Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 166

s Cerrahi

ü s

i D
rk Göğ

Türk Göğüs Cerrahisi Derneği


erneği

1998

Göğüs Duvarı
Deformiteleri
EDITÖRLER

Prof.Dr. Mehmet BİLGİN


Prof.Dr. Berkant ÖZPOLAT
©
2018 Ankara Nobel Tıp Kitabevleri Ltd. Şti

Göğüs Duvarı Deformiteleri

Editörler
Prof.Dr. Mehmet BİLGİN
Prof.Dr. Berkant ÖZPOLAT

ISBN: 978-605-7578-09-9
Kitaptaki bölüm içeriklerinin sorumluluğu, yazarına aittir.
5846 ve 2936 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yayım hükümleri gereğince herhangi bir bölümü,
resmi veya yazısı, yazarların ve yayınlayıcısının izni alınmadan tekrarlanamaz, basılamaz,
satılamaz, kopyası çıkarılamaz, fotokopisi alınamaz veya kopya anlamı taşıyabilecek hiçbir
işlem yapılamaz.

Yayına Hazırlayan : Ankara Nobel Tıp Kitabevleri


Yayın Koordinatörü : Mehmet Ali KARACA (mehmetalikaraca@ankaranobel.com)
Sayfa Tasarımı : Ankara Nobel Tıp Kitabevleri Dizgi Birimi
Baskı Tarihi : 2018, Ankara

MERKEZ ŞUBE ŞUBE


ANKARA NOBEL TIP KİTABEVLERİ İZMİR NOBEL TIP KİTABEVLERİ KRC BAŞKENT TIP KİTABEVİ
Sağlık 1 Sok. No:17/D
Adres : Kazım Dirik Mh. 186/1
Adres : Adnan Saygun Cad.
Adres :
Sıhhiye/ANKARA Sok. No:3D Bornova-İZMİR Rauf Önay İşhanı
0 312 434 10 87
Tel : 0 232 343 10 50
Tel : No: 4/1-2
Sıhhiye/ANKARA
0 312 434 05 17 0 232 343 60 20
0 312 432 05 18
Tel :
Faks : 0 312 434 02 99 Faks : 0 232 343 30 60
E-mail : info@krcbaskent.com
E-mail : info@ankaranobel.com E-mail : info@izmirnobel.com

Online Satış : www.ankaranobel.com /www.nobeltipkitaplari.com


Önsöz

Göğüs ön duvarı deformitelerinin cerrahi tedavisi 1950 ‘li yıllarda Ravitch‘in kendi adı ile anılan operasyonu ile
uygulanmaya başlamıştır. Minimal invazif tedavi ise, 1987 yılında tanımlanmış ve 1998’de Dr. Nuss tarafından
geliştirilerek özellikle pektus ekskavatumun tedavisinde yeni bir dönem açmıştır.
Türkiye'de minimal invazif tedavi yöntemleri 2000 yıllarında uygulanmaya başlanmıştır. Ancak seri ameliyatlara
ve Dr. Nuss’un tarif ettiği operasyon ve benzerleri ile yapılması, 2006 yılından sonra Erciyes Üniversitesi, İstan-
bul Üniversitesi Cerrahpaşa, Marmara ve 9 Eylül Üniversiteleri Tıp Fakültelerinde başlatılmıştır. Günümüzde mi-
nimal invazif yöntemle göğüs duvarı deformitelerinin cerrahi tedavisi birçok Göğüs Cerrahi kliniğimizde rutin
hale gelmiştir.
Bu kitapta konjenital göğüs duvarı deformiteleri tipleri ve tedavi yöntemleri, en son bilgiler ışığında yazarların
kendi deneyimleri eşliğinde anlatılmaktadır. Kitapta emeği geçen tüm yazarlarımıza ve bu süreçte desteklerini
esirgemeyen Türk Göğüs Cerrahisi Derneği yönetim kuruluna teşekkür ederiz.
Camiamıza yararlı olması ve beğenmeniz dileklerimizle…

Prof. Dr. Mehmet Bilgin


Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı

Prof. Dr. Berkant Özpolat


Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı

iii
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ

erneği

1998

Türk Göğüs Cerrahisi Derneği

Başkan
Prof.Dr. Hakan Kutlay

Genel Sekreter
Prof.Dr. Berkant Özpolat

Mali Sekreter
Prof.Dr. Ekber Şahin

Üyeler
Doç.Dr. Ali Kılıçgün
Doç.Dr. Berker Özkan
Op.Dr. Erkmen Gülhan
Doç.Dr. Korkut Bostancı
Doç.Dr. Özgür Samancılar
Op.Dr. Serda Metin Kanbur

iv
Yazarlar Listesi *

Doç.Dr. Abidin Şehitoğulları Prof.Dr. Güven Sadi Sunam


Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi
Anabilim Dalı, Sakarya, Türkiye Anabilim Dalı, Konya, Türkiye

Doç.Dr. Ahmet Demirkaya Op.Dr. Hakan Işık


Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, Atakent Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim Araştırma
Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul, Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, Ankara, Türkiye
Türkiye
Op.Dr. Hüseyin Yıldıran
Prof.Dr. Akın Eraslan Balcı Kars Harakani Devlet Hastanesi, Göğüs Cerrahisi
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, Kars, Türkiye
Anabilim Dalı, Elazığ, Türkiye
Prof.Dr. Kamil Kaynak
Dr.Öğr.Üyesi Alper Avcı İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs
Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi
Anabilim Dalı, Adana, Türkiye
Doç.Dr. Kenan Can Ceylan
Op.Dr. Argün Kış Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dr. Suat Seren Göğüs
Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi
Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, İzmir, Türkiye
Ana Bilim Dalı, Denizli, Türkiye

Prof.Dr. Koray Dural


Prof. Dr. Berkant Özpolat
Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi
Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Kırıkkale, Türkiye
Anabilim Dalı, Kırıkkale, Türkiye

Doç.Dr. Korkut Bostancı


Prof.Dr. Cemal Özçelik
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
Anabilim Dalı, Adana, Türkiye

Doç.Dr. Levent Cansever


Dr. Ekin Zorlu
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp
Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Bilimleri Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul,
Anabilim Dalı, Kırıkkale, Türkiye Türkiye

Dr.Öğr.Üyesi Gökhan Ergene Prof. Dr. Maruf Şanlı


Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Sağlık Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi
Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, İstanbul, Türkiye Anabilim Dalı, Gaziantep, Türkiye

* (Ada göre alfabetik olarak)

v
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Prof. Dr. Mehmet Bilgin Prof. Dr. Olgun Kadir Arıbaş


Erciyes Üniversitesi Tıp Fak Göğüs Cerrahisi Anabilim Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi
Dalı, Kayseri, Türkiye Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye

Dr. Meltem Cerrah Güneş Op. Dr. Onur Akçay


Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği,
Anabilim Dalı, Kayseri, Türkiye İzmir, Türkiye

Doç.Dr. Muharrem Çakmak Op. Dr. Onur Derdiyok


Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Sağlık Bilimleri Üniversitesi Süreyyapaşa Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Göğüs Cerrahisi Kliniği, İstanbul,
Anabilim Dalı, Elazığ, Türkiye
Türkiye

Dr.Öğr.Üyesi Muharrem Özkaya


Prof.Dr. Onur Genç
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Antalya Sağlık Uygulama
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim Araştırma
Ve Araştırma Merkezi, Göğüs Cerrahisi Servisi,
Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, Ankara, Türkiye
Antalya, Türkiye

Doç.Dr. Özkan Demirhan


Prof.Dr. Munis Dündar
Şişli Kolan İnternational Hastanesi Göğüs Cerrahisi
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Bölümü, İstanbul, Türkiye
Anabilim Dalı, Kayseri, Türkiye

Prof.Dr. H. Semih Halezeroğlu


Doç.Dr. Murat Öncel Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul,
Anabilim Dalı, Konya, Türkiye Türkiye

Doç.Dr. Nesimi Günal Doç.Dr. Serdar Evman


Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Sağlık Bilimleri Üniversitesi Süreyyapaşa Eğitim ve
Anabilim Dalı, Kırıkkale, Türkiye Araştırma Hastanesi Göğüs Cerrahisi Kliniği, İstanbul,
Türkiye

Op. Dr. Nilay Çavuşoğlu Yalçın


Dr. Serkan Bayram
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs
Cerrahisi Kliniği, Antalya, Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Süreyyapaşa Eğitim ve
Araştırma Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, İstanbul,
Doç.Dr. Nilgün Kavrut Öztürk
Türkiye
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Antalya Eğitim Araştırma
Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği,
Doç. Dr. Tevfik Kaplan
Antalya, Türkiye
Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi
Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
Doç.Dr. Nurettin Yiyit
Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve
Doç.Dr. Ümit Aydoğmuş
Araştırma Hastanesi, İstanbul, Türkiye
Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi
Ana Bilim Dalı, Denizli, Türkiye
Dr. Nuriye Coşkun Gökçe
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Doç.Dr. Volkan Karaçam
Anabilim Dalı, Kayseri, Türkiye
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi
Anabilim Dalı, İzmir, Türkiye

vi
İçindekiler

Önsöz............................................................... iii Bölüm 9

Yazarlar Listesi................................................. v Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum


Deformitesi Onarımının Tarihçesi................ 57
Dr. Serdar Evman, Dr. Onur Derdiyok
Bölüm 1
Pektus Ekskavatum: Sinonimler, Bölüm 10
Tanım, Tarihçe ve Sınıflandırma..................... 1
Dr. Muharrem Özkaya Pektus Ekskavatumun Açık Cerrahisi
Sonrası Görülen Komplikasyonlar ve
Bunların Yönetimi......................................... 63
Bölüm 2
Dr. Tevfik Kaplan, Dr. Olgun Kadir Arıbaş
Tıbbi Genetiğe Genel Bakış
ve Konjenital Göğüs Duvarı Bölüm 11
Deformitelerinde Genetik .............................. 5
Dr. Meltem Cerrah Güneş, Dr. Nuriye Coşkun Gökçe, Nuss Operasyonu Komplikasyonları............ 67
Dr. Munis Dündar Dr. Maruf Şanlı

Bölüm 3 Bölüm 12

Göğüs Duvarı Deformitelerinin Zor Pektus Ekskavatum Vakalarında


Solunum Kasları Üzerine Etkisi .................... 21 Minimal İnvazif Cerrahi Teknikler ............... 75
Dr. Murat Öncel, Dr. Güven Sadi Sunam, Dr. Mehmet Bilgin
Dr. Hüseyin Yıldıran
Bölüm 13
Bölüm 4
Pektus Ekskavatumda Cerrahi Sonuçlar...... 81
Pektus Ekskavatum Sınıflandırması ve Dr. Volkan Karaçam
Tedavi Modaliteleri....................................... 27
Dr. Nilay Çavuşoğlu Yalçın Bölüm 14

Bölüm 5 Pektus Ekskavatumda Cerrahi Dışı


Tedavi: Vakum Bell........................................ 87
Pektus Ekskavatumda Cerrahi Dr. Gökhan Ergene, Dr. H. Semih Halezeroğlu
Endikasyonlar ve Deformite İndeksleri....... 33
Dr. Kenan Can Ceylan, Dr. Onur Akçay Bölüm 15

Bölüm 6 Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum


Düzeltme Tekniklerinin Tarihçesi ve
Pektus Ekskavatumda Ravitch ve Türkiye Deneyimi.......................................... 91
Modifiye Ravitch Yöntemleri........................ 37 Dr. Ahmet Demirkaya, Dr. Kamil Kaynak
Dr. Onur Genç, Dr. Hakan Işık
Bölüm 16
Bölüm 7
Pektus Karinatum Deformitesinde
Nuss ve Benzeri Minimal İnvazif Teknikler.. 45 Tanı, Sınıflandırma ve Tarihçe...................... 97
Dr. Özkan Demirhan, Dr. Kamil Kaynak Dr. Ahmet Demirkaya, Doç. Dr. Levent Cansever

Bölüm 8 Bölüm 17

Pektus Ekskavatumda Bar Stabilizasyonu.. 51 Pektus Karinatumda Açık Cerrahi Teknik.. 103
Dr. Argün Kış, Dr. Ümit Aydoğmuş Dr. Akın Eraslan Balcı, Dr. Muharrem Çakmak

vii
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Bölüm 18
Pektus Karinatumda Minimal İnvazif
Cerrahi ve Diğer Tedavi Yöntemleri........... 109
Dr. Berkant Özpolat, Dr. Ekin Zorlu

Bölüm 19
Mikst Tip Pektus Deformitelerinde
Cerrahi ......................................................... 117
Dr. Korkut Bostancı

Bölüm 20
Pektus Karinatumda Postoperatif
Takip ve Yönetim......................................... 121
Dr. Nesimi Günal, Dr. Koray Dural

Bölüm 21
Poland Sendromu ve Cerrahi Tedavisi....... 125
Dr. Nurettin Yiyit

Bölüm 22
Sternal Kleftler (Sternal Yarıklar)............... 135
Dr. Abidin Şehitoğulları

Bölüm 23
Göğüs Duvarının az Görülen
Anomalileri: Tanım ve Tedavi..................... 139
Dr. Cemal Özçelik, Dr Alper Avcı

Bölüm 24
Konjenital Göğüs Duvarı Deformitesi
Ameliyatlarında Anestezi Yönetimi........... 145
Dr. Nilgün Kavrut Öztürk

Bölüm 25
Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum
Deformitesi Düzeltme Ameliyatlarında
Öğrenme Eğrisi............................................ 153
Dr. Serdar Evman, Dr. Serkan Bayram

viii
Bölüm 1

Pektus Ekskavatum: Sinonimler, Tanım, Tarihçe ve


Sınıflandırma
Pectus Excavatum: Synonyms, Definition, History and Classification

Dr. Muharrem Özkaya*


Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Antalya Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Göğüs Cerrahisi Servisi, Antalya, Türkiye

ÖZ
Pektus ekskavatum, göğüs kafesinin ön kısmının çöküklüğü olup hafif, orta veya ağır şekillerde karşımıza çıkabilir. Hafif
ve orta derecede çöküklüğü olan vakalarda hastalar asemptomatik olabilirken, ağır vakalarda belirgin kardiyak bası ve
pulmoner restriksiyon, egzersizde dispneye, egzersiz toleransında düşüklüğe ve göğüs ağrısına neden olabilmektedir.
Fiziki semptomların yokluğunda dahi hastalar fiziki görünümlerinden dolayı psikolojik problemler yaşayabilmekte ve
tıbbi konsültasyona ihtiyaç duyabilmektedirler. Ravitch ve Nuss işlemleri pektus ekskavatum düzeltme ameliyatlarında
en sıklıkla kullanılan iki yöntemdir.

Anahtar Kelimeler: göğüs duvarı, konjenital anomaliler, göğüs cerrahisi

ABSTRACT
Pectus excavatum is a depression of the anterior chest wall of variable severity that may be mild, moderate or severe. In
mild and moderate cases, the patients are usually asymptomatic, but in severe cases, there is significant cardiac comp-
ression and pulmonary restriction leading to dyspnea on exertion, limited exercise tolerance and chest pain. Even in
the absence of physical symptoms, many patients develop psychological problems due to a distorted body image and
require medical consultation. The Ravitch procedure and the Nuss procedure are the two most commonly performed
operative techniques for the correction of pectus excavatum.
Key Words: thoracic wall, congenital abnormalities, thoracic surgery

GİRİŞ dorsal lordoz, öne çıkık alt kostalar ve kanca omuz


Pektus ekskavatum en sık görülen ön göğüs duvarı deformitesinin eşlik ettiği karakteristik fizik yapı pek-
deformitesi olup tüm konjenital göğüs duvarı defor- tus ekskavatumlu çoğu çocukta mevcuttur. Deformi-
mitelerinin %90’ını oluşturur (1). Genelde birinci ve te çoğunlukla doğumda veya yaşamın ilk yıllarında
ikinci kostal kartilajlar ve manubrium normal pozis- mevcuttur. 300-400 canlı doğumda bir görülen defor-
yonunda lakin sternuma yapışan alt kostal kartilajlar mitede kadın erkek oranı 1:4 olup erkeklerde daha sık
ve sternumun gövde kısmı içe çöküktür. Etkilenen
görülür (4). Pektus ekskavatumlu 704 hasta ile yapılan
kartilajlar içe doğru eğilmiş olsa da kostokondral bi-
leşkenin lateralindeki kaburgalar etkilenmeden kalır. bir çalışmada hastaların %37’sinde ailede göğüs de-
Vakaların yarısına yakınında sternum frontal plandan formitesi hikayesi tespit edilmiştir (5). Marfan, Prune-
çoğunlukla sağ olmak üzere bir kıvrılma oluşturur belly ve Turner sendromu olan hastalarda eşlik eden
(2,3). pektus ekskavatum görülme olasılığı mevcuttur (6,7).
Asimetrik çöküklük sıklıkla görülür ve sağ taraf sola Yaş ilerledikçe özellikle adolesan dönemdeki hızlı ge-
nazaran daha sıklıkla daha çöküktür. Geniş göğüs, lişmeye bağlı olarak deformite daha belirginleşir.

Sorumlu Yazar*: Dr.Öğr. Üyesi Muharrem Özkaya. Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Antalya Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Göğüs
Cerrahisi Servisi, Antalya, Türkiye.
E-posta: muharrem.ozkaya@sbu.edu.tr
Telefon: 0 532 6543438

1
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Nuss, doğumda hastaların üçte birinde deformitenin Ebstein’in pektus ekskavatuma olan ilgisi oğlu Eric
gözlendiğini ve adolesan dönemde 6-12 ay gibi kısa tarafından devam ettirilerek yedi yıl sonra konu ile
bir süre içerisinde hastaların çoğunda hafif bir defor- detaylı bir çalışma yayınlamasına vesile olmuştur (16).
mitenin bile kötüleşebildiğini bildirmiş. Dahası, çoğu Modern tıp literatüründeki ilk klinik raporda bahsedi-
pediatristin bu durumdan habersiz olup hastaları ya- len içe çökük göğüslü hasta, o zamanlar bir üniversite
nıltıcı bir şekilde “Endişe etmenize gerek yok zamanla öğrencisi olan Heinrich Wojaczek tarafından yayınla-
kendiliğinden düzelecektir” şeklinde önerilerde bulu- mıştır (17).
narak hastaların ameliyat olmadan tedavi edilebilme
1820 yılında Coulson ve 1872 yılında Williams, hasta-
şanslarının ellerinden aldıklarını ifade etmiştir (8).
lığın genetik predispozisyonuna dikkat çekmişlerdir
(18,19).
SINONIMLER
İlk cerrahi onarım 1911 yılında Meyer tarafından
Göğüs kafesinin içeri doğru çökük olmasına halk ara- kaburganın kartilaj kısmının çıkarılması olmuştur (20).
sında “kunduracı göğsü” veya “çökük göğüs” olarak da Sauerbruch, döneminin Avrupa’sında bilinen en
bilinen, pektus ekskavatum denir. Latincede kelime ünlü göğüs cerrahlarından biri olup ikinci dünya
anlamı; pectus= göğüs; ex=dışarı; cavare=oymak, savaşı sırasında Alman ordusunda cerrah general
çukur açmak şeklinde çevrilebilir. İngiliz dili literatü- (Cerrah paşa) olarak görev yapmıştır. İlk baskısı 1918
ründe “funnel chest” (huni göğüs) ve kökeni almanca yılında çıkan “Die Chirurgie der Brustorgane” adlı kitabı
olmasına rağmen “trichterbrust” (huni göğüs), İspan- 1930’lu yıllara kadar göğüs cerrahisinin kutsal kitabı
yolca “zapatero de toraks” ve bunun İngilizcedeki kar- olarak nitelendirilmiştir (21).
şılığı “shoemaker chest” olarak adlandırılabilmektedir.
Meyer’den iki yıl sonra yani 1913 yılında, daha agresif
ve daha geniş rezeksiyon yaptığı bir hastada başarılı
TARIHÇE sonuçlar bildirmekle kalmayıp 1920 yılında bilateral
kostal kartilaj rezeksiyonu ve sternal osteotominin
Schenck von Grafenberg (1530-1598) 16. yüzyılın
yapıldığı ilk pektus tamirini gerçekleştirmiştir (22).
başlarında pektus ekskavatumla ilgili ilk literatürü
toplayan kişidir (9). Tıp eğitimini Tubingen’de alan Yaklaşık yirmi yıl sonra Ravitch tarafından popüler
bu Alman doktor, Breisgau eyaletinin Freiburg şeh- hale getirilen bu teknik 1949 yılında ki yayında sub-
rinde çalışmalarına devam etmiş ve geç rönesans perikondrial olarak alt kostal kartilajların rezeksiyonu
döneminde saygı duyulan tıp otoriteleri arasına ve “sternal wedge” osteotomi olarak yayınlanmıştır.
girmiştir. “Observationum medicarum rariorum” adlı “Ravitch tamiri” olarak anılan bu yöntem uzun yıllar
yedi ciltlik eseri mevcuttur. altın standart olarak uygulanmıştır (23).
1950 yılında yöntem, tamiri desteklemek adına kulla-
Daha sonra 1594 yılında İsviçre’li bir anatomist olan
nılan kısa destek barının işin içine girmesiyle modifiye
Bauhinus, ağır deformiteye bağlı solunum yetmezliği
edilmiştir (3).
olan bir hastada ilk kez pektus ekskavatumun klinik
özelliklerini tariflemiştir (10,11). 1954 yılında, Judet “sternal turnover” yöntemini
tariflemiş ve 1970 yılında Japonya’da Wada, 270
Benzer şekilde, 1860 yılında Paris’te Woillez de bu de- hastalık sonuçlarını bildirmiş olsa da sternal infeksiyon
formiteyi tariflenmiştir (12). ve nekroz gibi yüksek morbiditeleri nedeniyle kabul
1863 yılında von Luschka, 24 yaşında bir kadında 6 görmemiştir (24).
cm derinliğinde bir deformite tariflemiştir (13). 1997 yılında ise Nuss, 42 pektus ekskavatumlu hasta-
1870 yılında Eggel huni şeklinde toraksı olan bir has- dan oluşan 10 yıllık deneyimlerini aktardığı çalışma-
tada ilk detaylı vaka takdimini yayınlamıştır (14). Has- sında kostal kartilaj çıkarımı olmaksızın minimal inva-
zif yöntemi tariflemiştir (25).
tada beslenme bozukluğu veya gelişimsel geriliğe
bağlı sternumda zayıflık ve anormal esneklik gelişmiş Günümüzde halen hem Nuss, hem de modifiye Ra-
olabileceğini öne sürmüştür. vitch işlemleri, pektus ekskavatumun cerrahi tedavi-
sinde kullanılmaktadır.
Yine bir Alman doktor, Ebstein, hastalığın sternumda
büyümenin durmasına bağlı olabileceği teorisini öne
atarak hastalığın adını “trichterbrust” (huni göğüs) Al- SINIFLANDIRMA
manca olmasına rağmen İngiliz dili literatürüne geçir- “Göğüs duvarı deformiteleri morfolojik sınıflandır-
miştir (15). ması” göğüs duvarı deformitelerini göğüs duvarının
2
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 1: Pektus Ekskavatum: Sinonimler, Tanım, Tarihçe ve Sınıflandırma

erneği

1998

Tablo 1. “Willital sınıflandırmasına” göre konjenital with Marfan syndrome and pectus excavatum. J Pediatr
göğüs duvarı deformiteleri. Surg 1988; 23: 1169-72.
7. Welch K, and Kraney G: Abdominal musculature defi-
Tip 1 Normal toraksın eşlik ettiği simetrik pektus ciency syndrome prune belly. J Urol 1974; 111: pp. 693-
ekskavatum 700.
Tip 2 Normal toraksın eşlik ettiği asimetrik pektus 8. Nuss D, Kelly RE. Chest Wall Deformities. In: Puri P, Höll-
ekskavatum warth M. Pediatric Surgery. Springer, Berlin, Heidel-
Tip 3 Platytoraksın eşlik ettiği simetrik pektus berg, 2009. p. 247-256.
ekskavatum 9. Schenck von Grafenberg J. Observationum medicarum,
Tip 4 Platytoraksın eşlik ettiği asimetrik pektus rararum, novarum, admirabilium, et montrosarum, liber
ekskavatum secundus. De partibus vitalibus, thorace contentis. Ob-
Tip 5 Normal toraksın eşlik ettiği simetrik pektus servation 1594; 264: 516.
karinatum 10. Bauhinus J. Sterni cum costis ad interna reflexio na-
Tip 6 Normal toraksın eşlik ettiği asimetrik pektus tive, spirandi difficultatis causes. Frankfurt: Johannes
karinatum Schenck von Grafenberg; 1594.
Tip 7 Platytoraksın eşlik ettiği simetrik pektus 11. Bauhinus J. Observationum Medicariam. Liber II, Ob-
karinatum serv. 264. Francfurti; 1600. p. 507.
Tip 8 Platytoraksın eşlik ettiği asimetrik pektus 12. Woillez E. Sur un cas de difformité thoracique consider-
karinatum able avec déplacement inoffensif de plusieurs organes
et signes stéthoscopiques particuliers. L’Union Médi-
Tip 9 Pektus ekskavatum ve pektus karinatum
kombine halde olması cale Journal Intérêt Corp Med 1860; 6: 515–21.
13. von Luschka H. Die Anatomie des Menschen in Rück-
Tip 10 Toraks duvar aplazisi veya hipoplazisi
sicht auf die Bedürfnisse der praktischen Heilkunde.
Tip 11 Kleft stenum defektleri
Die Anatomie der Brust des Menschen. Tübigen: Laupp;
1863. p. 23.
14. Eggel C. Eine seltene Missbildung des Thorax. Virchows
anatomik topografisine göre 5 tipe ayırmaktadır.
Arch 1870; 49: 230.
Buna göre; Tip 1- sternum, Tip 2- kostal kartilaj, Tip 3-
15. Ebstein W. Ueber die Trichterbrust. Arch f Klin Med 1882;
kaburga, Tip 4- kombine kostal kartilaj ve kaburga ve 30: 411-6.
Tip 5- kostavertebral bileşkeye ait deformitelere veri- 16. Ebstein E. Ueber die angeborene und erworbene Trich-
len isimlerdir. terbrust. Leipzig: Samml klin Vortr; 1909. p. 541–2.
Tip 2 yani kostal kartilaj deformiteleri, Pektus ekska- 17. Anonymous. Eine merkwuerdige Deformitaet (der miss-
bildete Brustkorb) des Herrn J. W. Wien Med Blaetter
vatum ve karinatumun veya her ikisinin kombinas-
1880; 50: 1269.
yonunu içeren geniş bir gruptur. Göğüs duvarının
18. Coulson W. Deformities of the chest. Lond Med Gaz
morfolojik özelliklerini temel alan “Willital sınıflandır-
1820; 4: 69-73.
masına” göre konjenital göğüs duvarı deformiteleri 19. Williams CT. Congenital malformation of the thorax
11 farklı tipe ayrılır (26) (Tablo 1). great depression of the sternum. Trans Path Soc 1872;
24: 50.
KAYNAKLAR 20. Meyer L. Zur chirurgischen Behandlung der angebo-
1. Langer E. Zuckerkandel. Untersuchungen über den renen Trichterbrust. Berl Klin Wschr 1911; 48: 1563-6.
mißbildeten Brustkorb des. Herrn JW Wiener med Zeit. 21. Saxena AK. History of Surgical Repairs of Chest Wall
1880; 49: 515. Deformities. In: Saxena A. (eds) Chest Wall Deformities.
2. Fonkalsrud EW. Current management of pectus excava- Springer, Berlin, Heidelberg. 2017,p.3-18.
tum. World J Surg 2003; 27: 502-8. 22. Sauerbruch F. Operative Beseitigung der angeborenen
3. Kelly RE Jr. Pectus excavatum: historical background, Trichterbrust. Dtsch Z Chir 1931; 234: 760-4.
clinical picture, preoperative evaluation and criteria for 23. Ravitch MM. The operative treatment of pectus excava-
operation. Semin Pediatr Surg 2008; 17: 181-93. tum. Ann Surg 1949; 129: 429-44.
4. Kelly RE, Goretsky MJ, Obermeyer R, Kuhn MA, Redlinger 24. Wada J, Ikeda K, Ishida T, Hasegawa T. Results of 271 fun-
R, Haney TS et al. Twenty-one years of experience with
nel chest operations. Ann Thorac Surg 1970; 10: 526-32.
minimally invasive repair of pectus excavatum by the
25. Nuss D, Kelly RE, Croitoru DP, Katz ME. A 10-year review
nuss procedure in 1215 patients. Ann Surg 2010; 252:
1072-81. of a minimally invasive technique for the correction of
5. Shamberger R, Welch K. Surgical repair of pectus exca- pectus excavatum. J Pediatr Surg 1998; 33: 545-52.
vatum. J Pediatr Surg 1988; 23: 615-22. 26. Willital GH, Saxena AK, Schütze U, Richter W. Chest-de-
6. Scherer LR, Arn PH, Dressel DA, Pyeritz RM, Haller JA. formities: a proposal for a classification. World J Pediatr
Surgical management of children and young adults 2011; 7: 118-23.

3
Bölüm 2

Tıbbi Genetiğe Genel Bakış ve Konjenital Göğüs


Duvarı Deformitelerinde Genetik
Overview of Medical Genetics and Genetic in Congenital Chest Wall Deformities

Dr. Meltem Cerrah Güneş, Dr. Nuriye Coşkun Gökçe, Dr. Munis Dündar*
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı, Kayseri, Türkiye

ÖZ
Genetik hastalıklar genomdaki bozukluklar sonucu ortaya çıkar. Bu bazen tek bir nokta mutasyonu bazen bir kromo-
zomun sayı ve yapı değişikliği şeklinde görülebilir. Bireysel genetik bozukluklar az bulunur olmasına rağmen, toplu
olarak düşünüldüğünde 24.000’den fazla genetik bozukluğu kapsar. Bütün doğumların %3-5’inde konjenital malfor-
masyonlar ortaya çıkar. Postneonatal ölümlerin %30-50’si konjenital malformasyonlardan kaynaklanmaktadır. İnfant
ölümlerinin %20-30’u genetik bozukluklardan kaynaklanmaktadır. Göğüs duvarı deformiteleri izole olarak veya sayısal
ve yapısal kromozom bozukluklarının, genlerin yapısındaki değişikliklerin ve bununla ilişkili sendromların, genetik aso-
siyasyon, disrupsiyon veya sekansların bir parçası olarak görülebilir. Görülme sıklığı 300-400 ila 1000 canlı doğumda
1’dir. Erkeklerde kızlara oranla 2-4 kat fazla görülmektedir. İzole göğüs duvarı deformitelerinde etiyoloji ve/veya patoge-
nez bilinmemektedir ancak klinik gözlemlere dayanarak rekürrens riskinin düşük olması beklenmektedir. Göğüs duvarı
malformasyonları nispeten yüksek insidansa ve hastaların yaşamı üzerinde önemli etkiye sahip olan geniş bir anomali
grubudur. Fonksiyonel solunum yetmezliği ve semptomlarının bulunması, çocukların ve ebeveynlerinin çoğunluğunun
psikososyal ve kozmetik kaygılarının olması ve spordan kaçınma bu malformasyonların klinik önemini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: genetik, mendel kalıtımı, göğüs duvarı malformasyonları, göğüs duvarı deformiteleri, pektus ekska-
vatum, pektus karinatum, yarık sternum, küçük göğüs kafesi, kosta anomalileri, Poland sendromu

ABSTRACT
Genetic diseases occur as a result of disorders in the genome. This can sometimes be seen as a single point mutation,
sometimes as a number and structure change of a chromosome.
Although individual genetic disorders are rare, more than 24,000 genetic disorders are considered collectively. Conge-
nital malformations occur in 3-5% of all births. 30-50% of postneonatal deaths are caused by congenital malformations.
20-30% of infantile deaths are caused by genetic disorders. Chest wall deformities may be isolated or may be seen as
part of genetic and structural chromosome disorders, changes in the structure of genes, and associated syndromes,
genetic ascension, discretion, or sequences. The incidence is 1 in between 300-400 to 1000 live births. In males, it is seen
2-4 times more than girls. The etiology and / or pathogenesis of isolated chest wall deformities is unknown, but the risk
of recurrence is expected to be low based on clinical observations. Chest wall malformations are a large group of ano-
malies with a relatively high incidence and significant impact on patients’ lives. The presence of functional respiratory
failure and symptoms, the psychosocial and cosmetic concerns of the majority of children and their parents, and the
avoidance of sport indicate the clinical importance of these malformations.
Key Words: genetic, mendel inheritance, chest wall malformations, chest wall deformities, pectus excavatum, pectus
carinatum, cleft sternum, small chest cage, costal anomalies, Poland syndrome

Sorumlu Yazar*: Prof.Dr. Munis Dündar. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı, Kayseri, Türkiye.
E-posta: dundar@erciyes.edu.tr
Telefon: 0 532 6486116

5
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

GİRİŞ Her 1000 canlı doğumdan yaklaşık olarak 7’sini etki-


leyen ve gebeliğin ilk üç ayında meydana gelen tüm
Bir canlının tüm kalıtım birimleri o canlının genomu-
spontan düşüklerin yaklaşık olarak %50’sini kromo-
nu oluşturur. Hücrenin çekirdeğinde bulunan genetik zom bozuklukları oluşturur.
bilgiyi barındıran materyal DNA olarak adlandırılır.
DNA hücre bölünmesi sırasında kısalıp kalınlaşarak Tek gen hastalıkları nadir hastalıklardır. 500 ila 1000
kişiden birinde görülebilir ancak genellikle daha dü-
kromozomları oluşturur. İnsanda 23 çift (46) kromo-
şüktür. Hastalık ve ölümlerden önemli oranda sorum-
zom bulunur. Haploit insan genomu yaklaşık 3 milyar
ludur. Genel olarak, pediatrik popülasyondaki ciddi
baz çifti uzunluğundadır. Bu uzunluktaki DNA’nın
tek gen bozukluklarının görülme sıklığının 300 canlı
sadece %1‘i (yaklaşık 22 bin gen) genlerimizi oluş-
doğan bebekte 1 olduğu tahmin edilmektedir; tüm
tururken %99’unun bir kısmı bu genlerin doğru ça- yaşam boyunca tek gen bozukluklarının yaygınlığı
lışmasından sorumludur. Kalan kısmının işlevi halen 1/50’dir.
bilinmemektedir (1).
Kompleks kalıtımı gösteren çok faktörlü hastalıklar,
Genetik hastalıklar genomdaki bozukluklar sonucu etkilenen bireylerin ikizleri veya yakın akrabalarında
ortaya çıkar. Bu bazen tek bir nokta mutasyonu ba- hastalık riski artışı (genel halkla karşılaştırıldığında)
zen bir kromozomun sayı ve yapı değişikliği şeklinde ile kanıtlandığı gibi, genetik katkının bulunduğu has-
görülebilir. talıkların çoğunu tanımlar. Multifaktöriyel hastalıklar,
Hirschsprung hastalığı, yarık dudak ve damak ve kon-
Bireysel genetik bozukluklar az bulunur olmasına
jenital kalp kusurlarının yanı sıra Alzheimer hastalığı,
rağmen, toplu olarak düşünüldüğünde 24.000’den
diyabet ve koroner arter hastalığı gibi yetişkin ya-
fazla genetik bozukluğu kapsar (2) (Tablo 1,2). Bütün şamdaki birçok yaygın bozuklukları içerir. Bu bozuk-
doğumların %3-5’inde konjenital malformasyonlar lukların çoğunda genetik bilgide tek bir hata yoktur.
ortaya çıkar. Postneonatal ölümlerin %30-50’si kon- Aksine, hastalık, birçok farklı genin varyant formları-
jenital malformasyonlardan kaynaklanmaktadır (3). nın kombine etkisinin sonucudur. Çok faktörlü hasta-
İnfant ölümlerinin %20-30’u genetik bozukluklardan lığın etkisinin tahminleri, pediyatrik popülasyondaki
kaynaklanmaktadır (4). %5’den tüm nüfustaki %60’a kadar değişmektedir (5).

Tablo 1. Kalıtım gruplarına göre sayısal veriler (19 Şubat 2018).

Otozomal X bağlantılı Y bağlantılı Mitokondriyal Toplam


Geni Bilinen 15,020 728 49 35 15,832
Geni ve Fenotipi Bilinen 75 0 0 2 77
Fenotip Tanımı ve Moleküler 4,824 324 4 31 5,183
Temeli Bilinen
Fenotip Tanımı veya Lokusu 1,457 123 5 0 1,585
Bilinen, Moleküler Temeli
Bilinmeyen

Mendelyen Kalıtım 1,662 106 2 0 1,770


Gösterdiğinden Şüphe Edilen
Diğer Hastalıklar

Toplam 23,038 1,281 60 68 24,447

Tablo 2. Fenotip tanımı, fenotip sayısı ve gen sayıları ile ilgili sayısal veriler (19 Şubat 2018).

Fenotip tanımı Fenotip sayısı Gen sayısı


Tek gen hastalıkları ve özellikleri 5,114 3,495
Kompleks hastalık veya enfeksiyona yatkınlık 696 498
Hastalığa sebep olmayan (nondisease) mutasyonlar 145 115
Somatik hücre genetik hastalığı 213 121
Bir gendeki mutasyon birden fazla fenotipe neden olabildiği ve fenotipleri farklı sınıfları içerebileceği için bir gen birden
fazla sayılabilmektedir.

6
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 2: Tıbbi Genetiğe Genel Bakış ve Konjenital Göğüs Duvarı Deformitelerinde Genetik

erneği

1998

MENDELİAN KALITIM erkeklerde görülen bozukluklardır, kadınlar genel-


likle taşıyıcıdır. Mutant alleli X kromozomu üzerinde
Genetik biliminin temellerini Mendel’in bezelyelerle
taşıyan erkek hemizigot olarak adlandırılır. Taşıyıcı
yaptığı deneyler oluşturmuştur. Mendel tohumlarla
kadınlar genellikle normaldir. Hastalık babadan oğula
ilgili iyi tanımlanmış karakterleri kullanarak kalıtımla-
geçmez. Hastalık babadan tüm kızlarına geçer ve bu
rını incelemiş ve genel özellikler belirlemiştir.
kızlar da hastalığı %50 olasılıkla çocuklarına aktarırlar.
Mendel bu çalışma sonunda her bir karakterin (gen) Kalıtım biçimi oblik nitelik gösterir. Duchenne muskü-
çiftler halinde kalıtıldığını ve bu karakterleri belirle- ler distrofi, Hemofili A ve B, Kronik granülomatöz has-
yen gen çiftlerinin (alel) her birinin bir ebeveynden talık X’e bağlı resesif kalıtıma örnek olarak verilebilir.
geldiğini öngörmüştür. Bir özelliğin bir kuşakta görül-
Y kromozomuna bağlı kalıtım: Holandrik kalıtım
memesi birimlerin baskınlık/çekiniklik ilişkilerinden
adı da verilen kalıtım şeklidir. Y kromozomu üzerinde
faydalanarak genotip/fenotip ilişkisini tarif etmiştir
(1). spermatogenezde rol oynayan genlerdeki defektlerin
kalıtımı ile ilgilidir. Erkekten sadece erkek çocuklarına
Tek gen hastalıkları mendel kalıtım özelliği gösteren, geçiş vardır. Genin resesiflik ya da dominantlığı söz
kalıtımı tek bir mutant gene bağlı olan hastalıklardır. konusu olmadan babanın tüm erkek çocukları hasta
Otozomal dominant, otozomal resesif ve cinsiyete ya da etkilenmiş fakat tüm kız çocukları normal ola-
bağlı kalıtım olmak üzere ayrılır. caktır. Genellikle mutasyonlu bireylerde herhangi bir
Otozomal resesif kalıtım: Hastalık oluşması için her bulgu saptanmaz fakat bazı mikrodelesyonlar sperm
iki alelinde mutasyon taşıması gerekmektedir. Hete- sayısında değişikliğe ve infertiliteye sebep olur.
rozigot bireyler taşıyıcı kabul edilmektedir. Taşıyıcı Psödootozomal kalıtım: Cinsiyet kromozomlarının
bireylerin her gebelikte %25 oranında hasta %50 ora- psödootozomal bölgelerinde görülen kalıtım şeklidir.
nında taşıyıcı ve %25 oranında sağlıklı çocuk sahibi Otozomal dominant kalıtımı ve X’e bağlı dominant
olma riski vardır. Taşıyıcı bireyler genel olarak normal kalıtımı taklit eder. Kızlarda daha fazla görülmesi ve
fenotipe sahiptirler. Bu kalıtım kalıbında erkek ve ka- erkekten erkeğe geçmesi sebebiyle bu kalıtım kalıp-
dınlar aynı oranda etkilenirler. Akraba evliliklerinde larından ayrılır. Leri-Weil diskondrosteozisi örnek ola-
otozomal resesif hastalıkların insidansı artmaktadır. rak verilebilir (6).
Aile ağacında yatay geçiş gösterir. Kuşaklar sonra or-
taya çıkabilir. Kistik fibrozis, fenilketonüri, galaktozemi
otozomal resesif hastalıklara örnek olarak verilebilir. NON-MENDELİAN KALITIM
Otozomal dominant kalıtım: Otozomal dominant Belirli bir kalıtım kalıbı bulunmayan, aileden aileye de-
kalıtım heterozigot özellik gösterir. Tek bir alelin et- ğişebilen ve populasyonlar arasında farklılık gözlenen
kilenmiş olması yeterlidir. Hastalık çocuklarına %50 genetik hastalıklardır. Üç başlık altında incelenebilir.
olasılıkla geçer. Erkek ve kadınlar eşit oranda etkilenir. Kromozomal hastalıklar: Kromozom yapısında
Otozomal dominant kalıtım aile ağacında dikey kalı- veya sayısındaki değişikliklerin ortaya çıkardığı has-
tım özelliği gösterir. Huntington hastalığı, nörofibro- talıklardır. Kromozomlar birçok gen çifti taşırlar. Bu
matozis, myotonik distrofi örnek olarak verilebilir. nedenle bu bozukluklarda pek çok doku ve sistemi
X’e bağlı dominant kalıtım: X’e bağlı dominant ilgilendiren fenotipik bulgular görülür. Örneğin; 21.
kalıtımda cinsiyet ayrımı gözlenmez. X inaktivasyo- kromozomun bir adet fazla olması durumu (trizomi
nu nedeniyle kadınlardaki tablo değişken olabildiği 21) Down Sendromu, Edward Sendromu (trizomi 18),
gibi genel olarak erkeklerde bulgular daha ağırdır. Patau Sendromu (trizomi 13), kromozomal hastalık-
Hasta erkekten erkek çocuklarına geçiş yoktur. Has- lara örnek olarak verilebilir. Anöploidiler, öploidiler,
ta erkeğin tüm kızlarında hastalık görülür. X’e bağlı delesyon, insersiyon, inversiyon ve translokasyonlar
dominant letal alleller; X kromozomu üzerindeki gen- kromozomal hastalıklara sebep olabilmektedir
lerin mutant allelerinin yol açtığı bazı hastalıklarda Multifaktöriyel hastalıklar: Çevresel faktörlerle
etkilenen erkekler ya hiç yaşamazlar veya çok nadiren birlikte birçok genin birikimli etkisi ile ortaya çıkan
yaşarlar, bu mutant allelerin letal etkisine bağlıdır. genetik hastalıklardır. Toplumda mendel tipi kalıtım
Vitamin D-rezistan rikets, Albright’ın Herediter Oste- gösteren genetik hastalıklardan daha fazla görülürler.
odistrofisi, Taybi Sendromu X’e bağlı dominant kalıtı-
Hastalığın sıklığı aile bireyleri içerisinde artmıştır.
ma örnek olarak verilebilir.
Fakat klinik açıdan etkilenme düzeyi çevresel faktör-
X’e bağlı resesif kalıtım: Hastalık X kromozomu üze- ler ve genetik özelliklerin çoklu etkisiyle değiştiği için
rindeki gen mutasyonları sonucu oluşur. Genellikle aile ağacı multifaktöriyel kalıtımı kanıtlayamaz. Bu-
7
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

nun için ikiz çalışmaları ve aile korelasyonu çalışma- nomunda yaygın olarak görülen ve normalde stabil
ları yapılması gerekmektedir. Doğumsal anomalilerin olan bölgelerdir ve fonksiyonları bilinmemektedir.
birçoğu multifaktöriyel kalıtım ile kalıtılırlar. Nöral tüp
Mozaizm: Tek bir zigottan kaynaklanan iki ya da daha
defektleri, gelişimsel kalça displazisi, yarık damak ve
fazla farklı hücre dizisini ifade eder. Kromozomal ay-
dudak, pilor stenozu, iskemik kalp hastalıkları, şizofre-
rılmama, anafaz gecikmesi ve endoreduplikasyon ile
ni, allerjik hastalıklar, hipertansiyon, kanser multifak-
meydana gelebilir. Somatik veya gonadal olabilir. Go-
töryel hastalıklara örnektir.
nodal mozaizm kalıtılabilirken somatik mosaizm kalı-
Mitokondriyal hastalıklar: Mitokondri DNA’sının tılmaz. Turner ve Klinefelter sendromları örnek olarak
mutasyon hızı çekirdek DNA’sının mutasyon hızından verilebilir.
10 kat daha fazladır. Mitokondriyal mutasyonlar yük-
Kimerizm: Farklı zigotlardan köken alan farklı hücre
sek enerji gereksinimi olan dokuları etkiler. Mitokond-
popülasyonlarının aynı bireyde bulunması durumu-
riyal hastalıkların fenotipik etkileri mutasyon tipine,
dur. Transplantasyon, transgenik canlı çoğul gebelik-
mutasyonun bir dokudaki tüm mitokondriyi tutup
lerde görülebilir.
tutmamasına bağlı (heteroplazmi) olarak değişir. Bu
yüzden fenotipik varyasyon çok çeşitlidir. Mitokond-
riyal DNA maternal geçişli olduğu için etkilenmiş an- GÖĞÜS DUVARI DEFORMİTELERİNDE
nenin tüm çocukları etkilenmiştir. Fakat etkilenmiş GENETİK ETİYOLOJİ
baba hastalığı çocuklarına geçiremez. Heteroplazmik
Göğüs duvarı deformiteleri izole olarak veya sayısal ve
özellik göstermelerine rağmen etkilenmiş hücre varlı-
yapısal kromozom bozukluklarının, genlerin yapısın-
ğının artmasıyla homoplazmik özellik gösterebilirler.
daki değişikliklerin ve bununla ilişkili sendromların,
Leberin herediter optik atrofisi, nörojenik kas güç-
genetik asosiyasyon, disrupsiyon veya sekansların bir
süzlüğü, mitokondrial ensefalomyopati, laktik asidoz,
parçası olarak görülebilir. İzole göğüs duvarı deformi-
inme benzeri epizotlar, mitokondrial myopati, mater-
telerinde etiyoloji ve/veya patogenez bilinmemekte-
nal myopati ve kardiomyopati, myoklonik epilepsi ve
dir ancak klinik gözlemlere dayanarak rekürrens riski-
ragged-red fiber hastalığı örnek olarak verilebilir.
nin düşük olması beklenmektedir.
Somatik hücre artışı: Kanserlerin büyük bir çoğun-
Göğüs duvarı malformasyonları nispeten yüksek in-
luğu somatik hücre artışına sebep olan genetik has-
sidansa ve hastaların yaşamı üzerinde önemli etkiye
talıklardır. Ailesel kanserlerde germ hücrelerinde mu-
sahip olan geniş bir anomali grubudur. Fonksiyonel
tasyon bulunmasının yanında kanserin oluşabilmesi
solunum yetmezliği ve semptomlarının bulunması,
için birçok mutasyonun ardı ardına görülmesi gerek-
çocukların ve ebeveynlerinin çoğunluğunun psiko-
mektedir. Bu mutasyonlar fonksiyon kaybı mutasyon-
sosyal ve kozmetik kaygılarının olması ve spordan
ları ya da heterozigosite kaybı ile açıklanabilir.
kaçınma bu malformasyonların klinik önemini gös-
Genomik imprinting: Genomun belirli bölgele- termektedir.
rinde kalıtımın anneden ya da babadan gelen alel
Göğüs duvarı malformasyonlarının isimlendirilmesi
ekpresyonunun değişmesi ile farklı fonksiyon gös-
ve sınıflandırılması ile ilgili literatürde henüz bir fi-
termesidir. Genomik imprinting için en güzel örnek
kir birliği olmamakla birlikte en sık karşımıza pektus
paternal imprinting gösteren Prader-Willi kısa boy,
ekskavatum (kunduracı göğsü), pektus karinatum
şişmanlık ve öğrenme güçlüğü ile karakterize iken;
(güvercin göğsü) olarak çıkar. Bazı hastalarda ikisi bir-
maternal imprinting gösteren Angelman sendromu
likte de görülebilir ve bu da asimetrik bir deformite
epilepsi,siddetli öğrenme zorluğu ile karakterizedir.
oluşturur.
Uniparental dizomi: Homolog kromozom çiftinin
hepsi veya bir bölümünün tek ebeveynden aktarıl-
PEKTUS EKSKAVATUM
masıdır. Mayoz bölünme sırasında oluşan hatalardan
kaynaklanır. Mayoz I deki hata heterodizomiye mayoz Pektus ekskavatum, 400 canlı doğumda 1 görülen en
II de oluşan hata izodizomiye sebep olur. Prader-Willi/ yaygın göğüs duvarı deformitesidir (Resim 1) ve erkek
Angelman sendromu örnek olarak verilebilir. / kadın oranı yaklaşık 4:1’dir (7). PE tüm göğüs duvar
deformitelerinin yaklaşık %90’ını oluşturur ve ailesel
Üçlü tekrar artışı: Hastalığın klinik etkilerinin nesiller
vakalar bildirilmiş olsa da genellikle sporadiktir.
arasında artarak (antisipasyon) devam etmesi ile ka-
rakterize olan üçlü tekrar sayısı artışlarını kapsayan Pektus ekskavatumun ve ikinci en sık görülen defor-
kalıtımdır. Frajil X, Myotonik distrofi, Huntington has- mite olan pektus karinatumun nedenini açıklayan
talığı örnek verilebilir. Trinükleotid tekrarları insan ge- birkaç teori öne sürülmekle birlikte etiyolojileri belir-
8
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 2: Tıbbi Genetiğe Genel Bakış ve Konjenital Göğüs Duvarı Deformitelerinde Genetik

erneği

1998

sizdir. Kostal kıkırdaklarda anormal büyümenin ster- PE örneklerinde tümör nekroz faktörü-alfa’nın çeşitli
numu içe doğru (pektus ekskavatum) veya dışa doğru izoformlarının downregülasyonu öngörülebilir (16).
(pektus karinatum) kaydırabileceği düşünülmektedir Ekstrasellüler matriks reseptör etkileşimi ve fokal
(genellikle büyüme atakları boyunca yoğunlaşır). adezyon yolakları, gen ekspresyonunda en önemli
Anormal büyümenin tetikleyicileri ve patogenezi bi- değişiklikleri gösteren biyolojik süreçler olarak tanım-
linmemekle birlikte diafram anomalileri, raşitizm veya lanmıştır. PE dokularında upregüle olan filamin, adez-
intrauterin basınç yükseklikleri gibi durumlar pektus yon da dahil olmak üzere pek çok hücre işlevinde
ekskavatuma neden olabilir (8-10). merkezi rol oynayan çeşitli proteinlerle etkileşime gi-
Kolajen tip II, kaburga kıkırdağının en önemli yapısal rer. Bu nedenle disfonksiyonel filamin ekspresyonu is-
bileşenlerinden biridir. Bu nedenle metabolizması ve kelet ve kardiyovasküler bozukluklar ile ilişkilidir (17).
bileşimi pektus ekskavatumun etiyolojisi ve patoge- Pektus ekskavatum hafif, sığ bir defekten, sternu-
nezinde önemli bir rol oynayabilir (11). Bazı veriler, PE mun vertebra cisimlerine kadar uzanabilen defekte
hastalarında endokondral ossifikasyon ve mukopoli- yol açabilir. Sternumun posteriora açılanma derecesi
sakaritlerin metabolizmasında bozukluklar olduğunu ve sternumla buluşan kostal kıkırdakların posterior
göstermektedir (12). PE hastalarında vakuolizasyon, angulasyonu, defektin boyutunu etkileyen 2 önemli
polimorfizm ve nükleer piknoz, yüzeyel kıkırdak böl- faktördür. Ek olarak kartilaginöz veya sternal asimetri
gelerinde bol miktarda kondrosit ve derin kıkırdak varsa defektlerin cerrahi onarımı daha zordur (18).
bölgelerindeki kondroblastlar tanımlanmıştır (13).
Kollajen fibrillerinde eşit olmayan ve kıkırdakların de- Pektus ekskavatum genellikle doğumda görülür veya
rin bölgelerinde irregüler dağılım gösterilmiştir (14). doğumdan kısa bir süre sonra ortaya çıkar. Genellik-
le ilerleyicidir ve çocuk büyüdükçe derinlik artar (19).
Pektus ekskavatum hastalarında kaburga kıkırdağı- Erkeklerde daha sık görülür. Diyafram anomalileri ve
nın gen ekspresyonu mikroarray profillemesi, çeşitli diğer konjenital anomalilerle birlikte olabilir. Hastala-
kollajen genlerinin (COL2A1, COL9A1, COL9A2, vb.) rın %2’sinde pektus ekskavatum konjenital kalp ano-
upregulasyonunu ortaya çıkarmıştır. Bu da kıkırdak malileri ile birliktedir. Pektus ekskavatumlu hastaların
aşırı büyümesinin yaygın etiyolojisine uygundur. %21’inde kendisinde, %11’inde ise ailesinde skolyoz
Benzer şekilde, doku yeniden modellemelerinde
öyküsü vardır (20).
matris metaloproteinazların downregülasyonu ön-
görülmüştür. Mikroarray ekspresyon sonuçlarına Pektus ekskavatumun bebekler veya çocuklar üzerin-
göre istatistiksel olarak en fazla etkilenen 12, 2 ve 6 de genellikle fark edilebilir bir fizyolojik etkisi yoktur.
numaralı kromozomlardır. En önemli kromozomal Bazı çocuklarda sternum veya kostal kıkırdak alanın-
bölgenin ise 19p13.3-q13.2 olduğu düşünülmüş ve da, özellikle şiddetli egzersiz sonrasında ağrı ortaya
en önemli gen-hastalık grubu olarak metabolik has- çıkar. Bazı hastalarda eşlik eden mitral kapak prolap-
talıklar tanımlanmıştır. Gerçek zamanlı RT-PCR (Revers susuna bağlı çarpıntı olabilir. Bazı hastalarda akım
transkriptase-polimerase chain reaction) ile mikroarray üfürümü saptanabilir. Bu üfürüm, sternumun pulmo-
ekspresyon verileri onaylanmıştır (15). PE’nin kollajen ner artere yakın olması ile bağlantılı olup sistolik ejek-
gen transkripsiyonunu inhibe ettiği bilindiğinden siyon üfürümünün iletilmesine bağlıdır.

Resim 1. Pektus ekskavatum (Erciyes Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı arşivinden alınmıştır) (21).
9
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Tablo 3. Pektus ekskavatum veya karinatumun sıklıkla veya nadiren eşlik ettiği sendromlar (25).

Sıklıkla Nadiren
Aarskog Sendromu Down Sendromu
Coffin-Lowry Sendromu Hallerman-Streiff Sendromu
Homosistinüri Holt-Oram Sendromu
Kozlowski Spondilometafiziyal Displazi Lowe Sendromu
Marfan Sendromu Mietens Sendromu
Marinesco-Sjögren Sendromu Mohr Sendromu
Melnick-Needles Sendromu Proteus Sendromu
Morquio Sendromu Robinow Sendromu
Mukopolisakkaridoz VII Ruvalcaba-Myhre Sendromu
Multipl Lentijinöz/Nöroma Sendromu Triko-rino-farengeal Sendrom
Noonan Sendromu Williams Sendromu
Osteogenezis İmperfekta Tip 1 XXXXY Sendromu
Oto-palato-dijital Sendrom Tip 1 ve 2
Parsiyel Trizomi 10q Sendromu
Ruvalcaba Sendromu
Schwartz-Jampel Sendromu
Spondilo Epifizyal Displazi Konjenita
Turner Sendromu
XYY Sendromu
18p- Sendromu

Literatürde nadiren ailesel nonsendromik (izole) pek- Marfan sendromu (OMIM 154700) ve Noonan
tus ekskavatum (Online Mendelian Inheritance in Man: sendromu (OMIM 163950) ‘dur.
OMIM 169300) olguları bildirilmiştir (22). İzole pektus
Pektus ekskavatumun Marfan sendromu gibi diğer
ekskavatumda aort kökü dilatasyonu sık görülür. Bu
kas-iskelet bozuklukları ile birlikte bulunması, bağ
nedenle EKO taraması önerilir (23). Bu olgularda kalı-
doku problemlerini düşündürmektedir. Ayrıca pektus
tım otozomal dominant olarak kabul edilir ve Marfan
ekskavatumlu hastaların %40’ında olası bir genetik
sendromunun hafif formu veya bir başka monogenik yatkınlığı düşündüren aile öyküsü vardır (26).
sendrom dışlanamaz. Örneğin: Creswick ve ark. 34
aileyi analiz etmiş ve 14 ailede otozomal dominant, Karakteristik bir vücut yapısına sahip olan hastalarda
4 ailede otozomal resesif ve 6 ailede X’ bağlı kalıtım Marfan sendromu mutlaka akla gelmelidir. Pektus
olduğunu düşünmüş. Ancak vakaların sayısının ista- ekskavatum veya karinatum, 15 nolu kromozomun
tistiksel değerlendirme için çok düşük ve birçok aile uzun kolunda lokalize olan Fibrillin 1 genindeki mu-
bireyinin ilave bağ dokusu özelliklerine sahip olduğu- tasyonların neden olduğu sistematik bir bağ dokusu
nu belirtmiştir (24). Bu nedenle bu ailelerin çoğunda, bozukluğu olan Marfan sendromunda önemli bir kli-
sistemik bağ dokusu hastalığı göz ardı edilemez. nik bulgudur.

Nadir görülen genetik sendromların teşhisi için yaygın Çeşitli organ sistemlerinin tutulumu, tanı ve tedavide
olarak kullanılan uzman sistemler olan POSSUM’da multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Tanı kriterlerini
(Pictures Of Standard Syndromes and Undiagnosed karşılayan hastaların yaklaşık %91›inde moleküler
Malformations version 5.7) ve WBDD (Winter-Barait- yöntemlerle Fibrilin 1 geninde mutasyon tespit edile-
ser Dysmorphology Database version 1.0.14)’de pek- bilir (27). Araknodaktili, aort kökü anevrizmaları, pek-
tus ekskavatum ve karinatum olgularında tespit tus deformiteleri, skolyoz, dural ektazi ve dismorfik
edilen monogenik sendromlar, sayısal kromozom yüz bulguları olan ancak göz tutulumu olmayan has-
bozuklukları ve yapısal kromozom yeniden düzen- talarda transforme edici büyüme faktörü-β reseptör I
veya II (TGFBR1 ve TGFBR2) mutasyonları akla gelme-
lenmeleri tablo 3’te gösterilmiştir. Birinci grupta
lidir (Loeys-Dietz syndrome; OMIM 190182) (28).
metabolik bozukluklar, bağ dokusu bozuklukları,
iskelet displazileri ve klasik dismorfik sendromlar Noonan sendromu, RasMAPK (mitojen aktive protein
bulunmaktadır. Pektus ekskavatum ve karinatum kinaz) yolundaki çeşitli genlerdeki mutasyonlardan
ile ilişkili en önemli monogenik sendromlar sırasıyla kaynaklanan, yaygın, otozomal dominant kalıtsal bir
10
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 2: Tıbbi Genetiğe Genel Bakış ve Konjenital Göğüs Duvarı Deformitelerinde Genetik

erneği

1998

hastalıktır. RAS (RAt Sarcoma viral onkogen homo- ma bozuklukları, dismorfik yüz bulguları görülür (29).
logu) proteinleri ve alt basamakları hücre proliferas- Mental gelişim değişkendir. %25’inde Öğrenme güç-
yonu, farklılaşma, hayatta kalma ve hücre ölümü için lüğü, %10-15’inde özel eğitim ihtiyacı olduğu bildiril-
önemli olan bir sinyalleme kaskadıdır. Noonan send- miştir. Otozomal dominant kalıtıldığından etkilenmiş
romundan PTPN11 (protein tyrosine phosphatase non- bireylerin çocuklarına kalıtılma riski %50’dir. Bulgular
receptor type 11), RAF1 (v-raf1 murine leukemia viral hafif olabileceğinden, kardeşler için nüks riskinin be-
oncogene homolog 1), SOS1 (son of seveless gene 1) ve lirlenmesi için ebeveynlerin araştırılması önerilir (Tab-
KRAS (KirstenRAS) genlerindeki ve bilinmeyen diğer lo 4).
genlerdeki mutasyonlar sorumludur. Genotip feno- İyi tanımlanmış bu iki sendrom dışında pektus
tip korelasyonu zayıftır. İnsidans, 1/1000-2500’dür. ekskavatum ve multiple konjenital anomalilerin yer
Normal doğum boyuna sahip hastalarda ilerleyen aldığı bazı aileler bildirilmiştir. Zori ve ark. pektus eks-
dönemlerde boy kısalığı gelişir. Hastalarda konjeni- kavatum, makrosefali, boy kısalığı, displastik tırnakları
tal kalp defektleri (%50-80) (en sık pulmoner kapak olan ve otozomal dominant kalıtım gösteren bir aileyi
stenozu [%20-30]), kardiyomiyopati (%20-30), geniş tanımlamış (OMIM 600399). Beals ve Fraser 3 kuşak
veya yele boyun, kraniyal pektus karinatum ve kaudal bir ailede tibia, psödoartroz ve pektus ekskavatum ra-
pektus ekskavatum, kriptorşidizm (%60-80), pıhtılaş- por etmişler (OMIM 609143) (30). Khaldi ve ark. akra-

Tablo 4. Noonan Sendromu Özellikleri.

Prevalans 1/1000 – 1/2500


Kalıtım Otozomal dominant
Tanım Noonan sendromu, boy kısalığı, belirgin yüz dismorfizmi ve konjenital kalp defektleri ile
karakterize bir hastalıktır.
Klinik Özellikler
Vücut Yapısı Boy kısalığı
Mental Muayene Zihinsel gerilik, konuşma (telaffuz) bozuklukları
Cilt ve saç Yünsü saç
Kraniyum Dolikosefali, makrosefali, skafosefali
Yüz Üçgen yüz, frontal bossing
Kulak Düşük ve posteriora açılanan kulaklar, sensörinöral işitme kaybı
Göz ve göz çevresi Pitozis, hipertelorizm, down slanting palpebral fissürler, epikantal katlantı, miyopi, mavi-gri
iris
Ağız ve çevresi Yüksek damak, derin filtrum, üst dudak vermilion sınırının yüksekliği, mikrognati, dişlerde
çarpıklık
Boyun Kısa boyun, yele boyun, kistik higroma, düşük ense saç çizgisi
Omurga ve göğüs duvarı Kalkan göğüs, pektus karinatum, pektus ekskavatum, vertebral anomaliler, kifoskolyoz
Üst ekstremite Kubitus valgus, klinodaktili, brakidaktili, künt parmak uçları
Kardiyovasküler sistem Konjenital kalp defektleri, hipertrofik obstruktif kardiyomiyopati, atrial septal defekt,
ventriküler septal defekt, pulmoner stenoz, aort koarktasyonu, patent duktus arteriosis
Genital Sistem Kriptorşidizm, nadiren hipogonadizm, infertilite (bilateral kriptorşidizm bulunan bireylerde)
Hematolojik Sistem Amegakaryositik trombositopeni, Von Willebrand Hastalığı, kanama eğilimi
Malignite Malign schwannom, multipl dev hücreli granülom
Biyokimyasal ve Parsiyel faktör XI(C), XII(C) ve XIII(C) eksikliği, trombositopeni
Metabolik Testler
Prognoz Hipertrofik kardiyomiyopati erken mortalite ile ilişkilidir; altı aydan önce konjestif kalp
yetmezliği gelişen olgularda prognoz kötüdür.
Genetik etiyoloji PTPN11, SOS1, RAF1, RIT1, KRAS, NRAS, BRAF, MAP2K1 ve diğer genlerdeki mutasyonlardan
kaynaklanır.
Tarihçe Noonan 1968 yılında 17 hastada pulmoner stenoz, 2 hastada patent duktus arteriosus
bulunan 19 hasta bildirmiştir. Sternum deformitesi ve sütürlerin erken kapanması
hastalarda bulunan önemli özelliklerdendi.

11
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

ba ebeveynden doğan kısa boy, mental retardasyon, zukluğu kapsar (38). Kalıtsal bağ doku hastalıkları,
pektus ekskavatum ve kamptodaktili görülen iki kar- Berlin Uluslararası Nosolojisi (1986) ‘nde tanımlan-
deş rapor etmişlerdir (31). mıştır ve MFS, MASS fenotipi gibi çeşitli bozuklukları
kapsamaktadır (39). KBDH’ları genellikle tek gen mu-
PEKTUS KARİNATUM tasyonlarından kaynaklanır ve otozomal dominant,
otozomal resesif veya X bağlantılı kalıtılabilir (40). Bir
Pektus karinatum, en yaygın ikinci göğüs duvarı
veya daha fazla mutant polipeptitin eklenmesi mat-
deformitesidir. pektus ekskavatumdan beş kat daha
riks makromoleküllerinin anormal katlanması ve bi-
az sıklıkla ve erkeklerde daha yaygın görülmektedir
rikmesine neden olur (39).
(32). Deformitede sternum ve kondrokostal eklemle-
rin protrüzyonu mevcuttur (Resim 2). Fibrilin (FBN) proteinleri elastik ve elastik olmayan
Etiyolojisi bilinmemekle birlikte, patogenetik me- birçok bağ dokusunda bulunan hücre dışı mikrofib-
kanizmadan kaburgaların aşırı büyümesi sorum- rillerin ana bileşenleridir (41). Farklı genler tarafından
ludur (33). Ailevi olgular nadir değildir ve bazı ai- kodlanan Fibrilin-1, -2 ve -3 olmak üzere üç farklı in-
lelerde pektus karinatum ve pektus ekskavatum san fibrilini bulunur (42). FBN1 ve FBN2 genlerindeki
vakaları birlikte görülebilir (34). Pektus karinatum bağ mutasyonlar sırasıyla MFS ve konjenital araknodakti-
dokusu bozuklukları, Noonan sendromu ve kardiyak liyi içeren fibrilinopatilere sebep olmaktadır. FBN3 ise
anomalilerle (35) ve bazı kromozomal patolojilerle henüz yeni tanımlanmıştır. FBN1, Elastinin yapısında
ilişkili olabilmektedir (Tablo 5). Genellikle yaşamın bulunan mikrofibrillerin ana komponentidir ve ömür
ilerleyen dönemlerinde, ergenlik öncesi veya puberte boyunca eksprese edilir. FBN2 ve FBN3’ün öncelikli
sırasında görülür; ancak bazen infantlarda ve çocuk- olarak gelişim sırasında mevcut olduğu düşünülmek-
larda da görülebilir. Büyümenin hızlı olduğu dönem- tedir (41). FBN1 kromozom 15q21 üzerinde bulunan
de pektus karinatumun da artma eğilimi vardır (36). ve 65 ekzon içeren 230 Kb’lik bir gendir. Evrensel Mar-
Genellikle skolyoz, kardiyak ve pulmoner komplikas- fan Veritabanı (UMD)nda Marfan sendromu ve ilişkili
yonlara pektus ekskavatumdan daha az rastlanır an- hastalıklar açısından FBN1 geninde nokta mutasyon-
cak pektus karinatumun psikolojik etkileri ciddi olabi- ları, büyük ve küçük delesyonlar, insersiyon, missen-
lir (37). Postür anormalileri nadir değildir.
se, splice bölge mutasyonları içeren 1750’den fazla
mutasyon bildirilmiştir (42). FBN1 mutasyonları farklı
Marfan Sendromu klinik fenotiplerle karşımıza çıkar: MFS, MASS send-
Kalıtsal bağ doku hastalıkları (KBDH) kollajen, pro- romu, ektopya lentis sendromu, mitral kapak prolap-
teoglikan, elastin, fibrilin ve laminin gibi bağ doku susu sendromu, Shprintzen-Goldberg sendromu ve
matriks proteinlerini etkileyen, bir grup genetik bo- Loeys-Dietz sendromu (43).

Resim 2. Pektus karinatum (Erciyes Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı arşivinden alınmıştır) (21).
12
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 2: Tıbbi Genetiğe Genel Bakış ve Konjenital Göğüs Duvarı Deformitelerinde Genetik

erneği

1998

Tablo 5. Pektus karinatum veya pektus ekskavatum ile ilişkili kromozom değişimleri.

Kromozom 1 Kromozom 6 Kromozom 9 Kromozom 15


del 1q41-n42 del 6p25 del 9q22.1-q22.32 del 15q15-q22.1
dup 1q del 6p22-p24 del 9q22.3 dup 15q
mozaik trizomi 1 del 6q del 9q34 Kromozom 17
del 6q27 Tetrazomi 9p
Kromozom 2 del 17p13
dup 6p
dup 17p
del 2p Kromozom 10
dup 17q
del 2q13-q21
Kromozom 7 del 10q26
del 2q37
dup 10q
dup 2p del 7p21-pter Kromozom 18
dup 2q del 7p15.3-21.2
Kromozom 11 del 18p
del 7q11.21
del 18q12.1-q21.1
del 11q
dup 18p11
Kromozom 3 Kromozom 8 Kromozom 12
del 3p25-pter recomb 8 del 12q Kromozom 21
del 3p12-p14 del 8pter del 12q24
Trizomi 21
del 3q29 del 8p dup 12p
Cinsiyet Kromozomları
Kromozom 4 dup 8q Kromozom 13 monozomi X

Mozaik trizomi 4 Mozaik trizomi 8 Trizomi 13 dup Xq


Kromozom 5 Kromozom 14 49,XXXXY

del 5p15 Mozaik trizomi 14 Tetraploidi


del 5qter

MFS, glikoprotein FBN1’i kodlayan genin çeşitli mu- 7). Yenilenmiş kriterler, tanı koymayı kolaylaştırmak,
tasyonlarının neden olduğu sistemik bir otozomal hastaların danışmanlığı ve takibi için özel öneriler
dominant bağ doku bozukluğudur (Tablo 6). İnsidan- sunmak amacıyla basitleştirilmiştir.
sı 2-3/10.000’dir ve PE hastaların 2/3’sinde görülür
MASS mitral kapak prolapsusu, ilerleyici olmayan
(Resim 3) (44,45). Penetrans hemen hemen %100’dür.
aort genişlemesi, iskelet ve cilt değişikliklerini içeren
Klinik aileler arasında ve aile içinde izole bulgulardan
hafif, jeneralize laksisite ile karakterize bağ doku has-
zayıf genotip-fenotip korelasyona ve şiddetli tutu-
talığıdır (47). MASS FBN1 genindeki mutasyonlardan
lumlara kadar değişebilir. Hasta bireyin çocuklarına
kaynaklanan otozomal dominant kalıtımlıdır. PE ile
kalıtılma riski %50’dir. Mutasyonların yaklaşık %25’i
birlikteliği sıktır.
de novo olduğu için sporadik olguların kardeşlerinde
tekrarlama riski düşüktür. MFS’de klinik bulgular ve
bu bulguların şiddeti değişkenlik gösterir ve çeşitli or- YARIK STERNUM
ganları etkileyebilir: kardiyovasküler hastalıklar (aort
Yarık sternum, izole olarak veya çeşitli monoge-
dilatasyonu ve diseksiyonu) morbidite ve mortalite-
nik sendromların ve kromozom bozukluklarının bir
nin ana nedenidir. Kliniğin değişkenlik göstermesi ve
semptomu olarak görülebilir. Göğüs duvarı malfor-
genetik heterojenite nedeniyle FBN1 geninde mutas-
masyonlarının yaklaşık %15’ini oluşturur (48). Gebe-
yonun gösterilmesi MFS tanısı için yeterli değildir. Bu
liğin altıncı ila dokuzuncu haftasında ventral hücre
nedenle MFS tanısı 1996’da Ghent Kriterlerinde be-
migrasyonunun ve sternal bantların füzyonunun
lirlenen majör ve minör bulguların varlığına dayanır
eksikliği sonucunda oluşan ve nadir görülen bir mal-
(27). Bu kriterler arasında, cerrahi onarım gerektiren
formasyondur (49). Özellikle kadınlarda kavernöz he-
ciddi bir PE, önemli bir bulgudur. Marfan sendromu
manjiyomlarla birlikte görülmüştür.
tanısı en az 2 major organ (göz ve kardiyovasküler sis-
tem) bulguları veya aile hikayesi veya Fibrillin 1 mu- Ailesel olgular bildirilmesine rağmen sendromik ol-
tasyonu ve diğer organ sistemlerinde minör bulgula- mayan yarık sternum genellikle sporadiktir. Bu ne-
rın varlığında klinik olarak koyulabilir (46) (Tablo 7 ve denle hasta bireylerin kardeşlerinde ve çocuklarında
8). Ghent Kriterleri 2010 yılında revize edilmiş (Tablo tekrarlama riski düşüktür. Ancak nadiren X’e bağlı ka-
13
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Tablo 6. Marfan sendromu özellikleri.

Prevalans 1-5/10.000
Kalıtım Otozomal dominant
Tanım Marfan sendromu oküler, kardiyak ve iskelet sistemini etkileyen ve klinik olarak değişkenlik
gösteren genetik bir bağ doku hastalığıdır.
Klinik Özellikler
Vücut yapısı Uzun boy, üst ekstremite /alt ekstremite <0.85, kulaç boyu / boy >1.05, uzun kemiklerde
büyüme
Mental muayene Öğrenme güçlüğü, hiperaktivite
Cilt ve saç Stria, azalmış cilt altı yağ dokusu
Kraniyum Dolikosefali
Yüz Uzun ve dar yüz, malar hipoplazi, mikrognati, retrognati
Göz ve göz çevresi Down slanting palpebral fissürler, retina dekolmanı, glokom, erken katarakt oluşumu,
ektopia lentis, enoftalmi, düz kornea ve göz küresinin aksiyel uzunluğunda artma,
hipoplastik iris, hipoplastik silier kaslar, miyopi, trabekülodisgenezis
Ağız ve çevresi Yüksek veya dar damak, dişlerde çarpıklık
Omurga ve göğüs Pektus karinatum, pektus ekskavatum, kifoskolyoz, asimetrik sternum, spondilolistezis,
duvarı lumbosakral dural ektazi, torasik lordoz
Üst ekstremite Kubitus valgus, eklemlerde hipermobilite veya kontraktürler, araknodaktili
Alt ekstremite ve pelvis Genu rekurvatum, pes planus, protrüzyo asetabuli, dolikostenomeli, eklemlerde
hipermobilite veya kontraktürler, uzun ve dar ayak, pes kavus, çekiç parmak, hindfoot
deformitesi
Sinir sistemi Lumbosakral dural ektazi
Kas sistemi Azalmış kas kitlesi
Solunum sistemi Amfizem, spontan pnömotoraks, apikal blebler
Kardiyovasküler sistem Aort diseksiyonu veya dilatasyonu, mitral valv prolapsusu, pulmoner arter dilatasyonu, mitral
anulus kalsifikasyonu
Prognoz Morbidite ve erken mortalitenin başlıca nedeni kardiyovasküler sistem problemleridir.
Genetik etiyoloji Fibrilin-1 proteinini kodlayan FBN1 (15q21.1) mutasyonları sendrom ile ilişkilidir.
Tarihçe Antoine Marfan, 1896’da bu sendromun temel özelliklerini tarif etmiş ve daha sonra ismi
verilmiştir.

Tablo 7. Marfan sendromu tanı kriterleri. Bu kriterlerden herhangi birine sahip bireyler Marfan sendromu tanısı alır.

Aile Hikayesi Yokluğunda Aile Hikayesi Varlığında


• Aort kökü dilatasyonu Z skoru ≥ 2 ve ektopia lentis • Ektopia lentis ve ailede Marfan sendromu varlığı
(yukarıdaki tanımlamaya göre)
• Aort kökü dilatasyonu Z skoru ≥ 2 ve FBN1 mutasyonu • Sistemik skor ≥ 7 puan ve ailede Marfan sendromu
varlığı (yukarıdaki tanımlamaya göre)
• Aort kökü dilatasyonu Z skoru ≥ 2 ve sistemik skor ≥ 7 • Aort kökü dilatasyonu Z skoru 20 yaş üstünde ≥ 2,
puan 20 yaş altında ≥ 3 ve ailede Marfan sendromu varlığı
(yukarıdaki tanımlamaya göre)
• Ektopia lentis ve bilinen bir aort kökü dilatasyonunun
eşlik ettiği FBN1 mutasyonu

14
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 2: Tıbbi Genetiğe Genel Bakış ve Konjenital Göğüs Duvarı Deformitelerinde Genetik

erneği

1998

Resim 3. Marfan sendromu, eklemlerde hiperekstansibilite, pektus ekskavatum, araknodaktili (Erciyes Üniversitesi
Tıbbi Genetik Anabilim Dalı arşivinden alınmıştır) (21).

Tablo 8. Sistemik skorlama.

Bulgu Puan
Pozitif bilek (wrist) ve baş parmak (thumb) bulgusu 3
Pozitif bilek (wrist) veya baş parmak (thumb) bulgusu 1
Pektus karinatum 2
Pektus ekskavatum veya göğüs asimetrisi 1
Hindfoot deformitesi 2
Düz taban 1
Spontan pnömotoraks 2
Dural ektazi 2
Protrüzyo asetabuli 2
Skolyoz veya torakolumbal kifoz 1
Dirsek ekstansiyonunda azalma 1
5 yüz bulgusundan 3’ünün varlığı (dolikosefali, down slanting palpebral fissürler, enoftalmi, retrognati, 1
malar hipoplazi)
Ciltte stria 1
Şiddetli miyopi 1
Mitral valv prolapsusu 1
Üst/alt ekstremite oranı <0.85 ve boy/kulaç boyu oranı>1.05 1

15
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

lıtım (Xq25-26) bildirilmiştir. Anne babası akraba olan şır (53). Yaşa göre göğüs kafesinin normalden küçük
kardeşlerden erkek çocukta komplet yarık sternum, olması bazı sendromlarda nispeten sık karşımıza çık-
kız kardeşinde superior yarık sternum ve sol taraf yüz maktadır (Tablo 9).
kavernöz hamanjiyom tarif edilmiştir (50).Umblikal
herni, omfalosel, yarık dudak veya damak, pektus
KOSTA ANOMALİLERİ
ekskavatum, kraniyofasiyal hemanjiyomlarla birlikte-
liği sıktır. Nadiren akciğer herniasyonu da tespit edile- Kosta anomalileri kostaların morfolojik gelişiminde
bilir. Anterior mediastenin kemik korumasının olma- normalden sapma olarak tanımlanmaktadır. Konje-
ması hastayı travmaya karşı savunmasız hale getirir nital kosta anomalileri sıklığı %1,4 olarak bildirilmiştir
ve intratorasik basınçtaki değişiklikler kalp ve büyük (54,55). Sıklıkla veya nadiren çeşitli sendromlara eşlik
damarların yer değiştirmesine ve venöz dönüşün bo- edebilir (Tablo 10).
zulmasına neden olabilir. Dermoperikardiyal bağlantı
Poland Sendromu (PS)
bulunan bazı vakalarda perikardiyal enfeksiyon riski
mevcuttur. Dispne, aritmi, siyanoz gelişebilir. Poland sendromu yaklaşık 1 / 30.000 canlı doğumda
ortaya çıkar (56), pektoralis major kasının yokluğu
Sternumun alt kısmındaki yarıklar Cantrell pentalo-
veya hipoplazisi ile karakterizedir ve genellikle ipsi-
jisinde görülür. Omfalosel, diastazis rekti veya umb-
lateral göğüs duvarı, göğüs ve üst ekstremite ano-
likus yokluğuna yol açan orta hat supraumblikal ab-
malileri ile birlikte görülür (57). Defekt unilateraldir
domen duvar defektleri; diyafragmatik perikard ve
ve vakaların üçte ikisinde sağ taraftadır. Erkeklerde
anteriyor diyafram eksiklikleri; ASD, VSD, ektopik kalp,
daha sık görülür ve E/K oranı 2:1’dir. Nadiren bilateral
çift çıkışlı sağ ventrikül, trunkus arteriosus, pulmoner
vakalar bildirilmiştir (58). Etiyolojisi bilinmemekle bir-
venöz drenaj anomalisi gibi bir kardiyak anomali ile
likte embriyonik dokunun anormal göçünü, subkla-
karakterizedir (51).
viyen arterin hipoplazisini veya in utero yaralanmayı
PHACE ventral gelişim kusurlarının (özellikle sternal içeren birçok teori önerilmiştir. Genellikle sporadiktir
defektler ve / veya supraumblikal rafe) eşlik ettiği nö- ancak ailevi vakalarda otozomal dominant kalıtım
rokutanöz bir asosiyasyondur. Etiyoloji ve patogenez görülmektedir. PS Moebius, Klippel Feil sendromları
bilinmemektedir. Çoğu vaka sporadiktir (52). ve Sprengel anomalisi gibi diğer anomalilerle birlikte
bulunabilir (59).
KÜÇÜK GÖĞÜS KAFESİ Poland sendromunda fenotip değişkendir. Torasik de-
Ortalama torasik perimeter doğumda erkeklerde 32,3 fekt genellikle doğumda mevcuttur; ancak çocuk bü-
cm kadınlarda 31,5 cm’dir. Yaşla birlikte çap artar ve yüdükçe belirginleşir. Pektoral kas yokluğu göğüste
erkeklerde 89,2 cm ve kadınlarda 85,4 cm’e kadar ula- asimetri oluşturur, eşlik eden kostal anomaliler varsa

Tablo 9. Küçük göğüs kafesinin sıklıkla veya nadiren eşlik ettiği sendromlar.

Sıklıkla Nadiren
Akondrogenezis Akondroplazi
Kamptomelik Displazi Diastrofik Displazi
Serebro-Kosto-Mandibular Sendrom Osteogenezis İmperfekta, Tip 2
Kondroektodermal Displazi Oto-palato-dijital Sendromu, Tip 1
Kleiokranial Dizostozis Progeria Sendromu
Fibrokondrogenezis Psödoakondroplastik Spondiloepifizyal Displazi
Hipofosfatazya
Jarcho-Levin Sendromu
Jeune Torasik Distrofi
Letal Multipl Pterjiyum Sendromu
Melnick-Needles Sendromu
Metafizyal Kondrodisplazi, Jansen Tip
Metatropik Displazi
Kısa kosta-polidaktili Sendromu
Tanatoforik Displazi
Mozaik Trizomi 9 Sendromu

16
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 2: Tıbbi Genetiğe Genel Bakış ve Konjenital Göğüs Duvarı Deformitelerinde Genetik

erneği

1998

Tablo 10. Kosta anomalilerinin sıklıkla veya nadiren eşlik ettiği sendromlar.

Sıklıkla Nadiren
Arteriohepatik Displazi CHARGE Asosiasyonu
Serbro-Kosto-Mandibular Sendrom CHILD Sendromu
Escobar Sendromu Kleidokranial Dizostozis
Fetal Hidantoin Etkileri Down Sendromu
Gorlin Sendromu Fetal Alkol Etkileri
Hunter Sendromu Fetal Aminopterin Etkileri
Hurler Sendromu Fetal Valproat Etkileri
Langer-Giedion Sendromu Klippel-Feil Sekansı
Lenz-Majewski Hiperostozis Sendromu MURCS Asosiasyonu
Maroteaux-Lamy Sendromu Noonan Sendromu
Melnick-Needles Sendromu Pallister-Hall Sendromu
Morquio Sendromu Proteus Sendromu
Mukopolisakkaridoz VII Robinow Sendromu
Oto-palato-dijital, Tip 2 Rokitansk Sekansı
Parsiyel trizomi 10q Sendromu Trizomi 18
Poland anomalisi VATER Asosiasyonu
Sanfilippo Sendromu Turner Sendromu
Seckel Sendromu 9p- Sendromu
Trizomi 4p 18q- Sendromu
Trizomi 13

asimetri daha belirgin olur. Özellikle birden çok kosta asemptomatiktir ve kas defekti nedeniyle genellikle
agenezisinde (en çok etkilenen kaburga üçüncü ve herhangi bir kısıtlama yoktur. Klasik sinbrakidaktili-
dördüncü) akciğer fıtıklaşması ve paradoksal solu- den yarık el veya diğer anomalileri içeren üst ekstre-
num hareketleri mevcuttur. Kostalar ayrıca küçük ve mite problemleri bulunabilir (62) (Tablo 11).
anomalili olabilir. Meme ve meme başı anomalisi sık-
lıkla eşlik eder (Resim 4). Nadiren skolyoz, kardiyak ve GENETİKTE DİSMORFOLOJİK TANIMLAR
renal anomaliler bildirilmiştir (60). Dekstropozisyon
sıklıkla rapor edilmekte ve her zaman sol PS ile iliş- Deformite: Vücudun bir bölümünün pozisyonundaki
veya şeklindeki anormalliklerdir.
kilendirilmektedir. Birden fazla sol kaburga agenezisi
olan hastalarda embriyonik dönemde mekanik fak- Asosiyasyon: Dizi anomalileri, sendromlar ya da ge-
törlerin etkili olduğu görülmektedir (61). PS’li hastalar lişimsel alan defektleri olarak tanımlanamayan fakat

Resim 4. Poland sendromu, pektoral kas yokluğu, göğüs deformitesi, meme başları ayrık, sağ el brakidaktili ve klino-
daktili (Erciyes Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı arşivinden alınmıştır) (21).
17
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Tablo 11. Poland sendromu özellikleri.

