Yalçın Koç - Ahlak Ve Nazariyat (Ahlak'in Kaynağı Ve Esası Üzerine Bir İnceleme) (Cedit - 2020)

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 154

AHLAK ve NAZARiYAT
Ahlak'ın Kaynağı ve Esası Üzerine Bir İnceleme
Yalçın Koç
Yalçın Koç

AHLAK ve NAZARiYAT
Ahlak'ın Kaynağı ve Esası Üzerine Bir İnceleme

Cedit Neşriyat-Ankara, 2020


Cedit Neşriyat

Umumi Neşriyat Numarası : 53

Araşhrma / İnceleme Serisi : 39

ISBN 978-975-7352-57-0

Birinci baskı : Temmuz - 2020

Dizgi ve sayfa düzeni : Cedit Neşriyat


Baskı ve cilt : Ankamat Matbaacılık Tel: (312) 394 54 94

Cedit Neşriyat Matbuat İnş. Nak. Zir.Hay. ve Gıda San. Tic. Ltd. Şti.
İşçi Blokları Mah. 1516. Cadde Anıl Apartmanı Nu: 68/4
Yüzüncüyıl - Çankaya /ANKARA
Tel, Faks: (312) 426 66 16 - 426 77 78
E-Muhibere: turkiyegunlugu@gmail.com
Web: www.ceditnesriyat.com.tr

Bu kitabın Türkçe ve yabancı dillerdeki neşir haldan mahfuzdur ve


Cedit Neşriyat Ltd. Şti'ne aittir; hiç bir kısmı nıişir müessesenin
resmi izni olmaksızın fotokopi ve bilgisayar dahil elektronik veya
mekanik vasıtayla teksir ve tevzi edilemez.
Ethike mütefekkir1er'i'ne
Yalçın Koç, 1950 senesinde doğdu. Tokat'lıdır.
1973'de, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü'nden me­
zun oldu. 1974'de, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe
Bölümü Sistematik Felsefe ve Mantık Kürsüsü'nde doktora çalış­
masına başladı. Burada, "Doğa'nın Kuvantum Mekaniksel Betim­
lemesi ve Ölçme Sorunu" başlıklı tez ile 1978'de, "felsefe doktoru"
ünvaruru kazandı.
1982 senesinde, "Determinizm ve Mekan" başlıklı tez ile, "siste­
matik felsefe ve mantık" alanında "felsefe doçenti" ünvaruru aldı.
1988'de, uluslararası bir fizik dergisinde yayınladığı "Bell Eşitsiz­
liklerinin Kuvantum Mekaniği'nden Çıkarblması Üzerindeki Sınır­
landırmanın Önemi" başlıklı takdim tezi ve kuvantum mekaniği­
nin mantıksal yapısı esasında inşa ettiği yeni bir aritmetik kuramı
üzerindeki çalışması ile, "sistematik felsefe profesörü" ünvaruru
kazandı.
1989-93 senelerinde, uluslararası teorik fizik çevrelerinde, ku­
vantum kuramının genişletilmesini imkansız kıldığı kabul gören
"Bell eşitsizlikleri"nin evrensel olmadığını gösterdi; kuvantum me­
kaniğinin genişletilmesi yönünde bazı imkanlar ve bazı yeni sınır­
landırmalar içeren teoremler ispat etti ve bunları makaleler halinde
yurtdışında yayınladı.
"Eflatun", "Kant", "Frege" ve "Freud" uzmanlık alanlarıdır. Bu
konularda çok sayıda yüksek lisans ve doktora öğrencisi yetiştirdi.
Birçok öğrencisi, yurtiçinde ve yurtdışında akademik görevler yü­
rütmektedir.
1974-75 senesinde, bir ortaokulda aritmetik öğretmenliği yaptı.
1976 senesinde Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde, öğretim asista­
nı olarak başladığı akademik görevine, 1977'den itibaren Boğaziçi

Üniversitesi Beşeri Bilimler Bölümü ve Felsefe Bölümü'nde devam


etti. Felsefe Bölümü başkanlığı, Fen-Edebiyat Fakültesi dekanlığı
ve Sosyal Bilimler Enstitüsü müdürlüğü görevlerini yürüttü. Prin­
ceton Üniversitesi Felsefe Bölümü, Pittsburgh Üniversitesi Bilim
Felsefesi Merkezi, Boston Üniversitesi Bilim Felsefesi Merkezi ve
Trieste IBuslararası Teorik Fizik Merkezi'nde çalışmalarda bulun­
du.
1998 senesinde, Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden
emekli oldu.
İÇ 1 N D E·K İLE R

Önsöz ................................................................................................. 9

1. Giriş ............................................................................................. 23

2. Alaka, Aşkın, Arkhitektonik ...... .. .


....... ............ . . ....
.. . ................ 33

3. (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik. .. .. ................. 64

4. Birlik Seyr' i ...


.... . . ..
.... .... .. . ..
...... . . ..
..... . . .... ... . .
.. ... ...... ..........
........ 104

5. Hakikat ve Ahlak ..................................................................... 133

Sonuç ............................................................................................. 145


ÖN SÖZ

"İnsan'ın esas'ı", "ahlak'br".

