Professional Documents
Culture Documents
Dostoyevski - Yeraltı Adamı Üzerine Kısa Bir Deneme - Derviş Aydın Akkoç - Birikim Yayınları
Dostoyevski - Yeraltı Adamı Üzerine Kısa Bir Deneme - Derviş Aydın Akkoç - Birikim Yayınları
Arama ARA
Hiç kuşku yok ki, her insanın içinde bir öfke canavarı, acı çeken kurbanın haykırışlarından aşırı
zevk duyan bir şehvet canavarı, zincirinden boşalmış bir canavar; hastalıkların,
romatizmaların, hasta böbreklerin verdiği acılarla beslenen bir canavar yatar.
İçinde yaşadığı dünya incitmiştir Yeraltı Adamı’nı. Şölen’de yer alamamış bir adamdır.
Yeraltına ürkek bir “sıçancık” gibi sıvışıvan, mevcut toplumsal ilişkilerindeki tıkanmışlığın
nedenlerini enine boyuna bulanık zihninde anlamaya çalışan fakat bir türlü beceremeyen
bir adamdır. Yarı meczup, asabi ve korkak, duygularının esareti altındadır. Karmakarışık
duygularında, kanı ve düşüncelerinde baskın olan öğe kararsızlıktır. Yeraltı Adamı, onu bu
hale getiren toplumsal-ahlâki “değerlere” kafa tutup isyan eder. Bu değer yargılarına yıkıcı
bir biçimde yükleniş kendi dolayımlarında hezimetle sonuçlanacaktır ve sanki Yeraltı
Adamı bu hazin hezimeti önceden bilir gibidir. Değiştiremeyeceğini, etkide
bulunamayacağını sonuna kadar bildiği halde değerler dünyasına bir yılan gibi kıvrılarak 21 Haziran 2023 Çarşamba
girmeye çabalar. Mevcut ahlâki değerleri soğuk gövdesinde sarıp sarmalamaya ve Osman Kavala
mümkünlüğü ölçüsünde de etkisiz kılmaya çalışır; fakat yeteri kadar kuvvetli “SS Subayının Koltuğu” (II): Nihai
olmadığından değerleri boğamaz. Dişlerini geçirip değerlerin etlerine içindeki küflü zehri Çözüm Üzerine
akıtamaz. Korkaktır! Öyle ki, korkaklık ve basiretsizliğinden ötürü bir müddet sonra dışarı Lee kitabının “Yeni Dünya’dan Kalma
salamadığı kinini bu kez kendi içine salar. Kendisine dolanıp kendisini boğmaya yeltenir. Fikirler” başlıklı bölümünde, araştırması
Durmaksızın kendini hırpalayarak aşağılar! sonucu Robert Griesinger’in babası
Adolf’un 1871 yılında New Orleans’ta
Parçalı ve dağınık, ele avuca sığmaz yeraltında ahmakça düşler kurar, gerçeklik de doğduğu, ırkçılığın yoğun biçimde
incitmektedir onu. Düşlerine sığınır. Yırtıklar, sökükler içindeki zihninde düşler ve yaşandığı Louisana’da büyüdüğü,
düşünceler kar taneleri gibi uçuşmaktadır; kar tanelerinden birini yakalıyıp ötekine Adolf’un annesinin köle ticaretiyle
eklemeye, oradan da anlamlı ve tutarlı olabilecek “bütünlüklere” ulaşmaya çabalar fakat uğraşan bir aileden geldiği,
bunu da beceremez. Nedensiz ve sonuçsuz gibidir. Gerçekliğin buz gibiliğine duygularının büyükbabası ile büyükannesinin
ılıklığı ile müdahalede bulunmaya çalışır fakat hazindir ki bu eylem de kendi içinde “bölgede yaşayan siyahları dövmenin
beyhudedir. Deneyimlerinden, incinmişliğinden, gurur yarasından, ahmakça kanılarından ve hatta öldürmenin kabul edilebilir
yarattığı öfke kıvılcımlarıyla gerçek yaşama saldırır; gerçek yaşamın otoriterliği altında bulunduğu çevrelerle” ilişkileri olduğu
giderek sabitlenmiş, donuk ve mat, keçeleşmiş yaşamı çekip çıkarmaya çalışır. “Yaşam bulgularına ulaşmış.