Prevalans 1 / 30.000
Kalıtım Otozomal dominant, sporadik
Tanım Pektoral kasın tek taraflı yokluğu veya hipoplazisi ve genellikle ipsilateral eşlik eden el ve parmak
anomalileri ile karakterizedir.
Klinik Özellikler
Omurga ve göğüs Unilateral pektoralis majör kası yokluğu veya hipoplazisi, unilateral pektoralis minör kası yokluğu,
duvarı Sprengel anomalisi, hipoplastik kosta, kosta füzyonu, unilateral meme başı yokluğu veya
hipoplazisi, unilateral areola yokluğu veya hipoplazisi, unilateral meme yokluğu, hemivertebra
Üst ekstremite Unilateral sindaktili, unilateral brakidaktili, unilateral oligodaktili
Kas sistemi Latissimus dorsi hipoplazisi, serratus anterior hipoplazisi, infraspinatus hipoplazisi, supraspinatus
hipoplazisi, deltoid hipoplazisi
Kardiyovasküler Dekstrokardi (sol taraflı Poland sekansında)
sistem
Etiyoloji Etiyolojide embriyogenez döneminde subklaviyan arterin beslediği alanlarda kan akımının
azalmasının malformasyonlara neden olduğu düşünülmektedir.
Tarihçe İlk defa 1841 yılında A. Poland tarafından tanımlanmıştır.

beklenenden daha sık olarak birlikte görülen anomali 8. Falconer AR, Brown RA, Helms P, Gordon I, Baron JA. Pul-
şekilleridir. monary sequelae in survivors of congenital diaphrag-
matic hernia. Thorax: 1990: 45: 126-9.
Disrupsiyon: Normal formasyondan sonra yapısal 9. Lund DP, Mitchell J, Kharasch V, Quigley S, Kuehn M, Wil-
değişimlere yol açan destrüktif süreçler sonucu olu- son JM. Congenital diaphragmatic hernia: the hidden
şan morfolojik defektlerdir. morbidity. J Pediatr Surg 1994; 29: 258-62; discussion
262-4.
Sekans: Tek bir primer malformasyondan kaynakla- 10. Dean C, Etienne D, Hindson D, Matusz P, Tubbs RS, Lou-
nan multiple defekt paternidir. kas M. Pectus excavatum (funnel chest): a historical and
current prospective. Surg Radiol Anat 2012; 34: 573-9.
Malformasyon: Vücut kısımları veya organlardaki
11. Prozorovskaya NN, Kozlov EA, Voronov AV, Verovskii VA,
anormal gelişimsel süreçlerden kaynaklanan Delvig AA. Characterization of costal cartilage collagen
morfolojik bozukluklardır. in funnel chest. Biomed Sci 1991; 2: 576-80.
12. Serafin J, Swiatkowski J, Majkusiak R, Nowakowski P.
40-year experience in surgical treatment of congeni-
KAYNAKLAR
tal chest deformations--ethiopathogenesis, operative
1. Neil W Blackstone Rb, The Cell: A Molecular Approach. techniques and clinical results. Acta chirurgiae ortho-
Fourth Edition. By Geoffrey M Cooper and Robert E paedicae et traumatologiae Cechoslovaca 2003; 70:
Hausman. The Quarterly Review of Biology 2007; 82: p. 207-13.
44-44.
13. Fokin AA, Steuerwald NM, Ahrens WA, Allen KE. Ana-
2. Online Mendelian Inheritance in Man: Online Mende-
tomical, histologic, and genetic characteristics of con-
lian Inheritance in Man. https://www.omim.org/ 19 Şu-
genital chest wall deformities. Semin Thorac Cardiovasc
bat 2018,
Surg 2009; 21: 44-57.
3. Hoekelman RA,Pless IB, Decline in mortality among
14. Feng J, Hu T, Liu W, Zhang S, Tang Y, Chen R et al. The
young Americans during the 20th century: prospects
biomechanical, morphologic, and histochemical prop-
for reaching national mortality reduction goals for
1990. Pediatrics 1988; 82: 582-95. erties of the costal cartilages in children with pectus
4. Berry R, Buehler JW, Strauss LT, Hogue C, Smith JC. excavatum. J Pediatr Surg 2001; 36: 1770-6.
Birth weight-specific infant mortality due to congenital 15. Fokin A, Robicsek F, Watts L, Tickle TL, Bennett KE, Bah-
anomalies, 1960 and 1980. Public Health Reports 1987; rani-Mostafavi Z, Masters TN. Genetic analysis of con-
102: 171. nective tissue in patients with congenital thoracic ab-
5. Nussbaum RL, McInnes RR, Willard HF, Thompson & normalities. Interact Cardiovasc Thorac Surg 2008; 7: 56.
Thompson Genetics in Medicine E-Book. 2015: Elsevier 16. Solis-Herruzo J, Brenner D, Chojkier M. Tumor necrosis
Health Sciences. 2015, pp. 1-2 factor alpha inhibits collagen gene transcription and
6. Dundar M, Tıbbi Genetik ve Klinik Uygulamaları. MGRUP collagen synthesis in cultured human fibroblasts. J Biol
Yayıncılık. 2016, pp. 142-150. Chem 1988; 263: 5841-5.
7. Cartoski MJ, Nuss D, Goretsky MJ, Proud VK, Croitoru DP, 17. Nakamura F, Stossel TP, Hartwig JH. The filamins: orga-
Gustin T et al. Classification of the dysmorphology of nizers of cell structure and function. Cell adhesion & mi-
pectus excavatum. J Pediatr Surg 2006; 41: 1573-81. gration 2011; 5: 160-9.

18
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 2: Tıbbi Genetiğe Genel Bakış ve Konjenital Göğüs Duvarı Deformitelerinde Genetik

erneği

1998

18. Blanco FC, Elliott ST, Sandler AD. Management of con- 38. Grahame R. Heritable disorders of connective tissue.
genital chest wall deformities. Semin Plast Surg 2011; Best Practice & Research Clinical Rheumatology 2000;
25: 107-16. 14: 345-61.
19. Shamberger RC,Welch KJ. Surgical repair of pectus ex- 39. Bruckner-Tuderman L,Bruckner P. Genetic diseases of
cavatum. J Pediatr Surg 1988; 23: 615-22. the extracellular matrix: more than just connective tis-
20. Waters P, Welch K, Micheli LJ, Shamberger R, Hall JE. sue disorders. J Molec Med 1998; 76: 226-37.
Scoliosis in children with pectus excavatum and pectus 40. Cole WG. Etiology and pathogenesis of heritable con-
carinatum. J Pediatr Orthop 1989; 9: 551-6. nective tissue diseases. J Pediatr Orthop 1993; 13: 392-
21. Dundar M. Dismorfolojide Terimler ve Tanımlar. ISBN: 403.
978-605-85579-3-2. Erciyes Üniversitesi Yayın No: 204. 41. Sabatier L, Miosge N, Hubmacher D, Lin G, Davis EC,
Temmuz 2015, pp. 120-146. Reinhardt DP. Fibrillin-3 expression in human develop-
22. Leung AK, Hoo JJ, Reynolds JF. Familial congenital fun- ment. Matrix Biol 2011; 30: 43-52.
nel chest. Am J Med Gen Part A 1987; 26: 887-90. 42. Gao L-G, Luo F, Hui R-T, Zhou X-L. Recent molecular bio-
23. Rhee D1, Solowiejczyk D, Altmann K, Prakash A, Gerso- logical progress in Marfan syndrome and Marfan-asso-
ny WM, Stolar C, et al., Incidence of aortic root dilatation ciated disorders. Ageing Res Rev 2010; 9: 363-8.
in pectus excavatum and its association with Marfan 43. Brautbar A, LeMaire SA, Franco LM, Coselli JS, Milewicz
syndrome. Arch Pediatr Adolesc Med 2008; 162: 882-5. DM, Belmont JW. FBN1 mutations in patients with de-
24. Creswick HA, Stacey MW, Kelly RE Jr, Gustin T, Nuss D, scending thoracic aortic dissections. Am J Med Genet
Harvey H et al. Family study of the inheritance of pectus A. 2010; 152: 413-6.
excavatum. J Pediatr Surg 2006; 41: 1699-703. 44. Redlinger RE Jr, Rushing GD, Moskowitz AD, Kelly RE Jr,
25. Graham JM,Sanchez-Lara PA. Smith’s recognizable pat- Nuss D, Kuhn A et al. Minimally invasive repair of pectus
terns of human deformation. 2015: Elsevier Health Sci- excavatum in patients with Marfan syndrome and mar-
ences. fanoid features. J Pediatr Surg 2010; 45: 193-9.
26. Fonkalsrud EW. Current management of pectus excava- 45. Olbrecht VA, Nabaweesi R, Arnold MA, Chandler N,
tum. World J Surg 2003; 27: 502-8. Chang DC, McIltrot KH et al. Pectus bar repair of pectus
27. Loeys B, De Backer J, Van Acker P, Wettinck K, Pals G,
excavatum in patients with connective tissue disease. J
Nuytinck L et al. Comprehensive molecular screening
Pediatr Surg 2009; 44: 1812-6.
of the FBN1 gene favors locus homogeneity of classical
46. De Paepe A, Devereux RB, Dietz HC, Hennekam RC,
Marfan syndrome. Hum Mutat 2004; 24:140-6.
Pyeritz RE. Revised diagnostic criteria for the Marfan
28. Loeys BL, Chen J, Neptune ER, Judge DP, Podowski M,
syndrome. Am J Med Genet A 1996; 62: 417-26.
Holm T et al. A syndrome of altered cardiovascular,
47. Glesby MJ, Pyeritz RE. Association of mitral valve pro-
craniofacial, neurocognitive and skeletal development
lapse and systemic abnormalities of connective tissue:
caused by mutations in TGFBR1 or TGFBR2. Nat Genet
a phenotypic continuum. Jama 1989; 262: 523-8.
2005; 37: 275-81.
48. Acastello E, Majluf R, Garrido P, Barbosa LM, Peredo A.
29. Allanson JE, Noonan syndrome. J Med Genet 1987; 24:
Sternal cleft: a surgical opportunity. J Pediatr Surg 2003;
9.
38: 178-83.
30. Beals RK, Fraser W. Familial congenital bowing of the
tibia with pseudarthrosis and pectus excavatum: report 49. Sadler TW. Embryology of the sternum. Chest Surg Clin
of a kindred. JBJS 1976; 58: 545-8. N Am 2000; 10: 237-44.
31. Khaldi F, Bennaceur B, Hammou A, Hamza M, Gharbi 50. Haque KN. Isolated asternia: an independent entity. Clin
HA. An autosomal recessive disorder with retardation Genet 1984; 25: 362-5.
of growth, mental deficiency, ptosis, pectus excavatum 51. Takaya J, Kitamura N, Tsuji K, Watanabe K, Kinoshita Y,
and camptodactyly. Pediatr Radiol 1988; 18: 432-5. Hattori Y et al. Pentalogy of Cantrell with a double-out-
32. Fonkalsrud EW,Anselmo DM. Less extensive techniques let right ventricle: 3.5-year follow-up in a prenatally di-
for repair of pectus carinatum: the undertreated chest agnosed patient. Eur J Pediatr 2008; 167: 103-5.
deformity. J Am Coll Surg 2004; 198: 898-905. 52. Metry DW, Haggstrom AN, Drolet BA, Baselga E, Cham-
33. Haje SA, Harcke HT, Bowen JR. Growth disturbance of lin S, Garzon M et al. A prospective study of PHACE
the sternum and pectus deformities: imaging studies syndrome in infantile hemangiomas: demographic
and clinical correlation. Pediatr Radiol 1999; 29: 334-41. features, clinical findings, and complications. Am J Med
34. Martinez-Ferro M, Fraire C, Bernard S. Dynamic com- Genet A 2006; 140: 975-86.
pression system for the correction of pectus carinatum. 53. Canavese F, Dimeglio A. Normal and abnormal spine
Semin Pediatr Surg 2008; 17: 194-200. and thoracic cage development. World J Orthoped
35. Kotzot D, Schwabegger AH. Etiology of chest wall de- 2013; 4: 167.
formities-a genetic review for the treating physician. J 54. Etter L. Osseous abnormalities of the thoracic cage seen
Pediatr Surg 2009; 44: 2004-11. in forty thousand consecutive chest photoroentogeno-
36. Colombani PM. Preoperative assessment of chest wall grams. Am J Roentogenol 1944; 51: 359-63.
deformities. Semin Thorac Cardiovasc Surg 2009; 21: 55. Mitchelll C. MG, Radiology Review Manual. 6th ed. 2007:
58-63. Arizona: Good Samaritan.
37. Fokin AA, Steuerwald NM, Ahrens WA, Allen KE. Ana- 56. Freire-Maia N, Chautard EA, Opitz JM, Freire-Maia A,
tomical, histologic, and genetic characteristics of con- Quelce-Salgado A., The Poland syndrome-clinical and
genital chest wall deformities. Semin Thorac Cardiovasc genealogical data, dermatoglyphic analysis, and inci-
Surg 2009; 21: 44-57. dence. Hum Hered 1973; 23: 97-104.

19
57. Kelly RE, Jr. Pectus excavatum: historical background,
clinical picture, preoperative evaluation and criteria for
operation. Semin Pediatr Surg 2008; 17: 181-93.
58. Baban A, Torre M, Bianca S, Buluggiu A, Rossello MI, Ca-
levo MG et al., Poland syndrome with bilateral features:
case description with review of the literature. Am J Med
Genet A 2009; 149A: 1597-602.
59. Parker DL, Mitchell PR, Holmes GL. Poland-Mobius syn-
drome. J Med Genet 1981; 18: 317-20.
60. Fokin AA, Robicsek F. Poland’s syndrome revisited. Ann
Thorac Surg 2002; 74: 2218-25.
61. Torre M, Baban A, Buluggiu A, Costanzo S, Bricco L, Le-
rone M et al. Dextrocardia in patients with Poland syn-
drome: phenotypic characterization provides insight
into the pathogenesis. J Thorac Cardiovasc Surg 2010;
139: 1177-82.
62. Al-Qattan MM. Classification of hand anomalies in Po-
land’s syndrome. Br J Plast Surg 2001: 54: 132-6.
Bölüm 3

Göğüs Duvarı Deformitelerinin Solunum Kasları


Üzerine Etkisi
The Effect of Chest Wall Deformities on Respiratory Muscles

Dr. Murat Öncel1*, Dr. Güven Sadi Sunam1, Dr. Hüseyin Yıldıran2
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Konya, Türkiye
1

Kars Harakani Devlet Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, Kars, Türkiye


2

ÖZ
Göğüs duvarı deformiteleri, kalp ve akciğer basısı, kosta anomalisi, diyafram defekti gibi nedenlerle kardiyopulmoner
fonksiyonları etkilemektedir. En sık görülen göğüs duvarı deformitesi olan pektus ekskavatumda cerrahi düzeltme son-
rası kardiyopulmoner fonksiyonlarda da iyileşme olduğunu kanıtlayan birçok çalışma vardır. Solunum kasları üzerine
etkilerini de dolaylı olarak preoperatif ve postoperatif sonuçların kıyaslanmasıyla tespit edilebilmektedir. Solunum fonk-
siyon testleri ile genellikle vital kapasitede azalma ile restriktif etkilenmenin olduğu gösterilmiştir. Akciğer, göğüs kafesi
ve solunum kaslarının birbiriyle bağlantılı gelişimleri de ele alındığında göğüs duvarında olan bir deformite doğrudan
solunum fizyolojisi ve fonksiyonlarını etkileyecektir.
Anahtar Kelimeler: göğüs duvarı deformitesi, solunum fonksiyonu, solunum kasları

ABSTRACT
Chest wall deformities affect cardiopulmonary functions with some reasons such as heart and lung pressure, costal
anomalies, diaphragmatic defects. There are many studies that have shown improvement in cardiopulmonary function
after surgical correction in pectus excavatum which is the most common chest wall deformity. The effects of the thoracic
wall deformities on respiratory muscles can also be determined indirectly by comparing preoperative and postoperati-
ve results. Pulmonary function tests show the restrictive pulmonary disease and a reduction in vital capacity generally.
Considering the related development of the lung, thoracic wall and respiratory muscles, a chest wall deformity will
directly affect the respiratory physiology and function.
Key Words: chest wall deformity, pulmonary function, respiratory muscle

GİRİŞ mal konumludur. 1400 doğumda bir görülmektedir


(2). Genetik bir geçiş gösterilmemekle beraber %40
Toraks deformiteleri çok farklı ve çeşitli şekillerde kli-
nisyenin karşısına çıkmaktadır. Bunlar; bir veya birden oranında ailesel olduğu görülebilmektedir. Patoge-
çok kostanın yokluğu, kostaların kısalıkları, bifurkas- nez belli olmamakla beraber kostokondral kıkırdak-
yonları veya füzyonları ile pektus ekskavatum (PE), ların depresyonu vardır (3). Her nekadar hastaların
pektus karinatum, sternal yarık, ektopia kordis ve Po- yakınmalarında kozmetik nedenler önplanda olsa da
land sendromudur (1). En fazla görülen göğüs duvarı semptomatik olanlarda kardiyopulmoner fizyolojide
deformitesi pektus ekskavatumdur (Resim 1). değişiklikler olmaktadır. Egzersiz ile başlayan dispne,
PE, sternumun orta ve alt 1/3’ünün posteriora dep- arkadaşlarına göre eforlu işlerde geri kalma ile ken-
resyonu ve kostal kartilajların posterior eğriliği ile dini göstermektedir (4,5). Bu vakalar postoperatif dö-
seyirli konjenital bir göğüs duvarı deformitesidir. Bi- nemdeki dramatik değişiklikleri çok rahat bir şekilde
rinci ve 2. kostalar ile manubrium sterni sıklıkla nor- belirtmektedir. Ayrıca yapılan cerrahi prosedürlerde

Sorumlu Yazar*:Doç. Dr. Murat Öncel, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Konya, Türkiye.
E-posta: moncel01@hotmail.com
Telefon: 0 505 9890101

21
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Resim 1. Pektus ekskavatum (Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivinden).

açık cerrahiye nazaran minimal invazif cerrahi işlem-


lerde bu postoperatif tam düzelme haline eklenmek-
tedir (6). Cerrahi prosedürün minimal invazif olması
pediatrik hastalarda postoperatif dönemdeki konfor-
la kendini belli etmektedir. Bu etkileri tam anlayabil-
mek için preoperatif ve postoperatif dönemde pul-
moner ve kardiyak fonksiyon çalışmaları ve aerobik
egzersiz testleri yapılmalıdır. Pektus ekskavatumda
başlıca olay, puberteye kadar progresif olarak artan
kostokondral kıkırdakların depresyonudur. Bununla
birlikte bu depresyonun derinliği egzersiz intoleras-
Şekil 1. Pektus ekskavatum tanısı ile Nuss prosedürü uy-
yonu ile doğru orantılıdır (7). gulanmış hastalarda preoperatif ve postoperatif ortala-
Pektus ekskavatumda aerobik egzersizde VO2max ma MIP ve MEP değerlerindeki değişiklikler.
düşmesi gösterilmiştir. Ayrıca kardiyopulmoner eg-
zersiz testlerinde stroke volümlerde düşmeler dikkat değerleri arasındaki farkın istatiksel olarak da anlamlı
çekmektedir (3,6). Egzersiz sırasında alveollerin komp- olduğu görülmüştür (Şekil 1) (“Effects of Nuss Proce-
liyansı azalmakla birlikte, bu oran derinliğin azalma- dure on Respiratory Muscle Strength” 18. CWIG Annual
sıyla artmaktadır. Genel olarak bu hastalarda göğüs Meeting’de sözlü bildiri olarak sunulmuştur, 14-16 Ha-
boşluğunun küçülmesi nedeniyle restriktif tipte bir ziran 2017, Floransa, İtalya). Bu çalışmanın avantajları
solunum fonksiyon testi ile karşılaşmaktayız. Bu etki solunum fonksiyon testine benzer şekilde uygulanı-
hastalarda üzerine eklenen kifoskolyoz ve konjenital yor olması, invazif bir işlem gerektirmemesi, sonucun
malformasyonlarla artabilmektedir. Düzeltilmiş pek- anlık görülebilmesi, zaman ve yerden bağımsız olarak
tus ekskavatumda cerrahi sonrası bu solunum etkisi- rahatlıkla tekrarlanabilmesidir (Resim 2). MIP ve MEP
nin efektivitesini gösteren birçok çalışma başlamıştır. ölçümleri yapmaya olanak sağlayan el cihazının yak-
Doğrudan solunum kasları üzerine çalışmalar laşık bir cep telefonu büyüklüğünde olması ve ölçüm-
teknik olarak hem çok zor hem de çok az olup,bu lerin ekranından anlık okunabilmesi her yerde kulla-
çalışmalardan kliniğimizde de yapılanmaksimum nımını sağlamaktadır.
inspiratuar ve ekspiratuar basıncın ölçülerek dolaylı
olarak kas gücü kıyaslaması yapılabilmektedir. Güncel operatif tekniklerin postoperatif ağrıyı azalt-
Ameliyat öncesi ve sonrasında ölçülen solunum ması ve buna bağlı olarak pulmoner komplikasyon-
basınç değerleri yardımıyla hastaların ameliyat öncesi ları da azaltmıştır. Genel olarak pulmoner fonksiyon
maksimum inspiratuar basınç (MIP) ve maksimum testleri dinlenme esnasında kaydedilmektedir. Son
ekspiratuar basınç (MEP) değerlerinde ameliyat çalışmalarda bunun egzersiz esnasında ölçümlerinin
sonrası artış olduğu saptanmıştır. Kliniğimizde yapılmasının daha anlamlı olacağı hedef alınmıştır.
şimdiye kadar 31 vakanın dahil edildiği çalışmada Bu çalışmalar cerrahi prosedürlere uygulanmış ve Ra-
pektus ekskavatum tanısı ile opere edilmiş hastaların vitch gibi açık cerrahiyi gerektiren prosedürler sonra-
postoperatif MIP ve MEP değerleri ile preoperatif sında pulmoner fonksiyonlarda düzelmenin, minimal
22
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 3: Göğüs Duvarı Deformitelerinin Solunum Kasları Üzerine Etkisi

erneği

1998

Şiddetli pektus eksavatum formlarında artmış sternal


depresyon indeksi ile sağ atriyum ve sağ ventrikül ba-
sısı ile birlikte gelişen ekokardiografik ve tomografik
tetkiklerde bu akciğerlerde de çok rahatlıkla gösteril-
mektedir. Deformite içe doğru çökük olması ile hem
akciğer hem de ventriküle bası yaparak venöz dönüşü
ve myokardial perfüzyonu azaltmaktadır.
Pektus ekskavatum ve pektus karinatumun cerrahi
tedavisi için son zamanlarda minimal invazif cerrahi
yöntem olan deformiteyi düzeltecek şekilde metal bir
barın yerleştirildiği teknikler uygulanmaktadır. Klasik
yöntem olarak uygulanmış ve çeşitli modifikasyon-
ları geliştirilmiş olan Ravitch prosedürü seçilmiş has-
talarda nadiren uygulanmaktadır (Resim 3). Minimal
invazif cerrahide pektus ekskavatum için sternal çö-
Resim 2. Solunumsal basınç ölçüm el cihazı (respiratory küklüğün altına gelecek şekilde metal konkav bir bar
pressuremeter - RPM) (Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi
yerleştirilerek her iki ucundan kostalara tespit yapı-
Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivinden).
lır(12). Sternum altından ve perikard önünden barın
yerleştirilmesi sırasında görüntüleme endoskopi ile
invaziflere göre daha az olduğu kaydedilmiştir. Pedi-
yapılmaktadır. Donald Nuss tarafından tanımlanan
atrik hastalarda Nuss tekniği ile FEV1’de postoperatif bu tekniğin daha sonra farklı modifikasyonları da ya-
belirgin bir düzelme görülmüştür. Bu 3. yılda barın çı- pılmıştır. Hafif olgular için yağ enjeksiyonu da tedavi
kartıldığı dönemde en üst düzeyde olmuştur (4,8-11). seçenekleri arasındadır. Ayrıca invazif olmayan teda-

Resim 3. Miks tip pektus deformitesi olan hastada modifiye Nuss ve Ravitch tekniği, preoperatif ve postoperatif
görüntüleri (Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivinden).
23
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

vileri arasında vakum bel tedavisi uygulanabilmekte- anatomik olarak şiddetli pektus ekskavatumda anor-
dir(13). mal pulmoner fonksiyonlar görülmektedir (20).
Pektus karinatumda yakınmalar çoğunlukla estetik 2009 tarihinde Fonkalsrud’ın yaptığı bir çalışmada
nedenlidir. Klasik teknik olarak Ravitch prosedürü, 912 semptomatik pektus ekskavatumlu hastada cer-
pektus ekskavatumdaki gibi çoğu vaka için yerini rahi düzeltme sonrası belirgin egzersiz kapasitesinin
minimal invazif cerrahiye bırakmıştır. Abramson tara- arttığı ve kardiyovasküler performansın düzeldiği
fından tanımlanan bu teknikte metal bir bar protüz- gösterilmiştir(19).
yonun olduğu kosta seviyesine ciltaltına yerleştirilir Şiddetli pektus ekskavatum formlarında artmış
ve bilateral uçları deformiteyi düzeltecek depresyonu sternal depresyon indeksi ile ekokardiyografi ve to-
düzeltecek basıncı sağlayacak şekilde kostalara sta- raks tomografi tetkiklerinde sağ atriyum ve sağventri-
bilizatörler yardımı ile tespit edilir(14). Bunun yerine kül basısının fizyopatolojik etkileri hafif eforlarda gö-
cerrahi olmayan tedaviler de geliştirilmiştir, bazı fizik- rülmektedir. Pektus ekskavatum çocukluk çağından
sel egzersizler ve “brasing” olarak adlandırılan ortezler başlar ve deformite progresif olarak artar. Daha önce-
kullanılmaktadır(15). leri egzersiz intoleransı olan hastaların, deformite art-
Solunum kasları inspiryumda torasik kavitenin geniş- tıkça kardiyopulmoner fonksiyonları azalmaktadır (5).
lemesini sağlayarak, intratorasik basıncı düşürür, ve- Şikayet olarak hastalarda yorgunluk, halsizlik,
nöz dönüşü artırır, kardiak dolumu ve kardiak outpu- egzersiz intoleransında azalma, çarpıntı ve göğüs
tu artırırlar. Bu kısaca solunum dolaşım pompası adı ağrısı olmaktadır. Bu, yaşla ve eklenen hastalıklarla
altında anılmaktadır. Göğüs duvarı deformitelerinde artmaktadır. Yaşlılarda ve çocuklarda kendini belli
pektus ekskavatum gibi kardiyovasküler bozuklukla- etmektedir.
rın bir sebebi de bu negatif basınçtaki değişikliklerdir Klinik olarak solunum fonksiyon testleri kullanıldığın-
(2,3). Semptomlar egzersiz esnasında yeterli negatif da, genç ve sağlıklı bireylerde tamamen normal so-
basıncın olmayışı, venöz dönüşte azalma ve kardiak nuçlar ortaya çıkabilmektedir.
outputta düşme ile açıklanabilmektedir. Patofizyo-
lojik açıdan göğüs duvarının herhangi bir yapısal ve Poland sendromu, yaklaşık 1/7000-100.000 sıklığında
fonksiyonel anomalisinde, solunum belirgin olarak görülen sporadik bir sendromdur. Ailesel geçiş olduk-
ça nadirdir(21). Pektoralis major ve minor kaslarının
etkilenmektedir (3). Bu patofizyolojik durumda, int-
tek taraflı aplazisi, kosta deformiteleri veya agenezisi,
ratorasik mesafede herhangi bir bası ve restriktif bir
aksiller kıllanma yokluğu, amasti ve areola nipple yok-
olayın, akciğerin yapısal gelişimi ve fizyolojisini etki-
luğu ya da hipoplazisi ile parmak anomalilerini kapsar
lediği aşikardır. Konjenital diyafram defekti olan has-
(22). Bilateral Poland sendromu çok azdır. Göğüs du-
taların %16-55’inde göğüs duvarı deformitesi görü-
varı etkilenmesi, anterior kostaların hafif hipoplazisi
lebilmektedir. Akciğer, diyafram ve göğüs kafesinin
ve hafif çöküklüğünden kosta ve kıkırdak kostaların
gelişiminin birbiriyle bağlantılı olduğu düşünülecek
yokluğuna kadar geniş bir spektrumda olmaktadır.
olursa, konjenital diyafram defektlerinde göğüs du-
Etkilenen taraftaki kostaların aplazisi ve hipoplazisi
varı deformitelerinin bu kadar yaygın görülmesinin
hafif çöküklüğe neden olur ve sternumun torsiyonu
bir nedeni bu olabilir (16). Burada, diyaframın bir tara- ile birlikte asimetrik pektus ekskavatum gibi görülebi-
fında defekt olması halinde aynı tarafta hipoplazik ak- lir. Kosta agenezisi ileri derece göğüs duvarı deformi-
ciğer parankimi ve dolayısıyla aynı taraf kostalarının tesine neden olması halinde solunum yetmezliğine
ve göğüs boşluğunun küçülmesi, yeterli ventilasyon varan sonuçlar doğurabilmektedir. Bu durum erken
için solunum kaslarının intratorasik basıncı daha çok cerrahi tedavi gerektirmektedir. Kosta yokluğunda
negatifleştirmeye çalışması ve daha fazla göğüs du- bu alanda paradoksal solunum hareketi görülebilir.
varı retraksiyonu etyolojik faktörlerdendir (17). Ayrıca Poland sendromunda vital kapasitenin yaklaşık nor-
pektus ekskavatum ile birliktelik gösteren konjenital malin yarısı kadar azaldığı görülmüştür. Göğüs duvarı
diyafram hernilerinde, pektus ekskavatumun olmadı- deformitesinin düzeltilmesiyle vital kapasitede düzel-
ğı, konjenital diyafram hernilerine göre akciğer fonk- me olmaktadır (23). Pektoral kasların yokluğu fonksi-
siyon kapasitesinde azalma olduğu raporlanmıştır yonel olarak düzeltme gerektirmez (24,25).
(18).
Poland sendromunun cerrahi tedavisinde ilk olarak
Birçok çalışmada pektus ekskavatum düzeltildikten fizyolojik etkilenme ve estetik sorunlarla birlikte yaş
sonra, pulmoner fonksiyonların da dinlenme esnasın- ve cinsiyet belirleyicidir. Poland sendromunda cerrahi
da belirgin düzeldiği gözlenmiştir (19). Ayrıca sadece için rölatif endikasyonlar göğüs duvarında tek taraflı
24
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 3: Göğüs Duvarı Deformitelerinin Solunum Kasları Üzerine Etkisi

erneği

1998

çöküklüğün ilerleme olasılığı, intratorasik organların topia kordis ve torakoabdominal ektopia kordis ola-
korunmasında yetersiz kalacak deformite olması, pa- rak 3 gruba ayrılır. Sternal kleft, sternumun genellikle
radoksal göğüs duvarı hareketi, kadınlarda etkilenen üst kısmında görülen füzyon defektidir. Diyafram bu
tarafta meme rekonstrüksiyonu ve erkeklerde etkile- hastalarda normaldir. Torasik ektopia kordiste kalp
nen tarafta pektoral kas yokluğu ve aksiller kıvrımın toraks dışında atmaktadır ve üzerinde doku yoktur
olmamasına bağlı estetik defekti kapsar (26). Solu- (30). Omfalosel, diastazis rekti gibi karın duvarı pato-
num sıkıntısına neden olmuş kosta anomalilerinde lojileri eşlik edebilir. Torakoabdominal ektopia kordis,
göğüs duvarındaki defektin onarımı öncelik taşır. Cantrell pentalojisi olarak adlandırılır. Sternal yarık,
Kosta greftleri veya sentetik yama ile kapatılabilir. Bu diyaframın ön kısmının yokluğu, perikard diyafram
düzeltme öncelikli olarak paradoksal solunum hare- yüzünün yokluğu, kardiyak anomaliler, omfalosel
ketinin önlenmesine yöneliktir. Estetik düzeltme ope- benzeri karın ön duvarı defektleri özelliklerini oluştu-
rasyonları gelişme tamamlandıktan sonra yapılması rur. Bu defektlerde mortalite, göğüs boşluğundaki or-
önerilmektedir. Pektoral kasın olmaması fonksiyonel ganların etkin fonksiyon görmelerini sağlayamaması
sorun oluşturmadığı için tedavi gerektirmemektedir. nedeniyle oldukça yüksektir. Cerrahi tedavi defektin
Ancak estetik sorun yaratması halinde otolog yağ en- yerine, hastanın yaşına ve eşlik eden anomalilere göre
jeksiyonu ya da doku protezleri kullanılmaktadır (25). değişmektedir (31). İzole sternal kleft olgularında
Jeune sendromu (familyal asfiksik torasik distro- defekt primer olarak onarılır. Torasik ektopia kordiste
fi) genetik olarak otozomal resesif geçiş gösteren kalp üzerinde koruyucu doku olmaması nedeniyle
1/100.000-130.000 sıklığında görülen bir iskelet siste- onarım primer yapılmaz. Torakoabdominal ektopia
mi displazisidir. Hastalar genellikle solunum problem- kordiste ise onarım 2 yaşından sonra anomalilere
leri ile ilk yaşlarda kaybedilmektedir. Bu sendromda yönelik diyafram, omfalosel, intrakardiyak defektler
klinik, hem transvers hem de sagital çapı küçülmüş primer onarılır, daha sonra inferior sternal kleft
en az 7 kostanın kısalığı ile görülen çan şeklinde dar sternum alt ucundan diseke edilen kıkırdak flepler ile
göğüs kafesi ve kısa ekstremite ile pelvik anomalilerle primer onarılır (32).
ortaya çıkar (27). Göğüs kafesinin daralmış olması ve
göğüs duvarı esnekliğinin sınırlı olması nedeniyle KAYNAKLAR
alveolar hipoventilasyon ve solunum yetmezliği tab- 1. Shamberger RC. Chest Wall Deformities. In: Shields
losu gelişmektedir. Kazanılmış asfiksik torasik distrofi TW, LoCicero III J, Ponn RB, Rusch VW, editors. General
olarak adlandırılan ve Ravitch operasyonu sonrası gö- Thoracic Surgery. Sixth ed. Philadelphia: Lippincott Wil-
rülen klinik tablonun da,intraoperatif deforme kıkır- liams & Wilkins; 2005. p. 653-81.
2. Morshuis WJ, Folgering HT, Barentsz JO, Cox AL, van Lier
dak rezeksiyonu sırasında büyüme plaklarının hasar HJ, Lacquet LK. Exercise cardiorespiratory function be-
görmesi nedeniyle olduğu raporlanmıştır (28). Hasta- fore and one year after operation for pectus excavatum.
larda operasyondan sonra artış gösteren solunumsal J Thorac Cardiovasc Surg 1994;107:1403-9.
yakınmalar görülmektedir. Tipik olarak göğüs kafesi 3. Neviere R, Montaigne D, Benhamed L, Catto M, Edme
küçülmüştür. Solunum fonksiyon testlerinde FEV1 ve JL, Matran R et al. Cardiopulmonary response following
surgical repair of pectus excavatum in adult patients.
FVC’de belirgin azalma vardır.
Eur J Cardiothorac Surg 2011; 40: e77-82.
Jeune sendromunda öncelikle amaç toraks boşluğu- 4. Sigalet DL, Montgomery M, Harder J, Wong V, Kravar-
nun çapının artırılmasıdır. Bu amaçla bazı teknikler usic D, Alassiri A. Long term cardiopulmonary effects
of closed repair of pectus excavatum. Pediatr Surg Int
tanımlanmıştır. Sternal split tekniğinde sternotomi
2007; 23: 493–7.
sonrası arasına prostetik ya da otolog greftler yerleşti- 5. Bawazir OA, Montgomery M, Harder J, Sigalet DL. Mid-
rilerek göğüs boşluğunun çapının genişletilmesi sağ- term evaluation of cardiopulmonary effects of closed
lanır (29). Dikey ve lateral toraks genişletme teknikleri repair for pectus excavatum. J Pediatr Surg 2005; 40:
de tanımlanmıştır. Mortalitenin çok yüksek olması ve 863-7.
vaka sayısının çok az olması bu alandaki çalışmaların 6. Johnson JN, Hartman TK, Pianosi PT, Driscoll DJ. Cardio-
respiratory function after operation for pectus excava-
kısıtlı olmasına neden olmuştur. Öncelikle solunum
tum. J Pediatr 2008; 153: 359-64.
yetmezliği sorunu olması ve multipl organ tutulumu 7. Haller Jr JA, Kramer SS, Lietman SA. Use of CT scans in
nedeniyle destek tedavileri önemlidir. Kazanılmış as- selection of patients for pectus excavatum surgery: a
fiksik torasik distrofi için düzeltme cerrahisi re-do Ra- preliminary report. J Pediatr Surg 1987; 22: 904-6.
vitch ve sternal split tekniklerini içermektedir. 8. Castellani C, Windhaber J, Schober PH, Hoellwarth ME.
Exercise performance testing in patients withb pectus
Sternal füzyon defektleri göğüs duvarı deformiteleri excavatum before and after Nuss procedure. Pediatr
içinde en nadir görülenleridir. Sternal kleft, torasik ek- Surg Int 2010; 26: 659-63.

25
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

9. Szydlik S, Jankowska-Szydlik J, Kasprzyk M, Dyszkiewicz sive and too early operations for pectus excavatum.
W, Adamczak J, Zwaruń D. An effect of Nuss Procedure Ann Thorac Surg 1996; 61: 1618-25.
on lung function among patients with pectus excava- 29. Philips JD, van Aalst JA. Jeune’s syndrome (asphyxiating
tum. Polish J Surg 2013; 85:1 -5. thoracic dystrophy): congenital and acquired. Semin
10. Jeong JY, Ahn JH, KimSY, Chun YH, Han K, Sim SB et al. Pediatr Surg 2008; 17: 167-172.
Pulmonary function before and after the Nuss proce- 30. Yüksel M, Yıldızeli B. Göğüs duvarı deformiteleri. In Yuk-
dure in adolescents with pectus excavatum: correla- sel M, Kalaycı G; eds. Göğüs cerrahisi; 559-80.
tion with morphological subtypes. J Cardiothorac Surg 31. Jackson L, Parikh D. Repair of Cleft Sternum. In: Amu-
2015; 10: 37. lya K. Saxena ed. Chest Wall Deformities, First ed. Berlin,
11. Johnson JN, Hartman TK, Pianosi PT, Driscoll DJ. Cardio- Springer, 2017. p.707-716.
respiratory function after operation for pectus excava- 32. Dobel AR, William HB, Long RW. Staged repair of ectopia
tum. J Pediatr 2008; 153: 359-64. cordis. J Pediatr Surg 1982; 17: 353-8.
12. Kelly RE Jr. Pectus excavatum: historical background,
clinical picture, preoperative evaluation and criteria for
operation. Semin Pediatr Surg 2008; 17: 181-93.
13. Schier F, Bahr M, Klobe E. The vacuum chest wall lifter: an
innovative, nonsurgical addition to the management of
pectus excavatum. J Pediatr Surg 2005; 40: 496-500.
14. Abramson H. A minimally invasive technique to repair
pectus carinatum. Preliminary report. Arch Bronconeu-
mol 2005; 41: 349-51.
15. Martinez-Ferro M, Fraire C, Bernard S. Dynamic com-
pression system for the correction of pectus carinatum.
Sem Pediatr Surg 2008; 17: 194-200.
16. Lund DP, Mitchell J, Kharasch V, Quigley S, Kuehn M, Wil-
son JM. Congenital diaphragmatic hernia: the hidden
morbidity. J Pediatr Surg 1994; 29:258-62.
17. Leeuwen L, Fitzgerald DA. Congenital diaphragmatic
hernia. J Paediatr Child Health 2014; 50: 667-73.
18. Koumbourlis AC, Stolar CJ. Lung growth and function in
children and adolescents with idiopathic pectus exca-
vatum. Pediatr Pulmonol 2004; 38: 339-43.
19. Fonkalsrud EW. 912 open pectus excavatum repairs:
changing trends, lessons learned: one surgeon’s expe-
rience. World J Surg 2009; 33: 180-90.
20. Kuster SP, Kuster D, Schindler C,Rochat MK, Braun J, Held
L et al. Reference equations for lung function screening
of healthy never-smoking adults aged 18–80 years. Eur
Respir J 2008; 31: 860-8.
21. Azner JMP, Urbano J, Laborda EG, Moreno PQ, Vergara
LF. Breast and pectoralis muscle hypoplasia. A mild de-
gree of Poland’s syndrome. Acta Radiol 1996; 37: 759-
62.
22. Shamberger RC, Welch KJ, Upton J. Surgical treatment
of thoracic deformity in Poland’s syndrome. J Pediatr
Surg 1989; 24:760-6.
23. Yiyit N. Poland’s syndrome. Turk Gogus Kalp Dama 2015;
23: 413-21.
24. Phaltankar PM, Langdon J, Clasper J. Poland’s syndrome
and military personel. J R Army Med Corps 2003; 149:
294-6.
25. Gürpınar A, Balkan E, Konca Y, Doğruyol H. Poland Sen-
dromu. Turk Gogus Kalp Dama 1995; 3: 188-9.
26. Amulya KS. Poland’s Syndrome. In: Amulya K. Saxena ed.
Chest Wall Deformities, First ed. Berlin, Springer, 2017.
P. 643-653.
27. Yiyit N, Yıldızhan A, Candaş FH, Görür R, Işıtmangil T.
The Jeune syndrome in an adult: A case report. Gulhane
Medical Journal 2015; 57: 188-9.
28. Haller JA, Colombani PM, Humphries CT, Azizkhan RG,
Loughlin GM. Chest wall constriction after too exten-

26
Bölüm 4

Pektus Ekskavatum Sınıflandırması ve Tedavi


Modaliteleri
The Classification of Pectus Ekscavatum and Treatment Modalities

Dr. Nilay Çavuşoğlu Yalçın*


Antalya Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, Antalya, Türkiye

ÖZ
Pektus ekskavatum alt kostal kartilajların kontrolsüz büyümesi sonucu ortaya çıkan değişen derinlikte sternal depres-
yonla karakterizedir. Hastalar toraks morfolojik yapısı temel alınarak göğüs duvarı deformitelerini 11 gruba ayıran Williti-
al sınıflamasına göre derecelendirilir. Pektus ekskavatumu olan hastaların kozmetik görünüşleri nedeniyle gelişen psiko-
lojik bozulma hastaların çoğunda tedavinin esas endikasyonunu oluşturur. En sık kullanılan tedavi seçeneği cerrahidir.
Çeşitli ameliyat yöntemleri geliştirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: göğüs kafesi, deformiteler, cerrahi

ABSTRACT
Pectus excavatum is characterized by the presence of a variably deep sternal depression due to uncontrolled growth
of the lowest costal cartilages. The patients are graded according to the Willital’s classification, which is based on morp-
hologic findings of the thorax and divides congenital chest wall deformities into 11 types. In most patients with pectus
excavatum, the cosmetic appearance of the patients leads to psychological impairment which requires therapy. The
most common treatment options used are surgical interventions. There are a variety of operation methods which have
been developed.
Key Words: thoracic wall, deformities, surgery

GİRİŞ minör derecede olabildiği gibi, mediastinal organ-


ların yer değiştirmesi ile sonuçlanacak kadar ciddi
Pektus ekskavatum (PE) (Funnel chest, kunduracı
olabilir. Birçok hasta asemptomatik olmakla birlikte
göğsü, trichterbrust, koilosternia, chone-chondros-
pektus ekskavatumlu hastalarda göğüs ağrısı, disp-
ternon) 300-400 canlı doğumda bir sternum ve kostal ne, egzersiz toleransında azalma, senkop, özgüven ve
kartilajın posteriora depresyonu ile karakterize göğüs sosyal ilişkilerde azalma sıkça görülebilen semptom-
kafesi deformitesidir (1). Pektus ekskavatum konje- lardır (3,4).
nital göğüs kafesi deformitelerinin %90’ını kapsar ve
sıklıkla erkeklerde görülür (E/K: 3/1) (2)a previously Deformitenin derecelendirilmesinde çeşitli sınıflan-
validated tool called the Pectus Excavatum Evaluati- dırmalar yapılmış olmakla birlikte hiçbiri tam destek
on Questionnaire was administered by the research görmemiştir. Pektus ekskavatumda asimetrik depres-
coordinator, via telephone, to parents and patients yon daha sık gözlenir. Sağ taraf genellikle daha fazla
(8-21 years of age. Pektus ekskavatum alt kostal kar- çökmüştür. İnce göğüs, dorsal lordoz, çengel omuz,
kostaların çıkık şekli ve kötü postür karakteristiktir.
tilajların aşırı veya eşit olmayan şekilde büyümesi so-
nucu sternumun posteriora doğru itilerek, anterior Pektus ekskavatum’a eşilik eden anomaliler de mev-
göğüs duvarının depresyonu sonucu gelişir. Defekt cuttur. Sıklıkla Marfan sendromu, Prune Belly send-

Sorumlu Yazar*: Op. Dr. Nilay Çavuşoğlu Yalçın, Antalya Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, Antalya, Türkiye
E-posta: yalcinnilay1977@gmail.com
Telefon: 0 505 7705753

27
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Tablo 1. Morfolojik görünümlerine göre pektus Tablo 2. Konjenital göğüs ön duvarı deformitelerinde
ekskavatum. Willital sınıflaması (6).

Tip Tanım Tip Tanım


1 “Cup shaped” (lokalize derin depresyon) 1 Simetrik Pektus Ekskavatum, Normal
konfigürasyonda toraks
2 “Saucer shaped” (diffüz yüzeysel depresyon)
2 Asimetrik Pektus Ekskavatum, Normal
3 “Grand canyon” (asimetrik uzun boru şeklinde konfigürasyonda toraks
dep-resyon)
3 Simetrik Pektus Ekskavatum, Platitoraks ile
4 “Currarino-Silverman” (miks karinatum/ birlikte
ekskavatum, “pouter pigeon” deformitesi, “horns
of steer” = boğa boynuzu, atnalı deformitesi) 4 Asimetrik Pektus Ekskavatum, Platitoraks ile
birlikte
5 Simetrik Pektus Karinatum, Normal
romu, Turner sendromu, Poland sendromu, Nöro- konfigürasyonda toraks
fibromatosis, Tüberoskleroz, Serebral Palsi, Werding 6 Asimetrik Pektus Karinatum, Normal
Hoffman paralizisi ve diğer miyopatiler, konjenital konfigürasyonda toraks
diafragmatik herniler, skolyoz ve konjenital kalp has- 7 Simetrik Pektus Karinatum, Platitoraks ile birlikte
talıkları ile birlikte görülebilir. 8 Asimetrik Pektus Karinatum, Platitoraks ile birlikte
9 Pektus Ekskavatum ve Pektus Karinatum
Bu deformitede genellikle birinci ve ikinci kosta- kombinasyonu
lar ve manubrium sterni normal pozisyonunda-
10 Göğüs duvarı aplazi veya hipoplazisi
dır. Ancak üçüncü kostadan itibaren aşağıdaki
11 Sternal kleft defektleri
kostalar ile sternumun gövdesi posteriora doğru
deprese görünümdedir. Kuhn ve ark. morfolojik
görünümlerine göre pektus ekskavatum tipi deformi- RADYOLOJIK ÖZELLIKLER
teleri dörde ayırmıştır (Tablo 1) (5).
Pektus ekskavatumlu hastalarda, PA akciğer grafisin-
de görülen bulgular tablo 3’de gösterilmiştir.
KONJENITAL GÖĞÜS ÖN
DUVARI DEFORMITELERININ
SINIFLANDIRILMASI Toraks Tomografi

Hastalar toraks morfolojik yapısı temel alınarak göğüs Haller İndeksi (maksimal transvers çap/göğüs kafesi-
duvarı deformitelerini 11 gruba ayıran Willitial sınıfla- nin en dar olduğu AP uzunluk) göğüs duvarındaki çö-
masına göre derecelendirilir (Tablo 2) (Resim 1) (6) küklüğün ciddiyetini belirlemek için kullanılır. Haller

Resim 1. Konjenital göğüs duvarı deformitelerinde Willital Sınıflandırması (6)


28
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 4: Pektus Ekskavatum Sınıflandırması ve Tedavi Modaliteleri

erneği

1998

Tablo 3. Pektus ekskavatumda radyoloji. Tablo 4. Pektus ekskavatuma eşlik edebilen konjenital
kalp hastalıkları.
PA Akciğer Grafisinde
- Sağ kalp gölgesinde silinme -Aortik ring -Pulmoner stenoz

- İnferomedial akciğer dansitesinde artış -ASD primum -İdiopatik hipertrofik subaortik


stenoz
- Horizontal posterior kot
-ASD sekundum -Total anormal pulmoner
- Vertikal anterior kaburgalar (heart shaped) venöz dönüş, Büyük arterlerin
- Kalbin sola doğru yer değiştirmesi transpozisyonu Fallot tetralojisi

- İnen aorta ara yüzeyinde tıkanıklık (7) -Komplet AV kanal -Trikuspit atrezisi
-Dekstrokardi -Trunkus arteriozus
-Ebstein -Ventrikürler septal defekt
indeksinin normal değeri 2,5 dur. Ciddi pektus ekska- malformasyonu
vatumda indeks 3,25’den büyüktür. -Aortik -Patent duktus arteriosus
regurjitasyonu
Brown ve Cok tarafından 1951 yılında yapılan çalış-
mada pektus ekskavatumlu hastalarda pulmoner
fonksiyonlar preoperatif ve postoperatif olarak değer- Tablo 5. Pektus ekskavatuma eşlik edebilen kas iskelet
sistemi anomalileri.
lendirilmiştir. Hastaların vital kapasiteleri normal iken,
maksimum solunum kapasiteleri düşük olan hastala- -Skolyoz
rın cerrahi tamir sonrası solunum rezervlerinde artış -Kifozis
olduğu tespit edilmiştir (7). Pektus ekskavatumlu has-
-Miyopati
taların genel popülasyonla karşılaştırıldığında maksi-
mal istemli ventilasyonda belirgin bir azalma olduğu -Marfan sendromu Pierre Robin sendromu
gözlemlenmiştir. -Prune Belly sendromu, Nörofibromatozis
-Serebral palsi
Hastanın solunum fonksiyon testlerinde restriktif de-
ğişiklikler olmaktadır. Yapılan operasyon ile vital ka- -Tuberosklerozis
pasitede %10 artış olurken maksimum istemli venti- -Konjenital diyafragmatik herni
lasyondaki iyileşme daha belirgindir.
Hastalarda çeşitli derecede sistolik ejeksiyon üfürümü OPERASYON ENDİKASYONLARI
duyulabilir. Bu durum özellikle egzersiz sonrasında
Her ne kadar, akciğer grafisi üzerinden vertebral
daha belirgindir. Pulmoner arter ile posteriyor sternal
index(VI) ve frontosagital indeks (FSI) ya da göğüs
korteks arasındaki mesafenin kapanmış olması ya da
tomografisi üzerinden Haller indeksi belirlenerek cer-
teması bu üfürüme neden olarak gösterilmektedir. En
rahi endikasyon standardize edilmeye çalışılmış olsa
belirgin EKG bulguları, aritmiler ve bloklardır (8)
da, çocuk ve infantlarda belirgin derin deformitenin
Pektus ekskavatumlu hastalara deformiteye bazen bulunması veya deformitenin progresif oluşunun
konjenital kalp hastalıklarıda eşlik etmektedir. Eko- gösterilmesi operasyon için başlı başına bir endikas-
kardiografik çalışmalar sonucu ön arka göğüs çapı yon oluşturmaktadır (4,11-13).
dar, anterior göğüs duvarı deformiteli ve skolyozlu
hastalarda mitral valv prolapsusu rapor edilmiştir Operasyon deformitenin ortopedik, postüral, kozme-
(9,10). tik, kardiyorespiratuvar, fizyolojik etkileri göz önüne
alınarak var olan deformiteyi düzeltmek ve bu defor-
mitenin progresyonunu önlemek amacı ile yapılmak-
PEKTUS EKSKAVATUMDA KONJENITAL tadır.
KALP HASTALIKLARI
Pektus ekskavatumda görülen konkav göğüs, promi-
Pektus ekskavatuma eşlik edebilen konjenital kalp nant abdomen, öne doğru yay halini almış omuzlar,
hastalıkları Tablo 4’de gösterilmiştir (9,10). ileri doğru çıkmış boyun; postüral egzersiz, korse,
birtakım fiksatif metotlara cevap vermezken, erken
PEKTUS EKSKAVATUMDA KAS İSKELET çocukluk döneminde yapılan cerrahi girişimlere son
SISTEMI ANOMALILERI derece iyi cevap vermektedir.
Pektus ekskavatuma eşlik edebilen kas iskelet sistemi Bu tür deformiteler ve postüral etkileri çocuklarda ve
anomalileri Tablo 5’de gösterilmiştir. erişkinlerde negatif depresif bir kişilik oluşturmakta-
29
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

dır. Bunlar toplum içinde utangaç ve çekingen olmak- kondriumdan başlayarak 11. kondriuma kadar kostal
tadırlar. Topluluk içinde soyunmayıp yüzme, plaja git- kartilajları ve sternuma tutunma yerlerini perikondri-
me, spor yapma gibi faaliyetlerden kaçmaktadırlar. Bu umları ile birlikte rezeke etmiştir. Daha sonraki vakala-
gibi faktörler operasyonun psikolojik endikasyonunu rında (1931) multipl kostal kartilaj divizyonu takiben
oluşturmaktadır. sternuma eksternal iskelet traksiyonu uygulamıştır
(15).
İnfantlarda, operasyon kararı zorlu ekspiryumda
deformitenin devam etmesine bağlıdır. Bir infantta 1939 yılında Ochsner (16) ve DeBakey 21 yaşında
inspiryum esnasında derin ve içeriye doğru göçme pektus ekskavatumlu semptomatik bir hastaya her iki
hareketi deformitenin varlığı açısından şüphe uyan- tarafta 3’den 9’a kadar olan kostal kartilajarı subperi-
dırabilir fakat forse ekspiryum esnasında deformite- kondrial olarak rezeke etmiş, ksifoidi serbestleştirmiş
nin devam etmesi, bu deformitenin sabit olduğunu ve transvers sternotomi yaptıktan sonra bütün inter-
göstermekte ve operasyon önerilmektedir. kostal bağlantıları tamamen rezeke ederek sternumu
Deformite genellikle progresif bir karakterdedir. Özel- serbestleştirmişlerdir. Sternum sadece osteotomi
likle yaşamın ilk bir kaç yılında daha hızlı ilerleme gös- yerinden tutunmaktadır. Sonra da bir çelik bant ster-
termektedir. Kendiliğinden düzelme göstermesi son numa sarılarak eksternal traksiyon uygulanmıştır. 35
derece nadirdir. günlük traksiyondan sonra hastanın şikayetlerinin ve
deformitesinin düzeldiği bildirilmiştir (16,17).
Operasyon ne kadar erken yaşta gerçekleştirilirse o
kadar az kondriyum rezeksiyonu gerekmektedir. Bu 1939 yılında Lincoln Brown iki tür operasyon tekniği
nedenle Ravitch belirgin ve progressif deformitesi tanımlamışlardır. İlkinde, erişkinler için subperi-kond-
olan her çocuğa operasyon önermektedir. Welch gibi rial rezeksiyon ile deforme olan kondriyumlar çıkarıl-
birtakım otörler ise 3-4 yaştan önce operasyon öner- mış sternum manibriyum ile birleştiği yerde transvers
memektedirler (14). osteotomi yapmış, ksifoidi sternumdan ayırmış ster-
Pektus ekaskavatumda endikasyonlar iki ana başlık num altını serbestleştirip sternum ve manibriyumu
altında incelenebilir. 1- fonksiyonel endikasyonlar a) çelik bir tel ile fikse ederek eksternal traksiyon uygu-
pulmoner, b) kardiyak, c) Ortopedik (kötü postür ve lanmıştır. İnfantlar için geliştirdiği teknikte ise her-
ciddi skolyozun varlığı), 2- Kozmetik ve psikososyal hangi bir fiksasyona veya traksiyona gerek görmemiş,
endikasyonlar. sadece ksifoidin sternum ile yaptığı eklem ve subster-
nal yapıları kaldırarak ayırmış ve operasyonu sonlan-
Sık geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonları gelişme
dırmıştır (18).
ve büyüme geriliği gibi birçok faktör göz önünde tu-
tulmalıdır. Deformite derecesini değerlendirmek ope- 1939 yılında Charsl Lester Brown’un görüşlerinden
rasyon için yol gösterici olabilir. Ancak hiçbiri standart etkilenmiş, yaptığı ilk üç vakada 5. ve 7. kartilajları
hale gelmemiştir. Çoğu hastada primer endikasyon ,subperikondriyal olarak rezeke etmiş ksifo sternal
kozmetik ve psikososyaldir. Çocuğun topluma çıktığı eklemi, diafragmatik yapışıklıkları ayırmıştır. Fakat
okul cağında psikolojik semptomlar başlar. Ailenin, sonuçlardan tatmin olmayınca diğer iki vakasında
çocuğun ve çevrenin deformiteye bakışını iyi değer- kondriyumları gene subperikondriyal olarak rezeke
lendirmek gerekir. Depresyonun ileri yaşlarda artaca- etmiş ve bunu kotların başladığı yere kadar uzatmış-
ğı dikkate alınmalıdır. tır. Sternumu da fikse etmek için perkutan olarak çelik
Operasyon zamanlaması da önemlidir. Skolyoz ve teller ile eksternal traksiyon uygulamıştır (19).
postür bozuklukları ortaya çıkmadan, erken yaşlarda Ravitch (20) ilk operasyonunu 1947 yılında
yapılması uygun gözükmektedir. Yaş arttıkça özellik- gerçekleştirmiş ve ilk 20 vakasında bütün deforme kos-
le ergenlikten sonra yapılan operasyonlarda başarı
tal kartilajları perikondriyumları ile birlikte çıkarmış,
şansı düşer. Yaş ile doğru orantılı olarak nüks de artar.
ksifoidi sternumdan ayırmış interkostal bantları kesip
İleri yaşlarda yapılan operasyonlarda, kötü postürün
transvers sternal osteotomi yaparak sternumu olması
ve skolyozun spontan iyileşmesi de zorlaşır. Sonuçta
gerekenden daha fazla yukarı kaldırıp Kirschner teli
pektus ekskavatumun ve pektus karinatumun korrek-
ile perkütan olarak sternumun medüllasından geçe-
siyonu için en uygun yaş beş ile sekiz yaş arasıdır.
rek tespit etmiş ve eksternal traksiyon uygulamıştır.
Daha sonraları subperikondrial rezeksiyonun önemi-
OPERASYON TEKNİKLERİ ni keşfeden Ravitch sonraki vakalarında bu tekniği
Pektus ekskavatumun ilk cerrahi tedavisi 1911 yılında tercih etmiştir. Ayrıca, perkütan yolla uyguladığı Kirsc-
Mayer, 1920 yılında ise Sauerbruch tarafından bildi- hner teli ile yapılan eksternal traksiyon yöntemini sık
rilmiştir. Sauerbruch ilk operasyonunda sol tarafta 5. enfekte olması ve yetersiz olmasından dolayı terk et-
30
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 4: Pektus Ekskavatum Sınıflandırması ve Tedavi Modaliteleri

erneği

1998

miştir. Son şeklini verdiği metodunda mediyan insiz- yonu ana işlemlerdir. Bu teknik ile mükemmel sonuç-
yonu takiben elektrokoter ile pektoral adaleler diseke lar aldıklarını bildirmişlerdir.
edilerek flep halinde ayrıldıktan sonra deforme kond- Bir başka yaklaşım da, bir takım plastik ve rekonstrüktif
riyumlar ortaya konup subperikondriyal rezeksiyon cerrahlar tarafından geliştirilerek pektus ekskavatum
yapılarak deformite boyunca kartilajlar rezeke edile- deformelerini düzeltmek için kullanılmıştır. Bu me-
rek çıkarılır. Daha sonra ksifosternal eklem ayrılarak totta slikon bir protez deformiteyi doldurmak amacı
sternumun altı serbestleştirilir Sternum yukarı kaldı- ile dakron mesh ile birlikte cilt altında deformitenin
rılarak interkostal bantlar sternumun her iki tarafında üstüne yerleştirilmiştir. Masson ve ark. dört hastada
kesilmekte, deformitenin bir kot üstünden posteriyor bu tür bir teknikle operasyon gerçekleştirdiklerini ve
korteks kesilerek posteriyor osteotomi yapılmak- sonuçların tatminkâr olduğunu vurgulamıştır (26).
ta, bu osteotomi yerine kama şekline getirilmiş bir
1987de laparoskopik ve minimal invazif cerrahinin ilk
kondrium parçası kalın nonabsorbabl dikişlerle fikse
kullanıldığı dönemlerde Dr. Donald Nuss (27), pektus
edilmektedir. Buna ilaveten 2. ve 3. kostal kartilajların
ekskavatumu ilk kez minimal invazif cerrahi metod ile
rezeke edilmiş uçları her iki tarafta üst üste birbirine
opere etmiştir. Sternumun retrosternal barla kostal
fikse edilerek böylece üç noktada internal fiksasyon
kartilajların rezeksiyonu ya da divizyonu yapılmadan
sağlanmış olmaktadır. Eğer sternum çok öne kalkmış
elevasyon yöntemini bildirmiştir.
ise 1/3 alt ucuna anterior osteotomi yapılıp gene aynı
şekilde kama şeklinde bir kondrium parçası ile destek
yapılarak fiksasyon gerçekleştirilebilir. Ravitch genel KAYNAKLAR
olarak bazı problemli hastalarda aynı tekniğe ilave 1. C.S. C. Factors affecting risks of congenital malforma-
tions. I.Analysis of epidemiologic factors in congenital
olarak Krischnel telini göğüs duvarına paralel olarak
malformations. Report from the Collaborative Perinatal
medülladan geçip uçlarını büktükten sonra kotların Project. Birth Defects Orig Artic Ser 1975; 11: 1-22.
üstünde fikse ederek pektoral adele altında bırak- 2. Kelly RE, Cash TF, Shamberger RC, Mitchell KK, Mellins
makta ve bu teli operasyon sonrası dönemlerde alma- RB, Lawson ML et al. Surgical Repair of Pectus Excava-
maktadır. İnterkostal bantları sternuma tekrar tespit tum Markedly Improves Body Image and Perceived
Ability for Physical Activity: Multicenter Study. Pediat-
etmemektedir. Bu işlemlerden sonra pektoral adele-
rics 2008; 122: 1218-22.
leri sternum üstünde birbirine dikerek operasyonu 3. Nuss D, Kelly RE. Indications and technique of nuss pro-
sonlandırmaktadır. Diğer otörler internal fiksasyon cedure for pectus excavatum. Vol. 20, Thoracic Surgery
olarak Kirschner teli dışında sternumu desteklemek Clinics. 2010. p. 583–97.
için otolog kemik greftleri, metalik payandalar kullan- 4. Kelly RE, Goretsky MJ, Obermeyer R, Kuhn MA, Redlinger
R, Haney TS et al. Twenty-one years of experience with
mışlardır.
minimally invasive repair of pectus excavatum by the
1944 yılında Nissen (21) ilk sternal “turn over” denilen Nuss procedure in 1215 patients. Ann Surg 2010; 252:
sternumun çıkarılarak ters çevrilip yeniden implante 1072-81.
5. Kuhn MA ND. Pectus Deformities. In: Mattei, editor.
edilmesi operasyonunu gerçekleştirmiştir. Nissen bir Fundamentals of Pediatric Surgery. New York: Springer;
de 3. interkostal aralıktan itibaren ksifosternal ekleme 2011. p. 313–22.
kadar sternumu kostal kaltilajlarla birlikte bütün ola- 6. Willital GH, Saxena AK, Schütze U, Richter W. Chest-de-
rak rezeke edip ters cevirmiş ve 90 derece rotasyon formities: A proposal for a classification. Vol. 7, World
yaptırarak yeniden yerine fikse etmiştir. Journal of Pediatrics. 2011. p. 118–23.
7. Shamberger RC. Chest Wall Deformities. In: General
1954 yılında Fransız Judet (22), sternal turnover ile Thoracic Surgery. 4th ed. 1994. p. 529–57.
çok ilgilenmiş ve semptomatik 4 hastada bütün de- 8. Peterson RJ, Young WGJ, Godwin JD, Sabiston DCJ,
Jones RH. Noninvasive assessment of exercise cardiac
forme olan kartilajları kotlar ve interkostal adaleler ile
function before and after pectus excavatum repair. J
birlikte bütün olarak rezeke etmiş ve 180 derece ters Thorac Cardiovasc Surg 1985; 90: 251-60.
çevirerek defektli olana implante etmiştir. Bu metod 9. Tempo CPB, Ronan JA, de Leon AC, Twigg HL. Radio-
aynı zamanda Japon Wada’nın da üstünde durduğu graphic appearance of the thorax in systolic click-late
bir teknik olmuştur ve bunu 271 hasta üstünde uygu- systolic murmur syndrome. Am J Cardiol 1975; 36: 27-
31.
layarak 1961 yılında sonuçları bildirmiştir (23).
10. Salomon J, Shah PM, Heinle RA. Thoracic skeletal abnor-
1957 ve 1958’de sırasıyla Baronofsky (24) ve Welch malities in idiopathic mitral valve prolapse. Am J Cardiol
(25) yeni bir teknik bildirmişler. Bu teknikte, kos- 1975; 36: 32–6.
11. Ohno K, Morotomi Y, Nakahira M, Takeuchi S, Shiokawa
tal kartilajların perikondriyal kılıflarının korunma- C, Moriuchi T et al. Indications for surgical repair of fun-
sı ve üst interkostal bantların korunması, sternal nel chest based on indices of chest wall deformity and
osteotomi,sternumun ipek sütürler ile anterior fiksas- psychological state. Surg Today 2003; 33: 662-5.

31
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

12. Nakahara K, Ohno K, Miyoshi S, Maeda H, Monden Y,


Kawashima Y. An evaluation of operative outcome in
patients with funnel chest diagnosed by means of the
computed tomogram. J Thorac Cardiovasc Surg 1987;
93: 577–82.
13. Goertzen M, Baltzer A, Schulitz KP. Long-term results
after operation for funnel chest. Arch Orthop Trauma
Surg 1993; 112: 289-91.
14. Shamberger RC, Welch KJ. Surgical repair of pectus ex-
cavatum. J Pediatr Surg 1988; 23: 615-22.
15. Sauerbruch F. Operative Beseitigung der angeborenen
Trichterbrust. Dtsch Zeitschrift für Chir 1931; 234: 760-4.
16. Ochsner JL OA. Funnel chest (chone-chondrosternon).
Surg Clin North Am 1966; 46: 489-94.
17. Ochsner A, DeBakey M. Chone-Chondrosternon: report
of case and reviev of literature. J Thorac Surg 1939; 8:
469-508.
18. AL B. Pectus excavatum (funnel chest). J Thorac Surg
1939; 9: 164-84.
19. Lester CW. The Surgical Treatment of Funnel Chest. Ann
Surg. Lippincott, Williams, and Wilkins; 1946; 123: 1003–
22.
20. Ravitch MM. The operative treatment of pectus excava-
tum. Ann Surg 1949; 129: 429-44.
21. Nissen R. Osteoplastic procedure for correction of fun-
nel chest. Am J Surg 1944; 64: 169-74.
22. Judet J, Judet R. Thorax en entonnoir. Rev Orthop 1954;
40: 248-57.
23. Wada J, Ikeda K, Ishida T HT. Results of 271 funel chest
operations. Ann Thorac Surg 1970; 10: 526-32.
24. Baronofsky ID. Technique for the correction of pectus
excavatum. Surgery 1957; 42: 884-90.
25. Welch KJ. Satisfactory surgical correction of pectus ex-
cavatum deformity in childhood. J Thorac Surg. 1958;
36: 697-713.
26. Masson JK, Payne WD GJ. Pectus excavatum: use of pre-
formed prosthesis for correction in the adult. Plast Re-
constr Surg 1970; 46: 399-402.
27. Nuss D, Kelly RE, Croitoru DP, Katz ME. A 10-year review
of a minimally invasive technique for the correction of
pectus excavatum. J Pediatr Surg 1998; 33: 545-52.

32
Bölüm 5

Pektus Ekskavatumda Cerrahi Endikasyonlar ve


Deformite İndeksleri
Surgical Indications and Deformity Indeces in Pectus Excavatum

Dr. Kenan Can Ceylan1*, Dr. Onur Akçay2


1
SBÜ Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği,
İzmir, Türkiye
2
Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, İzmir, Türkiye

ÖZ
Pektus ekskavatum (PE) deformitesi en sık görülen göğüs duvarı deformitesi olup yaklaşık her 300 doğumdan birinde
görülür. Semptomlar deformitenin derecesine bağlı olarak değişir. Genellikle en sık cerrahi endikasyon psikolojik ne-
denler ve görünümdür. Pektus ekskavatumun sınıflaması için Welch, Oelsnitz, Hümmer ve Haller’in çalışmaları olmuştur.
Pektus ekskavatumun objektif olarak sınıflandırılması için birçok girişim olmasına rağmen evrensel olarak kabul edilmiş
bir sınıflandırma yoktur.
Anahtar Kelimeler: pectus ekskavatum, indeks, endikasyon

ABSTRACT
Pectus excavatum is the most common chest wall deformity and approximately it has seen 1 of the 300 births. The
symptms vary on according to the degree of the deformity. Usually the most common surgical indications are psycho-
logical reasons and apperance. Welch, Oelsnitz, Hummer and Haller published several studies about classification of
pectus excavatum. Despite many attempts to classify pectus excavatum in an objective manner, there are no universally
acepted classifications.
Key Words: pectus excavatum, index, indication

GİRİŞ rağmen evrensel olarak kabul edilmiş bir sınıflandır-


ma yoktur. Pektus ekskavatum indeksi hesaplanırken
Pektus ekskavatum (PE) deformitesi en sık görülen
her hastaya özel hesaplama yapılmalıdır.
göğüs duvarı deformitesidir. Sıklıkla doğumda veya
hayatın ilk bir yılında ortaya çıkar, 8-9 yaşlarında de-
formite daha stabil hale gelir. PE en sık cerrahi endi- PEKTUS EKSKAVATUM CERRAHI
kasyon psikolojik nedenler ve görünümdür. Cerrahi ENDIKASYONLARI VE DEFORMITE
endikasyonlar olarak fonksiyonel endikasyonlar ve İNDEKSLERI
psikolojik, kozmetik endikasyonlar şeklinde iki grupta
Pektus ekskavatum (PE) deformitesi en sık görülen
değerlendirilir.
göğüs duvarı deformitesi olup yaklaşık her 300 do-
PE tiplendirmesi ve sınıflaması için Welch, Oelsnitz, ğumdan birinde görülür (1,2). Sternumun alt kıkırdak
Hümmer, Haller, Derveaux’un önerileri ile antropo- kostalarla birlikte posteriora doğru çukurlaşması ile
metrik indeks gibi sternum ve vertebra arasındaki karakterizedir (3). Sternumdaki malpozisyon kostal kı-
mesafeyi içeren çalışmalar yayımlanmıştır. PE objek- kırdaklarında görülen anormal büyüme ve içe çökme-
tif olarak sınıflandırılması için birçok girişim olmasına nin bir sonucu olarak kabul edilir 4. Sıklıkla doğumda

Sorumlu Yazar*: Doç.Dr. Kenan Can Ceylan. SBÜ Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Göğüs Cerrahisi Kliniği, İzmir, Türkiye.
E-posta: kcanceylan@gmail.com
Telefon: 0 505 3495446

33
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

veya hayatın ilk bir yılında ortaya çıkar. Deformite za- sık kullanılan Haller indeksi’ne göre 3,25 üzerindeyse
manla artış gösterip 8-9 yaşlarında stabil hale gelir (3). cerrahi endikasyon vardır (14).
İlk iki kosta ve manubrium çoğunlukla orta hatta olup
genç hastalarda çıkıntılı karın görünümü vardır (4). PEKTUS EKSKAVATUM DEFORMITE
Semptomlar deformitenin derecesine bağlı olarak İNDEKSLERI
değişir. Hafif derecede çöküntülerde hiçbir semptom
Pektus ekskavatumun tiplendirmesi ve sınıflaması için
görülmeyebilrken orta ve ağır derecede deformite-
1980’de Welch, 1981’de Oelsnitz, 1984’de Hümmer ve
lerde en önemli semptomlar yorgunluk ve egzersiz
1987’de Haller sternum ve vertebra arasındaki mesa-
intoleransıdır (4). İleri yaşlardaki hastalarda deformi-
feyi içeren çalışmalarını yayımlamışlardır (14-18). Pek-
tenin olduğu bölgede veya prekordiyal bölgede ağrı
tus ekskavatumun objektif olarak sınıflandırılması için
şikayeti olabilir. Ayrıca hastaların yaklaşık %30’unda
birçok girişim olmasına rağmen evrensel olarak kabul
sık tekrarlayan pulmoner enfeksiyonlar görülmekte-
edilmiş bir sınıflandırma yoktur (18).
dir (3).
Welch tarafından 1980’de yayınlanan çalışmasında
Pektus ekskavatum cerrahisindeki ilk yayınlar yirminci
tanımlanan indeksteki parametreler: A) 9. torakal ver-
yüzyıl başlarında Chlumsky ve Meyer tarafından bil-
tebranın anterior yüzünden başlayıp sternum arka
dirilmiştir (5,6). Pektus ekskavatum onarımında açık
yüzüne olan mesafe; B) 3. torakal vertebranın pro-
cerrahi tekniği 1949 yılında Ravitch tarafından tanım-
cessus spinosusundan başlayan ve Louis açısına olan
lanmıştır ve hala günümüzde kullanılmaktadır (7).
mesafe. Sternum depresyon oranı A/B olarak hesap-
Pektus ekskavatumun cerrahisinde bir başka yöntem
lanmaktadır (10,17) (Resim 1).
olan minimal invaziv yöntem (MIRPE) olan NUSS tek-
niği Donald Nuss tarafından tanımlanmıştır (8). Oelsnitz tarafından 1981’de yapılan çalışmasında to-
rasik indeksi aşağıdaki gibi hesaplamıştır (16):
PEKTUS EKSKAVATUMDA CERRAHI 100xVertebral Çap
Vertebral İndeks (Vİ)= ---------------------------------------
ENDIKASYONLAR Sagittal Çap+Vertebral Çap
Pektus ekskavatumda cerrahinin amacı:
100xSagittal Çap
1) Toraksın normal gelişimine izin vermek Fronto Sagittal İndeks (FSİ)= --------------------------------
2) Sternumun kalp ve akciğere olan basısını engelle- Frontal Çap
mek 1987’de Haller’in yaptığı çalışmada oluşturduğu Hal-
3) Postürü düzeltmek ler indeksi (Hİ) günümüzde en sık kullanılan indekstir
4) Psikolojik ve emosyonel durumu iyileştirmek (14,19,20). Bu indekste toraks bilgisayarlı tomografide
deformitenin en derin olduğu yerdeki transvers çapın
Cerrahi endikasyonlar iki gruba ayrılır: (A) ile aynı noktada sternum arka yüzü ile vertebra ön
1) Fonksiyonel Endikasyonlar yüzü arasındaki mesafeye (B) oranıdır (A/B) (Resim 2)

a) Pulmoner nedenler
b) Kardiyak nedenler
c) Ortopedik nedenler (Kötü postür, skolyoz vb.)
2) Psikolojik ve kozmetik nedenler
Genellikle en sık endikasyon psikolojik nedenler ve
görünümdür (3,9). Bu nedenle kardiyopulmoner,
postural, fizyolojik problemleri olmadığı düşünül-
se de hastaların operasyon sonrası dönemde klinik
tablosundaki iyileşme yapılan çalışmalarda bunun
tam tersi bir sonuç olduğunu göstermektedir (10-12).
Nuss ameliyat etkinliğinin, göğüs duvarı rijiditesinin
artması ile azaldığı yaşın küçülmesi ile arttığını ortaya
koyan görüşler vardır. Bazı yazarlar psikolojik kompli-
kasyonları önlemek için küçük yaşlarda ameliyat ya-
pılmasını önermektedir (13). Ayrıca günümüzde en Resim 1. Welch indeksi
34
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 5: Pektus Ekskavatumda Cerrahi Endikasyonlar ve Deformite İndeksleri

erneği

1998

Resim 2. Haller indeksi

(14). Normal kişilerde HI 2,5’dur; değer 3,25’in üzerin-


de ise cerrahi tedavi endikasyonu vardır (10). Klinik
uygulamamızda çok kolay ve kullanışlı olmasından
dolayı en sık kullandığımız indekstir.
Antropometrik indekste (Aİ) deformitenin en derin ol-
duğu yerde sternum ile kostal marjın en üst noktasına
olan mesafenin (C) deformitenin en derin olduğu yer-
de omurgaya koronal düzlemde teğet olan nokta ile Resim 5. Dervaux indeksi
kostal marjın en üst noktasına olan mesafeye (D) olan
oranıdır (D/C) (Resim 3) (21). Rebeis ve ark. yaptığı ça- ksifosternal bileşkeden (A) dik bir çizgi çekildiğinde
lışmada Aİ ile Hİ arasında yüksek korelasyon olduğu ulaştığı vertebranın ön yüzüne (B) ve arka yüzüne (C)
belirtilmiştir (Resim 4) (21). olan mesafe arasındaki oran (AB/AC); 2) Üst vertebral
indeks (ÜVİ): sternomanubrial bileşkeden (D) dik bir
Derveaux ve ark 1989’da yaptıkları çalışmada üç ana
çizgi çekildiğinde ulaştığı vertebranın ön yüzü (E) ve
ölçüm belirlemişlerdir. 1) Alt vertebral indeks (AVI):
arka yüzüne (F) olan mesafe arasındaki oran (DE/DF);
3) Konfigurasyon indeksi (Kİ): DE/AB. Yapılan çalışma-
da AVİ ve UVİ değerlerinin sağlıklı gruba göre düşük
olduğu fakat Kİ değerinin yüksek olduğu belirtilmiştir
(22). Bazı çalışmalarda bu değerlerden sadece AVİ’ni
kullanarak Hİ ve Aİ karşılaştırılmıştır (Resim 5) (21).
Pektus ekskavatumun en sık cerrahi endikasyonu
psikolojik nedenler ve görünümdür. Günümüzde
minimal invazif yöntemler ve küçük yaşlarda ameliyat
yapılmasıyla birlikte hastalarda yüz güldürücü
sonuçlar elde edilmektedir.
Resim 3. Antropometrik indeks Pektus ekskavatum indeksi hesaplanırken her hasta-
ya özel hesaplama yapılmalıdır. Standart bir pektus
ekskavatum indeksi olmamakla beraber klinik uygu-
lamamızda en sık kullanılan Haller indeksidir.

KAYNAKLAR
1. Molik KA, Engum SA, Rescorla FJ, West KW, Scherer LR,
Grosfeld JL. Pectus excavatum repair: Experience with
standart and minimal invasive techniques. J Pediatr
Surg 2001; 36: 324-8.
2. Önal Ö, Bilgin M, Hasdıraz L, Oğzukaya F, Kahraman
A. Pektus ekskavatum onarımında Nuss ve modifiye
Ravitch ameliyat tekniklerinin erken dönem
sonuçlarının karşılaştırılması. Turk Gogus Kalp Dama
Resim 4. Haller ve Antropometrik indeks 2009; 17: 198-202.

35
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

3. Issı S, Kutlay H. Pektus deformitelerinde açık cerrahi


teknikler. Turkiye Klinikleri J Thor Surg-Special Topics
2009; 2: 20-4.
4. Çelik A, Kutlay H. Göğüs duvarı pektus deformiteleri.
Turkiye Klinikleri J Thor Surg-Special Topics 2009; 2: 13-
5.
5. Chlumsky. Uber die trichterbrust. Zeitschrift für ortho-
padische chirurgie. 1901; 8: 465-89.
6. Meyer L. Zur chirurgischen behandlung der angerbo-
renen trichterbrust. Berliner Klinische Wochenschrift
1911; 48: 1563-6.
7. Ravitch MM. The operative treatment of pectus excava-
tum. Ann Surg 1949; 129: 429-44.
8. Nuss D, Kelly R, Croitoru DP, Katz ME. A 10-year review
of a minimally invasive technique for the correction of
pectus excavatum. J Pediatr Surg 1998; 33: 545-52.
9. Özalper MH, Yüksel M. Göğüs duvarı deformiteleri.
Turkiye Klinikleri J Thor Surd- Special Topics 2011; 4:
130-3.
10. Türk SG, Çelik B, Büyükkarabacak YB, Şengül AT, Başoğlu
A. Radiological assesment of postero-anterior and later-
al diameter of chest in patients with pectus excavatum
deformity preoperatively and postoperatively. J Chest
Dis Crit Care Med 2015; 2: 1-5.
11. Demirkaya A, Kaynak K. Pektus ekskavatum cerra-
hisinde minimal invazif düzeltme ameliyatı. In: Ökten I,
Kavukçu HŞ, editörler. Göğüs Cerrahisi, 2. Baskı. Istan-
bul, Istanbul Tıp; 2013; 651-56.
12. Borowitz D, Cerny F, Zallen G, Sharp J, Burke M, Gross K
et al. Pulmonary function and exercise response in pa-
tients with pectus excavatum after Nuss repair. J Pediatr
Surg 2003; 38: 544-7.
13. Bilgin M, Fazlıoğlu M, Oral A. Pektus ekskavatum: 110 ol-
guluk Nuss deneyimi. Turk Gogus Kalp Dama 2014; 22:
790-4.
14. Haller JA Jr, Kramer SS, Lietman SA. Use of CT scans in
selection of patients for pectus excavatum surgery: a
preliminary report. J Pediatr Surg 1987; 22: 904-6.
15. Hümmer HP, Willital GH. Morphologic findings of chest
deformities in children corresponding to the Willi-
tal-Hümmer classification. J Pediatr Surg 1984; 19: 5626.
16. Oelsnitz G. Fehlbildungen des Brustkorbes. Z Kinderchir
1981; 33: 229-36.
17. Welch KJ. Chest wall deformities. In Holder TM, Ash-
craft KW. eds. Pediatric Surgery. Philadelphia: Saunders,
1980.
18. de Oliveira Carvalho PE, da Silva MV, Rodrigues OR,
Cataneo AJ. Cochrane Database Syst Rev 2014; 29:
cd008889.
19. Hanna WC, Ko MA, Blitz M, Shargall Y, Compeau CG. Tho-
racoscopic Nuss procedure for young adults with pec-
tus excavatum: Excellent midterm results and patient
satisfaction. Ann Thorac Surg 2013; 96: 1033-6.
20. Yıldızhan A, Candaş FH, Yavuz Ö, Görür R, Işıtmangil T.
Pektus eksakavatumlu genç erişkin hastalarda Nuss
işlemi deneyimlerimiz. Turk Gogus Kalp Dama 2015; 23:
519-23.
21. Rebeis EB, Campos JR, Fernandez A, Moreira LF, Jatene
FB. Anthropometric index for pectus excavatum. Clinics
2007; 62: 599-606.
22. Dervaux L, Clarysse I, Ivanoff I, Demedits M. Preoper-
ative and postoperative abnormalities in chest X-ray
indices and in lung function pectus deformities. Chest
1989; 95: 850-6.