"Aş' kın'd an", "İnsan" suretiyle bahsetmek, bu bakımdan,


3
"aş'kın'a" mahsusen "ahlak teşkil'i'nin" kaydına bağlıdır .12

"Ahlak teşkil'i'ni", bu kitapta "nazariyat (theoria)" ve "suret na­


zariyat'ı" vasıtasıyla, "aş'kın'a" mahsusen inceledik.4

"Ahlak'ı" bulunmayan "aş'kın'dan", bu nedenle "İnsan" sure­


tiyle söz edemeyiz.

"Ahlak", "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" itibariyle,


"kendi'ne dost('luk)'tur".

Bu manada "kendi", "asl('ı'n)'ı" ikame eder; "dost('luk)" ise,


"sadakat'i". "Kendi'ne dost('luk)" olarak "ahlak", bu itibarla "as-

1- Bu manada "İnsan'ı",-''Anadolu Mayası-Türk Kimliği Üzerine Bir İn­


celeme" adlı kitapta, "Kadim Dem'de Hatem ol'a'n Kelam" esasında
bahsedilen "Yüce İnsan" ile karıştırmamak gerekir.
2- "Ahlak", "hulk" sözcüğünden gelir. "Hulk", "huy, tabiat" anlamında­
dır; sözcük kökeni itibariyle "ahlak", bireyde bulunan "huy'lar'ın ve
tabiat'ın topla'm'ı'dır (cem'i'dir)". "Huy" ile kastedilen "mizaç'hr'';
"tabiat" ile kastedilen ise "yarat'ı1ış". "Nazariyat (theoria)" ve "suret
nazariyat'ı" esasında "ahlak'ı", "ahlak" sözcüğünün kökeni ve bu su­
retteki anlamı ile kanşhrınamak gerekir.
3- "Aş'kın" düşüncesini, "düş'kün'den" de söz etmek suretiyle, "Theo­
logia'nın Esaslan-Felsefe'nin ve Teoloji'nin Nazariyah Üzerine Bir İn­
celeme" adlı kitapta ele aldık.
4- "Nazariyat'tan (theoria)", "Theologia'run Esaslan-Felsefe'nin ve Teolo­
ji'nin Nazariyah Üzerine Bir İnceleme" ve "suret nazariyat'ı'ndan" ise,
"Nazari Musiki'nin Esaslan-Türk Musikisi'nin Zemini Üzerine Bir İn­
celeme" adlı kitaplarda bahsettik.
10 - Önsöz

l('ı'n)'a sadakat'' suretiyle teşkil edilir.5

Bu bakımdan "ahlak", "düş'kün'e" mahsus "değer('ler) man­


zum'e' si" olarak "ethike" esasında ele alınamaz. 6

"Kendi'ne dost('luk)" olarak "ahlak", "fikriyat (logia)" esasında


"değer'in (axia)" kaydına bağlanamaz; bu sebeple.7

"Asıl", "aş'kın' a" mahsus "hakikat' tir". 8

"İnsan", "ahlak('ı)" suretiyle "hakikat('i'n)'e sadık'br"; ve bu


yolla "kendi'ne dost'tur''.

"Hakikat('i'n)'e sadık" olmayandan, bu itibarla "İnsan" suretiy­


le bahsetmek imkan dahilinde değildir.

"Ahlak'a" mahsus �'esas", "nazariyat (theoria)" ve "suret na­


zariyat'ı" bakımından "cevher rabt'ed'e'n'e", "suret rabt'ed'e'n
cevher" olarak "psukhe'ye" ve "(müteşekkil) suret'e" mahsus

5- Bu manada "ikame ed'i'ş'i", "zamir'in, ism'i ikame et'me'si" ile kanş­


hrmamak gerekir. Bu hususa, "2. Alaka, Aşkın, Arkhitektonik" başlıklı
bölümde temas ettik.
6- "Ethike", "düş'kün'e" mahsus "değer(1er) manzum'e'si" suretinde, "fik­
riyat (logia)" esasında "dil" ve bu itibarla "zihin (mens)" ve "düşünce
(cogitatio)" vasıtasıyla tesis edilir. "Ahlak" teşkili ise, "aş'kın'a" mahsus
"hakikat'in", yani "cevher-ism'in" ve, "nazar'i musiki" esasında ''bir'Ii'k
seyr'i'nin" kaydına tabidir; "fikriyat (logia)" esasında "dil'in", "zihn'in
(mens)" ve "düşünce'nin (cogitatio)" kaydı albna girmeden. "Fikriyat
(logia)" esasında "dil" vasıtasıyla, "aş'kın'a" mahsus ''hakikat'e" ve bu
manada "ahlak'a", "teşkil" bakımından "temas (contactus)" imkan da­
hilinde değildir. Bu nedenle, "ethike", "tahayyül (phantasia)" esasında
"hikayat'tan" ibarettir. "Ethike'nin", "ahlak'a" tahvilini düşünmek bu
itibarla "abes' tir''. Bu noktalan, sonraki bölümlerde farklı cihetlerden
inceledik.
7- "Değer (axia)", esasen "ad'dan" ibarettir; "fikriyat (logia)" esasında
"dil'e" mahsus "isim" olarak. Bu noktaya, "5. Hakikat ve Ahlak" baş­
lıklı bölümde temas ettik.
8- Bu manada "hakikat'ten", "5. Hakikat ve Ahlak" başlıklı bölümde, "cev­
her-isim" esasında bahsettik.
Yalçın Koç - 11

"bir'li'k'tir (unitas)". 9 10 1 1 1 2

Bu noktalan elimizden gelen ölçüde açmağa gayret ettik.