yaşamdır, kare kök almak değil” diyerek açılıp saçılan, uçsuz bucaksız, kandan, acılardan,
direnmelerden oluşturulan,
İnternet sitemizde içinde kendisinin de olmak istediği bir dünyayı istatiksel,
çerezlerden
analitik ve bilimsel olanın
faydalanılmaktadır. sınırlarından
Ayrıntılı bilgi koparıp almak ister. Aklın otoriterliğine karşı
iradeden gıdasını almış
için Gizlilik Koşullarını “istemi” öne çıkarır; ahlâkın çelik zincirlerinin halkalarını istemin
ateşiyle eritmek istemekteidir. Trajiktir ki, söylediklerine, düşündüklerine, öne
inceleyebilirsiniz.
sürdüklerine, kendisi de inanmamaktadır; bu inançsızlıkla ruhundaki yarıklar giderek
genişler, çekilen acılar katmerlenir ve öyle ki acı artık incitip yakan bir duygu olmaktan
uzaklaşıp haz veren serin bir duygu haline gelir. Başkalarının aşağılamasından, hor
görmesinden, incitmesindense Yeraltı Adamı kendisini kendisi aşağılayıp horlar, hakir
görür, incitip hırpalar. Kendini aşağılamadan duyulan haz sürekliliği ölçüsünde giderek
yoğunlaşır ve Yeraltı Adam’nın sızlayan yüreğinin görkemli bir avutucusu haline dönüşür.
Yeraltı, bir kez adamını içene çekip öğütmüştür. “İyi insanların dünyasından” kovulmuş,
şölence kabul edilmemiş, itilip kakılmıştır Prens Mışkin. Hakir görülmüştür, korkunç
derecede uyumsuz, sorunlu bir tiptir. Öyle ki insan dünyasıyla arasında olan sınırlar insan
İnternet sitemizde çerezlerden
dünyasının sınırlarını fazlasıyla aşar ve Yeraltı Adamı olarak Prens Mışkin kendisini
faydalanılmaktadır. Ayrıntılı bilgi
doğanın bir hatası olarak tasavvur etmeye başlar. Yeraltı Adamı Prens Mışkin, toplum-
için Gizlilik Koşullarını
dışılığı doğa-dışılık boyutuna vardırarak yaratım sürecinin sınırlarını bir hayli zorlar ve
inceleyebilirsiniz.
ötelere, dünya dışana doğru genişletir.
Yeraltı Adamı’nın psikanalizi yapılmaya çalışılırken kanımca mevcut karakterin bir sürecin
ürünü, inşa edilen bir birey olduğuna teğet geçilmemelidir. Ayrıca Yeraltı Adamı’nın 19.
yüzyılın geç modernleşmiş bir toplumununda boy attığı gerçeği de göz önünde
bulundurulmalıdır. Mekânsal çatışmalar ve karşıtlıklar gelenek ve onu giderek
etkisizleştiren moderniteyle de yakından ilişkilidir. Arada kalmışlık hissini tetikleyen şey
toplumsal yapının ta kendisidir. Kapitalistleşen ve buna paralel olarak da hızla çirkinleşen
insanların ve kentlerin mevcudiyeti bir metafor olarak yeraltı kavramının kuruluşuna
kaynaklık etmiştir. Ezilmiş ve Aşağılanmışlar’da bu kaynağın eşşiz bir betimlemesini sunar
Dostoyevski. “Kasvetli Petesburg göğü altında, koskoca kentin ara sokaklarında; çılgın bir
yaşayışın sürüp gittiği, bencilliklerin, çıkarların çarpıştığı, gizli cinayetlerin işlendiği,
cehennemden farksız kenar mahalleleri”dir Yeraltı Adamı’nın varoluşuna kaktıda bulunan.
Bu durum da tastamam toplumsal gerçeklikle ilişkili bir durumdur. Bu nedenle Yeraltı
Adamı’nın kendi içinde tutarlı ve bütünlüklü bir analizi için birden fazla bileşkenin yan
yana bulunması gerekmektedir. Eşzamanlı olarak böylesi bir tutum geliştirildiğinde Yeraltı
Adamı ve onun makus yazgısı çok daha kapsamlı ve derinlikli bir biçimde
anlaşılabilecektir.
Kaynakça:
1. Mihail M. Bahtin, Dostoyevski Poetikasının Sorunları, Çev. Cem Soydemir, İstanbul, Met
is Yayınları, 2004. s. 48.
2. Bülent Somay, Psikanalizi Edebiyatla Anlamak, Pasaj 4-5 (Ağustos 2006-Kasım 2007):
14-21.
3. Richard Sennet, Kamusal İnsanın Çöküşü, Çev. Serpil Durak-Abdullah Yılmaz, Aytıntı
Yayınları, İstanbul, 2002. s. 416.
4. Nurdan Gürbilek, Mağdurun Dili, Metis Yayınları, İstanbul, 2008. s. 13.