kurmuş olan Hititler kimi yer adlarını da kendi dillerine göre
değiştirmişlerdir. Hititler'in Kızılırmak yayı içindeki merkezi bölgesi Hatti üikesi olarak ambyordu. Çünkü
burada yaşayan bir diğer halk da Hattiler'di. Hatti dili günümüze Hitit tabletlerinde yer alan kimi pasajlar
sayesinde ulaşmıştır. Hattice'nin hangi dil ailesine mensup olduğu anlaşılamamış, eski Anadolu dillerinden
biri olduğu düşünülmüştür.
Hititler gibi Hint-Avrupalı olan bir diğer grup, Safranbolu ve Kastamonu civarmda yaşadıkları bilinen
Palalar'dı. Baü ve Güney Anadolu'da başka bir Hint-Avrupalı halk olan Luviler vardı. Bahdaki Arzava üikesi
onlara aitti ve kimileri değişerek günümüze dek ulaşmış olan yer adları da Luvice'ydi. M.Ö. 1. bmyılda Baü
ve Güney Anadolu'da yaşayan halkların da Luviler'in ardılları olduğu bilinmektedir. Buralarda konuşulan
Karca, Lykçe, Sidece gibi dillerin Luvice'yle akraba olduğu kanıtlanmıştır. Lydler'in konuştukları dilin de,
keşin olarak çözülememekle birlikte, Hititçe ya da Luvice'den geldiği düşünülmektedir.
Orta Anadolu'nun kuzeyinde, Karadeniz kıyılarmda, dilleri ve kökenleri ile ilgili herhangi bir bilgi bulun­
mayan Kaşkalar yaşamaktaydı. Doğu Anadolu ise büyük ölçüde Hurriler tarafından iskän edilmişti.
Asyanik dil ailesine giren bitişken bir dil olan Hurca/ Hurrice'nin Kuzeydoğu Kafkasya'da konuşulan dillere
olan yakınlığına dayanılarak, bu halkın A nadolu'ya Kalkasya'dan geldiği ileri sürülmektedir.
Kimi araştırm acılar H urriler'in Anadolu'ya girişini Erken Transkafkasya (Kura-Aras) kültürünün
ETÇ'ndaki yayılımı ile ilişkili kabul etmektedir. Bu dilin M.Ö. 1. binyıldaki en yakın akrabası Urartuca idi.
M.Ö. 2. binyılda Azzi-Hayaşa üikesi olarak anılan Erzurum-Erzincan yöresi ve İşuva olarak anılan Elazığ-
Malatya yöresinin nüfusunu Hurriler oluşturmaktaydı. Hurri nüfusu Kizzuvatna olarak amlan Küıkia
(Çukurova)'ya değin yayılmıştı.
HİTİT IMPARATORLUGU
Eski Hitit 'Jevleti M.Ö. 1450-1400 3^ıIIanna doğru M.Ö. 2. binyılm ortalarında kurulmuş olan Hıırri-
giderek ge.işti ve sonuçta güçlü bir imparatorluğa Mitanni üikesine değin genişlelmiş/ Oogu Anadoln'-
dönüştü. ı'akındoğu'nun super güçlerinden biri nun batı kesimindeki Hurri kökenli İşuva Krallığı'nı
olan bu dfivletin tek rakibi fıravunlarca yönetilen ele geçirm işti. H üküm darlığı sırasın d a, M ısır
Mısır'dı. B.1 3^eni evreye Yeni Hitit Devleti ya da Hitit fıravunu Tutankhamon'un genç yaşta ölümü üzeri­
İmparatorjuk Çağı denir. Ancak bu imparatorluk, ne karısı, Hitit K rallığı'na b a şv u rara k , kendisi
Hititler'den yüzyıllarca sonra kurulacak olan, için bir eş talebinde b u lu n m u ştu (M.Ü. 1350'ler).
Roma'nın kıtalar üzerine yayılmış imparatorluğun- I. Şuppiluliuma, oğullarından Zannaza'yı gönder-
dan farklı^ dı. Doğuda Bingöl dağlarından batıda Ege Ğiyse de, genç prens yolda bir Mısır entrikasına
kıyılarına; kuzeyde Karadeniz'den güneyde Kuzey kurban gitmişti. Bu olaj; Suriye topraklarma sahip
Suriye'j^e değin uzanan sınırlanyla Yeni Hitit olmak isteyen Mısır ve Hitit arasında, sonuçta Kadeş
Devleti, Apadolu tarihinin ilk merkezi devleti olma Antlaşması ile bitecek olan bir dizi savaşın bahanesi
özelliğine, sahipti. Bu zam anda Hitit Krallığı'nı olmuştur. Bu zamanda Hititler, güçlü bir Hurri etkisi
büyük bi| güç olarak yeniden kuran hükümdarları altına girmişlerdi. Sözgelimi Hitit sarayındaki tüm
U. 'rudhejiiya (M.Ö. 1450-1420) ve I. Şuppiluliuma kraliçe adlan ve Hitit panteonunun baştanrısı Tbşup
(M.Ü. r3t,b-i340) idi. Bunlardan ilki Hitit tarihinde bile Hurri kökenlidir. Bu etki kendini sanat ve edebi-
yorulmj^z bir savaşçı. Batı Anadolu fatihi ve impara­ yatta da gösterir.
torluk lopraklarınm Arzava, Kaşka ve Hurrili I. Şuppiluliuma'yı belki de bir yılı aşm ayan
düşmajiiara karşı savunucusu olarak tanınır. O'nun hükümdarlığıyla oğlu II. A rnuvanda (M.Ü. 1340-
zamanında Batı Anadolu'da Hitit egemenliğine karşı 1339), onu da kardeşi П. Murşili (M.Ö. 1339-1306) izledi.
büyül, ayaklanmalar olmuş, Çanakkale yöresindeki Çok genç yaşta tahta çıkm asm a karşm Murşili
VİİUŞ3 (İlion) ve Taurisa'ya (Troia) değin j^ayılan bu
enerjik bir kraldı. Başlıca hedefi ise Arzava'yı ele
b ar^etler başarıyla bastırılmıştı. geçirmekti. Batı Anadolu'daki Arzava üikesi Hapalla,
/. Şuppiluliuma ise üikesinin sınırlarını Kuzey Mira Kuvaliya, Vilusa (sonralan İlion-Troia) ve Seha
Sjriye'ye, etki alanını da Kuzey Mezopotamya'ya ve irmağı (Büyük Menderes) üikesi gibi beylikleri

73 П
/

148
Yan sayfa: Hitiller batıl
inanışlara sahipti.
Kötülüklerden korunmak için
boyunlarına muska yerine
geçen küçük heykelciklerden
pandantifler asıyorlardı.
Altın bir tanrı heykelciği.
Yükseklik; 4 cm., Yozgat
(üst). Dünyanın iki süper
gücünü karşı karşıya getiren
Kadeş Savaşı Mısırlılar'ı çok
etkilemiş ve daima büyük
bir zafer olarak yansıtılmıştı.
Yukarı Mısır'ın başkenti
Thebes'teki Luksor
tapmağının giriş cephesinde
Kadeş savaşı kabartmalarının
olduğu II. Ramses'e ait
ana kapı (alt).
Cünümüzde "Kadeş
Antlaşması" olarak tanınan
barış antlaşmasınm kil tablet
üzerine, o zamanın diplomas!
lisanı Akkadca çivi yazısı ile
yazılıp Hattuşa'daki resmi
arşivlere konmuş kopyası
İstanbul'da Eski Şark Eserleri
Müzesi'ndedir. Antlaşmanın
II. Ramses'e gönderilmiş ve
fakat henüz bulunamayan
asil ise gümüş bir levha
üzerine yazılmıştı. Dünyanın
en eski uluslararası
antlaşması olan bu tabletin
bir kopyası bugün New
York'ta Birleşmiş Milletler
Binası'nda yer alır (üst).
Mut (?) yakınınciaki
Karamanlı'dan bir tanrı
heykelciği. Tunç.
Hitit İmparatorluk Çağı. kapsıyordu ve Milavanda (Miletos) ve Apasa gü ney-güney batısında olduğu düşünülen Thrhun-
Yük.; 7,5 cm. (alt). (Ephesos) gibi güçlü kentlere sahipti. Bu yöre dene- taşşa'ydı. Luvi nüfusunun j^ğun olduğu bu bölgedeki
tim altına alındı. Kuzey ve doğudaki Kaşka ve Azzi- j^eni başkent adını Luvi tanrısı Thrhunt'tan almıştı.
H ayaşa iilkelerine seferler düzenledi. Kuzey Bu dönemde (M.Ö. 1290) Mısır tahtına II. Ramses
Suriye'de çıkan ayaklanm alar bastırıldı. İsyancı çıkmış ve Suriye üzerinde hak iddia etmej^e
kentler a rasın d a Kadeş de bulunuyordu. Kral başlamıştı. Bununla ilgili olarak hükümdarlığının
M urşili, uzun saltan atı süresince babasından dördüncü yılmda bir sefer düzenleyerek, Hitit
devraldığı im paratorluğu sağlam bir biçimde İmparatorluğu'na bağlı küçük Amurru Krallığı'nı
örgütledi, Böylece devletin sın ırları güneyde ele geçirdi. Bö^delikle savaş kaçınılmaz oldu.
Liibnan'dan kuzeyde Karadeniz dağlarına, batıda Muvatalli'nin yönetimindeki Hitit ordusu içinde
Ege Denizi'nden doğuda Bingöl Dağları'na değin Arzava, Maşa, Kaşka ve Kizzuvatna gibi bölgelerden
genişledi. de askerler bulunmakta3rdı. Kadeş (bugün Tfel Nebi-
mend) kenti yakınında yapılan savaşta (M.Ö. 1285)
Kadeş Savaşı Mısır orduları savaş düzeni almaya zaman bula­
II. M urşili ölünce im paratorluk tahtına oğlu ve madan Hitit savaş arabalarının baskınına uğradılar.
I. Şuppiluliuma'nın torunu II. Muvatalli (M.Ö. 1306- Bununla birlikte savaşın ne şekilde sonuçlandığı
1282) geçti. İlk yıllarında o da Batı Anadolu'daki açık değildir. Çivi 3^azılı Hitit belgelerinde bu konuda
karışıklıklar ve ayaklanmalarla uğraşmak zorunda hiçbir bilgi yoktur. Buna karşılık Mısır'da Luksor
kaldı ve sonuçta Viluşa (Ilion) kralı Alakşanduş kentindeki Luksor ve Karnak tapınaklarıyla, daha
(Aleksandros) ile bir antlaşma yaparak huzuru güneydeki Abu Simbel ThpınağLnın duvarlarında,
sağladı. Ancak esas stratejisini Kuzey Suriye'nin firavun II. Ramses'in, bunu bir zafer olarak anlatan
egemenliği için çatışmak zorunda olduğu Mısır'a abartılı 3^azıtları ve kabartmaları bulunmaktadır.
göre belirlemişti. Nitekim güneye doğru yapılacak Ancak savaştan sonra, çatışmayı başlatan Amurru
büyük bir sefere hazırlık olarak başkenti, Karadeniz Krallığı'nın 3^eniden Ilitit'e bağlı hale gelmiş olması
dağlarının çetin savaşgılan Kaşkalar'dan uzak bir esas galibin Muvatalli olduğuna işaret eder. Bir
З^еге taşımayı uyğun buldu. Bu yeni ve geçici başka ilginç nokta da, savaşın II. Ramses'in hüküm-
başkent, 2. binyıldaki adı İkkuvania olan Konj^a'nın darhğının beşinci yılmda yapılm asına karşm

149
H ititler'de Ordu ve S avas
Özellikle İmparatorluk Dönemi'nde çok geniş bir coğrafyaya yayılan Hilitler, bu topraklarda düzeni
sağlayabilmek için sürekli bir orduya gereksinim duyuyorlardı. Hitit Devleti'nin askeri gücünü Hitit halkı
oluşturuyor, ayrıca vasal krallıklar da belirli sayıda asker bulunduruyordu. Ordu kalabalık piyade birlik-
lerinden, daha az sayıda arabalı savaşçılardan, kısmen paralı askerlerden ve kralın özel mühafiz birliğinden
oluşuyordu. Seferlere yalmzca yaz aylarında çıkılmasına karşın, hassa ordusu metinlerde "kralın tahkimatlı
ordugahları" olarak geçen kalelerde sürekli silah altında tutuluyor, sefere çıkmadan önce sayım yapılıyor ve
gerekli takviyelerde bulunuluyordu. Orduya giren askerler tannlara, krala ve üikeye ihanet etmeyeceklerine A.
dair ant içiyorlardı. Hitit askerlerinin üniforması, kısa eteklik, kısa kollu bir gömlek veya pullu zırh, kısa
konçiu sivri uçlu çarık ve sorguçlu yanaklıklı miğferden oluşmaktaydı. Yakm dövüşte kullanılan silahlar
kıhç, hanger ve baltaydı. Mısır kabartm alarında ise Hitit askerleri m ızrak ve uzun giysilerle betimlen-
mişlerdi.
Ordunun önemli bir kısmı olan savaş arabalarında bir arabaçı, bir kalkancı ve bir okçu yer almaktadır.
Kalkan dikdörtgen veya dik tutulmuş gift balta biçimindedir. Atların yetiştirilmesine özel bir önem verildiği
açıktır. Hurri kökenli olduğu anlaşılan Kikkuli adında at yetiştiricisi tarafından yazdırtılan bir yönetmelikte
geçen at yetiştiriciliği ile ilgili terimlerin Hint-İran dilinde olmasından, bu uğraşın Hurri-Mitanniler'den
öğrenildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca Ш. Hattuşili dönemine tarihlenen bir mektuba göre atların bir kısmı da
Babil'den getirtiliyordu.
K ralların yıllıklarında (annal) anlatılan sav aşlard an H ititler'in birçok savaş taktiği geliştirdiği
anlaşılmaktadır. Hitit ordusu bir kenti ele geçirmek için gece baskını, şaşırtmaca ve kuşatma gibi yöntemler
uyguluyordu. Kuşatma altına alman kentin stokları tükenince, halk teslim olmak zorunda kalıyor, Hititler
de savaş ganimeti olarak hem ordunun beslenmesini sağlamak üzere besin stoklarmı, hem de başkente
götürmek üzere değerli maden, taş gibi malzemeleri ve NAM.RA adı verilen esirleri ele geçiriyordu. Kent
şurlarını yıkm ak için dağ ve koç başı olarak anılan Ortaçağ'dakilere benzer silahlar kullanıhyordu. Ele

150
Yan sayfa: Tunçtan
Myken kılıcı. Miletos
nekropolü. M.Ö. 13.
yü2 yıl (üst). İki küçük
çıkıntı nedeniyle
"kolcuklu balta" olarak
tanımlanan, kalaylı
bakırdan (tunç) balta.
STÇ (so/ orta). Sap del iki i
tunç balta. Döküm
tekniğinde yapılmıştır.
STÇ (sa^ orta), /vlısır'da
Thebes kentindeki Luksor
Tapınağı'nm duvarlarına
II. Ramses'in çizdirttiği
üç kişilik Hitit savaş
arabası. Kadeş'teki Hitit
geçirilen ülkelerin tapınaklarına saygı gösteriliyor
ordusunda 3.500 araba
bulunuyordu (so/ alt). ve tanrı heykelleri alınsa bile Boğazköy'e getirilip,
Geç Hitit kenti bu tanrılara adanmış tapınaklara yerleştirilerek
Kargamış'ta bulunmuş, egemenlik kurulan ülke halkının Hitit Devleti'ne bağlı kalması sağlanıyordu. Savaşa çıkmadan önce, ordu­
Asur etkili bir savaş lara fiilen başkomutanlık eden krallar tanrılara dua ediyor, fal baktınj^r ve savaş taktiklerini gelen
arabası kabartması.
M.Ö. 8. yüzyıl (sa^ alt). işaretler doğrultusunda belirliyorlardı. Iknnlann haklı olanın kazanmasını sağlayacağına inanılmaktaydı.
Hititler savaş açacakları kent veya üikeyle önce diplomatik yazışmalar yapıyor ve saldırma nedenlerini
Miletos'taki /vIyken
nekropolündeki
açıklayarak düşm anın kendilerine boyun eğmelerini sağlamaya çalışıyor; savaşı düşman meydan
mezarlarda bulunmuş okuyacak olursa açıyorlardı. B ahaneler ne olursa olsun, savaşların esas nedeni, ekonomiyi
Hitit türü tunç kılıçlar. güçlendirmek için daha fazla toprağa, daha fazla ürün ve kaynağa ve iş gücüne sahip olmaktı. Hititler'in
/Vt.Ö. 13. yüzyıl (so/ üst). esas stratejisi uzun süre boyunca Kuzey Suriye'}^ ele geçirmek olmuş ve aynı emele ulaşmaya çalışan Mısır
Boğazköy'de bulunmuş ile bu nedenle sürekli çatışmaya girmişlerdir. Ünlü Kadeş Savaşı'nın nedeni de bu topraklan ele geçirmektir.
bir çanağın iç yüzüne
kazınmış, yanaklık ve
Mısır kayıtlarından bilindiği kadarıyla Hititler Kadeş Savaşı'na 17000 piyade ve 3.500 arabalı savaşçı ile
enselikli miğfer giyen katılmışlardır. Sonucu keşin belli olmayan bu savaş sırasında Mısırlılar Hitit ordusunun yalnızca bir
savaşçı. Sorguç, bölüğünü esir edebilmiştir. Mısır betimlerinde görülen Hitit askerlerinin Sami ırkına özgü yüz hatlanna ve
boynuz ve uçuşan Hitit betimlerinden farklı bir üniformaya sahip olması, bu birliğin Hitit ordusu içindeki yardımçı güçlerden
şeritler Egeli ya da
biri olduğunu düşündürmektedir.
Batı Anadolulu
olabileceğine işaret Hititler'in II. Şuppiluliuma döneminde Kıbrıs açıklarmda bir deniz savaşına girdiklerini anlatan bir beige
ediyor. M.Ö. 1400 dışında, donanmaya sahip olduklarına dair herhangi bir kanıt yoktur. Ancak Kizzuvatna'da (Kilikia) tam
(so/ a//). egemenlik sağladıkları dönemde Ura (Silifke civarı) limanını kullanarak, Ugarit ve Alasiya (Kıbrıs) ile deniz
Boğazköy "Kral
KapısT'ndaki tanrısal ticareti yaptıkları bilinmekte ve yine bu dönemde küçük bir donanmaya da sahip oldukları düşünül-
savaşçı kabartması (sa^). mektedir.

151
Sivas Şarkışla'cla
bulunmuş, sap-delikli
tören baltası. Tunçtan
dökülmüş ve bir
tapmağa adak olarak
sunulmuştur.
Her iki yüzünde
yüksek kabartma
olarak tanrı ve hayvan
betimleri bulunmaktadır.
Ana konu, sakallı, konik
külahlı ve uzun giysili
bir erkeğin, elleri
üzerinde, aslan
üstünde duran sakalsız
genç bir tanrıyı taşıması
olayıdır. New York'ta
Norbert Schimmel
koleksiyonu ndadır.
Yükseklik: 19,5 cm.,
ağırlık: 1.025 kg.,
M.Ö. 13. yüzyıl.

152
ј
A n ad olu 'd a M üzik ve Dans

Eski Yakındoğu uygarliklarinda müziğin, dini tören ve bayramlarda büyük j^eri ve önemi vardı.
Sümerler'den başlayarak tüm Mezopotamya devletlerinde, Mısır'da, Minos'ta ve Hititlerde tapınaklarda
eğitim gören müzisyenler, dansçılar ve akrobatlar bulunuj^rdu. Bu devletlerden bazılarının nota sistemleri
bile günümüz araştırmacıları tarafından çözülebilmiştir. Anadolu'da kimi müzik aletleri Erken Tunç
Çağı'ndan itibaren tanınmaktadır. Çıngırak benzeri bir alet olan sistrum örneklerine Alacahöyük ve
Horoztepe'deki kral mezarlarında rastlanmış, İkiztepe'de ise günümüz zillerini andıran çalparalar ve
marakasa benzer bir çeşit çıngırak bulunmuştun А1асаһ0}тк Sfenksli Kapı kabartmalarında, mühür
m ühür baskılarında, İnandıktepe ve Hüse3dndede vazolarıyla yumruk biçimli bir rhyton üzerinde birçok
müzik aleti betimine rastlanmıştır. Hitit Çağı'nın en sevilen müzik aletleri arasında ön sırayı,
Mezopotamya'dan öğrenilmiş olan, lir ve arp alır. Tfef, davul, çalpara gibi vurmalı çalğılar, sistrum, marakas,
saz, çifte flüt ve boynuz ise bilinen diger enstrümanlar arasındadır. Hitit dini törenlerinde müzik eşliğinde
kimi şarkılar söjdendiği ve sembolik danslar j^apıldığı bilinmektedir. Hititçe, Lu\dce, Palaca, Hurrice ve
Hattice gibi dillerde solo veya koro halinde söylenen bu şarkılardan bazılarının "boğanın şarkısı", "tanrının
ayaklarının yikanmasının şarkısı", "tanrı Zababa'nın şarkısı" gibi adları vardır. Çoğu ilahi olarak nite-
lenebilecek bu şarkılar dini bayramlarda, kralın karşılanması veya tanrı hej^kellerinin dolaştırılması
sırasında söyleniyordu. Eski Hitit döneminde tanrıça Inar(a) ve Tfeteşhapi kültü ile ilgili olarak, jmzlerine
leopar maskesi takan tapınak görevlileri sembolik av dansları yapıyor ve bu danslar esnasında ritmik
olarak kurt, köpek, aslan, ajn gibi hayvanların sesleri taklit ediliyordu. Sembolik savaş ve dövüş dansları,
kılıç dansı, akrobasi, boğa üzerinde akrobasi ve j^ağmur dansı müzik eşliğinde yapılan diğer tapınımlardı.
Bu törenlere kral ve kraliçeler de katılmaktaydı. Örneğin çivi yazılı bir tablette, tapmağın içinde kraliçenin
bir balta ile tanrıça Şauşga için dans ettiği anlatılmıştır. Müzik ve dans M.Ö. 1. binyıl tapınak ve saraylarının
da ayrılmaz bir parçasıjdı. Özellikle Phrj^gler'de Kybele kültü ile ilgili olarak müzik çok gelişmişti. Dinsel
törenler ve danslar çifte flüt, zil, simbal, davul ve dümbelek eşliğinde yapılıyordu.

Alacahöyük kral
mezarlarında bulunmuş
bir sistrum (so/ üst).
Bafra-İkiztepe'nin
Orta Tunç Çağ
tabakalarmda
bulunmuş tunçtan
zil/çalpara (so/ orta).
Ikiztepe Orta Tunç Çağı
tabakalarmdan pişmiş
toprak marakas (so/ alt).
III. Tudhaliya döneminden
bir rhyton üzerinde
müzisyenler alayı İnandık vazosu üzerindeki kutsal evlenme Zincirli sitadeli kabartmalı ortostatları üzerinde
(sağ üst). töreninde çalan sazcı ve tefçi. harp ve tef çalanlar.
Hitit dini çok tanrılıydı ve özellikle İmparatorluk Dönemi'nde Oiympos'a benzer kalabalık bir pantheona Boğazköy-Yazılikaya В (doğu)
dönüşmüştü. "Hatti üikesinin bin tanrısı" ifadesiyle sözü edilen Hitit pantheonunda, egemenlik alanı içindeki tüm odasında on iki yeraltı tanrısı
halkların tanrılarına yer verilmiş, böylece farklı kültürlere mensup halk tek bir devlet dininin çatısı altında birleşti- (sol üst). Kanatlı güneş kursu
rilmişü. Hatti, Hitit, Pala ve Lu\d kökenli tanrıların yanı sıra, özellikle Ш. Hattuşili'nin Puduhepa ile evliliğinin ardın­ taşıyan boğa-adamlar. Alttaki
dan Hurri kökenli tanrılar, Anadolu'ya Mitanniler'in getirdiği İndo-Ari kökenli tanrılar ve Yukarı Mezopotamya ile sap standart olarak
Kuzey Suriye'de tapınılan birçok tanrı Hitit dinine dahil edilmişti. Adı geçen halkların konuştuğu dillerde dualar kullanıldığını gösterir. Tunç.
Alacahöyük. Yük.:16.3 cm.,
edildiği ve bu dinlere ait bayramlann kutlandığı da bilinmektedir. Hiütler "Bağbozumu Bayramı", "Harman BajTamı",
M.Ö. 14. yüzyıl (sol alt).
"Yakarma Bayramı", "Thnrı Analarının Bayramı", "Uzak Yerlerdeki İnsanların Bayramı" gibi adlarla niteledikleri Boğazköy Yukarı Şehir
birçok dini kutlama yapıyorlardı. Bu bayramlar arasında en önemlilerinden biri, tüm Yakmdoğu kültürlerinde Güneykale'deki 2 tonozlu
görülen "Yeni Yıl Bayramı"ydı. Baharın gelişiyle beraber kutlanan bu bayramda, pantheondaki tüm tanrıların, baş yapıdan birinin (No.2)
tanrı Tfeşup ve baş tannça Hepat önünde toplandığına inanılıyordu. Hitit başkenti Hattuşa'nın yakınındaki Yazılikaya duvarları II. Şuppiluliuma'nın
açıkhava tapmağının duvarlannda betimlenen bu törende bir resmi geçit yapılıyor ve tannlara sunularda bulunulu- hiyeroglif ve kabartmalarıyla
j^r, böylece yeni gelen yılın bereketli olması sağlanıyordu. Yüzlerce tapınak görevlisinin düzenlediği törenlerde kral süslü. Girişin karşısındaki
da baş rahip olarak görev alıyordu. Fırtına Thnnsı Tfeşup'un kutsal hayvanı boğa, Arinna kentinin Güneş Thnrıçası duvarda, başında güneş
ile bir olan Hepat'ın kutsal hayvanı ise aslandı. Baş tanrı ve tanrıçanın oğullannın adı Şarrumma, kızlarının adıysa kursu, elinde Mısırlılar'ın
Alanzu'ydu. bayatı simgeleyen "ankh"ma
Hitit pantheonundaki tanrılardan bazen özgün adlarıyla, bazen de bunlann Hititçe karşılıklarıyla söz ediliyordu. benzer bir nesne ile
Örneğin Mezopotamya'da İştar olarak bilinen tannça, Hititçe Şauşga olarak anılmaktaydı. Genelde kanatlı bir kadın betimlenmiş Güneş Tanrısı
kabartması (alt orta). Steatit
olarak betimlenen Şauşga'nın hizmetkärları Ninatta ve Kulitta da pantheonda önemli bir yere sahipti. Kentlerin
taşından minyatür kabartma.
adandığı tanrı ve tanrıçalardan söz edilirken "Zippalanda'nm Fırtına Thnrısı, Nerik'in Fırtına Thnrısı, Hatti'nin Dağ keçisi üzerinde, bir
Koruyucu Tanrısı, Ninive İştar'ı, Hattarina İştar'ı" gibi ifadelere yer veriliyordu. Ayrıca tanrılar bazen sıfatları ile elinde şahin, bir elinde ucu
beraber "Gökyüzünün Güneş Thnrısı, üikelerin kralı, insanlığın çobanı" biçiminde anılıyorlardı. Şivat "gün", İşpant kıvrık sopa tutan Av Tanrısı.
"gece", Halki "tahıl tanrısı", Pirva "at üzerindeki tanrı". Dağ Tanrıları Namni ve Hazzi, Suların Thnrısı Ea ve ona Alacahöyük yakınında
eşlik eden Damkina, Güneş Thnrısı Şamaş ve karısı Aya, Ay Thnrısı Sin ve karısı Ningal de diğer önemli ilahi Yeniköy'den. Yük.: 6.3 cm.,
karakterlerdir. İndra, Varuna, Mitra ve Nasatya gibi Hint-İran ilahlanna da pantheonda yer verilmişti. M.Ö. 1400-1200 (sağalt).

154
Kucağında bebek taşıyan altın tanrıça figürini. Yükseklik: 4.3 cm, M.Ö. 1300-1200 (so/ üst).
Boğazköy 20 no'lu tapınaktan filciişi, güneş kursu altında tanrı üçlüsü. Yük.: 3.7 cm.,
M.Ö. 14-12. yüzyıl (sağ üst). Kutsal oda olarak düzenlenmiş fincan. İçte oturur durumda,
iki elleriyle göğüslerini tutan tanrıça, karşısında yuvarlak masa ve gaga ağızlı testi, yerde ve
masa üzerinde yiyecekler. Eskiyapar. Yükseklik: 8.1 cm., M.Ö. 18-17. yüzyıl (sol orta).
Kemikten /vlısır tanrısı Bes figürini. Alacahöyük. Yükseklik: 4.9 cm., M.Ö. 14-13. yüzyıl
(sol alt). Fildişinden dağ tanrısı figürini. Eteklerindeki kabartılar dağları simgeliyor.
Boğazköy. Yükseklik: 3.6 cm., M.Ö. 1300-1200 (alt orta). 7 no'lu tapınakta bulunmuş
fildişinden minyatür tanrıça. Boğazköy. Yükseklik: 5.8 cm. (sağ alt).

155
barışın ancak 21. yılında yani 16 yıl sonra ve Hilit
kralı III. Hattuşili ile imzalanabilmiş olmasıdır.
II. Muvatalli'den sonra Hitit tahtına III. Murşili
(M.Ö. 1282-1275) adıyla Urhi-Teşup çıktı. O ilk iş
olarak başkenti yine Hattuşa'ya naklettij^se de,
lecrübesizliği ve belki de yeteneksizliği yüzünden
başka başarılar elde edemedi. Ölümünün ardından
tahta, II. Ramses'le dünya tarihinin iki büyük deviet
arasında imzalanmış ilk sij'asal antlaşm asını
gerçekleştiren III. Hattuşili (M.Ö. 1275-1250) geçti.

Kadeş Barış Antlaşması


Mısır ve Hitit devletleri arasında M.Ö. 1270 yılında
imzalanan Kadeş Antlaşması, dünyanın iki süper
güç arasında imzalanmış ilk büyük antlaşması
olma özelliğine sahiptir. Antlaşma metni o zamanın
diplomatik yazı dili olan Akkad ve Mısır dillerinde
hazırlanmıştır. Mısır'dan Hattuşa'ya yollanan ve
güm üş bir tablet üzerine kazdırtılmış bulunan üikenin güneybatı sınırlarında Tarhuntaşşa adlı bir İmikuşağrnda eski Hilit
Akkadca özgün nüsha bulunabilmiş değildir. Buna sınır devleti kuruldu ve başına da sorunlu prens Devleti Dönemi'nin
karşılık aynı metnin kil tablet üzerine yazılmış olan şurlarla c;evrili kutsal
Kurunta getirildi. Bu bağımlı krallık yaşamını Hitit
kenti, Hitt İmparatorluk
bir kopyası Boğazköy arşivlerinde ele geçmiştir. İmparatorluğu'nun sonuna değin sürdürdü. Çağı'ncla кгқйк bir köye
Antlaşmaya göre: bundan böyle "Mısır ve Hitit clönüştü. İmikuşağı
III. Hattuşili'den sonra Hitit tahtına büyük kraliçe
üikeleri arasında iyi barış ve iyi kardeşlik sonsuz yerleşmesi 8. yapı katı
olacaktır. Mısır üikesinin kralı, Büyük Kral Ramses Fuduhepa'nın oğullarından biri olan IV. Tudhaliya ev kalmtıları (üst).
Hatti üikesine sonsuza değin saldırmayacak. Hatti (M.Ö. 1250-1220) geçti. IV. Tudhaliya babasından Hal ka biçimli kap
devraldığı saygın ve güçlü imparatorluğu sürdür- Boğazköy. M.Ö. I 6.
üikesinin kralı, Büyük Kral Hattuşili Mısır üikesine
yüzyıl {sol a/f).
sonsuza değin saldırmayacak"tır. m ekle b irlik te, ö lü m ü n d en so n ra k i y ılla rd a Boğazköy'cleki Büyük
Bu dönemde, M uvatalli'nin oğlu Kurunta Hitit imparatorluk hızla yıkılmaya yüz tuttu. Kurunta ve Tapmağın depolarında
tahtında bak iddia ediyor ve kimi sorunlara yol III. Arnuvanda gibi krallar gerilemeyi durduracak içlerinde erzak saklanan
pişmiş topraktan küpler
açıyordu. Buna bir çözüm bulunm ası amacıyla güçte değillerdi.
(Scığ ciİt).

■* -o* '

156
Devlet ve Toplum yönetime karşı birtakım yüküm lülükler altına
Mitit Devleti feodal ve teokratik karakterliydi. sokulmuştu.
Başta Tabarna denen Büyük Kral ve Tbvananna Halkın çoğunluğu \ergi vermekle yüküm lü hür
(egemen kraliçe) ünvanını taşıyan, devlet ve kült köylüler, sanatçılar, tüccarlar ле aşağı kademelerdeki
işlerinde yasal bir yeri olan kraliçe bulunmaktaydı. görevlilerden oluşuyordu. Sosjal tabakalanm anın
Eski Hitit Devleti zam anında kralın mutlak, tek en alt grubunda ise köleler bulunmaktaydı. Köleler
başına karar verıne yetkisi, panku(ş) olarak anılan alınıp satılabiliyor, kiralanabiliyor ya da veraset
I■
bir soylular ıneclisi tarafından sınırlanmıştı. Bu yoluyla başkalarına geçebiliyordu. Buna karşılık
meclisin üj^eleri topluınsal tabakalanm anın en üst mülkiyet hakkm a sahiptiler \’e kimi hakları yasa ile
kesiminden seçiliyordu. Üyeler yüksek askeri ve korunuyordu. Hatta başlık parasını denkleştirebi-
idari görevlerde bulunan ve genellikle kral ailesinin lenler h ür bir kadınla evlenme hakkm a bile sahipti.
yakınları olan kişilerdi. Bu meclis kral soyundan Bunların yanında, savaşta yenilmiş bir üikeden
gelen birine verilen ölüm cezası ile kralın seçeceği silah gücüyle sürülüp Hitit üikesine gelirilen kişiler-
veliahtı onaylayıp onaylam am a hakkm a sahipti. den oluşan bir diğer grup vardı. Sümerce NAM.RA
Anlaşıldığı kadarıyla erken dönem Hitit kralları olarak nitelenen bu gruptaki insanlar savaş gani-
diğer Yakındoğu devletlerinin aksine m utlak güce m etlerinin bir parçasıydılar ve genellikle ucuz
sahip değillerdi. Ancak özellikle İm paratorluk işgücü olarak çahştırılm ak üzere yeni k u ru lan
Dönemi'nde devletin giderek güçlenmesiyle krallık yerleşmelere gönderiliyorlardı.
kurum u da güçlenmiş ve yönetim şekli mutlakıyete Hitit toplumunun en küçük birimi olan aile ile
dönüşmüştür. Panku(ş)un adı ortadan kalkmıştır. ilgili yasalar da yazılı olarak belirlenmişti. Evlenme,
Kendilerinden "Büyük Kral" ve "Hatti Üikesi Kralı" boşanma, evlat edinme ve miras gibi medeni hukuk
gibi ünvanlarla söz eden Hitit kralları tanrıların alanına giren konular da y asaların denetim i
yeryüzündeki temsilcileri sayılıyorlardı ve baş rahip altındaydı. Hititler'de aile reisi erkekti.
görevini de üstlenmişlerdi. Öldüğünde tanrılaştığına
inanılan krallar aynı zam anda Hatti üikesinin en Anadolu'nun İlk İmparatorluk
yüksek yargıcı görevini de yürütmekteydi. Kralın
hüküm lerine karşı çıkanlar cezalandırılıyordu.
Başkenti
Kralın en önde gelen görevlerinden biri de orduyu Hitit İm paratorluğu'nun görkemli bir başkenti vardı.
kom uta etm ekti. Veliaht prensler Kargam ış ve Eski Hitit döneminde Hattuşa adını alacak olan bu
Tarhuntaşşa gibi önemli bölge ve kentlere yönetici başkentte önceleri Hatti kökenli H attuş beyliği
Uzun boyunlu, hatta kral olarak gönderiliyor; ülke yönetiminde yöneticileri yaşıyorlardı. Eski Krallık zam anında
ince-uzun gövdeli, tahta çıkamayan prenslerden de j^ararlanılıyordu. kent 3^aklaşık 250 x 140 m. boyutlarındaki Büyük-
sivri clipli testi. Bunun yanında kralların kızları ve kızkardeşleri de kale kayahğı (sitadel) ile kuzeybatısm daki daha
Hitit İmparatorluk başka krallarla evlendirilerek komşu devletlerle küçük bir alana (Aşağı Şehir) j^ayılmıştı. Kentin
Çağı'nda çok kullanıldı. doğu kenarındaki Büyükkale ayrı bir surla çevril-
ilişkilerin geliştirilmesine çalışılıyordu.
Boğazköy (üst).
mişti. Kral sarayının yer aldığı bu alanda büyük
12 no'lu tapınakta Devlet asal olarak feodal bir tım ar sistemi ile
bulunmuş pişmiş
avlular ve galerilerle birleştirilmiş çeşitli boyda ve
yönetilmekteydi. Önceleri savaşlarda kazanılan
topraktan kol önemde saray, toplantı salonu, tablet arşivi, harem
kentlerin yönetimi prenslere veriliyordu, sonraları
biçimli sunu kapları. vb. yapılardan oluşan bir kompleks bulunuyordu.
Kargamış ve Halep kentleri ve buna bağlı bölgeler
Boğazköy (a/t). Aşağı Şehir sandık duvar tekniğinde bir başka surla
b ire r k ü çü k k ra llık o la ra k k ra lın o ğulları ve
kuşatılm ıştı. Kral Hantili tarafından yaptırıldığı
torunlarına bırakılmıştı. Ancak onlar da merkezi
sanılan bu su ru n altında birçok yeraltı geçidi
(p o tern ) b u lu n u r. Bu e sk i k e n tin K a rad e n iz
D ağları'nın yağm acı halkı K aşk alar tarafın d an
yıkım ından sonra, Hattuşa M.Ö. 1400 yıllarından
itibaren genişletilerek gerçek bir im paratorluk
başkenti durum una geldi. İmparatorluk döneminde
çevresi 7 km. uzunluğunda çift sıra surla kuşatıl-
mıştı. İçteki sur, gövdesi sandık-duvar tekniğinde, iri
taşlardan inşa edilmiş bir alt yapı üzerinde kerpiç
b lo k la rla y ü k se ltilm iş ve tepesi m a z g a lla rla
güçlendirilmişti.
Kentin, daha yüksekteki ve I. Şuppiluliuma'dan
sonra inşa edilmeye başlanan güney kesiminde
(Yukarı Şehir), kabartm alarla süslü üç önemli kapı
vardı: A rslanh Kapı, Kral Kapısı, Sfenksli Kapı.
İki yanda kulelerle korum a altına alınmış olan bu
kapılar bir ön-avlu ile gerideki bir kapı odasından

157
Hitit başkenti Hattuşa (Boğazköy) Yakındoğu'nun en önemli başkent-
Çorum ilinin Boğazkale ilçesindedir. lerinden biri olan Hattuşa, önceleri
1906-1907 ve 1911-12 yıllarında Hugo kuzeydeki alçak alanda kuruluydu.
W inckler, 1931-39 arasında Kurt Güneydeki daha yüksek Yukarı Şehir
Bittel, 1952-75 yıllarında Rudolf 1. Şuppilulilum a'dan itibaren inşa
N aum ann, 1976-93 arasında Peter olunm aya başlad ı ve b ay ın d ırlık
Neve ve 1994'ten sonra da Jürgen etkinliği im paratorluğun yıkıhşm a
Seeher'in kazılarına sahne olmuş- değin sürdü. Yukarı Şehir'de şimdilik
tur. 31 tapınak saptandı. Burası tümüyle
törensel amaçlara hizmet etmek üzere
Kentin tarihsel geçmişi M.Ö. 6.
tasarlanmışü. Dinsel törenler sırasmda
binyıla değin uzanır. Sürekli yerle-
güney uçtaki Yer Kapı'nın (Sfenksli
şim ise M.Ö. 3. binyılm sonlarından
Kapı) da önemli bir işlevi vardı. Bura-
itibaren başlamıştır. M.Ö. 19. yüzyıl-
daki 71 m.'lik yeraltı geçidi yine tören­
da H attuş adıyla, içinde A surlu
sel amaçlara lıizmet etmekteydi. Halka
tüccarların da yaşadığı bir karum
ait konutlar ve mahalleler Yukarı Şeh-
(pazar yeri) ve beylik merkeziydi. rin dışmda tutulmuştu. Arslanlı Kapı'-
M.Ö. 17. yüzyılm ortalarına doğru nın iki yanında, kenti kötülüklerden
yakılıp yıkılan bu kent çok geçme- koruyan kükrer durum da iki aslan
den Hattuşa adıyla yeniden kuruldu. kabartması vardır. Bunlar kübik gövde
M.Ö. 1180 3allarından sonra ıssızlaştı yapılanyla tipik Hitit biçemi özellikle-
ve tüm önemini yitirdi. M.Ö. 12./11. rini taşırlar (sol). Boğazköy'de bulun­
yüzyılda Büyükkaya'da bir kez daha muş pişmiş topraktan kuleli bir sur
küçük bir Demir Çağ yerleşmesi modeli büyük pencereleriyle dikkat
kuruldu. Burası M.Ö. 9.-8. yüzyıllar- çekiyor. Ahşap hatıl ızgarası üzerine
da giderek büyüdü ve bir Phryg oturtulmuş mazgal sistemi savunmayı
kalesine dönüştürüldü. kolaylaştınyordu {sol üst).

1. Dış Sur 9. Kızlarkaya 19. Merkezi Tapınak Mahallesi 29. Güney Kale
2. İç Sur 10. Aşağı Batı Kapı 20. 3 no.'lu Tapınak 30. 31 no.'lu Tapınak
3. Gişe 11. Yukarı Batı Kapı 21. 2 no.'lu Tapınak 31. Nişantaş/Nişantepe
4. Aşağı şehir kazı alam 12. Sarıkale 22. 5 no.'lu Tapınak 32. Kuzey Yapı Kompleksi
5. 1 no.'lu Tapınak ve depo 13. Aslanlı Kapı 23. Kral Kapı 33. Büyükkale
odaları 14. 30 no.'lu Tapınak 24. Doğu Havuzlar 34. Doğu Plato
6. Yamaç Evi 15. Yenicekale 25. Bizans Kilisesi 35. Ambaıiıkaya
7. Kesikkaya 16. Güney Havuzlar 26. 7 no.'lu Tapınak 36. Mihraplikaya
8. Poternli Sur 17. Yerkapı 27. 1 no.'lu Oda 37. Büyükkaya
8a. Tahıl Silosu 18. Sfenksli Kapı 28. Hiyeroglifli Oda (2 no.'lu Oda) 38. Kuzey Sur

158
1
Hattuşa'nın en görkemli tapmağı, içinde sarayın bulunduğu
Büyükkale sitadelinin kuzeybatı eteklerinde düz bir alana kuru-
ludur. Büyük Tapınak ya da Tapınak 1 olarak adlandırılır.
III. Hattuşili tarafından Hatti'nin Hava/Fırtına Tbnrısı Tbşup ve
eşi, Arinna kentinin Güneş Tbnrıçası Hepat için yaptırılmıştır.
Duvarlar, dış jmzleri özenle işlenmiş kesme taştan temel üzerine
kerpiç bloklarla yapılmıştır. Düz çatı sıkıştırılmış çamurdandı.
Kimi törenler çatıya çıkılarak j^apılıyordu. Bağlı vakıfları ve
çeşidi gelirleriyle burası aynı zamanda ekonomik bir merkezdi.
Bürolar, arşivler, depolar ve atöİ3'eler kutsal alanı çepeçevre
kuşatır (sağ üst).
Hattuşa kentinin sitadeli (içkale), doğuda j^alçın bir kayalık
üzerindeki Büyükkaya'da kuruludur. İçine güneybatı uçtaki
kulelerle korunmuş bir kapıdan girilebilen bu alan kalın bir
surla çevrilidir. Burası kral ve ailesine aitti. Gevşek bir düzende
yerleştirilmiş olan saray, kabul salonu, arşivler ve harem gibi
yapı birimleri birbirine dirsekli koridorlar ve açık avlularla bağlanmıştır. Bu tür düzenleme tümüyle Hititler'e özgü bir
Anadolu anlajaşını yansıtır (sol orta).
Hitit mimarlığında resmi yapılann duvarlarında çoğu kez
kesme taş bloklardan yararlamlmıştı (sağ orta). Birbirine son
derecede usta geçmelerle kenetlenen bu bloklar üzerine de,
güneşte kurutulmuş kerpiçler sıralar halinde yerleşdriliyordu.
Duvarların direncini artırm ak üzere sık sık ahşap hatıllar ve
dikmeler kullamlıyor, bunların üzeri sıvanıyordu. Tbhta dikme-
lerin taş duvar içine çakılabilmesi için döşek taşları üzerine
yuvalar açılıyordu isol). Yumuşak zeminler üzerine kurulacak
duvarların temelleri ahşap bir j^atak üzerine oturtuluyordu (sol
alt). Kimi önemli yapılarda kapı eşikleri, Büjmk Thpınak'ta
olduğu gibi tek parça taş bloklardan oyulmuştu (sağ alt).

160
Yazilikaya
A J j a 1e г i s i
! S c i, ,vj>3
a
> w
Г' п • :S ^
'JtOaİ ö--

\ ® ♦
=li U

f; H
!^i

\
Dogal bir kayaltkta yer alan bu açıkhava tapmağı iki galerilidir. Girişteki A Galerisi duvarlarmda
Hurri kökenli tanrı ve tanriçalarin, Hava/Firtina Tanrısı Teşup ve eşi Hepat'ın önderliginde Yeni Yil
Bayramı kutlamalari için bir araya gelmeleri gösterilmiştir. Büyük panoda Teşup iki dağ tanrısına basar
durumdadır. Karşısında, bir aslan üzerinde, eşi Hepat durur. Tanrı ve tanrıçalar onların gerisinde
sıralanır (üst). Girişin sağında, tapmağı yaptırtan başrahip-kral IV. Tudhaliya tören giysileriyle
resmedilmiştir (sağ). Sol elinde krallık simgesi kıvrık asa (lituus) tutar. Sağ elinin üzerinde hiyerogliflerle
adı yazılı. В Galerisi'nde hızla koşan 12 yeraltı tanrısı ve Kılıç Tanrı kabartmalarıyla IV. Tudhaliya ve
koruyucu tanrısı Şarruma panosu yer alır (sağ alt). Yazılikaya'nm genel görünümü (sol alt).

В Galerisi

161
oluşur. Girişin üzeri parabol biçimli bir kemerle
örtülüdür. Çift kanatlı ahşap kapı tunç levhalarla
kaplıdır ve giriş at arabalarının geçmesi için
elverişlidir. Buna karşılık güney uçtaki Sfenksli Kapı
törensel bir işlev taşımaktadır. Sfenksli Kapı'nın
altında kentin dışına açılan bir potern uzanır ve
poternin bulunduğu yamaç piramidal biçimde taş
döşeme ile kaplanmıştır.
Bu k apılardan içeri girildiğinde planlı bir
biçimde inşa edilmiş olan "Yukarı Şehir"e varılır.
Oldukça geniş bir alanı kaplayan bu yüksek kesim-
de otuzu aşkm tapmak jdikselir. Sivil yapılardan dış
görünümleriyle ayrılan bu tapınakların büyüklük-
leri 1200-1500 m^ ile 400-600 m^ arasında değişir.
Öncüleri bilinmeyen bu tapınaklar birbirine benzer
bir biçimde tasarlanmış ve inşa edilmişür. Planın
genel karakteri, bazen revaklı bir orta avlu
etrafmdaki odaların asimetrik bir anlayışa göre
yerleştirilmiş olmasıdır. Dar bir ön mekän ile derin 'Ч**4U>.

bir ana mekändan oluşan kült odaları genellikle


dikdörtgen biçimli yapıların dar kenarlarm da Kentin kuzeydoğu ucundaki Büyükkaya M.Ö. 13. Boğazköy Büyük
yüzyılın sonlarında surla çevrilerek güvence altına Tapmak girişindeki
bulunmaktadır. Tapmaklardan özellikle Nişante-
aslanlı havuzun
pe'deki özel bir öneme sahipti. Hisardan (sitadel) bir alınmış bir kale durum una getirildi. Burada dev
rekonstrüksiyonu.
viyadük ve bir rampa ile ulaşılabilen ve kral kültü boyutlu tahıl siloları bulunuyordu. Bunlardan en
Bayramlarda ve büyük
ile ilişkili görünen bu yüksek alana, iki sfenks büyüğü 12 X18 m. boyutlarında ve 2 m. derinlikteydi. küll lörenlerinde
heykelinin koruduğu bir kapıdan giriliyordu. Yaklaşık 1400 kişinin yıllık tahıl gereksinimini kullanılan ana giriş
Tbpınaklar yalnızca kült yapılan değil, aynı zaman­ karşılayabilecek kapasitedeki bu silo 260 ton tahıl kapısının önünde, kutsal
almaktaydı. yolun hemen
da tanrı evi ve ekonomik merkez gibi işlevlerin kenarmdaydı.
birleştiği yerlerdi. Bunlar, m anastırlarla onların
vakıfları gibi, kendi atölyeleri, tarlaları ve ormanları H a tti'n in F ır tın a T a n r ıs ı T e ş u p 'u n
olan ve kendi varlıklarıyla personelinin gereksi- G ö rk e m li T a p m a ğ ı
nim lerini garanti altına alan özerk kurumlardı.
Hattuşa'daki en Ьйзтк tapmak, kuzeybatı uçta ve
Y ukarı Şehir'deki bu çok sayıda dinsel yapının,
Aşağı Kent kesimindedir. Büyük Thpınak (T.l) da
IV. Tudhaliya tarafmdan, imparatorluğa dağılmış
denen yapı Ш. Hattuşili tarafmdan inşa ettirilmiştir.
çeşitli kült merkezlerini Hattuşa'da toplayarak
Dinsel olduğu kadar ekonomik açıdan da önemli
siyasal durum unu güçlendirmek amacıyla yaptırıl- olan külliye 160 x 135 m. boyutlarında bir alana
dığı sanılır. yayılm ıştır ve seksenden fazla odaya sahiptir.
T ap ın ak ların ve Kral KapısTnın kuzeyinde, Burada Hatti'nin Fırtına Thnrısı Tfeşup ile Arinna
Nişantepe'nin doğu ve güneydoğusunda, tonozlu kentinin Güneş Tanrıçası Hepat kutsanmaktaydı.
ve koridor görünüm lü iki özenli yapı bulunur. Merkezi konumlu kült alanı, bürolar, arşiv ve depo
Bunlardan birinin duvarları II. Şuppiluliuma'ya odalarıyla çevrelenmişti. Güneydeki anıtsal bir
ilişkin hiyeroglif ve kabartm alarla süslüdür. Bu kapıdan girilen bu kesimde geniş bir revaklı avlu ve
yapıların ölü kültüyle ilgili birer yeraltı yolu olduğu avlunun gerisinde tanrı çiftine adanmış cella\ar yer
sanılır. Yine aynı alanda 100 m. uzunluğunda, 30 m. ahyordu. Tapmak geniş ve alçak pencerelerle
genişliğinde b ir bend bu lu n m ak tad ır. Bendin aydınlamyordu. Güneş işığından alabildiğine yarar­
gerisinde 92 x 65 m. boyutlarında yapay bir göl lanan aydmiık cella anlayışı Yakındoğu'nun loş,
(Doğu H avuzları) o lu ştu ru lm u ştu . 31 n u m aralı karanhk ve gizemli anlayışından çok farklı bir
tapınakla bağlantılı olan bu havuz olasılıkla su dünya görüşünün ifadesi olmalıdır.
kültüyle ilgiliydi. Yine Yukarı Şehir'de, tapınaklar Thpınağın en az iki katlı olduğu anlaşılan depola­
mahallesinin hemen batısında yeni havuzlar ortaya rının alt katiarında, içine bir yetişkinin rahatlıkla
çıkarılmıştır. Kentin su gereksinimini karşılam akta sığabileceği irilikte küpler, tabana yarı gömük
kullanılan bu havuzlar 8 m. derinliğe sahipti ve biçimde yerleştirilmişti. Üst katlarda ise daha hafif
birinde depolanan su kirlenecek olursa, diğerlerinin malzemeler depolanıyor ve tapmak arşivleri yer
hälä kullanılabilir olacağı düşünülerek, tek bir ahyordu. Ahşap гаПага dizili kil tabletlerin bulun­
b ü y ü k h avuz y ap m ak yerine beş k ü çü k havuz duğu bu arşivlerde ekonomik hareketliliğe dair
yapılm ıştı. Kent içinde su y u n dağıtım ı pişm iş tabletler, ticari y azışm alar, vergi tu ta n a k la rı
topraktan biçimlendirilmiş künklerle sağlanmıştı. gibi belgeler bulunuyordu. Bu belgeler arasında

162

m
A lacah öyü k
Hitit uygarlığının en önemli merkezlerinden biri de Alacahöyük'tür.
Çorum ilinin Alaca ilçe merkezinde ve Boğazköy j^akmlarındaki höyük
1934-83 yılları arasında Remzi Oğuz Arık, Hamit Zübe^T Koşa} ve
Mahmut Akok tarafından kazılmış, 1997 3ulında Aykut Çınaroğlu зюпе-
timinde yeni kazılar başlatılmıştır. Çapı 250 m.yi bulan 3mvarlak
biçimli höyükte ilk iskän Kalkolitik Çağ'da başlamıştır. Erken Tunç
Çağı'na tarihlenen kral mezarları ile ünlenen hÖ3mkte Hitit dönemine
ait anıtsal kalmtılar bulunmaktadır. İmparatorluk Çağı'nda suru,
görkemli kapısı ve anıtsal tapınak-saray biçimli 3^apısı ile önemli bir
kült merkezi görünümündeydi. Güne3doğudaki "Sfenksli Kapı"
M.Ö. 1300 3nllarında inşa edilmiştir ve kuşkusuz Mısır etkisini 3^ansıtır.
Mısır sfenkslerinin aksine dişi varlıklar olarak betimlenen sfenksler
girişin iki yanında, 3mkseklikleri 2 т.'за aşan з^екраге bloklar üzerine
yontulmuştur. Çift kuleli kapının ön yüzü alttan iki sıra halinde kabart-
malı ortostatlarla bezenmiştir. Kabartmalarda Eski Hitit döneminin
kabartmalı vazolarındaki gibi, kralın da katıldığı dinsel bir tören
betimlenmiş ve av sahnelerine yer verilmiştir. Alacahöyük kabart-
m aları Ön Asya'nın ilk anıtsal örnekleri olma özelliğine sahiptir.
Yerleşmenin За tabakasına ait olan tapınak П. ТисШаИз^ ve I. Şuppiluliuma
dönemlerine tarihlenmektedir. Sfenksli Kapı з^акшша inşa edilmiş olan
bu yapmm ancak büyük merkezi avlusu ve batı kanadı günümüze
ulaşabilmiştir. Tbpmağın en önemli mimari karakteristiği, avlunun bir
yanı boyunca uzanan portikodur. Direk altlıklarınm altısı günümüze
erişmiştir. Avlu3^a açılan magazinlerin (depo mekänları) planları кагезе
Sfenksli Kapı: Alacahöyük kentinin güneycIoğuya açılan, çift kuleli yakm biçimlidir. Hatti tanrıçası Tfeteshapi'nin ana kült merkezi olduğu
ana giriş kapısının dış yüzündeki Mısır kökenli sfenksler nedeniyle düşünülen Alacahöyük halkının çoğunluğu da Hatti kökenli olmalıdır.
bu adla anılır. Kapıyı kötülüklerden koruduğuna inanılan 2 m.
yüksekliğindeki
sfenkslerin gerisinde
çift kanatlı bir kapı
bulunmaktaydı.
Seçimle gelmemiş
olsa da, her kentin bir
belediye başkanı vardı.
Kent kapıları her gün
günbatımında başkanın
denetiminde kapatılıp
mühürlenir, sabahları da
aynı şekilde açılırdı.
Kentlere geceleri giriş ve
çıkış yasaktı. M.Ö. 1300
(üst). Sfenksli kapının iki
yanındaki kulelerin
önyüzü, iki katlı ve
kabartmalı ortostatlarla
donatılmıştır. Alçak
kabartma olarak
işlenmiş ortostatların alt
sırasında kült, libasyon
ve tören, üst sırada ise
av sahneleri yer alır
(orta). M.Ö. 4. binyıldan
beri yerleşmelere sahne
olan Alacahöyük'ün
havadan görünümü.
Solda Hitit tapmağının
kalıntıları (a/f).
163
ü ç B ü y ü k H itit K enti
M a ş a th ö y ü k (T a p ig g a )
Geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Hitit Imparatorluğu
Aşağı Ülke (Konya Ovası) ve Yukarı Ülke (Amasya yöresi)
olmak üzere başlıca iki büyük biriıne ayrılmıştı. Bu geniş
toprakların yönetimi için eyaletler oluşturulmuştu. Eyaletlerde de önemli kentler kıirulmuştu.
Bunlardan biri Tokat'ın Zile ilçesinin 20 km. güneyindeki Maşathöyük'tür. Hitit Devleti'nin kuzey-
doğu smırındaki kent Hitit döneminde Tapigga adını taşıyordu ve M.Ö. 15. yüzyılda Karadeniz
dağlarının kavgacı halkı Kaşkalar'a karşı bir uç kale olarak kurulmuştu. Kentte Hitit kralına bağlı
bir sınır beyi, vali ya da komutanm yaşadığı saray vardı. Bu saray Hitit imparatoru II. Tudhaliya
zamanında Kaşkalarca yakılıp yıkıldı. 1,5 m. kalmlığmda taş temelli kerpiç duvarlı, iki ya da üç katlı
olan bu saray Hititler'e özgü revaklı bir orta avlu ve çevresindeki çok sayıda odadan oluşuyordu.
1973-1983 yılları arasında Tahsin Özgüç tarafm dan yapılan kazılarda yalmzca alttaki depo
odaları saptanmıştır.
Pişmiş toprak Myken
testisi, Maşalhöyük'e
ticaret yoluyla gelmiş
olmalı. Yük.: 12 cm. (üst).
Ortaköy'de bulunmuş
lotus çiçeği biçimincle
altın süs eşyası.
Yük.: 2.7 cm. (orta sol).
Ortaköy'den dekoratif
olarak kullanılmış,
istiridye kabuğu şeklinde
obsidyen süsleme
parçaları (orta sağ).
Ortaköy'den aslan başı
kabartmalı seramik
parçası (sol alt).

O r ta k ö y (Ş a p in u v a )

Hitit Imparatorluğu Çağı'nda Orta Anadolu'da, özellikle Kızılırmak yayı içinde önemli
kentler kurulmuştu. Yozgat yakınındaki Alişar (Ankuva) ile Çorum'un güneydoğusun-
daki Ortaköy (Şapinuva) bunlardan en önemlileriydi. Boğazköy'ün yakın çevresinde
yapılan yüzey araştırm aları sonucunda Şapinuva olduğu tahmin edilerek kazılmaya
başlanan kentin, önemli bir idari, siyasi, askeri ve dini merkez olduğu anlaşılmıştır. 1990
yılından beri Aygül Süel tarafmdan yapılan kazılarda ele geçen 3500'ü aşkm Hititçe çivi
yazılı tablet sayesinde kentin M.Ö. 14. yüzyıla tarihlendiği ve zaman zaman Hitit kralının
burada ikamet ettiği kesinlik kazanmıştır. Aşağı kent ile beraber Şapinuva'nm kapladığı
alan 3 X 2,5 km. kadardır. Aşağı kentte açığa çıkarılan iki önemli yapı kompleksinden biri
100 X 25 m. boyutlarındadır. Bilinen diğer asimetrik Hitit yapılarının aksine bu yapının
simetrik bir plana sahip olması ilginçtir. Günümüze yalmzca arşiv ve depo olarak kullanı-
lan bodrum katı ulaşan yapıda, binlerce çivi yazılı tablet, özgün durumlarını koruyan
küpler ve çok sayıda çanak çömlek ele geçmiştir. Arşivde bulunan tabletlerden, yapının
Ш. Tudhaliya devrinde inşa edildiği ve П. Murşili devrine dek kullanıldığı anlaşılmaktadır.

164
K u ş a k lı (S arissa)

Bir başka önemli Hitit merkezi ise Sivas'ın yaklaşık


50 km. güneyindeki Kuşaklı'ydı. Andreas Müller-
Karpe tarafından 1993 yılından beri kazılan kentin
Hititler çağındaki adı Sarissa'dır. Boğazköy'deki gibi
sandık duvar tekniğinde bir surla çevrili olan
yerleşmenin dört kapısı vardır. İçte anıtsal ölçekte 7
yapı bulunm aktadır. Bunlardan kuzey teraslaki
(Tbpınak 1) ile sitadeldeki C Yapışı birer tapınaktı.
Toplam 51 kadar kapalı ve açık mekänı bulunan
Tbpınak 1 M.Ö. 14.-13. yüzyıla aittir; ancak m ühür
baskılarından kentin Eski Hitit Dönemi'nden beri
iskän edildiği anlaşılmaktadır. Sitadelin en önemli
yapısı, güneydoğudaki C Binası'dır. Bu, 4600 m^'lik
yüzölçümüyle kentin en büyük yapışıdır ve toplam
110 odası bulunmaktadır. Bilinen en büyük Hitit
binası durum undaki bu külliyenin güneydoğu
kanattaki odaları iki katlıdır. Güneybatı köşesindeki
kült odaları 16 ahşap direkli bir altyapıya sahipür.
Hattuşa'daki tapınakları andıran yapının, başta
Kadeş olmak üzere, birçok devletlerarası antlaşmada
adı anılan Sarissa'nın Fırtına Tbnrısı'na ait olduğu
sanılır. Sitadelin batı j^amacmda kazılan yapıların
ise çok daha ince duvarlara sahip olduğu gözlenmiş
ve bu kesimde halkın yaşadığı konutların yer aldığı
änlaşılmıştır. Tüm anıtsal yapılar ve sur üzerindeki
kapılar önce bir deprem, sonra da büyük bir yangın-
İ3 yıkılmıştır. Bayram törenlerine dair tabletlerde
HiÜt kralının ilkbahar aylarında törenlere katılmak
üzere Sarissa'ya gelişi anlatılmaktadır.

Sitadelin güneydoğu
yamacındaki "C Binası"
denen büyük külliyenin
balonla çekilmiş fotoğrafı
(so/ üst) ve planı (sağ üst).
Sarissa Fırtına Tannsı'nın
tapmağı olduğu sanılan
bu külliye şimdiye dek
bulunmuş en büyük
Hitit binası. Boğazköy
tapınaklarına benzeyen
yapı büyük bir deprem
Seçirmiş. Tapmağın
bodrum durumundaki
l^inıi odaları depo-kiler
olarak kullanılıyordu
(orla). Kuşaklı kentinin
®ski durumuna ilişkin
bir rekonstrüksiyon
denemesi (alt).
165
tapınakla doğrudan ilişkili olanlar da vardı. Hilitler Bunlar Hitit İmparatorluğu'nun resmi pantheonunu
tapınak ka3atlarını büj^ük bir titizlikle tutu j^r ve temsil etmektedir.
dini törenler, her detain 3^azılı olarak belirlenen Yanda, uzunluğu 20 m.'yi bulan В Galerisi ölü
kurallar çerçevesinde 3^ürütülü3^rdu. Tabletlerden kültüyle ilişkiliydi. Burası belki de kral IV. Tudhalİ3^a
anlaşıldığı kadarıyla 18 rahip, 87 kätip, 29 kadın, için hazırlanmış bir tür mezar amti3'dı. Uzun bir
10 şarkıcı, m üzis3^enler ve kähinlerden oluşan koridora benzeyen bu odanın duvarlarında da
tapınak görevlilerinin sa3osı 205'i bulmakta3^dı. on iki 3^eraltı tanrısı, kutsal alanı yaptırtan kral
IV. Tudhaliya ve koruyucu tanrısı Şarruma ile Kılıç
H itit T a n n l a n 'n ı n B u lu ş m a Yeri: Thnrı (olasılıkla Yeraltı Tbnrısı Nergal) kabartmaları
Y azılik ay a 3^anında işlevi anlaşılamayan iki niş зег ali3’ordu.
BoğazkÖ3^'ün 1,5 km. kuzeydoğusunda Hititler'in en
önemli kutsal alanlarından biri olan Yazılıka3^a açık
hava tapmağı bulunur. Bu kutsal alanda, iki doğal
каз^а 3^arığı cella olarak kullanılmış ve ka3^alığın
önündeki açıklığa tapınak görevlileri için bir 3^apı
inşa edilmiştir. Üzeri açık doğal каз^а odalarının
duvarları tanrı, tanrıça ve aynı zamanda başrahip
olan kralın kabartmalarıyla süslüdür. Odalardan
büyük olanda (A Galerisi), tümüyle Hurri kökenli
tanrı ve tanrıçalarm, Hava/Fırtına Thnrısı Tbşup ve
eşi Hepat'm yönetiminde gerçekleşen Yeni Yıl
bayramı için bir araya gelişleri betimlenmiştir.
Tanrılar alayının başında Teşup gelmekte, onu
kardeşi Tasmisu (?), Tahıl Tanrısı Kumarpi ile
Suların ve Bilgeliğin Tbnrısı izlemektedir. Bu yaşlı
tanrıların arkasm dan, iki hizmetçisi Ninatta ve
Kulitta ile birlikte, erkek karakteriyle tanrıça Şauşga
ve sonra da Ay Tanrısı Kusuh, Güneş Tbnrısı Simegi
ve öteki tanrılar izlemektedir. Tfeşup'un karşısında
eşi Hepat, onun gerisinde oğulları Şarruma ve iki
kızıyla birlikte çeşitli tanrıçalar yer almaktadır.
Resmedilen tanrı ve tanrıçalarm toplam sayısı 7Tdir.

166
Yan sayfa; Boğazköy'ün Hitit üikesinde başkent Hattuşa'dan başka pek çok
en güney ucunda. kutsal kent bulunmaktaydı. Kral bir başrahip
Yer Kapı'nın altında
olarak, özellikle bayramlarda bu kentleri ve tapınak-
uzanan 72 m.'lik yeraltı
geçidi (potern) kentin ları ziyaret ederdi. Nerik, Samuha, Karahna ve
dışına açılıyor. Hälä Arinna en saygın kentler arasındaydı.
kullanılabilir durumdaki
potern in bindirme
K ay a A n ı t la n
tekniğinde örülmüş
duvarları birbirine kama Hitit sanatının günümüze ulaşabilmiş en güzel
şekilli bir kilit taşı ile örnekleri kaya anıtlarıdır. Doğal geçitler ya da tatlı
bağlanmış. Boğazköy'de su kaynaklarının yakınına yapılmış olan bu anıtlar
irili ufaklı 12 tane potern
aynı zam an d a İm paratorluğun egemenlik ve
olmakla birlikte işlevleri
tam olarak bilinmiyor gücünü simgeleyen birer propaganda araçıdır. Kaya
(üst). Fraktin Anıtı. anıtlarının en eskisi Adana'nın doğuşunda, Seyhan
Kral III. Hattuşili ile eşi Nehri kıyısındaki Sirkeli Höyüğü'nün etekleri üze-
Puduhepa'nm Teşup ve rindeki bir kayalıktadır. Üzerindeki Hitit Hiyeroglifli
Hepat'a sıvı sunusu. yazıttan, anıtın Hitit kralı Muvatalli döneminde
Sağ taraftaki kraliçenin
yapıldığı anlaşılmaktadır. Kaya üzerindeki kabart-
sunuda bulunması
sahnesi bitirilmeden mada kral, uzun tören mantosu, takkesi ve elinde
bırakılmış (alt). Hitit imparatorlarına özgü ucu kıvrık sopasıyla
Mira kralı Tarkasnava'nm (lituus) betimlenmiştir.
İzmir-Kemalpaşa
yakınında, Karabel'deki K a ra b e l A n ıtı çarık lar ve konik bir küläh giymektedir. İleri
kaya kabartması. A nıtlardan en batı uçtaki İzmir'in hemen uzanan sol elinde bir mızrak tutar. Sağ omzuna ise
Kendisini Hitit kral
doğuşunda, Tbrbalı ilçesi ile Kemalpaşa arasındaki bir yay asılıdır. Başının yanındaki Hitit Hiyeroglifli
kabartmalarma benzer
şekilde betimlettiren Karaberdedir. Burada aslında üç kabartma vardı. yazıtta Mira kralı Tbrkasnava'nın adı geçmektedir.
yerel hükümdar Bugün yalnızca biri kalmıştır. Karabel anıtı Küçük M.Ö. 13. yüzyılın sonlarında yaşamış olan bu yerel
imparatorluğa bağlılığını Menderes vadisinden Bozdağlar'ı aşarak Gediz kral Hitit imparatoru IV. Tudhaliya'nın çağdaşıdır.
böylece belgelemiş vadisine ulaşan stratejik bir geçit üzerindedir. Toroslar'm güneye geçit verdiği bir boğaz üzerin­
oluyordu. Yük.: 2.32 m. Düzgün bir kaya yüzüne oyulmuş bir çerçeve için- deki Hanyeri-Gezbel ile Ceyhan Nehri kıyısındaki
(üst). Eflatunpmar Anıtı
deki kabartmada bir erkek figürü bulunmaktadır. Hemite'de de yerel kralları betimleyen benzer kabart-
Hititler'in tatlı su
kaynaklarına verdikleri Sağa doğru yürüyen figür kısa bir eteklik, sivri malar vardır.
önemin simgesi.
Beyşehir Gölü'nün
kuzeydoğusundaki bir
tatlısu kaynağının
üzerine kurulmuş
kutsal havuzun
gerisinde yükselir (alt).

167
Manisa-Akpınar'da,
eteğinde tatlısu
kaynakları olan bir
kayalığm kıızeye bakan
yüzüne oyulmuş oturur
durumda ana tanrıça (?)
kabartması bir niş içine
oyulmuş. Batı Anadolu
halkları arasında
ana tanrıça tapmımmın
köklü bir geçmişe
dayandığının itadesi.
Yük.: 9 m. (sol).
Ceyhan Nehri
kıyısmdaki Sirkeli
Höyüğü'nün
eteklerindeki
kayalıklara oyulmuş
Hitit kralı II. Muvatalli
kabartması (sağ).

S ip y lo s D ağı A n a s ı Tbşçı anıtı Kayseri'nin 60 km. güneydoğusunda,


Batı Anadolu'da Hitit İm paratorluk Çağı'ndan Develi ilçesine bağlı Bakırdağ beldesi y ak ın -
kalmış kaya anıtlarından biri de, Manisa'nın 7 km. larındadır. B uradaki birb irin d en 100 m. aralıkla
kadar güneydoğusunda, Manisa-Turgutlu karayolu yapılmış olan iki anıt da III. Hattuşili'j^e aittir.
üzerindeki Akpınar'dadır. Tam olarak bitirilmeden Figürler kalker kaya yüzeyine kazmarak yapılmış-
bırakılmış olan anıt derin bir niş içine oyulmuştur. tır. Fazlaca aşınmış bulunan bu anıtlardan ilkinde
Boyutlarıyla hälä etkileyici bir görünüme sahiptir. sağa yönelmiş üç figür resmedilmiştir. Sol taraftaki
Burada, yüksek kabartma olarak, oturur durumda Hitit Hiyeroglifli yazıtta "Büyük Kral Hattuşili,
bir kadın (olasılıkla ana tanrıça) seçilebilmektedir. Büyük Kral, Kahraman" kelimeleri okunabilmekte-
Yanında tam okunam ayan hiyeroglifli bir yazıt dir. İkinci anıt üzerinde dua eder durumda tek bir
bulunmaktadır. Kaya anıtmm eteklerinde bir su figür vardır.
kaynağı vardır. Bu nedenle su kültü ile ilgili bir anıt Kayseri'nin güneyindeki bir başka kabartm a
olması olasıdır. Bu eserin de M.Ö. 13. yüzyılda İmamkulu köyündedir. Burada işlenen tema tanrılar
yapıldığı sanılır. dünyası ve bir kraldır. En üstte iki boğanın (Hurri ve
Hitit kaya anıtlarından bir kısmı bizzat impara- Şerri) koşulu olduğu arabası içinde, sağ elindeki
to rlar tarafın d an yaptırılm ıştır. B unlardan en topuzuyla Fırtına Tanrısı gösterilmiştir. Araba,
önem lileri K ayseri'nin güneyindeki Fraktin ve başlan öne eğik Dağ Tbnnlan tarafindan taşınmakta;
Tbşçı'dadır. Dağ Tanrıları ise boğa başlı yaratıkların elleri
üzerinde durm aktadır. A rabanın sağında, belki
F r a k tin : B ü y ü k K ra liç e P u d u h e p a ’n ın stilize edilmiş bir ağaç üzerinde bir tanrıça (İştar ?)
yer alır. Üzerindeki Hitit Hiyeroglifli yazıttan, anıtın
A n ıtı
yerel bir kral tarafından yaptırıldığı anlaşılır.
Kayseri'nin 70 km. kadar güneyindeki Fraktin'de
A nkara'nın 60 km. güneybatısmda Gavurkale
yerden 1.20 m. kadar yükseklikte, 3.25 x 1.30 m.
kayalıklarmdaki bir diğer kabartmada ise iki erkek
boyutlarındaki dar ve uzun çok sert bir каз^а (trahit)
figürü taht üzerinde oturan bir tanrıçaya doğru
üzerine işlenmiştir. Kabartmada III. Hattuşili ile
yürürken betimlenmiştir. Başlarına boynuzlu küläh
"Kizzuvatna ÜIkesi'nin Kızı ve Kummanni Şehrinin
takmış, kısa eteklikli ve çarıklı, bellerinde kemer
kızı" unvanlarıyla anılan eşi Puduhepa dinsel bir
bulunan bu erkek figürlerinin ölmüş bir Hitit kralı
tören sırasında gösterilmiştir. K abartm ada kral
ile oğluna ait olduğu sanılır; çünkü kabartmanın
Fırtına Tbnrısı'na, kraliçe ise tanrıça Hepat'a sıvı
hemen altında taştan örülmüş bir mezar odası ?
kurban sunmaktadır. Yamndaki Hitit Hiyeroglifle-
bulunmuştur.
riyle yazılmış bir yazıt vardır. Burada kral ve kraliçe
ile tanrıların adları geçmektedir. Kabartmada kraliçe
kraldan daha büyük gösterilmiştir. Böylelikle onun E f la tu n p m a r ve Y a lb u rt A n ı t l a n
devlet içindeki güçlü konum u ifade edilmiştir. Hititler tatlı su kaynaklanna büyük önem vermekteydi.
Anıtın dikkat çekici yönü sağ tarafta, içinde kraliçe- Bu nedenle bazı kaynaklann çevresinde su kültüyle
nin de bulunduğu figürlerin detaylarının işlenme- ilişkili an ıtlar yaptırılm ıştı. B unlardan en tanın-
miş oluşudur. mışı Beyşehir Gölü'nün 6 km. kuzeydoğusundaki

168
Hitit Çanak Çömleği
Hitit çanak çömleği erken dönemlerde zengin bir renk ve
biçim repertuvarına sahipti. Eski Hitit Devleti zamanında,
Koloni Çağı'nda başlayan gelişmenin doruk noktasm a
ulaşılmıştır. İnandık, Bitik, İmikuşağı ve Yörüklü/Hüsejandede
ömekleri bu gelişimin son balkalarıdır. Buna karşılık Hitit
çanak çömleği İmparatorluk Çağı'nda eski dönemlerdekine
kıyasla hem teknik hem de biçem yönünden oldukça yozlaş-
mış ve gerilemiştir. Genellikle be}^aza çalan renkteki kaplarda
boya bezeme de azalmıştır, Кар biçimleri büyük çapta önceki-
leri yineler. Ancak uzun bojomlu, yumurla gövdeli ve sivri
dipli testiler ile adak kabı olarak kullanılan küçük çanaklar ve
sivri dipli testicikler bu dönemin yenilikleri arasındadır.
Hayvan biçimli kaplar hälä yapılmaktadır. Orta Anadolu'dan, Matara Hititler'in severek kullandığı kaplardanclı (üst). Bir mataranm
güneyde Akdeniz kıyılarına, doğuda da Elazığ'ın doğu çeşitli yapılış evreleri (orfa). Eski Hitit Devleti zamanından beri yaygın
sınırlarına değin yayılan bu çanak çömlekler oldukça seri bir kullanılmış gaga ağızlı testiler sonraları ince-uzun bir görünüm kazandı
Dinsel törenlerde sıvı sunuları bu türde testilerle yapılıyordu (sağ alt).
üretimin ürünleridirler. Bu tekdüzelik iyi organize olmuş bir
Ortaköy'den (Şapinuva) kadehler ve adak kapları (sol alt).
endüstrinin sonucudur.

169
M unurculuk
Mühür genellikle taş ve tunç gibi sert ve fakat bazen de kemik, fıldişi, fayans, cam,
pişmiş toprak ve hatta altın gibi maddelerden yapılan bir kişilik simgesidir. İlk
mühürler Erken Neolitik Çağ'da (M.Ö. 7. binyıl) Anadolu'da Çatalhöyük ve
Bademağacı ile Kuzey Suriye'deki Sabi Abyad'da ortaya çıkan Pişmiş toprak ya da
taştan olan bu mühürler daire, oval ya da haç biçimlidir. Baskı yüzlerinde çizgiler-
le yapılmış basit desenler, bazen de hayvan resimleri bulunur. Kumaş, deri ve
insan vücudunu bezemede kullanıldıklan gibi, ürünlerin ortak depolarda korun-
Çatalhöyük Neolitik Çağ ması, güvenlik ve mülkiyet işareti olarak da hizmet vermiş olmalıdırlar. Bu ilk
örnekler tek bir kişiden çok, bir aileyi ifade ediyorlardı. İmza yerine geçen ticari
amaçlı ilk gerçek mühürler Kalkolitik Çağ'm erken aşamalarmda (M.Ö. 6. binyıhn
ilk yarısı) K ahram anm araş'taki Domuztepe'de, daha sonra da M alatya
yakmlarmdaki Değirmentepe'de ve Kuzey İrak'taki Tbpe Gavra'da kullanılmaya Boğazköy Koloni Çağı
başlamışür. Yumuşak taşlar üzerine kazınmış olan bu mühürler, boydan boya
açılmış bir deliğe geçirilen ip yardımıyla boyunda taşınabilmekteydi. Ticari
güvence, içlerinde mal bulunan kolilerin, nakil sırasında iplerle sıkıca bağlanan
ağızlarına bir kil topağının bastırılıp mühürlenmesiyle sağlamyordu. Bu türde
Değirmentepe mühür baskılı kil topaklarına bulle adı verilmektedir.
Kalkolitik Çağ Mezopotamya'da yazının kullanılmaya başlaması ve ticaretin gelişmesi, baskı
mühürlerden daha geniş yüzeylere sahip şilindir biçimli mühürlere gereksinim
gösterdi. İlk şilindir m ühürler M.Ö. 3200'lere doğru ortaya çıktı. Kolay Konya, yüzük mühür
taşınabilmeleri için boydan boya bir ip deliği bulunan bu türde mühürlerin
üzerine yine negatif olarak motifler ve yazılar kazmmıştı. Mühürün kil üzerinde
yuvarlanması halinde motifler ve yazı pozitif olarak çıkıyordu. Anadolu halkları
ilk şilindir mühürlerle Koloni Çağı'nın başlarında (M.Ö. 20. yüzyıl) Asurlu tüccar-
lar sayesinde tanıştı. Damğa mühürlerin kullanımı ise kesintisizce sürdü. Hititler
daima baskı mühürü benimsediler. En erken Hitit mühürleri çekice benzer bir
Eti Yokuşu İlk Tunç Çağı
tutamak ile yuvarlak bir baskı yüzü olan türdedir. Kimilerinin hem alt hem de
yanlarında baskı yüzleri bulunur. Halk daha çok düğmeye benzer, her iki yüzü
dışbükey taş mühürler kullanmıştır. Bunların bir yüzünde, genellikle hiyeroglif
yazısıyla bir erkek adı, ötekinde ise bir kadın adı bulunur. M.Ö. 2. binyıhn orta­
larında parmakta taşınan yüzük mühürler de kullanılıyordu. M.Ö. 1. binyıl Eskiyapar bulle
Anadolu'sunda mühürlerin en yoğun benimsendiği uygarlık Urartular'ınkiydi.
Şilindir m ühürlerin kullanım ı İran'daki A khaim enid Sülalesi'nin M.Ö.
33Tde yıkılışıyla birlikte son buldu. Baskı mühürler ise günümüze dek sürdü.

Boğazköy Koloni Çağı

Acemhöyük Koloni Çağı Tyskiewicz mührü, cletay Tyskiewicz mührü

Kültepe-Kaniş'ten bir şilindir mühür baskısı Omuzu şilindir mühür baskılı küp parçası
170
Eflatunpinar'dakidir. Eflatunpınar, tanrı ve aslan
Һез^ке11ег1у1е süslü bir havuz ile gerisindeki kabart-
бТ^ Сдпа malı anıltan oluşun Anıt farklı boj^utta dikdörtgen
(D bloklardan inşa edilnıiştir. Olasılıkla IV. Tudhaliya
u //
ya da Muvatalli'nin oğlu, Tbrhuntaşşa kralı Kurunta
TUDHALİYA III? ''•^'•LV anda I SUPPİLULİUMA I MLRSİÜ II tarafından j^aptınlmıştır. Dikdörtgen planlı anıtın
cephesi 7 m. uzunluğunda ve 4,5 m. yüksekliğinde-
dir. Cephedeki bloklar üzerinde, her iki taraftan
ellerini kaldırmış aslan-adam ve boğa-adamlarca
CD taşınan büyük bir güneş kursu ve bu kompozis-
З^пип altında, başlarının üzerinde birer küçük
güneş kursu bulunan, tahtlarında oturmuş tanrı ve
ä tanrıça kabartm aları bulunmaktadır. Kabartma-
MURSIU III ü r iiİ-teSup larda ince işçilik görülmediğinden anıtın yarım
kalmış olabileceği düşünülmektedir.
Ilgın'ın 19 km. kuze}^doğusunda, Yalburt'ta
Т Ж ^ 12.7 X 8.3 m. boyutlarında bir havuz bulunmaktadır.
67D . / Ф Г ) 'Щ ^ а Ç) ^ Havuzu çevrelej^en düzgün taş blokların en üst
sırası, su seviyesinin dışında bırakılmıştır. Bu blok­
ların yüzeyleri hij^erogliflidir ve j^azıtta havuzu
3^aptırtan kralın IV. Tudhaliya olduğu okunmak-
TUTHALİYA IV
tadır.
1994 yılında Копз^а^пш 16 km. güne3Ündeki Hatip
beldesinde Karabel'dekine benzer bir каз^а kabart-
ması bulundu. Kabartma, altından tatlı su каупаз^ап
bir ka3^ahğın üzerine oyulmuştu. Üzerinde sivri
külählı, kısa eteklikli ve sivri çarıklı bir savaşçı
bulunmaktadır. Үазаш omuzlamış durumdaki savaş-
çı, ileri uzattığı sol elinde mızrak tutar. Hemen
3^anındaki hİ3^erogIifli 3^azıtta "Вйзтк Kral, Kahraman
[M uvaltalli'nin oğlu, Büyük Kral [Kahraman],
Kurunta" 3^azılıdır. Thtlı su казтак1апу1а ilişkisi
nedeniyle bu anıtın da su kültü ile ilgili olduğu
sanılır.

F a s ılla r A n ıtı
Beyşehir'in 16 km. doğusundaki Fasıllar köyünde,
7.4 m. yüksekliğiyle dikkat çeken diğer bir kaya
anıtı bulunmaktadır. Tfek bir blok üzerine 03mlmuş
olan bu taşınabilir stelde küçük bir Dağ Thnrısı
üzerine basmış durumda ayakta duran genç bir
tanrı figürü görülür. Başında uzun bir küläh vardır.
Bir kolu ileriye uzanmış, ötekiyse yukarı kalkmış
durumdadır. İki yanında üç bo3mtlu olarak 3^ntul- 1
muş birer aslan bulunan anıtın kübik biçemi ilgi
çekicidir. AyTintıları işlenmemiş olan anıtın kaba
hatlara sahip olması з^апт bırakıldığı kanısmı
U3^andırır. M.Ö. 13. yüzyıla ait olan bu anıtın bir kop-
yası Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndedir.

H itit İm p a ra to rlu ğ u 'n u n Sonu


M.Ö. 1200 yıllarına doğru gelindiğinde, geçmişi beş
yüzyıl eskiye uzanan Hitit İmparatorluğu artık son
günlerini yaşamaktaydı. Anadolu'da bunalımh,
Hitit krallarının mühürler üzehnde hiyeroglif ile yazılmış ad ve ünvanları (üst).
gergin bir ortam söz konusuydu. Imparatorluğun
Üzerinde Hitit hiyeroglifleriyle Lalasu adı yazan altın yüzük mühür. Eski Hitit
dönemi (orta). Boğazköy'den kral III. Murşili'nin kil mühür baskısı (bulle) (sol alt). sonunu hazırlayan nedenler çeşitlİ3^di; bir yandan ı
Büyük kral damğası taşıyan kil tablet. Arazi bağış belgesi. Boğazköy. Eski Hitit uzun yıllardır sürüp giden kıtlık ve 3^arattığı ■
dönemi (sağ alt). ekonomik sorunlar, öte yandan yarımadayı tehdit |

171
Y azının G elisim i
H itit Dili ve Yazısı
Kendilerini Neşalı olarak adlandıran Hilitler çivi yazısı ve resim yazısı (hiyeroglif) olmak üzere iki
lür yazı kullanıyor ve konuştukları dile Neşa'ca (neşiumnili) adını verij'orlardı. Her ikisi de hece
sislemindeki bu yazılardan ilki Asur Ticaret Kolonileri Çağı'nda öğrenilen Eski Babil yazısından
türelilmişti. Çivi yazısı daha çok kil tabletler, bazen de tunç veya üzeri balmumu kaplı ahşap plaka-
lar üzerine yazılıyordu. Kil tabletlerin ön yüzleri düz, arka yüzleri ise hafıf dışbükeydi. Yalnızca
Boğazköy'deki devlet arşivlerinde ele geçen kil tabletlerin sayısı 25.000'i aşmaktadır.
Resim yazısı (hiyerogliO Anadolulu bir kökene dayanır ve Hititler'in yarattığı bir yazı sistemidir.
M.Ö. 1650 yıllarına doğru ortaya çıktığı anlaşılan bu yazı taş anıtlar, mühürler ve çanak çömlekler
üzerinde kullanılmıştır. Özellikle halka ait mühürlerde kullanılmış olması geniş kitlelerce daha kolay
anlaşılabildiğinin bir belirtisi olmalıdır.
U --« -S tT M.Ö. 1. binyılda Doğu Anadolu'daki Urartular dışında Anadolu halkları çivi yazısı kültüründen
ТҒ-<'Т uzaklaştı. Bunun yerini, Aramice ve Fenikece gibi Batı Sami kökenli alfabetik yazılar almaya başladı.
гГ=тт?сгЯ-^<<- jc=(i(‘^t=^ i M.Ö. 7. yüzyılda tüm Batı ve Orta Anadolu'da alfabe yazısı kullanılır olmuştu. Orta ve Batı Anadolu'da
(г^>-Гьт^*-ттг\хг j Phrygce, Lydce, Lykçe ve Karca, Toroslar üzerinde Pisidce ve Sidece M.Ö. 1. binyılın alfabe yazılı
LTjT-r;?&T I başlıca dillerindendir.
r ->-<^i’i=<r /
^T i-ffty-f'^ İ V '- V W J
— Ф Т Х -Г Г ^ ^ I

rs>WTT‘
<**^тт tTTrrf •
ferrE>=r:^^^^EJГ
<-ТТиЛ.Г^Ш=Уг
C-t=<TfcT-iV'-H' t^Tff •-Ч’
ттh JT-'V)-
-<Үч5т^ -0=^-^-пГ-С<' Л 7^ Т= .ТР?Х
rr—rr -rfPiVtStSITTT
Т^ггг*-^'^<5
j:^TF{=<ıT??<ry»=r^rfsj'' '1
tJ'rfTf'-^/'-JEİ^
Kprff^ 5= t
= y
< =
^ п=4з:
^
7J /
— -V- / /

►>f- ►>. tt* -

_ _______ _

13ir Kültepe tableti çizimi.