"Ahlak'a esas" olarak "bir'li'k'in (unitas)", "teşkil" cihetinden,


"cevher rabt'ed'e'n", "suret rabt'ed'e'n cevher'' olarak "psukhe" ve
"(müteşekkil) suret'' arasında düşünülen "alaka('lar)'dan (relatio)"
ve "aş'kın'dan" bahsetmek suretiyle "arkhitektonik" esasında ele
alınamayacağını anlattık.13

Bu bakımdan, "ahlak'ın esas'ı" olarak ''bir'li'k'ten (unitas)",


"mirnar'i" suretiyle söz edilemez; bu hususu açtık.

"Bir'li'k (unitas)" tasavvurunu, "aş'kın'a" mahsus "müteşekkil

9- Bu manada "psukhe" ile bu bağlamda kastedilen, önceki kitapları da


dikkate alarak tekraren belirtelim, "nefs'tir"; ancak,0 "nefs" sözcüğü­
ne Türkçe'de yüklenen farklı anlamlar sebebiyle, bir karışıklığa mey­
dan vermemek için "psukhe" sözcüğünü kullaruyoruz. Bu manada
"psukhe", yani esasen "nefs", "Anadolu maya'sı'nın" kaydına tabidir
ve, "nefs'in", "dil kalpazan'ı" Attike1i Eflatun'un, "düş'kün'e" mah­
sus "fikriyat'ı (logia)" ile bir alakası bulunmaz. Bu hususa ''Anadolu
Mayası-Türk Kimliği Üzerine Bir İnceleme" adlı kitabın üçüncü yazı­
sında ayrıntılı olarak temas ettik. Bu bakımdan mesela ele aldığımız
şekliyle "nazariyat'ı (theoria)", "Attike1i dil kalpazan'ı'run", "nisbet1i
theo-logia'sı'na (theo-logia ratio'nalis)" bağlamak esasen "abes'tir".
Tekraren belirtelim; "nazariyat (theoria)" ifadesinde geçen "theoria",
sadece, "nazariyat" sözcüğünün Grekçe'de "theoria" sözcüğüne karşı­
lık geldiğini belirtir; o kadar. Benzer ifade, Türkçe sözcüğün yarunda
parantez içinde geçen Latince, Almanca, İngilizce suretindeki deyişleri
de kapsar.
10- "Cevher rabt'ed'e'n'den" ve "suret rabt'ed'e'n cevher" olarak "psuk­
he'den", "Theogonia'run Esasları-Genesis Nazariyatı Üzerine Bir İnce­
leme" adlı kitapta bahsettik.
11- "(Müteşekkil) suret'' ile, "suret rabt'ed'e'n cevher" olarak "psukhe" va­
sıtasıyla "rabt'ed'i1'e'n suret'i" kastediyoruz; mesela "asl'i ism'i".
12- Bu kitapta, aksi belirtilmedikçe, "bir1i'k (unitas)" ile, bu manada
"bir1i'k'i (unitas)" kastediyoruz.
13- ''.Arkhitektonik" sözcüğünü, bu kitaba mahsus "bağ1a'm" esasında dü­
şünmek gerekir.
12 - Önsöz

dil" düşüncesinden hareketle ve, "cevher rabt'ed'e'n'den" ve "su­


ret rabt'ed'e'n cevher" olarak "psukhe'den", "isim" esasında bah­
setmek suretiyle inceledik.14
Bu itibarla "cevher rabt'ed'e'n'den", "(cevher-raht'ed'e'n)-isim"
olarak "O (Hüve)"; "suret rabt'ed'e'n cevher" olarak "psukhe'den",
"cevher-isim" olarak "Ben (Ene)"; ve "(müteşekkil) suret'ten" de,
"aş'kın'a" mahsus "asl'i isim" olarak bahsettik.
"Ahlak'ın esas'ı", bu bakımdan "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" ola­
rak "O'ya (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i
ism'e" mahsus "bir'li'k'tir (unitas)".
"Ahlak'a" mahsus "asıl" ise, "cevher-isim" olarak "Ben' dir
(Ene)"; "ahlak'a" mahsus "kayna'k" olarak.
"Cevher-isiıp" olarak "Ben (Ene)", "aş'kın'a" mahsus "haki­
kat'tir".
"Ahlak'ın esas'ı", yani "isim" esasında "bir'li'k (unitas)", bu
bakımdan "ahlak'a" mahsus "asl'ı", yani "aş'kın'a" mahsus "haki­
kat" olarak "cevher-ism'i" kuşabr.
Bu manada "bir'li'k'in (unitas)" teşkil esası, "cevher-isim" ola­
rak "Ben'e (Ene)" mahsus "hafıza'dır"; "bir'li'k (unitas)", "hafıza"
marifetiyle teşkil olur.
"Bir'li'k seyr'i", bu itibarla, "mahfuz rabt'ı" suretiyle "ha­
hr'la'n'a'n'ı'n", "nazar'i musiki" esasında "seyr'i" vasıtasıyla teşkil
edilir.
Bu noktalan "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" esa­
sında ve, "theo-graphia'run" imkan tanıdığı ölçüde açtık; "mesel
esas'lı masal fikriyat'ı", yani "mutho-logia" tesis etmeden.15

14- "Müteşekkil dil'e" mahsus "isim1er" ile, "asl'i isim" olarak "(mü­
teşekkil) psukhe'yi", "ilk isim" olarak "(müteşekkil) o'yu (hüve)" ve
"nihai isim" olarak "(müteşekkil) ben'i (ene)" kas��diyoruz. �u hususa,
"Zihin ve Nazariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esaslan Uzerine Bir inceleme"
adlı kitapta aynnhlı olarak temas ettik.
15- :'Theo-graphia'dan'.', "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Matematik
Inşa'sı Uzerine Bir inceleme" adlı kitapta bahsettik.
Yalçın Koç - 13

Her "mevcud", "teşkil" cihetinden, "vücud'u" esasında "ism'in"


ve bu "ism'e" mahsus "hudud'un" kaydına tabidir.