36
Bölüm 6

Pektus Ekskavatumda Ravitch ve Modifiye Ravitch


Yöntemleri
Ravitch and Modified Ravitch Methods in Pectus Excavatum

Dr. Onur Genç*, Dr. Hakan Işık


Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim Araştırma Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, Ankara, Türkiye

ÖZ
Pektus ekskavatum (PE), sternum ve kostaların değişik tip ve düzeylerde depresyonu ile karakterize olan konjenital
deformitedir. PE deformitesinin cerrahi ile düzeltilmesi ilk olarak 1911 yılında Dr.Ludwig Meyer tarafında gerçekleşti-
rilmiştir. 1949 yılında Dr. Mark M. Ravitch tarafından tanımlanan “Ravitch tekniğine” kadar, tedavide farklı yöntemler
denenmiştir. Ravitch metodu; ksifoid ve deforme kıkırdakların rezeksiyonu, sternumun wedge osteotomi ile yeniden
şekillendirilmesi, interkostal bantların kesilmesi ve restrosternal kirscher teli yerleştirilmesinden oluşur. Bu tarihten iti-
baren teknik birçok değişiklik ile yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Güncel açık cerrahi yöntemlerde, Ravitch temelinden
önemli ölçüde uzaklaşılmıştır. Minimal invazif pektus düzeltme (MIRPE) operasyonunun ön plana çıktığı günümüzde
açık cerrahi yöntemler halen başarı ile uygulanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: pektus ekskavatum, Ravitch tekniği, sternum

ABSTRACT
Pectus excavatum (PE) is a congenital deformity characterized by different types and levels of depression of the sternum
and ribs. First surgical correction of pectus excavatum was attempted by Ludwig Meyer in 1911. Different methods have
been applied until the ”Ravitch technique” defined by Mark M. Ravitch in1949. Ravitch technique is a combination of; re-
section of ksphoid and deformed cartilages, remodeling of the sternum with wedge osteotomy, separation of intercos-
tal bands and restrosternal kirscher wire placement. Since 1949 the Ravitch technique has been widely used with many
changes. Current open surgical methods are significantly different from Ravitch basis. Open surgical methods are cur-
rently being successfully applied in the time when minimally invasive pectus correction (MIRPE) operation is prominent.
Key Words: pectus excavatum, Ravitch technique, sternum

GİRİŞ görülme sıklığındaki değişiklikler genetik geçişinde


ön planda olduğunu göstermektedir (2). Genellikle
İlk kez 1594 yılında Johannes Schenk tarafından
yaşamın ilk iki yılında tanı konurken Marfan sendro-
tanımlanan Pektus ekskavatum, sternum ve kıkırdak
munun eşlik ettiği hastalarda hayatın daha ileri dö-
kostaların değişik tip ve düzeylerde depresyonu (içe
nemlerinde de tespit edilebilir.
çöküklüğü) ile karakterize konjenital deformitedir (1).
En sık görülen göğüs duvarı deformitesidir (%80-90) Pektus ekskavatum tedavisinde; vakum uygulanması,
ve canlı doğumlarda yaklaşık 1/300-400 oranında gö- prostetik materyal ile kavitenin doldurulması, farklı
rüldüğü bildirilmektedir. Erkeklerde kadınlara oranla tipte korselerin kullanılması gibi yöntemler uygulan-
3 kat daha sık rastlanır. Gelişme nedeni ile ilgili farklı maktaysa da, dünya çapında kabul görmüş tek tedavi
teoriler olmakla beraber skolyoz ve Marfan sendromu yaklaşımı cerrahidir. Uygulanan farklı cerrahi teknikler
ile olan sık birlikteliği altta yatan bir bağ doku hasta- ile deforme görünümde olan sternum ve kostalar dü-
lığını akla getirmektedir. Yapılan çalışmalarda ailesel zeltilerek, göğüs duvarına normal görünüm kazandı-
geçişin %30 un üzerinde olması ve bölgesel olarak rılmaya çalışılır. Cerrahi tedavi ile kozmetik, ortopedik

Sorumlu Yazar*: Prof.Dr. Onur Genç. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim Araştırma Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, An-
kara, Türkiye
E-posta: drogenc@yahoo.com
Telefon: 0 533 7247904

37
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

ve psikolojik bozuklukların düzeltilmesine ek olarak B) Kıkırdak kaburgalardan genellikle deformiteye ka-


pulmoner ve kardiyak fonksiyonlarda da iyileşme he- tılmayan 2. ve 3. kostalar rezeke edilmemeli, 4., 5.,
deflenir (3). Hastaların önemli bir kısmında kardiyo- 6. ve 7. kıkırdak kostalar ise rezeke edilmelidir.
pulmoner fonksiyonlar normal iken deformiteye bağ-
C) Ravitch’ten önce uygulanan tekniklerin birçoğun-
lı psikososyal problemler ön plandadır. Sonuç olarak
da, sternum içinden çelik tel sütürler geçirilerek
pektus ekskavatum deformitesine sahip hastalarda
stabilizasyon sağlanmaya çalışılmıştır. Lakin kul-
uygulanan cerrahide estetik kaygıların daha önem
lanılan bu sütürlerin kemik iyileşmesine negatif
kazandığı görülmektedir (3,4)
yönde etki ettiği ortaya çıkmıştır. Ravitch, sternu-
Pektus deformitelerinin cerrahi yöntemlerle tedavi ma posterior wedge osteotomi uygulamıştır ve
edilebileceği fikri ilk defa 1901 yılında Chlumsky ta- osteotomi hattına sternumu eleve edecek şekil-
rafından ortaya atılmış olup ilk cerrahi tedavi ise 1911 de çıkarılan kıkırdak dokularını implante etmiştir.
yılında Ludwig Meyer tarafından 16 yaşında bir olgu- Oluşturulan yeni form tek başına yeterli olmaya-
ya uygulanmıştır. Bu tarihten itibaren farklı teknikler cağı için Kirschner telleri ile alttan desteklenmesi
ile açık cerrahi prosedürler uygulanmaya başlanmış gerekmiştir.
olup edinilen tecrübeler ile teknikte gelişmeler sağ-
D) İnterkostal bantlar yeterince serbestleştirilmeden
lanmıştır. Mark M. Ravitch daha önceki yöntemlerden
yapılacak işlem başarısız olacaktır. Bu nedenle her
esinlenerek kendi tekniğini geliştirmiş ve ilk ameliya-
iki tarafta ve deformitenin şiddetine göre değişen
tını 1947 yılında yapmıştır. 8 olguluk serisini ise An-
miktarlarda interkostal bantlar serbestleştirilmeli-
nals of Surgery dergisinin Nisan 1949 sayısında yayın-
dir (6,7).
lamıştır (5,6).

Teknik
RAVİTCH TEKNİĞİ
Genel anestezi sonrasında hasta supin pozisyonda ya-
İlk defa Dr. Mark M. Ravitch tarafından tanımlanan
tırılır ve manubriumdan başlayarak epigastriuma uza-
bu yöntem onun adıyla anılmaktadır. 1949 yılında
nan midline cilt insizyonu uygulanır. Ksifoid genellikle
yayınladığı makale ile tanımladığı bu yöntemin endi-
deforme alandaki çukurluğun tabanından başlayarak
kasyonlarını kozmetik, ortopedik ve fizyolojik olarak
vertikal bir seyir izlediği için bu alada çalışmak görece
üç başlık altında değerlendirmektedir. Ravitch’e göre
daha zordur. Submammarian transvers insizyon ter-
deformiteye eşlik eden dispne, egzersiz intoleransı ve
cih edilebilecek bir diğer kesi yöntemidir. Elektroko-
kardiyak aritmi varlığı mutlak operasyon endikasyon-
ter vasıtası ile ciltaltı doku geçilerek sternuma ulaşılır.
larıdır. Cerrahinin hedeflenen amaçlara ulaşması için
Bilateral pektoral kaslar künt ve keskin diseksiyonlar
çocukluk çağında yapılmasını önermektedir. Ravitch
ile göğüs duvarından uzaklaştırılır. Bu işlem yapılırken
cerrahinin çocukluk çağında yapılması ile genel tora-
perikondriumların hasarlanmamasına özen gösteril-
sik deformite oluşmasının ve fizyolojik rahatsızlıklar
melidir. Cerrahi uygulanacak olan kostalara perikond-
gelişmesinin önleneceğini düşünmektedir. Ravitch’in
riumlarının üzeri açılmış olan hatlardan başlanarak
görüşüne göre; ameliyat edilmezse hangi çocukların
diseksiyon uygulanır. Disektör vasıtası uygulanan bu
daha çok sıkıntı yaşayacağını önceden tahmin ede-
işlemde deformiteye katılan kıkırdak kostaların üze-
meyiz. Erken dönemde yapılacak daha kolay bir cer-
rindeki perikondriumlar açılarak kartilaj dokunun
rahi ile normal gelişim sağlanabilecek iken daha geç
üzerine ulaşılır. Disektör ile kostaların deforme olan
yaşta yapılacak kapsamlı bir cerrahi deformasyonda
bölümleri dönülerek serbestleştirilir (Resim 1a,b).
ancak kısmi bir düzelme sağlayacaktır(5). Ravitch
kendisinden önce uygulanan teknikleri incelemiş ve Deforme olan tüm kıkırdak kostalar subperikondrial
eksik gördüğü hususları belirterek alternatif çözümle- olarak rezeke edilir. Ravitch kendisinden önce uygu-
rini önermiştir. Ravitch’e göre eski tekniklerin eksiklik- lanan yöntemlerle bu konuda ayrışmaktadır. Eski yön-
leri ve doğru yaklaşım şu şekildedir; temlerde deforme kıkırdaklar parsiyel olarak rezeke
edilirken Ravitch’te ise deforme olan tüm kıkırdaklar
A) Deforme olan kıkırdak kaburgaların laterale doğ-
gerekirse kemik kosta da dahil subperikondriyal/sub-
ru yeterli düzeyde diseke edilmesi gerekmektedir.
periostal olarak rezeke edilir. Bu işlem her iki tarafa da
Diğer yöntemlerde sadece parsiyel bir rezeksiyon
uygulanmalıdır (Resim 2a-d).
uygulanırken Ravitch bunun yetersiz olduğunu
öne sürerek deforme görünümde olan tüm kıkır- Çocuklarda ise geniş bir subperikondrial rezeksiyon
dakların subperikondrial olarak rezeke edilmesi yapmak oldukça zordur ve genellikle perikondrium
gerektiğini savunur. korunamaz. Ksifoid kas dokusundan ve ksifosternal
38
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 6: Pektus Ekskavatumda Ravitch ve Modifiye Ravitch Yöntemleri

erneği

1998

Resim 1a,b. Deformiteye katılan kıkırdak kostaların üzerindeki perikondriumlar açılarak kartilaj dokunun üzerine
ulaşılır. Disektör ile kostalar dönülerek serbestleştirilir. Bu işlem esnasından plevranın ve subkostal vasküler yapıların
hasar görmemesi için perikondrium yatağından çıkmamaya özen gösterilmelidir (Gülhane Göğüs Cerrahisi klinik
arşivinden).

Resim 2a,b. Deformiteye katılan kıkırdak kostalar laterale doğru yeterli düzeyde diseke edilmeli. Gerek duyulması
halinde kemik kostalara da osteotomi, uygulanmalıdır.

Resim 2c-d. Kıkırdak kostaların subperkondriyal olarak rezeke edilmiş hali. Bu yöntem güncel cerrahi teknikte kulla-
nılmamaktadır. Günümüzde kıkırdakların tamamen rezeke edilmesinden vaz geçilmiştir. (Gülhane Göğüs Cerrahisi
klinik arşivinden).
39
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Resim 3a. Ksifoid diseksiyonu. Klasik Ravitch yönteminde ksifoid rezeke edilirken modifiye Ravitch tekniklerinde
genellikle ksifoid serbestleştirilip rezeke edilmeden bırakılır, b. her iki tarafta ve deformitenin şiddetine göre değişen
miktarlarda interkostal bantlar serbestleştirilmelidir (Gülhane Göğüs Cerrahisi klinik arşivinden).

eklemden serbestleştirilirek rezeke edilir (Günümüz- ması için ek destek sağlamış olur. Gladiolus noktası hi-
de ksifoid rezeke edilmeden serbestleştirilir) (Resim zasına gelen yerde sternum altından geçen Kirschner
3a). Deformasyona katılan tüm interkostal bantlar bi- teli yerleştirilir ve her iki tarafta kotlara sabitlenir. Bu
lateral olarak rezeke edilir (Resim 3b). teller minimum yeterli iyileşme süreci olarak değer-
lendirilen 3 hafta sonra çıkarılır (Resim 6a,b). Bazen
Bu alandan parmakla sternum arkasına girilerek ster-
seçilmiş olgularda 2 tane Kirschner teli kullanılabilir.
num altı dokular laterale doğru itilir ve serbestleştir-
Tellerde kayma veya pozisyonu değiştirme gibi isten-
me yapılır. Parmakla yapılan bu manevra sayesinde
meyen bir durumla karşılaşılmazsa, stabilizasyonu
her iki plevra ve vasküler yapılar uzaklaştırılmış olur.
desteklemek için daha uzun süre tutulabilir. Pektoral
Korpus sterni anterioruna (deformitenin başlangıç
kaslar tekrar sütüre edilir ve katlar usülüne uygun ola-
noktası) transvers wedge osteotomi yapılır (Resim
rak kapatılır (5-7).
4a,b).
Ravitch’in 8 vakalık bu ilk serisinde 7 hastanın kısa
Oluşturulan bu osteotomi açılandırılarak sternuma
sürede iyileştiği ve mükemmel sonuç alındığı bildiril-
şekil verilir ve sütürler ile sabitlenir (gerek duyulursa
mektedir. 1 hastada ise operasyondan kısa süre sonra
osteotomi hattına kıkırdak doku yerleştirilir). Sternu-
yüksek ateş ve yara yeri enfeksiyonu gelişmiş. Plevrayı
ma yeni şekli verildikten sonra perikondriumlar sütü-
erode eden enfeksiyon ampiyem gelişmesine neden
re edilerek kapatılır (Resim 5a,b).
olmuş ve bu sebeple hasta kaybedilmiştir. Ravitch
Bu işlem esnasında perikondriumların gergin bir şe- bu hastanın bronşekatizisinin olduğunu ancak enfe-
kilde sabitlenmesi sternumun yeni pozisyonunda kal- kiyonun kaynağının muhtemelen bronşektazi değil

Resim 4a,b. Deformitenin başladığı yere uygulanan wedge osteotomi (Gülhane Göğüs Cerrahisi klinik arşivinden).
40
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 6: Pektus Ekskavatumda Ravitch ve Modifiye Ravitch Yöntemleri

erneği

1998

Resim 5a,b. Wedge osteotomi uygulanan alanların üzerinden sternumun yeniden şekillendirilmesi ve osteotomi
hattının süture edilerek sabitlenmesi. (Gülhane Göğüs Cerrahisi klinik arşivinden).

Resim 6a,b. Gladiolus noktası hizasına gelen yerden sternum altından Kirschner teli geçirilir. Bu tel her iki tarafta
kotlara fikse edilir (Gülhane Göğüs Cerrahisi klinik arşivinden).

cerrahi sırasında kontaminasyona bağlı olduğunu bil- yapılan en geniş karşılaştırmalı seridir. Toplamda 488
dirmektedir (5). vakayı 5 gruba ayırarak karşılaştırmalı olarak incele-
Ravitch ve arkadaşları tarafından ilk defa 1947 yılında dikleri çalışmalarında; klasik Ravitch tekniği ile baş-
uygulanan ve 1949 yılında yayınlanan bu teknik bu layarak, zaman içerisinde gelişen teknikler ve klinik
tarihten itibaren yaygın olarak kullanılmaya başlan- deneyimlerine göre oluşturdukları modifiye Ravitch
mıştır. Farklı merkezler ve hekimler Ravitch tekniğini yöntemlerini uygulamışlardır (3)
temel alan ancak bu tekniğin modifiye edilen form- 1.Grup (23 olgu) : Klasik Ravitch tekniği
larını uygulamaya başlamışlardır. Günümüze halen
modifiye Ravitch tekniğini kullandığını bildiren mer- 2.Grup (19 olgu): Sternum rectus abdominalis kası-
kezler olmakla beraber belirtilen bu güncel yöntem- na sutüre edildi. Kıkırdak rezeksiyon sonrasında peri-
lerin Ravitch modifikasyonu olmaktan çok uzaklaştığı kondirumlar plike edildi ve bantlar sternuma sutüre
görüşündeyiz. edilerek sabitlendi. Bu modifikasyonlarda sternumun
deprese olması engellenmeye çalışıldı.
MODİFİYE RAVİTCH OPERASYONLARI 3.Grup (98 olgu): Anterior göğüs duvarının stabi-
Masaoka ve arkadaşları, 2011 yılında Journal of Car- lizasyonunu arttırmak için 2 önemli modifikasyon
dio-thoracic Surgery dergisinde yayınlanan makalele- yapıldı. Bu modifikasyonlar: 5. interkostal aralık sevi-
rinde 30 yıllık açık cerrahi deneyimlerini paylaşmışlar- yesine wedge rezeksiyon yapılarak sternumun boyu
dır. Bu çalışma, Ravitch ve modifikasyonları arasında 1-2 cm kısaltıldı. Kıkırdaklara daha kısa rezeksiyon
41
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

uygulandı ve oluşan kıkırdak güdükler “remodeling” A) Ravitch tekniğinde ksifod rezeke edilmekte iken
sonrasında birbirine sutüre edilerek sabitlendi. artık rezeksiyon uygulanmadan sadece serbest-
leştirme ile yetinilmekte, ksifoid korunmaktadır
4.Grup (105 olgu): Bu teknikte daha öncekilere ek
olarak sternum posterioruna oblik seyirli osteotomi B) Ravitch tekniğinde deforme olan tüm kıkırdaklar
yapılmış ve bu hatta kemik dokusu yerleştirilerek sa- tüm uzunlukları boyunca çıkarılır iken artık bu ra-
bitlenmiştir. Bu şekilde sternumun rotasyonel defor- dikal rezeksiyondan vaz geçilmiştir. Kıkırdakların
mitesinin düzeltilmesi amaçlanmıştır. Manubrium, sadece açılanma yapan bölgeleri 1-2 cm olacak
kisfoid ve oblik osteotomiler ile sternum 3 noktadan şekilde parsiyel olarak çıkarılır veya küçük bir wed-
düzeltildiği bu yönteme tripod fiksasyon adını ver- ge uygulanarak direnci kırılır.
mişlerdir. Erişkinlere uygulanan bu yöntem çocuklara C) Ravitch’in tüm kıkırdak kostaları rezeke etmesinin
uygulanırken tripod fiksasyon dan vaz geçilmiş ve sa- aksine, Günümüzde kostasternal bileşkede mini-
dece kartilaj rezeksiyon ve ksifoide osteotomisi uygu- mum 2 cm’lik bir segment kıkırdak rejenerasyonu-
lanmıştır. Bu yöntemin erişkin tipini yetersizliklerinde na temel oluşturması için korunmaktadır.
dolayı 2002 yılında itibaren terk eden Masaoka ve D) Ravitch tarafından retrosternal Kirschner teli yer-
arkadaşları çocuklarda ise beşinci grupta anlatılacak leştirilir iken bu uygulamadan tamamen vaz geçil-
olan modifikasyona geçmişlerdir. miştir.
5.Grup (181 pediyatrik olgu): Bu teknikte 5. Kos- E) Ravitch tüm bantların tam kat kesilmesini önerir
ta seviyesinden sternuma rezeksiyon uygulanıp bir iken artık sadece direnç oluşturan bantların kesil-
segment çıkardıktan sonra ksifoid yukarı çekilerek mesi diğerlerinin korunması ön plandadır.
tespiti yapılır. Bilateral 4. veya 5. kıkırdak kostalar
rezeke edilip, ksifoid altına bir köprü oluşturacak Minimal İnvaziv ve Modifiye Ravitch
şekilde yerleştirilir. Bu yöntem ile stabilizasyonun Operasyonları
ve rekonstrüksiyonun istenilen şekilde sağlandığını
düşünen Masaoka halen bu tekniği kullanmaktadır. Donald Nuss tarafından 1987 yılında uygulanmaya
başlayan ve kendi adıyla anılan minimal invaziv pek-
Masaoka’nın çalışmalarında toplamda komplikasyon tus düzeltme operasyonu (MIRPE) günümüzde pek-
oranı %2,8, reoperasyon oranı %0,5 olarak verilmek- tus ekskavatum düzeltme operasyonlarında en çok
tedir. Serilerinde komplikasyon, hastanede kalış süre- uygulanan teknik haline gelmiştir ancak halen açık
si ve reoperasyon oranları arasında anlamlı bir farklılık
cerrahi yöntemleri uygulayan merkezlerde mevcuttur
bulunmamakla beraber 30 yıl gibi uzun bir süreçte
(9). Fonkalsrud ve arkadaşları 2002 yılında yayınladık-
klasik Ravitch ten başlayarak farklı modifikasyonlar
ları makalelerinde minimal invaziv pektus düzeltme
oluşturmuş olup, tecrübeleri doğrultusunda en başa-
operasyonu (MIRPE) ile modifiye Ravitch (MRR) tek-
rılı gördükleri beşinci yöntemi halen devam ettirmek-
niğini uygulayan 2 ayrı merkezin verileri üzerinden
tedirler.
bir karşılaştırma yapmışlardır. Bu çalışmalarında 1996
Funk ve arkadaşları 2011 yılında yayınladıkları ma- ve 2000 yılları arasında 4 yıllık süreçte Nuss yöntemi
kalelerinde modifiye Ravitch uyguladıkları 10 yıllık uygulayan bir merkeze ait 68 vakalık seri ile modifiye
sürece ait deneyimlerini paylaştılar. Bu süre zarfında Ravitch yöntemini uygulayan farklı bir merkezin 139
47 tanesi pektus ekskavatum olmak üzere toplamda vakalık serisine ait verileri karşılaştırmışlardır. Cerrahi
71 pektus vakasını opere ettiler. Ravitch tekniğine sonuçlarının her iki grupta da çok başarılı olduğunu
ek olarak sternum posterioruna stabilizasyon amaçlı belirttikleri çalışmalarında farklılıkları şu şekilde be-
liyofilize allojenik kemik grefti yerleştirdiler. 10 yıllık lirtmişlerdi: MIRPE grubunda operasyon süresi bariz
serilerinde hiç nüks ile karşılaşmadıklarını %4 oranın-
bir şekilde daha kısadır (75-212 dakika). Postopera-
da komplikasyon ile karşılaştıklarını bildirmektedirler.
tif dönemde MIRPE grubuna ortalama 5 gün süre ile
Tarifledikleri bu yöntemle, düşük oranda bir morbidi-
IV analjezik verilirken MRR grubunda bu 1,7 gün ile
te ile iyi ila çok iyi uzun vadeli düzeltme sonuçları elde
daha kısadır. Hastanede kalış ve taburculuk sonra-
ettiklerini ve özellikle ergen ve genç erişkin hastalar-
sı günlük aktiviteye dönüş süreleri MIRPE grubunda
da ideal bir yöntem olduğunu düşünmektedirler (8)
6,5-18 gün iken MRR grubunda bu süreler 2,9-12
gündür. Nuss ve açık cerrahi yöntemlerin verileri de-
Ravitch Tekniği ve Güncel Uygulamalar ğerlendirildiğinde MRR’nin uzun operasyon süresi-
Arasındaki Farklar: ne rağmen, postoperatif ağrı düzeyinin düşüklüğü,
Günümüzde Ravitch tekniğinde önemli ölçüde uzak- hastanede kalış süresinin kısalığı ve daha kısa sürede
laşıldığı söylenebilir. Güncel uygulamalar ile Ravitch’in günlük aktiviteye dönülmesi gibi avantajları dikkat
tariflediği yöntem arasındaki başlıca farklar şunlardır: çekmektedir. Buna karşılık estetik kaygıların ön planda
42
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 6: Pektus Ekskavatumda Ravitch ve Modifiye Ravitch Yöntemleri

erneği

1998

olduğu bu operasyonda, daha iyi görsel sonuç alın- ve sternuma wedge uygulanması gibi temel hususlar
ması ve daha küçük cerrahi skar dokusunun kalması dışında Ravitch’ ten tamaman uzaklaşmış olduğunu
nedeni ile Nuss yöntemi öne çıkmaktadır (10,11). değerlendirmekteyiz. Minimal invaziv pektus dü-
Günümüzde Ravitch tekniği ve modifikasyonları es- zeltme (MIRPE) operasyonunun ön plana çıktığı gü-
kisi kadar sık kullanılan yöntemler olmaktan çıkmış- nümüzde seçilmiş vakalarda ve kliniğin tecrübeleri
tır ve daha çok seçilmiş vakalarda tercih edilen bir doğrultunda açık cerrahi yöntemlerin halen başarı ile
teknik haline gelmiştir. Sandlas ve arkadaşları 2017 uygulandığı bilinmelidir.
yılında iyatrojenik pektus olgusunda modifiye Ra-
vitch yöntemini uyguladılar. konjenital diyafragma KAYNAKLAR
hernisi nedeni ile bir aylık iken opere edilmiş olan üç 1. Önal Ö, Bilgin M, Hasdıraz L, Oğuzkaya F, Kahraman.
yaşında kız hastada cerrahi bölgesindeki kostalar da Comparison of the early results of Nuss and modified
deformite gelişmeye başlaması üzerine cerrahi kara- Ravitch operation techniques in pectus excavatum re-
rı verilmiş. Yazar tarafından modifiye Ravitch olarak pair. Türk Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Derg 2009; 17:
198–202.
nitelendirilen bu operasyonda sternuma müdaha-
2. Blanco FC, Elliott ST, Sandler AD. Management of Con-
le edilmeyerek sadece sağda lokalize deformite için genital Chest Wall Deformities. Semin Plast Surg 2011;
subperikondriyal rezeksiyon ile düzeltme ameliyatı 25: 107–16.
uygulanmıştır (12). Hyun Koo Kim ve arkadaşları trafik 3. Masaoka A, Kondo S, Sasaki S, Hara F, Mizuno T, Ya-
kazası sonrası sternum depresyonu gelişen 34 yaşın- makawa Y, et al. Thirty years’ experience of open-repair
da bir hastada substernal bar ile destekledikleri modi- surgery for pectus excavatum: Development of a met-
fiye Ravitch tekniği ile başarılı sonuç aldılar (13). Hem al-free procedure. Eur J Cardio-thoracic Surg 2012; 41:
329–34.
modifiye Ravitch hem Nuss barı’nın bir arada kullanıl-
4. Ali Özuslu B, Genç O, Gürkök S, Sarper A, Görür R, Bal-
dığı bu operasyon bu özelliği ile dikkat çekmektedir. kanli K. Erişkin Göğüs Duvarı Deformitelerinin Cerrahi
Tedavisi. Türk Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Derg 1989; 6:
268–75.
SONUÇ
5. Ravitch MM. The operative treatment of pectus excava-
Pektus ekskavatum deformitesine yönelik cerrahi tum. Ann Surg 1949; 429–44.
tedavi yirminci yüzyılın başından itibaren uygu- 6. Gürkök S, Genç O. Pektus Deformite Cerrahisi: Acik Yon-
lanmaktadır. İlk olarak 1911 yılında Meyer tarafın- temler. Toraks Cerrahisi Bulteni 2011. 182-195 p.
7. Ulutaş H. Pektus Deformitelerinin Tamirinde Ravitch
dan başlatılan yöntem ardından modifiye edilerek
Yöntemi ve Modifikasyonları. Toraks Cerrahisi Bul 2011;
Sauerbruch tarafında devam ettirilmiştir. Başlangıçta 174–80.
sadece deforme kıkırdakların rezeksiyonu olan tek- 8. Funk JF, Gross C, Placzek R. Patient satisfaction and clin-
niğe wedge osteotomiler ile sternumu serbestleşti- ical results 10 years after modified open thoracoplasty
rilmesi ve rekonstrüksiyonu da eklenmiştir (14-16). for pectus deformities. Langenbeck’s Arch Surg 2011;
Alexander kendisinden önceki tekniklerin yeterli ol- 396: 1213–20.
9. Nuss D, Kelly RE, Croitoru DL, Katz ME. A 10-Year Review
madığını düşünerek sternuma T osteotomisi uygu-
of a Minimally Invasive Technique for the Correction of
lamıştır (17). Lincoln Brown (1939) deforme kostal Pectus Excavatum. J Pediatr Surg 1998; 33: 545–52.
kıkırdakları subperikondriyal olarak rezeke etmiş, 10. Fonkalsrud EW, Beanes S, Hebra A, Adamson W, Tagge E.
sternuma wedge osteotomi uygulamış, ksifoidi ster- Comparison of minimally invasive and modified Ravitch
numla birleştiği yerden rezeke etmiş, diyafragma ile pectus excavatum repair. J Pediatr Surg 2002; 37: 413–7.
sternum arasındaki bağları disseke ederek sternumu 11. Ravenni G, Mario G, Dato A, Zingarelli E, Flocco R, Casa-
serbestleştirmiş, sternumu fikse etmek için çelik sü- bona R. Nuss procedure in adult pectus excavatum: a
simple artifice to reduce sternal tension. Interact Car-
türler kullanmış, interkostal bantları rezeke etmemiş
diovasc Thorac Surg 2013; 17:23–5.
ve eksternal traksiyon uygulamıştır (18). Tüm bu tec- 12. Sandlas G, Tiwari C. Modified Ravitch procedure. Ann
rübelerin ardından Ravitch 1949 yılında kendi tekniği- Pediatr Surg 2017; 13: 95–8.
ni yayınlamıştır. Ravitch tamamen yeni ve daha önce 13. Kim HK, Choi YH, Shim JH, Baek MJ, Sohn YS, Kim HJ.
uygulanmamış bir teknik geliştirdiği söylenemez. O, Modified Ravitch Procedure: Using a Pectus Bar for Post-
kendisinden önce gelen cerrahların tecrübeleri doğ- traumatic Pectus Excavatum. Ann Thorac Surg 2007; 84:
647–8.
rultusunda uygulanmakta olan yöntemlerden bir
14. Sauerbruch F. Operative beseitigung der angeborenen
sentez oluşturmuş ve her şeyden önemlisi kendi adını
trichterbrust. Deutches Zeitschrift für Chir 1931; 234:
vermiştir. 1950’li yıllardan itibaren Ravitch in önerdiği 760–4.
yöntem birçok modifkasyona uğramıştır. Günümüzde 15. Sauerbruch F. Die chirurgie der brustorgane. Berlin,
uygulanan açık cerrahi teknikler kıkırdak rezeksiyonu Springer. 1929; 735–41.

43
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

16. Meyer L. Zur chirurgischen behandlung der angebo-


renen trichterbrust. Berliner Klin Wochenschrift 1911;
48: 1563–6.
17. Alexsander J. Traumatic Pectus excavatum. Ann Surg
1931; 93: 489–500.
18. Brown A. Pectus excavatum (funnel chest). J Thorac
Surg 1939; 9: 164–84.

44
Bölüm 7
Nuss ve Benzeri Minimal İnvazif Teknikler
Nuss and Similar Invazive Tecniques

Dr. Özkan Demirhan¹, Dr. Kamil Kaynak²*


Şişli Kolan İnternational Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümü, İstanbul, Türkiye
1

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi AD, İstanbul, Türkiye
2

ÖZ
Pektus Ekskavatum (PE) ve pektus karinatum (PK) doğumsal göğüs duvarı deformiteleri içinde en sık görülenleridir. Bu
deformiteler eskiden açık yöntemlerle tedavi edilmekteydi. Günümüzde bu deformitelerin tedavisinde minimal invazif
teknikler kullanılmaktadır. Pektus ekskavatum için Minimal invazif pektus onarımı (MIRPE), pektus karinatum için Mini-
mal invazif pektus karinatum onarımı (MIRPC) yöntemleri kullanılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: göğüs duvarı deformitesi, pektus ekskavatum, pektus karinatum

ABSTRACT
Pectus excavatum (PE) and pectus carinatum (PK) are the most common congenital chest wall deformities. These defor-
mities were previously treated with open methods. Currently, minimally invasive techniques are used in the treatment
of these deformities. Minimally invasive pectus repair (MIRPE)is used for pectus excavatum and Minimal invasive pectus
carinatum repair (MIRPC) method is used for pectus carinatum.
Key Words: chest wall deformity, pectus excavatum, pectus carinatum

GİRİŞ Nuss tarafından gerçekleştirilmiş ve 1998 de yayınlan-


mıştır(1). Bu teknikte amaç şekillendirilen nikel-çelik
Pektus ekskavatum (PE) ve pektus karinatum (PK)
alaşım barın retrosternal alana yerleştirilerek barın
deformitelerinde eskiden açık yöntemlerle düzeltme
basısı ile deformitenin düzelmesi ve uygun zamanda
ameliyatları yapılmakta idi. Genellikle kozmetik en-
çıkarılmasıdır. İlk zamanlarda torakoskopi olmadan
dikasyon için yapılan bu düzeltme ameliyatlarında
yapılırken geçen zaman içinde torakoskopi yardımı
göğüs ön duvarında oldukça büyük insizyonlar yapıl-
ile yapılması rutin hale gelmiştir.
makta ve yine kozmetik sorun yaratmakta idi. Tarihsel
süreç içinde bu yöntemlere alternatif cerrahi teknik
arayışına girilmiş ve zaman içinde çeşitli yöntemler Endikasyon ve Preoperatif Hazırlık
geliştirilmiştir. Bu yöntemler içinde bugün için en çok Nuss prosedürü bütün PE vakalarını düzeltmek için
tercih edileni PE için minimal invazif pektus ekskava- uygulanabilir. Ameliyatın hazırlık aşamasında klasik
tum onarımı (MIRPE), PK için minimal invazif pektus preop tetkikler dışında, kontrastsız toraks tomografisi
karinatum onarımıdır (MIRPC). Bu yöntemlere iki ayrı (BT), elektrokardiyogram, ekokardiografi ile kardiyak,
başlık altında değinilmiştir. solunum fonksiyon testleri ile solunum değerlendir-
mesi yapılır. Nikel allerjisi için test yapılır allerji duru-
MİNİMAL İNVAZİF PEKTUS munda titanyum bar hazırlatılır.
EKSKAVATUM ONARIMI Ameliyat endikasyonu deformitenin derecesinden
PE çocuklarda en sık görülen göğüs duvarı deformite- bağımsız olarak kozmetik bozukluğa, zayıf vücut ya-
sidir. Minimal invazif PE onarımı (MIRPE) 1987 yılında pısına bağlı depresyon, sosyalleşmede zayıflık ve psi-

Sorumlu Yazar*: Prof.Dr. Dr. Kamil Kaynak. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi AD, İstanbul, Türkiye.
E-posta: kamil@istanbul.edu.tr
Telefon: 0 532 2152855

45
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

kososyal sorunlar olsa da Nuss ve arkadaşlarının MIR- ler hat seviyesinde veya daha öne doğru yapılabilir
PE endikasyonunu sıralanmışlardır (2). (2cm). Birden fazla bar kullanmak gerekirse açılmış
olan insizyon yeterli büyüklükte ise ikinci bar yerleş-
MIRPE operasyon kriterleri aşağıdaki kriterlerden
tirilebilir, ancak önde kısa bar insizyonu yapılmış ise
iki veya daha fazlası mevcutsa endikedir (2): İlişkili
ikinci bir insizyon yapmak gerekir. Bar ve stabilizör
semptomlarla birlikte şiddetli ve ilerleyici deformite
için tünel hazırlanır. Klavuz girişi deformitenin kena-
(örneğin nefes darlığı, göğüs ağrısı, egzersiz into-
rındaki en yüksek noktasında medial yüzde ve ster-
leransı); Haller indeksini 3,25’ten büyük olması ve
numa yakın olmalıdır. Klavuzla oluşturulan tünel ster-
kardiyak kompresyon veya kalbin yer değiştirmesini
numun en çökük olduğu yerden geçirilmelidir. Ksifoid
gösteren BT bulguları; Restriktif veya obstrüktif hava
düzeyde bir çökme var ise bar sayısı ikiye çıkar. Barın
yolu hastalığının bulunduğu solunum fonksiyon tes-
birisini sternumun altına diğerini de en çökük yere
ti; Kardiyak kompresyon veya kalbin yerdeğiştirmesi,
yerleştirmek gerekir. Klavuzun ucu, yaralanmalara se-
mitral kapak prolapsusu, aritmiler veya üfürümlerin
bep olmamak için mutlaka görüntülenmelidir.
bulunması.
Karşı hemitoraksta yani sol tarafta sternuma en yakın
Operasyon için optimal yaş hala tartışılmaktadır.
yer olan deformitenin en yüksek yerden kılavuz çı-
Nuss’a göre ergenlik döneminden önce opere edilen
karılarak aynı anda deformitenin anında düzeldiğini
olgularda nüks riskinin yüksek olduğu belirtilmiştir
(1). Bu nedenle çoğu cerrah en uygun zaman olarak görebiliriz. Bu durumda deformitenin düzelip düzel-
ergenlik dönemini (10-16 yaş) uygun bulmuşlardır. Er- mediği görülür ve ikinci bir bar gerekip gerekmedi-
genlikte hızlı büyüme döneminde pektus barı vücutta ğine karar verebiliriz. Bu sırada kılavuz her iki taraftan
olacağından iyileşme daha çabuk olmakta ve nüks askıya alınarak göğüs kafesi üzerine bası yapılarak
daha az olmaktadır. Bayanlarda meme gelişiminden şekillendirmeye yardımcı oluruz. İkinci bir bar kulla-
dolayı biraz daha geç dönemde yapılabilir (3). MIRPE nılacaksa yine alüminyum şekillendirici ile kalıp alı-
için üst yaş sınırı bilinmemektedir ancak 60 yaş narak barı şekillendirmeliyiz. Klavuz ucuna sol taraf-
üstü kabul edilebilir semptomu olan hastalar opere ta naylon teyp bağlanarak sağ taraftan çıkarılır. Şekil
edilmiştir (4). verilmiş bar naylon teybin sağ ucuna bağlanarak yine
torakoskopla görülerek sağ hemitoraksa sokulur ve
tünelden geçirilerek sol hemitorakstan çıkartılır. Bar
Cerrahi Hazırlık ve Teknik döndürücü ile bar çevirilir. İkinci bar kullanıldı ise aynı
Operasyon genel anestezi altında yapılır. Epidural şekilde geçirilir ve normal pozisyonuna gelecek şekil-
kateter anestezi öncesi yerleştirilir. Genel anestezi de çevrilir. Barlar göğüs duvarına iyice oturtmak için
genellikle tek lümen tüple yapılır. Önceden geçirilmiş yeniden uç kısımları şekillendirilir. Barın genelde sol
torasik operasyon, geçirilmiş enfeksiyon ve redu ope- tarafına stabilizör yerleştirilir, gereğinde iki tarafa da
rasyon gibi durumlarda çift lümenli tüp takılır. stanbilizör konulabilir ancak kostalara da tespit edi-
lebilir. Kısa bar konulduğu zaman stabilizör mediale
Hasta ameliyat masasına supin pozisyonda yatırılır
doğru toraks giriş yerine yakın yerdeki kas dokusuna
her iki kol açılarak brakial pkesusa bası yapmayacak
tespit edilmelidir. Tespit işleminde sağ tarafta luplu
şekilde ve göğüs görüntüsünü bozmayacak şekilde
PDS ile torakoskop eşliğinde kontrol ederek yapılır.
kollar açılır (bazen sadece sağ kolu veya her ikisini as-
Sol tarafta 2/0 vicriyl ile stabilizör ve barı tespit edi-
kıya alarak da operasyon yapılabilir). Hasta sağ taraf-
yoruz. Bar yerleştirildikten tespit edildikten sonra Sağ
tan cerraha doğru yakınlaştırılır.
hemitoraksta ki hava tahliyesi için aspirasyon sonda-
Günümüzde MIRPE rutin olarak torakoskopi yardımı sını sağ hemitoraksa yerleştirdikten sonra torakosko-
ile yapılmaktadır. Genellikle sağ torakoskopi tercih pi giriş deliğine atılan tespit suturu ile akciğer aneste-
edilir. Torakoskop aynı insizyondan veya ayrı insizyon- zi tarafından ekspansiyonu sağlanarak sonda ucu su
dan yerleştirilebilir. Biz sağ torakoskopiyi ayrı bir insiz- altı drenaja konularak hava tahliyesi sağlanır. Sonra
yondan tercih ediyoruz. 30°’lik açılı tercihen 5 mm’lik tespit suturü kapatılır. Açılan sağ ve sol insizyonlar cilt
torakoskop kullanıyoruz. Gerekirse sol torakoskopi de altı 2/0 vicryl cilt absorbabl sutür ile kapatılarak işle-
eş zamanlı yapılabilir. me son verilir.
Cilt insizyonunları kullanılacak barın boyutuna göre İV antibiyotik sefuroksim perop verilir ve sonrasında
önceden sternumun en çökük olduğu yere göre işa- devam edilir (1,500 mg 3x1) (Bu tedaviye gentamisin
retlenir. Bu aşamada alüminyumdan yapılmış olan ko- 240 mg 1x1 ekleyen yazarlar da vardır (5). Ağrı için
layca şekil verilen bara benzer modeller şekillendirilir. epidurla kateter takılmış ise morfin+bupivacain
Modele uygun pektus barı bükülerek şekillendirilir . kombinasyonu başlanır sonrasında bupivacain ile
Nuss tekniğinde her iki yanda orta aksiller hat sevi- devam edilir. Epidural kateter yok ise hasta kontrol-
yesindedir. Kısa bar kullanılacaksa insizyon ön aksil- lü analjezi(PCA) başlanır. 3-4 gün devam edilir. Daha
46
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 7: Nuss ve Benzeri Minimal İnvazif Teknikler

erneği

1998

sonra oral ağrı tedavisi için; ibuprofen 400 mg 3x1, tersi durumu aşırı düzelme sayılabilir. Barın torsiyone
parasetamol 1000 mg 4x1 başlanır. Opioid analjezi olması durumu stabilizör ile önlenmesine rağmen
postoperatif birinci gün başlangıç olarak 10-20 mg geç dönemde yer değiştirmesi görülebilir. Bar sağda
2x1 oksikodon başlanır. Dördüncü beşinci günde ta- ve solda tespiti iyi yapılırsa bu oran düşük olmaktadır.
mamen oral antibiyotik ve ağrı kesici tedaviye geçile- Geç dönemde kalıcı ağrı da görülebilir, çok nadir
rek hasta taburcu edilir. durumlarda barın çıkarılması gerekebilir. Nadiren de
olsa Torasik Outlet Sendromu (TOS) görülebilir barın
Postoperatif Bakım ve Takip çıkarılması yerine 1. kosta rezeksiyonu yapılabilir (11).

Öncelikle hastalar ameliyat öncesinde ağrı konusunda


bilgilendirilmelidir. Ameliyattan 4 hafta öncesinden Barın çıkarılması
fizyoterpiye başlamaları tavsiye edilir (5). Postop ser- Barın planlanan süre (2-3 yıl) vücutta kaldıktan ve
vise alınan hastanın akciğer filmi çekilir. Hastanın er- rekonstrüksiyon sağlandıktan sonra genel anestezi
ken dönemde mobilizasyonu ve solunum fizyotera- altında çıkarılması gerekir. Sağda ve solda eski insiz-
pisine başlanmalıdır ve bu mobilizasyon ve solunum yonlardan yeniden insizyon yapılarak bar ve stabilizör
fizyoterapisi gittikçe artırılmalıdır. Taburcu olduktan mobilize edilir. Özel aletler ile bar bükülerek ve dön-
sonra 6. haftada akciğer grafisi ile değerlendirilir. dürülerek çıkarılır. Monitörden kardiyak ritim takibi
Ameliyattan sonra altı hafta boyunca hasta ağırlık kal- yapılır. Çıkarılma sırasında en sık pnömotoraks görü-
dırmamalıdır. Sırt üstü uyumalı vücudun üst kısmının lür nadir de olsa kardiyak ve pulmoner yaralanma ol-
kıvrılmasına izin vermemelidir. Altı hafta sonra nor- maktadır. Sağ orta lob yaralanması nedeniyle akciğer
mal egzersizlere başlanır ve ağırlık taşımalarına izin rezeksiyonu (sağ orta lobektomi) yapılan vaka bildi-
verilir. Bar takılı kaldığı müddetçe temas sporlarından rilmiştir (12).
uzak durmalıdır.
Komplikasyonlar MİNİMAL İNVAZİF PEKTUS KARİNATUM
MIRPE ameliyatlarında tecrübenin artması komp- ONARIMI
likasyon oranlarını azaltmaktadır. Çoğu yazar Nuss PK konjenital göğüs duvarı deformiteleri arasında
prosedürünün güvenli olduğunu ve erken postope- PE’dan sonra en sık görülen ikinci deformitedir. Mini-
ratif komplikasyonların sadece küçük bir yüzdesinde mal invazif pektus karinatum tekniğini (MIRPC) ilk ta-
görüldüğünü vurgulasa da, MIRPE sonrası bazı ciddi, nımlayan ve sonrasında geniş seri olarak yayımlayan
yaşamı tehdit eden ve hatta ölümcül komplikasyon- Abramson’dur (13,14). MIRPC’ de presternal olarak
lar bildirilmiştir. Torakoskopinin rutin kullanımına yerleştirilen metal bar her iki yanda göğüs duvarına
rağmen, kardiyak perforasyon, perikard yırtılması ve plaklarla sabitlenerek sternumun komprese edilmesi
tamponadı, akciğer hasarı, diyafragma ve karaciğer sağlanır.
piercing hasarı, vena kava inferior oklüzyon ve inter-
nal torasik arter yaralanması gözlenmiştir. Acil tora-
kotomi ile intraoperatif kalp hasarı başarıyla onarılan Hasta Seçimi
vakalar bildirilmesine rağmen (6,7) kardiyak perfo- MIRPC’nin etkinliği doğru hasta seçimine bağlıdır.
rasyon nedeniyle erken postoperatif üç ölüm vakası Toraks duvarındaki esneklik ‘’kompresyon testi’’ ile en
rapor edilmiştir (8,9). çıkıntılı yere hastayı duvara yaslayarak yumruk veya
Erken postoperatif dönemde görülebilecek kompli- avuç içi ile arkaya doğru esneyip esnemediği kontrol
kasyonlar arasında pnömotoraks, plevral efüzyon, he- edilir. İdeal hasta, gelişimini tamamlamamış, simetrik
motoraks, perikardit, pnömoni, yara enfeksiyonu-se- formu olan, kondro-gladiolar tipe sahip olan, lateral
roma, nikel barından kaynaklanan allerjiyi sayabiliriz. depresyon veya kıvrık kaburgaları olmayan hastalar-
dır. Lateral radyoloji ile kıkırdak dokusunun devamlılı-
Postoperatif komplikasyon riski 18 yaş üstü yaşlı ğını ve kalsifikasyon derecesini belirleyebiliriz. Küçük
hastalarda daha yüksek olduğu söylense de genel- deformitelerin düzeltilmesini gerektiren durumlarda
de yaşın komplikasyon artışında anlamlı olmadığını veya kişilik çatışmaları gösterdiğinde, cerrahi onarım
belirtilmektedir(10). Başka bir çalışmada ise   Komp- önerilmeden önce dikkatli davranmalıyız. Rijit yapıya
likasyonları belirleyen risk faktörleri erkek cinsiyet, sahip PC da basınç masaj yapılarak göğüs duvarının
birden fazla bar yerleştirme ve 20 yaş üzerinde olarak
esnekliğini sağlayabiliriz (2 ay) (15).Bu egzersiz ile
saptanmıştır(11).
ameliyat sırasında yeterli esnekliğe ulaşabiliriz. Be-
Geç dönem komplikasyonlar arasında en sık rastlanan beklerde ameliyat önerilmez. 8 ila 10 yaş arası hastalar
bar dislokasyonu, enfeksiyon, geç dönemde nikele genellikle ortez tedavisine adaydır. Kondromanubrial
bağlı allerji, deformitenin yetersiz düzelmesi veya formu olanlar MIRPC için uygun değildir. Göğüs duva-
47
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

rı rijit olan hastalar, ileri yaşlı olan hastalar veya miks rijit göğüs duvarlı hastalarda daha uzun süre tedavi
anomalileri olan hastalar açık tekniklerle düzeltilme- gerekir. Beklenen yatış süresi üç ila beş gün arasında-
lidir. dır. Operasyon sonrası dönemde, fiziksel aktivitelerin
ve spor aktivitelerinin kısıtlamaları, Nuss prosedürü-
Preoperatif Hazırlık ne göre daha az yapılır. Buna rağmen hastaların risk-
li faaliyetlerden kaçınmaları ve temas sporlarından
Hastanın preoperatif hazırlık aşamasında metallere uzak durmaları önerilir. Az yağlı dokuya sahip olan
karşı alerjisi varsa, barı cilde tespit ederek duyarlılık veya implante edilen bar-stabilizör nedeniyle cilt sı-
testi yapılmalıdır. Eğer nikel alerjisi varsa titanyum bar kışması gösteren asimetrik şekillere sahip hastalarda,
kullanılmalıdır. Laboratuvar çalışmaları ve koagülas- yapışmayı önlemek için masaj uygulaması tavsiye
yon testleri, EKG, solunum fonksiyon testi ve ekokar- edilri(15). Bu hastalar, mümkün olan en kısa sürede
diyografi gibi tetkiklerin yapılması rutindir. Sıklıkla PK bu olası komplikasyonun tespit edilmesi için daha ya-
ile eş zamanlı kardiak anomali ekarte edilmelidir. kın takip edilmelidir. İlk üç ayda bir ameliyat sonrası
Çoğu durumda, sadece PA ve lateral akciğer grafi kontrol gereklidir ve bu sürenin sonunda, implantın
yeterli olsa da rutin bazda talep etmememize rağmen, çıkarılmasına kadar her üç ayda bir kontrol önerilir
özellikle de kontralateral pektus excavatumun (15). Normalde 2 yıl sonra genel anestezi altında bar
varlığından önce, 3D rekonstrüksiyonu olan BT yararlı çıkarılır, ancak büyüme periyodunu tamamlamamış
olabilir. Özellikle asimetrik formlarda skolyoz varlığı hastalarda barın çıkarılma duruma hastaya göre de-
araştırılmalıdır (15). ğerlendirilmelidir.

Cerrahi Hazırlık ve Teknik Komlikasyonlar


Operasyon genel anestezi altında hastanın tek lümen MIRPE de olduğu gibi MIRPC de hasta volümü ve de-
tüple entübe edilmesini takiben supin pozisyonda neyim komplikasyonların gelişmesinde en önemli et-
her iki kol yana doğru açılarak yapılır. PK deformite- kendir. Erken postopoperatif dönemde en sık görülen
sinin en belirgin olduğu yer barın geçecek olduğu komplikasyon yara enfeksiyonu ve nikel alerjisidir.
yer olarak işaretlenir. Sağda ve solda barın uçlarının Geç dönem komplikasyonlar arasında stabilizör telle-
stabilizörlerle tespit edileceği midaksiller hattaki in- rinin kopması, ciltte erezyon, pigmentasyon artışı ve
sizyonlar işaretlenir. Pektus barının boyutunu alümin- geç alerjik reaksiyonlar gelişebilir.
yum model ile tespit edilir ve şekillendirilir. Bu sırada
karinatum bastırılarak uygun şekilde bar şekillendiril-
KAYNAKLAR
melidir. Bar şekillendirilmesi ve bükülmesinden sonra
1. Nuss D, Ekelly R, Pcroitoru D. A 10-year review of a min-
her iki işaretli midaksiller hat insizyonu açılır ve stabi-
imally invasive technique for the correction of pectus
lizör için uygun poş açılır. Kotlar subperiostal dönü- excavatum. Journal of Pediatric Surgery 1998; 33: 4.
lür. Sonra aspirasyon sondası ile dönülür. Aspirasyon 2. Nuss D, Obermeyer RJ, Kelly RE Jr. Pectus excavatum
sondasının içinden çelik teller geçirilir (tercihan 5 no). from a pediatric surgeon’s perspective. Ann Cardiotho-
Bu işlemi her iki tarafta iki kosta üzerine yapılmalı- rac Surg 2016; 5: 493-500.
dır. Daha sonra her iki insizyon arasından karinatum 3. Hans Kristian Pilegaard. Short Nuss bar procedure. Ann
deformitesinin en çıkıntılı yerinden geçecek şekilde Cardiothoracic Surg 2016;5: 513-518.
tünel oluşturulur. Tünelden tercihan No:28 torakarlı 4. Jaroszewski DE, Ewais MM, Chao CJ, Gotway MB, Lackey
JJ, Myers KM, et al. Success of Minimally Invasive Pec-
dren geçirilir dren içine şekillendirilmiş bar sokulur ve
tus Excavatum Procedures (Modified Nuss) in Adult pa-
bar tünelden geçirilir. Daha sonra geçirilmiş olan çelik tients (≥30 years). Ann Thorac Surg 2016: 102: 933-1003.
teller stabilizör deliklerinden geçirilir ve bar stabilizör 5. Pilegaard HK. Short Nuss bar Procedure. Annals of Car-
yerleştirilir. Sternum üzeri komprese edilerek çelik diothoracic Surgery 2016; 5: 513-518.
teller ile stabilizör tespit edilir. Bar ucu absorbabl 6.  Castellani C, Schalamon J, Saxena AK, Höellwarth ME.
sutür ile tespit edilir. Cilt cilt altı absorbabl sütur ile Early complications of the Nuss procedure for pectus
tespit edilerek işlem tamamlanır. excavatum: a prospective study. Pediatr Surg Int 2008;
24: 659–66. 
7. Erşen E, Demirkaya A, Kılıç B, Kara HV, Yakşi O, Alizade
Postoperatif Bakım ve Takip N, et al. Minimally invasive repair of pectus excavatum
(MIRPE) in adults: is it a proper choice? Videosurgery
Ameliyat sonrası dönemde paranteral analjezi ve
Miniinv 2016; 11: 98–104.
antibiyotik (sefazolin) tedavisi uygulanır. Erken dö- 8. Gips H1, Zaitsev K, Hiss J. Cardiac perforation by a pec-
nemde hastayı en çok ağrı rahatsız eder. Esnek göğüs tus bar after surgical correction of pectus excavatum:
duvarı olan hastalarda ağrı daha azdır. Rijid göğüs du- case report and review of the literature. Pediatr Surg Int
varına sahip hastalarda ağrı daha fazladır. O nedenle 2008; 24: 617–20.

48
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 7: Nuss ve Benzeri Minimal İnvazif Teknikler

erneği

1998

9. Schaarschmidt K, Lempe M, Schlesinger F, Jaeschke


U, Park W, Polleichtner S. Lessons learned from lethal
cardiac injury by Nuss repair of pectus excavatum in a
16-year-old. Ann Thorac Surg 2013; 95: 1793–5.
10. Pawlak K, Gąsiorowski Ł, Gabryel P, Dyszkiewicz W. Vid-
eo-assisted-thoracoscopic surgery in left-to-right Nuss
procedure for pectus excavatum for prevention of se-
rious complications- technical aspects based on 1006
patients. Wideochir Inne Tech Maloinwazyjne. 2018; 13:
95-101.
11. Demirkaya A, Şimşek F, Erşen E, Aksoy B, Sayılgan C,
Turna A, Kaynak K. The factors determining the compli-
cations in the minimally invasive surgical correction of
pectus excavatum. Turkish Journal of Thoracic and Car-
diovascular Surgery 2011; 19: 201-6.
12. Henry B, Lacroix V, Pirotte T, Docquier PL. Lung Middle
Lobe Laceration Needing Lobectomy as Complication
of Nuss Bar Removal. Case Rep Orthop 2018; 2018:
8965641.
13. Abramson H. A minimally invasive technique to repair
pectus carinatum. Preliminary report. Arch Bronconeu-
mol 2005; 41: 349-51.
14. Abramson H, D’Agostino J, Wuscovi S. A 5-year expe-
rience with a minimally invasive technique for pectus
carinatum repair. J Pediatr Surg 2009; 44: 118-23; dis-
cussion 123-4.
15. Abramson H, Aragone X, Blanco JB, Ciano A, Abramson
L. Minimally invasive repair of pectus carinatum and
how to deal with complications. J Vis Surg 2016; 2: 64.

49
Bölüm 8
Pektus Ekskavatumda Bar Stabilizasyonu
Bar Stabilization for Pectus Excavatum

Dr. Argün Kış, Dr. Ümit Aydoğmuş*


Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Ana Bilim Dalı, Denizli, Türkiye

ÖZ
Bar yer değiştirmesi Nuss prosedürü uygulan olgularda en sık re-operasyon nedenidir. Pektus ekskavatum için mini-
mal invazif tekniğin ilk uygulanma şeklinde ciddi bar kayması oranı vardı. Başlangıçta Nuss bar stabilizasyonu için barı
subkutan dokuya absorbabl sütürlerle dikiyordu. Stabilizatörün kullanımı yer değiştirme oranını anlamlı şekilde düşür-
müştür. En iyi stabilizasyon tekniği en az bar kaymasını sağlamanın yanında kolay çıkarılabilir olmalıdır. Tekniğin birçok
modifikasyonu tanımlanmasına rağmen en iyiyi arayış devam etmektedir.
Anahtar Kelimeler: göğüs kafesi duvarı, kunduracı göğsü, çukur göğüs, minimal invazif cerrahi işlemler.

ABSTRACT
Bar displacement is the most common cause of re-operation fallowing Nuss’ procedure. There was a high bar dislocati-
on rate at the first description of the minimally invasive repair technique for pectus excavatum. In the beginning Nuss’
technique for bar stabilisation was fixing the to subcutaneus tissue with sereve absorbable sutures. After the use of
stabilizers, the bar displacement rate began to decrase significantly. The best stabilization technique should have the
lowest displacement rate besides removable easily. Although a lot of modification was described, the search for the best
fixation technique is still ongoing.
Key Words: thoracic wall, pectus excavatum, funnel chest, minimally invasive surgical procedures

GİRİŞ da bar tekniği (kısa-uzun, tek-çok gibi), deformitenin


asimetrik olması, hastanın yaşı gibi multifaktöryel bir
Dr. Donald Nuss ilk minimal invazif pektus ekskava-
problem olduğu akılda tutulmalıdır.
tum cerrahisini (MİPEC) 1987 yılında gerçekleştirdi
(1). Nuss yönteminin ilk yıllarında kabul edilemez bar
yer değiştirme oranı vardı, bunun başlıca sebebi sub- BAR DİSLOKASYONUN NEDENLERİ
kütanöz dokuya absorbabl sütürlerle barı sabitleme
Park ve arkadaşları (2), bar yer değiştirmesi için üç
çabasıydı (2). Daha sonra Nuss, prosedürde torakos-
farklı mekanizma tanımlamış ve barın olası yer değiş-
kop kullanılması, stabilizatörlerin eklenmesi gibi ye-
tirme mekanizmasına göre, fiksasyon tekniği oluştu-
niliklerle geliştirdiği yöntemine ait düşük morbiditeli
sonuçlarını 1998 yılında yayınladı (3). Fakat bar yer rulması gerekliliğine vurgu yapmışlardır. Buna göre
değiştirmesi birçok seride en sık tekrar cerrahi girişim barın rotasyonu (tip 1) en sık görülen tip olup; yanlış
gereksiniminin en önemli nedeni olmaya devam etti. cerrahi uygulamayla görüleceği gibi, ciddi çöküntü-
Bar stabilizasyonu için çeşitli uygulamalar ve değişik sü olan derin sternuma sahip hastalarda sık rastlan-
teknikler geliştirilmiştir, ancak günümüzde de hala maktadır (Resim 1). Park ve arkadaşları bu olgularda
bar dislokasyonu ve migrasyonu en önemli sorun ol- çoklu noktadan (ikişer uçlardan ve barın toraksa gir-
maya devam etmektedir. Bar dislakosyonun sadece diği bölgeden olmak üzere 5 nokta) çelik tel ile barın
bar stabilizasyon yöntemiyle ilgili değil, aynı zaman- sabitlenmesi (ÇNBS) önerilmektedir (3). Barın her iki

Sorumlu Yazar*: Doç. Dr. Ümit Aydoğmuş. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Ana Bilim Dalı, Denizli, Türkiye.
E-posta: mdaydogmus@yahoo.com
Telefon: 0 258 2965675

51
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Resim 1. Tip 1; Sternumu menteşe noktası alarak ba-


Resim 3a. Göğüs kafesinin gelişimiyle uzun bar ucunun
rın yukarı veya aşağı yönde rotasyonu, Tip 2; Asimetrik
toraks içersinde kalması, b. Bar çıkarılması sırasında tora-
pektuslu hastalarda baskı altındaki tarafın önden arkaya
koskopik görüntü.
doğru kayması, Tip 3: Barın interkostal kaslara baskısıyla
önden arkaya doğru yer değiştirme.
nebilmektedir. Park ve arkadaşları yaptıkları çalışma-
ucu ve merkezine yakın bir noktadan ekstra üçüncü da ÇNBS yöntemiyle, bar dislokasyon oranını %1,8’e
bir insizyona gerek olmadan sütürler konulmaktadır. çekerken, majör dislokasyon ise hiç görülmemiştir
(2). Burada bahsedilmeyen bir başka sorun, özellikle
Laterale olan kaymalar (tip 2) ise genellikle asimetrik
uzun bar kullanılan gelişme çağındaki çocuklarda,
formlarda görülürken, ciddi asimetrisi olan hastalar-
göğüs kafesi gelişirken barın küçük kalarak toraks
da, yine merkeze yakın yerleştirlen stabilizatörlerle bu
içine batmasıdır (Resim 3). Bu sorun gelişimle birlikte
sorunu gidermek uygun olacaktır. Tip 3 ise daha kilolu
oluştuğundan erken dönemde revizyon gereksinimi
veya kas kütlesi fazla olan, özellikle erişkin hasta gru-
söz konusu değildir.
bunda görülen ve barın toraksa girdiği bölgelere aşırı
yük binmesine bağlı, interkostal kas yırtılmaları, kosta
çökmeleri nedeniyle dorsale yer değiştirmelerdir (2) BAR FİKSASYON TEKNİKLERİ
(Resim 1). Burada ise sorunu gidermek için perikos- Nuss tekniği uygulandığı değişik merkezlerde, farklı
tal sütürlere ek olarak, barın döndürülmesi sırasında modifikasyonlarla yapılmaktadır. Bu şaşırtıcı değildir,
yükü azaltacak veya eşit dağılımını sağlayacak ster- Nuss’un kendisi tekniğini geliştirmeye devam etmiş
numda elevasyon yapan mekanizmanın (vinç) kulla- ve revizyon gerektiren bar yer değiştirme oranlarını
nılmasını önermektedir (3) (Resim 2). Bu sayede bar %14,3 den %0,8’e düşürmüştür (3,4). Stabilizatör kul-
ve sabilizatör olabilecek en doğal pozisyona sabitle- lanımı ve PDS sütürle desteklenmesiyle elde ettiği en
düşük komplikasyon oranını elde etmiştir. Bu teknik
şu şekildedir; tek bar kullanılıyorsa stabilizatörü sol
tarafa yerleştirmektedir. Stabilizatörü tel sütür ile sta-
bilizatörü bara sabitlemekte ve absorbabl sütürlerle
desteklemektedir (Resim1). Sağ taraftaysa laparosko-
pik endo close TM (Medtronic Co, Minneapolis, USA)
ile torakoskopik görüntü altında kostanın altından
bir kaç PDS sütür geçilir ve barın etrafından bağlanır
(Resim 4). Nuss’un önerdiği bu yönteme ragmen, en
etkin stabilizasyon tekniğinin hangisi olduğu konu-
sunda ise tam bir fikir birliği sağlanamamıştır.
Bar stabilizasyonu için klasik stabilizatörler yerine
geliştirilen mekanizmalar da mevcuttur. Bunlardan
biri Park ve arkadaşlarının (5,6) tanıttığı “hinge plate”
(Resim 5) ve “claw fiksatör” (Resim 6) bunlardan biridir.
Resim 2. Sternumun elevasyonu. Park ve arkadaşları5 geliştirdikleri bu yeni fiksasyon ve
52
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 8: Pektus Ekskavatumda Bar Stabilizasyonu

erneği

1998

destek ekipmanları ile barın toraksa giriş yaptığı, sis-


temin menteşe vazifesi gören bölgesini destekleme-
yi hedeflemişlerdir. “Hinge plate” tam olarak toraksa
giriş bölgesindeki interkostal aralıktaki bir üst ve alt
kostaya iki adet perikostal nonabsorbabl sütür ile sa-
bitlenirken, pençe şeklinde dizayn edilmiş stabilizatör
olan “claw fiksatör” kostayı üst ve alt kısmından kavra-
yıp, barı kostaya vidalamaktadır. Bu yöntemle ayrıca
insizyon yapılmayıp barın yerleştirilmesi için açılan iki
adet lateral insizyondan işlem tamamlanmıştır.

BAR DİSLOKASYONU İÇİN RİSK


FAKTÖRLERİ
MİPEC için hasta yaşı için tartışmalar devam ettiği
Resim 4. Nuss’un bar stabilizasyonu (4 no.lu referanstan gibi, komplikasyonların görülmesinde de yaşın etkisi
izinle kullanılmıştır; Springer Nature, The Japanese Jour- tartışmalıdır (6). Uemura ve arkadaşları (7), genç hasta
nal of Thoracic and Cardiovascular Surgery, 2005).
grubunda %9, erişkinde ise %27 oranında bar dislo-
kasyonu görmüşlerdir. Onlar yaş ortalaması 7,5 ± 4,1
olan 107 hastalık serilerinde, barın her iki ucuna peri-
kostal çelik tel ile sütürasyon uygulanmıştır ve barda
2 hastada ciddi yer değişikliği, 13 hastada ise hafif yer
değiştirme olduğu saptamışlardır. Barın her iki ucun-
dan çelik telle stabilizatör kullanmadan yapılan sabit-
leme işlemi özellikle 10 yaş altında uygulanabilirliği
daha mümkün olan bir teknik gibi görünmektedir
(4). Choi ve Park (6) 15-19 yaş arası grupta, Pawlak ve
arkadaşları (8) ise 15-20 yaş grubunda artmış hasta
grubunda artmış bar dislakosyonu bulmalarına rağ-
men 20 yaş üstü gruplarda bar dislokasyonlu hastaları
daha azdır, bu azalma ileri yaşta sıklıkla çift bar kul-
lanımına bağlanmıştır. Yine ileri yaşlı hastalarda barın
interkostal aralıktan çıkım noktalarının mümkün ol-
Resim 5. Hinge Plate (Menteşe tablası). duğunca mediyale (sternuma yakın) olmasının riski
azalttığı belirtilmektedir (9).
Barın uzunluğu da bar dislokasyonunda bir faktör
olarak görülmektedir. Tedde ve arkadaşları (10) ise
çalışmalarında stabiliteyi arttırmak için pektus ekska-
vatum nedeniyle opere ettikleri 3 grup hastayı karşı-
laştırmışlar. 1. grup standart Nuss prosedürü, 2. grup
üç bölgeden perikostal sütüre bar, 3. grupta ise daha
kısa bar ve daha mediale stabilizatör yerleştirilen has-
talardan oluşmaktaydı. Bar dislokasyonu birinci grup-
ta %16,7, ikinci grupta %2,1, üçüncü grupta ise hiç
görülmemiştir. Kısa bar kullanılan ve barın uç kısmı
yerine, mediyaline yerleştirilen stabilizatörler ile dis-
lokasyon daha az görülmektedir (10). Diğer bir nokta
çift bar kullanımıdır. Özellikle asimetrik deformiteler,
ileri yaş hastalar, ciddi çöküklükler için çift bar kulla-
nılması stabiliteyi arttırmaktadır (6,8). Park ve arka-
Resim 6. Claw fixatör (pençe fiksatörü), rotasyonu saye- daşları (11) bir başka modifiye Nuss operasyonunda,
sinde istenilen kostalara göre yerleştirilebilir. rotasyonu önlemek amacıyla oluşturdukları köprü
53
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

bağlantı ile iki adet barı birbirine fikse ederek bir ka- yona üstünlüğü olmadığı kanısına varılmış olmasına
fes benzeri mekanizmayı tanıttılar. Çift bar kullanımı rağmen vaka sayısının azlığı göz önünde bulundurul-
gerektiren derin çöküntülü pektus ekskavatum has- malıdır.
talarında, bar dislokasyonunu engellemek için her iki
Stabilazatörlerin yeri de kayma ve rotasyonda önemli
barın aynı taraf uçları birbirine köprü vazifesi gören
etkenlerdendir. Stabilizatörlerin kas tabakası içinde
plakla tutturulmaktadır. Alttaki bar yine hinge plate
veya üzerindeki fiksasyonlarında oluşabilen doku
ile toraksa giriş yerinde desteklenmektedir. Her iki
nekrozu ve lokal reaksiyonlara bağlı meydana gelen
köprü plağı için sütürasyon uygulanmaması ve tama-
tekrarlayıcı seromaların önüne geçmek için Schaars-
men toraks dışında olmaları nedeniyle komplikasyon
chimidt ve arkadaşları (16) stabilizatörleri epikostal ve
riski de düştüğü belirtilmekte. Bu işlemi yaptıkları
submusküler yerleştirmenin yararlı olacağını belirt-
hastalarda; bar dislokasyonu görülmemiştir, %7,5
mişler. Tekniklerinde bilateral torakoskop kullanarak
oranında hematom, yara yeri enfeksiyonu, efüzyon ve
barın geçtiği kostaların hepsine absorbabl sütürler
dehisens gibi diğer komplikasyonlar izlenmiştir (11).
yerleştirimiş (4-6 adet) ve stabilizatörleri de kostaya
Bu modifikasyonla teorik olarak barın tek başına hare-
en az 3 sütürle bağlamışlardır. Yaşları 12,3 - 42,1 ara-
keti imkansız olduğundan stabilizasyonun sağlanmış
sında değişen (ortalama 17,6), dislokasyon riski yük-
olduğu belirtilmektedir (11).
sek hasta grubunda, minör komplikasyonlar dışında
Tel stabilizatörlerin kopması dislokasyonda önemli bar dislokasyonu saptamamışlar. Nonabsorbabl sü-
etkenlerden biridir (9). Fiksasyon için çelik tel kulla- türler ve tel dikişi, lokal reaksiyon riski ve barın çıkar-
nımı, bar dislokasyonundan daha sık komplikasyona tılması sırasındaki yaşanan sıkıntıları engellemek için
neden olabilmektedir (9,12). Bar dislokasyonu Shah kullanmadıklarını belirtmişler.
ve arkadaşlarının (12) çalışmasında tel kopması oranı
Torakoskopun kullanılması, substernal alandan ba-
%8,2 görülmüştür. Yoo ve arkadaşlarıları (13), tora-
rın geçişi yanı sıra her iki hemitoraksta perikostal sü-
koskop eşliğinde, deschamps iğnesi veya endosko-
türlerin yerleştirilmesi esnasında da faydalı olabilir.
pik portegü ile her iki uçtan ve orta hatta yakın bir
Bond ve arkadaşları (17) ise torakoskop kullanmadan
noktadan nonabsorbabl sütürlerle barı fikse ederek,
subksifoid üçüncü bir kesi ile hem manuel olarak ba-
bar dislokasyon oranını %9,1’den %3,3’e geriletmeyi
rın substernal geçişini kontrol etmekte, hem de bu
başarmışlardır. Aynı tekniği absorbe olabilen sütürler
bölgeden 2 adet absorbabl sütür ile perikostal fiksas-
ile uygulayarak yine %1,9 gibi düşük bir bar migras-
yon sağlamışlardır hem de sternumu yukarı çekerek
yon oranı sağlanabilmektedir14. Stabilizatör kullanı-
kardiyak yaralanma riskini azaltmışlardır. Barın her iki
mı barın çıkartılmasını komplike hale getirmekte ve
uçtan ve üçüncü nokta olarak subksifoid fiksasyonu
perikostal absorbabl sütürler ile hem düşük dislokas-
sonucu, 73 hastalık serilerinde bar dislokasyonu %2,7
yon oranı hem de sonrası için rahat bir bar çıkartma
olarak saptanmıştır. Bar migrasyonunun en sık görül-
operasyonu sağlanmaktadır (14). Bu nedenlerle stabi-
düğü dönem ilk bir aydır ve skar dokusu oluşup sa-
lizasyon için hangi teknik kullanılırsa kullanılsın, ab-
bitlenme sağlanıncaya kadar barın subksifoid alanda
sorbabl sütür kullanımı öneren yayınlarda mevcuttur
stabilzasyonu için gereken süre absorbabl sütürasyon
(9,12).
ile sağlanabilmektedir. Bu çalışmanın yaş aralığı 8-19
Bilateral stabilizatör kullanımı genellikle tercih edil- olup ortalama 14,3’tür, yani bar dislokasyonu daha
memektedir. Otuz derece torakoskopun bilateral gi- çok erişkin dönemde sık görüldüğünden yöntemin
rişine gerek olmadan sağdan yaklaşımla hem bar yer- etkinliği tartışmalıdır ayrıca barın çekilmesi sırasında
leştirilip hem de endoskopik iğne tutucularla barın uç tekrardan üç ayrı insizyon gerekmektedir.
kısımlarına perikostal sütür atılması da mümkün ol-
maktadır (15). Torre ve arkadaşarı (15) bilateral stabili-
SONUÇ
zatör kullanımını, hastada rahatsızlık hissi vermesi ve
bar çıkartılması esnasında zorluk yaratması nedeniyle Sonuç olarak, Nuss prosedüründeki modifikasyonlara
uygulamayı terk etmişlerdir. Toplam 230 hastalık seri- rağmen ideal yöntem hala tartışmalıdır. Bar stabilizas-
lerinde ilk 27 hastaya bilateral stabilizatör, son 45 has- yonuyla yapılan hemen tüm çalışmalarda sonradan
taya ise bilateral perikostal sütür tekniği uygulamışlar. uygulanan yöntemler daha etkindir. Bu gerçekten
Geri kalan hastalara sol tarafa stabilizatör, sağ tarafa ideal stabilizasyon yöntemine yaklaşmamızla mı il-
dört adet perikostal sütür uygulayarak yapmışlardır. gilidir, yoksa Ong ve arkadaşlarının (18) belirttiği gibi
Emilebilen sütür tercih ettikleri işlemlerinde, toplam öğrenme eğrisi ile mi ilişkilidir? Bir başka nokta da iş-
dislokasyon oranı %1,3 idi. Çalışmalarının neticesin- lem sonrası 2-3 yıl sonra çıkarılma gereksinimidir. Yani
de metal stabilizatör kullanımının perikostal sütüras- ideal bir bar stabilizasyon tekniğinin iyi stabilite sağ-
54
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 8: Pektus Ekskavatumda Bar Stabilizasyonu

erneği

1998

ladığı kadar, komplikasyonsuz bar çıkarılmasına izin 14. Del Frari B, Schwabegger AH. How to avoid pectus bar
vermesi gerekir. Hastaya ait faktörler (yaş, deformite- dislocation in the MIRPE or MOVARPE technique: results
of 12 years’ experience. Ann Plast Surg 2014; 72: 75-9.
nin şekli, eşlik eden bulgular gibi) yanı sıra cerrahın
15. Torre M, Varela P, Asquasciati C, Romanini MV, Jasonni
tecrübesinin de, bar stabilizasyonun başarılı olmasını V. Bilateral endoclose approach for the stabilization of
etkileyen, önemli bir faktör olduğu akılda tutulmalı- the bar in pectus repair. J Laparoendosc Adv Surg Tech
dır. A 2009; 19: S227-228.
16. Schaarschmidt K,  Kolberg-Schwerdt A,  Dimitrov
G, Straubeta J. Submuscular bar, multiple pericostal bar
KAYNAKLAR fixation, bilateral thoracoscopy: A modified Nuss repair
1. Nuss D, Obermeyer RJ, Kelly RE. Nuss bar procedure: in adolescents. J Pediatr Surg 2002; 37:1276-1280.
past, present and future. Ann Cardiothorac Surg 2016; 17. Bond SJ,  Rapstine E,  Bond JM. Results of pectus exca-
5: 422-33. vatum correction using a minimally invasive approach
2. Park HJ, Chung WJ, Lee IS, Kim KT. Mechanism of bar dis- with subxyphoid incision and three-point fixation. Pe-
placement and corresponding bar fixation techniques diatr Surg Int 2017; 19. doi: 10.1007/s00383-017-4195-z.
in minimally invasive repair of pectus excavatum. J Pe- 18. Ong CC, Choo K, Morreau P, Auldist A. The learning
diatr Surg 2008; 43: 74-8. curve in learning the curve: a review of Nuss procedure
3. Nuss D, Kelly RE Jr, Croitoru DP, Katz ME. A 10-year re- in teenagers. ANZ J Surg 2005; 75: 421–4.
view of a minimally invasive technique for the correc-
tion of pectus excavatum. J Pediatr Surg 1998; 33: 545-
52.
4. Nuss D. Recent Experiences with Minimally Invasive
Pectus Excavatum Repair “Nuss Procedure”. Jpn J Thorac
Cardiovasc Surg 2005; 53: 338-44.
5. Park HJ, Jeong JY, Kim KT, Choi YH. Hinge reinforcement
plate for adult pectus excavatum repair: a novel tool for
the prevention of intercostal muscle strip. Interact Car-
diovasc Thorac Surg 2011; 12: 687-91.
6. Choi H, Park HJ. Complications after pectus excavatum
repair using pectus bars in adolescents and adults: risk
comparisons between age and technique groups.  In-
teract Cardiovasc Thorac Surg 2017; 25; 606-12.
7. Uemura S, Nakagawa Y, Yoshida A, Choda Y. Experience
in 100 cases with the Nuss procedure using a technique
for stabilization of the pectus bar. Pediatr Surg Int 2003;
19: 186-9.
8. Pawlak K, Gąsiorowski L, Gabryel P, Galecki B, Zielinski P,
Dyszkiewicz W. Early and Late Results of the Nuss Proce-
dure in Surgical Treatment of Pectus Excavatum in Dif-
ferent Age Groups. Ann Thorac Surg 2016; 102: 1711-6.
9. Castellani C, Schalamon J, Saxena AK, Höellwarth ME.
Early complications of the Nuss procedure for pectus
excavatum: a prospective study. Pediatr Surg Int 2008;
24: 659-66.
10. Tedde ML, Campos JR, Das-Neves-Pereira JC, Abrao FC,
Jatene FB. The search for stability: bar displacement in
three series of pectus excavatum patients treated with
the Nuss technique. Clinics (Sao Paulo) 2011; 66: 1743-
6.
11. Park HJ, Kim KS, Moon YK, Lee S. The bridge technique
for pectus bar fixation: a method to make the bar un-ro-
tatable, J Pediatr Surg 2015; 50: 1320-2.
12. Shah M, Frye R, Marzinsky A, Phillips MR, Adamson W,
McLean SE. Complications associated with bar fixation
following Nuss repair for pectus excavatum Am Surg
2016; 82: 781-2.
13. Yoo G, Rha EY, Jeong JY, Lee J, Sim SB, Jo KH. Emerging
Fixation Technique to Prevent Pectus Bar Displacement:
Needlescope-Assisted 3-Point Fixation. Thorac Cardio-
vasc Surg 2016; 64: 78-82.

55
Bölüm 9
Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum Deformitesi
Onarımının Tarihçesi
The History of Minimal Invazive Repair of Pectus Excavatum

Dr. Serdar Evman*, Dr. Onur Derdiyok


Süreyyapaşa Bilimleri Üniversitesi, Süreyyapaşa Eğitim ve Araştırma HAstanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, İstanbul, Türkiye

ÖZ
Pektus ekskavatum, göğüs duvarında en sık görülen konjenital defekttir. Bozukluk doğumda veya çocukluk dönemin-
de ortaya çıkabilir. Sternal depresyon, özellikle büyümenin hızlı olduğu puberte döneminde daha da kötüleştirebilir.
İnsidans, yaklaşık 400 çocuk başına 1'dir. Erkeklerde daha sık görülür; erkek/kadın oranı 4:1'dir. Pektus ekskavatumlu
tüm çocukların yaklaşık üçte biri cerrahi onarım gerektiren deformiteye sahiptir. Dr.Donald Nuss ve arkadaşları, 1987'de
kıkırdak veya sternal rezeksiyon gerektirmeyen, videotorakoskopi ve lateral torasik insizyonlarla sternum arkasından
geçerek bir bar yerleştirilerek minimal invazif bir teknik geliştirdi. 1998'de 10 yıllık çalışmaları yayınlandıktan sonra Nuss
prosedürü yaygın bir şekilde kabul görmeye başlamıştır. Bu yöntem, minimal invazif pektus ekskavatum deformitesinin
cerrahi onarımı tekniklerinin hızla modifiye edilmesi ve dünya genelinde kullanım alanı bulmasına izin vermiştir. Yazı-
mızda, Nuss prosedürün zaman içindeki tekniksel değişimini ve günümüzde tercih edilen yeni modifiye yaklaşımlar
sunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: konjenital göğüs duvarı deformitesi, pektus ekskavatum, minimal invazif cerrahi

ABSTRACT
Pectus excavatum is the most common congenital defect seen in the chest wall. The disorder may manifest at birth or in
childhood. Sternal depression may worsen during puberty, when physical growth is faster. The incidence is approxima-
tely 1 per 400 children. It is more common in boys; with a male/female ratio of 4:1. About one third of all children with
pectus excavatum deformity require surgical repair. In 1987, Dr.Donald Nuss et al. developed a minimally invasive tech-
nique by placing a retrosternal bar with videothoracoscopy and lateral thoracic incisions that did not require cartilage
or sternal resection. After the publishing of 10-year-experience in 1998, the Nuss procedure was widely accepted. This
method allowed the modification of surgical techniques in minimally invasive repair of pectus excavatum deformities,
and had gained this approach a worldwide acceptance. This paper introduces the chronological alterations in the surgi-
cal techniques and the recent modified approaches of Nuss procedure.
Key Words: congenital chest wall deformities, pectus excavatum, minimally invasive surgery

GİRİŞ su bozukluğu tespit edilmiş ve PE deformitesi mevcut


olan hastalarda kostokondral kıkırdağın intrensek bir
Pektus ekskavatum (PE), sternumun posterior ve kot
yapı anormalliği olduğu gösterilmiş olmasına rağ-
kıkırdağının inferior depresyonu ile karakterize, an-
men, diğer popülasyonda kusurun etyolojisi tam ola-
terior göğüs duvarında en sık görülen konjenital de- rak bilinmemektedir (1). Skolyoz, pektus ekskavatum-
fekttir. Bozukluk doğumda veya çocukluk dönemin- lu hastaların yaklaşık %20’sinde bulunur. Ek olarak,
de ortaya çıkabilir. Sternal depresyon yaş ilerledikçe, aile öyküsü PE hastalarının %40’ına yakınında mev-
özelikle puberte döneminde daha da kötüleşebilir. cuttur ve genetik yatkınlığa işaret eder ve hastaların
İnsidansı, 300 ile 400 doğum başına 1’dir. Erkeklerde yaklaşık üçte biri, cerrahi onarım için değerlendirme
daha sık görülür; erkek / kadın oranı 4:1’dir. Bağ doku- gerektiren ciddi bir deformiteye sahiptirler (1-3).