Asur Koloni Çağı (sol üst).
Т ргү5~7==-^ Maşathöyük'ten bir Hitit
tableti (sol sütun).
Resim karakterli Geç
Hitit hiyeroglifi (sol sütun).
Hitil hiyeroglifi (sol alt).
Hititçe çivi yazılı
tabletler (sağ orta).
Çivi yazılı Urartu yazıtı (alt).
tarihsel gerçekleri yansıtıyor olmalıdır. Ancak Beyşehir Gölü'nün
adlarından da anlaşılacağı üzere, "Deniz Halkları" güneycIoğusunclaki yarım
bırakılmış amt 7.4 m.
daha çok kıja bölgelerde yaşayan ve geçimini gemi-
yüksekliğinde. Тек parça
cilik ya da korsanlıkla sağlayan grupları ifade taştan oyulmuş stel
eden bir lerimdir. Bu yüzden, büyük çapla merkezi biçimli amtm bir kopyası
bir k ara devleli g ö rü n ü m ü n d ek i H ililler'in Ankara Anadolu
yıkılışmda çok belirleyici bir rol oynamış olmaları Medeniyetleri Müzesi
fazla olası değildir. Bununla birlikle, çekirdek bölge- bahçesinde yükseliyor.
ye hiçbir zam an uzanm asalar bile, bugünkü
Çukurova'yı kapsayan Kizzuvalna, Güneydoğu
Anadolu'da Fıral üzerindeki Kargamış ve İç Balı
Anadolu'daki Arzava gibi Hilil İmparalorluğu için
önem laşıyan bölgelerde yarallıkları karmaşa ile
merkezin zayıflamasma yol açmış oldukları düşü-
nülebilir.
Hitil İmparalorluğu'na son veren eikenler arasında
en önemlisi, kuzeyde dağlık Karadeniz bölgesinde
yaşayan savaşçı Kaşkalar'm (Gaşkalar) M.Ö. 2.
binyılın son yüzyılları içinde yaplıkları göçlür. Hilil
Devleli'ne yüzyıllardır sorun yaralan bu islilacı
kavim, sonuçla bir kez daha Orla Anadolu'ya inerek

Kizzuvatna Kralları

Pariyavatri
İsputahsu
Paddatisu
elmeye başlayan huzursuz kavimler. Karmaşa Eheya
giderek arlıyordu. Aynı sıkınlılar Yunanislan'da da
Pilliya
yaşanmaklaydı. Troia Savaşı'nı kazanan Akhalar
I. Sunassura
adela birbirine girmişli. İhaneller, kalliamlar ve
yıkım birbirini izliyordu. M.Ö. 1200 yılmdan kısa bir Thlzu
süre sonra, Hilil hükümdarı II. Şuppiluliuma'nm II. Sunassura
sallanalı sırasında Hilil İmparalorluğu son buldu.
Döneminin dünya başkenli sayılabilecek olan
görkemli Halluşa ıssızlaşlı. Çeşilli varsayımlar öne Mitanni Kralları
sürülüyor olsa da, Hilil Krallığı'nın sonunu geliren
olaylar hakkmda ayrmlılı bilgi yoklur. I. Şuttarna
(Kirta'nın oğlu)
Mısır firavunu III. Ramses'in (M.Ö. 1182-1151) Parrattarna
sallanalmm sekizinci yıhnda (M.Ö. 1176) kaleme I
alınmış ve Medinel Habu Thpınağı'nm du varlarına Sauştatar
kazınmış hiyeroglifli bir melin bir yandan Hilil (Parsatattar'ın oğlu)
Devleli'nden söz eden son kaynağı oluşlururken, bir I
yandan da felakelin kronolojik bir göslergesi olarak I. Arlatama
I
önem laşır. Burada okyanus ve adalardan gelen II. Şuttarna
farklı uluslara mensup elkin bir gücün hem Mısır'ı
hem de Ön Asya'yı ele geçirdiği kaydedilmişlir.
Modern bilim adamlarınca "Deniz Halkları" denen Artaşumara Tuşralta II. Arlatama
bu islilacı kavimlerin adları Prst (Filislinliler), Wss, I I
Şaltivaza III. Şuttarna
Dynyn (Akalar), Rk (Lykler), Trs (Elrüskler), Skrs
(Kili-Tfeşup)
(Sicilyalılar) ve Srdn (Sardunyalılar) olarak
I
anılm akladır. Bu kavim lerin Alasiya (Kıbrıs), I. Şaltuara
Kargamış, Kizzuvalna, Arzava ve Halli'yi yakıp (Hanigalbat kralı)
SİŞ
yıklıklarından bahsedilmekledir. Hilil İmparalor- 1
luğu'nun bu olaylardan ne denli elkilendiği açık Wasaşatta
değilse de, söz konusu Mısır melni Geç Tunç I
II. Şaltuara
Çağı'nda geniş bir coğrafyayı elkilemiş olan
felakeller zincirine ilişkin lek kayıllır ve kimi
174
Boğazköy Tapınak 5'te Hitit topraklarını yağmalanıış ve başkent Hattuşa'- varsayımından yola çıkılarak bu halkın Avrupa'dan
bulunmuş kral Tucihaliya nın ıssızlaşmasına neden olmuştur. İstiladan sonra geldiği ve Doğu Anadolu'ya değin ilerlemiş olabile-
kabartması. Başındaki kendi yurtlarına geri dönmeyen bu halk Kızılırmak cekleri savunulmuşsa da, aşağıda da değinileceği
tanrılara özgü boynuzlu
уазапш içinde kalan bölgeyi mesken edinerek, en üzere, böyle bir göçün varlığı pek olası değildir.
küläh kabartmanın kralın
ölümünden yani tanrı azından M.Ö. 8. yüzyılın ortalarına dek Kaşku Hitit İmparatorluğu gibi büyük bir devletin
olduktan sonra yapılmış adıyla küçük bir krallık biçiminde varlığını sonunu getiren о1аз^аг arasında, M.Ö. 1200 yıllan
olabileceğine işarettir. sürdürür. civarında Balkanlar'dan Anadolu'ya ulaşan Ьйзтк
Hitit İm paratorluğu'na son veren kargaşayı göç dalğalarının da etkisi olabileceği düşünülür.
körükleyen olaylardan bir diğeri de Doğu Anadolu'- Ancak göçebe bir yaşam sürdüren ve genellikle
nun batı kesimini etkilemiş olan j^eni göç hareket- aşiretler çevresinde kümelenmiş köylülerden oluşan
leridir. M.Ö. 1350-1300 jalları arasında, etkisi bü}^ük bu insanların Hitit başkenti Hattuşa'ya ulaşarak bu
ölçüde Kuzeybatı İran'da hissedilen bu göçün Doğu devlete doğrudan doğru3^a son vermiş oldukları
Anadolu'da özellikle Muş ve Elazığ yörelerini etkile- kabul edileme3'ecek bir varsa3omdır. Bununla birlikte
diği anlaşılmaktadır. Bu çağlarda Alzi adını taşıyan bu göçler sonucunda Batı ve Kuze3^atı Anadolu'da
Elazığ j^öresi Hitit İmparatorluğu'na bağlı bir eyalet оПаз^а çıkan karmaşa-belirsizlik ortamının Hitit
durumundaydı. Yeni göçler bu bölgeyi olumsuz Devleti'nin ekonomisini olumsuz зюпЬе etkilemiş
yönde etkiledi ve yaşam düzeyi önemli ölçüde geri- olabileceği varsa3olabilir.
ledi. Asur kralı I. Tiglath-pileser'in (M.Ö. 1114-1076) Öyle anlaşıli3^ r ki, M.Ö. 2. binyılın son yüzyılları
kayıtlarına göre çeşitli aşiretlere ajTilmış olarak tüm Anadolu 3^arımadası için kaos ve sıkıntıların
yaşayan bu halk Muşku adını taşıyordu. Daha doruk noktasına ulaştığı bir dönemdi. Çeşitli yönler-
sonra, Muşkulu Mita'nın Phr3^gialı Midas ile eşitliği den kopup gelen istilaçılar ve göçmenlerin 3^arattığı
bunalımlar sonucunda Boğazköy'ün son hüküm-
darı II. Şuppiluliuma'dan sonra Hitit Devleti son
Hitit Kral listesi Kraliçeler
bulmuş, böylelikle yüzyıllardır süren statüko
Anitta ortadan kalkmıştır.
1. Hattuşili (II. Labarna) (M.Ö. 1650 yıllan) Kadduşi II. Şuppilulium a'nm ölümü ve H attuşa'nm
I. Murşili (M.Ö. 1620-1590) Kali ıssızlaşmasından sonra Hititler tarih sahnesinden
I. Hantili (M.Ö.1590-1560) Harapşili tümüyle silinmedi. Kızılırmak 3^330 içindeki merkezi
bölgenin Kaşkalı düşmanların eline geçmesine
I. Zidanta (M.Ö. 1560-1550)
karşın, kral ailesi bireyleri güne3^e doğru çekilerek
Ammuna (M.Ö. 1550-1530) П. Thvan(an)na
sülalelerini bir süre daha sürdürmeyi başardılar.
I. Huzziya (M.Ö. 1530-1525) Güne3^de Kargamış, güneybatıda da Thrhuntaşşa
Tfelepinu (M.Ö. 1525-1500) İştapariya krallıkları, kendilerine "Вйзтк Kral" diyen Kuzi-
Thhurvaili Tbşup ve Hartapu adlı beyler tarafından 3^önetildi.
Alluvamna Harapşeki
П. Hantili (M.Ö. 1500 yıllan)
П. Zidanta Şummiri
II. Huzziya
I. Muvattalli
I. Tudhaliya ?
П. Hattuşili ?
II. Tudhaliya (M.Ö. 1450-1420) Nikkalmati
I. Arnuvanda (M.Ö. 1420-1400) Aşmunikal
Ш. Tudhaliya (M.Ö. 1400-1380) Tkduhepa
I. Şuppiluliuma (M.Ö.1380-1340) Henti, Malnigal
U. Arnuvanda (M.Ö. 1340-1339)
II. Murşili (M.Ö. 1339-1306) Oaşulaviya, Danuhepa
II. Muvattalli (Ariteşubba) (M.Ö. 1306-1282) Danuhepa
III. Murşili (Urhiteşub) (M.Ö. 1282-1275) Danuhepa
Ш. Hattuşili (M.Ö.1275-1250) Puduhepa
IV. Tudhaliya (M.Ö. 1250-1220)
Kurunta (Ulmiteşub)
III. Arnuvanda (M.Ö. 1220-1215)
II. Şuppiluliuma (M.Ö. 1215-1200)

175
A n ad olu 'n u n Ü nlü K adınları

Doğrudan doğruya ve çok belirgin bir biçimde ön plana çıkmamış olsalar da Anadolu çok güçlü kadınlar
yetiştirmişti. Eski Anadolu toplumlarında kadının özel ve ayrıcalıklı bir yeri vardı. Erken Neolitik Çağ'dan başlayarak
tüm yarımadada ortaya çıkan 5^aygın ana tanrıça tapınımı bunun en açık kanıtıdır. Kadınlar çoğu kez yöneticilik
yapacak denli güçlüydü. Örneğin Asur Koloni Çağı'nda rubaum denen beylerce yönetilen küçük krallıkların başında
bazen de rubatum unvanıyla bir beyçe (kraliçe) bulunm aktaydı. Üstelik bunlar yalnızca bir bey eşi olm akla
yetinmeyip zaman zaman etkili bir yönetici gibi hareket edebilmekteydiler. M.Ü. II. binyılın başlarında Kaniş
(Kültepe), Ankuwa (Alişar), Timelkia, Wahşuşana ve Luhuzattia kentlerinin birer kraliçesi vardı. Ancak bunların ço-
ğunun adı bilinmez.
Zugalum, adı bilinen en eski kadın yöneticidir. M.Ö. 3. binyılın ortalarında yaşayan Zugalum, Güneydoğu
Anadolu'daki Harran kentinin kraliçesiydi ve bu kenti monarşik bir düzende yönetiyordu.
Hititler'de saltanat hırsıyla dolu kraliçelerin saray entrikalarına ve ülke politikalarına karıştıklan bilinmektedir.
B unlardan en tanınm ışları: I. Hattuşili'nin gözdesi Haştayar, II. Tudhaliya'mn eşi Nikkalmati, I. A rnuvanda'nın
eşi Aşmunikal, I. Şuppiluliuma'mn eşi Henti ve II. Murşili'nin eşi Danuhepa'dır. Hitit kraliçelerinin en etkili ve
güçlüsü Puduhepa'dır. Puduhepa Hitit imparatoru III. Hattuşili'nin (M.Ö. 1275-1250) eşidir. Hurri kökenli olan kraliçe
aslen tanrıça İştar'm rahibesiydi. "Kizzuvatna Üikesi'nin Kızı ve Kummanni (Şar) Şehrinin kızı" unvanlarıyla
amlıyordu. Eşiyle birlikte ve onunla eşit olarak resmi belgelere imza koyabilecek, hatta yaptırttığı kabartm alarda
kendisini kraldan daha büyük göstertebilecek bir kudrete sahipti. Kraliçenin m ührü Mısır firavunu II. Ramses ile
yapılan Kadeş barış antlaşmasmda eşininkiyle birlikte yer alır. II. Ramses kraliçeye yazdığı bir m ektubunda ona
"Büyük Kraliçe ve kız kardeşim" şeklinde hitap etmekteydi. Eşinin ölüm ünden sonra tahta genç y aşta geçen
oğlu IV. Tudhaliya zamanında da bir süre etkinliğini korumuştu. Nitekim bu kralın Ugarit (Ras Şumra)'te bulunmuş
bir mühür baskısında kraliçe oğluyla birlikte resmedilmiştir. Bu m ühür baskısı üzerindeki çivi yazılı kitabede,
kral, soyunu "Hattuşili ve Puduhepa'nm oğlu" olarak ifade etmektedir.

П! P

176
Yan sayfa:
Hitit Kraliçesi
Puduhepa'yı tanrılara
sıvı sunusu yaparken
gösteren Fraktin
Kabartması (so/).
/Hersin yakınındaki
Kanlıdivane (Kanytelis)
antik kentinin
nekropolünde Dağlık
Kilikia yöresi kraliçesi
Aba'mn mezar anıtı (sağ).

Ugarit'te (Ras Şamra)


bulunmuş, Hitit kralı
IV. Tudhaliya'y' annesi
Puduhepa ile
birlikte gösteren mühür
baskısı (üst sol).
Hitit kralı III. Hattuşili
ve eşi kraliçe
Puduhepa'nın
Boğazköy (Hattuşa)'de
T^riria, Urartu Krallığı'mn en güçlü krallarından Minua'nın (M.Ö. 810-785/80) kızı ya da eşidir. Onun
bulunmuş kil üzerindeki
mühür baskısı
adına Van'ın Edremit yöresinde T^ririahinili yani T^riria Hanımın Bağı adında bir bahçe yaptırtılmış ve adı
(üst sağ). Urartu Devleti'nin resmi yazıtlarında anılmıştı.
Bodrum'da Aspasia (M.Ö. 460-401), Batı Anadolu'daki Miletos kentinde doğdu. 20 yaşlannda Atina'}ra gitti. Bilgisi,
(Halikarnassos) zekäsı ve güzelliğiyle dikkat çekiciydi. Atmalı devlet adamı Perikles'in yasal olmayan ikinci eşi oldu ve onu
bulunmuş, Karia bölgesi
kraliçesi Ada'ya ait büyük işler yapmasına yardımda bulundu. Atina'da öldü.
olduğu sanılan Ada, K arialı H ekatom nos k ral sülalesine m ensuptu. M ausolos'un kızkardeşi ve İdreus'un karısıydı.
iskelet ve özellikle H a lik a rn asso s'ta (Bodrum ) yaşay an kardeşi k ral M ausolos ile ik tid ar m ücadelesine girdi. Çine Ça}a
kafatası üzerinde vadisindeki Alinda (Karpuzlu) kentinde yaşamak zorunda bırakıldı. Burayı adeta bir başkent yapti.
yapılan etlendirme ve Büyük İskender'in Karia bölgesini ve başkenti
modellendirme H a lik a rn a s s o s 'u fethi sıra s ın d a ona y a rd ım d a
çalışması sonucunda
bulundu.
kraliçe 2300 yıllık bir
1989'da Bodrum'da lahit içinde, altın taç, iki altın
uykudan sonra adeta
yeniden yaşama döndü. kolye, altın giysi süsleri, üç yüzük ve iki bileziğiyle
Bodrum Müzesi (sağ alt). birlikte bir kadın iskeleti bulunmuştur. İskeletin
Kafatası üzerinde birden fazla doğum yapmış 40 yaşlarında bir
yapılan etlendirme kadma ait olduğu anlaşılmış, buluntular M.Ö. 360-
çalışmasından çıkan 325 yıllarma tarihlenmiştir. Karialı Prenses olarak
sonuç, detay (sol alt). adlandırılan bu kişinin Ada olduğu sanılır. Bu soylu
kadmm kafatasmdan alman alçı kalıplarla yüzü­
nün rekonstrüksiyonu gerçekleştirilmiştir. Kraliçe
Ada bugün Bodrum Müzesi'nde ziyaretçilerini
beklem ektedir.
A ba, Kilikialı eşk ıy a K senophanes'in kızıdır.
Olba rahibi ve Dağlık Kilikia h ü küm darı Tfeukros ile
evlendirilm işti. Tfeukros ölünce önce Ksenophanes,
o n u n ö lü m ü n d e n so n ra da A ba yönetim i ele
g eçird i. G üçlü b ir yönetici oldu. M ezar a n ıtı
M e rs in 'in b a tıs ın d a k i K an lıd iv an e (K anytelis)
kentindedir.
P y th o d o ris , K a ra d e n iz 'd e , K o lk h is'e k a d a r
uzan an T ibarenler ve Khaldai üikesi ile P harnakia
(Giresun) ve T rapezos'un (Trabzon) yöneticisiydi.
Akıllı ve devlet işlerini bilen bu güçlü kadın eşi
Polem on'un ölüm ünden sonra Kappadokia kralı
Arkhelaos ile evlendi.

177
AYRIM BEŞ
. ( •’ri 'y

DEMİR ÇAGI
'- л * Ј |ш 1 Ј |1 ž ^ f

'" '• Ш :у "

. ?Ж'. A .j ■[JCJ' « .4 ^ ‘^SKmmL •»'- ^ВШШ,"'. '• ■;■-йк ■■ №. ,i J ^ • JH

V ' -v '" ■'■ ',V'


!İ4
-•^ ,.v>
V. M. / n- v .
,\ ■
;'.v\ , .■
•‘.VX’’'

' ' ^ ^ 4 " f e ' " ‘'; -■' ' ' ^ İ İ j i i e '' _ * ->ПЈ*'^ XiwruJ:'

\ '-'УлУ
■"■M a
r*-Ч' - .- • ;. • 'VЛ*т‘Л”■
': ‘.ч ; Т*^* «•’
J" .f<'
■• ',fi-
<•- V . •
^, г,..•V'V*' •.»^I
■•' • • ‘ '4 V4 "
ш
Ҝ Г - - Ш : :: - İ ^ ' a jjJ
«t. ■ ..4.;ı

V-J' ^‘‘И

A . : 'U ш . V'
i I v ; ’i '. "
■•-■V -Л' ■
i' ‘ •;» •’ . ■■' K ii! ^ ’. 'ч ' 'OSA^.'
тЈЛт^. •.•■'Лч' '■ I-'V.'-•'
l-^'- .уЧ- ^ _. ЈЛ ’^<
'^Ч^ЧЈгг ■■■'Шт^^Р^'''
t" ;" .. V ;;J Ж ; : ? ;
Ш

'\'‘Ш r> ' ■



■' . ?й‘ “
V',,' -> V

©1 İ 4 ^ i v ; '. ', ■ V ' ■1’^ ,,• ' ,ж ^ - '^а Ш !

I 'İ Ц-':‘ ^ •;

'fAd^ • »• "V ■'


DEMİR CAĞI
Hitit İmparatorluğu'nun M.Ö. 12. yüzyılın başlarına yeni güçler arasında paylaşılıp bir çekişme alanı
doğru yıkılışı Anadolu'da büyük bir kargaşa ve haline geldiğini göstermeye başlayacaktır. Arlık Hitit
çöküntüyü de beraberinde getirdi. İmparatorluğun İmparatorluğu tarih sahnesinden sonsuza değin
yıkılışı yaklaşık 400 yıllık bir süreçten sonra çekilmiştir.
önemli siyasal ve sosyal çalkantılara yol açtı; geniş Bu zamanda demir madeninin kullanımı giderek
bir coğrafi alanda belirmiş olan kültür birliği son yayğınlaşmaya başlamış, M.Ö. 9. yüzyılın sonlarına
buldu. Eskiden imparatorluğun sağladığı düzen ve gelindiğinde, tüm silah lar ve çoğu aletlerin
huzur içindeki bölgeye göçebe halklar çeşitli yapımında demir tartışmasız üstünlük sağlamıştı.
yönlerden girmeye başladılar; Hititler'in am ansız Bu olaylar ve gelişmeler Tunç Çağı kültürlerine
düşm anı Kaşgalar (Asurca Kaşku) Kızılırmak'm
keşin bir son verdi. Anadolu'da yeni bir dönem.
kuzeyindeki tüm Orta Anadolu'jm ellerine geçirdiler;
Demir Çağı başlıyordu. Demir Çağı'nm en dikkat
Kafkaslar yoluyla gelen Muşkili halklar Doğu Ana-
çekici yönü, demiri gitgide ucuz bir metal haline
dolu'nun batı, Trakyalı göçmenler Batı Anadolu'-
getiren bir süreci başlatmış olmasıdır. Demirin ucuz
nun kuzey bölümüne; Sami kökenli Aramiler ise
bir metal durum una getirilmesi ise kuşkusuz
Güneydoğu Anadolu'ya yerleşmeye başladılar. Tüm
insanhk tarihi ağısından çok önemli bir gelişmedir.
bu olumsuz gelişmelere Mısırlılarca "Deniz Halkla-
Çünkü böylelikle tarım, endüstri ve savaş dalıa etkili
rı" denen birtakım yurtsuz çapulcularm yarattığı
birer kurum haline gelmiş; insanoğlunun doğaya
terör olayları ve bir süredir yaşanan kıtlık da ekle-
nince kurulu düzen iyiden iyiye bozulmuş; başta egemen olmasında daha sağlam adımlar atılmasına
Hitit başkenti Hattuşa olmak üzere eski siyasal yol açmıştır. Ucuz demir aletler küçük üreticileri
merkezlerden çoğu yakılıp yıkılmış ve bir daha devlet tekellerine bağlı olmaktan tümüyle kurtara-
uzun süre yerleşilmemek üzere ıssızlaşmıştı. Anado­ masa bile, bağımhlıklarını azaltmıştır. Sözgelimi,
lu'da yepyeni bir dönem başlıyordu. Ne var ki, yazılı artık bir çiftçi kendine tarla açmak amacıyla bir
belgelerin de tümüyle susmuş olması çöküşün demir balta ya da saban başlığı alabilecek duruma
ardından gelen yüzyıllarda ne gibi gelişmeler oldu­ gelmekteydi.
ğunu öğrenmemizde büyük sorunlara yol açmak- Demir Çağı'nda Anadolu'da ortaya çıkacak olan
tadır. Ancak yavaş yavaş kendini göstermeye yeni siyasal tabloda en önemli rolleri Geç Hitit Kral-
başlayan gelişmeler yarımadanın giderek irili ufaklı lıkları, Urartular, Phrygier ve Lydler oynadılar.
M.Ö. 1. binyılda
Anadolu
.ä .

GEÇ HİTİT BEYLİKLERİ


Demir Çağı'nın başlarında Anadolu'yu kasıp kavu- dan oluşuyordu. Etnik bir bütünlük arz etmeyen bu
ran ve Hititler'in kurduğu 400 yıllık statükojm yerle beylikler, eskiden olduğu gibi, Hititçe ve çiviyazısı
bir eden gelişmelerden en az etkilenen bölge Güney değil, Luvice ve resim yazısı kullanıyorlardı. Artık
ve Güneydoğu Anadolu idi. Gerçekten de İmparator- tek bir başkentleri yoktu, bunun j^erine birtakım
luğun sonunu belirleyen karmaşadan canını kurta- bağımsız prenslikler j^a da beylikler ortaya çıkmıştı.
rabilen Hititli prensler güneye çekilerek geleneksel Kuzeyde Orta Anadolu'dan Fırat kıyılanna ve
kültürlerini yerel krallıklar halinde bir süre dciha güneyde de Suriye'ye doğru uzanan sahada beliren
sürdürmeyi başardılar. Bu Hititli prenslerden en bu beylikler ayrı ayrı hanedanlarm yönetimi
önemlileri: kendilerini Hitit imparatorları gibi altındaydı.
"Büyük Kral" olarak tanımlayan Kargamışlı Kuzi-
Teşup ile Konya-Karaman yöresinin egemeni A ra m ile r
H artapu idi. Demir Çağı'nın k aran lık ların d an Geç Hitit beyliklerini oluşturan etnik gruplardan
sıynlarak ortaya çıkmaya başlayan bu ilk devletçikler biri Aramiler'dir. Aramiler, Yakındoğu'da geniş bir
Geç Hitit Beylikleri ve
belli başlı kentleri "Geç Hitit" ya da "Syro-Hitit Beylikleri" adıyla alana yayılmış ve uzun süre kullanılmış olan dilleri
gösteren harita (üst). anılırlar. yönünden ilginçtirler. Batı Sami kökenli bir dil
Teli Tainat'ta (Kunula) Geç Hitit beylikleri çoğunlukla Hitit-Luvi, Sami kullanan bu halk M.Ö. 2. binyıl içlerinde Arabistan
hilani planlı sarayın
kökenli Arami ve bir kisim Hurri kökenli halklar- çöllerinde göçebe topluluklar halinde yaşıyorlardı.
girişincleki taştan ahşap
clirek altlığı. Amik Ovası.
M.Ö. 8. yüzyıl (sol alt).
Eski Yakındoğu
toplumlarında kapıları
kötülüklerden korumanın
yollarından birinin
simgesel nöbetçiler
olduğuna inamlıyordu.
Teli Tainat (Kunula)
TapınağTnm girişindeki
iki ahşap direğin
altlığında da oturur ve
kükrer durumda bir çift
aslana yer verilmişti.
M.Ö. 8. yüzyıl (sağ alt).

181
Bit-Adini Devleti'nin batısında, başkenti Arpad Hayvan başlarıyla süslü,
(bugün Tbll Rifad) olan Bit-Agusi j-’er ahyordu. Doğuya ayaklıklı tahtında
oturan Sam'al kralı
doğru, Habur İrmağı'nm kaynakları civarında
Bar-Rekub'un
kurulmuş olan Bit-Bahiani Devleti vardı. Başkenti yazmanmı huzura
bugünkü Tbll Halaf ile eşitlenen Gozan idi. En güçlü kabulü. Yazman sol
hükümdarı Kapara'ydı. Bunun güneyinde, Aşağı kolunun altında bir yazı
Habur yöresindeki küçük Arami krallığı Bit-Halupe tahtası, elinde ise bir
adını taşıyordu. Daha güneyde Büyük Hamath kalem kutusu tutuyor.
Üstteki yazıt Aramca'dır.
Krallığı başhyordu ve başkenti Hama idi. Dicle
Yük.: 1.14 m. (sol üst).
irmağı yöresinde, Tur Abdin civarında, başkenti Sam'al kralı Kilamuva
Amedi (Diyarbakır) olan krallık Bit-Zamani adını ve yardımçısı.
taşıyordu. Ammi Ba'alTn yönetimindeki bu krallık Zincirli (sol alt).
M.Ö. 866 yılından sonra tümüyle Asur'a bağlandı. Sam'al kralı Bar-Rekub.
Üstte tanrısal simgeler,
altta Aramca yazıt
Sam'al Krallığı (sağ alt).
Kuzeybatı uçta, Amanos Dağları'nın doğu etekleri
üzerinde ve İslähiye yöresindeki küçük Sam'al
Krallığı, aynı zamanda Ya'idi ya da Aramice Bit-
Gabbar gibi adlar taşımaktaydı. Merkezi Fevzipaşa
M.Ö. 11. yüzyildan başlayarak doğuya ve kuzeye tren istasyonu yakınlarındaki Zincirli Höyüğü idi.
doğru büyük bir yayılma göstererek Güneydoğu Luvi, Sami, Hurri ve Fenike kökenli karışık bir
Anadolu'ya yerleştiler. Giderek daha iyi örgütlenen nüfusa sahip olan bu krallıkta yönetici sinif daima
bu göçebeler zamanla küçük krallıklar kurdular. Arami kökenliydi. En ünlü hükümdarları M.Ö. 9.
Adları çoğu kez, birer aşiret ifadesi olarak "Bit" ön yüzyılın ikinci yarısı içinde yaşamış olan Kilamuva
adı ile başlamaktadır. Bunlardan en güçlüsü, Fırat ile M.Ö. 8. yüzyılda yaşadıklan anlaşılan I. Pannamu
geçitlerini denetleyen bir noktada kurulmuş olan ve Bar-Rekub'dur. Bu küçük krallık en erken tarih-
Bit-Adini Krallığı idi. Başkenti bugün Tbll Ahmar lerden başlayarak Asur İmparatorluğu'nun egemen-
adını taşıyan Til-Barsib'ti. Bu devlet M.Ö. 858 liği altına girmiş ve vasal bir statüde yaşamıştır.
yılında Asur kralı III. Şalm aneser tarafından Sam'al Kralhğı'nın başkenti Zincirli 720 m.
ortadan kaldırıldı. çapında çifte surla kuşatılmıştır. Kentin ortasındaki

182
Kargam ış

Gaziantep ili Nizip ilçesi Barak beldesi yakınlarındadır. Fırat kenanndaki bir
ovada Mezopotamya, Doğu Akdeniz ve Mısır'ı birbirine birleştiren çok önemli bir
yolun üzerinde kurulmuştur. Günümüzde Türkiye-Suriye sınır çizgisi üzerinde
kalmıştır. 1878-81, 1911-14 ve 1920 yılları arasında Da\dd Н. Hogarth, "Arabistanlı
Lawrence" olarak bilinen casus T.E. Lawrence ve Sir Leonard Woolley tarafından
kazıldı. M.Ö. 3. binyıldan beri yerleşmelere sahne olan kent elverişli konumu
nedeniyle uzun yıllar önemini korudu. Genel anlamıyla her biri birbirinden şurlar­
la a3Tilmış dış kent, iç kent ve kale yani sitadelden oluşur. Dörtgene yaklaşan
planlıdır. Yalnızca doğu keşimi kazılmış olan iç kentte, Fırat Irmağı'na bakması
nedeniyle "Su Kapısı" olarak adlandırılan kabartmalarla süslü geçit ve buradan
ulaşılan krali ve dini yapılar ortaya çıkarılmıştır. Bunların arasında. Fırtına Thnrısı
Thpınağı ile hilani tipli yapı iyi durumdadır. Kargamış kazılarında bulunan kabart-
malar günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir.

Kargamış "Büyük Merdiven"


yöresinde bulunmuş elinde nar
tutan tanrıça Kupapa kabartması
Yük.: 0.83 m. (sol üst).
"Kabartmalı Uzun Duvar"
kabartmalanndan, kamçılı
sürücü ve okçulu savaş arabası.
Atların altındakı' çıplak figür
vurulmuş bir düşman (sol orta).
"Haberciler Duvan"
kabartmalanndan iki başlı
sfenks (sağ orta).
"Kral Burcu" kabartması.
Kral Yariris oğlu Kamanis'in
kolunu tutuyor (sol alt).
"Kral Burcu"ndan
Araras kabartması.
Altta Araras'm çocukları
topaç çevirip aşık atıyor.
Geride kucağmda çocuk
taşıyan bir saraylı (sağ alt).

183
eski bir böyük üzerinde, ayrıca bir surla güvence
altına alınmış olan sitadel bulunur. Aşağı şehre üç
kapı ile girilir. Bu keşim hakkında fazla bilgi yoktur.
Güneydeki tek bir kapı ile ulaşılabilen sitadelde
■■ ‘. Н':''*’. ■ V
saray bulunur. Saray yapılan, bir avlu çevresindeki,
sütunlu girişi uzun cephede bulunan ve hilani
denen çok katlı yapılardan oluşturulmuştur. Sitadel
içindeki, saraya geçidi sağlayan ikinci kapı kabart-
malı ortostatlarla bezelidir. Bu kabartmalar bugün
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndedir.

K a rg am ış K rallığ ı
Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışını izleyen 300 yıl
içinde ortaya çıkan Geç Hitit Krallıkları'ndan en
güçlüsü, Kargamış idi. Hitit kökenli öğelerden
oluşan bu krallık Fırat İrmağı'nm geçiş noktasmı
denetleyen,Türkiye-Suriye sının üzerinde, Fırat'm
batı kıyısında bugün Cerablus denen stratejik
bir noktada kurulmuştu. Adı M.Ö. 3. binyılın ortala­
rından beri bilinmektedir. Hitit İm paratorluk
Çağı'nda Hitit kral ailesinden vasal krallarca
yönetiliyordu. M.Ö. 1. binyılda önemini koruyan
devlet 11. yüzyıl Asur krallarmca "Büyük Hatti"
olarak tanımlanmaktaydı. M.Ö. 2. binyılın sonlarm-
daki hükümdarları İni-Tbşup, Tblmi-Tfeşup ve oğlu
Kuzi-Tfeşup idi. Çivi yazılı Asur kayıtlarma göre
M.Ö. 9. yüzyılda Sangara (M.Ö. 870-848) adlı bir
kralın yönetimi altındaydı ve İmparatorluğa karşı,
vergi vermek koşuluyla, bağımsızlığını koruyordu.
Kargamış'ta bulunmuş Hitit Hiyeroglifli yazıtlarda
ise kentte M.Ö. 10. yüzyılda Luhas ve sonra da
Araras adlı iki sülalenin egemen olduğundan söz
edilir. Bunlardan sonuncusu M.Ö. 8. yüzyılda yaşa-
mıştır. Kargamış krallarından sonuncusu Pisiris
(M.Ö. 738-717) idi. Phryg kralı Midas ile Asur'a karşı
kimi entrikalara karışan Pisiris cezalandırıldı.
Asurlular M.Ö. 717 yılmda Kargamış'm bağımsızlığı-
na son verdiler.
720 m. çapında çift
bedenli bir surla
kuşatılmış olan Zincirli
(Sam'al) kentinin orta
kısmmdaki sitadel ayrıca
Sam'al (Zincirli) Kralları Kargamış Kralları bir surla çevriliydi.
Buraya güneydeki
I. Suhis anıtsal bir kapıdan
geçilerek girilebiliyordu.
Gabbar (920 ?) Astuvatamanzas Bunun hemen önünde
II. Suhis bir sur ve ikinci bir
ВМН (Aramice) (890 ?) kapı daha bulunuyordu.
Khaianu Katuvas Böylelikle sarayların
bulunduğu kısma
Ş'e giriş iyiden iyiye
Sangara (870-840) zorlaştırılmıştı.
Kilamuva (840-830) En içte, kuzey ve
QRL (Aramice) batıda ahşap direkli
süslü portikleriyle
I. Pannamu Yariris (8. yüzyilin ortaları) hilani planlı saraylar
Kamanis yer alıyordu {üst).
II. Pannamu Zincirli sitadelinin batı
Bar-Rekub Pisiris ucundaki Hilani lll'ü
yeniden kurma
denemesi (orta).

184
Kargamış'ın batısına ve kuzeyine doğru Hitit- T abal K ra llık la rı-O rta A n ad o lu B eyleri
Luvi kökenli beylikler j^oğunlaşıyordu. Örneğin
'Ibbal, batıda Kayseri, Nevşehir-Niğde yörelerinden,
Amik Ovası, Pattin olarak da bilinen Unki Krallığı'nın
doğuda Gürün'e doğru uzanan bir bölgeydi. Burada
elindeydi. Bu beyliğin başkenti, olasılıkla bugünkü
irili ufaklı birçok beylik bulunmaktaydı. M.Ö. 8.
Tfell Tainat ile eşitlenen Kunula idi. Çukurova'da Que,
yüzyılın ortalarında bunlardan en güçlüsü Tbbal'lı
Danuna ve biraz batısında da Hilakku krallıkları yer
alıyordu. Daha kuzeyde, bugünkü Kalıramanmaraş Vassurme (Hititçe Vasusarmas) (M.Ö.738-730) idi.
merkez olmak üzere Gurgum Krallığı kurulmuştu. M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısına ilişkin Tbbal kral­
İvriz kabartması. Bu krallığın Hitit kökenli en ünlü hüküm darı larından en iyi tanınanı ise, Hitit-Luvi hij-erog-
Phryg giysileri içincleki M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında yaşamış olan Gurgum'lu lifli yazıtlarda Varpalavas olarak anılan Tukhanalı
Tukhana kralı Tbrhulara idi. (Tuvana) Urbala'a'dır (M.Ö. 740-710). Başkenti,
Varpalavas, bir elincJe sonraki dönemlerde Tyana adını alacak olan
üzüm salkımları, Doğuya doğru, Fırat'ın hemen batı kıyısı civarın-
bir elinde de tarladan da Kummuh Krallığı yer almaktaydı. Başkenti bugünkü Kemerhisar'dı. Tbprakları yaklaşık günü­
henüz biçilməmiş Sainsat (klasik dönemde Samosata) olan bu krallık müzün Niğde ilini kaplıyordu. Bu krala ait en önemli
buğday başakları tutan, sonraları Kommagene adını aldı. Kuzeyde, Anado- anıt Ereğli yakmlarındaki İvriz'de, bir su kaynağı
yerel Fırtına ve üzerine kazdırttığı hiyeroglif yazıtlı kaya kabartma-
Bitki Tanrısı, bağların
lu'nun orta kesimleri, batıda, Kızılırmak yayı içinde-
koruyucusLi Tarkhu'yu ki Tabal krallıkları ile doğuda Fırat kıyısındaki sıdır. Burada kral, yerel Fırtına ve Bitki Tanrısı
selamlıyor. Yük.: 6 m. Melitene (Malatya) arasında paylaşılmıştı. Tbrkhu ile birlikte gösterilmiştir.

185
Malatya Arslanlı Kapı
avlusLinda bulunan
kolosal kral yontusu.
Yük.: 3.20 m., M.Ö. 8.
yüzyılm sonları (so/ üsl).
Kululu'dan andezit
taşına oyulmuş, bir
Tabal kralının heykeli.
Entarinin üzerindeki,
uçları püsküllü
pelerinin dökümlü
kıvnmları zikzaklarla
belirtilmiştir. Bu heykel
giysi kıvrımmın
belirtildiği ilk
örneklerdendir.
M.Ö. 8. yüzyılm
sonları (sarj üst).
Malatya Arslanlı Kapı
kabartmalarmdan. Kral
SuİLimal tanrılara sıvı
sunusLinda bulunuyor.
Yük.: 0.47 m. (alt).

Asur kralı II. Sargon dönemine T^bal'dan Bil-


Burutaş ya da Bit-Burutiş olarak söz edilmeye
başlanır. Bu yeni ad olasılıkla eskinin çok sayıdaki
küçük krallık ve prensliklerinin bu zamanda bir
konfederasyon içinde birleştirilmiş olabileceğine
işaret etmektedir. Bu zamanda Tbbal giderek bir
Asur eyaleti durumuna sokularak bağımsızlığmı
yitirdi.
Kayseri il merkezinin 68 km. kuzeydoğusundaki
Kululu'nun bu krallığın başkenti olabileceği düşü­
nülür. Sarp bir kayalık üzerine kurulu olan bu
kalede hiyeroglifli yazıtlarla birlikte, bir sarayın
varlığına işaret eden çok sayıda taştan insan, aslan
ve sfenks yontusu ele geçirilmiştir. Bunlardan 3 m.
yüksekliğindeki, ayakta duran bir erkek yontusu

186
oldukça dikkat çekicidir. Şimdi Kayseri Arkeoloji M ilid ia (M alatya) K rallığı
Müzesi'nde sergilenen bu yontu tek bir andezit Geç Hitit krallıklarmdan en kuzeydoğu uçtaki,
bloktan oyulmuştur ve olasılıkla M.Ö. 8. yüzjulın Malatya ve çevresini kapsıyordu. Adı M.Ö. 15.
ikinci yarısı ve daha çok da son çe}TCği içinde yüzyıldan beri Maldiya, Malitiya, Melid ya da
yaşamış bir Tbbal kralınındır. Buna benzer, daha Milidia biçimlerİ5de geçmektedir. Başkenti bugünkü
küçük boyutlu ve hiyeroglif yazıth bir yontu da Malatya'nın 7 km. kadar kuze}^doğusundaki Orduzu,
Darende'nin 10 km. güneybatısındaki Palanga'da Arslantepe Höyüğü'ndeydi. Bu alan Geç Kalkolitik
bulunmuştur ve şimdi İstanbul Arkeoloji Müzeleri'n- Çağ'dan beri çok önemli yerleşmelere sahne olmuş-
dedir. Başsız olan her iki figür, içte ayak bileklerine tu. Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışmdan sonra, Orta
değin inen, kısa kollu bir elbise ile bunun üzerine, Anadolu ile Mezopotamya ve Kuzey Suriye arasın-
kenarları kordonlu ve püsküllü bir manto giymiş- daki karayollarını denetimi altında bulunduran
lerdir. Özellikle mantolarda kumaş kıvrımlarının konumuyla bir krallık haline dönüştü.
belirtilmiş oluşu yontu sanatında ilk kez karşılaşı- Fırat'm hem doğu ve hem de batı kesiminde
lan önemli bir yeniliktir. toprakları olan Malatya Krallığı Asur kralı I. Tiglath-
Kayseri Ovası güçlü Tbbal Krallığı'nın çok önemli pileser'den (M.Ö. 1114-1076) başlayarak Asur Devleti'ne
bir bölgesini oluşturmuş gibidir. Nitekim yine bu haraç vermej^e başlamıştı. Ш. Şalmaneser (M.Ö. 858-
yöredeki Sultanhanı ve Kültepe hÖ3dikleri de bu 824) zamanında Lalli adlı bir kralın yönetimi altın-
öneme tanıklık edecek kalıntılara sahiptir. daydı ve jdne Asur'a vergi vermekle jdikümlüydü.

187
M.Ö. 9. yüzyilin sonlarından itibaren U rartu Anlaşılacağı üzere Geç Hitit krallıklarının tümü Mtiraş mezar steli. Genç
anne, okııla giden oğlu
Devleli'nin tehdidi altında kaldı. Özellikle Urartu M.Ö. 9. yüzyılın ortalarından başlayarak, önce
Tarluınpias'ı kucağında
kralları I. Argişti (M.Ö. 785/80-760) ve oğlu kültürel sonra da siyasal açıdan Asur İınparatorlu- tutuyor. Çocuğun
II. Sarduri (M.Ö. 760-730) zamanlarında vasal bir ğu'nun etkisi altına girdiler. M.Ö. 8. yüzyılın sonla­ sağ elincle kalcm, sol
krallık haline geldi. Bu dönemde Malatya tahtında rına doğru gelindiğinde her biri özgürlüklerini elinde şahin var. Yanda
oturan kral Hilaruada idi. Daha sonra tahta çıkan yitirip Asur eyalet sisteminin birer parçası haline kilitli bir yazı lahtası.
Sulumal Urartu ile birleşerek Asur'a karşı ayaklan- getirilmişti. Yük.; 0.80 m. (sol).
Maraş mezar steli.
dıysa da bu ayaklanma M.Ö. 743 tarihinde bastırıldı.
Üzerinde yiyecekler
M.Ö. 8. yüzyılın sonlarında tahtta Tarhunazi otur- Sanat bulunan bir masa
maktaydı. Asur kralı II. Sargon'a (M.Ö. 721-705) çevresinde toplanmış
Geç Hitit Çağı'nda Kargamış, Malatya, Maraş ve
karşı bir ayaklanmaya daha kalkıştıysa da bu isyan üçlü a ile. Sağda
Zincirli gibi krallık merkezleri aynı zamanda birer
M.Ö. 712'de bastırıldı. Malatya Asur'un eline geçti ana-kız, solda
sanat merkeziydi. Etrafı birkaç sıra şurla çevrili olan baba (s^\ğ).
Thrhunazi esir edildi ve kentin yönetimi bir Asur
bu merkezlerde anıtsal bir mimari orta^^a çıkmıştı.
yandaşı olan Kummuhlu Mutallu'ya bırakıldıysa da
Çok katlı olan ve "hilani" denen saraylara, süslü
M.Ö. 708'deki ayaklanmasından sonra bir kez daha
altlıklar üzerinde yükselen ahşap direkler arasın­
Asur'un eline geçti. Bağımsızlığını yitiren kent bir
dan geçilerek girilmekteydi. Bunun gerisinde büyük
Asur eyalet merkezi haline getirildi.
bir salon ve yan odalar bulunmaktaydı. Yan odalar­
dan birindeki merdivenle üst kata çıkılıyordu. Bu
türde yapılann ön yüzleri taştan kabartmalarla
bezeliydi.
Geç Hitit Dönemi kralları kentlerinin kapılarını ve
saraylarını kabartmalarla süslemede adeta birbir-
leriyle yarış ediyorlardı. Bazen de tanrı ve kralların
anıtsal boyutlu tam yuvarlak yontuları yapılmıştı.
Siyasal gelişmelerden de etkilenen bu sanat dalında
değişik biçemler ve farklı okullar ortaya çıkmıştı.
Dört evreye ayrılan bu biçemlerden en eskisi Geç
Hiüt I ya da Geleneksel Hitit biçemi adını taşır.
M.Ö. 1000-850 yılları arasında görülen bu arkaik
biçemde Hitit İmparatorluk Çağı sanatına yaklaşan
özellikler egemendir. Figürler hareketsiz ve tıknaz,
kapı aslanları ise kübik ve hantal görünümlüdür. En
güzel örnekleri Malatya/Arslantepe Arslanlı Kapı ile
Kargamış'taki Su Kapısı kabartmalarında görülür.
Geç Hitit kabartm a sanatının ikinci evresi,
M.Ö. 850-800/750 yılları arasında görülebilen Geç
Hitit II biçemidir. Bu evrede Geç Hitit sanatı bir

188
yandan gelenekselliğini sürdürmeje çalışırken, öte
yandan güney komşusu Asur'un etkilerini almaya
başlar. Çünkü bu zamanda Asur'da yeni başkent
Kalhu (Nimrııd)'da II. Assurnasirpal'in kurdurttuğu
saray başlan başa kabarmalı panolarla bezenmişti.
Malatya av kabartmalan, Kargamış'taki Katuvas ve
Suhis'in j-aptırtlığı eserler, Zincirli güney kapısı
kabartmalan, olasılıkla kral Kilamuva'yı betimlej^en
anılsal yontıı bu evrenin en tipik temsilcileridir
Üçüncü evre M.Ö. 800/750-700 yılları arasında
ortaya çıkmıştır Güçlü bir biçimde Asur sanatının
etkisi altında kalan bu aşamaya GeçHitit Illa evresi
de denmektedir. Maraş aslanı, Kargamış'm son
hükümdarları Yariris ve Kamanis'in kabartmalan,
Zincirli Kilamuva ve Panam m u I stilleri ve
Sakçagözü'nün erken kabartmalan bu biçemin lem-
silcileri arasındadır
Geç Hitit kabarima sanatının dördüncü ve sonun­
cu evresi daha çok M.Ö. 750-700 yılları arasında
görülür ve Geç Hitit Illb olarak adlandırılır Bu
evrede Arami ve Fenike etkileri yoğunlaşır ve Hitit
sanalı adela Aramileşir. Malatya heykeli, Kargamış
Pisiri steli, Zincirli Panammu II-Bar-Rekub steli,
Sakçagözü'nün geç kabartmalan ve kapı aslanları,
Ivriz anıtı ve Karatepe kabartmalan bu biçemin
lemsilcileri arasındadır
Tabal üikesi tunç işçiliğinin en önde gelen
merkezlerinden biriydi. Burada üretilmiş tunç
kazanlar Urartu kutsal alanlarının en değerli
eşyaları arasmdaydı. Tfevrat'ta Tubal üikesi kazanla-
rmdan söz edilir.

Teli Tainat'tan Asur


etkili Ыг savaş arabası.
M.Ö. 8. yüzyılın
ilk yarısı {üst).
Sakçagözü saray girişini
koruyan kapı aslanı ile
kanallı güneş kursu
altında, kutsal ağaç
çevresinde duran iki
tanrısal figür ve
bir elinde bakraç,
bir elinde kozalak
tutan karışık yaratık (alt).

189
Yesemek
- ‘ -I•
ЈЗ C • '

Gaziantep ilinin İslähiye ilçesinin 23 km. güney-


doğusunda Karatepe adlı bir yamaç üzerindedir.
300 X 400 m. kadar genişliğinde bir alana yayılmış
olan bu atölye 1890 yılında Felix von Luschan
tarafından keşfedilmiş, 1958-1961 yılları arasında
Bahadır Alkım ve daha sonra da İlhan Tfemizsoy'un
kazılarma sahne olmuştur. Yesemek eski Yakmdo-
ğu'nun en büyük ve en öğretici heykel atölyesidir.
Çevre kentlerin kapı aslanı, sfenks, dağ tanrısı vb.
gereksinim duydukları heykel ve kabartmalar, bu
atölyenin bulunduğu yamaçtaki gayet sert ve çok
ince gözenekli bazalt yataklarmdan özel yöntemler-
le çıkarılan bloklar üzerine kaba bir taslak halinde
işleniyor, sonra kimi ayrıntılar eklenerek hafıfçe
perdahlanıyordu. Kabaca biçimlendirilmiş olan
taslak heykel ve kabartmalar sonuçta son kullanıla-
cakları yere taşmıyordu. Nakil sırasında meydana
gelebilecek olası hasarlar göz önünde bulundurul-
duğundan ayrıntılı işçiliğe ancak taslaklar yerlerine
yerleştirildikten sonra geçilmekteydi. Yesemek
heykel atölyesi M.Ö. 2. binyılm son yüzyılları ile
M.Ö. 8. yüzyılm son çeyreği arasında beş-altı yüz yıl
kadar kullanılmıştır. M.Ö. 9.-8. yüzyıllarda Sam'al
Krallığı'na bağlı olan atölye bu krallığın başkenti
için çeşidi heykeller üretmiştir. Uzun süre kullanıl-
mış bulunan bu atölyenin büyük bir eşgüdümle
yönetilip işletildiği anlaşılmaktadır. Bugün Gazian­
tep Müzesi'ne bağlı bir açıkhava müzesi olarak
düzenlenmiş olan bu alanda 300 civarmda taslak
heykel ve kabartma görülebilmektedir.

■mX — /I —
i '. - / :

190
Maraş kabartmah mezar stelı parçası. callavan hizmetçisi
Yemek masas, önünde oturan soylu erkek ve yelpaze s a M ^ 191
Karatepe:
Kral A za tiv a ta s'ın Kent!
Adana'nın 125 km. kuzeydoğusunda, Osmaniye'nin 40 km. kadar kuzeyinde-
dir. Çukurova'nın valışi halklardan korunması amacıyla Azativatas adlı yerel
bir bey tarafından kurulmuştur. Danuna (Adana) kralı Avarikus'un yardımıyla
M.Ö. 8. yüzyılm sonlarına doğru inşa edilmiş olan bu kente kurucusuna göre
Azativataya adı verilmişlir. Karalepe'de 1947-1951 yıllarında Н.ТҺ. Bossert, 1952-
1955 arasında Bahadır Alkım ve bu tarihlen sonra da Halet Çambel kazılar
yapmışlır.
Kuleli bir surla çevrili olan Karatepe Kalesi 375 x 195 m. boyutlarındadır.
Kuzey ve güneyindeki anıtsal giriş kapıları taştan kabartmalar ve Fenikece ve
Luvi Hiyeroglifı ile gift dilli olarak kaleme alınmış uzun yazıtlarla bezelidir. Bu
gift dilli yazıtlar saj^esinde Luvi Hiyeroglifleri'nin okunması mümkün olabil-
miştir.

Güney kapısının
doğuşunda uzanan
onarım görmüş sur
(sol üst).
Fenikece yazıtlı
ortostat (sağ üst).
Luvi hiyeroglif yazıtlı
ortostat (üst orta).
9 m. genişliğinde iki
kuleyle korunan Kuzey
Kapısı kabartmalı
ortostatlarla süslü (alt).
Karatepe ön-avlulu
Kuzey Kapısı'nın
rekonstrüksiyonu.
Çift kanatlı kapı
kulelerin gerisinde
{üst orta).
Karatepe kentinin
planı (so/ üst).
Karatepeliler'in
büyük Fırtına Tanrısı
Baal'in yontusu (sağ üst).
Güney Kapısı kabartmaları.
Kral Azativatas'ın
yemek şöleni.
Sağ üst sırada kral
tahtmda. Sol blok
üzerinde sofracılar ve
müzisyenler (sol orta).
Yelkenli ve kürekli
savaş gem isi (sağ orta).
Kuzey Kapısı kabartmalı
ortostalları (alt).
193
URARTU
d a Gl a r in u y g a r l i Gi

Hitit İm p ara to rlu ğ u 'n u n y ık ılışın d an sonra kuzeye, dağlık Doğu Anadolu topraklarma doğru
Anadolu'da zaman içinde ortaya çıkmaya başlayan kaçarak bu bölgeye yayılmak zorunda kalmıştı.
yeni siyasal tabloda dikkat çekici bölgelerden biri M.Ö. 1150'lerde ikinci bir şok yaşandı. Bu kez Asur
Doğu Anadolu'nun yüksek yaylalarıdır. Burada, kralı I. Tiglath-pileser (M.Ö. 1114-1076) Doğu Anadolu
Van Gölü'nün mavilikleriyle büyümüş Urartular üzerine yeni bir sefer düzenlemişti. Böylelikle eski-
yaratıcı dinam izm leriyle süper bir güç olma den yalnızca göçebe karakterli çoban toplumların
başarısmı yakalamışlardı. Kökleri yüzlerce yıl önce- yaşadığı dağlık üikede yeni bir nüfus oluşmaya
ye giden bu devlet güçlü merkeziyetçi karakteriyle başlamıştı. Bu nüfusun ağırlığını güneydeki sıcak
M.Ö. 9. yüzyılın ortalarında Doğu Anadolu'da, Van bölgelerden kaçıp gelen Hurri kökenli halklar
Gölü havzasında kurulmuştur. 200 yıl kadar süre- oluşturuyordu. Ancak yazılı belgelerin eksikliği
cek egemenliği sırasında Doğu Anadolu'ya adeta bir nedeniyle bu çağdaki gelişmeleri iyi bir biçimde
altın çağ yaşatmıştır. Bununla birlikte onların tarih izleyebilmek olası değildir.
sahnesinde ortaya çıkışlanmn ilk evreleri henüz
çok iyi bilinmez. Son yıllarda Kuzeydoğu Anadolu
yüksek j^aylalarmda yapılan arkeolojik keşifler yeni
Егкеп Demir Çağı ve Aşiretler
bilgiler sağlamıştır. Buna göre, Hitit İmparatorlu­ Dönemi
ğu'nun egemenlik alanını Elazığ yöresindeki Hurri Arkeolojik keşifler yanında Asur krallarının yıllık
kökenli İsuva K rallığı'nı kapsayacak şekilde olarak kaleme aldırttıkları çivi yazılı belgeler
genişlettiği M.Ö. 13. yüzyılda. Doğu Anadolu'nun Urartular'ın erken tarihleri konusunda son derece
doğu keşimi Hurri kökenli birtakım göçebe ve yan değerli bilgiler verir. Bunlara göre, M.Ö. 2. binyılın
göçebe aşiretlerce paylaşılmışü. Bu arada Asur kralı ikinci yarısı içinde Doğu Anadolu'da henüz etkili bir
I. Şalmaneser'in M.Ö. 1270'li yıllarda Kuzey Suriye'de merkezi yönetim söz konusu değildi. Gerçekten de
geniş bir alana yayüan Hurri-Mitanni topraklannı Asur kralı I. Şalmaneser (M.Ö. 1274-1245) bu üikeden
tümüyle eline geçirmesi bu güney bölgede önemli Uruatri(u) olarak söz etmekte ve içinde Himme,
sarsıntılara neden olmuştu. İstiladan canını kurtara- Uatqun, Masgun, Salua, НаШа, Luha, Nilipahri Urartu Devleti'nin
bilen M itanni soylulan ve H urri kökenli halk ve Zingun adlı 8 b ü y ü k aşiretin yaşadığını sınırları.
Doğu Anadolu, Kuzeybatı İran ve Ermenistan'da
yapılan arkeolojik çalışmalar Urartu Krallığı'nın
kuruluşu öncesindeki gelişmeler konusunda önemli
bilgiler sağlamış; aşiret beylerinin etrafı şurlarla
çevrili зюпейт merkezleri ile mezarlıklar ortaya
çıkarılmıştır. Buna göre, sonraları Urartu Devleti'nin
merkezini oluşturacak olan Van Gölü havzasında
M.Ö. 2. binyılm son yüzyıllarmdan başlaj^arak
gitgide bir nüfus j^ğunluğu ortaya çıkmıştır. Gölün
kuzey kıjnlanndaki Ünseli ile güne}4oğu kıjılanndaki
Dilkaya'da, Erçek Gölü kıyısındaki Karagündüz'de,
Van yakınlarındaki Yoncatepe'de ve son olarak da
Hakkäri kent merkezi içinde bu aşiretlere ait
mezarlıklar arkeologlarca araştırılmıştır. Bazen
kalelerin hemen eteklerine, bazen de issız düz alan­
lara kurulmuş bulunan bu mezarlıklarda aşiret
fertleri toprak altına inşa edilmiş, oda şeklinde
bildirmektedir. Önceleri Uruatri'nin "dağlık ülke" mezarlara gömülÜ3^rlardı. Kabaca bir dikdörgen
anlam ına gelen coğrafi bir ad olduğu kabul edili- plan gösteren bu odalara çoğu kez kuyu biçimli
yordu. Son zam anlarda bunun belirli aşiretler küçük bir giriş mekänı idromos) 3^ardımıyla girilip
konfederasyonunun ismi olduğu ve buna aynı çıkılabilmekte3di. Bir odada gömülenlerin sa3osı
zam anda Sugi dendiği benimsenmiştir. Asur kralı bazen 80 kişİ3^e kadar çıkmaktaydı.
I. Tukulti-Ninurta'nın (1244-1208) yazıtlarında ise Ölen kişi için daim a bir cenaze töreni düzenlenmek-
bölge bu kez de Nairi olarak tanımlanmakta ve 40 teydi. Cesetler m ezara, kişisel süs eş 3 ^alarmın
kralının varlığına değinilmektedir. Daha sonraki 3 ^anında, silahlar ve diğer arm ağanlarla birlikte ve
Asur kayıtlannda sayıları 60'a değin çıkan bu krallar giyinik olarak konmaktaydı. Örneğin kadınlar için
asimda küçük birer aşiret reisinden başka bir şey m ezara bırakılabilecek en önemli nesne, sağlığında
değillerdi. Ortak düşman tehdidi karşısında zaman yün eğirirken kullandığı örekesİ3 ^i. Ceset toprağa
zam an araların d a bir federasyon kurm uşlarsa
verilirken m ezarın başında bir zİ3^afet verilmekte 3di.
da, üyeler arasm daki bağlar, Doğu Anadolu'nun
Keçi ve 3 ^a kuzu tü rü h ay v an larm 3^enildiği bu
topografik özellikleri nedeniyle oldukça gevşekti.
zİ3^afette bir kap з^етек de ölÜ3^e sunuluyordu.
Henüz kentlileşme başlamış değildi.
Cesetler bazen de yakıli 3 ^ r ve m ezar odasına
yalnızca külleri bırakıli 3^ rd u . Kimi aşiretlerde ölene
refakat etm ek üzere köpekler de kurban ediliyordu.
Bu m ezarlarda bulunan çanak çömlekler genellikle
tek renkli ve çark yapımıydı. Pembemsi ve kiremit
renkteki tonlar sevilİ3^ordu. Ağız kenarlarının altın­
da birkaç sıra yatay oluk з^^а da kulakçıklar bu lu n an
ç a n a k la r ve "S" profilli b a rd a k la r yaygmdır.
Karagünclüz Erken B unun yan ın d a, biraz daha geç evrede p arlak
Demir Çağı mezarlıgıncla
kırmızı cilalı yeni bir tü r ortaya çıkar. Keskin profılle-
cenaze töreni sırasında
ölüye kap içinde riyle m adeni kapları taklit eden bu çanak çömlek
bırakılmış kuzu-oglak türü Urartu Krallığı döneminde kalıplaşacak olan
etinden yemeğin anlayışın öncüsüdür. Gerek m ezarlar ve gerekse
kalıntıları. Bu et m ezar arm ağanları klasik Urartu uygarlığının, şim-
yemegine daima, bardağı
dilik daha çok m ezarlıklardan tanınan bu aşiret
andıran kaplar içine
konmuş bir sıvı içecek kültürleriyle ilişkili olduğunu ortaya koymuştur.
de eşlik etmekteydi (üst). U rartu Krallığı öncesi aşiretler dem ir madenini
Karagündüz Erken cevherden arıtarak üretmesini biliyorlardı. Silahların
Demir Çag
yanında bilezik, yüzük ve süs iğnesi gibi zİ3 met
mezarlıgındaki, içinde
çok sayıda cesel bulunan eşyaları da dem irden yapılıyordu. Bu durum henüz
oda-mezarlardan dem irin çok e n d e r b u lu n a n değerli bir m aden
birinin görünümü. o ld u ğ u n u gösterir. D em ir tek n o lo jisin d ek i bu
Mezarın tavanı ince gelişme hiç kuşku yok ki, daha sonraki büyük
levha taşlarla örtülüydü.
devlet düzeninin ortaya çıkm asında önemli bir rol
M.Ö. 1250-1120 yılları
(alt). oynamıştır.
195
Urartu Devleti
Birbirinden kopuk ve dağınık halde yaşayan
aşiretler M.Ö. 13. yüzyilin ortalarından beri bir
yandan Hitit İmparatorluğu, öte yandan da Asur
Krallığı'nın baskısını hissetmeye başlamıştı. Bu
baskılar giderek aşiretler arası bağların sıklaş-
masına neden oldu; ortak düşmana karşı ortaklaşa
karşı çıkılması görüşü benimsenmeye başladı. Bu
görüş birliğinde belki bölgeye, güneyden, Asur kralı
I. Tiglath-pileser'in (M.Ö. 1114-1076) önünden
kaçarak gelmiş Hurri kökenli yeni bir nüfus
kütlesinin payı da bulunmaktaydı. Böylelikle Doğu
Anadolulu aşiretlerin kendi deyimiyle Biaini Devleti
kuruldu. Bu devlete Asurlular Urartu adını vermek-
teydi. Tevrat'ta ise ondan '"rrt" yani yine Urartu
olarak söz edilmektedir. Güney komşuları Asur'dan
farklı olarak kökleri binlerce yıl geriye giden köhne
gelenek ve kurumlara sahip olmayan bu halk, kısa
sürede kurulup örgütlenen dinamik devlet yapılan
ve kurumlarıyla Doğu Anadolu yüksek yaylasında
etkin oldular.
İrili ufaklı aşiretler! bir çatı altında toplayarak bir çıktı. Bu zam anda devletin başkenti Van Ovası
devlete doğru adımlar atan ilk Urartu kralı Aramu içindeki yalçın kayalığın üzerinde kurulmuş bulu­
idi. M.Ö. 9. yüzyılın ortalarında yaşayan bu kral nan, A surlular'ın Turuşpa dediği Tuşpa (Van
Arzaşkun ve Sugunia gibi iki güçlü kente sahipti. KalesO'ya taşmmıştı.
Ancak ne kendisi ve ne de kentleri hakkmda çok şey Bu kral Van Kalesi'nin batı ucunda inşa ettirdiği,
bilinmez. Ondan 12 yıl sonra tahta, başka bir sülale- Sardur Burcu (Madır Burç) denen büyük bir yapının
den gelen Lutipri'nin oğlu I. Sarduri (M.Ö. 840-830) muazzam taş blokları üzerine Asurca çivi yazısı ile
UrnrtLi Krallığı'nclan
günümüze kcilmış en
eski anıl Van Kalesi'nin
kuzeybatı ucunclaki
Madırburc;. Tonlarca
ağırlıktaki kalker
bloklardan bazdan
üzerinde kral
1. Sarduri'nin Asurca
yazıtları var.
Alniunu'dan getirtilen
taşlarla yapdmış olan
büyük yapının işlevi
bilinmiyor. Bazen
önerildiği üzere
Van Gölü kıyısmda
bir iskele olmadığı
keşin (üst).
Kral İşpuini'nin
dindeki reform una
ilişkin en önemli beige.
Van kenti içinde,
Akköprü Mahallesi'ndeki
Meherkapı yazılı.
Bir tapmak kapısı
biçiminde kayaya
oyulmuş nişin içinde,
Urartu çivi yazısı ile
yazılmış tanrı ve tanrıça
adları ve onlara
sunulacak kurbanlık
hayvanlarm cins ve
sayıları hiyerarşik bir
düzcMule sıralamyor (.ill).
196
Kral Minua'nın Van
havzasınclan kuzeye
doğru giden yolları
denetleyen bir noktada
kurduğu Patnos-
Aznavurtepe Kalesi'nin
genel görünümü (üst).
Kral İşpuini'nin
Van'dan doğuya giden
yollardan biri üzerinde
bir konaklama istasyonu
olarak kurdurttuğu
Aşağı Anzaf Kalesi'nin
kyklopik tarzda
duvarlarından ayrıntı
(ciİt).

kazdırüığı j^azılında kendisini "evrenin kralı" ve oğlu Sarduri şöyle der: Bu taşları Alniunu kentinden
"krallar kralı" olarak ilan etmekledir. Bu yazıtta şu getirdim (ve) bu duvarı yaptim." Bu j^azıt Urartu
ifadelere yer verilmiştir: "Lutipri oğlu Sarduri, Devleti'nin gerçekten kurulmuş olduğunu ilan eden
b ü y ü k k r a l güçlü kral, evrenin kralı, Nairi önemli bir belgedir. Böylelikle eskinin beylikler
üikesinin kralı, liayret verici çoban, dik başlı uyruk- düzeninden kaynaklanan karışıklık ve sıkıntılar
larla savaşmaktan korkmayan kralın yazıtı. Lutipri bir bir sona ermeye başlıjw, Doğu Anadolu'nun
binlerce yıllık larihinde yepyeni, parlak bir sayfa
açılıj^rdu.
İslikrarlı bir hanedan kurm a yolunda ilk
adımları alan I. Sarduri'3d oğlu İşpuini (M.Ö. 830-
810) ve torunu Minua (M.Ö. 810-785/80) izledi. Bu
zamanda güçlü bir devletin temelleri atıldı. Devlet
kurumlarının oluşturulmasında günej^deki büvük
rakip Asur'dan örnekler alınarak ülke}^e uj^ar-
landı. Üzellikle II. Assurnasirpal (M.Ö. 883-859) ile
oğlu III. Şalmaneser'in (M.Ö. 858-824), temellerini
yeni kurdukları Kalhu'da (Nimrud) attıkları düzen
pek çok j^önden örnek alınmıştı. Bunun için çeşitli
reformlar }^apıldı. Bir yandan da askeri harekätlara
girişilerek, krallığın sınırları batıda Elazığ, doğuda
da Urmiye Gölü'nün batı kıyılarma kadar genişletil-
di. Birçok 3^eni kent kuruldu.
Urartu hükümdarlan üikelerinde pek çok kale ve
kent kurmakla birlikte başkentleri Tuşpa'j^a özel bir
önem vermektejdi. Çünkü burası krallığın kalbiydi.
Krallar buradaki saraylarda yaşıj^or, buradaki
bahçelerde eğleniyor ve ölünce de buradaki mezar-
lara gömülüyordu. Bugün Van Kalesi adını taşıyan
bu görkemli başkent Van Gölü havzasının en büyük
ve en bereketli düzlüğü olan Van Ovası'nda kurul-
muştur.
Yüksek каз^аһк bir sitadel ve eteklerindeki aşağı
şehirden kurulu kent Osmanlı Dönemi'nin sonuna
197
dek yerleşmelere sahne olduğundan Urartular zama­ bugün kayalığın batı kesiminde. Osmanlı Dönemi Urartular'ın başkenti
kapısınm hemen dışında görülebilir. Tuşpa, Van Ovası'nın
nındakı durum tam anlamıyla açık değildir. Ancak
ortasından fışkıran
doğu ve batı uçlarına kazılmış olan savunma amaçlı İşpuini öncelikle babasının kurduğu başkent ince-uzun kalker
hendekler yardımıyla en erken sitadelin smırlarım Tuşpa'nm güçlendirilmesine ve savunmasına önem kayalık sırt üzerinde
saptayabilmek mümkün olmaktadır. Sitadele kayalı- verdi. Bu amaçla Van Ovası'na kuzeyden, doğudan kurulmuştur.
ğın kuzeybatısından, olasılıkla kayaya oyulmuş Güney yüzü
ve güneyden gelen yollar üzerinde Kalecik, Aşağı
90 dereceye yakın
hendek üzerinde, indirilip kaldınlabilen bir köprü Anzaf ve Zivistan (Elmalık) gibi kaleler kurdurttu. dikliktedir. Doğu ve
yardımıyla girilebilmekteydi. Daha sonra Ortaçağ'lar- Günümüze kadar ulaşan bu kalelerin kireçtaşı blok­ batıdan kayalara
da görülebilecek bu türde kapı anlayışı tümüyle lardan yapılmış güçlü şurları vardı. Bunun yanında, oyulmuş birer hendekle
Urartular'a özgüydü. Sitadelin en yüksek keşimi daha çok yakın çevresinde sürdürdüğü askeri yalıtılmış bulunan
ayrıca yüksek bir surla çevriliydi. İç Kale denilebile- bugünün Van Kalesi
harekätlarla devletinin etki alanını genişletmeye
Osmanlılarca da 1917
cek bu kesime batıdan girilebiliyordu, içinde saray çalıştı. En önemli askeri başarısı, üikesinin güney- yıllarına değin
ve tapınaklar bulunmaktaydı. batı smırlarmdaki, Asurlular'm Muşaşir, Urartu- kullanılmıştır.
Bir surla çevrilmiş olması gereken aşağı kentin lar'ın ise Ardini adını verdikleri kenti egemenliği Resimde görülen
kuzey keşimi ayrıca içi su dolu bir hendekle de altına almış olmasıdır. Burası Urartu Devleti'ne kerpiç şurlar, kuleler ve
kapı Osmanlı çağından
güvence altına aimmıştı. Bu hendek için gerekli olan baştanrılık yapacak Haldi ile karısı Bagbartu
kalma. Gerideki düzlük
su, Şamram Kanalı'ndan sağlamyordu. Bu kent de (Arubani)'nun kutsandığı büyük bir tapınım merke- modern Van kenti ve
gitgide genişlemiş ve sitadelin güneyine doğru ziydi. Toprakkale kayalıkları.
yayılmıştı. Burada pek çok krali meyve bahçesi ve
park bulunmaktaydı. D inde R efo rm
Tuşpa, krallığın giderek büyüyüp güçlenmesiyle İşpuini, birçok aşiretin birleştirilmesiyle oluşturul-
koşut olarak gelişti. Kayalık üzerindeki sitadel yeni maya çalışılan Urartu Devleti'ni bazı ortak değerler
saraylar ve tapınaklarla süslendi. Öyle ki, I. Argişti altında toplayarak güçlendirmek istiyordu. Çünkü
yeni sarayını eski sitadelin dışında kurmak zorunda her aşiretin kendine özgü gelenek ve görenekleri
kalmıştı. Bu sarayın kayaya oyulmuş temelleri vardı. Bu karışık öğeleri bir devlet sistematiği altına

198
Tuşpa: Urartular'm Görkemli
Baskenti

М.0.1. binyılda Yakındoğu'nun en büyük başkentlerinden biri olan Tuşpa'nın 17. yüzyıl Osmanlı gezgini Evliya Çelebi'nin
geçmişi M.Ö. 3. binyila değin uzaniyor. Bugün Van Kalesi adını taşiyan bu çökmüş Ыг deveye benzettiği Van Kalesi'nin havadan
görkemli başkent Van Gölü havzasının en büyük ve en ЬегекеШ düzlüğü olan gärflnümü (so/ üsj). Iç Kale kuzey surlan ^sağ üst).
van Uvasi nda, doğu-batı doğrultusunda 1200 m, kadar uzanan, yaklaşik
100 m. genişliğinde, 80 m. kadar yüksekliğinde bir kayalık ile çevresinde
kurulmuştur. Tbtlı su kaynakları bakımından zengin olan bu elverişli alan Osmanlı döneminin sonuna kadar 5^erleşme gördü.
Asurlular'ın Turuşpa dediği Tuşpa M.Ö. 9. yüzyılın ortalarından hemen sonra, M.Ö. 840'larda başkent ilan edildi. I. Sarduri'nin
kurduğu bu başkent yalçın bir kayalık üzerindeki sitadel ile eteklerindeki aşağı kentten oluşuyordu. Aşağı kentin kuzeybatı ucunda
tonlarca ağırlıktaki kalker bloklarla
yapılmış büyük bir yapı vardı. Üzerine,
Lutipri oğlu Sarduri'nin Asurca çivi
yazısıyla kaleme alınmış yazıtları
bulunan bu görkemli yapı Urartu
Krallığı'nın bilinen ilk anıtıdır. Burada
Sarduri kendini "krallar kralı" ve
"evrenin kralı" gibi ünvanlarla tamm-
lamaktadır.
Van Kalesi'nde 19. yüzyılın sonları
ve 20. yüz3nlın başlarından beri çeşitli
kazılar yapılmıştır. İlk çalışmaları
1898-1899 yıllarında С.Ғ. Lehmann-
Haupt başlatmış, daha sonra sırasıyla
1915-1917'de I.A. Orbeli, 1938-1940'da
Kirsopp ve Silva Lake, 1960'da Afif
Erzen ve Emin Bilgiç, 1972-1975'te Afif
Erzen, 1988-1991 arasında da Taner
Tarhan ve Veli Sevin'in kazılarına
sahne olmuştur. ___________ ______________________________________________ ___

199

I

Haldi'nin Kutsal Kapısı ve
Urartu Tanrılar Alemi
Van kenti içinde Akköprü mahallesindeki kapı biçimli kaya oyuğu bugün Hazine Kapısı, Tbş Kapı ya da
Meherkapı adlarıyla anılır. Bu, M.Ö. 9. yüzyılın sonlarında İşpuini ve oğlu Minua tarafından tanrı Haldi
adına yaptırılmış simgesel bir tapınak kapısıydı ve olasılıkla zaman zaman açıldığına inanılıyordu. İçindeki
94 satırlık Urartuca yazıtta krallıkça resmen benimsenmiş tanrı ve tanrıçalarm adları ile bunlara kurban
edilecek öküz ve koyun gibi hayvanların sayıları sıralanır.
Tbnrılar listesi hiyerarşik düzen içerir. En başta Haldi, Tfeişeba ve Şivini'nin adları geçer. Tbnrılar tanrısı
Haldi sefere çıkan kralı kutsayan bir savaş tanrısıydı. Büyük bir mızrakla simgeleniyor; savaşta daima
ışıklar saçarak ordunun önünde gittiğine inanılıyor; adak olarak çeşitli silahlar sunuluyor, bunlardan
bazdan tapınak duvarlarına asılıyordu. Toprakkale ve Ayanıs'taki Haldi tapınaklarm da bir "savaş
kültü"nün varlığını kanıtlayan çok sayıda mızrak, kılıç, kalkan, sadak ve ok ucu gibi silahlar bulunmuştur.
Karısı, Asurlular'ın Bagbartu dediği Arubani idi.
İkinci sıradaki Fırtına ve Gök Gürültüsü Thnrısı Tfeişeba Hurri kökenliydi; Hititler ona Tbşup diyorlardı.
Savaşta düşmanı şimşekleriyle yaktığına inanılan bu tanrının simgesi, Mezopotamyalı Fırtına Thnrısı
Adad'a benzer biçimde, üç şualı şimşek demetiydi. Karısı Baba idi.
Üçüncü sırada, Hititler'in Şimegi dediği Hurri kökenli Güneş Thnrısı Şivini gelmekteydi. Simgesi, Mezopo-
tamyalı güneş tanrısı ŞamaşTnki gibi, güneş kursuydu. Karısı Tuşpuae idi.
Urartu Devleti'nin tanrıları arasında ayrıca 60 tanrı ve 16 kadar tanrıçanm adı geçmektedir. Bunların pek
çoğu hakkmda yeterli bilgi yoktur. Yukarı Anzaf kalesinde bulunmuş İşpuini ve oğlu Minua'nm adlarını
taşıyan bir kalkan parçası üzerine sıra halinde resmedilmiş olan tanrılar Meherkapı listesindeki düzeni Tanrı Haldi'nin simgesi
yineliyor olabilir. Buna göre tanrılar hiyerarşisinin dördüncü sırasındaki Hutuini, akrep kuyruklu, kanatlı dehşet saçan bir mızraktı.
ve boynuzlu, aslana benzer bir yaratıkla ilişkilidir, silahları iki uzun mızraktır. Kalkan ve topuzlu Turani, Ayanis'teki II. Rusa'nın
yaptırllığı Haldi
kanatlı keçi üzerindedir. Ua'nın hayvanı kanatlı grifondur, bir elinde kalkan, ötekinde de balta taşır. Nalaini Tapmağı'nda da böyle
kanaüı bir at üzerinde, kalkan ve kılıçla beümlenmiştir. İnsan başlı kanatlı boğa üzerindeki Şebitu ellerinde bir mızrak bulundu.
yay ve iki ok tutar. Arsimela ise kanatlı bir grifonla, ellerinde kalkan ve topuzuyla resm edilm iştir. Bu iki Yük.: 73.8 cm. Mızrağın
sapında, Urartuca olarak
"Argişti oğlu Rusa bu
mızrağı, efendi Haldi'ye
yaptı ve adadı" tümcesi
yazılıdır (üst). Kral II.
Rusa'nın Haldi için
Adilcevaz-Kef Kalesi'nde
yaptırttığı tapmak-sarayın
kimi mekänlarmdaki taş
payeler kabartmalarla
bezeli. Olasılıkla bir
tapmağın önünde, aslan
üzerinde duran kanatlı
tanrılar ve üstteki
Urartuca yazıt Haldi
ile ilgili bir töreni
anlatıyor (alt).
Yan sayfa: Olasılıkla
Kef Kalesi'ndeki Haldi
Tapmağı'nm giriş
kapısmda duran bazalt
kabartma. Boğa üzerinde
tanrı Haldi (?).
M.Ö. 7. yüzyılın ortaları.
Van Müzesi (üst).
Toprakkale'den
yağmalanmış tanrısal
tahtm rekonstrüksiyonu.
M.Ö. 8. yüzyılın
sonları (alt).
200
Tanrı Haldi'nin Tahtı
Tfepınaklar içinde ibadet edilen Urartu tanrıla­
rının süslü arkalıklı tahtlar üzerinde oturduklanna
inanılıyordu. Bu yüzden krallar arasında tapı-
naklara taht armağan edilmesi bir gelenek halini
almıştı. Örneğin M.Ö. 8. yüz3alın sonlarında Phryg
kralı Midas kendi ahşap tahtını Yunanistan'daki
Delphoi Apollon Tapınağı'na armağan olarak з^Па-
mıştı. Genellikle ahşaptan 3^apılan tahtlar tunçtan
dirsekler yardımi3da monte edilİ3^r, fildişi, altın ve
gümüş eklentilerle süsleniyordu.
1877 yılında Vanlı antikacı Sedrak Devgants
İstanbul'daki Ingiliz büyükelçisi И. Layard'a böyle
bir tahtm kimi tunç parçalarını getirdi. Bunlar
arasında oturan, kanatlı bir boğa ile insan başlı
bir boğa heykelciği özellikle dikkati çekiyordu.
Döküm tekniğiyle yapılmış olan eserlerin üzerin
de altın kaplama izleri de vardı. Kral 11. Rusa'nın
Van Tbprakkale ka3^alığında kurdurttuğu Haldi
Tapmağı çevresinde ele geçirilmişlerdi. Urartu
baştanrısının tapmağında durduğu düşünülen bu
taht, olasılıkla başkent Tuşpa'daki biraz daha eski
bir tapınaktan Ьигаз^а getirilmişti.
Toprakkale Haldi Tfepınağı'nda, 1880'de British
Museum adına H.RassamTn 3^aptığı kazılarda
tahtm kimi 3^eni parçaları ele geçirildi, aynı
3^erde 1898-1899 yıllarm da С.Ғ. Lehmann ve
W. Belck Berlin Müzesi adma kazılar 3^aptı. Bu
arada da tapınak ve çevresi definecilerce yağma
edildi, bulunan eserler British Museum, Louvre,
St. Petersburg, Berlin ve Metropolitan müzelerine
tanrının şimdi Türkiye-İran sın ın yakınlarındaki Urmiye Gölü bölgesinin
dağıldı.
tanrıları olduğu sanılır. Anapşa insan başlı, kanatlı bir yaratık üzerindedir,
ellerinde kalkan ve topuz vardır. Koç başlı, kanatlı yaratık üzerinde duran tanrı
Dieduani elinde kalkan ve kılıç tutar. Daha sonra da insan başlı kanatlı atı ile Ay
Ibnrısı Şelardi gelir. Kalkanın bundan sonraki kısmı kırıktır. Bu yüzden akrep
üzerinde duran, elinde başak demetleri tutan vb. tanrıların sırası hakkında
bilgi yoktur.
Meherkapı listesinde, Arubaini, Baba, Tuşpuae, Avi, Aia, Sardi, Şinuiardi,
Iphari, Barsia, Silia, Ar'a, Adia ve Ardi adlı tanrıçalara en alt sıralarda yer
verilmiştir. Bunlara genellikle 1 inek ya da 1 koyun kurban ediliyordu. Urartu
devlet dininin benimsediği tanrılara ilişkin bu liste ele geçirilen ülke
tanrılarının katılım ıyla zam an içinde giderek daha da genişledi. Örneğin
I. Argişti, batıda, Fırat kıyılanndaki Hate ve Supani'den getirip Aras bojmndaki
Erebuni (Arin-berd)'ye yerleştirdiği 6600 kişi ile birlikte tanrıları İubşa'yı da
taşıyıp, adına bir tapınak kurdurtmuştu. Bunların yanında dağlar da tanrı
olarak kutsanıyordu. Örneğin Eiduru dağı için kurbanlar kesiliyordu.
Boynuzlu miğfer giyen Urartu tanrıları çoğu kez kutsal hayvanları üzerinde
ayakta durur vaziyette betimlenmişlerdir. Örneğin genel olarak Haldi'nin
aslan, Tfeişeba'nın boğa ve Şivini'nin de atıyla gösterildiğine inanılır. Ancak,
Yukarı Anzaf kalkanı üzerindeki kabartmalarda aslan hem Haldi ve hem de
Tfeişeba ile birlikte gösterilmiştir. Şivini'nin hayvanı ise Mezopotamyalı Güneş
Tanrısı Şamaş'ınki gibi at değil, boğadır. Boğanın aynı zamanda Tfeişeba
tarafından kullanıldığına ilişkin kanıtlar da vardır. Mezopotamya'da olduğu
gibi, Urartu'da da tanrıların kutsal hayvanları konusunda keşin bir sınırla-
maya gidilmemiştir.
TEIŞEBA şivini

TURANI

Urartu tanrıları. Yukarı


Anzaf kalesindeki Haldi
tapmağında bulunan
tunç adak kalkanı
üzerinde sıralanan
önemli tanrılar (üst).
Meherkapı'daki
kayalara oyulmuş
simgesel kapı bir tapınak
gibi saygı görüyor ve
önünde çeşitli kurbanlar
kesilip dinsel törenler
yapılıyordu. Meherkapı
önünde yapılan bir
kurban törenine ilişkin
canlandırma (a/t).
202

ESb w . . . „
Kral ispuini'nin M.Ö. 9.
yüzyılın son çeyreğinde
Van Ovası'nın güney
ucunda inşa ettirdiği
en eski Urartu
kalelerinden Zivistan
(Elmalık) Kalesi (üst).
Kral II. Sarduri'nin
kendi adınr vererek
M.Ö. 8. yüzyılın
ortalarında kurdurttuğu
Çavuştepe Kalesi,
Gürpınar Ovası'nın
ortasında, Van'dan
doğuya doğru giden
yolları denetleyen bir
alanda yer alır.
Günümüze dek ulaşmış
en iyi durumdaki Urartu
kalelerinden biri {alt).

alabilmek için dinin topla3ncı bir etken olacağını


düşündü. Bir devlet dini kurulması için g a j^ t gös­
terdi. Bu önemli reformları daha rahat bir biçimde
3'apabilmek için becerikli oğlu ve veliahtı Minua'jn
ortak kral ilan etti. Böjdelikle M.Ö. 9. 3dizyılın son
çe3^reğine doğru bu konuda önemli adımlar atıldı.
Urartu Krallığı'nm smırları içindeki çeşidi aşiret-
lerin tanrı ve tanrıçaları bir araya getirilerek yeni
bir tanrılar dün3rası ve devlet dini oluşturuldu.
İşpuini dinde gerçekleştirdiği reformu Van
Ovası'nın doğu ucunda, Zım Zım Dağı eteklerindeki
kayalığa, oğlu ve taht ortağı Minua ile birlikte
kazdırttığı bir 3razıtta anlatmaktadır. Urartuca
yazıt Urartu tapınaklannınkine benzeyen 5 m. kadar
yüksekliğinde simgesel bir kapı içine 3^azılmıştır.
Кауауа oyulmuş basam aklarla çıkılabilen bu
Згаршш tanrı Haldi Tapmağı'nm kapısmı ifade
ettiğine inanılıyordu. Bu 3^azıtta Urartu Devleti'nin
resmi tanrıları ve tanrıçaları ile bunlara başkentte
kurban edilecek adak ha3^vanlarınm cins (öküz ve
koyun) ve sayıları sıralanmaktadır. Bu uzun liste
aynı zamanda İspuini çağının jeopolitik durumunu
da yansıtm aktadır ve ele geçirilen yeni ülke
tanrılarının katılımıyla zaman içinde daha da
genişlemiştir. Örneğin I. Argişti Fırat kıyısmdaki
Hate ve Supani'den getirip Aras boylarındaki
Erebuni (Arin-bend)'ye yerleşdrdiği 6600 kişi ile
birlikte tanrıları İubşa'yı da Urartu'ya taşımıştı.
İşpuini ve oğlunun dinde yaptıkları reform bunlarla
smırlı değildi. Aynı zamanda tapınakların biçimleri
ile dinsel törenler de yeni bir düzene sokulmuş
olmalıydı.

203
(Hasanlu) da birer kale inşa edilmişiir. Aras vadisi­ Urartu kralı II. Sarcluri'nin
nin denetimine büyük bir önem veren Minua, Iğdır Malatya kralı
Hilaruacla'ya karşı
Ovası içinde Minuahinili (Karakoyunlu), biraz daha
düzenlediği, zaterle
doğuda, Kuzeybatı İran'da da Verahram'ı kurdu. soıUK^'lanan seterden
Minua en büyük çabayı başkenti Tuşpa'yı döne- sonra Fırat İrmağı
minin en etkileyici ve en kalabalık başkentlerinden kıyısmda ve Kömürhan
yakınmdaki Habibuşağı
biri yapma yolunda sarf etti. Sitadelin tepesinde (İzoğkı) kalesinin
görkemli bir saray ve tapınaklar kurdu. Kayalığın eleklerine ka?.dırltığı
eteklerindeki aşağı kentin çevresinde, içlerinde Urariuca yazıt.
yazlık köşkler olan bağlar ve bahçeler oluşturdu. Bııgiin Karakaya Baraj
Bunların gereksediği tatlı suyu da Van'ın 56 km. Gölü'nün suları
altında Ukst).
güneydoğusundaki bir kaynaktan sağladı. Urartu kralı Minua'nın
Elazığ-Palu yöresini
M in u a (Ş am ram ) K a n a lı ele gcc;iri!ji ve
Malatya Krallığı'na
Minua bu yüksek yaylada sulamanın merkezi bir karşı girişilen ilk
devlet için ne denli önem taşıdığmı göz önünde askeri harekatları
bulundurarak büyük sulama projelerine girişen ilk anlatan Urartuca kaya
hükümdardı. En önemli eserini, içinde başkenti yazıtı. Murat İrmağı
kıyısındaki sarp
Tuşpa'nın bulunduğu Van Ovası'nın sulanması için kayalıkta kurulmuş
ortaya koydu. Daha sonraları, A sur kraliçesi Pakı kalesindedir (a/f).
Semiramis (Şamiram) ile ilişkilendirilerek "Şamram
Kanalı" denecek olan bu muazzam tesis ashnda
"Minua Kanalı" adını taşıj^ordu. Van'ın güneydoğu­
sundaki Gürpmar Ovası'ndan kaynaklanan tatlı
K ral M in u a ve B a y m d ırlık İşle ri
suyu Van Ovası'na akıtır. Kısmen toprağa kazılmış
Üikesinde büyük reformlar gerçekleşlirmeye çalışan kısmen de kayaya oyulmuş bulunan bu kanal
kral İşpuini daha sağlığında oğlu Minua'yı kendi zaman zaman yüksekliği 10 m.'yi aşan taş destek
lahlına orlak ilan etmişti. Babasının ölümünden duvarlarıyla güçlendirilmiş, duvarlarm üzerine
sonra yerine geçen Minua (M.Ü. 81Ü-785/80) Urartu Urartu çiviyazısıyla kral M inua'nın adı 15 kez
Devleti'nin en becerikli ve enerjik krallarından biri­ yazılmıştır. Genişliği ortalama olarak 2,5 m.'dir, bu
dir. Güçlii bir ordu kurarak askeri seferlere girişti.
genişlik bazen 4. m.'yi bulmaktadır. Saniyede
Üncelikle hälä var olan eski aşirel beylerini denelim
akıttığı su miktarı 6-10 nv^ kadardır. Bu miktar kuru
altına almaya çalıştı ve sonra da üikesinin etki
yaz aylarında bile 1.5 m^'ün altına düşmez. Kanalın
alanını batıda Elazığ yöresine, doğuda da Urmiye
en ilginç yönlerinden biri, Gürpmar Ovası içinde
Gölü'nün kıyılarına değin genişlelti. O artık, uzak
sınır bölgelerine kaleler yaptırtacak ve eyalet valileri
atayacak kadar güçlü bir duruma gelmişti.
Minua ele geçirdiği üikelerden aldığı ganimetlerle
hızlı bir biçimde büyüyen devletinin otoritesini
pekiştirm ek am acıyla büyük bir baym dırlık
faaliyeti başlattı. ü, üikesinin bayındırlaşması için
gece gündüz demeden çalışan gaymtli bir büküm-
dardı. Merkezi bölgede, Van yakınlarındaki Kevenli
ve Yukarı Anzaf kaleleri bu zamanda yapıldı. Van
Gölü'nün kuzeydoğu ucunda, batıdan ve kuzeyden
gelen stratejik yolların kavşak noktasında, Muradiye
yakınlarındaki Körzüt kalesi yine bu kralın gerçek-
leşlirdiği büyük projelerden biridir. Daha kuzeyde,
.-Vras vadisine doğru yapacağı harekätlarda bir üs
olarak kullanılmak üzere, Ağrı'nm Patnos ilçesinde,
Aznavurtepe kayalıkları üzerinde Aludiri; batıda
Murat irmağı kıyısındaki Falu'da Şebeteria adında
kaleler ve eyalet merkezleri yine bu dönemde plan-
lanmıştır. Doğuda, Urmiye Gölü'nün güneyinde,
inşasına babasıyla ortaklaşa giriştikleri Kalalgah
Kalesi'nin yanında, yeni ele geçirilen Meşta'da

204
Urartu K arayollari

Kef Kalesi'ne çıkan Urartu yolu (sol üst). Bingöl-Solhan arasında


Zulümtepe konaklama istasyonu ve önünden geçen Urartu yolu (sağ üst).
Urartular'ın Malatya Krallığı'nı denetim altında tutmak için Bingöl
Dağları üzerinde yaptırttığı karayolu. Dünyanın günümüze ulaşabilmiş
en eski karayolu kalmtısı. M.Ö. 8. yüzyılm ilk yarısı (alt).

Urartu ordusunun en önemli vurucu gücünü at arabaları


meydana getiriyordu. Bunun yanında yük ve eşya taşınma-
sında da 4 tekerlekli kağnılardan yararlanıJıyordu.
U rartular ülkelerinin coğrafyasından kaynaklanan
sorunları iyi analiz etmişlerdi. Merkezi karakteri güçlü bir
devletin uzun ömürlü olabilmesi için hızlı bir ulaşım sistemine
şiddetle gereksinim vardı. Çünkü devletin oldukça geniş bir
coğrafi alana yayılmış loprakları üzerinde denetim ve
düzenin sağlanabilmesi için eyaletler arasında kesintisiz ve
hızlı bir ulaşım yapılabilmeliydi. Tfekerlekli arabalar için
elverişli olan karaj^lları bu amaca yönelik kurulmuştu.
Dünyanın en eski ulaşım sistemlerinden olan Urartu
karayollarının günümüze kalabilmiş en güzel ve en etkileyici
kalıntıları Bingöl Dağları üzerindedir. Van Gölü havzasın-
dan, batı sınır bölgesindeki Palu, Harput ve Malatya'j^a
doğru uzanan bu karayolu ortalama 5.4 m. genişliğindeydi.
Zaman zaman taş kaplamalı, zaman zaman da teraslı olan
yol üzerinde her 25-30 km.'de bir kervansaray niteliğinde
konaklama istasyonları bulunuyordu. Bingöl'ün Solhan
ilçesi civarından başla3^arak batıya uzanan bu istasyonlar
dikdörtgen planlı ve çok odahdır. Böylelikle Urartu ordu­
sunun, Bingöl Dağları'nı zahmetsizce aşarak, batıda Malat-
ya'ya doğru ulaşabilmesi sağlanmıştı. Bu türde yollar
üikenin hemen her j^erinde yapılmıştı.
doğu-batı yönlerinde akarak Van Gölü'ne dökülen
Hoşap Çaja'nı aşmış oluşudur. Günümüze kalmamış
olmakla birlikte, bunun bir su kemeriyle gerçek-
leştirilmiş olduğu sanılır. Bu su ile hem kanal boyun­
ca uzanan ve hem de Van Ovası'ndaki bağlar ve
bahçeler sulanmaktaydı. Bu bahçelerden biri, bugün­
kü Edremit ilçe merkezi yakmlarmdaki Kadembaslı
yöresindeydi. Burada kral, eşi Tariria için onun
adını verdiği (Taririahinili) bir bağ kurdurtmuş-
tu. Bu türde krali bağ ve bahçeler içinde direkli
pavyonlar ya da köşkler bulunmaktaydı.

U ra rtu D e v le ti'n in A ltın Çağı


Kral Minua'nm oğlu I. Argişti (M.Ö. 785/80-760) ve
torunu II. Sarduri (M.Ö. 760-730) dönemlerinde
Urartu Devleti'nin gücü doruğuna ulaştı. Üikenin
sımrları kuzeyde Ermenistan ve Güney Gürcistan'a,
kuzeybatıda E rzincan'a, güneydoğuda Urmiye
Gölü'nün güney kıyılarma, batıda Fırat Nehri ve bölgesinde, Gürpmar Ovası içindeki Çavuştepe'de, Kral II. Rusa'nın Van
öteki ise batıda, eski bir Urartu eyalet merkezi olan Ovası'nın doğuşunda
Toros silsilelerine, doğuda da Hazar Denizi yakmla-
Palu civarında, kendi adını taşıyan Sardurihinili kendi adıyla kurdurduğu
rma değin genişledi, sınırlar büyük çapta güvence Toprakkale, Zım Zım
altına alındı. Adıyaman yöresindeki Qumaha adh kentler kurdu. Batı sınır bölgesinin yönetimini, Dağı'nm eteğindeki
(Kommagene) üikesi kralı Kuştaşpili yenilgiye yeni atadığı Zaia adlı bir valiye bıraktı. Malatya kayalık bir sırt üzerinde.
uğratılarak vergiye bağlandı. Malatya Krallığı Krallığı'nın hemen yanında, Fırat Irmağı'mn doğu Osmanlılar döneminden
bağımlı duruma getirildi. kıyısı üzerinde, güneyden gelip Orla Anadolu'ya beri yağmalanan bu
alanda büyük bir
M.Ö. 8. yüzyılm ortalarına gelindiğinde Urartu doğru uzanan yollar üzerindeki denetimini arlır- Haldi tapmağı ile ona
Devleti'nin etki alanı ilk kez Toroslar'ı aşıp Suriye'ye mak üzere Tumeişki (Habibuşağı) kalesini yaptırdı. bağlı avlular, depolar,
doğru genişlemeye başladı. Asur kralı V. Aşurnirari Doğuda, İran Azerbaycanı'nda, Tbbriz'in kuzeyindeki kayaya oyulmuş bir su
Puluadi üikesinin krali kenti Libliuni (Seqindel)'yi sarnıcı vb. mekänlar
(M.Ö. 754-745) yenilgiye uğratıldı. Kral II. Sarduri
bulunmaktaydı.
bununla yetinmeyerek Arpad, Melid, Gurgum ve ele geçirerek burada yeni bir kale kurdurdu.
Şurlarla korunmasma
Kummuhu (Qumaha) gibi Geç Hitit beylikleriyle, gerek duyulmamış olan
Asur'a karşı bir koalisj^n kurdu. Böylelikle Asur K im m e r A k ın la rı v e B u n a lım bu alan, idari olmaktan
İmparatorluğu'nun güney ticaret yolları üzerindeki çok dinsel bir anlam
Kral П. Sarduri'den sonra tahta I. Rusa (M.Ö. 730-714) taşıyordu.
hegemonyasına son vermeye çalıştı. Ancak Asur
çıktı. Bu çağda U rartu güneyden A sur kralı
kralı III. Tiglath-pileser (M.Ö. 745-727) M.Ö. 743
II. Sargon'un (M.Ö. 721-705), kuzeyden de göçebe
tarihinde II. Sarduri'yi koalisyon ordularıyla birlikte
Kimmerler'in saldırısma uğradı. Urartu hanedanı
Adıyaman-Gölbaşı yöresinde keşin bir yenilgiye
açısmdan büyük önem taşıyan kulsal kent Muşaşir
uğratmca Urartu egemenliğine büyük bir darbe
vuruldu. Hatta Asur ordularının M.Ö. 735 yılmda Asurlular'ın eline geçti (M.Ö. 714); üikenin kuzey
başkent Tuşpa'nın kapılarına dayanıp, burayı sımrları ise Kimmerlerce talan edildi. Kral I. Rusa bu
kuşattığı an latılırsa da, III. Tiglath-pileser'in felaketlere dayanamayıp yaşamına kendi elleriyle
Kalhu (Nimrud)'daki sarayının duvarlarma kazıttı- son verdi. Bu gelişmeler Urartu'nun güney politika-
ğı yazıtlarında geçen bu ifadenin doğruluğu larına yeniden bir yön vermesini gerektiriyordu.
kuşkuludur. Ancak bu yenilginin Urartu Devleti için M.Ö. 15.-14. yüzyıllardan M.Ö. 8. yüzyılm ilk
büyük bir yıkım getirdiği ve Ön Asya dünyasmdaki yarısına değin Volga Nehri'nden Karadeniz'in
önlenemez yükselişine ilk kez bir darbe vurulduğu kuzeyine doğru yayılan alanda yaşayan Kimmerler
da açıktır. çeşidi boylar halinde göçebelerden oluşmaktaydı.
П. Argişti ve oğlu П. Sarduri çağlarında ve özellikle M.Ö. 8. yüzyılm ortalarında topraklarına. Orta
de III. Tiglath-pileser'e karşı alınan büyük yenilgiye Asya'dan gelen İskiller'in girmeleri üzerine yerle-
değin geçen sürede Urartu Devleti bir altın çağ rinden oynayarak güneye doğru hareketlenip,
yaşadı. Bu zamanda ele geçirilen üikelerde idari, Traskalkasya üzerinden Doğu Anadolu'ya akmaya
askeri ve ekonomik amaçlı pek çok kent kuruldu. başladılar. M.Ö. 8. yüzyılm son on yılı içinde Urartu
Örneğin I. Argişti Aras Irmağı'mn kuzeyinde, bugün Devleti'nin sınırlarm a dayanan göçebeler, yeni
Ermenistan sımrları içinde kalan Firebuni (Arin- süvari taklikleri ve yeni türde çok etkili yay ve
Berd) ve kendi adını verdiği Argiştihinili'yi (Armavir okların da yardımıyla Anadolu'da yüz yıl kadar
Blur) inşa ettirdi. Oğlu II. Sarduri ise biri. Van sürecek bir terör çağını başladılar.
206
Urartu Devleti'nin
başkentinin kurulu
olduğu Van Ovasi'nin
sulanabilmesi için
krai Minua 56 km.
uzunluğunda bir su
kanalı yaptirdi ve adma
da "Minua Kanalı" dedi.
Ortaçağlar'da bu ad
unutuldu ve kanala
"Şamram Kanalı"
denmeye başladı.
Asur kraliçesi
Şammuramat
(Semiramis)'ten gelen
bu ad günümüzde iyice
yerleşmiştir. Yerel Van
türküsü "Edremit Van'a
bakar, içinden şamram
akar" bunun en canlı
tanığıdır. Kanalın
destek duvarları
Edremit yöresinde
zaman zaman
10 m.'yi aşar.