"Nazariyat (theoria)" itibariyle "isim", "teşkil" bakımından,


"ism'e iç" olarak "hudud'un" kaydı altında bulunur; "mecaz'en"
söylersek, "hadde'nin" kaydı altında.16

"Müteşekkil dil'e" mahsus "asl'i isim", "ilk isim" ve "nihai


isim", "hudud" olarak, "gayr'ı nisbet'li topo-graphia (topo-graphia
ir-ratio'nalis)" esasında "(iç'te taşı'n'a'n) suret'li vasfın" kaydı al­
tında teşkil olur.17

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" ve "cevher-i­


sim" olarak "Ben (Ene)", "gayr'ı nisbet'li topo-graphia (topo-grap­
hia ir-ratio'nalis)" esasında ele alınamaz.

Bu bakımdan, bu manada "O'ya (Hüve)" ve "Ben'e (Ene)",


"gayr'ı nisbet'li suret'in" kaydı altında "iç" tayini imkan dahilinde
değildir.

Bu sebeple, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)" ve


"cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)", "iç" esasında "hudud" tayin
edemeyiz.

Her "isim", tekraren belirtelim, "teşkil" bakımından, "hu­


dud'un" kaydına tabidir; "hudud'u" bulunmayandan, "hadde'den
geç'me'yen'den", "isim" olarak bahsedilemez.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)" ve "cevher-i­


sim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "fiil('ler)" ve bu itibarla "icraat''
cihetinden, yani "cevher rabt'ı" ve "suret rabt'ı" cihetinden ifade
edersek, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isirn" olarak "O'ya (Hüve)" mahsus

16- Bu manada "hudud" düşüncesini, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kay­


nağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme" ve "Zihin ve Nazariyat-Zihn'in
Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitaplarda ele aldık.
17- Bu noktaya, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzeri­
ne Bir İnceleme" adlı kitapta ayrıntılı olarak temas ettik. "Asl'i isim",
"doğ'u'ş (genesis)" yoluyla "cevher-isim" olarak "Ben'den (Ene)" gelir;
"ilk isim" ve "nihai isim", "theo-graphia makine' si" marifetiyle, "asl'i
isim'den" hareketle "inşa ed'i1'i'r''; bu manada.
14 -Önsöz

"hudud", bizatihi "(rabt'ed'i'l'en) cevher'dir"; "cevher-isim" ola­


rak "Ben'e (Ene)" mahsus "hudud" ise, "kuvvet'tir''.18

"Kuvvet'' esasında "hudud", "gayr'ı nisbet'li topo-graphia'nın


(topo-graphia ir-ratio'nalis)" kaydına bağlanamaz.

Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i" ve "cevher-isni.'i",


"gayr'ı nisbet'li topo-graphia (topo-graphia ir-ratio'nalis)" esasın­
da "suret'li isim" vasıtasıyla ele almak, "nazariyat (theoria)" ve
"suret nazariyat'ı" itibariyle mümkün değildir.

Bu nedenle, "asl'i ism'in", "cevher-ism'e" veya "(cevher-ra­


ht'ed'e'n)-ism'e" tahvilini düşünemeyiz.

Benzer şekilde,"(cevher-raht'ed'e'n)-ism'in" ve "cevher-ism'in",


"suret'li ism'e" indirgenmesinden de bahsedilemez.

"(Kuvvet'li) cevher'' rabteden "O'yu (Hüve)", "hudud" olarak


"kuvvet" suretiyle ele alamayız.19

"Cevher-ism'e" mahsus "hudud" olarak "kuvvet'' vasıtasıyla,


"hudud'u" bizatihi "kuvvet'' olan şekilde "cevher-isim rabt'ı" im­
kan dahilinde değildir; bu sebeple.

Bu noktalan açtık.

"Evvel mahfuz", "kuvvet" olarak, yani "hudud" olarak "hafı­


za'run" kaydı altında, "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus­
tur.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-i­


sim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir'li'k (uni­
tas)", tekraren belirtelim, "Ben'e (Ene)" mahsus "kuvvet'' olarak
"hafıza" marifetiyle teşkil olur.