Sorumlu Yazar*: Doç.Dr. Serdar Evman. Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Süreyyapaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Cerrahisi
Kliniği, Başıbüyük Mahallesi, 34854 Maltepe, İstanbul, Türkiye.
E-posta: sevman13@yahoo.com
Telefon: 0 216 4214200/1489

57
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

içerisinde bu prosedürde uygulanmış cerrahi teknik


değişiklikleri genel olarak iki ana dönemde ele alabili-
riz. Birincisi, ilk on yıl içinde opere edilmiş 42 hastayla
ve tek bir kurumdaki deneyimle sınırlı sonuçlar son-
rası dönemdir. İkinci dönem ise, takip eden ikinci on
yıl içinde ise dünya çapında tedavi edilen birkaç bin
hastalık deneyimlerin sonrasında ortaya atılan modi-
fikasyonlardır (4). İlk on yılda önerilip uygulanmış de-
ğişiklikler genellikle teknikten ziyade kullanılan cerra-
hi aletlerin fiziksel yapı ve şekil modifikasyonları idi.
Anterior göğüs kesiğinden daha lateral pozisyonlu
torasik kesilere doğru insizyonun yer değiştirilmesi, o
dönemde hayata sokulmuş bilinen tek yaklaşım deği-
şikliğidir. Bununla birlikte ilk ameliyatlarda kullanılan
kısa, göreceli olarak daha yumuşak-esnek ve kare kö-
Resim 1. Modifiye Ravitch tekniği (Doç.Dr. Serdar
şeli bar yapısından, yuvarlak uçlu, daha uzun ve daha
Evman’ın arşivinden).
güçlü çelik bir yapıda tasarlanmış barlar kullanılmaya
TARIHÇE başlanmıştır (4-6). Donald Nuss’un ilk ameliyatlarında
kullandığı barların yeterince güçlü olmadığı ve ster-
Dr. Meyer, önce 1911’de PE deformitesi düzeltme nal basıya karşı koyamadığını görülmesi üzerine daha
amacı ile cerrahi onarım girişiminde bulundu. Och- sert çelik-nikel-krom alaşımlı barların kullanılmasına
sner ve DeBakey’in, cerrahi düzeltme tekniklerinin başlanmıştır ve yaklaşık 9-10 yıllık süre boyunca cer-
yüksek ölüm oranı ve komplikasyon sonuçlarını bil- rahi teknik veya kullanılan aletlerde herhangi ek bir
dirmeleri üzerine uzun yıllar bu operasyonlar rafa değişikliğe gidilmemiştir (7,8).
kaldırıldı. Ravitch, 1949’da ksifoid çentikten başlaya-
rak sternum bölünmesi, deforme olmuş tüm kostal Modifikasyonların büyük çoğunluğu ise ikinci on
kıkırdakların eksizyonu, sternumdan interkostal de- yılda, bu prosedürün dünya genelinde daha yaygın
metlerin bölünmesi, manubrium bileşkesinde trans- kullanılmaya başlamasını takiben, hastalar için daha
vers sternal osteotomiyle göğüs kafesinin öne doğru güvenli ve daha başarılı şekilde yapabilmek için ge-
getirilip yeni pozisyonunda dikilmesi fikrini ortaya liştirilmiş ve kullanıma sokulmuştur. Bu yeni özellikler
attı. Welch, bu tekniği 1958’de değiştirdi; kostal kıkır- temel olarak; 1) torakoskopinin rutin kullanımı, 2) ba-
dağın perikondrial kılıflarının korunması ve interkos- rın yerinden çıkmasını önlemek ve simetrik düzelme
tal demetlerin korunması üzerinde durdu (Resim 1). için stabilizasyon aletler ile metotlarının geliştirilmesi,
Yüzyılın başlarında uygulanan cerrahi yönteme göre 3) tünel açma, bar döndürme ve çubuk bükme için
çok daha yüz güldürücü sonuçları olduğu görülen bu özel olarak tasarlanmış tamamen yeni araçların ge-
modifiye Ravitch tekniği, yaklaşık son 50 yıldır dünya liştirilmesi üzerine olmuştur. Çocuklarda son derece
genelinde uygulanmakta olan açık göğüs deformitesi kabul gören bu yöntemin ileri yaşlarda ortaya çıkan
tamiri cerrahisinin temelini oluşturmaktadır (2,3). göğüs duvarı elastikiyet kaybı ile orantılı olarak bir-
1998’de, bir pediatrik cerrah olan Donald Nuss, PE den çok sayıda bar kullanımı için sıklıkla ihtiyaç du-
onarımı için minimal invaziv bir teknikle yaptığı 10 yulması ve komplikasyon oranlarının göreceli olarak
yıllık ameliyat deneyim sonuçlarını bildirdi. Bu pro- yüksek olması nedeniyle yetişkinlerde uygulanması
sedür, kostal kıkırdakların veya sternal osteotominin konusunda ilk zamanlarda çekinceler vardı (4,6,7).
eksizyonu olmaksızın göğüs duvarını yeniden şekil- İlk grup değişiklik, torakoskopin rutin kullanılması
lendirmek için sternum arkasından bir paslanmaz çe-
ile olmuştur. Dünya genelinde uygulayan cerrah
lik çubuk yerleştirilmesini içerir. Nuss, minimal invaziv
sayısındaki ve cerrahi tecrübenin artışı ile birlikte
pektus ekskavatum tamiri (MIRPE) için yeni bir çığır
endikasyonların genişletilip hasta sayısının da artması
açmış, mükemmel sonuçlar ve düşük morbidite ile
sonucunda, daha komplike vakalar opere edilmeye
özellikle son on yılda dünya genelinde kabul gören
başlanmıştır. Daha önceden torasik operasyon veya
çekici bir cerrahi seçenek haline gelmiştir (3).
sternotomi geçirmiş, veya çok derin deformiteli
olmanın MIRPE için bir kontrendikasyon olmadığı
NUSS OPERASYONUNDAKI literatürde belirtilmiştir (9). Bununla birlikte, özellikle
MODIFIKASYONLAR kardiyak komplikasyon gelişme ihtimalini düşürmek
Nuss operasyonu ilk kez 1987’de uygulanmış ve ilk ve barı daha güvenli şekilde sternumun arkasından
10 yıllık seri sonuçları 1998’de bildirilmiştir (3). Tarih sol hemitoraksa geçirebilmek için sol taraflı yaklaşım
58
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 9: Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum Deformitesi Onarımının Tarihçesi

erneği

1998

veya bilateral videotorakoskopi kullanılması


önerilmiştir (8). Ancak buna rağmen, MIRPE sırasında
kalp delinmesine bağlı ilk mortalite vakası, Gips ve
arkadaşları tarafından 2008›de bildirilmiştir (10).
Barın yeterli sertliğe kavuşturulması ve direncinin
arttırılması sonrasında vakalarda ortaya çıkan en sık
komplikasyonun bar dislokasyonu ile barın dönmesi
olduğu görüldü ve bu konu üzerinde değişiklikler ya-
pılma yoluna gidildi. Bar fiksasyonunu sağlamak için
1998’de stabilizatörler geliştirildi ve bilateral şekilde
kullanılmaya başlandı. Fakat bilateral stabilizatörle-
rin dahi bar yer değiştirmesini engellemede yeterin-
ce başarı sağlanamadığı saptandı. Bunun üzerine,
2002’de literatüre sunulan “perikostal sütür” tekniği
ilavesinin, stabilizör kullanımı ile kombine edildiğin-
de bar yer değiştirmesini %1’den daha düşük değe-
re getirdiği tespit edildi. Ayrıca Dr. Park, barın yerin-
den çıkmasını önlemeye yardımcı olmak için, çok da
yaygın kullanım alanı bulamayan “pençe fiksatörü” Resim 2. Çift stabilizör kullanılmış bir hastanın postope-
ve “menteşe plakası” gibi birkaç yeni cihaz geliştirdi ratif akciğer grafisi (Doç.Dr. Serdar Evman’ın arşivinden).
(11). 2009 yılında, bugün hala tercih edilen şekilde,
barın ucu yerine toraks girişine yakın yere stabilizör göre bir hayli maliyetli ancak alerjen özelliği çok daha
yerleştirmenin, bara ve stabilizöre uygulanan dönme düşük olan özel tasarım bir titanyum bar kullanılma-
gücünü azaltacağı, bu sayede malrotasyon olasılığını sı önerilmektedir. Basit alerjik cilt reaksiyonu gelişen
da engelleyeceği belirtilmiştir (12). Bu modifikasyon hastalarda ise antihistaminik ve topikal/sistemik ste-
sonrası malpozisyon oranının azalması üzerine bazı roid kullanımının yeterli olduğu gösterilmiştir.
cerrahlar, bilateral yerine rutin olarak “tek taraflı stabi-
MIRPE operasyonlarının en korkulan komplikasyo-
lizör” kullanımına geçmişlerdir (Resim 2).
nu kardiyak yaralanmadır. Yukarıda belirtilen bilate-
Pektus barın, standart metal allerjisi veya atopik bün- ral veya sol hemitoraks yaklaşımlı video-torakoskop
yeli olan kişilerde alerjik reaksiyonlara neden olduğu kullanımı yanında bu komplikasyonu engellemeye
gösterildi. Bir metal alerjisi veya egzama geçmişi olan yönelik başka fikirler de ortaya atılmıştır. Supin po-
hastalarda ameliyat öncesi detaylı bir değerlendirme zisyonda cerrahi masada yatan hastaların (Resim 3)
yapılması, metal alerjisi yönünden, özellikle de nikel, göğüs kafesini eleve edip retrosternal alanın genişle-
krom ve bakır veya ailenin metal alerji öyküsü için tilmesi düşünülmüştür (13-15). Bu manevraların çoğu
araştırması, MIRPE ameliyatlarının rutinine sokulmuş- oldukça etkili gibi görünse de temel dezavantajı, ge-
tur (7,10). Bar ile aynı kompozit oluşumlu küçük bir nellikle rutinde kullanılamayan özel araçları gerektir-
parça metalin, 24 saat boyunca hasta cildine tema- mesiydi.  Kullanıma ile sokulduğunda cerrahi MIRPE
sı (cilt testi) ile hipersensitivite gelişiyor ise hastaya ameliyatına bir alternatif olarak sunulan “Vakum Bell”
standart nikel-krom-çelik alaşımlı bar yerine, diğerine cihazı, el pompası veya direkt olarak bir duvar aspi-

Resim 3. Nuss operasyonlarında tercih ettiğimiz rutin hasta pozisyonu (Doç.Dr. Serdar Evman’ın arşivinden).
59
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Resim 4. Dr. Park’ın “Vinç” tekniği (11).

rasyon kaynağına bağlı olarak, aşırı deformiteli has-


taların ameliyatı sırasında intraoperatif olarak göğüs Resim 5. Subksifoid insizyon ve palpasyon ile “retroster-
ön duvarını eleve etmek için kullanılmaya başlan- nal serbestleme” (Doç.Dr. Serdar Evman’ın arşivinden).
mıştır. Ön göğüs duvarında emme, retrosternal alanı
genişletir ve introduserın güvenli bir şekilde geçişini kısa bar kullanımı ve stabilizatörlerin yeri konum-
sağlar (Resim 4). Bu vakalarda, cilt altı hematom olu- landırılmasıyla ilgili çalışmalar yapılmıştır (12). Daha
şumunu önlemek için cihazın göğüs duvarı üzerinde kısa boyutlu bar ve yeni tasarlanmış küçük ve üçgen
uzun süre tutulmaması önerilmiştir (14). stabilizatör modelinin kullanılmasıyla   stabilizatörün
Aynı amaç ile Park ve arkadaşları tarafından literatüre bar üzerinde daha iyi kayması ve medial konumlan-
sokulan “Vinç” tekniğinde çökük pozisyonunda bulu- dırılması sağlanmıştır (12,18,19). Büyük ve geniş sta-
nan sternumun yükseltilmesi, göğüs ön duvarından bilizörlerin, basınç hasarına ve hatta cilt erozyonuna
trans-sternal geçirilen tel dikişler vasıtasıyla ameliyat sebep olarak seroma ve dermatit gibi yara komplikas-
masasının üzerine monte edilen geri çekme sistemine yonlarının görülme sıklığını artırdığı da saptanmıştır
asılarak yükseltilmesi önerilmiştir (Resim 4). Bu yakla- (20). Ayrıca kısa bar kullanımının, toraksa giriş noktası
şım iki ana avantaj sunar: Yetişkinlerde, barın üzerin- ve stabilizör arası mesafeyi kısaltmasından dolayı bar-
deki ve gövdedeki nispeten ağır ve sağlam pektoral da rotasyon ortaya çıkma ihtimalini daha aza indirdiği
kaslar nedeniyle menteşe noktasında oluşan baskıyı de savunulmuştur (21).
hafifletir. Ayrıca, introduserin geçişi sırasında oluşabi- İlk başlarda, deformitesi çok ileri olan hastalarda 2
lecek akciğer parenkim veya kardiyak yaralanmayı da
hatta 3 bar kullanılmıştır. Zaman içinde, birden fazla
önlemeye yardımcı olur (13,15).
bar takılanlarda komplikasyon gelişiminin daha fazla
Ekstra malzemeler kullanılarak sağlanan bu göreceli olduğu görülmüş ve az bar kullanımı önerilmiştir.
güvenli sternum kaldırma işlemlerine alternatif ola- Ancak günümüzde, yapılan çalışmaların sonuçlarına
rak, herhangi bir toraks cerrahisi ameliyat alet setinde dayalı olarak iki bar kullanım oranı giderek artmaktadır.
bulunan sıradan cerrahi aletlere dayalı manevralar Farklı ya da aynı kesi ile iki bar yerleştirildiği pek çok
geliştirildi (4,13). Subksifoid bir insizyon ekleyen Fran- durumda, daha iyi kozmetik sonuçlar ve daha az ağrı
sız bir ekip, parmak retrosternal parmak diseksiyonu- gözlemlendiği bildirildi (22). Nagaso ve arkadaşlarının
nu takiben farabeuf ile sternal elevasyon ve bilateral yapmış oldukları çalışmada iki bar kullanılan olgular-
torakoskop kullanımını önermiştir (16). Johnson ve da daha az analjezik ihtiyacı olduğu gösterildi. Teorik
ark tekniğinde ise subksifoid bir insizyon yapılarak açıklaması, sternum düzelip nötral pozisyona geldiği
xiphoid çıkarılır ve dijital diseksiyon kullanılarak pe- sırada yüzeye çıkardığı kuvvetin daha fazla bar tara-
rikard ve posterior sternum arasında bir düzlem oluş- fından karşılanmasını sağlayarak, birim alan başına
turulur (Resim 5). Parmak bir kılavuz olarak kullanıldı- düşen kuvveti dağıtarak daha aza indirgemesini sağ-
ğında, göğüs kafesi içinde yaygın yapışıklık mevcut, laması olarak düşünülmüştür (21,23). Ayrıca bu bar/
video-torakoskopik görüntü sağlanması çok zor olan barların, deformitenin derece ve en derin noktanın
vakalarda bile güvenli bir şekilde toraksa girip ster- lokasyonuna bağlı olarak “paralel”, “martı kanadı”, “asi-
num altından geçilmesi sağlanabilmektedir (17). metrik-eksantrik”, “cross-çapraz” gibi ve hatta mikst
Bar uçlarında meydana gelen komplikasyonlar genel- tip deformiteler için de “sandviç” teknik gibi birçok
likle postoperatif 30 gün içinde olmaktadır. Tekniğin değişik şekillerde yerleştirilmesi de literatürde belir-
daha güvenli ve daha etkili olmasını sağlamak için, tilmiştir (11,15,24).
60
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 9: Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum Deformitesi Onarımının Tarihçesi

erneği

1998

Açık ve minimal invaziv tekniklerin sonuçlarının doğ- 6. Nuss D. History of pectus excavatum treatment. http://
rudan karşılaştırılması randomize kontrol deneme- www.chkd.org/Our-Services/Nuss-Procedure/Histo-
ry-of-Pectus-Excavatum-Treatment.
lerinde yapılmamıştır. ancak iki tekniği karşılaştıran
7. Hanna WC, Ko MA, Blitz M, Shargall Y, Compeau CG. Tho-
birkaç retrospektif inceleme yapılmıştır. Nasr tarafın- racoscopic Nuss procedure for young adults with pec-
dan yayımlanan verileri değerlendiren ve iki tekniğin tus excavatum: excellent midterm results and patient
karşılaştırıldığı bir meta-analizde, hem açık hem de satisfaction. Ann Thorac Surg 2013; 96: 1033-8.
minimal invaziv onarımların kabul edilebilir teknikler 8. Palmer B, Yedlin S, Kim S. Decreased risk of complica-
olduğu, komplikasyon oranının ve ameliyat sonra- tions with bilateral thoracoscopy and left-to-right me-
diastinal dissection during minimally invasive repair of
sı ağrı yönetiminin anlamlı fark olmadığı gösterildi
pectus excavatum. Eur J Pediatr Surg 2007; 17: 81-3.
(25). Kelly ve arkadaşları 2007’de “Pectus Multicenter 9. Yuksel M, Bostanci K, Evman S. Minimally invasive repair
Study”nin erken sonuçlarını yayınladı; bu prospektif after inefficient open surgery for pectus excavatum. Eur
çalışma Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 11 merkez J Cardiothorac Surg 2011; 40: 625-9.
arasında olup, açık ve Nuss prosedürlerinin kompli- 10. Gips H, Zaitsev K, Hiss J. Cardiac perforation by a pec-
kasyonları, kardiyopulmoner fonksiyon üzerindeki tus bar after surgical correction of pectus excavatum:
case report and review of the literature. Pediatr Surg Int
etkisi, yaşam kalitesi, ağrı yönetimi ve hasta mem- 2008; 24: 617-620.
nuniyeti karşılaştırması ile ilgiliydi. Bu çalışmadan 11. Park HJ, Jeong JY, Jo WM, Shin JS, Lee IS, Kim KT, Choi
elde edilen erken sonuçlar, her iki yaklaşımın benzer YH. Minimally invasive repair of pectus excavatum: a
komplikasyon oranlarının olduğunu ve MIRPE ortala- novel morphology-tailored, patient-specific approach.
ma hastanede kalış süresinin 4 gün olduğunu göster- The Journal of thoracic and cardiovascular surgery
2010; 139: 379-86.
miştir. Çalışma, merkezlerin çoğunda, açık onarım ile
12. de Campos JR, Das-Neves-Pereira JC, Lopes KM, Jatene
karşılaştırıldığında Nuss prosedürünün, daha o yıllar- FB. Technical modifications in stabilisers and in bar re-
dan itibaren cerrahlar tarafından kabul gördüğünü moval in the Nuss procedure. Eur J Cardiothorac Surg
ve tercih edildiğini (43 Ravitch operasyonuna karşılık 2009; 36: 410-2.
284 Nuss operasyonu) belirlemiştir (10). 13. Tedde ML, de Campos JR, Wihlm JM, Jatene FB. The Nuss
procedure made safer: an effective and simple sternal
MIRPE, özellikle son 10 yıl içinde, dünya genelindeki elevation manoeuvre. Eur J Cardiothorac Surg 2012; 42:
birçok pediatrik ve göğüs cerrahı tarafından yaygın 890-1.
bir şekilde kabul görmüştür. Bununla birlikte, açık tek- 14. Haecker FM, Mayr J. The vacuum bell for treatment of
nik hala uygulanmakta, ancak invazivliği nedeni ile pectus excavatum: an alternative to surgical correction?
Eur J Cardiothorac Surg 2006; 29: 557-61.
tercih eden cerrah sayısında büyük bir azalma bulun- 15. Park HJ, Kim KS, Moon YK, Lee S. The bridge technique
maktadır. Artan cerrahi tecrübe ve hastalardaki uzun for pectus bar fixation: a method to make the bar un-ro-
dönem klinik sonuçlar ile birlikte birçok modifikasyon tatable. J Pediatr Surg 2015; 50: 1320-2.
önerilmiş, birçoğu da gündelik cerrahi pratiğe sokula- 16. Durry A, Ferreira CG, Tricard T, Gicquel P, Becmeur F. Ann
rak uygulanmaya başlamıştır. Cerrahın konforunu ve Chir Plast Esthet 2017; 62: 8-14.
17. Johnson WR, Fedor D, Singhal S. A novel approach to
operasyonun başarısını arttırdığı kadar hasta mem-
eliminate cardiac perforation in the nuss procedure.
nuniyetini de arttırmaya yönelik bu gibi teknik geliş- Ann Thorac Surg 2013; 95: 1109-11.
meler, önümüzdeki yıllarda MIRPE’nin komplikasyon 18. Pilegaard HK, Licht PB. Early results following the Nuss
oranını azaltıp başarı oranını daha da arttıracaktır. operation for pectus excavatum--a single-institution
experience of 383 patients. Interact Cardiovasc Thorac
Surg 2008; 7: 54-7.
KAYNAKLAR 19. Nuss D, Kelly RE Jr, Croitoru DP, Katz ME. A 10-year re-
1. Kelly RE. Pectus excavatum: historical background, clin- view of a minimally invasive technique for the correc-
ical picture, preoperative evaluation and criteria for op- tion of pectus excavatum. J Pediatr 1998; 33: 545-52.
eration. Semin Pediatr Surg 2008; 17: 181-93. 20. Watanabe A, Watanabe T, Obama T, Ohsawa H, Mawa-
2. Shamberger RC, Welch KJ. Surgical repair of pectus ex- tari T, Ichimiya Y, Abe T. The use of a lateral stabilizer in-
cavatum. J Pediatr Surg 1988; 23: 615-22. creases the incidence of wound trouble following the
3. Evman RS. Göğüs Deformitelerinde Minimal İnvaziv Op- Nuss procedure. Ann Thorac Surg 2004; 77: 296-300.
erasyonlar. Turkiye Klinikleri J Thor Surg-Special Topics 21. Pilegaard HK. Short Nuss bar procedure. Ann Cardio-
2017; 8: 328-34. thorac Surg 2016; 5: 513-8.
4. Nuss D, Kuhn A, Obermeyer R. Our approach to MIS re- 22. Pilegaard HK. Extending the use of Nuss procedure in
pair of the pectus excavatum. Contemp Surg 2007; 63: patients older than 30 years. Eur J Cardiothorac Surg
444e53. 2011; 40: 334-7.
5. Hebra A, Swoveland B, Egbert M, Tagge EP, Georgeson 23. Nagaso T, Miyamoto J, Kokaji K, Yozu R, Jiang H, Jin H,
K, Othersen HB Jr, Nuss D. Outcome analysis of minimal- Tamaki T. Double-bar application decreases postopera-
ly invasive repair of pectus excavatum: review of 251 tive pain after the Nuss procedure. J Thorac Cardiovasc
cases. J Pediatr Surg 2001; 35: 252e8. Surg 2010; 140: 39-44.

61
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

24. Park HJ, Kim KS. The sandwich technique for repair of
pectus carinatum and excavatum/carinatum complex.
Ann Cardiothorac Surg 2016; 5: 434-9.
25. Nasr A, Fecteau A, Wales PW. Comparison of the Nuss
and Ravitch procedure for pectus excavatum repair: a
meta-analysis. J Pediatr Surg 2010; 45: 880-6.

62
Bölüm 10
Pektus Ekskavatumun Açık Cerrahisi Sonrası
Görülen Komplikasyonlar ve Bunların Yönetimi
The Complications of Open Surgery for Pectus Excavatum and Their
Management

Dr. Tevfik Kaplan1, Dr. Olgun Kadir Arıbaş2*


Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
1

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
2

ÖZ
Pectus excavatum, klinik pratikte en sık görülen konjenital göğüs ön duvarı deformitesidir ve sıklıkla onarım ve rekons-
trüksiyon gerektirir. Açık cerrahi, Ravitch tarafından tarif edilen orijinal tekniğin modifikasyonlarına dayanmakta olup
çok düşük komplikasyon ve nüks oranlarıyla mükemmel sonuçlar sağlamaktadır. Bu yazının amacı, pektus ekskavatu-
mun açık cerrahisini ve komplikasyonlarını gözden geçirmektir.
Anahtar Kelimeler: pektus ekskavatum, açık cerrahi, komplikasyonlar

ABSTRACT
Pectus excavatum is the most common congenital anterior chest wall deformity seen in clinical practice and frequently
requires repair and reconstruction. Open surgery based on modifications of the original technique as described by Ra-
vitch provides excellent results with very low complication and recurrence rates. The aim of this article is to review open
surgery of pectus excavatum and its complications.
Key Words: pectus excavatum, open surgery, complications

GİRİŞ
Pektus ekskavatum (kunduracı göğsü), sternum ve
kostal kartilajların değişik derecelerde depresyonu
ile karakterize doğumsal bir anterior göğüs duvarı
deformitesidir ve göğüs duvarının en sık rastlanan
anamolisidir (Resim 1). Pektus ekskavatumun klinik
görüntüsünü sternum ve kostal kartilajların arkaya
depresyonu oluşturur (Resim 2). Pektus ekskavatum-
da 1. ve 2. kostalar ve manibrium genellikle normal
pozisyondadır. Alt kostal kartilajlar ve sternum göv-
desi depresedir.
Pektus ekskavatum deformitesi doğumla beraber
veya ilk bir yıl içerisinde fark edilir. Genellikle ilerleme
eğilimi gösterir. Çoğu zaman deformite 7-9 yaşlarında Resim 1. 1 Pektus ekskavatum deformitesinin sol ön
son şeklini alarak stabil hale gelir. Pektus ekskavatum oblik görüntüsü (Prof. Dr. Olgun Kadir ARIBAŞ’ ın kişisel
arşivinden).
deformitesine genel popülasyonda 300-500 canlı do-
ğumda bir rastlanır. Erkeklerde kadınlardan 3 kat daha

Sorumlu Yazar*: Prof.Dr. Olgun Kadir Arıbaş. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
E-posta: oaribas@gmail.com
Telefon: 0 532 260 60 68

63
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Modifiye Ravitch prosedüründe midline sternal in-


sizyon sonrasında cilt flepleri kaldırılarak, sternum
ve kostal kartilajlar ortaya konur (Resim 3). Kadın-
larda ise 4. interkostal aralık seviyesinde transvers
inframammarian insizyon ile subpektoral flep yapıl-
ması kozmetik açıdan tercih edilebilmektedir. Tüm
vakalarda anormal kartilajlar perikondriumlarından
sıyrılır ve sternokostal eklemden kesilerek çıkarılır
(Resim 4). Sonrasında anterior sternal osteotomi yapı-
larak sternum yukarı kaldırılarak normal pozisyonuna
getirilir (Resim 5). Genelde sternumun fiksasyonunu
güçlendirmek için bir metal destek retrosternal olarak
Resim 2. Sternal ve kostal depresyonu gösteren Bilgisa- yerleştirilir. (3). Sonuçta sternal hattın düzelmesi sağ-
yarlı Toraks Tomografisi kesiti (Prof. Dr. Olgun Kadir ARI-
BAŞ’ ın kişisel arşivinden). lanır (Resim 6).

fazla görülür ve olguların yaklaşık üçte birinde aile öy-


küsü mevcuttur. Pektus ekskavatumun patofizyolojisi
tam olarak bilinmemektedir. Genel kanı deformitenin
kostakondral bölgelerin gelişim dengesizliğine bağlı
olduğu şeklindedir (1).

PEKTUS EKSKAVATUMUN CERRAHİ


TEDAVİSİ
Sauerbruch tarafından ilk defa1920’de pektus cerra-
hisi bilateral kostal kartilaj rezeksiyonu ve sternal os-
teotomi tekniği ile yapılmıştır. Bu teknik daha sonra-
ları John Hopkins Üniversitesinden Dr. Mark Ravitch
tarafından modifiye edilerek popüler hale getirilmiş-
tir. Bu teknik tanımlandığından bu yana giderek daha
Resim 4. Üçüncü kostal kartilajın perikondriumundan
az kapsamlı doku rezeksiyonu şeklinde değişerek yay-
sıyrıldığı sırada operasyon görüntüsü (Prof. Dr. Olgun
gınlaşmıştır (2). Kadir ARIBAŞ’ ın kişisel arşivinden).

Resim 3. Midsternal vertikal insizyon sonrası sternum ve


anormal kostal kartilajların ortaya çıkarıldığı operasyon Resim 5. Anterior sternal wedge osteotomisinin yapıl-
görüntüsü (Prof. Dr. Olgun Kadir ARIBAŞ’ ın kişisel arşi- dığı sırada operasyon görüntüsü (Prof. Dr. Olgun Kadir
vinden). ARIBAŞ’ ın kişisel arşivinden).
64
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 10: Pektus Ekskavatumun Açık Cerrahisi Sonrası Görülen Komplikasyonlar ve Bunların Yönetimi

erneği

1998

cuttur. Bu komplikasyonların önlenmesi için operas-


yon sırasında kaldırılan cilt fleplerinin altına dren yer-
leştirilmesi ve bu drenlerin uygun zamanda çekilmesi
aseptik kurallara uygun pansumanların yapılması ge-
rekmektedir. Çok nadir olarak yara yeri tamamen açı-
labilmektedir. Böyle durumlarda yara yerinden kültür
alınması ve uygun antibiyotiğin başlanması, enfeksi-
yonun daha derin dokulara ilerlemesinin engellemek
için yara yeri debridmanı yapılmalıdır (7).
Hemotoraks postoperatif dönemde çok nadir olarak
karşımıza çıkmaktadır. Genelde minimal olmakta-
dır ancak fazla olması durumunda ise ince bir kate-
ter veya göğüs tüpü konarak hasta takip edilmelidir.
Nedenleri arasında operasyon sırasında plevranın
açılarak operasyon sahasındaki sızıntıların plevral
alana geçmesi olabileceği gibi, interkostal damarların
perioperatif dönemde yaralanarak tromboze olma-
sı ancak postoperatif dönemde tromboze damarın
Resim 6. Düzeltilmiş pektus ekskavatumun sütüre edil-
miş midsternal cilt kesisinin postoperatif görüntüsü açılması ve kanamaya neden olması olabilir. Ayrıca
(Prof. Dr. Olgun Kadir ARIBAŞ’ ın kişisel arşivinden). sternum arkasına konan metal desteğin çekilmesi sı-
rasında intratorasik bir organın yaralanmasına bağlı
da gelişebilir. Bundan dolayı metal destek çekildikten
PEKTUS EKSKAVATUM sonra gelişen bir hemotoraksta çok dikkatli olunmalı
CERRAHİSİ SONRASI GÖRÜLEN intartorasik bir organ yaralanması ihtimali akıldan çı-
KOMPLİKASYONLAR karılmamalıdır (8).
Pektus ekskavatumun açık cerrahisi sonrası görülen Pnömoni ise atelektazi gelişen hastaların yeterli ve
komplikasyonlar nadir olup, majör nüks dışındakile- doğru bir tedavi alamaması üzerine gelişen bir komp-
rin çoğu büyük bir sıkıntıya yol açmamaktadır. Komp- likasyon olup uygun bir antibiyoterapi ile tedavi edil-
likasyonları erken dönem ve geç dönem komplikas- diğinde herhangi bir sorun kalmamaktadır (9).
yonlar olarak iki guruba ayırabiliriz.
Bir diğer nadir komplikasyon perikardit olup indome-
tazin tedavisi ile gerilemektedir. Literatürde çok nadir
A. Erken Dönem Komplikasyonlar olarak perikardiyosentez gereken olgular bildirilmiş-
Erken dönem komplikasyonlar yapılan çalışmalarda tir (7).
ortalama %8-15 arasında bir oranda ortaya çıkmak- Kardiyak yaralanma, pektus cerrahisinin en fatal
tadır. (4). komplikasyonudur. Perioperatif dönemde özellikle
Atelektazi, pektus ekskavatumun cerrahi tedavisi kardiyak cerrahi geçirmiş olgularda sternumu eleve
sonrasında en sık görülen postoperatif komplikasyon etmek için sternumunun arka yüzü serbestleştirilir-
olarak bildirilmektedir. Yapılan bir çalışmada atelekta- ken atrium yapışıklıklarından dolayı yaralanmalar
zi görülme oranının %40 civarında olduğu bildirilmiş- meydana gelebilmektedir. Bu yüzden kardiyak cerra-
tir (5). Bu komplikasyonun önlenmesi için hastanın hi geçirmiş olgularda sternum arka yüzü çok dikkatli
postoperatif dönemde solunum egzersizlerinin yap- ve nazik bir biçimde serbestleştirilmelidir (10,11).
tırılması, erken mobilizasyon ve hastanın atelektazi Sternokostal eklem dislokasyonu pektus eksavatu-
açısından takip edilmesi bu komplikasyonun geliş- mun açık cerrahisi sonrası nadir olarak görülen bir
mesinin önüne geçebilmektedir. diğer komplikasyondur. Buna merdiven fenomeni de
denmektedir. Sternokostal eklemlerin cerrahi sırasın-
Erken dönem komplikasyonlar içinde ikinci en sık
da korunmaması nedeniyle sternokostal instabilite
görülen pnömotoraks olup, genelde minimal düzey-
ortaya çıkaması ve kostaların sternumun arakasına
dedir ve spontan olarak düzelebilmektedir. Çok nadir
yerdeğiştirmesi olarak tarif edilmektedir. Böyle bir
olarak tedavide aspirasyon veya göğüs tüpü takılması
komplikasyon varlığında kostaların titanyum bar ile
gerekmektedir (6).
sternuma stabilizasyonu yapılmalıdır. Bu durumun
Diğer erken dönem komplikasyonlar içinde yüzeyel önlenmesi için ise pektus ekskavatum cerrahisi sırasın-
yara yeri enfeksiyonu, yara yerinde hematom veya da sternokostal eklemlerin korunması önerilmektedir
seroma oluşması gibi yara yeri komplikasyonları mev- (12).
65
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

B. Geç Dönem Komplikasyonlar KAYNAKLAR


Kostokondral bileşke kemiklerdeki epifiz gibi görev 1. Fokin AA, Steuerwald NM, Ahrens WA, Allen KE. Anatom-
ical, histologic, and genetic characteristics of congenital
yapar. Pektus ekskavatumun cerrahisi sırasında çok sa- chest wall deformities. Semin Thorac Cardiovasc Surg
yıda kıkırdak kostanın büyüme plağına hasar verecek 2009; 21: 44-57.
şekilde çıkarılması yeni kıkırdak oluşmasını bozacağın- 2. Fonkalsrud EW. 912 open pectus excavatum repairs:
changing trends, lessons learned: one surgeon’s experi-
dan toraksın daralmasına, küçük kalmasına neden ola- ence. World J Surg 2009; 33: 180-190.
bilir (13). Özellikle 4 yaş altında beş veya daha fazla kot 3. Wurtz A, Rousse N, Benhamed L, Conti M, et al. Simplified
rezeksiyonu yapılan çocuklarda meydana gelmektedir open repair for anterior chest wall deformities: analysis of
ve bu tablo ‘Edinsel June Sendromu’ veya ‘Edinsel As- results in 205 patients. Orthop Traumatol Surg Res 2012;
98: 319-26.
fiksik Torasik Distrofi’ olarak tariflenmiştir (14). 4. Johnson WR, Fedor D, Singhal S. Systematic review of sur-
gical  treatment techniques for adult and pediatric pa-
Pektus ekskavatumun cerrahi tedavisi sonrası geç dö- tients with pectusexcavatum. J Cardiothorac Surg 2014;
nem komplikasyolar içinde en istenmeyeni deformi- 9: 25.
tenin nüksüdür. Pektus ekskavatum cerrahisinde nüks 5. Lopunshinsky SR, Fecteau AH. Pectus deformities: a re-
view of open surgery in the modern era. Semin Pediatr
oranı, yapılan cerrahiye ve yapan cerraha bağlı olarak
Surg 2008; 17: 201-8.
%2 ile %10 arasında değişmektedir (15 16). Hangi has- 6. Hu TZ, Li Y, Liu WY, Wu XD, Feng JX. Surgical treatment of
tada gelişeceğini tahmin etmek zordur. Ancak zayıf kas pectus excavatum: 30 years 398 patients of experiences.
gelişimi olan çocuk hastalarda ve astenik veya mar- J Pediatr Surg 2008; 43: 1270-4.
7. Shamberger RC, Welch KJ. Surgical repair of pectus exca-
fonoid yapılı hastalarda sık olarak karşılaşılmaktadır. vatum. J Pediatr Surg 1988; 23: 615-22.
Yapılan bir çalışmada pektus cerrahisi sonrası majör 8. Robicsek F, Watts LT, Fokin AA. Surgical repair of pectus
komplikasyon geçiren hastalarda 4,5 kat daha fazla excavatum and carinatum. Semin Thorac Cardiovasc
Surg 2009; 21: 64-75.
nüks görülme olasılığı olduğu saptanmıştır (17).
9. Molik KA, Engum SA, Rescorla FJ, West KW, Scherer LR,
Genelde nüksler simetrik olarak ortaya çıkmakla bera- Grosfeld JL. Pectus excavatum repair: experience with
standard and minimal invasive techniques. J Pediatr Surg
ber, çoğunda sternum sağa meyilli ve sağ tarafta de- 2001; 36: 324-8.
rin parasternal çukur şeklindedir. Üçüncü, dördüncü 10. Ladge AJ, Wells WJ, Backer CL O’Brien JE Jr, Austin EH, Ba-
ve beşinci kosta uçları mediyale doğru kayarak kostal cha EA et al. A novel bioresorbale film reduces postoper-
ative adhesions after infant cardiac surgery. Ann Thorac
kartilajları bariz olarak küçülmesine neden olur. Nüks Surg 2008; 86: 614-21.
pektus ekskavatumun cerrahisi zordur. Sanger ve ark. 11. Kelly RE Jr, Shamberger RC, Mellins RB, Mitchell KK, Law-
nüks pektus ekskavatumlu hastalara 2. kez düzeltme son Ml, Oldham K et al. Prospective multicenter study of
ameliyatı yapmışlar. Ameliyatta rejenere fibrokartilaj surgical correction of pectus excavatum:design, periop-
erative complications, pain, and baseline pulmonary
tabakayı rezeke etmişler ardından sternuma tekrar os- function faciliated by internet-based data collection. J
tetomi yapıp pozisyonunu düzeltikten sonra, pektoral Am Coll Surg 2007; 205: 205-16.
kasları sternumun arkasına sütüre ederek sabitlemiş- 12. Schulz-Drost S, Syed J, Besendoerfer M, Carbon RT. Ster-
nocostal dislocation following open correction of pec-
ler. Hastaların takiplerinde iyi sonuç aldıklarını rapor tus excavatum-”stairway phenomenon”: complication
etmişler (18). management by means of sternocostal locking titanium
plate osteosynthesis. Thorac Cardiovasc Surg 2014; 62:
Yakın zamanda yapılmış bir çalışmada ise nüks gelişen 245-52.
hastaların ilk operasyondaki tekniğe alternatif teknikle 13. Haller JA Jr, Colombani PM, Humphries CT, Azizkhan RG,
yapılan reoperasyonun sonuçlarının daha iyi olduğu Loughlin GM. Chest Wall constriction after too extensive
and to early operations for pectus excavatum. Ann Tho-
gösterilmiştir. Örneğin ilk operasyonda açık cerrahi rac Surg 1996; 61: 1618-24.
ile tedavi edilen hastanın minimal invazif teknik (Nuss 14. Fokin AA, Robicsek F. Acquired deformities of the anteri-
prosedürü) ile tedavi edilmesinin daha az komplikas- or chest wall. Thorac Cardiovasc Surg 2006; 54: 57-61.
15. Sanger PW, Taylor FH, Robicsek F. Deformities of the an-
yona yol açtığı ve sonuçlarının daha iyi olduğu tam ter-
terior wall of the chest. Surg Gynecol Obstet 1963; 116:
si durumda ise ilk operasyonda minimal invazif (Nuss 515-22.
prosedürü) ile opere edilen hastada da açık cerrahi ile 16. Shamberger RC, Congenital chest wall deformities. Curr
reoperasyonunun sonuçlarının daha iyi olduğu bulun- Probl Surg 1996; 33: 545-52.
17. Tikka T, Kalkat MS, Bishay E, Steyn RS, Rajesh PB, Naidu B.
muştur (19). A 20-year review of pectus surgery: an analysis of factors
predictive of recurrence and outcomes. Interact Cardio-
Sonuç olarak tüm operasyonların minör veya majör
vasc Thorac Surg 2016; 23: 908-13.
komplikasyonları mevcuttur. Pektus ekskavatum cer- 18. Sanger P, Robicsek F, Daaugherty H. The repair of recur-
rahisi ise güvenilir, komplikasyonları nadir olup iyi bir rent pectus excavatum. J Thorac Cardiovasc Surg 1968;
takip ve tedavi ile tüm problemlerin çözülebileceği 56: 141-3.
19. Antonoff MB, Saltzman A, Hess DJ, Acton RD. Retrospec-
uzun dönem sonuçlarının ise tatminkâr olduğu bir tive review of reoerative pectus excavatum repairs. J Pe-
prosedürdür. diatr Surg 2010; 45: 200-5.

66
Bölüm 11
Nuss Operasyonu Komplikasyonları
The Complications of Nuss Operation

Dr. Maruf Şanlı*


Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Gaziantep, Türkiye

ÖZ
Cerrahi girişimler, getirdikleri yararlar ile birlikte bazı riskler de taşırlar. Pektus ekskavatumun cerrahi düzeltmesi için
yapılan Nuss operasyonu da, toraksın kompleks fonksiyonel anatomisi ve yeniden şekillendirme müdahalesinin karma-
şıklığı nedeniyle bazı komplikasyonlara yol açabilir. Nuss operasyonu sırasında kullanılan cihazların modifikasyonları,
gelişen cerrahi teknikler ve artan cerrah deneyim, komplikasyon ve nüks riskini azaltmıştır. Bununla birlikte, optimum
cerrahi beceri, teknik deneyim ve tecrübeye rağmen, ameliyat sırasında ve sonrasında komplikasyonlar görülebilir. Nuss
operasyonunun en ciddi komplikasyonu, kardiyak perforasyondur. Diğer intraoperatif komplikasyonlar perikardial hasar
ve kanamayı içerir. Erken postoperatif dönemde görülebilecek komplikasyonlar ve bunların görülme sıklığı arasında
pnömotoraks (%4), yara enfeksiyonu (%1), hemotoraks (%0,5), nikel alerjisi, plevral efüzyon (%0,3), perikardit (%0,5) ve
pnömoni (%0,5) sayılabilirken, geç dönem komplikasyonlar ve bunların sıklığı arasında bar ve stabilizör dislokasyonu,
ağrı, enfeksiyon (%0,5), alerjik reaksiyonlar (%3,1), hemotoraks (%0,4), nüks ve aşırı düzeltme sayılabilir. Riskle ilgili far-
kındalık, hastaların dikkatli takibi ve yaşamı tehdit eden olayların erken tanınması, prosedürle ilişkili mortaliteyi en aza
indirgemek için önemlidir. Pektus ekskavatumu Nuss operasyonu ile tedavi eden bir hekim, gelişebilecek komplikasyon-
lara karşı hazırlıklı olmalı ve bunları çözebilmeli veya gerektiğinde multidisiplinler yaklaşım içinde diğer bölümlerden
uzmanlarla görüşmelidir.
Anahtar Kelimeler: pektus ekskavatum, Nuss, komplikasyon

ABSTRACT
Surgical interventions also carry some risks with the benefits they bring. Nuss operation, which is made for surgical cor-
rection of pectus excavatum, may also cause complications due to the complex functional anatomy of the thorax and
the complexity of remodeling intervention. Modifications of devices used during the Nuss operation, improved surgical
techniques and increased surgical experience have reduced the risk of complications and recurrence. However, compli-
cations can be seen during and after surgery, despite optimum surgical skills, technical experience. Cardiac perforation
is the most serious complication of Nuss operation. The other intraoperative complications are pericardial injury and
bleeding. Complications seen in the early postoperative period and their frequencies are pneumothorax (4%), wound
infection (1%), hemothorax (0.5%), nickel allergy, pleural effusion (0.3%), pericarditis (0.5%) and pneumonia (0.5%), late
complications and their frequencies are, bar and stabilizer dislocation, pain, infection (0.5%), allergic reactions (3.1%),
hemothorax (0.4%), recurrence and excessive correction. Risk-related awareness, careful follow-up of patients and early
recognition of life-threatening events are important to minimize procedure-related mortality. The physician who treats
pectus excavatum by Nuss operation should be ready for the possible complications and should be able to solve them
or if necessary, should consult with physicians from other departments in a multidisciplinary approach.
Key Words: pectus excavatum, Nuss, complication.

Sorumlu Yazar*: Prof.Dr. Maruf Şanlı. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi AD, Gaziantep, Türkiye.
E-posta: sanlımaruf@yahoo.com
Telefon: 0 505 7618601

67
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

GİRİŞ dönemlerde gerçekleştirilen operasyonlarda, daha


sık bildirilmiştir (1,2).
Pektus ekskavatumun (PE) cerrahi düzeltmesi için ya-
pılan Nuss operasyonu, sternumun yukarı kaldırılması Pektus ekskavatum onarımında önemli bir husus,
amacıyla, sternum altından geçirilen kavisli bir barın düzeltmenin uygun zamanlamasıdır. Bu konu henüz
yerleştirildiği minimal invaziv bir tekniktir. Cerrahi netleşmemekle birlikte, çalışmalarda, erişkin hasta
girişimler, getirdikleri yararlar ile birlikte bazı riskler grubundaki komplikasyonların daha sık görüldüğü
de taşırlar. Toraksın ön duvarına yönelik uygulanan bildirilmiştir (7,8). Choi ve ark. (9), pektus bar uygu-
düzeltme cerrahisi de, toraksın kompleks fonksiyo- lanan 994 olguyu 7 ayrı yaş grubuna ayırdıkları çalış-
nel anatomisi ve yeniden şekillendirme müdahalesi- malarında, erişkin hastalarda bar deplasmanı, pnö-
nin karmaşıklığı nedeniyle peri ve postoperatif bazı motoraks, plevral efüzyon, hemotoraks, perikardiyal
komplikasyonlara yol açabilir. effüzyon, perikardit, postperikardiyotomi sendromu,
yara hematomu ve yara sorunları gibi komplikasyon-
Dr. Nuss tarafından tanımlanan minimal invaziv tekni-
ların, daha sık olduğu belirtilmektedir. Aynı çalışmada,
ğin bildirilmesinden sonraki erken dönemde, önemli
yara enfeksiyonu, plevral efüzyon, pnömotoraks ve
komplikasyonlar nadiren yayınlanmıştır. Bu dönemde,
yara hematomlarının, yaştan bağımsız olarak en sık
Nuss operasyonunun güvenli olduğu düşünülerek,
görülen komplikasyonlar olduğu vurgulanmıştır.
tekniğin kabulü artmaya devam etmiş ve ABD’de ve
dünyada gerçekleştirilen operasyonların sayısı hızla Operatif teknik, hasta yaşı, pektus deformitesinin
artmıştır (1-3). Bir süre sonra, yayınlanan ciddi kompli- ciddiyeti, deformiteye yönelik geçirilmiş cerrahinin
kasyon raporlarına ek olarak, toplantılarda kişilerarası varlığı ve cerrahın deneyimi, Nuss operasyonu sıra-
iletişim yoluyla, bildirilmemiş komplikasyonlar pay- sında gelişebilecek komplikasyonlar üzerinde etkilidir
laşılmıştır. Özellikle kardiak yaralanma gibi yaşamsal (6). Nuss operasyonu sırasında kullanılan cihazların
komplikasyonlar nedeniyle, Nuss tarafından 1998’de modifikasyonları, gelişen cerrahi teknikler ve artan
tanımlanan orijinal teknik, bar yerleşimi sırasında me- cerrahi deneyim, komplikasyon ve nüks riskini azalt-
diastinal alanın doğrudan görülmesini sağlamak için, mıştır. Preoperatif dönemde, gelişebilecek postope-
torakoskopiyi içerecek şekilde değiştirilmiştir (1,3,4). ratif komplikasyonların tanımlanması ve bunlara karşı
Torakoskopi ile anterior mediastinal alanın görülmesi, preoperatif dönemde önlemler alınması, postoperatif
barın güvenli bir şekilde yerleştirilmesini kolaylaştırır. komplikasyon olasılığını azaltacaktır. Bununla birlikte,
Bu gelişme, herhangi bir kardiyovasküler ve pulmo- optimum cerrahi beceri, teknik deneyim ve tecrübeye
ner yaralanmanın önlenmesinde önemli bir adımdır. rağmen, ameliyat sırasında ve sonrasında komplikas-
Torakoskopinin bir diğer yararı, pektus barın, tam ola- yonlar görülebilir
rak maksimal depresyon noktasında sternumun altı-
na yerleştirilebilmesini sağlamasıdır. Bu durum, barın NUSS OPERASYONUNUN
postoperatif dönemde yer değiştirmesini en aza in- İNTRAOPERATIF KOMPLIKASYONLARI
dirgemek için önemlidir.
Nuss operasyonunun en ciddi komplikasyonu, kardi-
Yaşamı tehdit eden büyük komplikasyonlar korkusu, yak ponksiyondur. Bar retrosternal alana geçirilme-
2008 yılında Castellani ve ark.’nın (5), Nuss operasyo- den önce yapılan retrosternal diseksiyon sırasında,
nu ile tedavi edilen, çocuk ve yetişkinlerden oluşan kardiyak perforasyon gelişebilir (10, 11). Ancak, bu
167 olguluk bir seri yayınlanması ile azalmıştır. Bu ça- soruna ilişkin raporlar nadirdir. Nuss operasyonu sı-
lışmada, major komplikasyonlar yedi hastada (%4,2) rasında gerçekleşen kardiyak yaralanma, en korkunç
saptanmıştır. Komplikasyonlar, öğrenme eğrisine, bar komplikasyon olmasına rağmen, operasyonun yapıl-
sabitleme ve stabilizasyon teknikleriyle ilgili konulara dığı ve giderek yaygınlaştığı başlangıç dönemlerinde,
bağlanmıştır. uzun süre yayınlanmamıştır. Nuss işlemi sırasında ger-
Nuss operasyonu farklı komplikasyonlara sahiptir. Bu çekleşen kardiyak perforasyon olgusu 1998’de Nuss
tarafından bildirilmiş, hasta kurtarılmıştır. Aynı olgu
komplikasyonlar minor olabildiği gibi, yaşamı tehdit
2001’de Moss ve ark. (12) tarafından yayınlanmıştır.
eden boyutlarda olabilir. Nuss operasyonu sonrası
Olguda kardiyak perforasyon gelişimini takiben yapı-
küçük ve büyük komplikasyonların görülme sıklığı
lan transtorasik klempaj ve acil sternotomi sonrasın-
literatürde %2-20 arasında değişmektedir (6). Genel
da, kardiopulmoner by-pass altında sağ atrium ve sağ
olarak, farklı cerrahi teknikleri edinmenin erken ev-
ventrikül onarımı gerçekleştirilmiştir.
resinde komplikasyonlar nispeten daha yüksektir.
Nuss operasyonuna ait komplikasyonlar da şaşırtıcı Nuss operasyonu uygulayan cerrahlar, yaşamı tehdit
olmayan bir şekilde, öğrenme eğrisini içeren erken eden büyük komplikasyonların olasılığı konusunda,
68
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 11: Nuss Operasyonu Komplikasyonları

erneği

1998

giderek artan bir farkındalık geliştirmişlerdir. Aynı za- lerle fikse etmiş, böylece komplikasyonların azaldığını
manda operasyon tekniğinde bazı değişikliklere gidil- belirtmiştir.
miştir. Tekniğin tanımlanması sonrası erken dönemde Erken postoperatif dönemde görülebilecek kompli-
geliştirilen, operasyon sırasında torakoskopi uygulan- kasyonlar ve bunların görülme sıklığı arasında pnö-
ması, ameliyatı yapan hemen hemen tüm cerrahlar motoraks (%4), yara enfeksiyonu (%1), hemotoraks
tarafından kabul görmüştür (3). Bazı cerrahlar kardi- (%0,5), nikel alerjisi, plevral efüzyon (%0,3), perikardit
yak yaralanma komplikasyonundan kaçınmak için, (%0,5) ve pnömoni (%0,5) sayılabilir. Park ve ark. (11)
retrosternal alanı daha iyi göstermek amacıyla, göğüs çocuk (<15 yaş, %78,8) ve erişkin (>15 yaş, %21,2) 335
kafesini harici bir cihazla yükseltir. Bu modifikasyon, hastadan oluşan çalışmasında, postoperatif 30 gün
kalp ve göğüs kafesi arasındaki boşluğu önemli ölçü- içindeki erken görülen komplikasyonlar arasında;
de arttırdığından, ciddi bir deformiteye sahip hasta- pnömotoraks (n=23, %6,9), yara enfeksiyonu (n=11,
lar için bazı merkezlerde standart uygulama haline %3,3), hemotoraks (n=3, %0,9) ve bar yer değiştirmesi
gelmiş, mediastenin görünürlüğünü önemli ölçüde (n=4, %1,2) belirtilmiştir.
arttırmış, diseksiyonu kolaylaştırmış ve böylece, me-
diastinal yapıların yaralanma riskini belirgin bir şekil- Pnömotoraks
de azaltmıştır (6). Diğer bir teknik, retrosternal alanı
parmak ile ayırmak için subksifoid bir insizyonun kul- Genellikle VATS sırasında içeri giren havanın veya uy-
lanılmasını içerir (13). Cerrahın parmağı, barı yerleş- gulanmışsa CO2 ensuflasyonunun tamamının boşal-
tılmamasından dolayı postoperatif grafilerde görüle-
tirmeden önce, perikard ve göğüs kafesi arasındaki
bilen tek taraflı veya bilateral rezidüel pnömotoraks,
boşluğu ayırır ve barın geçebileceği alanı yaratır. Bu
çoğu olguda spontan olarak hızla rezorbe olur ve her-
teknikle yazarlar, intraoperatif komplikasyon görme-
hangi bir müdahale gerektirmez.
diklerini belirtmişlerdir.
Operasyonun sonunda, kamera portu deliğinden
Becmeur ve ark. (14) tarafından 2011’de yapılan ça-
plevral mesafeye geçirilen çok delikli nelaton katate-
lışmada yazarlar, bar yerleşimi sırasında gerçekleşen
rin dışarıda kalan ucunun su altına alınması sonrası,
sekiz adet kalp yaralanması bildirmiştir. Kalp yarasının
anestezistin uyguladığı pozitif basınçlı solunum uy-
onarılmasına rağmen iki hasta ölmüş ve bir hastada
gulaması ile rezidüel pnömotoraks insidansı en aza
ciddi hipoksik beyin hasarı oluşmuştur. Bu gibi olay- indirilir.
lar, olguların çoğunda, torakoskopi kullanımına rağ-
men gerçekleşmiştir. Dong ve ark. (17) 638 olguda uyguladıkları Nuss ope-
rasyonu sonrası, 18 olguda erken pnömotoraks geliş-
Diğer intraoperatif komplikasyonlar perikardial hasar miş, ancak tedavi gereksinimi olmadığını belirtmişler-
ve kanamayı içerir. Bar yerleşimi sırasında yedi adet dir. Ancak diseksiyon esnasında, plevral yapışıklıklar
minör perikard yırtığı bildirilmiştir (14). nedeniyle pulmoner parankimal laserasyon gelişen
hastalara, tüp torakostomi uygulamak gerekir (4,15).
NUSS OPERASYONU SONRASI ERKEN
KOMPLIKASYONLAR Hemotoraks
Postoperatif erken dönemde görülen komplikasyon Nuss operasyonu ile ilişkili hemotoraks komplikas-
oranının, geç dönem komplikasyonlara oranla daha yonu nadirdir ve son raporlarda risk %1’den azdır
yüksek olduğu bildirilmektedir. Bu durum ağırlıklı (11,18). Hemotoraksın çoğu, ameliyattan sonraki ilk
olarak deneyim eksikliği nedeniyledir. Erken öğrenme 24 saatte ortaya çıkar. Operasyon sırasında interkostal
peryoduna kıyasla, zaman içerisinde teknik deneyim ve internal mammarian arterlerin hasar görmesini ön-
artışı ile birlikte, komplikasyon oranı azalmıştır. Doğru leyerek ve işlemin sonunda, herhangi bir kanamanın
hasta seçimi, cerrahi teknikteki gelişmeler, özenli bar olup-olmadığını kontrol ederek, hemotoraks gelişimi
stabilizasyonu, dikkatli hava tahliyesi, solunum fizyo- minimize edilmiştir. Nuss operasyonu ile ilişkili nadir
terapisi, profilaktik antibiyotik kullanımı ve en önem- görülen bir komplikasyon olmasına rağmen, posto-
lisi de Nuss operasyonu uygulayan merkezlerin tecrü- peratif geç dönemde ani başlayan göğüs ağrısı veya
belerinin artması ile erken dönem komplikasyonların dispne olan hastalarda, hemotoraks düşünülmelidir
oranı gittikçe azalmaktadır (4,11,15). Schaarschmidt (19,20).
ve ark. (16), 157 Nuss operasyonu olgusunun son Hemotoraks, çoğu durumda sadece konservatif te-
57’sinde pektus barı, bilateral torakoskopi altında davi gerektirir. Yaşamı tehdit eden geç başlangıçlı
ekstraplevral pozisyonla geçirmiş ve perikostal sütür- hemotoraks az görülür, ancak yaşamsal bulguları
69
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

tedavisi yeterli olmuş, ancak, derin enfeksiyon gelişen


12’sinin üçünde stabilizör, üçünde erken bar çekilme-
si gerçekleştirilmiştir.

Perikardit-plevral efüzyon
Nuss operasyonu sonrası nadiren perikardit veya
plevral efüzyon gelişebilir. Bu durumun sebebi tam
olarak bilinmemekle beraber, nikel alerjisine bağlı
olabileceği düşünülmektedir. Yapılan bir çalışmada
Nuss posedürü uygulanan 862 hastanın 19’unda me-
tal allerjisi gelişmiş, bu olguların 5’inde (%32) plevral
efüzyon saptanmıştır (26). Prednizon tedavisiyle, hem
perikardit bulguları hem de plevral efüzyon gerileye-
bilir. Eğer semptomlar gerilemez ve deri testiyle nikel
alerjisi ispatlanırsa, barın titanyum barla değiştirilmesi
Resim 1. 18 yaşındaki erkek olguda, başka bir merkezde
yapılmış olan Nuss operasyonundan 1,5 yıl sonra gelişen
gerekebilir (15,22,26).
hemotoraks görülmektedir (Gaziantep Üniversitesi Gö-
ğüs Cerrahisi arşivinden). NUSS OPERASYONU SONRASI GEÇ
KOMPLIKASYONLAR
korumak için daha agresif bir tedaviye ihtiyaç duyu-
Geç dönem komplikasyonlar ve bunların sıklığı ara-
labilir. Kelly ve ark. (18), Nuss operasyonuna bağlı
sında bar ve stabilizör dislokasyonu, ağrı, enfeksiyon
komplikasyonları incelemiş ve 1215 hastanın 8’inde
(%0,5), alerjik reaksiyonlar (%3,1), hemotoraks (%0,4),
(%0,6) gelişen hemotoraksın, yalnızca dördünün geç
nüks ve aşırı düzeltme sayılabilir.
dönemde olduğunu bildirmiştir. Hemotoraks varlı-
ğında kanamanın kaynağını bulmak için torakoskopi
Barın yer değiştirmesi
yapılabilir. İşlemde mediasten, interkostal ve internal
mammarian damarlar dikkatle incelenir ve yaralan- Nuss operasyonunun en yaygın komplikasyonu, ol-
ma varlığında, onarılır (20,21). Hastanemiz aciline, dış guların %2-27’sinde oluştuğu bildirilen barın yer
merkezde yapılan Nuss operasyonundan yaklaşık 1,5 değiştirmesidir (5,27,28). Bar, bazı durumlarda rotas-
yıl sonra nefes darlığı, halsizlik, göğüs ağrısı yakın- yonla –dönme şeklinde- ve bazen de laterale -kayma
ması ile başvuran 18 yaşındaki erkek olgu, değerlen- olarak- yer değiştirir (1). Cerrahi deneyim ve stabilizör
dirmeler sonucu bar kayması, hemotoraks tanılarıyla tasarımındaki bazı teknik iyileştirmeler, barın yer de-
torakotomiye uğramış, bar çıkarılmış, perikard ve epi- ğiştirme olasılığını önemli ölçüde azaltmıştır (5,29-
kardiyumdaki yaralanmalar onarılmıştır (Resim 1). 31). Bu komplikasyon, operasyonun başlangıç yılla-
rındaki stabilizör kullanılmayan dönemde %15’ler
seviyesinde iken, stabilizörlerin uygulanmasından
Yara yeri enfeksiyonu
sonra %5 seviyesine inmiştir (32). Barların kostalara
Yabancı cisim implantasyonu yapıldığı göz önünde tespit edildiği merkezlerde bu oran %1’in de altın-
bulundurularak, dikkatli antiseptik teknik ve profilak- dadır (22). Stabilizasyon teknikleri kullanıldığında,
tik antibiyotik sayesinde, serilerde enfeksiyon oranı operasyondan sonraki 30 gün içinde barın yer değiş-
genellikle %1’i aşmamaktadır (22). Enfeksiyon, pos- tirmesi, hastaların %0,5 ile 3’ünde görülür (5,33,34).
toperatif erken dönemde gelişebileceği gibi, 12 ay Kayma veya dönme şeklinde olabilecek bardaki yer
sonrasında dahi gelişebilmektedir (23). Eğer gelişirse, değiştirme oranı, %20’lik bir düzeye kadar tolere
drenajın yanısıra, kültür sonucuna uygun antibiyote- edilebilir, bu düzeyi aşan rotasyonlarda reoperasyon
rapi uygulanır. Bu şekilde genellikle barın çekilmesini gerekir (4). Bu komplikasyon nedeniyle reoperasyon
gerektirmeden enfeksiyon kontrol altına alınır (22- uygulanan olgularda, bar yeniden konumlandırılıp,
24). diğer tarafa da stabilizör eklenmektedir (Resim 2-4).
Obermayert ve ark. (25) 8 yıllık süreçte yapmış olduk- Binkovitz ve ark. (28) Nuss operasyonu uygulanmış
ları 854 Nuss operayonu olgusunun 30’unda (%3,5), olan 311 hastanın 23’ünde (%7) bar deplasmanı,
sellülit veya enfeksiyon gelişmiş, yüzeyel enfeksiyon cerrahi sonrası ortalama 26 gün (15-70 gün) içinde
gelişen 18’inde bar çekilmesi gerekmeden antibiyotik gerçekleştiğini bildirmişlerdir. Çalışmada, üst ve alt
70
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 11: Nuss Operasyonu Komplikasyonları

erneği

1998

Yazar, stabilizörün hemen altından barı, bar bükücü


ile hafif içe eğerek stabilizörün sabitlenmesini sağ-
lamakta, bar ve stabilizörü genellikle 5 numara Ethi-
bond sütür ile kas dokusuna tespit etmektedir.

Postoperatif ağrı
Nuss operasyonunn ardından, sternumun yukarı
yöne zorlanması hareketi, kostal kıkırdağa ve göğüs
kafesine baskı yaparak ağrı oluşturur. Çeşitli seriler,
Resim 2. Nuss operasyonu sonrası, barı, üste rotasyon Nuss operasyonuna katılan hastaların postoperatif
şeklinde yer değiştiren olgudaki göğüs radyografi gö- ağrılarının, Ravitch operasyonuna göre daha fazla ol-
rüntüsü (Gaziantep Üniversitesi Göğüs Cerrahisi arşivin-
duğunu ve daha fazla analjezi gerektiğini bildirmiştir
den).
(30,35-37).
Persistan ağrı, geç dönemde en sık karşılaşılan yakın-
malardan biridir. Bu durum, barın veya stabilizörün
yer değiştirmesine, barın kostaları sıkıştırmasına, kos-
talarda veya sternumda basıyla erozyon gelişmesine,
fazla uzun barın dokuları ezmesine, enfeksiyona ve
nikel alerjisine bağlı olabilir (15). Operasyon, özellik-
le erişkin hastalarda kot ve sternum kırıklarına neden
olabilir (38). Kırık riski, yaşla ve aynı zamanda sternal
yükseltme miktarıyla ilişkilidir (39).
Ağrı yönetiminde uzun süreli analjezik tedavisi (non-
Resim 3. Resim 2’de bar yer değiştirmesi görüntülenen steroid antienflamatuarlar veya opioidler) ve sebebe
olguda yapılan reoperasyon sonrası, barın yeniden ko-
numlandırılıp, sol taraflı stabilizörün eklenmiş hali gö- yönelik tedaviler uygulanabilir. Opioid kullanımı eriş-
rüntülenmektedir (Gaziantep Üniversitesi Göğüs Cerra- kin hastalarda daha sıktır (37). Persistan ağrı nedeniy-
hisi arşivinden). le erken bar çekilmesi gündeme gelebilir. Nadir ol-
makla birlikte, ameliyat sonrası ağrı yönetimiyle ilişkili
olarak kullanılan epidural kateter ve ağrı kesici ilaçlara
ait önemli yan etkiler de ortaya çıkabilir.

Bar allerjisi
Bar allerjisi komplikasyonları, nikel veya diğer metalik
alerjilerden şüphelendiğinde yapılan preoperatif me-
tal alerji testi sonucunda, barın herhangi bir bileşeni-
Resim 4. Laterale kayma şeklinde barı yer değiştiren ne karşı alerji olduğu ispatlanmış veya şüphelenilen
olguda, yeniden konumlandırma ve ikinci stabilizörün olgularda titanyum barların kullanımıyla, minimize
eklenmesiyle elde edilen görüntü (Dr. Mehmet Bilgin’in edilmiştir. Bar alerjisi komplikasyonundan kaçınmak
izni ile kişisel arşivinden).
üzere, operasyon öncesinde ailesel veya kişisel metal
migrasyonun tipik olarak bar yerleştirildikten sonra allerji öyküsünün alınması önemlidir.
erken dönemde ortaya çıktığının gözlendiği, lateral Bar allerjisi, cilt “patch” testi veya klinik olarak gelişen
migrasyon ve rotasyonun daha geç gerçekleştiği bil- raş, yüksek ateş, yüksek eritrosit sedimentasyon hızı
dirilmiştir. (ESR) veya kültür sonuçlarıyla saptanabilir (26). Hasta-
Dong ve ark. (17) çalışmasında, barın yer değiştirmesi, da bar yerleştirildikten sonra allerjik komplikasyonlar
638 hastanın 11’inde, ameliyattan 1 ay ile 2 yıl son- gelişirse (Resim 5), ESR ve CRP normale dönünceye
rasında gerçekleşmiş, yer değiştirme açısı >15o olan kadar non-steroid antiinflamatuar ilaçlar, gereksinim
4’ünde yeniden operasyon yapılmış ve barın yeniden halinde prednison ve şişlik, kızarıklık, hassasiyet varsa
konumlandırılması için sol taraflı stabilizör eklenmiş- antibiyotik verilir. Ancak tedaviye rağmen semptom-
tir. lar tekrar ederse, barın çıkarılması gerekebilir (22).
71
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Plevral efüzyon
Nuss operasyonu sonrası hastaların yaklaşık yüzde
3’ünde, tipik olarak operasyondan yaklaşık iki hafta
sonra plevral efüzyon görülür (1,42). Cheng ve ark.
(42) Nuss operasyonu uygulanan ve ortalama yaşın
23,9 (5-44 yaş) olduğu 390 hastanın 10’unda (%2,6),
postoperatif 8-32 günler arasında plevral efüzyon
geliştiğini saptamışlardır. Postoperatif plevral efüz-
yonlu olguların tümünün erişkin olduğu ve çoğunda
çift bar yerleştirilmiş olduğu saptanmıştır. Efüzyonun
eksüdatif olduğu, torasentez (semptomatik hastalar
için) ve nonsteroid antiinflamatuar ajanlar ile tedavi-
ye yanıtın iyi olduğu, bar çıkarılmasının gerekmediği
bildirilmiştir.
Resim 5. Bar allerjisi (Prof.Dr. Mehmet Bilgin’in izni ile
kişisel arşivinden). Rekürrens
Nuss operasyonu sonrası PE rekürrensi, barın yerinde
kalma süresi ile ters orantılıdır. Barın yerinde kalışı ne
kadar kısa sürerse, tekrarlama oranı o kadar yüksek
olur. Barın yerinde kalış süresinin 3 yıl olduğu olgular-
da, rekürrens önemli ölçüde azalmaktadır (22). Ancak
yine de şekillendirmeden aylarca veya yıllar sonra to-
rakal duvar deformitesinin rekürrensi, mutlak güven-
likle hiçbir yöntemle önlenemez. Kelly ve ark. (18) 21
yıllık süreçte, opere edilen 1215 hastanın % 1,4’ünde
rekürrens saptamışlardır.
Rekürrensi engellemek için hastaların, postoperatif
dönemde her sabah ve akşam, göğüs duvarı ligaman-
larını gevşetmek amacıyla derin nefes egzersizleri
Resim 6. Resim 1’de göğüs grafisi görülen olgunun gö- yapmaları önerilir. Hastalar ayrıca, onarımdan 6 hafta
ğüs bigisayarlı tomografi görüntüsü. Olguda ilk operas- sonra başlayan koşu ve yüzme egzersizlerine katılma-
yon sırasında, barın olasılıkla perikard içinden geçirildiği ya teşvik edilir (22).
düşünülmüştür. (Gaziantep Üniversitesi Göğüs Cerrahisi
arşivinden).
Aşırı düzeltme

Shah ve ark. (40) Nuss operasyonu uygulanmış olan Aşırı düzeltme, çok derin ve asimetrik deformitesi
639 hastanın 41’inde (%6,4), preoperatif dönemde olan ve dar göğüslü hastalarda görülme eğilimi gös-
terir. Bu hastaların, göğüslerini açmak ve kıkırdaklara
uygulanan “patch” test ile metal allerjisi saptamış ve
yer açmak için, her gün iki defa nefes tutma egzersiz-
bu olgularda titanyum bar kullanmışlardır.
leriyle derin nefes almaları önemlidir. Aşırı düzeltme
bir yıl sonra düzelmezse, bir karinatum “brace”i uygu-
Kardiyak komplikasyonlar lanabilir (22).
Postoperatif perikardit veya perikardiyal efüzyonlar,
muhtemelen perikard boşluğuna istemeden giril- SONUÇLAR
mesine bağlı olarak % 0,6- 4 oranında bildirilmiştir
1. Nuss operasyonu farklı komplikasyonlara sahiptir,
(5,32,41) (Resim 6).
ancak cihazların modifikasyonları, gelişen cerrahi
Nuss operasyonunu takiben perikardit gelişimi, pek- teknikler ve artan cerrahi deneyim, komplikasyon
tus barın çıkarılması ameliyatı sırasında sorun olabi- ve nüks riskini azaltmıştır.
len, perikardiyal yapışıklıkların gelişimine yol açabilir 2. Komplikasyonlar, genç hastalarda erişkinlere
(6). oranla daha az sıklıkla görülmektedir.
72
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 11: Nuss Operasyonu Komplikasyonları

erneği

1998

3. Uygun bar seçimine (uyum ve şekil), barın düzgün 8. Pawlak K, Gasiorowski Ł, Gabryel P, Gałecki B, Zielinski P,
stabilize edilmesine ve sabitlenmesine dikkat gös- Dyszkiewicz W. Early and late results of the Nuss proce-
termek önemlidir. dure in surgical treatment of pectus excavatum in dif-
ferent age groups. Ann Thorac Surg 2016; 102: 1711-6.
4. Cerrahlar, postoperatif dönemde solunum prob- 9. Choi S, Park HJ. Complications after pectus excavatum
lemleri, göğüs sıkışması ve fiziksel kısıtlılıklar gibi repair using pectus bars in adolescents and adults: risk
atipik semptomları bildiren hastaları dikkatle de- comparisons between age and technique groups. Inter-
ğerlendirmelidir. act Cardiovasc Thorac Surg 2017; 25: 606-12.
10. Belcher E, Arora S, Samancilar O, Goldstraw P. Reducing
5. Riskle ilgili farkındalık, hastaların dikkatli takibi ve cardiac injury during minimally invasive repair of pec-
yaşamı tehdit eden olayların erken tanınması, pro- tus excavatum. Eur J Cardiothorac Surg 2008; 33: 931-3.
sedürle ilişkili mortaliteyi en aza indirgemek için 11. Park HJ, Lee SY, Lee CS. Complications associated with
önemlidir. the Nuss procedure: analysis of risk factors and suggest-
ed measures for prevention of complications. J Pediatr
6. Nuss operasyonu gibi seçici ameliyatlardan son-
Surg 2004; 39: 391-5.
ra, büyük cerrahi komplikasyonların ortaya çık- 12. Moss RL, Albanese CT, Reynolds M. Major Complica-
ması hastalar, aileleri ve hekimler için yıkıcıdır. Bu tions after minimally invasive repair of pectus excava-
nedenle, bu operasyonu gerçekleştirecek olan tum: case reports. J Pediatr Surg 2001; 36: 155-8.
tüm cerrahların bir eğitim kursuna katılmaları ve 13. St Peter SD, Sharp SW, Ostlie DJ, Snyder CL, Holcomb
başlangıç operasyonlar için danışmanlık almaları GW 3rd, Sharp RJ. Use of subxiphoid incision for pectus
bar placement in the repair of pectus excavatum. J Pe-
önemlidir.
diatr Surg 2010; 45: 1361–4.
7. Bilgilendirilmiş onam alınırken, hasta ve ailesiyle 14. Becmeur F, Ferreira CG, Haecker FM, Schneider A,
birlikte, cerrahiden beklenen yararların yanısıra, Lacreuse I. Pectus excavatum repair according to Nuss:
masif kanama, kalp yaralanması ve ölüm olasılığı is it safe to place a retrosternal bar by a Transpleural ap-
da dahil olmak üzere gelişebilecek tüm kompli- proach, under Thoracoscopic vision? J Laparoendosc
Adv Surg Tech A 2011; 21: 757-61.
kasyonları içeren kapsamlı bir görüşme yapılma-
15. Yüksel M, Bostancı K, Özalper H. Pektus Ekskavatum De-
lıdır.
formitesinde Minimal İnvaziv Cerrahi (Nuss Yöntemi).
8. Pektus ekskavatumu Nuss operasyonu ile tedavi JCAM 2010: 1-4.
eden bir hekim, gelişebilecek komplikasyonlara 16. Schaarschmidt K, Kolberg-Schwerdt A, Lempe M,
karşı hazırlıklı olmalı ve bunları çözebilmeli veya Schlesinger F, Bunke K, Strauss J.. Extrapleural, submus-
cular bars placed by bilateral thoracoscopy: a new im-
gerektiğinde multidisiplinler yaklaşım içinde di-
provement in modified Nuss funnel chest repair. J Pedi-
ğer bölümlerden uzmanlarla görüşmelidir.
atr Surg 2005; 40: 1407-10.
17. Zhang DK, Tang JM, Ben XS, Xie L, Zhou HY, Ye X, et al.
KAYNAKLAR Surgical correction of 639 pectus excavatum cases via
the Nuss procedure. J Thorac Dis 2015; 7: 1595-605.
1. Hebra A, Swoveland B, Egbert M, Tagge EP, Georgeson
18. Kelly RE, Goretsky MJ, Obermeyer R, Kuhn MA, Redlinger
K, Othersen HB Jr, Huss D. Outcome analysis of minimal-
R, Haney TS, et al. Twenty-one years of experience with
ly invasive repair of pectus excavatum: review of 251
minimally invasive repair of pectus excavatum by the
cases. J Pediatr Surg 2000; 35: 252-8.
Nuss procedure in 1215 patients. Ann Surg 2010; 252:
2. Engum S, Rescorla F, West K, Rouse T, Scherer LR, Gros-
feld J. Is the grass greener? Early results of the Nuss pro- 1072-81.
cedure. J Pediatr Surg 2000; 35: 246–51. 19. Kosumi T, Yonekura T, Owari M, Hirooka S. Late-onset
3. Nuss D, Croitoru DP, Kelly RE Jr, Goretsky MJ, Nuss KJ, hemothorax after the Nuss procedure for funnel chest.
Gustin TS. Review and discussion of the complications Pediatr Surg Int 2005; 21: 1015-7.
of minimally invasive pectus excavatum repair. Eur J Pe- 20. Adam LA, Meehan JJJ. Erosion of the Nuss bar into the
diatr Surg 2002; 12: 230–4. internal mammary artery 4 months after minimally in-
4. Nuss D. Minimally invasive surgical repair of pectus ex- vasive repair of the pectus excavatum. J Pediatr Surg
cavatum. Semin Pediatr Surg 2008; 17: 209- 17. 2008; 43: 394-7.
5. Castellani C, Schalamon J, Saxena AK, Höellwarth ME. 21. Lin CW, Chen KC, Diau GY, Chu CC. Late-onset vital com-
Early complications of the Nuss procedure for pectus plication after the Nuss procedure for pectus excava-
excavatum: a prospective study. Pediatr Surg Int 2008; tum. Pediatr Surg Int 2012; 28: 71-3.
24: 659-66. 22. Nuss D, Obermeyer RJ, Kelly RE. Nuss bar procedure:
6. Hebra A, Kelly RE, Ferro MM, Yüksel M, Campos JRM, past, present and future. Ann Cardiothorac Surg 2016;
Nuss D. Life-threatening complications and mortality of 5: 422-33.
minimally invasive pectus surgery. 2018; 53: 728-32. 23. Calkins CM, Shew SB, Sharp RJ, Ostlie DJ, Yoder SM, Git-
7. Kim DH, Hwang JJJ, Lee MK, Lee DY, Paik HC. Analysis of ter GK, et al. Management of postoperative infections
the Nuss procedure for pectus excavatum in different after the minimally invasive pectus repair. J Pediatr Surg
age groups. Ann Thorac Surg 2005; 80: 1073-7. 2005; 40: 1004-7.

73
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

24. Shin S, Goretsky MJ, Kelly RE Jr, Gustin T, Nuss D. Infec- procedure: ultrasonographic findings. J Pediatr Surg
tious complications after the Nuss repair in a series of 2008; 43: 2147-50.
863 patients. J Pediatr Surg 2007; 42: 87-92. 40. Shah B, Cohee A, Deyerle A, Kelly CS, Frantz F, Kelly RE,
25. Obermeyer RJ, Godbout E, Goretsky MJ, Paulson JF, et al. High rates of metal allergy amongst Nuss proce-
Frantz FW, Kuhn MA, et al. Risk factors and manage- dure patients dictate broader pre-operative testing. J
ment of Nuss bar infections in 1717 patients over 25 Pediatr Surg 2014; 49: 451-4.
years. J Pediatr Surg 2016; 51: 154-8. 41. Park HJ, Lee SY, Lee CS, Youm W, Lee KR. The Nuss pro-
26. Rushing GD, Goretsky MJ, Gustin T, Morales M, Kelly RE cedure for pectus excavatum: evolution of techniques
Jr, Nuss D. When it is not an infection: metal allergy after and early results on 322 patients. Ann Thorac Surg 2004;
the Nuss procedure for repair of pectus excavatum. J 77: 289-95.
Pediatr Surg 2007; 42: 93-7. 42. Cheng YL, Lin CT, Wang HB, Chang H. Pleural effusion
27. Kelly RE Jr, Mellins RB, Shamberger RC, Mitchel KK, Law- complicating after Nuss procedure for pectus excava-
son ML, Oldham KT, et al. Multicenter study of pectus tum. Ann Thorac Cardiovasc Surg 2014; 20: 6-11.
excavatum, final report: complications, static/exercise
pulmonary function, and anatomic outcomes. J Am Coll
Surg 2013; 217: 1080-9.
28. Binkovitz LE, Zendejas B, Moir CR, Binkovitz LA. Nuss bar
migrations: occurrence and classification. Pediatr Radi-
ol 2016; 46: 1797-803.
29. Hebra A. Minimally invasive repair of pectus excava-
tum. Semin Thorac Cardiovasc Surg 2009; 21: 76-84.
30. Nuss D, Kelly RE Jr, Croitoru DP, Katz ME. A 10-year re-
view of a minimally invasive technique for the correc-
tion of pectus excavatum. J Pediatr Surg 1998; 33: 545-
52.
31. Fallon SC, Slater BJ, Nuchtern JG, Cass DL, Kim ES, Lo-
pez ME, Mazzioti MV. Complications related to the Nuss
procedure: minimizing risk with operative technique. J
Pediatr Surg 2013; 48: 1044-8.
32. Croitoru DP, Kelly RE Jr, Goretsky MJ, Lawson ML, Swove-
land B, Nuss D. Experience and modification update for
the minimally invasive Nuss technique for pectus exca-
vatum repair in 303 patients. J Pediatr Surg 2002; 37:
437-45.
33. Park HJ, Jeong JY, Jo WM, Shin JS, Lee IS, Kim KT, Choi
YH. Minimally invasive repair of pectus excavatum: a
novel morphology-tailored, patient-specific approach.
J Thorac Cardiovasc Surg 2010; 139: 379-86.
34. Kelly RE Jr, Shamberger RC, Mellins RB, Mitchel KK,
Lawson ML, Oldham KT, et al. Prospective multicenter
study of surgical correction of pectus excavatum: de-
sign, perioperative complications, pain, and baseline
pulmonary function facilitated by internet-based data
collection. J Am Coll Surg 2007; 205: 205-16.
35. Fonkalsrud EW. Current management of pectus excava-
tum. World J Surg 2003; 27: 502-8.
36. Molik KA, Engum SA, Rescorla FJ, West KW, Scherer LR,
Grosfeld JL. Pectus excavatum repair: experience with
standard and minimal invasive techniques. J Pediatr
Surg 2001; 36: 324-8.
37. Papic JC, Finnell SM, Howenstein AM, Breckler F, Leys
CM. Postoperative opioid analgesic use after Nuss ver-
sus Ravitch pectus excavatum repair. J Pediatr Surg
2014; 49: 919-23.
38. Ohno K, Morotomi Y, Harumoto K, Ueda M, Nakahira M,
Nakamura T, et al. Preliminary study on the effects of
bar placement on the thorax after the Nuss procedure
for pectus excavatum using bone scintigraphy. Eur J Pe-
diatr Surg 2006; 16: 155-9.
39. Zeng Q, Lai JY, Wang XM, Lee Jl, Chia ST, Wang CS, et al.
Costochondral changes in the chest wall after the Nuss

74
Bölüm 12
Zor Pektus Ekskavatum Vakalarında Minimal
İnvazif Cerrahi Teknikler
Minimal Invasive Surgical Techniques in Difficult Cases of Pectus Excavatum

Dr. Mehmet Bilgin*


Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Kayseri, Türkiye

ÖZ
Pektus ekskavatumun minimal invazif düzeltilmesi (MIRPE) ameliyatları son yirmi yılda geniş kabul görmüştür. Derin
pektus ekskavatumu, asimetrik deformitesi, kısa sternumu veya ileri yaşı olan bazı hastalarda bu cerrahi tekniği uygu-
lamada sorunlar ile karşılaşılabilir. Bu bölümün amacı, özellikle bu tip zor vakalarda, kardiyak yaralanma gibi katastrofik
komplikasyonların yanı sıra barın yer değiştirmesi gibi komplikasyonları önlemek amacıyla tariflenen manevra ve teknik
modifikasyonları tartışmaktır.
Anahtar Kelimeler: göğüs duvarı, konjenital anomaliler, göğüs cerrahisi

ABSTRACT
Minimally invasive repair of pectus excavatum (MIRPE) has gained wide acceptance during the last twenty years. This
repair in patients with deep pectus excavatum, asymmetric deformity and short sternum and also in adults can be chal-
lenging. The aim of this chapter is to discuss a series of maneuvers and technical modifications in order to avoid not only
cardiac injury, the most catastrophic complication of the procedure, but also dislocation of the bar when performing
minimal invasive repair of pectus excavatum, particularly in these difficult cases.
Key Words: thoracic wall, congenital abnormalities, thoracic surgery

GİRİŞ Ağır, asimetrik ve derin PE deformitesi nadir olmayıp


bu hastalarda tamir kararı semptomların şiddetine
Konjenital göğüs duvarı deformitelerinin içinde en
pektus indeksine (Haller) ve yaşam kalitesi gibi fak-
sık pektus ekskavatum (PE) görülür. PE tedavi endi- törlere bağlıdır. Çocukluk çağında tamir edilmeyen
kasyonlarının başında kozmetik sebepler gelir. PE’un hastalarda erişkin dönemde progresif bir kötüleşme
tedavisinde yıllarca acık cerrahi altın standart olarak gözlenir. Bu makalenin amacı zor vakalarda özellikle
kullanılmıştır. Ancak bu durum Donald Nuss tarafın- derin PE da en dramatik ve muhtemel komplikasyon
dan minimal invaziv olarak pektus ekskavatumun dü- olan perikardiyal ve kardiyak hasarın önüne geçmek-
zeltilmesinden (MİRPE) sonra değişmiştir (1). Minimal tir Ayrıca barın yer değiştirmesi ve interkostal kaslara
invaziv işlem sternum altından bir tünel yaratılarak bası gibi komplikasyonların önüne geçmektir (Resim
bir bar aracılığı ile göğüsün yapısının normal şekline 1-4). Bu amaçla bir seri manevra ve teknik modifikas-
getirmektir. Bar sternumun altından ve kalbin üstün- yon tariflenmiştir. Biz de deneyimlerimizle birlikte bu
teknikleri bu yazıda bulacaksınız.
den (perikardın) gelişmiş bir “intraducer” aracılığı ile
bir tünel açılarak geçirilir. Bu tünelin açılması kalp
perforasyonu acısından işlemin en tehlikeli kısmıdır. METODLAR
Bazı yayınlarda bu tünel açılırken kalp perforasyonu Literatürde orijinal MIRPE tekniğinin birkaç modifi-
olduğu bildirilmiştir (2). kasyonu yayınlanmıştır. Bunlardan bir kısmı özellikle

Sorumlu Yazar*: Prof.Dr. Mehmet Bilgin. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Kayseri, Türkiye
E-posta: profdrmehmetbilgin@gmail.com
Telefon: 0 542 6832319

75
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Resim 1. Derin pektus ekskavatum (Prof.Dr. Mehmet


Resim 4. Aynı hastanın postoperatif görüntüsü (Prof.Dr.
Bilgin’in arşivinden).
Mehmet Bilgin’in arşivinden).

Rebeis ve ark. (3) derin PE’lu hastaların objektif değer-


lendirilmesi için düşük maliyetli
antropometrik indeksi (AI) geliştirmişlerdir. Haller in-
deksi kemik yapıyı içerden ölçerken bu indeksde dı-
şardan ölçülmüştür. Hasta supin pozisyonda düz bir
masaya yatırılır. Derin inspiryumda ölçüm yapılır. Bu
yöntem çoğu merkezde kullanılan haller indeksi ile
karşılaştırılmış ve her iki indeks için belirgin korelas-
yon ve hassasiyet belirtilmiştir. AI’nın avantajlar has-
tanın radyasyona maruz bırakılmaması ve maliyet ge-
rektirmeyen kolayca yapılan bir işlem olmasıdır.
Resim 2. Derin pektus ekskavatum (preoperatif BT)
(Prof.Dr. Mehmet Bilgin’in arşivinden). Cerrahinin uygun koşullarda ve konforda yapılması
için öncelikle hastaya uygun pozisyon verilmelidir.
Ribas ve ark. (4) 2006’dan bu yana hastanın başına 10-
12 cm yüksekliğinde bir yastık koyup, başının arkasın-
dan beline kadar yastık koydular. Böylelikle hastanın
göğsünü öne doğru yükseltilirken kol yanda insizyon
altında kalır. Bu yaklaşımın faydaları aşağıdaki şekilde
sıralanmıştır (4).
1) Trokar daha yukardan takıldığı için diafragmatik
hasar riski azaltılır.
2) Optik cihazın kullanım kolaylığı sağlandığından
daha iyi inspeksiyon elde edilir.
3) Eğer gerekli olacak ise toraks dreni için daha iyi
yerdir.
4) Cerrahi skar hastanın kolunun altında kalacağı için
Resim 3. Derin pektus ekskavatum (postoperatif PA ak- daha estetik bir görünüm sağlanır.
ciğer grafisi) (Prof.Dr. Mehmet Bilgin’in arşivinden). 5) Brakial pleksus hasar önlenir.

“transduserin” perikard ile sternum arasından ge- Non-İnvazif Crane Tekniği


çerken olan riskli evredeki problemleri çözmek için
Retrosternal tünel açılması esnasında sternumu yük-
tasarlanmıştır. Bizim yaptığımız 237 sayılık seride bu seltmeye yönelik çeşitli manevralar literatürde bildi-
manevralara ihtiyaç duyulmasa da PE cerrahisi yapan rilmiştir. Tarif edilen bu manevraların çoğu gerçekten
cerrahların bu teknikleri bilmesi ve komplikasyon ha- çok etkin görülse de önemli olan bahsedilen enstrü-
zırlığı yapması bu yöntemleri aklının bir köşesinde manların çoğunun standart cerrahi setin içinde bu-
bulundurması gerektiğini düşünüyoruz. lunmamasıdır. Ribas ve arkadaşlarının tekniğinde her-
76
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 12: Zor Pektus Ekskavatum Vakalarında Minimal İnvazif Cerrahi Teknikler

erneği

1998

hangi bir göğüs cerrahi setinde bulunan malzemeleri tirilerek perikard ve sternum arasında oluşturulan
kullanarak yapılabilen manevralar tariflenmiştir. boşlukta daha güvenli görerek çalışılır(8).