I. Rusa'dan sonra tahta oğlu П. Argişti (M.Ö. 713- ?) Tbprakkale'deki Haldi Tbpmağı meyilli bir alanda
çıktı, O'nu ise oğlu II. Rusa (M.Ö. 675'ler) izledi. Bu inşa olunmuş kule biçimli bir 3^api}^dı. Kenarları
dönemde Urartu Devleti'nin geleneksel politikala- tıraşlanmış, ortaları ise kaba bırakılmış kireçtaşı
rında kimi değişikliklere gidildi. Güne3deki sınır bloklardan teras duvarlarının yüksekliği 4,5 т.'з^е
Toros zinciriyle belirlendi ve bunun ötesindeki ulaşıyordu. Ойпез^е bakan ve bazalt bloklarla süslü
askeri operasyonlara son verildi. Buna karşılık yeni cephesine Urartu krallarınca adak olarak tunçtan
bir kalkınma hamlesi başlatılarak üikenin merke- kalkanlar asılmıştı. 5.3 x 5.3 m. boyutlarmdaki
ziyle kuzey ve kuzeydoğu sınırlarında pek çok yeni karanlık kutsal odadaki tann heykeli su mermerin-
kent kuruldu. Ekonomik ve yönetimsel alanlarda den oymalı bir kaide üzerinde duruyordu. Вигаз^а
düzenlemelere gidildi. П. Argişti Doğu Azerbaycan'ı Tuşpa'daki tapınaklardan daha önceki dönemlere
egemenliği altına aldı. ait kimi adak eşyaları da taşınmıştı. Bunlardan en
önemlisi ise tunç he3^kelciklerle süslü bir tanrı tahtı
idi. Thpınağın önünde üzeri taşlarla kaplı geniş bir
T o p ra k k a le açık avlusu vardı. Burada bazalttan oyulmuş,
Kral II. Rusa büyük bir reform hareketini başlattı, anahtar deliğine benzer bir sıvı kurbanı sunağı
üikesinin çeşidi yerlerinde kaleler ve kentler kurdu. duruyordu. Sitadelde ayrıca Ьйз^^йк depo binaları ile
Bunlardan en önemlisi. Van Ovası içinde kendi adını kayaya oyulmuş bir su sarnıcı bulunmaktaydı.
(Rusahinili) verdiği Tbprakkale'dir. Qilbani (Erek Kentin eteklerindeki düzlükte krali parklar ve
Dağı) önünde yaptırılmış olan kent, tapınak, sarnıç bahçelere yer verilmişti. Bu geniş alanın iyi sulana­
ve depolarıyla, askeri bir tesisten çok, baş tanrı bilmesi için Erek (Ura) Dağı'nın üzerinde bÜ3dik bir
Haldi'ye sunulmuş dinsel bir merkez görünümün- baraj gölü oluşturulmuştu.
deydi. Belki de bu yiizden etrafının şurlarla çevril-
mesine bile gerek duyulmamıştı. Sarp bir kayalık B a ra jla r K ralı R usa
sırt üzerindeki bu kült merkezinin Tuşpa'nın yerine Kral II. Rusa hayret verici bir enerji ve finansman
yeni bir başkent olarak kurulduğu söylenirse de bu gücüne sahipti. Urartu Devleti'nin yıkılmaya yüz
varsayımı destekleyecek yeterli kanıt yoktur. II. Rusa tuttuğu bir sırada 0, yalnızca kaleler, tapınaklar ve
burayı baş tanrı Haldi'ye yeni ve görkemli bir saraylar kurmakla yetinmedi, büyük çaplı barajlar
tapınak yapm ak üzere planladı. Çünkü artık ve sulama projelerinin gerçekleştirilmesi için de
Tuşpa kayalığı Urartu krallarının uzun yıllardır çaba harcadı. Çünkü ataları gibi bölgenin iklim
sürüp giden bayındırlık etkinlikleriyle dolup özelliklerinin farkmdaydı. Bu diyarda sulama
taşmıştı ve elverişli yeni bir alana gereksinim yapılmaksızın tarımsal ürün kapasitesini artırmaya
duyuluyordu. Burası birçok yönden, A sur kralı hiç mi lıiç olanak yoktu. Bu nedenle bir yandan
I. Tukulti-Ninurta'nın (M.Ö. 1244-1208) Asur kenti kentler, kaleler kurarken öte yandan da buralarda
yakınında kurduğu Kar-Tukulli-Ninurta adlı kült yaşayacak insanları mutlu kılacak pahalı sulama
merkezini andırıyordu. projelerine önern verdi.

207
M.Ö. 7. yüzyilin çeyreği içinde kurulan yeni kutsal Baş tanrı Haldi'ye sonsuz bir saygı gösteren kral
kent Rusahinili'nin (Toprakkale) eteklerindeki gölün batı kıyılarmdaki Ziuquni üikesinde bir başka
bağ ve bahçelerin sulanabilmesi için kentinin kent ve tapmak daha kurmuştu. Burası Bitlis'in
yakınına en büyük barajı inşa etti. Toprakkale'nin Adilcevaz ilçesi yakmlarındaki Kef Kalesi kayalıkları
30 km. kadar doğuşunda ve deniz seviyesinden üzerinde^di. Bunların yanında, İran Azerbaycanı'n-
2544 m. yükseklikteki tesis bugün Keşişgöl Barajı da, 0 zamana dek kurulmuş kentlerin en büyüğü
adını taşır. Van Ovası'nın doğu ucunda yükselen olarak Rusa-i URU.TUR (Bastam) yani Rusa'nm
Erek Dağı üzerinde 7 km^ genişliğinde bir alanı Küçük Kenti ve Aras'm kuzejdndeki Aza üikesinde,
kaplayan baraj, hem Toprakkale önündeki arazinin adını Fırtına Thnrısı Tbişeba'dan alan Tbişebai URU
ve hem de Van Ovası'nın güneydoğusundaki yüksek (Karmir-Blur) II. Rusa'nm diğer kentleridir.
alanların sulanabilmesine olanak tanıyacak şekilde Van Gölü'nün batı kıyıları yakınmda inşa ettirdiği
inşa olunmuşlur. Günümüzde baraj gövdelerinden Kef Kalesi'nin 2 km. kuzeydoğusunda büyük bir
kuzejdeki kullanılabilir durumdadır. Bu gövde 19. baraj daha bulunmaktadır. Bugün Kırcagöl denen
yüzyılın sonlarında yıkılmış ve sonraları birkaç kez bu tesisin de II. Rusa tarafmdan yapıldığı anlaşıl-
tamir edilerek yeniden kullanılabilir duruma sokul-
maktadır. Burada baraj gövdesi dar bir kayalık
muştur. Güneydoğudaki ise 19. yüzyılın sonlarında,
boğazın önüne inşa olunmuştur. Gövde, 3 m. kadar
barajm tüm suyunu Van kentine akıtmak isteyen
genişlikte arka arkaya üç taş duvar ve bunların ara­
Osmanlılarca battal duruma getirilmişlir. Geç devirde
sında bırakılan 3 ile 4.5 m. genişliğindeki boşlukların
hiçbir onarım görmemiş olan bu gövde, birbirinden
toprakla doldurulup sıkıştırılmasıyla oluşturulmuş-
13.4 m. uzaklıkta ve her biri 7 m. genişliğinde iki laş
tur. Tüm genişliği 17 m., uzunluğu ise 57 m.'dir.
duvar ile aradaki boşluğun toprakla doldurulmasıy-
la inşa olunmuştur. Toplam genişliği 27 m., uzunluk
62 m., yükseklik ise 6 m. civarmdaydı. Ortasında U ra rtu D e v le ti'n in S onu
0.70 X 0.95 m. boyutlarında bir dip savak vardır. Kral II. Rusa'nm tüm enerjisine ve etkinliklerine
Kuzey barajmdan gelen bu su Toprakkale kentinin karşm Urartu Devleti'nin M.Ö. VII. yüzyılın orta­
bahçelerine doğru akar. Gölde biriken suyun toplam larında başlayan gerilemesi durdurulam adı. II.
20-25 milyon m^ civarında olduğu sanılır. Rusa'yı, III. Rusa, III. Sarduri (M.Ö. 640'lar), ve IV.
Urartu kralı II. Rusa'nm etkinlikleri yalnızca Van Sarduri gibi güçsüz krallar izledi. Adı son olarak
Ovası içindeki Toprakkale ile smırlı kalmadı. Bu M.Ö. 640 yıllarmda Asur imparatoru Assurbanipal
enerjik hüküm dar Van Gölü'nün doğu kıyıları (M.Ö. 668-627) tarafmdan anılan III. Sarduri'den
üzerinde, Eiduru Dağı önünde yine kendi adıyla sonra Urartu Krallığı yok olmaya yüz tuttu.
(Rusahinili) bir başka kent daha kurdu. Bugün Gerçekten de Toprakkale'deki Haldi Tüpmağı'na çok
Ayanis adını taşıyan ve Toprakkale'dekine benzeyen sayıda tunç adak kalkanı sunan Erimena'nm oğlu
bu kentin inşasına M.Ö. 651 tarihinde başlandı. III. Rusa ile Karmir-BIur'daki bir tunç kalkan
Kentin sitadeli içinde, Toprakkale'dekine benzeyen yazıtmda kendini "güçlü kral, büyük kral ve Tuşpa
kule şeklinde görkemli bir Haldi Thpmağı ile kabul kentinin hüküm darı" olarak tanımlayan IV.
salonları ve muazzam depolar inşa olundu. Sarduri'nin iktidarda kalış süreleri konusunda

Urartu Kralları Kraliçeler


Aramu (M.Ö. 850'Ier, 840'lar)
Lutipri ?
I. Sarduri (M.Ö. 840-830)
İşpuini (M.Ö. 830-810)
Minua (M.Ö. 810-785/80) Thriria
I. Argişti (M.Ö. 785/80-760)
II. Sarduri (M.Ö. 760-730)
I. Rusa (M.Ö. 730-714)
II. Argişti (M.Ö. 713- ?)
II. Rusa (M.Ö. 675'Ier) Erzincan-Altmtepe'cle
III. Rusa bulunmuş filciişi insan
yüzü. Bir heykelciğin
III. Sarduri (M.Ö. 640'lar) par(^:asıclır ve kakma
IV. Sarduri olarak kullanılmıştır.
Yük.: 2.6 cm.

208
Van Müzesi dünyanın
en büyük Urartu yazıt
koleksiyonuna sahiptir.
Genellikle bazalt türü
sert volkanik taşlara
oyulmuş olan yazıtlar
stel, ahşap direk altlığı
ya da mimari bloklar
üzerindedir. Krallarca
propaganda ve dinsel
amaçlarla yaptırtılan
yazıtlar genellikle
herkesin görebileceği
yerlere dikilmişti.
Bununla birlikte
Urartu'da
okur-yazarlık yok
denecek kadar azdı
ve ancak belirli
yazman ve rahip
sımflarına özgü bir
ayrıcalıktı (üst).
Ayanis Kalesi
kapısında bulunmuş
II. Rusa'nın Urartu
çivi yazılı kitabesi.
Kentin Eiduru dağının
önünde Rusahinili
adıyla kurulduğu
anlatılır (alt).
hemen hiçbir bilgi yoktur. Bu yüzden krallığın bir halk olan Khaldler savaşta mızrak ve örme
hangi tarihlere dek aj^akta kalabildiği bilinmez; kalkan kullamyorlardı.
ancak şurası açıktır ki, Urartu Devleti M.Ö. 7. Şurası gayet belirgindir ki. Doğu Anadolu'nun
yüzyılın sonlarına doğru, Asur İmparatorluğu'na sağladığı olanakları i}d tanıyan bu organize devletin
son veren olaylarla birlikte tarih sahnesinden çekil- yıkılışı gerisinde büyük bir siyasi boşluk 3^aratmış
miştir. Van bölgesindeki Toprakkale, Çavuştepe, ve bölgedeki tüm sosyal ve ekonomik düzenin de
Ayanis, Kef Kalesi ve Yukarı Anzaf gibi görkemli değişmesine yol açnuşü. Büjdik kaleler ve eteklerin-
kaleler de bu tarihlerde yakılıp yıkılarak ıssızlaşmış- deki kentlerde dirlik ve düzen içinde j^aşamaya
tır. Her ne kadar Nabopolassar (M.Ö. 625-605) döne- alışmış olan halk çok iikel }^eni bir 5^aşam düzenine
mi (M.Ö. 609 yılı) Yeni Babil belgeleri ile Pers kralı girmek zorunda kalmıştı. Her ne kadar Akhaime-
Dareios'un (M.Ö. 521-486) kayıtlarında adı Uraştu nidler'in eline geçmiş ve Paktjdke-Armenia Satraplığı
olarak geçmekteyse de bunun yalnızca bir bölgeyi içine alınmış görünmekle birlikte, bölge adeta koyu
ifade etmek amacıyla coğrafi kavram olarak kul- bir karanhğa gömülmüştü. Bu karanlığın j^avaş
lanıldığı açıktır. M.Ö. 5. yüzyıl tarihçisi Herodotos yavaş dağılmaya yüz tuttuğu M.Ö, 5. yüzyıldan
Urartular için Alorodii adını kullanır. Ksenophon ise itibaren Doğu Anadolu'da Ermeniler adıyla yeni bir
Khaldler olarak söz eder. Bu belki de tanrı Haldi'ye halk ortaya çıkmaya başladı. Urartuca konuşan
tapanlar anlamında kullanılmışür. Hür ve savaşçı aristokrasinin yıkıhşmdan sonra Urartu dili ve
yazısı unutuldu, bunun yerine, karışık nüfusa sahip
Doğu Anadolu'da, Hint-Awupa kökenli Ermenice,
bir lingua franca olarak belirdi.

Dil ve Yazı
Urartu Devleti'nin resmi dili Urartuca idi. Bu dil
sabit köklere ek ilavesiyle çalışan bitişken diller
grubundandır. Ne güneydeki, Asur ve Babilliler'inki
gibi Sami dillerine ve ne de Hititler'inki gibi Hint-
Avrupa dillerine benzer. Tfek akrabası. Ön Asya'nın
farklı bir dil ailesine mensup olan Hurrice'dir. Hurca
ile Urartuca arasındaki ilişki, yapı ve özellikle de
kelime haznesi açısından belirgindir. Dilbilim çalış­
maları her iki dilin ortak bir atadan (Proto-Hurca-

209
Malazgirt yakınındaki
Bostankaya tipik bir
Urartu kalesi. Kuzey
uçta kayalara oyulmuş
taş temel
yatakları ve büyük
plattorm (ü.s'O.
Kral Minua'mn
kurclurcluğu Yukarı
Anzat Kalesi'nin kuzey
kapısı (огМ). Kral
Minua'mn kurclurcluğu
Patnos-Aznavurtepe
kalesi sitaclelinin
güney etekteki kalker
şurları (a/f).

Urartuca) çıkıp ayrı ayrı gelişliğini (İspanyolca ve


İtalyanca gibi) ortaya koymuşlur. Yani Urartuca,
daha eski Hurrice'nin geç bir biçimi değildir. Her
ikisi de Kuzeydoğu Kafkasya dil ailesindendir.
Urartuca'nın aynı bölgede konuşulmuş olan Erme-
nice ile bir ilişkisi yoktur. Çünkü Urartuca'nın
aksine Ermenice Trakya dilleriyle ilişkili bir Hint-
Avrupa dilidir.
Urartular Ön Asya'da yaşayan diger halklar gibi
çivi yazısı kullanmaktaydılar. Bu yazı M.Ö. 9.
yüzyılın son çeyreği içinde Asur çivi yazısından
alınmıştı. Önceleri kısa bir siire tümüyle Asur çivi
yazısını benimseyen Urartular bu yazıyı kısa sürede
biraz basitleştirerek kendi dillerine uydurdular.
Asur çivi yazısından Urartuca'ya geçiş İşpuini ve
Minua'mn reformları arasındadır. M.Ö. 8. yüzyılın
başlarından itibaren başlayan Urartuca yazıtlar
daha çok taş üzerine kazılmıştı ve propagandaya
yönelikti. Bu yazı aynı zamanda pratik amaçlar için,
kil tabletler, iri depo küpleri, tunç eserler ve mühür-
ler üzerine de yazılmıştı.
Urartular, Hititler gibi, çivi yazısının yanında
resim yazısı da (hiyerogliO kullanıyorlardı. Resim
yazısı az gelişmişti ve daha çok gündelik işlerde kul-
lanılıyordu. Bu yazı mühürler ve kap kacak üzerine
uygulanmıştı. Hiyeroglif yazısı Urartu üikesine,
Hititler ile kurulan ilişkiler sonucunda M.Ö. 8.
yüzyılın başlarına doğru batıdan gelmiş olmalıdır.

D evlet D üzeni
U rartu Krallığı merkeziyetçi ve teokratik bir
sistemle yönetilmekteydi. Mer şeyin başında kral
bulunmaktaydı. Kralhk babadan oğula geçen bir

210
her eyalet bir ordu beslemekle yükümlü}dü. Savaş
zamanlarında bu ordular birleşerek büyük bir güç
oluşturuyorlardı. Orduda, arabalı savaşçılar, süvari-
ler ve piyadeler olmak üzere çeşitli similar bulun-
maktaydı. Pij^adeler de okçular, mızrakçılar ve
kalkancılar gibi alt sınıflara ayrılmıştı. Ağır dona-
nımlı savaşçılar bedenlerine, deri ya da kumaş
üzerine dikilerek tutturulmuş demir ya da tunç
pullarından zırhlar giyi}^rlardı. Ordunun eğitimli
olması açısındaiı zaman zaman okçuluk ve atçılık
yarışmaları yapıli}^rdu.
Giderek genişleyip, denetlenmesi güç bir coğrafi
alana dağılan Urartu Devleti'nin idari sistemini
ayakia tutabilmek için sürekli olarak kaleler ve
kentler kurulmuş, karaj^lları, depolar, su kanalları
ve barajların inşası ile büyük bayındırlık projelerine
girişilmişti. Yeni kurulan kentler için gerekli olan
nüfus genellikle başka üikelerden taşınıp getirilen
halkların buralara zorunlu iskänı ile sağlanmıştı.

M im a rlık
Üikelerinin sarp, kayahk yapışı ve sert iklim
koşullarına aj^ak uydurma}^ başaran Urartular'ın
en büyük ve özgün çalışmaları bayındırlık alanında
olmuştu. Çünkü, büyük kaleler ve kentlerle buralar­
da yaşa}^acak tarımcı bir toplum j^apısı olmaksızın
sistemle yürüyordu. Kral oğullarından birini veliaht bölgede egemenlik kurmak oldukça zordu. Onlardan
olarak seçiyor ve bazen de onu ve hatta torununu günümüze kalmış çok sayıda kale, kent, su bendi ve
yanına taht ortağı olarak getirebiliyordu. Ancak taht kanalı, karayolu ve kaj^a anıtı bu baymdırlaşma
Van Gölü'nün batisincia,
Adilcevaz/Kef Kalesi'ni ortaklığı M.Ö. 8. yüzyılın başlarında, kral Minua çalışm alarının en canlı tanıklarıdırlar. Öyleki
krai II. Rusa tanrı döneminde kaldırıldı. Tuşpa'daki saray ve geniş onların mimari eserlerinde, güneşin Van Gölü'ndeki
Haldi için kurdu. kapsamlı bürokrasisi her şeye egemendi. Örneğin
Kef Kalesi Haldi Tapmağı kral II. Rusa (M.Ö. 675'Ier) zamanında Van'daki
aviusundan fil ayaklari.
Urartu sarayında çalışan görevlilerin sayısı 5507
Geride Siiphan Dagi (Cist).
I. Argişti'nin kişiyi bulmaktaydı. Bunların içinde harem ağaları,
Ermenistan'daki sakiler, ibrikçibaşılar, kadın dokumacılar, muhase-
Erivan'da M.Ö. 781'de beciler, muhafızlar, köpek bakıcıları vb. görevliler
kurduğu kent Erebuni bulunmaktaydı. Toplum soylular, savaşçılar, çiftçiler
bugün Arin-Berd adini ve köleler olmak üzere sınıflara ayrılmıştı.
taşiyor. Erebuni
sarayı birbirine odalar Ülke irili ufaklı eyaletlere bölünmüştü ve çoğu kez
ve aviularla bağlanmış başkentten bir m em ur gibi atan an valilerce
farkli bağımsız yönetiliyordu. Örneğin M.Ö. VIII, yüzyılın başlarında
birimlerden
Minua, üikesinin Palu (eski Şebeteria) civarındaki
oluşturulmuştur.
Törensel ve dinsel batı sınır bölgesine Titia adında bir vali atamıştı.
işlevlere sahip bu Torunu II. Sarduri'nin yine bu bölgede görevlendir-
birimler birbirlerine diği vali ise Zaia idi. Her eyalet birbirinden doğal
yakin şekilde engebelerle ayrılmış, tarıma elverişli iskän alan­
tasarlanmiştir. larını kapsıyordu. Yani eyaletlerin sınırları doğa
Ortadaki peristilli
tarafından belirlenmişti. Asur mektuplannda Kimmer
aviunun gerisinde kare
planlı bir kule tapmağa istilasına karşı koymaya çalışan 11 Urartu valisinden
(SLisi) yer verilmiştir. söz edilir. Eyaletlerdeki, valinin oturduğu başkentler-
Direkli girişi sonradan de de saraylar, tapınaklar ve depolar bulunuyordu.
bir Akhaimenid
Urartu Devleti güçlü bir orduya sahipti. Başkentte
apadanasTna
dönüştürülen baştanrı kralı koruyan bir hassa ordusu vardı. Krallar bizzat
Haldi'nin tapmağı ordularının başında sefere gittikleri gibi, bazen de
güneybatı köşede (a//). j^önetimi bir başkomutana bırakabilirlerdi. Ayrıca
211
Ç avuştepe
Urartu kalelerinden günümüze en iyi durumda
kalmış olanıdır. 1961-1985 yılları arasında Afif
Erzen tarafından kazılmıştır. Van'ın 25 km. güney-
doğusunda, Gürpınar Ovası içindedir. Kral II.
Sarduri'nin kurdurduğu kaleye kurucusuna göre
Sardurihinili adı verilmiştir. İran'dan krallığın
merkezine doğru uzanan tarihi yolu denetleyen
stratejik bir noktada yer alır. Ekonomik, yönetimsel
ve dinsel işlevleri bünyesinde toplayan büyük bir
merkezdir. Doğu-batı doğrultusunda uzanan ince
uzun bir kayalık üzerine kurulmuş olan kale kesme
taş ve kerpiçten görkemli şurlarla kuşatılmış, doğu
ve batıdan yapay hendeklerle korunm a altına
alınmıştır. Yukarı Kale ve Aşağı Kale olmak
üzere iki bölüm lüdür. Toplam uzunluğu 900
т.'сИг. Doğudaki Yukarı Kalede bir Haldi tapmağı
vardır. 430 m. uzunluğunda ve 70-80 m. genişliğin-
deki Aşağı Kale'de ise saray ve tanrı İrmuşini'ye
ilişkin bir tapınak ile depolar, atölyeler ve askeri
tesislere yer verilmiştir.

Topografik yapıya uyğun


olarak tasarlanan saray
büyük çapta anakayaya
oyulmuştur ve iki katlıdır
(üst). Büyük depoda
erzak ve şarap iri küpler
içinde saklanıyordu.
Her küpün üzerinde,
çivi yazısı ya da
hiyeroglifle resmi
envanter kayıtları
bulunmaktaydı (orfa).
Tanrı İrmuşini için
yapılmış olan kule
tapmağın (susi) cephesi
özenle işlenmiş bazalt
bloklarla süslüydü.
Duvarlarm üst bölümü
‘ .
kerpiç bloklarla
öriilüyordu (ci/t).
212
Çavuştepe sarayının batışı kadar etkileyici ve gökkuşağının ulaşılmazlığı ulaşılabiliyordu. Çavuştepe Kalesi'nin hem aşağı ve
zemin katı servis kadar derin anlamlar keşfedilebilir. hem de yukarı kalelerinin girişi bu anlayışla inşa
hizmetleri için
tasarlanmıştır. Kaleler çeşitli amaçlara yönelikti. Bunlardan en olunmuştu. Bu yüzden de şurların taş beden
Ortadaki ince-uzun önemlileri idari merkez durumunda olanlardı. kısımları üzerinde hiçbir boşluk bırakılmamıştır.
salonun tabanına, Genellikle kurucu kralların adını taşıyan bu türdeki Urartu kalelerinde bir yönetici saraja ile bir ya da
biri iki ağızlı üç birkaç tapmak, çok sa}uda depo ve atölye bulunu-
kaleler bereketli vadilerde ve stratejik yollar
sarnıç ve soğukhava
deposu oyulmuştur. üzerinde kuruluyordu. Daima taş beden üzerine yordu. Örneğin Arin-Berd (Erebuni), Çavuştepe-
Kayanın insan sağlığı yükseltilmiş kerpiç şurlarla çewilijdi. Yükseklikleri Sardurihinili, Armavir-Argiştihinili vb. kimi kaleler
üzerindeki olumsuz 10-15 m/yi bulan şurlar, asıl savunma işlevi yanında ise yalnızca askeri amaçlıydı. Nispeten küçük bo}aıt-
etkilerini gidermek içteki yapılara teras duvarı görevi yapacak şekilde lu olan bu türdeki kaleler bir surla çevrili olmakla
için zemine toprak birlikte, içinde önemli bir yapılaşmaya gidilmiş
tasarlanmışlardır. Şurlar üzerinde, çoğu kez kulelerle
serilip üzeri ince taş
korunmuş ve gift kanatlı bir kapı ile kapatılmış değildi. Bunlar zor durumlarda sığınma amacıyla
levhalarla kaplanmıştır.
kapılar bulunmaktaydı. Kapı girişleri bazen, Hitit kurulmuş olmalıydılar. Ayrıca, daha çok çiftçilikle
ve Asurlular'daki gibi, büyük aslan yontularıyla uğraşan köylülerin oturduğu savunmasız j^rleşme
simgesel bir korunma altına aimmıştı. Van Kalesi ve j^erleri de bulunmaktaydı. Bunlar ekilebilir arazi
Çavuştepe gibi bazı kalelere giriş, klasik anlayıştan yüzeyinden hafifçe yükselen höjmkier üzerinde-
farklı bir biçimde düzenlenmişti. Burada kale dirler ve sursuzdurlar.
kapısına ancak indirilip kaldırılabilen bir köprü ile Daima sarp ve arızalı kayalık bir topografık yapı
üzerine kurulmuş olan kalelerdeki yapılar ana
kayaya oyulmuş yataklar üzerine oturtulmuştur. Bu
yüzden de önceden belirlenmiş tekdüze bir planlama
anlayışları yoktur. Urartu mimarları üzerinde kale-
kent kurulması tasarlanan alanın plan özelliklerine
ancak topografık yapıyı gördükten sonra karar
verebilmekteydiler. Bu özellikleriyle Yakındoğu'nun
en hünerli mimarları arasında ön sıraları alırlar. Bu
yüzden kentler ve içlerindeki yapılar, tasarım ve
yerleştirme anlayışları yönünden çoğu kez birbirle-
rine hiç benzemezler. Sözgelimi kral Minua'nın Van
bölgesindeki Yukarı Anzafta yaptırmış olduğu
kale ile torunu П. Sarduri'nin bunun 30-40 km.
kadar güneyinde kurdurduğu Çavuştepe Kalesi
arasında benzerlikten söz edilemez. Aynı şekilde
I. Argişti'nin M.Ö. 781 yıllarında, bugünkü Ermenis­
tanda yaptırdığı Arin-Berd (Erebuni) sarayı ile oğlu
II. Sarduri'nin M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında inşa ettir-
diği Çavuştepe (Sardurihinili) eyalet sarayı çok
farklıdırlar. Ancak, planlama ağısından topografık
özelliklere dikkat edilmeksizin dik açılı tasarımlara
karşı bir eğilimin varlığı da açıktır. Yer darlığı soru-
nuna çözüm bulmayı hedefedinmiş görünen Urartu
mimarları çok katlılığı ve teraslama anlayışını
geliştirmişlerdi. Bu, Mezopotamya düzlüklerinde
kurulmuş olan Asurluların saraylarından çok farklı
bir anlayışın ürünüydü.

S a rd u rih in ili (Ç avuştepe) S aray ı


Urartu mimarlığındaki çok katlılık konusunda en
iyi örnek II. Sarduri'nin kendi adıyla kurdurduğu,
Sardurihinili (Çavuştepe) eyalet sarayıdır. Çavuşte-
pe'de yalçın kayahklar üzerinde yükselen saray
iki katlıydı. Alt kat, mutfaklar, kilerler, depolar,
tuvaletler vb. servis hizmetleriyle ilgili birimlere
ayrılmıştı. Dışardan, güneydeki merdivenli bir
girişle ulaşılabilen bu tesisin alt katı iki sıra paye ile
ayrılmış büyük bir orta salon ile yanlardaki iki

213
Urartular saray ve
tapınaklarımn
duvarlarını kil sıva
üzerine fırça ile yapılan
renkli resimlerle
süslüyorlarclı.
Daha çok mavi ve
kırmızınm egemen
olduğu bu resimlerde
tanrılar, tanrısal
figürler, savaş arabası,
hayvanlar ve bitkiler
konu ediliyordu.
Altıntepe'den bir
duvar resminde, bir
ellerinde bakraç
taşıyan iki tanrısal
figür kutsal ağacın
çevresinde görülüyor
(ü.sf). Kare planlı
tapmak ce//a'ları birer
kuleyi andırıyordu.
UrartLica'da su-si
denen bu ce//a'lar
geniş koridor ve yan mekänlardan oluşur. Koridor­ ve hadim ağalarından, saraylılardan ya da lıizmet- standart kare planlıydı.
lardan güneydeki törensel karakterliydi ve tanrı çilerden biri onları dinlerse, y ü z kez kırbaçlanacak Altıntepe'de, içinde tanrı
İrmuşini'nin Tapınağı'na doğru uzamyordu. Sara­ ve kulaklarından biri kesilecek." Anlaşılacağı üzere yontusunun durduğu en
yın alt katındaki geniş orta salonda kayaya oyulmuş bu konuda çok sıkı önlemler alınmış ve her iki kutsal mekän, direkli
üç mahzen vardı. Bunlar kiş yağışlarını depolayan keşim arasındaki yalıtıma son derecede dikkat edil­ galeriyle çevrili bir
hirer sarnıç, aynı zamanda da sıcak yaz aylarında miş olmahydı. Nitekim Çavuştepe sarayının her iki avİLinun ortasında
yükseliyordu.
yiyecekler için soğuk hava deposu olarak hizmet ucunda hemen hemen aynı özellikleri taşıyan hirer
Altıntepe Tapmağı
görüyorlardı. Doğu ve batı uçlarda, içlerinde ocak, m utfak oluşu da bu iki bölüm ü ve yalıtım ı rekonstrüksiyon
çeşme ve atık su yalaklarmın bulunduğu iki ayrı yansıtıyor olmalıdır. Duvarları mavi ve kırmızı denemesi (alt).
alan mutfak hizmeti görmekteydi. Çeşmelere su, rengin hakim olduğu resimlerle süslü üst katm
hemen gerilerindeki taştan platformlar üzerine daha zengin bir biçimde bezendiği açıktır. Saray
yerleştirilmiş, zaman zaman doldurulan pişmiş mekänları soğuk kiş aylarında tekerlekli büyük
toprak ya da ahşap depolardan sağlamyordu. mangallarda yakılan kömürle ısıtılıyordu.
Sarayın kuzeybatı ucundaki küçük bir yuvarlak
m ekän tuvalet o larak kullanılıyordu ki, bu
günümüzün alaturka tuvaletlerinin atasıdır. Gerek
pis su ve gerekse tuvalet kanalları, daha temel
inşaatları sırasında tasarlanarak kayalara oyulmuş,
şurlar daha sonra bunların üzerine inşa olunmuş-
tur. Urartular, günümüzdekine tıpa tip benzeyen bu
anlayışla kalelerde hijyenik koşullar yaratma
konusuna çözüm getirmeye çalışmışlardır.
Çavuştepe'deki eyalet sarayının ikinci katı kalın
payeler üzerine oturtulmuştur. Buraya doğu ve batı
uçtaki hirer merdivenle çıkılıyordu. Ne yazık ki üst
kat günümüze ulaşabilmiş değildir. Bununla birlikte
temsili karakteri daha ağır basan bu kesimde büyük
bir törensel kabul salonu ile harem dairesi bulundu­
ğu anlaşılmaktadır. Yani sarayın üst katı harem ve
selamlık olmak üzere iki bölümlüdür. Gerçekten de
tüm eski Doğu toplumlarında olduğu gibi, Urartu
sarayında da sarayh kadmlarm erkeklerle ilişki
kurması sakıncalı görülmüştü. Hatta Urartular'ın
çağdaşı olan Asur kralları bu konuya ilişkin ferman-
lar bile çıkarmışlardı. Örneğin bunlardan birinde
şöyle denmektedir: "Eğer bir saray kadmı şarkı
söyler ya da kendiyle eşit başka bir kadınla dolaşır

214
Kayalara oyulmuş
büyük nişler kule
biçimli Urartu tapmak
ce//a'larının kapılarını
simgelemekteycli.
Van yöresinde
Yeşilalıç'taki taş kapmın
içincleki Urartuca yazıtfa
kral İşpuini
ile tahta ortak ettiği
oğlu Minua'nm bir
kurban tüzügü
bulunmaktaclır (üst).
Urartu kutsal kenti
Muşaşir ve Haldi
Tapmağı M.Ö. 714'te
Asur kralı II. Sargon'un
ordularınca ele geçirilip
yağmalandı. Bu olay
II. Sargon'un yeni
kurdurmakta olduğu
Dur Şarrukin
(Khorsabad) kentindeki
sarayın duvarlarma
işlenmiştir. Kabartmanın
orijinalı Louvre
Müzesi'ne nakil
sırasında Dicle'ye
düşüp kayboldu. T a p ın a k la r bulunan bu tapmağın önünde geniş bir avlu vardır.
Elde kalan, kazı Burada üç ayaklı kazanlar durmaktadır. Cellanın
ressamı E. Flandin'in
Urartu tapınakları geniş kapsamlı bir örgütle
yönetilmekteydi. Tbnrıların kişisel mülkiyetine cephesine kalkanlar asılıdır. Bunlardan kimilerinin
çizimidir (alt).
bırakılmış toprakları vardı. Bunlar tanrılar adına ortasında, kükreyen aslan başları bulunmaktadır.
işletilmekteydi. Tbpınak görevlileri arasında, başta Bu resmin Urartu tapınakları için bir örnek olup
rahipler olmak üzere, memurlar, kätipler, şarkıcılar, olmayacağı tartışmalıdır. Ancak klasik Urartu
yüncüler, madenciler, dericiler vb. zanaatçılar tapınaklarında avlulara üç аз^акһ kazan konduğu
bulunmaktaydı. Böylece tapınak, içinde büyük bir ve duvarlara, kimilerinin ortasında kükreyen
ailenin yaşadığı bir tür tanrısal ev görünümüne aslan başları bulunan büyük tunç kalkanlar asıldığı
girmişti. Van-'Ibprakkale, Yukarı Anzaf, Aj^anis ve Varto-
Urartu pantheonunda birçok tanrı ve tanrıçanın Kayalıdere kazıları saj^esinde belirlenmiştir. Urartu
olmasına karşılık resmi devlet tapınaklarından hiç resmi tapmak anlayışının en çok kullanım görmüş
olmazsa birinde belirli bir plan şeması bulunmak- ve kurallaşmış bulunan türü, çatısı ağır paj^elerle
taydı. Bu tapmak tipi konusunda devletin katı bir taşman görkemli tören salonları, revaklı avluları,
kuralı olduğu belirgindir. Asur kralı II. Sargon'un depoları ve sunaklarıyla birlikte büyük bir külliye
M.Ö. 714 yılmda Urartu kutsal kenti Muşaşir'i oluşturan kule tapm aklardır. Susi denen bu
yağmalayışını gösteren bir kabartmada, tapmak bir tapmaklarda, içinde tanrı j^ontusunun durduğu en
kaide üzerinde yükselen çadırdamlı basık bir yapı kutsal keşim (cella) kare planlı yüksek bir kule biçi-
olarak gösterilmiştir. Çatısında büyük bir mızrak mindeydi. Dış yüzlerine tanrılara adak olarak sunul-
muş tunç kalkanlar asılıj^dı. Dışarıj^a penceresi
olmayan ve içinde tanrı yontusunun durduğu loş
odanın boyutları 5 x 5 m. kadardı. Duvarları mavi
ve kırmızının egemen olduğu resimlerle, bazen de
taş bloklar üzerine kazılmış oymalarla bezeli}^!.
Burada bazen tapmağa adak olarak sunulmuş
üç ayaklı büyük şam danlar ve tanrı tahtları
durmaktaydı. Cella'iun önündeki geniş avluj^a
kurbanlar için taştan sunaklar ve üç ayaklı altlıklar
üzerinde duran tunç kazanlar yerleştirilmişti.
Sunaklar farklı biçimlerde olabilmekteydi. Örneğin
Toprakkale'de sıvı sunusu için kullanılan sunak
bazalttan oyulmuş bir anahtar deliği şeklinde,
Çavuştepe ve Altmtepe'de ise yuvarlak ve alçak

215
Urartu kule
tapinaklarinm
rekonstrüksiyonu
konusunda heniiz bir
görüş birliği yok; ancak
clört köşedeki kulemsi
çikintilarin, bu resimdeki
gibi, düz çatıdan biraz
daha yüksek yapılmış
olmaları olası. Kurban
törenleri sıcak yaz
aylarında daima öndeki
sunaklı açık avlularda,
soğuk kiş aylarında ise
kapalı mekanlarda
yapılıyordu (üst).
Ayanis Kalesi'ndeki
büyük depolardan
kimilerinde taştan
kanallar bulunmuştur.
İşlevleri açık olmamakla
birlikte, bir dağıtım
sisteminin kalıntıları
oldukları düşünülebilir
(alt).

kenarlıklı bir tekne biçimindeydi. Kuzey Suriye birlikte, açık hava kutsal alanlarına Van bölgesindeki
kökenli olduğu sanılan kule biçimli cella'nm M.Ö. 8. Yeşilalıç ile batı sınırda, Erzincan yakınlarındaki
yüzyılın başlarına ait en eski temsilcileri, her ikisi de Altıntepe'de de rastlanmıştır. Bunlardan ilkinde.
Minua tarafından kurulmuş, Van'ın 10 km. kadar
kuzeyindeki Yukarı Anzaf ile Agri'nin Patnos
ilçesindeki Aznavurtepe kalelerinde ortaya çıkarıl-
mıştır.
Günümüze iyi durumda gelmemiş olmakla birlik­
te, kule tapınak türünün en görkemli temsilcisi,
M.Ö. 7. yüzyılın ilk yarısında II. Rusa tarafından.
Van Ovası içinde ve Qilbani dağı önündeki,
Rusahinili'de (Tbprakkale) inşa olunmuştu. Bunun
tıpkı bir benzeri de gölün doğu kıyıları üzerindeki
Ayanis'te yaptırılmıştı. Ayrıca Doğu Anadolu'da
Erzincan-Altıntepe ve Varto-Kayalidere'de, Van Gölü
havzasında M uradiye yakınlarındaki Körzüt,
Gürpınar Ovası'ndaki Çavuştepe, İran Azerbaycam'n-

1
da Bastam ve Verahram, Ermenistan'da da Erebu-
ni'de bu türde tapınaklar bulunmaktadır.
Urartular'm kule biçimli tapınakları yanında РчгЯ
başka türde kutsal alanları da vardı. Bunlardan МТ :
bazıları açık hava tapmağı şeklinde düzenlenmiş

/ • ..V. . -
gibidir. Bu türde kutsal alanlarda dikilitaşlar ve
kayalara oyulmuş simgesel tapınak kapıları özel ■
•■ i

bir önem taşıyordu. Tuşpa sitadelinin kuzeydoğu


yam acında kral II. S arduri'nin M.Ö. 8. yüzyılın
ortalarında yaptırttığı kutsal alan bunlardan en
etkileyicisidir. Günümüzde "Anahkız" denen ve ’ Ч,
yüzü güneye bakan bu kutsal alan, anıtsal kapıları,
bazalt stelleri (dikilitaş) ve duvarlar önünde boydan
boya uzanan sekileri ile Urartular'm dine verdikleri
öneme tanıklık etmektedir. Daha küçük olmakla

216
çoğu kez kabın kapasitesini ifade eden çi\i yazısı ve
hiyerogliller kazılıdır. Ermenistan'daki Tfeşebaini
(Karmir-Blur) kentindeki bir tahıl ambarının 750 tonu
aşkm kapasitesi olduğu hesaplanmıştır. Ça\oıştepe'de-
ki ambarlardan birinde yalnızca, yabanıl ot tohum-
larından temizlenmiş bir biçimde, Hordeum \ailgare
türü arpa ile Triticıun aestivum türü buğday bulun-
muştur. Eski çağlarda bu iki tahıl türü genellikle
ekmek yapımında beraberce kullanılmışür.
Birkaç örnekle tanıtmaya çalışüğımız Urartu'daki
mimarlık anlaj^şı son derecede gelişmişti ve zaman
Urartular dikilitaşlara zaman günümüz uj^galamalarıyla karşdaştırılabile-
(stel) da saygılıydılar.
Özellikle açıkhavadaki cek özelliklere sahipti. Bu denli gelişmiş bir mimarlık
tapınımlarda anlayışının nasıl ortaya çıktığı konusu ijd biUnmiyor.
dikilitaşlara kurbanlar Çünkü Urartu Devleti'nin kuruluşundan önce Doğu
kesiliyor ya da sıvı tanrı Haldi için kayaya oyulmuş sembolik bir
Anadolu'da, bir kısmı göçebe ya da з^ап göçebe olan
sunularda (libasyon) tapınak kapısı ile bunun önünde jöikselen dikilitaşlar
bulunuluyordu.
aşireüerin kültürü hakkmda bilinenler 3'eterli değil-
söz konusudur. Altıntepe'deki kutsal alan 11.70 x 7.75 m.
Erzincan-Altıntepe'de dir. Van bölgesi з^а da Doğu Anadolu ve3^ahut da İran
boyutlarındadır. Kuzey duvarı önünde 2.30 m.
ölüler kültüyle ilişkili
boyunda taştan 4 dikilitaş vardır. Bunların önünde Azerba3^can'ında öncü örnekler bulunmadıkça bu
olarak bulunan yan şehircilik anla3aşınm nasıl оНаз^а çıkıp geliştiği de
yana 4 dikilitaşm ise taştan jmvarlak bir sunak duruyordu. Bu sunağa
sıvı sunusu yapılabiliyordu. kolay kolay anlaşılamayacaktır. Ancak batı ve güney-
önüne libasyon için
yuvarlak taş bir sunak batıdaki Hitit dün3^ası ile з^акт bir ilişkinin varhğı
yerleştirilmişti (üst). 3^adsınamaz. Kökeni bilinmese bile bu mimarinin
II. Rusa'nm kurdurduğu K ra li D e p o la r topografik koşullar ve doğayla savaşım amacı esas
Kef Kalesi'ndeki Haldi Urartu kalelerinin en vazgeçilmez birimleri geniş alınarak gelişmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Tapınağı'nm zemin kapasiteli depo binalarıdır. Bunlar saray ve tapınak-
kattaki loş deposunda
lardan sonra en önde gelen yapılar durumundadır.
şarap ve tahıl M ad en cilik
saklamyordu. Uzun ve çok sert geçen kiş aylan nedeniyle fazla
Deponun üst katmda, sayıda nüfus barındıran kaleler içinde büyük depolar Urartu üikesi ve çevresi maden 3^atakları açısından
çatısı, kabartmalarla yapılması bir zorunluluktu. Bunlar tahü ambarı ve zengindi. Özellikle gümüş, bakir ve demk казтак1ап
süslü payelerle taşınan şarap mahzeni olmak üzere iki türdedir. Şarap oldukça yeterlİ3di. Gümüş, Gümüşhane yöresinden,
bir tören salonu bakir Ergani civarmdan, demir de Van Gölü'nün
bulunmaktaydı
mahzenleri ışık almayan loş ve nemli alanlara inşa
(sol alt). edilmiştir. Genişlikleri zaman zaman 500 m^'jd bulan güne3İndeki dağlık yöreden sağlanıyordu. Maden
İki ucu altından bu yapılann çatıları genellikle taş altlıklara oturan yataklarına yakınlık bu dalın hızla gelişmesine neden
aslan başlarıyla tek sıra halindeki ahşap direkler ya da kalm kerpiç olmuştu. Nitekim Asur kralı П. Sargon M.Ö. 714 yılın-
süslü boğumlu payelerle taşınıyor; içlerinde, karınlarına kadar da Urartu kutsal kenti Muşaşir'den 3^aklaşık 108 ton
tunç bilezik Urartu
kuyumculuk sanatının toprağa gömülü ve her biri 1.500 litre alabilen pişmiş işlenmiş bakir yağmalamıştı. Ganimetler arasında
şaheserlerinden, topraktan ve sayıları 200'e değin ulaşan, büyük Urartu krallarının buradaki büyük Haldi Thpına-
Van Müzesi (sağ alt). küpler sıralanıyordu. Küplerin boyunları üzerinde ğı'na sunduğu döküm heykeller de vardı.

217
Bu etkileyici liste ve özellikle de Toprakkale'de ele demir yataklarının ilk kez Urartularca kullanılmaya Erken Demir Çağı'ndn
geçirilen kimi tunç eserlerden yola çikılarak 20. yüz- başladığı bilinmektedir. Van Gölü havzasında demirden, ziynet
eşyası ve törensel
yılın ortalarında, Urartular'ın Yakındoğu'nun en Karagündüz, Ernis (Ünseli), Yoncatepe ve daha silahların yapımmda
üretken madencileri olduğu ve bu bölgede üretilen doğuda Hakkäri'de yapılan arkeolojik kazılarda en yararlan ılıyordu.
malların bazen Yunanistan ve İtalya'j^a dek yayıldığı erken demir eserler ele geçirilmiştir. M.Ü. 2. binyılın Van havzasmdaki
görüşü ileri sürülmüş ve bu görüş yaygın bir biçimde son yüzyılları içine ait olan bu eserler mezarlara erken mezarlıklarda
benimsenmişti. Ancak son 40-50 yıldır geliştirilen armağan olarak bırakılmıştır ve düşük karbonlu bulunmuş süs iğneleri
(sol üst) ve bilezikler
kazı ve araştırm alar bunu doğrulamamış, Urar- demirden dövme tekniğinde yapılmışlardır. Bu (sol ,ılt) ile hançer,
tu'nun bölgelerarası bir ihraç merkezi olmadığı yüzden de dünyanın gerçek anlamda en eski demir mızrak ucu ve bıçaklar
anlaşılmıştır. Bununla birlikte M.Ö. 8.-7. yüzyıllarda buluntularındandır. (sağ üst) düşük karbonlu
Urartular'ın daha çok Kafkasya ve Kuzeybatı İran'da demirden üretilmişlerdi.
Hançer ve bıçak gibi silah ve aletlerin yanında en
etkili bir madencilik okuluna sahip oldukları da Cire perdue tekniğiyle
ilginç olanlar süs eşyalarıdır. Kadın erkek demeden tunçtan dökülmüş aslan
açıktır.
kullanılmış olan demir süs eşyaları arasında bile- heykelciği Muş-Varto
zikler, yüzükler, süs iğneleri ve halhallar çoğunluk- yakınlarmdaki Kayalidere
Demirden Mücevherler tadır. Parmaklara ve bileklere çok sayıda yüzük ve kalesinde bulundu
(sağ alt). Üç ayaklı bir
Urartu üikesi demir madenciliğinin ana vatanıdır. bilezik takılması sevilen bir moda görünümündedir.
şamdanın ayak
Onları demir madenciliğinin ataları olarak tanımla- Giysilerde kullanılmış gibi görünen ve fakat koruyu- süslerinden bir
mak yanlış sayılmaz. Doğu Anadolu'nun zengin cu, nazarlık gibi bir anlamı da olan iğnelerin baş olmalı.

218
kisimlanndaki deliklerden boneuk ve muska gibi heykel belirijmrdu. Bu teknikle her türlü, tanrı,
sarkintililar asdiydi. Demirin süs eşyasi olarak insan ve hayvan heykelcikleri ile üç ayakh
kullanilmasi, tabii ki üretimin son dereeede sinirli şamdanlar, çmgıraklar, süs iğneleri, çok süslü
olması ile ilgilidir. tahtlar, boğa başlarıyla bezenmiş kazanlar ve aslan
başlarıyla güçlendirilmiş kalkanlar yapılabilmişti.
Demirin Gücü Tunç atölj’elerinde dövmecilik de çok gelişmiş bir
Demirin 3^aygin bir biçimde kullanimi Urartu koldu. Tuncu çekiçle birkaç milimetreye kadar
Krallığı'nın kuruluşu ile birliktedir. Gerçekten de incelterek ya da yuvarlak bir tel haline getirerek
M.Ö. 9. yüzjnlin sonlarından başlaj^arak tüm Urarlu ondan istenilen her türlü eşya üretilebilmekteydi.
kale ve kentlerinde demir, alet ve silahlarda j^ğun Örneğin kazanlar, kalkanlar, miğferler, pektoraller,
bir biçimde kullanılmış, üretimin artmasıyla da madalyonlar, sadaklar, at koşum takımları, araba
dem irden mücevher yapımına son verilmiştir. parçaları, bilezikler, pazubentler, çanaklar, testiler,
M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda Urartu'da demir metalürjisi vb. Bunlardan büjmk bir bölümü de kabartmalarla
son derecede gelişmişti. Tbrım ve inşaat işlerinde bezeli}'di.
kullanılan kürekler, baltalar, balj^zlar, murçlar,
keskiler, iri çiviler, bıçaklar vb. hep demirden Kazanlar
5^apılmış, böylelikle sert kayaları doğrayarak büyük Urartu madenciliğinin göz alıcı temsilcileri arasında
anıtlar ve projelerin bitirilebilmesi mümkün olmuş- tunç kazanlar en ön sıraları alır. M.Ö. 1. binjnlın ilk
tu. Bunların j^anında kılıç, hançer, mızrak uçları vb. yarısı içinde tunç kazanlar Ön Asj^a dünj^ası kralları
silahlar da artık hep demirdendi. ve beylerince çok sevilen birer prestij eşyası olarak
Urartu Devleti'nin bir imparatorluk haline kabul edilmektej^di. Ajmı zamanda tapınaklara adak
gelişinde demir silahların önemli bir rolü vardı. eşyası olarak sunulabilij^r ve ayrıca dinsel tören-
Zırh pulu, miğfer ve at gemi yapımmda da kulla- lerde de kullanıhj^rlardı. Asur kralı II. Sargon
nılmakla birlikte, demirden özellikle kılıç, hançer, M.Ö. 714 yılında Urartular'a ait Muşaşir kenti ve
bıçak, mızrak ve okucu üretiminde yararlanılmıştı. tapmağından 13 tunç ve 67 gümüş kazan ile toplam
Bunlar dövme tekniğinde j^apılmıştı. 607 adet ağır ve hafif kazan yağmalamıştı.
Khorsabad Sarayı'nda bulunmuş, bu tapmağın
j^ağmalanmasını gösteren bir taş kabartma üzerinde
Tuncun Parıltısı üç ayaklı kazanlarm tapınak avlusunda durdukları
Van Gölü'nün maviliklerijde büjmmüş ve güneşin görülür. Üç аз^акһ altlıklar üzerine konan kazanlar
bakir renkli bir top gibi göldeki batışını izlemiş soylu mezarlarma armağan olarak da bırakılmıştır.
Urartular tunç alaşımını çok sevmişlerdi. Bakir ve Bunlar 0 denli sevilij^rdu ki, kilden корз^а1ап bile
kalayın belirli oranlarla birliştirilmesijde üretilebi- 3^apılmış ve böylelikle daha aşağı sınıftan insanların
len tunç belki de onlara güneşin eşsiz güzellik- kullanımı olanaklı kılınmıştı.
lerinden bir armağandı. Bazen daha farklı renkler Tipik Urartu işçiliğini 3^ansıtan kazanlarm ağız
ve etkiler yaratılabilmesi için tunca çinko eklenmiş, kenarlarında boğa başı şeklinde eklentiler bulunu-
böylelikle de pirinç üretilmişti. Urartu tunç maden- 3^rdu ve daima halkasız 3^apılmışlardı. Bunun en
ciliğinin ürünlerinde derin anlamlar gizliydi. Ülke iyi örneği, Erzincan yakınlarındaki Altıntepe
bakir yatakları açısından zengindir. Buna karşılık Kalesi'nin oda biçimli prens mezarlarından (Mezar П)
kalay yoktur. Bu maden olasılıkla Afganistan'dan birinde bulunmuştur. Şimdi Ankara Anadolu
getirtilmiştir. Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenen bu eser M.Ö. 8.
Urartu madencileri tuncu hem dökme ve hem de yüzyılın ikinci yarısı içlerine aittir. 300 litre kapa-
dövme olarak iki teknikte işleyebiliyorlardı. siteli kazan 51 cm. yüksekliğindedir, ağız çapı ise
Kalelerde sarayın emrinde sipariş üzerine çalışan 70 cm.'dir. Dövülerek yapılmıştır. Ağız kenarları
büyük atölyeler vardı. Bu atölj^elerde döküm üzerinde, kanatlarını açmış kuşu andıran bir levha
teknikleri oldukça gelişmişti. Özellikle cire perdue üzerine oturtulmuş ve kazana perçinlerle tutturul-
denen teknikle içi boş heykelcikler bile üretilmek- muş 4 adet boğa başı з^ег almaktadır. Karşılıklı
teydi. M.Ö. 4. binyıldan beri bilinen bu teknikte 3^erleştirilmiş bulunan boğa başları kaybolan mum
önce dökümü yapılacak figürün balmumundan bir yöntemiyle döküm olarak yapılmıştır. Plastik
modeli yapılıyor, sonra bunun üzeri hassas bir biçimde görünümlü boğa başlarının en dikkat çekici yönü,
kille kaplanarak kalıp oluşturuluj^ordu. Daha sonra alın üzerindeki, Asur boğalarından uyarlanmış olan
bu kalıp ısıtılarak içteki balmumu eritilip dışarı dikdörtgen biçimli käküllerdir. Kazan tunçtan üç
akıtılıyordu. İçi boşaltılmış olan kalıp hazır duruma ayaklı bir altlık üzerinde durur. Altlığın аз^ак1ап
getirilince içine potalarda ergitilmiş tunç dökülüyor boğa tırnağı biçimindedir.
ve böylece beklemeye bırakılıyordu. l ’unç soğuduk- Bu türde Urartu kazanları ve boğa başı eklenti-
tan sonra kil kalıp kırılıj^r ve altından da istenilen leri. Van bölgesinde Toprakkale'de, Aras irmağı
219
Urartu Ordusu ve S ila h la rı
ICrallığın geniş topraklan üzerinde güvenliği sağlamak ve devleli ayakta tutabilmek için büyük bir ordu
gerekiyordu. Daima başkentte kralın yanında duran bassa ordusu yanında eyaletlerde de ordular bulun-
maktaydı. Kakkadanu ünvanlı başkomutan tüm orduları yönelmekteydi. Her yıl nisan ayında sefere çıkılır
ve sonbaharda toplanan ganimetler ve alınan haraçlarla birlikte geri dönülürdü. Ordu, arabalılar, süvariler
ve piyadeler olmak üzere üç büyük sınıfa aynlıyordu. Askerler başlarına sivri uçlu, kulaklıklı miğfer,
gövdelerine pullu zırh giyer, bir elinde hafif kalkan, ötekindeyse mızrak ya da yay taşırlardı, Kılıç ve hançer-
ler kınları içinde bele takılırdı.
Urartular'da biri 70 cm„ ötekiyse 35-40 cm. uzunluğunda iki lür kılıç kullanılıyordu. Bunlardan uzun
olanlar daima düz, küçükler ise bazen düz bazen de bir hançer şeklinde kıvrık namlulu idi. Kılıçlar ve kimi
hançerlerin kabzaları, rahat bir kullanım sağlaması açısından, ahşap kakmalarla kaplanmıştı. Bunun için,
ahşap kaplamanm demir perçinle sabitlenmesinden
sonra, kabzanm etrafma demirden ya da tunçtan bir
zırh geçiriliyordu. Kenar zırhının namlu ile birleştiği
kisim ise daima tunçtan bir kelepçe ile sıkıştırılmıştı.
Baş tarafmda çoğu kez konik çıkıntılar bulunuyor-
du. Böylelikle hem güçlendirilmiş ve hem de süslü
bir kabza sistemi ortaya çıkmıştı. Km, ahşap ya da
kösele ile tunç ya da demir baklalardan yapıhyor.
Birbirine dikilerek ya da perçinlenerek tutturulan
baklalar her iki yandan demir çubuklardan bir
çerçeve içine ahnıyordu. Bu türde kılıç ve kını
Urartular'a özgüydü ve M.Ö. 8. yüzyılın başlarında
ortaya çıkmıştı. Ok ve yay en etkili silahlardandı.
Demir ya da tunçtan yapılan okuçları ya yaprak
şeklinde ya da üç omuzlu mahmuzlu türdeydi.

Urartu askerleri tunçtan sivri uçlu konik miğfer


takarclı (so/ üst). Kılıç ve hançerler clemirclendi,
kabzaları tunçtan bir zırhla çevriliydi, tutmayı
kolaylaştırmak için üzerine ahşap kakmalar yapılmıştı
(sağ üst). Tunç topuzlar törensel silah ve adak eşyası
görünümündedir (sol alt). Demirden topuzlar Erken
Demir Çağı'nda yoğun olarak kullanılmıştır (sağ alt).

220
ya cla üç kişilik savaş arabası
ordunun en vurucu gücüydü.
^an'da bulunan taştan araba
^<abartması en eski örneklerden.
^•Ö. 9. yüzyıl sonu, 8. yüzilın başı
(so/ üst). Atların ağızlarına tunç,
demir ya da kemikten gem
'^ürulmaktaydı (sağ üst). Atlılar
savaşa bazen ok ve yay, bazen de
*^'2гак1а katılıyorlardı (sol orta).
Karagündüz mezarlarında bulunmuş
belde taşman iki demir hançer.
(^abzaları ahşaptı (sağ orta). Balavat
(Qapısı tunç kabartmalarmda Asurlu
^anatçılarca resmedilmiş sorguçlu
'^iğfer ve kısa eteklik giyen küçük
^alkanlı Urartu piyadeleri (alt).
kiyisindaki Verahram ve Urmiye Gölü'nün batı mektubunda, kutsal alanın duvarlarmda, ortaların­
ktyılarındaki Guşçi'deki oda-mezarlarda bulunmuş- da kükreyen aslan başları olan ve her biri 25 kg.
Шг; ancak bu örneklerin tümü defınecilerce tahrip ağırlığında 6 altın kalkanm asılı olduğunu, ayrıca
edilmişlerdir. Toprakkale ve Verahram örnekleri, 12 gümüş ve irili ufaklı 25.212 tane de tunç kalkan
boğa başlarındakı ayrınlıların daha çizgisel görü- ele geçirdiği anlatılır. Aynı kralın. Dur Şarrukin
nümleri yüzünden Altıntepe kazanından biraz (Khorsabad) Sarayı'nm duvarlarındaki, bu yağmayı
önceye ve M.Ö. 8. yüzyılm ilk yarısına; tümüyle anlatan kabartm asında, tapm ağın cephesinde
plastik bir görünümdeki Guşçi boğaları ise Altınte- kalkanlarm asılı olduğu ve bunlardan bazılarında
pe'dekinden daha sonraya ve M.Ö. 7. yüzyılm ilk da aslan başı şeklinde çıkmtılar bulunduğu görüle-
j^arısı içine tarihlenir. Görüldüğü gibi kazan eklen- bilmektedir.
tisi olarak yapılmış olan Urartu boğalarmm uzun Gerçekten de Urartu baş tanrısı, savaşçı Haldi'ye
käküller, fasulyeye benzeyen kaşlar ve burun adak olarak kalkan sunmak kralların önem verdiği
kırışıklıkları ile kendilerine özgü özellikleri bulun- görevler arasındaydı. Urartu hükümdarları, tanrı
maktadır. Bunlar Phrygia, Suriye ve Yunanistan'da
üretilmiş olanlardan farklıdırlar.
Kimi kazanlarm ağız kenarlarmdaki eklentiler
kuş gövdeli insan başı (siren) şeklindedir. Bunlarda
kazanı taşımak amacıyla yapılmış balkalar vardır.
Kıbrıs, Yunanistan ve İtalya'ya değin dağılmış ve
hatta Yunanlı ustalarca kopyaları bile yapılmış olan
bu türde eklentiler Urartu'da, Kuzeybatı İran'daki
Verahram oda-mezarında, belki Toprakkale'de ve
Doğu Anadolu'daki kaçak mezar kazılarında bulun-
muştur. Bunların U rartu atölyelerinde yapıhp
yapılmadığı henüz iyice belirlenememiştir; ancak
daha çok mezarlara bırakılan bu türde siren eklenti-
lerinin ölünün ruhunu ifade etmiş olması hiç de
olasılık dışı değildir.

Kalkanlar
Urartu bürokrasisinin gözünde, bir korunma silahı
olan kalkan önem taşımaktaydı. Çünkü bir yandan
savaşta her sınıftan askerler tarafmdan kullanılır-
ken, öte yandan baş tanrı Haldi'ye adak olarak
sunulabilmekteydi. Böylelikle hem pratik yarara ve
hem de dinsel amaçlara uygundu. Dolayısıyla
Urartu kalkanlarını, dini ve askeri olmak üzere iki
büyük kısma ayırarak ele almak uyğun olur.
Asur kralı II. Sargon'un M.Ö. 714 yıhnda
Muşaşir'deki Haldi Tapınağı'nı yağmasını anlatan

222
Yan sayfa: Tunç testi ve Haldi'nin tapınaklanna, daha M.Ö. 9. yüzjalın son Tbplam sayıları 40'a yaklaşan ve çapları 1 m. ile
çanaklar (sol üst). Tunç çeyreğinden ilibaren süslü kalkanlar armağan 0.70 m. arasında değişen bu kalkanlardan en etki-
bakraçlar, çanak kepçe ve
etmeye başlamışlardı. Örneğin Yukarı Anzaf Kale- leyicisi 1997 yılmda Van Gölü'nün doğu kıyısı
kaşrk (sağ üst). Erzincan-
Altıntepe'clen boğa si'ndeki Haldi Thpınağı'na İşpuini ve oğlu Minua üzerindeki A3^anis'te bulunmuştur. Tanrı Haldi
eklentili tunç kazan (alt). tarafından lunçtan bir kalkan sunulmuştu. Dövme tapmağının з^ап duvarı önünde ele geçirilmiş olan
Siren biçimli tunç kazan tekniğinde yapılmış olan kalkan 3^aklaşık 1 m. tunç kalkan 1 m. çapındadır. Üzerinde kral
eklentileri (sağ sütun). çapındajdı ve kenarlannda tanrıların bir düşman II. Rusa'nın bu kalkanı tanrı Haldi için 3^aptırdığına
Pişmiş topraktan boğa ordusunu bozguna uğratışı resmedilmişti. Urartu ilişkin bir 3'^azıt bulunmaktadır. Boğa ve aslan
eklentili tunç kazan hükümdarları Haldi'j^e kalkan şeklinde adak sunma kabartmalarıyla süslü olan kalkan азтюа ка!аз^а-
taklicli parçası. Van (üst). konusunda adeta birbirlerijde j^arış halinde3^diler. narak parlatılmıştır. Ortasına, 5.1 kg. ağırlığında
Kanatlı güneş kursu ve I. Argişti, II. Sarduri, I. Rusa, II. Argişti, II. Rusa, kükrer durumda bir aslan perçinlenmiştir. Bu
boğa üzerinde duran
tanrı (Şivini)
III. Rusa ve IV. Sarduri'nin çeşitli kalelerdeki aynen Muşaşir Tapmağı'nm 3^ağmasmı anlatan
kabartmasıyla süslü tapınaklar з^а da depolarında tunçtan kabartmalarla kabartmadaki kalkanlar gibidir. Hiçbir zaman taşın-
tunç araba diski. bezeli ve yazıtlı kalkanları ele geçirilmiştin таз^ап bu adak kalkanları savaşçı tanrı Haldi'nin
M.Ö. 8. yüzyılm tapınaklarının duvarlannı süslemek üzere çi\dlere
başları (alt). asıli3^rdu. M.Ö. 7. yüzyılm güçsüz hükümdarların-
dan Erimena oğlu III. Rusa Tbprakkale'deki tapmağa
lO'dan fazla kalkan armağan etmişti. Bugün bu
kalkanlardan biri Ankara Anadolu Medenİ3^etleri
Müzesi'nde, diğerleri ise Londra ve Berlin'dedir.
Kalkanların orta kısmı kabarık, kenarları ise
düzdür. Orta kisim з^а düz bırakılmış з^а bir rozetle
З^а da kükrer durumdaki tam plastik bir aslan başı
ile süslenmiştir. Geri kalan yüzey bordürlerle ayrıl­
mış ve birbirinin içine geçmiş üç geniş kuşağa
bölünmüştür. Bunların içi ise boğa ve aslan
kabartmalarıyla süslenmiştir. Bu kabartmalar öyle
düzenlenmiştir ki, kalkan doğru durumdayken
Һаза^ап1апп hiçbiri baş aşağı görünmez.
Urartular'ın ikinci türe giren kalkanları savaşta
kullanılan bir savunma silahı idi. Bunların en eski
resimleri III. Şalmaneser'in, Kuzey Irak'taki Balavat
kentinde, Düşler Thnrısı Mamu'nun tapmağı için
yaptırdığı tunçtan kapı kabartmaları üzerinde
görülmektedir. Bunlar hem tunç ve hem de ağaç ya
da hasır şeklinde dallardan örgülü olabilmekteydi.
Daha küçük olan bu kalkanlar, arkalarındaki
tutamaklar yardımıyla hem elde tutulabiliyor, hem
de omuzda taşmabiliyordu. Biçimleri kutsal kalkanla-
ra benzer. Ahşap ya da dal örgü kalkanların orta
kısmı demir çivilerle tutturulmuş demirden ya da
tunçtan konik çıkmtılarla güçlendirilmiştir.

Kemerler
Urartu tunç eserleri arasında kemerlerin özel bir
yeri vardır. Anadolu'da madeni kemerlerin kullanmu
M.Ö. 2. binyılın başlarına değin uzanmaktadır.
Asurca yazılmış Kültepe mektuplarma göre kemer
düğün için damada kaympederi tarafından verilen
önemli bir armağandı. Bununla birlikte Urartular,
kemeri ancak M.Ö. 8. yüzyılm başlarından itibaren
tanımaya başladılar. Urartu Krallığı'nda kemer
olasılıkla yüksek smıflardan kişilerce birer rütbe
simgesi olarak taşmmaktaydı. Eski çağlarda pek
çok toplumda olduğu gibi, kemerlerin aynı zamanda
simgesel bir koruyucu olduğuna da inanıli3^rdu.

223
Bu j^üzden yalnızca yaşam bojmnca kullanılmakla gelmiş oluyordu. Kemerlerin çoğunda motifier, Kabartma ve çizgi
kalınmıyor, öldükten sonra sahibiyle birlikte mezar- donuk ve yinelenen bir kompozisyon şemasma tekniğincle çeşitli
motiflerle bezeli tunç
lara bırakıhyordu. Kemer ауш zamanda tanrılara bağlı kalmarak j^apılmışlardır. Kimilerindeki, geniş kemer ayrmtısı.
sunulan adaklar arasmdaydı. bir repertuvar içinde sunulmuş sahneler dikkat M.Ö. 7. yüzyıl.
Resmi devlet atölyelerinde üretilmiş olan kemerler çekicidir. Bunlar kemerlerin yüzeyine, adeta hiç
genellikle tunçtandı, ender olarak gümüşlen olan­ boşluk bırakmamacasma {horror vacui) tümüyle
ları da vardı. Külçeden koparılıp çekiçle dövülerek doldurulmuştur. Savaş ve av sahneleri içeren
inceltilen metal, haddelenerek, öncelikle 1-2 mm. bazıları ise Yeni Asur Dönemi taştan saray kabart-
kalınlıkta bir şerit haline getiriliyordu. Kemer bu malarınm bir kopyası gibidir.
ince levhadan kesilerek çıkarılıyordu. Yükseklikleri
16-17 cm. ile 6 cm. arasında değişiyordu. Uzunlukla-
Kralın Zaferi
п ise 110-120 cm arasmdaydı; 140-150 cm.'ye kadar
olanları da vardır. Yanlarına açılmış delikler Kimi kemerlere Urartu kralını savaş ve avda
yardımıyla süslü deriden bir astara tutturularak gösteren ya da bir ordunun yürüyüşünü betimleyen
daha çok belde, belki bazen de omuzdan sarkıülarak sahneler işlenmiştir. Örneğin bugün Elazığ Müze-
kullamlıyorlardı. Kimi zaman kuş biçimli tokaları si'ndeki geniş bir kemer üzerinde, Urartu kralı
vardı ve bu uca küçük bir halka takılıydı. Bele, bu arabaçı ve koruyucusu ile bindiği, çift atın çektiği
balkadan geçirilen ve öteki uçtan sarkan deri arabasında ok ve yayıyla bir yandan aslan avlarken
kaytanlarla bağlanmış olmalıdır. bir yandan da düşmanla savaşır durumda gösteril-
Üzerleri daima kabartma ve kazıma teknikleriyle miştir. Beş sıra halinde düzenlenmiş olan kompozis-
yapılmış çeşitli tanrı, insan, hayvan, karışık mahluk yonda, iki yan ve ortadaki sırada, ok, ınızrak ve
ve türlü motiflerle süslenmişti. Madeni levhanm balta ile aslan avı tüm canlılığıyla betimlenmiştir.
bezenmesi sırasında bir simetri ekseni esasma titiz- Kimileri araba tekerleklerine ve atlara saldıran
likle uyulmuştur. Bu eksen uzun kemeri ortadan yaralı aslanların anlatımmda sanatçı büyük bir
ikiye bölüyor ve figürler daima buradan sağa ve sola başan elde etmiştir. Bunlar Asur kralı Assurbanipal'in
doğru hareket eder durum da gösteriliyorlardı. (M.Ö. 668-627) Ninive Sarayı'ndaki taş kabartma
Böylelikle tam ortadaki figürler daima sırt sırta sahnelerini anımsatır.

224
Böylelikle küçük bir tunç plaka üzerine savaşın dra­
matik bir anı ga}^et etkili bir biçimde resmedilmiş
/ o bulunmaktadır. Bu kompozisyonlar büyük çapta,
7 V i
Asur kralı Assurbanipalün Ninive'de }^aptırmış
\ ( 00/
л
1l ^o ^///j
olduğu taştan büyük kabartma panoların etkisi
C
altında, j^ani M.Ö. 7. jmzyılm ortalarında yapılmış
0 f / 9İ
Ј I / O ' olmalıdır. Bu ve buna benzer sahneler M.Ö. 9.-7.
yüzyıl Asur saray kabartmalarından hemen hemen
aynen корз^а edilmiştir. Bu türde Urartu kemerleri
"Kız Kemeri" denen Elazığ Kemeri'nin en ilginç yönü iki sıra halinde
dar kemerler üzerinde kuşkusuz ki, saraya bağlı resmi atölyelerde ve
düzenlenmiş savaş sahneleridir. Burada Urartu kralı bürokrasinin sıkı bir denetimi altında üretilmek-
daima, tahtta oturan bir
yine üç kişilik büyük arabasında ok ve yayıyla te3^diler.
tanrıçaya, açık havada
düzenlenen bir ziyafet çarpışmaktadır. Savaş arabaları ve mızraklı süvari-
lerden oluşan Urartu ordusu, arabalı, süvarili, kısa Yükseklikleri 10 cm. civarmda değişen kimi
töreni sahnesine
yer verilmiştir. eteklikli ve küçük kalkanlı piyadelerden bir düşman kemerler üzerine, kuş gövdeli, akrep kuyruklu
Bu ziyafette donatılan ordusuna saldırmış durumdadır. Düşman ordusu insan/ at başlı insan; ha3^van başlı ve bacaklı, kuş з^а
masanın üzerine daima sakallı ve kısa eteklikli olarak gösterilerek, da balık gövdeli, kanatlı insan ve3^ahut da aslan
bol miktarda pide
konuyordu (üst). uzun giysili ve sakalsız Urartular'dan kolaylıkla bacaklı, boğa, at ve keçi kafalı kuşlar vb. şaşırtıcı
Karışık yaratıklar ayırdedilebilmesi sağlanmıştır. Kemerin hemen karışık 3^aratıklar işlenmiştir. Düzenli sıralar halin­
üzerinde duran kalkan hemen orta kısmına gelen bölümde savaşın en can de istiflenmiş olan bu türde sahneler запе resmi
ve mızraklı tanrıları alıcı olayı resmedilmiştir. Burada üç kişilik araba devlet atöİ3^elerinde yapıirmş olmakla birlikte daha
gösteren kemer içindeki düşman kral ya da komutanınm yakalanışı Urartulu bir karaktere sahiptir. Bu türde 3^aratıklar
parçası. M.Ö. 7. anlatılmaktadır. Atından İnmiş bir süvari tarafmdan aynı zamanda Urartu mitolojisinin ne denli renkli
yüzyıl (alt).
çekilerek arabadan düşürülen düşmanın, üst sırada olduğunun da göstergeleridir. Kimi kemerlerde
olasılıkla basır bir sepet içine almarak, alt sırada ise boğa, aslan, kanatlı at (pegasos) vb. ha3^vanlar
saçlarından tutularak esir edilişi anlatılmaktadır. üzerinde ayakta duran tanrı kabartmalarma yer
Burada yaralı düşmanın, ok ve yayını, 3^akalanışı verilmiştir.
öncesinde bile elinden düşürmeyerek ne denli bir
direniş içinde olduğu ifade edilmeye çalışılmıştır. Kızlann Kemeri

Kemerlerin kimileri oldukça dardır. Bunlar üzerinde


daima tahtta oturan bir tanrıçaya genç kızlar/kadın-
lar ya da rahibelerin sunularda bulunması konu
edinilmiştir. Kalelerin dışmdaki açık alanlarda
yapılan bu genç kız/kadın ya da rahibe törenlerinde
müzisyenler ve cambazlar da görev almaktaydı.
Kemerin merkezi kısmına yerleştirilmiş olan ana
sahnede tanrıça daima arkalıklı bir tahtta oturur
durumda, çoğu kez de ayaklarım toplamış halde
gösterilmiştir. Sağ elinde bir kap, solda ise bazen
kap, bazen tespihe benzer bir boncuk dizisi tutmak-
tadır. Önündeki aslan bacaklı süslü masada, üzeri
bir örtü ile kaplanmış çanaklar içindeki yiyeceklerle
taze yufka ekmekleri (pide) durmaktadır. Arkasında
genellikle yelpaze salla3^an bir hizmetçi bulunur.
Törene katılmak ve tanrıçamn huzuruna çıkmak
için gelenler ellerinde çeşitli armağanlar taşır. En
popüler armağan bir boncuk dizisidir. Burada belki
de doğa ile ilgili bir tannça ya da Göklerin Kraliçesi
için yapılan bir tören söz konusudur ki, bu tanrıçaya
verilen armağanlar arasında boncuklu gerdanlıklar
önemli bir yer almaktadır. Bu türde kemerler
olasılıkla, tapmakları kırsal kesimde kurulmuş olan
bir doğa tanrıçasma, kadmlar tarafmdan adak
olarak sunulmaktaydı. Van yakınlarmdaki Gİ3dmli'de
bulunmuş tunçtan bir adak levhası üzerinde tanrıça
ile böyle bir tapınak görülmektedir.

225
Adak Levhalan
Urartu uygarliginin en dikkat cekici yönlerinden
biri de, tapınaklara sunulmak üzere yapılmış olan
tunçtan adak levhalarıdır. Ortalama 15 x 9 ya da
10 X 8 cm. boyutlarmdaki levhalar 1 mm. kadar
kalınlığındadır. Genellikle dikdörtgen, bazen kare,
daire ya da oval biçimlidirler. Sayıları 2 OOO'in
üzerindedir. Ermenistan'da Karmir-Blur ve Argişti-
hinili kaleleri, Elazığ-Altmova'da Norşuntepe ve Van
yakmlarındaki Karagündüz höyüklerinde ele geçi-
rilmiş birer örnek dışında, tümü 1971 yılmda Van'm
68 km. güneydoğusundaki Giyimli (Hırkanis)
köyünde köylüler tarafından bulunmuştur. Bugün
kaçak yollardan dünya müzelerine ve özel koleksi-
yonlara dağılmışlardır. Türkiye'de Van, Gaziantep,
Adana, İstanbul Arkeoloji Müzeleri ile Ankara
Anadolu Medeniyetleri Müzesi bu türde koleksiyon-
lara sahiptir.
Urartu uygarlığmm geç evrelerine ait olan bu
levhalardan önemli bir bölümü M.Ö. 8.-7. yüzyıla ait
tunç kemer parçalarının arka yüzlerine işlenmiştir.
Birçoğunun üst kısmında, kale burçları ya da daha
büyük bir olasılıkla tapınakları ifade eden mazgal-
lar görülür. Bu durum levhaların tapınaklara adan-
mış olduğunun bir ifadesi olmalıdır. Üzerlerindeki
kabara başlı çivi delikleri yardımıyla ahşap kapı
kanatları üzerine çakılmış oldukları anlaşılmak-
tadır. Yukarı Anzaf, Çavuştepe, Ayanis ve Erzincan-
Altıntepe gibi kalelerdeki tapınaklarda bu türde
hiçbir adak levhası bulunmamıştır. Bu durum adak
levhası anlayışının resmi devlet ve saraydan çok
halk tarafından benimsenmiş olduğunu gösterir.
Olasılıkla bu adaklar kırsal kesimdeki halk tapmak-
larmm duvarları önünde sunuluyordu.
Adak levhaları üzerindeki figürler kazıma ve
zaman zaman da kabartm a olarak yapılmıştır.
Başlıca iki stil söz konusudur. Bunlardan ilki klasik
Urartu biçeminin devamıdır ve ikincisine göre daha
erkendir. Bu gruptaki levhalar üzerinde: aslan, dağ
keçisi ve at üzerinde duran tanrılar, tek başına Giyimli tunç
adak levhaları.
ayakta duran tanrılar ve tanrıçalar, bir tanrı ya da
Ellerini yukarı
tanrıçaya kurbanlık hayvan getiren erkek ya da kaldırmış iki
kadınlar, ellerinde bakraç ya da alem tutan baş kadın (üst).
örtülü kadınlar, arkalıklı tahtmda oturan bir tanrı Sağ elinde alem,
ve onun huzuruna çıkan insanlar vb. sahnelere yer sol elinde
verilmiştir. Bunlardan kimileri gayet ustalıklı bir boncuk dizisi
Urartu işçiliğine sahipken, kimileri de son derece tutan tanrı (alt).
dejenere olmuş bir işçiliğin ürünüdür. Yan sayfa:
İkinci stildeki adak levhaları çok daha basit ve Sol elinde başak
demeti tutan
daha iikeldir. Bu gruptaki figürler daima cepheden,
aslan üzerinde
birkaç örnek dışında, oldukça soyut ve stilize tanrı (üst).
edilerek betimlenmişlerdir. Ayrıntılar ve tanrısal Sol elinde alem
simgeler ihmal edilmiştir. Yalnızca bir insan yüzünü tutan aslan
gösterenler olduğu gibi, ellerini iki yana doğru üzerinde tanrı
kaldırmış olup tüm gövdesiyle ifade edilenler de ve kurbanlık
vardır. Ellerin iki yana doğru kaldırılması erkek ve keçi sunan
kadınlarm dua biçimini ifade eder. Her iki stilde de soylu kadın, sağ
üstte hiyeroglifli
levhalar üzerindeki, figürlerden arta kalan boşluk
yazıt (alt).
226
alanlar çoğıı kez kabartılı rozetlerle doldurulmuş-
tur. Bu durum levhalar üzerinde hiçbir boş alan
bırakmama kaygusuyla açıklanabilir.
Giyimli adak levhaları daha çok Urartu halk
inanışlarını yansıtır. Bu inanışta, soylular dünyasın-
dakinin aksine, tannçalar ve kadınlann önemli bir
yeri vardır. Bunlar, saray sanatının denetim altında
tutulduğu bir ortamda, halk sanatmda sınırlamala-
ra bir başkaldırış olduğu izlenimini verir.
Görüldüğü gibi tunç eserlerden tanınan Urartu
resim sanatı stilistik ve ikonografık yönden saray
sanatı ve halk sanatı olmak üzere iki bölüme ajTilır.
Kemerler, at koşum takımları, kalkanlar, miğferler,
sadaklar vb. eserler üzerinde karşılaşılan figürler
tümüyle saray sanatının temsilcileridir. Bunlar
resmi devlet atölyelerinde, Urartu bürokrasisinin
siparişleriyle çalışan sanatçılarca yapılmışlardır.
Kaleler dışmdaki kutsal alanlara adak olarak
sunulmuş tunç levhalar ise halk sanatının temsilci­
leridir. Örneğin Urartu resmi yazıtlarmda tanrılara
yalnızca boğa ve koç kurban edileceğinin bildiril-
mesine karşılık halk daha çok keçi-oğlakları tercih
etmiş görünür.

Kuyumculuk
Urartular'da kuyumculuk çok gelişmiş bir sanat
dali}dı. Çünkü Urartu toplumunda, bilezik, küpe,
gerdanlık, iğne, fibula, halka yüzük, boncuk vb.
takılar, kadın erkek demeden herkes tarafindan
sevilerek kullanılmakta}^!. Park yalnızca altın,
gümüş ya da tunçtan yapılmış olmalarından
kaynaklamyordu.
En yaygm kullanılan süs eşyası bilezikti. Bilezik-
ler altın, gümüş, kurşun ve genellikle de tunçtan
yapıli3^rdu. Urartu Krallığı öncesinin demir bile-
zikleri artık unutulmuştu. Uçları ejder ya da aslan
başı şeklinde olanlar bu türün en sevilenlerijdi.
Kabartılarla süslü tunç gövdenin iki ucuna altından
iki aslan başının monte edilmiş olduğu bilezik bu
grubun en güzel örneğidir. Bu eser bugün Van
Müzesi'ndedir. Bunların yanında, ipe geçirilmiş
boncuklardan yapılmış bilezikler de kullanılıyordu.
Hatta bunlann dökme tunçtan taklitleri de yapılmışü.
Urartu halkı kadın erkek küpe takmaya merak-
lıjdı. Altın, gümüş, tunç ve kurşundan yapılabilen
küpelerin en sevileni, hilal biçimli bir gövdeye bir з^а
da birkaç küçük boğum eklenmek suretiyle
yapılmış olanlardır. Altın küpelerde bu boğumlar
kaynakla yapıştırılmış küçük granül kümelerinden
oluşturulmuştur. Bunun yanında, şişkin kayık
biçimli gövdesinin üzeri granül üçgenlerle süslü bır
başka küpe türü de dalıa çok altından yapılmıştı.
Son derecede zahmetli bir işçiliğin ürünü olan
granülasyon tekniğinden oldukça sık bir şekilde
yararlanılmıştır. Bu teknik özellikle küpelerde çok
sık uygulanmıştır.
227
en azından, Urartu Krallığı öncesi, Erken Demir Karagündüz'deki
Çağı'nda başlamıştı. İlk iğneler demirden yapılmıştı. Urartular'm atalarına ait
Urartu Devleti ile birlikte kullanım giderek arttı ve Erken Demir Çağı
nekropolünde ele
çeşidi türler ortaya çıktı. Boyları 5 ile 10 cm. arasında geçirilen çok sayıda
if , *•» ' değişen iğneler saçta, giysilerde ve gerdanlıklarda kolye, akik, kornalin,
*. f*#■ s■>'ıl kolye olarak kullanılabiliyordu. Klasik Urartu cam, frit, tunç \'e
^ '>; jb ^ iğneleri, altın, gümüş ve tunçtandı. Başları haşhaş, antimon gibi taşlardan
' ' ^* horoz, kartal, aslan, boğa, sfenks ve dağ keçisi gibi oİLişturulmuştu (üsf).
motiflerle süslüydü. Bu süslü başın altına daima bir Ağrı-Patnos yöresinde
■>. $ Щ \ь Ш ф ^- ^ ' ’Х^ М bulunmuş tunçtan
. З р '■# Р ^ '.-ч.’ •' delik açılmıştı ki, bu deliklere çoğu kez boncuklu
bir Urartu fibulası.
sarkıntılar asılmaktaydı. İğne gövdeleri yuvarlak
'■
■ ' ^
iM - - ' I -^?'
".Ф" ' ’.^г kesitlidir ve sivri bir uçla biterler. Özellikle mezarla-
M.Ö. 7. yüzyıl {so/ ıi/l).
Hayvan ve insan
. ♦ 4 * ► . .. ■ ,^Л ra armağan olarak bırakılmış olan süs iğnelerinin kabartmalarıyla bezeli
'ЗК ^ >' ■?» ■ ^ güncel kullanım yanında koruyucu bir anlamları da tunç pektoral (göğüslük)
Т ■‘ #ч -.• olmalıydı. Belki de birer amulet (muska) olarak kötü bir rütbe alameti olarak
ruhları kovucu bir özelliği olduğu varsayılıyordu. boyunda taşmıyordu
(s,ığ alt).
Urartular M.Ö. 8. yüzyılın sonlarına doğru batıda-
'4 " ' . ■ '.■' M ki komşuları Phrygier'den fibula denen çengelli
iğneleri benimsediler. Giysilerde süs ve iki kumaş
ucunu çengelleyerek birleştirme işlevine yönelik
kullanılan fibulalar genellikle "U" biçimli bir gövde
ile bunun ağız kısmına yerleştirilmiş bir iğneden
oluşur. İğne gövdenin bir ucuna sarılarak bağlan­
mış, öteki uç ise bir insan eli şeklinde yuva haline
getirilmiştir. El biçimli bu türde iğne yuvaları
Urartular'm buluşudur. Ölülerle birlikte mezarlara
da bırakılmış olan çengelli iğnelerin kötü ruhları
kovduğuna inanılmış olmalıdır.
Urartular, pek çok konuda olduğu gibi, küpelerde Çeşitli taş, m aden, kem ik, cam ve h a tta
de M.Ö. 9. yüzyıl Asur sanatından etkilenmişlerdir. yumuşakça kabuklarından boncuklar kolye, bilezik
Örneğin hilal biçimli bir gövdeden sarkan, ucu bir ve halhal yapımmda çok kullanılmıştır. Ihşlardan,
üçgen ile sonlanan sallanlılı küpeler ile sallanlıları akik, kornalin ve manyezit daha çok sevilmiştir.
disk biçimliler II. Assurnasirpal dönemi kuyum- Altın, gümüş ve tunçtan boncuklar da az değildir.
cularından kopya edilmiş gibidir. Daha sonra, özel-
likle П. Sargon döneminde ortaya çıkan yeni tipler Küçük El Sanatlan-Oymacılık
de Urartu'da aynen yinelenmiştir. U rarlular'm Bir zenginlik simgesi sayılan fildişinden Urartular
kendilerine özgü küpe tipi, altın bir balkadan süs eşyalarmın yapımmda yararlanmışlardır. Tbprak-
sarkıtılan ganülasyonlu üç uzun sarkaçtan oluşur. kale ve Altıntepe'de bulunan kartal başlı ve insan
Bu yeni tür M.Ö. 7. yüzyılda ortaya çıkmış olabilir. gövdeli grifon kabartm aları ile Toprakkale'den
Çok sevilen mücevherlerden biri de süs iğneleridir. kadın ve erkek heykelcikler Urartular'm bu sanat
Doğu Anadolu'da iğnelere karşı olan bu düşkünlük dalında köklü bir geleneğe sahip Suriye'nin etkisi

228
Erzincan-Altıntepe'clen
fildişi aslan heykelciği,
küçük levhalann
yumuşak (bitüm) bir
çekirdek üzerinde yan
yana monte edilmesiyle
oluşturulmuştur. Üç
ayaklı bir şamdanın (?)
parçasıdır (üst).
Baskı-silindir mühür.
Taş (orta).
Çan biçimli baskı
mühür. Tunç.Her ikisi de
bir ipe takılı olarak
boyunda taşmıyordu (alt).

altında kaldıklarını gösterir. Hatta bunların Urartu yönetim 3^apıları ve bununla ilişkili memurİ3^etler
sarayında çalışan Suriyeli sanatçılarca yapılmış kullanımı körükledi. Örneğin M.Ö. 7. yüz3Uİda Urartu
olması da olasıdır. Buna karşılık Altıntepe'den başkent sarayında çalışan resmi görevlilerin sayısı
aslan heykelcikleri, gerek teknik ve gerekse biçem 5000'i aşm aktaydı. Bu sayı mühre duyulan
yönünden tümüyle Urartulu özellikler taşırlar. Suriye gereksinimin ne denli büyük boyutlara ulaştığının
ve Aşurla ilişkili bu güney atölyesinin 3ranmda, açık bir göstergesidir.
kuzeyde, Ermenistan'daki Karmir-Blur'da kısmen Günlük yaşamda sık kullanılan bir eş3^a olması
bozkır sanatının etkisinde, daha basit işçilikli eser- yüzünden mühür genellikle boyunda taşmmak-
ler üreten farklı bir atölye de etkindi. Urartular'da ta3dı. Bunlar aynı zamanda hirer prestij ifadesiydi.
ahşap, kemik ve boynuz oymacılığı ve kakmacılığı Örneğin Asur kralı III. Tiglath-pileser Urartu kralı
da vardı. II. Sarduri'nin bo3munda taşıdığı şilindir mührü bir
ganimet olarak ele geçirdiğinden övgüyle söz eder.
M ü h ü r c ü lü k Tbşınma sırasında mühürlerin, boyundaki boncuk
Kişisel bir mülkiyet ifadesi }^a da bir tür imza olarak dizisinin arasına eklenerek daha dekoratif bir
nitelenebilecek mühürün Anadolu j^arımadasındaki görünüm sağlaması amaçlamyordu. Bu özellik
tarilıi binlerce yıl önceye daj^anır. Daha M.Ö. 4. nedeniyle zamanla hirer amulet (muska) olarak
binyılda yani günümüzden 6 bin yıl kadar önce bile kabul edilmeye başladılar.
Malatya j^akınlarında, Fırat kıyısmdaki Değirmen- Urartular'da mühürler genellikle taştan, azınlıkla
tepe'de ve Arslantepe'de Mezopotamya ve Kuzey tunçtan ve kemikten yapıl^ordu, ender durumlarda
Suriyeli tüccarlar arasında mühür kullanımı з^ау- altın, pişmiş toprak ve fayanstan da yararlanılmıştı.
gınlaşma3^a başlamıştı. Mühürler, içine ticari eşya Steatit, diorit, mermer vb. taşlar ile tunç mühürler
konmuş ve ağızları deri ya da kumaşla örtülmüş özel kazıyıcılar ve matkaplarla oyulabilmekte3di.
testi, çanak çömlek veyahut da iplerle sıkı sıkıya Oyma m ühür yüzeyi negatifti. Pozitif görünüm
bağlanmış depo kapıları üzerine yerleştirilen yaş kil baskıdan sonra ог1аз^а çıkıyordu.
yumakları üzerine vuruluyordu. Böylelikle ticari Urartu mühürleri, baskı ya da damğa, şilindir ve
malın güvenliği sağlanmış oluyordu. Çünkü böyle baskı-silindir olmak üzere üç türlüdür. Baskı-damga
bir kabı ya da odayı açmak için, kurumuş olan üzeri mühürler Anadolu ve Suriye'nin çok eski bir gelene-
mühürlü kil yumağının kırılması gerekiyordu. Bu ğidir. Urartular'ca çok sevilen bu türde mühürlerin
türde kurşun mühürler günümüzde hälä elektrik üzerinde daima küçük bir ip deliği bulunmaktadır.
sayaçlarında kullanılmaktadır. Gövdeleri koni, şilindir ya da çan biçimlidir. Azınlık-
Ticari ve toplumsal sistemler gelişip, bunlara la insan başı, at başı, oturan boğa з^а da yalnızca
koşut olarak gereksinimler fazlalaştıkça mühre boğa başı biçimliler de vardır. Mühür alt 3mzdeki
olan talep de giderek arttı. Büyük krallıkların geniş yuvarlak ve bazen de köşeli alana kazmmıştır.

229
Resmi çömlekçi
alölyelerinde üretilmiş,
parlnk kırmızı cilalı,
yonca ağızlı testiler
ve teslicik (üst).
Urartu kralı II. Rusa'mn
mühür baskısı.
Mühürcleki Urartu çivi
yazılarında: "Bu mühür
Argişti'nin oğlu
Rusa'nındır" yazılıdır.
Yük.; 2.6 cm. (orfa).
Pişmiş topraktan çizme
biçimli bir çitt kap.
Yumuşak deri hissini
uyandıran çizmeler
üzerinde dikiş yerleri
ile bağcıklar kazıma
çizgilerle
gösterilmiştir (alt).