18- Bu surette "kuvvet" ile "hafıza'yı", "muhayyile'yi" ve geniş manada


"idrak'ı" kastediyoruz. Bu husustan, "Theographia'run Esaslan-Teoloji
ve Matematik İnşa'sı Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta aynnhlı olarak
bahsettik.
19- "(Kuvvet'li) cevher'' ile, "kuvvet'i" bulunan "cevher'i" kastediyoruz;
mesela, "hafıza'sı" bulunan "psukhe'yi".
Yalçın Koç - 15

Bu hususu, "3. (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik"


başlıklı bölümde inceledik.
"Cevher-ism'e" mahsus "hudud" olarak "hafıza", "hıfz'ed'i'l'e'n
cevher'i ve suret'i", bizzat "kendi'si" (hıfz'ed'i'l'e'n)" esasında mu­
hafaza albnda tutar.
"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsusen "muhafaza" al­
bna almaktan, bu bakımdan, "aks'et'me (re-flexio)" suretiyle bah­
sedilemez.20
Bizatihi "kendi", "kendi'nin aks'i" suretiyle ele alınamaz; bu se­
beple.
Ancak, "cevher-ism'e" mahsus "kuvvet" olarak "hafıza'nın",
"kendi'ni (Ben'i (Ene))" rabtedeni, yani "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim"
olarak "O'yu (Hüve)", bizatihi "kendi (O (Hüve))"21 olarak "muha­
faza" albna alması imkan dahilinde değildir.
"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" mahsus "hudud" olarak "ra­
bt'ed'i'l'e'n cevher'', "cevher-ism'e" mahsus "hudud" olarak "kuv­
vet'i" kuşabr.
Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)",
"kuvvet'' esasında "hudud'a" mahsusen muhafaza albna alına­
maz; aksi takdirde, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i", "cevher-isim" ile
kanşhmuş oluruz.
"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" ile "cevher-isim" arasında "nisbet'li
alaka (relatio ratio'nalis)" düşünmek ve bu suretle "aks'et'me'den
(re-flexio)" bahsetmek imkan dahilinde değildir; bu nokta gözden
kaçınlmadan.
Bu hususu, "3. (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik"
başlıklı bölümde inceledik.

20- Aks'et'me (re-flexio)" ve "soy'u't'la'ma (abtrahio)", "Grek-Latin-Kilise


diyar'ı fikriyat'ı'na" mahsus "arıza(1ar)'dır". Bu hususa, "Zihin ve Na­
zariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta
temas ettik.
21- "(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)" kastediyoruz.
16 - Önsöz

Bu itibarla, "ahlak'ın esas'ı" olarak "bir'li'k'e (unitas)" mahsus


"O'yu (Hüve)" iki cihetten düşünmek gerekir; bizatihi "kendi"
olarak, yani "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak ve, "cevher-isim"
olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "(mahfuz) isim" olarak; "kuvvet'i"
bulunmayan cevher-isim" esasında.22
il

"Asl(' ı'n)' a sadakat" suretiyle "ahlak", "hafıza" marifetiyle


"hahr'la'ma'nın" ve "nazar'i musiki'nin" kaydı alhnda bulunan
"bir'li'k seyr'i" yoluyla, ve bu suretle "asl('ı'n)'ın" bizatihi "kendi
(aş'kın)" olduğunun "idrak'ı" neticesinde teşkil olur.23

Bu bakımdan, "ahlak'a" mahsus "kayna'k'tan" ve "esas'tan", ve


bu suretle bizatihi "ahlak'tan", "değer fikriyat'ı (axio-logia)" esa­
sında bahsedilemez.

"Fikriyat (logia)" esasında "değer (axia)" tesisi suretiyle, yuka­


rıda belirtilen manada "ahlak" teşkilinden söz etmek imkan dahi­
linde değildir; bu sebeple.

"Değer (axia)" esasında tesis edilen ise, "fikriyat (logia)" sure­


tiyle ve "düş'kün'e" mahsusen, "tahayyül (phantasia)" esasında
"hikayat'tan" ibarettir.24

Bu manada "fikriyat (logia)", "düş'kün'e" mahsus "değer('ler)


manzum'e'si" olarak "ethike'dir".

"Düş'kün'e" mahsus "suret'', "fikriyat'a (logia)" mahsusen


"(iç'siz) isim", yani "(suret'siz) isim" esasında "dil'dir".25

22- Bu manada "(mahfuz) isim" ile kastedilen bizatihi "evvel mahfuz'dur''.


23- Bu manada "idrak'a" bizatihi 'fzıt'' düşünmek "abes'tir''; bu husus göz­
den kaçınlmadan.
24- Bu manada "hikayat'a", "Tarih ve Nazariyat-Tarih'in ve Zaman Yazı­
mı'run Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta temas ettik.
25- Bu bakımdan, bu manada "(iç'siz) ism'e", "iç'e" mahsusen "hudud"
tayini imkan dahilinde değildir. Kendisine bu manada "hudud" tayin
edilemeyen "(iç'siz) isim" bu bakımdan "keyfi'dir''; yani "teşkil'i ve
tayin'i", "iste'k'e" bağlıdır. "Keyfi isim", "mevcud'un" teşkil esasına
mahsusen, yani "hudud'a" mahsusen "yer (topos)" olarak düşünüle­
mez. Bu hususa, "Dialektik ve Nazariyat-Dialektik Manhk'ın ve Spekü-
Yalçın Koç - 17