Sternumu yükseltme teknikleri BARIN YER DEĞİŞTİRMESİ


Depresyonun en derin noktasından geçecek şekilde Sıklıkla MİRPE sonrası 30 gün içinde olmak
cilt işaretlenir ve ideal dayanak (giriş) noktaları her iki üzere herhangi bir zamanda görülen ciddi bir
hemitoraksta işaretlenir. komplikasyondur (4). Tekniğin bu anlamda daha gü-
1) Cilt insizyonlarından giriş noktalarına doğru sub- venli ve etkin olabilmesi için çeşitli modifikasyonlar
kutan tünel oluşturulur. Bu teknikte öncelikle sol öne sürülmüştür. Bunlardan bazıları kısa bar kullanı-
hemitoraksa girmeyi tercih edilmiştir. Böylelikle mı, perikostal sütürden kaçınılması stabilizatörlerin
bu manevra sayesinde Lagenbech retraktörü sol yeniden pozisyon verilmesi gibi. Campos ve arka-
torasik kavite içine yerleştirilebilir. Sağ hemito- daşlarının (9) 2008 yılında 51 hastalık bir çalışmadan
raksta önce kamera yerleştirilir daha sonra giriş sonra, Plegart (10) tarafından öne sürülen önerilere
noktasından Langenbech retraktörü yerleştirilir uyaraktan MİRPE’leri iki farklı yöntemle yapmışlardır.
ve her iki retraktör yukarı doğru çekilir. Sternum Birincisi daha kısa bar ve yeni tasarlanmış stabilizatör
yükselirken kalp kendi ağırlığından dolayı aşağıda kullanımı idi (stabilizatörleri birbirine daha yakın yer-
kalır. Oluşturulan açıklık güvenli bir restosternal leştirildi). Bu yeni modelde merkezi çıkıntı arka yüzde
enstrümantasyon sağlar. “İntroducer” substernal idi. Bu stabilizatörün barın üzerinde eğimden bağım-
boşluktan karşıya geçirildikten sonra sol Lan- sız olarak daha kolay hareket etmesini sağlıyordu. Bu
genbech retraktörü çekilir, böylelikle “intraducer” şekilde stabilizatör daha mediale yerleştirildi (3).
güvenli şekilde toraks kavitesinden çıkartılabilir. Literatürde barın her iki ucuna da stabilizatör yerleş-
2) Vakum bell aleti, Vakum bell cihazının el pompa- tirerek, bar üzerindeki kuvveti en az iki kata yaymayı
sı kısmı çıkartılarak duvardaki vakum kaynağına amaçlayan yayınlar vardır (4). Watanabe (11) stabiliza-
bağlanır. Böylelikle ön göğüs duvarı genişleyerek törün boyutu arttıkça ve daha laterale kondukça sero-
“intraducerin” güvenli bir şekilde geçebileceği ma ve dermatit gibi yara yeri komplikasyonları hatta
retrosternal boşluk sağlanmış olur. Hastanın cilt erezyonları görülme sıklığının arttığını bildirmiş-
sürekli vakum kullanan bir hasta olmamasına tir. Stabilizatör daha mediale kondukça, en azından
dikkat etmek gerekir. Vakum bell kullanan pektoralis majör kas liflerinin altında kalmaktadır.
hastalarda subkutan hematom oluşumunu
Günümüzde iki bar sıklıkla kullanılmakla birlikte,
önlemek için uzun süreli kullanmamak gerekir (5).
komplikasyon sıklığı artmamıştır. Dahası iki bar kulla-
3) Park tarafından tariflenen crane tekniği; Tel
nılan hastalarda daha iyi kozmetik sonuçlar ve daha
sütürler kullanılarak çökük sternumun operasyon
az ağrı gözlemlenmiştir (4,10,11). Bunlar bazen farklı
manası üzerindeki sisteme asılması vasıtasıyla
insizyonlar bazen de aynı insizyondan gerçekleştiril-
elevasyonunu amaçlar. Crame tekniği iki avantaj
miştir. Çift bar yerleştirilmesi çöküklük derin ve kısa
sağlar birincisi erişkinlerde ki bunlarda göğüs du-
ise gerçekleştirilebilir. En iyi desteği sağlamak ama-
varı daha serttir; bar ve giriş noktaları üzerindeki
cıyla PE’nin en derin noktasında iki bar çaprazlaştı-
basıncı azaltır. İkincisi “intraducer” geçişi sırasında
rılabilir. Plegard ve ark. (10,12) tarafından da çeşitli
iç organ zedelenmesini önler (6).
yayınlarda bildirildiği üzere neredeyse tüm vakalarda
4) Dawn Jaroszewski tekniği; sternumun mekanik önce üst tarafa konulacak bar konulup sternum “ele-
elevasyonu sağlanır. Avantajları diseksiyon ala- ve” edilerek ikinci barın yerleştirilmesi daha güvenli
nının artmış torakoskopik ekspojuru. Potansiyel hale getirilir.
Aort, perikard ve kalp yaralanmalarının minimize
edilmesi interkostal kas yırtılmasının önlenmesi, Aynı yazara göre (12) 2011 yılından bu yana 30 yaş
diğer bir faydası da bu işlemler set içinde bulunan üstü hastalarda birden fazla bar kullanımı daha sıktır.
kemik klempi ve “rultrakt retraktör” ile yapılması- Böyle yaşlı hastalarda geleneksel tek taraflı sola stabi-
dır (7). lizatör koyma yerine vakaların %10’unda çift stabiliza-
tör kullanılmıştır.
5) Jhonson tekniği; subksifoid alandan yapılan in-
sizyon ile sağ hemitoraksa “slop” yerleştirilir. Par- Bu durum hasta serilerinin yaş ortalaması, boy uzun-
mak diseksiyonu ile ksifoid yana alınır perikard ve lukları ve PE un şiddetine göre değişmektedir. Biz kla-
posterior sternum arasında bir plan oluşturulur. sik olarak bir bar ve sola bir stabilizatör koyduk. Barı
Parmak vasıtasıyla kaldıraç sternum altına yerleş- dönen iki hastaya daha sonra sağ tarafa da bir sta-
77
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

bilizatör ekledik. Ayrıca operasyon esnasında barın ki kostal kortajların sıklıkla rijit deforme tek başına
yeterince stabil olmadığını düşündüğümüz 4 hastaya MİRPE’den daha zordur.
da operasyon esnasında iki stabilizatör kullandık (%8
Avantajları; Daha iyi sonuç alınır Daha kalıcı sonuç
çift stabilizatör). Campos ve ark. (4) ise, bar başına iki
alınır. Düşük morbidite, daha az ağrı, hastanede yatış
stabilizatör, iki bar ise 4 stabilizatör kullanmışlardır.
süresi daha kısa, tam aktiviteye dönüş daha hızlı (16).
Dahası stabilizatörleri birbirine çelik tel ile bağlayarak
köprü oluşturup daha stabil hale getirmişlerdir. Ravitch’deki gibi deforme kostal kartajların tamamı-
nın çıkarılmasına gerek yoktur. Dahası böyle çıkarılır-
Gosen ve ark. (13) erişkin hastaların daha çok morfi-
sa periost hasarı, kartilaj büyüme merkezi hasarı geli-
ne ihtiyacı olduğunu ve bununda göğüs duvarındaki
şebilir. Bu da ossifiye rijit rejenere kortilaj oluşumuna
yaşa bağlı rijidite ile açıklanabileceğini söylemiştir.
neden olacağından en uygun sonuç elde edilemez.
Nagaso (14) iki barı olan hastaların tek barı olana na-
Derin PE nedeniyle görülen semptomların çoğu gö-
zaran daha az ağrı çektiğini göstermiş. Bu teorik ola-
receli olarak cerrahi sonrası düzelir.
rak fazla bar kullanıldığında birim alan başına düşen
kuvvetin azalmasıyla açıklanabilir. Minimal kartilaj rezeksiyonu ve MİRPE’nin birlikte uy-
gulandığı eş zamanlı geçici internal destek süturunun
Zor PE’ların çoğunda kalsifiye hastalar, fikse torasik
atıldığı bu teknik ile geniş kartilaj rezeksiyonunun
kavite, mix PE deformiteleri ve üst üste binen karti-
yapıldığı teknikten daha etkindir. Bu tekniğe önen ve
lajlar sıktır (4). Kartilajların gerilimini azaltmak içinde
arkadaşlarının 2014 tarihinde yayınladıkları 8 hasta ile
çeşitli teknikler kullanılabilir. Campos ve ark.’nın (4)
Önen prosedürü adı verdiler (17). Bizim de bu şekilde
kullandığı teknik de deforme kartilaj sayısına bağlı
uyguladığımız 19 hastanın operasyon sonrası mem-
olarak orta hatta 5cm. longitudinal bir insizyon ya-
nuniyeti çok iyi idi.
pılmıştır. Kosta kondral bileşkenin yakınına sternuma
uzanan kısa segmentler subperikondrial olarak reze-
ke edilir. Bazen sternumun anterior tabulasına trans- SONUÇLAR
vers wedge osteotomi gerekebilir. Posterior tabula Derin PE’nin net bir tarifinin olmaması, hangi vakaya
nazikçe kırılır alt sternum “eleve” edilip döndürülür. hangi tekniğin kullanılacağına yönelik net bir gös-
Sonuç olarak her iki plevral boşluk açılır ve posterior terge olmaması nedeniyle yine sübjektif seçimler ile
sternuma destek dikişi yerleştirilir. Kostal kortilajlar baş başa kalacaktık. Bu yazı dünya çapında MİRPE
kısaltılır. Pektoralis ve abdominal kaslar rekonstrük- yapan yazarların deneyimleri ve bizim 237 hastalık
te edilir. Bazen yama da kullanılabilir. Kartilaj ve kas pektus ekskavatum deneyimlerimizden çıkardığımız
arasına hemovak diren konur. Subkutan dolu ve cilt sonuçlardır. Yazıda bahsedilen manevralar ile bu cer-
aralıklı emilebilir sütürler ile kapatılır. Daha önceden rahi girişimler daha kolay yapılabilmekte ve kardiyak
bahsedildiği üzere tüm derin pektus hastalarında hasar, perikardiyal hasar riskleri belirgin şekilde bu
olduğu gibi rekürren deformitelerde de bir veya iki hasta grubunda (DPE, asimetrik deformite, yaşlı has-
stabilizatör kullanılarak destek dikişi atılır. Varella (15) ta, sertleşmiş göğüs duvarı) riskler azalmıştır. Sonuç
tarafından tariflenen teknik ise, kartilajlar rijiditeyi olarak DPE’de daha etkin ve güvenli bir MİRPE tekniği
azaltmak amacıyla torakoskopik olarak içerden kesi- tariflenene kadar mevcut tekniklerin bu şekilde adap-
lir. Her ne kadar minimal invaziv tamir dünya çapında te edilmesi daha güvenli olacak ve daha iyi sonuçlar
kabul görse de bu şekilde multiple kartilaj insizyon- alınacaktır.
ları nadiren yapılmaktadır. Anterior perikardiyum ko-
runacak şekilde kartilajlar regür vasıtasıyla progresif
KAYNAKLAR
olarak çıkartılır. Her ne kadar otoriteler başlangıçta
1. Nuss D, Kelly RE Jr, Croitoru DP, Katz ME. A 10- year revew
bu yöntemi tek taraflı pektus karinatum tedavisin- of a minimally invasive technique for the correction of
de alternatif olarak önermişlerse de kartilaj gerilimi pectus excavatum. J Pediatr Surg 1998; 33; 545-52.
azaltmak amacıyla bilateral derin PE tedavisinde kul- 1. Gips H, Zaitsev K, Hiss J. Cardiac perforation by a pec-
lanılabilir. tus baraftersurgical correction of pectus excavatum:
case report and review of the literature. Pediatr Surg Int
2008; 24: 617-20.
KOMPLEX VAKALARDA KOMBİNE 2. Rebeis EB, Campos JR, Fernandez A, Moreira LF, Jatene
YAKLAŞIM FB. Anthropometric index for Pectus excavatum. Clinics
(Saopaulo) 2007; 62: 599-606.
Derin PE tamirinde açık cerrahi teknikle kombine 3. Campos JRM, Tedde ML. Management of deep pectus
MİRPE ile minimal kartilaj rezeksiyonu erişkinlerde- excavatum. Ann Cardiothorac Surg 2016; 5:476-84.

78
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 12: Zor Pektus Ekskavatum Vakalarında Minimal İnvazif Cerrahi Teknikler

erneği

1998

4. Haecker FM, Mayrr J. The vacuum bell for treatment of


pectus excavatum; an alternative to surgical correction.
Eur J Cardiothorac Surg 2006; 29: 557-61.
5. Park HJ, Jeong JY, Jo WM, Shin JS, Lee IS, Kim KT, Choi
YH. Minimally invasive repair of pectus excavatum: a
novel morphology-tailored, patient-specific approach.
J Thorac Surg 2010; 139: 379-86.
6. Jaroszewski DE. Forced mechanical sternalelevation for
Nuss repair. Ann Thorac Surg 2013; 96: 1914.
7. Johnson WR, Fedor D, Singhal S. A novel approach to
eliminate cardiac perforation in the Nuss procedure.
Ann Thorac Surg 2013; 95; 1109-11.
8. de Campos JR1, Das-Neves-Pereira JC, Lopes KM, Jatene
FB. Technical modifications in stabilisers and in bar re-
moval in the Nuss procedure. Eur J Cadiothorac Surg
2009; 36: 410-2.
9. Pilagaard HK, Licht PB. Early results following the Nuss
operation for pectus excavatum-a single instutition ex-
perience of 3834 patients. Intreract Cardiovasc Thorac
Surg 2008; 7; 54-7.
10. Watanabe A, Watanabe T, Obama T, Ohsawa H, Mawa-
tari T, Ichimiya Y, Abe T. The use of laterale stabilizer in-
creases the incidence of wound trouble following the
Nuss procedure Ann Thorac Surg 2004; 77: 296-300.
11. Pilegard HK. Extending the useof Nuss procedure in pa-
tients older than 30 years. Eur J Cadiothorac Surg 2011;
40; 334-7.
12. Grosen K, Pfeifer-Jensen M, Pilegard HK. Postoperative
consumption of opioid analgesics following correction
of pectus excavatum is influenced by pectus severity:
a single-centre study of 236 patients undergoing min-
imally invasive correction of pectus excavatum. Eur J
Cadiothorac Surg 2010;37;833-9.
13. Nagaso T, Miyamoto J, Kokaji K, Yozu R, Jiang H, Jin H,
Tamaki T. Double- bar application decreses postopera-
tive pain after the Nuss procedure. J Thorac Cardivasc
Surg 2010: 140; 39-44.
14. Varela P, Torre M. Thoracoscopic cartilage resection with
partial perchondrium in unilateral pectus carinatum:
preliminary results. J Pediatr Surg 2011; 46: 263-6.
15. Jaroszewski DE, Fonkalsrud EW. Repair of Pectus chest
deformities in 320 adult patients: 21 year experience.
Ann Thorac Surg 2007; 84: 429-33.
16. Önen A, Ağababaoğlu İ, Şanlı A, Karaçam V, Ersöz H,
Özdemir N. A new surgical approach for mixed-type
pectus carinatum: the Onen procedure. Turk Gogus
Kalp Dama 2014; 22: 878-83.

79
Bölüm 13
Pektus Ekskavatumda Cerrahi Sonuçlar
Surgical Results of Pectus Excavatum

Dr. Volkan Karaçam*


Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, İzmir, Türkiye

ÖZ
Nuss prosedürü olarak da bilinen pektus ekskavatumun (PE) minimal invazif onarımı (MIRPE), PE düzeltilmesinde devrim
yaratmıştır. Çocuklar ve adölesanlar Nuss prosedürü için ideal adaylar olsa da, erişkinlerde de Nuss prosedürü başarıyla
gerçekleştirebileceği gösterilmiştir. Erişkin hastalarda, minör komplikasyonların görülme sıklığı daha yüksek olsa da,
iyi bir kozmetik sonuçla yüksek memnuniyet sağlanmaktadır. Buna karşın; küçük yaştaki hastalarda cerrahi morbidite
düşüktür, ancak nüks riski erişkin hastalara göre daha yüksektir.
Anahtar Kelimeler: pektus ekskavatum, Nuss prosedürü, cerrahi sonuçlar, minimal invazif

ABSTRACT
Minimally invasive repair (MIRPE) of the pectus excavatum (PE), also known as the Nuss procedure, has revolutionized PE
correction. While children and adolescents are ideal candidates for the Nuss procedure, it’s shown that the adults have
also been shown to perform the Nuss procedure successfully. Although the incidence of minor complications is higher
in adult patients, high satisfaction is achieved with good cosmetic results. However, surgical morbidity is low in younger
patients, but the risk of recurrence is higher than in adult patients.
Key Words: pectus excavatum, Nuss procedure, surgical results, minimal invazive

GİRİŞ ve estetik kaygıdır. Çocukluktan erişkinliğe doğru bu


kaygı giderek artmakta, sosyal içe kapanım belirgin-
Dr. Nuss tarafından geliştirilen ve Nuss prosedürü ola-
leşmektedir (7). Nuss operasyonu çoğunlukla ergen-
rak da bilinen pektus ekskavatumun minimal invaziv
lik döneminde gerçekleştirilmektedir. Çocukluk ve
onarımı (MIRPE), pektus ekskavatum (PE) tedavisinde
erişkinlik arasındaki bu geçiş dönemindeki deneyim-
devrim yaratmıştır. Prosedürün daha az invazif olma-
ler, bireyin geleceğine yönelik büyük etkiye sahiptir.
sı nedeniyle bu teknik; hekimler ve hastalar arasında
Kozmetik ve fiziksel sorunlar, özellikle grup baskısına
hızla popülerlik kazanmış ve her yaştan hasta tarafın- karşı savunmasız olan ergenlerde özgüven ve yaşam
dan PE düzeltilmesine yönelik talepte çarpıcı bir artı- kalitesinin azalmasına neden olabilir (8). Bu durum
şa neden olmuştur (1). Çocuklar ve adölesanlar Nuss aynı zamanda çocuğu için kaygılanan ebeveynlerin-
prosedürü için ideal adaylar olarak kabul edilir (2). de yaşam kalitelerini düşürmektedir.
Yetişkinlerde, göğüs duvarı rijiditesinden dolayı ge-
leneksel olarak Ravitch onarımı desteklenmiş olsa da, Bu bölümde PE nedeniyle MİRPE uygulanan çalışma-
Coln ve ark. erişkinlerde de Nuss prosedürünün ba- ların sonuçlarından bahsedilecektir.
şarıyla gerçekleştirebileceğini göstermiştir (3). Daha
sonraki diğer retrospektif çalışmalar erişkinlerde Nuss HASTA MEMNUNIYETI VE YAŞAM
prosedürünün güvenilirliğini kanıtlamıştır (2,5,6). KALITESI ANKETLERI
Pektuslu hastaların semptomları sıklıkla göğüs ağrı- Yaşam kalitesi, kişinin subjektif olarak kendini ve du-
sı, kardiyopulmoner disfonksiyon, egzersiz kısıtlılığı rumunu değerlendirmesidir ve Dünya Sağlık Örgütü

Sorumlu Yazar*: Doç.Dr. Dr. Volkan Karaçam. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, İzmir, Türkiye.
E-posta: volkankaracam@hotmail.com
Telefon: 0 532 6623426

81
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

tarafından, hastanın, hem içinde yaşadığı kültürel sopoulos ve ark. Nuss anketini erişkinler için modifiye
yapı ve değerler sistemi bağlamında, hem de kendi ettiler (tablo 3) ve ayrıca yeni tek basamaklı bir anket
amaçları, beklentileri, standartları ve endişeleri açısın- daha geliştirdiler (Tablo 4) (11). Bu spesifik anketler,
dan, yaşamdaki durumu ile ilgili algısı biçiminde ta- hastalıkla ilgili verirken bireyin genel sağlık durumu-
nımlanmıştır (9). İlk olarak 2003 yılında Lawson ve ark. nu ve yaşam kalitesini tam olarak yansıtmayabilir.
PE’nin cerrahi onarımının, hem fiziksel hem de psi-
kososyal işlevsellikle ilişkili yaşam kalitesi üzerindeki Lam ve ark. pektuslu çocuklarda cerrahi düzeltmenin
etkisini değerlendirmek üzere iki anket kullandılar. Çocuk Sağlığı Anketi-87 (CHQ-87) yöntemini kullanı-
Birinci anket çocukların kendi raporlarıydı ve Nuss an- larak sağlıkta yaşam kalitesini değerlendiren ilk çalış-
keti olarak tanımlandı (Tablo 1), ikincisi ise ebeveynler mayı yapmışlardır. Bu anket, çocukların özgüvenini,
içindi (Tablo 2) (10). Nuss prosedürünün erişkinlerde duygusal kısıtlamaları, genel sağlık ve genel yaşam
de güvenle uygulandığının kanıtlanması üzerine Kra- kalitesini değerlendirmektedir (Tablo 5) (7).

Tablo 1. Çocuklar için Nuss anketi.

Soru Puanlama
Psikososyal Genel görünüş Çok mutlu: 1, Mutlu: 2, Mutsuz: 3, Çok mutsuz: 4
T Shirt olmadan görünüş Çok mutlu: 1, Mutlu: 2, Mutsuz: 3, Çok mutsuz: 4
Ömrünü böyle geçirmek istiyor musun? Çok mutlu: 1, Mutlu: 2, Mutsuz: 3, Çok mutsuz: 4
Alay ediliyor mu? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Bir şeyler yapmaktan kaçınıyor musun? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Göğsünü saklıyor musun? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Göğsün görünüşü nedeniyle sıkıntı Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
duyuyor musun?
Göğsün görünüşü nedeniyle utanıyor Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
musun?
Kendini kötü hissediyor musun? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Fiziksel Egzersiz yapmakta zorlanıyor musun? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Göğsün nefes darlığına neden oluyor mu? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4

Göğsün yorgunluğa neden oluyor mu? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4

Tablo 2. Ebeveynler için pektus değerlendirme anketi.

Soru Puanlama
Asabi Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
Hayal kırıklığına uğramış Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
Üzgün / depresif Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
Huzursuz Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
Yalıtılmış Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
Eğlenceliydi Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
Mayo giymeye isteksiz Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
Ebeveyn ne sıklıkla pektusun çocuğun hayatı üzerindeki etkileri hakkında Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
endişe duyuyor?
Egzersiz yapmak sorun Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
Göğüs ağrısı var Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
Nefes darlığı Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
Yorgun hissetmek Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1
Kilo alma problemleri var Çok sık: 4, Sık: 3, Bazen: 2, Asla: 1

82
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 13: Pektus Ekskavatumda Cerrahi Sonuçlar

erneği

1998

Tablo 3. Erişkinler için modifiye edilmiş Nuss anketi.

Soru Puanlama
Genel görünüş Çok mutlu: 4, Mutlu: 3, Mutsuz: 2, Çok mutsuz: 1
T Shirt olmadan görünüş Çok mutlu: 4, Mutlu: 3, Mutsuz: 2, Çok mutsuz: 1
Ömrünü böyle geçirmek istiyor musun? Çok mutlu: 4, Mutlu: 3, Mutsuz: 2, Çok mutsuz: 1
Alay ediliyor mu? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Bir şeyler yapmaktan kaçınıyor musun? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Göğsünü saklıyor musun? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Göğsün görünüşü nedeniyle sıkıntı duyuyor musun? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Göğsün görünüşü nedeniyle utanıyor musun? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Kendini kötü hissediyor musun? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Egzersiz yapmakta zorlanıyor musun? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Göğsün nefes darlığına neden oluyor mu? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4
Göğsün yorgunluğa neden oluyor mu? Çok sık: 1, Sık: 2, Bazen: 3, Asla: 4

Tablo 4. Tek basamaklı anket.

Soru Puanlama
Ameliyat sonrası genel sağlık durumu Çok daha iyi: 5, Daha iyi: 4, Aynı: 3, Daha kötü: 2, Çok daha
kötü: 1
Ameliyat sonrası egzersiz kapasitesi Çok daha iyi: 5, Daha iyi: 4, Aynı: 3, Daha kötü: 2, Çok daha
kötü: 1
Göğüs görüntüsünün ameliyat öncesi sosyal aktiviteyi Çok fazla: 5, Fazla: 4, Orta: 3, Az: 2, Çok az:1
etkilemesi
Göğüs görüntüsünün ameliyat sonrası sosyal aktiviteyi Çok az: 5, Az: 4, Orta: 3, Fazla: 2, Çok fazla: 1
etkilemesi
Tüm postoperatif süreçle ilgili memnuniyet Çok fazla: 5, Fazla: 4, Orta: 3, Az: 2, Çok az:1
Cerrahi yaradan duyulan rahatsızlık Çok az: 5, Az: 4, Orta: 3, Fazla: 2, Çok fazla: 1
Ameliyatın sosyal hayata katkısı Çok düzeldi: 5, Düzeldi: 4, Aynı: 3, Kötü: 2, Çok Kötü:1
Ameliyat öncesi özgüven Puanlama 1-10
Ameliyat sonrası özgüven Puanlama 1-10
Hastanede kalış sırasında duyulan ağrı Yok: 5, Çok hafif:4, Hafif:3, Orta:3, şiddetli:2, Çok şiddetli:1
Günlük aktiviteye etki eden ağrı (postoperatif ilk 5 ay) Asla: 5, Çok hafif: 4, hafif: 3, Biraz: 2, Çok: 1
Şuan ki ağrı (postoperatif 5. ay) Yok: 5, Çok hafif: 4, Hafif/ağrı kesici yok: 3, Hafif/ağrı kesici var:
2, Çok: 1
Metalik barın sürekli farkında olma Hiç yok:5,Hafif:4, Orta:3,Biraz: 2,Aşırı:1
Son durumla genel memnuniyet Son derece memnun: 5, Çok memnun: 4, Memnun: 3,
Memnuniyetsiz: 2, Çok memnuniyetsiz: 1
Göğüsün görünümündeki değişiklik Çok düzeldi:5,Düzeldi:4, Değişim yok:3,Kötü2,Çok kötü:1
Geri dönsen, tekrar ameliyat olmak ister miydin? Evet: 10, Belki:5, Hayır:0

83
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Tablo 5. Çocuk sağlığı anketi-87 (CHQ-87).

Alan Düşük puan Yüksek puan


Fiziksel fonksiyon Çocuk özbakımı dahil tüm fiziksel aktivitelerde En efor gerektiren fiziksel aktiviteleri bile
sağlık sebebiyle kısıtlanmış. kısıtlanmadan yapabilir.
Rol/Sosyal-Duygusal Duygusal problemlerden ötürü arkadaşlarıyla Çocuğun arkadaşlarıyla olan okul çalışması ve
olan okul çalışması ve aktivitelerinde ileri derece aktivitelerinde duygusal yönden herhangi bir
kısıtlanmış. kısıtlanma bulunmamakta.
Rol/Sosyal- Davranışsal problemlerden ötürü arkadaşlarıyla Çocuğun arkadaşlarıyla olan okul çalışması ve
Davranışsal olan okul çalışması ve aktivitelerinde ileri derece aktivitelerinde davranışsal yönden herhangi
kısıtlanmış. bir kısıtlanma bulunmamakta.
Rol/Sosyal-Fiziksel Fiziksel sağlık problemlerden ötürü Çocuğun arkadaşlarıyla olan okul çalışması
arkadaşlarıyla olan okul çalışması ve ve aktivitelerinde fiziksel sağlığı yönünden
aktivitelerinde ileri derece kısıtlanmış. herhangi bir kısıtlanma bulunmamakta.
Vücutta ağrı Çocukta aşırı kuvvetli, sık ve limitleyici ağrı Çocukta ağrı veya ağrıya bağlı kısıtlanma
mevcut. mevcut değil.
Genel davranış Çocuk sıklıkla agresif, immatür ve hatalı Çocuk asla agresif, immatür veya hatalı
davranışlar sergiliyor. davranışlar göstermiyor.
Akıl sağlığı Çocukta sürekli anksiyete ve depresyon durumu Çocuk tüm zamanlarda barışçıl, mutlu ve
hakim. sakin hissediyor.
Özgüven Çocuk yetileri, görüntüsü, aile/arkadaş ilişkileri Çocuk yetileri, görüntüsü, aile/arkadaş
ve genel olarak hayatından ileri derecede ilişkileri ve genel olarak hayatından ileri
memnuniyetsiz. derecede memnun.
Genel sağlık algısı Çocuk sağlığının zayıf olduğunu ve giderek Çocuk sağlığının mükemmel olduğunu ve
kötüleşeceğini düşünüyor. olmaya devam edeceğini düşünüyor.
Aile aktiviteleri Çocuğun sağlık durumu sıklıkla ailevi Çocuğun sağlık durumu asla ailevi aktivitelere
aktivitelere engel oluyor veya ailede gerilim engel olmuyor veya ailede gerilim yaratmıyor.
yaratıyor.
Sağlıktaki değişim Çocuğun şu anki sağlık durumu bir yıl öncesine Çocuğun şu anki sağlık durumu bir yıl
göre çok daha kötü. öncesine göre çok daha iyi.
Aile birliği Ailenin birbiriyle geçinmesi zayıf. Ailenin birbiriyle geçinmesi mükemmel.

SONUÇLAR Pawlak ve ark. erişkin hastalarda, minör komplikas-


Literatürde, ameliyat için en uygun yaş genellikle 12 yonların görülme sıklığı daha yüksek olsa da, iyi bir
ile 16 yaş arasındadır (12). Bununla birlikte 10 yaşın- kozmetik sonuçla yüksek memnuniyet sağlandığını,
dan önce düzeltici prosedürü uygulayanlar da vardır buna karşın küçük yaştaki hastalarda, cerrahi morbi-
(13,14). Park ve arkadaşları, ameliyatın 3 yaşından ditenin en düşük olduğunu, ancak nüks riskinin eriş-
sonra yapılmasıyla; asimetrik deformasyon oluşumu- kin hastalara göre daha fazla olduğunu belirtmekte-
nun, tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonlarının ve dir (17).
ergenlikteki psikolojik rahatsızlıkların azaldığını sa-
vunmaktadır (14). Bunun aksine, Kelly ve ark.’na göre, Casamassima ve ark. yetişkinlerde, Nuss prosedürü
asimetrik deformasyonun tekrarlamasının temel ne- sonrası postoperatif ağrının derecesinin, hastanın
deni, erken gerçekleştirilen cerrahidir (15). Gibreel ve postoperatif dönemdeki memnuniyetini belirleyen
ark. nüksün engellenmesi için barın en az 4 yıl içerde en önemli faktör olduğunu göstermiştir. Her ne kadar
kalması gerektiğini ve hatta 18 yaşına kadar barın çı-
hastaların çoğu kozmetik sonuçtan memnun olsa da
karılmaması gerektiğini savunmaktadır (16).
(%94,4), ağrı algısı genel memnuniyete (%89,7) ve
Erişkin hastalarda da daha yüksek morbidite ile bir- tekrar ameliyat olma kararına etki etmiştir (%79,5’i).
likte tatmin edici birçok sonuç bildirilmiştir (6). Birçok
Ancak genel olarak, kozmetik görünüm ve sağlığın
çalışma, hastaları yaşlarına göre gruplandırarak yapıl-
iyileştirilmesi, tüm hastalarda sosyal yaşamda bir iyi-
mıştır (14,17,18). Buna göre cerrahi prosedürün süresi
ve implante edilen bar sayısı hasta yaşı ile koreledir leşme sağlamamıştır. Çoğu hasta genel sağlığının ve
(17). Postoperatif morbidite, hasta yaşının ilerleme- egzersiz toleransının ameliyattan sonra iyileştiğini
siyle artmaktadır (18,19). belirtmişlerdir (20).
84
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 13: Pektus Ekskavatumda Cerrahi Sonuçlar

erneği

1998

Pektus deformitesi tedavisinin temel amacı, özgüve- KAYNAKLAR


nin, beden imajının, yaşam kalitesinin ve fonksiyonel 1. Hebra A, Jacobs JP, Feliz A, Arenas J, Moore CB, Larson S.
bozukluğun düzeltilmesidir (21). Minimally invasive repair of pectus excavatum in adult
patients. Am Surg 2006; 72: 837-42.
Kelly ve ark.’nın yapmış olduğu çok merkezli çalışma- 2. Hebra A. Minimally invasive repair of pectus excavatum.
da, deformitenin cerrahi düzeltilmesi ile vücut görün- Semin Thorac Cardiovasc Surg 2009; 21: 76-84.
tüsünün düzelmesi arasında uzun dönemli pozitif bir 3. Coln D, Gunning T, Ramsay M, Swygert T, Vera R. Early
ilişki olduğu gösterilmiştir (22). Lam ve ark. da 11 has- experience with the Nuss minimally invasive correction
of pectus excavatum in adults. World J Surg 2002; 26:
tadan oluşan çalışmasında, yaşam kalitesi ile ilgili ola-
1217-21.
rak, uzun vadede akranlarına kıyasla yaşam kalitesin- 4. Hebra A. Minimally invasive repair of pectus excavatum.
de kötüleşme olmadığını göstermiştir (7). Yine, Kim ve Semin Thorac Cardiovasc Surg 2009; 21: 76-84.
ark. uzun vadede yaşam kalitesinde iyileşme olduğu- 5. Pilegaard HK, Licht PB. Routine use of minimally inva-
nu belirtmiştir (23). Zuidema ve ark. vücut imajı, öz- sive surgery for pectus excavatum in adults. Ann Thorac
güven ve psikolojik alandaki en büyük değişikliklerin, Surg 2008; 86: 952-6.
6. Pilegaard HK. Extending the use of Nuss procedure in
ilk 6 haftadaki postoperatif dönemde gerçekleştiğini,
patients older than 30 years. Eur J Cardiothorac Surg
buna karşın duygusal sınırlamadaki büyük değişiklik- 2011; 40: 334-7.
lerin 6 hafta ile 6 ay arasında gerçekleştiğini belirtmiş- 7. Lam MW, Klassen AF, Montgomery CJ, LeBlanc JG, Skars-
lerdir. Bunun muhtemel nedeni ameliyat sonrası olan gard ED. Quality-of-life outcomes after surgical correc-
ağrıdır. Bununla birlikte yaptıkları çalışmada; vücut tion of pectus excavatum: a comparison of the Ravitch
imajı, özgüven ve psikolojik durumdaki iyileşmenin, and Nuss procedures. J Ped Surg 2008; 43: 819–825.
8. Steinmann C, Krille S, Mueller A, Weber P, Reingruber
genel yaşam kalitesinde düzelmeye neden olmadı-
B, Martin A. Pectus excavatum and pectus carinatum
ğını da dile getirmişlerdir. Ancak, özgüvenin geri ka- patients suffer from lower quality of life and impaired
zanılması adına ameliyat riskinin göze alınabileceği body image: a control group comparison of psycholog-
vurgulanmıştır (21). ical characteristics prior to surgical correction. Eur J Car-
diothorac Surg 2011; 40: 1138-45.
Yakın zamandaki çalışmalar PE’lu hastaların kontrol 9. Whoqol  group. Development of the WHOQOL: ratio-
grubuna göre etkilenmiş kardiyorespiratuar fonk- nale and current status. Int J Ment Health 1994; 23: 24-
siyonları olduğunu ortaya koydu (24-26). Bununla 56.
birlikte, operasyon öncesi fiziksel limitasyon belirt- 10. Lawson ML, Cash TF, Akers R, Vasser E, Burke B, Tabangin
M et al. A Pilot Study of the Impact of Surgical Repair
meyen hastalar dahi, operasyon sonrası fiziksel aktivi-
on Disease-Specific Quality of Life Among Patients With
telerinde gelişme tarif etmektedir (27,28). Lumholt ve Pectus Excavatum. J Pediatr Surg 2003; 38: 916-8.
ark. ameliyattan önce, PE erkeklerin kontrol grubuna 11. Krasopoulos G, Dusmet M, Ladas G, Goldstraw P. Nuss
kıyasla daha düşük özgüvene, daha fazla fiziksel kı- procedure improves the quality of life in young male
sıtlamalara ve sağlık sorunları nedeniyle sınırlı sosyal adults with pectus excavatum deformity. Eur J Cardio-
faaliyetlere sahip olduklarını belirtmiştir (29). thorac Surg 2006; 29: 1-5.
12. Frantz FW. Indications and guidelines for pectus excava-
Hastalık-spesifik testler, cerrahi düzeltimin fiziksel ve tum repair. Curr Opin Pediatr 2011; 23: 486-91.
psikososyal iyileşme yarattığını ortaya koymaktadır 13. Shu Q, Shi Z, Xu WZ, Li JH, Zhang ZW, Lin R et al. Ex-
(10,22,23,30,31). Ancak bu hastalık spesifik ölçütler, perience in minimally invasive Nuss operation for 406
children with pectus excavatum. World J Pediatr 2011;
hastalığa bağlı olan fakat diğer alanlarda ortaya çıkan
7: 257-61.
değişiklikleri kaçırmaktadır. Bu amaçla; genel sağlık 14. Park HJ, Sung SW, Park JK, Kim JJ, Jeon HW, Wang YP.
ve sağlıkla ilgili yaşam kalitelerinin de değerlendi- How early can we repair pectus excavatum: the earlier
rilmesi gerekmektedir (29). Lomholt ve arkadaşları, the better? Eur J Cardiothorac Surg 2012; 42: 667-72.
PE’lu hastalarda düzeltici cerrahinin sağlıkta yaşam 15. Kelly RE, Goretsky MJ, Obermeyer R, Kuhn MA, Redlinger
kalitesine etkisini incelemiş ve sağlıklı kontrol gru- R, Haney TS et al. Twenty-one years of experience with
minimally invasive repair of pectus excavatum by the
buyla kıyaslamıştır. Çalışmada, anne-babaların yanı Nuss procedure in 1215 patients. Ann Surg 2010; 252:
sıra hastalar, sağlıkla ilgili yaşam kalitesinde, posto- 1072–81.
peratif 3. ve 6. aylarda fiziksel ve sosyal aktivitelerde 16. Gibreel W, Zendejas B, Joyce D, Moir CR, Zarroug AE.
artışa ek olarak duygusal iyilik ve özgüven geliştirdik- Minimally Invasive Repairs of Pectus Excavatum: Surgi-
lerini bildirmişlerdir. Bu çalışma, PE düzeltilmesinin cal Outcomes, Quality of Life, and Predictors of Reoper-
ation. J Am Coll Surg 2016; 222: 245-52.
hastalar ve aileleri üzerindeki olumlu etkilerini vurgu-
17. Pawlak K, Gąsiorowski Ł, Gabryel P, Gałęcki B, Zieliński P,
lamaktadır. Ebeveynler, çocuğun durumu ve cerrahiyi Dyszkiewicz W. Early and Late Results of the Nuss Proce-
takiben artan aile birlikteliği nedeniyle kendi sıkıntı dure in Surgical Treatment of Pectus Excavatum in Dif-
düzeylerinde bir azalma bildirmişlerdir (29). ferent Age Groups. Ann Thorac Surg 2016; 102: 1711-6.

85
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

18. Kim DH, Hwang JJ, Lee MK, Lee DY, Paik HC. Analysis of
the Nuss procedure for pectus excavatum in different
age groups. Ann Thorac Surg 2005; 80: 1073-7.
19. Mao YZ, Tang ST, Wang Y, Tong QS, Ruan QL. Nuss oper-
ation for pectus excavatum: a single-institution experi-
ence. World J Pediatr 2009; 5: 292-5.
20.Sacco Casamassima MG, Gause C, Goldstein SD, Karim
O, Swarup A, McIltrot K et al. Patient Satisfaction Af-
ter Minimally Invasive Repair of Pectus Excavatum in
Adults: Long-Term Results of Nuss Procedure in Adults.
Ann Thorac Surg 2016; 101: 1338-45.
21. Zuidema WP, Oosterhuis JWA, Zijp GW, van der Heide
SM, van der Steeg AFW, van Heurn LWE. Early Conse-
quences of Pectus Excavatum Surgery on Self-Esteem
and General Quality of Life. World J Surg 2018. doi:
10.1007/s00268-018-4526-9.
22. Kelly RE, Cash TF, Shamberger RC, Mitchell KK, Mellins
RB, Lawson ML et al. Surgical repair of pectus excava-
tum markedly improves body image and perceived
ability for physical activity: multicenter study. Pediatrics
2008; 122: 1218-22.
23. Kim HK, Shim JH, Choi YH. The quality of life after bar
removal in patients after the nuss procedure for pectus
excavatum. World J Surg 2011; 35: 1656-61.
24. Rowland T, Moriarty K, Banever G. Effect of pectus ex-
cavatum deformity on cardiorespiratory fitness in ad-
olescent boys. Arch Pediatr Adolesc Med 2005; 159:
1069-73.
25. Lesbo M, Tang M, Nielsen, Frøkiær J, Lundorf E, Pilegaard
HK, Hjortdal VE. Compromised cardiac function in exer-
cising teenagers with pectus excavatum. Interact Car-
diovasc Thorac Surg 2011; 13: 377-80.
26. Redlinger RE Jr, Kelly RE, Nuss D, Goretsky M, Kuhn MA,
Sullivan K et al. Regional chest wall motion dysfunction
in patients with pectus excavatum demonstrated via
optoelectronic plethysmography. J Pediatr Surg 2011;
46: 1172-6.
27. Sigalet DL, Montgomery M, Harder J, Wong V, Kravar-
usic D, Alassiri A. Long term cardiopulmonary effects
of closed repair of pectus excavatum. Pediatr Surg Int
2007; 23: 493-7.
28. Aronson DC, Bosgraaf RP, Merz EM, van Steenwijk RP,
van Aalderen WM, van Baren R. Lung function after the
minimal invasive pectus excavatum repair (Nuss proce-
dure). World J Surg 2007; 31: 1518-22.
29. Lomholt JJ, Jacobsen EB, Thastum M, Pilegaard H.A pro-
spective study on quality of life in youths after pectus
excavatum correction. Ann Cardiothorac Surg 2016; 5:
456-65.
30. Hadolt B, Wallisch A, Egger JW, Höllwarth ME. Body-im-
age, selfconcept and mental exposure in patients with
pectus excavatum. Pediatr Surg Int 2011; 27: 665-70.
31. Kuru P, Bostanci K, Ermerak NO, Bahadir AT, Afacan C,
Yuksel M. Quality of life improves after minimally inva-
sive repair of pectus excavatum. Asian Cardiovasc Tho-
rac Ann 2015; 23: 302-7.

86
Bölüm 14
Pektus Ekskavatumda Cerrahi Dışı Tedavi: Vakum
Bell
Non-surgical Treatment of Pectus Excavatum: Vacuum Bell

Dr. Gökhan Ergene1, Dr. H. Semih Halezeroğlu2*


1
Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, Ameliyathane, İstanbul,
Türkiye
2
Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi AD, İstanbul, Türkiye

ÖZ
Pektus ekskavatum(PE), konjenital göğüs deformiteleri arasında toplumda en sık rastlananıdır. Yaklaşık olarak her 300-
400 doğumun 1 inde gözlenmektedir. Vakum bell tedavisi hafif derecede pektus ekskavatumu olan ve cerrahi tedavi
istemeyen hastalarda günümüzde en iyi alternatif tedavi olarak görülmektedir. Simetrik ve hafif derece PE hastalarında
daha iyi sonuçlar alınmakla birlikte son yıllarda yayınlanan geniş hasta serilerin de tedavinin minimum komplikasyon ile
başarısını desteklemektedir.
Anahtar Kelimeler: vakum bell, pectus ekskavatum, cerrahi dışı tedavi.

ABSTRACT
Pectus excavatum (PE) is the most common form of congenital chest deformities. It occurs in approximately one in 300-
400 births. Vacuum bell therapy is considered as the best alternative treatment in patients with mild pectus excavatum
and who do not want to undergo surgery. Better results are obtained in symmetrical and mild PE patients. Moreover, the
outcomes of large patient series in recent years show that the treatment has minimum complication.
Key Words: vacuum bell, pectus excavatum, non-surgical treatment.

GİRİŞ yen ve alternatif olarak cerrahi dışı tedavi arayışında


olan hastalar arasında vakum bell tedavisini popüler
Pektus ekskavatum, konjenital göğüs deformiteleri
hale getirmiştir.
arasında toplumda en sık rastlananıdır. Yaklaşık olarak
her 300-400 doğumun birinde gözlenmektedir (1).
Pektus ekskavatum deformitesinin cerrahi düzeltil- PEKTUS EKSKAVATUMDA CERRAHİ DIŞI
mesinde Ravitch tarafından tanımlanan cerrahi yön- TEDAVİ: VAKUM BELL
tem ve onun modifiye yöntemleri kullanılmaktayken Aslında ilk pektus ekskavatum hastalarında vakum te-
1998 yılında minimal invazif teknik olarak adlandırı- davisinin kullanılması yaklaşık 100 yıl kadar önce baş-
lan Nuss tekniği en popüler cerrahi teknik olarak gü- lamıştır (4). Ancak ilk vakum aletinin camdan olması
nümüzde kullanılmaktadır (2). Ancak tüm diğer has- ve aletin kullanım zorluğu nedeniyle yöntem popü-
talıklarda da olduğu gibi pektus cerrahi tedavisinin lerlik kazanamamıştır. Pektus ekskavatum hastalığı
postoperatif komplikasyonları nedeniyle cerrahi dışı olan mühendis E. Klobe 1992 yılında geliştirdiği daha
tedaviler geliştirilmeye ve sonuçları yayınlanmaya de- kullanışlı olan vakum bell aletini 2,5 yıl kendinde kul-
vam etmekte olup günümüzde pektus ekskavatum lanarak deformitesini tam olarak iyileştirdi (5). Bunun
cerrahi dışı alternatif olarak en iyi sonuçlar vakum bell üzerine vakum bell kullanımı pektus hastaları arasın-
tedavisi ile alınmıştır (3). Bu da cerrahi tedavi isteme- da popülarite kazanmaya başlamıştır.

Sorumlu Yazar*: Prof.Dr. H. Semih Halezeroğlu. Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi AD, İstan-
bul, Türkiye.
E-posta: semihh@atlas.net
Telefon: 05322660234

87
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

tesinin en derin noktasından cilde olan mesafe supin


pozisyonda tedavi öncesi ölçülmelidir. Daha sonraki
rutin takiplerde de aynı ölçüm iyileşmenin derecesi-
nin izlenmesi amacıyla tekrarlanmalıdır.

Vakum aletinin boyutunun seçimi


Hastanın yaşı, göğüs duvarı ventral yüzeyine ve PE
deformitesinin asimetrik ya da simetrik olmasına göre
seçilir. Asimetrik hastalarda küçük boyun seçilmesi
uygulama kolaylığı sağlamaktadır. Uygulama sırasın-
da vakum aletinin pencere kısmı deformitenin en de-
rin yerine gelecek şekilde uygulanmalıdır. Vakum bell
Resim 1. Vakum bell aleti (slikon vantuz ve el pompası)
tedavisinin ilk seansı doktor tarafından uygulanmalı-
dır ve ilk seans 5 dakika ile başlanıp iki hafta içerisin-
Vakum bell aleti göğüs duvarında vakum yaratmak de uzayan sürelerle hastanın tolerasyonununa bağlı
amacıyla slikon bir vantuz ve negatif basıncın sağlan- olarak minimum 30 dakika ve ya daha uzun sürelerle
ması amacıyla el pompasının vantuza adapte edilme- olmalıdır. Uygulama süreleri kişinin motivasyonuna
siyle oluşmaktadır (Resim 1). El pompası ile atmosferik bağlı olarak geniş bir aralıkta farklılık göstermekle
basıncın %15 kadar altında bir vakum oluşturulmak- birlikte kliniğimizde takip ettiğimiz 300 den fazla has-
tadır. Vakum aletinin 16 cm, 19 cm ve 26 cm’lik 3 farklı tamızda seans başı ortalama 45 dakika civarındadır.
boyutu bulunmakta olup orta boyunun silikon duvar Özellikle 10 yaş altı hastaların vakum cihazını ebe-
ile güçlendirilmiş yetişkin modeli ve bir de genç ba- veynleri veya bakıcıları eşliğinde kullanmalıdır. Hasta-
yanlar için uygun olan modeli mevcuttur (Resim 2 ). lar 1-3-6 aylık takipler ile izlenir. Takipler fotoğrafların
Yöntem hafif derece pektus ekskavatumu olan ve tekrarı ve fizik muayene ile yapılır. Pektus derinlik öl-
cerrahi tedavi istemeyen hastalara uygulanabilir. çümü sonucu 1 cm ve altı tedavi sonlandırma kriteri
Kontrendike olduğu durumlar ise osteogenesis im- olmak ile birlikte en az 1 yıl süre ile olmak üzere orta-
perfecta ve benzeri iskelet sistemi bozuklukları, vas- lama 1,5-2 yıl hastalara cihaz kullandırılır. Frank Mar-
tin ve ark. 2011 yılında yayınlanan yaşları 3 ile 61 arası
külopatiler, koagülopatiler ve de kardiyak problemi
değişen 113 hastalık serilerinde 2 yıllık tedavi sonun-
olan hastaları kapsamaktadır. Tedavinin komplikas-
da %80 hastada başarı elde ettiklerini bildirmiştir (3).
yonları ise uygulama bölgesinde subkutan hematom,
Bu oran bizim kendi kliğimizde %82 olarak belirledik.
peteşiyel kanamalar, dorsalji ve üst ekstremite geçici
parastezileri olarak sayılabilir. Vakum bell tedavisine Vakum bell tedavisi hafif derecede pektus ekskava-
başlamadan önce hazırlık amacıyla hastanın ve aile- tumu olan ve cerrahi tedavi istemeyen hastalarda
sinin özgeçmişinin sorgulanması, fizik muayene, EKO günümüzde en iyi alternatif tedavi olarak görülmek-
ve kardiyak muayene, hastanın pektus deformitesinin tedir. Simetrik ve hafif derece PE hastalarında daha
fotoğraflanması ve pektus ekskavatumun derinlik iyi sonuçlar alınmakla birlikte son yıllarda yayınlanan
ölçümünü yapılmalıdır. Pektus ekskavatum deformi- geniş hasta serilerin de tedavinin minimum kompli-

Resim 2. Vakum aletinin farklı boyutları.


88
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 14: Pektus Ekskavatumda Cerrahi Dışı Tedavi: Vakum Bell

erneği

1998

kasyon ile başarısını desteklemektedir (6). Vakum bell


tedavisinin hangi yaş aralığında daha efektif olduğu
konusunda henüz bir çalışma olmamakla birlikte ya-
yınlanan klinik çalışmalarda puberte öncesi kullanı-
mın daha efektif olacağını söyleyen yayınlar mevcut-
tur (6).

KAYNAKLAR
1. Ravitch MM. The Operative Treatment of Pectus Excava-
tum. Ann Surg 1949; 129: 429-44.
2. Haecker FM, Bielek J, von Schweinitz D. Minimally inva-
sive repair of pectus excavatum (MIRPE)-the Basel expe-
rience. Swiss Surg 2003; 9: 289-95.
3. Haecker FM. The vacuum bell for conservative treat-
ment of pectus excavatum: the Basle experience. Pedi-
atr Surg Int 2011; 27: 623-7.
4. Lange F. Thoraxdeformitäten. In: Pfaundler M, Schloss-
mann A, editors. Handbuch der Kinderheilkunde, vol. V.
Chirurgie und Orthopädie im Kindesalter. Leipzig: FCW
Vogel; 1910: 157.
5. Haecker FM, Martinez-Ferro M. Non-surgical treatment
for pectus excavatum and carinatum. In: Kolvekar SK,
Pilegaard HK, editors. Chest Wall Deformities and Cor-
rective Procedures. Switzerland: Springer International
Publishing, 2016: 137-60.
6. Haecker FM, Sergio Sesia. Vacuum bell therapy. Ann
Cardiothorac Surg 2016; 5: 440-9.

89
Bölüm 15
Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum Düzeltme
Tekniklerinin Tarihçesi ve Türkiye Deneyimi
The History of Minimally Invasive Pectus Excavatum Correction Techniques and
Turkey Experience

Ahmet Demirkaya1, Kamil Kaynak2*


Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Atakent Hastanesi, İstanbul, Türkiye
1

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı İstanbul, Türkiye
2

ÖZ
İlk kez Johan Schenck tarafından (1531-1590) pektus ekskavatum üzerine yapılan çalışmalar bir araya toplanmış olsa
da yirminci yüzyılın ilk başlarında göğüs cerrahları için göğüs bölgesi uygun olmayan veya yasaklı bölge halinde kabul
edilmekteydi. Ravitch 1947 yılında “Bilateral Kartilaj Rezeksiyon ve Sternal Osteotomi“ tanımlayarak klasik yöntemle
pektus hastalarına çözüm üretmiştir. Nuss 1986 yılından sonra “kostal kartilajlar fleksibl ve yumuşak, niye çıkartıyoruz
veya alternatif olarak ne yapabiliriz?” sorularını gündeme getirmiş ve kendi adıyla anılan pektus ekskavatum tamirinde
Nuss Prosedür tekniğini geliştirmiştir. Bu tekniğin avantajı, kaburga rezeksiyonu veya sternal wedge rezeksiyon
yapılmasına gerek olmaması ve minumum kan kaybı ile operasyonun tamamlanmasıdır. Nuss 1987 yılından beri bu
tekniği uygulayarak opere ettiği hastaların sonuçlarını ilk 1998 yılında yayınlamış ve Ravitch tekniğine oranla daha kısa
ameliyat süresi, kanamanın daha az olması ve daha iyi kozmetik sonuçlarına vurgu yapmıştır.
Anahtar Kelimeler: pektus, tarihçe, minimal invazif teknik

ABSTRACT
Studies investigating pectus excavatum were firstly collected by Johan Schenck (1531-1590). Since then, until the begin-
ning of the 20th century, the thoracic region was considered as a restricted area. Ravitch, in 1947, defined the ‘Bilateral
Cartilage Resection and Sternal Osteotomy’ and treated pectus patients with this classical method. After 1986, questi-
ons of ‘Since the costal cartilages were flexible and soft, why do we remove them? What could be done alternatively?’
were asked by Nuss and he developed his ‘Nuss Procedure’ for the treatment of pectus excavatum. Not requiring costal
resection or sternal wedge resection and completion of the operation with minimal blood loss were the advantages of
this technique. Nuss performed his technique since 1987 and published his results in 1998. Compared to the Ravitch’s
technique he presented shorter operative times, less blood loss and better cosmetic results.
Key Words: pectus, history, minimally invasive technique

GİRİŞ tedavisinde minimal invazif teknikler kullanılmaktadır.


Bu bölümde, pektus ekskavatum düzeltilmesinde,
Doğumsal göğüs duvarı deformiteleri içinde en sık
sanatsal gelişime parallel, minimal invazif tekniklerin
görülen pektus ekskavatum, gözle görülür olması
tarihçesinden bahsedilmiştir.
nedeniyle insanlık tarihinde en çok dikkat çeken
hastalıklardan birisi olmuştur. Pektus ekskavatum
üzerine yapılan çalışmalar 15. yüzyılda bir araya TARİHÇE VE TÜRKİYE DENEYİMİ
toplanmış olsa da, cerrahi gelişim 20. yüzyıl İlk kez Johan Schenck tarafından (1531-1590) pektus
başlarından sonra günümüze kadar devam etmiştir. ekskavatum üzerine yapılan çalışmalar bir araya
Bu deformiteler ilk zamanlarda açık yöntemlerle toplanmış olsa da yirminci yüzyılın ilk başlarında
tedavi edilmekte iken, günümüzde bu deformitelerin göğüs cerrahları için göğüs bölgesi uygun olmayan

Sorumlu Yazar*: Prof.Dr. Kamil Kaynak. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı İstanbul, Türkiye
E-posta: kamil@istanbul.edu.tr
Telefon:0 532 2152855

91
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

veya yasaklı bölge halinde kabul edilmekteydi (1,2). Chin 1954 yılında bu deformitenin diafragma anor-
Meyer’in 1911 yılındaki pektuslu bir olguda sağ 2. ve malliğinden kaynaklandığına inanmış ve pektus eks-
3. kosta kartilajlarını çıkartmış ancak hastada hiçbir kavatumlu çocukların diafragmalarından biopsiler
düzelme sağlanamamıştır. Bu müdahalesi sadece almıştır. Bu çalışmasında diafragmaların, mikroskopik
deneme konumunda kalmıştır (3). Sauerbruch 1913 olarak normal, makroskopik olarak ise çok ince oldu-
yılında toraksta negatif basınç odası oluşturarak göğüs ğunu saptamıştır (11). Welch 1958 yılında Ravitch’in
cerrahisinde çığır açmıştır. Bu şekilde ilk kez pektus tekniğine göre daha az invazif bir yaklaşım önermiş-
ekskavatumda bilateral kostal kartilaj rezeksiyonu tir. Özellikle genç olgularda tüm interkostal paketi ve
ve sternal osteotomiyi uygulamıştır. Yine sternumun rektus kas tutunma yerlerini kesmeksizin pektus ta-
eksternal traksiyonda tutulması ve bu şekilde en az mir operasyonları uygulamış ve 75 vakalık serisinde
altı hafta bekletilmesini önermiştir. Ciddi dispnesi iyi sonuçlar almıştır (12). Adkins ve Blade 1961 yılında
ve dinlenme esnasında dahi çarpıntı şikayeti olan pektus operasyonlarında sternum arkasına çelik bar
bir hastanın 5’den 9’a kadar olan kostal kartilajlarını uygulamasını tariflemişlerdir (13). Pektus deformite-
çıkarmış ve sternal osteotomi uygulamıştır. Sonuç lerinin tamiri, devam eden yıllarda bu formun üzerine
olarak hastanın ameliyat sonrası şikayetleri oldukça şekillenmiştir.
düzelmiştir (4,5).
Ravitch 1977 yılında pektus ekskavatum deformitesi-
Ochsner ve De Bakey ise 1939 yılında bu deformi- nin 300-400 doğumda bir görüldüğünü ve siyahlar-
tedeki ilk cerrahi deneyimi göz önüne alarak, kendi da nadir olduğunu ayrıca erkeklerde kızlardan dört
cerrahi deneyimlerini sunmuşlar ve bu çalışmada ileri kat sık görüldüğünü rapor etmiştir (14). Welch 1980
derecede pektus eksavatum deformitesiyle birlikte, yılında hem bu deformiteyi tanımlamak hem de ev-
göğüs bası hissi ve ilerleyen dispnesi olan 21 yaşında relemek için çeşitli çalışmalar yapmıştır. Pektus ekska-
bir kadın hastaya bilateral kostakondral rezeksiyon ve vatumlu hastaların preoperatif EKG bulgularını araş-
transvers sternotomi operasyonu uygulayarak posto- tırmışlar ayrıca deformitenin derecesini belirlemek
peratif dönemde bu hastanın şikayetlerinin düzelmiş için günümüzde halen en geçerli metod olan Welch
olduğunu belirtmişlerdir (6). İndeksini geliştirmiştir (15). Hecker ve ark. 1981 yılın-
da kostal kartilajlardaki histopatolojik değişiklikleri
Nissen 1944 yılında nefes darlığı, çarpıntı, çabuk yo-
tanımlamışlar ve bu hastalarda artmış ailesel yatkın-
rulma şikayetleri olan bir olguya sternum ve kartilaj
lık olduğunu belirtmişlerdir (16). Castile 1982’de bu
rezeksiyonu uyguladıktan sonra sternumu ters çe-
hastalarda oksijen uptake vital kapasitesinin çok hafif
virmiş ve hastanın şikayetlerinin düzelmiş olduğunu
azalmasına karşın, soluma işinin arttığını saptamışlar-
belirtmiştir (7). Ravitch 1947 yılında Sauerbruch tek-
dır (17).
niğinin daha radikal, genişletilmiş modifikasyonunu
Bilateral Kartilaj Rezeksiyon ve Sternal Osteotomi yap- Hummer ve Willitial 1984 yılında, hem bu deformiteyi
tıktan sonra çöküklüğün göğüs içine doğru çok fazla tanımlamak hem de evrelemek için çeşitli morfolojik
derin olmadığını düşünerek eksternal traksiyon uy- çalışmalar yapmışlar ancak uluslararası düzeyde ka-
gulamaya gerek duymamıştır. Ancak bu prosedürde bul görmemiştir (18). Nuss 1986 yılından sonra kostal
rekürrens sık gözlenmiştir. Ravitch ve Chin 1949 yılın- kartilajlar madem bu kadar fleksibl ve yumuşak, niye
da Lincoln Brown’un görüşünden yola çıkarak ster- çıkartıyoruz veya alternatif olarak ne yapabiliriz? soru-
numun daha radikal şekilde mobilize edilebileceğini larını gündeme getirmiş ve kendi adıyla anılan pektus
rapor etmişler ve bu raporda sternal mobilizasyonu; ekskavatum tamirinde Nuss Prosedür tekniğini geliş-
sternal bağlantı, diyafragmatik bağlantı, interkostal tirmiştir. Bu tekniğin avantajı, kaburga rezeksiyonu
kaslar, rektus kaslarından serbestleştirmek ve ksifoid veya sternal wedge rezeksiyon yapılmasına gerek
kısmının serbestleştirilmesi olarak tanımlamışlardır. yoktu ve kan kaybı minimaldi. Nuss 1987 yılından beri
Aynı çalışmada deforme kostal kartilajların eksizyonu bu tekniği uygulayarak opere ettiği hastaların sonuç-
ve Kirschner teli kullanarak sternumun fiksasyonunu larını 1998 yılında yayınlamış ve Ravitch tekniğine
uygulamışlardır. (8,9). Ravitch 1949 yılında lateral gra- oranla daha kısa ameliyat süresi, kanamanın daha az
filerde depresyonun tam olarak tespit edilebilmesi olması ve daha iyi kozmetik sonuçlarına vurgu yap-
için ilk defa anterior median hatta baryum macunu mıştır (19). Haller 1987 yıllarında hem bu deformiteyi
uygulayarak, aradaki mesafenin görünenden daha tanımlamak hem de evrelemek için çeşitli çalışmalar
derin olduğunu vurgulamıştır. Yine aynı yıl pektuslu yapmış olmasına rağmen hiçbiri uluslararası düzeyde
hastalarda solunum fizyolojisi çalışmaları yapmış ve kabul görmemiştir (20). Shamberger ve Welch 1988
kısmen normal değerler saptamıştır. Brown ve Cook yılında yaptıkları 704 hastalık çalışmada bu hastaların
ise 1951 yılında yaptıkları solunum fonksiyon testi %5,2’sinde astım birlikteliği, %37’sinde ise aile öyküsü
çalışmalarında ventilasyonda orta derecede azalma olduğunu rapor etmişlerdir (21). Scherer 1988 yılında
saptamışlardır (10). Marfan sendromu ve eşlik eden skolyoz birlikteliğine
92
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 15: Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum Düzeltme Tekniklerinin Tarihçesi ve Türkiye Deneyimi

erneği

1998

dikkati çekmiş (22), Waters ise 1989 yılında bu defor- ğunu rapor etmişlerdir (32). Molik ve ark. 2001 stan-
mite ile birlikte skolyoz birlikteliğini %26 oranında ta- dart teknik ile minimal invazif teknikleri karşılaştıran
nımlamıştır (23). bir çalışma yayınlamıştır. Bu çalışmada Nuss tekniğini
kısa operasyon süresi, küçük insizyon ve daha az di-
Greig ve Azmy 1990 yılında diyafragma agenezisi ta-
mirinden sonra pektus deformitesinin oluşabileceği- seksiyon gibi çeşitli avantajlarının olmasının yanı sıra
ni söylemişlerdir (24). Martinez ve Pena 1990 yılında daha ileri yaştaki gençlerde ve bağ dokusu hastalığı
kaburga kartilajlarının çok genç yaşta çıkarılmasının olanlarda, yüksek komplikasyon oranı ve yüksek reo-
asfiktik kondrodistrofi gelişimine katkıda buluna- perasyon riski ile operasyon etkinliğinin eksikliği gibi
cağını bu nedenle kaburga kartilajlarının çok erken dezavantajlarını vurgulamışlardır (33). Mansour ve
yaşta çıkartılmasından sakınılmasını ve pektus tamiri ark. 2003 yılında pektus deformitesi olan erişkinlerde-
için uygun yaşın beklenmesi gerektiğini bildirmiştir. ki 30 yıllık cerrahi deneyimlerini yayınlamışlar ve bu
Bebek ratlarda pektus tamirinde kostal kartilaj çıkar- defektlerin cerrahi olarak düzeltilmesinin kısa ve uzun
tılması ve sonuçlarına yönelik deneysel çalışmaları dönem sonuçlarının oldukça güvenli, etkin ve tatmin
sonucu görüşlerini bildirmiştir (25). Bralow 1991’de edici olduğunu rapor etmişlerdir (34). Kelly ve ark.
bu deformitenin genel olarak görülme sıklığı üzerine 2005 yılında Johns Hopkins Üniversitesinden 1889-
araştırmalar yapmıştır genel populasyonda görülme 2001 yılları arasında otopsi yapılan 50.496 kadavra-
sıklığını %0,13-%0,4 olarak tespit etmişlerdir (26). dan, pektus ekskavatumlu 62 kadavranın anatomik
Pektus ekskavatum insidansı konusunda ülkemizde bulgularını ve yaşam süresine olan etkilerini araştır-
de yapılan çalışmalar mevcuttur. Ankara Üniversitesi mışlar ve pektus ekskavatumlu hastaların kartilajla-
Tıp Fakultesi Pediatrik Cerrahi Bölümü’nün yaptığı bir rında histolojik bir patoloji olmadığını, ancak pektus
çalışmaya göre 6-15 yaş arası çocuklarda konjenital ekskavatumun birçok bağ dokusu hastalıklarıyla ilgili
anormali sıklığı ve tipi araştırılmış pektus ekskavatum olduğuna dikkat çekmişler ve bu çalışmanın pektus
ve pektus karinatumun, umbilikal herni ve inguinal deformitesinin yaşam süresini etkilediği teorisi ile
herniden sonra 7/1000 oranı ile 3. sıklıkta görüldüğü uyumlu olduğunu belirtmişlerdir (35). Croitoru ve
bildirilmiştir (27). ark. 2002 yılında 303 hastalık serilerinde pektus eks-
kavatumun cerrahi tedavisi için minimal invazif Nuss
Haller 1995 yılında Pena’nın da belirttiği gibi “kaza-
tekniğinin daha iyi nasıl modifiye edilebileceğini araş-
nılmış asfiktik kondrodistrofi ve pektus ekskavatum için
tırmışlardır. Bu tekniğin pektus deformitesinde en iyi
çok geniş ve çok erken operasyonlardan sonra göğüs
teknik olduğunu ve modifikasyonlarında komplikas-
duvarı konstrüksiyonu” isimli yazılarında kondrodist-
rofiye özellikle dikkat çekmiştir (28). Bu görüşlerden yonları azalttığını belirmişlerdir (36).
sonra çoğu göğüs cerrahı ve çocuk cerrahı puberteye Serafin 2003 yılında göğüs duvarı deformitelerinin
kadar açık pektus ekskavatum tamiri operasyonunu etiyopatolojisinin henüz netlik kazanmamış olduğu-
yapmayı ertelemişlerdir. Yukarda da belirttiğimiz gibi nu ancak endokondriyal ossifikasyon ve kostal karti-
Nuss tarafından 1998 yılında kendi adı ile anılan tek- lajların büyüme bozukluğunun bu deformitenin oluş-
niği ile ilgili 10 yıllık deneyimlerini yayınlamışlar ve masında diafragma gelişim kusurundan daha önemli
bu teknikte büyük kesi olmaması, kartilaj kesilme- bir etken olduğunu vurgulamıştır (37). Fonkalsrud
mesi, sternal osteotomi yapılmaması gibi avantajlara 2004 yılında yayınlamış olduğu makalesinde minimal
özellikle vurgu yapmışlardır (19). Ravitch ise 1997’de kartilaj rezeksiyonu kullanılarak uygulanan açık cer-
konjenital göğüs deformiteleri ve operatif yaklaşım- rahi tekniğinin, tüm hasta ve yaş gruplarında diğer
ları içeren geniş çaplı yazısını yayınlamıştır (2). Saxena tüm varyasyonlardan daha etkin olduğunu, daha kısa
1998 yılında pektus ekskavatum tamirinde titanyum operasyon süresi, daha erken dönemde stabil bir gö-
plak kullanımının sonuçlarını ve yapmış oldukları ğüs duvarı sağladığını, çok az bir postoperatif ağrıya
pektus ekskavatum ameliyatlarının sonuçlarını rapor neden olduğunu ve fizyolojik ve kozmetik sonuçları-
etmişlerdir (30). nın da daha iyi olduğunu vurgulamıştır (38). Osawa
Bir göğüs cerrahı olan Robicsek 2000 yılında pektus ve ark. Nuss tekniği için çeşitli avantajlarından dola-
ekskavatumun cerrahi tamirinde rezeke edilen kar- yı metal bar yerine titanyum bar kullanmayı tavsiye
tilaj sayısını azaltan ve Modifiye Ravitch tekniği ola- etmişlerdir (39). Schaarschmidt ve ark. 2005 yılında,
rak isimlendirilen tekniği tarifledi (31). Fonkalsrud ve bilateral torakoskopi yardımıyla bar yerleştirilmesi-
ark. 2000 yılında 1969-1999 yılları arasında yaptıkları nin ekstraplevral submuskuler teknikle yapılmasının
30 yıllık pektus cerrahi deneyimlerini yayınlayarak ve plevral sekresyonu ve ağrıyı azalttığını ve pnömoto-
pektus ekskavatum deformitesinin düşük komplikas- raks, pulmoner bar yapışıklığı ve perikardiyal effüz-
yon oranı, kısa hastanede kalış süresi ve mükemmel yon gibi komplikasyonları azalttığını adolesan bir
uzun dönem fizyolojik ve kozmetik sonuçları oldu- hastada göstermişlerdir (40). Yine aynı yıl içinde Schi-
93
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

er ve ark. pektus ekskavatumun vakum yoluyla tedavi dıkları bilgisayarlı tomografi indeksini yayınladılar ve
edilebileceğini ileri sürmüşlerdir (41). bu indeksin postoperatif dönemde sternal elevasyo-
nu objektif olarak oldukça iyi değerlendirdiğini be-
Cerrahi tekniklerde olduğu gibi anestezi alanında
lirtmişlerdir (52). Cheng erişkin hastalar için bilateral
yapılan çalışmalarda bu tür tekniklerin başarısını yük-
torakoskopi yardımlı modifiye Nuss tamirinin kardi-
seltmeye yardımcı olmaktadır. Japonya’dan Futagawa
yopulmoner yaralanmaları azaltabileceğini ve bir çok
ve ark.’nın 2006 yılında yapmış oldukları bir çalışma
da postoperatif dönemde lokal anestezikli kontinu cerrahi avantajı olduğunu ifade etmiştir (53). Çin’den
epidural fentanil infüzyonunun hem etkin bir ağrı Liu ve ark. ekstraplevral Nuss tekniğinin torakoskopi
kontrolü sağladığı hem de barın yerinden oynaması eşliğinde yapılmasının daha güvenilir ve daha az trav-
gibi komplikasyonları önleyebileceği konusuna dik- matik olduğunu ifade etmişlerdir (54). İtalya’dan Torre
kat çekilmiştir (42). Ohno ve ark. Nuss prosedürü veya ve ark. 2008 yılında emilebilir laktosorb stabilizerin
modifikasyonlarında kullanılan barın özellikle yaşlı pektus cerrahisinde emilmeyen çelik teller kadar gü-
hastalarda sternum ve kostalarda minimal kırıklara ve venle rutin olarak kullanılabileceğini belirtmişlerdir
devamlı sürtünmeye bağlı olarak geç komplikasyon- (55). Nuss 2008 yılında 947 hastalık serisinin uzun
lara neden olabileceğine dikkat çekerek barın çıkarıl- dönem sonuçlarını oldukça güvenilir ve tatmin edici
ma zamanının hesaplanmasında sintigrafinin faydalı olarak yayınlamıştır (56). Fonkalsrud 2009 yılında 912
olabileceğinden bahsetmişlerdir (43). Margulis ve ark. hastalık büyük serisini yayınlamış ve açık cerrahi pek-
pektus ekskavatum cerrahisinde kullandıkları slikon tus ekskavatum tamirinin avantajlarından bahsetmiş-
bir implantı tanıtmışlar ve morbidite ve komplikas- tir (57). Gurnett ve ark. 2009 yılında yapmış oldukları
yon oranının oldukça düşük olduğunu ayrıca estetik genetik çalışmalarla 18. kromozom q koluna sahip
sonuçların oldukça tatmin edici olduğunu belirtmiş- akrabalar arasında pektus ekskavatum riskinin artan
lerdir (44). Harrison ve ark. 2007 yılında pektus ekska- yatkınlığını rapor etmişlerdir (58). Snel ve ark. 2009
vatum tamirinde manyetik “mini-mover tekniğini” de- yılında slikon implant uyguladıkları 16 hastanın so-
neysel olarak ilk kez tanımlamışlardır (45). Yine 2007 nuçlarını literatür ile birlikte değerlendirmişler ve bu
yılında, Shin ve ark. Nuss tekniği ile tedavi ettikleri tekniğin özellikle hafif dereceli pektus ekskavatumu
863 hastalık serilerinde enfeksiyona bağlı komplikas- olan erişkin vakalarda postoperatif dönemdeki se-
yonlarını %1,5 olarak bildirmişlerdir (46). Lobe yapmış roma oluşumuna karşın koruyucu olabileceğini vur-
olduğu 10 hastalık mini serisinde peroperatif hipnoz gulamışlardır (59). Antonoff ve ark. yapmış oldukları
uygulamasının Nuss prosedürü uygulanan hastalarda bir çalışmada, pektuslu hastalarının Ravitch, Leonord
hastanede kalış süresini kısalttığını bildirmiştir (47). ve Nuss tekniklerinden birini seçmelerine müsaade
Birmingham’dan Lahiri fasiyal atrofi, pektus ekskava- etmişler ve hastaların en çok Ravitch tekniğini tercih
tum ve meme rekonstrüksiyonu sonrası kontur de- ettiğini belirtmişlerdir. Ayrıca yazarlar hastanede kalış
fekti olan 34 hastada ve 57 anatomik bölgeye yüzeyel süresi ve postopertif ağrı yönünden bu tekniği diğer-
bir doku endoprotezi olan Bio-Alcamid maddesini lerine oranla daha başarılı bulmuşlardır (60). Kim ve
2,5-110 ml arasında enjekte ederek kullanmışlar ve ark. 2009 yılında pektus ekskavatumun preoperatif ve
sonuç olarak bu hastalıkların tedavisinde kullanıla- postoperatif değerlendirilmesinde kardiyak deformi-
bilecek ideal bir alternatif tedavi yöntemi olduğuna te indeksinin faydalı olabileceğini ifade etmişler (61).
dikkat çekmişlerdir (48). Kotoulos ve ark. 21 genç eriş- Robicsek son zamanlarda “To Nuss or not to Nuss?”
kinde Dual Mesh 2-mm Gore-Tex kullanmışlar ve pos- diyerek bu teknik ile ilgili tartışmayı alevlendirmiştir
toperatif herhangi bir komplikasyon görmemişler ve (62). Yine son zamanlarda Japonya’dan yapılan bir ça-
kozmetik sonuçlarını ise oldukça tatmin edici olarak lışmada bu hastalarda ekzojen bir implant yerleştiril-
belirtmişlerdir (49). mesinin gerekli olmadığı savunulmuştur (63). Coelho
ve ark. 2009 yılında Nuss prosedürü ile sternokond-
Tüm bu gelişmelere parelel ülkemizden de hem ulu-
roplasti tekniklerini karşılaştırmış özellikle asimetrik
sal hem uluslararası düzeyde kabul gören çalışmalar
olan hastalar olmak üzere sternokondroplasti tekni-
yapılmıştır. Siyami Ersek Göğüs ve Kardiyovasküler
ğini daha başarılı olarak bulmuşlardır (64).
Cerrahi Kliniğinden Okay ve ark. tarafından modifiye
Ravitch tekniği için bayan hastalarda kötü skarı en- Ülkemizde minimal invazif yöntemle Pektus
gellemek için bilateral meme altı insizyonu önerilmiş ekskavatum düzeltme operasyonları 2000 yılından
ve bu teknikle kozmetik sonuçların diğer tekniklere sonra hız kazanmıştır. Başta Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
oranla daha kabul edilebilir olduğu vurgulanmıştır ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi olmak üzere,
(50). Rebeis ve ark. Haller lower vertebral indeksin- Dokuz Eylül Üniversitesi ve Erciyes Üniversitesi ile
den sonra pektus ekskavatum için “antropometrik birlikte diğer göğüs cerrahisi merkezlerinde minimal
indeksi” tariflemişlerdir (51). Nakagawa ve ark. 2008 invazif cerrahi ile pektus düzeltme ameliyatları başarı
yılında Nuss prosedürü uygulanan hastalarda kullan- ile uygulanmıştır.
94
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 15: Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum Düzeltme Tekniklerinin Tarihçesi ve Türkiye Deneyimi

erneği

1998

Son zamanlarda minimal invazif pektus tamiri (Nuss 19. Nuss D, Kelly RE, Jr., Croitoru DP, Katz ME. A 10-year review
prosedürü) ve açık cerrahi yöntemler karşılaştırılmak- of a minimally invasive technique for the correction of
ta ve sonuçlarına yönelik çalışmalar tüm dünyadaki pectus excavatum. J Pediatr Surg 1998; 33: 545-52.
20. Haller JA Jr SL, Turner CS, Colombani PM. Evolving man-
çeşitli merkezlerde hızla devam etmektedir. Her iki
agement of pectus excavatum based on a single institu-
yöntemin de daha iyi nasıl modifiye edilebileceği, tional experience of 664 patients. . Ann Surg 1989; 209:
avantajları ve dezavantajları tartışılmaktadır. Son ola- 578- 83.
rak bu bozukluğun operasyona gerek kalmadan va- 21. Shamberger RC WK. Cardiopulmonary function in pectus
kum ya da mıknatıs gibi dışarıdan uygulanan basınç excavatum. Surg Gynecol Obstet 1988; 166: 383.
uygulamalarıyla tedavi edilip edilemeyeceği sorusu- 22. Scherer LR, Arn PH, Dressel DA, Pyeritz RM, Haller JA Jr.
nun cevabını almak için ileri klinik ve deneysel çalış- Surgical management of children and young adults with
malara gereksinim vardır. Marfan syndrome and pectus excavatum. J Pediatr Surg
1988; 23: 1169.
23. Waters P, Welch K, Micheli LJ, Shamberger R, Hall JE. Sco-
KAYNAKLAR liosis in children with pectus excavatum and pectus cari-
1. Thomas W. Shields ed. General Thoracic Surgery 5. edi- natum. J Pediatr Orthop 1989; 9: 551.
tion ed: Lippincott Williams & Wilkins 2000: 535-561. 24. Greig JD, Azmy AF. Thoracic cage deformity: a late compli-
2. Bauhinius J. Schenck von Grafenberg J. Observationum cation follwing repair of an agenesis of diafragm. J Pedi-
medicarum, rararum, novarum, admirabilium, et mon- atr Surg 1990; 25: 1234.
trosarum, liber secundus. De partibus vitalibus, thorace 25. Martinez DJJ, Stein T, Pena A. The effect of costal cartilage
contentis. Observation 1594: 264: 516. resection on chest wall development. Pediatr Surg Int
3. Meyer L. Zurchirurqishen Behandlung der augebo- 1990; 5: 170-3.
renen Trichterbrust. Verh Bel Med Gest 1911; 42: 364. 26. Bralow M ed. Disease of the diaphragm and chest wall.
4. Sauerbruch F. Die Chirurgie der Brustorgane. Springer Phiadelphia: Saunders Co; 1991:2949-2951.
1920; 1: 437. 45. Yucesan S, Dindar H, Olcay I, Okur H, Kilicaslan S, Ergoren
5. Sauerbruch F. Operative Beseitigung der Angeborenen Y et al. Prevalence of congenital abnormalities in Turkish
Trichterbrust. Deutsche Zeitschr f Chir 1931; 234: 760. school children. Eur J Epidemiol 1993; 9: 373-80.
6. Ochsner A aDM. Chone-Chondrosternon: report of case 28. Haller JA, Jr. Severe chest wall construction from growth
and review of literature. J Thorac Surg 1939; 8: 469-508. retardation after too extensive and too early (< 4 years)
7. Nissen R. Osteoplastic procedure for correction of funel pectus excavatum repair: an alert. Ann Thorac Surg 1995;
chest. Am J Surg 1944; 64: 169-74. 60: 1857-8.
8. Moghissi K. Long-term results of surgical correction 29. Ravitch NM ed. Congenital deformities of the chest wall
of pectus excavatum and sternal prominence. Thorax and Their operative correction. Philadelphia W.B. Saun-
1964; 19: 350-4. ders Co; 1997.
9. Ravitch MM. The operative treatment of pectus excava- 30. Saxena AK WG. Surgical correction of funnel chest using
tum. Ann Surg 1949; 129: 429-44. titanium struts. Surg Childh Intern 1998; 6: 230-2.
10. Brown AL CO. Cardio-respiratory studies in pre and post- 31. Robicsek F. Surgical treatment of pectus excavatum.
operative funnel chest (Pectus excavatum). Dis Chest Chest Surg Clin North Am 2000; 10: 277-96.
1951; 20: 378. 32. Fonkalsrud EW, Dunn JC, Atkinson JB. Repair of pectus
11. Chin EF, Adler R. The surgical treatment of pectus exca- excavatum deformities: 30 years of experience with 375
vatum Br Med J 1954; 1: 1064-6. patients. Ann Surg 2000; 231: 443-8.
12. Welch KJ. Satisfactory surgical correction of pectus ex- 33. Molik KA, Engum SA, Rescorla FJ, West KW, Scherer LR,
cavatum deformity in childhood; a limited opportunity. Grosfeld JL. Pectus excavatum repair: experience with
J Thorac Surg 1958; 36: 697-713. standard and minimal invasive techniques. J Pediatr Surg
13. Adkins PC BB. Stainless steel strut for correction of pec- 2001; 36: 324-8.
tus excavatum. Surg Gynecol Obstet 1961; 113: 111-3. 34. Mansour KA, Thourani VH, Odessey EA, Durham MM, Mill-
14. Ravitch MM ed. Congenital deformities of the chest wall er JI, Jr., Miller DL. Thirty-year experience with repair of
and their operative correction. Philadelphia: WB Saun- pectus deformities in adults. Ann Thorac Surg 2003; 76:
ders Co; 1977:306. 391-5; discussion 395.
15. Welch KJ ed. Chest wall deformities. In pediatric surgery. 35. Kelly RE, Jr., Lawson ML, Paidas CN, Hruban RH. Pectus ex-
Philadelphia: W.B.Saunders Co; 1980. cavatum in a 112-year autopsy series: anatomic findings
16. Hecker WC, Procher G, Dietz HG. (Results of operative and the effect on survival. J Pediatr Surg 2005; 40: 1275-8.
correction of pigeon and funnel chest following a mod- 36. Croitoru DP, Kelly RE, Jr., Goretsky MJ, Lawson ML, Swove-
ified procedure of Ravitch and Haller (author’s transl)). Z land B, Nuss D. Experience and modification update for
Kinderchir 1981; 34: 220-7. the minimally invasive Nuss technique for pectus ex-
17. Castile RG, Staats BA, Westbrook PR. Symptomatic pec- cavatum repair in 303 patients. J Pediatr Surg 2002; 37:
tus deformities of the chest. Am Rev Respir Dis 1982; 437-45.
126: 564-8. 37. Serafin J, Swiatkowski J, Majkusiak R, Nowakowski P. 40-
18. Hummer HP, Willital GH. Morphologic findings of chest year experience in surgical treatment of congenital chest
deformities in children corresponding to the Willi- deformations--ethiopathogenesis, operative tech-
tal-Hummer classification. J Pediatr Surg 1984; 19: 562- niques and clinical results. Acta Chir Orthop Traumatol
6. Cech 2003; 70: 207-13.

95
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

38. Fonkalsrud EW. Open repair of pectus excavatum with 55. Torre M, Jasonni V, Asquasciati C, Costanzo S, Romanini
minimal cartilage resection. Ann Surg 2004; 240: 231-5. MV, Varela P. Absorbable stabilisation of the bar in mini-
39. Osawa H, Mawatari T, Watanabe A, Abe T. New material mally invasive repair of pectus excavatum. Eur J Pediatr
for Nuss procedure. Ann Thorac Cardiovasc Surg 2004; Surg 2008; 18: 407-9.
10: 301-3. 56. Nuss D, Kelly RE, Jr. Minimally invasive surgical correc-
40. Schaarschmidt K, Kolberg-Schwerdt A, Lempe M, tion of chest wall deformities in children (Nuss proce-
Schlesinger F, Bunke K, Strauss J. Extrapleural, submus- dure). Adv Pediatr 2008; 55: 395-410.
cular bars placed by bilateral thoracoscopy-a new im- 57. Fonkalsrud EW. 912 open pectus excavatum repairs:
provement in modified Nuss funnel chest repair. J Pedi- changing trends, lessons learned: one surgeon’s expe-
atr Surg 2005; 40: 1407-10. rience. World J Surg 2009; 33: 180-90.
41. Schier F, Bahr M, Klobe E. The vacuum chest wall lifter: an 58. Gurnett CA, Alaee F, Bowcock A, Kruse L, Lenke LG, Brid-
innovative, nonsurgical addition to the management of well KH et al. Genetic linkage localizes an adolescent id-
pectus excavatum. J Pediatr Surg 2005; 40: 496-500. iopathic scoliosis and pectus excavatum gene to chro-
42. Futagawa K, Suwa I, Okuda T, Kamamoto H, Sugiura J, mosome 18 q. Spine (Phila Pa 1976) 2009; 34: E94-100.
Kajikawa R et al. Anesthetic management for the mini- 59. Snel BJ, Spronk CA, Werker PM, van der Lei B. Pectus
mally invasive Nuss procedure in 21 patients with pec- excavatum reconstruction with silicone implants: long-
tus excavatum. J Anesth 2006; 20: 48-50. term results and a review of the english-language liter-
43. Ohno K, Morotomi Y, Harumoto K, Ueda M, Nakahira M, ature. Ann Plast Surg 2009; 62: 205-9.
Nakamura T et al. Preliminary study on the effects of bar 60. Antonoff MB, Erickson AE, Hess DJ, Acton RD, Saltzman
placement on the thorax after the nuss procedure for DA. When patients choose: comparison of Nuss, Rav-
pectus excavatum using bone scintigraphy. Eur J Pedi- itch, and Leonard procedures for primary repair of pec-
atr Surg 2006; 16: 155-9. tus excavatum. J Pediatr Surg 2009; 44: 1113-8.
44. Margulis A, Sela M, Neuman R, Buller-Sharon A. Recon- 61. Kim M, Lee KY, P arkadaşları HJ, Kim HY, Kang EY, Oh YW
struction of pectus excavatum with silicone implants. J et al. Development of new cardiac deformity indexes
Plast Reconstr Aesthet Surg 2006; 59: 1082-6. for pectus excavatum on computed tomography: fea-
45. Harrison MR, Estefan-Ventura D, Fechter R, Moran AM, sibility for pre- and post-operative evaluation. Yonsei
Jr., Christensen D. Magnetic Mini-Mover Procedure for Med J 2009; 50: 385-90.
pectus excavatum: I. Development, design, and simu- 62. Robicsek F, Hebra A. To Nuss or not to Nuss? Two op-
lations for feasibility and safety. J Pediatr Surg 2007; 42: posing views. Semin Thorac Cardiovasc Surg 2009; 21:
81-5; discussion 85-6. 85-88.
46. Shin S, Goretsky MJ, Kelly RE, Jr., Gustin T, Nuss D. Infec- 63. Iida H, Sunazawa T, Ishida K, Doi A. Surgical repair of
tious complications after the Nuss repair in a series of pectus excavatum not requiring exogenous implants in
863 patients. J Pediatr Surg 2007; 42: 87-92. 113 patients. Eur J Cardiothorac Surg 2010; 37: 316-21.
47. Lobe TE. Perioperative hypnosis reduces hospitalization 64. Coelho Mde S, Silva RF, Bergonse Neto N, Stori Wde S, Jr,
in patients undergoing the Nuss procedure for pectus dos Santos AF, Mendes RG et al. Pectus excavatum sur-
excavatum. J Laparoendosc Adv Surg Tech A 2006; 16: gery: sternochondroplasty versus Nuss procedure. Ann
639-42. Thorac Surg 2009; 88: 1773-9.
48. Lahiri A, Waters R. Experience with Bio-Alcamid, a new
soft tissue endoprosthesis. J Plast Reconstr Aesthet
Surg 2007; 60: 663-7.
49. Kotoulas C, Papoutsis D, Tsolakis K, Laoutidis G. Surgical
repair of pectus excavatum in young adults using the
DualMesh 2-mm Gore-Tex. Interact Cardiovasc Thorac
Surg 2003; 2: 565-8.
50. Okay T, Yasaroglu M, Yildirim M, Uncu OI, Aydemir B, Do-
gusoy I et al. A new approach to pectus deformity in
females. Interact Cardiovasc Thorac Surg 2004; 3: 95-8.
51. Rebeis EB, Campos JR, Fernandez A, Moreira LF, Jatene
FB. Anthropometric index for Pectus excavatum. Clinics
(Sao Paulo) 2007; 62: 599-606.
52. Nakagawa Y, Uemura S, Nakaoka T, Yano T, Tanaka N.
Evaluation of the Nuss procedure using pre- and post-
operative computed tomographic index. J Pediatr Surg
2008; 43: 518-21.
53. Cheng YL, Lee SC, Huang TW, Wu CT. Efficacy and safety
of modified bilateral thoracoscopy-assisted Nuss pro-
cedure in adult patients with pectus excavatum. Eur J
Cardiothorac Surg 2008; 34: 1057-61.
54. Liu SL, Li L, Cheng W, Hou WY, Huang LM, Wang WY et al.
Total extrapleura sternal elevation for the correction of
pectus excavatum in children. J Laparoendosc Adv Surg
Tech A 2009; 19 Suppl 1: S223-5.