Konular daha çok, yuvarlak baskı alanına uyğun lular'dan gelmiş olan şilindir mühürlerin kullanımı
olarak istiflenmiş, kanatlı at ya da aslan gibi karışık fazla yaygın değildi. Van Müzesi'ndeki, alabastere
yaratıklar ve kanatlı güneş kursları ile Orta Asur oyulmuş ve amulet (muska) olarak kullanılmış
Çağı mühürlerinde çok kullanılmış olan hilal ve bulunan bir örnekte aslan üzerinde ayakta duran
yıldız motiflerinden ibarettir. Bazen yalnızca bir Urartu tanrısı betimlenmiştir. Bu şilindir boydan
hiyeroglif işaretlerine de yer verilmiştir. boya delinmiştir ve boyuna asılmak üzere tunç bir
İkinci gruptaki şilindir mühürler daha çok Mezo- çerçeve içine aimmıştır.
potamya'ya üzgüdür. Ticarete çok erken çağlardan U rartular'ın en sevilen m ühürleri, baskı ve
beri ilgi duyan Mezopotamyalılar sistemin yürütüle- şilindir mühürlerin bir karışımı olan baskı-silindir
bilmesi açısından, üzerinde resim ve yazı için daha türündedir. Merkezi devletin M.Ö. 9. yüzyılın sonla­
geniş alanlar sağlayan silindirik prizmaları mühür rına doğru kuruluşu ile giderek gelişip büyüyen
olarak benimsemişlerdi. Urartu'ya güneyden, Asur- bürokrasi şilindir m ühürlere olan gereksinim i
giderek artırmış görünür. Ancak Urartular doğru­
dan doğruya silindirlerin kullanılması yerine, kendi
damğa mühürleri ile silindirleri birleştirerek yepyeni
bir m ühür yaratma başarısmı göstermişlerdir. Bu
türde silindirik mühürlerin üzerinde boyuna asıl-
mak üzere küçük bir tutamak bulunur. Silindirik
gövde üzerine daha çok dini konulu sahneler
kazılıdır. Alttaki baskı yüzü ise damğa mühürlere
benzemektedir. Urartu kralları ve prensleri daima
bu türde mühürler kullanmışlardır. Bunların üzerine
çivi yazısı ile kralın ya da prensin adları yazılıdır.

Ç a n a k Ç öm lek
Urartular özellikle merkezi bir krallık haline geldik-
ten sonra çanak çömlek yapımında da oldukça usta-
laştılar. Daha önce çeşitli aşiretlerce üretilen çanak
çömlekler yerine artık, kaleler ve kentlerdeki resmi
atölyelerin seri üretimi söz konusuydu. Bu atölyeler
Devlet bürokrasisinin gereksinim duyduğu çanak
çömlekleri üretmekteydi. En sevilen ve hatta resmi
görünümlü çanak çömlekler parlak kırmızı renkli
230
Filciişinden kanatlı ve cilalıydı. Bu tek renkli parlak kaplar daha çok
cin (grifon). Sağ elinde bakir ve tunç gibi madeni kapların taklitleriydi. Çok
bakraç, yukarı kalkık
az sayıda çanak çömlek boj^a ile yapılmış molillerle
sol eliyle de bir
kozalak tutmaktadır.
bezenmişli. Şişkin karınlı küçük testiler, yüksek
Olasılıkla kutsal bir аз^акһ kadehler ve çeşitli türde çanak ve tabaklar
tahtın parçasıdır. çok sık yinelenen kap biçimleri arasındaydı. Çanak
Yük.: 12.4 cm. çömlek biçimlerinde büyük bir tekdüzelik egemen-
Erzincan-Altıntepe. dir. Bu tekdüzelik ijd düzenlenmiş organize bir
endüstrinin sonucudur. Gerçekten de belirli boy ve
biçimde kapların fabrikasyon üretimi gelişkin bir
toplum ve ekonominin varlığına kanıttır. Bunların
yanında boğa başlı tunç kazanların pişmiş topraktan
kopyaları ile çizme ve ayakkabı biçimli kaplar da
3^apılmıştı. Daha çok eski Anadolu gelenekleriyle
ilişkili olmakla birlikte, M.Ö. 1. binyılda tümüyle
Urartu'ya özgü görünen bu kırmızı cilalı çanak
çömlek halk tarafından fazla benimsenmemiş;
krallığın yıkılışından kısa süre sonra da bir dalıa hiç
kullanılmamak üzere unutulmuştu.

Asur: Urartu'nun Büyük Rakibi


Urartu Kralhğı'nın en büyük rakibi, Orta Fırat
yöresini yurt tutmuş olan Asurlular idi. Büjöik Zap
ve Küçük Zap'm Dicle ile birleştiği yerde ortaya
çıkan bu devletin kökeni M.Ö. 2. binyılm başlarına
uzanır. Kendi halinde bir tüccar kenti görünümün-
deki Asur'dan M.Ö. 14.-13. yüzyıllarda yöresel bir
güç, M.Ö. 1000 yıllarından sonra da 400 yıl kadar
yaşayacak bir imparatorluk ortaya çıktı. Geç/Yeni
Asur Dönemi denen ve M.Ö. 10. yüzjolın sonlarından
başlayıp M.Ö. 612'lere dek süren son evrede, Kalhu Bu çatışmalar, M.Ö. 743'de III. Tiglath-pileser'in
(Nimrud), Dur-Şarrukin (Khorsabad) ve Ninive Urartu ordularını Adıyaman'm Gölbaşı ilçesi
(Koyuncuk) gibi başkentler kuruldu. M.Ö. 9.3mz3nlm yakınlarında büjmk bir j^enilgiye uğratması ile son
sonlarından itibaren Anadolu karayollarınm deneti- buldu. Giderek tüm Güneydoğu Anadolu Asur
mi ve Toroslar'daki maden kajmaklarınm kullanımı egemenliği altına girdi. Sonuçta güneybatı uçtaki
yüzünden Urartu ile büyük bir savaşım içine girildi. Mısır fethedildi.

Geç/Yeni Asur Kralları Urartu


II. Adad-Nirari (911-891
II. Tukulti-Ninurta (890-884)
II. Aşşurnasirpal (başkent KaIhu)(883-859)
III. Şalmaneser (858-824)
V Şamşi-Adad (823-811)..............................................................................................-............. İŞPuini
III. Adad-Nirari (810-783)

IV. Şalmaneser III. Aşşur-dan V. Aşşur-Nirari III. Tiglath-Pileser


(782-773) (772-755) (754-745) (744-727)

V. Şalmaneser (M.Ü.726-722)
II. Sargon (M.Ö.721-705) (başkent Dur Şarrukin)..................
Sennaherib (M.Ö.704-681) (başkent Ninive)
Asarhaddon (M.Ö.680-669)..... .......... -..-..-... .....................................................................
Assurbanipal (M.Ü.668-627)............. ....................................................................................... III.Rusa
Assur-etil-ilani (M.Ö.626-624?)
Sin-şumu-lişir
Sin-şar-işkun (M.Ö.622-612)
II. Aşşur-uballit (M.Ö.611-609) (başkent Harran)

231
Mezarlar ve Ölü Gömme Gelenekleri
Urartular'da da öteki dünya inanışı vardı. Ölen kişilerin tümüyle yok olmayıp öbür
dünyada bir şekUde yaşadığına inamlıyordu. Bunun için cesetlerin korunması gereki-
yordu ve kenllerin yakın çevresinde geniş mezarlıklar gelişmişü. Urartu mezarları çok
çeşididir. En yaygın tür oda-mezardır. Yeralündaki kayalara ojnjlan ya da taşlarla
örülen bu türde mezarlara öndeki, kuyu şekilli bir geçitten (dromos) girilebilmekteydi.
Mezar odası dörtgen planlıydı ve bazen duvarlarına nişler açılmışü. Bir odaya çok sayıda
ceset gömülebiliyordu. Erzincan yakınlarındaki Allıntepe Kalesi'nde bu mezar türünün
soylulara ilişkin en güzel örnekleri bulunmuştur. Başkent Tuşpa'da yaşayan halkın
mezarbğı kentin 2 km. kadar kuzejindeki Altmiepe denen düzlükteydi. Kilometrelerce
büyüklükte bir alana yayılmış olan bu mezarlıktaki mezarların bir kısmı yumuşak
kayalara oyulmuş oda-mezan biçiminde, bir kısmı da basit toprak türündeydi. Bu
türde mezarlıklar Ağrı-Patnos'ta ve Bitlis'e bağlı Adilcevaz'da ortaya çıkanlmışür.
Cesetier mezarlara gijdnik ve süslü olarak, bacakları karna çekik ihoker)
durumda yatınlıyordu. Cenaze töreni sırasında bir ölü yemeği yenmesi ve mezara
yiyecek içecekle birlikte armağanlar bırakılması ädettendi. Bu türde mezar ve
ölü gömme biçimi Van bölgesinde M.Ö. 1250 yıllarından beri bilinmektedir.
Urartu soyluları ve halkı arasında bir diğer gömme biçimi cesetlerin
yakılarak gömülmesi (kremasyon) idi. Yakarak gömme ädetinde, cesetier
önce, üzerlerindeki giysiler ve mücevherleriyle birlikte açık alanlarda
yakılıyor, sonra da külleri özel vazolar (urne) içine konarak saklamyordu.
Ağızları kapatılan bu gibi vazolarm üzerine genellikle, cesedin ruhunun girip çıkabilmesi için
birkaç delik açılmıştı.
Tuşpa kayalığmın kuzeydoğu ucundaki bir mezar odası yalnızca yakılarak gömülen kişilere
ayrılmışü. Alçak bir kapı ile 28 m^ genişliğinde bir salona girilmekteydi. Bu salonun üç duvarı
üzerine, içine kül kaplarmın yerleştirileceği üç büyük niş oyulmuştu. Yakılmış kişilere ait kül
kaplan yalnız başına gömüleceği gibi,
normal gömülerle birlikte aynı mezar
odasına da konabilmekteydi. Bu iki
ayrı geleneğin aynı mezarlıkta yan
yana ve hatta aynı oda içinde beraber-
ce bulunmuş olmalarının nedenleri
açık değildir.

Urartu mezarlarının atası clurumunclaki Erken Demir Çağ'ından bir oda-mezarm planı-
Karagündüz (üst). Yakılarak gömülen kişilere ait bir kül kabı (urne) ve kapağı (orta).
Van Kalesi'nden yalnızca yakılarak gömülen kişilere ait kaya mezanmn girişi (sol alt).
Van-Altıntepe'deki halk mezarlarından birinin alçak girişi ve iç görünümü. Tavanı
çökmüştür (sağ alt).

232
Urartu Krallarının Mezar Anıtları:
Dünyanın İlk Mozoleleri
Tuşpa'mn günümüzdeki en etkileyici yönü, her biri kayalığın
güneydeki dik yüzüne açılmış kral mezarlandır. Krallar bu anıtları
daha sağlıklarında yaptırmaya başlıyorlardı. Çünkü muazzam
boyutlarıyla bu türde çok odalı bir anıtın kayaya oyulabilmesi
yıllarca sürm üş olmalıydı. Kayahğa güneyden yaklaşırken
cepheleri ve kapıları onlarca kilometre uzaktan görülebilen bu
yapılar dünyanın ilk mozoleleridir.
Görkemli bir cephe mimarisi sergileyen bu anıt mezarlara, tek
kanatlı yüksek bir kapı ile girilebilmektedir, İçeride geniş ve yüksek
bir tören salonu ve bunu çevreleyen odalar vardır. Cenaze töreni
sırasında salonda ahşap masallar üzerinde zengin bir ziyafet sofrası
kuruluyordu. Bu tören salonunun gerisindeki odalardan biri kral­
lar için ayrılmıştır. Burada cesetler ya yüksek sekiler ya da kayaya
oyulmuş sandukalar içine bırakılmıştır. Daha sonra kralın eşleri,
çocukları ve yakmları da aynı yere hirer hirer gömülebilmekte,
böylelikle bir aile mezarı ortaya çıkmaktaydı. Bunlardan yalnızca batı uçtaki, Horhor Mağarası denen birinin cephesinde kral
1. Argişti'nin siyasi ve askeri başarılarını anlatan yazıtlar bulunmaktadır. Diğerleri yazıtsızdır. İç Kale'nin hemen altındaki kayahğa
ojoılmuş anıtlar Neft Kuyu ve İç Kale odaları olarak bilinir. Büyük bir tören avlusu ve görkemli bir cepheye sahip olan Neft Kuyu Mezarı
öndeki beşik kemerli büyük bir salon ile bunu kuşatan 3 odadan oluşur. Burası başkentin kurucusu 1. Sarduri'nin mezarı olabihr. İç
Kale'nin biraz daha doğuşunda diğer bir mezar anıtı anıtsal merdivenli cephesiyle dikkat çekicidir. Bu türde anıt mezarlann daha
küçük kopyaları eyaletlerdeki kalelerin eteklerindeki kayalıklara oyulmuştur. Urartu prens ve S03duları için yapılmış olan bu anıt
m ezarlardan en etkileyicileri, Elazığ'da Palu ve Mazgirt ile _
Erzurum'da Umudumtepe'dir.

Erken Urartu kralları devletlerinin sonsuza dek ayakta kalacağına


inamyorlardı. Bu inanışın bir sonucu olarak görkemli cephe mimarisine
sahip mezar anıtlarına gömülmek istemişlerdi. Van Kalesi'nin doğu
kesimindeki mezara, kayalara oyulmuş anıtsal bir merdivenle iniliyordu.
___________________________________ Önde geniş bir
açık avlu vardı
{üst). İç kaledeki
sarayın hemen
altına oyulmuş
en eski mezar
anıtı 25 m.
yüksekliğinde
etkileyici bir
cepheye sahip.
Kemerli kapınm
üzerindeki küçük
'■ > V * - ' %' • pencere bu anıta
özgü (orta).
Kral I. Argişti'nin
mezarı kalenin
batı ucunda.
Plan olarak
ötekileri andırırsa
da duvarlardaki
çok sayıda niş
yeni bir anlayışın
sonucu (sağ alt).
PHRYGLER

Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra Demir Balkan Göçmenlerinin


Çağı'nda Anadolu'da belirmeye başlaj^an yeni
siyasal tabloda Phrygier ön sıralan alırlar. Onlar bu
Troia'daki İzleri
bölgeye Balkanlar'dan gelmiş göçmenlerdir. Anado- Güneydoğu Avrupa'dan Anadolu'ya doğru yapılan
lu'ya binlerce yıldır çeşitli yönlerden yapılmış Thrak göçlerinin tarihini aydmlatıcı nitelikte kimi
göçlerden en etkileyici ve en uzun süreli olanı kanıtlar Troia kazıları ve yeni arkeolojik yüzey
M.Ö. 1200 yıllarma doğru başlamış ve dalğalar araştırm alarm dan gelmektedir. 1932-1938 yılları
halinde 400 yıl kadar devam etmiş görünen Balkan- arasında Amerikalı arkeolog Cari W. Blegen'in
Thrak göçleridir. Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışmı kazıları Troia Höyüğü'ndeki Vllbl tabakasm da
izleyen yıllarda yoğunlaşan bu göçler sonucunda belirlenen kentin bir j^angmla yıkıma uğratıldığmı
Anadolu pek çok yeni etnik gruba ev sahipliği ortaya koymuştur. Bu kentte ilk kez olarak, elde
yapmaya başladı ve giderek kalabalıklaşan bir biçimlendirilmiş, koyu yüzlü kaba bir çanak çömlek
nüfusa sahip oldu. türü kullanım alanı bulmuştur. Bu türde kapların
Çeşitli Thrak boylarına bağlı bu göçmenlerden Güneydoğu Avrupah bir karakteri olduğu ileri
Mysler, BithjmIer ve Phrygier ötekilere kıyasla daha sürülmüştür. Troia Vllbl yerleşmesini izleyen daha
etkindir. Bu etkinlik Kuzeybatı Anadolu'daki üç eski üstteki VIIb2 tabakasmda yine kaba görünümlü,
bölgenin (Mysia, Bithynia, Phrygia) onların adını düzensiz biçimlere sahip, el yapımı, iikel çanak
taşımasından kolayca anlaşılabilmektedir. Bunların çömlek kullanımı sürmektedir; ancak bu kez kaplar
yanında Bebrykler, Mygdonlar, Dolionlar, Berekynt- boynuza benzer çıkıntılar, baskı ya da kazınarak
ler, Thynler, M ariandynler, Edonlar, Dryopeler, yapılmış spiral ve halka motilleriyle ve ip baskıla-
Maionlar vb. başka küçük boylar da vardır. Büyük rıyla bezenmiştir. "Buckelkeramik" ya da "Knobbed
bir bölümü Marmara Denizi civarına yerleşmiş olan ware" (yumrucuklu çanak çömlek) olarak tanımla-
bu gruplardan en ünlüsü ise Phrygier'dir. nan bu türde kap kacaklar Phryg göçünün arkeolo­
Phryg göçü hakkında en eski bilgiyi M.Ö. 5. jik kanıtı olarak kabul edilirler. Troia'da daha önce
yüzyılda yaşamış Halikarnassoslu tarihçi Herodotos hiç kullanılmayan boynuzcuklar ve genellikle baskı
verir. Buna göre Makedonialılar'm komşuları olan spirallerle süslü çanak çömleklerin benzerlerine
Phrygier Anadolu'ya Makedonia ve Trakya'dan Son Tunç Çağı Macaristan'ında, özellikle Lausitz
gelmiştir. Batı Makedonia'da yaşayan bu halk kültüründe rastlanır. Son zamanlarda Bulgaristan, Demir Çağrmn
önceleri Bryg adını taşıyordu; Asia'ya yani Anado­ Romanya ve Türkiye Trakya'smda yapılan arkeolo­ başlarında Anadolu
lu'ya geçtikten sonra ise yurtlarıyla birlikte adları jik çalışmalar M.Ö. 1200-700 yılları arasında çanak yarımadasına doğru
da değişerek Phryg biçimine kavuşmuştur. çömlekçilikte geniş alana yayılmış kültürel bir yapılan çeşitli göçleri
gösterir harita.
çanak çömleklerin Troia Vila kentinin sona erişini
izle}^erek Ьигаз^а barışçı зюПагЬап yerleşen Balkan
kökenli bir lıalk tarafından üretilmiş olabileceğini
gösterir. Bu gelişmelerin M.Ö. 1190-1100 yılları
arasında olduğu sanılır. Böylelikle arkeolojik
çalışmalar M.Ö. 2. Ь1пзч1ш son 3mzyılları içinde
Balkanlar'dan Kuzeybatı AnadoIu'3^a doğru arka
arkaya gelen göç dalğalarının varlığı konusunda
kimi kanıtlar sağlamış görünür. Ancak bu veriler-
den hareketle Anadolu'da Phryg Devleti'nin оПаз^а
çıkışıyla noktalanacak gelişmelere 3^alnızca çanak
çömleklerini boynuzcuklar ve baskılarla süsle3^en
homojenitenin varlığını ortaya koymuştur. Türki halkların kütlesel göçünün neden olduğu sÖ3dene-
Trakj^a'sında bu türde çanak çömleklere en yoğun mez. Matta, koyu yüzlü el yapımı çanak çömleğin
olarak Istrancalar'ın güney eteklerinden, Edirne, M.Ö. 2. binyılın sonlarında 3^a3^gın bir biçimde оПаз^а
Havsa, Kırklareli ve Vize'ye değin 5җ п1ап alanda çıkışımn etnik bir göçten çok sos3^o-ekonomik
rastlanır. Anlaşılmaktadır ki, Troia VIIb2 katında değişikliklerden kaynaklandığı; bu kaba kap
karşılaşılan türde çanak çömlekler batıda Orta kacağın Kuzeybatı Anadolu'da M.Ö. 3. bin3^ılın erken
Avrupa'dan doğuda Ergene irmağı havzasına değin aşamalarından beri var olan gri seramik geleneğİ3de
geniş bir alana yayılmıştın Buna karşılık ne İstanbulilişkili olabileceği 3^ 1unda kimi görüşler bulunmak-
Boğazı ve ne de Marmara Denizi'nin güney ki3ula- tadır.
rında yoğun bir kullanım alanı bulmuş değillerdir. Yukarıda da değinildiği üzere Balkan kökenli
Aynı şekilde Gelibolu Yarımadası ve M armara halkların bu yer değiştirme hareketi öyle etkili
Denizi'nin güney kıyılarında hiçbir merkezden olmuştur ki, M.Ö. 2. binyılın sonları ve 1. binyılın
tanınmazlar. Troia VIIb2 dışında varlığı 3'alnızca başlarında Orta ve Batı Anadolu'daki pek çok
Avşa Adası M anastır Mevkii ve Thasos (Tbşoz) yerleşme yeri terk edilerek uzun süre kullanılmaz
Adası'nda bilinen bu türde çanak çömlekler Balkan duruma girmiş, 3^azılı belgeler susmuş ve kurulu
kökenli halkların Anadolu'ya doğru başlattığı düzen tümüyle alt üst olmuştu. Her türlü kültürel
büyük göçleri sırasında Marmara Denizi çevresinin etkinliğin de kesintİ3^e uğradığı bu kaos dönemine
hemen hemen tümüyle boşaldığma işaret etmektedir. genellikle "Karanlık Çağ" adı verilmiş ve M.Ö. 1200/
Troia kazıları ve yeni çalışmaların sağladığı veri- 1180 ile 750 yılları arasında, yaklaşık 400 yıl
ler, ilk kez Troia VIIbTde ortaya çıkan kaba el yapımı süreli olduğu önerilmiştir. Gerçekten de Hitit

Thrak göçlerinin izleri


arasında sayılan,
üzeri boynuza benzer
çıkıntılarla süslü kaplar,
Troia Vllb2 tabakasında
(M.Ö. 1190-1100)
beliren yenilikler
arasındadır (üst).
Kırklareli civarında
Taşlıcabayır'dan 2 m.
kadar yükseklikteki bir
tümülüste Troia Vllb2
tabakasındakileri
andıran 52 adet kaba el
yafDimı çanak çömlek
ele geçirildi. Ancak
bunlarda boynuza
benzer çıkınlılar
yoktur. M.Ö. 2. binyılın
sonları (a/O.
Лпкага-Polatlı
yakmlarmciaki
Yassihöyük Hitit
İmparatorluğu'nun
yıkılışmclan sonra bir
yüzyıl ya da bi raz daha
uzun süre ıssızlaşmış
höyükler arasındadır
(üst).
Antalya-Elmalı
yakınlarmdaki Baymdır
tümülüslerinde
(Tümüliis C) bulunmuş
aslan biçimli elektron
iğne başı Pbryg
etkilerinin ne denli
güneye yayıldığının
göslergelerinden biri
(a/f).

İm paratorluğu'na son veren olaylarla birlikle Kyzikos (Belkıs) kentinin kurucusu, Dolionlar'm ilk
Anadolu'nun özellikle orta ve batı kesimlerinde kralı Eusoros idi. Bir diğer Phryg aşireti olan
karanlık olarak nitelenebilecek bir döneme girildiği Berekyntler biraz daha güneye doğru, Adrasteia
kabul edilse bile, bu dönemin 400 yıl kadar uzun (Biga Ovası) ve İda (Kaz) Dağı yöresinde yaşıyorlardı.
sürmediği anlaşılmaktadır. Ana Phryg kütleleri ise daha erken bir tarihte Mysialı
Son yıllarda Polatlı yakınlarmdaki Yassıhöyük'te göçmenlerce yurt tutulmuş bulunan Oiympos Dağı
(Gordion) yapılan yeni Amerikan kazıları ilk
Balkanlı/Phryg göçmenlerinin Sakarya irm ağı
boylarına M.Ö. 1000, hatta 1100 yıllarma doğru ulaş-
tıklarmı ortaya koymuştur. Aynı şekilde, eski Hitit
başkenti Boğazköy'ün Büyükkaya kesiminde yapı­
lan yeni Alman kazılarmda da "Karanlık Çağ"m
sanılandan daha kısa sürdüğüne tanıklık edecek
buluntulara rastlanmıştır.

Anadolu'da İlk Тһгак B oylan


Anadolu'ya Çanakkale Boğazı yoluyla göçen Thrak-
lar irili ufaklı aşiretler halinde hareket ediyorlardı.
Her aşiret bir beyin yönetimi altmdaydı. Ürneğin
Bebrykler, Mygdonlar, Dolionlar ve Berekyntler
Phryg kökenli aşiretlerdendi. Dalğalar halinde gelen
bu gruplar önceleri Hellespontos (Çanakkale Boğazı)
ve Propontis (Marmara Denizi) kıyıları ile İda (Kaz)
Dağı dolaylarmda, birbirine yakm fakat ayrı ayrı
bölgelerde yerleştiler.
Her biri birer Phryg boyu olarak nitelenen
aşiretlerden Mygdonlar ve Dolionlar'm, Mygdonia
ve Dolionis denen üikeleri M armara Denizi'nin
güney ve güneybatısmda, İznik Gölü çevresi ve
Kapıdağ Yarımadası dolaylarmdaydı. Efsanelere
göre Kapıdağ Yarımadası'nm boyun kısmı üz-erindeki

236
Sonraları Phryg
Devleli'nin başkentliğini
yapacak Corciion
(Yassıhöyük)'un
sitadelinden bir
görünüm.

(Uludağ) çevresine gelip yerleşmişler ve Mysler'i de Anadolu'ya yayılmaya başladılar. Önceleri


buradan sürerek güneye, Kaikos (Bakırçajr) yöresine Mysler'i Bakırçay havzasına sürüp Uludağ зюге-
inme3^e zorlamışlardı. En eski batılı kaynak olan sine yerleşen bu halk daha sonra Güneydoğu
Homeros'un destanlannda Phrygier, Sangarios Avrupa'dan yeni gelen Thrak kabilelerinin baskısıyla
(Sakarya) ki3alannda 3^aşayan ve Akhalar'a karşı Sakarya irmağı dolaylarma, buradan da daha
Troia kralı Priamos'un yanında savaşa katılan doğuya ve güne3^e doğru yayıldılar.
çeşidi önderlerin komutasındaki bir halk olarak
anılırlar. Askania (İznik Gölü) yöresinden gelenlere
Phorkys ve Askanios komuta etmektedir. Öteki Phryg Devleti'ne Doğru İlk
önderler arasında da Otreus, Mygdon, Askanios ve Adımlar
Eusoros'un adları geçer. Anlaşılacağı üzere, M.Ö. I. Marmara Denizi'nin güney kıyılarmdan giderek
binyılın başlarında Phr3^gler önce Marmara Denizi'- tüm batı, orta ve güneybatı Anadolu'3^a зҗп1ап
nin güney ve güneydoğusundaki, sonraları Helles- Phrygier'in erken tarihi iyi bir biçimde bilinmez.
pontos Phrygiası denecek olan bölgeye yerleşmişlerdi. Göçebe boylardan giderek nasıl güçlü bir siyasal
Göçler 0 denli etkili olmuştu ki, sonuçta güney örgüt ve etkili bir devlet kurabildikleri konusunda
Marmara yöresindeki pek çok з^ег Thrakia kökenli açıklama gerektiren pek çok şorunla karşılaşılır.
bir isme kavuşmuşlu. Ancak yeni arkeolojik kazılar, Thrak kökenli göç-
İikel bir aşiret düzenine sahip olduğu anlaşılan bu menlerin Sakarya kıyılarmdaki Gordion yöresine
ilk göçmenler konusunda fazla bir şey bilinmez. M.Ö. 11. yüzyıl ya da 10. yüz3nl içlerinde ulaşmış
Çünkü göçebe veya yarı göçebe bir yaşam biçimine olduklarım ortaya koymuştur.
sahip olmaları ve mimaride kullandıkları dayanık- Bugün Yassıhöyük adını taşıyan eski Gordion,
sız malzeme yüzünden hiçbir yerde dikkat çekici geçmişi en azından M.Ö. 3. binyıla değin uzanan,
bir kalıntı bırakmamışlardır. Bununla birlikte, eski ve köklü bir yerleşme yeriydi. Sakarya ile
Trakya ve Gordion'da yapılan kazılar toprağa kazıl- önemli kolu Porsuk'un birleştiği noktanın yakmında
mış çukurların üzerine ağaç direkler ve saz-kamışla ve Polatlı yöresindeki bu kent doğu-batı doğrultu-
oluşturulmuş oldukça basit kulübelerde yaşadıkları sunda uzanan karayolu sistemlerinin üzerinde
ve soylu yönedci için yığma toprak mezar tepeleri kuruluydu. Marmara ve Ege Denizi kıyılarmdan
(tümülüs) inşa ettiklerini ortaya koymuşlur. Ankara'ya doğru uzanan yollar üzerindeki bu
G üney M a rm a ra y ö resin e y e rle şen ilk T h ra k uyğun konumu yüzünden de uzun zaman önemini
aşiretleri zam an zam an birbirlerİ 3de savaştılar ve koruyabilmişti. M.Ö. 19.-16. yüzyıllar arasında Hititli
yenik çık an lan topraklarından sürdüler. Böylelikle bir nüfusa sahipti.

237
P h rygia
Anadolu'da Phrj^g kökenli ve Phrj^gce konuşan
yoğun nüfusun yaşadığı bölgeye Phrygia
denilmekteydi. Bu ad coğrafi bir deyim olarak en
azından M.Ö. 6. yüzyıldan Bizans Dönemi'nin
sonuna dek kullanılmıştır. Burası eski Anado-
lu'nun en geniş bölgelerinden biridir ve genel
olarak İç Anadolu'nun batı keşimi ile İç Batı
A nadolu'yu kapsar. Bölge Büyük Phrygia
(Phrygia Maior) ve Küçük Phrygia (Phrygia
Minor) ya da Phrygia Epiktetos olmak üzere iki
ana bölüme ayriliyordu. Bunlardan ilki Orta
Anadolu platosunun önemli bir kesimini kapsı-
yordu. Bu geniş birim doğuda Halys (Kızılırmak)
ve Tatta'ya (Tuz Gölü), batıda Denizli-Pamukkale
yöresine, güneybatı uçta da bugünkü Elmalı
Ovası'na değin uzanmaktaydı. En ünlü kentleri,
içinde kral Midas'ın da yaşadığı Gordion (Polatlı-
Yassıhöyük), güçlü bir soylular sınıfina ev
sahipliği yapan Ankyra (Ankara), Ana Tanrıça
Kybele kültünün en büyük tapınım merkezi olan
Pessinous (Sivrihisar-Ballihisar) ve güneybatıda, sonraları Apameia adını alacak olan Kelainai (Dinar) idi. Bölgenin kuzeybatıdaki
Küçük Phrygia (Phrygia Minor) ya da Phrygia Epiktetos denen daha küçük kesimi, günümüzde büyük çapta İç Batı Anadolu ile Yukarı
Sakarya bölümlerini kapsıyordu. Phryg ulusunun kutsal saydığı bu yörede, eski adı bilinmeyen Yazılikaya-Midas Şehri, Dorylaion
(Eskişehir-Şarhöyük), Midaeion (Karahöyük), Kotlaeion (Kütahya), Nakoleia (Seyitgazi), Kadoi (Gediz) ve Aizanoi (Çavdarhisar) gibi
kentler bulunmaktaydı. Phrygia'nın kuzeydoğudaki, içinde Ankara, Gordion ve Pessinous'un da bulunduğu önemli bir bölümü M.Ö. 3.
yüzyılın ortalarında Kuzey Avrupa'dan gelen savaşçı Galatlar tarafindan ele geçirildi ve Galatia adıyla anılmaya başladı. Balkan kökenli
Phrygierin küçük bir kısmı da M arm ara Denizi'nin güneyinde yaşıyorlardı.
Bu yöreye Hellespontos Phrygiası denilmekteydi.
Bölge önemli karayolu sistemlerinin üzerinde bir geçit konumuna sahipti.
Anadolu'yu doğu-batı doğrultusnda geçen ama yollar ile Boğazlar üzerinden
gelip, güneydoğu yönünde Kilikia ve Suriye bölgelerine doğru uzanan ulaşım
sistemleri hep bu bölgeden geçmek zorundaydı. Ünlü Pers Kral Yolu da büjdik
çapta Phrygia içinden geçiyordu. Bu karayolu sistemleri bölgedeki kentlerin
gelişmesine olumlu katkılarda bulundu.

Batı Phrygia
kentlerinden
Hierapolis
(Pamukkale)
tiyatrosu (sol alt).
Bir Batı Phrygia
kenti olan
Laodikeia
(Goncalı)'nın
direkli
caddesinden
görünüm (üst).
238
Gordion 7a evresine farklı bir mimari teknik, yön ve planlama anlayışı
ait saz-kamış, ağaç
Gordion'da Balkan Göçmenleri
Gordion'a ilk gelen Balkan göçmenleri, Son Tunç kullanılmıştır. Dörtgen planlı ve kısmen toprağa
ve dallarla yapılmış
ev (sol).
kazılmış olan yapmın duvarları, tabana 20-30 cm.'de
Çağı yani Hitit İmparatorluk dönemi yerleşme
Gordion 7b evresine bir çakılmış ahşap dikmelerin arasının daha ince
3^erinin (8. yapı katı) üzerine bir yenisini kurdular
ait Demir Çağı'mn dal ve kamışla örülmesiyle ve sonra da içten ve
(7В). Mimari açıdan eskisine kıyasla son derece iikel
ilk evlerinden biri. dıştan çamur sıvanmasıyla oluşturulmuştur. Adeta
Yarı yarıya toprağa
olan bu yapı katı konutları yarı yarıya toprağa
bir sepet örgüsünü andıran duvarlarıyla bu türde
kazılmış bir çukura kazılmış çukurlar içine, dörtgen planlı olarak
mimari Trakya'da binlerce yıldır çok j^aygın bir
inşa edilmiştir [sağ). yapılmıştı; tek ya da çok odalı olan bu evler birbi-
Her ikisi de gelen
kullanım alanı bulmuştur. Hatta günümüzde bile
rine yapışıktı. İçlerinde ocaklar, fırınlar ve tahıl
göçmenlerin iikel varlığını sürdürebildiği j^erler vardır. İçinde fırın ve
depolama çukurları bulunmaktaydı. Önlerinde açık
yaşam koşullarma platform bulunan konutlar eskinin aksine birbirine
avlulara yer verilmişti.
sahip olduğuna yapıştırılmamıştır. Bu yapı katı bir yanğınla son
işaret ed iyor. Söz konusu konutların içinde ve çevresinde el bulmuştur.
yapımı, koyu renkli çanak çömlekler ele geçirilmiş-
7A yapı katı dal örgü evinde bulunan çanak
tir. Bir seri üretimden çok, evlerde biçimlendirildiği
çömlekler öncekine göre oldukça gelişkindir. Kısmen
anlaşılan bu kaplar Trakya ve Troia VIIbl-2 tabaka-
el, kısmen de çarkta yapılmış kaplar arasında
larından tanınan, el yapımı kaba çanak çömlekleri
devetüyü renkli olanlar ilk kez ortaya çıkar. Bunlar
andıran özelliklere sahiptir. Ancak Troia'dakilerden
önceki 7В yapı katından tanınan koyu renkli kaba
biçim ve bezemede önemli farklılıklar da vardır.
mallara benzemezler ve onlarla hiçbir ilişkileri
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, Yassıhöyük/
yoktur. Buna karşılık gerek renk ve gerekse biçim-
Gordion'a M.Ö. 2. binyılm sonları ya da 1. binyılın
leriyle sonradan orta}^a çıkacak ve daima gelişkin
başlarında yerleşmeye başlayan ilk Balkan göçmen­
bir tornada biçimlendirilmiş klasik Phrj^g çanak
leri çok basit bir köy yaşamı sürdürmektej^di. Henüz
çömleklerinin ataları olarak nitelendirilebilirler.
bir krallığın ya da herhangi hiyerarşik bir düzenin
Öyle anlaşılıyor ki, mimaride ne denli iikel görünse
varlığı konusunda hiçbir iz yoktur.
de 7A yapı katı çanak çömlek teknolojisinde önemli
Bir süre sonra Yassıhöyük'te yeni bir yerleşme bir gelişmenin ortaj^a çıkmakta olduğunun ilk
kuruldu. 7B'nin hemen üzerinde, bir kesinti olmak- müjdecisidir. El yapımı ve devetüjm renkli kap
sızın yükselen bu yapı katı "7A" olarak adlandırıl- kacağm beraberce bulunuşu erken dönemlerden
mıştır. Şimdilik yalnızca tek bir mekänı kazılmış gelen kimi kültürel devamlılıkların olduğuna işaret-
olan bu yapı katı yine basit bir köy yerleşmesi tir. Hatta, Gordion'daki Z Tümülüsü ahşapları
görünümündedir. Ancak burada, eskisinden çok üzerinde yapılan dendrokronoloji çalışm alarıla

■ '" 'X r ...... V '

OP 14
/ /
/

3 M

239
saptanan M.Ö. 930 yılları tarihine dayanarak, ölüle- Anlalya-Elmalı
yakınında Bayındır'daki
ri yapay toprak tepeler altındaki ahşap mezar Phryg mezar anıllarında
odalarına gömme şeklindeki klasik Phryg ädetinin (Tümülüs D) bulunmuş
de bu dönemde başlamış olabileceği söylenebilir. tunç kepçe. M.Ö.
Gordion'daki 7A yapı katının kuruluş tarihi, 7B'de 8. yüzyılın sonları
olduğu gibi, tam olarak açık değildir. Ancak M.Ö. 10. 7. yüzyılın başları (üst).
Antalya-Elmalı
jdizyılm başları ile 9. yüzyılın ortalarında bir yerde
yakınında Bayındır'daki
olması güçlü bir olasılıktır. Phryg mezar anıllarında
Aralarında hiçbir boşluk olmaksızm kurulmuş (Tümülüs C) bulunmuş
olan 7В ve 7A yapı katı yerleşmeleri, M.Ö. II. binyılın kaz biçimli elektron
sonları ile IX. yüzyıl arasında Sakarya boylarına iğne başı. M.Ö.
8. yüzyılın sonları
Trakya'dan iki ayrı göç dalğasının gelmiş olabilece- 7. yüzyılın başları (a/().
ğine işaret eder. Basit birer köy görünümündeki bu
yerleşmelerde henüz güçlü Phryg Krallığı'nm
varlığına ilişkin fazla bir iz yoktur. Bununla birlikte,
geç yapı katının (7A) çark yapımı, devetüyü renkli
kap kacağı Phryg Krallığı'nı kuran etnik grubun
yöreye bu ikinci göç sırasında varmış olabileceğini
düşündürür.

Phryg Devleti'nin kuruluşu


M.S. 2. yüzyılda yaşamış Nikomedialı (İzmit) tarihçi
Arrianos Phryg Krallığı'nm Gordion başkent olmak
üzere kuruluşunu bir öyküyle anlatır. Buna göre
Midas yoksul bir çiftçi olan Gordios ile Tblmissoslu
bir kadmm çocuğudur. Birgün babası ve annesini
bir kağnıya bindirerek karışıklıklar içinde çalkala-
nan Phryg ulusunun toplantısına gider. Phrygier
kendilerine önceden bildirilmiş bir kehanete uyarak,
toplantıya arabayla gelecek ilk kişiyi kral seçmeye
karar verirler. Böylece toplantıya arabayla ilk
katılan Midas kral seçilir. Midas kral seçildikten
sonra üikedeki anarşi ortamma son verir ve bir şük­ bir yazılı beige yoktur. Bununla birlikte bu eşitlik
ran borcu olarak arabasını Gordion kenti akropo- konusunda genel bir görüş birliği bulunmaktadır.
lündeki Zeus Basileios Thpmağı'na adar. Arabanın Çünkü, konumu, boyutları, görkemli yapılan ve
boyunduruğunda kızılcık ağacının iç kabuğundan çevresindeki çok sayıda tümülüs türü anıt-mezar
yapılmış, başı sonu görünmeyen bir kördüğüm buranın Phryg kral sülalesi için önemli bir merkez
vardır. Bu düğümü çözen kimse Asya'nm egemeni olduğuna tamklık etmektedir.
olacaktır. Y üzyıllarca sonra Büyük İskender
M.Ö. 334-33 yılmdaki Asya seferi sırasında Gordion'a
geldiğinde bu düğümü çözmeye çalışmış, başara-
maymca da bir kılıç darbesiyle kesmişti. Romalı
tarihçi Justinus da Phryg Krallığı'nm Gordion
başkent olarak kurulduğunu bildirmekle birlikte,
ilk hükümdar olarak Midas değil Gordios'un adını
verir. Kral adları farklı olsa da, Phryg Devleti'nin
başkenti olarak her iki kaynakta da Gordion'un
adma rastlanır.
Phryg Krallığı'nm kuruluşu yalnızca geç tarihli
ve efsane kokan bu iki kaynaktan yola çıkılarak
anlaşılamaz. Eski tarihin her karanlık noktasında
olduğu gibi, burada da imdada arkeoloji yetişir.
Yassıhöyük/Gordion'da yapılan kazılar daha güve-
nilir kimi bilgiler edinilmesini olanaklı kılmıştır.
Aslında Ankara'nm Polatlı ilçesi yakmlarmdaki
Yassıhöyük'ün Gordion ile eşitliğini gösteren herhangi

240
■E^^asUikj

Cordion'da Büyük yüz tutan biçimlerle de doğrulanır. Ayrıntıları bilin-


İskender sonrasina ait
Cordion'da Soylu Bir Yaşam
memekle birlikte bu gelişmeler Phrj^g Devleti'nin
tabakada bulunan eşek Gordion'daki 7A yerleşmesinin üzerinde bir yenisi
kulakli, tombul bir
kuruluşuna ilişkin ilk arkeolojik belirtiler olarak
yer alır. "6В yapı katı" olarak adlandırılan ve kazıja
erkegin topraktan küçük kabul edilmelidir. Olasılıkla inşasına ilk Phryg
j^apan bilim adamlarınca "Erken Phryg" olarak
büstü belki de Midas'a kralının giriştiği ve uzun süre kullanılmış görünen
ait. Güçlü kralın biraz
nitelenen bu yerleşmede kentin etrafı şurlarla
Gordion 6В sitadelinin kuruluşu için önerilebilecek
gülünç görünümlü bu güvence altına aimmıştı. Kuzeyinde bir kapı binası en uyğun tarih M.Ö. 10. jdizjalm ortalan üe 9. jdizjalm
büstü, ona ilişkin bulunmaktaydı. Önceleri kuzeyden ve güneyden küt başlarıdır.
efsanelerin Cordion'da kulelerle korunan, karemsi küçük bir avlu görünü-
ölümünden yüzlerce yıl
mündeki bu giriş, sonraları daraltılarak 3,5 m.
sonra hälä yaşadığının
bir belirtisi olabilir. genişliğinde ve 22 m. kadar uzunluğunda, üzeri Kral Midas ve Phryg Devleti'nin
Ancak bunun Midas örtülü bir rampaya dönüştürüldü. Daha sonra Yükselişi
efsanelerinde adı anılan güneye ikinci bir geçit eklendi. Duvarlarında açık M.Ö. 8. yüzyılm son çeyreği içinde, Asur kralı II.
kir yaratığı Silenos'u kahve, gri ve kırmızı gibi farklı renklerde taşlar Sargon (M.Ö. 721-705) zamanında Phrygier yazılı
yansıtmakta olduğu da
kullanılması yüzünden "Polikrom Ev" denen bu belgelerde Muşki adıyla Mita'nın (Midas) зюпейгш
düşünülmektedir.
M.Ö. 4. yüzyıl. geçit mekänı Geç Hitit kentlerindeki gibi taştan alünda ortaya çıkarlar. Asur kayutlarında bu kral
kabartmalarla süslüydü. İçi iki sıra alışap direkle, hakkında fazla bilgi y^ktur. Ancak M.Ö. 709 yalına
yanlarda dar, ortada geniş üç bölüme ayrılmış olan ait bir yazıtta geçen "benden önceki krallara boyun
bu giriş mekänı genel görünümüyle Kuzey Suriye eğmeyen Mita" biçimindeki anlatımdan onun
kapılarını andırır. İçte önemli yapılar yükseliyordu. Gordion tahtına M.Ö. Vni. ymzyalın ortalarma doğru
Çatıları semerdam tarzında örtülü olan bu yapılar çıkmış olabileceği anlaşılır. Bu olaydan sonra
üzerinde kireçtaşından büyük akroterler bulun- Phrygier Anadolu'da etkili bir güç haline geldiler ve
maktaydı. Böylelikle Gordion'un önem kazanmaya etkinlik alanlarını hızla geliştirdiler. Mita Asur'a
başladığı ve giderek, içinde elit, yönetici sinifin karşı bağımsızlık savaşımı veren Ikballı beylerle
yaşadığı bir sitadele dönüştüğü anlaşılmaktadır. Bu ilişki kurarak Anadolu üzerindeki Asur egemenliği-
gelişim çömlekçilikte ortaya çıkan seri üretim ne karşı gelmeye başladı. Aynı yıllarda Kargamış
eğilimi ve bunun bir sonucu olarak kalıplaşmaya kralı Pisiri ile bir antlaşma yapti. Böylelikle Asur
İmparatorluğu için yaşamsal önem taşıy^an Suriye'ye
doğru el atmay^a başlamıştı. Sonuçta Phryg Devle­
ti'nin etki alanı giderek Orta Anadolu'nun büymk bir
bölümüne ve hatta zaman zaman Tbroslar'ın güne-
yine yayılmış, Phrygier bu bölgede uluslararası
ilişkiler kurabilen etkin bir güç haline gelmişti. Doğu
sınırları Kızılırmak'ı aşmış görünen bu devletin
Kızılırmak yayı içinde yaşayan Muşkiler'i ve doğu-
sundaki güçlü bir Thbal beyliği olan Tukhana'yı da
egemenliği altına aldığı düşünülebilir.
Phryg Devleti'nin bu genişleme isteklerine Asur'un
tepkisi gecikmedi. Bu tarihlerde II. Sargon'un
(M.Ö. 721-705) yönetimi altındaki Asur İmparator­
luğu en parlak günlerini yaşamakta ve Mita'nın
giderek artan etkinliğinden de iyiden iyiye rahatsız
olmaktaydı. Midas bu sırada birdenbire eski
düşmanca davranışlarını bırakarak Asur'a karşı
dostluk girişimlerinde bulunmaya başladı. Bunun
nedeni Kirim bölgesinden gelip Kalkaslar üzerinden
Anadolu'ya girmiş bulunan Kimmerler'in yarattığı
tehditti. M.Ö. 8. yüzyılm sonlarına doğru Doğu
Anadolu'ya girmiş olan Kimmerler yarattıkları
karışıklıklar ve sıkıntılar nedeniyde Urartu kralı
I. Rusa'nm (M.Ö. 730-714) intiharına neden olmuş­
lardı. Daha sonra bu göçebeler Orta Anadolu'ya
doğru yayılmaya ve etkilerini Phryg egemenlik
sahası üzerinde hissettirmeye başladılar.
II. Sargon ile yapılan dostluk antlaşmasından
sonra Asur kayıtlarında bir daha Muşkiler ve
Mita'nın adı geçmez. Buna karşılık eski Yunan

241
Tanrı Apollon ile Pan
arasındaki ezgi
yarışmasında kararmı
bildiren genç Midas.
Taş kabartma.

kaynakları ondan Phrygiab Midas olarak söz ederler. kral Midas birgün Tmolos (Bozdağ) dağının yamaç-
Buna göre Phrygia hüküm darı Midas üzerinde larında dolaşırken tanrı Apollon ile Pan'm bir ezgi
oturup adalet dağıttığı, görülmeye değer güzellikteki yarışmasına tutuştuklarına ve yargıç olarak da dağ
tahtını Yunanistan'daki Delphoi Apollon Тһрша- tanrısı Tmolos'u seçtiklerine tanık olur. Olympus
ğı'na arm ağan olarak yollamıştır. Asur ya da tanrısı Zeus oğlu Apollon lir, çobanların tanrısı, keçi
giderek yaklaşan Kimmer saldırılarına bir çözüm ayaklı Pan da boğumlu kamıştan kaval çalmaktadır.
arayışı içinde oluşu onu böyle bir ilişkiye doğru Yarışma sonucunda yargıç Tmolos ödülü Apollon'a
itmiş olmalıdır. Bu tarihlerde Batı Anadolu kıyılarm- verir. Midas ise hiç gereği yokken kavalı daha çok
da yaşayan Yunanlılar ve komşu Lydia Krallığı ile beğendiğini söyler. Bunun üzerine kızan Apollon
de dostluk ilişkileri içindeydi. Aiolis'teki Kyme güzel seslerden anlamayan Midas'm kulaklarm ı
(Aliağa Namurt Limanı) kenti kralı Agamemnon'un uzatıp eşek kulağına dönüştürür. Kral kızıl renkli
güzel kızı Hermodike ya da Demodike ile evlenmesi sivri başlığıyla bir süre gizleyebilir bu uzun kulak-
bu iyi ilişkilerin bir göstergesi olmalıdır. Ayrıca yine ları. Ancak bir gün saç ve sakalm ı tıraş eden
bu kralın Samos (Sisam) Adası'ndaki Hera kutsal uşağının görmesine de engel olamaz. Uşak kimseye
alanına (Heraion) adak olarak zengin armağanlar anlatamadığı bu gizden kurtulm ak ve içini döküp
yolladığı anlaşılmaktadır. Böylelikle Midas M.Ö. 8. ferahlayabilmek için toprağa bir çukur kazar ve
yüzyılm sonlarında siyasal ilgi alanını tümüyle yavaşça fısıldar bu çukura gizemi: "Midas'm kulak-
Batı'ya çevirerek kendine yeni bağlaşıklar aramaya ları eşek kulaklarıdır " diye. Sonra çukurun üzerini
başlamıştı. örterek gizemi kapadığmı sanıp uzaklaşır oradan.
Ancak çukurun çevresinde hemen otlar, kamışlar
Eşek Kulaklı Midas biter, bunlar yel estikçe dile gelerek "Midas'm kulak-
ları eşek k u lak ları" diye yankılanmaya başlarlar.
Midas, döneminde gerek Doğu ve gerekse Batı
dünyalarıyla bağlantılar kurulm uş ve M.Ö. 709
yılından sonra bu ilişkiler sürekli dostluk çizgisinde Her Tuttuğu A ltın Olan M idas
gelişmiştir. Bunun sonucunda ünü uluslararası Ovidius'un anlattığı bir başka Midas söylencesinde
boyutlara ulaşmış önemli bir kişi haline gelmiş ve ise onun her dokunduğunu altına dönüştürmesi
hatta giderek yüzyıllarca unutulmayacak cömert, konu edinilmiştir. Buna göre tanrı Dionysos'un
varsıl ve söylencesel-mitolojik bir kimliğe bürün- Tmolos (Bozdağ) dağları üzerindeki üzüm bağların­
müştür. da verdiği ve tüm yakınlannm katıldığı bir şölene,
Midas'ı konu edinen söylencelerden en tanınmışı, daha önceden sızdığı için yalnızca yaşlı Phrygialı
hiç kuşku yok ki, kulaklarıyla ilgili olanıdır. 1. yüzyıl Silenos gidememişti. Sarhoş durum da köylülerce
Latin ozanı Ovidius'un anlattığı bu öyküye göre; yakalanıp Midas'a getirilen Silenos Midas'm sarayında

242
.:Ј1Ы С ЈВ В ы ЗЫ SBSSSBSm^ ^ sS

M idas'ın Yüzünü Görmek


28 Haziran 1957'de Gordion'da kazı yapan Amerikalı arkeolog Rodney S. Young'ın en
büyük amacı Büyük Tümülüs denen yığma tepenin sakladığı mezar odasını bulmaktı. Bu
amaca ulaşmak için madenci teknikerlerinden yararlanarak, 53 m. 5diksekliğindeki
tepenin merkezine doğru uzanan bir tünel açtı. Burada ahşap bir mezar odası ile içinde
soylu bir kişinin mezarını buldu. Odanın köşesinde, ahşap sedir üzerine }^atırılmış bir
iskelet durmaktaydı. Kemikler üzerinde paleoantropologlarca yapılan inceleme sonucunda
iskeletin 1.59 m. boyunda ve 65 yaşlarında bir erkeğe ait olduğu anlaşıldı. Tümülüsün
görkemi ve mezar odasına armağan olarak bırakılmış eserler bunun kral Midas'ın iskeleti
olabileceğine işaret ediyordu. Kafatasmdan, bu kişinin yüzünün etlendirilmesini yapmak
olasıydı. Bu iş, İngiltere'deki Manchester Üniversitesi'nden Dr. Richard Neave ile Dr. John
Prag tarafından gerçekleştirildi. Önce kafatasının alçı kalıbı alındı. Bu kalıp üzerindeki,
yüzün stratejik noktalarma 21 adet iğne çubuk batırıldı. Bu çubuklar bulundukları nokta-
lardaki et ve kasların maksimum kahniıklarmı gösteriyordu. Kafatasının anatomik
yapışına göre yüzün tüm özellikleri, kil ile önce kaslar, sonra üzerine yumuşak dokular ve
deri kaplanarak portre tamamlandı. Daha sonra ırksal özellikleri ile ilgili bilgiler
değerlendirilerek/ gözler, deri ve saç renklendirildi. Böylelikle Büyük Tümülüs'te yatan
kişinin gerçeğe yakın portresi elde edilmiş oldu. Eşek kulaklı değilse de, Midas bir kez
daha doğdu.

Midas'ın başının
kilden yafDilmış
rekonstrüksiyonu.
Burada kulak uzun
kıllı olarak belirtilmiş,
böylelikle "eşek kulaklı
Midas" efsanesine
mantıklı bir çözüm
getirilmeye çalışılmıştır
(üst). Dr. Richard
Neave'nin Midas'ın
kafatasının saklandığı
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi'ndeki
çalışmalarından
sahneler (orta ve
alt orta).
Orijinal kafatası (sol alt).
Kulaklar üzerinde
uzun kıllarm oluşması
Akdeniz havzasmda
sık karşılaşılan bir
anomalidir. Midas'ın
kulakları belki de bu
yüzden normalden
büyük görünüyordu
(sağ alt).
243
on gün on gece konuklanmış, yedirilip içirilmiş, Gordion; Anadolu'da Yeni Bir
daha sonra da götürülüp Dionysos'a teslim edilmişti.
Başkent
Thnrı bu hizmetinden hoşnut kalarak, armağan
Phrygier başkentleri Gordion'u süslü ve etkile^ ici
dileyen Midas'a, isteği üzerine, dokunduğu her şeyi
bir devlet merkezi yapabilmek için kollarını daha
altına çevirme özelliği kazandırır. Bu istek hemen
M.Ü. 10. yüzyılm ortaları ya da 9. yüzyılın başların­
yerine gelin Kral verilen sözün geçerli olup olmadı­
dan beri sıvamışlardı. M.Ü. 8. yüzyılın ortalarına
ğını anlayabilmek için önce bir ağaçtan küçük bir
doğru burada yeni ve büyük çaplı bir ikincisinin
dal kırar, ancak bu dalın yeşil yaprakları birdenbire
(Gordion 6A) kurulm asm a girişildi. Bu projeye
altına dönüşün Yerden bir taş alır, o da hemen altın
Midas'm babası Gordios'un buyruğuyla başlanmış
olun Sonra bir avuç toprak alır avcuna, yine pırıl
olmalıdır; ancak hiç kuşku yok ki, Midas da etkin
pırıl altın olur onlar da. Topladığı ekinler, kopardığı
rollerden birini üstlenmişti. Çünkü o uluslararası
elmalar, elini yikadığı su hepsi hepsi altın kesilir
boyutlara ulaşmış ünü ve artık tüm Yakındoğu'da
çarçabuk. Önce sevinir bu yeni gücüyle, sonra da
tanınmaya başlayan dinamik bir devlete yakışan
acıkarak sofraya oturun Ancak elini dokundurduğu
etkileyici bir başkent yaratmak gerektiğine inanmış
ekmek, et ve içecekler de altına dönüşüyordu olmalıydı. Gerçekten de sitadelin M.Ö. 7. yüzyılın
istemese bile. Bunun üzerine hatasmı anlar ve başlarındakı yıkımı sırasında inşaatın henüz bitiri-
tanrıya yeniden yakararak bağışlanmayı diler. lememiş olması bunun en canlı kanıtıdır.
Dileği, Sardeis kenti yanındaki irmağın kaynağma
Döneminin tüm hüküm darları gibi Midas da,
gidip yikanması koşuluyla kabul edilir. Midas da
içinde saraylar, tapınaklar ve resmi karakterli
öyle yapar ve Tmolos Dağı'ndan çıkan Paktolos'un
yapılar bulunan yüksek bir sitadelde, görkemli bir
(Sart Çayı) kaynağma giderek bir güzel yikanır.
yaşam sürdürmekteydi. Halk bunun eteklerindeki
Sonuçta bu sıkmtıdan kurtulur, ancak her şeyi altın
düzlükte yaşıyordu. 500 x 350 m. boyutlarmdaki
yapma özelliği bu kez de Paktolos'a geçer. Çay bu
sitadel ovadan 10 m. yüksekteydi ve çevresi şurlarla
yüzden alüvyonları arasında altın taşır. Lydia kral­
kuşatılmıştı. "Gordion 6A yapı katı" denen bu son
larının varsıllığı da bu yüzdendir.
proje sırasında sur sisteminin yeni baştan elden
Özellikle Phrygier ve Phrygia'da adı hiç unutul- geçirilmesi ve güçlendirilmesi tasarlanmıştı. İç ve
mayan Midas, zamanla tam bir kahraman, yarı- dış yüzleri kabaca biçimlendirilmiş dikdörtgen taş
tanrı ve hatta tanrı kimliğine bürünm üş; Matar bloklardan olan bu savunma duvarınm içi molozla
denen Ana Tanrıça'nm oğlu ve Pessinous'taki doldurulmuş ve ahşap hatıllarla güçlendirilmiştir;
(Ballihisar) tapmağın kurucusu sayılmış; pek çok dış yüzü özellikle alt tarafta, aşağıdan yukarı hafıfçe
kent onu kurucu-kahraman (ktistes) olarak benim- içe doğru eğimliydi. Üst kisim ise kerpiçtendi. Bu
semiştir. Bunlardan en tanınmışları: Ankyra (Anka­ türde savunma duvarı, I.-II. Troia ve Urla/Limantepe
ra), Kelainai (Dinar), Prymnessos (Süğlün/Söğütözü), şurlarının gösterdiği üzere Batı Anadolu'da İlk Tunç
Midaeion (Karahöyük) ve Kadoi'dir (Gediz). Çağı'ndan beri uygulanmaktadır.

Midas'a ilişkin
efsanelerde önemli yer
tutan Tmolos (Bozdağ)
Ege Bölgesi'nin
en yüksek dağı.
Yük. 2150 m.
244
lari üzerine, dıştan, akroterli kimi dinsel yapılar,
aslan ve kartallar ve günlük yaşamla ilgili resimler
çiziklirilmiştir. 11 x 10 m. boyutlarmda ve 110 m^
kadar genişliğindeki salonun geç evre tabam düzenli
olmayan, geometrik motifli mozaiklerle döşelidir.
Bunlar kil ve kireç bir yatak üzerine, koyu ma\i,
koyu kırmızı ve sarı renkte, 2-3 cm.lik çakıl taşlarm-
dan yapılmıştır ve genel etki açısmdan bir halıyı
andırır. Çünkü dokuma ve işlemeleriyle ünlü olan
Phrygier'in ev tabanlarmı soğuk taş mozaikler
yerine aynı türde geometrik motiflerle bezeli yün
halı, kilim ya da keçelerle kapladıklarını düşünmek
akia daha yakındır. Çatı iki yana eğimli yani semer-
dam tarzında örtülüdür; üzerinde taştan bir akroter
bulunur. Bu j^apı gerçekten bir tapınaksa, dış duvar-
larma kazınmış olan grafıtiler büyük Ana Tbnrıça
Matar'a adanmış adaklar olmalıdır/ ancak burada
yapılan kazılarda yapmın işlevini belirlemeye
yarayacak herhangi bir buluntu ele geçirilebilmiş
değildir.

Gordion 6A evresi Bu yeni sitadele doğudan, 9 m. genişliğinde ve Midas'ın Sarayı


sitadel planı. 23 m. uzunluğundaki rampalı bir yolla girilmekteydi. Gordion sitadelinde saray iç avluda konumlandırıl-
İçinde kral Cordios ve Son inşaatlar sırasında rampanın tabam taşla mıştır. Dış avludan geniş bir kapı ile girilebilen iç
oğlu Midas'ın yaşadığı
kaplanmıştı. Kaplama taşları çok az aşınmıştı. avlu sitadelin en önemli bölümüdür. Sitadelin odak
bu sitadeldeki tüm
önemli yapılar Buradan geçidin araba trafığine açık olmadığı ve noktası denilebilecek bu yahtılmış alanda зппе
megaron planlıdır (üst). hatta yaya trafiğinin bile sinirli olduğu kanısına megaron planlı büyük yapılara yer verilmiştir. Her
Gordion Büyük varılmıştır. 6В yapı katının kabartmalarla süslü eski biri kendi başına bir bütün olan bu megaronlar
Tümülüs'ten tunçtan kapı geçidi şimdi iki yandan kulelerle korunan, yönetici sımftan kişilerce j^önetsel, dinsel ve günlük
aslan başı situla (alt). ince-uzun rampanın gerisine çekilmiş, böylelikle am açlarla kullanılmaktaydı. Bu yüzden tüm
savunmada önemli bir avantaj sağlamıştı. Kulelerin
iç kısımları birer depo olarak kullanılmıştı. Bugün­
kü yüksekliği 9 m., özgün yüksekliği ise 14-15 m.
kadar olan duvarlarıyla bu doğu girişi eski
Anadolu'dan günümüze ulaşabilmiş kapıların en
görkemlisi ve en etkileyicisidir. Son inşaatlar sırasın­
da 6В evresinin kuzeydeki eski girişi köreltilerek
üzerine, tabam çakıl taşından mozaikle süslü yeni
bir megaron (9. Megaron) inşa edildi.
Sitadel uzun ve kalın duvarlarla kimi bölümlere
ayrılmıştır. Kapıdan içeri girildiğinde önce bir dış
avluya varılıyor ve buradan da en önemli yapıların
yükseldiği iç avluya geçiliyordu. İki avluyu kalın bir
duvar ayırmaktaydı. Üzerinde bir geçit bulunan bu
duvar aynı zamanda sitadelin en önemli bölümüne
giriş ve çıkışın denetim altında tutulduğunu
gösterir.
Dış avluda, ana odalarında yuvarlak ocaklar
bulunan dört megaron (Ml-2, 9-10) vardır. Bunlar­
dan ilki (Ml) alçak bir taş kaide üzerine kerpiç ve !?■ ^ л/ ,
ağaç kullanılarak yapılmıştır. Kuzeybatı köşedeki
ikincisininse (M2) tapınak olduğu sanılır. Yüzü
doğuya bakan bu yapmın duvarları gelişmiş bir
ahşap kasa sistemine sahiptir, fakat burada ahşap
çerçeve içinde kerpiç yerine yurnuşak kireçtaşı
bloklar kullanılmıştır. Düzgün yontulmuş taş duvar-
245
Gordion
Yassihöyük (Gordion)
siladelindeki megaron
planlı yapıların
görünümii (üst).
Sakarya Irmağı'nm
doğu ve batı yakasına
kurulmuş olan Gordion
kenti ve sitadelin planı.
Doğu sınırda "ММ"
(Midas Mound) harfleri
ile belirtilen tepe
Midas'a ait olduğu
sanılan Büyük
Tümülüs'ün yerini
belirliyor (alt).

A nkara'nın Polatlı ilçesi yakm lannda, Sakarya irmağı kıyısındadır (bugün Yassihöyük). 1901 yılında
Gustav ve Alfred Koerte, 1950-1973 yılları arasında Rodney S. Young tarafından kazıldı. Son dönem
çalışm alarını 1988 yılmdan beri G. Kenneth Sams ve Mary Voigt yürütm ektedir. İlk Tunç Çağı'ndan
beri yerleşmelere sahne olan kente ilk Phryg öncüleri M.Ö. 1100-1000 yıllarm a doğru vardılar. Kent en
görkemli durum una, Erken Phryg Dönemi de
denen kral M idas'ın zam anında erişti. Kral ve
yakm ları sitadeldeki saraylarda, halk ise güney
eteklerinde ve Sakarya Irm ağı'nm batı yakasm-
daki, genişliği 1 km ^'yi bulan aşağı kentte
yaşıyordu. Kuzeydoğu ve güneydoğudaki alçak
sırtlar üzerinde krali ailenin m ezar anıtları yük-
seliyordu. Ancak bu zengin kent M.Ö. 7. yüzyıhn
başlarında göçebe Kimmer athlarm ca yakılıp
yıkıldı. Phrygier bunun üzerine, kısa sürede ve
hemen hemen aynı planda bir yenisini kurdular.
Orta Phryg Dönemi'nde kurulan ve M.Ö. 546/45'-
lere dek y aşayan bu yeni kent öncekind en
çok daha geniş bir alana yayılm ıştı ve daha
kalabahklaşm ıştı. M.Ö. 600 yıllarm dan sonra
Lydia Devleti'nin egemenliği altına giren kentte
bir Lydia garnizonu yaşam aya başlamıştı. Daha
sonra Persler'in eline geçti. Geç Phryg adı verilen
bu dönem de eski büyüklüğünü ve gönencini
korudu. A ncak Pers egemenliği yerel k ü ltü r
üzerinde kimi etkilerde bulundu. Bununla birlikte
Erken Demir Çağı'nda başlamış olan mim arhk
gelenekleri Hellenistik Dönem'e değin kesintisizce

246
riBasaCi.

Gordion 6A evresi
sitadeli ana giriş kapisi
anitsal duvarlari ve arka
sağ köşede Kral Midas'a
ait olduğu sanılan
Büyük Tümülüs (üst).
Gordion'da M.Ö. 8.
yüzyılın ilk yarısı ya da
ortalarına tarihlenen
W Tümülüsü'nde
bulunmuş, akıtacağı
abartılı biçimde uzun
olan bu kap türü
devetüyü renginde
astar üzerine
kahverenginde boya
bezemeli ve topraktan.
Phrygier bu türde
kapları çok seviyorlardı.
Yük.: 11 cm. (alt).

sürüp gitti. M.Ö. 400 yıllannda bir depremle yerle G o rd io n /Y assıh ö y ü k 'tek i Y erleşm eler
bir olduysa da çabucak yeniden inşa olundu. Evre Dönem adı Tarihi
1 Ortaçağ 10-12. yüzyıl
Büyük İskender Asya Seferi sırasında (M.Ö. 333)
2 Roma 1-3. yüzyıl
buraya sığındı ve kendini Asya fatihi yapacak M.Ö. 330-150
3 Hellenistik
olan kördüğümü bir kılıç darbesiyle de olsa yine M.Ö. 550-330
4 Geç Phryg
b u rad a çözdü. M.Ö. 3. yüzyılın o rta la rın d a 5 Orta Рһгу2 M.Ö. 700-550
Galatlar, M.Ö. 189 yılında da Romalılarca yakılıp 6 Erken РЬгуя M.Ö. 950-700
yıkıldı ve bir süre ıssızlaştı. Augustus (M.Ö. 27- 7 Erken Demir Çağ M.Ö. 1100-950
M.S. 14) döneminde Ouinda ya da Ouindia adını 9-8 Geç Tunç Clağı M.Ö. 1400-1200
10 Orta Tunç Çağı M.Ö.1600(?)-1400
taşıyan küçük bir köy durumundaydı.

‘Ш

4sm
УV ^

*1V :

247
Tapınak olduğu sanılan
2 no'lu megaronun
duvarlarma çizilmiş
aslan, at ve keçi gibi
hayvanlarla ahşap
çerçeveli bir yapmm
resmi (üst).
Gordion'da 2 no'lu
megaronun yakınmda
bulunmuş olan yumuşak
poros taşmdan akroter,
binanın Ana Tannça
Kybele ile ilişkili bir
yapı olabileceğine işaret
ediyor (alt).

kompleks bir saray olarak nitelenebilir. Buradaki parçaları olmalıdır. Saray ve tapınak olarak nitele-
en önemli yapı, biç kuşku yok ki, içinde Midas'ın nen iki büyük megaronun (МЗ-4) gerisinde boydan
yaşadığı büyük megarondu (M3). Kralın törensel boya kör bir duvar uzanır. 100 m. kadar uzunluğun-
kabul ve şölen mekänı ya da kral dairesi olarak daki bu perde duvar batıdaki büyük terasa ilişkin-
kullanılmış bulunan bu j^apı büyük bir açık avluya dir. Bu teras Midas dönemi sitadelenin son evresinde
bakar. Tüm ötekiler gibi öndeki bir giriş holü ile inşa edilmiştir. Burada geniş bir caddeye bakan,
bunun gerisindeki büyük bir salondan oluşan daire birbirine yapışık karşılıklı iki yapı dizisi (ТВ-СС)
18.3 X30.4 m. boyutlarındadır. İçten genişliği 15 m.'yi yükselir. Her biri eş büyüklükteki (14 x 21 m.)
bulur ve 400 kadar genişliğindedir. Üstte salonu megaron planlı yapılar aynı doğrultudadır. Bunlar­
üç taraftan bir galeri kuşatır. Galerileri ve çatıyı iki dan doğu kanattakiler tümüyle açılmıştır. Bu uzun
sıralı bir ahşap direk sistemi desteklemektedir. Biri dizide 8 megarona (ТВ 1-8) yer verilmiştir. Yüzleri
öndeki giriş holünde, ötekiyse gerideki büyük salon­ güneybatıya dönük ve tümü de aynı proje çerçeve-
da olmak üzere iki ocağı bulunur. Salonun arka sinde yapılmış olan bu mekänlar arasında birbirine
duvarı boyunca olasılıkla kumaş kaplı bir divan yer geçit veren kapılar yoktur; her megaron kendi
alıyordu. Sitadel yakılıp yıkıldığmda bu salon
Midas'ın varsıl ve lüks yaşamını yansıtan içeriğiyle
birlikte, el değmemiş olarak kalmıştı. Yakındoğu
beğenisini yansıtan fıldişi mobilyalar ile kilim
olarak tanımlanabilecek tekstil kalmtılan bu salo­
nun en ilginç buluntuları arasındadır. Yapmm dıştan
görünüşü ve çatısı, Eskişehir yöresindeki Midas
Anıtı'na benzemekteydi.
Kuzeyde, büyük kabul salonunun hemen yanın­
da megaron planlı bir başka yapı (М4) daha yükse-
lir. Bu, Midas dönemi sitadelindeki son büyük
yapıdır. Kral dairesinden daha yüksek bir teras
üzerine kurulmuş bulunan bu megarona, öndeki
avludan, tabam çakıl taşı döşeli bir rampayla çıkılır.
Yapmm gerideki büyük, ocaklı salonu yine galeri-
lidir. Кауауа oyulmuş tapınak cepheleri gibi doğuya
bakan bu yapmm bir tapınak olduğu düşünülürse de.
Phrygier'in kent içi tapınakları hakkında herhangi
bir bilgi yoktur. Bu yüzden söz konusu megaronun
dinsel işlevi her türlü tartışmaya açıktır.
İç avlunun doğu ve kuzeyinde başka megaronlar
(M 11-12,5) bulunur. Avluyu üç taraftan sarmış görü-
nen bu megaronlar da saray kompleksinin önemli

248
Gordion sitadelindeki, başına bir birimdir. İç avludaki büyiik megaronlarda paylaşıldığını gösterir. Yan koridorlarda daha çok
her biri megaron planlı
yapılardan bir
(МЗ-4) olduğu gibi, iki ahşap direk sırası iizerinde yeme-içmede ve pişirmede kullanılan yüzlerce kap
görünüm (üst). duran asm a katları bulunm aktadır. Çoğunun kacak ele geçirilmiştir. Salonlann önündeki giriş
Gordion sitadelindeki salonunda (ТВЗ-8) merkezi ocaklar bulunuyordu; holleri birer mutfak olarak hizmet vermiştir. Bura­
krallık sarayının en arka kısımlarında ise alçak sekiler üzerine yerleştir- larda ekmek pişirmeye yarayan kubbeli fırınlar,
önemli birimi olan
3 no'lu megaronun planı. ilmiş ezgi taşları sıralamyordu. Burada tahıllar ezi- ocaklar ve ızgaralar bulunmaktadır. Güney uçtaki
400 genişliğincleki lerek un haline getiriliyordu. Sayıları binleri bulan iki megaron (ТВ1-2) ocaksız olmalarıyla ötekilerden
yapınm içteki böyük ağırşaklar ve tezgäh ağırlıkları bu mekänların aynı ayrılır ve depo ya da hazine binası oldukları sanılır.
salonu förensel amaçlarla
zamanda iplik bükücüleri ve dokumacılarca da Bunlardan birinde bulunan fildişi at koşum takımla-
kullamlıyordu (alt).
rı biçem yönünden Kuzey Suriye dünyasına ait olup,
Phrygia sarayı ile Suriyeli bir prens arasmdaki krali
ya da diplomatik armağan değişiminin bir parçası
gibidir. Tbras alanındaki bu megaronların sarayın
servis hizmetleriyle ilişkili olduğu anlaşılmaktadır.
İçinde genellikle kadınlann görev yapüğı bu kesimde,
her birimde 25 kişiden 300 kadar hizmetlinin
çalıştığı sanılır.
Sitadelin kuzey ucunda, iç avlu duvarına bitişik
olarak dörtgen odalardan bir kompleks bulunmak-
tadır. Resmi görünümlü büyük megaronlardan ayrı
bir alanda gruplandırılmış bulunan bu komplekse
büyük bir merdiven sistemiyle ulaşılabilmektedir.
İşlevi tam olarak anlaşılamamakla birlikte, konumu
krali ailenin ikameti ile ilgili olabileceğine işaret
eder.

249
Anlaşılacağı üzere, Erken Phrj^g döneminin son
evresinde ( 6A) Gordion sitadell birbirine bağlı olma-
З^ап ve zaman içinde bağımsız yapılarla genişleyen,
avlular içindeki çeşitli birimlerden m ejdana getiril-
miştin En dikkat çekici özellikse irili ufaklı tüm
yapıların megaron planlı oluşudur. Önde bir giriş
holü ile arkadaki büyük salondan ibaret olan bu tür
j^apılar Batı Anadolu, Ege dünyası ve Trakya'da
M.Ö. 3. binyıldan beri sevilerek kullanılmıştır.
Midas'ın başkenti bu görünümüyle Anadolu'daki
daha erken örneklerden tümüyle ajTilır. O ne
Mezopotamya'nın büyük kapalı avlulu saraylarıyla,
ne de Kuzey Suriye'nin hilani denen çok katlı yapıla-
rıyla karşılaştırılabilir. Buna karşılık, görkemli
rampalı kapılarla girilebilen, denetimli bir avlu
içinde, her biri bağımsız bir birim halinde yükselen
megaron anlayışının kökeni M.Ö. 3. binyıl Ege ve
2. binyıl Myken-Akha dünyalarına değin uzanır.
Öyle anlaşılıyor ki, Phryg başkentinin kuruluşunda
doğudan çok batı gelenekleri etkin olmuştur.

Gordion'un Yıkımı ve Midas'ın


Sonu
Büyük devlet adamı Midas'ın tüm çabalarına karşın,
M.Ö. Vin. yüzyılın sonlarında Asurlular'ın Gimmiri, medik biçimde yaşamını yitirdi. Böylelikle tüm
Tbvrat'ta ise Gimmiraya denen Kimmerler'in umutları son bulmuş oluyordu.
estirdikleri terör ve saldırılar önlenemedi. Belki de Midas'ın bunalıma çözüm bulmak için 3'aptığı
bu yüzden M idas yeni dostu A sur im parato ru girişimler bitmedi. Hatta tehlikeyi savuşturabilmek
II. Sargon'dan yardım istedi. II. Sargon M.Ö. 705 ümidiyle kimi Kimmer beylerini ücretli olarak
yılında, kısa süre önce bir eyalet haline sokmuş kullanma yolunu tuttu. Gordion nekropolündeki iki
olduğu Thbal'a karşı sefere çıktı; ancak burada tümülüs mezarda açıkça Kimmer etkileri görülür.
Kimmerler'e karşı giriştiği bir savaşta, hiç beklen- Bunlardan birinde (4,5 m. yüksekliğinde ve 60 m.

Midas sarayının en
önemli mekänı olan
içten galerilerle çevrili
tören-kabul salonunun
rekonstrüksiyonu {üst).
Gordion sitadelindeki
megaronlardan bir
görünüm (alt).

250
sırasında j^aşamını jdtirdi. 40 jalı aşan uzun bir
saltanat sürdüğü anlaşılan Midas'ın, Urartu hüküm-
darı I. Rusa (M.Ö. 730-713) gibi üzüntüsünden
yaşamına kendi elleriyle son verdiği, bunu da öküz
kam içerek gerçekleştirdiği söylenir. Bir Yunan
dramatizasj^nu olarak tanımlanabilecek bu intihar
olayı M.Ö. 696/95 tarihinde me}^dana gelmiştir.
Midas'ın ölümü ve Gordion'un ele geçirilmesine
karşın Kimmerler buraj^a j^erleşmediler, yalnızca
3^ağmayla 3^etindiler. Gerilerinde fazla bir iz bırak-
madan da Anadolu'da büyük bir terör ortamı
3^aratan 3^ağma ve yıkımlarmı sürdürmek üzere
ЗюПаппа devam ettiler. Kısa bir süre sonra L3dia
Devleti'nin başkenti Sardeis'e ve hatta İonia'daki
Ephesos ve Miletos'a değin Иег1ез^егек terör ortamını
Ege kıyılarma dek taşıdılar. Bütün bu yağma, 3ukım,
göz3^aşı ve terör ortamına karşın Gordion halkı kenti
boşaltmadı. Böylelikle Phr3^g Devleti büyük bir
darbe yemekle birlikte tarih sahnesinden silinmedi.
Ancak bir daha etkili bir devlet ö r^tü n e de sahip
olamadı. M.Ö. 7 yüz3Uİ Anadolu'sunda Midas'ın
rolünü artık L3dia'nın G3^ges, Alyattes ve Kroisos
gibi Mermnad sülalesi kralları üstlenmişlerdi.

Yeniden Kurulan Başkent


Gordion'un göçebe Kimmer boylarmca yakılıp
3^ağmalanması ve Midas'ın ölümünden sonra Phryg
Kralhğrnm durumu açık değildir. Atlı Kimmer
akıncıları istila ve kalıcı bir egemenlik kurmaktan
çok 3^ağma ve talanla ilgilİ3diler. Önlerine ne çıkarsa
yıki3^r, yağmalıyor sonra da çekip gidiyorlardı. Bu
durum Gordion'da da aynen yinelendi: atlılar
3ukımdan sonra kenti hızla boşalttılar.
Bu büyük felaketin şokunu atlatır atlatmaz
Gorclion'da yığma tepe çapında) Phryg tarzı ahşap mezar odasının dışında, Phr3^gler bir kez daha başkentlerini inşa etmeye
(tümülüs) altındakı’ koşum takımlarıyla birlikte kurban edilmiş iki at
ahşap bir mezar odasına
koyuldular, adeta devletin başkenti a3^akta kalmalı
bulunmuştur. Ölülere at kurban edilmesi Phrygier'in ve Phryg Krallığı yaşamalı dercesine. Gordion HÖ3di-
gömülmüş soyluya iki
atı eşlik ediyor. Phryg hiç tanımadığı, daha çok bir bozkır geleneğidir. ğü'ndeki arkeolojik kalıntılar üzerinde sürdürülen
ordusuna hizmet eden Koşumlar da Phrygier'inkine yabançı özellikler 3^eni tabakalanma (stratigrafi) çalışmaları, kentin
göçebe bir Kimmer taşır. Krali mezarlık alanının orta yerindeki bu uzun bir süre boşaltılmadığına ve yeniden 3^apılan-
beyine ait olduğu mezar anıtı Midas'ın dostu bir göçebe beye ait ola- ma projesinin M.Ö. 7 yüz3alın ortalarında tamam­
sanılır. Mezarm planı
bilir. lanmış olabileceğine ilişkin kanıtlar sağlamıştır.
(alt) ve kesiti (üst).
M.Ö. 8. yüzyılm Phryg-Kimmer savaşımı ile ilgili hiçbir yazılı Gerçekten de Kimmer yıkımmda son bulan erken
sonları. beige olmamakla birlikte, Orta Anadolu'da adeta bir Phryg sitadeli з^еппе Orta Phr3^g denen bu son
fırtına gibi esen göçebelerin kısa zamanda Gordion evrede yapılan yenisi plan 3^önünden öncekine,
üzerine yürüdükleri anlaşılmaktadır. Arkeolojik arada uzun bir boşluğun olmamasını gerektirecek
kazılar M.Ö. 7. yüzyılm başlarında görkemli Erken kadar benzemektedir. Gelenek ve göreneklerde
Phryg sitadelinin henüz yenileme çalışmaları dikkat çekici bir kesinti yoktur. Soyluları yığma
sürdürülen büyük bir bölümünün }^akılıp yağma­ toprak tepeler altmdaki ahşap anıt-mezarlara
landığını göstermiştir. Yıkım ve yağmada ana hedef- (tümülüs) gömme ädeti ve madencilik teknolojisi de
ler Midas'ın tören ve şölen salonu olarak kullandığı aynen sürmektedir.
büyük megaron (M3) ile batı teras üzerindeki servis M.Ö. 7 yüzyılm ilk yarısı içinde eski Gordion
mekänlarıydı. Bu büyük yıkımın Dugdamme adlı sitadelinde inşasına girişilen 3^enisi (5. yapı katı),
önderlerinin yönetimi alünda hareket eden Kimmer- höyük üzerindeki alanın kil ve molozdan yapılmış
lerce yapıldığı sanılır. Başkentinin yıkımı ve yağma- teraslarla genişletilmesi ve tesviyesiyle başladı.
lanmasına dayanamayan yaşlı kral bu olaylar Böylelikle sitadelin yeni düzeyi, Midas dönemindekine

251
kiyasla 5 m. kadar yükseltildi. Eski geçit dolduruldu
ve yerine bir yenisi inşa olundu. Vine iki büyük kule
ile korunan yeni Doğu Kapısı eskisinden daha
düzenli ve simetrik bir plana sahipti. Bu yeni Orta
Phryg sitadelinde hemen hemen eskinin tüm avlu
ve yapılan yerini ve hatta yönünü korumaktadır.
Yalnızca yapım teknikleri değişmiştir. Tbş işçilikleri
öncekilerden çok üstü n d ü . M.Ö. 6. yüzyılın
başlarında çatılar kiremitle örtülmeye, duvarlar ise
dekoratif mimari levhalarla bezenmeye başladı. Bu
yeni sitadel beyaz ya da çok renkli taşlardan duvar-
ları ve kabartmalı kaplama levhalarıyla oldukça
büyük ve yine parıltılı görünümünü koruyordu.
Yine bu zamanda sitadelin doğu ve güney eteklerin-
de büyük bir aşağı kent gelişmişti. Bunun etrafı da
4.20 m. genişliğinde ve 13.50 m. yüksekliğinde
kerpiçten bir surla kuşatılmıştı. Sakarya Irmağı'mn
batı yakasmda da büyük bir mahalle bulunuyordu.
Kentin nüfusu eskiye göre artmıştı.
Kısa süre önce ağır bir yıkım ve yağmaya
uğramış olan Gordion'daki bu beklenmedik yeni
etkinlikler, M.Ö. 7. yüzyılın başlarında meydana
gelen sancıb gelişmelerden sonra, Phrygia'daki
siyasal düzenin tümüyle silinmediğinin ve krallığın
olasılıkla bölgesel bir güç olarak yaşamını sürdür-
düğünün en açık belirtileridir. Kabaca M.Ö. 7.
yüzyılın sonları ve M.Ö. 6. yüzyılın başlarına tarih-
lenen Boğazköy I. yapı katı kalesi ile yine aynı
dönemden, Çorum'daki Pazarlı şatosu ve son olarak
Phrygia'nm en ünlü kutsal kentlerinden Midas
bir külliye görünüm ünde oldukları düşünülür. Gordion Orta Phryg
Şehri'ndeki iskän Orta Anadolu'da Phryg otoritesi- (5. yapı katı) sitadeli
Surun dışmda, batı etekte bir su kaynağına doğru
nin sürmekte olduğunun diğer kanıtlarıdır. planı. Bu yeni kent,
inen dik bir merdiven yapılmıştır. 1,5 m. kadar
plan yönünden bir
genişliğindeki bu merdiven yum uşak dirsekler öncekine (6A yapı katı)
Boğazköy: Yeni Bir Phryg Kalesi yaparak 4 x 3.2 m. boyutlarındaki, duvarları taş çok benzer.
Phryg Krallığı döneminde, Kızılırmak'm doğuşunda örgülü kaynak yapışına değin iner. Bu sistem Midas Megaron yine en çok
şehrindeki kayaya oyulmuş tüneller ve kuyuları kullanılan yapı tipi
kurulmuş ve kazılarla araştırılmış en dikkat çekici
olma özelliğini
yerleşme yeri, Alman bilim adamlarınca araştırılan andırır. Büyükkale ve aşağı kentte yapılan kazılarda
korumakta.
Boğazköy'dür. Eski Hitit başkenti Mattusas'ın sitadeli Phryg alfabe yazısıyla çanak çömlekler üzerine
ile bunun eteklerindeki Büyük Tbpınak civarı ve çiziktirilmiş yazılar, Kybele yontu ve simgeleriyle,
Güney Kale'de kurulm uş bulunan bu kent, son tunçtan fibula, kemer ve çanak çömlekler ele geçiril-
yıllarda kuzey uçtaki Büyükkaya'da saptanan ve miştir.
daha erken bir evreye uzanan iskän izleriyle birlikte,
en azından üç evrelidir. El yapımı çanak çömleğiyle
dikkati çeken en erken yapı katı (III) konusunda
Pazarlı Şatosu
fazla bir şey bilinmez. Bunu izleyen II. yapı katı Çorum'a bağlı Alaca beldesinin 29 km. kuzeydoğu-
(M.Ö. 8.?-7. yüzyılın ortası) sursuzdur. Buna karşılık sundaki Pazarlı tipik bir Demir Çağ şatosu görünü-
tipik Phryg mimari yapım tekniği ve planına sahip, mündedir. 1938 yılında H.Z. Koşay ve M. Akok
m egaron planlı küçük evlere sahiptir. En üstteki tarafından kazılmıştır. İçinde büyük kral Midas'm
I. yapı katmda (M.Ö. 6.-5. yüzyıl) ise, kısmen eski ölümünden sonra yaşayan Phrygii beylerin oturduğu
Hitit şurlarından yararlanılarak bir savunm a sanılan bu küçük kaledeki yapılar teraslar üzerine
duvarıyla kuşatılmıştır. Bu güçlü sitadel Gordion'un bina edilmiştir. Konutlar genelde iki katlı ve dikdört-
Kimmerler'ce yıkımı sonrasına aittir. Üzerinde düz­ gen planlıdır. Duvarlar taş ve kerpiç kullanılarak
gün olmayan aralıklarla kuleler bulunur. Güney ve yükseltilmiştir. Yapıyı sağlamlaştırmak üzere ağaç
güneybatı yamacı taş kaplamalıdır. Giriş batı ve dikme ve hatıllardan yararlanılmıştır. Duvarlar iç ve
güneybatıdaki iki kapı ile sağlanmıştır. İçerdeki dış yüzlerde çivi kullanılmaksızın birbirine geçirilmiş
yapılardan özellikle kuzeydekilerin saraya benzer ahşap kasalar içine alınmış, böylelikle sağlamlığın

252
Kral Miclas'a ait olduğu
sanılan Gordion'daki iç.
Büyük Tümülüs'te ele
geçmiş tunç kaplar (üst).
Boğazköy-Büyükkale
Phryg Kalesi (ә1ат,
I. yapı katı (sol alt).
Kaya anıtları üzerindeki
geometrik motifleri
andıran baklava
motifleriyle bezeli pişmiş
toprak kaplama levhası.
Gordion (sağ alt).

yanında estetik bir görünüm elde edilmiştir. Evlerin yeterli bilgi yoktur. Gordion ve diğer kentlerdeki
b azılarının tab an ları siyah ve krem renkte yeni inşaatları hangi krallar ve prensler yaptırtmış-
mozaiklerle süslüdür. Bunlar 7 cm. kadar uzunluk- tır? Egemenlik alanları Anadolu'nun nerelerine
taki pişmiş toprak çivilerin toprak tabana bitkisel yayılmıştır? Bilinmez.
bir süsleme anlayışıyla yan yana saplanmasıyla M.Ö. 7. yüzyılda Anadolu'nun hemen hemen
oluşturulmuştu. Semerdamlı çaüda kiremit kullanıl- Hazar Denizi'nden Fırat Irmağı'na değin uzanan
mış, evlerin dış yüzleri ise pişmiş topraktan kabart- doğu bölümünü hälä Urartu Krallığı yönetiyordu.
malı levhalarla süslenmiştir. Bunlar üzerinde, Tüm Güneydoğu Anadolu, Kuzey Suriye, Kilikia ve
savaşgılan aslan-boğa savaşımı, çeşitli yaratıklar ya Kızılırmak'm doğusundaki Thbal be3dikleri bağım-
da kutsal ağaca tırmanmaya çalışan dağ keçileri sızlığını yitirmişti. Artık bu geniş alanda j^alnızca
gibi sahneler bulunmaktadır. Asur İmparatorluğu'nun sözü geçiyordu. Batı Ana-
Phryg Devleti'nin büyük bir sarsıntı geçirdiği dolu'da Lydia Krallığı, Mermnad sülalesinden
Kimmer }^ıkımı sonrasında gelişen olaylar hakkında Gyges'in (M.Ö. 687-645) önderliğinde parlama}^a
Ралагһ f^hryg şatosunun
rekonstriiksiyonu.
M .Ö . 6. yüzyılm ilk
yarısı (Üst).
Evlerin çatı kenarlarında
kullam lan, pişmiş
fopraktan yağmur
oİLiğu. Gorclion,
M .Ö . 6. yüzyıl ( o r t a ) .
Pazarlı'dan bir evin
rekonstrüksiyonu.
M .Ö . 6. yü zyıl ( a l t ) .

başlamıştı. Kimmer terörü Anadolu insanını kasıp


kavurmaya tüm hızıyla devam ediyordu. M.Ö. 600
yıllarına doğru gelindiğinde Lydia KraJlığı'nın gücü
doruğa yükseJmişli. Kral Alyattes (M.Ö. 613-561)
yaklaşık 100 yıldır yarım adanın başına büyük
dertler açan Kimmer göçebeJerini KızıJırmak'ın
doğuşuna sürerek Batı ve Orta Anadolu'da denetimi
eline geçirmişti. Lydia egemenliği, onu izleyen oğlu
varsıl Kroisos (M.Ö. 560-546/47) zamanında da
giderek güçlenmişti. Bu taribseJ bilgilerden, Phryg
Krallığı'nın M.Ö. 6. }^iizyilin başlarından itibaren
güçsüzleştiği ve giderek Lydia Devleti'ne bağlı, belki
de yarı-bağımsız bir durum a girdiği sonucuna
varılabilir. Herodotos M.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısı için-
de Phrygii prens Adrastos'un Lydia kralı Kroisos'a
sığındığını/ bu prensin Midas oğlu Gordios'un oğlu
olduğunu yazar. Büyük kral M idas'ın torunu
görünen Adrastos'un Kroisos'a sığınması Phryg
Krallığı'nın Lydia denetiminde olduğuna işaret eder.
13u sırada Anadolu'nun Kızılırmak'ın doğuşunda
kalan bölümü tümüyle Orta İran'dan gelen Medler'in
egemenliği altına girmişti. Asur İmparatorluğu'nun
M.Ö. 612 tarihinde yıkılışı sonrası parlayan bu
devletin başında Kyaksares (M.Ö. 625-585) bulun-
maktaydı. Böylelikle Phrygier bir yandan Lydia, bir
yandan da Med devletlerinin arasına sıkışıp kalmış
ve tümüyle yok olmamakla birlikte, siyasal etkin-
liğini büyük çapta yitirmişti. Bu devlet M.Ö. 547/46
yılmda Persler'in eline geçerek tarih sahnesinden
silindi.
254
Uygarlık
Phrygler aynı lopraklarda kendilerinden önce
yaşamış olan Hitit-Lu\n ve Hurriler'inkinden birçok
yönden farklı bir kültüre sahipti. Bu farklılık yarıma­
daya ulaştıkları erken 3nllarda çok daha belirgindi.
Ancak zamanla eski Anadolu geleneklerini benim-
зез^егек gitgide yerli bir karaktere büründüler ve
kültürel kimliklerini geliştirdiler. Aşağıda bu toplu­
mun kültürel özellikleri ve Anadolu uygarlıklarına
olan katkıları çeşitli yönleriyle ele almıp tanıtüacaktır.

