Dünya Mülteci Günü Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 20 Haziran'da dünyanın
her yerindeki mültecileri onurlandırmak adına düzenlenmektedir. 1951 Mülteci Sözleşmesi'nin 50. yılını anmak adına ilk kez 20 Haziran 2001 yılında kutlanmaya başlanmış ve sonraki yıllarda her yıl aynı tarihlerde, mültecilerin durumuna dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için dünyanın birçok yerinde kutlanmaya başlamıştır. Sözleşmeye göre Mülteci; dini, milliyeti, tabiyeti, belirli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya politik düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından endişeleri haklı bulunan insandır. Günümüzde mültecilerin durumuna baktığımızda ise karşılaştıkları, katlandıkları, yaşadıkları ve yaşayamadıklarıyla koşulları hepimizin malumu. Bu yetmiyormuş gibi dünyanın tüm ırkçılarının hedefi ve nerdeyse her türlü kötülüğün kaynağı olarak görülmekteler ve ne yazık ki içinde yaşamak zorunda kaldığımız bu sistem devam ettiği sürece bir gün hepimizin mülteci olma durumu hala geçerli. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğin (UNHRC); 2022 yılına ilişkin paylaştığı ve dünya genelinde zorla yerinden edilenleri incelediği Küresel Trendler raporunun göre aynı yıl 108 milyon insan yerinde edilmiş. Bu sayı 2022 sonunda bir önceki yıla göre 19,1 milyon artmış ve kayıtların tutulmaya başlandığı 1975’ten bu yana görülen en büyük artışmış. Ve maalesef bu rakamlar artarak devam ediyor. Uluslararası Göç Örgütünün (IOM) paylaştığı interaktif haritaya göre, 4 Ekim 2022 itibariyle bu yıl bin 823 mülteci Akdeniz'i geçmeye çalışırken ölmüş veya kaybolmuş. Biz platform olarak Dünya Mülteciler Günü ile ilgi bu etkinliklere hazırlanırken 14. Haziran 2023 tarihinde Yunanistan’da 78 Mültecinin yaşamını kaybettiği tekne KATLİAM meydana geldi. Gelen haberlere göre, Yunan devleti 3 gün yas ilan etmiş ve katliamla ilişkisi olduğu varsayılan 9 kişi gözaltına almış. Bu ve benzeri uygulamalar elbette ki desteklenmeli fakat destek içinde barındırdığı ikiyüzlülük hesaba katılarak olmalı. Zira bize göre; bu son olayda meydana gelen ölümler ve benzerleri devletler gözetiminde gerçekleştirilmiş toplu katliamdır. İddialar doğru ise -ki şuna kadar yalanlanmış değiller- tekne arızalandıktan sonra Yunan makamları bilgilendirilmiş ama hiçbir önlem alınmamış. Ta ki ölümler gerçekleşene kadar ancak o zaman 9 insan kaçakçısı gözaltına alınmış. Bu katliama dair talebimiz; olayla ilgili etkin bir soruşturma yapılması ve tüm suçluların yargılanmasıdır. Ancak tam da bu noktada BM, AB ve sözleşmeye taraf olan tüm devletlerin sadece “mültecileri taşıyan teknelerin batmasına değil, mülteciliğin ve göçün nedenlerine” de bakması gerektiğini düşünüyoruz. Zira oraya bakmadan sadece sonuçlar üzerinde çözümler önermenin gerçeği aramaktan ziyade görev savmak kabilinde girişimler olduğunu düşünüyoruz. Ama onları nedenler pek ilgilendirmiyor çünkü biliyorlar ki; nedenlere baktıklarında sanık sandalyesinde kendilerini de bulacaklar. Çünkü onların, “adil paylaşımın” olduğu, daha özgürlükçü, hak temelli, eşitlikçi ve demokratik bir dünya hayali ya da önerisi yok; onun yerine yasaklarla, güvenlikçi politikalarla ve kutsadıkları sınırlarıyla başardıkları bir tek şey var mültecileri “insan kaçakçıların” insafına terk etmek. Dolayısıyla bu cinayetlerin görünür failleri insan kaçakçıları olsa dahi bunların azmettiricileri onlardır. Yargılamalara kaçakçılarından değil burada başlamak ve mültecilerin önündeki yasal ve fiili uygulamaları bir an önce kaldırmanızı talep ediyoruz. Diğer yanda kendi hükümet ve Devletimizden de bir an önce; Mültecileri diğer ülkeler karşı, yerine göre şantaj ya da rüşvet aracı olarak kullanmaktan vazgeçmesini, geri kabul anlaşmasını iptal etmesini, sözleşmeye koyduğu sınır çekincesini kaldırmasını, mültecilerin sözleşmeden doğan haklarını tanımasını, mültecilerin ırkçı, milliyetçi ve her türden ayrımcılığa muhatap eden “nefret söyleminin” suç sayıldığı yasal bir düzenleme yapmasını talep ediyoruz. Çünkü İMDP olarak; “Temel haklardan yararlanmak için VATANDAŞ değil İNSAN olmak yeterli.” diyoruz.