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-i­


sim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir'li'k (uni­
tas)", "fikriyat (logia)" esasında "(suret'siz) isim" vasıtasıyla
"seyr'ed'i'l'mez".
Bu manada "(suret'siz) isim" vasıtasıyla, "nazariyat (theoria)"
esasında "asl'i ism'e" dahi "temas'tan (contactus)" söz edemeyiz.
Bu bakımdan, "düş'kün'e" mahsus "(suret'siz) isim" vasıtasıy­
la, "ahlak'a" mahsus "kayna'k'a" ve "esas'a" temas etmek ve bu
yolla "aş'kın'a" mahsus "ahlak'ı", "asl('ı'n)'ın" bizatihi "kendi('si)
(aş'kın)" olarak "idrak'ı" neticesinde teşkil etmek imkan dahilinde
değildir.
Bu sebeple, "kendi'ne dost('luk)" olarak "ahlak'tan",
"düş'kün'e" mahsusen bahsedilemez; "düş'kün", bu manada ol­
mak üzere "ahlak'sız'dır''.
Bu noktalan inceledik.
"Ahlak'lı", "asl('ı'n)'a sadakat'' suretiyle "kendi'ne dost'' olan­
dır.
"Aş'kın" itibariyle "asl('ı'n)'a sadakat" esasen "hakikat('i'n)'e
sadakat'tir''.26
"Hakikat('i'n)'e sadakat'' ile, "aş'kın'ın", "nazar'i musiki" esa­
sında "bir'li'k seyr'i" yoluyla, "hakikat('i'n)'i" bizatihi "kendi
(aş'kın)" olarak "idrak'ı'ru" kastediyoruz.
"Hakikat('i'n)'e sadakat'' suretiyle "kendi'ne dost('luk)" esas
alınmadan, "aş'kın'dan", "İnsan" olarak bahsedemeyiz.
Bu bakımdan, "aş'kın'a" mahsus "ahlak'a", ve bu itibarla "İ n­
san'a", "değer (axia)" tesisi suretiyle oluşturulan "fikriyat (logia)"
esasında "kur'a'm'(lar)" vasıtasıyla, "teşkil" bakımından temas
edilemez.

latif Felsefe'nin Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta temas ettik.
26- Bu manada "hakikat'ten", "fikriyat (logia)" esasında "dil'in" kaydı al­
hnda bulunan "düş'kün'e" mahsusen söz edilemez.
18 - Önsöz

"Hakikat'e", "teşkil" bakımından temas etmeyen "söz", "tahay­


yül (phantasia)" esasında "hikayat'tan" ibarettir.

Bu nedenle, "felsefe" adındaki "fikriyat'a (logia)" mahsusen,


"değer('ler) manzum'e'si" olarak "ethike" vasıtasıyla, "İnsan'a"
mahsus "ahlak'ı" ele almak ve incelemek mümkün değildir.

"Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" ve, "Arapça ve Farsça" konuşu­


lan "diyar'a" mahsus "değer fikriyat'ı (axio-logia)" bu cihetten ona­
nmı mümkün olmayan surette "anza'lı' dır".

Bu noktalan elimizden gelen ölçüde açtık.

"Ahlak'ın" esası olarak, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cev­


her-ism'e" ve asl'i ism' e" mahsus ''bir'li'k (unitas)", "cevher-ism' e"
/1

mahsus "hudud" esasında, yani "kuvvet'' olarak "hafıza" marife­


tiyle "rabt'ed'i'l'i'r'', yani "teşkil ol'u'r''.

Bu hususu inceledik.

Bu bakımdan "bir'li'k'ten", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)"


mahsusen, "(mahfuz) O (Hüve)", "(mahfuz) Ben (Ene)" ve "(mah­
fuz) asl'i isim" suretiyle bahsettik.

"Cevher-ism'e" mahsus "hafıza'dan", "hazne (receptaculum)"


suretiyle söz edilemez.27

Bu bakımdan, "(mahfuz) Ben (Ene)", esasen, bizatihi "Ben'dir


(Ene)".

Bu noktayı,"theo-graphia'nın" kaydı altında açmağa gayret et­


tik.

"Aş' kın'a" mahsus "asıl" ve bu itibarla "ahlak' a" mahsus "kay­


na'k" ile, yukarıda belirtilen manada ''bir'li'k (unitas)" vasıtasıyla
kuşatılan "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)" kastediyoruz; yani
"aş'kın'a" mahsus "hakikat'i".

"Bir'li'k seyr'i'ni" ve bu itibarla "asl('ı'n)'ın" bizatihi "kendi

27- Bu hususa, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine


Bir İnceleme" adlı kitapta temas ettik.
Yalçın Koç - 19

(aş'kın)" olarak "idrak'ı'ru", "suret nazariyat'ı'na" mahsus "nazar'i


musiki" vasıtasıyla ele aldık.

" Aheng" ile, "aş'kın" cihetinden, "(müteşekkil) psukhe su­


ret'i'ne" mahsus "devr'i", yani "harmonia devr'i'ni" kastediyo­
ruz.20

"Nazar'i musiki" itibariyle "usul", "aheng'e" mahsus "yer'dir


(topos)"; yani "iç'te aheng taşı'yan suret'tir''. "Makam" ise,
"usul'ün" kaydı altında olmak üzere, "aheng seyr'i'ne" mahsus
"yer'dir (topos)"; "iç'te aheng seyr'i taşı'yan suret'' olarak.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "hudud", yani


"hafıza" marifetiyle düşünülen "mahfuz rabt'ı" cihetinden, yani
"hahr'la'mak" itibariyle ifade edersek, "aheng", "(mahfuz) Ben'dir
(Ene)"; bizatihi "Ben (Ene)" olarak.