T oplum Yapışı
Phryg toplumu ve toplum yapısı hakkında yeterli
bilgi yoktur. Erken dönemlerde onlar daha çok
savaşçı bir aristokrasi görünümündedirler. Sözgeli-
mi ünlü ozan Homeros onları "savaşa girmek için
yanıp tutuşan" bir ulus olarak tanıtır. Halikarnas-
soslu Herodotos ise Pers kralı Kserkses'in (M.Ö. 486-
464) ordusundaki savaşçı uluslar arasında Phrygier'i
de sayar. Phrygia genellikle bir köylü üikesiydi.
Ekonomisinin temeli tarım ve hayvancılığa dayanı-
yordu. Çeşitli aşiretler etrafında kümelenen nüfus
büyük çoğunlukla köylerde yaşıyordu. Aşiret bağları
0 denli güçlüydü ki, Korpeni, Moksiani vb. kimi
Phryg boyları eski yapılarını az çok Roma İmpara-
torluk Çağı'na değin koruyabilmişlerdi. Gordion,
Ankyra, Hacıtuğrul, Elmalı vb. Phr3^gia'nın çeşitli
yerlerine dağılmış tümülüs türü mezar anıü kümeleri
255
Volul ve baklava motifli
cephe kaplama
plakası (üsO.
Keçi tigürlü mobilya
süsü. Fildişi,
Gordion (a/f).

soylu ailelerin ya da aşiret beylerinin birbirinden Asur imparatoru 111. Tiglath-pileser'in (M.Ö. 744-727)
ayrı bölgelerde büküm sürmüş olabileceğine işaret ТЬЬаГа karşı düzenlediği bir sefer başkenli Kalhu'da-
eder; ancak bunlar arasında Gordion'un ayrıcalıklı ki (Nimrud) saray ın ın k a b artm aları ve Kuzey
bir konumu olduğu kuşkusuzdur. Suriye'de Til Barsib'deki (Tfell Ahmar) eyalet sarayı­
Tkrım ve hayvancılıkla geçinen köylülerin yanın­ nın renkli duvar resimleri üzerinde betimlenmiştir.
da kentlerde yaşayan daha gelişmiş bir aydın Burada resmedilen Tbbal ya da Doğu Phrygii erkek-
tabakası, tüccar ve esnaf sımflan da vardı. Ayrıca ler bukleli saçlı, kısa sakallı ve yuvarlak küpelidir;
geniş bir bürokrat takımınm olduğu da açıklır. uzun giysileri, uçları püsküllü renkli yatay bantlarla
Yalnız haklarında hiçbir şey bilinmez. Yönetici sinif bezelidir; uzun çizmeleri vardır. Bundan başka Asur
yani soylular ve rahipler, çevresi ayrıca bir surla im paratoru II. Sargon'a (M.Ö. 721-705) arm ağan
kuşatılmış bulunan sitadellerde, halk ise bunun sunm ak üzere huzura kabule hazırlanan yabançı
eteklerindeki aşağı kentte yaşıyordu. elçiler arasında olasıhkla bir M uşkili/Phrygii de
Phrygier hakkm daki en erken görsel bilgiler görülmektedir. Elçi, zengin şekilde bordürlenmiş
Asur kabartmaları ve duvar resimlerinden sağlanır. etek uçları ayak bileklerine değin inen kısa kollu bir

256
Phrygce, Lydce ve giysi, bunun üzerine de iki ucu püsküllü bir tünik
Lykçe alfabeler (sol). gij^miştir. Tüniğin işlemeli iki kenarı büyük bir
Asur imparatoru
II. Sargon'un huzuruna
fibula ile birleştirilmiştir. Burada onun kimliği bu
çıkmak için sırtında tipik Phryg fibulası ile vurğulanmış gibidir. Hatta
taşıdığı armağam ile buradaki, giysilerinin altında sarkık tokalı birer
bekleyen fibulalı kemer taşıyan, etek uçları püsküllü ve aynı türde
Phryg elçisi. tünik giymiş tüm grubun da aynı diplomatik heyete
Khorsabad Sarayı. dahil olabileceği haklı olarak öne sürülmüştür.
M.Ö. 8. yüzyılm son
çeyreği {sağ).
Bunlar hep yabançıların gözüyle, belki de doğrudan
doğ^uya bir gözleme dayanmayan yansımalardır.
Bu yüzden Phryg insanını iyi bir biçimde betim-
ledikleri söylenemez. Buna karşılık, Phrygia'dan
bizzat Phrygierce yapılmış az sayıda kabartma ve
duvar resimlerinden daha doğru bir izlenim edin-
mek şansına sahibiz. Örneğin Gordion'da 3. Mega-
ron'dan Midas çağına ilişkin bir fildişi kabartma ve
ahşap pano üzerinde, ellerinde küçük yuvarlak
kalkanlar ve uzun mızrak taşıyan Phryg süvarileri
görülür. Burada en dikkat çekici özellik, başa giyil-
miş olan ucu öne sarkık külählarıdır. Keçeden
yapılmış olduğu sanılan bu küläh tümüyle Phryg
ulusuna özgü bir giysi türüdür ve kullanımı en
azından M.S. 2.-3. yüzyıllara değin sürmüştür. Aynı

PHRYGCE LYDCE LYKÇE

a A A 2 ЛЛ P a t
b B a B b

9
г d C t K N

d A Л A л

e «d e t t ? t

v,w Ғ A ғ 8 Ғ

2 I türde külählara 2. Megaron'un duvarları üzerindeki


h + basit çizgili resimler üzerinde de rastlanır.
ө M.Ö. 6. yüzyılm ilk yarısına ilişkin pişmiş toprak-
1
tan Gordion ve özellikle Pazarlı levhalarında Phryg
i 1 Б
piyadelerini daha ayrıntılarıyla tanıma olanağı
k K A K bulunur. Burada çoğu kez yüksek konçiu çarığa
l л 1 X л benzer bot, dizlere değin çıkan çorap, paçaları dize
r değin uzanan dar bir pantalon ve bunun üzerine
m M m X
de uçları işlemeli kısa bir etek giymiş durumda
n h' ^ V ^ Л/ n i görülürler. Gövdelerini örten yuvarlak kalkanlar ve
0 o O kısa kargı taşıyan askerler başlarına da kimi zaman
n n r
yanakhkh ve sorguçlu madeni miğferler, kimi
P zaman da tüylü deriden ya da keçeden, ucu öne eğik
q t * Phryg serpuşları takarlardı. Pers kralı Kserkses'in
г p Я P ordusundaki (M.Ö. 480) piyade askerinin giyim ve
s
donanımı, örme başlıklar giyen, küçük kalkanlar ve
и T i i
oldukça kısa kargıiar, mızraklar ve hançerler
t T T r I T T T taşıyan Paphlagonialılar'a, ufak tefek farklılıklarla
u r İ O çok benzemekteydi.
9 ’J 0 1 Tabii ki tüm Doğu toplumlarında olduğu gibi
Phrygier'de de kadın hakkında bilinenler erkeğe
kh уу Ý kıyasla çok daha azdır. Asur duvar resimlerine göre

257

-r- J
Ankara'nm çeşitli
yerlerine dağılmış
Phryg soylulanna
ilişkin tümülüs türü
mezar amtlardan biri.
Bugün yıkım \'e yeni
yapılaşmalar nedeniyle
sayıları çok azaldı.

M uşki/Phryg kadinlari uçlarında çan biçimli yazısının bu erken biçimi Paleo-Phryg (Eski Phryg)
püsküller bulunan, yatay bantlarla süslü uzun olarak adlandırılır.
giysiler giyerlerdi. Erkeklerinkine benzer kısa Phrygce yüzyıllar süren bir suskunluk dönemin-
tünikleri vardı. Onları Kimmer yıkımını izleyen den sonra M.S. 2.-3. yüzyıllarda yeniden ortaya çıkar.
yıllarda yeniden kurulan Gordion'daki duvar resim- Anadolu'daki Roma egemenliği çağına ait olan
lerinde de görmekteyiz. Buradaki kostümler daha Phrygce'nin bu yeni biçimi Neo-Phryg (Yeni Phryg)
çok Doğu Yunan tarzındadır. Başlarını örttükleri olarak nitelenir. Dönemin alışılmış Yunan alfabesiy-
türbanlar ve yüzlerini kapadıkları peçeler ise le kaleme alınmış olan bu yazıtlar hemen hemen
Anadolulu bir görünüm verir. Omuzlarına dökülen eski Phrygce'nin yayılım alanına dağılmışlardır.
uzun kahverengi saçları kimi zam an bukleler
M.S. 4. yüzyıla değin kullanılmış görünen bu yazı
yaparak alın üzerine düşer. Boyunlannda gerdanlık,
daima mezar stelleri üzerinde görülür.
bileklerinde bilezik ve kulaklarında da sallanlılarla
bezeli iri küpeler vardır. 20 kadar harften oluşan Phryg alfabesinin kökeni
konusunda görüş birliği yoktur. Kimileri Batı'dan,
İonia üzerinden sesli harf eklenerek alındığına
Dil ve Yazı inanırlar. Kimileriyse bu alfabeyi Phrygier'in ilk kez
Phrygier'in kendine özgü bir dilleri vardı. Bu dil eski güneydeki ilişkileri sırasında tanıdığını ve Batı'ya
Balkan, Hint-Avrupa dialekti konuşan bir halkm buradan geçmiş olabileceğini düşünürler. Phrygia'da
dilidir. Anadolu'ya Balkanlar'dan gelen gruplarca yazı ilk kez Midas döneminde yani M.Ö. 700
getirilmiş görünen bu dil Thrak ve daha çok da eski yıllarmdan önce kullanıma girmiş gibidir.
Yunan diliyle ilişkilidir. Genel olarak Hint-Avrupa
Phryg yazısının İonia ve öteki Yunan alfabeleri
dilinin satem grubundan olduğu ve içinde İslav,
gibi Fenike alfabesinden geliştiği; bunda da öncülü-
Arami ve hatta Phryg öncesi Hitit dillerinden de
ğün Phrygierde olabileceği sonucuna varılabilir.
sözcükler bulunduğu söylenebilir. Phrygce yazılı
biçimiyle ilk kez Gordion'da M.Ö. 8. yüzyıhn sonla-
nnda görülür. Eski Yunan, Lydia ve Lykia alfabesine Kaleler ve Rentier
benzer bir alfabeyle genellikle soldan sağa doğru Phrygier tüm öteki Thrak boyları gibi daha çok
giden Phrygce yazıtlar çok kısa ve az sayıdadır. köylerde yaşıyorlardı. Bu yüzden Phrygia'da kent-
Batıda M arm ara Denizi'nin güney kıyılarm dan leşme gelişmiş değildi. Phryg Krallığı döneminde
doğuda Kızılırmak yayı içine ve Niğde yöresine bilinen en önemli kentler: başta Gordion olmak
değin yayılan ve sayıları 50 kadar olan bu yazıtlar üzere, Gordion'un doğusundaki Haatuğrul/Yenidoğan,
büyük taş anıtlar, nişler, sunaklar ya da kap kacak Ankyra (Ankara), Çorum yakınlarmdaki Boğazköy
üzerindeki çiziktirmelerde görülür. ve Ana Thnnça'nm kutsal kenti görünümündeki
Phryg yazıtlan okunabilmekle birlikte tam anla- Midas Şehri'dir. Bunlardan Sangarios (Sakarya) ile
mıyla anlaşılam am aktadırlar. A nlaşılm alarında Tfembris (Porsuk) ırmaklarmm birleştiği уеге yakın
ortaya çıkan güçlük aynı sözcük ya da sözcük grup- bir yerde kurulm uş bulunan Gordion, ayrıntılarmı
larmm yinelenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. daha önce sunduğumuz sitadel ile bunun doğu ve
Phryg Krallığı süresince kullanılmış görünen Phryg güney eteklerindeki aşağı kent ve Sangarios'un

258

I
İçinde teraslar ve taş ve topraktan yapay setter bulu­
nan bu kentin азтшһ1ап konusunda henüz bilgi
3^ktur. Bunların j^anında, Eskişehir ile Afyonkara-
hisar arasındakı jmksek yaylada bir dizi Phryg kale
ve kenti bulunmaktaysa da, tümü M.Ö. 8. yüzyıl ile
6. yüzyılın ilk yarısı içinde önem taşımış görünen
bu 3^erleşme yerleri hakkında şimdilik fazla bir şey
bilinmez. Örneğin Eskişehir'in hemen günejinde,
Yazılikaya vadisindeki Pişmiş, Gökgöz ve Kocabaş/
bu vadinin bitişiğindeki Kümbet vadisinde Kümbet
Asarkale ile Yapıldak Asarkaya; güneyde Afyonka-
ralıisar yakınındaki Gö}müş vadisinde de Gö3müş
Kale, Demirli, Uçkayacık ve Kırıkmerdivenkale
bunlardan en tanınmışlarıdır.

Mimarlık
Trakj^alı kökenlerinde köylülük yatmakla birlikte.
Anadolu Phrygier'i mimarlık alanında oldukça
başarılı bir ulustur. Onların karakteri hemen her
mimari uygulamada kendini belli etmektedir.
Oldukça geniş bir coğrafyaya ya}alan bu halkm
mimarlıktaki başanları daha çok Boğazköy, Alaca-
höyük, Pazarlı ve biraz da Hacıtuğrul/Yenidoğan
Höyüğü kazılarmdan izlenebilir; ancak şimdilik en
önemli bilgi kaynağı Gordion'dur.

Şurlar ve Kapılar
Phryg kale ve kentleri güçlü şurlarla çevriliydi.
Yukarıda da belirtildiği üzere, ilk kez 6В j^apı kaü
sırasında inşa edilmiş bulunan bu sur tümüyle
taştan yapılmış ve poros taşından kabaca köşelendi-
rilmiş bloklardan düzensiz sıralar halinde örülmüş-
tür. Aşağıdan yukarı doğru içe meyilli olan surun
üst kısmmdaki kalmlık 4,5 m., mevcut yükseklik
Gordion kentinin batı tarafındaki dış mahalleden oluşuyordu. Aşağı
ise 9 m. kadardır. Özgün haliyle ahşap haüllarla
etrafım kuşatan taş kentin çevresi de şurlarla çevriliydi.
şurdan bir görünüm. desteklenerek 14-15 m.'ye değin yükseltildiği sanılır.
Phryg Krallığı döneminin önemli kentlerinden Üstte bir mazgal sisteminin var olup olmadığı konu­
biri olan Ankyra'nın Midas tarafından kurulduğu- sunda en küçük bir kanıt yoktur. Sitadele, önceleri
na inanılır. Ancak bugün Ulus semti ve Hacıbayram kuzey yöndeki bir kapı binasmdan girilebümekteydi.
Camii altında kalan bu eski yerleşme yerinden Yine aynı evrede ve fakat biraz daha geç bir
günümüze fazla kalıntı gelebiLmiş değildir. Buna dönemde güneye ikinci bir geçit eklendi. "Polikrom
karşılık Anıtkabir Tfepesi, Orta Doğu Tfeknik Üniver- Ev" denen bu yeni geçit mekänı Geç Hitit kentle-
sitesi gibi alanlara yayılmış olan tümülüs türü anıt rindeki gibi taştan kabartmalarla süslenmişti. İçinde
mezarlar ile tren garının bulunduğu yerde saptanan Midas'm yaşadığı 6A yapı katı sırasında sur sistemi
halk nekropolü kentin Phryg Krallığı dönemindeki bir kez daha elden geçirildi ve güçlendirildi. Bu
önemine tanıklık edecek niteliktedir. Tümülüslerden sitadele doğudan 9 m. genişliğinde ve 23 m. uzun­
birinin ahşapları üzerinde yapılan dendrokrono- luğunda rampalı bir yolla girilebilmekteydi. Rampa
lojik analizlerden yapının M.Ö. 817 tarihi civarında iki yandan kulelerle korunma altına alınmıştı.
inşa edildiği ortaya konmuştur. Bu tarih Ankara'daki Kuzeydeki eski kapı köreltilmişti. Halen günümüze
Phryg yerleşmesinin M.Ö. 9. yüzyılın ikinci yarısı ulaşmış bulunan bu kapı Phr}^g mimarlığının en
içlerine değin uzanabileceğine işaret eder. görkemli örneklerinden biri durumundadır. Aşağı
Gordion'un 35 km. doğusundaki Hacıtuğrul/ Kent'in etrafı M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren (5. yapı
Yenidoğan son yıllarda Ankara Anadolu Medeniyet- katı) ayrıca bir surla kuşatılmıştır. 420 m. genişliğin­
leri Müzesi'nce kazılmaya başlanan yeni Phryg de ve 13,5 m. yüksekliğindeki bu savunma sistemi
yerleşme yerlerindendir. Burada M.Ö. 8.-7. yüzyıllara tümüyle kerpiçtendir. Üzerinde belirli aralıklarla
ait, şurlarla çevrili bir kentin varlığı anlaşılmıştır. karemsi büyük kuleler vardır.

259
Megaronlar ve inşa teknikleri
Yukarıda değinildiği üzere, Gordion'da Midas döne-
mi sitadeli farklı inşa evrelerine ait yapılarıjda bir
kerede planlanıp inşa edilenden çok, giderek
büyüj^üp gelişen bir uygulam anm ürünüdür.
Nitekim yapıların çoğu kez farklı mimari teknik ve
malzemeyle inşa edilmiş olması aynı zam anda
yapılmadıklarını gösterir.
M.Ö. 8. yüzyıl Phryg mimarisinde en dikkal çeki-
ci yeri "megaron" denen yapı türü alır. Bu adın isim
babası ünlü ozan Homeros'lur. Ona göre bu, içinde
erkeklerin toplantılar yaptiğı büyük bir salondur.
Bir Homeros aşığı olan Н. Schliemann Troia'daki
kazıları sırasında İlk Tunç Çağı'nın en erken evrele-
rinden başlayarak dikdörtgen planlı bir mimarlık
türünün görkemli yapılarda sevilerek uygulandığını
belirleyince onları "megaron" olarak adlandırmakta
hiç gecikmemişti. Ege dünyasında M.Ö. 3. binyılm
başlarından beri yaygm kullanım gören bu tür, önde
bir giriş holü ile arkasmdaki ocaklı büyük salondan
oluşan dikdörtgen bir plan içerir. Phrj^gler büyük
bir krallık kurdukları dönemde Batı dünyasının bu
çok eski ve çok köklü yapı türünü, ayırım gözetmek-
sizin saraydan tapm ağa, hizmet binalarından
konutlara değin hemen her alanda severek yaşam­
larının içine aldılar. Gordion sitadeli içindeki irili Gordion sitadelindeki megaronların yapımında
ufaklı tüm yapıların bu planda oluşu Phrj^g bürok- çoğu kez farklı teknikler uygulanmıştır. Bu şaşırtıcı
rasisinin megaronu ne denli benimsediğinin en açık olgu belki de Phryg mimarlığmın en dikkat çekici
belirtisidir. Bu türde mimari Phrygier'in yaşadığı özellikleri arasındadır. Sözgelimi Midas dönemi
yüksek Anadolu platosunun soğuk ve nemli geçen sitadelindeki kimi m egaronlarda yapı, ahşap
kışlarma uyğun bir yapı türü olmaktan çok, köklü dikmeler, kuşaklama hatılları ve kireçtaşı bloklarla
bir geleneğin yansıması olarak değerlendirilmelidir. j^apılmışken, kimilerinde kireçtaşı yerini kerpice

Gordion sitadelindeki
Büyük Megaron'un (M3)
rekonstrüksiyonu (üst).
Günümüz
Anadolu'sundan,
Phryg mimarisine
benzeyen ahşap dikme
ve c;er(,eveli hir faş
du var (a/f).
260
dizi dikme sırası desteklemektedir. Bunlardan dış
yüze bakanlar daima özenli bir biçimde belirtilmiştir.
Bu, Phryg cephe mimarlığmın vazgeçilmez özellik-
lerinden biridir. Çatının iki yana meyilli oluşu
Anadolu platosunun yağışlı kışları için geleneksel
düz dama kıyasla çok daha elverişli bir çözüm
sunmaktaydı. Phrygier Anadolu'da bu türde çatıyı
uygulayan ilk ulustur.
M.ü. 8. yüzyıl Phryg megaronlarının görünümüy-
le ilgili bilgi kayalara oyulmuş kutsal j^apılar ile
Gordion'da 2. Megaron'un duvarlarına çizilmiş bina
resimlerinden edinilmektedir. Bunlara göre cepheler
kerpiç bloklar ve ahşap dikme ve hatıllarla çeşitli
geometrik biçimlerde bezenmişti, ahşap kapılar
Gorclion sitaclelincleki oymalarla süslüydü. Kimi önemli yapılarda, üçgen
bırakır/ kimi yapılarda duvarlar lümüyle kerpiçten-
2 no'lu megaronun biçimli almlığm üzerinde kireçtaşmdan büyük
dir; kimilerinde ise kerpiçten yalnızca taş davar­
cİLivarlarma çiziktirilmiş akroterlere yer verilmiştir. Bunlardan kimileri bir
akroterli tapınak
ların en üst bölümlerinde yararlanılmıştır. Kimi
kuşun kanatlarını, kimileri de volütlü yapısıyla bir
cepheleri (üst). duvarlar ahşap hatıllar ve dikmelerle güçlendirilmiş;
çift boynuzu anımsatır. Phrygier'in bu dekoratif
Pişmiş topraktan duvarın iç ve dış yüzüne dikmeler ve hatıllardan
bitkisel kabartma ve
mimari elemana karşı gösterdiği büyük ilgi kaya
yapılan kasalarda birleştirici olarak madeni çivi
boya bezemeli mimari anıdan üzerine oyulmuş kutsal cepheler, Ankara'da
yerine geçme sistemi uygulanmıştır. Kimi j^apıların
parça. Gorclion, bulunan Kybele kabartmaları ve son olarak da
M.Ö. 6. yüzyıl (sol alt).
temelleri yan yana yerleştirilmiş kütüklerden bir
Gordion'daki 2. Megaron'un duvarlarındaki çiziktir-
Üzerincle art ayakları yatak üzerine oturtulmuş; pek çok durumda kütük-
melerden anlaşılmaktadır. Phrygier akroteri olası-
üstündə ayağa kalkmış lerin uçları duvarın her iki yüzünden 60 ile 90 cm.
lıkla dinsel amaçlı yapılarda kullanmışlardı.
karşılıklı iki panter kadar dışarı taşırılmıştır. Böylelikle ağır duvarların
kabartması bulunan Kimi önemli Phryg megaronları M.Ö. 6. yüzyılın
temele yapüğı büjmk basınç dağıtılmaj^a çalışılmıştır.
pişmiş topraktan çatı başlarından itibaren kiremitlerle örtülmeye ve
süsü (antefiks). Gorclion, Phryg mimarlığında ahşaba karşı gösterilen bu
pişmiş topraktan kabartmalı levhalarla bezenmeye
M.Ö. 6. yüzyıl (sağ alt). büyük ilgi eski bir Anadolu özelliği olup, Asur Koloni
başladı. Gordion, Midas Şehri, Pazarlı, Boğazköy ve
Çağı'nda, Orta Anadolu'da Kültepe ve Acemhöyük
Düver'de bulunan bu levhalarda bitkisel motifler ve
ve Fırat kıyısmda İmikuşağı höyüklerinden; Hitit
geometrik şekillerin yanında, insan ve hayvan
İmparatorluk döneminde de Amasya yöresindeki
figürleri ile araba sahnelerine de yer verilmiştir.
Maşathöyük'ten iyi örneklerle tanınmaktadır. Bu,
Üzerlerinde piyade askerleri, karşılıklı durmuş,
bölgenin eskiçağlardaki ormanlık yapısıyla ilişkili
at-gövdeli, insan-başlı (kentauros) karışık yaratıklar,
bir özellik olmalıdır. mitolojik sahneler ya da kutsal ağacın iki yanında
Ahşap bir iskeletin üzerine çamur sıvanarak ya ayakları üzerine kalkmış dağ keçileri vb. sahnelerin
da saz örtülerek j^apılan çatı semerdam tarzında bulunduğu bu tür kaplama levhası anlayışı Batı
3^ani ortadan iki yana doğru eğimlidir. Her iki kısa Anadolu kıyı kentlerinden iç kesimlere doğru
yüzde üçgen biçimli alınlıklar bulunur. Çatıyı bir yayılmış gibidir.

261
Phryg mimarlığında m egaronun ne zaman Krali bir konut türü olarak megaron M.Ö. 2. Phryg Ana Tanrıçası
ortaya çıktığı bilinmez. Orta ve Doğu Anadolu'ya binyılın ikinci yarısı içinde Myken-Akha dünyasında genellikle başına yüksek
bir başlık giymiş,
yabançı olan bu yapı türünü Trakya'dan mı getir- geniş bir kullanım alanına sahiptir. Yunanistan'daki
ayaklarına değin uzanan
mişlerdi? Yoksa Batı Anadolumdan mı almışlardı? Mykenai, Tyrins ve Phylos sarayları çağdaş Hitit- başörtülü \'e uzun giysili
Açıklıkla bilinmez. Ancak son yıllarda Kırklareli'deki ler'inkinden çok farklı bir biçimde daima megaron olarak resmediyordu.
Kanlıgeçit Höyüğü'nde yapılan kazılar Trakya'da planlıdır. Gordion sitadelini kalabalık nüfus barındı­ Olasılıkla bir tapmağın
megaronun İlk Tunç П1 döneminden beri tanındığını ran antik bir kentten çok Ege dünyasının Troia, önünde ayakta durur
Mykenai ve Tiryns gibi, çevresi şurlarla korunmuş vaziyette gösterilen
ortaya koymuştur. Gordion'da ilk kez 6A yapı katın-
tanrıçanın bir elinde
da gelişmiş biçimde ve çok sayıda örnekle ortaya kaleleriyle karşılaştırmak daha doğrudur. Hatta bu
käse, bir elinde de
çıkan bu yapı türünün Trakya'daki geç İlk Tunç Çağ sitadel içindeki soylu yaşantının bile Homeros'un yırtıcı bir kuş bulunur.
yapılarıyla bir ilişkisi olup olmadığı söylenemez. sözünü ettiği Myken dünyası ile kimi ortak paydalan Gordion'da ele geçirilmiş
Çünkü arada bin yılı aşan büyük bir boşluk söz olduğu üzerinde durulm uştur. Bunun yanında, kabartma parçası andezit
eski gelenekler Troia kralı Priamos'un sülalesiyle taşına oyulmuştur (so/).
konusudur.
Phrygia arasında sıkı bir bağ bulunduğuna işaret Boğazköy Büyükkale'deki
Buna karşılık megaron İlk Tunç Çağı'nm başın­ ederler. Ömeğin Priamos'un karısı Hekabe, Sangarios Erken Phryg Çağı
dan beri Batı Anadolu'nun da sevilen bir konut türü ev'lerinin planı (sağ).
(Sakarya) kıyılarında doğmuş bir Phrygiah'ydı;
olmuştur. Güneyde Antalya yakınındaki Karataş ve Phrygia'ya yaptiğı bir ziyarette Priamos Amazon-
Bademağacı'ndan kuzeyde Troia'ya değin yayılan lar'a karşı Otreus ve Mygdon gibi krallarla omuz
alanda pek çok örnekle temsil olunan bu türün omuza savaşmıştı. Phrygier'in Batı ile ilişkileri
daha çok krali ve dini bir karakter taşıdığı, hatta Midas Şehri'ndeki ünlü Midas Anıtı cephesindeki
T roia'daki kullanım ının M.Ö. 2. binyılın son Phrygce yazıtta karşılaşılan Midas'a ilişkin ''lawa-
yüzyıllarm a değin (VI. Troia) sürdüğü anlaşıl- getas " (askeri önder?) ve ''wanax “ (kral) şeklindeki
maktadır. Myken ünvanlarından da anlaşılmaktadır.

\
EV 9/67'^ '^ ^

262
Boğazköy'deki Bütün bu karşılaştırmalardan megaronun özel
Phryg sitadelinin bir konut tipi olarak Ege dünyasında ortaya çıkıp
güneydoğu kapisi
önemini M.Ö. 2. binjnlın sonlarına değin koruduğu
önünde bulunmuş
taştan heykel grubu. ve Phrygier'e de bu yolla geçtiği anlaşılmaktadır.
Kybele ile çifte flüt ve lir
çalan müzisyen-rahipler. Konutlar
Tapmağı andıran bir niş
içine yerleştirilmişti {üst). Sitadellerde görkemli megaronlar içindeki lüks
Ankara-Bahçelievler'de yaşantıya karşılık Phryg halkı, gerek kentlerde ve
bulunmuş kabartma. gerekse köylerde daha mütevazı bir j^aşam sürdürü-
Tapınak önünde tanrıça yordu. Gordion ve Boğazköy'de halka ilişkin konut­
Kybele. Bir elinde kap,
lar hem sitadellerde ve hem de bunun eteğindeki
bir elinde yırtıcı kuş
tutuyor. Yük.: 1.75 m. aşağı kentlerde ortaya çıkarılmıştır.
(alt). İçinde normal bir Phrygii'nin yaşadığı M.Ö. 8.-7.
yüzyılın sade evleri eski Hitit başkenti Boğazköy'de
incelenebilmiştir. Bunlar bir ya da iki odalı küçük
evlerdir. Genellikle megaron şemasına göre, bir ön
holleri ve geride dikdörtgen planlı bir odaları vardır.
Fazla uzun olmayan bu türde yapılar arka davar­
larını dik bir yamaca yaslamışlardır. Mekänların
sırtlarını bir yamaca yaslamaları biçimindeki uygu-
lama Alacahöyük'teki en erken Phryg yapılarında
da görülür.
Gordion'da Orta Phryg döneminin basit konutları
sığ çukurlar içine yerleştirilmiş çakıl taşı ve moloz
temeller üzerine inşa olunmuştur. Tbban dövülmüş
çamurdur. İçinde ocaklar bulunur. Geç Phryg döne-
minde çok farklı bir konut tipi belirir. Burada kare

ya da dikdörtgen planlı konut toprağa kazılan bir


çukurun içine yerleştirilmiştir. Duvarlar kimi zaman
taş temel üzerine kerpiçten, kimi zaman da kamış ve
çamurdan yapılmıştır. İçte tavanı destekleyen direk-
ler, ortada da bir fırın vardır. Bu uygulama mimari
tarihçisi Vitruvius'un tanımladığı Phryg evlerini
anımsatır. Ona göre Phryg konutları doğal tepeler
içine kazılmış çukurlann üzerinin birbirine kenet-
lenmiş ahşap kütükler, saz ve çamurla örtülmesiyle
inşa olunmuştur.

Din
Phryg dini ilk bakışta adeta tek tanrılı bir görünüm
verir. Başlıca tanrıları Matar yani Ana denen
tanrıçadır. Matar Kubileya ya da Matar Areyastin
gibi sıfatlar taşıyan bu tanrıça kimi zaman yalnızca
Agdistis (Taş Kadın) ya da Agdistis Meter Тһеа
olarak adlandınlıyordu. Hitit-Luviler ona Kubaba,
Yunanlılar Meter Megale ve daha çok da Kybele,
Romalılar'sa Magna Mater (Büyük Ana) derlerdi.
Anadolu'da Erken Neolitik Çağ'dan beri tapınım
263
gören Matar, Phrygler'in gözünde bir doğa tannçası, Ana Thnrıça'nın Phryg kültündeki büyük önemi Yan sayta:
yabanıl hayvanlann egemeni (Potnia Theron), hatta onun ikonografık olarak gösterilen tek tanrıça Arslankaya Anıtı.
Tanrıça Kybele'nin
doğanın bizzat kendisiydi. Aj^nı zam anda genç oluşundan da bellidir. Phrygia'nın çeşitli yerlerinde-
tapmağı yerine
kızların ve kentlerin de koruyucusuydu. Nitekim ki kabartmalarmda o, yüksek başlığı (polos), uzun geçiyordu. Ortadaki çift
onu iki müzisyeniyle (korybantes) birlikte gösteren giysili ve sık sık bir tür mimari (tapınak?) içinde kanatlı bir tapınak
ünlü yontu grubunun Boğazköy'deki Phryg sitadeli durur vaziyette görülür; elinde coğu kez yırtıcı bir kapısını simgeleyen
güneydoğu kapısının ön avlusundaki bir niş içinde kuş, bazen de aslan tutar. Kimi zaman da gövdesinin nişin içinde, ayrıntıları
detayları belirtilmemiş kaba bir idol görünüm ün- açıkça işlenmemiş olan
bulunuşu belki de bu ikinci işlevine işaret eder. Daha
tanrıça, art ayakları
çok jdiksek dağlarda ve yalçın kayalıklarda oturdu­ dedir. Örneğin Gordion, Boğazköy, Ankara ve Eski-
üzerinde duran iki
ğuna inanılırdı. Bu yüzden zaman zaman, Dindymos şehir'deki betimlerinde gerçekçi bir biçimde ortaya aslanın arasındadır (üst).
Dağı tannçası anlamına gelen Dindymene, kimi çıkarken, Arslankaya, Arslantaş, Büyük Kapıkaya Büyük Kapıkaya
zam an Sipylos Dağı tannçası anlam ına gelen vb. anıtlarında onun bu ikinci, kaba idol türü Anıtı'nda tapınak
Sipilene, kimi zaman da İda Dağı tannçası anlamına görünümü ile karşılaşılır. Boğazköy, Gordion ve kapısını simgeleyen niş
Midas Şehri'nde de tanrıçayı gayet soyut, şematik içinde tanrıça.
gelen idea gibi sıfatlarla anılıyordu. Nitekim
Tanrıçanm ayrıntıları
Kubileya adının Phrygce'de "dağ" anlamına geldiği bir biçimde, dörtgen gövdeli ve jmvarlak başlı olarak
işlenmeden bırakılmış.
anlaşılmaktadır. Kutsal hayvanları yırtıcı bir kuş ve tanımlayan idoller ve kabartm alar bulunmuştur. Cephedeki geometrik
aslandı. Matar kültünün ana konusu bereketlilik ve Bunlardan Midas Şehri'ndekiler çoğu kez adeta bir bezeme Phrygier'e
doğurganlıkla ilişkiliydi. 0 doğayı tüm canlılığı ve çifti (Matar ve Attis?) simgeler şekilde yapılmışlar- özgü (<ılt).
verimliliğiyle simgeleyen evrensel bir nitelik taşımak- dır. Nitekim Ankara yakınlarmdaki Fahret Çeşmesi Her iki anıt da son
kabartmasında böyle bir çift kadın ve erkek giysile- yıllarda definecilerce
taydı.
dinamit patlatılarak
İmparatorluk Çağı çivi yazılı belgelerinde Kubaba riyle betimlenmiş gibidir. Boğazköy'deki megaron
yıkıma uğratılmıştır.
olarak, Hitit panteonunun küçük tanrıları arasında planlı bir Phryg evinin ön odasında bulunm uş Bu Anadolu
geçen tanrıça, imparatorluğun yıkılışından sonra kireçtaşmdan bir sunak modelinin steli üzerindeki Vandalizmi'nin amacı
"Kargamış Kraliçesi" adıyla bu kentin baş tannçası idolde ise figürün göğsü gümüş kakma bir gerdan- hazine bulmaya
lıkla zenginleştirilmiştir. Bu aynı zamanda halkın yöneliktir.
oldu. M.Ö. 9. yüzyıldan başlayarak Hitit-Luvi
dünyası için özel bir önem kazandığı anlaşılan ona evlerindeki küçük şapellerde saygı gösterdiği-
tanrıçanm Phrygier'e bu yolla geçtiği önerilmiştir. nin yani bir ev kültünün varlığının en açık kanıtıdır.
Buna karşılık Anadolu'ya yabançı olduğu ve yarıma­ Bu kaba, şematik idol anlatımı bir sosyal sinif göster-
daya Güneydoğu Avrupa'dan getirilmiş olabileceği gesi olmaktan çok, belki de Pessinous Kybelesi'nin
de varsayılmıştır. Nitekim onun batı dünyasındaki biçimsiz bir meteorik taş olarak kabul edilmesiyle
tapmımının kendine özgü kimi özellikleri olduğu da ilgiliydi.
açıktır. Sözgelimi Phryg inanışına göre tanrıça Attis
ya da Atas-Attes adında yakışıklı bir gence äşıktır, T a p ın a k la r
fakat Attis bu aşka karşılık verm ez ve ondan Phrygier Ana Thnrıça'ya çeşitli şekillerde ibadet
kaçmaya çalışır. Tknrıça onu her yerde amansızca etmekte ve tapınaklar kurmaktaydılar. Ancak kent
izler. Sonunda Attis bu amansız takipten kurtula- içi tapınakları hakkında doyurucu bilgi yoktur.
bilmek ümidiyle Pessinous kentinde erkekliğini Gordion sitadelindeki iki megaronun (M2 ve М4)
kendi elleriyle giderir. Bu kültün özünde de Attis'in tapınak olduğu sanılır. Her ikisi de, anıtsal kaya
erkekliğini kesmesi ve adeta kendini tanrıçaya cephelerindeki gibi, doğuya bakmaktadır. Bunlar­
kurban edişi gibi, Ana Tbnrıça rahiplerinin kanlı bir dan ilki dış avlunun kuzeybatı köşesindedir. Semer-
törenle erkekliklerini kendi elleriyle gidermesi damlı ve alınlıklı çatısında taştan çift volütlü bir
yatmaktadır. Çünkü bu dinde mutluluk ideali cinsel akroteri bulunmaktaydı. Düzgün yontulmuş taş
duyğulardan arınmaktı. Böylelikle akan kan ve duvarları üzerine, dıştan, kimi dinsel yapılar, aslan
yitirilen erkeklik gücünün evrensel bir nitelik kaza- ve kartallar ile günlük yaşamla ilgili resimler çizik-
narak bereket ve canlılığın tüm doğaya geçtiğine tirilmiştir. Tbbanı çakıl taşlarından bir mozaikle
inanılıyordu. Dinsel törenlerde llüt, zil, simbal, davul kaplıdır.
ve dümbelek gibi müzik enstrümanları özel bir yer Gordion sitadelinin en yüksek tepesine kurulm uş
alıyordu. olan ikinci megarona (М4) öndeki avludan, tabam
Bu kültün diğer bir figürü de Midas idi. Epigrafık çakıl taşı döşeli bir rampayla çıkılır. Bu yapının
metinler Phryg kültünde Midas ve Attis'in dikkat gerideki büyük, ocaklı salonu galerilidir.
çekici bir yere sahip olduklarmı gösterir. Sözgelimi Phryg kutsal alanları daha çok kentlerin dışında,
Midas Şehri'ndeki görkemli Midas Anıtı cephesi issız kayahklarm yakm larında ve açık havada
üzerinde, Phryg harfleriyle yazılmış olan yazıtta: kurulm uştu. Çünkü tanrıçanm çıplak yarlarda
Attis'in, halkın efendisi (lavagates) ve kralı (wanax) yaşadığına inanılıyordu. Burada tapınak çoğu kez
Midas'a adadığı yazılıdır. Midas adı ayrıca içinde yalnızca bir cephe olarak kayalara oyulmuştu.
kült yontusunun durduğu sanılan nişteki kazıntılar- Semerdamlı bir çatı ile örtülmüş bulunan yapının
da da görülür. cephesi geometrik motiHerle süslüydü. Akroterli bir

264
alınlığın altındaki cepheye küçük kapı biçimli bir
oyuk açılmıştı. Önceleri buraya, ahşaptan oj’ulmuş
ve sökülüp takılabilen һез^ке!, törenler sırasında
monte edilmekteydi. Bunun en güzel örneği Eskişe-
hir yakınlarındaki Midas Amü'ndadır. Sonraları bu
portatif heykel anla\uşından vazgeçilerek, anıtların
içine tanrıçanın jmksek kabartma olarak taştan
heykelleri ojmIdu.

Arslankaya Anıtı
Üzerinde Büjmk Ana'nın bizzat görüldüğü simgesel
tapınak cephelerinden en güzeli, Afyonkarahisar'ın
İhsani}^e ilçesine bağlı Üçlerkayası köjmnün з^акшт-
daki Arslanka3^a Anıtı'dır. Anıtın з^ап 3mzlerinden
birinde art ayakları üzerinde ayağa kalkmış Ьйзтк
bir aslan, diğerinde de kanatlı bir aslan kabartması
dikkat çekicidir. Kutsal kaya 3mze3İ 7.15 m. 3mksekli-
ğinde ve 6.60 m. genişliğindedir. Burada semerdamlı
ve alınlıklı bir tapınak cephesi işlenmiştir. Tfepesinde
büyük bir akroter bulunan alınlıkta iki sfenks beti-
mi bulunmaktadır. Cephe, sağ alt köşedeki özellikle
işlenmeden bırakılan küçük bir bölüm dışmda,
baştanbaşa geometrik motiflerle süslüdür. Ortada
2.4 X 1.8-2.2 X 1.4 m. bo3mtlarında bir niş vardır. Bu
niş çift kanatlı bir tapınak kapısını ifade etmektedir.
Kapı kanatları ardına kadar açık bir biçimde
işlenmiştir. Kapı üzerinde bugün окипатаз^ап
Phr3^gce bir 3^azıt vardır.
Nişin içinde, art аз^ак1ап üzerinde a3^ağa kalkmış
iki aslanın arasında ana tanrıça 3mksek kabartma
olarak oyulmuştur. Başında 3mksek silindirik bir
başlık vardır. Uzun elbise giymiştir ve omuzların-
dan aşağı doğru bir örtü sarkar. A3Tintıları tümü3de
bozulmuş з^а da özellikle kaba bir anlatımla 3^etinil-
miştir. Ancak onun doğanın hakimesi olduğu güçlü
bir biçimde vurgulanmıştır.
Arslanka3^a'nın 2 km. kadar güne3doğusunda
BÜ3mkkapıkaya denen bir başka anıt üzerinde ana
tanrıça bir kez daha kendini gösterir. Ancak burada
3^alnızca 1.8 x 0.55 x 0.7 m. bo3mtlarında, cephesi
geometrik motiflerle süslü bir niş söz konusudur.
Nişin içinde yüksek kabartma olarak işlenmiş olan
tanrıça ayakta durmaktadır. Başında 3'^üksek
silindirik bir başlık taşır, gövdesini ayak uçlarına
dek örten uzun bir giysisi vardır. Yüz ayrıntıları
olasılıkla işlenmeden bırakıimıştır. Önünde bir plat­
form bulunan kutsal alanın hemen doğuşunda
kayayd oyulmuş basamaklar vardır.

Tanrıçanın Tahtlan-Basamaklı
Sunaklar
Plıryg tapınım alanlarının en basit türü kayalıklara
oyulmuş basamakh sunaklar ve simgesel tahllar
biçimindedir. Bunlardan en gelişmişi de Mıdas
Şehri'ndeki üç basamakh sunaktır. Basama ar
simgesel bir tahta çıkar. Thhtın üzerıne, tasa
halinde ve yalnızca saç konturları işlenmiş iki idol
çizilidir. Yandaki düz duvar üzerinde Phrygce bir
yazıt vardır. Bu türde tek ya da çiftli idoller bazen
yalnızca idol olarak da kayalara kazınmışlardır.
Кауауа oyulm uş b asam aklı s u n a k la r P hryg
dünyasının başka yerlerinde de bulunm uştur.
Kızılırmak'ın doğuşunda, Çorum'daki Alacahö-
yük'ün 5 km. kuzeyinde, Kalehisar tepesindeki
bunlardan yalnızca biridir. Burada sunağın davar­
larına Phrygce bir yazıda birlikte bir çift aslan
açıkhava törenlerine sahne olan bu sunaklar ya da
idollerle ilişkili tanrı ya da tanrıların adı bilinmez.
Ancak Kybele ve Attis kültü ile ilişkili olabilecekleri
düşünülmektedir. Gerçekten de bazı sunaklar üze­
rinde tanrıçanm adı Phrygce olarak Matar Kubile
olarak kazılmıştır.
Matar tapmımma verilen büyük öneme koşut
olarak Phrygier bu tannçanın kültüne yönelik kimi
kutsal kentler de kurmuşlardı. Bunlar belki de
Anadoluda Hitit İmparatorluk Çağı'ndan beri varlığı
dinsel törenlerin yapıldığı bir kutsal kent durumun- Büyükkapıkaya Anıtı
bilinen Nerik, Şamuha, Karahna vb. kutsal merkez- İSSIZ bir alanda Ana
daydı. Yönetimini, biri Attis adını taşıyan iki baş
lerin M.Ö. 1. binyılda biçim değiştirmiş birer devamı Tanrıça için 1 m. kadar
rahip (arkhigallos) üstlenmişti. Bu iki rahip-kralın
idiler. Phryg kutsal kentierinden en tanınmışları yüksekliğinde bir kayaya
erkekliklerini tanrıçaya adamış olmaları gerekiyor-
Pessinous, Midas Şehri ve belki de, hakkında fazla oyulmuştur (üst).
du. Bunların yanında gallos denen, daha alçak Midas Şehri'nde kayaya
şey bilinmeyen Alacahöyük'tü.
rütbeli hadim rahipler de vardı. Pessinous giderek oyulmuş Kybele sunağı.
uluslarüstü nitelikte, özerk bir rahip devleti duru­ Tanrıçalarını yüksek
Pessinous munu kazanmıştı. Burada büyük kral Midas, tann- yarlarda arayan Phryg
Ana Thnrıça kültünün tüm Anadolu'daki en önemli çanın oğlu ve tapmağın kurucusu sayılıyordu. Bütün halkının ona gösterdiği
tapınma yeri Pessinous'ta idi (Balhhisar). Çünkü, saygı ve sevginin en
bunlara karşın Pessinous'un Phryg Krallığı döne-
canlı tanığı (alt).
inanışa göre Ana Tknrıça'nın sevgilisi Atds erkek- mindeki durumu, buradaki kültün ya da kutsal
liğini burada корапр atmıştı. Burada tanrıça gökten alamn karakteri konularında pek bir şey bilinmez; Yan sayfa:
İnmiş bir idol olarak kabul edilirdi; bu da siyah Pessinous (Sivrihisar)'da
ancak kökeninin en azmdan Phryg Krallığı dönemme
M.S. 32'de Roma
meteorik bir taştı. Burası tanrıça onuruna görkemli gitmiş olması hiç de olanaksız değildir. imparatoru Tiberius'un
yaptırdığı tapmak,
kentin dinsel önemini
Roma İmparatorluk
Çağı'nda da sürdürmüş
olduğunun kanıtıdır
(üst).
Midas Şehri denen
Yazılikaya'daki Bitmemiş
AnıtTn görünümü.
Bu yarım kalmış anıt
Çhryg taş ustalarının
kaya cephelerini
üstten alta doğru ve bir
defada işlediklerini,
bunu yaparken bazen
büyük iskelelerden
yararlandıklarmı
gösterir (alt).

266
Krallığı'nm izniyle Roma'ya taşmdı ve Roma
dininde de Magna Mater adıyla önemli bir rol
oynadı. Buna karşın kentin önemi sürüp gitti. Örne-
ğin I. yüzjnlda Amasj alı coğrafyacı Strabon bura}a
Anadolu'daki en büjmk ticaret merkezi ve bÜ3dik
saygı gören tanrıranın tapınım yeri olarak anar.
Pessninous kenti kalıntıları bugün Eskişehir ili,
Sivrihisar ilçe merkezinin 13 km. günejdndeki
Ballihisar köyündedir. Kent, içinden Gallos adlı
küçük bir derenin aktığı bir vadide kurulmuştur.
Günümüze ulaşmış kalıntılardan en ilginci, tapınak-
ti}^atro görünümündeki yapıdır. M.S. 32'de, Roma
imparatoru Tiberius zamanında inşa edilmiş olan
bu 3^apı kümesi peripteros planlı bir tapınak, tiyat-
roya benzej^en anıtsal bir merdiven ve sütunlu bir
avludan oluşur. Tiyatro benzeri merdiven kısmmda
gladj^atör dövüşleri j^apılmaktaydı.

Tanrıça Pessinous'taki önemini Phryg Krallı- Midas Şehri ve Midas Anıtı


ğı'nın yıkılışından sonra da korudu. Metragyrtoi Erken Phryg kült merkezinin özelliklerini en iyi
denen dilenci-rahipler bu mistik ve gizemli dini, bir şekilde yansıtan j^erleşme yeri, Eskişehir ve Afyon-
misyoner gibi köyden köye, kasabadan kasabaya karahisar arasındaki Midas Şehri'dir. Eskişehir'e
yaymaya başladılar; böylelikle Anadolu'da uzun bağlı Han ilçesinin Yazılıkaj^a köyünde ve ka3^alık
süre tutunabildi. Pessinous'taki Ana Tannça'yı bir tepe üzerinde з^ег alan bu kült merkezinin
simgeleyen siyah taş M.Ö. 205/4 yılında, Bergama Phrygier dönemindeki adı bilinmez. Bugünkü adını

267
kayalığın eteklerindeki, üzerinde Midas ismi oku-
nan ünlü kaya anıtından alın İlk Tunc Çağı'ndan
beri yerleşmelere sahne olan bu alanda Phrygier
M.Ö. 8. yüzyıldan başlayarak bir kült merkezi
kurmaya giriştiler. Kent esas önemini kayaya oyul­
muş, dinsel içerikli amtlara borçludur. Daha çok
sitadelin etekleri üzerine dağılmış bulunan bu
a n ıtla n n çoğu Ana Tanrıça kültüyle ilgilidin
Bunlardan en ünlüleri Midas Anıtı, Bitmemiş Anıl,
ve Areyaslis Anıtı'dır. Ayrıca yüzleri doğuya bakan
basamaklı sunaklar da dikkat çekicidir. Bunlar
üzerindeki Phrygce yazıtlar daima ana tanrıça
tapınımı ile ilgilidin Olasılıkla M.Ö. 7. yüzyılın
başlarında Kimmer akınlarından etkilenmiş olan bu
kutsal kent M.Ö. 4. yüzyılın sonlarında ıssızlaştı.
Midas Şehri taş, ahşap ve kerpiçten bir surla
çevriliydi. Rampalı giriş kuzeydoğudandı. Sitadelin
içindeki mimari günümüze iyi durumda gelmiş
değildir. Ancak su sarmçlarına inen кауаз^а oyul­
muş basamaklı tüneller dikkat çekicidir. M.Ö. 8.
yüzyılda kazıldıkları anlaşılan bu su sistemleri
Boğazköy/Büyükkale'dekini an d ırır.

Midas Anıtı
Midas Şehri'nin en önemli yapışı, lümüyle
kayalıklara oyulmuş bulunan 17 m. yüksekliğindeki
Midas Anıtı'dır. Adını, anıl üzerine Phrygce һагПег-
le kazmmış ve Midai olarak okunabilen yazıllan alın
Günümüzde yanındaki köye göre Yazılikaya da
denen bu anıl aslında bir açıkhava tapınım alanının
en önemli öğesi durumundadır. Kaya anıtı semer-
damlı, alınlıklı ve akroterli bir tapmağın cephesini
yansıtır. Cephe tümüyle geometrik motillerle bezen-
miştir. Bu cephenin en önemli bölümü, içinde
tanrı yontusunun durduğu kapı biçimindeki kareye
yaklaşan dörtgen oyuktur. 2.3 x 2.4 x 1 m. boyut-
larm daki bu oyuk tapm ağın kapısını simgele-
mekteydi. Buraya monte edilip sökülebilen ve
olasılıkla ahşap bir yontu yerleştirilmekteydi.
Buradaki kültte baş yer M alar'ındı; ancak anıl Böylelikle cephe yukarıdan aşağı doğru ve bir daha Yazılikaya'claki görkemli
üzerindeki yazıttan, bu kültte, vanax ve lavagates dönülmemek üzere bitirilerek anıl tamamlanmak- cephe, üzerindeki
unvanlarıyla anılan Midas'ın da özel bir yeri olduğu taydı. « Phrygce Midas adı
anlaşılmakladır. nedeniyle Midas Anıtı
olarak tanmıyor.
Midas Şehri'ndeki lapınak cephelerini simgele- Aslında Phryg halkının
yen kaya anıllarından en ilginci Bitmemiş Anıt'tır.
Mezar Anıtları ve Ölü Gömme Malar (Ana) dedikleri
Midas Anıtı'nın 200 m. kadar güneybatısındaki bu Ädetleri ana tanrıçalarına karşı
anıta Küçük Yazılikaya da denmektedir. Burada Phryg soyluları ölülerini daha çok lümülüs denen besledikleri derin
saygının en güzel
10 m. kadar genişliğindeki cephe işlenmeye başla- yığma tepelerin allındaki odalara gömerlerdi. Bu
ifadesi. Anadolu'nun
dıktan sonra bitirilemeden bırakılmıştır. İşe başla- gelenek Anadolu'ya ilk kez Phrygier tarafından eski çağlardan
nırken alınlıklı, akroterli ve süslü bir tapınak cephe- T rakya ve M akedonia'dan gelirilm işlir. A hşap günümüze ulaşmış bu
sinin planlandığı belirgindir. Yarım kalmış bu anıt küçük bir mezar odasının ya da bazen basil bir en görkemli anıtı
sayesinde Phryg taş ustalarının oyma yöntemi çukurun üzerine toprak, ender olarak da küçük taş olumsuz hava
kolayhkla anlaşılmakladır. Buna göre anıtlann koşullarından
yığılarak yapılan bu lürde anıtlar çok yaygın bir
elkileniyor. Bir şeyler
oyulmasına, tepeden sarkılılan bir iskele üzerinde kullanım görmüşlür. Balıda Afyon'dan, güneybalı yapmak için vakit
başlanmakta, kaya yüzeyi oyuldukça taşçı ustası uçla Antalya yakmlarındaki Elmalı, ğüneydoğuda henüz çok geç değil...
için doğal bir platform meydana gelmekleydi. da Niğde yöresine değin u zan an bir alan d a

268
Elmalı-Baymdır'da
Antalya Müzesi
uzmanlannca açılmış
bir tümülüs mezar.
M.Ö. 8. yüzyılın sonları
7. yüzyılın başları (üst).
Ankara-Bahçelievler'den
tümülüs türü mezar
anıtlarıyla ilgili bir
boğa kabartması.
Yük.; 1.03 m. [alt).

karşılaşılan bu gelenek, sonraları türlü biçimlere Tümülüs türü mezar anıtlarının en }^ğun bulun- c
girerek, Roma egemenliği döneminin içlerine dek duğu yer Gordion'dur. Burada 100 kadar mezar
sürüp gitmiştir. Phryg tümülüslerinin en yoğun anıtının varlığı saptanmıştır. Bunlardan en görkem-
kümelendikleri yöreler Ankara, Gordion ve Çorum- lisi Büyük Tümülüs adını taşır. Midas'a ait olduğu
Alacahöyük çevresidir. Ankara'da Anıtkabir Tfepesi, sanılan ve bu yüzden "Midas Mezarı" (ММ) denen
Atatürk Orman Çiftliği, Söğütözü ve Orta Doğu anıt 300 m. kadar çapında ve 53 m. 3mksekliğindedir.
Tbknik Üniversitesi'nde 20 kadar Phryg tümülüs Bu tepenin altında, ahşap bir mezar odası bulun-
mezarı ortaj^a çıkarılmıştır. maktadır. Tbvanı, semerdam denen, iki j^ana doğru

269
M id as'ın M ezar O dası
Büyük Tümülüs de denen yığma tepenin ortasında Toroslar'dan
getirilmiş büyük sedir ağaçlanyla yapılmış, 5.15 x 620 m. boyutlannda
ve 3.25 m. jdiksekliğinde mezar odası bulunmaktadır. Odanın kuzey-
batı köşesinde, 60 yaşlarmdaki bir erkek cesedi, 500 yaşmdaki tek
parça çam ağacı kütüğü oyularak yapılmış, yatak biçimindeki bir
sedir üzerine sırt üstü yatırılmıştır. Üzeri kumaşlar ve keçelerle
örtülmüştür. Yanında tımç bir kemer ile çok sayıda fibula (çengelli
iğne) bulunmaktadır. İçinde çok sayıda çengelli iğne bulunan bir
torba da cesedin başının arka tarafindaki bir yere konmuştu. Odada,
4 'ü ortaya gelecek şekilde konmuş 9 ahşap masa vardır. Bunların
üzerine toplam sayılan 98'i bulan tunçtan göbekli tas yerleştirilmiştir.
Doğu duvan önünde oymalar ve kakmalarla son derece özenle bezen-
miş iki ahşap tırnak bulunmaktadır. Bunların üzerindeki 3'er
yuvaya 6 adet tunç çanak oturtulmuştu. Güneybatı köşeye, demir
üçayaklar üzerine konmuş yan yana üç kazan yerleştirilmiştir.
İçinde yemek bulunan kaplar bunların içine konmuştur. Odanın
doğu ve batı duvarlarına çakılı olan demir çivilere çok sayıda kulplu
tunç çanak ile ürfil ağızlı tunç testi ve kemerler asılıydı. Duvarlar çok
renkli ve desenli kum aşlarla kaplanmıştı. Odadaki bütün bu
malzeme, Midas olarak nitelenen cesedin gömülmesi sırasında veril­
miş olan ölü yemeğinin kalmtılarıdır. M.Ö. 720 yıllarmda kesilmiş
ağaçlarla inşa edilmiş olan bu odada hiçbir altın ve gümüş eşyaya
rastlanmamıştır.

Kakmalarla bezel!
ahşap tırnağın geriden görünümü.

Büyük Tümülüs'ün altındaki ahşap odanın izometrik görünümü.

Keten bir kumaşa sarılı olarak bulunan koç


başı biçimli tunç sifula (bakraç) olasılıkla bir Asur eseri.
Odanın bulunuş durumu.
270
Bir Cocuk M ezarı
э

Gordion'daki Midas'a ait olduğu sanılan Büyük Tümü-


lüs'ün 100 m. kadar güneydoğusunda, 4-5 yaşlarında bir
prens ya da prensese ait bir başka mezar anıü (P Tümülüsü)
yükselir. 70 m. kadar çapında ve 12 m. jdiksekliğindeki bu
tepenin alündaki ahşap odanın boyudan 4.57 x 3.48 m.dir;
1.54 m. yüksekliğindeki tavanı düzdür. Günümüze yalnızca
birkaç süt dişi kalabilmiş olan ceset odanın kuzeybatı
köşesindeki, kumaş ve deri kaplı ahşap bir yatağa yatırılmıştır. Ahşap masalar, kakmalı ahşap tırnak ve tunç kazan vb. zengin eserlerle
birlikte ele geçen en ilginç buluntular; birer oyuncak olarak nitelenebilecek, küçük ahşap hayvanlar, boyalarla bezenmiş pişmiş toprak-
tan ha3Tvan biçimli kaplar (rhyton) ve 4 atın çektiği tunçtan küçük bir arabadır. Tbrba içine konmuş, bir uçları delikli 500 kadar koyun
aşık kemiği bir oyun seti görünümündedir. Bütün bunlar, mezarda yatan çocuğun M.Ö. 8. jdizyılm sonları j^a da 7. yüzyılın başlarında
ölmüş, kral ailesinden küçük bir prens ya da prenses olduğunu gösterir.

Gordion P Tümülüsü'nden kaz biçimli


rhyton. Yük.: 37 cm. (so/ orta).
Gordion P Tümülüsü'nden koç biçimli
rhyton. Kırmızı astarlı ve açkılıdır.
Bezemeler siyah boya ile yapılmıştır.
Yük.: 19.1 cm. (so/ alt).
Bir tümülüsün kesiti [sağ üst).
Bir oyuncak olarak kullanıldığı sanılan
minyatür 4 atlı araba (quadriga)
P Tümülüsü'nde yatan küçük bir
prens ya da prensese ait.
At yük.: 4.7 cm. {sağ alt).
Gordion'daki Büyük
Tümülüs günümüzde
/ ^ f - ^ 't u '^-^ј. ''^ 53 m.'yi bulan
yüksekliğiyle
,, , ; . , i u
^
^ ', r/f^r\
f-^ Л
I 'i
İ ; '" ’
Anadolu'nun ikinci
ı.-\
‘ V <J '
'•',<>,V V■ *■-.,• ■■ •. ■. "
büyük mezar anıtı.
Midas'a ait olduğu
sanılan mezarı
Amerikalı arkeolog
Rodney S. Young
1957 yılmda özel
- •■^■3. ''İjh-<<' ' "■ madenci yönlemleri
kullanarak açtı (üst).
Gordion'da Midas
Tümülüsü'nün
merkezindeki ahşap
mezar odasını
arkeologlar el değmemiş
durumda buldu. Odanın
duvarlarından birine
oymalı ve kakmalı
iki ahşap tırnak
dayanlyordu (alt).
Bu büyük keşit
definecilerin eski
eserler üzerinde
yaplığı tahribatm
boyutlarmı da gözler
önüne seriyor.
eğimli bir biçime sahiptir. Burada 60 yaşlarında Yanlarına pek çok arm ağan bırakıldıktan sonra
ölmüş bir erkeğin iskeleti durmaktaydı. Bu odaya üzeri çoğu kez düz ya da semerdam türündeki bir
cesetle birlikte zengin m ezar arm ağanları çatıyla örtülen mezar odaları bir daha hiç açılma-
bırakılmıştı. Bunlar arasında, oyma ve kakmalarla mak üzere taş, çam ur ve toprakla örtülmüşlür. Daha
süslü ahşap mobilyalar ile 200 kadar tunç kap ve basit kimi m ezarlarda ise oda j^erine ahşapla
demirden üç ayaklar üzerinde duran üç büyük kaplanm ış dikdörtgen çu k u rlarla yetinilm işür.
kazan da bulunmaktaydı. Duvarlar kumaş kaplıydı. Mezarın üzerine yığılan toprağın yüksekliği ölen
Bazı mezar odalarında ise ahşap duvarlar boya- kişinin önemine göre değişiyordu. Gordion'daki
n arak dekore edilmişli. Odalarda kapı yoktur. Büyük T üm ülüs'ün altında ele geçen ağaçlarm

272
Midas Tümüiüsü'nün
altindaki ahşap mezar
odasında, ahşap masalar
üzerine konmuş çok
sayıda tunç çanak
bulunmaktaydı. Masalar
zamanla ağırlıktan
çökmüştü. Bir duvarın
önünde demirden
üçayaklar üzerinde
duran tunç kazanlar
ilk günkü konumlarını
koruyorlardı. İçlerine
parlak siyah renkli
pişmiş topraktan kap
kacak bırakılmıştı.
Kimi kaplarda bir ölü
yemeğine ilişkin
kalıntılar vardı (üst).
Afyonkarahisar ilinin
Ihsaniye ilçesi
yakınlarmdaki Yılantaş
Anıtı. Aslında bir Phryg
soylusunun, cephesi
aslan ve insan
kabartmalarıyla süslü
mezarımn kalmtısı.
M.Ö. 6. yüzyılın ilk
yarısı (alt).

halkalan üzerinde yapılan dendrokronoloji çalış­ tepeli mezar anıtlarında gömü sırasında ve daha
m aları m ezar odasının inşasında kullanılan sonra ölü kültüyle ilgili törenler yapılıyordu. Bu
ağaçların M.Ö. 720 yılında kesilmiş olduğunu ortaya nedenle önlerine taştan kabartmalarla süslü sunak
koymuştur. türü yapılar inşa olunmuştu.
M.Ö. 7. yüzyılın içinde Phryg ölü gömme ädetle- Phrygier'in kayaya oyulmuş mezarları da vardı.
rinde yeni bir gelişme ortaya çıktı, cesetler yakılmaya Bunlardan bazılarında cephe kabartmalarla süslen-
(kremasyon) ve küllerinin gömülmesine başlandı. mişti. Bazı mezar odalarının içi ise aynen ahşap bir
Yakılmış insanların külleri üzerine yine toprak ya mimariyi andırır şekilde oyulmuş, cesetler süslü
da taş tepeler yığılmasma devam ediliyordu. Yığma sedirler üzerine yatırılmıştı. Mezar olarak nitelenen.

%. _=»r-

273
cephesi kabartmalarla süslü en güzeli anıt Afyonka-
rahisar'ın İhsaniye ilçesi j^akınlarındaki Arslan-
taş'tadır. Arslantaş Mezarı adını, art аз^ак1аг1
üzerinde duran karşılıklı iki aslan kabartınasından
alır. Ön aj’aklarını mezar olarak benimsenen odanın
alçak girişine basmış olan aslanlar kükrer durum ­
dadır. Bunların ortasında olasılıkla Ana Tbnrıça bir
idol görünümü ile ifade edilmiştir. Bu görkemli
cephenin alt kısmında ve kapının iki yanında ise
oturur durumda ve başlarını dik bir biçimde çevir­
miş iki küçük aslan kabartmasma }er verilmiştir.
Bir pano halinde düzleştirilmiş olan j^an yüze de
büyük bir aslan kabartması işlenmiştir.

El S a n a tl a n
Phr\^gler'in en üzgün sanat dalı mobilj^acılıktır.
Hatta bu dalda Anadolu'nun en büyük ustalarının
Phrygier arasından çıktığı bile söylenebilir. Bu
ustalık ve özgünlüğün en önde gelen nedeni
bölgenin orman yönünden zengin oluşudur. Kral
Midas ahşap tahtını Yunanistan'daki Delphoi
Apollon Tapınağı'na armağan ederek bir bakıma
Phr}^g sanatçılarının gücünü de sergilemişli. Gordion
tümülüslerinde bulunan mobilj^alar marangoz-
luktaki üstün düzeyin en canlı kamtlarıdır. Mobil}^a-
ların yapımında bağlantı olarak metal çivi j^erine
ağaç çiviler ve geçmeler kullanılmıştır. Masalar,

Gordion P Tümülüsü'nde bulunmuş oyma v'e kakmalarla


bezeli ahşap tırnak (üsl). Gordion'da l)ir çocuk mezarında
(P Tümülüsü) İDukman ağaç oyma oyuncak. Balık yiyen
grifon. Yük.: 6.6 cm. (sol alt). P Tümülüsü'nde bulunan
aslan-boğa savaşımını gösteren oyuncak (?) ünlü hayvan
öyküleri yazarı Phrygialı Ezop'un masallarmdaki sahneleri
ammsatıyor adeta. Yük.: 6.8 cm. (.sa^' a/l).

274
labureler ve sehpalar çoğu kez Phrygier'e özgü
geonietrik bezekli oyma ve kakmalarla süslen-
miştir. Mobih^a yapımında yalnızca e.ş} anın işlexine
uyğun ağacın seçimi ile ^^etinilmeyip estetik bir
düşünceyie ağacın renk ve kokusu da göz önünde
bulundurulmuştur. Sözgelimi sarı ve sert şimşir
ağacının da\'anıklılığmm yanı sıra onunla çok güzel
bir kontrast meydana getiren, koyu renkli ceviz
ile ardıç ve porsuğun kullamimış olması ilginçtir.
Kakmacılıkta, şimşir üzerine açılan 1-2 mm.'lik
yuvalara boş kokulu ardıçtan yapılmış kakmalar
özel bir tutkalla yerleştirilmiştir.
İkisi Gordion'daki Büyük Tümülüs'te (ММ), biri
de P Tümülüsü'nde bulunmuş olan üç tırnak ve bir
masa bu dalda ulaşılmış olan üstün düzeyin en
canlı tamklarıdır. Büyük Tümülüs'te odanın doğu
du varına, P Tümülüsü'nde ise odanın güney batı
köşesine ve batı duvarma yaşlanmış olarak bulu­
Kakma ve oymalarla nan üç tırnak, aslında üzerlerine yan yana üç kap
süslü üç ayaklı yerleştirilmesi için yapılmıştı. Ön yüzleri tümüyle
"Pagoda Masa" (üsl). oyma ve kakmalarla süslüj'dü. Üç ayaklı masanın
P Tümülüsü ahşap
üstte düz bir tablası vardır. Bacakları kavislidir ve
tabure ya da ayaklık.
Yük.: 29 cm. (orUı). kakmalarla süslüdür. Tbbla ile a^aklar birbirine,
Phryg ahşap yontu son derece hünerli olarak oyulmuş elemanlarla
sanatmın kendine özgü birleştirilmiştir. Bu kakma ve oymalı masa, egzotik
özelliklerini, belki de bir desenleri ve Doğulu etkiler taşıması yüzünden
oyuncak olarak kullamimış "Pagoda Masa" olarak adlandırılmıştır.
bu aslan heykelciğinde
görmek olası. Cordion
Gordion'daki soylu bir çocuğa ait olduğu sanılan
P Tümülüsü. M.Ö. 8. P Tümülüsü'nde, tunç bir kazan içinde bulunmuş
yüzyılm sonları ya da olan ahşap озппа haj^van he3^kelcikleri Phr3^gli usta­
7. yüzyılm başları. ların bu konuda ne denli hüner sahibi olduklarının
Yük.: 7,5 cm. (sol dil). bir başka kanıtıdır. Tümü козт renkli porsuk ağa­
Elmalı-Bayındır cından 03mlmuştur. Belki de birer озтпсак görevi
D Tümülüsü'nden
3^apmış olan bu 03mıalar arasında at, aslan, g63Ök,
gümüşlen göbekli käse.
M.Ö. 8. yüzyılm sonu
şabana vurulmuş öküz ve balık yi3'6u grifon gibi
7. yüzyılm başı (snğ alt). hayvanlar bulunmaktadır. Bunlardan, bir aslan ile
bir boğanın mücadelesini gösteren grup özellikle
dikkat çekicidir. Saldıran aslana karşı kendisini
boynuzuyla korumaya çalışan boğanın verdiği
mücadele kompozis3^ n olarak çok başanlı bir
uj^gulamanın ürünüdür. Yakındoğu sanatlarında
çok sevilen aslan-boğa savaşımının bu denli canlı
ve hareketli bir biçimde ahşapa oyulmuş olması
Phrj^gli ustaların bu dalda doruklara ulaşmış oldukla-
nnm en canlı kanılıdır. Ahşaptan, kap kacak, kaşık
ve kepçe yapımında da j^ararlanılmış, bunlardan
kimilerine tunçtan balka tutamaklar eklenmiştir.
Midas dönemi Gordion'unda daha çok mobilyacı-
lıkla ilgili olarak çalışan bir de fildişi alölj^esi vardı.
Ancak bu dal ahşap oymacılığı gibi çok gelişmiş
değildi. Gordion'a gerek hammadde ve gerekse
işlenmiş durumda, köklü bir geleneğe ve çok sayıda
atölj^eye sahip Kuzey Surij^e'den fildişi gelmiş olmak-
la birlikte, з^егИ atölj^enin kendine özgü bir slili
vardır. Özellikle ahşap kakm a parçası olarak
görülen küçük levhalardaki silahlı süvari, balık
yiyen, kartal başlı karışık yaralık ve geyik kabart-
maları, ince bacakları üzerinde yükselen hantal
һаз^ап gövdeleri ve baklava dilimi biçimli gözleriyle
Kuzey Surij^e, Fenike, Asur ve hatta Urartu'dan
tüm üyle farkh ve Koloni Çağı'ndan beri etkin
Orta Anadolu'ya özgü bir atölyenin ürünleridir.
Gordion mobilyaları Ankara Anadolu Medeniyetleri
Müzesi'nde sergilenmektedir.

M a d e n c ilik
Phrygier özellikle tunç işçiliğinde uzmanlaşmışlar-
dı. Bu alaşım bakir ve kalaym belirli oranlarda
birleştirilmesiyle yapılmıştı. Bu endüstri dalında
esin kaynağı daha çok günejden, Suriye'den geliyor-
du. Örneğin yalnızca Büyük Tümülüs'te 175 fibula,
170 käse, kazanlar ve çok sayıda kemer ele geçiril-
miştir. Bunlardan bir bölümü Suriye ve Asur'dan
armağan olarak ya da ticaret yoluyla gelmişse de
önemli bir bölümü Gordion'da ya da bu yöredeki
Phrj^g sanatçılarmca dövme ve dökme teknikleri
kullanılarak üretilmişlerdir. Bunlar arasında, günü­
müz hamam taslarının atası olan, ortası göbekli
(omphalos) ya da kulpları makarayı andıran käseler,
(Т) biçimli tutam akları boğa başlarıyla süslü
kazanlar, kepçeler, kem erler ve çengelli iğneler
(fibula) sayılabilir.
Tümülüslerde çok sık rastlanan tunç käseler
çoğu kez döküm tekniğinde iki parça olarak
3^apılmıştır. Bunlar bazen bir kumaşa sarılı olarak
bir kazan içinde, bazen de bir masadan düşmüş
durumda bulunmuştur. Bir kısmının kulplarından
duvarlardaki çivilere asılı olduğu anlaşılmaktadır.
Bir bölümünün ortasında, geleneksel Türk hamam­
larında kullanılan taslardaki gibi şişkin bir göbek Ankara ODTÜ tümülüslerincle bulumrıuş 1и1қ; kazan {üst). Elmalı-Bayınclır D
bulunur. Anadolu'da M.Ö. 3. binyıldan beri bilinen ve TümülüsLi'ncIcn makaraya benzeı kulpları olan tunç käse. M.Ö. 8. yüzyılm sonu
7. yüzyılm başı iortd). Flmalı-Bayııulıı П rümülüsü'ncle bulunmuş, üzeri kabaralarla
Doğu'dan da tanınan bu türde göbekli käseleri süslü gümüş l’hryg fibulası. M,C). 8. yüzyılm sonları 7. yüzyılm başları (a/f).

276
Elmalı-Bayındır D Phr}'gler geliştirerek kendilerine mal etmesini
Tümülüsü'nde bulunmuş bilmişlerdir. Örneğin büyük göbek çıkıntısınm bir
gümüş levha Phrygier'in
çok sevdiği geometrik
parmakla tutulacak şekilde boş bırakılması ile
motiflerle bezeli. göbeğin etrafını çeviren kabank silmeler ve gövdesi
M.Ö. 8. yüzyılın sonu, уаргак biçimli kabartılarla süslü käseler tümüyle
7. yüzyılın başı (üst). bu balka özgüdür. Dibinde bir parmak boşluğu bulu­
Elmalı-Bayındır D nan göbekli taslar M.Ö. 8. yüzyılda standart bir
Tümülüsü'nden tunçtan
göbekli käse. M.Ö. 8.
Phryg kap türü haline gelmişti. Bu türde madeni
yüzyılın sonu, kapların pişmiş topraktan kopj^alan da 3^apılmıştı.
7. yüzyılın başı (orta). Bunun yanında, tümüyle bu balka özgü bir başka
Elmalı-Bayındır D madeni käse türü de ağız kenarlarınm etrafma
Tümülüsü'nden gümüş madeni bir bant ile такагаза andıran iki kulp eklen-
kepçe. İçki servisinde
kullamlıyordu. miş olanlardır. M.Ö. 8. yüz3alın ikinci 3^arısı içinde
M.Ö. 8. yüzyılın sonu, Phr3^gli ustaların ortaya koyduğu bu з^епШк
7. yüzyılın başı (so/ alt). kolaylıkla taşınabilme olanağı sağlamış olması
Tunç kazan. Gordion, yüzünden çok sevilmişti. Her iki käse türü de
M.Ö. 8. yüzyılın başları
M.Ö. 700 3nllarından itibaren Yunanistan ve Batı
(sağ alt).
Anadolu'daki kutsal alanlara gönderilmişlerdir.
Phrygia'nın hemen doğusundaki Tabal üikesi Aynklı tunc; maşrapa.
önemli bir tunc kazan üretim bölgesiydi. Ürneğin СкксПоп, M.Ö. 8. yüzyılm
baijları (sol üst). Tyana
Asur kralı II. Sargon M.ü. 714 yılında Urarlular'a ail kralı W'ar[)ala\vas'ın
Muşaşir kenti ve tapmağından haraç olarak çok Phryg kumaşından
sayıda Taba! yapımı kazan aldığını bildirir. M.Ü. 1. yapılmış giysisini,
binyılın ilk yarısında lunç kazanlar ün Asya dünya­ bolincleki macleni Phryg
sı kralları ve beylerince çok sevilen birer prestij kcmeri ilo şalının iki
ucunu lıirleştiıon iibulası
eşyası olarak kabul edilmekteydi. Tapınaklara tamamlıyor. .Avaklarmda
armağan olarak yollanmakta ve üç аз^акһ altlıkla- Anadolu'cla yakm bir
rıyla soylu mezarlarına armağan olarak da bırakıla- gec;mişc clogin kullanılmış
bilmekteydi. Ürneğin Midas Mezarı denen Büyük uc;lan kalkık c^arıklar
Tümülüs'ün allmdaki ahşap mezar odasının güney (likkati c;ekiyor.
İvri/ kabariniasmdan
duvarı önünde bu lürde üç kazan bulunmuşlur. cletay (s<^ğ üst).
Тек renkli mctalik
Phryg c;anak c;ömloği.
Ankara tümülüslcri
(sol <ilt).
Ciordion'daki Büyük
Tümülüs'ün allmdaki
mezar odasında
bulunmuş küc;ük tunç
kazanm oklentileri lx)ğa
başı bicjimli. Aynı yerde
elc gecjirilcn tunc; kepçe
de bu türde küc;ük
kazanlarla birlikte
kullanılıyorcİLi (s<}ğ <^lt)-

278
Alişar'cla bulunmuş Bunlara, içintJe з^етек bulunan pişmiş topraktan sivri uçlu bir yaydan ya da iğneden ibarettirler Bazı
üzeri siluet tekniğincle kaplar konmuştu. Kazanlartjan birinde halkalı kulp fibulalarda iğne çift uçludur Bu türdekilerin 3Üksek
stilize geyik resimleriyle
eklentisi karşılıklı iki boğa başı şeklintieycli. üteki- sınıfa mensup kişilerce adeta bir rütbe alameti
bezeli krater (so/).
Gordion P Tümülüsü. lerde ise halkalı eklenlilerin sadası 4'e çıknıışlı. Biri olarak takıldığı varsa3ulmaktadır Gordion'da ele
Bakraç. Yük.; 30 cm. kuş gövdeli 2 insan (siren) ve iki demon, biri de geçirilen fibulaların sayısı lOÖO'in üzerindedir. Bu
isjğ). 4 siren eklenlilİ3di. Karşılıklı olarak yerleştirilmiş türde nıaden eserler M.Ö. 8.-7. yüzyıllarda hemen
bulunan bu eklentiler daima kaybolan mum hemen tüm Akdeniz dün3^asına ihraç edilmişti.
3^önlemiyle döküm olarak yapılmıştır. Bunlardan,
halkalı tutamağı "Т" biçimli bir levha üzerine otur-
D okum acılık
tulmuş olan boğa başlı kazan açıkça yerli atöİ3^eler-
de Phr3^gli ustalarca üretilmiştir. Bu türde kazanla- Phrygier'de dokumacılık çok gelişmişti. Bu daldaki
nn Samos (Sisam) Adası'ndaki Hera kutsal alanına gelişmede, hiç kuşku yok ki. Orta Anadolu koyunla-
ihraç edildiği anlaşılmaktadır. Diğer iki kazanın rmm kaliteli yünleri önemli bir rol 03mamıştır
yerli Phr3^g iiretimi olup olmadığı bilinmez. Ancak Phrygier çağında Gordion'da, yün ve moher gibi
daha çok Kuzey Зипз^еУек! Geç Hitit atölyelerinin hayvani kökenli iplikler 3^anında keten ve kenevir
ürünü olduğu söylenebilir. gibi bitkisel liflerden de yararlanıldığı belirlenmiştir
Phr3^g madenciliğinin sevilen eserleri arasında Renkler genellikle, sarımsı be3^azdan, sarımsı kahve-
çengelli iğnelerin (fibula) özel bir yeri vardır. Tbş з^а rengİ3^e, kahverengi ve grimsi kahverengİ3^e doğru
da kil kalıplarda dökülerek 3^apılmış olan fibulalar değişir. Bunların doğal renkler olduğu, ayrıca з^арау
Ege dünyasında M.Ü. 2. bin3uldan beri bilinmektedir. olarak koyu kırmızı ya da mor renklerin kullanıldığı
Ancak, giysilerin iki ucunu tutturma3'a уагаз^ап ve anlaşılmıştır Günümüze çok az sa3uda kalabilmiş
aynı zamanda dekoratif bir öğe olan fibulalan olmakla birlikte, kumaş deseni olarak зопе çok
Anadolu'da ilk kez Phr3^gler kullanmıştır. Konya sevilen geometrik bezemeler tercih edilmiştir. Bu
Ereğlisi 3^akınlanndaki İvriz'de bulunan Тз^апа kralı nedenle İvriz Kabartması'nda ve Bor'da bulunmuş
Warpalawas'a ait bir kabartmada fibulanın, omuz- bir stelde görülen Tuwanuwa kralı Warpalawas'ın
daki şalın düşmemesi amacıyla kullanıldığı; Geç giysisileri Phr3^g dokumacılığının ürünü olmalıdır
Hitit krallıklarından Zincirli'de bulunmuş bir stel Bunun 3^anında, üzerine altın simle nakış işlenmiş
üzerinde kralın fibulayı göğüste süs olarak taşıdığı; kumaşların da çok sevildiği anlaşılmaktadır Latin-
Maraş'ta bulunmuş bir stelde ise bir kadın kemerinde ce'de nakış işle3^en anlamında kullanılan phrygio
süslü bir aksesuarın 3^erini tuttuğu görülmektedir sözcüğü bu ünün bir yansıması sayılabilir.
Çoğu kez tapmaklara adak olarak bırakılan ya da Gordion tümülüslerinde duvarlara asılmış halılar
mezarlara armağan olarak konan fibulaların ölü ile yerlere şerilmiş keçelere ve süslü kumaşlara ait
kültüyle bir ilişkisinin olduğu da düşünülmektedir. izler saptanmıştır. Nitekim bugün birçok Avnıpa
Fibulalar genellikle yarım daire з^а da at nalı dilinde duvar halıları için kullanılan tapetes
biçimli simetrik bir gövde ile buna perçinlenmiş sözcüğü Phrygce'dir Gordion sitadelindeki M.Ü. 8.
279
Bir kutsal ağacın iki
yanında siluet lekniğinde
stilize geyik tigürleri
bulunan geniş ağızlı,
kulplu çömlek (krater).
Gorclion (so/ üst).
Gövdesi kahverengi boya
ile bezel i ayaklı maşrapa.
Gordion (Scığ üst).
Madeni kapları taklit
eden pişmiş topraktan
gaga ağızlı testi.
Gordion ({lit).

yüzyil yapilarinda bulunan binlerce dokuma tezgäh tadır. Batıda, Gordion, Ankara ve Midas Şehri gibi
ağırlığı ve ağırşaklar Phrygler'de tekstil sanayinin yerlerde oturan ve buraya Makedonia'dan gelmiş
ne denli gelişmiş olduğuna kamttın olanlar daha çok metalik parlaklıkta gri ve siyah
renkli kapları tercih ediyorlardı. Bunlar özellikle
Kuzeybatı Anadolu'da M.Ö. 3. binyıldan beridir
Ç a n a k Ç ö m lek kullanılan çanak çömleklerin bir tekrarı gibidirler.
Orta Anadolu'da Phrygier'in yanında farklı etnik Yuvarlak ve tırfıl ağızlı testiler, maşrapalar, şişkin
gruplar yaşamaktaydı. Sözgelimi Kızılırmak'ın karınlı, geniş ağızlı çömlekler ve bira servisi için
batısındaki Balkan kökenli Phryg ağırlıklı nüfusa kullanıldığı sanılan, yandan akıtacağı süzgeçli küçük
karşılık, doğu yakada Phrygler ile birlikte Muşki, testiler en çok karşılaşılan kap biçimleri arasındadır.
Tabal, Kaşku vb. halklar oturuyorlardı. Bu nedenle Bunlardan bir bölümü biçim olarak da madeni
de Orta Anadolu Demir Çağ çanak çömleklerini kapların taklididir. Bunun yanında, kimi kaplar
pişirilmeden önce, yaş ham ur üzerine ıstam pa
tüm üyle Phrygier'e bağlam ak olanaksızdır. Bu
desenlerle bezeniyordu. Çanak çömleklerin bu türde
durum da Demir Çağı'nda Kızılırmak'm doğu ve
süslenişi Phrygier'in Güneydoğu Avrupa, özellikle
batısındaki farklı etnik öğelere göre farklı teknikte
de Trakya ile paylaştığı bir özellik görünümündedir.
üretimde bulunan atölyeler bulunduğu anlaşılmak-
Ayrıca az sayıda olmakla birlikte, boya ile bezenmiş
olanlar da vardır. Bunlardan bazıları hayvan biçim­
lidir. Özellikle Gordion'daki P Tümülüsü'nde bulun­
muş ikisi kaz, biri de koç biçimli üç vazo bu dalda
erişilmiş olan üstün düzeyin en canlı tamklandır.
Kızılırmak'm doğuşunda, Boğazköy, Alişar, Alaca-
höyük, Kültepe ve Pazarlı gibi yerlerde yaşayan
Phrygler bu yöreyi farkb etnik gruplarla paylaşıyordu
ve belki de nüfus olarak azınlıktaydılar. Bu yüzden
kendi çanak çömlek stillerinden çok yöresel gele-
neklere uym ak zorunda kalmış olmahydılar. Bu
yörenin çanak çömlekçiliğinde çok renkli bir
bezeme türü egemendir. Açık renk zemin üzerine
siyah boya ile daha çok sttlize geyik motifleriyle
bezenmiş olan bu türde boyalılar Kızılırmak'm
batısında da vardır. Ancak burada bezeme genellikle
geometrik desenli çerçeveler içindeki, konturları
belirlenmiş, içleri ise noktalar ya da tarama çizgilerle
doldurulm uş aslan, dağ keçisi, boğa ve kartal
motillerinden oluşturulmuştur. Her iki stilin ortak-
laşa kullandığı en belirgin motif kap yüzeylerindeki
boş alanların doldurulm asına yarayan, pergelle
çizilmiş tek merkezli dairelerdir.

280
J
LYDLER (LYDİALILAR)

Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra Anado- Çivi 3^azılı Hitit belgelerine göre M.Ö. 2. binyılda
lu'da zaman içinde belirmeye başlayan devletlerden burası Şeha (Gediz) irmağı Üikesi adıyla anılan
en batı uçta ve Batı dünyası ile en yakın ilişkiler küçük bir yerel krallığın merkeziydi ve olasılıkla
kurmuş olanı Lydler'inkiydi. Üikelerine de Lydia Madduvattas gibi beylerce yönetiliyordu. Klasik Batı
denmekteydi. Bu halk Batı Anadolu'da Gediz ve kaynaklarına göre At}^ad, daha sonra da Heraklid/
Küçük Menderes yörelerinde oturuyordu. Antik çağ Tylonid adlı iki kral sülalesinin egemenliği altında
yazarları onları güney komşuları Karlar ile kuzey bulunan Lydler pastoral bir düzende yaşamış
olmalıdır. M.Ö. 7. yüzyılın başlarına doğru Mermnad
komşuları M}^sler ve doğudaki Phrygier ile akraba
denen j^eni bir sülalenin j^önetimine girdiler. Bu
gösterirler. Hint-Avrupa karakterli bir dilleri olan
sülalenin 141 }о1 kadar süren yönetiminde yalnızca
Lydler esasen Hitit-Luvi kökenli yerli halklardandı.
Lydler'in başkenti Anadolu'nun değil, aynı zamanda Yakındoğu'nun
Sarcleis'in sitacleli yalçın
M.Ö. 1200 yıllarından sonra Balkanlar'dan gelen bir önde gelen devletleri arasına girme başarısmı
bir kayalık üzerine kisim Trakyalı göçmenle karışıp kaynaştılar. Ancak gösterdiler. Mermnad sülalesinin ve tüm Lj^dia'nın
kuruluydu. Şurlarla M.Ö. 7. yüzyıl öncesindeki kültürleri konusunda birdenbire parlamasmm en büyük nedeni altın
korunmuş olan bu yeterli bilgi yoktur. Ünlü ozan Homeros onlardan
keşimin zaptedilmez
madenleridir. Bölgede daha önce hiç tanınmayan bu
olduğuna inanılıyordu.
Maion, Tmolos (Bozdağ) Dağı'nın eteğindeki kent- soylu madenin M.Ö. 7. зтгуһш başlarından itibaren
Sitadele aşağı şehrin batı lerinden de Hyde olarak söz etmekte, Lydia adını hiç başkent Sardeis'te işletilmej^e başlaması Lydler'i
ucundan genel bakış. anmamaktadır. birdenbire zenginleştirmiş ve güçlendirmişti.
Lydia

Kuzey Lydia
Anadolu'da Lyd kökenli ve Lydce konuşan yoğun nüfusun yaşadığı bölgej^e Lydia denilmekleydi. Bu ad kentlerinden Thyateira
coğrafi bir deyim olarak en azından M.Ö. 7. yüzyılın ortalarından Bizans Dönemi içlerine değin (Akhisar)'dan bir
kullanılmışlır. Bölgenin Gediz vadisindeki kuzey bölümü Maionia, Küçük Menderes vadisindeki güney görünüm (üst).
bölümü de Asia adıyla anılmaktaydı. Klasik Lydia bölgesi
kuzeyde Kaikos (Bakırçay) İrmağı ve Temnos (Demirci)
dağı ile sımrlamyordu. Kuzeyinde, bugün Manisa ilinin
Kula ve Selendi, Kütahya'nm Gediz ilçelerine doğru
uzanan, volkanik K atakekaum ene (Yanık Ülke) ile
Maionia yöreleri bulunuyordu. Güneyde sının Messogis
(Aldın) Dağları belirlemekteydi. Doğuda Sindros (Banaz)
Çayı, batıda da Aspordene (Yunt) ve Sardene (Dumanlı)
Dağları ile smırlanmaktaydı.
En önemli kenti, Gediz İrmağı vadisinde büyük bir kültür
ve ticaret merkezi durumundaki Sardeis (Salihli-Sart) idi.
Kuzey uçtaki Thyateira (Akhisar-Tbpe Mezarlığı) ve
Gordos (Gördes), batı sınırda Sipylos (Sipil) Dağı eteğinde-
ki Magnesia (Manisa), güneyde. Küçük Menderes vadisin­
deki yün boyacılığıyla ünlü Hypaipa (Ödemiş-Günlüce) ve
doğuda da Philadelphia (Alaşehir) öteki kent ve kasa-
balarmdan bazılarıydı.
Doğal kaynaklar yönünden oldukça zengin olan Lydia'da
milattan önceki yıllarda altın madenleri işletilmekteydi.
Burası Orta ve Güney Anadolu'dan gelip Ege kıyılarma
ulaşan tarihi yolların da üzerindeydi. Bu yüzden ticaret
çok gelişmişti.
282
Lydia'daki Mermnad
sülalesi aslanı krallik
simgesi olarak kabul
ediyordu. Aslan, lannça
Kybele'nin de kutsal
hayvanlarindan biriydi.
Sardeis'te bulunmuş
mermer aslan heykeli
Lydier'in bu hayvana
karşı gösterdikleri ilginin
bir yansimasi. M.Ö. 6.
yüzyilin ilk yarısı.