96
Bölüm 16
Pektus Karinatum Deformitesinde Tanı,
Sınıflandırma ve Tarihçe
Diagnosis, Classification and History of Pectus Carinatum

Dr. Ahmet Demirkaya1*, Doç. Dr. Levent Cansever2


Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, Atakent Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
1

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
2

ÖZ
Pektus karinatum, sternumun öne çıkıklığı ile kendini gösteren, nadir anterior göğüs duvarı deformitesidir. Pektus eks-
kavatumdan sonra ikinci sıklıkta görülen Pektus karinatum, erkeklerde daha sık (4/1) görülmektedir. Tüm toraks defor-
mitelerinde karinatumun sıklığı yaklaşık %16 olarak bildirilmiştir. Etiyoloji, tam olarak bilinmese de aile öyküsü olanlarda
görülme sıklığı artmaktadır (%25). Temelde tüm anterior göğüs duvarı deformitelerinin aynı faktör tarafından oluştuğu
varsayılmaktadır. Bu faktör kostal kıkırdakların kontrolsüz aşırı büyümesidir. Karinatum deformitesine diğer iskelet kas
anomalileri de eşlik edebilir. Değişik serilerde farklı sonuçlar olmakla birlikte en fazla skolyoz eşlik eder (%15-22). Hasta-
ların %20’sinde konjenital kalp hastalığı vardır. Doğumda hafif belirgin olup erken çocukluk ve ergenlik çağında ilerler.
Ekskavatumun tersine deformite genellikle puberte döneminde ortaya çıkar. Göğüs ağrısı, eforla gelen nefes darlığı şi-
kayetleri olabilmektedir. Solunum yolları enfeksiyonu sıklığı artabilir. Psikolojik, kozmetik ve fizyolojik problemler yarata-
bilen pektus karinatumunun tedavisi cerrahidir. Cerrrahi tedavi sonrası şikayetler hemen ortadan kalkmaktadır. Cerrahi
Ravitch tarafından tanımlanmış klasik açık teknikle yapılmakla birlikte günümüzde Abramson’un tanımladığı minimal
invazif yöntem açık tekniğe göre daha avantaj sağlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: pektus karinatum, deformite, doğuştan, göğüs duvarı deformitesi

ABSTRACT
Pectus carinatum is a rare anterior chest deformity presenting with protrusion of the sternum. It is the second most com-
mon deformity after pectus excavatum. Male to female ratio is 4 to 1. Among all thoracic deformities, the incidence of
carinatum is 16%. Although etiology is unclear, the incidence increases with positive family history. All anterior thoracic
deformities are thought to arise due to a common reason. The reason is the uncontrolled growth of costal cartilages.
Other musculo-skeletal anomalies may also accompany the carinatum deformity. Although debated, the most common
anomaly is scoliosis (15-22%). Congenital heart disease could also be present in 20% of the patients. It is slightly promi-
nent after birth and advances in early childhood and puberty. Unlike excavatum, this deformity appears generally in pu-
berty. Chest pain and dyspnea on exertion could be the presenting complaints. Rate of respiratory tract infections may
increase. The treatment of this psychologically, cosmetically and physiologically debilitating disease is surgery. Comp-
laints immediately resolve after surgery. The surgery could be performed by conventional open technique, described
by Ravitch. However, minimally invasive approach described by Abramson has advantages over the open technique.
Key Words: pectus, carinatum, deformity, congenital, chest deformity

Sorumlu Yazar*: Yrd. Doç. Dr. Ahmet Demirkaya. Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, Atakent Hastanesi, Göğüs Cerrahisi
Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
E-posta: lcansever@yahoo.com
Telefon: 0 532 2270888

97
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

GİRİŞ celi basıklığından oluşur. Güvercin göğüs deformitesi


olarak da adlandırılır.
Pektus karinatum, sternumun öne çıkıklığı ile kendini
gösteren, nadir anterior göğüs duvarı deformitesidir.
Pektus ekskavatumdan sonra ikinci sıklıkta görülen KLINIK BULGULAR
Pektus karinatum, erkeklerde daha sık (4/1) görül- Hastaların çoğunda şikayet görülmez. Doğumda hiç-
mektedir. Tüm toraks deformitelerinde karinatumun bir bulgu saptanmayabileceği gibi bazen hafif defor-
sıklığı yaklaşık %16 olarak bildirilmiştir (1). mite bulgusu görülebilir. Genellikle erken çocukluk
Hem pektus karinatum hem de ekskavatum da pato- ve ergenlik çağında kendini gösterir. Pektus ekskava-
tumun tersine deformite genellikle daha ileri yaşlarda
genez büyük oranda bilinmemekle birlikte bu konu-
(11-15 yaş) ortaya çıkar. Çünkü bu dönemde büyü-
da çeşitli hipotezler mevcuttur. Aile öyküsü olanlarda
me hızlanmış ve kartilajların da büyümesi artmıştır.
görülme sıklığı artmaktadır (%25) (2). Kostaların kar-
Çoğunlukla annelerin fark etmesi ile hasta doktora
tilaj kısımlarının anormal gelişimi sonucu aşırı büyü-
başvurur. Diğer formların aksine Kondromanubrial
mesine bağlı oluştuğu düşünülmektedir. Temelde
tip doğum sırasında görülebilir. Oyun çağındaki ço-
tüm anterior göğüs duvarı deformitelerinin aynı fak-
cuklarda göğüs ağrısı, eforla gelen nefes darlığı şika-
tör tarafından oluştuğu varsayılmaktadır. Bu faktör
yetleri olabilmektedir. Solunum fonksiyon testlerinde
kostal kıkırdakların kontrolsüz aşırı büyümesidir. Eğer
genellikle bir patoloji saptanmaz. Solunum yolları en-
bu aşırı büyüyen kıkırdaklar sternumu dışarı öne (an- feksiyonu sıklığı artabilir. Deformite tespit edilen okul
teriora) iterse pektus karinatum, içeri (posteriora) çe- çağındaki çocuklarda psikolojik, kozmetik ve fizyolo-
kerse pektus ekskavatum deformitesi görülmektedir. jik problemler yaratabilir. En önemlisi bu dönemde
Karinatum deformitesine diğer iskelet kas anomali- çocuk kendini diğer arkadaşlarından soyutlayabilir.
leride eşlik edebilir. Değişik çalışmalar farklı sonuçlar Beden eğitimi derslerine katılmak istemeyebilir. Arka-
göstermekle birlikte en fazla iskelet anomalisi olarak daşlarının yanında giyinmek istemedikleri ve beden
skolyoz eşlik eder (%15-22). Diğer anterior deformi- görüntülerinden utandıkları için havuza ve denize
telerinde daha düşük oran görülmesinin aksine %20 gitmek istemeyebilirler. Pektus karinatumda cerrahi
’sinde eşlik eden konjenital kalp hastalığı vardır. Mitral tedavi yüz güldürücüdür. Cerrahi sonrası şikayetler
valv prolapsusu toplumda görülme sıklığından daha ortadan kalkmakta hasta memnuniyeti çok yüksek
yüksek oranda görülebilir. Bu deformite izole görü- olmaktadır.
lebildiği gibi bir genetik sendrom da eşlik edebilir.
Sıklıkla Poland sendromu veya Noonan sendromu ile TARIHÇE
birlikte görülebildiği bildirilmiştir.
Anterior göğüs duvarı deformiteleri ile ilgili veriler
1500’lü yılların başlangıcına dayanır. Bauhinus 1594
PEKTUS KARINATUM yılında pektus ekskavatumun klinik özelliklerini ta-
SINIFLANDIRILMASI nımlayarak diafragma anomalisinden kaynaklan-
Üç değişik formda görülebilmektedir (1,2,3). dığını bildirerek ilk olguyu rapor etmiş ve bu olgu
Schenck tarafından yine aynı yıl içinde yayınlanmıştır
1- Kondrogladiolar tip (4,5). Coulson tarafından 1820 yılında deformitenin
En sık görülen formudur. Sternum korpusunun ante- genetik yatkınlığı hakkında bir makale yayınlanmış ve
rior çıkıklığıdır ve genellikle alt kostal kartilajların çı- bu yazıda pektus ekskavatumlu üç erkek kardeş bildi-
kıklığı da eşlik eder, 2 formda görülür. rilmiştir (6). Pektus ekskavatum kliniği ilk olarak 1860
yılında Eggel tarafından tanımlamıştır. Eggel, Vozac-
a) Simetrik (en sık) zek adlı 27 yaşındaki bir tıp öğrencisinde, çocukluk
b) Asimetrik çağından itibaren sternum alt kısmında çöküklük
olduğunu ve bu durumun 12 yaşına kadar çok fazla
2- Mikst tip
değişiklik göstermemiş olduğunu belirtmiş, ancak
Pektus ekskavatum ve karinatum deformitelerinin ilerleyen dönemlerde, pulmoner kompresyona bağlı
birlikte görüldüğü formdur. olarak dispne, paroksismal öksürük, yüzeyel solunum
şikayeti geliştiğini rapor etmiştir. Bu hastada göğüs
3- Kondromanubrial tip
içindeki kavite 25 cm uzunlukta, 18 cm genişlikte ve 7
Nadir görülen bu deformite de manubrium, 2 ve 3. cm derinlikte ölçülmüş ve sternum ile vertebra arasın-
kostal kartilajın çıkıntısı ile sternum korpusunun göre- daki mesafe ise 1 cm olarak hesaplanmıştır (7).
98
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 16: Pektus Karinatum Deformitesinde Tanı, Sınıflandırma ve Tarihçe

erneği

1998

Theodore Williams ise 1872 yılında Coulson gibi daha derecede pektus eksavatum deformitesiyle birlikte,
çok genetik geçiş üzerine çalışmalar yapmış ve 17 ya- göğüs bası hissi ve ilerleyen dispnesi olan 21 yaşında
şındaki pektus ekskavatumlu bir olgunun hem babası bir kadın hastaya “bilateral kostokondral rezeksiyon
hem abisinin de pektus ekskavatuma sahip olduğunu ve transvers sternotomi” operasyonu uygulayarak
bildirmiştir (8). Wilheim Ebstein’da daha çok pektusun postoperatif dönemde bu hastanın şikayetlerinin dü-
klinik spektrumunu araştırmış ve 1882 yılında ilk kez zelmiş olduğunu belirtmişlerdir (15).
bu toraks duvarı deformitesine “trichterbrust” (Huni
Nissen 1944 yılında nefes darlığı, çarpıntı, çabuk yo-
göğüs) terimini kullanarak 5 vaka yayınlamıştır (9).
rulma şikayetleri olan bir olguya sternum ve kartilaj
Hagman 1880 yılında bu anomalilerin gelişimini, ster-
rezeksiyonu uyguladıktan sonra sternumu ters çe-
numun kotların gelişimine oranla daha yavaş veya
virmiş ve hastanın şikayetlerinin düzelmiş olduğunu
gecikmiş gelişmesine bağlı olabileceğini belirtmiştir.
belirtmiştir (16). Ravitch 1947 yılında Sauerbruch tek-
Hutchison ise 1897 yılında bu anomaliyi diafragma-
niğinin daha radikal, genişletilmiş modifikasyonunu
nın santral tendonundan kaynaklanan çekintiye bağlı
“Bilateral Kartilaj Rezeksiyon ve Sternal Osteotomi“
olabileceğini ileri sürmüştür. Bu yıllarda pektusun
yaptıktan sonra çöküklüğün göğüs içine doğru çok
tedavisi temiz hava, solunum egzersizleri ve dıştan
fazla derin olmadığını düşünerek eksternal traksiyon
uygulanan basınçtan oluşmaktaydı. Çünkü o yıllarda
uygulamaya gerek duymamıştır. Ancak bu prosedür-
cerrahlar göğüs boşluğu açıldığı zaman, akciğerlerin
de rekürrens sık gözlenmiştir. Ravitch ve Chin 1949 yı-
kollapsını nasıl önleyebileceklerini bilmemelerinden
kaynaklanmakta idi (4). lında Lincoln Brown’un görüşünden yola çıkarak ster-
numun daha radikal şekilde mobilize edilebileceğini
Yirminci yüzyılın ilk başlarında göğüs cerrahları için rapor etmişler ve bu raporda sternal mobilizasyonu;
göğüs bölgesi uygun olmayan veya yasaklı bölge ha- sternal bağlantı, diafragmatik bağlantı, interkostal
lindeydi. Meyer’in 1911 yılındaki pektusa yönelik ilk kaslar, rektus kaslarından serbestleştirmek ve ksifoid
müdahalesi sadece deneme konumunda olmuştur. kısmının serbestleştirilmesi olarak tanımlamışlardır.
Meyer, pektuslu bir olgunun sağ tarafındaki 2. ve 3. Aynı çalışmada deforme kostal kartilajların eksizyonu
kostal kartilajlarını çıkartmış ancak hastada hiçbir ve Kirschner teli kullanarak sternumun fiksasyonunu
düzelme sağlanamamıştır (10). Sauerbruch 1913 yı- uygulamışlardır (17,18).
lında toraksta negatif basınç odası oluşturarak göğüs
cerrahisinde çığır açmıştır. Bu şekilde ilk kez pektus Ravitch 1949 yılında lateral grafilerde depresyonun
ekskavatumda bilateral kotsal kartilaj rezeksiyonu tam olarak tespit edilebilmesi için ilk defa antero-
ve sternal osteotomiyi uygulamıştır. Yine sternumun median hatta baryum macunu uygulayarak, aradaki
eksternal traksiyonda tutulması ve bu şekilde en az mesafenin görünenden daha derin olduğunu vurgu-
altı hafta bekletilmesini önermiştir. Ciddi dispnesi lamıştır. Yine aynı yıl pektuslu hastalarda solunum fiz-
ve dinlenme esnasında dahi çarpıntı şikayeti olan yolojisi çalışmaları yapmış ve kısmen normal değerler
bir hastanın 5’den 9’a kadar olan kostal kartilajlarını saptamıştır.
çıkarmış ve sternal osteotomi uygulamıştır. Sonuç Pektus karinatum ilk kez Brodkin tarafından 1949
olarak hastanın ameliyat sonrası şikayetleri oldukça yılında güvercin göğüs olarak tanımlanmıştır (19).
düzelmiştir (11,12). Ravitch 1952 yılında kondromanubrial protruzyona
Sauerbruch’un önerdiği bu teknik Avrupa ve Ameri- yönelik ilk cerrahi müdaheleyi multipl deforme kotsal
ka’daki cerrahlar tarafından benimsenip popülarite kartilajları rezeke ederek ve sternuma çift osteotomi
kazanmış olup, ilk olarak 1927 yılında Lexer’in başarılı uygulayarak yapmıştır (20). Lester ise 1953 yılında
cerrahi sonuçları Hoffmeister tarafından rapor edilmiş, Ravitch tekniğine ilave olarak sternumun ön kısmının
1931 yılında ise Alexander tarafından bu operasyonu rezeksiyonu hatta sternum girişinin subperiostal re-
uyguladıkları semptomatik hastaların operasyon son- zeksiyonu dahil olacak şekilde uygulamıştır. Ancak bu
rası semptomlarının düzelerek normale döndükleri teknik genel olarak başarısızlıkla sonuçlanmış olması-
ifade edilmiştir (13,14). Trusdale 1938 yılında 18 yaşın- na rağmen, takip eden yıllarda, daha az invazif teknik
da şiddetli dispne, anoreksi, mide bulantısı şikayetleri olan kotsal kartilajların sternumla birleşim yerlerinin
olan pektus ekskavatumlu bir erkek hasta tanımlamış subperiostal rezeksiyonu ve sternumun alt kısmının
ve düzeltici bir operasyondan sonra solunum ve sin- subperiostal rezeksiyonu şeklinde tanımlamıştır (21).
dirim problemlerinin normale döndüğünü bildirmiş- Chin tarafından 1957 ve Brodkin tarafından 1958 yı-
tir (4). Ochsner ve De Bakey ise 1939 yılında bu defor- lında rektus kaslarının traksiyon etkisinden yararla-
mitedeki ilk cerrahi deneyimi göz önüne alarak, kendi narak sternumu normal konumunda tutacak yeni bir
cerrahi deneyimlerini sunmuşlar ve bu çalışmada ileri operatif teknik geliştirilmiştir (22,23). Howard 1958
99
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

yılında bu tekniği modifiye ederek kartilajlara radikal 2. Fonkalsrud EW. Surgical Management of Pectus Carina-
rezeksiyon yapmış ve sternal osteotomi uygulamıştır. tum. Operative Techniques in Thoracic and Cardiovas-
cular Surgery 2000; 5: 110-7.
Ayrıca pektus karinatumun görünümünü tarifleyerek
3. Sarper A. Demircan A. Konjenital Göğüs Duvarı Anom-
“büyük bir elin sternum ve kotsal kartilajın medial alileri. Göğüs Cerrahisi.Ed: Ökten İ, Güngör A, Sim Mat-
kısmını öne doğru, lateral kotsal kartilajları ve kabur- baacılık, Ankara. 2003; 38: 701-23.
gaları ise içe doğru ittiğini belirtmiştir (24). Ravitch 4. Ravitch NM ed. Congenital deformities of the chest wall
1960 yılında farklı bir cerrahi prosedür tanımlayarak and their operative correction. Philadelphia W.B. Saun-
dersCo; 1997.
“sadece sternumun sol tarafında ilgili etkilenen kot- 5. Bauhinius J. Schenck vonGrafenberg J. Observation
sal kartilajların rezeksiyonu ile eşlik eden perikondrial ummedicarum, rararum, novarum, admirabilium, et
bantların kısaltılmasını” önermiştir(25). Ramsay ise montrosarum, libersecundus. De partibusvitalibus, tho-
1963 yılında teknik olarak sternumun pozisyonunda racecontentis. Observation 1594: 264: 516.
6. Coulson W. Deformities of the chest. London Med Gaz
değişiklik yapmadan lateral defektleri rektus kası ile
1820; 4: 69-73.
doldurmuş veya deforme kotsal kartilajları rezeke et- 7. Eggel. Eineseltene Missbildungdes Thorax. Virchow’s
miştir (26). Robiscek 1963 yılında pektus karinatum Arch 1870: 49: 230.
cerrahisinde modern tekniği ilk olarak uygulamış, 8. Williams CT. Congenital malformation of the thorax:
genel olarak deforme asimetrik kotsal kartilajların Great depression of the sternum. Tr Path Soc 1872; 24:
50.
subperikondrial rezeksiyonu, transvers sternal osteo- 9. Ebstein E. Die Trichterbrust in ihren Beziehungenzur
tomi, sternumun protrüze olan alt kısmının rezeksiyo- Konstitution. Zeitschr F Konstitutionslehre 1921; 8: 103.
nunu uygulayarak sternuma yeni bir alt sınır oluştur- 10. Meyer L. Zurchirurqishen Behandlung der augebo-
muştur (27). Welch 1973, Pickard ise 1979 yıllarında renen Trichterbrust. Verh Bel Med Gest 1911; 42: 364.
11. Sauerbruch F. Die Chirurgie der Brustorgane. Springer
kendi tekniklerini tanımlamışlardır ve bu teknikler
1920; 1: 437.
ilgili kostal kartilaj rezeksiyonu ve sternal osteotomi 12. Sauerbruch F. Operative Beseitigung der Angeborenen
yönünden birbirlerine oldukça benzer görülmüştür. Trichterbrust. Deutsche Zeitschr f Chir 1931; 234: 760.
Günümüzde halen bu tekniklerle çok iyi sonuçlar 13. Alexander J. Traumatic pectus excavatum. Ann Surg
alınmaktadır (28,29). Shields 1987, Pektus karinatum- 1931; 93: 489 -500.
14. Hoffmeister W. Operation der angeborenen Trichter-
lu olguların genetik yatkınlığını araştırmış. Olguların brust. Beitr Klin Chir 1927; 141: 214.
sadece %25’inde ailede göğüs deformitesi öyküsü ve 15. Ochsner A DM. Chone-Chondrosternon: report of case
%15’inde skolyoz birlikteliği gözlemişlerdir (30). Wa- and review of literature. J Thorac Surg 1939; 8: 469-508.
ters ve ark. 1989 yılında pektus karinatumun sıklıkla 16. Nissen R. Osteoplastic procedure for correction of fu-
nelchest. Am J Surg 1944; 64: 169-74.
kas-iskelet sistemi hastalıkları bunlardan da özellikle
17. Chin EF, Adler RH. The surgical treatment of pectus ex-
skolyoz ile birlikte olduğunu ancak cerrahi gerektir- cavatum. Br Med J 1954; 1: 1064-6.
mediğini vurgulamışlardır (31). Günümüzde pektus 18. Ravitch MM. The operative treatment of pectus excava-
karinatumda da pektus ekskavatum da olduğu gibi tum. Ann Surg 1949; 129: 429-44.
yaygın olarak, Willital Tekniği olarak adlandırılan cer- 19. Brodkin HA. Congenital condrosternal prominence (pi-
geonbreast) a new interpretation. Pediatrics 1949; 3:
rahi teknik uygulanmaktadır (32). Abramson 2005 yı- 286.
lında pektus ekskavatumdaki Nuss tekniğini pektus 20. Ravitch MM. Unusual sternal deformity with cardiac
karinatum hastalarına uygulayan ve dünyaya duyu- symptoms operative correction. J Thorac Surg 1952; 23:
ran ilk bilim adamı olmuştur (33). Ülkemizde de yeni 138-44.
21. Lester CW. Pige on breast (pectus carinatum) and other
yöntem olarak bilinen bu yöntem uygulanmaktadır.
protrusion deformities of the chest of developmental
Frey ve ark. 2006 yılında pektus karinatumda nono- origin. Ann Surg 1953; 137: 482-9.
peratif tedaviyi önermişler ve başlangıç olarak iki yıl 22. Brodkin HA. Pigeon breast; congenital chondrosternal
süreyle korse veya kuşak kullanımını önermişlerdir prominence; etiology and surgical treatment by xi-
(34). Abramson 2009 yılında pektus karinatuma uyar- phosternopexy. AMA ArchSurg 1958; 77: 261-70.
23. Chin EF. Surgery of funnelchest and congenital sternal
lanmış Nuss tekniği ile cerrahi uyguladığı 40 hastanın prominence. Br J Surg 1957; 44: 360-76.
sonuçlarını raporlamıştır (35). 24. Howard R. Pigeonchest (protrusion deformity of the
sternum). Med J Aust 1958; 45: 664-6.
25. Ravitch MM. Operative Correction of Pectus Carinatum
KAYNAKLAR (Pigeon Breast). Ann Surg 1960; 151: 705-14.
1. Robert C. Shamberger. Chest Wall Deformities. In Shilds 26. Ramsay BH. Transplantation of the rectus abdominis
TW. LoCicero III Reed CA. Feins RH eds. General Thoracic muscle in the surgical correction of a pectus carinatum
Surgery 7th edition. Lippincott Williams & WilkinsCh 43, deformity with associated parasternal depressions.
2009; 599-628. Surg Gynecol Obstet 1963; 116: 507-8.

100
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 16: Pektus Karinatum Deformitesinde Tanı, Sınıflandırma ve Tarihçe

erneği

1998

27. Robicsek F, Sanger PW, Taylor FH, Thomas MJ. The sur-
gical treatment of chondrosternal prominence (pectus
carinatum). J Thorac Cardiovasc Surg 1963; 45: 691-701.
28. Pickard LR, Tepas JJ, Shermeta DW, Haller JA. Pectus ca-
rinatum: results of surgical therapy. J Pediatr Surg 1979;
14: 228-30.
29. Welch KJ, Vos A. Surgical correction of pectus carinatum
(pigeon breast). J Pediatr Surg 1973; 8: 659-67.
30. Shields TW ed. Philadelphia: Lippincott Williams &
Wilkins; 2000:546.
31. Waters P, Welch K, Micheli LJ, Shamberger R, Hall JE.
Scoliosis in children with pectus excavatum and pectus
carinatum. J Pediatr Orthop 1989; 9: 551-6.
32. Saxena AK WG. Surgical correction of funnelchest using
titanium struts. Surg Childh Intern 1998; 6: 230-2.
33. Abramson H. A minimally invasive technique to repair
pectus carinatum. Preliminary report. Arch Bronconeu-
mol 2005; 41: 349-351.
34. Frey AS, Garcia VF, Brown RL, Inge TH, Ryckman FC, Co-
hen AP, et al. Nonoperative management of pectus cari-
natum. J Pediatr Surg 2006; 41: 40-45; discussion 40-45.
35. Abramson H, D’Agostino J, Wuscovi S. A 5-year expe-
rience with a minimally invasive technique for pectus
carinatum repair. J Pediatr Surg 2009; 44: 118-123; dis-
cussion 123-114.

101
Bölüm 17
Pektus Karinatumda Açık Cerrahi Teknik
Open Surgical Technique of Pectus Carinatum

Dr. Akın Eraslan Balcı*, Dr. Muharrem Çakmak


Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Elazığ, Türkiye

ÖZ
Pektus karinatum, sternumun öne doğru çıkıklığıdır. Çıkıntının en yüksek yerinin anatomik lokalizasyonuna göre
kondrogladiolar veya kondromanubrial olarak ikiye ayrılır. Kondrogladiolar deformite, sternum korpusunun an-
terior çıkıklığıdır. Kondromanubrial tip ise manubrium, 2.-3. kostal kartilajların çıkıntısı ve sternum korpusunun basık-
lığıdır. En önemli başvuru sebebi psikolojik ve kozmetik sorunlardır. Pektus karinatum tedavisinde nonoperatif ve ope-
ratif teknikler kullanılır. Nonoperatif teknikler ortotik destekleme yöntemi ve dinamik kompresyon tekniğidir. Operatif
teknikler ise sternal osteotomili ya da sternal osteotomisiz deforme kıkırdakların rezeksiyonunu içeren açık teknik ve son
dönemlerde mükemmel sonuçların elde edildiği minimal invaziv torakoskopik rekonstrüktif tekniklerdir. Pektus karina-
tumda klasik açık cerrahi yöntemi Ravitch tekniğidir. Bu teknikte, deforme kartilaj kostalar subperikondrial olarak rezeke
edilir. Deformitenin oluşturduğu göğüs duvarı şekil bozukluğuna göre anterior veya posterior osteotomi yapılır. Mikst
tip pektus deformitesinde ise 3-7’nci kostal kartilajların tam rezeksiyonu ve kama şeklinde sternal osteotomi yapılır.
Anahtar Kelimeler: pektus karinatum, açık cerrahi, Ravitch, Welch, osteotomi

ABSTRACT
Pectus carinatum is the anterior protrusion of the sternum. Pectus carinatum is divided into two as chondrogladiolar
or chondromanubrial according to the anatomical localization at the highest part of the protrusion. Chondrogladiolar
deformity is the anterior extension of the sternum corpus. Condromanubrial type is protrusion of manubrium and 2.-3.
costal cartilages together with depression of sternum corpus. The most important reason for application is psychological
and cosmetic problems. Nonoperative and operative techniques are used in pectus carinatum treatment. Nonoperative
techniques are orthotic support method and dynamic compression technique. The operative technique are resection
of the deformed cartilages with or without sternal osteotomy. This method is minimally invasive thoracoscopic recons-
tructive technique with clear and recent excellent results. The classic open surgical technique in pectus carinatum is
the Ravitch technique. In this technique, deformed cartilage costas are resected as subperikondrial. According to chest
wall deformity, anterior or posterior osteotomy is performed. In the mixed type pectus deformity are made complete
resection of the 3-7th costal cartilages, additionally wedge-shaped osteotomy is performed to sternum.
Key Words: pectus carinatum, open surgery, Ravitch, Welch, osteotomy

GİRİŞ Pektus karinatum, çıkıntının en yüksek yerinin ana-


tomik lokalizasyonuna göre kondrogladiolar veya
Pektus karinatum, sternumun öne doğru çıkıklığının
kondromanubrial olarak ikiye ayrılır. Kondrogladiolar
eşlik ettiği, genellikle 3-7’nci kaburgaların belirginleş- deformite, Sternum korpusunun anterior çıkıklığıdır.
mesiyle sonuçlanan, kostal kartilajların, kaburgalara Kosta kartilajlarının simetrik konkavlığıyla beraber
göre aşırı büyümesi nedeniyle ortaya çıkan bir göğüs sternum cisminin alt kısmı öne displasedir. Alt kostal
duvarı deformitesidir (Resim 1a-c). Pektus ekskava- kartilajların protrüzyonu vardır. Simetrik, asimetrik ve
tumdan sonra ikinci sıklıkta görülür. Karinatum/eks- mikst tipleri mevcuttur. En sık görüleni simetrik kond-
kavatum oranı 1/10 – ¼ ‘dür. Erkeklerde 4 kat daha rogladiolar tip deformitelerdir. En az görülen tipi ise
fazla görülür (1-4). kondromanubrial tip olup 2. ve 3. kostaların kartilajla-

Sorumlu Yazar*: Prof. Dr. Akın Eraslan Balcı, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Elazığ, Türkiye
E-posta: akineraslan.balci@hotmail.com
Telefon: 0 544 7719008

103
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Resim 1a-c. Pektus ekskavatumlu hastaların değişik açılardan görünümü (Prof.Dr. Akın Eraslan Balcı’nın arşivinden).

Tablo 1. Pektus Karinatum Deformitelerinin Sıklığı. yani pektus ekskavatumun tersine daha ileri yaşlarda
(11-15 yaş) ortaya çıkar. Bazı olgularda göğüs ağrısı ve
Kondrogladiolar fiziksel aktivite ile ortaya çıkan nefes darlığı görülebi-
Simetrik 89 lir. En önemli başvuru sebebi ise psikolojik ve kozme-
Asimetrik 49 tik sorunlardır. Olguların %35’inde iskelet sistemine
Mikst karinatum ve ekskavatum 14 ait, skolyoz, vertebra anomalileri gibi anomaliler eşlik
Kondromanubrial 3
edebilir. Yine, olguların yaklaşık %18’inde konjenital
bir kalp hastalığı mevcuttur (8).
Toplam 155

TEDAVI
rıyla birlikte manubriumun protrüzyonu ve sternum
cisminin göreceli depresyonu vardır. Buna “pouter Pektus karinatumlu hastalarda dikkat edilmesi ge-
pigeon” da denmektedir. Pektus karinatum olguları- reken bazı özellikler vardır. Karinatumlu bir hastada
nın %1’den azını oluşturmaktadır. Pektus arkuatum skolyoz varlığının, deformite simetrisinin, göğüs du-
olarak da adlandırılır (Tablo 1) (5). varının kompliansının, excavatumun eşlik edip etme-
diğinin, konjenital kalp hastalığı ya da eşlik eden bir
Pektus karinatumlu çocuklar deformiteden ötürü ken-
sendromun olup olmadığı mutlaka değerlendirilme-
dine güvensiz ve içe kapanıktır. Omuzlarını düşürerek
lidir. Çocuğun gelişim süreci takip edilmeli, deformite
ve öne doğru eğilerek yürür ve otururlar. Yüzme-atle-
derecesine göre cerrahiye karar verilmelidir. Göğüs
tizm gibi sporlarda ve sporcu soyunma odalarından
duvarı rekonstrüksiyonuna bağlı normal göğüs duva-
uzak dururlar. Bu tarz bir hayat daha da çok anormal
rı gelişimi bozulacağından 5 yaş ve altında olan ço-
postüre neden olarak deformitenin ağırlaşmasına yol
cukların göğüs duvarı onarımı yapılmamalıdır (9-11).
açar. Konservatif tedavi kesin olarak etkisizdir. Kas
flepleri veya protezleriyle yalnızca kozmetik anlamda Pektus karinatum tedavisinde nonoperatif ve opera-
yapılan düzeltme girişimleri de etkisiz kalmıştır (1,6). tif teknikler kullanılır. Nonoperatif teknikler içerisin-
de yer alan ortotik destekleme yöntemi ve dinamik
Pektus karinatum bilateral ya da unilateral olarak gö-
kompresyon tekniğinin, seçilmiş pektus karinatumlu
rülebilir, sternum çoğunlukla deformitenin olduğu ta-
hastalarda benzer sonuçlar verdiği gözlenmiştir (12).
rafa doğru yön değiştirir. İzole bir göğüs deformitesi
olabileceği gibi sıklıkla Marfan sendromu ve Noonan Ortezis denilen dinamik eksternal kompresyon me-
sendromu gibi genetik patolojilerle birlikte görülebi- todudur. Bu metotda göğüs ön duvarı özel geliştiril-
lir. Olguların yaklaşık %25’inde ailevi yatkınlık vardır miş bir cihaz belli bir süre baskı altına alınmakta ve
(7). tedavi 1-1,5 yıl kadar uygulanmaktadır (13). Operatif
teknikler ise, uzun yıllar boyunca uygulanan sternal
osteotomili ya da sternal osteotomisiz deforme kı-
KLINIK BULGULAR kırdakların rezeksiyonunu içeren açık teknik ve son
Pektus karinatumun doğumdan hemen sonra ortaya dönemlerde mükemmel sonuçların elde edildiği de-
çıkması çok nadirdir, çoğunlukla on yaşından sonra, forme kıkırdakların rezeke edildiği ya da rezeke edil-
104
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 17: Pektus Karinatumda Açık Cerrahi Teknik

erneği

1998

Resim 2a. Önceden başarısız Abramson operasyonu geçiren pektus karinatumlu bir hastanın görünümü, b. Ravitch
operasyonu sonrası görünümü (Prof.Dr. Akın Eraslan Balcı’nın arşivinden).

mediği minimal invaziv torakoskopik rekonstrüktif bir seviyeye bağlanmasını önermişlerdir. Howard bu
tekniklerdir (1,14-16). metodu, subperikondrial kotsal kartilaj rezeksiyonu
ve sternal osteotomi ile kombine etmiştir (8,17,18).
Pektus karinatumda klasik açık cerrahi yöntemi Ra-
vitch tekniğidir, fakat günümüzde deforme kıkırdak- Klasik cerrahi teknik, deforme kartilaj kostalar subpe-
ların rezeksiyonundan, sternumun stabilizasyonun rikondrial olarak rezeke edilir. Deformitenin oluştur-
tekniğine kadar bir çok modifikasyonları vardır (Resim duğu göğüs duvarı şekil bozukluğuna göre anterior
2a,b). Ravitch, yötemini ilk kez kondromanubrial pek- veya posterior osteotomi yapılır (Şekil 1 ve Resim 3).
tus karinatum deformitesi için uygulamıştır. 1953’te Sternum alt ucu ve ksifoid öne doğru aşırı bir çıkıntı
Lester kondrogladiolar deformitenin onarımında, oluşturuyorsa rezeke edilir ve rektus kasları sternuma
sternumun anterior parçasının rezeksiyonunu ya da tesbit edilir. Sternum fiksasyonu perikondrial doku ile
bütün sternumun subperiostal rezeksiyonunu öner- yapılır. Geniş kosta rezeksiyonları yapılmış ise sternal
miştir (5). Chin ve daha sonra Brodkin, ksifoidin tran- destek yapıları kullanılabilir. Mikst tip pektus deformi-
seksiyonu ve rektus kasının sternumda daha yüksek tesinde, 3-7’nci kostal kartilajların tam rezeksiyonu ve

Şekil 1. Pektus Karinatum’da açık cerrahi yöntem


105
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Kemiklerin büyümesi sonucu deformitede rekürrens


olasılığ nedeniyle onarımın geç adolesan dönemine
kadar ertelenmesi gerektiği söylense de erken dö-
nemde opere edilenlerde rekürrense rastlanmamak-
tadır. Biz çalışmamızda çocuk yaş grubunda ameliyat
yaptığım olguların uzun dönem takiplerinde rekür-
rens görmedik ve iskelet gelişimi de normal seyretti.
Çocuk yaş grubunda operasyon daha kolay ve iyi to-
lere edilmektedir. Ameliyat edilmeyen bir hastamızda
hipoksi ve siyanozla giden kompleks kardiyak ve pul-
moner arter anomalileri de vardı (1).
Operasyon bitiminde yerleştirilen substernal seroma
birikimini önler. Ortotopik pozisyona getirildikten
sonra pektoral ve rektus kastalarının presternal olarak
kapatılmasıyla sağlanan destek, sternumu deprese
pozisyonda tutmaya yetmektedir.
Kosta kartilajının tek taraflı şekilde protrüzyonuna na-
Resim 3. Ravitch operasyonu esnasında deforme kot- dir rastlanır. Tek taraflı deformitesi olan 15 yaşındaki
ların ve sternumun eksplorasyonu (Prof.Dr. Akın Eraslan
hastamızda 3, 4, 5, 6. kosta kartilajı çıkarıldı ve o ta-
Balcı’nın arşivinden).
raf sternumu parsiyel olarak rezeke edildi. Ondört ay
sonra yapılan kontrolde deformite yoktu (1). Tek taraf-
kama şeklinde sternal osteotomi yapılır. Kondroma- lı rezeksiyonun, yalnızca kemik gelişmesi tamamlan-
nubrial deformitede ise 2’nci kotsal kartilajdan itiba- dığında etkili olabileceği, çünkü çıkarılmayan karti-
ren rezeksiyon ve sternumun alt bölgesine deformi- lajların dengelenemeyen etkisi yüzünden sternumun
teyi düzeltecek şekilde sternal rezeksiyon yapılır. Bu sağlam tarafa eğileceği ve deformitenin operasyon
deformitede, rezeksiyon sonrası sternumun sütüre öncesinden bile kötü hale geleceği düşünülür. Hasta-
edilmesi ve gerekirse bar takviyesi ile sternum uygun mızda bu tür bir komplikasyon görülmemesi yaşının
pozisyonunda tutulması gerekir (8,17,18). nispeten ileri ve operasyon sırasındaki kemikleşme-
nin de iyi olmasına bağlanabilir. Daha küçük çocuk-
larda tek taraflı deformitede kosta kartilajını bilateral
KLİNİK DENEYİM
çıkarmak uygun bir yaklaşımdır. Erken girişim hasta-
Ravitch 1952’de kondromanubrial, 1960’da kondrog- nın sevmediği bu vücut görünümüyle daha uzun süre
ladiolar deformite onarımını bildirdi. Tedavi yöntemi kalmasını ve kendisi hakkında olumsuz imaj geliştir-
deforme kosta kartilajlarının rezeksiyonu ve çift os- mesini önler.
teotomi yapmaktı. Başka araştırmacıların önerdiği Değişik bir operasyon yöntemi kosta kartilajlarının re-
değişik yaklaşımlardan sonra en son Welch ve Vos’un zeksiyonu ve sternumun transvers osteotomisine ek
1973 yılında tanımladıkları teknik, açık teknik anla- olarak sternum cisminin alt kısmından 2-6 cm rezeke
mında günümüzde de küçük değişikliklerle uygu- edilmesidir. Ksifoid ve rektus kasları tekrar sternumun
lanmaktadır. Ekskavatun deformitesi erken yaşlarda geride kalan kısmına dikilir. Bu yöntemin başarısızlık
dikkati çekerkeni karinatum deformitesi daha geç oranı %8’e ulaşabilir. Sternum distal kısmının rezek-
farkedilir hatta 11 yaşına kadar tanımlanmadığı ra- siyonu gerekli değildir, daha çok kosta kartilajlarının
por edilmiştir. Bunun nedeni anterior göğüs duvar tam rezeksiyonu üzerinde durulmalıdır (1). İkinci kos-
deformitesinin inspeksiyonda gözün referans noktası ta kartilajının rutin olarak rezeke edilmesini savunan-
olarak abdomeni kullanması olabilir. Böylece erken lar vardır (19). Ancak uygulamada 2 kosta rezeksiyon
çocukluk döneminde çocukta doğal olarak bulunan rezeksiyonu az gerekir. Bizim serimizde sadece bir
göbek (“potbelly”) ekskavatum deformitesini berigin- hastada (%5,5) gerekmiştir. Karinatum hastalarında
leştirirken, karinatum deformitesini kısmen gizler, yaş yapılan rezeksiyon ekskavatum hastalarına göre biraz
ilerledikçe doğal göbekli görünüm kaybolurken eks- daha fazla olmaktadır.
kavatum kısmen gizlenir, karinatum daha iyi görünür Yandaş kardiyopulmoner hastalıkları olmayan çocuk-
duruma gelir. Bizim çalışmamıza deformite en çok 7-9 larda göğüs kozmetiğini bozan karinatum deformite-
yaş grubunda tanınmıştı (1). sinin 6-10 yaşları arasında cerrahi olarak düzeltilmesi
106
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 17: Pektus Karinatumda Açık Cerrahi Teknik

erneği

1998

düşük morbidite, hastane süresi ve yüksek düzelme 17. Robicsek F, Watts LT. Pectus carinatum. Thorac Surg Clin
oranıyla başarılı olmaktadır. Gereksiz derecede ge- 2010; 204: 563-74.
18. Obermeyer RJ, Goretsky MJ. Chest wall deformities in
niş kartilaj rezeksiyonu yapılmadıkça erken yaşlarda
pediatric surgery. Surg Clin North Am 2012; 92: 669-84.
yapılan düzeltme toraks iskeletinin doğal gelişimini 19. Peña A, Pérez L, Nurko S, Dorenbaum D. Pectus carina-
bozmaz ve hatta gelişmenin normal olmasını sağ- tum and pectus excavatum. Are they the same disease?
lar. Kemikleşmenin tamamlandığı daha ileri yaşlarda Am Surg 1981; 47: 215-8.
ameliyat, teknik açıdan daha zor olabilir.

KAYNAKLAR
1. Balcı AE, Ülkü R, Eren Ş, Eren N. Çocuklarda pektus kar-
inatum deformitesi onarımı. Türk Gogus Kalp Dama
2002; 10: 27-30.
2. Balcı AE, Eren S, Ozyurtkan MO. Symmetrical excessive
pectus excavatum in children. Asian Cardiovasc Thorac
Ann 2013; 21: 683-8.
3. Balcı AE, Eren Ş, Ülkü R, Eren N. Çocuklarda pektus ek-
skavatum onarımı. Cerrahinin sonuçları ve klinik yorum.
Solunum 2002; 3: 406-12.
4. Park CH, Kim TH, Haam SJ, Jeon I, Lee S. The etiology
of pectus carinatum involves overgrowth of costal car-
tilage and undergrowth of ribs. J Pediatr Surg 2014; 49:
1252-8.
5. Shamberger RC. Chest Wall Deformities. In Shields TW.
Lo Cicero III Reed CA. Feins RH. eds. General Thoracic
Surgery 7th edition. Lippincott Williams & Wilkins Ch
43, 2009; 599-628.
6. Robiscek F. Surgical treatment of pectus carinatum.
Chest Surg Clin North Am 2000; 10: 357-76.
7. Cobben JM, Oostra RJ, van Dijk FS. Pectus excavatum
and carinatum. Eur J Med Genet 2014; 57: 414-7.
8. Blanco FC, Elliott ST, Sandler AD. Management of con-
genital chest wall deformities. Semin Plast Surg 2011;
25: 107- 16.
9. Goretsky MJ. Kelly RE, Croitoru D, Nuss D. Chest wall
anomalies: Pectus excavatum and pectus carinatum.
Adolesc Med 2004; 15: 455-71.
10. Frey AS, Garcia VF, Brown RL, Inge TH, Ryckman FC, Co-
hen AP et al. Nonoperative management of pectus car-
inatum. J Pediatr Surg 2006; 41: 40-45.
11. Robicsek F, Fokin AA. How not to do it: restrictive tho-
racic dystrophy after pectus excavatum repair. Interact
Cardiovasc Thorac Surg 2004; 3: 566-8.
12. Stephenson JT, DuBois J. Compressive orthotic bracing
in the treatment of pectus carinatum: the use of radio-
graphic markers to predict success. J Pediatr Surg 2008;
43: 1776-80.
13. Martinez-Ferro M, Fraire C, Bernard S. Dynamic com-
pression system for the correction of pectus carinatum.
Sem Pediatr Surg 2008; 17: 194-200.
14. Shamberger RC. Congenital chest wall deformities In
Grosfeld JL, O’Neill JA, Fonkalsrud EW, and Coran AG ed-
itors. Pediatric Surgery. 6th Edition Philadelphia 2006;
904-5.
15. Poullis M. Modified Nuss repair for pectus carinatum.
Interact Cardio Vasc and Thorac Surg 2010; 11: 221-2.
16. Varela P, Torre M. Thoracoscopic cartilage resection with
partial perichondrium preservation in unilateral pectus
carinatum: preliminary results. J Pediatr Surg 2011; 46:
263-6.

107
Bölüm 18
Pektus Karinatumda Minimal İnvazif Cerrahi ve
Diğer Tedavi Yöntemleri
Minimally Invasive Surgery of Pectus Carinatum and Other Therapeutic Methods

Berkant Özpolat*, Ekin Zorlu


Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Kırıkkale, Türkiye

ÖZ
Pektus karinatum kaburgaların sternuma birleştiği kostal kısımlarının anormal veya eşit olmayan şekilde büyümesi ola-
rak tanımlanır. Tedavi yönteminin seçimi klinik durum ve cerrahın tercih ve deneyimine göre değişir. En önemli cerrahi
düzeltme endikasyonu puberte ve adolesanstaki psikolojik problemlere yol açabilen estetik kaygılardır. Minimal invazif
yöntemlerle sternumun metal bar kullanılarak bası ile düzeltildiği yaklaşım ilk kez Abramson tarafından tanımlanmış ve
Nuss tekniği prensibine göre uygulanmıştır.
Anahtar Kelimeler: anterior göğüs duvarı deformitesi, pektus karinatum, güvercin göğüs, minimal invazif onarım

ABSTRACT
Pectus carinatum is the abnormal and unequal growth of costal parts of the ribs articulating the sternum. Treatment
options shows variations according to clinic presentation and choice and experience of the surgeon. The most common
indication for surgical correction is esthetic concerns which may cause psychological problems during puberty and
adolescence. Abramson is the first author who defined the minimal invasive approach for correction of sternum by
compression via a metal bar according to the principles of Nuss technique.
Key Words: anterior chest wall deformity, pectus carinatum, minimally invasive repair

GİRİŞ Kondromanubrial tip, Sternum korpus üst kısmı ve


manubriyum protrüzyonu
Hipokrat’ın “sivri göğüs olarak ve solunum zorluğu
yaratır şeklinde tanımladığı” pektus karinatum diğer Pektus arkuatum, miks tiptir, manubrium protrüzyon
adıyla güvercin göğüs günümüzde kaburgaların ster- gösterirken korpusta çöküklük olması veya tem tersi
numa birleştiği kostal kısımlarının anormal veya eşit olarak görülen tiptir (5,6)
olmayan şekilde büyümesi olarak tanımlanmaktadır.
Simetrik veya asimetrik olabilen deformitede sternu-
mu da ileri doğru itilebilmektedir. Tipik pektus kari- ETIYOLOJI
natum deformitesi erken pübertede başlayarak iskel-
Etiyolojisi halen tartışmalı ve belirsizdir ancak en sık
et gelişimi tamamlanıncaya kadar kademeli olarak
kabul edilen hipotez kostal kartilajların aşırı uzaması-
ilerler (1). Pektus ekskavatumdan daha az görülen
pektus karinatum deformitesi anterior göğüs duvarı dır. Bununla birlikte diafragmanın gelişim anomalileri,
deformitelerinde %5-20’lik yer tutar (2,3). Erkeklerde sternum deformiteleri ve bağ dokusu anomalileri öne
kadınlara göre 4 kat fazla görülür. İnsidansı 1/1000 ile sürülmüştür(7).
1/10.000 arasındadır (4).
Bunlar arasında en çok kabul gören ilk hipotez için
yapılan çalışmalarda karinatum tarafındaki ve karşı
PECTUS KARINATUM SINIFLANDIRMASI taraftaki kosta ve kostal kartilaj uzunlukları eşit bu-
Kondragladioler tip, korpus sterninin alt 2/3’ ünde lunmuştur. Bu çalışma ilk hipotezin yeterli olmadığı-
protrüzyon nın bir göstergesidir (8,9).

Sorumlu Yazar*: Prof.Dr. Berkant Özpolat. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Kırıkkale, Türkiye.
E-posta: berkantozpolat@yahoo.com
Telefon: 0 505 8395247

109
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

KALITIM
Pektus karinatum hastalarının %25’inde benzer bir
göğüs duvarı deformitesine ait aile hikayesi bulun-
maktadır (4).

EŞLIK EDEN ANOMALILER


Beraberinde konjenital kalp hastalıkları, skolyoz, ki-
foz, Marfan Sendromu, Noonan Sendromu ve kas is-
kelet sistemi anomalileri ile görülebilir (10).
Resim 1. Ortotik korse
SEMPTOMLAR
kompresörü kullanarak sternumun normal pozisyona
Estetik kaygılar önde gelen ilk şikayetlerdendir. Bazı ulaşması için gereken basınç hesaplanmış ve hastala-
hastalarda solunum semptomları, çarpıntı ve iskelet rın yaş ve vücut kitle indeksi ile pozitif, Haller indeksi
sistemine ait yakınmalar mevcuttur (11). ile negatif korelasyon saptandığı rapor edilmiştir (13).

TANI
KORSE TEDAVISI
Haller indeksi toraks BT de ölçülen göğüs kafesinin
Anterior göğüs duvarına eksternal basınç uygulama
transvers uzunluğunun anteroposterior uzunluğa
metotları (ortotik/ortez korseler) ile de tedavi edile-
(sternum ve vertebra arası en kısa mesafe) oranıdır.
Normal göğüs kafesinde bu oran 2,54’dür. Haller in- bilmektedir (14,15) (Resim 1). 1979 da bu konuda ilk
deksi ≤2 olan vakalar orta, şiddetli olarak tanımlana- makale sonrası günümüzde uygulama sıklığı artmış-
bilir (1). tır. Bu teknikte sternum üzerine dıştan bası uygulanır
ve sternum pozisyonu istenen seviyeye gelinceye ka-
TEDAVI ENDIKASYONLARI dar tedavi sürdürülür. Daha önce rapor edilen cilt ve
diğer komplikasyonlar günümüzde nadirdir.
Tedavi yöntemini seçimi klinik presantasyon ve cerra-
hın tercih ve deneyimine göre değişir. İlk endikasyon 2008 yılından bu yana, dinamik kompresyon metodu
puberte ve adolesanstaki psikolojik problemlere yol ile ortotik korse kullanımı 11 yaşından küçük hasta-
açabilen estetik kaygılardır (6). Ancak bazı hastalarda larda önerilen tedavi yöntemidir. Bu yöntemde deriye
yüz üstü yattıklarında ağrı yakınması diğer bir endi- uygulanan basınç ölçüldüğünden normal korselere
kasyondur (12). göre avantajları bulunmaktadır ancak göğüs kafesi-
nin rijit ve kompresyon ölçümü 10 pound/inch2 (PSI)
üzeri olan hastalarda uygulanamaz (1,16) (Resim 2).
GÖĞÜS DUVARINA NE KADAR BASINÇ
UYGULANIR?
KORSE UYGULAMA TEKNIĞI
Pektus karinatum deformitesinin düzeltilmesi için gö-
ğüs duvarına uygulanacak basınç konusunda Chen Simetrik ve asimetrik pektus karinatum bu yöntemle
ve ark.’nın yaptıkları çalışmada, bir göğüs duvarı düzeltilebilir. Hasta sırtı duvara yaslı şekilde dururken

Resim 2. Dinamik korse


110
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 18: Pektus Karinatumda Minimal İnvazif Cerrahi ve Diğer Tedavi Yöntemleri

erneği

1998

basınç ölçüm cihazı (cihaz üzerinde uygulama süre- MINIMAL İNVAZIF CERRAHI TEDAVI
si, basınç ayarı menüleri bulunmaktadır) ile sternum
normal seviyesine kadar bastırılır ve bu değer baş- Abramson Tekniği
langıçtaki düzeltme basıncı olarak kaydedilir. 10 PSI
altındaki hastalar tedavi için uygundur. Hasta için özel Ravitch’in çalışmalarını takiben (18) modifiye yöntem-
yaptırılan korsenin sternal yüzü için her hasta için lerle yapılan deformite kartilaj rezeksiyonları, sternal
farklı yapımda bir ped kullanılarak basınç daha geniş osteotomi ile yapılmaktayken (4,19) (Resim 3a-c) min-
bir yüzeye yayılır. Korse yerleştirildikten sonra tedavi imal invazif yöntemlerle osteotomi yapmaksızın ster-
basıncı olarak yaklaşık 3 PSI uygulanır ve bu basınç numun bası ile düzeltildiği minimal invazif yaklaşım
değeri cihaz üzerinde izlenebilir. Korsenin gün boyu ilk kez Abramson tarafından 2005 yılında tanımlan-
hatta yatarken dahi giyilmesi önerilir. Aylık kontroller- mıştır (20).
de tedavi basınç değeri kademeli olarak azaltılır. Nuss tekniği prensibine göre uygulanan teknikte
Başlangıç düzeltme basıncı değerine bağlı olarak anterior göğüs duvarına metal barla yapılan bası ile
tedavi süresi 6 ile 24 ay arası değişiklik gösterir. Tam konveks sternum düzeltilmektedir. Tüm dünyada 10
düzelme sağlandıktan sonra yaklaşık 6 ay daha ster- yılı aşkın uygulanması ile standart pektus karinatum
numun yeni pozisyonunu koruması için korse uygula- minimal invazif cerrahi tekniği olarak kabul edilebil-
ması devam ettirilir. Birçok hastadaki basıya bağlı ağrı ir (21). Korse tedavisi uygulanamayacak kadar rijit
yakınması ilk hafta içinde en asgari düzeye inmekte- göğüs kafesine sahip hastalarda bu yöntem uygu-
dir. Lokal hematomlar, deri ülserasyonları vazovagal lanabilir (Resim 4a-c). Komine pektus ekskavatum/
reaksiyonlar tedavinin nadir görülen komplikasyonla- karinatum vakalarında da tercih edilebilir. Cerrahiye
rı arasındadır (12,17). alınacak hastanın seçimi için manuel kompresyon
testi ile hastanın göğüs kafesi esnekliği kontrol edil-
erek hastanın gelişimini tamamlayıp tamamlamadığı
kontrol edilir. Test avuç içi ile göğüs kafesinin en çı-

Resim 3. Açık cerrahi uygulanan pectus karinatumlu hastanın a. Lateral akciğer grafisi, b. Toraks BT, c. postoperatif
lateral akciğer grafisi (Prof.Dr. Berkant Özpolat’ın arşivinden).

Resim 4. Abramson ameliyatı uygulan hastanın a. preoperatif, b,c. postoperatif görünümleri (Kırıkkale Üniversitesi
Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivinden).
111
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Resim 5. GAA entübe edilen hastada planlama. a. en çıkık yerin belirlenmesi, b. manuel kompresyona uygunluğu
görülmektedir (istenen nihayi görünüm) (Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivin-
den).

kıntılı yerine bastırılarak yapılır. Simetrik formu olan,


kondro-gladiolar tip en uygun vakalar olup kondro-
manubrial tip bu girişim için uygun değildir. Göğüs
kafesi esnekliği bulunmayan vakalarda birkaç aylık
göğüs kafesi kompresyon egzersizleri ile bu esneklik
sağlanabilir (20).

Cerrahi Teknik
Supin pozisyonda, genel anestezi altında tek lümenli
entübasyonu takiben kollar abdüksiyonda iken ster-
numun en çıkık kısmı belirlenir (Resim 5a,b).
Buradan geçen yatay çizgi takip edilerek her iki mi-
daksiller bölgeye küçük transvers insizyonlar yapılır
(Resim 6). Bu bölgeler stabilizatörlerin kotlara sabit-
lenmesi ve barın uygun pozisyonda tutulması için
kullanılır
Stabilizatörler, bara dik olacak şekilde, iki ardışık ka-
burgada açılan subperiostal tünellere çelik teller ile
sabitlenerek yerleştirilir (Resim 7,8,9).

Resim 7. Subperiosteal tünel açılması (Kırıkkale Üniver-


sitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivin-
den).

Hastanın göğüs duvarına ikinci cerrahın yapacağı


kompresyon sonrası template (alüminyum bar) uy-
gun şekilde eğilir (Resim 9,10). Bu template kullanıla-
rak bara aynı şekil verilir.
Pektoralis majör kasının altından trokarlı bir göğüs
tüpü kullanılarak ekstratorasik bir tünel hazırlanır (Re-
sim 10) ve bar göğüs tüpünü uç kısmına sıkıştırılarak
tüp kılavuzluğunda yerleştirilir (Resim 11,12).
Resim 6. Midaksiller bölge insizyonu (Kırıkkale Üniversi-
tesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivin- Her iki tarafta stabilizatörler yerleştirildikten sonra bar
den). stabilizatörlere geçirilir (Resim 13) Kompresyonla gö-
112
Resim 8. Kot etrafına nelaton sonda yerleştirilmesi, çelik telin nelaton sondanın içinden kota zarar vermeyecek şekil-
de ilerletilerek yerleştirilmesi (Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivinden).

Resim 9a. Template’in göğüs duvarı üzerinde hazırlanması, b. template kullanılarak bar şekillendilecek (Kırıkkale
Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivinden).

Resim 10. Mandrenli göğüs tüpü ile ekstratorasik tünel Resim 11. Göğüs tüpünün uç kısmına şekillendirilmiş
oluşturulması (Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs barın sıkıştırdıktan sonra tünel içinde ilerletilmesi (Kırık-
Cerrahisi Anabilim Dalı arşivinden). kale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim
Dalı arşivinden).
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Resim 12. Barın görünümü (Kırıkkale Üniversitesi Tıp Resim 14. Çelik tellerin sıkılıp, barın stabilizatörlere tes-
Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivinden). pit edildikten sonra göğüs duvarının görünümü (Kırık-
kale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim
Dalı arşivinden).

Çelik tellerin kopması nedeniyle çift kat kullanımı


veya multiflaman sütürler tercih edilmektedir. Barın
çıkarılması 2 yıla uzamaktadır. (24).

Modifikasyonlar
Nuss tekniğinin tam tersi olarak tanımlanabilecek ve
torakoskopinin kullanılmadığı Hock tarafından 2009
yılında tanımlanan teknikte bar sternum üzerine yer-
leştirilirken, uçları toraks kavitesi içine yerleştirilmek-
tedir ve stabilizatör kullanılmamaktadır (25). Ameliyat
edilen 5 hastanın 4 ünün daha sonra tekrar ameliyat
edildiği belirtilmektedir.
Aynı yıl bu yöntemin bir modifikasyonunda Kalman
bar uçlarını kavite dışına almıştır ve bar uçları her iki
tarafta birer kot üstünde durmaktadır. Bu teknikte bir
hastada bar dislokasyonu bildirilmiştir (26).
Resim 13. Barın stabilizatörlere geçirilmesi (Kırıkkale
Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Perez ve ark. 2011 yılında bu iki tekniğin kombinas-
arşivinden). yonunu kullanmış, bir tarafta bar ucu toraks içine yer-
leştirilirken, diğer tarafta bar ucu dışarıda bırakılmıştır
ğüs kafesine son şekli verildikten sonra stabilizatörle- (27).
re geçirilen çelik teller sıkılır ve son olarak bar stabili-
Andreettia ve ark. sınırlı bir subaksiller insizyon ile
zatörlere tespit edilir (Resim 14).
kondrektomi yöntemi ile 2 hasta tanımlamışlardır. Ba-
Pektus karinatumun minimal invazif yöntemlerle cer- sit ve güvenli bir yöntem olarak unilateral deformite-
rahisi sonuçlarını konu alan çalışmalarda iyi kozmetik lerde kozmetik avantaj sağlayacağı bildirilmiştir (28).
sonuçlar ve düşük komplikasyon oranı bildirmektedir
(22). CERRAHININ KARDIYOPULMONER
Komplikasyonlar arasında pnömotoraks, çelik tel kop- FONKSIYON ÜZERINE ETKISI
ması, şiddetli ağrı, deride hiperpigmentasyon, nikel Cerrahi veya konservatif bir korreksiyon yapılaca-
allerjisi ve overkorreksiyon sayılabilir (23). ğında pektus ekskavatum düzeltmelerinin aksine
114
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 18: Pektus Karinatumda Minimal İnvazif Cerrahi ve Diğer Tedavi Yöntemleri

erneği

1998

intratorasik hacmin azalacağı bu nedenle kalp ve ak- 9. Nakaoka T, Uemura S, Yano T, Nakagawa Y, Tanimoto T,
ciğerler için boşluğun da azalacağı öngörülür. Birçok Suehiro S. Does overgrowth of costal cartilage cause
pectus excavatum? A study on the lengths of ribs and
karinatum hastasının klinik ve fizyolojik semptomdan
costal cartilages in asymmetric patients. J Pediatr Surg
yakınmaması intratorasik hacimdeki bu azalmanın 2009; 44: 1333-6.
kardiyopulmoner kapasite üzerine olumsuz etkile- 10. Robiscek F, Watts LT. Pectus carinatum Thorac Surg Clin
ri olabilir mi sorusunu gündeme getirir (29). Ateş ve 2010; 20: 563-74.
ark. (30) yaptıkları çalışmada korse kullanılarak yapı- 11. Hebra A, Swoveland B, Egbert M, Tagge EP, Georgeson K,
lan düzeltmeler sonrasında spirometrik ölçümlerde Othersen HB Jr, Nuss D. Outcome analysis of minimally
invasive repair of pectus excavatum: review of 251 cas-
azalma saptanmamıştır. Ancak cerrahi olarak tedavi
es. J Pediatr Surg 2000; 35: 252-7; discussion 257-8.
edilenlerde bu sonuca ulaşmak zordur Ravitch tekni- 12. Pilegaard H, Licht PB. Minimal invasive repair of pectus
ği kullanılan çalışmaların retrospektif olması ve objek- excavatum and carinatum. Thorac Surg Clin 2017; 27:
tif bir verinin olmaması kısıtlayıcı faktörlerdir. Ancak 123-31.
mevcut literatür ışığındaki sonuçlar, kardiyopulmo- 13. Chen C, Zeng Q, Li Z, Zhang N, Yu J. Force required for
ner fonksiyon üzerine olumsuz bir etki olmadığı ve correcting the deformity of pectus carinatum and relat-
ed multivariate analysis. J Pediatr Surg 2018; 53: 1855-7.
hastaların ameliyattan memnun oldukları yönünde- 14 Haje SA, Haje DP. Orthopedic approach to pectus de-
dir (31,32). formities: 32 years of studies. Rev Bras Ortop 2009; 44:
191-8.
Yapılan çalışmalarda postoperatif standart bir kardi-
15. Cohee AS, Lin JR, Frantz FW, Kelly RE Jr. Staged man-
yopulmoner test olmadığı görülmektedir. Bu günü- agement of pectus carinatum J Pediatr Surg 2013; 48:
müz literatüründe bir eksik olarak görülebilir ve yeni 315-20.
çalışmalara ihtiyaç vardır. 16. Poola AS, Pierce AL, Orrick BA, Peter SDS, Snyder CL,
Juang D, et al. A Single-Center Experience with Dynam-
Sonuç olarak, pektus karinatum hastalarında teda- ic Compression Bracing for Children with Pectus Carina-
vi, çoğunlukla kozmetik nedenlerle yapılmaktadır. tum. Eur J Pediatr Surg 2018; 28: 12-17.
Cerrahi tedavide minimal invazif yöntemler tercih 17. de Beer SA, Gritter M, de Jong JR, van Heurn ELW. The
Dynamic Compression Brace for Pectus Carinatum:
edilmektedir. Özellikle son yıllarda uygulanmaya baş-
Intermediate Results in 286 Patients. Ann Thorac Surg
layan kompresyon tedavileri ile de başarılı sonuçlar 2017; 103: 1742-9.
bildirilmektedir. 18. Ravitch MM. The preoperative treatment of pectus exca-
vatum. Ann Surg 1949; 129: 429-4.
19. Robicsek F, Cook JW. Pectus Carinatum. Coll Works Car-
KAYNAKLAR diopulm Dis 1979; 22: 65-78.
1. Martinez-Ferro M, Fraire C, Bernard S.Dynamic com- 20. Abramson H. A minimally invasive technique to repair
pression system for the correction of pectus carinatum. pectus carinatum. Preliminary report. Arch Bronconeu-
Semin Pediatr Surg 2008; 17: 194-200. mol 2005; 41: 349-51.
2. Fokin AA, Steuerwald NM, Ahrens WA, Allen KE. Ana- 21. Abramson H, D’Agostino J, Wuscovi S. A 5-year expe-
tomical, Histologic, and Genetic Characteristics of Con- rience with a minimally invasive technique for pectus
genital Chest Wall Deformities. Semin Thorac Cardio- carinatum repair J Pediatr Surg 2009; 44: 118-24.
vasc Surg 2009; 21: 44-57. 22. Yüksel M, Bostancı K, Evman S.Minimally invasive repair
of pectus carinatum using a newly designed bar and
3. Goretsky MJ, Kelly RE Jr, Croitoru D, Nuss D. Chest wall
stabilizer: a single-institution experience. Eur J Cardio-
anomalies: pectus excavatum and pectus carinatum.
thorac Surg 2011; 40: 339-42.
Adolesc Med Clin 2004; 15: 455-71.
23. Yüksel M, Laçin T, Ermerak NO, Sirzai EY, Sayan B. Mini-
4. Shamberger RC, Welch KJ. Surgical correction of pectus
mally Invasive Repair of Pectus Carinatum. Ann Thorac
carinatum. J Pediatr Surg 1987; 22: 48-53.
Surg 2018; 105: 915-23.
5. Desmarais TJ, Keller MS. Pectus carinatum. Curr Opin 24. Bilgin M, Oral A. Minimal invaziv cerrahi yapılan pektus
Pediatr 2013; 25: 375-81. karinatumlu hastalarda erken sonuçlar. Turk Gogus Kalp
6. Schwabegger AH, Del Frari B, Moriggl B, Kotzot D, Fatah Dama 2012; 20: 307-11.
F, Rieger M, Congenital Thoracic Wall Deformities, 1st 25. Hock A. Minimal acess treatmen of pectus carinatum:
edn. Innsbruck: Springer, 2011. a preliminary report. Pediatr Surg Int 2009; 25: 337-42.
7. Brochhausen C, Müller FK, Turial S, James Kirkpatrick C. 26. Kalman A. Initial results with minimally invasive repair of
Pectus carinatum–first ultrastructural findings of a po- pectus carinatum. J Thorac Cardiovasc Surg 2009; 138:
tential metabolic lesion Eur J Cardiothorac Surg 2012; 434-8.
41: 705-6. 27. Pérez D, Cano JR, Quevedo S, López L. New minimally
8. Park CH, Kim TH, Haam SJ, Lee S. Does overgrowth of invasive technique for correction of pectus carinatum.
costal cartilage cause pectus carinatum? A three-di- Eur J Cardiothorac Surg 2011; 39: 271-3.
mensional computed tomography evaluation of rib 28. Andreetti C, D’Andrilli A, Venuta F, Rendina EA. Sub-axil-
length and costal cartilage length in patients with lary access with the use of costal cartilages articulated
asymmetric pectus carinatum. Interact Cardiovasc Tho- bars for correction of pectus carinatum. Interact Cardio-
rac Surg 2013; 17: 757-63. vasc Thorac Surg 2013: 16: 209-10.

115
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

29.Sigl S, Del Frari B, Harasser C, Schwabegger AH. The ef-


fect on cardiopulmonary function after thoracoplasty
in pectus carinatum: a systematic literature review. In-
teract CardioVasc Thorac Surg 2018; 26: 474-9.
30. Ateş O, Karakuş OZ, Hakgüder G, Olguner M, Akgür FM.
Pectus carinatum: the effects of orthotic bracing on pul-
monary function and gradual compression on patient
compliance. Eur J Cardiothorac Surg 2013; 44: e228-32.
31. Bagheri R, Haghi SZ, Nouri Dalouee M, Ebrahimi K, Ra-
jabnejad A. Evaluation of sternochondroplasty efficacy
in treatment of pectus deformities. Asian Cardiovasc
Thorac Ann 2015; 23: 198-201.
32. Jaroszewski DE, Fonkalsrud EW. Repair of pectus chest
deformities in 320 adult patients: 21 year experience.
Ann Thorac Surg 2007; 84: 429-33.

116
Bölüm 19
Mikst Tip Pektus Deformitelerinde Cerrahi
Surgery in Mixed-type Pectus Deformities

Dr. Korkut Bostancı


Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye

ÖZ
Pektus ekskavatum ve karinatum deformitelerine nazaran çok daha nadir görülen mikst tip pektus deformitelerinin te-
davisi için, “açık cerrahi” tek seçenek değildir. Park’ın “sandöviç tekniği” ve hibrid “Önen tekniği” gibi daha minimal invazif
cerrahi yöntemlerle de bu deformiteler, yüksek hasta memnuniyet oranlarıyla başarılı bir şekilde tedavi edilebilirler.
Anahtar Kelimeler: pektus ekskavatum, pektus karinatum, mikst tip pektus deformitesi, cerrahi

ABSTRACT
Mixed-type pectus deformities are rarely seen when compared to pectus excavatum and carinatum. Open surgery is not
the sole surgical alternative for the treatment of mixed-type pectus deformities. They can be repaired successfully, and
with high patient satisfaction rates, performing the minimally invasive “sandwich technique” of Park or the less invasive
hybrid “Onen technique”. .
Key Words: pectus excavatum, pectus carinatum, mixed-type pectus deformity, surgery

GİRİŞ
Mikst tip pektus deformiteleri pektus ekskavatum ve
pektus karinatuma göre çok daha nadir görülürler ve
tedavileri de onlara nazaran çok daha zordur (1). Ti-
pik olarak mikst deformite ekskavatum komponenti
de içeren pektus karinatum deformitesi olarak kabul
edilebilir (Resim 1). Pektus ekskavatum 400 canlı do-
ğumda bir görülürken, pektus karinatum 1400 canlı
doğumda bir görülür. Mikst tip pektus deformiteleri-
nin görülme oranı %0,14 kadardır (2,3).
Pektus deformitelerinin cerrahi tedavisi ilk kez
1949’da Ravitch tarafından tarif edilmiştir (4). Hem
pektus ekskavatumda hem de pektus karinatumda
Resim 1. Mikst tip pektus ekskavatum deformiteli bir
uygulanabilen ve takip eden yıllarda pek çok kez mo-
olgu. (Yazarın kişisel arşivinden)
difiye de edilen bu açık cerrahi teknikte deforme kıkır-
daklar rezeke edilir ve osteotomilerle sternuma şekil
verilerek stabilizasyon sağlanır (5-8). de yaygın olarak kabul görmektedir (9). Bu teknikte
Pektus ekskavatumun minimal invazif cerrahisi 1998 herhangi bir kıkırdak rezeksiyonu veya osteotomi
yılında Nuss tarafından tarif edilmiş olup günümüz- yapılmadan torakoskop gözetiminde, önceden şekil

Sorumlu Yazar*: Doç.Dr. Korkut Bostancı. Marmara Üniversitesi Pendik EAH Hastanesi Göğüs Cerrahisi Kliniği, Üst Kaynarca,
Pendik, İstanbul, Türkiye
E-posta: kbostanci@marmara.edu.tr
Telefon: 0 532 3241285

117
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

verilmiş çelik bir bar sternum arkasından geçirilerek


sternum öne itilir ve anterior göğüs duvarına kronik
basıyla şekil verilmiş olur (9,10). İnsizyonlar kısa ve
göğüs duvarı lateralinde olduğundan kozmetik açı-
dan daha avantajlı bir yöntemdir. Minimal invazif bir
yöntem olarak kabul edildiğinden Ravitch tekniğine
göre daha kısa ameliyat süresi, daha yüksek postope-
ratif hasta konforu ve daha hızlı taburculuk süresi gibi
avantajları da vardır.
Pektus karinatumun minimal invazif cerrahisi Abram-
son tarafından tarif edilmiştir ancak bu prosedür Nuss
prosedürü kadar yaygın olarak uygulanmamaktadır Şekil 1b. Barların anterior göğüs duvarını presleyerek
(11). Bu teknikte deformitenin en çıkıntılı olduğu böl- deformiteyi düzeltmiş halinin görünümü.
gede ölçü alınarak uygun bar bükülür, takiben pektoral
kas altında tünel hazırlanır. Sağda ve solda stabilizatör-
ler iki paralel kostaya tel veya kablo yardımıyla sabit-
lenir. Daha sonra hazırlanmış olan tünelden geçirilen
karinatum barı sternum üzerinde bastırılırken barın
her iki ucu stabilizatörlere fikse edilir. 10-14 yaş aralığı
ameliyat için ideal zamandır. En geç iki yıl içinde bar
çekilir. Abramson prosedürü minimal invazif bir teknik
olması, kısa ameliyat süresi, düşük morbidite ve yüksek
hasta memnuniyeti oranları ile özellikle simetrik pek-
tus karinatum deformitesinin düzeltilmesinde hastala-
rın yaşam kalitesini artıran etkin bir yöntemdir (11,12).
Simetrik deformitede oldukça etkili olan Abramson
prosedürü, yani “sternuma basit eksternal bası” yön- Şekil 2a. Mikst pektus karinatum – ekskavatum deformi-
temi asimetrik pektus karinatumda ve mikst pektus tesinin düzeltilmesi için presternal ve retrosternal barla-
karinatum – ekskavatum deformitesinde çok etkili bir rın yerleştirilmesi.
düzelme sağlamaz. Bu hastalarda halen açık cerrahi
tekniklerle düzeltme daha çok tercih edilmektedir.
Mikst tip deformitelerin düzeltilmesinde Ravitch ster-
noplastinin modifikasyonlarından oluşan açık cerrahi
tekniklere alternatif olarak Park’ın önerdiği minimal

Şekil 2b. Barların anterior göğüs duvarını presleyerek


deformiteyi düzeltmiş halinin görünümü.

invazif “sandöviç tekniği” ve Önen tarafından önerilen


hibrid “Önen tekniği” de başarıyla uygulanabilir

1. SANDÖVIÇ TEKNIĞI
Şekil 1a. Asimetrik pektus karinatum deformitesinin
düzeltilmesi için presternal ve retrosternal barların Güney Koreli cerrah Hyung Joo Park tarafından mikst
yerleştirilmesi. tip pektus deformiteli hastaların tedavisi için geliştiri-
118
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 19: Mikst Tip Pektus Deformitelerinde Cerrahi

erneği

1998

len minimal invazif düzeltme tekniğidir (13). iki kostaya çelik tel veya kablo ile fikse edilir. Tünel
açıcı ile pektoral kas altından geçilerek presternal
Asimetrik pektus karinatumda ve mikst tip defor-
tünel açılır. Karinatum barı presternal tünelden geçi-
mitede Abramson tekniği ile etkin minimal invazif
rilir ve bastırılarak her iki tarafta stabilizatörlere fikse
düzeltme mümkün olmaz. Park bu olguların tedavisi
edilir. Takiben ekskavatum barı retrosternal tünelden
için geliştirdiği sandöviç tekniğinde adeta Nuss ve
geçirilir, döndürülür, duruma göre tek veya çift stabi-
Abramson tekniklerinin kombinasyonunu uygula-
lizör ile stabilize edilir. Ekskavatum barı ile karinatum
yarak hem retrosternal hem presternal pektus barı
barı stabilizörleri de birbirine tutturulur (Şekil 3). Bu
yerleştirmekte ve anterior göğüs duvarını iki bar ara-
şekilde asimetrik pektus karinatumda ve mikst pek-
sında presleyerek şekil vermekte ve etkin düzelme
tus karinatum – ekskavatum deformitesinde anterior
sağlamaktadır (Şekil 1,2).
göğüs duvarına ideal şekil verilmiş olur. Barlar en geç
Park tekniği ilk geliştirdiğinde önce retrosternal barı iki yıl içinde çekilir.
sonra presternal barı yerleştirirken, zamanla tekniği
Park’ın önerdiği sandöviç tekniği kendisi dışında ge-
değiştirmiş ve önce karinatum barını sonra ekskava-
niş pektus deformitesi düzeltme tecrübesi olan birkaç
tum barını yerleştirmeye başlamıştır. Cerrahi girişime
başka merkezde de, küçük bazı modifikasyonlarla,
başlarken karinatum deformitesinin en yüksek nokta-
başarıyla uygulamaktadır.
sı ve deformitenin en çukur noktası işaretlenir. En çu-
kur noktayı belirlemek için karinatum deformitesinin
en yüksek noktasına bastırmak ve deformitedeki şekil 2. ÖNEN TEKNIĞI
değişikliğini gözlemleyip en derin noktayı belirlemek Bu teknik özellikle ksifoid proses düzeyinde pektus
daha doğru olur. Presternal ve retrosternal barların ekskavatum komponenti, manubrium düzeyinde
geçeceği hatlar belirlendikten sonra bar bükücü ile pektus karinatum komponenti olan mikst tip pektus
barlara şekil verilir. Takiben kamera insizyonu yapı- deformitelerinin düzeltilmesi için Dr. Ahmet Önen ta-
larak 30 derece açılı kamera ile sağ plevral boşluğa rafından önerilmiştir (14). Wang’ın pektus karinatum
girilir ve mediastinal plevra eksplore edilir. Sağda ve için uyguladığı titanyum plak ve vidaların kullanıldığı
solda ön koltuk çizgisi üzerinde barların giriş ve çıkış tekniği ile Nuss prosedürünün kombinasyonundan
insizyonları yapılır ve kamera gözetiminde tünel açı- oluşan bir teknik olarak özetlenebilir (15).
cı ile retrosternal tünel hazırlanır ve tünele kılavuz
Prosedüre sternum üzerine yapılan 3,5-4cm’lik verti-
şerit veya kılavuz olarak kullanılacak 24F toraks tüpü
kal veya transvers kesi ile başlanır (14,16). Pektoral kas
yerleştirilir. Takiben karinatum barını yerleştirmek
lifleri sternum üzerinden iki yana uzaklaştırılır. Manub-
üzere sağda ve solda karinatum stabilizörleri paralel
rium düzeyinde deforme kartilajlar her iki tarafta sub-
periostal olarak rezeke edilir ve sternumun arkası ser-
bestlenir. Karinatum deformitesinin en çıkıntılı olduğu
seviyede ossilatör sternum testeresi ile kama (wedge)
osteotomi yapılır. Takiben sternumun en çökük oldu-
ğu seviyede pektus barı yerleştirilmek üzere işaretleme
yapılır. Önce alüminyum kalıba şekil verilir, sonra kalıba
bakılarak bar uygun şekilde bükülür. Her iki ön aksiller
hat üzerinde barın giriş ve çıkışı için ikişer santimlik iki
insizyon yapılır. Sağdaki insizyondan – veya üçüncü bir
insizyondan – video torakoskop ile sağ plevral boşluğa
girilir ve mediastinal plevra gözlenir. Tünel açıcı ile yine
sağ insizyondan girilir ve video torakoskop gözetimin-
de retrosternal tünel açılır. Tünel açıcının ucuna bağ-
lanan naylon teyp tünelden geçirilir. Sonra bükülmüş
pektus barı teybin ucuna bağlanarak tünelden geçirilir
ve döndürücüler yardımıyla döndürülür. Barın her iki
ucuna veya kimi olgularda sadece tek ucuna stabiliza-
törler yerleştirilerek PDS veya tel sütürle fiksasyon sağ-
Şekil 3. Sandöviç tekniği ile presternal ve retrosternal lanır. Takiben manubriumdaki kama osteotomi hattına
bar yerleştirilmiş olgunun lateral akciğer grafisi. (Yazarın titanyum plak vidalar ile fikse edilir ve manubriumun
kişisel arşivinden). stabilizasyonu sağlanmış olur. Böylelikle sternuma
119
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Bu deformiteler, Park’ın geliştirdiği “sandöviç tekniği”


ve hibrid “Önen tekniği” gibi daha minimal invazif cer-
rahi yöntemlerle de yüksek hasta memnuniyet oranla-
rıyla başarılı bir şekilde tedavi edilebilirler.

KAYNAKLAR
Kelly RE Jr, Quinn A, Varela P, Redlinger RE Jr, Nuss D. Dys-
morphology of chest wall deformities: frequency dis-
tribution of subtypes of typical pectus excavatum and
rare subtypes. Arch Bronconeumol 2013; 49: 196-200.
Shamberger RC. Chest wall deformities. In: Shields TW, Lo
Cicero J, Ponn RB, Rusch VW, editors. General Thorac-
ic Surgery. 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams &
Wilkins; 2005. p. 653-81.
Şekil 4a. Mikst tip deformitenin karinatum komponenti- Nuss D, Kelly RE. Chest wall deformities. In: Puri P, Höllwarth
nin en çıkıntılı olduğu seviyede ossilatör sternum teste- M, editors. Pediatric Surgery. Berlin: Springer-Verlag;
resi ile kama (wedge) osteotomi yapılması. 2009. p. 247-56.
Ravitch MM. The operative treatment of pectus excavatum.
Ann Surg 1949; 129: 429-44.
Fonkalsrud EW. Chest wall abnormalities. In: Glenn’s Thorac-
ic and Cardiovascular Surgery. Baue AE, Geha AS, Ham-
mond GL, Laks H, Naunheim KS; eds. Appleton & Lange,
Stamford, 6th edition. 1996; p581-92.
Shamberger RC, Hendren III WH. Congenital deformities. In:
Thoracic Surgery. Pearson FG, Deslauriers J, Ginsberg
RJ, Hiebert CA, McKneally MF, Urschel HC; eds. Churchill
Livingstone, New York, 1st edition. 1995; p1189-209.
Sabiston Jr DC. Disorders of the sternum and the thoracic
wall. Congenital deformities of the chest wall. In: Gib-
bon’s Surgery of the Chest. Sabiston Jr DC, Spencer FC;
eds. WB Saunders Company, Philadelphia, 4th edition.
1990; p418-37.
Gilbert JC, Zwiren GT. Repair of pectus excavatum using a
Şekil 4b. Kama (wedge) osteotomi hattı titanyum plak substernal metal strut within a Marlex envelope. South
ile fikse edilirken deformitenin ekskavatum komponen- Med J 1989; 82: 1240-4.
tinin en çökük olduğu seviyede retrosternal pektus barı Nuss D, Kelly RE Jr, Croitoru DP, et al. A 10 year review of a
yerleştirilmesi. minimally invasive technique to the correction of pec-
tus excavatum. J. Pediatr. Surg 1998; 33: 545-52.
Nuss D, Kelly RE Jr. Indications and technique of Nuss pro-
arzu edilen şekil verilmiş olur (Şekil 4). Plevral boşluk-
cedure for pectus excavatum. Thorac Surg Clin 2010; 20:
tan hava tahliyesini takiben katlar - dren veya kateter 583-97.
yerleştirmeden – anatomiye uygun olarak kapatılır. Abramson H. A minimally invasive technique to repair pec-
tus carinatum. Preliminary report. Arch Bronconeumol
Ortalama bir saat kadar süren bu prosedürde Ravitch
2005; 41: 349-51.
ve benzeri prosedürlerdeki kadar çok diseksiyon ve re- Abramson H, D’Agostino J, Wuscovi S. A 5-year experience
zeksiyon yapılmadığından kayda değer bir morbidite with a minimally invasive technique for pectus carina-
de yaşanmaz. Kozmetik sonuçlar da yüz güldürücüdür. tum repair. J Pediatr Surg 2009; 44: 118-23.
Yerleştirilen bar 2 yıl kadar izlenir, sonrasında çekilir. Park HJ, Kim KS. The sandwich technique for repair of pec-
tus carinatum and excavatum/carinatum complex. Ann
Düşük komplikasyon oranları ve yüksek hasta memnu- Cardiothorac Surg 2016; 5: 434-9.
niyeti seviyeleriyle bu yöntem de özellikle pektus ar- Onen A, Agababaoglu I, Sanli A, Karacam V, Ersoz E, Oz-
kuatum tipi mikst pektus deformiteli hastaların cerrahi demir N. A new surgical approach for mixed-type pec-
tus carinatum: the Onen procedure. Turk Gogus Kalp
tedavisinde tercih edilebilir.
Dama 2014; 22: 878-83.
Wang LS, Kuo KT, Wang HW, Yang CH, Chin T. A novel sur-
SONUÇ gical correction through a small transverse incision for
pectus excavatum. Ann Thorac Surg 2005; 80: 1951-4.
Pektus ekskavatum ve karinatum deformitelerine na- Akkas Y, Kocer B, Peri NG. A new technique for mixed-type
zaran çok daha nadir görülen mikst tip pektus deformi- pectus carinatum: modified Onen method. Asian Car-
telerinin tedavisi için “açık cerrahi” tek seçenek değildir. diovasc Thorac Ann 2016; 24: 227-30.