Bu bakımdan, "bir'li'k seyr'i" itibariyle "aheng", "aş'kın'a"


mahsus "(mahfuz) hakikat'tir''.

Bu itibarla "usul", bu manada "aheng'e", yani "aş'kın'ın haki­


kat'i'ne" mahsus "yer'dir''; "makam" ise, bu manada "aheng'e"
mahsus "seyr'in yer'i".

Bu noktalan "nazar'i musiki" ve "nazar'i manhk" vasıtasıyla ele


aldık; bu yolla "suret'li ses('ler)'i işit'mek" esasında, "(cevher-ra­
bt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e
(Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsusen "bir'li'k seyr'i" tasavvurunu aç­
tık; bu suretle, "asıl" olarak "Ben' den (Ene)", yani "ahlak'a" mah­
sus "kayna'k'tan" bahsettik.

"Ahlak", yukarıda belirttik, "kendi'ne dost('luk)'tur''; yani


"hakikat(' i'n)' e dost('luk)".

Bu manada "ahlak", "nazar'i musiki" esasında ''bir'li'k seyr'i"


suretiyle, "aŞ'kın'a" mahsus "hakikat'in", "aş'kın" tarafından biza-

28- Bu manada "devr'den", "Nazari Musiki'nin Esaslan-Türk Musikisi'nin


Zemini Üzerine Bir İnceleme" ve "Nazari Mantık'ın Esaslan-Theologia
Ir-rationalis Üzerine Bir Zemin İncelemesi" adlı kitaplarda ayrınhlı ola­
rak bahsettik.
20 - önsöz

tihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı'' neticesinde teşkil olur.

"Aş'kın'a" mahsus "hakikat", "aş'kın rabt'ı'na" bizatihi "ev­


vel'dir".

"Aş'kın", "nazar'i musiki" esasında ''bir'li'k seyr'i" vasıtasıyla,


"aş'kın rabt'ı'na", yani "asl'i isim rabt'ı'na" ve "theo-graphia ma­
kine'si" marifetiyle "müteşekkil dil" teşkiline "evvel"29 olan "haki­
kat('i'n)'i", "seyr'et'mek" suretiyle "idrak ed'e'r''.30

Bu manada "idrak", "(kendi) suret'i'ne evvel" olan "hakikat'e",


yani "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)", "nazar'i musiki" vasıta­
sıyla "temas'hr (contactus)".

"(Kendi) suret'i'ne evvel" olan "hakikat'e" bu manada "temas


(contactus)", tekraren belirtelim, "aş'kın'a" mahsusen, "ahlak teş­
kil'i'nin" esasıdır.

"Düş'kün'e" mahsus "değer fikriyat'ı'n'dan (axio-logia)",


"aş'kın'ın suret'i'ne evvel" olan "hakikat'e", "nazar'i musiki" va­
sıtasıyla "temas'ı (contactus)" esas almadan bahsetmek, bu bakrm­
dan "tahayyül yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" suretiyle "hikayat",
yani "değer('ler) manzum'e'si" olarak "ethike" tesis etmekten iba­
rettir.

Bu noktayı sonraki bölümlerde açtık.

Bu kitapta ele alındİğı şekliyle "ahlak", tekraren belirtelim, "İn­


esas'ı'dır''.
san' ın

Bu kitabın "esas'ı" ise"Anadolu Mayası'dır".

Ancak, bu kitapta bahsedilen "ahlak" vasıtasıyla, "Anadolu


Mayası'na", yani "Türkistan'dan gel'e'n Kelam'a" mahsus "Yüce
İnsan'a" bizatihi "temas (contactus)" imkan dahilinde değildir.

29- Bu manada "evvel" düşüncesini, "nisbet'li bir'li'k (unitas ratio'nalis)"


olarak "zaman" esasında ele alamayız.
30- "Asl'i isim rabt'ı'ndan" ve "theo-graphia makine'si" marifetiyle "müte­
şekkil dil" teşkilinden, "Theographia'nın Esaslan-Teoloji ve Matematik
İnşa'sı Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta bahsettik.
Yalçın Koç - 21

"Yüce İnsan", "Kelarn'dan doğ'u'ş'un" kaydına tabidir; "Ke­


lam" ise, "nazar'i musiki kab'ı'na" girmez; bu sebeple.

Bu metni, "Anadolu Mayası-Türk Kimliği Üzerine Bir İncele­


me" adlı kitapta, "ahlak" hususunda kısaca anlatılanlan açmak
üzere hazırladık. 31

"Ahlak" konusunda, "Anadolu Mayası'nda" yüzlerce yıldır bi­


linenlerin ancak bazılarını kısmen ve tekraren ifade ettik. Bu ba­
kımdan yeni bir söz söylemedik. Bulunacak hataların ve eksiklik­
lerin, kitabı kaleme alana ait olduğunu ve bunların dikkatimizin
yetersizliğinden kaynaklandığını belirtelim.

Yalçın Koç

31- Bu kitapta "ahlak" hususunda dile dökülenleri, önceki kitaplarda


ele alındığı şekliyle "theo-logia'run", "theo-graphia'nın", "theo-go­
nia'nın", "topo-graphia'nın", "nazar'i musiki'nin", "nazar'i manbk'ın",
"şuur'un" ve "zihn'in" kaydı albnda düşünmek gerekir. Bu bakımdan,
önceki kitaplara sıkça ahfta bul unmak mecburiyetinde kaldık; "fikr'i
bütün1ü'k" temin etmek için.
ı. GİRİŞ

Bu kitapta, "ahlak teşkil' i'ni", "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k


seyr'i" vasıtasıyla "aş'kın'a" mahsusen inceledik.