Mermnad sülalesinin ilk kralı Gj^ges'tir (M.Ü. 687- dü. y\rd3's'i Sad3'attes \e Aİ3'attes (M.Ö. 611-561) gibi
645). M.Ö. 667-66 yillarinda Asur krali Assurbanipal krallar izledi. Mermnad sülalesinin 3^etenekli
(M.Ü. 668-627) ile diplomatik ilişkiler kurarak, hükümdarlarından biri olan Aİ3'attes döneminde
Phrygler'den sonra Lydler iizerine 3'önelen Kimmer Batı Anadolu ve özellikle Edremit yöresini 3 urt edin-
tehlikesini savuşlurma3'a çalışan Gyges bir 3andan тезе başlamış olan Kimmerler'e karşı büyük bir
da batı ve kuze3'bati Anadolu'da genişleme3'e çabala- temizlik liarekätına girişildi ve atlı göçebeler Kızılır-
mış, etki alanını Troas bölgesi ile Мапз^аз Gölü mak'ın doğuşuna sürüldü. Böylelikle hemen hemen
civarma dek genişletmişti. Uzun mızraklı süvariler- 100 yıldır Anadolu'da bÜ3'ük sıkıntılara yol açan
den düzenli bir ordu kuran G3^ges, bu sırada keşfedi- göçebe telididine son verildi. Lydia Krallığı'nın sınır-
lip işletilme3'e girişilen altın madenlerinin verdiği ları Kızılırmak'a değin genişledi. Phr3g başkenti
büyük güçle sİ3^aset salınesinde parlamaya başladı. Gordion ele geçirildi ve buraya bir garnizon 3^erleşti-
M.Ö. 655 yıllarında üikesinin çok uzağındaki Mısır'a rildi. Batı kıyıdaki İon kent devietlerine karşı kimi
ücretli asker gönderecek kadar büyük bir güç sağla- başarılar sağlandı. Miletos (Balat) ile yapılan saldır-
mıştı. Asur İmparatorluğu'nun boyunduruğundan mazlık antlaşmasım M.Ö. 600 yıllarma doğru
kurtulmaya ga3Tet eden Misirli I. Psammetikhos'a Smyrna'nın (Eski İzmir, Ваза^акһ Höyüğü) закпш
gönderilen İonialı ve Karialı ücretli askerler ücretle- izledi. L3^dia Krallığı'nın gücü doruğa yükselmişti.
rini olasılıkla altın olarak almakta3^dı. Bütün bu çok Bu sırada İran'da yönetim, başkenti Orta İran'da
3^önlü sİ3^asal girişimlerine, ekonomik gücüne karşın Ekbatana'da (Memadan) bulunan Medler'in eline
Gyges üikesine doğudan yapılan Kimmer saldırısına geçmişti. Medler Kirim 3^öresinden kopup gelmiş bir
engel olamadı. M.Ö. 645 3'ilında onlarla 3'aptığı bir kisim İskitler ve Babilliler ile birleşerek M.Ö. 612
savaşta, savaş alanında öldü. Bu sırada Kimmer 3'ilında bin yıllık Asur İmparatorluğu'na son verdiler.
ordularının başında L3^gdamis/Dugdammi adında Belki bu tarilıten biraz daha önce yüksek з^ау1атп
bir reis bulunmakta3^ı. güçlü devieti Urartu Krallığı da tarih sahnesinden
G3^ges4en sonra L3'dia tahtma oğlu Ard3^s geçti. silinmişti. Böylelikle Ön Asya dün3'asında Babil'in
Bu sırada reis Lygdamis/Dugdammi ölmüştü 3'anında Med Devieti 3eni bir güç olarak parlamış ve
(M.Ö. 641). Buna karşın Kimmer göçebeleri, Ardys'in Kızılırmak'a kadar tüm Doğu ve Orta Anadolu'nun
3^edinci saltanat yılında (M.Ö. 639) kuzeybatı egemeni durumuna gelmişti. Bu sırada Medler'in
kökenli göçebe Trerler ile birleşerek L3^dia başkentini başında kral olarak Kyaksares (M.Ö. 625-585)
yağmaladılar. Sitadelin kuzey ve batı eteklerine bulunmaktaydı. M.Ö. 590 yıllarma gelindiğinde, en
уаз ılmış olan aşağı kent 3^akılıp yıkıldı. Bu büyük azından Kızılırmak'ın doğusundaki topraklar büyük
yıkıma karşın L3^dia kral sülalesi 3''aşammı sürdür­ çapta İranlı Medler'in eline geçmiş durumdaydı.
283
L ydler'in B a şk en ti A ltın S a rd eis

^ '■ ■ ’ ј

M anisa'nın Salihli ilçesi yakınlarm da, Bozdağ'ın kuzey yam açları üzerindedir. 1910-1914 yıllarında
Н. Crosby Butler, 1958-1976 yıllarında George M.A. Hanfmann ve 1977'den beri de Crawford H. Greenewalt Jr.
tarafindan kazilmaktadir. Kent ve çevresi tarihöncesi çağlardan beri yerleşmelere sahne olmuş; M.Ö. 7.
yüzyilin başlarından sonra da uluslararası bir metropol görünümünü kazanmıştır.
Yalçın bir sitadelin kuzey ve batı eteklerindeki aşağı kent oldukça geniş bir alana yayılmıştı. Burada Lydia
Krallığı'nın yıkılışından sonra, özellikle Hellenistik ve Roma İmparatorluk Çağlarında büyük bir gelişme ve
yapılaşma olmuştur. Sitadelin batı yamaçları üzerinde ve Sart Çayı kıyısındaki görkemli Artemis Tbpmağı
ile Yahudi Havrası ve gymnasium en dikkat çekici anıtlar arasındadır.

inşasına Hellenistik
Çağ'da başlanmış olan
Artemis Tapmağı'ndan
sitadele bakış {üst).
Roma İmparatorluk
Çağı'nda giderek
büyüyüp gelişen
Sardeis'te görkemli
yapılar yükseliyordu.
Gymnasium ve
bitişiğindeki Yahudi
havrası restore edilmiş
yapılar arasında (alt).
284
M .ö. 5. yüzyıla ait Yozgat'ın Sorğun ilçesi yakınlarındaki Kerkenesdağ
kırmızı figürlü bir vazo j^erleşmesinin Medler tarafından bu zamanda
resmi üzerincle (ressamı
kurulduğu ileri sürülmekledir. Pteria adını taşıdığı
Myson) Kroisos'un yanışı
sahnesi resmedilmiştir. varsayılan bu kent 2,5 km^'lik bir alana yayılmıştır
Kroisos odun yığını ve 7 km. uzunluğunda bir surla kuşatılmıştır. Eğer
üzerindeki arkalıksız gerçekten düşünüldüğü gibiyse, ki henüz keşin
tahtmda oturuyor. değildir, Medler'in Kızılırmak yayı içinde önemli bir
Yerdeki erkek figürü ise kalıcı üs yaralmak istedikleri anlaşılmaktadır.
odun yığınını ateşlemeye
çalışıyor. Herodotos'un
Sonuçta Kyaksares'in yönetimindeki Medler ile
anlattığı bu öykünün ne Aİ3'attes'in Lydiası karşı karşıya kalmıştı. Bu iki
derecede gerçek ya da devlet arasında Kızılırmak kavsi içinde, M.Ü. 590 yılı
gerçek dışı olduğu ile 585 tarihleri içinde sonuç alınamayan bir dizi
bilinmez. savaş 3^apıldı. 28 Mayıs 585 tarihinde savaş sırasında
meydana gelen ve Miletoslu bilgin Thales tarafından
önceden hesaplanmış olan tam bir güneş tutulması­
nın 3rardımıyla antlaşmaya varılabildi. Buna göre
Kızılırmak iki devlet arasında sınır kabul edildi.
Alyattes kızmı, K3^aksares'in oğlu, veliaht Astyages'e
vererek antlaşma güçlendirildi. K3^aksares'ten sonra
Med tahtma oğlu Astyages (M.Ö. 585-550) geçti.
Med egemenliği uzun ömürlü olamadı ve İran'da
denetim Pers kökenli Akhaimenid Sülalesi'nin eline
geçmeye başladı. M.Ö. 550 yılmda bu sülalenin
başına K3TOS (M.Ö. 559-529) geçti. Med Krallığı'na
son veren K3TOS bir anda Haİ3rs Irmağı'na değin
uzanan Anadolu'nun yeni efendisi durumuna girdi.
Med Devleti'nin birdenbire çöküşü ve Akhaimenid
Sülalesi'nin 3^önetimindeki Persler'in 3mkselişi Ön
va) üzerinden Kızılırmak yayı içine ulaşmıştı.
As3^a'nm sİ3^asal dengesini bozarak з^егй karışıklıklar Böylelikle Lydia ve Pers orduları karşı karşıya
ve bunalımlara з^1 açtı. Bu karışıklıklardan özellikle geldiler. Yaz aylarında üç ay kadar süren savaştan
Anadolu çok etkilendi. keşin bir sonuç alınamadı. Kroisos, eski çağların
savaş töresi gereğince, kışı geçirmek üzere ordusuyla
V arsıl K ral K roisos ve Lydia başkenti Sardeis'e döndü ve ücretli ordusunu gele-
K ra llıg ı'n ın Sonu cek yıl yeniden toplanmak üzere terhis etti. Ancak
Doğudaki bu önemli gelişmeler sırısında Lydia Kyros onu gizlice izledi ve Lydia başkenti Sardeis'in
yakınlarma değin geldi. Lydialı süvariler Sardeis'in
tahtma Alyattes'in oğlu Kroisos (M.Ö. 560-547)
geçmişti. Mermnad sülalesinin bu sonuncu hüküm- doğusundaki bir ovada Persler'i durdurmaya çalıştı-
darı, üikesindeki altın madenlerinden казтак!апап larsa da başarıh olamadılar ve sonuçta Pers ordusu
başkentin şurlarına dayandı. Sonuçta 14 günlük bir
zenginliği ve cömertliğiyle Ьйзолк bir ün kazanmıştı.
kuşatmadan sonra kent ele geçirilerek M.Ö. 547 заһ
Atinalı eski Yunan yazarları O'nun zenginlik ve
sonbaharmda Lydia Devleti'ne son verildi. Tüm
cömertliğinin anılarda hep yaşayacağını bildiriyor-
Anadolu Persler'in egemenliği altına girdi.
lardı. Ancak bu zamanda Persler'in yükselişi Ön
Asya dünyasının siyasal dengesini bozarak birta-
kım karışıklıklar ve bunalımlara yol açmış, sonuçta D evlet Düzeni
Lydler ile Persler karşı karşıya kalmıştı. Bu yeni Lydler süvarilikleriyle ünlüydüler. Halikarnassoslu
duruma ilk tepki, 0 zamanlar Ege kıyılarmdan (Bodrum) tarihçi Herodotos onları Asya'da yiğitlikte
Kızılırmak'a değin uzanan büyük ve zengin bir kimsenin bileğini bükemeyeceği savaşçılar olarak
devlet olan Lydler'den geldi. Çünkü Kroisos babası­ tanımlar. Süvariliğin gelişmesinde bölgede yetişen
nın Medler ile yaptiğı anlaşmaya sadıktı ve doğuda soylu atlar ile uçsuz bucaksız otlaklar olumlu rol
komşu olarak Medler'i tamyordu. oynamıştı. Ancak Pers istilasından sonra onlar da
M.Ö. 547 yılı baharında, daha çok ücretli asker- giderek Phrygier gibi, müzik, zevk ve sefahat düşkü­
lerden oluşan Lydia ordusu Kızılırmak'ı aşarak, nü kimseler olarak nitelenmeye başlamışlardır.
inşasına Medlerce girişildiği öne sürülen ve henüz Lydia Krallığı merkezi karakterli bir yapıya sahipti.
bitirilememiş durumdaki Pteria kalesine vardı ve bu Krallık belli bir sülaleye bağlı olarak babadan oğula
yöreyi yağmalayarak halkını köleleştirdi. Bu sırada geçmekteydi. Bunun yanında zaman zaman
Kyros ordusuyla güneydeki Kilikia bölgesi (Çukuro- varlığını duyurabilen çok zengin bir tüccar sınıfı da

285
Eskiden Dioshieron
adım laşıvan Birgi'de
Avdınoğlu iMchmecl
Bov'in I Ч J larihinde
yaptırdı^ı caminin
duvarında kullamimış
olan mermor L\clia aslanı.
M.O. (ı. vüzyılm ilk
varisi. Avnı vorodeki
Türk boylorinin
aslanı bir arma
olarak bonimsemiş
{.)lduklarının it'adosi U'isf).
Uijak'ta Güre
yakmlanndaki
yağmalanmıij Lydia
mezarlarının kireytaşı
bloklarla örülü elmarları
üzcriiH' boya ile
yapılmi!j kadın resmi
A kte I) e Т ünui Iüsü' nde
bulunu[) detinecilerce
paryalanmıştır.
ıM.C). b. yüzyılın
sonları (л/0.

buİLinuyorclu. Ülke eyalellere aynlm ıştı \e \alilerce saplanamayan bu tajDinak, Sardois'te ole geçirilmiş
y ö n e tiliy o rd u . B u ra la ra b a z en v e lia h lla r da vali mermer bir sunak üzerine işlonmiş kabarlınasın-
olarak gönderilm ektejdi. dan tanınır. M.Ü. 550 yıllarına larihlonen bu sunak

Dil v e Yazı
Yazılı Lydce belgeler gerek sayma ve gerekse konu
bakınıından son derecede sinirlidir. Mezar taşı ve
adak 3'azılları ile çanak çömlekler üzerine kazınmış
grafili larzında olan bu \^azıtların sayısı 110 kadardır.
B unların çoğu da M.Ü. 4. yüzyılın sonu ya da
3. yüzyıla aillir. Lydia dili Hinl-Avrupa kökenlidir.
Tam olarak çözülenıej^en fakat Lu\ ea ve Lykçe'ye
yakın görünen bu dil A ra mice-Lydce ya da
Yunanca-ly^dce olarak kaleme alınmış gift dilli
(bilinguis) birkaç yazıl yardımıyla anlaşılmaya
başlamışlır. Alfabeleri 26 harllidir ve bunların bir
bölümü Yunanca ve Phrygce'dekilere benzer. Bu
benzeıiik her üç allabenin Fenike'den alınmış olması
nedeniyledir.

D in

burada da dinin en önde gelen öğesi Kuvava adıyla


anılan Kybele yani Büyük Ana idi. Bu eski ve köklü
Anadolu lanrıçasına Lydia üikesinde en azından
M.Ö. 2. binyılın ikinci yarısından beri tapınılmak-
laydı. Manisa yakınlarında ve Sipylos (Sipil) dağının
kuzeydoğu elekleri üzerine oyulmuş oluran ana
ta n rıç a k a b a rim a sı b u nun en iyi kan ıtıd ır.
Tanrıganın Sardeis'le M.Ü. 6. yüzyılın ortalarında
büyük bir tapmağı bulunmaktaydı. llenüz yeri

286
Uşak-Güre civarındaki
definecilerce
yağmalanmış Aktepe
Tümülüsü'nün altındakı,
kireçtaşı bloklarla örülü
mezar odasının
duvarlarını süsleycn
parçalanmış resimlerden
biri. Elindeki çiçeği
koklayan bir kadın.
M.Ö. 6. yüzyılın
sonları (üst).
Uşak-Güre yakınlarındaki
Harta Tümülüsü'nün
altındakı mezar odasının
kireçtaşı bloklardan örülü
duvarlan üzerine boya ile
yapılmış genç Lydialı
erkek figürü. M.Ö. 5.
yüzyılın başları (sol alt).
Sardeis'te bulunmuş
mermerden İon
düzeninde bir tapınak
modeli içinde duran
Lydia tanrıçası Kuvava
(Kybele) kabartması.
M.Ö. 550 yılları
(sağ alt).
üzerindeki kabartmalarda ana tanrıça İon düzenin­ Lydlerce Artimu olarak adlandırılan tanrıçanm
de bir tapmağın önünde ayakta durmaktadır. kentte büyük bir sunağı bulunu3^rdu. Bu iki tanrı­
Lydia kralları aynı zamanda eski Yunan tanrıları­ çanm 3^anmda, bazen Lydialı olduğu söylenen
na karşı da büyük bir ilgi dujmyorlardı. Krallar Bakklios yani Dionysos'un da önemli bir j^eri vardı.
Delphoi ve Didyma'daki Apollon tapınakları ile Hatta bu tanrı üçlüsünün L}^dia halkınm dinsel
Ephesos Artemisi'ni zengin armağanlara boğu- inanışlarını j^önettikleri söylenebilir. Ayrıca Levs
yorlardı. Gerçekten de Sardeis'te kutsanan ünlü (Zeus), Santas, Lametrus (Demeter?) ve Marvida gibi
tanrıçalardan biri Arteıni (Artemis Sardiene) idi. tanrı ve tanrıçalara tapmılmaktaydı.
Sarcleis kenli sitadelinden
aşağı şehre bakış. Ortada
Roma İmparatorluk
Çağı'ndan kalma
gymnasium ve sinagog
kalmtılan. Geride
Hermos (Gediz)
Ovası (üst).
Taş temel üzerine
kerpiç duvarlı sur
Lydler'in başkenli
Sardeis'i dışarıdan
gelecek tehlikelere
karşı korumaktaydı.
2600 yıllık bu SLirun
kalmtılan arkeologlarca
ortaya Çİ karıldı (a/f).

Başkent Sardeis
Lydler daha çok pastoral karakterli bir halklı. Bu
yüzden üikelerinde kentlileşme fazla gelişmemişti.
Ancak, aym zamanda başkentleri olan Sardeis, yalnız-
ca Lydia'nın değil ve fakat tüm Anadolu'nun en işlek
ve canlı metropollerinden biriydi. Manisa'nın Salihli
• ç. • ’
ilçesi yakınlarındaki kent bereketli Gediz Ovası'nda
ve Bozdağ'ın (eski Tmolos) kuzey yamaçları üzerinde
yer alıyordu. Yalçın bir kayalık üzerindeki sitadel - ■

Midas'ın Gordion'undan farklı zaptedilmez bir şalo


görünümündedir. Burası aym zamanda Ege kıyıla-
rm dan İç Anadolu'ya doğru uzanan stratejik bir V" i
-y .— ■
yolun üzerinde kurulm uştu ve transit ticaret açısın-
dan önem taşıyordu. Kent ve çevresi tarihöncesi
çağlardan beri yerleşmelere sahne olmaktaydı. Bu
nedenlerle Sardeis M.Ö. 7. yüzyıldan başlayarak
uluslararası bir metropol görünümünü kazanmıştı. **■* ' . < ^

' '— '

Günümüze yeterli kalıntısı gelmemekle birlikte ' -

300 m. yüksekliğindeki sitadel şurlarla çevriliydi ve


içinde görkemli bir krallık sarayı ile öteki resmi
binalar bulunuyordu. Bunların kesme blok taşlar-
dan yapılmış duvarları kısmen günümüze değin — .................... ■

ulaşabilmiştir. Sitadelin kuzeydoğu eteklerinde


saptanan kireçtaşmdan anıtsal teras duvarları bu
yörenin Lydler açısmdan önem taşıdığına ve resmi
karakterine işaret eder.
Aşağı kent sitadelin batı ve kuzey etekleri üzerin­
deki geniş alanda kurulmuştur. Burası önceleri sur-
suzdu. Bu yüzden de M.ü. 7. yüzyılın ilk yarısı içinde
Kimmerler'in yağmalarına sahne olmuş, büyük acı­
lar çekmişti. M.Ö. 7. yüzyılın ikinci yarısı içinde 20
m. kalınlığında ve yüksekliği hälä 10 m.'yi aşan bir
surla çevrildi. Yüksek taş beden üzerine masif

288
Sardeis'in BozcIağlar'ın
kuzey yamaçlarındaki
yalçın kayalıklar
üzerine kurulmuş
Lydia sitadeline
ancak güneyden
yaklaşılabiliyor.
Pers istilaçıları kaleyi
bu yönden yaptıkları
saldırılarla aldılar.
Sitadelin güneyinde
bugün görülebilen sur
kalıntıları Bizans
döneminden (üst).
Sardeis sitadeli içinde,
kral Kroisos'un
kerpiçten büyük bir
sarayı ile duvarları
kesme taştan bloklarla
yapılmış resmi yapılar
bulunmaktaydı.
Bunlardan günümüze
yalnızca, güney : ''r .. •■,-v • vv'>. / \
yamaçtaki kimi duvar
kalıntıları gelebilmiştir.
M.Ö. 6. yüzyılın ilk
yarısı (alt).
/ ■■■ ■ V '• ...
■ ............ ■' ■' ' V=r Vi

teknikte ve kerpiç bloklarla yapılmış bu duvar M.Ö. 6.


yüzyılın ilk yarısı içinde payandalarla desteklene-
rek kalınlığı daha da artırıldı. Bunlar kentin doğu
kapısının herhangi bir kuşatm a sırasında lağım
açılarak tahrip edilmesine karşı alınmış önlemlerdi.
Sardeis aşağı kentinde ekonomik etkinlikler daha
çok batı yakada, Paktolos (Sart) çayı yöresinde
toplanmıştır. Altın arıtm a atölyeleri, mücevherci
dükkänları ve pazar yeri hep bu taraftadır. Buna
karşılık doğu surlarmm önünde cam boncuk üreten
dükkänlar da bulunmaktaydı.
Lydler evlerini genel olarak kerpiç ve taştan yap-
maktaydılar. Basit konutlar oldukça sade ve yoksul
görünümlüdür. Tkş temel üzerine yükselen kerpiç
duvarları sazdan bir damla örtülüydü. Hiç ahşap
kullanılmamış olan duvarlarm kalınlıkları 0.9 m.'yi
aşmaz. Konutlar çok basit türde, tek hücreli ve
dikdörtgen planlı olarak inşa edilmişlerdi. Boyudan
8 X 3.2 m. civarındadır. İç bölünm e ev halkının
gereksinimine göre ayarlanmıştır; arada belirgin
bir bölme duvarı da yoktur. Bölümler ya ince ahşap-
tan duvarlarla ya da tavan kirişlerine asılan halı
ya da kilim gibi dokumalarla oluşturulmuştu. Uzun
duvar üzerine açılmış bir kapıyla girilebilen evlerin
tabam topraktır. İçerde kiler bölüm ü ile ocak ve
fırına yer verilmiştir. Kimi m ekänlarda, tabandan
1 m. yüksekliğinde ince ışık açıkhkları bırakıl-
mıştır. M.Ö. 6. yüzyılın ikinci yarısında Phrygia'da
olduğu gibi, konutların duvarları dıştan boyalı
kabartmalarla süslü, pişmiş toprak levhalarla kap-
lanmaya, çatılar da kiremitle örtülmeye başlamışü.
Bunların yanında saz dam örtüsü de tümüyle
unutulmadı.

289
М.С^. 600-550
yıllarınclaki Sardeis
kenti şurları ve doğu
kapısmm cjizimi.
Kalm lığı 20 m.'yi
lıulan SLirun yüksekliği
10 m. kadardı (Ü5f)-
Sardeis aşağı kcntini
kuşatan taş ve kerpiç
şurdan bir delay (a/0-

- " " ■ . -----

Paktolos'un Altını ortaya çıkırıldı. Atölyeler aşağı kentin batı smırmda,


Paktolos Çayı'nın doğu kıyısı üzerinde kuruluydu.
Eskiçağlarda Lydia ve Lydler denince akia gelen ilk
Burada 15-20 cm. çapında, içi kil ve kemik külü ile
şey altın ve zenginlikti. Çünkü bu bölgede altın
sıvalı 200-300 adet kupelasyon ocağı ile üüeçler ve
madenleri vardı. Bölgenin bu büyük potansiyeli ise
körük ağızlıkları saptanmıştır. Pota yerine geçen bu
ancak M.Ö. 7. yüzyılın başlarına doğru anlaşılabil-
ocaklarda cevherin içindeki j^abancı alaşım lar
mişti. Altın Sardeis kentinin içinden akıp Gediz
çanaklama yöntemiyle kurşunla eritilerek arıtıl-
Irınağı'na karışan küçük Paktolos (Sart) Çayı'nın
makta, böylelikle de elektron denen beyaz altın elde
alüvyonlarından sağlanıyordu. Efsanelere göre
edilmekteydi. Ancak altın ve gümüşün kolaylıkla
Paktolos Çayı bu özelliğini, dokunduğu her şey altın belirlenebilen sailik derecesine karşılık elektronda
olan Phryg kralı Midas'tan almıştı. Thnrıların lütfu bu işlem güçlükler çıkarıyordu. Şorunun çözümü
olarak bu özelliğe kavuşan Midas sonuçta elini attığı Kroisos döneminde bulundu. Bu yeni yöntemde
ekmeğin bile altına dönüştüğünü görerek, açlıktan
ölmemek için tanrılara yakarır. Bu özellikten
kurtulmak ister. Dileği kabul edilen Midas'a, Sardeis'-
teki Paktolos Çayı'na gitmesi ve bu suyun kaynağın-
da yikanması söylenir. Midas da söylenenlere aynen
uyar ve altından armır, ancak bu özellik Paktolos'a
geçer.
Paktolos Çayı'ndan sağlanan bu zenginlik dillere
destan olmuştu. Lydia kralları Didyma Apollon,
Ephesos Artemis ve Delphoi Apollon tapmaklarmı
altından yapılmış armağanlara boğmuşlardı. Herkes
Sardeis'teki Lydia hazinelerinin ihtişammdan söz
ediyordu. Özellikle son kral Kroisos'un adı zengin-
likle eşdeğer tutulmaya başlamıştı.
1. yüz^olda tümüyle tükenmiş olan bu alüvyal
altın Lydler'ce önce cevher olarak elde ediliyor,
sonra da atölyelerde arıtma işlemlerinden geçirili-
yordu. Sardeis ka/ılarm da bunlardan biri tümüyle

290
levha haline getirilmiş elektronun üzeri tuğla tozu
ve tuzdan oluşan bir karışım ile örtülerek ısıtıldıktan
sonra uzunca bir süre kor halinde bekletiliyordu.
İşlem sonucunda gümüş tuzla birleşmekte, böjdelikle
de altından ayrışmaktaydı.
Lydier, M.Ö. 6.
yüzyilm ortalarında, Paktolos Çayı kıyısındaki altın arıtma atölyeleri-
Ege Denizi nin çevresi taştan duvarlarla çevrili}^!. Bunlardan
kıyılarından Orta birinin ortasında bir sunak vardır. Dört bir yanında,
Anadolu ve Karadeniz oturmuş aslan yontularmm yer aldığı bu sunak
kıyılarına değin
uzanan bir modanın
yerel Ana Tanrıça Kuvava yani Kybele'}^e ilişkin
parçası olarak, olmalıdır. Çünkü Kybele özellikle Anadolu'nun batı
evlerinin duvarlarını kesiminde aslanlarla birlikte gösterilen bir tanrıça-
kabartmalı pişmiş dır. M.Ö. 6. yüz3ula ait bu sunak olasılıkla altın
foprak levhalarla işçilerinin de tanrıçanm gözetiminde bulunduk-
kaplamaya, eskiden
larının kanıtıdır. Bunun yanında aslan bir yandan
kamışla kapatlıkları
çatılarını da da Lj^dia kral hanedanmm simgesidir. Böylelikle
kiremitlerle atöl^^elerin kraliyet ailesinin denetiminde çalıştığı da
örtmeye başladılar. ifade edilmiş olabilir.
Sardeis'te böyle
bir ev yeniden
kuruldu {üst}. P a ra
Amerikalı Lydia'mn Anadolu'daki uygarlık mozaiğine katkısı
bilim adamları
daha çok ekonomi dalında olmuştur. Bu halkm
tarafından yeniden
kurulan Lydia evinden insanlık tarihi ve kültürüne verdiği armağanlardan
ayrıntı (a/t). en ünlüsü, çağdaş ekonomilerin temelini oluşturan.
devletin garantisi altındaki sikke yani parayı ilk kez
kullanmış olmalarıdır. M.Ö. 7. yüzyılın ikinci yarısı
içinde ortaya çıkan bu buluşun doğal sonucu olarak
dünya ticaretinde değiş tokuş usulünün yerini para
ticareti almış; böylelikle iş ve ticaret alanlarında
yeni ve büyük gelişmeler olmuşlur İlk sikkelerin
Sardeis'te kullanılmış olması m uhakkak ki altın
madenlerinin de burada bulunmuş olmasıyla ilgili-
dir Para, bu soylu madenin etkili bir ödeme aracı
olarak kullanılm ası çalışm alarının bir sonucu
sayılabilir Örneğin Lydia ordusundaki paralı asker-
lerin ücretlerinin ödenmesi gibi. Böylelikle asker
ya da k ü çük üretici kazandığı değeri dilediği
biçimde harcam a olanağm a sahip olmuştu.
İlk sikkeler elektron denen altın-gümüş karışımı
bir maddeden yapılmıştı. Biçim olarak baklaya
benziyorlardı ve ilk zamanlar ön yüzleri düzdü.
Sonra çizgili ve nihayet resimli sikkeler basılmaya
başladı. Sikkelerin arka yüzlerinde daima, bir, iki ya
da üç adet derin dörtgen ya da üçgen çukurluk
bulunur. Bu çukurluklar darphanelerdeki baskılar
sırasında oluşmaktaydı. Resimli sikkelerin ön yüz­
lerinde daha çok krallığın arması olan aslan başı,
pençesi ya da iki aslanın karşılıklı ön bölümleri yer
alır Kroisos döneminde gelişen teknolojiyle birlikte
saf altın ve gümüş sikkeler de basılmaya başladı.
Sardeis'teki ilk sikkelerden çok kısa bir süre sonra
Miletos, Ephesos, Samos (Sisam) ve Khios (Sakız)
gibi İon kentleri bu sistemi benimsediler. Yüz yıl
geçm eden p ara ekonom isi tüm eski dünyaya
yayılmıştı.
Ticarete büyük ilgi duyan Sardeis halkı, paranın
sağladığı olanakları iyi değerlendirerek Ege dünya­
sında küçük dükkän, balka açık gazinolar ve hatta
genelevlerin sahibi ilk insanlar oldular. Kentin
doğudan ve batıdan gelen ttcaret yollarının kesiştiği
bir noktada olması ve altın madenlerinin varlığı
halkm ticaret yaşamını pratik durum a sokacak değin değişen yüksekliktedir; çapları 10 m. ile 4 0 m. Sardeis aşağı kentinde
buluşlar yapmasına neden oldu, herkesin satın ala- arasında değişir. M.Ö. 6. yüzyılın ilk
bileceği çeşitli ucuz malların üretilmesine yol açtı. yarısında duvarları
Bintepe Mezarlığı'nda irili ufaklı 100 kadar tümü-
Yeni evini aydmlatmak isteyen bir baba Sardeis kesme taş bloklarla
lüs bulunmaktadır. Bunlardan muazzam boyutla- örülü resmi karakterli
pazarından istediği sayıda lambayı satın alabilir, rıyla diğerlerinden ayrılan üçünün krallara ilişkin yapılar inşa edilmişti-
eşine incik boncuk arm ağan etmek için pazarm olduğu sanılır. Sözgelimi en doğu uçtaki, 355 m.'lik Günümüze yalnızca
yolunu rahatça tutabilirdi artık. çapı ve 61 m.'lik yüksekliğiyle Anadolu'daki benzer- küçük parçaları
lerinin en görkemlisidir. Herodotos, bugün Kocamu- ulaşabilmiş olan bu
taftepe denen bu mezarın Mısır ve Babil'dekilerden duvarlar üzerinde sık
Ö lü G öm m e Ä d e tle ri ve B in te p e le r sonraki en büyük anıt olduğunu yazar ve kral
sık Lydialı taşçı
ustaların işaretlerine
Lydia kralları ve yakınları, Sardeis kentinin 8 km. Alyattes için yapıldığını bildirir. Mezar odasına rastlanır {üst).
kuzeyinde, M arm ara (Gygaie) Gölü'nün güney doğrudan doğruya derin olmayan bir kapı geçidin- Sardeis evlerine ait
kıyılarmdaki, bugün Bintepe denen özel bir mezar- den girilebilmektedir. Bu girişin, ölü gömüldükten pişmiş toprak kaplama
hkta gömülmüşlerdir. Phrygier'de olduğu gibi, sonra irili ufaklı kaya bloklarıyla doldurularak ve mimari eleman
burada da ölen kişi önce bir mezar odasına yerleşti- köreltildiği anlaşılmaktadır. Mezar odası 3.32 x 2.37 parçaları (alt).
riliyor ve bunun üzerine topraktan bir tepe yığılıyor- X 2.3 m. boyutlarındadır. Bu oda zam an zaman
du. Gömülen kişinin önemine göre odanın üzerine ağırhkları 16 tona ulaşan, özenle işlenmiş mermerleş-
yığılan toprak artıyor ya da azalıyordu. Tümülüs miş kireçtaşı bloklardan örülmüştür. Thş işçiliği
denen bu türde mezar anıtları Lydia bölgesinin M.Ö. 7. yüzyılın sonları ve 6. yüzyılın başlarında
çeşitli yerlerine dağılmıştır. Bunlar 1 m.'den 15 m.'ye Lydia'da gelişmiş bir taş blok işçiliğinin varlığını

292
Lydia alim staterleri,
M.Ö. 6. yüzyilin ikinci
yarısı (so/ üst).
Sardeis aşağı kentinde
altın rafinerileri, batı
uçta akan Paktolos
gösterir. Mezar odası so3^guncuIar tarafından türü küçük bir tekne oluşturulmuş, ceset Ьигаз^а
Çayı'nın doğu kıyısı
üzerinde kurulmuştu. yağm alanm ıştır. Bu krali m ezarlıkta şimdiye demir çivilerle süslü ahşap bir sanduka3^a konarak
Çayın dağlardan taşıyıfD dek soyulmamış durumda hiçbir mezar bulunama- 3^erleştirilmiştir/ kimilerinde ise ceset doğrudan
getirdiği cevher mıştır. doğruya toprak bir çukura 3^atırılmıştır.
böylelikle kolayca
L}^dler Anadolu'3^a Phr3^gler'ce tanıtılmış tümülüs Bintepe kral mezarlığındaki büyük tümülüsler-
arıtılabilmekteydi.
Atölyeden bir gömü geleneğini benimsemiş görünmekle birlikte, den ikincisi olan Karni3^arıktepe 200 m. kadar
görünüm (sağ üst). olasılıkla Mısır etkileri sonucunda kimi farklı uygu- çapında ve 50 m. yüksekliğindedir. Amerikalı arke-
Altın rafinerilerinden lamalara gitmişlerdir. Örneğin en başta mezar ologların tüm çabalarına karşılık bu tümülüsün
birinin ortasında Lydia odaları ahşap з^еппе taştan inşa edilmişti ve genel- altmdaki mezar odası bulunabilmiş değildir. Ancak
tanrıçası Kuvava'ya likle düz damli3dı/ mezar odasınm önüne bir giriş 90 m. çapında bir krepis duvarının varlığı belirlen-
ait sunak vardır.
ve kapı eklenmiş; son olarak da yığılan toprağın miştir. Bu duvar üzerinde Lydce çeşitli monog-
Bu, atölyelerin
tanrıçanın koruması 3^anlara doğru ka3^maması için tepenin çevresine ramlara rastlanmıştır. Önceden Gyges'e ait olduğu
altında olduğunun krepis denen taştan bir duvar örülmüştür. Kimi düşünülen bu anıtm, taş işçiliği ve yerel çanak
ifadesidir (a/t). küçük tümülüslerde, mezar odası з^еппе taş sandık çömleklere göre M.Ö, 6. yüzyılın ortalarından biraz
önceye ait olduğu sanılır.
Bintepe nekropolünde tümülüslerin altmdaki
blok taşlarla örülü mezar odalannda 3^atan kral ve
ailesine karşılık Sardeis'te yaşa3^an halk Sart Çayı
vadisinin özellikle batı 3^akasındaki yamaçlarda,
çoğunlukla yumuşak kayalara 03mlmuş küçük
mezar odalarına ya da basit çukurlara gömülmüş-
lerdir. M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren yapılmaya başlanan
bu türde mezarlara daima bir dromos ile girilmekte-
dir. Kimi mezar odalarının girişleri basamaklar ve
kabartnialı stellerle belirtilmiştir. Bunun üzerine
küçük bir tümülüs olacak biçimde toprak 3ağılmış-
tır. Çoğu Lydia Krallığı sonrasına, Pers egemenliği
dönemine ait bir, iki ya da ender olarak üç odalı bu
mezarlarda cesetler genellikle каз^ауа oyulmuş
tekneler ya da ahşap mobilyaları taklit eden oyma
bacaklı sedirler üzerine giyinik olarak bırakılmıştır.
Bu tür mezarlar bir aile için yapılmıştı ve bu yüzden

293
Dünyanın en eski açık
pazarlarmdan biri olan
Sardeis'le küyük dükkänlar
bir yevre duvarı iyine
alınmıştı ve ııenellikle
tek odalıvdı (Ü5l).
Lydia kral ailesinin tümülüs
türü anıt-mezarlarmın
bulundugu Bintepe
Marmara Gölü’nün hemen
güneyindeki sırtlar
ü/erinde. İyinden
modern Salihli-Akhisar
karayolunun geytigi
l^u alanda Amerikalı
arkeologlar ve define
arayanlar kazılar
yapıyor Şimdilik
defineciler galip!
Yan sayta;
İnşasına kralın sağlığında
başlanan Alyatles Tümülüsü
Anadolu'daki benzerlerinin
en büyüğü. Ancak o da pek
yoğu gibi eski yağlarda
soyulmaktan kurlulamamış.
Tepesinde taştan büyük
steller dikiliydi (üst).
Efes A\riemis Tapmağı'ndan
de zaman zaman açılacak biçimde düzenlenmişlerdi. leri ile Elmalı yakmlarındaki Bayındır lümülüsleri iki paryalı birer elbise
Bu alanda Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasm- ve Gordion'da bulunm uş olan heykelciklerden giymiş iki rahibe Samos
da Amerikalı bilim adamları tarafmdan 1154 mezar anlaşılmaktadır. Birçoğu işlemeli Phryg kumaşla- ve Ephesos etkilerini
açılmışlır. Ceselleri yığma loprak lepelerin allındaki rıyla yapılmış yerli Anadolu giysileri giyen bu laşır (ortci).
taştan odalara gömme ädeti Lydia Krallığı'nm figürlerin gülümseyen yüzleri ile uzun bademe Elmalı-Baymdır "D"
Tümülüsü'nden iki
yıkılışmdan sonra da bir süre kullanılmışlır. Uşak benzer gözlerinde İon özellikleri sezilebilmektedir. çocuklu kadın heykelciği ile
Güre yakm larındaki, "Karun hazinesi" olarak Buna karşılık dış hallarda Lydia larzmda yum uşak Efes Artemis Ta|)inağı'nda
adlandırılan zengin buluntularıyla ünlü İkizlepe çizgilerle sın ırla n d ırılm ışlır. üzelikle Elmalı- bulunmuş fildişi rahibe
tümülüsleri bu çağdan kalmadır. Bayındır'da (D Tümülüsü) bulunmuş olan iki çocuklu heykelcikleri. Lydia ve
İonia fildişi atölyelerinde
Lydler, Anadolu'daki diğer çağdaşları gibi, gömme kadın heykelciği lümüyle İçbalı Anadolu-Lydia özel-
M.Ö. 7. yüzyılm sonları ve
löreni sırasında bir ölü yemeği hazırlamaklaydılar. liklerine sahiptir. Biri ellerinde Phryg lürü çanak ile 6. yüzyılm ilk yarısı içinde
Bunun için mezara kaplar içinde yiyecek ve içecek yonca ağızlı testicik tutan Ephesos Artemision'unda yapılmışlardır (a/f).
bırakılm aklaydı. Ceseller m ezarlara mücevher, bulunmuş kimi rahibe heykelcikleri ise iki parçalı
parfıim ve ayna gibi kişisel süs eşyalarıyla birlikle giysileri ile Samos ve belki de Ephesos etkilerini
gömülmekleydi. Yağmalanmamış çok az sayıda
mezar bulunmakla birlikle, Lydler'in da mezarlara
genelde silah bırakmadıkları anlaşılmaktadır. Bu
Bhrygier ile yakınlaşan bir uygulamadır.

El S a n a t l a n
Lydia'da fildişi ve kemik oymacılığı gelişm iş
olmalıydı. Ünlü ozan Homeros bile Lydia'nm fildişi
oymalarından övgüyle söz etmişlir; ancak bugüne
kadar Sardeis kazılarında, bir mezarda bulunmuş
küçük bir baş dışmda, fildişi eserlere rasllanabilmiş
de değildir. Yanakları üzerine bir çift hilal kazıh ve
kulaklarında Lydia lürü büyük halka küpeler olan
bu baş olasılıkla Ay 'fanrıçası Artemis'e hizmel eden
bir rahibeye aitlir. M.ü. 7. yüzyılm ikinci yarısı içinde
ve EDO yıllarında Batı Anadolu'da elkin olan en
azından bir ve belki de iki fildişi atölyesinin varlığı,
Ephesos Arlemisionu'na sunulmuş adak heykelcik-

294
paz_

bunun gibi altın eserler Lydler'in altın işçiliğinde çok


yüksek beceri ile basitliğini yitirm iş köklü bir
geçmişe dayanan çalışmaları olduğunu ortaj^a ko}’-
maktadır. Bunun yanında, M.Ö. 6 . yüz 3 alın ilk yarısı
içinde cam boncuk ve dağ kristalinden ziynet
eşj’aları üreten уегИ atölj'eler de bulunuj^rdu.
Lj^dler'de dokumacılık çok gelişmişti. Burası yün
boj^acılığının m erkezlerinden biri olarak kabul
edilİ 3 ^ordu. En sevilen renk erguvan rengİ 3^di.
Başkent Sardeis önemli bir tekstil sana 3 İi merkezİ3 ’di.
Burada dokunan göz kanıaştırıcı renklerdeki halılar
Pers krallarının saraylarını süslemekte 3 di. Bunun
3^anında altın sim işlemeli kum aşlar ve ten renginde
transparan ketenler eski dünyanın tanınmış ürünle­
ri arasındaydı. Sardeis'teki kazılarda bulunan çok
sayıdaki dokum a tezgäh ağırlığı bu daldaki etkinli-
ğin kanıtlarıdır.

taşır. Bunlar, ion etkisinin daha yoğun hissedil- Ç anak Çöm lek
diği fa rk lı b ir atölj^enin ü r ü n le r i say ılab ilir. L3^dia çok erken dönemlerden başlayarak batıdaki
Sardeis'te M.Ö. 7. j^üzyılın sonları j^a da 6 . yüzyılın İonialı komşularıyla sıkı ilişkiler kurm uştu. Bu ilişki
başlarında hayvan biçeminde eserler üreten ilginç çömlekçilikle de açık bir biçimde izlenebilmektedir.
bir göçebe kenıik oym acılık atöl}^esinin Ürneğin M.Ö. 7 yüz 3al öncesinde Lydia'da Yunanlı-
varlığı da bilinir. lar'a özgü Proto-Geometrik ve Geometrik türde
Altın ve güm üşün bolca bulunm asi 3 da bezemeli kaplar kullanıli 3^ rd u . Bunun yanında,
ilişkili olarak gelişnıiş dallardan biri de yöreye has eski bir tü r olan m etalik gri renkli
k u y u m culuktu. Lj^dialı kuyunıcuların çömlekler ile kırmızı zemin üzerine siyah renkte
başarısı öncelikle kralların kutsal alanlara boyalı motifier içeren seram ikler de üretilİ 3^ rd u ;
gönderdikleri altın ve güm üşten arm ağanla- an cak bunların kullanım ları yüzyıllar geçtikçe
п anlatan Herodotos'un satırlarında görüle- giderek azali 3 ^rdu. M.Ö. 7. yüzyılda Yunanlılar Doğu
bilir; ancak ne yazık ki bunlar günüm üze ülkelerİ 3de ku rd u k ları ticaret ilişkileri sonucu ,
değin ulaşam am ışlardır. Buna karşılık şimdi Doğulu motiflerin üstün olduğu yeni bir çömlek
Uşak M üzesi'nde sergilenen Karun hazinele- bezeme türü geliştirdiler. "Orientalizan" denen bu
ri bu konuda çok iyi fikir verecek kalitededir. yeni biçem L3dia'da da kısa zam anda benimsendi.
Her ne kadar Ljdia Krallığı'nın yıkılışından Bu tü r bezemede kapların yüze 3ü genellikle açık
hem en sonraj^a ait olmakla birlikte, bu eser- renk astar üzerine kırmızımsı bir boya ile yapılmış,
lerin bir bölüm ünün Pers beğenisine göre, оһаз^ап з^аЬап keçileriyle süsleniyor; aslan, з^аЬап
Lydialı ku}oımcuIar tarafindan Paktolos al­ dom uzu, sfenks ve k u şlar da öteki motifleri
tınlarından yapıldığı kuşkusuzdur. Ayrıca oluşturuyordu. M.Ö. 6 . yüzyıla gelindiğinde Lydialı
Sardeis'li kuyum cuların ba- çöm lekçiler daha bağım sız çalışm a 3^a ve kendi
şarısı m ezarlara bırakılmış stillerini geliştirm e 3 ^e başladılar. Eskiden biçim
arm ağanlardan da izlenebi- yönünden de Yunan beğenisine bağlı kalan çöm­
lir. Bunlar arasında ölü giysi- lekçiler tümüyle kendilerine özgü bezeme ve kaplar
lerini süsleyen baskı kabart- yaratm a зю1 ипи tuttular. Örneğin ördek ve kayık
ma bezekli küçük levhalar, biçimli kaplar bu 3^eni çalışmaların ürünleridir. Bu
rozetler, düğm eler ve altın sanat dalının L3^dia'ya özgü biçimi, bölgenin ünlü
şeritler önemli yer tutarlar. krem ve bakkaris adlı parfümlerini dün 3^ ^ a yayma
Lydia halkı süs eşyası olarak am acıyla yapılm ış 13'dion denen vazocuklardır.
küpeye çok düşkündü. Bu Konik bir altlık üzerinde yükselen, bazen yatay
düşkünlük özellikle süvari- oluklarla süslennıiş bu türde vazocuklar eski
ler arasında da yaygındı. Bu dünyanın pek çok yerine ulaşniıştır. Bu 3mz3 4 İda
yüzden Sardeis kazı larin da çanak çömleklerin bo3^anmasında L3^dia özellikleri
50 altın küpe ile küpe egemen olmuştur. Sarı, beyaz з^а da turuncum su
döküm ünde kullanılan taş astar üzerine fırça oyunlarıyla damarlı m erm er
kalıplar bulunm uştur. Bun­ görünüm ü uyandıran dalğalı kuşaklar ya da запе
lardan koç biçimli bir küpe aynı teknikle buklemsi motifier уарЛтаз^а başlan-
oldukça ilginçtir. Bu ve mıştır. Krali3^et sarayının esini ile geliştirilmiş ve

295
Sarcleis'te göçebe
hayvan biçeminde
ilginç eserler üreten
kemik oyma
atölyesinin ürünleri
(so/ üsf).
Yonca ağızlı testinin
kulpu, elleriyle iki
aslan tutan genç bir
çıplak erkek biçimli.
Ayaklarının iki yanında
oturur durumda iki koç
görülüyor. Karun
hazinelerinin en
çarpıcı eserlerinden
biri. Gümüş (sağ üst)-
Kapaklı gümüş
alabastron. Tutamakları
kaz biçim li. Karun
hazineleri (sol alt).
Baş ve ön ayakları at
biçim li, balık gövdeli
kanatlı yaratık
biçim li altın broş.
Zincirlere asılı bitki
görünümlü boncLikların
tomurcukları cam
kakmalı. M .Ö. 6 .
yüzyılın sonları.
Yük.: 3.4 cm. (sağ alt).

296
ј Karun
Hazineleri
Lydia'nın altın zenginlikleri en i}ä şekilde,
I ^ I Uşak'ın Güre ilçesi yakınlanndaki yağ-
IД g IImalanmış mezar anıtlanndan ele geçiril-
' ' miş eserlerden anlaşılabilir. Uşak'ın 25 km.
kadar baüsında, Gediz irmağı vadisindeki
Güre'de 5 km^'lik bir alanda toplanmış
9 büyük tümülüs vardın İkiztepe, Tbpça-
tepe, Yuvarlankaya, Toptepe, Basmaci,
Kayaağıl, Velişintepe, Aktepe ve Pekmez-
taşı adlarını taşıyan bu anıtların bölgenin
önde gelen kişilerine ait olduğu anlaşıl-
maktadır. Tümü M.Ö. 500 yıllarmın 20-30
yıl öncesi ve sonrasına aittir. Yani burada
yatan kişiler, Karun olarak da bilinen
kral Kroisos'u bizzat tanımasa da, Lydia
Krallığı'nm M.Ö. 547/46 yılındaki yıkılı-
şma tanık olmuş kimselerdir.
Yığma toprak tepeler altındaki mezar-
lara ince-uzun bir dromostan girilmektedir. Bu giriş holü gömünün
yapılmasından sonra taşlarla doldurularak köreltilmiştir. Bu arada 3ağma
toprağın erozyonla kayıp gitmesini önlemek üzere tepenin etrafma
taştan bir ya da iki duvar (krepis) örülmüştür. Mezar odaları taştandır ve
dörtgen planlıdır. Bazıları duvar resimleriyle süslü olan odalann boyutları
3.69 X 3.66 X 2.63 m., 2.67 x 2.16 x 2.00 m., ve 2.40 x 2.98 x 1.60 m. kadardır.
Ölüler genellikle taştan süslü sedirler üzerine, bazen de lahitler içine değerli
r
m
mücevherlerle birlikte yerleştirilmiş, yanlarına, alabaster ve gümüş şişeler
içinde parfüm bırakılmış, gümüş buhurdanlıklarla da buhur konmuştur. İ л*#"
Her bir mezarda içkili bir ölü yemeğinin kalıntısına rastlanmıştır. Bununla
ilişkili olarak çok sayıda gümüş ve tunç kap kacak ve kepçe bulunmuştur.
Altın, gümüş ve değerli taşlardan mücevherler, mühürler, gerdanlıklar,
altın, gümüş ve cam bilezikler, gümüş ve tunç fibulalar ile süs iğneleri
olağanüstü bir zenginliğin kanıtlarıdır. Bu anıtların tümü 1960'lı yıllarda
y ağ m alan m ış ve "K arun
Hazinesi" olarak adlandırılan
eserler yurtdışına kaçırılmış-
tır. New York Metropolitan
Müzesi'nce satm alınmış bulu­
nan bu eserler 1993 yılmda
Türkiye'ye geri dönmüştür.
Bugün Uşak Müzesi'ndedirler.

Aktepe Tümülüsü mezar


odasının planı (so/ üst).
Uzun akıtacaklı kabın gövdesi 9Щ
oluklarla bezeli. Gümüş. -ч.
Yük.: 11.6 cm. (so/ alt).
Aktepe mezar odası girişinin
bilgisayarla yapılmış
rekonstrüksiyonu (sağ üst).
Düz ve granüle boncuklardan
yapılmış sallantılı gerdanlık.
Kimi sallantılar camdan.
Uzunluk: 33.5cm. (sağ alt).
297
fakat hiçbir zaman halka mal olmamış bu türde
bezemeli kaplar ve lydion'lar fazla uzun ömürlü
olmamış M.Ö. 500 pallarında p-ani krallığın çökme-
sinden kısa süre sonra kullanılmaz duruma düşmüş-
tür. Lp'dia çömlekçiliği komşu Phrp'g ve Doğu Yunan
çöm lekçiliğine kıpmsla çok sönük bir gelişim
göstermiş, hiçbir zam an çarpıcı bir yapıp^a bürü-
nemem iştir.
Lydia Doğu ve Batı dünyaları arasındaki konu-
mu yüzünden eşsizdir. Yunanlılar'la yüzyıllarca
sıkı bir kültür alışverişi içinde bulunm uş olması
nedeniyle onlara çok şey borçlanm ış, bunun
planında kendi özgün niteliklerini de yitirmeden
ilginç bir kültür sentezi p^aratma başarısm ı göster-
miştir. Yunan ve Yakmdoğu ilişkilerinin bir araya
gelip, karışıp kaynaşmış olması Lydia kültürünün
en tipik özelliğidir. Anadolu yarım adasının batı
bölümünde, Phrp^gler ve Lp^dler'in planında, çoğu
Luvi kökenli farklı diller konuşan başka halklar
da bulunm aktaydı. Her biri Tunç Ç ağı'ndan Lydia Kralları
beri bu bölgede yaşap^an bu p^erliler arasında,
Karlar, Lykler (Termiller), Pisidialılar, İsaurialılar, K andaules......... Heraklid/TyIonid
Lykaonialılar ve Paphlagonialılar en tanmmışları-
Gyges (687-645) M ermnad
dır. M.Ö. 2. binyılda K arlar Karkişa, Lykler ise
Lukka adıyla anılm aktaydı. Etkili birer devlet Ardys (644-625)
kuram am ış olan bu halklar bir takım soylu aile- Sadyattes (624-612)
lerce yönetiliyorlardı. Tüm A nadolu halk ları Alyattes (611-561) Snrdeis kazılarında
M.Ö. 5 4 7 /4 6 yılından sonra b irer b irer Pers
. bulunmuş Doğulu
İm paratorluğu'nun egemenliğini tanım ak zorunda motitlerle bezeli bir
kaldılar. skyphos ve at başlı kayık
Kroisos (560-547/46) Pantaleon tabak. Ağız kenarları
hafitçe içeri doğru
çekilmiş olan tabağın
uzun kenarlarından biri
üzerinde ucu kirik bir
emzik vardır. İçi mermersi
görünümlüdür. Dışı ise
erken Fikellura stiline
benzer şekilde beyaz
zemin üzerine siyah boya
ile iki sıraya ayrılmıştır.
Alt sırada yunus balıkları
yüzerler. Üst sırada
sağda, besili bir tavşam
kovalayan lazı, solda ise
arka arkaya üç inek
bulunmakta.
M .Ö. 7. yüzyıl (üst).
Lydler'in içine ünlü
parlüm ve kremlerini
koydukları "lydion"
denen vazo.
Pişmiş toprak.
Yük.; 18 ,.S cm. (sol dil).
Corel ion'da A
Гümü Iüsü' nde bulu nmuş
pişmiş topraktan bir
"lydion" (|)arfüm krem
kabı). I.ydia'nm en
ünlü ihraç ürünleri bu
lürde kaplar içinde
pazarlanıyordu (sdğ alt).

298
o O

BITIRIRKEN
Ve binlerce yıldır özgür yaşamış, özgün uj^garlıklar yarımadasının ürettiği her türlü zenginlik Doğu'ya,
yaratmış Anadolu halkları bir gün gelip esarelle Susa ve Persepolıs gibi başkentlere akmay^a ya da
tanıştı; kendinden olmayan, uzaklardaki bir devletin yönetici olarak burada y^aşayan soylular arasında
egemenliği altına girdi. M.Ö. 547/46 tarihlerinde paylaşılmaya başladı. Pers Büymk Kralı'na bağımlı
başlaj^an İran egemenliği Anadolu insanı için }'eni olan Anadolu soyluları kendi gelenek ve göreneklerini
M.Ö. 547/46 yılı bir dönüm noktasıdır. IBöylelikle tarihöncesi dönem- yitirerek git gide birer Doğulu hükümdar gibi
sonbaharında kral Kyros lerden beri başlayıp Hitit İmparatorluğu ile doruğa y^aşamaya, giyinmeye, hatta y-emeye içmeye başladı­
yünetimindeki Pers ulaşan. Demir Çağı'nda ise giderek biçimlenip lar. Güney Pontos ve Kappadokia bölgeleriyle Batı
ordularının 14 günlük Anadolu'daki kimi yöreler tümüyle İranlılaştı. Ege
kurumlaşan bağımsız yerli krallıklar, güçlü yönetim-
kuşatmadan sonra ele kıyılarmdan Orta Anadolu'ya doğru ilerleyerek
geçirdiği, içinde ler ve yerel kültürler dönemi son bulmuş oluyordu.
Kroisos'un sarayının Bundan böyle bu topraklarm }^önetiminde eski Mazaka-Kaisareia (Kayseri), Melitene (Malatya) ve
bulunduğu, Lydia Anadolu düşüncesi yerini, kendinden olmayan yaban- nihayet Ergani-Maden geçidi ile Amida (Diyarbakır)
Devleti'nin başkenti cılarmkine bırakmak zorunda kalacaktı. Sırasıyla üzerinden Güney İran'a uzanan ünlü kral yolu
Sardeis sitadelinin boyunca, daha çok Büymk КгаГш orduları ve Doğu'­
batıdan görünümü. İranlılar, Makedonialı Büyük İskender ve generalleri
ya mal taşıyan kervanlar gidip gelmeye başladı.
M.Ö. 547/46-334 yılları ile Romalılar yarımadanın kaderini belirlej^en j^eni
Batı'nın zenginlikleri Doğu'ya, Doğu'nun şatafatı,
arasında Pers Büyük efendiler olara k ortaya çıkacaklardı.
Kralı'na bağlı bir lüks anlayışı da Batı'ya akıy^rdu her seferde.
satraplık (eyalet) merkezi Akhaimenid sülalesi yönetimindeki İranlılar'ın Sömürülüy^rdu Anadolu halkları. Özgün, dinamik ve
durumundaydı. 200 yılı aşkın egemenliği süresince Anadolu yaratıcı uygarlıklar dönemi giderek son buluyordu.
Sözlük

Kitapta teknik ajTintılardan olabildiğince kaçmılmaya cella Tapınakta tanrı yontusunun bulunduğu en kut- fayans ŞelTaf sırla bir arada tutturulan ezilmiş kın ars
çalışılmakla birlikte, zaman zaman, bu bilim dallarına sal oda. parçalarından oluşan yapa\’ bir malzeme. Rski
ilişkin Ü7£İ terimler ve sözcükler de kullanılmıştır. Mısır'da keşfedildi.
cire perdue Balmumundan yapılmış modelleri
Aşağıdaki sözlükte bu gibi terimlerin açıklamalan
yapılmaktadır. Metinde geçen terimler koyu renk kil kalıp içine alıp sonra da ısıtıp eriterek içine Obula Tunç, altın ya da gümüşten yapılmış,
ergitilmiş tunç dökmek \e böylelikle maden eşyava giysi uçlarını tutturma\a >ara\an veya süs amaçlı
}azılmışnr.
dönüştürme tekniği. Kaybolan mum tekniği de kullanılan bir tür ç'engelli iğne.
Kimi eski özel adların yazılımında daha çok Türkçe'de denir.
en çok benimsenmiş olan biçim Ogürin Genellikle dinsel amaçla tapınım ya da adak
benimsenmişiir. ürneğin Assur değil Asur gibi.
çanak çömlek Kilden yajıılan ve kap kacak olarak eşyası olarak kullanılan insan ya da hayvan biçim­
kullanılan nesnelere verilen ad. li küçük heykelcik.
açkı Çanak çömleklerin yüzeyini düzgünleştirmek ve çark Çanak çömlek j'apımında kullanılan elle gallos Tanrıça Kybele'nin rahibi. Kybele'nin aşığı .Attis
parlalmak için, hamur deri sertliğindeyken ya da aj'akla döndürülebilen tabla. Çömlekçi çarkı.
j'üzeye sert bir cisimle yapılan işlem; perdah. kültüne bağhydılar. Çoğu hadımdı.
akeramik Neolitik Neolitik Çağ'ın çanak çömleğin çark yapımı Çanak çömleklerin çark kullanılarak gastropod Salyangoz, sümüklüböcek gibi
biçimlendirilmiş olması durumu. yumuşakçalara \crilen ad.
tanınmadığı en erken evresi.
M.Ö. 8500/8000-7000 dolayı. çivi yazısı Mezopotamya ve komşu bölgelerde kil, granülasyon Kuyumculukta, çok küçük altın
ahşap, balmumu j a da maden tabletler üzerine topçuklarınm (granül) birleştirilmesiyle yajıılan bir
akik Agat da denir. Kuvarsın bir türü. üzellikle bon-
} azmak için kullanılan yazı biçimi. İnce uçlu kamış maden işleme tekniği.
cuk yapımında kullanılmıştır.
bir kalemle yazılan işaretlerin çiviyi andırması
akropol bkz.sitadel. nedeniyle bu adla anılır. hamur Ç,anak çömlek yapımında kullanılan
sulandırılarak işlenecek kıvama getirilmiş kil.
akroter Semerdamlı eski çatıların alınlıklarının damğa mühür Üstünde genellikle bir tutamak bulu­
tepesinde kullanılan bir bez.eme öğesi. nan, alttaki yüzüne ise çeşitli molider kazınmış bir
hanedan Normal koşullarda tek bir aileden
gelen yönetici soyu, bazen a\ nı kent ya da etnik
almlık Dikdörtgen planlı yapıların çatılarının ön ve mühür türü. Yumuşak bir yüz,eye üstten
gruptan gelen yöneticileri tanımlamakta da
arka cephelerindeki üçgen öğe. bastırılarak desenin pozitif olarak çıkması kullanılır.
sağlanırdı.
amulet Kötülükleri uzaklaştırdığı, hastalıkları hatıl Mimarhkta taş \e kerpiç duvarları
iyileştirdiği uğur getirdiğine inanılan, doğal Demir çağı M.Ü. 1400-1200'lerden sonra başlamış, güçlendirmek için kullanılan yataj ahşap kirişlere
ya da insan eliyle yapılmış bir tür muska ya da alet ve silahların yapımında demir kullanılan
dönem. verilen ad,
nazarlık.
dendrokronoloji Ağaçlarm yıllık balkaları Hint'Avrupa dilleri Güneydoğu j a da Doğu
arkeobotani Kazılarda ele geçen kömiirleşmiş bitki Anadolu'dan kaynaklanan bir dil ailesi. Hemen
kalıntılarmdan hareketle besin ekonomisi, doğal yardımıyla yaş saptama bilimidir.
hemen tüm çağdaş Avrupa dilleri ile Farsça ve
çevre ve biyolojik ortamın aydınlatılmasına çalışan deniz halkları M.Ü. 13.-12. yüzyıllarda Mısır'ı Mindistan'da konuşulan Sanskritçe bu grubun
bilim dalı. işgal eden halklara verilen ad. İçlerinde Filistinliler, kollarıdır.
arkeometri Arkeoloji çalışmalarında fen ve doğa Akalar, Lykiahlar, Etrüskler, Sicilyalılar ve
hilani ya da bit-hilani ün cephesinde direkli bir
bilim dallarının matematiksel ölçüm ve analiz Sardunyahlar bulunmaktaydı. giriş mekcinı (portik) bulunan Kuzey Suriye, Geç
yöntemlerinin uygulanması ve kullanılmasına depas ya da depas amphikypellon İnce uzun 1litit dünyasına özgü çok kath bir yapı türü.
verilen ad. gövdeli, çift kulplu ve Troia'da çok sevilen bir hiyeroglif Itesim ve simgeler kullanan yazı
arkeozooloji Kazılarda ele geçen hayvan kadeh türü. İlk kez Н. Schliemann tarafından
sistemlerinin ortak adı. "Kutsal Yazı" anlamına
kemiklerinden hareketle besin ekonomisi ve doğal kullanılmıştır.
gelin
çevrenin aydınlatılmasına çalışan bilim dalı. devrik ağızlı çanak Kahpta şekillendirilmiş, koni
biçimli bir çanak türü. Geç Uruk Dönemine
hoker Eski çağlarda ölen kişilerin mezara
arkhigallos Pessinous kentinde Ana Tbnrıça kültü yerleştirilmesi sırasında sokulduğu pozisyon.
çevresinde gelişmiş din devletinin iki rahip yöneti- özgüdür.
Ayakların karna doğru az ya da çok çekik olduğu
cisinin genel adı. Biri Attis adını taşıyordu. dikme Mimarhkta, taş ve kerpiç duvarları bu durumun ana karnmdaki bebeği temsil ettiği
arsenikli tunç Bakirin içine belirli oranda arsenik güçlendirmek için kullanılan alışap kolonlara sanılır. Çok geniş bir coğrafi alanda binlerce yıl
karıştırılarak yapılmış tunç alaşımma verilen ad. kullanılmış anonim bir ädettir.
verilen ad. diorit Çoğunlukla içinde kuvars bulunan iri taneli horror vacuii Boşluk korkusu.
astar Çanak çömleklerin yüz,eyine sürülen kayaç.
böyük tnsanoğlunıın binyıllar boyunca aynı j'erde üst
sulandırılmış kil. dolikosefal Kafatasınm önden arkaya en üste kurmuş olduğu yerleşmelere ilişkin yıkıntılar-
bibru Hayvan biçimli kap (rhyton) anlamına gelen uzun çapı, enlemesine en uzun çapından daha dan oluşan yapay tepe. Arapça İbl.
Akkadca sözcük. büj'ük olan insanların sık görüldüğü ırklara
verilen ad. idol Tanrılara adak olarak sunulan taş ya da pişmiş
bit-hilani bkz. hilani. topraktan heykelciklerc verilen ad.
dromos üzellikle yeraltındaki mezar odalarına girişi
bitişken dil Sabit köklere bitiştirilen eklerle çalışan sağlayan, üzeri açık koridor ya da boşluk. Yunanca inhumasyon ülen insanlara ait cesetlerin
dil. Agglütine dil. normal şekilde gömülmesi ädeti. Ceset ya
yol.
doğrudan doğruya toprak ya da taş çukurlara ya
brakisefal Kafatasınm uzunluğu ile genişliği hemen einkorn İikel bir buğday türü. Kızıl buğdaj' da yer altmdaki oda-mezarlara bırakıhrdı.
hemen birbirine denk olan insanların sık
görüldüğü ırklara verilen ad. ekoloji Doğabilimlerinde organizma ile çevresi in situ İlk kullanıldığı j^erde ve konumda ele geçen
arasındakı ilişkileri inceleyen bilim dalı. buluntulara verilen ad. Bu durumda ele geçen
buckelkeramik Üz,eri boynuza benzer buluntuların arkeolojik açıdan büyük bir değeri
çıkıntılarla (buckel) bezeli çanak çömlek türü. el yapımı Çanak çömleklerin çark kullanılmadan
elde biçimlendirilmiş olması durumu. vardır.
İng. Knobbed ware.
emmer likel bir buğday türü. Karanlık Çağ Ilitit İmparatoıiuğu'nun yıkılışından
bulle(a) Üstünde mühür baskısı bulunan kil topağı. sonra Orta Anadolu'da M.Ü. 1200-800/750 yıllan
Çömlek, testi, sandık ya da kapılarm açılmasını enkrüstasyon Çanak çömleğin yüzeyine kazınarak arasında geçen 400 yıllık dönem. Son yıllarda
önlemek için kullanılır. yapılan motiflerin içinin tebeşirimsi beyaz bir Gordion, Boğazköy w. Kaman Kalehöyük'teki kazılar-
buluntu Arkeolüjik kazılarda ele geçen insan madde ile doldurulması tekniği. dan derlenen v^riler bu denli uzun bir karanlık döne-
elinden çıkma taşınabilir eşyalara verilen genel Epipaleolitik Son Buzul Çağı'nın bitiminden sonra min varlığını çok kuşkulu hale gotirmiştir.
ad. Çanak çömlek parçaları, madeni eserler, teknolojik olarak Paleolitik geloneği sürdürcn karıım Asurca liman anlamına gelen, pazar
heykeller vb. kültürlere verilen ad. verlerine verilen ad.

300
kaybolan mum tekniği bkz. cire perdue. Minos Girit'in efsanevi kralı. Girit'in Tunç Çağı kültür- semerdam Dikdörtgen planlı 3'apının çatısının iki
kazı Arkeoloji bilminin en temel veri toplama leri bu adla anılır. yana doğru eğimli olması durumu.
yöntemlerinden biridir. Eski uygarlıklardan nekropol Yerleşim alanlarının dışındaki, ölülerin sfenks İnsan başlı, hayvan gövdeli karışık yaraük.
günümüze ulaşan kalıntılargenellikle toprak gömüldüğü mezarlıklara arkeolojide \erilen ad.
altında kalmıştır. Bunların gün yüzüne Eski Yununca'daki nekros (kemik) ve polis (kent) şilindir mühür üzerine desen ya da yazı kazınmış
çıkanlabilmesi ancak bilimsel kazı yöntemleriyle sözcüklerinden türetilmiştir. bir silindin Mühür yumuşak bir j üzey ya da kil
olasıdır. tablet üzerinde j’uvarlanarak desen ve yazılar pozi-
niş Yapı duvarlarına açılmış penceremsi boşluklar. tif olarak görülürdü.
kazıma Ucu sivri ve keskin bir kalemle çanak çönılek
j a da madeni eşyalar üzerine bezek }'apma tekniği. obsidyen Volkanik arazilerde bulunan siren Ku"; gövdeli insan başlı mitolojik yaratık.
volkanik cam. Genellikle kesici, kazıyıcı aletlerin sitadel Çevresi şurlarla kuşatılmış, içinde
kentaoros Yarı insan, yarı at biçiminde mitolojik yapımında kullanılırdı.
}-aratık. yönetimsel ve dinsel binaların bulunduğu, yüksek
omphalos Eski Yunanca'da "göbek" Delplıoi Apollon bir tepe üzerine kurulmuş iç kale.
kerpiç İçine saman katılarak yoğurulan kilin kalıpta Tbpınağı'nda bulunan \e dünyanın merkezi
biçimlendirilmesinden sonra güneşte olduğuna inanılan yuvarlak taş.
situla Bakraç biçimli pişmiş toprak ya da
kurutulmasıyla elde edilen en eski inşaat madenden kulplu kap.
malzemesi. ortostat Dikine jedleştirilmiş taş levha j'a da blok. steatit Grimsi j-a da jeşilimsi yumuşak, kolayca oj'u-
Kabartmalı orthostatlar genellikle Geç Hitit Dönemi labilen bir taş cinsi.
knobbed ware bkz. buckelkeramik. kent kapılarının duvar altlarında
kornalin Itengi açık kırmızı ile gri kırmızı arasında kullanılmıştır. steril toprak Insanoğlunun faalijetlerinden hiç etk-
değişen bir akik türü. ilenmemiş doğal toprak.
panku(s) Eski Hitit Devleti zamanında geniş
korybantes Tbnnça Kybele'nin müzisjBn refakatçileri. yetkilerle donatılmış bir meclis. Yüksek askeri stratigrafl Eski jerleşme jerlerinde zaman içinde
ve idari görevlerde bulunan ve genellikle kral oluşan katmanlaşmaj'a verilen ad.
kremasyon ölen insanlara ait cesetlerin yakılması ailesinin yakmları olan }'aşlı kişilerden Doğru düzgün saptanması halinde bir jerleşim
ädeti. Geriye kalan küller genellikle özel bir çömlek oluşuyordu. jerinde birbiri ardına j'aşamış arkeolojik
(ıırne) içine konularak gömülürdü. kültürlerin kronolojik gelişimi incelenebilir.
pegasos Kanatlı at biçiminde mitolojik yaratık.
kronoloji ya da tarihleme Bir tarihleme sunak Tbnrılar için j'apılan her türlü kurbanın sunul-
sistemi. Arkcolojide zaman faktörü çok büyük bir pcktoral Göğüs üzerinde kullanılan bir tür süs eşyası
ya da rütbe ifade simgesi. duğu özcl yer.
önem taşır ve bunun saptanması için de çeşidi
yöntemler kulianılır. Görece ve mutlak olmak üzere pollen analizi ya da palinoloji Tüm bitkiler çok 8U8İ Urartu kııle tapınaklarının türünü ifade eden
sözcük
iki tür kronoloji bulunmaktadır. sayıda çiçek tozu yani pollen ürelirler. Bu tozlar,
kurgan Soylu kişiler için }'apılmış, çoğu kez altında çürüme}'e karşı son derecede dirençii bir kabuk tabarna Hititçe Büyük Kral anlamına gelen sözcük.
içindedir. Nemli alanlarda ve özellikle de göl
ahşap ya da taştan küçük bir gömü odası bulunan tabanlarında biriken çökeltilerde (sediment) çiçek tablet Eski çağlarda yazı malzemesi olarak
yığma toprak ya da taştan mezar anıtı. tozları bozulmadan binlerce yıl kalabilirler. Bunlar kullanılan, genellikle killi topraktan, bazen de
kuvars Az çok safhalde bulunan billurlaşmış silis yardımıyla bir bölgenin eski iklimi ve bitki örtüsü madenden yapılma dikdörtgen levha.
çeşitlerine verilen ad. hakkında çok değerli bilgiler edinebilmek olasıdır. tavananna Hititçe kraliçe anlamına gelen
kuvarsit Ana maddesi kuvars olan sert kaya. polos Yüksek bir başlık türü. sözcük.
Tel bkz. Höyük
kült Tbnrılara gösterilen saygı ve bunun potnia theron "Hayvanlar häkimesi" anlamına
göstergesi olan törenlere verilen ad. gelen Yunanca lerim. terazzo Küçük taş kırıklarıyla karıştırılan
mal Çanak çömlek terminolojisinde kilin kireç harcın zemine dökülmesi, düzeltilip
prehistorya Insanoğlunun yazı bulunmadan önceki perdahlanmasıyla elde edilen döşeme
özelliklerini ifade etmede kullanılan bir deyim. dönemlerini ifade eden sözcük. kaplaması.
manyezit ya da magnezit Lületaşı olarak da radyokarbon tarilıleme Otganik maddelerdeki tholos (çoğul tholoi) Antik çağ mimarüğında, daire-
bilinen yumuşak bir taş cinsi. Doğal magnezyum Karbon 14 (CI4) izokotopu oranına bakılarak sel planlı v'e konik çatılı her türlü j'apı.
silikat. yapılan tarih belirleme yönlemi.
tumulus ya da tümülüs bkz. kuıgan.
megaıron Dar cepheli, derinlemesine ince uzun bir resim yazısı bkz. hiyeroglif
yapı türü. önde bir giriş holü ile arkasmdaki ocaklı urne(a) ölü külü kabı. Yakılan ölülerden arla kalan
rhyton Tbnrılara ya da ölülerin ruhlarına sıvı adak- kül ve kemikleri saklamak üzere kullanılan kap.
büyük salondan oluşun Batı Anadolu ve Ege ları yapılırken kullanılan, lek kulplu, bazen hay-
dünyasında M.ü. III. binyıldan beri sevilerek kul- van, ayakkabı vb. biçimlerde kutsal kap. üç parçalı plan Merkezi bir salonun iki yanına daha
lamlmıştır. küçük oda dizilerinin konumlandırıldığı, Obej't
metragyrtoi Kybele küllü ile ilişkili, gezgin dilenci ruba'um Kral anlamına gelen Asurca sözcük. evleri ve erken Mezopolamya lapınaklarında
rahipler. ruba'um rabium Büyük Kral anlamına gelen yaygm görülen mimari plan.
Asurca sözcük yonga Çakmak taşı ya da obsidyen çekirdeğinden
Miken M.Ö. 2. binyılın ortalarında Yunanistan'da
gelişen Aka uygarlığını ifade etmek için kullanılan rubatum Kraliçe anlamına gelen Asurca sözcük. vurularak parça kopartılırken ortaya çıkan
bir lerim. Adını en güçlü Aka kentlerinden biri olan parçalara verilen ad.
Sami diller Yakındoğu'da yaygm olarak
Peleponnesos Yarımadası'ndaki Mykenai kenlin- kullanılan bir dil ailesi. Doğu ve Batı Sami dilleri vabartum Konukevi anlamında Asurca sözcük.
den alır. olarak iki büyük kola ayrılır. Kervan yolları üzerindeki konaklama birimlerine
mikrolit Mezolitik Dönem'de ortaya çıkan minik taş verilen ad.
satem grubu Hint-Avrupa dil ailesinin doğu grubuna
alellere verilen ad. verilen ad.

301
R esim lerin Listesi
a: alt; ağ; alt sağ; as: alt sol; 43Ü S Hallan Çemi, taş kap: Hallan Çemi Razısı .Arşivi :59ağ Çatallün ük, e\ içi gömüler: СчИаПиһ ük Site (iuide
ü: üst; o: orta; s: sol; ğ: sağ 43üğ Hallan Ç^ımi, taş havan eli: Hallan Çemi Razısı 6 DÜ Çatalböyük, dijital rekonstrüksiyon: Çatalböyük
Haritalar: \'eli Sevin Arşivi Site (iuide
2-5 İnandık \azosu'ntlan betimler: Üzgüç 198H 43oğ Огак: .Arkeoatlas 1 бОа Orta .Anadolu'dan köy maıv^ırası: Rapadokya
10 Giyinıli adak levhası; Çilingiroğlu 1997 43ağ Hordeum spontaneum yayılımı; /obary 1969 6 İS Çatalböyük, ana tanrıça bevkelcikleri; .Audi. Med.
44üğ Çayönü yapılan; Habitat 11 Müz.
Ayrım Bir: Coğrafya 44as Ça\önü, e\' modeli: Ça^'önü Razısı .Arşi\ i 61as RuriHUU, bo\ a bezemeli çanak; Ruruçay Razısı
44ao Ça\'önii, basır izi; Çaj'önü Razısı .Arşi\ i .Arşi\ i
12 Hasan Dağı: Kapadok\ a
Ша-17а .Vlarmara kıyı çizgisindeki değişimler; 44ağ Çayönü, dal izi; Ça\önü Razısı .Arşivi 61ağ Bademağacı, pintadenı mülüir; Bademağacı Razısı
.Arşivi
Vl.üzdoğan 45üğl Çayönü, ba\'\an heykelciği: Çayönü Razısı .Arşivi
62ü Hövücek, kutsal yapı: 1Un üaık Razısı .Arşivi
19Ü Diyala Yöresi yerleşim dokusu şoması; R.Adams 45üğ2 Ça>'ünü, kadın heykelciği: Çayönü Razısı .Arşi\ i
62as Hövücek, pabuç biçimli özel kap; Hövücek Razısı
19a Troas kıyı çizgisindeki değişimler: Tubingen Cni., 45üğ3 Çayönü, kemik aletler: Çayönü Razısı .Arşivi .Arşi\ i
Troia Projesi 45üğ4 Ça\'önü, bakir boncuk; Çayönü Razısı .Arşivi (S2ağ Hö\ ücek, çu\ al biçimli idoller: Höyücek Razısı
20 Kömürleşmiş tohumlar: F.Ertuğ 45as Çayönü, genel: Çayönü Razısı .Arşi\ i .Arşi\ i
2İÜ Göllüdağ obsidyenleri: Arkeoatlas 1 45ağ Çayönü, kafataslı j apı; Çayönü Razısı .Arşi\ i (S3 Bademağacı, Erken Neolitik Çağ evi; Bademağacı
21a Kömürcü obsidyen yatağı; Kömiircü-Kaletepe Razısı 46 \evali Çori, heykel çizimi: .\evali Çori Razısı .Arşivi Razısı .Arşivi
Arşivi 47Ü S Ne\ali Çori, kabartmalı taş kap: \c\ali Çori Razısı 64üğ,oğ Bademağacı, sepet \e kııtu biçimli kaplar;
Arşivi Bademağacı Razısı .Arşivi
Ayrım iki: Türkiye'de Arkeoloji 47os Ne\ali Çori, torso; .\e\ali Çori Razısı .Arşi\ i 64a Çanak çömlek yapım teknikleri: C.Tuna
24o Osman Hamdi Be}'; Arkeoatlas I 47as N'evali Qlori, \ ilan kabartmalı baş; \e\ali Çori 65ÜS UsIu Röyü'nde iikel pişirme tekniği; I-TIrtuğ
24a İstanbul Arkeoloji Müzesi: İ.Türkoğlu Razısı .Arşivi (S5üğ UsIu Röyü'nde kap yapımı; l’.Ertuğ
25as Atatürk'ün Alacahöyük'ü ziyareti: 47ao Ne\ali Çori, tapmak rekonstrüksiyonu: Ne\ali Çori 65as Çarkta çömlek yapım tekniği; (İ.Tuna
Boğazköy'den Karatepe'je Razısı Arşivi 6'5ağ I.idar Höyük l-Tl'Ç çömlekçi fırmları: l.idar Höyük
25ağ Mezraa Tbleilat; Arkeoatlas I 47ağ Nevali Çori, aslan başı: \'e\ ali Çori Razısı Arşi\ i Razısı .Arçivi
26 GAP'ta su altında kalan yerleşimler: GAP İdaresi 4 8Ü S Çayönü, Kafataslı Yajii'daki gömüler; Ça>önü 66ÜS Çatalböyük \'1.A, iki/, tanrıça bevkelciği; .Audi.
broşürlerinden Razısı Arşivi Med. Müz.
27ü Atatürk Alacahöyük kazısı buluntularmı 48üğ Ne\ali Çori, kadın başı: ı\e\ ali Çori Razısı .Arşivi 66 ÜOHacılar \'l, a\ akta duran tanrıça bevkelciği: .Audi.
incelerken; Boğazköy'den Karatepe'ye 48as Gafer Höyük, figürinler: Cafer Höyük Razısı .Arşivi Med. Müz.
48aol Nevali Çori, figürin: Nevali Çori Razısı Arşivi 66 üğ Çatalböyük 11, leoparb tabtmda ana tanrıça
Ayrım Üç: Tarih Üncesi Dönemler 48ao2 Ne\ali Çori, minyatür baş: Ne\ali Çori Razısı bey kelciği: Audi. Xİed. Müz.
28 Yazılikaj a (Kars), duvar resmi: K.Kökten Arşivi 66 as Hacılar IIB, bovab tanrıça bevkelciği; .Audi. Med.
29 Beldibi/Kumbucağı, duvar resmi: F.Bostancı 48ağ Nevali Çori, kabartmalı stel: Nevali Çori Razısı .Müz.
Arşivi 66 ao Çatalböyük 11, etekli tanrıça heykelciği: .Audi. Med.
Paleolitik 49ü Cafer Höyük, biley laşı: Cafer Höyük Razısı Arşi\ i Müz.
32ğ AP taş aletler; Y.Nizip, Y.Nizip, Enerli Mev, Yavu/^ili- 49os Hallan Çemi, mermer kap; Hallan Çemi Razısı 66 ağ Hacılar VI, kucaklaşan tanrı ve tanrıça
Araban; TAY 1 Arşivi beykelciği: Audi. Med. Müz.
33s OP taş aletler; 'rikalı M., Gazi Mev., Kışla, Tıkalı M., 49as Cafer Höyük, mermer kap: Cafer Höyük Razısı (i7s Hacılar, Tabaka VI figürinleri: J.Mellaart
Maltepe: TAY 1 Arşivi 68 ü Hacılar, 'J'abaka VI evleri; Habitat 11, C.'l’una
33ağ Paleolitik Çağ yaşam biçimi: Scarre 1994 49ağ Cafer Höyük, mermer bilezikler: Cafer Höyük 68 a Ruruçay,'J'abaka 11rekonstrüksiyonu;
34ü Yarımburgaz, plan; Yarımburgaz Razısı Arşivi Razısı Arşivi Habitat II, Q'l'una
34o Yarımburgaz, Ursus deningeri: Yarımburgaz Razısı 5()a Tilkitepe, obsidyen aletler: V.Sevin 69s Hacılar, 'J'abaka VI figürinleri; J.Mellaart
Arşivi 5İÜS Aşıklıböyük, kemik nesne: Aşıklıböyük Razısı 69ağ lakirtepe, kemik kaşıklar; İstanbul Üni., 'Ггакуа
34a Yarımburgaz, çalışma: Yarımburgaz Razısı Arşivi Arşivi Projesi Arşi\ i
35ÜS Yarımburgaz, laboratuvar çalışması: Yarımburgaz 51as Musular, kemik nesne: Musular Razısı Arşivi 7(Xi Yumuktepe, (JNÇ evi: V.Sevin
Razısı Arşivi 52 Aşıklıböyük, maket: Habitat П 70as Ömeroba Köyü, 'l’rakya'da ağıl mimarisi;
35o Yarımburgaz, satır ve kıyıcılar: Yarımburgaz Razısı 53ÜS Aşıklıböyük, genel görünüm: Aşıklıböyük Razısı İstanbul Üni., 'Ггакуа Projesi .Arşivi
Arşivi Arşivi 70ağ Ib|)inar, Evre X'dan ev örneği; Ibpınar Razısı
35a Yarımburgaz, çalışma: Yarımburgaz Razısı Arşi\ i 53as Aşıklıböyük, küçük buluntular; Aşıklıböyük Arşivi
36üğ Rarain, plan; Rarain Razısı Arşivi Razısı Arşi\'i 7IÜS i'ikirtepe, çanak çömlek; İstanbul Üni., Trakya
36üs Rarain, taş aletler: Rarain Razısı Arşivi 53üğ Aşıklıböyük, trepanasyon: Aşıklıböyük Razısı l’rojesi Arşivi
36as Rarain, В Gözü: Audi. Med. Müz. Arşivi 7 İ0 S i'endik, figürin: İstanbul Üni., Trakya Projesi Arşivi

36ağ Rarain, komik nesne: Antalya Müz. 53ağ Aşıklıböyük, bakir boncuk kesiti; Aşıkbbö} ük 71as Aşağı İbnar, tütsii kahı: İstanbul Üni., Trakya
Razısı Arşivi i’rojesi Arşivi
37 ÜP taş aletler; Sarıyatak, Üküzini, Rarataş: TAY 1
54-55 Aşıklıböyük, hava fotoğrafı: Aşıklıböyük Razısı 71ağ Yarımburgaz, 'J'abaka 4'ten bezemeli kap:
38ÜS Öküzini, duvar resmi: R.Rökten
Arşivi Yarımburgaz Razısı Arşivi
38üğ Yazılikaya, duvar resmi: R.Rökten 57s Çatalböyük, damğa mübüıier; j.Mellaart 72ü Musular, hava fotoğrafı: Musular Razısı Arşivi
38oğ Beldibi/Kumbucağı, duvar resmi; IvBostancı 57üğ Çatalböyük, hanger: Çatalböyük Site Guide 72a Höy ücek, 'i'apınaklar Dönemi'nden genel görünüm:
38as Beldibi/Kumbucağı, duvar resmi: 'ГЛҮ Projesi, 57a Çatalböyük, leoparb tanrıça; Audi. Med. Müz. Höyücek Razısı Arşi\ i
TAYEx Arşivi
58ü Çatalböyük, leopar kabartniaları: J.Mellaart 73ü Ruruçay, genel görünüm: Ruruçay Razısı Arşivi
38ağ Kızlarm Mağarası, duvar resmi: O.Belli
58as Çatalböyük, Masan Dağı ve kö}' yeıieşmesi: 73a Hocaçeşnie, (ieç Neolitik Çağ suru. İstanbul Üni.,
39ÜS Rarain ve Öküzini, kemik nesneler; R.Rökten
J.Mellaart Trakya Projesi Arşivi
39üğ EP taş aletler; Dirckli M.: TAY 1 58ağ Çatalböyük, Neolitik yerleşmenin bayab
39a Ökü'zini, kemik nesne: K.Kökten rekonstrüksiyonu: Prehistory and tbe First Kalkolitik
Civilizations, J.M.Roberts 7;5ü Aşağı İbnar, kadın bey kelciği. İstanbul Üni., 'Ггаку a
Neolitik •59ü Çatalböyük, dijital rekonstrüksiyon: (Hİ.Beck Projesi .Arşivi
42ü 'l'arıma alınmış tahıllar: Itenirevv 1987 59o Çatalböyük, dijital rekonstrüksiyon; С.Н.Веск 7'5a 'Ibptepe, kadın biçimli kap; İstanbul Üni., 'i’raky a
42a rriticum boeoticum yayılımı; /.ohary 19(>9 59as Çatalböyük, akbabalar sabnesi: J.Mellaart l'rojesi Arşi\ i

302
76ü Ilipmar, Е\те VA'dan Rare, çizi bezemeli kap: resimleri: Arslanlepe Kazısı Arşivi 112üğAlaaıhöyük, güneş kursu: Andl. Med. Müz.
Ilipmar Kazisi Arşivi 94Ü S Hassekhöyük, 7bbaka V rekonslrüksiyon: I12as .Alacahöyük, sembol: Andl. Med. Müz.
76o Ilipmar, Evre VA'dan boynuz çekiç; Ilipmar Kazisi Hassekhöyük Kazısı Arşi\ i 112ağAlacahöyük, A mezxirmm bulunlu durumu, 1937:
Arşivi 94os Hassekhöyük, Tbbaka V çanak çömleği: H.ZKoşay
7Gas Ilipmar, Kerpiç Yapılar Evresi'nden figiirin: Ilipmar Hassekhöy ük Kazısı .Arşi\ i 113ÜS Alacahöyük, lakı ve süs eşyaları: Andl. .Med. Müz.
Kazisi Arşivi 94os Hassekhöyük, mühür baskısı: Hassekhöyük 113üğ .Alacahöyük, laş çekiç-balla: Andl. Med. Müz.
76ağ Ilipmar, Evre VI çanak çömleği: Ilipmar Kazisi Kazısı Arşivi ПЗо Alacahöyük, alim lopuz başı: .Andl. Med. .Müz.
Arşivi 94oğ Hassekhöyük, 'Ibbaka V emzikli lesliler:
77 ÜS Aýaç iletim boruları: АЛ' Bozkurt-M.Erdin, Odun 113as .Alacahöyük, R .Mez.arı rekonslrüksiyon: .M..Akok
Hassekhöyük Kazısı Arşivi
Anatonıisi, ön kapak ПЗао Alacahöyük, alim lesli: .Andl. Med. Müz.
94a Hassekhöyük, duvar çivileri \e lümlenmiş desen:
77 as Ağaçlarda jullık balkalar: A.Y. Bozkurt-X'.Erdin, Hassekhöyük Kazısı Arşivi I13ağ .Alacahöyük, hançer: Audi. Med. Müz.
Odun Anatomisi, şekil 3.6/A 114ÜS Aşıklıhöyük, bakir boncuklar: Aşıklıhöyük Kazısı
90s Hassekhöyük, Kenani dilgiler: Hassekhöyük Kazısı
77üý Dendrokronolojinin çalışma yönlemi: Oybak 1994 Arşivi Arşivi
77ağ C 14 ve dendrokronoloji kalibrasyon egrileri: 95üğ Hassekhöyük, dilgi çıkarma yönlemi: 114as .Aphrodisias, madencilik gereçleri: M.Joukowsky
QSalmon Hassekhöyük Kazısı Arşi\ i 114ğ Oöküm lekniği: QTuna
78Ü Kuruçay, EKÇ çanağı \e lamamlannıış deseni: 95a Hassekhöyük, dilgi çekirdekleri: Hassekhöy'ük 115ÜS Ürgüp, mızrak ucu: Sadberk Hanım Müz.
Kuruçay Kazısı Arşivi Kazısı Arşivi 115ÜS Hançer: Sadberk Hanım Müz.
78a Kuruçay, EKÇ çömlek bezemesi: Kuruçay Kazısı 98 Norşunlepe, du\ar resmi: Norşuniepe Kazısı Arşi\ i 115os Kadirli, yassı balla: Sadberk Hanım Müz.
Arşivi 97üs,üğ Hassekhöyük, 'Ibbaka V çanaklar ve I15üğ'fufanbeyli, sap delikli balla: Sadberk Hanım .Müz.
79s Hacılar, EKÇ çanak çömleği: Andl. Med. .Vlüz. meyvalıklar: Hassekhöyük Kazısı Arşivi 115as 'Ibpuz başı: Sadberk Hanım Müz.
79as Hacılar YTdan kadın başı biçimli lörensel kap: llöağ Sarıkel .Mez^rlığı, lopuz başları: Sarıkel Kazısı
Andl. Med. Müz. Ayrım Dört: Tunç Çağları Arşivi
79oğ Hacılar Vl'dan ceylan biçimli lörensel kap: Andl. 98-99 Oemircihöyük, rekonslrüksiyon: Habilal II IlGüs ikizlepe, boynuzlu plakalar: ikizlepe Kazısı Arşivi
Med. Müz. llGüo ikizlepe, sarmal: ikizlepe Kazısı Arşivi
79ağ Hacılar IIA ve I planı: J.Mellaari llGüğ ikizlepe, idol: Ikiz,tepe Kazısı Arşivi
ETÇ
80ü Can Hasan, stili/.e kadın heykelciği: Andl. Med. llGos ikizlepe, göğüslük: ikizlepe Kazısı Arşivi
Müz. lOlü Oemircihöyük, rekonslrüksiyon: Habilal II
lOloğ Oemircihöyük, makel: Habilal II llGas, ao ikizlepe, çanak çömlek: ikizlepe Kazısı Arşivi
80a Can Hasan, Ьоз а bezemeli çömlek: Andl. Med. Müz.
lOIs Karalaş-Semayük, ETÇ ağırşaklar: Anlalya Müz. llGağ ikizlepe, bez^ımeli mızraklar: ikizlepe Kazısı
81Ü Köşk Höyük, ana lanrıça he\'kelciği: Köşk Höyük Arşi\'i
Kazısı Arşivi 102Ü Karalaş-Semayük, ETÇ pilhos те/АПг: Anlalya
Müz. 117a Pulıır, sunaklı ocak: II.Z.Koşay
8İOS Köşk Höj'ük, kadın biçimli çömlek: U.Silislreli
102a Harmanören, те/лгһк, Harmanören-Göndürle 118ü Pulıır, kulsal yapı: lI.Z.Koşay
81a Köşk Höj'ük, kabartma be/.emeli kap: Köşk Höj ük
Kazısı Arşivi Kazısı Arşivi 118as Ankara, açkılı çömlek: Andl. Med. Müz.
103ÜS Beycesullan, bileşik kap: Andl. Med. Müz. 118ağArslanlepe, Karaz çanak çömleği: Arslanlepe
82üs Çavi Tarlası, (Iıolos: Çavi 'Ibrlası Kazısı Arşivi
103üğ Oemircihöyük, "black-lop" kase: T.Efe Kazısı .Arşivi
82üğ-83as Malaf kap formları: 1изBlanc-VVatson 1973
103as Anlalya yöresi, gaga ağızlı lesliler: Anlalya Müz. 119ÜKaraoğlan, depas: Andl. Med. Müz.
82ağ Malaf bez^mıe motillen: Blanc-Watson 1973
103ağ Karalaş-Semayük, ayaklı çömlek: Anlaly'a Müz. 119a Küllepe, El'Ç III boyalı kapları: Oie Helhiler und Ihr
84üğ-85as Obevd kap formları, Tülinlepe'den: Tülintepe Iteich
Kazısı Arşivi 104ÜS Eliyokuşu, idol: Andl. Med. Müz.
104ÜO Ahlallıbel, idol: Andl. Med. Müz. 120ÜGedikli, meyvalık: Gazianlep Müz.
84a Karagündüz, kalak: V.Sevin
Iü4üğ Karaoğlan, idol: Andl. Med. Müz. I2üa Karagündüz, bez^meli çanak çömlek: Karagündüz
8Güğ Oeğirmenlepe, kız kafalasları: M.Üzbek Kazısı Arşivi
8Go Oeğirmenlepe, plan: Oeğirmenlepe Kazısı Arşivi 104as Beycesullan, idol: Andl. Med. Müz.
I2İÜ Karalaş-Semayük, "bey konağı": M.MeIlink
8fias Oeğirmenlepe: Arkeoallas 1 lü4ao Karalaş-Semayük, idol: Andl. Med. Müz.
12Ia lYoia, rampalı giriş, 1890: Tübingen Üni., Troia
88ağ Oeğirmenlepe, Obey’d çanak çömleği: Arkeoallas 1 104ağ Göller, idol: Andl. Med. Müz. Projesi
87ü Oeğirmenlepe, kap kapaimalan: Oeğirmenlepe IÜ5ÜS Kalmkaya, idol: Andl. Med. Müz. 122ÜS Norşunlepe, ambar: Norşunlepe Kazısı Arşivi
Kazısı Arşivi 105ÜO Göller, idol: Andl. Med. Müz.
122üğ Norşunlepe, saray planı: Norşunlepe Kazısı Arşivi
87s Oeğirmenlepe, mikrolil aleller: Oeğirmenlepe Kazısı Iü5üğ Alacahöyük, idol: Andl. Med. Müz. 122a Norşunlepe, pilhoslu oda: Norşunlepe Kazısı Arşivi
Arşivi 105o Küllepe, idol: Andl. Med. Müz. 123ii,oğ Norşunlepe, hava foloğrafı: Norşunlepe Kazısı
87o Oeğirmenlepe, mühür çizimleri: Oeğirmenlepe 105s İkizlepe, heykelcik: ikizlepe Kazısı Arşivi Arşivi
Kazısı Arşivi lOSas Alacahöyük, heykelcik: Andl. Med. Müz. I23s Norşunlepe, çanak çömlek: Norşunlepe Kazısı
87a Oeğirmenlepe, mühürler: Oeğirmenlepe Kazısı 105ao Horozlepe, heykelcik: Andl. Med. Müz. Arşivi
Arşivi
105ağ Ilasanoğlan, hey'kelcik: Andl. Med. Müz.
88 üs,üğ Y'umuklepe, 'Ibbaka XVI boya bez^^meli çanak
çömlek: V.Sevin lOGoğ Oemircihöyük, yivli çanak çömlek: T.Efe Koloni Çağı
lOBağ Bey'cesullan, 'Ibbaka XV, A lapmağı: J.Mellaari I25Ü Küllepe, insan yüzlü çömlek: Andl. Med. Müz.
88a Kuruçay, 'Ibbaka VI plan: Kuruçay Kazısı Arşivi
1Ü7ÜS 'lYoia hazineleri: 'rübingen Üni., 'I’roia Frojesi 125a Küllepe, lesliler: Küllepe Kazısı Arşivi
89ü Yumuklepe, 'Ibbaka XVI plan: J.Carslang
I07ÜO, üğ Sophie ve Heinrich Schliemann: 'fübingen I2GÜS Küllepe, Karum plan: Küllepe Kazısı Arşivi
89a Kuruçay, GKÇ heykelcik: Kuruçay Kazısı Arşivi Üni., 'lYoia Frojesi I2GÜOKüllepe, laş ocak: Küllejje Kazısı Arşivi
90üs,üğ İkizlepe, sarmal ve kanca: İkizlepe Kazısı 107as 'lYoia hazineleri: 'fübingen Üni., 'lYoia Projesi I2Güğ Küllepe, fildişi heykelcik: Andl. Med. Müz.
Arşivi
90a Gelveri, çizi bez.emeli kap: Kapadokya 108üğ 'lYoia II, rekonslrüksiy'on: Tübingen Üni., 'lYoia l2Ga Küllepe, karum: Küllepe Kazısı Arşivi
Projesi I27ÜS Küllepe, figürin kalıbı: Andl. Med. Müz.
91 Arslanlepe, VIA sarayı: Arslanlepe Kazısı Arşivi
108o,a 'froia, kesil ve planlar: Tübingen Üni., 'lYoia I27üğ Küllepe, çarık biçimli rilon: Die Helhiler und Ihr
92ÜS Arslanlepe, Geç Uruk mühür baskısı: Arslanlepe
Projesi Iteich
Kazısı Arşivi
109Ü 'froia, lankard ve depaslar: Puşkin Müz. 127o Küllepe, ikiz rilon: Andl. Med. Müz.
92üğ Arslanlepe, VIA-B, V4I plan: Arslanlepe Kazısı
Arşivi 109o 'froia, boyunlu çömlekler: Puşkin Müz. 127as Küllepe, salyangoz biçimli rilon: Die Helliiler und
109os 'froia, cilalı laş balla: 'freasure of'froy Ihr Reich
92as Arslanlepe, E'I'Ç II çanak çömleği: Arslanlepe
Kazısı Arşivi 109as 'froia, A2 labakları: 'fübingen Üni., lYoia Projesi I27ağ Küllepe, kuş biçimli rilon: Die Helhiler und Ihr
lü9ağ 'froia, alim sos kabı: 'freasure ofTroy Iteich
92ağ Arslanlepe, VIA'dan meyvalık: Arslanlepe Kazısı
Arşivi IlOü Oemircihöyük-Sarıkel, sanduka mezar: Sarıkel 128ÜKüllepe, zarllı lablel: Andl. Med. Müz.
93ÜS Arslanlepe, "bey mezarı": Arslanlepe Kazısı Arşivi Kazısı Arşivi 128a Küllepe, şilindir mühür baskısı: Andl. Med. Müz.
9 3 ü ğ Arslanlepe, kılıçlar ve mızrak uçları: Arslanlepe llüa ikizlepe, HfÇ fırın: ikizlepe Kazısı Arşivi 129ÜS Küllepe, Karum rekonslrüksiyon: СЛипа
Kazısı Arşivi lllas Gazianlep, araba mofleli: Gazianlejı Müz. 129üğ Küllepe, beziimeli mey \alık: Die Helhiler und Ihr
93os Arslanlepe, sarmal başlı iğne: Arslanlepe Kazısı Ulağ Gazianlep, süvari heykelciği: Gazianlep Müz. Reich
Arşivi II2ÜS Alacahöyük, geyik ve boğa heykelciği: Andl. Med. I29a Küllepe, kurşun figürin: Audi. Med. Müz.
93a, ağ Arslanlepe, saray girişinde duvar Müz. I30Ü Liluburun, alim broş: Sanal Dünyamız 80
r*

I
303
130о üluburun, skarabe nıühür: Sanat Dünyamız 80 153ağ Zincirli, sitadel kabartmalarında müzisyenler: 170s5 .Acemhöj ük, Koloni Çağı damğa mühür: Die
130a Fırat boyunda bir kervan; Hassekhöj ük Kazısı .f\ndl. Med. Müz. 1lethiter und Ihr Reich
Arşivi 154Ü Vazılikaya, on iki tanrı: Boğazköy Kazısı .■\rşi\ i 170o Tj skieu icz mührünün baskısı: Die Hethiter und
131üs,oğ Acemhöyük, fildişi kulu: Andl. Med. Müz. 154as .Vlacahöyük, standart: Die Hethiter und Ihr Reich Ihr Iteich
131üğ Üluburun, Miken stirrup çömlekler; Sanat 154ao Boğazkö}’, 11. Şuppiluliuma: Boğazköy Kazısı 17üas Kültepe, Koloni Çağı şilindir mühür baskısı: Die
Dünyamız 80 •Arşivi Hethiter und Ihr Reich
131a Bodrum Sualtı Müz., Bakir külçeler: Toplumsal 154ağ Yeniköy, av tanrısı: .Andl. Med. Müz. 17üğl Boğazköj-, Koloni Çağı damğa mühür: Boğazicöy
Tbrih 103 155ÜS Bebek taşıyan tanrıça heykelciği: Darğa 1992 Kazısı .Vrşivi
132ÜS Kültepe, kaideli çaydanlık; Andl. Med. .Müz. 155üğ Boğazköj’, tanrı üçlüsü: Die Hethiter und Ihr lüıich 170ğ2 Konya, j üzük mühür: Die Hethiter und Ihr Reiclı
132üğ Ağrı-Suluçem, kurgan: A.Üzfırat 155os Eskiyapar, kutsal oda olarak düz^nlenmiş 17üg3 Eskij apar, Eski Hitit Dönemi bulle: Die Hethiter
132o Kültepe, ikiz riton: Andl. Med. Müz,. fincan: Andl. Med. Müz. und Ihr lüjich
133 Doğu .Anadolu yaylaları: VSevin 155as Alacahöyük, tanrı Bes: Andl. Med. .Müz. 170ğ4 Tj skieu icz mührü: Die Hethiter und Ihr Reich
134Ü Doğu Anadolu, boya bez,emeli çömlek: Gaziantep 155ao Boğazköy, dağ tanrısı: Andl. Med. Müz. 170ağ Boğazköj', mühür baskılı çömlek ağ-zı; Darğa 1992
Müz. 155ağ Boğazköy, dans eden tanrıça: Boğazköy Kazısı 171Ü Hitit kral mühürleri; Darğa 1992
134a Karaşamb, altın kadeh: VSevin Arşivi 17İOS .Vlacahöyük, l^lasu mührü: .Andl. Med. .Mü'/.