120
Bölüm 20
Pektus Karinatumda Postoperatif Takip ve Yönetim
Posotoperative Follow-up and Management of Pectus Carinatum

Dr. Nesimi Günal* Dr. Koray Dural


Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Kırıkkale, Türkiye

ÖZ
Günümüzde minimal invazif yöntemlerle tedavi edilen pektus karinatumda bar basısına bağlı ortaya çıkan ağrı çok fazla
olabilmekte ve yatış süresini uzatabilmektedir. Epidural ve hasta kontrollü analjezi etkili ve en sık tercih edilen yöntemler
olmakla birlikte yan etkiler nedeniyle kryoanaljezi, paravertebral blok ve interkostal blok gibi alternatif yöntemler de
kullanılmaktadır. Ekstratorasik bir işlem olduğu için Nuss yöntemine göre operatif risk daha az ve normal aktiviteye
dönüş daha hızlı olmaktadır.
Anahtar Kelimeler: pektus karinatum, minimal invazif cerrahi, ağrı

ABSTRACT
Pain related to bar compression in minimally invasive surgery for pectus carinatum may be significant and extend the
length of hospital stay. Although epidural and patient contolled analgesia are effective and preferred methods, due to
the side effects, there are alternative methods including cryoanalgesia, paravertebral block and intercostal nerve block.
Since it’s an extrathoracic operation the operative risks are low and return to normal activities is more rapid than the
Nuss procedure.
Key Words: pectus carinatum, minimally invasive surgery, pain

GİRİŞ Pektus karinatum cerrahisi uygulanan hastalarda ağrı


yönetimi için pektus ekskavatumda olduğu gibi en
Pektus karinatum günümüzde minimal invazif tek-
sık torasik epidural veya hasta kontrollü intravenöz
niklerle kartilaj rezeksiyonuna gerek kalmadan, daha
analjezi kullanılmaktadır (5-7).
küçük insizyonlarla, daha az kan kaybı ile ve daha kısa
ameliyat süresinde tedavi edilmektedir (1,2). Ancak Günümüz literatüründe erken postoperatif ağrının
işlem minimal invazif olarak tanımlansa da barın gö- giderilmesinde epidural kateterizasyon en önemli
ğüs duvarına basısı ile ortaya çıkan ağrı çok fazla ola- yöntem olarak görülmektedir (6). Operasyon süresini
bilmekte ve yatış süresini uzatabilmektedir (1). ve maliyeti artırdığı bildirilmekle birlikte operasyon
öncesinde ayrı bir odada da yerleştirilebilir. Genelde
Bazı hastalarda ise uzun dönem rahatsızlık ve persis-
T6-T8 arası yerleştirilir, ancak bazı merkezlerde tüm
tan ağrı oluşabilmektedir. Bu kronik ağrının nedenleri
cerrahi alanı kapsayan anestezi sağladığı düşünülerek
tam olarak bilinmemekle birlikte erken postoperatif
T4-T6 arasından uygulanmaktadır (1). Genellikle fen-
ağrının derecesi ile ilişkisi vardır. Daha çok kozmetik tanil ve uzun etkili lokal anestezik kombinasyonunu
nedenlerle opere edilen pektus karinatumlu hasta- içeren epidural analjezi opioid olmayan bir ağrı kesici
larda bu istenmeyen bir durumdur (3). Ağrı özellikle ile kombine edilmeli, gerekli durumlarda da bir opio-
rijiditenin fazla olduğu hastalarda daha sıktır (4). id bu tedaviye eklenmelidir (1,5). Epidural kateter kul-
lanılarak yapılan hasta kontrollü analjezi ile en etkin
AĞRI IÇIN KULLANILAN YÖNTEMLER ve konforlu ağrı kontrolü sağlanmaktadır. Bu imkanın

Sorumlu Yazar*: Doç.Dr. Nesimi Günal. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Kırıkkale, Türkiye
E-posta: nesimigunal@yahoo.com.tr
Telefon: 0 505 640 3002

121
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

olmadığı durumlarda uygulanan aralıklı bolus uygu- rak bildirilirken, ciltte uyuşukluk, parestezi/hipereste-
lama ile ise hem hasta memnuniyeti azalmakta hem zi ve nöralji gibi yan etkiler görülmektedir (8,9).
de infeksiyon riski artmaktadır (5). Bulantı, kusma, üri- Kliniğimizde de uygulanan paravertebral blokaj, in-
ner retansiyon nadir olmayan komplikasyonlar olup terkostal blokaj ve doku infüzyon kateterleri epidural
bazı hastalarda da kalıcı nörolojik hasar bildirilmiştir analjeziye alternatif, güvenli ve etkili yöntemler ola-
(6,7). rak bildirilmektedir (Resim 1) (10-12).
Hasta kontrollü intravenöz analjezi birçok merkezde Perioperatif pnömotoraks ihtimalini dışlamak ve bar
başarı ile uygulanmaktadır. Morfin en sık kullanılan pozisyonunu değerlendirmek için erken dönemde
ajan olmakla birlikte fentanil ve tramadol de kullanıl- akciğer grafisi çekilmelidir.7,13 Ancak pnömotoraks
maktadır (5). saptansa bile genellikle konservatif tedavi yeterli ol-
maktadır (Resim 2).13
Günümüzde kryoanaljezinin daha çok Nuss prosedü-
rü için modifiye edildiği çalışmalar da bulunmaktadır. Postoperatif tedavi ağrı dışında antibiyoterapi ve pa-
İki taraflı olarak torakoskopi eşliğinde toraks içi veya renteral sıvı tedavisini içermektedir. Genellikle tercih
dışından interkostal sinirlere uygulanan dondurma edilen antibiyotik sefazolin olup cerrahi süresince ve
işlemi ile 2 aya kadar varan ağrı kesici etki elde edile- 2 gün boyunca, bazı merkezlerde de taburculuğa ka-
bilmektedir. Hastanede kalış süresini anlamlı oranda dar verilmektedir (14,15).
kısaltması, uzun süren ağrı kesici etkisi ve ek narkotik Hastalar erken mobilize edilir ve hastanede kalış sü-
analjezi ihtiyacını azaltması en önemli avantajları ola- resi genelde 4-5 günü geçmez (13). Nuss yönteminin

Resim 1. Paravertebral blok sonrası plevra depresyonu görüntüsü (beyaz ok) (Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Gö-
ğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivinden).

Resim 2. İatrojenik pnömotoraksın spontan rezolüsyonu: Sırasıyla operasyon sonrası 0, 1 ve 3. gün çekilen akciğer
grafileri (Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı arşivinden).
122
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 20: Pektus Karinatumda Postoperatif Takip ve Yönetim

erneği

1998

aksine torakoskopi gerekmemesi ve ekstratorasik bir 7. 7.Shah SB, Hariharan U, Bhargava AK, Darlong LM. Anes-
işlem olması nedeniyle operatif riskler azalmakta ve thesia for minimally invasive chest wall reconstructive
surgeries: Our experience and review of literature. Sau-
normal aktiviteye dönüş hızlı olmaktadır (4). Barın yer
di J Anesth 2017; 11: 319-26.
değiştirmesi gibi komplikasyonlar Nuss yönteminde- 8. Graves C, Idowu O, Lee S, Padilla B, Kim S. Intraoperative
kine göre az görülmekte, fiziksel hareket ve sportif cryoanalgesia for managing pain after Nuss procedure.
aktivite ile ilgili kısıtlamalar daha kısa tutulabilmek- J Pediatr Surg 2017; 52: 920-4.
tedir (4,15). Ancak yine de hastaların riskli aktiviteler 9. Keller BA, Kabagambe SK, Becker JC, Chen YJ, Goodman
ve temas gerektiren sporlardan özellikle ilk 3 ay uzak LF, Clark-Wronski JM, et al. Intercostal nerve cryoabla-
tion versus thoracic epidural catheters for postopera-
durmaları önerilmelidir (15-17).
tive analgesia following pectus excavatum repair: Pre-
Barın cilde yapışmasını önlemek için ön ve aksiler gö- liminary outcomes in twenty-six cryoablation patients.
ğüs duvarı bölgelerine sık cilt masajı önerilmektedir. J Pediatr Surg 2016; 51: 2033-8.
10. Loftus PD, Elder CT, Russell KW, Spanos SP, Barnhart DC,
Bu komplikasyon barın pektoral kas altında geçirildiği Scaife ER, et al. Paravertebral regional blocks decrease
hastalarda daha az görülmektedir. Seroma, infeksiyon length of stay following surgery for pectus excavatum
gibi komplikasyonlar nadiren görülür ancak uygun in children. J Pediatr Surg 2016; 51: 149-53.
tedaviye rağmen devam eden olgularda barın çıkarıl- 11. Frawley G, Frawley J, Crameri J. A review of anesthetic
ması sorgulanmalıdır. Sabitleyici olarak kalın çelik tel techniques and outcomes following minimally invasive
repair of pectus excavatum (Nuss procedure). Pediatr
kullanılması ile tel kopması komplikasyonu önlene-
Anesth 2016; 26: 1082-90.
bilmektedir (4). 12. Bryskin RB, Robie DK, Mansfield FM, Freid EB, Sukum-
Hasta taburcu olduktan sonra ilk 3 ay aylık, sonrasın- vanich S. Introduction of a novel ultrasound-guided ex-
trathoracic sub-paraspinal block for control of periop-
da bar çıkarılana kadar 3 ila 6 aylık periyodlarla takip erative pain in Nuss procedure patients. J Pediatr Surg
edilir (15,16). 2017; 52: 484-91.
13. Pilegaard H, Licht PB. Minimal invasive repair of pectus
Bar genellikle 2 yıl sonunda çıkarılmakla birlikte bü-
excavatum and carinatum. Thorac Surg Clin 2017; 27:
yümenin devam etmesi durumuna göre her hasta 123-31.
ayrı ayrı değerlendirilmelidir (4,14,16). Park ve arka- 14. Abramson H, Abramson L. Minimally access repair
daşları pektus ekskavatum ve karinatumu içeren ge- of pectus carinatum. In: Saxena AK, editor. Chest wall
niş serilerinde ortalama bar kalış süresini 2,5 yıl olarak deformities. Berlin Heidelberg: Springer-Verlag; 2017.
bildirmiştir. Yazarlar yaş arttıkça barın kalış süresinin p.545-69.
15. Abramson H, Aragone X, Blanco JB, Ciano A, Abramson
de uzatılmasını önermişlerdir (2).
L. Minimally invasive repair of pectus carinatum and
how to deal with complications. J Vis Surg 2016; 2: 64.
KAYNAKLAR 16. Lee SY, Song IH, Lee SJ. Minimal invasive extrathoracic
presternal compression using a metal bar for correction
1. Stroud AM, Tulanont DD, Coates TE, Goodney PP, Croi- of pectus carinatum. Pediatr Surg Int 2014; 30:2 5-30.
toru DP. Epidural analgesia versus intravenous pa- 17. Yuksel M. Minimal access repair of pectus carinatum:
tient-controlled analgesia following minimally invasive Istanbul technique. Chest wall deformities. Berlin Hei-
pectus excavatum repair: A systematic review and me- delberg: Springer-Verlag; 2017. p.591-7.
ta-analysis. J Pediatr Surg 2014; 49: 798-806.
2. Park HJ, Kim KS. Pectus bar removal: Surgical technique
and strategy to avoid complications. J Vis Surg 2016; 2:
60.
3. Knudsen MV, Pilegaard HK, Grosen K. Pain and sensory
disturbances following surgical repair of pectus carina-
tum. J Pediatr Surg https: //doi.org /10.1016/j.jpedsurg.
2017.08.015
4. Abramson H, D’Agostino J, Wuscowi S. A 5-year expe-
rience with a minimally invasive technique for pectus
carinatum repair. J Pediatr Surg 2009; 44: 118-24.
5. Vittinghoff M, Gutmann A. Anesthesia and pain therapy
for surgery of chest wall deformities. Saxena AK, editor.
Chest wall deformities. Berlin Heidelberg: Springer-Ver-
lag; 2017. p.175-87.
6. St. Peter SD, Weesner KA, Weissend EE, Sharp SW,
Valusek PA, Sharp RJ, et al. Epidural vs patient-con-
trolled analgesia for postoperative pain after pectus
excavatum repair: a prospective, randomized trial. J Pe-
diatr Surg 2012; 47: 148-53.

123
Bölüm 21
Poland Sendromu ve Cerrahi Tedavisi
Poland’s Sydrome and its Surgical Treatment

Dr. Nurettin Yiyit*


Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul, Türkiye

ÖZ
Poland sendromu tek taraflı pektoral kasların yokluğu, farklı sayıda kaburga defektleri, meme ve memebaşı anomalileri,
ciltaltı yağ dokusunun zayıflığı, pektoral ve aksiller kıllanma yokluğu ve el anomalileri ile karakterize oldukça nadir kon-
jenital bir sendromdur. Zamanla yeni komponentler ve sendromla birliktelik gösteren anomaliler bildirilmiştir. Sendrom
genellikle ailevi olarak kendini göstermez. Hastaların asıl yakınmaları asimetrik vücut görünümü ile ilgilidir. Bu nedenle,
cerrahi tedavinin hedefi göğüs duvarının stabilizasyonu ve optimum vücut görüntüsünün sağlanmasıdır.
Anahtar Kelimeler: pektoral kas yokluğu, Sprengel deformitesi, sindaktili

ABSTRACT
Poland syndrome is an extremely rare congenital syndrome characterized by unilateral absence of the pectoral musc-
les, a varying number of rib defects, anomalies of the breast and nipple, a lack of subcutaneous tissue, the absence of
pectoral and axillary hair, and hand anomalies. Over time, many new components and accompanying anomalies of the
syndrome have been reported. The syndrome usually does not manifests as familial. The main complaints of the patients
are related to asymmetric body appearance. Therefore, the aim of surgical treatment is stabilizing the chest wall and
providing optimum symmetric body appearance.
Key Words: absence of pectoral muscle, Sprengel’s deformity, syndaktylia

GİRİŞ Poland sendromunun tedavisi hastaya özel ve ağırlıklı


olarak estetik ve simetrik görünüm sağlamak amaç-
Poland sendromu pektoral kasların kısmen veya ta-
lıdır. Kemik greftleri, yamalar, protezler, kas transferi
mamen yokluğuna birçok torakal anomalinin eşlik
ve bu yöntemlerin kombinasyonları kullanılmaktadır.
ettiği oldukça nadir görülen doğumsal bir anomalidir
(1-4).
TARIHÇE
Poland sendromu pektoral kas yokluğu, sindaktili ve
göğüs deformitelerinin kombinasyonları için kullanıl- Alfred Poland 27 yaşında eski bir mahkumun kadavra-
makta iken zamanla değişik varyantları ve eşlik eden sında yaptığı diseksiyonda sol pektoralis majör ve mi-
birçok hastalık bildirilmiştir. Poland sendromu olgu nör kasları ile serratus anterior kasının parsiyel olarak
serisi oldukça azdır. Yayınlanmış tek merkezli en ge- olmadığını tespit etmiş ve 1841 yılında yayınlamıştır.
niş seri ülkemizden yapılmıştır (1).Yayınlar genellikle 1826 ve 1839 yılında birer olgu bildirilmiş olmasına
olgu sunumu şeklindedir. Poland sendromlu hastalar- karşın ilgi görmemiştir (3,7).
da görülen asıl komponent pektoralis majör kasının Sendrom için yapılmış ilk tanımlamanın ardından za-
tamamen veya kısmen yokluğudur. İlave olarak bil- manla birçok komponent bildirilmiştir. 1895 yılında
dirilmiş diğer komponentlerden bir veya daha fazlası Thomson sendromun özellikleri tam olarak tanımla-
gözlenen hastalara Poland sendromu tanısı konuldu- mıştır (1-3). Sendrom için 1900 yılında Furst ilk etiyo-
ğu görülmektedir (5,6). lojiye yönelik embriyonik faktörleri içeren hipotezini

Sorumlu Yazar*: Doç.Dr. Nurettin Yiyit. Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul, Türkiye
E-posta: drnurettinyiyit@yahoo.com
Telefon: 0 532 5108680

125
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

yayınlamıştır (8). Patrick Clarkson 1962 yılında Alfred derecelerde anomalilerinin olması hücrelerdeki ölüm
Poland’ın bildirdiği hastaya benzer bir olguyu atıfta zamanlaması farklılıklarına bağlanmaktadır. Pekto-
bulunarak Poland sindaktilisi tanımlamasını ile bil- ral kas yokluğu ve ekstremite anomalileri gibi majör
dirmiştir. Yıllar içinde birçok adlandırma yapılmasına komponentlere erken mutasyon neden olur iken, cilt
karşın 1967 yılında Baudinne ve ark. da ilk defa Po- bulguları gibi minör komponentlere geç mutasyonla-
land sendromu ifadesini kullanmıştır (2,3). rın sebep olduğu düşünülmüştür (3,12).
Poland sendromunun cerrahi tedavisine yönelik ilk Bavinck ve Weaver tarafından bildirilen vasküler te-
yayın Ravitch ve Hansdelsman tarafından 1952 yılına melli hipotez mevcuttur. Bu hipoteze göre erken
aittir (2). Poland sendromu tedavisinde sıkça kullanı- embroyonik dönemde subklaviyen arterin veya dalla-
lan latissimus dorsi miyokütanöz flebini ilk defa 1896 rında geçici kan akımı kesilmektedir. Poland sendro-
yılında Tansini yapmıştır (9). Günümüzde daha sık munun ne kadar komponenti olduğunu, subklaviyen
kullanım alanı bulan silikon pektoral implantı Horn ve arterin hangi seviyede akımının kesildiği ve hangi dal-
Aiache tarafından 1990 da bildirilmiştir (10). larının etkilendiği belirlemektedir. Komponentlerin
Poland sedromu için çok az sayıda olgu serisi vardır. ciddiyetini ise kan akımının ne kadar süre ile kesildiği
1902 yılında Bing 102 hastayı 1989 yılında Shamber- belirlemektedir (13).
ger ve ark. 75 olguyu, 2010 yılında Torre ve ark. ise çok Poland sendromu tanısı almış ve anjiyografi ile send-
merkezli 122 olguyu sunmuşlardır. 2015 yılında tek romun etkilediği tarafta subklaviyen arterin hipop-
merkezli en geniş seri tarafımızdan bildirilmiştir (1). lazik olduğu veya darlık olduğu gösterilen olgular
mevcuttur. Bu olgular vasküler kaynaklı etyolojiyi
İNSIDANS desteklediği gibi, damarsal malformasyonların send-
roma eşlik edebileceğini de göstermesi açısından an-
Poland sendromu genel olarak 1/30000 ila 1/32000 lamlıdır(3).
arasında bir sıklıkta görülmektedir (1-3). Erkeklerde
kadınlardan iki, üç kat daha sık görüldüğü bilinmek- İlave olarak sindaktili için otozomal dominant geçişin
tedir. Sendrom vücudun tek tarafını tutmaktadır. varlığından söz etmek mümkün olsa da Poland
Hastalar %60-75 oranında sağ taraflıdır. Sendromun sendromu için bu durum söz konusu değildir (14).
vücudun iki tarafını etkileyebileceği tartışmalıdır. İki Bazı ilaçların (thalidomide, ergonovine maleate,
taraflı Poland sendromunu olarak bildirilmiş dokuz liserjik asit ve liserjik asit dietilamid) gebelik sürecinde
olgu mevcuttur (4,5). Bu bilateral hastalar için Poland alınmasının sendromun ortaya çıkışına neden
sendromu tanımlamasının uygunluğu tartışmalıdır. olabildiği rapor edilmiştir. (3). Martínez-Frías ve ark.
Poland sendromlu olgular sporadik olup ailesel özel- (15) gebelik döneminde annenin sigara kullanımının
lik gösterenler %1’in altındadır. Ailesellik gösteren sendromun görülme riskini iki kat artırdığını göster-
hastaların sağ veya sol taraflı oranı ile kadın-erkek mişlerdir.
oranı eşittir (2,3).
HASTALARIN KLINIK ÖZELLIKLERI
ETIYOLOJI Hastaların temel bulgusu pektoral kas yokluğunun
Poland sendromunun etiyolojik temelini ortaya koy- sebep olduğu asimetrik görünümdür (Resim 1). Bir-
mak için bildirilmiş birçok hipotez olmasına karşın çok hastada pektoral kas yokluğunun tespiti meme
halen sorgulanan noktalar mevcuttur. Az sayıda aile- ve meme başı asimetrisi veya ekstremite anomalile-
sel bağı olan olgulara rağmen Darian ve ark. (9) bu az ri nedeni ile yapılan muayene esnasında olmaktadır.
sayıdaki olguları incelemeleri ile zayıf penetrasyonlu Hastalar nadiren fonksiyonel sıkıntı yaşarlar ve pek-
otozomal dominant bir geçiş üzerinde durmuşlardır. toral kas yokluğunu iyi tolere etmişlerdir. Çoğunlukla
Stevens ve ark. (11) birinde Poland sendromu var estetik yakınmalar ön plandadır (16,17).
iken, diğer kardeşin normal olduğu eş yumurta ikizi Poland sendromu tanısını iyi bir inspeksiyon ile koy-
kız kardeşleri bildirmişlerdir. Bu ikiz kardeşler ve ai-
mak mümkündür. Elle yapılacak bir muayene etki-
lesel olguların oldukça az olması birlikte düşünüldü-
lenmiş kaslar dışında ek anomaliler için fikir verebile-
ğünde, Poland sendromunun genetik olmayan kon-
cektir. Tüm hastalarda mutlaka pektoralis majör kası
jenital bir hastalık olduğu düşünülebilir (3).
etkilenmiştir. Kas tamamen olmayabileceği gibi kasın
Diğer bir teoride üst ekstremite tomurcuğu hücrele- sadece sternokostal başı da etkilenmiş olabilir (3). Po-
rinin letal mutasyonu sonucu ortaya çıkan fenotipik land sendromlu hastalarda pektoralis minör kasının
mozaizmdir. Hastaların birden fazla alanda ve farklı %75 oranında bulunmadığı bildirilmiştir (18). Bu iki
126
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 21: Poland Sendromu ve Cerrahi Tedavisi

erneği

1998

Resim 2. Poland sendromlu hastada meme ve meme


başının yokluğu görülmektedir (Doç.Dr. Nurettin Yiyit’in
Resim 1. Poland sendromlu hastada göğüs duvarı dep- arşivinden alınmıştır).
resyonu, meme ve meme başının hipoplazisi ve de asi-
metrik lokalizasyonu görülmektedir (Doç.Dr. Nurettin
Yiyit’in arşivinden alınmıştır).

kas dışında latissimus dorsi, serratus anterior, ekster-


nal oblik kaslarının yokluğu veya hipoplazisi de tab-
loya eklenebilir (2). Trapezius kasının da sendromda
etkilenen kaslardan biri olabileceği bildirilmiştir (19).
Poland sendromlu hastalarda etkilenen hemitoraksta
sıklıkla meme ve meme başı anomalileri de izlenebilir.
En sık karşılaşılan meme anomalisi karşı tarafa kıyasla
meme başının küçüklüğü (hipotelia) ve yukarı seviyeli
yerleşimli olmasıdır (Resim 1). Bu durum kadın has-
taların %30’unda mevcuttur (2). Memenin hipoplazisi
(hipomastia), pektoral bölgede cilt altı dokusunun Resim 3. Akciğer grafisinde sol 3. ve 4. kaburgaların
zayıflığı, aksiller veya pektoral kıllanma yokluğu tab- ön parçalarının yokluğu ve dekstrokardi görülmektedir
loya eklenebilir. Daha az sıklıkla meme başı yokluğu (Doç.Dr. Nurettin Yiyit’in arşivinden alınmıştır).
(atelia) ve meme dokusu yokluğu (amastia) görülebi-
lir (Resim 2). Birden fazla sayıda ve küçük meme başı
da (politelia) izlenebilir (3). Bu klinik tablolardan farklı
olarak etkilenen tarafta büyük memesi olan bir kadın
hasta (20) ve karşı taraf jinekomastisi olan bir erkek
hasta bildirilmiştir (21). Tek taraflı meme hipoplazisi
veya bazı torakal anomalileri olduğu halde pektoral
kas tutulumu olmayan hastalar için Poland sendromu
tanımlaması yapan yayınlar mevcuttur. Pektoral kas-
larında herhangi bir anomali bulunmayan bu hastalar
için ‘anterior torasik displazi’ tanımlaması daha uy- Resim 4. El grafisinde brakidaktili görülmektedir (Doç.
gundur(22). Dr. Nurettin Yiyit’in arşivinden alınmıştır).

Hastaların ilk inceleme tetkiki direkt grafilerdir. Send-


romu olan hastalarda muhtemel eşlik edebilen gö- Hipoplazik ve deformiteli kaburgalar sendromun tut-
ğüs deformiteleri ve el anomalileri direkt grafiler ile tuğu tarafta hafif düzeyde torasik depresyona neden
değerlendirilebilmektedir (Resim 3,4). Sendromun olabilir. Poland sendromlu hastalarda en sık görülen
yerleştiği taraf direkt akciğer grafilerinde hiperlusen göğüs deformitesi hafif düzeydeki torasik depresyon-
olarak izlenebilir ve kalbin sağlam tarafa doğru yer dur. Sendromlu hastaların %11 ile %25’inde birden
değiştirme eğilimi bulunmaktadır (3). fazla kaburganın ön parçasının aplazisi izlenir ve bu
127
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

hastalarda ciddi torasik depresyon görülür. Poland Tablo 1. Poland sendromunun komponentleri.
sendromlu hastalarda kaburga tutulumu ikinci ka-
burgadan dördüncü kaburgaya veya üçüncü kabur- Major komponent
gadan beşinci kaburgaya kadar sıralı bir tutulum ∑ Pektoralis major kasının agenezi(parsiyel/komplet)
gösterir (Resim 2). İkinci kaburga diğer kaburgalara Minör komponentler
kıyasla daha az etkilenmektedir. Diğer bir göğüs de-
∑ Kas agenizileri/hipoplazileri (Pektoralis minör, serratus
formitesi ise karşı tarafta görülen pektus karinatum anterior, latissimus dorsi, eksternal oblik)
deformitesidir. Bu deformiteye aplastik ve füzyon ∑ Kaburga defektleri(kaburga agenezisi/hipoplazisi,
olmuş kaburgalar nedeniyle sağlam tarafa doğru pektus ekskavatum/karinatum)
sternumun rotasyonu sebep olmaktadır (2,3). Ayrıca ∑ Cilt anormallikleri (Cilt altı dokusu yokluğu/hipoplazisi,
hastaların %8’inde akciğer hernisi ve de paradoksal aksiler/pektoral alopesi)
göğüs duvarı hareketi görülebilir (18). Bu hastaların ∑ Meme, memebaşı patolojileri (Hipomastia, hipotelia,
amastia, atelia, politelia)
total akciğer kapasitesinin düştüğü ve göğüs duvarı
∑ El ve parmak anomalileri (el hipoplazisi, acheira,
için stabilizasyon uygulanan hastalarda akciğer kapa- sindaktili, brakidaktili, brakisindaktili, adaktili)
sitesinin arttığı bilinmektedir (23).
Tablo 2. Poland sendromuna eşlik eden anomaliler.
Poland sendromlu hastaların %13,5-56’sında el ano-
malileri bulunmaktadır (2). Sıklıkla karşılaşılan el ano- ∑ Sprengel deformitesi
malileri; parmaklarda kısalık (brakidaktili), parmak- ∑ Moebius sendromu
ların yapışıklığı (sindaktili) ve her ikisinin birlikteliği ∑ Klippel-Feil sedromu
(brakisindaktili)’dir (Resim 5). Direk grafi ile yapılan ∑ Bonnevie-Ullrich sendromu
incelemede genel olarak karşılaşılan durum, orta fa- ∑ Morning glory sendromu
lanksların hipoplazisi veya aplazisidir. Sindaktili has- ∑ Dekstrokardia
talarında %10 oranında Poland sendromu da eşlik ∑ Atrial septal defekt
etmektedir. Çok daha az sıklıkla el hipoplazisi, önkol ∑ İktiyozis
kısalığı, parmakların yokluğu (adaktili) ve el yokluğu ∑ Skolyoz
(acheiria) anomalileri tabloya eklenebilir (1-3). ∑ Kan ve lenf sistemi Lösemi, lenfoma, trombositopeni,
sferositoz
Poland sendromunun en önemli özelliği pektoral kas
∑ Genitoüriner sistem anomalileri (renal agenezis,
yokluğudur. Bu tabloya ek olarak birçok üst ekstremi- inmemiş testis, over yetmezliği)
te ve torakal anomali tanımlanmıştır. Bunların dışında
sendromla birliktelik gösteren birçok hastalık rapor katkısı tartışmasız çok önemlidir. Tanısal değeri yanın-
edilmiştir (Tablo 1,2). Hastalığın komponentlerinin ve da alınan üç boyutlu görüntüler ile uygulanacak teda-
eşlik eden hastalıkların ortaya konulması için hasta- vinin planlanmasına imkan vermektedir (Resim 6,7).
lara direkt grafilerin yanında, hemogram, bilgisayar- BT ile sendromda etkilenen torakal kasların özellikle
lı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme de tedavide en sık kullanılan latissimus dorsi kasının
(MRG), elektromiyografi (EMG), ekokardiyografi ve değerlendirilmesi önemlidir. (13-15).
batın ultrasonografi incelemelerinin uygulanması ye-
rinde olacaktır (24,25). Bu tetkiklerin arasında BT’nin

Resim 5. Parmaklarda kısalığın (brakidaktili) ve parmak- Resim 6. Aksiyel bilgisayarlı tomografi görüntüleri solda
ların yapışıklığın (sindaktili) birlikteliği (brakisindaktili) pektoral kasların yokluğunu ve kaburga defektini gös-
görülmektedir (Doç.Dr. Nurettin Yiyit’in arşivinden alın- termektedir (Doç.Dr. Nurettin Yiyit’in arşivinden alınmış-
mıştır). tır).
128
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 21: Poland Sendromu ve Cerrahi Tedavisi

erneği

1998

dekstrokardi izlenen 8 hasta bildirilmiş olup kaburga


defekti olmayan hastalarda da bu durumun gelişebi-
leceğini bildirdik. Hipoplazik olan sol hemitoraksın
küçük volümü nedeniyle kalbin zamanla sağa kaydı-
ğını düşünmekteyiz (26).
Möbius sendromu (doğuştan kraniyal sinir paralizisi),
Klippel-Feil sendromu (doğuştan vertebra defektleri,
kısa boyun) ve Sprengel deformitesi (doğuştan yük-
sek ve küçük skapula) Poland sendromu ile sık bir-
liktelikleri bildirilen diğer önemli anomalilerdir. Bu
hastalıkların etyolojilerinin aynı olduğunu düşündü-
ren ve erken embriyonik dönemde subklaviyen arter,
vertebral arterler ve dallarında kan akımının geçici
kesintiye uğraması ile açıklayan bir hipotez mevcut-
tur. Bu hipotezden yola çıkarak tüm bu hastalıklar,
arter tedarik bozulması dizisi (artery supply disruption
Resim 7. 3 boyutlu bilgisayarlı tomografi görüntüleri sequence) olarak tanımlanmıştır (13). Sprengel de-
sağda pektoral kasların yokluğunu göstermektedir (Doç.
formitesi ile Poland sendromunun birlikteliği sıklıkla
Dr. Nurettin Yiyit’in arşivinden alınmıştır).
rapor edilmiştir. Bu birliktelik için herhangi bir oran
yayınlanmamıştır. Tecrübemiz bu iki anomalinin tah-
Poland sendromuyla birliktelik gösterdiği bilenen çok min edilenden çok daha yüksek bir oranda birliktelik
sayıda hastalık vardır. Bunlar içinde Poland sendromu gösterdiği yönündedir.
ve dekstrokardi birlikteliği en dikkat çekici olanıdır
(Resim 3). Bu hastalarda dekstrokardi görüntüsü ol-
CERRAHI TEDAVI
masına karşın situs inversus totalis bulunmaz. Sağ
hemitoraksa kaymış kalp görüntüsü olan bu hasta- Poland sendromlu hastalarının tamamında etkilen-
larda bir kardiyak dekstropozisyon söz konudur. İzo- miş olan pektoralis majör kasının yokluğu diğer kaslar
le dekstrokardi nadir olup 1:30.000 gibi oldukça dü- tarafından bir Resimde kompanse edilmiştir. Bu ne-
şük bir oranda görülmektedir. Diğer yandan Poland denle belirgin bir fonksiyon kaybı beklenmez. Hasta-
sendromlu hastaların %11,5’inde izole dekstrokardi larda estetik kaygılar öne geçmiştir. Poland sendromu
görülmektedir. Çok nadir iki hastalığın bu denli yük- hastalarının tedavi taleplerinin büyük bir kısmını vü-
sek oranda birlikteliği üzerinde durulması gereken cut simetrisinin sağlanması oluşturmaktadır. Tedavi
bir konudur. Daha da önemlisi izole dekstrokardi farklı cerrahi yöntemler veya bu yöntemlerin kombi-
tanısı almış olanlarda doğumsal kalp hastalığı %96 nasyonundan oluşmaktadır. Seçilecek tedavi yöntemi
oranında izlenir iken, Poland sendromu hastası olan kadar preoperatif değerlendirme de önemlidir. Has-
dekstrokardili hastalarda doğuştan kalp hastalığı yok talar hemokoagülasyon bozuklukları açısından de-
denecek kadar azdır. Poland sendromunda sağ tara- ğerlendirilmelidir. Trombositopeninin sendroma eşik
edebileceği bildirilmiştir. Göğüs duvarı defekti olan
fın %60-75 oranında tutulduğu bildirilmiştir. Farklı
hastalarda paradoksal solunumdan kaçınmak için
olarak günümüze kadar bu kombinasyonu gösteren
çift lümenli entübasyon ve pozitif basınçlı ventilas-
hastaların hepsinde Poland sendromu sol taraf yer-
yon tercih edilmelidir. Malign hipertermi ve kardiyak
leşimlidir (26). Bu hastaların tamamında sol Poland
arrest riski açısından anestezik ajan seçiminde özenli
sendromuna ilave olarak en az iki kaburga defektinin
yaklaşılmalıdır (31).
bulunduğu bildirilmiştir. Böylelikle rahim içi basınca
direnemeyen fetüsün göğüs duvarı nedeni ile kalbin
sağa doğru kaydığı hipotezini savunan bir makale AMELIYATIN ZAMANLAMASI
mevcuttur. Diğer yandan dekstrokardi nedeniyle Po- Ameliyat için en uygun dönem, estetik kaygı ön plan-
land sendromunun geliştiğini savunan yazarlar da da ise optimum simetri sağlamak ve nükslerin önüne
bulunmaktadır. Sepulveda sol Poland sendromlu ve geçmek için gelişim sürecinin tamamlandığı yaşlar-
izole dekstrokardili doğan bir bebeğin rahim içi ta- dan sonra olmalıdır. Hastaların birçoğunda simetrik
kiplerinde kalbin normal pozisyonda iken gebeliğin görünüm otolog yağ enjeksiyonu ile sağlanabilir. De-
ilerleyen dönemlerinde kalbin sağa kaydığını gös- formitesi belirgin olan hastalarda tanımlanmış diğer
termiştir (28). Tarafımızdan sol Poland sendromu ve yöntemlere ilave olarak yağ injeksiyonu daha etkili bir
129
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Resim 8. Sol Poland sendromu tanısı almış hastanın


pektoral bölgesinin görüntüsü (Doç.Dr. Nurettin Yiyit’in Resim 10. Göğüs duvarı defekti (Doç. Dr. Nurettin Yiyit’in
arşivinden alınmıştır). şahsi çizimidir).

erken yaşta kas transferi önerisi de literatürde mev-


cuttur (33).
Hastalara fonksiyon kazandıran sindaktili düzeltme
ameliyatı gibi ele yönelik cerrahi işlemler olabildiğin-
ce erken yapılmalıdır.

GÖĞÜS DEFEKTI BULUNAN


HASTALARIN TEDAVISI
Hastaların göğüs duvarındaki defekt alanının bü-
yüklüğüne göre uygulanacak yöntem seçimi yapılır.
Kalp ve akciğer gibi hayati organları koruma altına
Resim 9. Sol Poland sendromu tanısı almış olan hastanın almak gerektiğinden ve paradoksal solunum gelişme
silikon implant ile göğüs duvarı konturu düzeltilmiş gö- ihtimali olduğundan bu hastaların cerrahi tedavile-
rüntüsü (Doç.Dr. Nurettin Yiyit’in arşivinden alınmıştır). ri geciktirilmemelidir (Resim 10). Split kosta grefti,
marleks yama, veya marleks yama sandöviç teknikleri
sonuç verebilir (3). Bildirilmiş alternetif bir yöntemde tek başına veya latissimus dorsi kas transpozisyonu
injekte edilebilen polimerik poliakrilamid çözeltisidir. kombinasyonu ile uygulanmaktadır (Resim 11-15).
Bu materyeli kısa sürede vücut sınırlar ve migrasyon
riski ortadan kalkar (32). En çok tercih edilen yöntem
ise kişiye özel üretilen silikon implantlardır. (Resim
8,9). Bu implantların uygulaması kolay komplikasyon
oranı oldukça düşüktür. Lakin üretimi için belirli za-
man gerektirmektedir (3).
Bu hastalar içinde göğüs duvarı defekti nedeniyle
akciğer herniyasyonlu hastaların ameliyatları bekle-
tilmemelidir (Resim 10). Kaburga defektleri hastanın
yaşına bakılmazsınız ameliyat edilebilir. Kas transferi
ilave edilecekse puberte sonrasını beklemek yerinde
olacaktır. En son mamoplasti yapılmalıdır. Gelişim sü-
recini tamamlamış hastalarda bu işlemlerin hepsi aynı
anada yapılabilir (2). Farklı olarak tek taraflı pektoral
Resim 11. Göğüs duvarı defektinin sağlam taraftan alı-
kasların traksiyon etkisi ile deformite yaşla daha da nan kaburga ile hazırlanmış split kaburga grefti ile tamiri
belirginleşebilir fikrinden yola çıkılarak olabildiğince (Doç. Dr. Nurettin Yiyit’in şahsi çizimidir).
130
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 21: Poland Sendromu ve Cerrahi Tedavisi

erneği

1998

Resim 12. Göğüs duvarı defektinin alt ve üst kaburga


kullanılarak tamiri (Doç. Dr. Nurettin Yiyit’in şahsi çizimi-
dir). Resim 15. Göğüs duvarı defektinin latissimus dorsi kas
flebi ile tamiri (Doç. Dr. Nurettin Yiyit’in şahsi çizimidir).

rafa göre karşı hemitorakstaki sağlam kaburgalardan


alınır (Resim 11). Kaburgadan kemik greftini fikse et-
mek için ameliyatta sternuma delikler oluşturulur ve
bu deliklerden geçirilen süturlar ile greft sternuma
fikse edilir. Greftin diğer ucu kürete edilen defektif ka-
burgaların uçuna süture edilir. Defekt için yama kul-
lanıldığı durumlarda yamanın kenarlarından süture
edilerek gergin olarak fikse edilmesi uygun olacaktır
(Resim 13). Kaburga ve yamanın birlikte kullanılma-
sı halinde birbirine süture edilmesi yerinde olacaktır.
Poland sendromunun tuttuğu hemitoraksta genel-
likle cilt ve cilt altı dokusu gelişmemiş olduğundan
uygulanan tekniğe ilave olarak latissimus dorsi kası
Resim 13. Göğüs duvarı defektinin yama (mesh) ile ta- transferinin eklenmesi daha etkin bir sonuç doğura-
miri (Doç. Dr. Nurettin Yiyit’in şahsi çizimidir).
bilir (Resim 14,15) (3). Erken yaşlarda yama gibi yapay
malzemelerle desteklenen defekti olan hastalarda bu
alanın gelişim sürecine katılmaması başka bir defor-
mite nedeni olacağı aşikardır. Bu durumlarda kullanı-
labilecek vertikal ekspanse olabilen kaburga implantı
kullanılması uygun olacaktır (34).
Poland senromlu hastaların kaburga defektleri genel-
likle ön kısımda ve sıralı iki kaburganın etkilenmesi
şeklindedir. Bu kaburgaların alt ve üstündeki sağlam
kaburgaların ön kısımları kullanılarak düzeltme işlemi
yapılabilir. Anteriorda bulunan bu defekt alanın alt ve
üstündeki kaburgalar sternum ucu sağlam kalacak
Resimde lineer Resimde ortadan bölünür. Bölünen
kaburgaların defekt tarafında kalan uçları aplazik ka-
burgaların ucuna süture edilir (Resim 11) (2).
Resim 14. Latissimus dorsi kas flebi hazırlanması (Doç.
Dr. Nurettin Yiyit’in şahsi çizimidir). Göğüs duvarında hipoplazik kaburgalar nedeniyle
oluşmuş bir çöküklük görüntüsü beklenen durumken
sternum rotasyonu neticesinde karşı tarafta pektus
Split kosta grefti genellikle defektin bulunduğu ta-
karinatum deformitesi de görülebilir. Subperikond-
131
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Resim 18. Sol Poland sendromlu hastanın sindaktili dü-


zeltme ameliyatından sonraki görüntüsü (Doç.Dr. Nuret-
Resim 16. Sol Poland sendromlu hastanın görüntüsü tin Yiyit’in arşivinden alınmıştır).
(Doç.Dr. Nurettin Yiyit’in arşivinden alınmıştır).
transferi, rektus abdominis kasının transferi ve de üst
gluteal flep düşünülebilir. Latissimus dorsi kasının
sendrom nedeniyle etkilenmesi dışında koltuk değ-
neği kullanımı veya spor gibi nedenler ile de transfere
uygun olmadığı hastalar olabilir. İlave olarak rektus
abdominisin segmenter inervasyonu olduğu bilin-
melidir (7).

EL ANOMALILERININ TEDAVISI
Poland sendromlu hastalarda en sık karşılaşılan ano-
malilerden biri sindaktilidir. Bu nedenle en sık uygu-
lanan ameliyat parmak yapışıklıklarının ayırılmasıdır
(Resim 18). Bu işlem fonksiyon bozukluğuna meydan
vermemek için olabildiğince erken yapılmalıdır. Diğer
bir fonksiyonel katkısı olan ameliyat da parmak yok-
luğunda uygulanan ayak parmağı transferidir. El veya
Resim 17. Sol Poland sendromlu hastanın latissimus
ekstremite yokluğu ve ileri derecede hipoplazi gibi
dorsi kas transferi sonrası görüntüsü (Doç.Dr. Nurettin
Yiyit’in arşivinden alınmıştır). fonksiyonel anlamda yapılabilecek uyulama bulun-
mayan hastalarda tercih edilebilecek yöntem protez
uygulamalarıdır. Günümüzde sınırlı el fonksiyonları
riyal rezeksiyon ve elevasyon ile hipoplazik kaburga-
sağlayan miyoelektrik protez uygulamalarının başarılı
lara düzeltme yapılabilir. Gerektiğinde yama ile des-
sonuçları duyurulmaya başlanmıştır (35).
tekleme yapılabilir. Sternum da kama osteotomilerle
düzeltilebilir (2).
ASIMETRIK MEME VE MEME BAŞI
Poland sendromu tanısı almış hastalar için sıklıkla ter-
TEDAVISI
cih edilen ameliyat latissimus dorsi kas transferidir. Bu
yöntem ile göğüs duvarı kontur bozukluğunu düzelt- Poland sendromu hastalarında meme ve meme başı
mek ve olmayan pektoral kas kitlesini fonksiyonel bir anomalilerinin birçok varyantı görülebilmektedir. Bu
kas transferi ile çözmek tercih edilebilir (Resim 16,17). hastaların tedavisinde amaç karşılıklı simetriyi sağla-
Daha çok uygulama latissimus dorsi kasının arter ve maktır. En sık görülen tek taraflı meme hipoplazisi-
ven pedikülü ile siniri korunarak ada flebi şeklinde dir ve silikon protezler ile tedavi etmek mümkündür
pektoral bölgeye taşınması şeklindedir (3). Latissimus (Resim 19,20). Çok ileri düzeyde olan hipoplazilerde
dorsi kasının da sendroma dahil olup hipoplazik veya tek başına silikon kullanmak yeterli olmayabilir. Sili-
atrofik olabileceği akıldan çıkarılmamalı ve ameliyat kon protez uygulanması öncesinde doku genişletici
öncesi radyolojik olarak incelenmelidir. Alternatif ola- (ekspander) ile hazırlık yapılması yerinde olacaktır.
rak sırasıyla karşı taraf latissimus dorsi kasının serbest Bu hastalarda meme dokusu hipoplazi veya yokluğu
132
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 21: Poland Sendromu ve Cerrahi Tedavisi

erneği

1998

rak, meme başı rekonstrüksiyonu veya redüksiyonu


yapılarak simetri sağlanabilir (36).
Meme ve meme başı simetrisi sağlamak için yapıla-
cak işlem hastanın sahip olduğu anomalilere özel be-
lirlenmelidir. Sendromun etkilemediği tarafta jineko-
mastisi olan bir hasta bildirilmiştir. Bu hastanın vücut
simetrisi jinekomasti düzeltme ameliyatı yapılarak
sağlanmıştır (38).
Sonuç olarak Poland sendromu tek taraflı pektoral ka-
Resim 19.Sağ Poland sendromu nedeniyle meme asi-
sın yokluğu ile aynı taraf hemitoraksta ve yine aynı ta-
metrisi olan hastanın görüntüsü (Doç.Dr. Nurettin Yiyit’in
arşivinden alınmıştır). raf ekstremitede daha önce tanımlanmış komponent-
lerden bir veya daha fazlasının birlikte görüldüğü bir
anomalidir. Tanı almış olan hastanın durumunu ve de
tedavide uygulanacak yol haritasını sendroma katılan
komponentler belirlemektedir. Hastaların yakınmala-
rında daha çok estetik kaygılar ön plana çıkmaktadır.
Tedavi stratejisinde öncelikli hedef başta akciğer ve
kalp olmak üzere hayati organları korumak olmalıdır.
Göğüs kafesinin stabilitesi ve de maksimum simetrik
vücut görünümü kazandırmak tedavinin asıl ama-
cıdır. Bu amaç doğrultusunda mümkün olduğunca
Resim 20. Her iki memeye farklı boyutta silikon implant fonksiyonları korumak hedeflenmelidir.
uygulanarak simetri sağlanan hastanın görüntüsü (Doç.
Dr. Nurettin Yiyit’in arşivinden alınmıştır).
KAYNAKLAR
1. Yiyit N, Isıtmangil T, Öksüz S. Clinical Analysis of 113
yanında cilt ve ciltaltı dokunun zayıf olması doğaldır. Patients with Poland Syndrome. Ann Thorac Surg 2015;
Bu durumda uygulanan silikon protez doğallıktan 99: 999-1004.
uzak bir görüntü verebilir. Zamanla cilt erozyonu gibi 2. Fokin AA, Robicsek F. Poland’s syndrome revisited. Ann
Thorac Surg 2002; 74: 2218-25.
komplikasyonların ortaya çıkması söz konusu olabilir.
3. Yiyit N. Poland Sendromu. Turk Gogus Kalp Dama 2015;
Bu tür sıkıntıları engellemek adına en sık başvurula- 23: 413-421.
bilecek yöntem silikon protezi latissimus dorsi kası 4. Yiyit N, Işıtmangil T, Saygın H. Eight patients with mul-
transferi ile birlikte uygulayıp kasın altına yerleştir- tiple bilateral thoracic anomalies: a new syndrome or
mektir (36). Bir diğer alternatif ise protezin aselüler bir bilateral Poland’s syndrome? Ann Thorac Surg 2014; 97:
1758-63.
dermal matriks içinde yerleştirmektir (37). Silikon pro-
5. Karnak I, Tanyel FC, Tunçbilek E, Unsal M, Büyük-
tez öncesinde cildin yeterli ekspanse edilemeyeceği pamukçu N. Bilateral Poland anomaly. Am J Med Genet
tespit edilmişse kas transferi muskülokütanöz flep 1998; 75: 505-7.
olarak yapılmalıdır. Doku genişletici kullanılan hasta- 6. Yiyit N. Definition Of The Inclusion Criteria Of Poland’s
larda kasın atrofiye gitmesinin önüne geçmek için kas Syndrome. Ann Thorac Surg 2014; 98: 1886.
7. Tweedy J. On a case of absence of the thoracic portion
transferi ikinci seansa bırakılmalıdır (36).
of the pectoralis major and the whole of the pectorails
Sağlam olan vücut tarafındaki meme bazı durumlar- minor. Lancet 1873; 101: 443.
da optimum simetri sağlamak için küçük bir protez ile 8. Darian VB, Argenta LC, Pasyk KA. Familial Poland’s syn-
drome. Ann Plast Surg 1989; 23: 531-7.
desteklenebilir (Resim 20). Sendromun etkilemediği
9. Abu Jamra FN, Akel SR, Shamma AR. Repair of major
taraftaki memede sarkma söz konusu ise mastopeksi defect of the upper extremity with a latissimus dorsi
(meme dikleştirme), meme hipertrofik ise redüksiyon myocutaneous flap: a case report. Br J Plast Surg 1981;
mamoplasti (meme küçültme) yapılmalıdır. Aynı za- 34: 121-3.
manda hastalarda aerola ve meme başı da tutulmuş 10. Pereira LH, Sabatovich O, Santana KP, Picanço R, Ste-
rodimas A. Surgical correction of Poland’s syndrome in
olabilir. Bu hastalarda simetrik görünüm sağlamak
males - a purposely designed implant. J Plast Reconstr
amacıyla sağlam tarafta aerolanın bir kısmını içine Aesthet Surg 2008; 61: 393-9.
alacak Resimde sirküler olarak deri çıkarmak, etkile- 11. Stevens DB, Fink BA, Prevel C. Poland’s syndrome in one
nen tarafta aerolanın yokluğu varsa dövme yaptırıla- identical twin. J Pediatr Orthop 2000; 20: 392-5.

133
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

12. van Steensel MA. Poland anomaly: not unilateral or bi- 32. Lahiri A, Waters R. Experience with Bio-Alcamid, a new
lateral but mosaic. Am J Med Genet A 2004; 125A: 211- soft tissue endoprosthesis. J Plast Reconstr Aesthet
2. Surg 2007; 60: 663-7.
13. Bavinck JN, Weaver DD. Subclavian artery supply dis- 33. Anderl H, Kerschbaumer S. Early correction of the tho-
ruption sequence: hypothesis of a vascular etiology for racic deformity of Poland’s syndrome in children with
Poland, Klippel-Feil, and Möbius anomalies. Am J Med the latissimus dorsi muscle flap: long term follow-up of
Genet 1986; 23: 903-18. two cases. Br J Plast Surg 1986; 39: 167-72.
14. Shamberger RC. Chest wall deformities. In: Shields TW, 34. Hell AK, Campbell RM, Hefti F. The vertical expandable
editor. General Thoracic Surgery. Vol I, 5th ed. Philadel- prosthetic titanium rib implant for the treatment of
phia: Lippincott Williams & Wilkins; 2000. p. 535-61. thoracic insufficiency syndrome associated with con-
15. Martínez-Frías ML, Czeizel AE, Rodríguez-Pinilla E, Ber- genital and neuromuscular scoliosis in young children.
mejo E. Smoking during pregnancy and Poland se- J Pediatr Orthop B 2005; 14: 287-93.
quence: results of a population-based registry and a 35. Datta D, Kingston JE. Myoelectric prostheses in the
case-control registry. Teratology 1999; 59: 35-8. management of Poland’s syndrome. A report of 2 cases.
16. Urschel HC Jr. Poland syndrome. Semin Thorac Cardio- J Hand Surg Br 1994; 19: 659-61.
vasc Surg 2009; 21: 89-94. 36. Murphy KD, McGoldrick C, Khan K. Bioengineered tissue
17. Shamberger RC, Welch KJ, Upton J 3rd. Surgical treat- substitutes in implant extrusion. J Plast Reconstr Aes-
ment of thoracic deformity in Poland’s syndrome. J Pe- thet Surg 2009; 62: e658-60.
diatr Surg 1989; 24: 760-5. 37. Freitas Rda S, o Tolazzi AR, Martins VD, Knop BA, Graf
18. Moir CR, Johnson CH. Poland’s syndrome. Semin Pediatr RM, Cruz GA. Poland’s syndrome: different clinical pre-
Surg 2008; 17: 161-6. sentations and surgical reconstructions in 18 cases.
19. Yiyit N, Isıtmangil T, Öztürker C. The abnormalities of Aesthetic Plast Surg 2007; 31: 140-6.
trapezius muscle might be a component of Poland’s 38. Yiyit N, Noyan N, Arıbal S. A Unique Case of Poland’s
syndrome. Medical Hypotheses 2014; 83: 533-6. Syndrome Associated With Sprengel’s Deformity and
20. Martin B, Emory RE. Symptomatic macromastia in a pa- Contralateral Gynecomastia. Turk Gogus Kalp Dama
tient with Poland syndrome. Plast Reconstr Surg 2000; 2015; 23: 593-4.
106: 221-2.
21. Mahoney J, Hynes B. Concurrent Poland’s syndrome
and gynecomastia: a case report. Can J Surg 1990; 33:
58-60.
22. Spear SL, Pelletiere CV, Lee ES, Grotting JC. Anterior
thoracic hypoplasia: a separate entity from Poland syn-
drome. Plast Reconstr Surg 2004; 113: 69-77.
23. Martin LW, Helmsworth JA. The management of con-
genital deformities of the sternum. JAMA 1962; 179: 82-
4.
24. Wilson MR, Louis DS, Stevenson TR. Poland’s syndrome:
variable expression and associated anomalies. J Hand
Surg Am 1988; 13: 880-2.
25. Ferraro GA, Perrotta A, Rossano F, D’Andrea F. Poland
syndrome: description of an atypical variant. Aesthetic
Plast Surg 2005; 29: 32-3.
26. Yiyit N, Isıtmangil T, Arıbal S. Is isolated dextrocardia a
feature of leftsided Poland’s Syndrome? Turk Gogus
Kalp Dama 2015; 23: 700-7.
27. Torre M, Baban A, Buluggiu A, Costanzo S, Bricco L, Le-
rone M et al. Dextrocardia in patients with Poland syn-
drome: phenotypic characterization provides insight
into the pathogenesis. J Thorac Cardiovasc Surg 2010;
139: 1177-82.
28. Sepulveda W. Poland syndrome: a rare cause of cardiac
dextroposition in the fetus. Prenat Diagn 2009; 29: 903-
5.
29. Wilson MR, Louis DS, Stevenson TR. Poland’s syndrome:
variable expression and associated anomalies. J Hand
Surg Am 1988; 13: 880-2.
30. Legbo JN. Poland’s syndrome: report of a variant. J Natl
Med Assoc 2006; 98: 97-9.
31. Sethuraman R, Kannan S, Bala I, Sharma RK. Anaesthesia
in Poland syndrome. Can J Anaesth 1998; 45: 277-9.

134
Bölüm 22
Sternal Kleftler (Sternal Yarıklar)
Sternal Clefts

Dr. Abidin Şehitoğulları*


Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Sakarya, Türkiye

ÖZ
Sternal kleft (SK), sternumun farklı uzunlukta ve pozisyonda orta hat defekti olarak kendini gösteren sternal füzyon
defekti ile karakterize nadir bir idiopatik konjenital torasik malformasyondur. Birinci basamak tedavi, yenidoğan döne-
minde cerrahi defekt kapanmasıdır. Cerrahi öncesi muayenede, özellikle kardiyak defektler olmak üzere yaygın ilişkili
malformasyonlara odaklanılmalıdır. Erken onarım daha iyi sonuçlar verir.
Anahtar Kelimeler: sternal kleft, malformasyon

ABSTRACT
Sternal cleft (SC) is a rare idiopathic congenital thoracic malformation characterized by a sternal fusion defect, which
manifests itself as a midline defect of the sternum of different lenght and position. First-line treatment is the surgical
defect closure in the neonatal period. Presurgical examination has to focus on common associated malformations, in
particular cardiac defects. Early repair may yield better results.
Key Words: sternal cleft, malformation

GİRİŞ lar oluşturulur (3). Sabiston, 1958’de, çoklu bilateral


kayan kondrotomilerin kullanımını geliştirdi. Bu, yaşlı
Sternal kleft (SK) sternal çubukların tamamen veya
hastalarda dahili organ sıkışmasını azalttı. Daha sonra
kısmi birleşme yetersizliğinden oluşan nadir doğum-
periost flepleri, kıkırdak ve kas mobilizasyonları gibi
sal bir anomalidir. Aynı zamanda bifid sternum veya
başka teknikler de geliştirildi (4). Ravitch (1983) ster-
sternal fissür olarakta bilinmektedir. Etiyolojisinde rol
nal defektleri üç ana gruba ayırmıştır: ilişkili anomali-
oynayan etkenler tam olarak kesinlik kazanmamıştır.
ler olmadan yarık sternum, gerçek ektopya cordis ve
Altı ile dokuzuncu gestasyonel haftalar arasında me-
Cantrental pentalojisi (5).
zodermal yapıların gelişmesini etkileyen bir sebep
sonucu oluştuğu düşünülmektedir. İzole formu iyi
prognozludur. ETIYOLOJI
Sternal yarıkların ilk vakası 1743 yılında bildirilmiştir Sternum, gelişmekte olan göğüs duvarının her iki
(1). Maier ve Burten 1943 yılında 11 aylık bir bebek- yanında bulunan iki yanal plak mezodermden hücre-
te sternal yarıkların ilk primer kapatılmasını sağla- lerin medial migrasyonu ile oluşur. Bu işlem intraute-
dı ve göğüs en esnek olduğunda bebeklikte erken rin yaşamın 10. haftasında tamamlanır (6). Genellikle
onarımın önemini vurguladı (2). Marcello ve ark. iki gestasyonun 8. haftasında bu füzyon gerçekleşmezse
hastaya yaşamlarının 14 ve 28. gününde iken yapı- sternal yarık oluşur. Yarık göğüs kafesi, en sık görü-
lan onarımı bildirdiler. Bebeklik döneminde, sternu- len alt grup olup, 50.000 ila 100.000 canlı doğumda
mun alt kısmından bir sagittal kama çıkarılarak kısmi 1’dir ve tüm ön göğüs duvarı malformasyonlarının
yarıkla komple bir kemiğe dönüştürüldükten sonra %0,15’ini temsil eder. Metilkobalamin eksikliği, ge-
sternumun direkt yaklaştırılması sağlanır, taze kenar- belik sırasında alkolün kötüye kullanımı ve HOX-B4

Sorumlu Yazar*: Doç.Dr. Abidin Şehitoğulları. Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Sakarya, Türkiye.
E-posta: abidin_sehitoglu@yahoo.com 
Telefon: 0 505 7591095

135
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

geninde bir bozulma gibi bir kaç nedeni, fare model-


lerinde öne sürülmüştür (6,7).

KINIK
Yarık sternum göğüs kemiğinin konkav bir defekti
olarak ortaya çıkmakta, bu da öksürme ya da valsalva
manevrasıyla paradoksal olarak inspirasyonda derin-
leşmekte ve expirasyonla şişmektedir. Defektin şekli
dar bir U’dan geniş bir V’ye değişir ve genişliği 2 ile
6 cm arasında değişebilir. Kalbin pulsasyonu genel-
likle ince ve bazen ülserli ciltten görülür (8). Defektin
üst sınırından akciğer herniasyonu oluşabilir. Ksifoid
prosesinden göbeğe ulaşan bir orta hatta pigment-
li raphe yaygındır. Bir omfalosel veya umblikal herni Resim 2. Komplet konjenital sternal kleft. BT’de, sternal
bulunması sıktır. Ventriküler septal defekt veya fallot çubukların füzyon eksikliği görülmektedir (www.radiog-
tetralojisi gibi intrakardiak anomaliler sternal kleft ile raphia.ru/node/4763).
görülebilir. Kraniofasial hemanjiomlar ile birlikteliği
de sıktır (9). kusuru ve perikarddaki delik perikardio-peritoneal
Sternal kleftin dört ana tipi vardır. Süperior sternal iletişimi sağlamaya izin verir. Cantrell pentalojisi aynı
kleft, bu malformasyonların en sık tipidir, manubrium zamanda sıklıkla atriyal veya ventriküler septal defekt,
ve sternum korpusunun üst kısmı ve genellikle dör- fallot tetralojisi ve sol ventriküler divertikülum gibi
düncü interkostal aralık seviyesine kadar uzanır (Re- değişik intrakardiyak anomaliler ile birliktedir (9,10).
sim 1). Kalp normal pozisyondadır ve perikard, plevra,
diyafragma intaktır. Subtotal sternal kleft, manubri-
TANI
um ve sternumun çoğunu içerir ve krisif proseslerde
sadece (15 mm ye kadar) kıkırdak köprüsü bırakır. Sternal kleft tanısı genellikle neonatal dönemde ins-
Total sternal kleft vakalarında sternum çubukları or- peksiyon ve palpasyonla konulabilmektedir. Görün-
tadan tamamen ayrıktır (Resim 2). Bu anomalilerin en tüleme yöntemleri ise ek malformasyon araştırılma-
az sıklıkta olan tipidir, sternal agenezi için yanıltabilir. sında faydalıdır. Hastalığın asemptomatik olabilmesi
Rektus abdominus kasının geniş diyastazı sıktır. İnfe- nedeniyle prezentasyonu neonatal dönemden eriş-
rior sternal kleft genellikle bir omfalosel veya omfalo- kin döneme dek uzamaktadır. Kleft sternumda defekt
sel benzeri abdominal defekti kapsayan Cantrell pen- çoklukla üst taraflardadır ve kalp normal yerindedir.
talojisinde oluşur, hilal şeklindeki anterior diyafragma
Deri sıklıkla sağlamdır. Kalpte fonksiyon bozukluğu,
bebeğin ağlaması sırasında, kalbin yarıktan dışarı
bombeleşmesi nedeniyle oluşur (11). Tüm hastalar-
da fizik muayene, paradoksal bir orta hat torasik ka-
barcığı (ekspirasyon sırasında mediastinal iç organın
çıkması) dikkati çeker. Cerrahi tedavi uygulanmazsa,
SK’li hastalar bozulmuş gaz alışverişi yapabilir, dispne
ve öksürük gibi solunum semptomları gösterir veya
göğüs enfeksiyonları gelişebilir (8).

TEDAVI
Sternal kleft birkaç nedenle düzeltilmelidir (12);
a) Mediastinal yapıların kemik korunması eksikliği,
kalbi ve büyük damarları travmaya karşı savunma-
sız hale getirir,
Resim 1. Dört aylık bir çocukta süperior sternal kleft gö-
rünümü (Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerra- b) Çıkıntılı bir kalbin görünümü hasta ve ebeveyn
hisi AD Arşivinden). için rahatsız edicidir,
136
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 22: Sternal Kleftler (Sternal Yarıklar)

erneği

1998

c) Kusurun zamanla genişlemesi görünümünü kötü-


leştirir ve düzeltilmesi daha zorlaşır,
d) Bir dermoperikardial sinüs olması perikardial en-
feksiyona yol açabilir,
e) Göğüsün paradoksik respiratuar hareketi dispneyi
uyarır ve tekrarlayan respiratuar enfeksiyonlara
yatkınlık kazandırır,
f ) Venöz dönüşü bozarak kardiyak fonksiyonları etki-
ler,
g) Umblikal herni ve rektus kası diastazı düzeltmeyi
gerektirir ve eşzamanlı onarım yapılabilir.
Düzeltme yenidoğan periodunda yapılmalıdır. Ver-
tikal veya transvers kesi ile girişim yapıldıktan sonra
sternum parçalarına ulaşılır. Kenarlarından periost fle-
bi yapılır ve iki uç PDS dikişlerle birleştirilir. Bu sırada
monitorizasyonda kalbin sıkışması kontrol edilmeli-
dir (12-14) (Resim 3a,b). Genellikle, bebeklik çağında Resim 3b. Sternal çubukların tamamen birleştirilmesi
(Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi AD
yapılan düzeltmelerde kalpte bir sıkışma yaşanmaz.
arşivinden).
İleri yaş grubundaki çocuklarda primer kapatma sı-
rasında, monitörde hipotansiyon ve bradikardi ile
kendini gösteren, kalpte sıkışma görülebilir. Bu du- Defektin rekonstrüksiyonunda özellikle çok genişse
rumda kondrotomi şeklinde kartilaj kaydırmaları ya veya erişkin hastalarda otolog kemik grefti, politet-
da alt kartilajlardan alınacak parçaların greft olarak rafloroetilen yamalar, polipropilen yamalar veya ti-
kullanılması uygulanır. Bu yöntemle göğüs kafesi ge- tanyum plaklar gerekebilir. Mediastinal alanın akut
nişletilerek baskı ortadan kaldırılır (15,16). Kardiyak ve azalması; kalbin sıkışması olasılığı nedeniyle ilk posto-
aortik malformasyonların eşzamanlı tamiri mümkün- peratif gün en kritik noktadır. Bu, hastanın kardiyores-
dür. Daha ileri yaşlarda göğüs sertleştiğinden ve daha piratuar durumunun dikkatli bir şekilde izlenmesini
karmaşık onarım yöntemleri gerektirebileceğinden zorunlu kılmaktadır (11,18).
cerrahi onarım daha zor olur (11, 17).
SONUÇLAR VE KOMPLIKASYONLAR
Sternal yarıkların uygun onarımı, normal şekle sa-
hip sağlam bir ön göğüs duvarı ile sonuçlanmalıdır.
Huni göğüs deformitesinin gelişimi gibi daha az tat-
min edici sonuçlar nadirdir ve daha sonra daha faz-
la düzeltme gerektirebilir. Düzeltme yeterli olmazsa,
boynun tabanından herniasyon oluşabilir. Tortikolis,
postoperatif erken dönemde ortopedik bir yaka takıl-
masıyla engellenebilir (11,19).

KAYNAKLAR
1.  De Torres JI. London: KLI; 1739; Extract of a Letter from
Jos. Ignat. De Torres, MD to the Royal Society, Con-
taining the Extraordinary Case of the Heart of a Child
Turned Upside Down. Philosophical Transactions; pp.
1740–1. 776-8.
2. Burton JF. Method of correction of ectopia cordis. Arch
Surg 1947; 54: 79-84.
Resim 3a. Sternal çubukların serbestleştirildikten sonra 3. Domini M, Cupaioli M, Rossi F, Fakhro A, Aquino A, Chie-
yaklaştırılması (Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs sa PL. Bifid sternum: neonatal surgical treatment. Ann
Cerrahisi AD arşivinden). Thorac Surg 2000; 69: 267-9. 

137
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

4. Sabiston DC. The surgical management of congenital


bifid sternum with partial ectopia cordis. J Thorac Surg
1958; 35: 118-22.
5. Ravitch MM. Disorders of the sternum and the thoracic
wall. In Sabiston DC Jr, Spencer FC eds. Gibbon’s Sur-
gery of The Chest. 4th edn. Philadelphia; WB Saunders.
1983; 318-363.
6. Shamberger RC, Welch KJ. Sternal defects. Pediatr Surg
Int 1990; 5: 156-64.
7. Klein T, Kellner M, Boemers TM, Detlefsen BM. Surgical
repair of a superior sternal cleft in an infant. Eur J Pedi-
atr Surg Rep 2015; 3: 64-7.
8. Eijgelaar A, Bijtel JH. Congenital cleft sternum. Thorax
1970; 25: 490-8.
9. Gorlin RJ, Kantaputra P, Aughton DJ, Mulliken JB.
Marked female predilection in some syndromes asso-
ciated with facial hemangiomas. Am J Med Genet 1994;
52: 130-5.
10. Fokin AA. Cleft sternum and sternal foramen. Chest Surg
Clin N Am 2000; 10: 261-76.
11. Yavuzer Ş. Toraks Deformiteleri. Yüksel M, Kaptanoğlu M;
editör. Pediatrik Göğüs Cerrahi. Turgut Yayıncılık. 2004.
P: 228-230.
12. Fokin AA, Robicsek F. Management of chest wall defor-
mities. In: Franco KL, Putnam Jr JB, editors.  Advanced
therapy in thoracic surgery. 2nd ed. Hamilton: BC Deck-
er; 2005. p. 145e62.
13. Bayarogullari H, Yengil E, Davran R, Aglagul E, Karazin-
cir S, Balci A. Evaluation of postnatal development and
variations of sternum using multi-detector computed
tomography. Diag Intervent Radiol 2014; 20: 82-9.
14. Torre M, Rapuzzi G, Carlucci M, Pio L, Jasonni V. Phe-
notypic spectrum and management of sternal cleft: lit-
erature review and presentation of a new series. Eur J
Cardiothorac Surg 2012; 41: 4-9.
15. Muthialu N. Primary repair of sternal cleft in infancy us-
ing combined periosteal flap and sliding osteochondro-
plasty. Interact Cardiovasc Thorac Surg 2013; 16: 923-5.
16. De Campos JR, Das-Neves-Pereira JC, Velhote MC, Ja-
tene FB. Twenty seven-year experience with sternal
cleft repair. Eur J Cardiothorac Surg 2009; 35: 539-41.
17. Nichols JH, Nasr VG. Sternal malformations and anes-
thetic management. Paediatr Anaesth  2017; 27: 1084-
90.
18. Garge S, Negi A, Jain V, Singh S, Lahoti B. Sternal cleft
repair: A report of two cases and review of literature. Afr
J Paediatr Surg 2010; 7: 211.
19. Fischer H. Fissure sterno congenital mit partieller
bauchspalte. Dtsch Z Chir 1879; 12: 367-9.

138
Bölüm 23
Göğüs Duvarının az Görülen Anomalileri: Tanım ve
Tedavi
Rare Anomalies of Chest Wall: Definition and Treatment

Dr. Cemal Özçelik*, Dr Alper Avcı


Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Adana, Türkiye

ÖZET
İzole kosta deformiteleri bir veya birden fazla kostanın aşırı büyümesiyle olurlar. Birçok hasta için katlanılabilir deformi-
telerdir ve fonksiyonel bozukluk göstermezler. Jeune sendromu multipl kas-iskelet görünümleriyle birlikte olan nadir
otozomal resesif bir hastalıktır. Jarcho-Levin sendromu anormal vertebral defektler, Kosta deformiteleri ve kısa gövde
cüceliği içeren klinik ve radyolojik düzensizliklerle kendini gösterir. Bu çocukların tedavisindeki temel amaç erken çocuk-
lukta toraks volümünü arttırarak akciğerin gelişmesini sağlamaktır.
Anahtar Kelimeler: Juene sendromu, Jarcho-Levin sendromu

ABSTRACT
Isolated rib deformities are caused by overgrowth of a single rib or several conjoined ribs. They can mean a sufferable
aesthetic deformity for many patients and present without functional impairment. Jeune’s syndrome is a rare autoso-
mal recessive disorder with multiple musculo-skeletal manifestations. Jarcho-Levin syndrome represents a spectrum of
clinical and radiographic irregularities including abnormal vertebral defects, rib deformities, and short-trunk dwarfism.
These abnormalities cause reduced thoracic capacity for lung development, resulting in thoracic insufficiency syndro-
me. The primary goal in the treatment of these patients is increasing thoracic volume during early childhood to encou-
ragelung development.
Key Words: Jeune’s syndrome, Jarcho-Levin syndrome

GİRİŞ gösterirler. Tek taraflı veya simetrik şekilde olabilirler.


Birçok hasta için alt toraks açıklığındaki simetrik
Göğüs duvarının nadir görülen anomalilerini Jeune
kosta deformiteleri katlanılabilir estetik deformiteler
sendromu ( asfiktik torasik distrofi) ve Jarcho-Levin
anlamına gelir. Böyle deformiteler fonksiyonel
sendromu ( spondilotorasik displazi) oluşturmaktadır.
bozukluk oluşturmazlar. Bazen yan veya yüzükoyun
Genetik geçişli olan bu sendromlarda diğer sistemle-
pozisyonda yatış esnasında kemik veya kıkırdak
rinde tutulumu olmasına rağmen prognozu ve yaşam
çıkıntının üzerine basıya bağlı ağrı şikayeti olabilir. Bu
süresini göğüs duvarının tutulumunun ağırlık derece-
tip deformiteler en sıkılıkla kıkırdak ve kemik kaburga
si belirlemektedir. Göğüs duvarı şekil bozukluğundan
geçiş bölgesinde 7. ve 10 kosta arasında yerleşirler (1).
dolayı doğum öncesi veya doğumla birlikte kolaylıkla
tanı konulan bu sendromlarda medikal tedavinin et-
kinliği, dar kavitede kalan akciğerdeki hipoplazinin JEUNE SENDROMU
neden olduğu sık enfeksiyonlar ile mücadele ile sı-
1954 yılında Jeune ve arkadaşlarının tanımladığı as-
nırlıdır. Cerrahi tedavinin amacı ise torasik boşluğun
fiksi yapan torasik distrofi (ATD) dar ve rijit bir göğüs
genişletilmesidir.
ve multipl kıkırdak kosta anomalileri ile karakterize
konjenital bir deformitedir (2). Toraks hem transvers
İZOLE KOSTA DEFORMITELERI hem de sagittal eksende dardır. Bu durumda kostala-
İzole kosta deformiteleri bir kosta veya birkaç rın horizontal yönünden dolayı solunum hareketine
birleşmiş kostanın aşırı büyümesi ile kendini katkı az olmaktadır. Karın bölgesi de daha çıkıntılı

Sorumlu Yazar*: Prof.Dr. Cemal Özçelik. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, Adana, Türkiye
E-posta: cozcelik61@mail.com
Telefon: 0 505 8043890

139
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

görüldüğü için çan şeklinde bir göğüs görünümü söz yapılmış, bir ATD grubu tanımladılar (12). Ravitch ope-
konusudur. Kostalar kısa ve kalındır ve kostokondral rasyonu geçiren hastaların sadece küçük bir kısmında
bileşke yerleri nadiren ön aksiller hatta kadar uzan- normal göğüs duvar büyümesinin kalıcı bozulması ve
maktadır. Kıkırdak kostalar geniş ve düzensiz biçimde sonucunda respirasyon esnasında akciğer ekspansi-
oldukları için raşitik düğmeler şeklindedirler. Bu has- yonunun kısıtlanması ortaya çıkmaktadır. Bu hastalar
talarda endokondral kemikleşme yavaş geliştiği için tipik olarak hafif egzersizde bile progresif dispne ile
kosta boyları kısa kalmaktadır. Jeune sendromunda kendilerini gösteriler. Solunum fonksiyon testlerinde
ayrıca kısa ve kalın ekstremiteler, kısa ve geniş kemik- FVC nin sadece %30-%50’si, FEV1 de predikte değer-
ler de vardır. Klavikulalar fiske ve eleve pozisyondadır, lerin %30-%60’ı mevcuttur.
iliak kemikler kare şeklindedir, pelvis küçük ve hipop-
Edinsel restriktif torasik distrofi (13) olarak da bilinen
lastiktir (3). Bazı çocuklar ayrıca böbrekler, karaciğer,
edinsel Jeune sendromu preadolesan dönemde açık
pankreas ve retina anomalilerine de sahiptirler. Bu
pectus ekskavatum onarımını takiben ortaya çıkan
bozukluğun sıklığı her 100.000 ile 130000 canlı do-
göğüs duvarının en şiddetli iyatrojenik deformitesidir.
ğumda 1 dir (4). Hastalardaki küçük göğüs kafesinin
Göğüs duvarındaki bu büyüyememe nedeni olarak
doğal sonucu akciğer hipoplazisidir. En sık ve belirgin
operasyon esnasında deforme kıkırdak kostaların aşı-
klinik prezentasyon kısa horizontal kostaların sonucu
rı rezeksiyonu ve aşırı anterior osteotomiden dolayı
olarak göğüs ekspansiyonunun bozulmasıyla oluşan
sternumun büyüme kemikleşme merkezinin devas-
alveolar hipoventilasyondur. Bu sendromda akciğer
külarizasyonuna bağlanmaktadır (12,14). Birçok olgu-
tutulmasının derecelerine göre neonatal ölümler ya-
da perikondrial kılıflar ve kotsal kıkırdaklar tamamen
nında daha uzun süre yaşayanlar da yayınlanmaktadır
alınmaktadır. Ayrıca inferior kotsal kıkırdaklar sternu-
(3,5).
mu desteklemek amacıyla sternum altından karşılıklı
Bu nadir bozukluğu tedavi etmek için çeşitli teknik- getirilip dikilebilmektedirler. Bu dokunun kıkırdak re-
ler tanımlanmaktadır. Cerrahinin temel amacı toraks jenerasyonu ve daha sonra kemikleşmesi sternum al-
volümünü genişletmek ve akciğer ekspansiyonuna tında semisirküler ban oluşumuna ve donmuş toraks
izin vermektir. Yaklaşımların çoğu iki sternal yarımı denen duruma neden olmaktadır (15).
birbirinden ayrı tutmak için sentetik veya otolog greft
Pektus onarımını takiben oluşan edinsel ATD nin te-
interpozisyonuyla birlikte median sternotomiyi içerir.
davisi tartışmalıdır. Edinsel ATD de tedavinin amacı
Böylece göğüs çevresi artar ve düzelmiş akciğer eks-
göğüs kafesinin genişlemesini sağlamaktır. Bu amaç-
pansiyonu olur. Sternumun iki yarısı arasına konan
la sternumun öne doğru yer değiştirmesini sağlamak,
maddeler metil metakrilatve kemik greft bankasın-
sternumu iki parçaya ayırarak göğüs çapını arttırmak
dan erişkin kemiği içermektedir (6). Çocuğun somatik
veya lateral yaklaşımla toraks duvar genişlemesini
büyümesine uyum sağlamak için aşamalı prosedürler
arttırmak akla gelen başlıca yöntemler olarak görül-
gerekebilir (7,8).
mektedir.
1995’de Davis ve ark. ATD nin tedavisi için torasik la-
İlk zamanlarda sternumu ikiye bölerek toraks
teral ekspansiyon tekniğini tanımladılar (9). Bu prose-
volümünde önemli artış sağlanabileceğini önerilmişti
dürde, kostalar ve altta yatan dokular çakışmayacak
(16). Metil metakrilat gibi sentetik maddelerin veya
bir tarzda kesilir ve tedrici göğüs genişlemesine mü-
otolog kosta, femur veya fibular allograft gibi greft-
saade etmek için titanyum plaklarla fiksasyon yapılır.
lerin interpozisyonuyla bölünen sternum parçalarının
Campbell ve ark. vertikal ekpandabl prostetik titan- tekrar birleşmesinin önlenmesi sağlanmaktadır (7,17).
yum rib (kosta)(VEPTR) işlemini tanımladılar (10). Bazı yazarlar esasen orijinal Ravitch tipi prosedürleri
Vertikal olarak oryente edilen titanyum payandalar tekrar yapmaya teşebbüs ettiler. Bu re-do işlem, an-
kostalara ve/veya vertebranın transvers çıkıntılarına teriordan konan açılı modifiye Rehbein klavuzunu
tutturulur ve daha sonra ardışık operasyonlar ile uza- içermektedir, böylece sternum öne doğru yer değiş-
tılarak göğüs kavitesinin progresif ekspansiyonuna tirir. Bu teknik 1996 da Haller tarafından 11 çocukta
sağlanır. VEPTR ile tedavi edilen hastaların çoğu to- tanımlandı (12).
rakolomber skolyozdan muzdarip hastalar olmasına
Lateral torasik genişleme çakışmayacak bir şekilde
rağmen birkaç Jeune sendromlu hastada da bu yön-
kostaları keserek ve karşılıklı getirerek toraks duva-
tem uygulanmıştır (11).
rının genişlemesine izin verir. Yeni oluşturulan uza-
1996 da Haller ve ark. 12 çocuktan oluşan, Ravitch mış kostalar iyileşme fazında titanyum miniplaklarla
operasyonu geçirmiş, subperikondrial olarak defor- stabilize edilirler (9). 1998 de Weber multipl kosta
me kartilajları kesilmiş ve transvers sternal osteotomi greftleri interpozisyonu ile birlikte modifiye median
140
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 23: Göğüs Duvarının az Görülen Anomalileri: Tanım ve Tedavi

erneği

1998

sternotomi yaklaşımını tanımladı (18). Bu yaklaşımda defektler için, Ravitch prosedürü onarımı veya ante-
sternumun iki yarısı birbirinden 4-8 cm kadar uzak- rior göğüs duvar rekonstrüksiyonundan sonraki nüks
laştırıldı ve Weber 10 hastanın 8 inde uzun dönemde vakalarına saklanmalıdır (19).
iyileşmiş solunum testleri elde etti. Phillips JDve ark.
Davis ve ark.’nın (9) tanımladığı sadece lateral yakla-
ise modifiye Weber işlemi tanımladılar. İlk aşamada şım göğüs duvarının yeterli ekspansiyonuna izin ver-
subpektoral doku genişletici konmasını takiben, seri mez çünkü toraksın orta kısmı deprese ve hareketsiz
salin injeksiyonları ile kas ve derinin zamanla gerilme- kalır. Lateral torasik ekspansiyon toraks volümünü
si sağlanır. Birkaç ay sonra, işlemin ikinci aşamasında, arttırır fakat bölgesel duvar hareketinin herhangi bir
doku genişleticiler çıkarılır, sternotomi yapılarak kos- düzelmesi olmadan toraks donmuş kalır. Ayrıca yeni
ta greftleri alınıyor ve sternum orta hattaki ayrıştırılan yaratılan kostaların iyileşmesinden önce titanyum mi-
bölgeye implante edilir. İyileşmeme riskini azaltmak niplaklarda kırılma ortaya çıkarsa volüm ekspansiyon
için, pektoralis major ve vaskülarize yumuşak doku kaybı olabilir.
flepleri ile greftlerin üzeri kapatılır (4).
Sacco Casamassima MG ve ark. (19) sternotomi sonra- SPONDILOTORASIK DISPLAZI (JARCHO–
sı daha güvenli bir yaklaşım olarak retrosternal destek LEVIN SENDROMU)
olarak Lorenz bar kullanılarak anterior torasik ekspan-
siyon yapılmasını önermektedirler. Cerrahi esnasında Vertebra ve kosta anomalilerine bir bütünün parçaları
eski insizyon seviyesinde anterior transvers insizyon olarak bakıldığı zaman oluşan deformitenin solunum
sistemine etkilerini ve benzeri deformitelere sahip
yapılmaktadır. Prosedürün en önemli adımı sternu-
hastaların doğal seyirlerini, bunlara tedavi yaklaşım-
mun serbestleşmesi ve elevasyonudur. İntraoperatif
larını daha rahat kavramak mümkündür. Çünkü kos-
olarak tidal volümler derhal artma eğilimine girer.
taların füzyonu veya yokluğu, vertebral anomalilerle
İkinci adım anterior göğüs duvarının rekonstrüksiyo-
birlikte toraks fonksiyonunu ve büyümeyi ters etki-
nudur. Akciğerleri ve kalbi korumak için sternum ve
leyebilmekte, akciğerin gelişme ve fonksiyonu üzeri-
kıkırdaklar arasındaki anterior boşluk lateral olarak
ne ters etki yapmaktadır. Sonuçta torasik yetmezlik
kostaları keserek köprülenir. Son olarak, anterior gö-
sendromu ortaya çıkmaktadır.
ğüs duvarının stabilitesi retrostarnal Lorenz bar ko-
yanak ve sternokostal bilşekeleri restore ederek sağ- Toraks, omurga, kostalar ve sternumu içerir ve solunu-
lanır. Bu teknik diğer prosedürlerden daha fizyolojik mun işleminin dinamik boşluğu olarak düşünülmeli-
bir tarzda anterior göğüs duvarının anatomik konfi- dir. Diafragmanın yaptığı primer solunuma stabilitesi
gürasyonuna izin verir. Bu işlemin major kısıtlaması nedeniyle pasif destek sağlar ve yardımcı solunum
barın instabilitesidir. Seride bar migrasyonu %37’dir. kasları vasıtasıyla kostaların yukarı doğru hareketiy-
Stabil olmayan bir retrosternal destek sternumu ero- le aktif olarak sekonder solunumu yaptırır. Çocukluk
de edebilir veya perikardı erode ederek ölümcül so- çağı ve adolesan boyunca toraks, kostalar ve omur-
nuçlara götürebilir. Bu korkulan komplikasyondan galar vasıtasıyla kendisini simetrik olarak büyüterek
kaçınmak için barın uygun fiksasyonu gereklidir. akciğerin büyümesini sağlar (10). Akciğer büyümesi
Sternumun skar dokusundan serbetlenmesi de zor toraksın anatomik sınırları ile sınırlıdır, böylece haya-
ve riskli bir manevradır ve mamarian veya interkos- tın erken döneminde toraks volümünü azaltan her bir
tal damar yaralanmalarına neden olabilir. Sternumun omurga veya kosta kafes deformitesi akciğerin bü-
bölünmesi işlemi bar yerleştirmeden daha basit gö- yüklüğünü ters etkileyebilir (20).
zükmesine rağmen anterior göğüs duvarından kalp Toraks iki özelliği ile tanımlanır; normal volümü ve vo-
ve akciğer herniasyonu yüksek risk taşır. İki sternum lümü değiştirebilme yeteneği. Normal volüm, yeterli
yarısı arasına konan kosta greftlerinin yer değiştir- torasik yükseklik, genişlik ve derinliğe dayanmakta-
mesi ve migrasyonu olabilir. Edinsel Jeune sendromu dır. Toraks vertebrasının yüksekliği toraksın yüksek-
olan hastaların sternumu oldukça frajil, hipotrofiktir. liğini belirler iken, genişlik ve derinliği göğüs kafesi
İnterpose greftlerin yerdeğiştirme, migrasyon ve nek- sağlar. Volümün normal olabilmesi için göğüs kafesi
rozu riski yüksektir. Yine sternum sadece cilt flapleri stabil olmalıdır (10). Torasik fonksiyon denilen volüm
ile örtülürse cilt nekrozu ve konulan tel ve graftlerin değiştirme kabiliyeti, stabil diafragmaya, kostaların
açığa çıkma riski vardır. Bu sahanın pektpral kas flebi, ve interkostal kasların varlığına ve toraks simetrisine
Marlex mesh ve alloderm greftlerle örtülmesi iyileş- dayanan respirasyonun aktif kosta hareketine dayan-
meme riskini azaltır ve kozmetik sonuçları düzeltir maktadır. Toraks volümünü veya fonksiyonunu etki-
(4). Sternumun ikiye bölünmesi veya lateral torasik leyen konjenital malformasyonlar toraks yetmezlik
genişleme gibi daha invaziv yaklaşımlar daha ciddi sendromuna neden olabilirler.
141
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Primer toraks deformitesi, füzyon yapmış kostalar- Standart SFT’de Vital Kapasite (VK) kaybı, restriktif
danveya eksik kostalardan ortaya çıkabilir. Torasik akciğer hastalığını değerlendirmek için kullanılırlar.
vertebranın bozuklukları toraksın hem volüm hem VK, birçok faktörden etkilendiği için vital kapasitenin
de fonksiyon kaybıyla birlikte kosta kafesinin sekon- sıklıkla kullanılan indeksi boya dayanan normal değe-
der deformitesine neden olabilir. Vertebral eğriliğin rin yüzdesidir. Çocuğun boyu vertebranın çeşitli ne-
konkav tarafındaki kosta kafesi konkav hemitoraks denlerle kısalması nedeniyle azalabileceği için kulaç
(kısıtlanmış hemitoraks) olarak tanımlanabilir, karşı mesafesinin kullanımı normal boy yerine daha doğru-
taraftaki hemitoraks konveks (dışbükey) hemitoraks dur. Akciğer volümleri BT ile direkt olarak ölçülebilir.
olarak tanımlanır. Anatomik olarak, kosta füzyonunda Ancak bunun da yanılgıları çoktur. Kan gazlarında bile
tutulan göğüs duvarı kısmı hemitoraksın segmental yanılgılar olabilir o nedenle BT, SFT ile desteklenen
hipoplazi alanı olarak tanımlanır. radyografik ve klinik değerlendirme bir temel olarak
kabul edilip progresyon bu değerlere göre takip edi-
Toraks deformitesinin değerlendirmesi ve solunum
lir.
fonksiyonuna etkileri; solunum semptomlarının öy-
küsüne, fizik muayeneye, düz radyografilere, bilgi- Torasik yetmezlik sendromu, toraksın iki önemli eksik-
sayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemlerine, liğini tanımlar. İlki normal respirasyonu desteklemek
solunum fonksiyon testlerine, ve diğer laboratuar için toraksın yetersizliğidir. Normal solunum olduğu
değerlerine dayanır. Erken yorulma öyküsü, solunum zaman, solunum sayısı normaldir, nefes alma efor-
enfeksiyonlarının sıklığı ve oksijen desteğine gereksi- suzdur, egzersiz toleransı yaşa uygundur ve arteryel
nim dokümente edilmelidir (10). Normalin üzerindeki oksijen seviyeleri normaldir. Füzyon yapmış kostalı
bir solunum hızı okkült solunum yetmezliğini göste- bir toraks sekonder solunum vasıtasıyla normal so-
rebilir (21). Deformite klinik olarak göğüs palpasyonu lunumu destekleyemediği için, hasta bunu artmış
ve infeksiyonu ile saptanır; kaynaşmış olan hemito- solunum sayısıyla kompanse etmeye çalışır ve arter-
raks genellikle hem longitüdinal hem de transvers yel oksijenin yeterli seviyelerini devam ettirmek için
olarak kısalmıştır. Memebaşı hizasında göğüs çevresi aktiviteyi azaltabilir. Bu kompensasyon mekanizması
global torasik hipoplaziyi değerlendirmek içinnormal klinik olarak hastanın normal gözükmesini sağlayabi-
değerlerle kıyaslanır. Solunumla göğüs çevredeki de- lir. Torasik deformitenin ilerlemesi göğüs duvar hare-
ğişiklik, sekonder solunumun aktif torasik fonksiyo- keti ve toraks volümünün daha fazla kaybıyla prog-
nunun derecesini yansıtır. Sekonder solunumun tek resif torasik yetmezliğine neden olur. Solunum için
taraflı kaybının derecesi başparmak ekskürsiyon testi akciğerlerin ekspansiyonu total olarak diafragmanın
ile klinik olarak tayin edilebilir. Paradoksal göğüs du- fonksiyonuna bağlı kalır. Solunum enfeksiyonlarının
var hareketi ile eksik kostalardan kaynaklanan yelken nöbetlerinden dolayı akciğer dokusunun daha fazla
göğüs sahası ölçülür ve ekskürsiyonun derecesi sap- kaybı mevcut fonksiyonel akciğer volümünü azalta-
tanır (10). bilir. Sonunda hasta kompanse olamaz hale gelir ve
Düz radyografilerde ölçülen skolyazun Cobb açısı klinik olarak solunum yetmezliği ortaya çıkar.
genellikle deformiteyle korelasyon gösterir, genellik- Toraks yetmezlik sendromunun ikinci elementi nor-
le artan açı eğriliğin konkav tarafında hemitoraksın mal akciğer büyümesini desteklemek için toraksın
relatif olarak azalmış yüksekliğini yansıtır (22). Düz yetersiz olmasıdır (akciğer hipoplazisi). Toraksın letal
grafilerde vertebral rotasyon tahmin edilebilir, fakat lateral büyüme bozukluğu olan Jeunesendromu gibi
transvers BT kesitleri veya MR görüntüleri rotasyo- konjenital kısa kosta sendromlu hastalarda ve Jarcho-
nun derecesini ve birlikteki torasik deformiteyi daha Levin sendromu gibitorasik vertebranın konjenital kı-
doğru şekilde görüntüler. Torasik vertebranın lordozu salmasıyla ortaya çıkan durumlarda deforme toraks,
lateral radyografide ölçülür. Eğriliğin tepesinden ge- erişkinde gereken akciğer büyüklüğünü destekleye-
çen BT kesiti en ciddi toraks deformitesini genellikle cek kadar büyüyemez (torasik büyüme geriliği). Prog-
gösterir ve progresyonu takip için yararlıdır. Sekonder resif torasik yetmezlik sendromunu cerrahi olarak te-
solunumun toraks fonksiyonu üzerine negatif etkisi davi etme kararı komplekstir ve klinik, radyografik ve
nedeniyle tanımanın önemli olduğu torasik simetri- laboratuar işaretlerine dayanır.
nin kaybı posterior hemitoraks simetri oranını ölçerek
BT de değerlendirilir, bu simetri oranı toraksın karma-
karışık deformitesinin erken saptanmasına izin verir.
TANIM
Kötüleşen toraks simetrisinin diğer ölçümleri torasik Spondilotorasik displazi, 1938 yılında Jarcho and Le-
rotasyonu (sternumdan vertebranın sagittal planına vin tarafından tanımlanan multipl vertebra ve kosta
inen açı, normalde 90 derecedir), ve spinal rotasyonu anomalilerinin olduğu otozomal resesif geçişli bir de-
kapsar. formitedir. Bu hastalarda ciddi şekilde kısalmış torasik
142
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 23: Göğüs Duvarının az Görülen Anomalileri: Tanım ve Tedavi

erneği

1998

vertebra ve restriktif akciğer hastalığı vardır (23).Tora- formitelerinin ciddi olgularını tedavi etmek için ge-
sik ve lomber vertebraların tamamında veya çoğunda liştirildi (2). Kısaca, bir veya daha fazla VEPTR cihazı
multipl hemivertabralar vardır. Vertebra kemikleşme süperior olarak kostalara ve inferior olarak kostalara
merkezleri nadiren orta hattı geçmektedir. Kostaların vertebraya veya pelvise tutturulur. Cihaz daha sonra
multipl posterior füzyonları ve torasik vertebranın kı- seanslar halinde toraks büyümesini sağlamak ve
salığı nedeniyle bu hastaların radyolojik görüntüleri skolyotik eğrilikleri düzeltmek için uzatılır. Bu metod,
tipiktir ve yengeç benzeri olarak tanımlanmaktadır. eğrilik düzelmesini ve artmış solunum fonksiyonunu
Hastaların 1/3 ünde konjenital kalp hastalığı ve renal sağlar (31). VEPTR tedavisi bugün, torasik yetmezlik
abnomaliler vardır. sendromu dahil çeşitli bozuklukları tedavi etmek için
Mortier ve ark. (24) multipl vertebra anomalieri ve eş- kullanılmaktadır.
zamanlı kosta anomalileri ile karakterize bozuklukları
3 alt gruba böldüler: Jarcho-Levin sendromu, spondi- JARCHO-LEVIN SENDROMU IÇIN DIĞER
lotorasik dizostozis (STD) ve spondilokostal dizosto- TEDAVI OPSIYONLARI
zis (SKD). Jarcho-Levinsendromunu 2 alt gruba ayıran
çalışmalar da vardır: spondilotorasik displazi (STD) ve Tedavi edilmeksizin, Jarcho-Levin (JL) sendromu kötü
spondilokostal dizostozis (SKD) (25,26). prognozla birlikte sıklıkla progresif seyreder (26). Ta-
kikawa (32) ve diğer bazı yazarlar, alternatif cerrahi
STD ağır ve potensiyal olarak letal bir durumdur. Gö- tedaviler göğüs duvar deformitesi olan hastalarda
ğüs ve vertebranın simetrik kısalması, kosta füzyonu göğüs duvar kompliansını iyileştirmek için polipropi-
ve bütün vertebra boyunca vertebral segmentasyon len mesh veya latissimus dorsi flep kullanmayı öner-
defektleriyle belirgindir. Torasik vertebranın yüksekli- mişlerdir (33-35). Progresif skolyotik deformiteyi sta-
ği normalin %25’i kadar kısa olabilir. Kosta kafesinin bilizeetmek için spinal artrodez de kullanılmaktadır
görünümü vertebraya komşu füzyon yapmış olarak (35,36).
yengeç şeklindedir (26,27). STD, klasik olarak MESP2
genindeki mutasyonun yaptığı Porto Rico popülasyo- Bazı cerrahi dışı tedavi seçenekleri ise solunum fonk-
nunda görülen otozomal resesif gene bağlanmakta- siyonunu düzeltmeyi hedeflemektedir. Teli ve ark. (35)
dır (28). göğüs kompliansını düzeltmek amacıyla uyguladıkla-
rı tekrarlanan göğüs fizyoterapisi sonuçlarını, postna-
STD ve SKD torasik kavite volümünün az gelişmesi-
tal olarak tedavi ettikleri SCD’li 13 hastanın prospektif
ne neden olmaktadır, bu durum ise kolay yorulma,
değerlendirmesi olarak yayınladılar; bu hastaların 2’si
sık solunum enfeksiyonları, potensiyel olarak oksijen
ayrıca cerrahi girişimde geçirmişti (latissimus dorsi
desteğine veya ventilasyona gereksinim duyma ile
flep kullanımı ve instrumental spinal artrodezis). Skol-
kendini gösterntorasik yetmezlik sendromuna götür-
yotik eğrilikler ilerlemeye devam etmesine rağmen,
mektedir (10,29).
hastaların daha az solunum enfeksiyonu geçirdiğini-
ve daha az hospitalizasyon gerektiğini raporladılar.
TEDAVI Bu çalışma fizyoterapinin bu hastalar için potensiyel
Bu hastaların tedavisindeki temel amaç akciğer geli- yararını göstermektedir.
şimini desteklemek için erken çocukluk döneminde
toraks volümünü arttırmaktır. İki yaşından önceki KAYNAKLAR
girişim en yararlı olandır, çünkü bu period maksimal 1. Schwabegger AH. Surgery of other congenital anom-
niceliksel akciğer büyümesinin peryodudur. Alveolar alies of the anterior thoracic wall. Pages 268-272. In
hücre çoğalmasıyla akciğerin büyümesi 8 yaşına ka- Schwaberger AH ed. Congenital Thoracic wall deformi-
dar devam edebilir ve akciğer büyümesinin bu altın ties. Diagnosis, therapy and current developments.2011
peryodu esnasında genç bir çocukta vertebra ve kos- Springer-Verlag/Wien.
2. Jeune M, Beraud C, Carron R. Asphyxiating thoracic
ta-kafes deformitesinin tedavisi yapılmalıdır (10,30).
dystrophy with familial characteristics. Arch Fr Pediatr
Kompleks toraks deformitelerinde ilk tedaviler Stein- 1955; 12: 886-91.
mann çivileri vasıtasıyla skolyozda kısmi düzelme şek- 3. Shamberger RC. Chest wall deformities. Chapter 43. In
linde uygulandı. 1989’da Steinmann çivilerinin yerini shieldes TW, LoCicero J, Carolyn E, Feins RH Eds. General
Thoracic Surgery, 7th Edition,2009 Lippincott Williams
vertikal ekspandable prostetik titanyum ribler (VEPTR)
&Wilkins.
aldı (10). Diğer tedavi opsiyonu VEPTR ekspansiyon 4. Phillips JD, van Aalst JA. Jeune’s syndrome (asphyxiat-
torakoplastidir. VEPTR torakoplasti torasik yetmezlik ing thoracic dystrophy): congenital and acquired. Se-
sendromuna neden olan spinal ve/veya kosta de- min Pediatr Surg 2008; 17: 167-72.

143
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

5. Kozlowski K, Masel J. Asphyxiating thoracic dystrophy 23. Jarcho S, Levin PM. Hereditary malformation of the ver-
without respiratory disease: report of two cases of the tebral bodies. Bull Johns Hopkins Hosp 1938; 62: 216-
latent form. Pediatr Radiol 1976; 5: 30. 26.
6. Aronson DC, Van Nierop JC, Taminiau A, Vos A. Homolo- 24. Mortier GR, Lachman RS, Bocian M, Rimoin DL. Multiple
gous bone graft for expansion thoracoplasty in Jeune’s vertebral segmentation defects: Analysis of 26 new pa-
asphyxiating thoracic dystrophy. J Pediatr Surg 1999; tients and review of the literature. J Med Genet 1996;
34: 500-3. 61: 310–9.
7. Sharoni E, Erez E, Chorev G, Dagan O, Vidne BA. Chest 25. Karlin JG, Roth MK, Patil V, Cordell D, Trevino H, Sim-
reconstruction in asphyxiating thoracic dystrophy.J Pe- mons J et al. Management of thoracic insufficiency syn-
diatr Surg 1998; 33: 1578-81. drome in patients with Jarcho-Levin syndrome using
8. Kaddoura IL, Obeid MY, Mroueh SM, Nasser AA. Dynam- VEPTRs. J Bone Joint Surg Am 2014; 96: e181(1-8).
ic thoracoplasty for asphyxiating thoracic dystrophy. 26. Cornier AS, Ramirez N, Carlo S, Reiss A. Controversies
Ann Thorac Surg 2001; 72: 1755-8. surrounding Jarcho-Levin syndrome. Curr Opin Pediatr
9. Davis JT, Ruberg RL, Leppink DM, McCoy KS, Wright CC. 2003; 15: 614-20.
Lateral thoracic expansion for Jeune’s asphyxiating dys- 27. Solomon L, Jimenez RB, Reiner L. Spondylothoracic dys-
trophy: a new approach.Ann Thorac Surg 1995; 60: 694- ostosis: report of two cases and review of the literature.
6. Arch Pathol Lab Med 1978; 102: 201-5.
10. Campbell RM Jr, Smith MD, Mayes TC, Mangos JA, Wil- 28. Cornier AS, Staehling-Hampton K, Delventhal KM, Saga
ley-Courand DB, Kose N et al. The characteristics of tho- Y, Caubet JF, Sasaki N et al. Mutations in the MESP2 gene
racic insufficiency syndrome associated with fused ribs cause spondylothoracic dysostosis/Jarcho-Levin syn-
and congenital scoliosis. J Bone Joint Surg Am 2003; 85: drome. Am J Hum Genet 2008; 82: 1334-41.
399-408. 29. Campbell RM Jr, Smith MD, Mayes TC, Mangos JA, Wil-
11. Waldhausen JH, Redding GJ, Song KM. Vertical expand- ley-Courand DB, Kose N et al. The effect of opening
able prosthetic titanium rib for thoracic insufficiency wedge thoracostomy on thoracic insufficiency syn-
syndrome: a new method to treat an old problem. J Pe- drome associated with fused ribs and congenital scoli-
diatr Surg 2007; 42: 76-80. osis. J Bone Joint Surg Am 2004; 86: 1659-74.
12. Haller JA Jr., Colombani PM, Humphries CT, Azizkhan 30. Murray JF. The normal lung: the basis for diagnosis and
RG, Loughlin GM. Chest wall constriction after too ex- treatment of pulmonary disease. 2nd ed. Philadelphia:
tensive and too early operations for pectus excavatum. WB Saunders; 1986. p 46.
Ann Thorac Surg 1996; 61: 1618-24; discussion 1625. 31. Campbell RM Jr, Hell-Vocke AK. Growth of the thoracic
13. Robicsek F, Fokin AA. How not to do it: restrictive tho- spine in congenital scoliosis after expansion thoraco-
racic dystrophy after pectus excavatum repair. Interact plasty. J Bone Joint Surg Am 2003; 85: 409-20.
Cardiovasc Thorac Surg 2004; 3: 566-8. 32. Takikawa K, Haga N, Maruyama T, Nakatomi A, Kondoh
14. Fokin AA, Robicsek F. Acquired deformities of the ante- T, Makita Y et al. Spine and rib abnormalities and stat-
rior chest wall. Thorac Cardiovasc Surg 2006; 54: 57-61. ure in spondylocostal dysostosis. Spine (Phila Pa 1976)
15. Colombani PM. Recurrent chest wall anomalies. Semin 2006; 31: E192-7.
Pediatr Surg 2003; 12: 94-9. 33. Nichter LS, Chapin SD, Wells W, Downey SE. Chest-wall
16. Barnes ND, Hull D, Milner AD, Waterston DJ. Chest re- reconstruction for spondylocostal dysostosis. Plast Re-
construction in thoracic dystrophy. Arch Dis Child 1971; constr Surg 1993; 92: 746-9.
46: 833-7. 34. Hosalkar H, Thatte MR, Yagnik MG. Chest-wall recon-
17. Todd DW, Tinguely SJ, Norberg WJ. A thoracic expan- struction in spondylocostal dysostosis: rare use of a
sion technique for Jeune’s asphyxiating thoracic dystro- latissimus dorsi flap. Plast Reconstr Surg 2002; 110: 537-
phy. J Pediatr Surg 1986; 21: 161-3. 40.
18. Weber TR, Kurkchubasche AG. Operative management 35. Teli M, Hosalkar H, Gill I, Noordeen H. Spondylocostal
of asphyxiating thoracic dystrophy after pectus repair. J dysostosis: thirteen new cases treated by conservative
Pediatr Surg 1998; 33: 262-5. and surgical means. Spine (Phila Pa 1976) 2004; 29:
19. Sacco Casamassima MG, Goldstein SD, Salazar JH, Pa- 1447-51.
pandria D, McIltrot KH, O’Neill DE et al. Operative man- 36. Mooney JFI 3rd, Emans JB. Progressive kyphosis and
agement of acquired Jeune’s syndrome. J Pediatr Surg neurologic compromise complicating spondylothorac-
2014; 49: 55-60; discussion 60. ic dysplasia in infancy (Jarcho-Levin syndrome). Spine
20. Davies G, Reid L. Effect of scoliosis on growth of alveoli (Phila Pa 1976) 1995; 20: 1938-42.
and pulmonary arteries and on the right ventricle. Arch
Dis Child 1971; 46: 623-32.
21. Oakes DF. Neonatal/pediatric respiratory care: a critical
care pocket guide. 2nd ed. Old Town, Maine: Health Ed-
ucator Publications; 1994.
22. Cobb JR. Outline for the study of scoliosis. In: Instruc-
tional course lectures, the American Academy of Ortho-
paedic Surgeons. Vol 5. Ann Arbor: JW Edwards; 1948. p
261-75.

144
Bölüm 24
Konjenital Göğüs Duvarı Deformitesi
Ameliyatlarında Anestezi Yönetimi
Anesthetic Management of Congenital Chest Wall Deformity Operations

Dr. Nilgün Kavrut Öztürk*


Sağlık Bilimleri Üniversitesi Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, Antalya, Türkiye

ÖZ
Konjenital göğüs duvarının lezyonları çeşitlidir. Pektus deformiteleri, özellikle pektus ekskavatum, torasik cerrahi ge-
rektiren en yaygın konjenital anomalilerden biridir. Daha önceleri, Ravitch yöntemi ile açık cerrahi düzeltme yapılırken
günümüzde, pektus tamiri için video yardımlı torakoskopi içeren minimal invazif teknikler standart haline gelmiştir.
Benzer şekilde, hızlandırılmış iyileşme, multimodal analjezi ve ultrasonografi eşliğinde nöraksiyel ve sinir bloklarını
içeren anestetik teknikler geliştirilmiştir. Uygun anestezi yönteminin seçilmesi ve transözofageal ekokardiyografi ile
gerçek zamanlı intraoperatif izlemenin kullanımı da dahil olmak üzere uygun monitorizasyon, anestezistin cerrahi
sırasında kardiyak kompresyon ve komplikasyonların hızlı bir şekilde görüntülenmesi ile hasta güvenliğini arttırmasına
yardımcı olmuştur. Bu bölümde konjenital göğüs duvarı lezyonlarının onarımı yapılan hastalar için anestezi yönetimi
tartışılacaktır. Bu, preoperatif değerlendirmeler, intraoperatif yönetim ve ağrı kontrolü de dahil olmak üzere postoperatif
konuları içermektedir.
Anahtar Kelimeler: kunduracı göğsü, transözofageal ekokardiyografi, epidural anestezi, göğüs duvarı deformiteleri,
multimodal analjezi

ABSTRACT
Lesions of the congenital chest wall are varied. Pectus deformities, especially pectus excavatum, are one of the most
common congenital anomalies requiring thoracic surgery. Previously, an open surgical correction was made in the
form of the Ravitch procedure while nowadays, minimally invasive techniques involving video assisted thoracoscopy
for pectus repair have become the standard. Similarly, anaesthetic techniques have developed to include principles of
enhanced recovery, multimodal analgesia and ultrasound guided neuraxial and nerve blocks. Appropiate anaesthetic
determine and monitoring including the use of real time intraoperative monitoring with transesophageal echocardi-
ography has enabled the anaesthetist to enhance patient safety by supply rapid imaging of cardiac compression and
complications during surgery. This chapter will discuss the anesthetic considerations for those patients undergoing re-
pair of congenital chest wall lesions. This will include a description of the preoperative considerations for these patients,
intraoperative management, and postoperative issues, including pain control.
Key Words: pectus excavatum, transesophageal echocardiography, epidural anesthesia, chest wall deformities, multi-
modal analgesia

GİRİŞ %95-97’sini oluşturmaktadır. Bu vakaların çoğunun


sebebi idiyopatik olup %3-4 olguda Poland Send-
Göğüs duvarı lezyonları çeşitlilik göstermekte ve bu
romu, Cantrell pentalojisi, Spondilotorasik displazi
lezyonların tamiri kozmetik sebeplerle ya da kardiyo- (Jarcho Levin sendromu) ya da asfiksik torasik distrofi
pulmoner semptomların gelişmesini önlemek ama- (Jeune sendromu) ile birlikte görülebilir (1). Marfan ve
cıyla yapılmaktadır. Pektus ekskavatum ve pektus Ehler Danlos gibi bağ dokusu sendromları da pektus
karinatum cerrahi düzeltme uygulanan göğüs duva- deformitelerine eşlik edebilir. Klasik teknik açık Ra-
rı deformitelerinin en yaygın sebebi olup vakaların vitch prosedürü 1949’da tanımlanmış olup kostal kar-

Sorumlu Yazar*: Doç.Dr. Nilgün Kavrut Öztürk. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi, Anesteziyoloji ve
Reanimasyon Kliniği, Antalya, Türkiye.
E-mail: kavrut@yahoo.com
Telefon: 0 533 4196049

145
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

tilajların bilateral rezeksiyonunu, sternal osteotomi ile Marfanoid yüz görünümü ya da yüksek kavisli da-
stabilizatör yerleştirilmesini ve musküler flapleri içerir. mak gibi sendromlarla ilişkili karakteristiklere dikkat
Nuss tekniği (pektus ekskavatum için) ve reverse Nuss edilmelidir. Anterior göğüs deformiteli hastalar skol-
tekniği (pektus karinatum için) yaygın olarak kullanı- yoz bulguları açısından klinik ve radyografik olarak
lan minimal invazif cerrahi tekniğidir. MIRPE (mini- incelenmelidir. Tüm rutin değerlendirmeler tam kan
mally invasive repair of pectus excavatum) ya da Nuss sayımı, koagülasyon profili, idrar analizi, kan şekeri,
prosedürü 1987’de Nuss tarafından geliştirilmiş ve renal ve hepatik fonksiyon testleri, akciğer grafisi ve
günümüzde tercih edilen cerrahi teknik halini almıştır. elektrokardiyografi incelenmelidir. Ek olarak kardiyak
Bu yöntemde paslanmaz çelik barlar videotorakosko- pulmoner fonksiyon testleri, ekokardiyografi veya to-
raks BT incelemeleri, Marfan sendromu ya da kardiyak
pi rehberliğinde, retrosternal olarak ve mediastinuma
üfürüm varlığı gibi özel durumlarda istenebilir ve çar-
yapılan küçük lateral torasik insizyonlar aracığıyla yer-
pıntı öyküsü olanlarda holter monitorizasyonu yapı-
leştirilmektedir. Bu barların konveks yapısı sayesinde
labilir. Rutin spirometri değerlendirmesi gerekli değil-
torasik deformite düzeltilmekte ve barlar genellikle 3
dir, ancak azalmış birinci saniyedeki zorlu ekspiratuar
yıl sonra anestezi altında çıkarılmaktadır. Nuss prose-
volum (FEV1) ile birlikte restriktif defekt gösterebilir.
dürleri geleneksel cerrahi ile karşılaştırıldığında daha Goretsky ve ark.’nın yazdığı bir derlemede pektus cer-
küçük göğüs duvarı insizyonu, kosta veya kıkırdak rahisi geçiren 557 hastanın %26,1’ inde zorlu vital ka-
rezeksiyonu olmaması, sternal osteotomi gerektir- pasitede (FVC) <%80 ve %32’sinde FEV1 <%80 olarak
memesi, daha kısa cerrahi süre ve daha az kan kaybı bulunmuştur (4).
sebebiyle avantajlıdır (2). Göğüs duvarı esnekliğinin
Akciğer grafisi yalnızca pektus deformitesi ve kosta
yaşla azalması sebebiyle bu prosedürün etkinliği yaş-
anormalliklerinin değerlendirmesi için değil aynı za-
la azalır, uzun süreli fiziksel aktiviteyi kısıtlayıcı belir-
manda kronik enfeksiyon varlığı açısından da değer-
gin postoperatif ağrıya yol açabilir.
lendirilmelidir. Pektus deformiteli hastalarda rekürren
Aşırı düzeltme, göğüs tüpü takılmasını gerektirecek mycobacterium avium complex enfeksiyonu görüle-
pnömotoraks ve epidural kateter komplikasyonları- bilir. Kalp ve büyük damarlar gibi mediastinal yapılar
nın her biri %3 oranında bildirilmiştir. Bar alerjisi, cer- yer değiştirme ve kompresyon açısından dikkatle in-
rahi yara yeri enfeksiyonu ve plevral efüzyon hasta- celenmelidir. Bu hastalarda sağ ventrikül kompresyo-
ların %1’inde olup torasik çıkış sendromu, perikardit, nu yaygın görülen bir anormalliktir. Ciddi olgularda
kardiyak yaralanma ve sternal erozyon % 0,5 oranın- kalp sol hemitoraksa doğru rotasyon yapmış olabilir.
da bildirilmiştir, ölüm % 0,1 oranında olup MIRPE sıra- Bu durum mekanik kompresyon ve normal outflow
sında kardiyak perforasyon oranı %0-0,4 arasındadır. obstrüksiyonuna yol açabilir ve normal strok volümü
engelleyebilir. Mitral anulusun mekanik distorsiyonu
Pektus deformitelerinin düzeltilmesinde anestezi sonucu mitral regürjitasyonla beraber mitral valv pro-
yönetimi patolojik semptomların eşlik edebileceği lapsusu, pektus ekskavatumlu hastaların %20’sinde
rölatif olarak genç hasta portföyü, gelişebilecek pe- görülebilir.
roperatif komplikasyonlar ve postoperatif dönemde
Preoperatif değerlendirmede, hasta ve yakınları uy-
oluşan belirgin ağrı sebebiyle dikkat gerektirmekte-
gulanacak anestezi yöntemleri, postoperatif analjezi
dir.
yöntemlerinin risk ve faydaları ve yapılabilecek invazif
ya da yarı invazif monitorizasyonlar hakkında (radiyal
ANESTEZİ YÖNETİMİ arter kanülasyonu, transözofageal ekokardiyografi
gibi) bilgilendirilmelidir.
Preanestezik Değerlendirme Peroperatif kan transfüzyonu ihtiyacı olabileceği dü-
Pektus cerrahisi geçirecek kişiler fizyolojik olarak güç- şünülmeli ve kan ürünlerinin hazırlanması için kan ör-
lü genç hastalardan kompleks genetik sendromlar- nekleri gönderilmeli, transfüzyon onamı alınmalıdır.
dan etkilenmiş hastalara kadar çeşitlilik gösterebilir.
Medikal ve anestezik geçmiş ayrıntılı bir şekilde de- Premedikasyon
ğerlendirilmelidir. Hastalar lateks allerjisi veya metal Pediyatrik hastaların en az %60’ında preoperatif ank-
allerjisi yönünden sorgulanmalıdır. Bilinen nikel aller- siyete görülmektedir ve bu aileden ayrılmada güçlük,
jisi olanlarda titanyum barlar kullanılabilir. Nuss pro- indüksiyonda artmış stres, postoperatif ağrıda kötü-
sedürü yapılan hastalarda %2,8 oranında bar alerjisi leşme, deliryum ve cerrahiden 1 hafta sonraya kadar
bildirilmiştir (3). fizyolojik ve kognitif bozukluk ile ilişkilidir (5). Ayrılma
146
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 24: Konjenital Göğüs Duvarı Deformitesi Ameliyatlarında Anestezi Yönetimi

erneği

1998

anksiyetesi 8 ay civarında başlar ve 8 ay ile 6 yaş arası elde edilir. TÖE monitorizasyonu anesteziste sadece
çoğu çocuğa anksiyolitik premedikasyon uygulanır. sağ ventrikül fonksiyonlar hakkında bilgi vermez, aynı
Bununla birlikte ciddi kardiyak, pulmoner ya da nö- zamanda cerrahi ekibe retrosternal diseksiyon sırasın-
rolojik kısıtlaması olan çocuklarda kullanımından ka- da eşzamanlı rehberlik yapar. Pektus barının yerleşti-
çınılmalıdır. rilmesinden sonra perikardiyal/plevral mayi varlığı,
miyokard injürisi veya iyatrojenik valvüler yaralanma
Benzodiyazepinler sedasyon, amnezi ve anksiyoliz
hakkında da yol gösterici olur. Mitral ve triküspit ka-
sağlar ve peroral, intranasal ya da intramüsküler yolla
paklar valvüler injüriyi dışlamak amacıyla işlem önce-
uygulanabilir. Midazolam kısa etki süresi ve efektifliği
si ve sonrası karşılaştırmalı olarak incelenmelidir.
ile en sık kullanılan premedikasyon ajanıdır. Nuss cer-
rahisinde 0,02-0,1 mg/kg dozunda oral lorazepam ile İnhalasyon ajanları ile maske indüksiyonu veya intra-
premedikasyonun postoperatif opioid gereksinimini venöz anestezi indüksiyonu seçimi hastaya göre de-
azalttığı gösterilmiştir (6). ğişebilir. Sevofluran minimal miyokardiyal depresyon
yapıcı etkisi ile tercih edilebilir. N2O kullanımından
Ketamin tek başına veya özellikle midazolam olmak
işlem sırasında pnömotoraks meydana gelebileceği
üzere diğer ajanlarla kombine edilerek premedikas-
ve özellikle protez ve rekonstrüksiyon yapılanlarda
yon amacıyla kullanılabilen diğer bir ilaçtır. Sedatif ve
zararlı olabilecek postoperatif bulantı kusma üzerine
analjezik özellikleri olmakla birlikte artmış salivasyon
olan olumsuz etkileri sebebiyle kaçınılmalıdır. İntra-
ve halüsinasyonla ilişkili olabilir.
venöz anestezi ajanlarından propofol, ketamin veya
Alfa 2 adrenoreseptör agonistleri olan klonidin ve etomidat kullanılabilir. Her bir ajanın avantaj ve de-
deksmetedomidin de solunum depresyonuna yol aç- zavantajları olmakla birlikte genel olarak iv ajanların
madan premedikasyon amacıyla kullanılabilir. Yapılan hipoksik pulmoner vazokonstrüksiyonun inhibisyonu
bir meta analizde deksmedetomidinin midazolam ile üzerine olan etkileri, inhalasyon ajanları ile karşılaştı-
karşılaştırıldığında daha iyi bir preoperatif sedasyon rıldığında daha azdır. Anestezi indüksiyonu genellik-
ve azalmış postoperatif ağrı ile ilişkili olduğu göste- le propofol (1,5-3 mg/kg) ve fentanil (0,1-0,2 μg/kg)
rilmiştir (7). gibi bir opioid ile sağlanır. Endotrakeal entübasyon
herhangi bir orta etkili kas gevşetici (rokuronyum,
İNTRAOPERATIF ANESTEZI TEKNIĞI atrakuryum, cisatrakuryum) kullanılabileceği gibi,
genellikle rokuronyum (1-1,5 mg/kg) tercih edilir.
İndüksiyondan önce standart anestezi monitorizas-
Hızlı etki başlangıcı, minimal histamin salınımı ve
yonu 3 kanallı elektrokardiyografi, puls oksimetre ve
entübasyonun gerçekleştririlemediği durumlarda su-
non invaziv kan basıncı monitorizasyonu yapılmalıdır.
gammadeks ile hızlı geri dönüş imkanının olması bu
Gereken olgularda invazif kan basıncı monitorizasyo-
ilacın avantajlarıdır. Anestezinin devamı hava oksijen
nu yapılmalıdır. Bu, cerrahinin önemli aşamalarında
karışımı ve sevofluran ya da desfluran gibi halojenli
sürekli kan basıncı ölçümü ve mediastinal yapıların
bir ajanla sürdürülebilir. İntraoperatif epidural infüz-
diseksiyon ve manüplasyonu sırasında sürekli kan ba-
yon veya iv remifentanil infüzyonu (0,1-0,5 μg/kg/dk)
sıncı ölçümüne imkan verir. Başlangıçta 20-22 gauge
ile iyi bir intraoperatif analjezi sağlanabilir. Total intra-
intravenöz (iv) yol yeterli olup, intraoperatif major ka-
venöz anestezi (TİVA) ile de anestezinin idamesi sağ-
namalarda daha geniş iv kanül yerleştirilmesi gereke-
lanabilir. Propofol infüzyonunun torakotomi sonrası
bilir. Santral venöz yol kullanımı genellikle gerekmez.
kronik ağrıyı azalttığına dair yayınlar vardır. Eğer TİVA
Kompleks cerrahi tamirlerde, komorbiditeler varlığın-
kullanılacaksa anestezi derinliğinin monitorizasyonu
da, geçirilmiş torasik veya kardiyak cerrahi durumla-
ve diyafragma paralizisi için yeterli kas gevşeticinin
rında ihtiyaç duyulabilir.
uygulanması önemlidir. Genel endotrakeal anestezi
Sağ kalp ve pulmoner çıkışın komprese olduğu belir- ve torakal epidural anestezi kombinasyonu ideal bir
gin kardiyak disfonksiyon durumlarında perioperatif seçim olabilir. Torakal epidural kateter (T4-T12 arası)
transözofageal ekokardiyografi (TÖE) monitori- pediyatrik hastalarda anestezi indüksiyonu sonrası
zasyonu gerekebilir. Bu olgularda mitral kapağı ve yerleştirilmelidir. Skolyozu olan hastalarda epidural
sağ ventrikül boyut ve fonksiyonlarını kapsayan TÖE iğne ve kateter yerleştirilmesi sırasında ultrasonografi
görüntülemeleri yapılmalıdır. Bar yerleştirilmesi sıra- rehberliği tercih edilebilir. Gerek Nuss prosedürü ge-
sında sağ ventrikül obstrüksiyonunun değerlendiril- rekse de Ravitch prosedürü normal endotrakeal tüp
mesi faydalıdır. Bu değerlendirmeler midözofageal ve çift akciğer venilasyonu ile yeterli cerrahi görüş ve
dört boşluk görüntüleri ve sağ ventrikül inflow-outf- hasta güvenliği sağlayarak gerçekleştirilebilir. Ancak
low görüntüleri kullanarak, prob 45 derece çevirilerek cerrahi deneyimle ilişkili olarak bazı Nuss prosedür-
147
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

lerinde cerrahın retrosternal alanı diseksiyonu ve ret- yuma, öksürük ve sekresyonların çıkarılmasına imkan
rosternal protezin video torakoskopik teknikle doğru tanıması, atelektazi ve pnömoni oluşumunu önlediği,
yerleştirilebilmesi için akciğer izolasyonu gerekebilir. erken mobilizasyona yardımcı olması ve hastanede
Eğer akciğer izolasyonu gerekliyse bronşiyal bloker kalış süresini kısalttığı gösterilmiştir. Pektus deformi-
veya sol çift lümenli tüp kullanılabilir. tesinin şiddeti postoperatif ağrı şiddeti ile ilişkili oldu-
ğu, bu ağrının pediyatrik ve yetişkin vakalarda farklı
Göğüs kafesi deformitesinden kaynaklanan restriktif
akciğer patolojisi ve venöz dönüşün azalması sebe- bir dağılımı olduğu gösterilmiştir.
biyle, indüksiyon sırasında hemodinamik instabilite Opioid ajanlar postoperatif dönemin ana ajanları ol-
gelişebilir. Bar manüplasyonu sırasında kardiyak veya makla birlikte yüksek doz opioidlerin sedasyon, solu-
büyük damar perforasyonu masif kan kaybına yol num fonksiyonları üzerine deprese etkisi, konstipas-
açabilir. Nuss prosedürü sırasında kardiyak perforas- yon, bulantı, kusma gibi yan etkilerini azaltmak için
yon gelişen Marfan Sendromlu bir olgu bildirilmiştir diğer non opioid ajanlarla kombine edilebilir.
(8). Yine bar yerleştirilmesi ve fiksasyonu sırasında
Nonsteroid anti inflamatuar (NSAİ) ajanların in-
aritmi gelişme potansiyeli vardır (9).
terkostal ve epidural analjezinin etkinliğini artırdığı
Nuss cerrahisi yapılacak hastalarda brakiyal pleksus gösterilmiştir (13-15). Pediyatrik Nuss cerrahisinde
hasarından kaçınmak için uygulanacak pozisyona epidural kateteri olan hastalarda adjuvan olarak iv
dikkat edilmelidir. Pediyatrik hastalarda Nuss prose- ketorolak kullanımının faydalı ve güvenli olduğu bil-
dürü sırasında pozisyonlama ile ilgili gelişen brakiyal dirilmiştir (16). Benzer şekilde intravenöz hasta kont-
pleksus yaralanmasının %5,2 oranında olduğu bildiril- rollü analjezi (IV-PCA) pompası aracılığıyla uygulanan
miştir (10). Isı monitorizasyonu ve ısıtıcı blanket kulla- 3 µg/kg/hr hidromorfon, 0,05 mg/kg/hr ketorolak ve
nımı perioperatif hipotermiden kaçınmak için kullanı- 3 µg/kg/hr hidromorfon, 0,05 mg/kg/hr ketorolak,
labilir. Sıvı yönetiminde aşırı volüm yüklenmesinden 0,15 mg/kg/hr ketamin kombinasyonlarının pediyat-
kaçınmak için dengeli kristaloidlerle hedefe yönelik rik Nuss cerrahisinde efektif olduğu bildirilmiştir (17).
sıvı tedavisi uygulanmalıdır. Volüm durumunun de-
ğerlendirilmesinde özofageal dopler gibi kardiyak Asetaminofen zayıf COX inhibisyonu ile antipiretik
output monitorizasyon cihazları veya sol ventrikül vo- ve analjezik etki gösteren oral, rektal ve iv olarak uy-
lüm durumunu direk gösteren TÖE kullanılabilir. Tüm gulanabilen bir ajandır. Torakotomi sonrası omuz ağ-
hastalara antiemetik profilaksi verilmelidir. rısını azaltmada efektif olduğu ve daha potent olan
NSAİ’ a göre daha düşük toksisiteye sahiptir (18). Ase-
Anesteziden uyanma ve ekstübasyon, yerleştirilen taminofenin hepatotoksik etkisinden kaçınmak için
barın yerinden çıkmasına sebep olmaması amacıyla çocuklarda dozu 75 mg/kg/gün’ ü geçmemelidir.
minimal öksürük ve hareketin olduğu, sakin bir şekil-
de yapılmalıdır. Pektus cerrahisi sırasında iyatrojenik Ketamin, pediyatrik hastalarda Nuss prosedürü son-
pnömotoraks ve plevral efüzyon gelişebilir. Postope- rasında IV-PCA pompası aracılığı ile 0,15 mg/kg/h
ratif dönemde akciğer grafisi ile yeterli akciğer eks- dozunda (0,5 μg/kg/hr fentanil ile kombine edilerek)
pansiyonunun olup olmadığı, postoperatif pnömoto- kullanılmış ve ağrı skorlarını düşürdüğü, opioid tüke-
raks ve plevral efüzyon varlığı, yerleştirilen barın son timin azalttığı, bulantı ve kusma insidansını düşürdü-
pozisyonu değerlendirilmelidir. ğü gösterilmiştir (15). Benzer şekilde Nuss cerrahisi
geçiren pediyatrik hastalarda IV-PCA pompası ile uy-
gulanan hydromorfon and ketorolak kombinasyonu-
POSTOPERATIF AĞRI YÖNETIMI
na, 0,15 mg/kg/hr ketamin ilavesiyle kaşıntı insidansı-
Ravitch peorsedürü ve minimal invaziv bir yöntem nın azaltıldığı gösterilmiştir (17).
olmasına rağmen Nuss prosedürü, sternum ve kıkır-
Deksmetedomidin ve klonidin perioperatif ağrı yö-
dakların güçlü bir şekilde bükülmesi ve özellikle ye-
netiminde kullanılan diğer ajanlardır. Her iki ajan da
tişkinlerde kıkırdakların kemikleşmiş olması sebebiy-
erişkin ve çocuk popülasyonunda çalışılmış olmasına
le postoperatif şiddetli ağrı ile ilişkilidir. Multimodal
rağmen göğüs duvarı cerrahilerinde kullanımı ile ilgili
postoperatif ağrı yönetimi bu hastalarda en iyi so-
çalışmalar sınırlıdır.
nucu vermektedir (11,12). Santral nöroaksiyel bloklar,
opioid ve nonopiod analjezikler, paravertebral blok, Nuss cerrahisi geçiren 124 pediyatrik hastada yapılan
subkutanöz kateterler, interkostal sinir blokları pekto- bir çalışmada, multimodal anestetik teknikler (genel
ral blok ve serratus anterior bloğu gibi göğüs duvarı anesteziye ilave olarak 0,25 mg/kg ketamin saatlik
blokları ve kriyoablasyon multimodal ağrı yönetimin- bolus ve 0,7 μg/kg/h deksmetedomidin infusionu)
de kullanılabilir. Yeterli ağrı kontrolünün derin inspir- genel ve epidural anesteziyle karşılaştırılmış, multi-
148
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 24: Konjenital Göğüs Duvarı Deformitesi Ameliyatlarında Anestezi Yönetimi

erneği

1998

modal teknikler ile düşük toplam opioid kullanımı, analjeziye etkili bir alternatif olduğu, hastanede kalış
düşük şiddetli ağrı süresi, düşük ortalama ağrı skoru süresini kısalttığı, ancak genel maliyetin düşürülme-
ve azalmış hastanede kalış süresi olduğu gösterilmiş- diği bildirilmiştir (25).
tir. Multimodal anestezik tekniklere tek bir intraope-
Subkutanöz kateterlerin intraoperatif dönemde
ratif dozda metadon (0,1 mg/kg, maksimum 7,5 mg)
yerleştirilmesi ve lokal anestezik verilmesi ile de insiz-
ilavesi ile en düşük toplam opioid kullanımı, en az ağrı
yon bölgesinde analjezi sağlanabilir. Elastoizomerik
şiddeti ve en kısa hastane kalış süresi olduğu belirtil-
pompa aracılığı ile lokal anesteziklerin sürekli infüz-
miştir (20).
yonu sağlanabilir. Bu yöntem multimodal ağrı yöneti-
Torakal epidural analjezi pek çok merkezde stan- minin bir parçası olarak da kullanılabilir. Erişkin Nuss
dart perioperatif analjezi yöntemi olarak T3-T5 seviye- cerrahisinde torakal epidural analjezi ile benzer ağrı
sinden yerleştirilen bir kateter ile sağlanır. Opioid ve skorları, benzer morfin kullanımı ve hastanede kalış
lokal anestezik içeren sürekli epidural infüzyon veya süresi ile ilişkilendirilmiştir (26).
iv hasta kontrollü analjezi yöntemleri kullanılabilir.
İnterkostal sinir blokları, pediyatrik hastalarda multi-
Epidural kateterler postoperatif 72 saate kadar tutu-
modal analjezinin (NSAİİ ve opioid) bir parçası olarak
labilir. Multimodal analjezide metadon, paravertebral
sıkça kullanılmaktadır. Pediyatrik hastalarda epidural
sinir blokları ve yara yeri infüzyon kateterleri epidural
kateter yerleştirmeye alternatif olarak tercih edilebi-
kateterlere ek olarak kullanılabilir.
len multimodal analjezinin bir parçası olarak uygu-
Minimal invazif pektus ekskavatum cerrahisi geçiren lanabilecek bilateral interkostal sinir blokları güvenli
adelösanlarda yapılan bir çalışmada morfinle IV-PCA ve uygulanması kolaydır ve postoperatif opioid ge-
ve torakal epidural (ropivacain %0,2 ve fentanil 2 μg/ reksinimini azaltabilir (27). Ultrasonografi eşliğinde
ml) analjezi karşılaştırılmış ve epidural analjezinin uygulanan bilateral interkostal sinir bloklarının IV-
postoperatif analjezide daha üstün olduğu gösteril- PCA ile karşılaştırıldığında daha düşük ağrı skorları,
miştir (21) . daha az opioid ihtiyacı, daha az analjezik yan etkisi
Çocuklarda epidural kateter kullanımı ile ilgili çelişkili ve daha hızlı derlenme ile ilişkili olduğu gösterilmiştir
sonuçlar vardır. Epidural kateter takılan 188 çocuktan (28).
65’inde başarısız epidural girişim veya postoperatif Bilateral parasternal blok özellikle sternotomi
birinci günde kateter disfonksiyonu bildirilirken, IV- sonrası analjezi sağlamak için uygulanan bloklardan
PCA uygulananlarda daha kısa cerrahi süre, daha az biridir (29,30). Parasternal blokta lokal anestezik infilt-
üriner kateterizasyon, oral alıma daha erken geçiş ve rasyonu cerrah tarafından direk görüş altında uygu-
daha kısa hastanede kalış süresi olduğu bildirilmiştir lanır.
(22). Epidural kateterler genellikle postoperatif ikinci
ya da üçüncü günde çıkarılır ve kardiyorespiratuvar Bir diğer teknik ise Blanco tarafından tanımlanan
fonksiyonların iyileştirilmesi için fizyoterapiye başla- Pektoral blok (PECS blok)’tur. PECS blokta lokal
nır. anestezik infiltrasyonu pektoralis major ve minör ara-
sındaki fasiyal alana uygulanır. Torakal paravertebral
Paravertebral blok bilateral olarak uygulandığında
blokla karşılaştırıldığında göğüs duvarında efektif bir
göğüs duvarında etkili bir analjeziyle sonuçlanır. Tora-
analjezi sağladığı gösterilmiştir (31). PECS 1 blokta
kal epidural girişimle karşılaştırıldığında benzer anal-
lokal anestezik pektoralis major ve pektoralis minör
jezik etkinlik, daha az yan etki profili, daha az torakal
arasına uygulanırken PECS 2 blokta lokal anestezik
nörolojik yaralanma riski ve düşük başarısızlık oranı
serratus anterior kasının üzerinde dağılacak şekilde
ile avantajlıdır. Ultrason rehberliğinde paravertebral
uygulanır. Bu yeni teknikler pektoral, interkostobraki-
alan, epidural iğne ve kateter ve ilaç yayılımı görü-
al, interkostal 3, 4, 5, 6 ve uzun torasik sinirleri bloke
lerek uygulanabilir. Nuss cerrahisi geçiren pediyatrik
etmeyi amaçlar.
hastalarda bilateral paravertebral kateter torakal epi-
dural karşılaştırılmış ve benzer opioid tüketimi ve ağrı Serratus anterior bloğu da PECS blok uygulamaları-
skorları olduğu gösterilmiştir (23). Yine çocuklarda nı daha kolay hale getirmek ve vasküler yapıların ya-
uygulanan bir çalışmada ultrasonografi rehberliğinde kınında enjeksiyonla iligili yan etki profilini azaltmak
uygulanan bilateral paravertebral bloğun IV-PCA ile için kullanılmaktadır (32-34). Bu yeni blokların tama-
karşılaştırıldığında postoperatif analjeziyi iyileştirdiği mı epidural ve paravertebral blok gibi nöroaksiyel
ve postoperatif davranış bozukluklarını azalttığı gös- teknikler için kontraendikasyonu olan hastaların ağrı
terilmiştir (24). Pektus ekskavatum tamiri için paraver- yönetiminde iyi bir alternatif olabilir ancak rutin klinik
tebral sürekli infüzyon kateteri kullanımının epidural uygulamaları için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
149
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Nuss cerrahisi ve modifikasyonları minimal invazif zikleri içeren multimodal analjezi yaklaşımları kulla-
bir cerrahi yöntem olmasına rağmen bazı önemli nılmaktadır.
komplikasyonların gelişmesine sebep olabilir. Anes-
tezi uzmanı bu komplikasyonların erken teşhis ve KAYNAKLAR
tedavisi için cerrahi sırasında ve sonrasında uyanık 1. Brochhausen C, Turial S, Müller FK, Schmitt VH, Coerdt
olmalıdır. Major intraoperatif komplikasyonlar hayatı W, Wihlm JM et al. Pectus excavatum: history, hypoth-
tehdit edici kanamalara yol açabilecek sağ ventrikül eses and treatment options. Interact Cardiovasc Thorac
perforasyonu ve vasküler yaralanmalardır. Kardiyak Surg 2012; 14: 801-6.
2. Chen Z, Amos EB, Luo H, Su C, Zhong B, Zou J et al. Com-
perforasyon, aort yaralanması, internal torasik ar-
parative pulmonary functional recovery after Nuss and
terin obstrüksiyonunun ardından pulmoner artere Ravitch procedures for pectus excavatum repair: A me-
arteriovenöz malformasyon gelişmesi, diyafragma ta‑analysis. J Cardiothorac Surg 2012; 7: 101.
yaralanması ve karaciğer yaralanması gibi komplikas- 3. Rushing GD, Goretsky MJ, Gustin T, Morales M, Kelly RE
yonlar literatürde bildirilmiştir (35-39). Bu durumlar Jr., Nuss D. When it is not an infection: Metal allergy af-
ter the Nuss procedure for repair of pectus excavatum. J
intraoperatif TÖE monitorizasyonu ile anlık olarak
Pediatr Surg 2007; 42: 93‑7.
izlenebilir. Sol ventrikülün mid özofageal dört boşluk 4. Goretsky MJ, Kelly RE Jr, Croitoru D, Nuss D. Chest Wall
görüntüsü olası bir kardiyak tamponadı saptamada anomalies: pectus excavatum and pectus carinatum.
kullanılabilir. TÖE probunun mid özofageal düzlemde Adolesc Med Clin 2004; 15: 455-71.
döndürülmesi ile plevral boşluktaki sıvı varlığı izlene- 5. Kain ZN, Wang SM, Mayes LC, Caramico LA, Hofstadter
MB. Distress during the induction of anesthesia and
bilir ve cerrahi ekip potansiyel kanamalar için uyarıla-
postoperative behavioral outcomes. Anesth Analg
bilir. Derin transgastrik pozisyonda prob sağa döndü- 1999; 88: 1042–7.
rülerek karaciğer kapsülü ve çevresinde sıvı varlığı ve 6. Ghionzoli M, Brandigi E, Messineo A, Messeri A. Pain
vena kava kompresyonu gösterilebilir. Diğer kompli- and anxiety management in minimally invasive repair
kasyonlar arasında akciğer travması, perikard yırtıkla- of pectus excavatum. Korean J Pain 2012; 25: 267-71.
7. Peng K, Wu SR, Ji FH, Li J. Premedication with dexmede-
rı, tedavi gerektirmeyen plevral, perikardiyal efüzyon
tomidine in pediatric patients: a systematic review and
ve rezidü pnömotoraks yer alır. Pektus cerrahisi son- meta-analysis. Clinics (Sao Paulo) 2014; 69: 777-86.
rası dönemde akciğer atelektazisi de görülebilir (39). 8. Craner R, Weis R, Ramakrishna H. Emergent cardiopul-
Yüksek akışlı nemlendirilmiş oksijen uygulamaları monary bypass during pectus excavatum repair. Ann
pediyatrik kardiyak cerrahi sonrası kullanılmıştır ve Card Anaesth 2013; 16: 205‑8.
9. Futagawa K, Suwa I, Okuda T, Kamamoto H, Sugiura J,
bu hastalarda postoperatif solunum komplikasyonla- Kajikawa R et al. Anesthetic management for the mini-
rının azaltılmasında yardımcı olabilir (40). mally invasive Nuss procedure in 21 patients with pec-
tus excavatum. J Anesth 2006; 20: 48‑50.
10. 10, Fox ME, Bensard DD, Roaten JB, Hendrickson RJ.
SONUÇ Positioning for the Nuss procedure: avoiding brachial
Göğüs duvarı lezyonları çeşitlilik göstermektedir, plexus injury. Paediatr Anaesth 2005; 15: 1067-71.
11. Singhal NR, Jones J, Semenova J, Williamson A, McCol-
bazı lezyonlar çocukluğa özgü iken bazıları yetişkin-
lum K, Tong D et al. Multimodal anesthesia with the ad-
lerde bulunur. Pektus ekskavatum, cerrahi gerektiren dition of methadone is superiorto epidural analgesia: A
lezyonların çoğunluğunu oluşturur. Pektus cerrahisi retrospective comparison of intraoperative anesthetic
çeşitli yaş gruplarında yapılabilmektedir. Preoperatif techniques and pain management for 124 pediatric
değerlendirmede olası kardiyopulmoner disfonksi- patients undergoing the Nuss procedure. J Pediatr Surg
2016; 51: 612‑6.
yonun belirlenmeli ve optimize edilmelidir. Minimal
12. Frawley G, Frawley J, Crameri J. A review of anesthetic
invaziv yöntemler gittikçe artan oranda tercih edil- techniques and outcomes following minimally invasive
mektedir. Cerrahi deneyimin artması ile tek akciğer repair of pectus excavatum (Nuss procedure). Paediatr
izolasyonu ihtiyacı ortadan kalkmaktadır. Cerrahi sı- Anaesth 2016; 26: 1082‑90,
rasında disritmi, hemoraji ve akciğer kompresyonu 13. Teater D. The psychological and physical side effects of
pain medications. National Safety Council; 2015.
gelişimi açısından anestezist uyanık olmalıdır. İntrao- 14. Malmberg AB, Yaksh TL. Hyperalgesia mediated by
peratif TÖE monitorizasyonu ile işlem ile ilgili katast- spinal glutamate or substance P receptor blocked by
rofik komplikasyonlar en aza indirilebilir. İyi analjezik spinal cyclooxygenase inhibition. Science 1992; 257:
tekniklerle kombine edilmiş genel anestezi cerrahi 1276–9.
işlemin başarısı ve perioperatif komplikasyonların 15. Singh H, Bossard RF, White PF, Yeatts RW. Effects of ke-
torolac versus bupivacaine coadministration during
azaltılması için çok önemlidir. Analjezi yönetimi için patient-controlled hydromorphone epidural analgesia
artık pek çok merkezde rejyonal bloklar, subkutan after thoracotomy procedures. Anesth Analg 1997; 84:
kateterler, yeni periferik sinir blokları ve etkili analje- 564–9.

150
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 24: Konjenital Göğüs Duvarı Deformitesi Ameliyatlarında Anestezi Yönetimi

erneği

1998

16. Densmore JC, Peterson DB, Stahovic LL, Czarnecki ML, 28. Luo M, Liu X, Ning L, Sun Y, Cai Y, Shen S. Comparison
Hainsworth KR, Davies HW et al. Initial surgical and pain of Ultrasonography-guided Bilateral Intercostal Nerve
management outcomes after Nuss procedure. J Pediatr Blocks and Conventional Patient-controlled Intrave-
Surg 2010; 45: 1767–1771. nous Analgesia for Pain Control After the Nuss Proce-
17. Min TJ, Kim WY, Jeong WJ, Choi JH, Lee YS, Kim JH et al. dure in Children: A Prospective Randomized Study. Clin
Effect of ketamine on intravenous patient-controlled J Pain 2017; 33: 604-10.
analgesia using hydromorphone and ketorolac after 29. Ozturk NK, Baki ED, Kavakli AS, Sahin AS, Ayoglu RU,
the Nuss surgery in pediatric patients. Korean J Anes- Karaveli A et al. Comparison of Transcutaneous Electri-
thesiol 2012; 62: 142-7. cal Nerve Stimulation and Parasternal Block for Postop-
18. Mac TB, Girard F, Chouinard P, Boudreault D, Lafon- erative Pain Management after Cardiac Surgery. Pain
taine ER, Ruel M et al. Acetaminophen Decreases Early Res Manag 2016; 2016: 4261949.
Post-Thoracotomy Ipsilateral Shoulder Pain in Patients 30. Chaudhary V, Chauhan S, Choudhury M, Kiran U, Vasdev
With Thoracic Epidural Analgesia: A Double-Blind Place- S, Talwar S. Parasternal intercostal block with ropiva-
bo-Controlled Study. J Cardiothorac Vasc Anesth 2005; caine for postoperative analgesia in pediatric patients
19: 475-8. undergoing cardiac surgery: a double-blind, random-
19. Cha MH, Eom JH, Lee YS, Kim WY, Park YC, Min SH et al. ized, controlled study. J Cardiothorac Vasc Anesth 2012;
Beneficial effects of adding ketamine to intravenous pa- 26: 439-42.
tient-controlled analgesia with fentanyl after the Nuss 31. Blanco R, Fajardo M, Parras Maldonado T. Ultrasound
procedure in pediatric patients. Yonsei Med J 2012; 53: description of Pecs II (modified Pecs I): a novel approach
427-32. to breast surgery. Rev Esp Anestesiol Reanim 2012; 59:
20. Singhal NR, Jones J, Semenova J, Williamson A, McCol- 470-5.
lum K, Tong D et al. Multimodal anesthesia with the ad- 32. Corso RM, Maitan S, Russotto V, Gregoretti C. Type I and
dition of methadone is superior to epidural analgesia: A II pectoral nerve blocks with serratus plane block for
retrospective comparison of intraoperative anesthetic awake video-assisted thoracic surgery Anaesth Inten-
techniques and pain management for 124 pediatric sive Care 2016; 44: 643-4.
patients undergoing the Nuss procedure. J Pediatr Surg 33. 33. Piraccini E, Byrne H, Calli M, Poggi P, Maitan S. Pec-
2016; 51: 612-6 toral nerves and serratus plane block for persistent post
21. Weber T, Mätzl J, Rokitansky A, Klimscha W, Neumann surgical pain after video-assisted thoracic surgery. Eur J
K, Deusch E. Superior postoperative pain relief with Pain 2017; 21: 1618-9.
thoracic epidural analgesia versus intravenous pa- 34. Piraccini E, Calli M, Byrne H, Corso RM, Maitan S. Ultra-
tient-controlled analgesia after minimally invasive pec- sound-guided pectoral nerves and serratus plane block
tus excavatum repair. J Thorac Cardiovasc Surg 2007; for post thoracotomy pain syndrome. Minerva Aneste-
134: 865-70. siol 2017; 83: 888-9.
22. St Peter SD, Weesner KA, Sharp RJ, Sharp SW, Ostlie DJ, 35. Bouchard S, Hong AR, Gilchrist BF, Kuenzler KA. Cata-
Holcomb GW. Is epidural anesthesia truly the best pain strophic cardiac injuries encountered during the mini-
management strategy after minimally invasive pectus mally invasive repair of pectus excavatum. Semin Pedi-
excavatum repair? J Pediatr Surg 2008; 43: 79-82. atr Surg 2009; 18: 66-72.
23. Hall Burton DM, Boretsky KR. A comparison of para- 36. Hoel TN, Rein KA, Svennevig JL. A life-threatening com-
vertebral nerve block catheters and thoracic epidural plication of the Nuss procedure for pectus excavatum.
catheters for postoperative analgesia following the Ann Thorac Surg 2006; 81: 370-2.
Nuss procedure for pectus excavatum repair. Paediatr 37. Mongé MC, Wax D, Barsness K. Unusual Complication
Anaesth 2014; 24: 516-20. of the Nuss Procedure: Fistulization of the Internal Tho-
24. Qi J, Du B, Gurnaney H, Lu P, Zuo Y. A prospective ran- racic Artery to the Pulmonary Artery. World J Pediatr
domized observer-blinded study to assess postopera- Congenit Heart Surg. 2017: 2150135117696493. doi:
tive analgesia provided by an ultrasound-guided bilat- 10,1177/2150135117696493.
eral thoracic paravertebral block for children undergo- 38. Marusch F, Gastinger I. Life-threatening complication
ing the Nuss procedure. Reg Anesth Pain Med 2014; 39: of the Nuss-procedure for funnel chest. A case report.
208-13. Zentralbl Chir 2003; 128: 981-4.
25. Loftus PD, Elder CT, Russell KW, Spanos SP, Barnhart DC, 39. Castellani C, Schalamon J, Saxena AK, Höellwarth ME.
Scaife ER et al. Paravertebral regional blocks decrease Early complications of the Nuss procedure for pectus
length of stay following surgery for pectus excavatum excavatum: a prospective study. Pediatr Surg Int 2008;
in children. J Pediatr Surg 2016; 51: 149-53. 24: 659-66.
26. Jaroszewski DE, Temkit M, Ewais MM, Luckritz TC, Stea- 40. Testa G, Iodice F, Ricci Z, Vitale, De Razza F, Haiberger
rns JD, Craner RC et al. Randomized trial of epidural vs. R. Comparative evaluation of high-flow nasal cannula
subcutaneous catheters for managing pain after modi- and conventional oxygen therapy in paediatric cardiac
fied Nuss in adults. J Thorac Dis 2016; 8: 2102-10. surgical patients: a randomized controlled trial. Interact
27. Lukosiene L, Rugyte DC, Macas A, Kalibatiene L, Malcius Cardiovasc Thorac Surg 2014; 19: 456-61.
D, Barauskas V. Postoperative pain management in pe-
diatric patients undergoing minimally invasive repair of
pectus excavatum: the role of intercostal block. J Pedi-
atr Surg 2013; 48: 2425-30.

151
Bölüm 25
Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum Deformitesi
Düzeltme Ameliyatlarında Öğrenme Eğrisi
The Learning Curve of Minimal Invazive Repair of Pectus Excavatum Deformities

Dr. Serdar Evman*, Dr. Serkan Bayram


Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Süreyyapaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Cerrahisi Kliniği, İstanbul, Türkiye

ÖZ
En sık gözlenen konjenital göğüs deformitesi olan pektus eksavatum (kunduracı göğsü) tedavisinde ilk sırada cerrahi
olarak Minimal İnvazif Pektus Ekskatum düzeltimi (MIRPE) adıyla günümüzde başarılı sonuçlarıyla yapılmaktadır. Ame-
rikan Çocuk Cerrahi Birliği (ASPA) sonuçlarına göre, cerrahi merkezlerin yılda en az 5 pektus ekskavatum tamiri yapması
gerektiği ve cerrahların da öğrenme eğrisini aşmak için 20 cerrahi yapması gerektiği kararına varılmıştır. Bizim sonuçları-
mızda da öğrenme eğrisinin 25-30 hasta sonrasında aşıldığını ortaya çıkarmıştır.
Anahtar Kelimeler: Pektus ekskavatum, komplikasyon, öğrenme eğrisi.

ABSTRACT
Pectus Ekskavatum, which is the most common chest wall deformity, is primarily treated surgically, defined as Mini-
mal Invazive Repair of Pectus Ekskavatum with succesfull results. According to American Pediatric Surgical Association
(APSA), minimum 5 MIRPE operations per year must be performed in the center, and 20 MIRPE procedures must be
performed to overcome the learning curve by the surgeon. Our results show the learning curve is overcame after 25-30
performed operations.
Key Words: pectus ekskavatum, complication, learning curve

GİRİŞ neden olacak ölçüde fiziksel görüntülerinde kozme-


tik sıkıntılara sahiptir ve bu yaşam kaliteleri ile özgü-
Pektus ekskavatum (PE) veya kunduracı göğsü, en sık
venlerini de düşürür.
gözlenen konjenital göğüs deformitesi olup yaklaşık
400 canlı doğumda bir ortaya çıkar (1). Erkeklerde ka- Semptomatik hastalar, fizik muayene ile belirgin fi-
dınlara oranla 4 kat daha fazla görülür (2). Kesin pa- ziksel deformite olması (simetrik/asimetrik), toraks BT
toetyolojisi halen belirsiz olmakla birlikte, otozomal ile ölçülen Haller indeksi 3,2 üstünde olan (Resim 1),
dominant, otozomal resesif, X’e bağlı veya sporadik solunum fonksiyon testinde restriktif veya obstrük-
gibi genetik geçişi olabilir (3). Defektin anterior göğüs tif patern gözlenen, kardiyolojik değerlendirmede
duvarının kosta-kondral bölgeden simetrik ve asimet- bozukluk tespit edilen, kötü vücut görüntüsü veya
rik anomalilerle gelişimi sonucu olduğu düşünülmek- psikososyal bozukluk semptomlarından herhangi iki-
tedir (1,2,4). Çoğunlukla düşük pulmoner fonksiyonla sinin olması, cerrahi tedavi uygulanması için yeterli
birliktelik bulunur. Hastalar asemptomatik olabileceği endikasyon sayılmaktadır (4-6).
gibi, hastalığı nedeniyle oluşan psikolojik semptom- Bauhinus ilk pektus ekskavatum deformitesini 16.
larla da başvurabilir. En sık görülen semptomlar ise; yüzyılda tanımlamış ama ilk tedavi 1930’larda par-
egzersizle olan dispne, egzersiz intoleransı ve göğüs siyel kot rezeksiyonu ve sternal osteotomi tekniği
ağrısıdır (2,5). Hastalar sıklıkla psikolojik semptomlara olarak başlamış, buna ek olarak postoperatif ekster-

Sorumlu Yazar*: Doç.Dr. Serdar Evman. Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Süreyyapaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Cerra-
hisi Kliniği, Başıbüyük Mahallesi, 34854 Maltepe, İstanbul, Türkiye.
E-posta: sevman13@yahoo.com
Telefon: 02164214200/1489

153
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

antibiyotik proflaksisi ve analjezi protokolü, stabilizör


sayı ve lokasyonu, tek-çift taraflı videotorakoskop
kullanımı, simetrik-çapraz-asimetrik bar dizayn ve
pozisyonu, vakum veya vinç gibi teknikler kullanıla-
rak perioperatif sternal elevasyon gibi birçok teknik
ve materyal değişikliği yapılması olmuştur (5,9,13,14).
Literatürde yayımlanmış çalışmalarda, MIRPE operas-
yonlarından sonra görülen en yaygın komplikasyon-
lar olarak pnömotoraks, plevral efüzyon, ağrı, yara
yeri enfeksiyonu ve bar yer değiştirmesi olarak bildiril-
mektedir (15,16). Daha az sıklıkla kardiak perforasyon,
aortik perforasyon, perikardit, brakial pleksus hasarı,
diyafram perforasyonu ve torasik outlet sendromu sa-
Resim 1. İleri derecede pektus ekskavatum deformitesi yılabilir (15-18). Ravindra ve ark. öğrenme sürecinde
olan bir hastanın BT kesiti sağ internal mamarian arter laserasyonu, perikardial
effüzyon, bar etrafında kemikleşme, ani rekürrens,
nal traksiyonla kombine ederek sternumun geri çök- postoperatif bar rotasyonu gibi komplikasyonları
mesini önleme tekniği olarak tarif edilmiştir (6). Asıl tanımlamışlardır (17-19). Johnson ve arkadaşlarının
günümüzde de kullanılan tedavi; 1949’da Ravitch’in çocuk ve erişkindeki pektus ekskavatumun cerra-
kostokondral osteotomiyi tanımlamasıyla gelişmiştir. hi tedavilerinin karşılaştırıldığı çalışmasında; erişkin
Kostal kaburgaların komplet rezeksiyonu ve eksternal hastalarda operasyon süresinin anlamlı şekilde daha
traksiyon yapmadan sternumun tamamen mobili- uzun, ancak hastanede kalış sürelerinin ise daha kısa
zasyonu olarak tanımlanmıştır ve yaklaşık 60 yıl son- olduğu tespit edilmiştir (20). Kozmetik olarak ise en
ra da, günümüzde hala bu tekniğin modifiye formu iyi sonuçlar Nuss operasyonu uygulanan pediyatrik
kullanılmaktadır (7). Robicsek ve ark. açık prosedüre hasta grubunda görülmüş; semptomatik çocuklarda
1960’larda modikasyonlar (sternum yerine mesh sta- Nuss uygulanması, erişkinlerde ise deformite şekli-
bilizasyonu) getirmiştir (8,9). Geniş rezeksiyon rijid bir ne veya hastanın yaşına göre Nuss veya Ravitch uy-
ön göğüs duvarına neden olmuş ve bu da bazı hasta- gulaması önerilmiş, ancak MIRPE operasyonu uzun
larda asfiksiye neden olması sebebiyle klinisyenlerin dönem sonuç ve komplikasyonlarının daha çok araş-
hastaları pektus deformite düzeltme operasyonlarına tırılması gerektiği de bildirilmiştir (19,20). Nuss Bar
refere etmemelerine neden olmuştur. Aynı zamanda prosedürü tanımlamasından 10 sene öncesine kadar
1960’larda asemptomatik hastalarda kozmetik müda- literatürde toplam yaklaşık 300 yazı yayınlanmışken,
haleler mümkün hale gelmiş, hatta günümüzde de takip eden sırf 10 senede ise bu rakam 600’ü bulmuş-
halen bazı klinikler tarafından deformite düzeltmesi tur. Kısa ameliyat süresi, minimal invazif özellikli ol-
için tercih edilen silikon ve polietilen implantlar kul- ması yanında kozmetik açıdan çok başarılı ve yüksek
lanılmaya başlanmış ve kozmetik düzeltme sağlan- hasta memnuniyeti sağlanan sonuçlar alınmaya ve
maya çalışılmıştır (10-12). 1998’de Nuss, literatürde ilk yayınlanmaya başladıkça, özellikle son on yılda, pek-
defa minimal invazif pektus ekskavatum deformitesi tus ekskavatum deformitesi tedavisinde MIRPE dün-
düzeltmesini önermiş, ön göğüs duvarındaki eğriliği ya genelinde popülarite kazanmış ve ilk sırada tercih
sternum arkasına geçici metal barlar yerleştirerek ye- edilen ameliyat modalitesi haline gelmiş, düzeltme
niden şekillendirme uyguladığı hasta serisini sunmuş için başvuran ve cerrahi kliniklere refere edilen hasta
ve o tarihten itibaren bu teknik dünya genelinde po- sayısı da artmıştır.
pülerlik kazanmaya başlamıştır (5,6,13).
Hebra ve ark.,1998-2016 arasında MIRPE yapılan has-
Dr. Nuss tarafından ilk defa tarif edildiğinden bugüne, talardaki hayatı tehdit eden komplikasyonları ince-
zaman içinde bu prosedür birçok modifikasyona uğ- ledikleri yazılarında, kardiyak perforasyon, hemoto-
ramış, günümüzde kullanıldığı şekli ile MIRPE şeklin- raks, büyük damar yaralanması, akciğer yaralanması,
de isimlendirilmeye başlamıştır. Temelde halen Nuss karaciğer yaralanması ve diyafram yaralanması va-
Prosedürü tekniğinin kullanılması ile birlikte, cerrahi kaları ile karşılaştıkları bildirilmiştir (21). Bar hareketi
konforu arttırarak postoperatif komplikasyonları ve nedeniyle ikisi öldürücü olan 7 major komplikasyon
klinik sonuçları iyileştirmek amacı ile cerrahi modifi- olmuş, buna ek olarak bar yerleştirirken gerçekleşmiş,
kasyonlara gidilmiştir. Bunlar arasında dünya genelin- literatürde daha önce bildirilmiş 4 ve bildirilmemiş 7
de en fazla kabul görenler ise bar uzunluğu ve sayısı, mortalite oluştuğu tespit edilmiştir. Minör ve majör
154
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 25: Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum Deformitesi Düzeltme Ameliyatlarında Öğrenme Eğrisi

erneği

1998

komplikasyonların oranı %2-20, hayatı tehdit edici


komplikasyonların ise oranı %0,1’den az olarak bildi-
rilmiştir. Bunların da çoğunluğunun öğrenme döngü-
sü döneminde olduğu sonucuna varılmıştır. Yazarların
kişisel tecrübelerine göre 16 yaş üstü hastalar, daha
öncesinden cerrahi geçirmiş hastalar, “Grand Canyon”
tip deformite, post operatif kronik ağrı, enfeksiyon,
perikardit ve müdahale gerektiren derecede olan bar
kayması en büyük risk faktörleridir (19-21). Büyük ço-
ğunlukla kozmetik sebep ile yapılan bir operasyonda
mortalite veya majör bir komplikasyon gelişimi görül-
mesi, cerrahlar arasında bu prosedürün eğitim süreci-
nin, endikasyon ve cerrahi tekniğinin tekrar gözden
geçirilmesinin gerekliliğini doğurmuştur.
Biz de bu doğrultuda, kliniğimizde yaptığımız MIRPE
ameliyatlardaki komplikasyonları ve bunların yıllar
içindeki değişimini araştırdık. Ağustos 2007 ile Aralık
2017 tarihleri arasında MIRPE uygulanan hastaların Resim 3. Postoperatif 2. ayda insizyon üzerinde gelişen,
demografik ve postoperatif klinik bilgileri, yıllar için- non-enfeksiyöz bül oluşumu.
deki dağılımları ile trendleri geriye dönük olarak in-
celendi. Toplam 94 (72 erkek, 22 kadın) hastada 105 alınamayan şiddetli ağrı sebebi ile 8. ayda bar çekil-
operasyon gerçekleştirildi. Ortanca yaş 17 idi (dağı- miştir. Kardiyak yaralanma veya mortalite ise görül-
lım: 9-35). Bir hasta, interkostal arter kaynaklı oldu- memiştir.
ğu tespit edilen hemoraji için VATS ile eksplorasyona
Nuss ve arkadaşlarının ilk 10 yıllık deneyimlerini bil-
alındı. 3 hastaya, ortalama 1 yıl sonrasında daha uzun
diren yazısında, 42 hastaya cerrahi uygulanmış ve 4
birer bar takılması amacı ile, 7 hastaya ise bar dön-
hastada pnömotoraks (%10), 1 hastada yara yeri en-
mesi veya dislokasyonu sebebi ile revizyon (%10,6)
feksiyonu, 2 hastada bar revizyonu komplikasyonları
uygulandı (Resim 2). Minör komplikasyonlar olarak
görülmüştür (13). Yine Nuss ve ark. 1987- 2012 arasın-
ise 9 operasyon sonrası drenaj gerektiren pnömoto-
raks (%9,6), 1 postoperatif pnömoni, 5 insizyon üzeri da cerrahi uyguladığı 1463 hastanın 56’sında (%3.8)
ciltte gecikmiş tip bar alerjisine bağlı bül formasyonu pnömotoraks, 43 ünde ilaç reaksiyonu, 18 dikiş hattı
gözlenmiş (Resim 3), 1 hastada ise analjeziklere yanıt enfeksiyonu, 13 hastada pnömoni ve plevral efüzyon
görülmüş ve öğrenme süreci aşıldıkça komplikasyon
oranının ve tipinin değiştiği görülmüştür. Taburculuk
sonrası görülen komplikasyonlar ise revizyon gerekti-
ren bar kayması, aşırı düzeltme, bar alerjisi, yara yeri
enfeksiyonu ve rekürrens sıklık sırası ile bildirilmiştir.
Bar kayması ilk yıllarda %15 oranında gözlemlenmiş,
stabilizatörlerle %5’e, perikostal sütürlerle %1’lere
düşmüştür. Bar çekilme süresi 3 seneye kadar çekilirse
rekürrensin görülmediği de bildirilmiştir (22).
Yıllar içindeki komplikasyon trendimiz incelendiğin-
de, son 4 yıl içinde opere edilmiş 64 hastanın 2 tane-
sinde bar malpozisyonu, 5 tanesinde bar alerjisi ve bir
tanesinde ise drenaj gerektiren pnömotoraks geliştiği
tespit edilmiş, toplam majör komplikasyon ve reviz-
yon oranının ise %3,1’e gerilediği görülmüştür (Şekil
1). Sonuçlarımızı yıllara göre incelediğimizde, komp-
likasyon oranlarımızın literatürde verilen sonuçlar ile
uyumlu olduğu görülmektedir. Postoperatif komp-
Resim 2. Travma sonrası ortaya çıkmış bar malpozisyo- likasyon insidansımızın yıllar içindeki trendi incelen-
nu. diğinde ise, özellikle artan cerrahi tecrübe ve hasta
155
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Göğüs Duvarı Deformiteleri

erneği

1998

Şekil 1. Kliniğimizde gerçekleştirilen MIRPE yıllık ameliyat sayısı ve komplikasyon oranları.

sayısı ile ters orantılı olarak azaldığı ve çok daha kabul 8. Robicsek F, Daugherty HK, Mullen DC, Harbold NB Jr,
edilir oranlara gerilediği tespit edilmiştir. Hall DG, Jackson RD et al. Technical considerations in
the surgical management of pectus excavatum and ca-
American Pediatric Surgical Association (APSA)’nın rinatum. Ann Thorac Surg 1974; 18: 549-64.
2001 yılında düzenlediği toplantısındaki pektus ça- 9. Robicsek F, Fokin AA. Surgical repair of pectus exca-
lışması güncellemesinde; cerrahi merkezlerin yılda vatum and carinatum. Semin Thorac Cardiovasc Surg
en az 5 pektus ekskavatum tamiri yapması gerektiği, 2009; 21: 64-75.
10. Marks MW, Argenta LC, Lee DC. Silicone implant correc-
cerrahların da öğrenme eğrisini aşmak için 20 cerrahi
tion of pectus excavatum: indications and refinement in
yapması gerektiği kararına varılmıştır (23). Sonuçta, technique. Plast Reconstr Surg 1984; 74: 52-8.
göreceli olarak yüksek (%10,6) revizyon ve toplam 11. Grappolini S, Fanzio PM, D’Addetta PG, Todde A, Infan-
postoperatif komplikasyon oranı (%23,4) olmasına te M. Aesthetic treatment of pectus excavatum: a new
karşın son yıllarda bu oranlardaki ciddi düşüş trendi, endoscopic technique using a porous polyethylene im-
MIRPE yöntemi için belirli bir tecrübe edinilmesi sa- plant. Aesthetic Plast Surg 2008; 32: 105-10.
12. Snel BJ, Spronk CA, Werker PM, van der Lei B. Pectus
yesinde düşük komplikasyon oranları ile bu yöntemin
excavatum reconstruction with silicone implants: long-
güven içinde uygulanabileceğini göstermektedir. So- term results and a review of the english-language liter-
nuçlarımız, bu ameliyat için öğrenme eğrimizin 25-30 ature. Ann Plast Surg 2009; 62: 205-9.
hasta sonrasında aşıldığını ortaya çıkarmıştır. 13. Nuss D, Kelly RE Jr, Croitoru DP, Katz ME. A 10-year re-
view of a minimally invasive technique for the correc-
tion of pectus excavatum. J Pediatr Surg 1998; 33: 545-
KAYNAKLAR 52.
1. Feng J, Hu T, Liu W, Zhang S, Tang Y, Chen R et al. The 14. Pilegaard HK. Short Nuss bar procedure. Ann Cardio-
biomechanical, morphologic, and histochemical prop- thorac Surg. 2016; 5: 513-8.
erties of the costal cartilages in children with pectus 15. Uemura S, Nakagawa Y, Yoshida A, Choda Y. Experience
excavatum. J Pediatr Surg 2001; 36: 1770-6. in 100 cases with the Nuss procedure using a technique
2. Kelly RE, Shamberger RC (eds). Congenital Chest wall for stabilization of the pectus bar. Pediatr Surg Int 2003;
deformities. 2012: pp.779-808 19: 186-9.
3. Kotzot D, Schwabegger AH. Etiology of chest wall de- 16. Hebra A, Gauderer MW, Tagge EP, Adamson WT, Oth-
formities--a genetic review for the treating physician. J ersen HB Jr. A simple technique for preventing bar dis-
Pediatr Surg 2009; 44: 2004-11. placement with the Nuss repair of pectus excavatum. J
4. Fonkalsrud EW. Current management of pectus excava- Pediatr Surg 2001; 36: 1266-8.
tum. World J Surg 2003; 27: 502-8. 17. Fox ME, Bensard DD, Roaten JB, Hendrickson RJ. Posi-
5. Kelly RE Jr. Pectus excavatum: historical background, tioning for the Nuss procedure: avoiding brachial plex-
clinical picture, preoperative evaluation and criteria for us injury. Paediatr Anaesth 2005; 15: 1067-71.
operation. Semin Pediatr Surg 2008; 17: 181-93. 18. Hoel TN, Rein KA, Svennevig JL. A life-threatening com-
6. Brochhausen C, Turial S, Müller FK, Schmitt VH, Coerdt plication of the Nuss procedure for pectus excavatum.
W, Wihlm JM et al. Pectus excavatum: history, hypoth- Ann Thorac Surg 2006; 81: 370-2.
eses and treatment options. Interact Cardiovasc Thorac 19. Vegunta RK, Pacheco PE, Wallace LJ, Pearl RH. Compli-
Surg 2012; 14: 801-6. cations associated with the Nuss procedure: continued
7. Ravitch MM. The Operative Treatment of Pectus Excava- evolution of the learning curve. Am J Surg 2008; 195:
tum. Ann Surg 1949; 129: 429-44. 313-6.

156
Cerrahi
üs s

i D
rk Göğ
Bölüm 25: Minimal İnvazif Pektus Ekskavatum Deformitesi Düzeltme Ameliyatlarında Öğrenme Eğrisi

erneği

1998

20. Johnson WR, Fedor D, Singhal S. Systematic review of


surgical treatment techniques for adult and pediatric
patients with pectus excavatum. J Cardiothorac Surg
2014; 9: 25-29.
21. Hebra A, Kelly RE, Ferro MM, Yüksel M, Campos JRM,
Nuss D. Life-threatening complications and mortality of
minimally invasive pectus surgery. J Pediatr Surg 2017;
52: 728-32.
22. Nuss D, Obermeyer RJ, Kelly RE. Nuss bar procedure:
past, present and future. Ann Cardiothorac Surg 2016;
5: 422-33.
23. A multicenter study of the clical outcomes of the Nuss
and Ravitch procedures for repair of Pediatric Pectus Ex-
cavatum. Pectus Study Update. APSA meeting may 19,
2001.

157

You might also like