135 Hakkari stelleri; V.Sevin-A.Üzfırat 156Ü İmikuşağı, 8. yapı katı evleri: İmikuşağı Kazısı 171as Boğazköj-, III. Murşili mühür baskısı: Die Hethiter
Arşivi und Ihr Reich
Hitit Devleti 156as Boğazköy, halka biçimli kap: Andl. .Med. Müz. 171ağ Boğazköj-, mühür baskılı tablet: Die Hethiter und
156ağ Boğazköy, depo: VSevin Ihr l^eich
137Ü Kültepe, Anitta hançeri: Andl. Med. Müz.
157Ü Boğazköy, iğ biçimli şişe: Darğa 1992 172sl Kültepe, Koloni Çağı tablet: Boğazköy'den
137o Kültepe, Anitta hançerinden detay: Die Hethiter Karatepe'je
und Ihr Reich 157a Boğazköj', kol biçimli libasyon kapları: Bilgi 1997
172s2 Maşathöyük, Hitit Dönemi tablet: Boğazköy'den
137a Kültepe sitadeli: VSevin 158ÜS Boğazköj', kule modeli: Andl. Med. Müz.
Karatepe'je
138ÜS Dövlek, heykelcik: Andl. Med. Müz. 158üğ Boğazköj', Kral Kapı rekonstrüksijonu: Boğazköy
Kazısı Arşivi 172s3-4 Geç Hitit yazıt örnekleri; Boğazköy'den
138üğ İmikuşağı, sunak: İmikuşağı Kazısı Arşivi Karatepe'je
138a Boğazköy, boğa ritonları: Andl. Med. Müz. 158o Boğazköy, Aslanlı Kapı: Boğazköy Kazısı Arşivi
172o,ğ Hitit tabletleri: Die Hethiter und Ihr Iteich
139as,ağ Geyik ve boğa ritonları: N.Schimmel 159 Boğazköj', plan ve fotoğrallar: Boğazköy Kazısı
Arşivi 172a Urartu çivi ya-zılı kitabe: Boğazitöy'den Karatepe'j-e
Koleksiyonu
leOüğ Boğazköj', Büyük Tbpmak rekonstüksiyon: 173Ü Üluburun, balmumu tablet; Sanat Dünyamız 80
140Ü Antakya, Geç Hitit mezar steli: VSevin
Boğazköj' Kazısı Arşivi 173as Hama taşı; Boğazköy'den Karatepe'j-e
140os İkiztepe, dokuma kalıntısı: İkiztepe Kazısı Arşivi
160ÜS Boğazköy, taş matkabı ile açılmış delikler: 173ağ Boğazköj', bronz tablet; Boğazköy Kazısı Arşivi
140as İkiztepe, tezgäh ağırlıkları: İkiztepe Kazısı Arşivi
Boğazköy Kazısı Arşivi 174 Fasıllar Anıtı: Andl. Med. Müz.
140ao Karataş-Semayük, ETFÇ ağırşakları: Antalya Müz.
IGOos Boğazköj', Büyükkale rekonstrüksiyon: Boğazköj' 175 Boğa'zköj', Tudhaliya steli; Die Hethiter und Ihr
140ağ Dokuma tezgähı çizimi: Crowoot 1937 Ifeich
Kazısı Arşivi
141ÜS İmikuşağı, rekonstrüksiyon: C.Tuna 17Bs Fraktin Anıtı, Puduhepa: Akurgal 1995
IBOoğ Boğazköy, duvar örgüsü: Boğazköy Kazısı Arşivi
141üğ İmikuşağı, depolama küpleri: İmikuşağı Kazısı 17Bğ Kanlıdivane, Aba'nın mez^r anıtı: VSevin
160as Boğazköj', duvar örgü tekniği: Boğazköj' Kazısı
Arşivi
Arşivi 177ÜS Hitit kralı IV. Tudhalija'yı annesi Puduhepa ile
141as İmikuşağı, "signe royal": İmikuşağı Kazısı Arşivi gösteren mühür baskısı; E.Akurgal, Anadolu
IBOağ Boğazköy, kapı eşikleri: Boğazköy Kazısı Arşivi
141ağ İmikuşağı, böyük: İmikuşağı Kazısı Arşivi Uygarlıklan, 1993
161ÜYazılikaya, çizimler: Bittel, Kurt v.d., Das
142Ü Bilik, vazo betimi: Darğa 1992 hethitische Felsheiligtum Yazılikaya, Berlin, 1975 177üğ Hitit kralı III. Hattuşili \'e eşi kraliçe
142o,a İnandık vazosu çizimleri: Özgüç 1988 IGlas Yazılikaya, A galerisi genel: Boğazköy Kazısı Puduhepa'nın Boğazköy'de bulunmuş mühür
143 İnandık vazosu: Andl. Med. Müz. Arşivi baskısı: E.Akurgal, Anadolu Uygarlıklan, 1993
144Ü S Tfel Açana, Yarim-Lim sarayı: LWoolley İBlağ Yazılikaya, IV. Tudhalij'a ve Şarruma: Boğazköy 177as-ağ Karialı Prenses Ada: Bodrum Müzesi
144üğ Gaziantep yöresi, testi: Gaziantep Müz. Kazısı Arşivi broşüründen
144a Tilmenhöyük, saray: Tilmenhöyük Kazısı Arşivi 1B2 Boğazköy, Büyük Thpınak girişindeki aslanlı havuz:
145 Troia, VI. kent rekonslrüksiyonu: Tübingen Üni., Boğazköy Kazısı Arşivi Ayrım Beş: Demir Çağı
Troia Projesi lB3ü Alacahöj'iik, Sfenksli Kapı: Die Hethiter und Ihr Reich 178-179 Çavuştepe, şurlar: VSevin
146ü Beycesultan, Tbbaka V sarayı: J.Mellaart 1ВЗо Alacahöyük, Sfenksli Kapı kabartmaları; Die
146as Beycesultan, ördek biçimli riton: Andl. Med. Müz. Hethiter und Ihr Reich Geç Hitit Beylikleri
146ağ Troia, VI. kent suru: VSevin 1ВЗа Alacahöyük, hava fotoğrafı: Habitat II 181as,ağ 'Ibl 'Ihyinat, direk altlıkları: F.Cimok
1B4Ü Maşathöj'ük, Miken çömleği: Bilgi 1997 182Ü Zincirli, Bar-Rekub ve yazman: Akurgal 1995
Hitit Imparatorluğu lB4os Ortaköy, altın süs eşyası; Ortaköy Kazısı Arşivi 182as Zincirli, Kilamuva ve yardımçısı: Akurgal 1995
148Ü Altın pandantif: Andl. Med. Müz. 164oğ Ortaköy, obsidyen kakma; Ortaköy Kazısı Arşivi 182ağ Zincirli, Aramca yazıtlı Bar-Rekub betimi: Darğa
148a Luksor Tbpınağı, Kadeş Savaşı kabartmaları: 1В4а Ortaköy, aslan başı: Ortaköy Kazısı Arşivi 1992
VSevin lB5ü,o Kuşaklı, C yapışı: Kuşaklı Kazısı Arşivi 183Ü Kargamış Kubaba başı: Andl. Med. Müz.
149Ü Kadeş Antlaşması: Eski Şark Eserleri Müz. 1В5а Kuşaklı, rekonstrüksiyon: Kuşaklı Kazısı Arşivi 183os Kargamış, savaş arabası: Andl. Med. Müz.
149a Karamanlı heykelciği: Die Hethiter und Ihr Reich IBBü Boğazköy, Yer Kapı'nın altmdaki potern: Boğazköy 183oğ Kargamış, iki başlı sfenks: Andl. Med. Müz.
150Ü Milet, Miken kılıcı: Die Hethiter und Ihr Reich Kazısı Arşivi 183a Kargamış, Kral Burcu kabartmaları: Andl. Med.
150os Kolcuklu balta: Sadberk Hanım Müz. IBBa Fraktin Anıtı: Akurgal 1995 Müz.
150oğ Sap delikli, kolcuklu balta: Sadberk Manim Müz. 1B7Ü Karabel Anıtı: VSevin 184Ü Zincirli sitadeli: Boğazköy'den Karatepe'ye
150as Luksor Thpınağı betimlerinden Hitit savaş 1В7а Eflatunpmar Anıtı; VSevin 184o Zincirli, Hilani Ш: C.Tuna
arabası: Akurgal 1995 lB8s Manisa-Akpınar, kaya anıtı; VSevin 185 Ivriz kabartması: Akurgal 1995
150ağ Kargamış, Geç Hitit savaş arabası: Akurgal 1995 lB8ğ Sirkeli, kaya anıtı: VSevin 18BÜS Malatya, kral yontusu; Andl. Med. Müz.
151ÜS Hitit türü kılıçlar: Die Hethiter und Ihr Reich 1B9Ü İnandıktepe, matara: Andl. Med. Müz. 18Büğ Kral heykeli: Kayseri Müz.
151üğ Boğazköy, kral kapısı: Boğazköy Kazısı Arşivi 1В9о Matara yapım tekniği; Die Hethiter und Ihr Reich ШВа Malatya, Aslanlı Kapı kabartmaları: Andl. Med.
15İOBoğazköy, savaşçı lietimi: Die Hethiter und Ihr Ifeich lB9as Ortaköy çanak çömleği: Ortaköy Kazısı Arşivi Müz.
152 Şarkışla baltası: Die Hethiter und Ihr Iteich lB9ağ Eskiyapar, gaga ağızlı testi: Andl. Med. Müz. 187ü,a Malatya, Aslanlı Kapı kabartmaları: Andl. Med.
153ÜS Alacahöjoik, çalpara, Andl. Med. Müz. 170sl Çatalhöyük, Neolitik Çağ damğa mühür; Müz.
153üğ Bir riton üzerinde müzisyenler betimi: Dinçol J.Mellaart 188s Maraş steli, Ihrhunpias ve annesi: Akurgal 1995
1999 170s2 Değirmentepe, Kalkolitik Çağ damğa mühür; 188ğ Maraş, mezar steli: VSevin
153os İkiztepe, çalpara ve marakas: İkiztepe Kazısı Değirmentepe Kazısı Arşivi 189Ü 'fel Thyinat, savaş arabası; F.Cimok
Arşivi 170s3 Etiyokuşu, ETÇ damğa mühür; Ş.A.Kansu 189a Sakçagözü, saray girişinden kapı aslanı w, kabart-
153as İnandıktepe vazosu üz^^rinde müzisyenler: özgüç 170s4 Boğazköy, Koloni Çağı damğa mühür: Boğazköy nıalar: Andl. Med. Müz.
1988 Kazısı Arşivi 190ü Yesemek, genel görünüm: Ga'/iantep Müz.

304
19üo,as,ağ Yesemek; V.Sevin 218ağ Muş-Varto, aslan he3'kelciği; Andl. Med. Müz. 247a Gordion, bova bez^li kap: R.S.Young, Andl. Med.
191 Maraş, kabarimalı stel: Die Hethiter unci Ihr Reich 220ÜS Çavuştepe, miğfer: V.Sevin Müz*
192ÜS Karatepe, sur: Kaj ıp Zamanların I^jşinde 220üğ Van-Altmtepe nekropolü, kılıç: V.Sevin 248Ü Gordion, 2 no.'lu niegarondan alışap çcrçeveli bir
192o Karatepe, yazıtlar; Каз ф Zamanların ftşinde 220as Van, topuz başı: Gaziantep .Müz,. 3'apinm resmi: LERoller'in Anatolican Iron Ages 4,
Anatolian Studies 49,1999'daki "Early Phrygian
192a Karatepe, Kuzey Kapısı kabartnıaları: Казар 220ağ Ernis, EDÇ demir topuz başları: Ernis Kazısı drawings from Gordion and the elements of
Zamanların Pdşinde .Arşivi
Phr3gian artistic style", 143-152bildirisinden Fig. 6
193ÜS Karatepe, plan ve rekonstriiksij on: Die Hethiter 221ÜS Van, savaş arabası betimli stel; V.Sevin 248a Gordion, poros taşmdan akroter: Gordion Müz*
und Ihr Reich 221üğ Van Yöresi, koşum takımları; Gaziantep Müz. 249Ü Gordion sitadeli megaron planli yapılar: Gordion
I93üğ Karatepe, Baal jontusu; Boğazköy'den Karatepe'}^ 22İOS Çavuştepe, savaşçı betimi: VSevin MÜZ*
193o Karatepe, Güney Kapısı kabartmaları: Boğazkö} '- 221oğ Karagündüz, EDÇ hançerler; Karagündüz Kazısı 249a Gordion sitadeli, 3 no.'lu megaron plane
den Karatepe'3'e .Arşivi R.S.Young, Gordion Kazilari ve Müzesi Rehberi
I93a Karatepe, Kuzey Kapısı kabartmaları; Kayıp 221a Balavat Kapısı'ndan savaşçı betimleri; Merhav 1991 250Ü Midas sarayı törensel salonun
Zamanların Peşinde 222ÜS Van Yöresi, tunç kaplar; Gaziantep Müz,. rekonstrüksiyonu: R.S.Young, Gordion Kazilari \'e
222üğ Van Müz,esi, tunç mutfak gereçleri: Çilingiroğlu Müzesi Rehberi
Urartu Krallığı 1997 250a Gordion sitadeli megaronlardan bir görünüm:
195Ü Karagündüz, EDÇ mezar kaplan: Karagündüz 222as Altmtepe, kaz,an; Andl. Med. Müz,. VSevin
Kazısı Arşivd 222ağ Siren biçimli kaz,an eklentileri: Merhav 1991 251 Gordion, mez-ar planı лв kesiti: RLKohler, The
195a Karagündüz, EDÇ mezar: Karagündüz Kazısı 223Ü Pişmiş toprak boğa. Van Müz.: VSevin Lesser Phrygian Tumuli, Part 1.The Inhumation,
Arşivi 223a Tunç araba diski. Van Müz.: VSevin Philadelphia
196ü Van Kalesi, Madırburç: V.Sevin 224 Tunç kemer. Van Müz.: Çilingiroğlu 1997 252 Gordion, Orta Phryg sitadeli plane M.Voigt,
Шба Van, Meherkapı Anıtı: V.Sevin T.Q\bung, Jr, "From Phrygian Capital to
225Ü Kızlarm Kemeri üzerindeki betimler: Merhav 1991 Achaemenid Enterpot", Iranica Antiqua XXXIV,
197ü Patnos, Aznavurtepe; A.üzener 225a Tunç kemer. Adana Müz,.: VSevin 1999:191-241, Fig. 8
197a Aşağı Anzaf, sur; V.Sevin 226Ü-227Ü Giyimli adak levhaları: O.Belli 253Ü Gordion, Büyük Tümülüs'ten tunç kaplar:
198 Van Kalesi; T.Tarhan 226a-227a Giyimli adak levhaları: Çilingiroğlu 1997 R.S.Young, Andl. Med. Müz*
199ÜS Van Kalesi, havadan: VSevin 228ü Boncuklar, Karagündüz: V.Sevin 253as BoğazkÖ3-Büyükkale, Phr3g Kalesi plane
199üğ Van Kalesi, iç kale şurları: Çilingiroğlu 1997 228as Patnos, fibula: Andl. Med. Müz,. J.Seeher, Hattuşa Rehberi
199a Van Kalesi, güne3'den: V.Sevin 228ağ Van Müzesi, göğüslük: Çilingiroğlu 1997 253ağ Gordion, pişmiş toprak kaplama levhase Gordion
200Ü Haldi'nin mızrağı: Çilingiroğlu 1997 229Ü Altmtepe, fıldişi aslan heykelciği: Andl. Med. Müz* Müz*
200a Kef Kalesi kabartmaları: Andl. Med. Müz. 229s Patnos, çan biçimli mühürler: Andl. Med. Müz* 254Ü Paz^rli, Phrvg şatosu rekonstrüksiyonu:
20İÜ Kef Kalesi, Haldi kabartması: V.Sevin 230Ü Van Müzesi, Urartu çanak çönıleği: Çilingiroğlu H.Z.Koş33’
201a Haldi'nin tahtı rekonstrüksİ3'on: C.Tuna 1997 254o Gordion, pişmiş toprak yağmur oluğu: Gordion
202ü Yukarı Anzaf, tunç kalkan üzerindeki tanrı 230as Çizme biçimli kaplar: V.Sevin Müz.
betimleri; Belli 1998 230ağ-231as Bastam mühür baskısı: PZimansky 254a Paziirh, bir evin rekonstrüksiyonu: H.Z.Koşa3'
202a Meherkapı, canlandırma: QTuna 231 Altmtepe, fıldişi cin heykelciği; Andl. Med. Müz. 255Ü Cephe kaplama plakasr. Gordion Müz*
203Ü Van, Zivistan: VSevin 232üğ Karagündüz, mezar çizimi: Karagündüz Kazısı 255a Çorum-Pazxirh, kabartmah mimari levha: L3dian
203a Van, Çavuştepe: Çilingiroğlu 1997 Arşivi Treasure
204Ü Habibuşağı, 3'azıt: V.Sevin 232oğ Urne: VSevin 256Ü Cephe kaplama plakase Gordion Müz*
204a Palu, yazıl; V.Sevin 232as Van Kalesi, mezer girişi: V.Sevin 256a Gordion, fıldişi mobiİ3'a süsü: Gordion Müz.
2Ü5ÜS Kef Kalesi, Urartu yolu: Ş.Güner 232ağ Altmtepe, 1no'lu mezer: V.Sevin 257 Fibiılalı Phryg elçisi: VSevin
205üğ Bingöl-Solhan, Zulümlepe konaklama 233üğ Van Kalesi, anıt mezer girişi: V.Sevin 258 Ankara, Phr3g so3'lulanna ilişkin mezлr anıtı:
233oğ Van Kalesi, anıt mezar girişi: VSevin S.BuIuç
islasyonu: V.Sevin
233as Van Kalesi, Horhor Yazıtları: Çilingiroğlu 1997 259 Gordion, kentin etralmı kuşatan taş sur; Gordion
205a Bingöl Dağları, Urartu з'о1и: V.Sevin Müz*
206 Van, Ibprakkale: O.Belli 233ağ Van Kalesi, I. Argişti mezermm planı: V.Sevin 260ü Gordion, Bü3’ük Megaron'un
207 Edremit, Minua Kanalı Kadcmbaslı; V.Sevin 235Ü Buckelkeramik; Blegen rekonstrüksİ3'onu; E.Acar, 'Ihrihten Günümüzü
208 Alimtepe, fıldişi mask: Andl. Med. Müz. 235a 'Icişlıcabayır çanak çönıleği; M.Üzdoğan Anadolu'da Konut \л Yerleşme, "Tunç Çağı Kentleri
209Ü Van Müz,esi, Urartu 3'azıtları; O.Belli 236Ü Ankara-Polatlı-Yassıhöyük genel: TAY Projesi M.Ü. 3500-1200", İstanbul, 1999
209a A3'anis Kalesi, II. Rusa yazıtı: Çilingiroğlu 1997 Arşivi 260a Alışap dikme ve çerçe\eli taş duvar; VSevin
210Ü Bostanka3’a, temel yatakları: A.Üzfırat 236a Elektron iğne başı: S.BuIuç 261Ü Gordion, 2 no.'lu megaronun duvarlarma
210o Yukarı Anzaf, Kuzey Kapısı: Belli 1998 237 Gordion sitadeli: V.Sevin çizilmiş akroterli tapmak cepheleri: R.S.Young,
210a Patnos, güney şurları: A.üzener 238Ü Laodikeia: V.Sevin "Doodling at Gordion", Archaeology 22/4,1969
238as Hierapolis; V.Sevin 26Ias Gordion, pişmiş toprak mimari parça: Gordion
21İÜ Kef Kalesi, Haldi Tapmağı: V.Se\ in Müz*
211a Erivan, Arin Berd plan; B.B.Piolrovskii 239as-ağ Gordion 7a-b konutları: M.Voigt
240ü Elmalı-Baymdır, tunç kepçe: S.BuIuç 261ağ Gordion, pişmiş toprak çatı süsü: Gordion Müz*
212ü Çavuştepe, saray: V.Sevin 262as Gordion, Ana Tanrıça Kybele: Gordion Müz.
212o Çavuştepe, depolar; O.Belli 240a Elmalı-Baymdır, iğne başı: S.BuIuç
241 Midas büstü: Gordion Müzesi 262ağ Boğazköy, erken Phryg Dönemi evleri; P.Ne\'e,
212a Çavuştepe, İrmuşini tapmağı: V.Sevin "Hitit Krallığının Başkenti Hattuşa'da Konut"
213 Çavuştepe, sarnıçlar; Çilingiroğlu 1997 242 Apollon-Pan 3'arışması: Griechische Plastik Tarihten Günümüze Anadolu'da Konut ve Yerleşme
214Ü Altmtepe, duvar resmi; Andl. Med. Müz. 243Ü Midas başı: R.Neave 263s BoğazkÖ3', taştan Һез'ке1grubie P.Nev'e, llattuscha
214a Altmtepe, tapmak rekonstrüksİ3'onu: M.Akok 243o-ao-ağJ.Prag, The Illustrated London News Ro3aI Information
Issue 1990 263ğ Ankara-Bahçelievler, Ana 'Ihnrıça Кз'Ье1е kabart-
215Ü Van, Yeşilalıç: V.Sevin
243as Midas'm orijinal kafatası: J.Prag, The Illustrated mase S.BuIuç
215a Dur Şarrukin, Muşaşir'in z^ptıyla ilgili London News Royal Issue 1990
kabartma: E.Flandin 265ÜAfyonkarahisar-lhsaniye, Arslankaya Anıtı: VSevin
244 Tmolos (Bozdağ): V.Sevin 265a Büyük Kapıkaya Anıtı'nda tapmak kapısını
216Ü Çavuştepe, tapmak rekonstrüksiyonu: C.Tuna
245Ü Gordion 6A sitadel planı: K.Sanmıs, Anatolian simgele3'en niş içinde 'Ihıırıça; T.Tüfekçi, Рһгз g
216a Аз anis, kanal sistemi: Çilingiroğlu 1997 Iron Ages 3 sempozyumundaki "Aspects of Early Kaya Anıtları
217Ü Altmtepe, steller: Çilingiroğlu 1997 Phr3'gian Architectue" Ankara 1994:211-220 266Ü Büyükkapıkaya Anıtı: V.Sevin
217as Adilcevaz, depo; V.Sevin bildirisinden
266a Kybele Sunağe V.Sevin
217ağ Van Müzesi, aslan başlı bilezik: Çilingiroğlu 1997 245a Gordion, tunçtan aslan başı situla; Andl. Med. Müz*
267Ü l^ssinous'tan tapmak: V.Sevin
218ÜS Ernis, EDÇ süs iğneleri: Ernis Kazısı Arşivi 246Ü Gordion, Yassihöyük sitadelindeki megaron planlı
yapilardan genel görünüm: VSevin 267a Vazılikaya'daki bitmemiş anıt: V.Sevin
218üğ Karagündüz, EDÇ silahlar: Karagündüz Kazısı
Arşivi 246a Gordion kenti vesitadelin planı: M.Voigt 268 Yazılikaya, Midas Anıtı: V.Sevin
218as Karagündüz, EDÇ bilezikler: Karagündüz Kazısı 247Ü Gordion 6 A evresi sitadeli ana giriş kapısı ve 269Ü Elmalı-Baymdır, ‘ümülüs: V.Sevin
.Arşivi Büyük Tümülüs; V.Sevin 269a Ankara-Bahçelievler, boğa kabartması; S.BuIuç

305
270Ü S Gordion, Bü\ ük Tiimülüs'ün altındaki odanın 27Ga Idmalı-Baymdır, gümüş Phrvg (ibulası: S.Buluç 2.90Ü Sartieis kenti şurları \n doğu kapısı çizimi:
izometrik görünümü: R.S.Young, Gordion Razıları, 277Ü Elmalı-Baymdır, gümüş levha: S.Buluç UIKireeneualt, W. Razı Sonuçlan Toplantısı 11,1993
Ankara, 1975 277o İdmalı-Baymdır, tunçtan göbekli käse: S.Buluç 290a Sardeis aşağı kentini kuşatan taş ve kerpiç sınılan
270üğ Gordion, Midas'ın mezar odasından 277as Elmalı-Baymdır, gümüş kepçe: S.Buluç bir delay: V.Sevin
kakrnalarla bezeli ahşap tırnak: E.Simpson- 291Ü Sardeis lydia evi: X'.Sevin
277ağ Gordion, tunç maşrapa: R.S.Young, Gordion
K.Spir\dou icz, Gordion Ahşap Eserler/Wooden 291a Lydia e\ inden delay: Sardeis Razısı .Arşivi
Razıları \e Müzi2si Rıhberi
Furniture 292Ü Sardeis aşağı kentinde kesme taş bloklarla örülen
270as Gordion, Midas'ın mezxir odasından tunç 278ÜS (jordion, tunç maşrapa: .-\ndl. Med. .МГгл
278üğ 'Г\апа kralı Warpalawas, h riz kabartmasından bir duvar: X’.Sevin
silula; R.S.Young, 'Гһгее Great Tumuli, 1981 292a Sardeis e\ lerine ait mimari eleman parçaları:
detaj" E..-\kurgal, .-\nadolu Uygarlıkları
270ağ Gordion, Midas те/лг odasının bulunuş duru­ Sardeis Razısı .Arşivi
mu: RSYbung, Three Great Tumuli, 1981 278as Ankara, metalik Phryg çanak çömleği: \‘.Sevin
293Ü S İ-2 Lydia, altın stater: Sotheby's Founded 17-4-1-
271üğ Gordion, bir tümülüsün kesiti: V.Se\ in 278ağ Gordion, küçük tunç kazan \e tunç kepçe:
Gordion Razıları \e Müzesi Itehberi .Ancient, Ibreign and United States Coins and
27İOS Gordion, P Türniilüsü'nden kaz biçimli rln ton: Medals-lncluding Property Sold on the Instructions
R.S.Young, Gordion Razıları, Ankara, 1975 279s .‘Mişar, krater: E..Ykurgal, .Anadolu LA garlıkları of the .Agent: Numismatic Fine .Arts, International
271as Gordion, P Tümülüsü'nden koç biçimli rhyton: 279ğ Gordion, bakraç: R.S.Young, Gordion Razıları 293İİS 3 L\ clia, altın staler: O.'lbkin
RS.Young, Three Great Tumuli, 1981 280ÜS Gordion, krater: Gordion .Vlüz. 2 9 3 ü ğ Sardeis aşağı kentinde kurulan altın
271ağ Gordion, P Tümülüsü'nden minyatür 4 atlı araba: 280üğ Gordion, avaklı maşrapa: Gordion .VIüz- rafinerileri: X’.Sevin
RS.^bung, Three Great Tumuli, 1981 28Па Gordion, gaga ağızlı testi: Gordion Müz. 293a Sardeis, 1,\dia tanrı^uısı Ru\ a\a'ya ait sunak:
272ü Gordion, Büyük Tümülüs: V.Sevin 281 Sardeis sitadeli: V/Sevin X'.Sevin
272a Gordion, Midas 'I'ümülüsü'nden oymalı ve kak- 282Ü Ruzüy Lydia kentlerinden Thyateira (Akhisar): 294Ü Sardeis'te küçük dükkänlar: X’.Sevin
malı iki ahşap tırnak: E.Simpson-R.Spirydou icz, V.Sevin 2f)4a Bintepe: X’.Sevin
Gordion Ahşap Eserler/Wooden Furniture 288 Sardeis'te bulunan Lj dia'daki Mermnad sülalesi 295Ü .Ahattes Tümülüsü: X’.Se\ in
273Ü Gordion, Midas Tümülüsü'nden ahşap me/^ır aslanı: Sardeis Razısı .Arşivi
odası: ESimpson-R.Spirydowicz, Gordion Ahşap 2f)5o Efes .Artemis Tapmağrndan iki rahibe:
284Ü Artemis 'Papınağı: V.Sevin X'.SoAİn
Eserler/Wooden Furniture 284a Sardeis'te bulunan gorkemli j apılardan
273a Yılantaş Anıtı: V.Sevin 295a Elmalı-Ваз ındır'dan çocuklu kadın
G\ mnasium: V.Sevin heykelciği \e Efes .Artemis Tajiınağı'ndan lildişi
274Ü Gordion, P Tümülüsü'nden oyma ve 285 .M.ü. 5. yüzyıla ait kırmızı figürlü vazo: The lydian rahibe heykelcikleri: X’.Se\ in
kakrnalarla bezx3İi ahşap tırnak: E.Simpson- Treasure
R.Spirydo\vicz, Gordion Ahşap Eserler/Wooden 2f)0üs Saıxieis, kemik o\ ına atölyesi ürünleri: V.Sevin
28GÜ Birgi, mermer Lydia aslanı: V.Sevin 2fl0üğ X’onca ağızlı, gümüş testi: The lACİian Treasure
Furniture
274as Gordion, oyma oyuncak, bahk yiyen grifon: 28Ва Uşak-Güre, I,ydia mezarlarmın duvarları 2f)0as Rajıaklı gümüş alabastron: 'Ilıe L\dian Treasure
Marie Claire üzerine boj a ile yapılmış kadın resmi: 'Гһе 1лdian 2f)0ağ Altın broş: The Lj dian 'I'reasure
Treasure
274ağ Gordion, aslan-boğa savaşımını gösteren oyun­ 297Ü S Akiepe Tümülüsü mezar odası planı: The L\ dian
cak: Marie Claire 287Ü Uşak-Güre, L\dia mezarlarınm duvarları Treasure
üzerine boya ile yapılmış erkek resmi: The Lydian
275Ü Gordion, üç ayakh Pagoda masa: E.Simpson- Treasure 297üğ Aktepe mezar odası girişinin
R.Spirydowicz, Gordion Ahşap Eserler/VVooden rekonstrüksiyonu: The 1лсһап Treasure
Furniture 287as Uşak-Güre, Lydia mezarlarınm duvarları üzerine
boya ile japılmış genç Lydialı erkek figürü: 'Гһе 297as Ranın hazinelerinden gümüş kab: 'Гһе Lydian
275o Gordion, P Tümülüsü'nden ahşap tabure ya da Lydian Treasure Treasure
aj'aklık: E.Simpson-R.Spir3do\vicz, Gordion Ahşap 297ağ Ranın hazinelerinden gerdanhk: The lydian
Eserler/Wooden Furniture 287ağ Lydia tanrıçası Ruvava (Rybele) kabartması:
V.Se\'in Treasure
275as Gordion, muhtemelen oyuncak olan ahşap aslan 298Ü Sardeis, skyphos ve ürdek biçimli kap: Sardeis
heykelciği: E.Simpson-R.Spirydowicz, Gordion 288Ü Sardeis kenti sitadeli: V.Sevin
Razısı Arşivi
Ahşap Eserler/Wooden Furniture 288a Sardeis taş temel üzerine kerpiç duvarlı sur:
V.Sevin 298as Lydion vazo: The Lj dian Treasure
275ağ Elmalı-Baymdır, gümüşten göbekli käse: S.Buluç 298ağ Gordion, lydion vazo: Gordion Müz.
27BÜ Ankara, tunç kazan: S.Buluç 289Ü Sardeis, Lj dia sitadeli: V.Sevin
289a Sardeis sitadeli, kral Rroisos'un sarayı: Sardeis 299 Sardeis sitadelinin batıdan görünümü: X(Se\ i
27Go Elmalı-Baymdır, makara kulplu tunç käse: S.Buluç
Razısı Arşivi

Haritalann Listesi
Fiziki Türkiye haritası 14-15 M.Ü. 2. binyılda Beşik Royu ve Çanakkale Boğazı hari- Doğu Anadolu Erken 'Funç Çağı kültürünün (Erken
Buzullar ve yağmur golleri haritası IG tası 19 Tnınskalkasya/Rura-Aras/Raraz/Hirbet Rerak)
C'içek tozu sondaj alanları haritası 20 yayılımı haritası 117
Yükselti haritası IB
Paleolitik Çağ yerleşmeleri haritası 30 Eski Asur Ticaret Rolonileri Çağı yolları 124
Boğazlar ve Marmara Denizi'nin Пигитипи
gösterir harita lG-17 Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ jerleşmeleri 40 F,ski llitit Oevleti 136
200 mm.'lik yağış haritası 17 Einkorn buğdayı yabani prototip doğal yayılım alanı M.Ö. 2. binyıl halkları 147
İklim kuşakları haritası 17 haritası 42 llattuşa kent planı 159
Günümüzden 11-12 bin yıl önce Anadolu bitki örtüsü Arpa yabani prototipi doğal jayılım alanı 43 M.Ü. 1. bin yılda Anadolu 180
haritası 18 Obsidyen yatakları haritası 50 Geç 1litit Beylikleri 181
Günümüzden 8 bin yıl kadar önce Anadolu bitki örtüsü Neolitik Çağ jerleşmeleri haritası 50 Urartu Oevleti 194
haritası 18 Ralkolitik Çağ yerleşmeleri 74 Oemir Çağı başlarında .Anadolu janmadasma y a p ıla n
Günümüzden 7 bin yıl kadar önce Anadolu bitki örtüsü I lalafkiilliirii yayılım alam 83 çeşitli göçleri gösterir harita 2.34
haritası 18 Phrygia haritası ZiS
Obej'd kültürü yayılım alanı 85
(iünümüzden 4 bin yıl kadar önce .Anadolu bitki örtüsü Lvdia haritası 282
haritası 18 Erken 'I’unç Çağı merkezleri 100

306
Resimlerle llgili Kaynakça
Akurgal, E., 1995, Hatti ve Hitit Ujgarlığı, Harmankaya, S. - 0. Tınındı, 1996, Türkije Arkeolojik Sanat Dünj amız 80, Arkeoloji: Dipten Gelen Sanat (ed.
Net Turistik Үаз'1п1аг, İstanbul. Yerleşmeleri I: Paleolitik-Epipaleolitik Çağ, Türkije G. Pulhan), 2000, Yäpı Kredi Kültür Sanat
Anadolu Medenijetleri Müzesi, 1989 \e 1999 baskıları, Arkeolojik Yferleşmeleri Projesi, Y'ayıncılık, İstanbul.
Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Ege Yayınları, İstanbul. Sardis from Prehistoric to Roman Times
Müdürlüğü, Ankara. Kappadokj'a, 1998, (ed. M. Sözen), Ayhan Şahenk Vakfı, (ed. G.M.A. Hanfmann), 1983
Anadolu Medenijetleri Müzxjsi, Tbnrılar ve'Ibnnçalar, İstanbul. Scarre, Ch., 1994, Chronos, Une Chronologie Visuelle
1992, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Kayıp Zamanların I^şinde, 1999, Yapı Kredi Kültür des Tbmps Anciens, Seuil, Verone.
Müdürlüğü, Ankara. Sanat Y'ayıncılık, İstanbul. Seeher, J„ 1999, Hattuşa Ifehberi, Ege Yhyinlari, İstanbul.
Antalj a Müzesi, 1988, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Klotz, Н. - C.H. Beck, 1997, Die Entdeckung von Çatal Simpson, E., - K. Spirj dowicz, 1999, Gordion Ahşap
Müzeler Genel Müdürlüğü, Ankara. Höyük der archaeologische Jahrhundertfund, Eserler/Wooden Furniture, Ankara.
Belli, O., 1998, Anzaf Kaleleri Urartu Tanrıları, \erlag C.H. Beck, Münih.
Tariliten Günümüze Anadolu'da Konut ve Ybrleşme,
Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul. Le Blanc, S.A. -P.J. Watson, 1973, "A Comparative Habitat II, Thrih Vakfi Yayınları,
Bilgi, Ö., 1997, "Kiasik Çağ Üncesinde Anadolu'da Statistical Analj'sis of Painted Pottery from Seven İstanbul.
Ticaret", Palmet 1,1-37, Sadberk Hanım Müzesi, Halafian Sites", Paleorient 1,117-133.
İstanbul. Tarihten Günümüze Anadolu'da Konut ve Y'erleşme,
Mellaart, J., 1967, Çatal Hüyük. A Neolithic Tbwn in 1999, (ed. Y'Sej ), 'Ifepe .Mimarlik Kültür Merkezi,
Boğazköy'den Karatepe'je Hititbilim ve Hitit Dünyasının Anatolia, Thames & Hudson, London. İstanbul.
Keşfi, 2001, Yapı Kredi Kültür ve Sanat Yayıncılık, Merhav, R. (ed.), Urartu - A Metalworking (Center in the 'I’he Treasure ofTroj', Heinrich Schliemann's
İstanbul. First Millennium B.C.E., Kudüs. E.\cavations, 1996, Pushkin Museum - Leonardo
Crovvoot, G.M., 1937, "Of the warp-vveight loom", BSA 37, Neolithic in Turkej', The Cradle of Civilization, 1999, (ed. Arte, Milan
S.36 v d . M.üzdoğan-N.Başgelen), Arkeoloji ve Sanat 'I’roia Itehberi, 1999, Tübingen Oniversitesi Troia
Yayınları, İstanbul.
Çatalhöj'ük Site Guide Book, 1998, Turkish Friends of Projesi, Ege Yajinlari, Istanbul.
Çatalhöj ük, İstanbul. Oj'bak, E., 1994, "Ağaç Halkalarindan Eskijd Okumak:
Dendrokronoloji", Bilim ve Tfeknik Ağustos 1994, Türkije Arkeolojisi \-e İstanbul Üni\’ersitesi, 2000,
Çilingiroğlu, A., 1997, Urartu Krallığı Tirihi ve Sanati, 26-31. İstanbul Oniversitesi Itektörlüğü, Ankara.
Yaşar Eğitinı ve Kültür Vakfi, İzmir. Ybung, R.S., 1981, Three Great Early 'I’umuli,
Darga, A. M., 1992, Hitit Sanati, Akbank Kültür ve Sanat üzgen, İ. -Т. üztürk, 1996, Heritage Itecovered
The Lj dian Treasure, Istanbul. lYinnsylvania.
Kitaplari, İstanbul. Zoharj-, D., 1969, "Пге progenitors ofwheat
üzgüç, T, 1988, inandiktepe, Eski Hitit Çağında ünemli
Die Hethiter und Ihr Iteich, Das Volk der 1000 Gotten Bir Kült Merkezi, Türk 'Ibrih Kurumu, Ankara. and barlej' in relation todomestiaition and
2002, Kunst- und Ausstellungshalle der dispersal in the Old World", The Domesücation and
Bundesrepublik Deutschland, Bonn. Itenfrew, Q, 1989, Archaeology and Language Exploitation ofPlants and Animals,
The Puzzle of Indo-European l,anguages, (ed. PJ. Ucko -G.W. Dimblebj'), Duckworth, Londra,
Dinçol, B., 1999, Eski Onasj'a ve Misir'da Müzik, Eskiçağ lYınguin Books, New Ybrk. 47-66.
Bilimleri Enstitüsü Yaj'inlari, İstanbul.
Sams, К., - İ. Tfemİ7,soj', 2001, Т.С. Kültür Bakanlığı
Gaziantep Müzeleri, 1989, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Gordion Müzesi, Ankara.
Müzeler Genel Müdürlüğü, Ankara.

Türkçe Kaynakça
Eski Anadolu tarih ve arkeolojisi hakkinda pek çok R eferans kitap ları Uj'garlıklarının Dünj a Thrihindeki ünemi, Ankara
yayın bulunmaktadır. Bunların çok büyük bir bölümü 1998.
İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalj'anca dillerinde J. McIntosh, Arkeoloji (çev. YEran), Ankara 2001.
Görsel Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi
kaleme aimmıştır. 'I’ürkçe j'ayınlar fazla değildir; A. T. Ükse, ünasj a Arkeolojisi Seramik Tbrimleri, İstan­ 1-2, İstanbul 1982.
başvuru çalışmaları ise yok denecek kadar azdır. bul 1999^.
Türkije arkeolojisi ile ilgili en önemli yayın, Kültür E Kınal, Eski Anadolu 'Ihrihi, Ankara 1998.
Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün S. Saitik, Arkeoloji Sözlüğü, İstanbul 1997^.
S. Uojd, Türkije'nin 'Parihi. Bir Gezginin Gözüyle Anadolu
1979 yılından beri kesintisiz çıkarttığı Kazı ve V. Sevin, Arkeolojik Kazı Sistemi El Kitabı, Ujgarlıklan (çev. E Varinlioğlu), Ankara 1997
Araştırma Sonuçları 'Rıplantısı ile Arkeornetri İstanbul 1999.
Sonuçları 'Ibplantısı yıllıklandır. Türk 'larih R. Naumann, Eski Anadolu Miniarlığı (çev. B.Madra),
B. Umar, Türkij'e'deki 'İbrihsel Adlar, İstanbul 1993. Ankara 1973.
Kurunuı'nun 1937 yılından beri yılda 3 kez çıkarttığı
Belleten dergisi ile Arkeoloji ve Sanat Yayınevince 1978 M. Roaf, Mezopotamya ve Eski Yakın Doğu. Atlaslı
yılından beri yaj ımlanan Arkeoloji ve Sanat Genel Yapıtlar Büyük Uj'garlıklar Ansiklopedisi 9 (çev. Z.Kılıç),
Dergisi'nde de ilgili makaleler bulunmaktadır. İstanbul 1996.
E. Akurgal, Anadolu Uygarlıkları, İstanbul 1993.
Aşağıda, eski Anadolu tarihi ve arkeolojisi hakkinda V. Sevin, Anadolu Arkeolojisi, İstanbul 1999^.
kitap halinde yayımlanmış Türkçe E. .Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, Ankara 1998.
eserlerden kimi seçmeler verilmektedir. V. Sevin, Anadolu'nun 'Ibrilıi Coğrafyası 1, .Ankara 2001.
MAkurgal, Türkije'nin Kültür Sorunları \e Anadolu
R. Yıldırım, Eskiçağ'da Anadolu, İzmir 1996.

307
Tarih üncesi Dönemler .VI. .Akyurt, M.Ü. 2. Binde .Anadolu'da Ülü Gömme .A. Cnal, Hititler-Ftiler ve .Anadolu Uvgarlıkları, İstanbul
Adetleri, .Ankara 1998. 2000 .
S. Aktüre, Anadolu'cla Rronz Çağ Kcntleri,
İstanbul 1994. B..Alkım, Yesemek Taş Ocağı \e He\ kel .Atelyesinde
Mıpılan Kazı \e .Araştırmalar, .Ankara 1974.
E. Akurgal, Eski İzmir i. Yerleşnie Katlan ve .Athena Trakya
Tapmağı, Ankara 1993. S. .Alp, Konya Çivarında Kanıböyük Kazılarında
•A. Fr/en, llkç;ığ Tarilünde 'Ггак\ a. Başlanğıcından
Bulunan Şilindir ve Damğa .Vlühürleri, .Ankara
E. Akurgal, Hatti \e 1litit Uygarlıkları, İzmir 1995. Roma Çağına Kadar, İstanbul 1994.
1994.
U. В. Alkım, И. Alkım, Ü.BiIgi, İkiztepe 1, Ankara 1988. S. .Alp, Hititler'in Vlekiuplaşmaları, İstanbul 1997.
G. .Arsebük, İnsan ve Evrim, İstanbul 1995. S. .Alp, Hititlerde Şarkı, Müzik ve Dans, 1litit Çağında
Urartu
Ü. Bilgi, Protohistorik Çağ'da Orta Karadeniz Bülgesi Anadolu'da Üzüm ve Şarap, Ankara 1999. O. Belli, Doğu .Anadolu Urartu Sulama Kanalları, İstan­
.Vladencileri, Hind-Avrupalılar'ın Anavatanı bul 1997.
S. Alp, llititler Çağında Anadolu, İstanbul 2001.
Sorununa Yeni Bir Yaklaşım, İstanbul 2001. O. Belli, .Anzaf Kaleleri \e Urartu Tanrıları, İstanbul
N. Baydur, Kültepe (Kaneş) ve Kayseri Tarihi
R.j. Braidwood, Tarih Üncesi İnsan (çe\- .Vl.Glaz^r, Czerine .Araştırmalar, İstanbul 1995. 1999.
D.Arısan Günay), İstanbul 1995. N. (^vik, Urartu Kaya Mezarları \e ülü tiümme
E. Bilgiç, Н. Sever ve diğ., Ankara Kültepe 'l'abletleri 1-11,
G. Childe, Tbrihte Neler Oldu (çev.A.Şenel-.Vl.Tunça} ), Gelenekleri, .Ankara 2000.
Ankara 1990,1995.
Ankara 1974. A. Çilingiroğlu, Urartu ve Kuzey Suriye Siyasal uı
К. Bittel, Boğazkö}- Itehberi, .Ankara, taribsiz.
H. Çambel, R.J. Braidwood, Güneydoğu .Anadolu Tarih Kültüreİ llişkiler, İzmir 1984.
Üncesi Araştırmalan, İstanbul 1980. E Canpolat (Ed.), Boğazköy'den Karatepe'ye Hititbilim \e
Mitil Dünvasının Keşfi, İstanbul A. Çilingiroğlu, Urartu 'Parihi, İzmir 1994.
R. Duru, Keban Projesi Değirmentepe Kazısı, Ankara 2001. A. Çilingiroğlu, Urartu Krallığı Tarihi ve Sanatı, İzmir
1979. 998.
M.İ. Çığ, Hititler ve Hattuşa, İstanbul 2000.
R. Duru, Kuruçay Höyük 1,11, Ankara 1994,1996. •A. Frzen, Ça\ uştepe 1, .Ankara 1978.
.M. Darğa, Hitit Vlimarlığı, İstanbul 1985.
U Esin, İlk Üretimciliğe Geçiş Evresinde Anadolu ve A. Fr/en, Doğu .Anadolu ve Urartular, Ankara 1986.
Günex doğu Avrupa l-ll, İstanbul 1979,1981. .Vl.Darga, Hitit Sanatı, İstanbul 1992.
В. Dinçol, Eski Ünasya \e Mısır'da Müzik, К. Köroğlu, Urartu Krallığı Döneminde Elazığ (Alzi)
S. Harmankaya, 0. Tanındı, Türkije Arkeolojik (,)evresi, İstanbul 1996.
Yerleşmeleri-1. Klasör: Paleolitik-Epipaleolitik, İstanbul 1999.
İstanbul 1996. Н. Ertem, Korucutepe 1, Ankara 1988. Т. Üzgüç, Altmtepe 1,11, .Ankara 1966,1969.
S. Harmankaya, O. 'İbnındı, M.Üzbaşaran, Türkije J. Friedrich, Kayıp Yazılar ve Diller V. Sevin, E.Kavaklı, Bir Erken Demir Çağ Nekropolü
Arkeolojik Yerleşmeleri 2. Klasör; Neolitik, (çev. R.'lbkoğlu), İstanbul 2000. Van/Karagündüz,
İstanbul 1997. İstanbul 1997.
O. R. Gurney, Hititler, Dost Kitapları 193, Ankara 2001.
S. Harmankaya, 0. lünındı, M. Üzbaşaran, Türkije R. Yıldırım, Urartu Iğneleri, Ankara 1989.
Arkeolojik Yerleşmeleri 3. Klasör; Kalkolitik, İstan­ S. Hırçm, Çivi Yazısı Ortaya Çıkışı, Gelişmesi, Çözümü,
bul 1998 İstanbul 2000 .
J. G. Macqueen, Hititler ve Hitit Çağında Anadolu (çev. E.
Phryg
Ş. A. Kansu, Türk Tbrih Kurumu 'İbrafından Yapılan
Etiyokuşu Hafriyalı Raporu, Ankara 1937 Davutoğlu), Ankara 2001. Ғ. İşik, Doğa Ana Kubaba/'Panrıçaların Ege'de
A. Üzfırat, Doğu Anadolu Yayla Kültürleri, Buluşması, İstanbul 1999.
M. Korfmann, Troia. Gezi Itehberi, İstanbul 1992.
İstanbul 2001. H.Z. Koşaj’, Türk Tarih Kurumu Tarafmdan tapılan
M. Korfmann, D. Mannsperger, Troia Homeros, İlyada Pazarlı Hafriyatı Raporu, Ankara 1941
ve Etkileri, İstanbul 1992. 'Г. Üzgüç, Kültepe Kazısı Raporu 1948, Ankara 1950.
Üzkaya, l.Ü. Erken Birinci Binde Frig Boyalı Seramiği,
H.Z. Koşay, M. Akok, Alaca Höyük Kazısı 1940-1948, 'Г. Üzgüç, Demir Devrinde Kültepe ve Civarı, Ankara
1971. Er/uriım 1995.
Ankara 1966.
'Г. Üzgüç, Maşat Höyük Kazıları ve Çxjvresindeki К. Sams ve İ. 'R^mizsoy, Т.С. Kültür Bakanlığı Gordion
H. Z. Koşay, M. Akok, Alaca Höyük Kazısı 1963-67 Müzesi, Ankara 2001.
Çalışmaları ve Keşillere Ait İlk Rapor, Ankara 1973. Araştırmalar 1-11, Ankara 1978,1982.
T. Üzgüç, İnandıktepe, Ankara 1988. Т 'lufekçi,Sivas, Eskişehir-Afyonkarahisar-Kütahya İl
R. l.,eakey, İnsanın Kökeni (çev. S.Gül), İstanbul 1998. Sımrlan İçindeki Phryg Kaya Anıtları, Eskişehir
R. Lewin, Modern İnsanın Kökeni Т. Üzgüç, Kültepe-Kaniş/Neşa Sarayları ve Mabedleri, 1999.
(çev. N.Üzüaydın), Ankara 1998. Ankara 1999.
R.S. Young, Gordion Kazıları ve Müzesi Itehberi, Ankara.
M. Sözen (Ed), Kapadokya, İstanbul 1998. Ü.S. Savaş, Anadolu (Hitit-Luvi) Hiyeroglif Yazıtlarmda
Geçen 'Panrı, Şahıs ve Coğrafya Adları, İstanbul
I. Yalçınkaj'a, Alt ve Orta Paleolitik Yontmataş 1998. Lydia
Endüstrileri Bilimsel Tipolojisi ve Karain Mağarası,
Ankara 1989. W. Schirmer, Hitit Mimarlığı, İstanbul 1982. O. 'Ibkin, Antik Nümüzmatik ve Anadolu, İstanbul 1994.
J. Seeher, Hattuşa Itehberi, İstanbul 1999. O. 'Ibkin, Eskiçağ'da Para, İstanbul 1982.
H itit ve Geç Ilitit G. Şabinbaş Erginüz, Hititlerde Anatomi ve Tip, İstanbul В. Umar, Lydia, İstanbul 2001.
1999.
E. Akurgal, Hatti ve Hitit Uygarlıkları, İzmir
1995. G. Umurtak, Korucutepe 11, Ankara 1996.

308
Dizin

Modern Çağ kişi isimleri italik olarak verilmiştir.

Aba, Kilikialı eşkija Ksenophanes'in kızı, Olba rahibi \e Alet 6,17,21,30,31,32,33,35,36,37,39,43,45,47,50,52, Amik/Amuk В 67
Dağlık Kilikia kralı Tfeukros'un eşi 176,177 53, 61, 63,65,75,80,82,86,89,90,114,124,15:5,180, Amik/Amuk Ovası 67,70,82,84,87,88,103,111,118,119,
Abant 20 218,219 144,181,185
Abu Sinıbel 'Ibpınağı (Mısır) 149 Alet leknolojisi 33,37; taş alet endüstrisi 32,33,35,39, -К), Ammi Ba'al, Bit-Zamani kralı 182
Acemhöyük (Buruşhattum) 128,129,131,132,170,261 45, 63,89; yontma taş alet endüstrisi 69; yongalama Ammuna, eski Hitit kralı, Hantili'nin oğlu 137,145,175
Acıgöl (Niğde) 21, 50,56 32,33; mousterien tekniği 33; sürtme taş tekniği 43 Amuk (bkz. Amik)
Açkj/fjerdah 61, 62,63, 67,70,74,76,80,82,83,87,89, Alet/Silah/Araç/Gereç (matkap 229; bakraç 189,214,223, Amulet (bkz. muska)
94,101,106,111,118,119,120,123,142,150,190,271 226,279; baha 31,32,36,39,90,109,113,115,135,150, Amurru Krallığı 149
Ada, Karia Prensesi, Mausollos'un kizkardeşi, İdreus'un 151,152,153,180,200,219,224; bıçak 45,60,90,95, Ana 'Ihnrıça 41,48,57,58,61,62,63,66,67,68,69,78,80,
karısı 176,177 107,218,219; biz 37,45,52, 61,95,114; burğu (karot 81,103,168,238,244,245,248,258,262,264,265,
Adad, Mezopotamyalı fırtına tanrısı 200 sistemi) 20,77; çakmaklaşı aletler 33,36,49; çekird- 266,267,268,274,286,287,291; Agdistis 263; Agdistis
Adad-nirari I, Asur kralı 139 ek alet 35; çentikli kazıyıcı 32; dibek 39; dilgi 36,37, Meter llıea 263; Dindymene 264; Idea 264; Kubaba
Adak eşj alan 41,207,219,220; çukuru 87,88; hayvanları 39,52,60,94,95; ezgi taşı 43; hançer 57,107,113,115, 66,263,264; Kupapa 183; Kuvava 66,286,287,291,
203; heykelcikleri 47,52,105,294; kalkanı 202,208, 116,135,137,150,218,219,220,221,257; havan 43,52; 293; Kvbele 66,153,238,248,252,261,263,264,266,
223; kapları 169; levhaları 225,226,227; masaları 97; havan eli 43; iğne 43,45,52,60,61,69,90,92,106, 283,286,291; Magna Mater 66,263,267; Matar 66,
sekileri 47; yazıtlan 286 113,114,135,195,218,219,227,228,236,240,243,270, 244,245,263,264,266,268; Matar Areyastin 263;
Adaniya Eyaleti (=Adana), Hatti üikesinin parçası 145 276,279,297; iki jmz.eyli aletler 33; iri y'onga aletler Matar Kubile 266; Matar Kubileya 263; Meter Megale
Adilcevaz (Bitlis) 200,208,211,232 32; kalem 39, 87,132,188; kalkan 150,200,201,207, 263; Potnia 'flıeron 264; Sipilene 2(54
Adi3’aman 24,26,33,37,38,85, 87,96,206,231 208,209,215,219,220,221,222,223,224,225,227, Ana tanrıça inancı 41,82; Ana tanrıça tapınımı 97,104,
Adrasteia (Biga Ovası) 236 257; kama 37, 60,61,111,1(?7; kargı 257; faızxin 107, 168,176,268
Adrastos, Phrj'gli prens 254 189,215,219,222,223,231,270,271,272,273,275, •Ynadolu Medeniyetleri Müz,esi (Ankara) 79,171,174,183,
Afganistan 124,219 276,277,278,279; kazıy ıcı 60; kenani dilgi (uzun 184,219,223^226,259,276
Afrika 30,31,32 çakmaktaşı dilgi) 94,95; kepçe 223,240,276,297; Anaerkil 45
Afjonkarahisar 101,259,265,267,268,273,274 kıhç 92,97,131,150,151,200,201,219,220,240,247; Analıkız (Van) 216
Agamemnon 242 kıy'icı satır 35; kıyıcılar 32; körük 290; mızrak 135, Anamur Bumu 16
Ağaç, abanoz 131; alıç 42; ardıç 275; badem 46; ce\iz 275; 150,167,171,200,209,215,219,220,221,224,225, Anal (bkz. Astarle)
çam 270; dişbudak 42; fıstık 42,46; karaağaç 42, 255,257,283; mızrak uçları 60, 61,90,92,105,107, Anıtkabir 'Ihpesi 259,269
meşe 42; porsuk 237,258,275; sedir 131,270; şimşir 115,116,127,136,137,218,219; M.Ü. 3. binyıl silahları Anitta, Kral, Pilhana'nın oğlu 127,12.9,136,137,175;
275; 3'abani fıstık 46; j abani incir 42 115; ok 39,60,61,200,206,220,221,224,225; Anitta'nın hançeri 127,1.37; Anitta'nın sarayı 127
Ağaçlı (İstanbul) 37,39 obsidjen aletler 50,85,96; ok ucu 115,219; olduvan Ankara (Ankvra) 25,33,37,39,79,90,103,110,118,138,
Ağın (Elazığ) 25,26,37 türü alet 32; olta 37,43,90, 95; olta iğnesi 43,95; olta 142,168, İ71,174,183,184,219,223,226,236,237,238,
Ağırşak 101,140,280 (ayrıca bkz. dokuma) kancası 90; orak 39,43,45,52, 60,95; öğütme 240,244,246,255,258,259,261,263,264,269,276,
Ağn 133,204,216228,232 taşları 39,52, 62,63, 69; öreke 140,195; saban 75, 280
Ağrı Dağı 16,50 180,275; sadak 200,219,227; satır 35; spatula 52; taş Ankara Üniycrsitesi 2.5,243
Ağzıaçık (Kars) 33,37 aletler 31,32,33,35,36,37,39,41,52,57,62,75; taş AnkJı (Mısır'da hayal simgesi) 154
Ahhiyava 146 çekiç-balta 113,115; taş ve kemik alet 80; taş \e Ankyra (bkz. Ankara)
Ahlallıtjel 25,104,110,118 maden topuz başları 115; topuz 60, 69,107,113,115, Antakya 33,37,67,144
Ahşap, dikme 43,44,57,102,121,239,260,261; hatıl 44, 135,168,200,201,220; yay 39,200,206,220,221, Antalya 32,36,37,38,39,63,103,121,131,236,2ба 268
63,158,160,244,252,259,260,261; kiriş 57,289; 224,225; yontma taş alet 32,37,41,52, 69; zıpkın 37 Antalya Müz£si 269
mimari 21,74,77,95,273; tırnak (masa İjenz^ri şey) Ali Koş (Zağros Dağları) 50 Anum-Hirbi, Mama beyliği kralı 128
270,271,272,274 (аз пса bkz. mobiİ3'a, Phr3'g ahşap Alinda (Karpuz) 177 Anz^ıfKalesi, Aşağı 197; Yukarı 200,201,202,204,209,
sanatı, Urartu ahşap sanatı) Alişar (Ankuva; Yozgat з'ак.) 90,280,103,110,119,128, 210,213,215,216,223,226
Aiolis 242 132,136,138,164,176 Apameia (bkz. Dinar) 238
Aizanoi (Çavdarhisar-Kütah3'a) 238 Alkım, U. Bahadır 25,116,145,190,192 Aphrodisias (Aydın) 90,102,114,118
Akarçay Höyük (Şanlıurfa-Birecik) 49 Ail uvamna 137,175 Apollon 242,290
Akarçaytepe (Mezraa-Ihleilat yak.) 67 Almanj'a 25,107 Apollon Thpınağı 201,242,274
Akdeniz 16,17,18,20,33,42,45,56, (S2, Һ7,70,102,118, Alniunu, Urartu konti 196,197 Araç-gereç (bkz. alet/silah)
131,139,142,145,169,183,279 Alorodii (Yunanca: Urartu) 209 Aramice 172,182,184,286
Akeramik Hacılar Kültürü 67 Alpullu 25 Aramiler 180,181
Akeramik Neolitik (bkz. Çanak Çömleksiz Neolitik) 41 Aramu, Urartu kralı 196,208
Akgöl (Копз’а civarı) 20 Altın 21,92,105,107,109,111,113,116,120,125,130,131,134, Araras kabartması (Kaıgamış) 183
Akhaimenid apadanası 211 135,139,140,149,155,164,170,171,177,201,217,222, Aras Nehri ve y'adisi 106,111,117,204,206,219
Akhaimenid sülalesi (İran) 170,209,285,299 227,228,229,242,244,270,279,281,283,284,285, Artlini, Urartu kenti (Asurca: Musasir) 198
Akhalar 174, 237 290,291,292,295,297 Ardys, Lydia kralı, Gyges'in oğlu 283,298
Akkadca 132,138,149,156 Altın antma alülyıesi/ralinerisi 289,291,293 Areyastis Anıtı (Midas şehri) 268
Akkadlar 100,156 Altın rafinerisi (bkz. altın antma atölyesi) Argişti I, Urartu kralı 188,198,201,203,206,208,211,213,
Akok, Mahnıut 163, 252 Altmdere (Antakya) 33,37 223,2аз
.Akrobat 142,153 Altinova (Elazığ) 18,70, 85,95,96,118,119,120,121,123, Aıgişti II, Urartu kralı 206,207,208,223
Akroter 241,245,261,264,265,268 226 Aı^ştihinili (Armavir Blur-Ermenistan) 206,2i:5,226
Aksaray 18,52,90,128 Altınözü (Antakya) 33,37 Ank, Remzi Oğuz 163
Akfaş (Erzincan) 33 Altıntepe (Antakya bkz. 'ШНDhahab) Arin-Berd (Emıenistan) 201,206,211,213
Alaca (Çorum) 1(53 Altıntepe (Erzincan) Arisarruma, İşuva kralı 145
Alacahöyük (Çorum) 25,27,90,103,110,112,118,132,134, Altıntepe (Van) Arkeobotanik 20
138,153,154,155,163,259,265,266,269,280 (ayrıca Aludiri (=Aznavurlepe) 197,204,210,216 Arkeoloji, Verleşim 19
bkz. Sfenksli Kapı) Al^^atles, Lydia kralı 251,254,28:), 285,292,298 Arkhelaos, Kappadokia kralı 177
Alacahöyük Kral Mez,arları 105,111,112-113,114,153 Alzi (=Elazığ) 175 Arkhigallos, Ana Tanrıça başrahibi 266
Alakşanduş (=Aleksandros), Viluşa kralı 149 Amazonlar 262 Armavir Blur (Ermenistan) 206,213
Alalah (bkz. 'Ihl Açana) Amedi (=Dij arbakır) Bit-Zamani'nin başkenti 182 Arnuvanda I, Hitit kralı 176
Alanzu, 'Ibşup ile Hepat'm kızı 154 Amerika 41,139,236,243,272,2.91,293,294 Arnuy anda II, Hitit kralı, 1.Şu|)piluliuma'nın oğlu 148,
Alasiya (= Kıbrıs) 151,174 Amik/Amuk A 67 175

309
Arnuvanda III, Hitit krali 156,175 Atatürk Orman Çiftliği (.Ankara) 269 Веп:к\ ııller Z54, Z56
Arpaçiya Ilöyüğü (Tfell Arpachiyah) 83 Atatürk, М.К. 25,27 Ikiiyıama Krallığı 2(57
Arpacl (bugünkü 'Ibll Rifad) Bit-Agusi'nin başkenti 182, Ateş 33,56,61,64 Ik'.rİin 24,107,201,2Z5
206 .Attis (.Atas/Attes) 264,266 Benna, .Anitta'mn oğlu, \eliaht 13(5
Arrianos, tarihçi 240 Atyad sülalesi (Lydia) 281 Besin ekonomisi 39, ^), 89
Arsebiik, Gliven 25,26,34,85 •Augustus, Koma İmparatoru 247 Beşin 'Ibpla> ıcılığı Dönemi 30
Arsenik 21,75,92,95,97,100,114,116,124 Aurenche, Olivier AS Besin, .АгЈЈа 43,61, (53,21712-sıralı 43; (5-sıraIı 42,43,
Arslankava Aniti (Cçlerkavası-lhsani\-e- Afvonkarahisar) Australopithecus, güne>li ma>mun 31 hordeum \ ulgarc 217; \ abani prototip (hordeum
264,2R5 Avanos (.N’evşehir) 65 spontaneum) 431; Ixvehegiller (51, (53; buğda\' 43, -Ш,
Arslantaş Aniti (Ihsaniye-Afyonkarahisar) 264,274 Avarikus, Danuna kralı 192 (51,185 (einkorn 42, 43,52, (51; ekmeklik (51; emmer
Arslantepe Hövüğü (Eski Malat\a-Hattal Ga/i vak. A\ cıhk 17,30,33,37,39,49, 60, 63, 68, 69,71,75, 80,97 42,52, (51; karabuğday 43); sert buğday (53; triticum
Ordüzü mevkiinde) 7,8,91-93,95,97,106,118,119,121, Avci-toplayıcı 41,43,56; avcı-toplayıcı ekonomi -Ш aesti\ um 43, 217; triticum bcxiolicum 43; triticum
187,188,229 .Avladağ (N'evşehir) 33 diccoccum 43); cJıenopodiaceae (ıspanakgiller) 17;
Arşiv 127,149,156,157,160,162,164,172 Avlu 43,46,52,57, 69, 80, 85, 86, 87, 88,89,94,101, \Zİ, çavdar 43; haşhaş 228; men'.imek 4(5, (51, (5(5; su
Artemi (Artemis Sardiene) 287 127,129,144,145,157,160,1(İ2, Ш , 164,184,186,193, kabtığı (54; >ulaf 43; zejtimağı 131
Artemis, Ay Tannçası 294; Artemis, Ephesos 287,290; 206,207,211,214,215,2Kİ 219,233, ZİS, 241,245, Beşik Koyu 19
Artemision, Ephesos 294; Artemis Thpınağı (Sardeis) 248,249,250,252,264,267 B(5şik-Si\Tite|xı (Çenakkale) 89
24,284 A\rupa 11,16,18,24,25,31,33,35,37,38,68,71,78,102, Ikıtsileo kabilesi (Madagaskar) -U5
Artemisia, pelin otlan 17 103,109,118,134,136,175 Ikıy konağı 102,121
Artimu, Lydia tannçası 287 Avşa .Adası 235 Веу me/arı 92
Arubani (Asurca: Bagbartu), Ibnri Haldi'nin karisi 198, Avusturya 77 Ikn cesultan (Deniz.li-Çi\ ril) 89,90,102,103,104,10(5,110,
200 Aya İrini Kilisesi 24 118,119,145,14(5
Ar/aşkun, Urartu kenti 196 Aya, Şamaş'ın kansı 154 Be\lerlje\i (Gaziantep) (5(5
Arza\ a üikesi 137,145,146,147,148,149,174; Apasa Aj'anis, Kusahinili (Van) 200,208,209,215,216,223,226 Boyşehir 20, (5(5,171
(Ephesos) kenti 149; Hapalla beyliği 148; Milavanda Ayna 294 Ikıyşehir Gölü 51, 80,1(57,1(58,174
(iVIiletos) kenti 149; Mira Kuvaliya beyliği 148; Seha A7Лtivatas, Kral 192,193 Biaini Devleti (=.Asun'e: Urartu De\ leti; 'Ifc\ rat; rrt) 196
(Büyük Menderes) irmağı 148; Vilusa (ilion/Troia) Az^tivataya (=Karalepe) 192 Bibru (Akkadca) 1litillerin lun van biçimli rhytonlara
beyliği 146,148 /Azerbaycan (İran) 206,207,208,21(ә, 217 \erdiği ad 138
Ashera (bkz. Astarte) /Aznavurtepc Kalesi (Patnos-Ağrı) 197,210,216 Bilecik 7
Asi Nehri 67 Azzi-I layaşa üikesi (=Er/urum-Erzincan yöresi) 147,149 Bilgi, ÜnclerZS, 11(5
Asia (Ban Anadolu) 234,282; Asia Minor (Küçük Asya) Bilgiç, Emin 199
16 Baal, Karatepelilerin büyük Fırtına Tanrısı 193 Bingöl 205
Askania (bkz. Iznik Gölü) Baba, 'Ibişeba'nın kansı 200,201 Bingöl Dağı 21,43,49,50, 56,148,149,205
Askanios, kumandan 2A7 Babaköy mezerlığı (Balıkesir) 101 Bintepeler (Sardeis) 292
Aslan-adam 171 Babil (kent) 137, Bira 280
Aslanli havuz, (Boğazköy) 162 Babil 144,150,283,292
Aslanli Kapi (Boğazköy) 157,158 Babil devleti 139
Aslanli Kapi (Malatya) 186,187,188 Biıecik (Şanlıurfa) 25, (53,37,49, (57,9(5; Biг[^cik Barajı 25,
Babil dili 209; yazısı 137,172; Yeni Babil belgeleri 209 106
Aspasia, Miletoslu kiz, I\3rikles'in ikinci eşi 177 Babilliler209,283
Aspordene (Yunt) Dağı 282 Biris Me/arlığı 39
Bademağacı lIöjAiğü 61,62,63,64,69,102,103,110,170, Birleşmiş Milletler Binası (New Aork) 149
Assurnasirpal II, Asur krali 189,197,228 262
Assuva 145 Bit, aşiret anlamında önek 182
ВаГга (Samsun) 103,111,116,153 Bit-Adini Krallığı 182
Astarte, Kenan üikesi bereket tannçası 131 Bagbartu/Arubani, Haldi'nin kansı, tanrıça 198,200
Astyages, Med krali Kyaksares'in oğlu 285 Bit-Agusi Krallığı 182
Bağderesi 73 Bit-Bahiani Krallığı 182
Asur (kent) 125,128,129,207
Bahçelievler (Ankara) 263,269 Bit-Burutaş ya da Bit-Burutiş (=TabaI) 186
Asur 184,187,188,196,197,206,229,231,241,242,276;
egemenliği 231,241,283 Bakir 21,45,46,52,53, 60,61,69,75,86,88,89,90,92, Bit-Halujxı krallığı 182
Asur Devleti/Krallığı 9,130,132,184,187,189,196; Asur 95, 96,100,107,111,114,115,116,120,123,124,130,131, Bithynia 2(54
İmparatorluğu 182,188,206,209,241,253,254, 283 132,151,217,219,231,276 Bithynler 2(54
Asur Dönemi, Orta 230; Geç/Yeni 224,231; Asur Bakkaris, Ljdia parfümü 295 Bitik (Ankara yak.) 119,138,142,169
kralları, Geç/Yeni 231 Bakkhos (bkz,. Dionysos) Bitişken diller 147,209
Asur orduları 206 Baklagiller 20,43,46 Bitişken mimari (agglutine) 52
Asur sanati 189,228; Asur etkisi 151,189; eseri 270; Baklatepe (İzmir-Urla) 101 Bitlis 208,2(52
kabartma boğaları 219; kabartma ve duvar resimleri Balat (bkz. Miletos) Bitmemiş /Anıt/Küçük Yazılikaja (Midas Şehri) 266,268
256,257; Orta Asur Çağı mühürleri 230; sanatçıları Balavat (Irak'ta Asur kenti) 221,223 Bittel, Kıırt 71,101,158
221; saray kabartmaları 225; Balıkesir 21,37,101 Bit-Zamani krallığı 182
Asur Ticanet Kolonileri Ç)ağı 124-135,137,139,140,147, Balkan kültürleri 71,78,90 Bizens (^ığı/Dönemi 35,238,282,289
169,170,172,176,261, 276 Balkan-Atlı, Nur 53 Blegen, Cari W. 24,108,2(54
Assurbanipal, Asur kralı 208,224,225,231,283 Balkanlar 68,76,78, 89,109,118,146,175,234, 235,258, Bodrum (=I lalikarnassos. Muğla) 24,146,177,234,255,
Asurca/Asur dili 125,128,129,132,180,196,209,223; çivi 281 285
yazılı Asur kayıtlan 184,195,241; lehçesi 132; mektu- Ballihisar (Pessinous) 238,244,2(54,266,2(57 Bodrum Müzxısi 131,176,177
[iları 211; yazısı 128,132,137,196,199,210; yazıtları Banyo 127 Boğa-adam (Hitit) 154,171
196 Baradız (Burdur) 39 Boğazçay (Dicle'nin kolu) 44
Asurlular 130,132,184,196,198,199,200,206,213,230, Barak (GazJantep) 37,183 Boğazköy (Hattuş/Hattuşa) 119,128,131,132,136,137,138,
231, 250; Asurlu tüccarlar 127,129,130,132, Ш, 158, Barbarlık Dönemi 40 149,151,154,155,156,157,158-160,162,163,164,165,
170 Bar-Itekub, Sam'al kralı 182,184,189 166,1(57,170,171,172,174,175,177,180,236,252,253,
Asya 11,16,17,20,31,41,71,130,134,139,147,163,174,206, Basamaklı sunak, Fhryg Ana İbnnça kültü 265,266, 258,259,2(51,26(5,2(54,268,280 (Aynca bkz. Arslanlı
209,210,219,240,247,278,283,285 268 Kapı, Aşağı Şehir, Büyükkale, Doğu Havuzları,
Asyanik dil ailesi 147 Bastam (Azerbaycan) 208,216 Güneykale, Kılıç'Pann, Kral Kapısı, Sfenksli Kapı,
Aşağı r-ırat Rrojesi 25,26,86 Batakhk 18,19,20,67 Yukarı Şehir)
Aşağı Mağara (Yarımburgaz) 34 Batman 42 Bolkar Dağları 1(5
Aşağı Dinar 71,75 Batman Çayı 42 Bor (Niğde) 82,279
Aşağı Şehir (Boğazköy) 157 Bayburt 85 Boratav, Alınıet 11
Aşağı (like (Hitit; Konya Ovası) 164 Bayındır Tümülüsleri (Elmalı-Antalj'a) 23(5,240,269, Borçka (Artvin) 21
Asik kemiği 271 275,27(5,277,294 Borclaz, Jacques 51, (53
Aşiklihöyük 50,51,52-53,57,72,114,140 Bayraklı Ilöyüğü (bkz. İzmir) Bostankaya, Urartu Kalesi (Malazgirt) 210
Aşölyen (acheulöen) 31 Bebrykler 234,23(5 Boynuz 37,52, 60,76,90,103,110,116,118,129,138,151,
Aşurnirari V, Asur kralı 206 Behnı-Blancke, М.К. 94 1(58,175,200,201,229, 234,2(55,261,27(5
Al arabası 127,162, 205 Belbaşı (Antalya) (5,37,39 Boytepe (Elazığ) 49
At koşum takımı 219,227, 249 Belck, W. 201 Bozdağlar (Ege Bölgesi) 1(57,289
Ata kültü (kafatası küllü) 48,82 Beldibi (Antalya) 37,38,39 Bo/kır 17,18,20, (5(5, 8(5,1(55,229,251
•Alaerkil 45,48 Belih vadisi (Fırat'ın kolu) 83 Bozova (ŞanlıurCa) 33, (57, (59, 87
Atatürk Baraj Gölü 25,26, 47,49, 94 Berdan (,eyı (57 Bozüyük mezeıiığı (Eskişehir) 111

310
Braidwood, Linda 41 Çınaz Höyük (Elazığ-Ko\ancılar) 85 Domalı (İstanbul) 37
Braidwood, Robert J. 41,42,44,67 Çine (^yı 177 Domiız.tejxi (Kahramanmaraş) 7,84,170
Brakisefal 62 (^ıngırak 153,219 Dorylaion (Şarhöyük-Fikişehir) Z)8
British Museum (Londra) 24,201 Çinko 219 Dökiim/dökme tekniği (maden)7,52,106,112,114,151,
Bryg halki 234 Çivril (Denizli) 89,145 201,219,227,276,279; eser 90,138,217; kalıpları 96,
Bukras (Bouqras) (Suriye) 50 Çorum Z5,90,103,138,158,16), 1Гт4,252, Z55, Z58,266, 114, Z95; pişıniş toprak pota 114; taş pota 114(a>rıat
Bulgarislan ^4 269 bkz. maden teknolojisi)
Bulle/bulla (bkz. mühür) Çöl-bozkır iklimi 17,83 üörpfeld, Wilhelm 108
Burdur 39,62,63,67, 69,79, 80,105 Çömlekçilik 61, 64, 65,83, 84,89,97,100, Z)4,241, Z95; Dö\iek (Tbkat) 138
Burdur Gölü 17 çömlekçi atölyesi 80,142,230; çömlekçi çarkı 8,64, Dö\ ıne tekniği (maden) 45,106,218,219,2Z), 2ı6 (аупга
Buruşhattum (bkz. Acemhöyük) 69,97,101,106; çömlekçi fırını 65,84; çömlekçi bkz. maden teknolojisi)
Butler, II. Crosby 284 tezgähı 64,65 (Avnca bkz. çark, seramik) Dramos 195,232, Z93, Z97
Buzul/Buzullaşma 16,17,18,20,30,37,39,42; Çukurova 50,67,70,78,82,6), 88,89,97,103,111,118,119, Dr\ ojxıler Z)4
Buzulsonrası Dönem 42 137,145,147,174,185,192,285 Dııdullu (İstanbul) 33
Büyü 15,38; Büyücülük 38 Dugdamme, Kimmer önder 251
Büyük Çlekmece Gölü 39 Oamga mühür (bkz. mühür)
Büyük Güllücek (Çorum) 90,103 Damkina (Ғл'уа eşlik eder) 154 Dur Şarrukin (Horsabad/Khorsabad) .\sur kenti 215,222,
Büyük Hamath Krallığı 182 Dans 47,60,142,153 (ayrıra bkz. müzik \e dans) Z)1
Büyük İskender 177,240,241,247,299 Danıma (Adana) Krallığı 185,192 Duru, Relık 25,26,62,63,67,79
Büyük Kapıkaya Anıtı (ABonkarahisar) 264 Dareios, Pers kralı 209 Din ar bezeınesi/resimleri 38,57,58, 60, 61, 80, 86,92,96,
BüŇük Kral 128,136,139,156,157,158,171,175,181, 208, Değimıentepe 7,19,25,26, 86-88,114,119,170,2Z9 214,256,257,258, Z)7; hamile kadın \n doğum sah-
252,254,266,299 Değirmicem (Gaziantep) 33 nesi 61, konik moz^ıik çini (pişıniş topraktan) 94
Büyük Menderes Nehri 148 Delaporte, L 92 (ayrıiÄi bkz. ortostat, .Asur sanatı)
Büyük Merdiven (Kargamış) 183 Delpİıoi (Yunanistan) 201,242,274,287, Z)0 Dinar, bindinne tekniği 167; (,uıntı tekniği (ağaç
Büyük Phrj’gia (bkz. Phrygia Maior) Demir 96,113,120,131,180,195,211,217,219,220,221,2Z), toınruklarının birbiri üzerine yerleştirili]) geçmelerle
Büyük Tümülüs (Midas Mezarı-Gordion) 243,245,246, 227,228,272; alet/eser 180,218,223,270,272, Z93; bağlanması) 95,116; dal-çaınıır-örgü tekniği
247,253,269,270,271,272,275,276,278 madenciliği/metalurjisi/ teknolojisi 195,218,219; (huğ/bağdadi teknik/wattle-and-daub) 43,44,46,
Büyük 2üapSuyu 231 silah 113,219,220,221; takı 218,219,227; üretimi 9; 51,67,70,74,117, Z)9; kerpiç (blok) teknolojisi 41,52;
Büj’ükkale (Boğazköy) 138,157,158,160,252,253,268 yatakları 218 kerpiç 41,44,51,52,57, 58, 60, 62,63, 64, 67,69,72,
Demir Çağı 116,127,140,141,158,180-Z99; Erken DÇ 109, 74,80,81, 84, 85,88,89,90,95,96,102,103,106,121,
Caferhöyük (Malatya) 49 194,195,218,220,228,232,246,247; 122,127,129,157,160,164,198,212,213,217,244,245,
Calabria (İtalya) 77 Orta DÇ 86,123 '252, Z59,261,26:), 268,288,289,290; kerpiç miınari
Calvert, Frank 108 Demircihöyük (Eskişiihir) 101,103,106,110,118; 21,86,90; kuru duvar tekniği 44;
Cam 21,50,89,140,170,228,289,295,296,297 (ayrıca Demircihöyük-Sarıket meziirlığı (Eskişehir) 111,115 kyklopik teknik 1S)7; sandık-dııvar tekniği 129,157;
bkz. obsidyen) Demirli (Göynüş \adisi) Z59 saz U5çamurdan 41,70,263; sepet örgü 70, Z)9; taiıf
Cambaz 225 Demodike, Agamemnon'un kr/.ı 242 tekniği 52 (a\ rica bkz. krapis din arı)
Can Masan Höyüğü (Karaman) 50,51,52,53,80,81,82,90 Demon (cin) 279 Düğme 67,107,170, Z95
Caneva, Isabella (37 Dendroklimatoloji 77 Dükkän 127,289, Z92, Z94
Cauvin, Jacques 4В Dendrokronoloji 57,77,132, Z39,259,273 Dülük (Gaziantep) 33,37
Cebel Aruda (Surije) 96 Deniz Halkları, Dynyn=Akhalar 174; Prst=l’ilistinliler Düıulartepe (Samsun) 111
Cella 72, 80,97,138,162,166,214,215,216 (ayrıca bkz. 174; Rk=Lykialılar 174; Skrs=Sicilyalılar 174; Diiın a Savaşı, 1.2f)4
tapınak) Srdn=Sardunyalılar 174; Trs=Elrüskler 174; VVss 174 Dünya Savaşı, Z 25,107
(]emdel Nasr Dönemi 94 Deniz kabııkları 35,48,67,106; deniz salyangozu kabuk- Diner 261
Cfenaze töreni 33,195,232,233 ları (Kızıldeniz'den) 61
Cerablus, Kargamış Krallığı merkezi 184 Denizli 89,145,238 Ea (Hitit su tannsı) 154
Ceyhan Nehri (57,167,168 Depas amphikypellon (Troia 11seramiği) 106,109 Edhem Paşa, Sadraz,am 24
Chantre, Ernst 127 Depo 41,44,47,51,56,57,60,64,80,83,84,86,88,94, Edirne 68,235
Clıilde, Gordon 41,42 97,146,156,158,160,162,163,164,165,170,206,207, Edonlar Z34
Cilalı Tbş De\Ti (bkz. Neolitik (äğ) 208,210,211,212,213,214,215,216,217,223,2Z9, Z)9, Edremit (Balıkesir) 101,283
Cilavuz (Kars) 33,37 245,249 Edremit (Van) 176,206,207
Cobahöyük (bkz Sakçagözü) Deri 45,61,135,170,211,215,224,229,243, Z57,271 Efe, Turan 78
Coğrafya 16-21,38,40,4(ә, 51,77,110,14(ә, 150,164,174, Dervişin Manı (Konya) 39 Eles (bkz. Ephesos)
205,259,267 Devgants, Sedrak, Vanlı antikacı 201 FTatunpınar Anıtı (Konva-Beyşehir) 167,168,171
Cornell Üniversitesi 77 Devlet Su İşleri 25 Ege Adaları 11,109,131
Dicle havT^sı 44,83,84,125,130,182,215, Z)1 Ege Denizi 18,89,130,146,149, Z)7, Z91
Çadır 37,51,133,134,135 Didyma (Didim-Aydın) 287,290 Eğribük (Malaty a) 37
(>gar/Chagar/Şagir Bazar (Suriye) 84,139 Dil ve Thrill, Coğrafya Fakültesi, A.Ü. Z5,243 Ehlisarruma, Arisarruma'nın oğlu, İşuva kralı 145
(^kmaksulu (Gaziantep) 33 Dilkaya (Van) 8, lia 195 Ekbatana (Hemadan- İran) Medlerin başkenti 283
Çanıbel, Halet 25,41,44,71,192 Dinar (Kelainai/Apameia, Afyonkarahisar) Z)8,244 EKÇ (bkz. Kalkolitik Çağ, Erken)
Çanak çömlek (bkz. seramik) Dionysos (Bakkhos) 242,244,287 Ekolojik durum 33; ekolojik ortam 20,30,37,57,67
(^апак Çömleksiz, Neolitik Çağ (PPN) (bkz. Neolitik Çağ, Dioshieron (Birgi-İzmir) 286 Elanı 100
(^пак Çömleksiz) Direkli (Kahramanmaraş) 37,211 Elazığ 18,21,26, :)3, 'M, 49,51,67,83, 85, 87,95,96,97,106,
Çanakkale 21,37,50,74,101,107,108,148 Divriği-Kangal 111 117,118,119,120,121, İZ), 130,133,141,145,147,169,
(lanakkale Boğazı (Hellespontos) 18,19,68,74,89,121,236 Diyarbakır 21,37,43,44,46,51,84,182, Z99 175,194,197, 204,224,2Z5, 226,233
Çankırı 50,142,236 Doğal barınak 40 Elbistan Ovası 1Z5,138
Çark 64,65, 69,92,94,97,101,10(i 109,111,118,119,120, Doğal kaynaklar 21,124 Elektron va da electnıın (altın-gümüş alaşıını) 32,105,
İZ), 142,195,239,240 (ayrıca bkz. seramik) Doğu Havuzları (Boğazköy) 162 107, 03,120, Z)6,240,290, Z91, Z92
Çarkini (Antalya) 37 Doğu Kapısı (Gordion) Z52 Elınalı (Antalya) 101,102,121, Z)6,238,240, Z55,268,269,
Çatalca (İstanbul) 37 Doğubeyazıt (Ağn) 21,134 275.276.277.294 (ayrıca bkz. Bayındır tiimülüsleri,
(Jatalhöyük (Konya) 50,52,53,57-62,63,66,67,68, 69 70 Dokuma/Tbkstil 57,61,84,130,140,248; bitki lifi 61, Karataş-Seınayük)
74,140,170 eğirme tekniği 65,140; lıalı 245,279,289,295; hasır laıerli (Elazığ) 37
Çatı: Çadırdam, Semerdam 74,83,215,241,245 Z53 261 44,60,90,110,132,140,223,225; keten 130,140,270, Enkrüstasvon (bkz. seramik)
264,265,268,269,272 279, Z95; kilim 60,80,245,248,289; kumaş 1Z5,128, Iğfiıesos (=A[)asas, İzmir) 19,24,146,149, Z51,287,290,
(^\ i Tarlası (Siverek yak.) 7,82,84 140,170,187,211,228,2Z9,248,270,271,272,276, 292.294
(^\ uşte|Xi (Van) 203,206,209,212,213-214,215,216,217,226 278,279, Z94, Z95; tezgähı 140; yün ve hayvan kılı Epipaleolitik Çağ (Mesolitik/Mezolitik) 36,37, ()9,41,42,
Çayboyu (Elazığ-Altınova) 70,85,87,95 61, 65,140,195,245,279,282, Z95 (ayrıca İ)k/. 5(), 61,67,71
(^yönü 6,41,42,43, 44-45,46,47,48,49, 50,51,52, 64, ağırşak) l'irbaba (Burdur) 7,62, 63
' 67,97,114,140 Dokumacılık/Tbkstil sanayii 89,100,140,279,280,295 Erciyes Dağı 16
C^kirdek (dilgi) 35,39,95 (ayrıca bkz. keçı^, Phryg dokuma sanatı) Erçek (iölii (Van) 120,195
(.ekirdek Bölgeler Kııramı 41 Dolikosefal 62 Eıebımi/Arin-bend (Aras boylarmdaki L'rartu kenti-
Çil'tlik (Niğde) 21,50,53,56 Dolionis üikesi Z)6 Ixmenistan) 201,20:), 206,211,213,216
Cınaroğlu, .Aykut Ib”) Dolionlar Z)4, Z)6 Ereğli (Karaman) 185,279

311
Егек/Ura Dağı 207,208 (j'eç L'ruk E\ resi (bkz* L'ruk, Geç) llalaflknüğü ('U;ll Halaf, bugünkü Goziin,
Ergani 21,41,43,44,46, 61,84,86,114,123,125,217 Geçiş Evresi (PPN’G) (bkz* Neolitik (^ğ, (^шак Çömleksiz) Bit-Bahiani'nin başkenti) 83,182; Halaf çanak
Ergani-Maden geçidi 299 Gediklibövük (İsläbive) 87,120 çömleği 82, 84; Halaf kültürü (I xken, Orta, (ieç) 7,80,
Ergazi (Ankara) 37 Gediz (Kütahya) Ш. 'ZİS, 244,281,282 8;i, 84,85,88,130, Halaf-0lx;\ d geçiş e\ resi 85
Erçene irmağı 235 Gediz Nebri 146,282,290,297; (iediz ü\ası 288; Gediz 1laldi, Urartu baştannsı 198,200,' 201,207,208,209,21L
Eriha Oericho-Filistin) 50 \adisi 282 217,22г 'ZZİ; 1laldi Tapmağı 200,201,202,2(X), 206,
Erim, Kenan 90 Gelgit 35 207,208,211,2ia 215,217,222, '2Zi; Haldi'nin Kutsal
Erivan (Ermenistan) 134,211 Gelibolu Yarımadası Z15 Ka|)isı.'MeberkapıHazine Kaıası/Taş Kapı (\'an-
Ermenice 209,210 Gelincikteıxi (.Malatya) 119 .Xkköprü Mahalkisi) 200,215; Meberkapı yazjtı (\'an)
Ermeniler 209 Gelişkin Küy Dönemi 75 19(S, 200,201,202,-1 laldi'nin Tabtı 201
Ermenistan 134,195,206,211,213,216 217,226,229 Gelveri (Aksaray) 90 1lalep (Suri\e) 137,1-4-4,157
Ermenistan Milli Tarih Müzesi 134 Genelev 292 Halikamassos (bkz* Bodrum)
Ernis Mezarlığı (Van) 9,218 Geniş Odalı Yapılar (Ел resi) 44,51 Halki, 1litit tabıl tanrısı 154
Еглеп, АПП39, 212 Gerede (Bolu) 50 I lallan Çemi 1lüyüğü (Batman) 6,42,43,44,46,49,5L
Er/incan 33,147,206,208,216,219,223,226,229, Zil, 232 Geyn: köyü (Aydın-Karacasu) 90 114
Er/urum 50,85,118,133,134,147,233 Gimmiraya (bkz* Kimmerler) 1lama (Büvük 1lammatb krallığı başkenti, Suri>e) 173,
Esin, Ufuk 25,26,52,85,86 Gimmiri (bkz* Kimmerler) 182
Eski ,Asur Devleti (bkz. Asur) Giresun (Pbarnakia) 177 Hamiskan (.Ydıyaman) 37
Eski Dünj a 30,292,295 Girit 11,130,131,144,145,146 Hammurabi, Babil kralı 144
Eski Hitit Devleti (bkz. Hitit) Girland 134 Man İbrahim Şah (Elaz.ığ-.Altınova) 2(S, 118,119
Eski İzmir (bkz* İzmir) Giyimli (Hırkanis-Van) 225,228,227 Hanl'mann, George MA. 284
Eski Şark Eserleri Mü/£si (İstanbul) 149 GKÇ (bkz* Kalkolitik Çağ, Geç) Hanliana, kutsal kent (bkz* İnandıktepe)
Eski Tbş Dönemi (bkz* Paleolitik Ç)ağ) GN'Ç(bkz* .Neolitik Çağ, Geç) Hanigalbat (bkz* Mitanni De\ leti)
Eskice Sırtı (İstanbul) 37 Goldman, Hetty 103 Hamili 1,1litit kralı 137,157,175
Eskişehir 50,78,90,101,102,111,238,248,259,264,265, Gordion (Ybssıhövük-Ankara) 103,119,236,237,238,239, Hamili 11,1litit kralı 137,175
267 240,241,24ä 244,245,24(4247,248,249,250,251, Haıneri-Gezlxil (Hitit kaya amtı) 1(т7
Eskijapar (Çorum) 110,138,155,170 252,253,254,255,256,257,258,259,260,261,262, I laramiderc (İstanbul) 37
Eşkinisefine (Tunceli) 33 283,264,269,271,272,274,275,276,277,278,279, I lamın 157,160,214
ETÇ (bkz* Tunç Çlağı, Erken) 280,2аЗ, 288,294,298 (ayrıca bkz* Büyük l ’ümülüs. /iannankaya. Savaş 71
Etçiller 33 Doğu Kapısı, 1larmanören (İsparta) 101,102
Eli (bkz* Hitit) P Türnülüsü, Z Tümülüsü) Harput (Elazığ) 205
Etimesgut (Ankara) 37 Gordios 240,244,245,254 Harran 120,176,231; Harran evleri 84; Harran Ovası 49,
Etiyokuşu (Ankara) 33,37,104,110 Gordos (Gördes) 282 85
ETr (bkz* Transkafkasya Kültürü, Erken) Go/лп (bkz* HalaO Hartapu, Konya-Karaman yöresinin büyük kralı 175,181
Eusoros, Dolionlarm ilk kralı 236,237 Gübeklitepe (Şanlıurfa) (i, 4(S 1lasan Dağı 21, 50, 58, 60
Ev, yuvarlak planlı çukur 46 Gükova (Antalya) 37 Hasbö> ük (Kırşehir) 90
Ezop, Pbrj gialı 274 Güksu (İstanbul) 33,37 I lasimerte (Şanlıurfa) 37
Güksu Vadisi (Sertavul Geçidi) 88,89 Hasse.kbö\ ük 7,26, 87,94-95, 96, 97,131
Fahnet Çeşmesi Kabartması (Ankara) 2(54 Güksun145 Hassuna kültürü 83
Fasıllar Amtı (Beyşebir) 171 Gölbaşı (Adıyaman) 206,231 Hate, Fınıt kıyısındaki Urartu kenti 201,203
Fatmalı-Kalecik (Elazığ) 26,70 Gölköy (Kastamonu) 37 Hattarina İştar'ı 154
Fenike 182,189,258,276,286 Güller Bölgesi 61,62,63,69,72,73,74,78,80,81,90 Hatti 129,136,145,147,154,156,157,160,162,163,174,184;
Fenikece 172,192 Gönen-Manyas 101 I latti'nin Konıyucu Tanrısı 154; Hattice 147,153;
Fibula 9,227,228,252,257,270,276,278,279,297 Göynüş Kale 259 I lattiler 136,147
Figürin 45,47,48,52,56, 63, (т7, tS8, 69,71,79, 80,82,89, Gözlükule Höyüğü (Tarsus) 70,103, 111, 118 Hatti Beyleri, Anitta 127,129,136,137,175; İnar 129;
97,104,127,129,155 Greenewalt Jr, C.H. 284 Pithana 129,133,136; Varsuma 129; Zipani 129; Zuzu
Fikirtepe (Kadıköy) 7,68,71,74 Grikihaciyan (Diyarbakir-Ergani yak.) 84 129
Fildişi 125,126,130,131,155,170,173,201,208,229, 229, Grimemo (Adıyaman) 33,37 Hattuş (bkz* Boğazköy)
231,248,249,256,257,276,294 Gritille (Samsat yakinlarinda, Firat kiyisinda) 26,46 Hattuşa (bkz* Boğazköy)
Filistin 11, 20,42,50,51,56,131,174 Gurgum Krallığı (Kahramanmaraş) 185,206 Hattuşili 1, Hitit kralı 137,145,146,175,176
Fırat Nehri 19,25,26,46,47,49,70,83,84,86,87,94,95, Guşçi (İran) Guşçi 222 Hattuşili III, Hitit kralı 145,150,154,156,160,162,167,168,
9(i 106,114,123,125,130,131,133,137,138,139,141, Gülek Boğazı 61,67 175,17(U177
145,174,181,182,183,184,185,187,201,203,204,206, Gümüş 21,92,96,97,105,107,111,113,120,125,130,134, Hauptmann, Harald 26,47,123
229,253,261 135,139,140,149,156,201,217,219,222,224,227,228, Havra/Sinagog (Sardeis) 284
Fırın 52,57, 63, 64,65, 69, 80, 82, 84,85, 86, 87, 88,90,95, 264,270,275,276,277,290, 291,292,295,29(S, 297 Havsa (Edirne) 235
96,102,110,239,249,263,289 Gümüşdere (İstanbul) 37 I layazhöyük (Adıyaman) 26,46,49
Fırtına Ibnrısı 138,142,154,160,161,162,165,166,168, Gümüşhane 217 Hayvan, akbaba 58,59,60; alageyik 33; antik fil
183,187,193,200,208; Zippalanda'nın Fırtına Tanrısı Güneş kursu 112,154,155,171,189,200,223 (elephas primigenius) 32,33; antilop 82,127,129,139;
154 Güney Kapısı (Karatepe) 192,193 aslan 46,47,152,153,154,158,161,164,171,181,186,
Fıstıklıhöyiik (Kargamış yak.) 84 Güneykale (Yukarı Şehir-Boğazköy) 154 188.189.190.200.201, 213, 215,217,218,219,222,223,
Fitoliller20 Gürcütepe (Şanlıurfa) 6,49 224,225,226,227,228,229,230,236, 245,248,253,
Flandin, E, kazı ressamı 215 Güre (Uşak) 286,287,294,297 264,265, 266,273,274,275,276,280,283,286,291,
Flora 20 Güre Tümülüsleri (Aktepe 286,287,297; Basmaci 297; 292,295,296; at (equus stenonis) 32,33,120,127,139,
Forest, J.-D. 58 İkiztepe 294; Kayaağıl 297; IV^kmeztaşı 297; 150.162.183.200.201, 221,224,225,226,229,248,
Fosil (insan) 31,32,33 'Ibpçatepe 297; Tbptepe 9,75,78,297; Velişintepe 297; 251,261,271,275,279,283,285,298; av hayvanlan
Fraktin (Büyük Kraliçe Puduhepa'nın) Amtı (Kayseri) 167, Yuvarlankaya 297) 30,41; ayı (ursus deningeri) 32,33,35,46,47,61,153;
168 Gürpınar Ovası 203,204,206,212,216 balık 33,35,70,71,225,274,275,276; balina 31;
Frangipane, Marcella 92 Gürün (Doğu Anadolu) 185 benekli sırtlan 33; bizon (bison) 32,33; boğa 38,39,
French, üavid 26,51,81 Gyges, Lydia kralı 251,253,28(1293,298 48,48,58,60,61,82, 84,96,112,113, İKS, 138,139,142,
Gymnasium (Sardeis) 284 153,154,168,171,187,200,201,219,222,223,225,227,
Galatia 238 228,229,231,253,269,274,276,278,279,280; çakal
Galatlar238,247 Haberciler Duvarı (Kargamış) 183 33,46; dağ keçisi 38,61,116,154,226,228,280;
Gallos, Ana Tanrıça rabibi 266,267 Habuba Kabira (Suriye) 96 domuz 33,46,52,61,70; evcilleştirme 6,41,46,52,
Garstang John 67 Habur 119; Habur j'öresi 182; Habur irmağı 139,182; 5(S, 81; geyik (capreolus capıeolus, cervus elapbus)
Gaşga/Gaşka (bkz. Kaşka) Habur vadisi (Fırat'ın kolu) 83 32,33,38,39,46,52, 60, 61, 96,112,113,138,139,275,
Gavurini (Antalya) 37 Hacı Nebi Ibpesi (Şanlıurfa-Birecik) 7,96 276,279,280; güney fili (elephas meridionalis) 32;
Gavurkale (Ankara) 37,168 Hacıbayram C’,amii (Ankara) 259 bay\an kemikleri 33,37, 51, 52, 88; horoz, 228; inek
Gaziantep 6,25,33,37,39, 84,111,145,183,190,226 Hacılar (Burdur) 7,62, Ki, 66,87,68,69,74,78-81,82,88 298, kaplumbağa 47,82;
Geç Halal'kültürü (bkz. Halai; (Jeç) Hacıtuğrul Höyüğü (Yenidoğan-Ankara) 255,258,2v59 karaca 33,52; kartal 87,138,228,245,264,276,280;
Geg Hitit (bkz* Hitit, Geg) Hadim ağa 214 kaz 240,271, 296; keçi 46,52, 61, аЗ, 70,74,82,140,
Geç Hitit Yontusu (bkz. Hitit Yontusu, Geç) Hakkäri beyleri (bkz* Hakkäri stelleri) 195, 200,225, 226, 227, 248, 255,256; keklik 127;
(ieç Kalkolitik - Erken Tunç I Geçiş Evmsi (l)kz* IJruk, (Jeç) Hakkäri stelleri 8,134,135 kemirici 33; kerlenkele 4(S;

312
kıllı gergeclan (rhinoceros tichorinus) 33; Hitit uygarlığı 163,217; Eski Hitit kültürü 137,138,139; İndo-Ari 139,154
kırmızı/kızıl gevik 46; kirpi 46; koç 46, (Ю, 61,187, Hitit kültürü 110,119,132,134; Hitit geleneği 136 İonia 11,251,258,2S3,294,295
201,227,296; kö^un 31,46,52,61, 63,70,74,128,140, Hitit üikesi/toprakları 156,157,167,175; merkezleri 131, K54 İran 11,18,42,51,100,133,150,154,170,175,195,201,204,
200,201,203,271,279; köpek 46,49,52, 61,153,195, Hitit/Eti 112 206,208,212,216,217,218,222,254,283,285,299
211; kunduz 46; kurt (canis vulpus) 32,33,43,46,47, Hititçe 147,153,154,164,172,181,185,258; Hitit dili \-e İranlılar 283,299
48,153; kuş 33,46,47,48, 61,129,130,134,140,225, yazısı 172-173; Hitit hiveroglifi 9, l(ı7,168,171,172,184; İri küp 101,212 (a\ nca bkz. meziir)
262,263,264,295; leopar 61,59,66,153; mağara Hitit metinleri 108,138,14(i 149,164,172,281; Hitit İmıuşini tapmağı, Urartu tannsı (Çiı\Tjştepe) 212,214
arslanı 33; mağara ajısı (ursus deningeri) 32,33,35; tabletleri 147,172,173; llilit-Luvi hi\eroglifi 185 İsaurialılar 298
mağara sırtlanı 33; mamut (elephas primigenius) 33, Hititler 130,136,137,138,140,14a 144,145,147,148,149, İskenderun Kürfezi 131
37; merk gergedanı 150,151,153,154,157,160,164,165,166,167,168,169, İskitler206,2a3
(rhinoceros merckii) 32; otçullar 33; öküz 33,38,46, 170,172,174,175,176,180,181,200,209,210,213, Ш , İslähije 85,87,118,119,120,1-14,145, \8Z 190
58, 60,94,113,200,203,2rö; ördek 146,295; pars 262; Hitit toplumu 157 İslav 258
(panthera leo) 32; sansar 46; sığır 33,52,61,63,128; Hitit-Luvi kökenli halk 181,263,281; kültürü 255; dünyası İsrail 20
sincap 31; su aygın (hippopotamus) 32,33; sırtlan 264; hij-eroglifi 185 İstanbul 19,24,32,33,34,35,37,68,71,149,201
(hyaena crocula) 32; şahin 154,188; tarla faresi 31; Hocaçeşme Höyüğü (Enez) 6,68,73,78 İstanbul Arkeoloji Müzeleri 24,107,187,226
tavşan 43,46,52,61,139,298; tavşanımsı 33; tazı Hodder, lan 57,58 İstanbul Boğazj 18,68,71,74,235
298; tilki (\ulpes vulpes) 32,33,43,47; tuma 46,48; Hogarth, David Н. 183 İstanbul Üni\ersitesi 25
jaban domuzu (sus scrofa) 32,33,52,61,295; yaban Hoker gümü 52,60,80,101,113,232 İstanköy (Kos-Yunanistan) 90
eşeği 33,52; \ aban keçisi 33,295; j aban kedisi (felis Holosen (Erken, Orla) 18,20,37,41,42 İsu\ a (İsuwa) Krallığı (bkz. İşu\"a Krallığı)
syhestris) 32,46,61; Vabanıl dağ keçisi 39,280; Homeros 109,146,237,255,260,262,281, ^94 İşbölümü 38,40,120
j abanıl eşek 61; yabanıl koyun 61; vabanıl sığır 46, Hominid 31 İşpant (Hitit gece tannsı) 154
52,61; yarasa 33, fare 31; vunus balığı 298 Homo (insan) 31; Homo erectus (dik yürüj’en) 31,32; İşpuini, Urartu kralı, I. Sarduri'nin oğlu 196,197,198,200,
Mayvancıhk 40,42,49, 61, 68, 84,100,256 Homo habilis (becerili insan) 30,31; Homo 203,204,208,210,215,223,231
Hayvanlar Hakimesi (Potnia 'Гһегоп) 57,6 6 (аупса bkz. sapiens neandenalensis 31,33,37; Homo Işuxe Krallığı (isu\a/lsuwa) 8,145,147,148,194
Ana Tbnnça) sapiens sapiens 31,37 İşuvalılar 145
Hazar Denizi 206,253 Horhor Mağarası (Van Kalesi) 233 İtalya77,218,222
Hekabe, Priamos'un karısı 2(52 Horoztepe (Tbkat) 105, 111; krai mezarlan 134,153 İTÇ (bkz. lünç Çlağı, İlk/Erken)
Hekatomnos sülalesi, Karialı 177 Horror vacui (boşluk korkusu) 224 İubşa, Urartu tannsı 201,203
Hellenistik (^ğ/Dönem 116,246,247,284 Hoşap Çlayi 206 İ\Tiz kabartması 185,189,278,279
Hellesponlos (bkz. (^nakkale Boğazı) Höyücek Kutsal Alanı (Göller Bölgesi) 6, (ı2,63,72,78 İz.abe fınnı 96 (aynca bkz. maden teknolojisi)
Hellespontos Phrygiası (bkz. Phr}gia) Hrouda, В. 94 İzmir (Sm\'nıa/Eski İzmir/Ba\raklı HÖNÜğü) 33,101,146,
Hemite, Hitit kava anıtı (Ceyhan irmağı kıyısında) 167 Hrozny, Bedrich 127 167,283
Hendek 76,78, İ45,198,212 Hurri 139,144,145,147,148,150,161,166,176,181,182, İznik Gölü 17,74,76,78,236,237
Hepat, Hitit baştanrıçası, Arinna kentinin Güneş tannçası 194,200; Hurriler 117,136,139,147,194,196,255;
154,160,161,162,166,167,168 Hurca/Hurrice (Hurrilerin konuştuğu dil) 139,145, Jarmo (Zağros Dağlan) 50
Heraion (Samos/Sisam Нега kutsal alanı) 242,279 147,153,209,210 Jeoarkeoloji 19
I leraklid/TyIonid sülalesi (L3'dia) 281,298 Hurri ve Şerri (Fırtına Thnnsi'nin kutsal boğalan) 138, Jeolojik Zaman, Dördüncü 30
Hermitage Müz^si (St. Petersburg) 107 168 Justinus, Romalı tarihçi 240
Hermodike, Agamemnon'un kızı 242 Hurri-Mitanni toprakları 194
Herodotos 209,234,254,255,285,292,295 Huzzia II137 Kadeh 107,109,119,134,169,231
Hilakku krallığı (Çukurova) 185 Hücre Planlı Yapılar 44,47,49,51,64 Kadembastı köjü (\'an-Edremit) 206
Hilaruada, Malatya kralı 188,204 Hyde (Maionlann oturduğu kent) 281 Kadeş (Banş) Antlaşması 148,149,156,165,176
Hint Okyanusu 45 Н\фа1ра (Ödemiş-Günlüce) 140,282 Kadeş (bugün ТЫ Nebimend) 149,151
Hint tannlan ve kralları, İndra 139,154; Mithra/Mitra Kadeş kabartması 149
139,154; Varuna 139,154 Iğdır 118,204 Kadıköy 71
Hint-Avrupa dil ailesi 139,147,209,210,258,281,286; Ilgın 171 Kadirli 115
Hint-Avrupa dialekti 258 Ilıpınar7,70,71,74,76,78 Kadoi (Gediz) 238,244
Hirbet Кегак kültürü 111,117,118 ilisu Barajı 25 Kafataslı Yapı 44,45,48
Hıristiyanlar 34 ilisu ve Karkamış Kurtarma Projesi 25 Kağnı 205,240
Hisarbk tepesi (Çianakkale, bkz. Troia) InaKa), Hitit tannçası 153 Kahramanmaraş 37,84,111,118,125,145,170,185
Hitit Ьазтат1ап 154; Bağbozumu Bayramı 154; Harman Irak 18,83,120,170,223 Kaikos (Bakırçay) Nehri 237,282
Bayramı 154, Tanrı Analarının Bayramı 154; Uzak Istrancalar (dağ sırası) 235 Kakkadanu (Urartu'da başkomutan) 220
Yerlerdeki İnsanların Bayramı 154; Yakarma Isparta 37,101,102 Kakma bezeme (ahşap) 220,270,271,272,274,275,276;
Baj'ramı 154; Yeni Yıl Bayramı 154,161,166 Izgara Planlı Yapılar (evresi) 44,47 Kakmacıhk229,275
Hitit Çağı 153,163,164; Eski Hitit Dönemi 138,139,153,157, Kalak (tezek yığmı) 85
163,165,171; Geç Hitit Çlağı 173,188; İasos (Kıyıkışlacık-Muğla) 146 Kalatgah Kalesi (Urmije Gölü güneyi, İran) 204
Hitit İmparatorluk Çlağı 127,141,145,148,149,156, Ibrikçibaşı (Urartu) 211 Kalay 8,21,100,114,115,124,125,130,131,151,219,223,276
164,168,184,188,239,261 Idol 62,63,85,89,97,102,104,105,264,266,274; Balkan Kalecik Kalesi (Van) 198
Hitit Devleti/Kralhğı 112,128,130,133,136-147,148,150,151, idolleri 95; Erken Tunç (^ğı idolleri 104-105; gümüş Kalehöjräk (Kırşelür-Kaman) 128
156,157,164,174,175; Eski Hitit Devleti/ Krallığı 9, idol 105; İkiz Tbnnça idolü 105; Kalınkaya idolü 105; Kalhu (=Nimrud), yeni Asur başkenti 189,197,206,231,
130,136-147,148,156,157,169; mermer idol 103,104,110,119; taş idol 133; yassı 256
Geç Hitit Beylikleri/Krallıklan 92,145,180, yüzlü idoller 102 Kalkolitik Çağ 35,51,58,64,75-97,100,123,130,163,170;
181-193,206,279; Hitit İmparatorluğu 9,130,145,148- İdreus, kraliçe Ada'nın kocası 177 Erken (EKÇ) 71,74,75,76,78,79,80,81,82 83,89,
177,180,184,187,194,196,234,235,236,266,281, İkizini Mağarası (Gaziantep) 37 90; Geç (GKÇ) 64,71,74,76,78,79,88,89,90,92 95,
299; Yeni Hitit Devleti 148 İkiztepe (Samsun) 7,8,90,95,103,105,110,111,116,140, 96,100,102,103,106,111,116,121,130,141,187
Hitit dini 142,153,154-155; Eski Hitit kült merkezi 140, 153 Kaman höyüğü (Kırşehir) 128,138
141; Hitit pantheonu/tanrılan 113,148,154,166,264; İkiztepe Tümülüsleri (Güre-Uşak) 294,297 Kamanis, kral Yariris'in oğlu 183,184,189
Hitit tapmağı 163 Ikkuvania (=Konya) 149 Kanal Mağarası (Antakya) 37
Hitit egemenliği 130,145,148; kral ailesi 137; tahtı 137,139, Iklim 17,18,20,21,30,31,32,33,37,41,42,51,5(S, 67,70, Kanallı Yapılar (evresi) 44
156 77,83,100,207,211 Kanatlı at (pegasos) 200,201,225,230
Mitil mimarlığı 160; Eski Hitit şurları 252; sarayı 148; İkonografi 38,139,227,264 Kaniş (bkz. Kültepe)
yapılan 164,165 lleri Üretimci Tbpluluklar Dönemi 75 Kaniş Karumu (bkz. Kültepe)
Hitit Ordusu 145,149,150-151; askerleri 150,151; savaş ara- İliada 109 Kanlıdivane (=Kanytelis, Mersin) 176,177
balan 149,151 İlion/llium (bkz. Troia) Kanlıgeçit Höyräğü (Kırklareli) 8,119,262
Hitit Sanatı 167; Eski Hitit sanatı 138,188-191; Geç Hitit atö- İlk Tanmcı Köy 'Ibplulukları 42 Kansu, Şevket A. 34
lyeleri 279; Geç Hitit Пevresi/biçemi 188; Geç Hitit Illa İlk Üretimcilik Dönemi 40 Kantara Çiayı, Fırat'ın kolu 47
evresi/biçemi 189; Geç Hitit Illb evresi/biçemi 189; Iluşuma, Asur kralı 129 Kapalıin (Isparta) 37
Geç Hitit kabartma sanatı 188,189; Geç Hitit sanatı İmamkulu Kaya Anıtı (Kayseri) 168 Карага, Bit-Baltiani kralı 182
188; Hitit betimleri 151; Hitit biçemi 158; Hitit çanak İmamoğlu (Malatya) 26,119 Kapıdağ Yarımadası 236
çömleği 169; Hitit güneş kursu 112; Hitit kaya kabart- İmikuşağı (Elazığ-Baski!) 8,26,119,138,141,156,169,261 Kappadokia 11, 82,177,299
maları 138,169; Hitit kral kabartmaları 167; Hitit İnandık/İnandıktepe Vazosu 138,142-143,153,169 Karababa (İstanbul) 37
mühürleri 170; Hitit seramik sanatı 133; Hitit yontu İnandıktepe (Hanhana) 8,138,142,153 Karabel kaya kabartması (İzmir-Kemalpaşa) 167
sanatı, Geç Hitit I/Geleneksel Hitit evresi/biçemi 188 İncesu (Gaziantep) 33 Karacadağ (Diyarbakır) 51

313
Karadeniz 11,16,17,18,20,21,39,90,95,110, 111, 116,130, Kerpiç Evler Dönemi 76 Kumanni kült merkezi (Kizzuvatna krallığı) 145
147,148,174,177,206,291 Kerpiç mimari (bkz. dinar) Kumarpi, Uitit tahıl tanrısı 11S6
Karagündüz Höyüğü/Mezarlığı (Erçek gölü kıvısında- Kestel 124 KumbuixIğı (Antah a) 39
Van) 8,9,85,118,120,195,218,221,226,228,232 Kestel kalay yatakları ('lbroslarda) 21 Kummanni şehrinin kızı (bkz. Puduhepa)
Karahna, kutsal kent 138,167,266 Keşişgöl Barajı (Van-Urartu barajı) 208 Kummanni, kutsal kent 138
Karahöjük (Elbistan) 138 Kevenli Kalesi (\an) 204 Kummuh 206; Kummuh krallığı (klasik: Kommagene)
Karahöxük (Konya) 103,110,118,128,132 Keysun (Adıyaman) 33,37 185,206
Karain Mağarası (Antalya) 6,32,33,36,37,39,50 Khaldai üikesi 177 Kumtejx! (flanakkale) 7,89,101,109
Karakaj a Baraj Gölü 25,26,49,106,141,204 Khaldler (Yunanaı; Urartu) 209 Kunilwlnı Peter 1.77
Karaman 51,81,88,181 Khalkos (Yu: bakir) 75 Kunula (='R;11 Tayinat) Unki başkenti 181,185
Kararnanlı (Mut) 149 Khios (Sakız) .Adası (Yunanistan) 292 Kupapa (bkz. .-\na Tanrıça)
Karanlık Çlağ 235,236 Kıbrıs 50, 56,77,111,131,151,174,222 Ku|X!İas\ on OKiğı 2f)0 (ayrıaı bkz. maden teknolojisi)
Кагаршаг (Elazığ) 33,37 Kikkuli, llurri kökenli Hititli at yetiştiricisi 150 Kura nebri \e \ adisi 106,117
Karasamb (Ermenistan) 134 Kilamuva, Sam'al kralı 182,184,189 Kura-.Aras kültürü 111,117,147
Karataş (Elazığ) 37,101,102,103,104,110,262 Kiler \2ii 127,165,213,289 Kurbanağa .Mağarası (Kars) 38
Karataş-Semajük (Elmalı) 101,102,110,121,140 Kılıç Tanrı (Yazılikaya-Boğazköy) 161,166 Kurbanhöx ük (Şanlıurhı \ ak.) 26,84,87,106
Karatepe (Milli Park) 9,189,192-193 (Аупса bkz. Güne\- Kilikia (Kizzuvatna = Çukuro\ a) 82,137,144,145,147, Kurgan 96,133,134 (avrıaı bkz. tümülüs, mezur)
Kapısı, Kuz^y Kapısı) 149,151,174,177,238,253,285 Kurşun 21, 61, 96,111, İ29,1:«, 227,22f), 290
Karaz 8,111,117,118,123; Karaz kültürü 111 Kilisetepe (Mut) 118 Kuruçay (Bunlur) 6,7, 61, 62, (x), 68, 69,73,74,78, 80, 81,
Karca (Karia dili) 147,172 Kilushepa, lşu\a kraliçesi 145 82, 88, 89,90, 97,110
Kargamış (Kilis) 84,85,151,157,174,183,184,185,188,189, Kimmerler (Gimmiri/Gimmiraxa) 206,211,241,242,24(S, Kuruhüyük (Gaziantep) 37
241 (аупса bkz,. Araras Kabartması, Büyük 250,251,252,253,254,258,268,283,288 Kurunta, Min atalli'nin oğlu, rarluıntassa kralı 156,171,
Merdiven, Haberciler Duvarı, Kral Burcu, Su Kapısı) Kırcagöl Barajı (Urartu Barajı) 208 175
Kargamış kralları, Araras sülalesi 184; İni-Ifeşup 184; Kiremit 195,252,253,261,289,291 (Ayrıaı bkz. seramik) Kusuh, Uitit a\ tanrısı 166
Kuzi-lbşup 175,181,184; Lulıas sülalesi 184; Pisiris Kırıkhan (Antakya) 67 Kusura (.Afxonkarahisar) 101,103,118
184; Sangara 184; 'Ibimi-Tfeşup 184 Kırıkmerdivtinkale (Göynüş vadisinde) 259 Kuşaklı (Sarissa; Si\as) (S5
Karçamış Krallığı 9,175,184 Kirim 241,283 Kuşsaray (Çorum) 90
Karia 11,177; Karialı 177; Karialı ücretli askerler 283 Kırklareli 78,119,235,262 Kuşşara Ixn liği 128,114), 136
Karlar/Karkişa 298 Kirovakan kurganı (Ermenistan) 134 Kuştaşpili, Kummului kralı 206
Karkamış Barajı 25,49 Kırşebir 90,128,138 Kutsal \er/\arlık/eş\ a, ağaç 189,214,253,261,280; alan
Karkişa (bkz. Karlar) Kız/Kızlarm kemeri (Urartu kemeri) 224,225 47 57, 60, 61, 63', 69,79, 80,97,103,104,119,138,160,
Karlıdağlar (Kıbrıs) 77 Kızılcahamam (Ankara) 50 166,189,216, 217,222,227, 242,264, 265, 266,277,
Karmir-Blur (Ermenistan) 208,217,226,229 Kızıldeniz 61 279,295; boğa 138; boynuz 103; ıx^phe 261; ex lilik
Karnak Tbpınağı (Mısır) 149 Kızılin (Antalya) 37 (bieros gamos) 138,142,153; ba\ uz 167; һахл ап 113,
Karnıyanktepe (Bintepeler-Sardeis) 293 Kızıhrmak 103,110,119,129,130,136,147,164,175,180, 142,154,201,264,283; içki 139; kalkan 223; kap (x),
Karot (dendrokronoloji) 20,77 185,238,241, 252,253, 254,258,266,280, Ж ), 285 139; kapı 200; ka\ a 265; kent 138,142,167,206,208,
Кагре, Andreas Müller 165 Kızların Mağarası (Yan) 38 215,217,25a 258,266,268; mekän 92,110,138,214;
Kars 33,37,38,50,77,85,133,134 Kizauvatna (Kizy.uwatna) (bkz. Kilikia) merkez 266; ocak 110,117; oda 138,142,155 207;
Kartal (Gaziantep) 33 Kizzuvatna (Kizzuwatna) Krallığı 9,145 salon 88; \ apı 62, 6:), 72, 89,118,261; >ol 162
Kar-Tukulti-Ninurta kült merkezi (Asur yak.) 207 Kizzuvatna üikesinin kızı (bkz. Puduhepa) Kuvava (bkz. Ana Tanrıça)
Karum (Asurca: liman, Pazar јтзп) Durhumit karumu Knobljed ware (bkz. seramik) Kııyum (bkz. Takı)
128; Hahhum karumu 128; Hurama karumu 128; Kocaeli 37 Kuyumcu/Ku>umculuk 217,227,228,295;
Karahna karumu 128; Nihria karumu 128; Şamuha KocamutaDepe (Bintepeler-Sardeis) 292 granülasx on tekniği 227
karumu 128; Şuppilulia karumu 128; Tbmnia karu­ Koçumbeli 119 Kuzey Anadolu Dağları 16
mu 128; Tavinia karumu 128; Timilkia karumu 128; Koerte, Gustav ve Alfred 246 Kuze\- Kapısı (Karatepe) 192,193
Urşu karumu 128; Vahşuşana karumu 128; Kolkhis üikesi 177 Kuzi-Uışup, Kargamışlı büyük kral 175,181,184
Karun Hazinesi 294,295,296,297 Koloni Çağı (bkz. Asur Ticaret Kolonileri Çlağı) Küçük Çlekmece (İstanbul) 34,39
Kasseni/Pişeni, veliaht 137 Konva 20,39,57,103,110,118,128,132,149,170,171,181, Küçük (^kmece Gölü 32,34,35
Kastamonu 21,37,147 279 Küçük Menderes Nehri 167,281,282
Kaşka/Gaşga/Gaşka/Kaşku (Orta Karadeniz Konya Ovası 18,57,62,67,74,78,81,82,88,89,118,1(41- Küçük Phrygia (bkz. Phrygia Minor)
bölgesinde yaşayan halk \'e krallık) 147,148,149,157, Korfmann, Manfred 89,101,108,145 Küçük Yazılıkaja (bkz. Bitmemiş Anıt, Midas Şehri)
164,174,175,180,280 Korpeni, Phryg boyu 255 Küçük Zap Suyu 231
Katakekaumene (Yanık Ülke) 282 Korucutepe (Elazığ-Altınova) 7,26,85,87,95,96,97,106, Küçükhöyük mez^rlığı (Eskişehir) 111
Katran Dağı 36 118,119,145 Küllününini (Elazığ) 6,33,37
Katuvas ve Suhis'in yaptırttığı eserler (Kargamış) 189 Koşay, Hamit Zubeyr 25,26,163,252 Küllüoba (Eskişehir-Seyitgazi) 90,102,110
Kaya (bkz. Tbş/kaya) Kotiaeion (Kütahya) 238 Kült, alanı 162; eser 142; eşyalan 138,141; heykelleri 47;
Kaya sığınaklan 30,37,39,40 Koyuncuk (Ninive) Asur başkenti 231 kabı 69,138,139; merkWä 46,138,141,145,162,163,
Kayalıdere (Varto-Muş) 215,216,218 KozJuk (Batman) 42 207,267, 268; odası 162,165; törenleri 162; vazosu 78,
Kayaönü (Gaziantep) 33 Kökten, Kıhç 36 142; yapışı (tapınak) 46,162; j ontusu 264 (ayrıca
Kayapınar (Tbkat) 90 Köle ticareti 132,157 bkz. Ana tanrıça tapınımı. Ala kültü, Kybele küllü)
Kaybolan mum yöntemi (cire perdue) 114,219,279 (аупса Kömürcü (Niğde) 21 Kültepe/Kaniş/Neşa (Kayseri) 7,8,105,110,118,119,124,
bkz. maden teknolojisi) Kömürcü-Kaletepe, obsidyen atölyesi 21,50,53 125,126-127,128,129-133,136,137,170,172,176,187,
Kayık 227,295 Kömürhan 26,204 223,261,280
Kaz (İda) Dağı 16,236 Kömürhan Kervansara}'] 26 Kümbel Asarkale 259
Kaz.ane Höyüğü (Şanlıurfa) 120 Körzüt Kalesi (Muradiye yak.) 204,216 Küre 21
Keban Barajı 25,26,70,85,95,96,106,123,145 Köşk Höyük (Bor-Niğde) 6,7,81,82 Kürk 61
Keban Projesi 26 Köşkerbaba (Malatya) 26,119 Kütahya (Kotiaeion) 33,238,282
Keban yöresi 21,86,87,96 Köy mimarisi. Anadolu 41,52,60,89 Kyaksares, Asur kralı 254,283,285
Keçe 61,245,257,270,279 (ayrıca bkz. dokuma/ Köyceğiz (Muğla) 20 Kybele (bkz. Ana Tciıırıça); Kybele kabartmaları 261;
tekstil) Kral Burcu (Kargamış) 183 Kuvava (Kybele) kabartması 287; kültü 153,238,266;
Keçiler Mağarası (Adıyaman) 38 Kral Kapısı (Boğazköy) 151,157,162 sımağı 266; Ку1хз1е yontu ve simgeleri 252; lAtssinous
Keçiören (Ankara) 33,37 Krali mezar 92,110,251,293 Kj'belesi 264;
Kef Kalesi/Ziuquni üikesi (Bitlis) 200,205,208,209,211, Kremasyon (ölü yakma) 232,273 Kyme (Aliağa Namıırt Limanı) 242
217 Krepis duvarı 293,297 Kyros, l\;rs kralı 285,299
Keferdiz (Gaziantep) 37 Kroisos, l,ydia kralı 251,254,285,289,290,292,297,298, Kyzikos (Belkıs) 236
Kefken (Kocaeli) 37 2f)9
Kelainai (bkz. Dinar) Ksenophanes, Kiiikialı eşkıya 177 I^barna, Kuşşaralı 136,137,175
Kelkit havziisı 21 Ksenophon 209 I ildik (Karadeniz) 20
Kemik kalıntılan, yanmış 33 Kserkses, lAjrs kralı 255,257 lügina (Muğla) 24
Kendir/kenevir 140,279 Ktistes (Yunanca; kurucu-kahraman) 244 Lake, Kirsop ve Silva 85,199
Kentauros 261 Kula (Manisa) 282 liilli, Malatya kralı 187
Keremptt burnu 16 Kululu (Kayseri) Bit-Burutaş başkenti 186 liimiya (klasik dönemde I k I iu o s irmağı, bugün Limonlu
Kerkenesdağ (Yozgat) 285 Kuluşağı-İkizböyük (Malatya) 70,87 Çayı) 145

314
Lancia Beyliýi 128 •Malana (.Vlaldiya/.VIalitija/Malizi/Melid/Melidi/ Midas/.Vluşkili .MitaAMidai, Phrvg kralı İra, 184,201,2)8,
Latrine (hay\ansal giibre) 20 Milid/.Milidia) 26,37,49,51, 67,70,83,86,87,92 95, 240,241,242 243,2-14,245,246,247,2-18,250,251,
Lausitz kültürü (Macaristan) 234 97,106,111,117,118,119,121,123,125,130,133,137,147, 252 253,254,257,258,259,260,262,264,266,268,
Lavagates (Phrygcx^: haikin efenclisi) 2{>4,268 170,185,186,187,188,189,204,205,206,229,299 269,270,271,272 273,274,276,288,290
Lavazantiya kült merkezi (Kizzu\ atna krallığı) 145 .Malatja Krallığı 141,187,204,205,206 Miche 25,89
Lawrence, T.E. 1K3 .Vlalazgirt 118,210 Miğfer 150,151,219,201,220,221,227,255,257
Layard, H, İngili/, Büyükelçisi 201 .Mama beyliği 128 Miken kültürü (bkz. Myken kültürii)
Manuı, .Ysur düşler tanrısı 223 Mikrolit 36,29,43,52 86
Lehmann, C.F 201 Mila\anda (Milawanda) (bkz. Miletos)
Lehmann-Haupt, C.P' 199 ■Vlanchester L'ni\ürsitesi, Ingillere 243
Mangal 214 Miletüs (=Milavanda, bugün Balat-.Avdın) 1-16,149,151,
Leopar Ibpmagi 58 177,251,283,285,292
Levallois tekniği (taş alet) 33 .Manisa 21,37,90,168,282,284,286,288
Mansel, Arif M. 25,27,71 Milidia Krallığı (Maldiya/Malitiya/Melid, Malatja) 187
Le\ ant Bölgesi 42 ■Vlinos uvgarlığı (Girit) Knossos, Mallia \e Phaistos saray­
Libasj'on 142,163,187,217; sn i adaklari 103; si\ i ■Vlanyas Gölü 101,283
Marangozluk 274 (аугкга bkz. ahşap, mobilya) ları'l30,145,146,12)
kurbani 168,187; si\'i kurbani sunağı 207; Minııa, Urartu kralı 176,197,200,203,204,206,207,208,
sui sunusu 142,167,169,176,186,187,215,217 ■Maraş aslanı 189
210,211,213,215,216,22)
Libliuni, (Secpnclel) Fuluadi kenti 206 .Vlaraş mezxir steli 188,191,279
Minua./Şamram Kanalı (Van) 198,204,207
Lidarlıö\'ük 7,26,65,87,96,106 Mariandynler 2)4 Minuahinili (KarakoNunlu-Iğdır) 204
Limantepe (izmir-Urla) 7,101,110,244 .Marmara (G\gaie) Gölü 37,292,2)4
Mısır 11,100,131,139,' 148,149,150,151,12), 155,156, IK),
Limni Adası (Yunanistan)90,101 Vlarmara Denizi (Propontis) 16,18,19,25,35,71,234,235,
174,176,183,231,28:), 292,293
Linear B jazisi 146 236, 237, 2)8,258
Mısır, Adnan -W), 84
Lithos (Yu: taş) 30,37,40,75 Marmara Brcğlisi 78
Mitanni 139,1-И, 145,148,150,154,174,194
Lituus, Hitit krallik sinigesi kivrik asa 161,167 Martkopi kurganı (Gürcistan) К)4
Mitanni Krallığı/Devleti 8,139,1-4+, 145,174
Liz (Muş) 37 Maşa bölgesi 149 Mitanni \erleşmeleri, Basmusian 139; Ç^gar Ва/лг 84,
Lloyd, Seton 89 .Vlaşathöjük (Tapigga; 'Ibkat-Zile) 131,164,172,261
139, Nuzi 139; '1Ы1Brak 120,139, 'Ihll el-Rimah 139;
Londra 24,223 Maşrapa 90,103,278,280
Matar, Kubaba, Kubile, Kuvava, Kybele, Magna Mater: 'Ihll RteherijTJ 139; 'Ihll Mardih 139;
Louvre Mü/£si (Paris) 24,201,215 'İbli Şemşara 139; Ugarit 139,151,176,177
Ludumlu (Ankara) 33 (bkz. Ana 'l’diırıça)
ММ, Midas Mound- Midas Ме/лп (bkz. Bü\ ük Tümülüs,
Lukka (bkz. Lykler) Mausoleion 24
Mausolos 177 Gordion)
Luksor Tbpınağt (Misir) 149,151 Mobilya/Mobil\acılık 248,256,272,274,275,276,
Luschan, Felix von 190 Maykop mez^rları (Kuzüj’ Kalkasya) 134
Mazgirt (Elazığ) 2)3 293 (ayrıca bkz. ahşap, pagoda masa, sehpa,
Lutipri, Urartu krali 196,197,199,208 tabure)
Luvca/Luvice 146,147,153,181,286,298; Lu\ i hiyeroglifi Med ne\'leti/Krallığı 254,283,285; egemenliği 285
.Vledinet Habu tapmağı (Mısır) 174 Moher 279
146,192 Moksiani, Phryg boyu 255
Luvi tannlari 149,154 Medler 254,283,285
Mc^garon 101,102,103,106,110,118,119,121,245,246,248, .Morfoloji 20,43
Luviler 118,136,145,146,147,149,182; Luvi te\ likleri 185; Mozxiik 25, f)4, 96,245,22), 264
Luvi egemenliği 109 249,250,251,252,257,260,261,262,263,264
Meherkapı (Van) (bk/. llaldi) Mozole 2)3
Lübnan 20, 24,67,149 Muğla 24
Lydce 172,257,282,286,293; L\d alfabesi 257 Mehnıed Веу, Aydınoğlu 286
Murad, rV' 26
Lydia 11,140,246,251,254,258,281,282,283,285,286, Melen (Karadeniz) 20
Muradi\-e (Van) 204,216
287,288,289,290,291,292,293,2.94,295,297,298 Melendiz Dağı 50,52,53,56,67,70
Murat İrmağı 204
Lydia aslant 286 Melitene krallığı (Malatya) 185,299
Mureybe 1(Suri\-e) 50
Ljdia Devleti 9,246,251,254,285; Lydia Krallığı 242,253, Mellaart, James 57,58,67,79,89 Murgul 21
254,283,284,285,293,294,295,297,299 Melos Adası (Ege Denizi) 50,89
Murşili 1, Hitit kralı 137,175
Lydia liazineleri 290 Menteşe Höyük (Yenişebir ovasında) 6,74
Merdi\enli Mağarası (Antakya) 37 Murşili 11, Hitit kralı 148,149,164,175,176
Lydia tanrıları (L<mietrus=? Oemeter 287; lx3vs=Zeus Murşili 111(ya da Urhi-lhşup), Hitit kralı 156,171,175
287; Marvida 287; Santas 287) Merina kabilesi (Madagaskar) 48
Mermnad sülalesi, Lydia kralları 251,253,281,283,285, Museum Шг Vor- und İTÜhgeschichte (Berlin) 107
Lj'dion, parlum vazosu 295,298 Muska (amulet) 45,149,219,228,229,230
Lydler 147,180,281-298 298
Mersin 67,70,82,87,88,90,176,177 Musul (Suriye) 83,125
Lydierin ölü gömme ädeüeri 292-294 Musular 50,51,53,72
Lygdamis/Dugdammi, Kimmer lideri 283 Merzifon 21,111,116
Mesheti kurganı (Gürcistan) 134 Muş 37,118,175,218; Muş Ovası 18,19,85
Lykaonialilar 298
Lykçe (Lykia dili) 147,172,257,286; alfabesi 257,258 Mesleki özelleşme 38,40 ■Muşaşir, Urartu kutsal kenti 198,206,215,217,219,222,
LykialL258 Mesolitik (bkz. Epipaleolitik Çağ) 223,278
Lj'kler/Lukka 174,298 Mesos (Yu: orta) 37 Muşku/Muşki halkı 175,180,241,256,258,280
Messogis (Aldın) Dağı 282 Muşkulu Mita (bkz. Midas)
Meşta Kalesi (Hasanlu) 204 Mut 118,149
Macaristan 234
Metalürji 21,219 Mutallu, Kummuhlu, bir süre Malatya kralı 188
Macunçay (Ankara) 39 Mutfak 56,69,103,126,127,213,214,249
Madagaskar Adası 48 Metmenge (Gaziantep) 33 Muvatalli 1, Hitit kralı 137
Madalyon 219 Metragyrtoi, dilenci rahip 267 Muvatalli II, II. Murşili'nin oğlu, Hitit kralı 149,156,167,
Madduvattas, Li'dia beyi 281 Metropolitan Müz,esi (New York) 201,297 168
Maden (bakir yataklari bulunan kent) 125 •Metsamor kurçanı (Ermenistan) 134 Mühür, baskı-silindir 229,230; bulle/bulla 87,88,92,127,
Maden (bkz. altın, bakir, çinko, deniir, elektron, gümüş, Ме/лг (bkz. Alacahöj'ük Kral Mez^arları, Веу Meziirı, 130,170,171; damga/baskı 57,58,60,61,80,87,88,
kalay, kurşun, malahit, pirinç, tunç) cenaz,e töreni, İç Kale odaları, iri küp, krali те/лг, 128,133,170,22.9,230; Orta Asur Çağı mühürleri 230;
Maden köpüğü 96 kramasyon, kurgan. Neft Kuyu Mez,arı, oda те/лг, şilindir 92,94,96,123,128,132,133,170,229,230;
Maden teknolojisi 92,110,114,251 (Ayrıca bkz. Phr3 g ölü gömme adetleri, tümülüs, Urartu skarab 131; Tyskiewicz mührü 170; (ayrıca bkz. Hitit
döküm/dökme tekniği, dövrne tekniği, i/,abe fırını, mezarları, urne) mühürleri, Urartu mühürleri)
kaybolan mum j'öntemi, kupelas^ on ocağı, metalur- Ме/лг anıtı 166,176,177,233,251,255,269,271,272 Mühürcülük 170-171,229-230,229
ji, üfleç) Mezolitik (bkz. Epipaleolitik Çağ) Müzik aletleri, arp 153; boynuz 153; çifte flüt 153,263;
Madencilik 61,75,90,92,100,111,114,115,116,120,217, Mezopotamya 11,56,64,67,75,82,83,85,86,87,88,94, da\'ul 153,264; dümbelek 153,264; harp 153;
218,276 (ayrıca bkz. Phryg madenciliği, pota, pjro 95,96,97,100,103,106,117,120,123,124,125,129,130, lir 142,153,242,263; marakas 153; saz 142,153; sim-
metalurji, Urartu madenciliği) 132,139,142,145,148,153,154,170,183,187,200,201, bal 153,264; tef153; zil/çalpara 142,153,264
Madırburç (Van Kalesi/Sardur Burcu) 196 213,229,230,250, Kuz^y Mezopotamya 67,82,83,88, Müzik ve dans 59,153; kılıç dansı (Inandık vazosu) 142,
Mağara insanları 17,33 96,103,12), 148 153
Mağara sanalı 38; boyama rasim 38, gravür rasim 38 Mezraa 19 Müzik/Şarkı, Boğanın şarkısı 153; 'llınrının ajaklarının
Mahmatlar (Amasya) 111 Mezraa-Rıleilat höj ük (Şanlıurfa-Biracik) 25,49,67 vıkanmasının şarkısı 153; Tanrı Zababa'nın şarkısı
Mahzen 214,217 Midaeion (Karahöyük) 2)8,244 к)
Maionlar 214, Maionia 282 Midai, Midas Anıtı'ndaki vazı 268 Müzisyen 142,153,166,193,225,264
Maiieni (bkz. Mitanni Devleti) Midas .Anıtı (Midas Sehri) 248,262,264,26:5,267,268, Mjgdonia üikesi 236
Makedonia 9 0 ,2 3 4 ,268,280 269 Mvgdonlar 234,2')6
Makedonialılar 234,299 .Midas Şehri (Yazılıkaya-1 lan-Af\onkarahisar) 2)8,252, Myken 131,151,262
Malahit (bakir lilizi) 114 258,261,262,264,265,266,267,268,280 Myken kültürü/uygaıiığı 109,146, dünyası 262; kapları
Malaliki Mağarası (I)iyarbakır)37 Midas Tünüilüsü (Gordion) 270,272,273,278 131; kıhcı 151; kolonileri 131; testisi 131,164;

315
j'erleşmeleri 146; Myken-Akha dünyası 250,262 Ojlumhöyük 8 2(44; şatosu 254; U’.rleşmesi 259
Mykenai kenti 146,262 Oyma bezeme (ahşap) 215,261,270,272,274,275 (aş rıCÄi Phr\ g onlıısu 251; jıij adesi 255, 257; süvarisi 257
Mykenler 146 bkz. ahşap, kakma bezeme) Phr\ g ölü gömme ädetlı.ri 268-274; meziir anıtları 2-Ю;
Mysia 234,236 0\uncak 111,271,274,275 lümülüsleri 2(49
Mysler234,237,281 Phr\ g UNgarlığı 9,236,2-Ю, 251,2(44
Üğrendik (Elazığ) '23 Phrygre 172,2:48, 257,258,2(42,2(44,2(45,2(46,2(48,279,
Nabopolassar, Yeni Babil kralı 209 üküzini (.-\ntalya) 6,37,38,39,50 28(4, alfalxısi 252,258,2(44; Phr>g \ azısı, I4ski 258;
Nairi (Urartu üikesi) 195,197 ülü gömme gelenekleri 132,134,232,268,273, 292 (a\rıca Phr\ g \ azısı, Ymi 258; \ azatları 258
Nam.Ra (Sümerce: esirler) 150,157 bkz. cenazx! töneni, mezar, Plıryg ölü gömme ädetleri) Phr\ gia'l4(), 175,222,2:44,2147,238,242,244,249,252.
Namni \-e Hazzi (Hitit dağ tanrıları) 154 Ün-.Ykdeniz (Proto-Mediterranean) ırkı 62 255,257, 258,2(42,2(44,274,278,289; 1lellespontos
Nasat}’a (Hint-İran kökenli Hitit tanrısı) 154 Özbaşaran, Mihriban 53 Phrygiası 2:47,2:48; Phrj gia .Maior/Büj ük Phrygia
Natufıen Kültürü 48 Üzdoğan, Mebnıet 25,34, -44,67,68,78 2:48; Phrj gia Minor/Phr\ gia Epiktetos/Küçük
Naumann, KudoIf\5S Üzgüç, Ninıet 25,26 Phrj gia Z48
Neave, Richard 243 Öz.güç, Tahsin 25,127,164 Phr\ gio (lait: nakış işle\en) 279
Nefertiti, Mısır kraliçesi 131 Üztan, Aliye 82 Phrygier 153,180,228,2:44-280,281,283,285, 28(4,292,
N'efl Kuyu Mezan (Van Kalesi) 233 29:4,294,298; Phrj g boyları Z46,255; güçmenleri
N'emrut Dağı (Adi3'arnan) 24 P Tümülüsü (Gordion) 271,274,275,279, 280 2:4(4; güçü 234; halkı/ulusu Z48,240,255,257,260,
Nemrut Dağı (sönmüş volkan) 21,43,50,85 Pagoda masa 275 (ayrıca bkz. mobilya, ahşap) 2(43,2(4(4,2(48,280; insanı 257; kadınları 258; kralı
Neolitik Çağ 19,21,37,40-74,75,77,80,81,130 Pağnik (Elazığ) 26,33,37 184,201,241,2(^)0; sanatçıları 274, 27(4; soyluları 258,
Neolitik ^ğ, Çlanak Çömlekli 56,57,67,71 Pakistan 124 268,273; taş ustaları 266,2(48; ustaları 275,27(4,27/,
Neolitik (^ğ, ^пак Çömleksiz/Akeramik (PPN) 40,41, Pdktolos (Sart) Çayı 244,289,290,291,293,295 279
42,43,44,46,49,50,51,52,53, 56,64, 67, 69,72,75, Paktyike-Armenia Satraplığı 209 Phylos sarayı (^’unanistan) 2(42
97,140; A Dönemi (PPNA) 41,46; Palaios (Yu: eski) 30 Pınarbaşı 20
В Dönemi (PPNB) 41,46,47,49,51; C Dönemi (PPNC) Palalar (Safranbolu \e Kastamonu civarında yaşayan Pınarlar (ТишхзИ) 'A2
41,44,49 halk) 136,147; Palaca 153; Pala tanrıları 1:54 Pirinç (metal) 115,219
Neolitik Çağ, Erken 41,56,57, (53,64, (57,68,69,72,73,74, Palanga (Darende) 187 Pirot (Vlalatya) 2(4,119
79,81,176 Palanlı Mağarası (Adıyaman) 38 Pinin (.\diyaman) (4, :4(4, [47
Neolitik (;:ağ, Geç 26,41,62,63,66,68,69,70,71,73,74, Paleoantropolog 243 Pirva (at ü/xırindeki 1litit tanrısı) 154
76,78,79,80,82, 83,89 Paleobotanik 20 Pisö tekniği 52
Neolitik Çağ, Proto- 41,42,48 Paleolitik (^ğ (Eski Taş Çağı/Yontma 'Ibş Çlağı) 17, Pisidiahlar298
Neolitik Devrim 41 30-39,41,51,53,80,140; Paleolitik Çağ, Alt 6,32,33, Pithana, Kuşşara kralı 129,133,13(4
Neolitikleşme 40,41,42 35,36; Paleolitik Çlağ, Orta 31,33,35,36,37; Paleolitik Pithos'lu yapı 122
Neo-Phryg (Yeni Phrjg) yazısı (bkz,. Phrygce) Çağ, Üst 35,36,37,38,39, 60, 61, 66, 68 Pij ade 150,151,211,220, 221,225,257,2(41
Neos (Yu: j'eni) 40 Paleontolog 43 Piyuşti, knıl, K.ırmak kavsi içinde 136
Nerçal, Hitit Yeraltı l'anrısı 164 Paleo-Phryg (Eski Phrj g) yazısı (bkz. Phrygce) Plato 16, 82,158,2:48, 2(40, 261
Nerik, kutsal kent 138,167,266 Palinoloji 20, (77 Pleistosen Dönem 18,17,30,33,37,41,42; Orta 32; Geç 17
Nerik'in Fırtına Tbnnsı 154 Palmieri, Alba 92 Plıiviyal göl 18
Neşa (bkz. Kültepe); Neşaca (Hititçe: Neşaumnili) Hititlerin Pamukkale (Denizli) 140,248 Polath (Ankara) I0:4,110,118,119,236,237,238,240,246
konuşma dili 172 Pan 242 Polemon, Pythodoris'in kocası 177
Ne\ala Denik (Diyarbakır) 37 Panaztepe (İzmir) 8,146 Polen 20; analizleri 20; diagramlan 20
Nevali Çori (Siverek yak.) 6,7,46,47,48,49,51,52,84,97 Panku(ş), Hitit soylular meclisi 157 Polikrom Ev ((lordion) 241,259
Neve, Peter 158 Pannamu I, Sam'al kralı 182,184 Poliochni (Yunanistan-Limni) 101
Ne\’şehir 33,185 Pannamu II, Sam'al kralı 184 Polos (jüksek başlık) 2(44
Niğde 21,72,82,185,258,268 Paphlagonialılar 257,298 Pontos 299
Nikomedia (İzmit) 24D Para 9,107,150,291,292 (ayrıca bkz. sikke) Porsuk (Ifembris) (^lyı 78
Nimrud (bkz. Kalhu) Parfüm 294,295,297,298 Postglasial (bkz. buzulsonrası)
Ninatta ve Kulitta, Şauşga'nın hizmetkärlan 154,166 Paris 24 Pota (madencilik) 114,219,290
Ningal, Sin'in karısı 154 Patnos (Ağrı) 197,204,210,216,228,232 Potern (= jer altı geçidi) 157,158,162,1(47
Ninive 225,231; saraja 224; Iştar'ı 154 Pazxirlı Şatosu (Çorum) 252,254,255,257,259,261,280 PPN (Pre-Pottery Neolithic) (bkz. Neolitik, Çlanak
Niş 265 №çenek (Ankara) 33 Çömleksiz)
Nişantepe (Boğazköy) 158,162 Pekmez Höyüğü (Aphrodisias) 90,102,114 PPNA (bkz. Neolitik, (^пак Çömleksiz A Dönemi)
Nizip (Gaziantep) 33,37,84,87,183 I^ktoral 219,228 PPNB (bkz. Neolitik, Çanak (Jömleksiz В Dönemi)
Norbert Schimmel Koleksiyonu (New York) 139,152 I^ndik (İstanbul) 33,37,71 PPNC (bkz. Neolitik Çanak Çömleksiz C Dönemi)
Norşuntepe 7,26,87,95,96,106,118,119,120,121, Perdah (bkz. açkı) Prag, John 243
122-123,226 l^rgel 280 Prehistorik dönem 19,21,35, (44, (47,116,130,284,288,299
Perikles, Atinalı devlet adamı 177 Priamos'un Hazinesi 10(4,107
Obeyd 7,83,85,86,87,88,89,96,97,130 Peripteros (tapınak planı) 267 Primat 31,32
Obsidyen 21,39,43,45,47,49,50,52,53,56,60,61,62, Persepolis 299 Propontis (bkz. Marmara Denizi)
63, 67,68,70, 80, 82,85,89, 96,124,130,133,1(54; Persler 9,209,246,254,255,257,285,289,293,295,299; Prj'mnessos (Süğlün/Söğütözü) 244
aletler 50,85,96; vazolar 133 Pers İmpartorluğu 298; Pers Kral Yolu 238; I\?rs Psammetikhos 1, Mısır kralı 283
Ocak 47,52,57,60, 63,69,74, 80,84, 85,86, 89,90, 95, orduları 285,299 Pleria (Kerkenesdağ-Yozgat) 285
110,118,120,121,126,138,214,239,245,248,249, Pertek (Tunceli) 26 Puduhepa, III. Hattuşili'nin eşi, Hitit kraliçesi 154,156,167,
260,263,264,289,290 Pessinous (bkz. Ballihisar) 168,175,176,177; Ki/y.ux^tna üikesinin kızı 168,176;
Oda-mezar, Urartu 106,135,195,222,232 Pharnakia (=Giresun) 177 Kummanni şehrinin kızı 168,176
Olba 177 Philadelphia (=AlaşeItir) 282 Puglisi, Salvatore 92
Oluk 195 Phorkys, kumandan 237 Puluadi üikesi (İran) 20(4
Oiympos Dağı (Uludağ-Bursa) 154,236,242 Phryg ahşap sanalı 275 Pulur-Sakyol (Malatya-Elazığ yöresi) 106
Orbeli, I.A. 199 Phryg çanak çömleği 239,277,278,294,298 Puruşhanda teyliği 128
Orhangazi Ovası 74 Phryg dini 263; Ana lannçası 262; inanışı 264; Pushkin Müziisi (Moskova) 107
Orman Fidanlığı (Eskişehir-Porsuk vadisi) 78 kutsal alanı 2(44,265; kutsal kentleri 266; Puzur-Asur II, Asur kralı 129
Orla Doğu 'Ibknik Üni\'ersitesi/ODTÜ (Ankara) 25,26, кШ1 merkezi 267; kültü 264 Pyrometalurji 114
259,269; ODTÜ TAÇDAM 25; ODTÜ tümülüsü 276 Phryg dokumacılığı 279; kumaşı 140,278,294, Pythodoris, Karadeniz'de Tibanenler ve Khaldai üikesi ile
Ortaçağ 34,134,150,198,207,247 giysileri 185; serpuşu 257 Pharnakia (Giresun) ve Tra|Xizos (Trabzon)'un
Orlaköy (Şapinuva; Çorum) 164,169 Phryg Dönemi/Evresi/Çağı 158,262; Erken 241,246,247, yöneticisi kadın 177
Orlostal 144,153,163,184,192,193 250; Orta 246, 247,251,252,263; Geç 246,247,263
Osman Hamdi Hey 24 Phryg Krallığı/Devleli 9,234-280; bürokrasisi 260; elçisi Qilbani Dağı (bkz. Zım Zım Dağı)
Osmaniye 192 256 Que krallığı (Çukurova) 185
Otreus 237,262 Phryg madenciliği 276-279; fıbulalan 9,257,276,279; Qumaha (bkz. Kummuhiı/Kommagene)
Ouinda/Ouindia 247 kazanı 179; kemeri 278
Ovabayındır mezarlığı (Balıkesir) 101 Phryg mimarlığı 252,259, 260,261, 262; başkenti 250, Rampa 10(4,107,162
Ovidius, Latin ozan 242 283; evleri 263,264; kalesi 252,253, 259, megaronu Ramses 11, Mısır firavunu 149,151,156,17(4
Ovis/capra 33 261; sarayları 140; yapılan 263; siladeli 251,2S2,263, Ramses 111, Mısır firavunu 174

316
Rassam, Н. 201 63,6465, 67,68,69,70,71,74,76,79,80,81,82,84, Suri\e 11,18,20,42,50,51,56,61,67,83,88,96,97,103,
Re's ül Луп 83 85,86,89,90,92,94,95,97,106; çarkta biçim- 106,109,111,117,119,120,124,129,131,137,139,1-18,
Reilly, Edward Б. 85 lendirme yöntemi 65; çimdik/topak yöntemi (biçim- 149,151,154,170,181,183,184,187,194,206,216,222,
Reyhanlı (Antakja) 67 lendirme) 64; enkrüstasyon (bezeme tekniği) 90; 228,229,238,241,249,250,253,256,276,279
Roma 11,92,148,'247,267 Erken I'ikellura stili 298; erzak küpleri 82,94,122; Susa (İran) 299
Roma Çağı/Roma Dönemi/Roma Egemenliği Çağı 36,94, fa\ ans 131,1-Ш, 170,229; gaga ağızJı testi 103,110,119, Susi (kule tapınak; Urartu) 211,212,215
109,258,269 125,133,142,155,169,280; gastropodlu mallar (53; Suttarna 1, Mitanni kralı 139
Roma İmparatorluk Çağı 255,266,284,288 goblet 118,119;göbekli käse Süel, Aygül 164
Romanya 234 (omphalos) 275,276,277; Mitit çanak çömleği 169; Sümer ujgarlığı 87,96
Roodenberg, Jacob 26,74,76 ilmik kulplu küseler 110; ince taşçıklı monokrom Sümerler 153
Rosenberg, Michael 43 (tek renkli) mal (53; kabartma bezeme (52,81,82; Süphan Dağı 16,21,50,85,134,211
Rozel 84,2Zİ 227,295 kalıpta dökme yöntemi (54; kangal/bant yöntemi Sünnene (Trabzon) 20
Ruba'um (Asurca: N’erli krai) 125,176 (biçimlendirme) 64; Kappadokia boyalılan 119; Sü\ari 111,206,211,220,225,257,276,283,285,295
Ruba'um rabium (Asurca: biij iik krai) 128 knoblxjd ware/yumrucuklu çanak çönılek 234; Süzgeç 280
Rubalum (Asurca: kraliçe) 125,176 le\ha birleştirme yöntemi (54; matara 138,169; S\ro-Hitit beylikleri 181
Rusa I, Urartu krah 206,207,208,223,231,241,251 meyvelik (kap formu) 92,97,129,133; oluk \-eçizi
Rusa П, Urartu krali 200,201,206,207,208,209,211,216, bez>eme76,103,113,117; oluklarla beziili 295,297; ori- Şalita\ara beyliği 128
217,223,230,231 entali/ün seramik 295; rhyton 127, К5(5,138,139,142, Şalmaneser 1, Asur kralı 139,14+, 194
Rusa III, Urartu kraii, Erimena'nm oğlu 208,223,231 153,271; saklı astar bezeme 96,97,103; skyphos 298; Şalmaneser 111, Asur kralı 182,187,197,223,231
Rusahinili ( bkz. =Tbprakkale \'eya Ayanis) stirrup-jug denilen Miken testileri 131; tankard 106, Şalmaneser IV, Asur kralı 231
Rusa-i URUTUR (L’rartuca: Rusa'nin küçük kenti; 109,118,119; tırfıl ağızlı testi 280; (Ayrıca bkz. çark, Şalmaneser V, Asur kralı 231
Bastam-Azerbaycan) 208 çömlekçilik, maşrapa, testi) Şam (Surije) 50
Rus3^a 33 Sevin, Necla Arslan 11 Şamaş (Hitit Güneş l'anrısı; Mezopotamyalı güneş tannsı)
Sevin, Veli 2G, 67,135,141,199 154,200,201
Sabi Abjad (Kuzey Surije) 170 Seyhan Nehri 67,167 Şamdan 215,218,219
Sadj'attes, Lydia krali 283,298 Seyitgazi (Nakoleia, Eskişehir) 90,102,238 Şamram Kanalı (bkz. Minua Kanalı)
SafTet Paşa, Maarif Nazın 107 Seyyar sunak 117 Şamşi-Adad 1, Asur kralı 132
Safranbolu (Karabük) 147 Sfenks 162,163,183,186,190,228,265,295 Şamşi-Adad V, Asur kralı 231
Saint-Acheul kasabası (Fransa) 31 Sfenksli Kapı (Alacalıöyük) 153,1(53 Şamuha, kutsal kent 128,138,266
Sakarj'a irmağı 236,237,240,246,252,258,262 Sfenksli Kapı (BoğazJköy) 157,158,162 Şanhurfa 26,33,37,39,46,47,49,67,84,87,94,96,106,
Sakçagüzü (Cobahöyük- İslahije o\ası) 7,85,87,189 ShaelTer, C. 92 120
Sakız Adası (Yunanistan) 101,292 Sibuhalı, köle 128 Şarap 217 (ayrıca bkz. besin, bira)
Salihli (Manisa) 21,282,284,288,294 Sidece (dili) 147,172 Şarhöyük (Eskişehir) 102,238
Saltaşı 44; Saltaşı döşemeii yapı 45 Signe royal (seramik üz^rindeki baskılardan) 133,138,141 Şarkışla (Sivas) 152
Sam'al krallığı (=Ya'idi ve^a Bit-Gabbar) 9,182,190 Sikke 292 (аупса bkz. para) Şarklı Mağara (Gaziantep Dülük \'adisi) 6,37,39
Samarra kültürü 8(S Silah (aynca bkz. alet/silah) 21,39,50,61,68,69,75,82, Şarrumma, 'Ibşup ile Hepat'ın oğlu 154,1(54
Sami (ırk, balk) 144,147,151,172,180,181,182,209 97,100,111,112,114,115,116,124,128,134,135,150,157, Şatırhöyük (Gaziantep) 37
Sams, G. Kenneth 246 180,195,200,218,219,220,222,225,276,294 Şattuara 1, Mitanni kralı 174
Samsal (klasik: Sanıosata; Adıyaman) Kummuh başkenti Silenos, Phrygialı 241,242 Şattuara 11, Mitanni kralı 144,174
7,26,46,85,87, 96,185 Şilindir mühür (bkz. mühür) Şauşga, Hitit tanrıçası (Iştar'ın dengi) 153,154,166
Samsun 37,39,90,103,111,116 Silistreli, Uğur 82 Şebeteria Kalesi (Elazığ-Palu) 204,211
Sanduka 82,92,101,106,110,233,293 Silo 43,80,82,84,101,110,158,162 ŞehremuzVŞehremuztepe (Adı>aman) 6,33,37
Sangarios (bk7„ Sakarya irmağı) Sin, Hitit ay tanrısı 154 Şemsij-etepe (Malat\a) 26,119
Saray j apıları 122,184; hilani planlı 181,183,184,188, Sina Yarımadası (İsrail) 51 Şenköy (Antakj'a) 37
250; tapınak-saray 142,163,200; tapınak-saray kül- Sinagog (bkz. havra) Şimegi, Hitit güneş tanrısı 200
liyesi 97,121 Sindros (Banaz) Çayı 282 Şivat, Hitit gün tanrısı 154
Saraybahçe (Çınaz) höj'üğü (Elazığ-Kovancılar) 49 Sipil (Sipylos) Dağı (Manisa) 282,286 Şivini (Hititçe: Şimegi) güneş tannsı 200,201,223
Sardeis (Sart-Manisa) 140,244,251,281,282,283,284, Sipylos Dağı Anası (Manisa-Akpınar) 168 Şuppiluliuma I, Hitit kralı 139,148,149,157,163,175,176
285,286,287,288-289,290,291,232,293,294,295, Siren, kuş gövdeli insan başlı yaratık 222,223,279 Şuppiluliuma II, Hitit kralı 151,154,162,174,175
296,298,299 Sirkeli Höyüğü (Adana, Seyhan nehri kıyısı) 167,168
Sardene (I)umanlı) Dağı 282 Sisam Adası (Yunanistan) 90,242,279, '232 Tabal Krallığı 9,127,185,186,187,189,241,250,253,256,
Sardur Burcu (bkz* Madır Burcu, Van Kalesi) Sitadel 94,96,108,119,120,121,129,132,137,145,146,153, 278,280
Sarduri I, Lutipri oğlu, Urartu kralı 196,197,199,208,233 157,160,162,165,183,184,197,198,199,204,207,208, Tbbarna (Hititçe: büyük kral) 157
Sarduri П, Urartu kralı 26,188,203,204,206,208,211, 210,216,237,241,244,245,246,247,248,249,250, Tablet 127,128,130,132,136,142,147,149,153,156,157,162,
212,213,216,223 251,252,256,258,259,260,261,262,263,264,268, 164,165,166,171,172,173,210
Sarduri III, Urartu kralı 208 279,281,283,284,288,289 Tcibure 275
Sarduri IV, Urartu kralı 208,2Z3 Situla 245,270 'Icihıl amban/deposu 69,80,158,162,217; taltıl
Sardurihinili (Ça\ uştef)e ve Palu j ak. iki Urartu kenti) Sivas 152,165 depolama 88,239
206,212,213 Siverek 84,87,94,96 Tahurvaili, Hitit kralı 137,175
Sargon II, Asur kralı 18(i 188,2Ü(S, 213,217,219,222,228, Sıvı sunusu/kurbanı/adaklan (bkz. libasyon) Taişamalı, köle 128
231,241,250,256,257,278 Smyrna (bkz. İzmir) 'Ihkı, bilezik 47,49,92,95,106,107,113,195,217,218,219,
Sarnıç2()7,213,214,2(ı8 Solİıan (Bingöl) 205 227,228,258,297; boncuk 43,45,47,52,53, 60,61,
Sason Çayı 42 Sorguç 150,151,221,257 69,92,95,106,107,114,219,225,226,227,228,229,
Satraplık 209,299 Sorğun (Yozgat) 285 289,292,295,297; diadem 107; gerdançe 60; ger-
Savaş 25,107,108,109, Ш , 145,146,148,149,150,151,153, Sos HÖ3^ük (Van) 8,118 danhk 225,227,228,258,264,297; halhal 105,218,
157,174,180,183,189,193,197,200,209,211,214,221, Söğüt 'Ibrlası (Şanlıurfa-Bozova) 6,39 228; balka 107,224,227,228,294; kemer 113,135,168,
222,223,224,225,237,250,255,262,283,285,294 Söğütlü (Doğu Anadolu) 20 223,224,225,226,227,257,270,276,278,279; kolj'e
Sayda(Lübnan) 24 Söğütözü (Ankara) 244,269 92,177,228; küpe 95,107,227,228,256,258,294,295;
Schliemann, Heinrich 10(i 107,108,109,121,260 Sperling J W. 89 pazubant 92; süs iğnesi 135,195,218,219,228,297;
Schlienıann, Sophia 107 St. fttersburg 107,201 taç 177; yüzük 61,177,195,218,227
Scimiidt, К. 46 STÇ (Son Tunç Çağı) (bkz. Tunç Çağı, Ueç) Tanz^mya 30
Seeher, Jürgen 158 Stel 47,135 'Ibjtetes (Phry'gce: duvar halısı) 279
Stthpa 275 (ajTica bkz. mobilya) Su Kapısı (Kargamış) 183,188 Tapigga (= Maşathöyük) 164
Seki 47,57,38,60,63, 69,82,86, 88,89,118,216,233,249 Suberde (Seydişehir) 6,50,51,52,53 'Гаршак 11,45,46,48,62,63,69,72,87,88,90,97,103,
Selamlık 214 Sugi (=Uruatri: aşiretler konfederasyonu) 195 110,127,129,137,138,141,142,151,153,154,155,157,
Selendi (Manisa) 282 Sugunia, Urartu kenti 196 158,160,162,163,165,166,167,175,196,198,200,201,
Semiramis/Şamimm/Sanımuramal, Asur kraliçttsi 204, Suğla Gölü 51 202,203,204,207,208,211,213,214,215,216,217,219,
207 Suİtanhanı Höyüğü (Kayseri) 187 223,225,226,244,245,248,252,261,2613,264,265,
Sepetçilik 61 Suluçem (Ağrı) 133 266,2(т7,268,278,279,286,287,290; Ikiz tapınak
Seramik, bardak 90,195; boya bezemeli 62,69,70,80,81, Sulunıal, Malatya kralı 18(i, 188 no, 119(aynca bkz. lYıripteros, seyyar sunak, susi)
82,83, 85, 88, 89,110,117,119,134,135,144,169, 247; Sııpani (Pirat kıyısındaki Urartu kenti) 201,203 Ibpınak-saray külliyesi (bkz. saray yapılan)
buckelkeramik 234, çanak çönılek 41,45,56,61,62, Sıipi-ahsu, Kanişli tüccar 126 Tarhan, Taner 199

317
Tbrhulara, Gurgumlu, Gurgum kralı 185 'riıetes (Yukarı Vlısır'ın başkenti) 149,151 'Furıış|)a (.\sumı; bkz. 'Fuşpa)
T^rhunazi, Malatya kralı 188 'riıermi (Yunanistan-Midilli) 101 'Fuşpa.'Furuşpa (\'an Kalesi), Urartu Başkenti 196,197,
Tarhunt (Luvi tanrısı) 149 'riıolos (planlı yapı) 82,83,84,85 198,199,201,204,206,207,208,211,216,212,213
Tärhuntaşşa (geçici Hitit başkenti) 149,156,157,171,175 'Flmıkia (bkz. 'Ггак\ а) 'Fıışınıae, Şivini'nin kansı 200,201
Tbrhuntaşşa krallığı 175 'Hıraklar 214,235,216,217,258 'Fıışratta, Mitanni kralı 139,174
'Ibrihleme, elektron spin rezonans 32 'l’hyateira (.Akhisar) 282 'Futankhamon, Mısır Fıra\ unu 1-F8
Tkrihöncesi dönemler (bkz* Prehistorik Çağ) 'I'hynler 234 'Fınalet 213,214
Tanm 17,20,30,40,41,42-43,46,49,52,56, 61, 62, 63, 'ribarenler 177 'Fuz 18,21,291
68, 69,70,74,75, 81, 84, 88, 89,97,100,104,120,121, 'I’icaret 11,21,46,50, 56, 61, 62,85, 86,87, 88, 96, 97,100, 'Fuz Gölü ('Fatta) 17,18,21,51,218
133,134,140,180,207,211,219,255,256 121,124,125,129,130-131,132,151,164,170,206,230, 'Fülintejxı (lüaz.ığ-.Mtmova) 7,25,26,70,85, 87
İbriria, Urartu kralı Minua'nın eşi ve^a kızı 176,206,208 267,276,282,288,292,295; ağı 21,40,50,125; 'Fümülüs 27,116,134, 215, 216,217, 219,240, 243,245,
Tbririahinili, =Tbriria İlanımın Bağı (Van-Edremit) 176, kolonisi 8,85, 94, 97,124,127,130,132,137,172; Ticari 246, 247,250,251, 25:1,255,258, 259, 268,269,270,
206 istas\on 49,84,86,96,97 271,272,273, 274,275,2Л1,277,278,279,280,286,
Tarkasna\a, Mira kralı 167 'riglath-pileser I, Assur kralı 175,187,194,196 287,292 29:i, 294,297,298 (a\ruuı bkz. kurgan,
Tarkhu, Fırtına xu bitki tanrısı 185 'riglath-pileser 111, Asur kralı 206,229,231,256 mezur, ölü gömme ädetleri)
İbrsa (bkz. =lbrsus), Kizy.uvatna krallığının başkenti 'l’ıkalı Mağarası (Antakya) 37 'Fürk 'l'arib Kongresi, 2 27
Tarsus (Tbrsa) 7,8,67,70,89,103,110,111,118,119,131,145 'ГИ-Barsib (Bugünkü 'Ibll Alımar) Bit-Adini'nin başkenti 'Fürk 'İbrih Kurunuı 25,27
Tdsmisu, Tbşup'un kardeşi 166 182 'FürkİNO 11,17, 25, 26,30, :12 40,42 8:1, 84,120, Г.14,129,
'Ibş aletler (bkz. alet/silah) 'I’ilkitepe (Van) 7,50, 84, 85,87 Ш 184,201,226,214,215,297
Tbş Devri, Eski 30,32 (aj rıca Ьк/„ Paleolitik) 'I’ilmenhöyük (Gaziantep-İslahiye) 7,87,144,145 'Fyrins sarayı (Yunanistan) 262
Tbs Döşemeli Yapılar (evresi) 44 'I’itia, Palu valisi 211 'Ғуп)1 (Avusturya) 77
Tbş kap 43,47,61,64,82 Titrişhöyük (Şanlıurfa-Birecik) 8 ,10(г 120 'Fyskiowicz. mübrü (bkz. mühür)
Tbş paye-direk, Т biçimli 46 'I’molos (Bozdağlar) 242,244,281,288
Tbş/kajB, akik 53,22B; antimon 228; ba/,alt 144,190, 'Ibhma Çayı (Fırat'ın kolu) 125 Uçka\ acık (Göynüş \ adisindc) 259
200,207,209,212,215,216; çakmaktaşı 33,35,36,39, 'Ibkat 90,111,138,164 Ukrat ııa K14
43.45.47.49.57.60.61.62, 63, 68,82, 87,94,95,96; 'Ibmbultepe (Kars) 33 l lıiburun batığı (Kaş \ ak.) 131,173
diorit 229; frit 228; hematit/dağ kristali 133,295; 'Ibplayıcı-avcı 17,57 Ulucak (Kemaljiaşa-lzmir) 7
kalker 36,168,196,198,199,210; karslik, 'Ibpografya l(ı, 17 Uludağ (Bursa) 16,217
obsidyen/volkanik cam 21,39,43,45,47,49,50,52, 'Ibprakkale (Rusahinili; \^an) 198,200,201,206,207,208, Uluk (Şanlıurfa) 37
53.56.60.61.62, 63,67,68,70, 80,82,85, 89,96,124,209,215,216,218,219,222,223,228 Ulukışla 67
130,133,1640; 'Ibpraklık (Gaziantep) 37 Ulus semti (.Ankara) 259
kireçtaşı 47,48,61,64,198,207,241,245,260,261, 'Ibptepe Höyüğü ('Ibkirdağ-Marmara Ereğlisi) Umudumteıxı (Erzurum) 213
264,286,287,288,292; kornalin 228; kumtaşı 43; 'Ibptepe 'Fümülüsü (Güre) Unki krallığı (=Pattin) 185
kuvars 35; kuvarsit 35; lapis 131; lapis lazulil09,125, 'Ibroslar 16,39,41,43,46,49,53,56,57,84,95,120,121, Ura Dağı (bkz. Erek Dağı)
130; manjezit 228; mermer 49,60,61,63,64,66,89, 124,125,130,167,172,206,231,241,270 Ura limanı (Hitit dönemi, Sililke civarı) 151
103,104,110,119,229,283,286,287,292,295; poros 'Ibrso (insan gövdesi) 47 Urartu 11,188,194-'2i:i, 276
248,259; steatit/sabun taşı 127,154,229; su mermeri 'Ibrtul (turba) 16,20 Urartu barajları \-e sulama jtrojeleri 204,207,208,211
61,105,207; irahit 168; (ayrıca bkz. alet teknolojisi) 'Ibtem 47 Urartu dini 200-202; halk inanışları 227; kutsal
Tbşçı kaya anıtı (Kayseri-Develi-Bakırdağ) 168 Trabzon CFraıxjzos) 177 alanları 189; kutsal kenti (bkz. Muşaşir); mitolojisi
Tbşlıcabayır Tümülüsü 235 'Frakyamirakia 6,8,21,25,27,32,68,70,71,73,74,76, 225
Tbşlıtarla 6 78,90,101,106,118,119,180, 210, 234,235,237,239, Urartu De\ leti 9,176,188,194,195,196-'209,211,217,219,
Tatla (bkz. Tuz Gölü) 240, '250,259,262,268,280,281 228
Tburisa (bkz. Troia) 'Franskalkasja 92,111,117,133,134,135,147 Urartu Karayolları 205
Tıvananna/Tdvan(an)na (Hitilçe; egemen kraliçe) 157,175 'Franskalkasya kültürü (ETr), Erken 106,111,117,123,134 Urartu Kralhğı 123,176,195,196,199,203,208,210,219,
Tfebriz (İran) 206 Trepanasyon (beyin ameliyalı) 53 223,227,228,231,253,283
Tfeişeba (Hititçe: Tfeşup), Fırtına tanrısı 200,201,208 'Frerler, göçebe halk 283 Urartu mezarları 232-213; İç Kale odaları 23:i; NeH Kuyu
Tfeişebai URU (Az,a üikesinde; Karmir-Blur-Ermenistan) Trialeti kurganı (Gürcistan) 134 mezлrı 233
208 Tripartit (bkz. üç parçalı yapı) Urartu mimarlığı 211,2i:i, 217; kaleleri 203,210,212,213,
Tfekeköy (Samsun) 37,39,111 'Froas bölgesi 283 217,219; kule tapınak 216; mimarları 213; tapınakları
Tbkstil (bkz,. dokuma) Troia Craurisa/İlion/Viluşa/Wilusa) 108-109,146,148,149 20:i, 214,
Tfekstil sanayii (bkz,. dokumacılık) Troia Hazineleri 107,113,121 215-217
Tfel Açana (Alalah, Antakya) 131,137,144,145 Tubal üikesi kazanları 189 Urartu ordusu 205,220-221,225,231; askerleri 220; hassa
Tfel Brak (Suriye) 120,139 'Fudhaliya I, Hitit kralı 175 ordusu 150,211,220; piyadeleri 221
Tfel el-Mardik (eski Ebla, Suriye) 120 'Fudhaliya II, Hitit kralı 148,163,164,175,176 Urartu rcsim sanatı 227; ahşap sanatı 228-'229; biçemi
Tfel Leylan (Suriye) 120 Tudhaliya III, Hitit kralı 145,153,164,175 226,22f); çanak çömlcği Ž10-231; kuyumculuğu 217;
"Ifel Ibya (Irak) 120 3'udhaliya IV, Hitit kralı 145,156,161,162,166,167,171,175, mühürleri 229-230
'Iblepinu 137,175 176,177 Urartu sarayları 140,211,2i:i, 214,229; harem ağaları 211
Tblepinu Yasası 137 1’ufanbeyli 115 Urartu 'Panrılar Alemi 200-202,215,222,230; Adia 201;
Tfell Dhahab (Allıntept?) 6,67 Tukhana/Tuvana/Tyana, Kemerhisar- Niğde) 185,241 Aia 201; Anapşa 201, Ar'a 201; Ardi 201; Arsimela
Tfell el-Cüdeyde 6 'Fukulti-Ninurta 1, Asur kralı 139,195,207 20t); Arubaini 201; Avi 201; Baba 200,201; Barsia
Till HalafdDkz. Halal) 'Fukulti-Ninurta II, Asur kralı 231 201; Diedııani 201; Eiduru dağ tanrısı/Eiduru Dağı
'İbli Kurdu (Amik ovası) 84 'Fıimeişki/Habibuşağı Kalesi (Izoğlu) 204,206 201,208,209; Haldi (bkz. Haldi); Hutuini 200; Turani
'Ibll l^mad (Suriye) 50 Tuna, Celal 11 200; Iphari 201; İubşa 201,203, Nalaini 200; Sardi
'İbli 'Ibyinat/'Ibinat (=Kunula) 181,185,189 Tunceli 26,33 201; Silia 201; Şebitu 200; Şelardi 201; Şinuiardi 201;
'Ibimissos 240 Tunç 92,95,9(U 100,106,107,111,112,113,114,120,124,127, Şivini 200,201,223; 'Ibişeba 200,201,208; Tuşpuae
Thmizer, Raci 142 130,134,135,136,137,138,149,151,152,153,154,162, 200,201; Ua 200
'Ibmnos (Demirci) Dağı 282 170,172,173,189,201,202,207,208,210,211,215,217, Urartu tunç madenciliği 219; atölyeleri 222; demir met-
'Ibndürek Dağı 16 218,219,220,221,222,223,224,226,227,228,229, alurjisi 219, Fıbulası/iğıteleri '228; kalkanları 222-223;
'Ibpe Gavra (Gawra) (Irak) 84,8(i 170 230,231,240,245,252,253,270,271,272,273,275, kemerleri 223-224,225; maden işçiliği 219,226;
'Ibpecik (Altinova) 25,26,53,70,87,96,106,118,119 276,277,297; arsenikli tunç 7,97; kalaylı tunç 8 madencileri 219; silahları 220; tunç eserleri 219-224;
'Ibpecik (Göllüdağ) 50 Tunç Çağı 19,21,99-177,180,298; Erken/İlk (E3’Ç) 65,73, tunç kazлnlaп 219-222
'IbrazÄO 4(S, 47,51 75,85,89,90,92,94,95,100-123,130,132,134,136, Urartu üikesi 210,217,218, egemenliği 206; uygarlığı 195,
'Ibrazaolu yapı 44,45 140,147,153,163,170,244,246,260,262,268; Erken 226
'Ibsti 7,94,9(i 97,103,105,110,113,119,1'25,131, Ш 138, 'Funç I Dönemi (El’Ç 1) 96,100, Urartuca 147,200,203,204,209,210,214,215; Urartu dili
142,144,155,157,164,169,219,222,229,230,231, 101-106; Erken Tunç II Dönemi (ITl’Ç II) 94,100,106- ve yazısı 209-210; çivi yazısı I9(S, 204, 230; çivi
270,280,294,296 (ayrıca bkz. seramik) 118,134; Erken 'Funç III Dönemi (ETÇIII) 100,118-123, yazıtları 172, 209; nısmi yazıtlan 227
'Ibşebaini (bkz. Karmir-Blur) 134,262; Orta 110,116,119,124,130,134,153,247; Urartular 170,172,180,194,198,199,205,209,210,211,
'İbteşhapi, Hatti tannçası 163; kültü 153 Geç/Son 116,131,151,174,2114, 219,247; Doğu 214,218,219, 220, 22(1,225, 227,228,229, 230, Z12,
'Ibukros, ülba rahibi 177 Anadolu, FFÇ 111,117 278; soyluları ve halkı 232; toplumu 227
'Ibvrat 189,196,250 'Fundra 18 Uraştu (Rırsçxı; Urartu) 209
'Ibz.ek/kalak 85 'Fur Abdin yöresi 182 Urbala'a, 'Fukhanalı, (='l'aballı Varpalavas) 185
riıales, Miletoslu bilgin 285 'Furbalık 20 Urgan 140
Thasos (Tasoz) Adası (Yunanistan) 2'15 'l’urluhöyük (Gaziantep-Nizip yak.) 7,84, 87 Urla (İzmir) :i3

318
Urmi.ve Gölü (İran) 87,111,197,201,204,20R, 222 \enüs heykelcikleri 66 Ymikü>- (Adıyaman) 26,33
Urne, ölü külü konan \ b z o 232 \erahram (İran) 204,216,222 \'eniköy (Alaaılun ük yak.. Çorum) 154
Urşu be}liği 128 \erin Naver kurçanı (Ermenistan) 134 \enişehir-İnegöl 18
üruatri(u) (Asurca: Urartu üikesi) 194,195 Vilusa/Viluşa/Wilusa (bkz. Troia) ^bsemek He>kel .\töl\csi 190
Uruatri(u) aşiretleri, Halila 194; Himnie 194; Lulıa 194; Vinça, kültürel oluşum 78 \bşilalıç açık ha\ a kutsal alanı (\an) 215,216
Masgun 194; Nilipahri 194; Salua 194; Uatqun 194; Vitru\ius 2(x) Yılantaş .Xnıtı (İhsani>-e-Afyonkarahisar) 273
Zingun 194 \'v/£i (Kırklareli) 235 ^bncatejxı (\'an) 195,218
Uruk 96,130; Uruk evresi/kültürü 7,94,96,130; Geç Voigt, Man'246 Ymima Tas Devri (bkz. Paleolitik (,)ağ)
Uruk Evresi/kültürü/slili (Geç Kalkolitik-Erken Tunç Volga Nehri 206 \ortan 8, 101,110
I Geçiş E\resi) 7,92,94,95,96,97,130 Vöikerkunde Müzcsi (Berlin) 107 Young Rodney S. 243,246,272
Uruklu tacirler 94,96 \ozgat 103,138,149,164,285
UsIu köyü 65 Wanax (bkz. Vanaks) \’örüklü/llüseyindede (Çorum) 138, Uı9
Uzağıl (Ankara) 33,37 Warpalavvas, Tuwanuwa kralı (bkz. Varpala\ as) \ ukari Mağara (Yarımburgaz) 34,35
Uzakdoğu 124 Warşuma, Kaniş beyliği kralı 128 \ ukari Şehir (Boğa'/kö\ ) 154,157,158, U>2
Uzunoğlu, Edibe 26,71 Wickede, Aln o von 84 ^’ukarı Ülke (llitit: .\masva vöresi) КЯ-
WiluşaAVilusa (bkz. Troia) ')unuıkte{)e (Mersin) 6, 8, (S3,67,70,82,88,89,90
Cç parçalı japı (Tripartit) 86,88,96 Winckler, Hugo 127,158 Alınan 11,241,251,258,285,287,295,298; Doğu Yunan
Üçağızlı Mağarası (Antakya) 37 Woolley, Sir Leonard 183 258
СПед290 Würm e\resi 17,37 Alınan çömlekçiliği 298
Ünseli/Ernis (Van) 195,218 ^Чшап kültürü 109
Ürdün 42,51,118 Yağlık (Kahramanmaraş) 37 ^■unan tanrıları 287
Üretim ekonomisi 46,51,100 Yahudi 284 (ayrıca bkz. havra) ^■unana^30,37,40,75,14(S, 28(S; \ unan alFabesi 258
Ürgüp (Nevşehir) 115 Yakmdoğu 17,18,20,21,35,40,41,42,44,45,46,47,48, 4unanistan 50,107,109,131,146,174,201,218,222,242,
50,51,53,57,58, 61,67,75, 80,83, 85,133,137,148, Ш, 2(S2,274,277; Kara/Kıta ^unanistanı 131,1-HS
Vabartum (Asurca: konuke\ i) 128, Badna \ abartumu 128; 154,157,158,162,181,190,199,213,218,244, 248,276, ')unanhlar 242,263,295,2.98
Hanakna vabartunıu 128; Karahna 281,298 ^■unus böyük (Kargamış yak.) 84
vabartumu 128; Kuşşara vabartunıu 128; Mama Yalburt Anıtı (Konya-Ilgın) 168,171 Yüzüncü Yıl Cni\crsitesi (Van) 11
vabartumu 128; Salatuar Yalçmka}^, Işın 36
vabartunıu 128; Ibhpia vabartunıu 128; Tismurna Yalova 25 Z Tümülüsü, Gordion 239
vabartumu 128; Ulama vabartunıu 128; Upi vabartu- Yamhad Krallığı 8,144 Zxibaba, l litit tanrısı 153
nıu 128; Vaşhania vabartumu 128; Zimishuna \ abar- Yapıldak Asarkaya 259 Zxığros Dağları/Zağroslar 41,42
tumu 128 Yarı göçebe 30,37,194,217,237 Zaia, Urartu valisi 20(S, 211
Van 21,38,50, 85,87,120,133,176,195,19(ı, 197,198,199, Yarımburgaz Mağarası (İstanbul) 6,32,33,34-35,37,78 Zalpa beyliği 128,136
200,201,203,204,206,207,208,209,211,212,213, Yarim-Lim (üikesi, Hatay ci\arı) 137 Zannazii, I. Şuppiluliuma'nın oğlu l-№
215,216,217,218,219,221,223,225,226,232 Yarim-Lim Sarayı (Tfel Açana/Alalah) 144 Zar/.i (Zağros eteklerinde) 42
Van Gölü 11,17,20,83,84,85,118,194,195,196,197,199, Yarim-Lim, Yamhad kralı 144 Z,a\vi Ç^ımi (Zağros eteklerinde) 42
204,205,206,208,211,216,217,218,219,223 Yarirn-Lim/Yarim-Lim Sarayı 137,144 Zeus 242,287; Zeus Basileios Tapmağı (Gordion) 2-Ш;
Van Kalesi 196,197,198,199,213,232,233 (ajrıca bkz. Yarımtepe (Irak) 84 Zeus Sunağı (Bergama) 24
Madırburç, Tuşpa, Urartu) Yariris, kral (Kargamış) 183,184,189 Zidanta I, katil 137,175
Van Mü7,esi 200,209,217,227,230 Yassıhüyük (Gordion-Folath) 236,237,238,239,240, Z4İİ Zidanta И137,175
Van Ovası 196,197,198,199,203,204,206,207,208,216 247 Zile ('lbkat) 164
Vanaks/Wanax (Phrygce; kral) 262,264,268 Yatağan (Muğla) 24 Zıtn Zım/Qjlbani Dağı (Van) 203,206,207
Vandalizm 264 Yazılikaya (bkz. Midas Şehri) Zimrilim, Mari kralı 144-
Varpalavas/Warpalauas, Tukhana kralı 278,279,185 Yaztlıkaya (Boğazköy) 8,154,161,166 Zincirli Möyüğü (İslahi\-e-lcvzipaşa Tren İstasyonu)
Varto (Muş) 215,216,218 Yazılikaya Mağarası (Kars yakınlarında) 38 Sam'al krallığı başkenti Ш, 182,184,188,189,279
Vassurme (Hititçe: Vasusamıas), Tabal kralı 185 Yazılıkaya/(]amuslu Mağarası 38 Ziuquni Üikesi (bkz. Kef Kalesi) 208
Vasşukkani (ya da Uşukanu) Mitanni başkenti, (yukarı V'azının gelişimi 172; yazının keşfi 100 Zivistan Kalesi (Elmalık-Van) 198,203
Habur yöresinde) 139 Yazırhöyük (Ankara) 7,90,119 Zugalutn, Harran kentinin kraliçesi 176
Vazo 78,107,125,133,134,138,142,15:^ 163,2:^2,280,282, Yeni Tbş Çağı (bkz. Neolitik Çağ) Zulümteije konaklama istasyonu (Bingöl-Solhan arası)
285,295,298 Yeniçağa 20 205

319

You might also like