Ancak bizatihi "aş'kın'dan", "asl' i ism'e" mahsus "doğ'u'ş (ge­


nesis)" ve "theo-graphia makine' si" marifetiyle "müteşekkil dil in­
şa' sı" esasında "İnsan" olarak bahsedemeyiz.

"İnsan' ın esas'ı", "ahlak'br"; bu sebeple.

"Ahlak'ın esas'ı" ise, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya


(Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mah­
sus "bir1i'k'tir (unitas)".

"Bir'li'k (unitas)", "cevher-isim rabt'ı'nın" ve bu suretle "asl'i


ism'e" mahsus "doğ' u'ş'un (genesis)" kaydına bağlıdır.

Bu manada "rabt'ı (conexio)" ve "doğ'u'ş'u (genesis)", "aş'kın"


cihetinden, ''bir1i'k'e (unitas)" mahsus "teşkil esas'ı" olarak ele al­
mak imkan dahilinde değildir.

"Bir1i'k teşkil'i' nden", "3. (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İ­


sim, Birlik" başlıklı bölümde, "cevher-ism'e" mahsus "hudud" ola­
rak "hafıza" esasında bahsettik.

"Ahlak", ·"aş'kın'a" mahsus "hakikat'in", yani "cevher-isim"


olarak "Ben'in (Ene)", bizzat "kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı" su­
retiyle, "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k seyr'i" vasıtasıyla teşkil
olur.

"Aş'kın'a" mahsus "ahlak'tan", ve "nazariyat (theoria)" ve "su­


ret nazariyat'ı" itibariyle "İnsan'dan" ancak bu yolla söz ederiz.

"Bir'li'k seyr'i" suretiyle "idrak", "zihn'in (mens)" ve "düşün­


ce'nin (cogitatio)" kaydına bağlanamaz; aksi takdirde "ahlak tasav­
vur'u'nu" iptal etmiş oluruz.
24 -Giriş

"Değer(1er) manzurn'e'si" olarak "ethike" ise, "düş'kün'e" mah­


sus "zihin (mens)" ve "düşünce (cogitatio)" esasında teşkil edilir;
"ethike'yi", bu bakımdan ''bir1i'k seyr'i" esasında düşünemeyiz.

Bu noktayı sonraki bölümlerde farklı cihetlerden inceledik.

"Nazar'i musiki" esasında ''bir1i'k seyr'i", esasen, "aş'kın'ın",


"kendi'ne (aş'kın'a)" mahsus "hakikat'i" bizzat "oku'ma'sı'dır";
"hakikat'in" bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak ed'i1'me'si" ise
"yaz'mak'br" .1

"Ahlak" bu surette "oku'mak" ve "yaz'mak" esasında "teşkil


ed'i1'i'r".

Bu hususu kısaca açalım.

"Nazariyat'a (theoria)" mahsus "hakikat'in", ''bir1i'k seyr'i" su­


retiyle bizzat "oku'n'ma'sı", "fikriyat (logia)" esasında "(bir) dil'e",
mesela "Arapça'ya" mahsusen "kitap oku'mak" suretiyle düşünü­
lemez.2

"Fikriyat (logia)" esasında "(bir) dil" ve bu es.asta teşkil olunan


"yaz'ı" vasıtasıyla, "nazariyat (theoria)" esasında "hakikat'e", me­
sela "cevher ism'e", "teşkil" suretiyle "temas (contactus)" imkan
dahilinde değildir; bu sebeple.

"Fikriyat (logia)" esasında "(bir) dil'e" mahsus "yaz'ı" vasıta­


sıyla, "nazariyat (theoria)" esasında "hakikat" bizzatihi "teşkil
ed'i1'e'mez"; bu manada.

1- Bu manada "oku'mak'tan" ve bu itibarla "yaz'mak'tan", "Theologia'run


Esaslan-Felsefe'nin ve Teoloji'nin Nazariyah Üzerine Bir İnceleme"
adlı kitapta bahsettik.
2- "Kelam'ın" bizzat "oku'n'ma'sı" da bu ifadenin kaps amına girer. Bu
bakımdan, "Kelam'ın" bizzat "oku'n'ma'sı'ru", "(bir) dil" vasıtasıyla
"(kendi) hakikat'i'nin" kaydı altına alması imkan dahilinde bul unma­
yan "theos fikriyat'çı'sı" ve bu itibarla "theos fikriyat'ı", bu bakımdan
"tahayyül yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" esasında ''hikayat'tan", ve bu
suretle de "mutho-logia'dan", yani "mesel esas1ı masal fikriyat'ı'ndan"
ibarettir.
Yalçın Koç - 25

"Hakikat'in", yani "cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)", ''aş'kın"


tarafından bizzat "oku'n'ma'sı" ve "yaz'ı1'ma'sı", "nazar'i musiki"
esasında "bir1i'k seyr'i" suretiyledir.

Dikkatli olarak anlamak kaydıyla ifade edelim; "nazariyat


(theoria)" ve "suret nazariyat'ı" itibariyle "oku'mak", esasen
"seyr'et'mek'tir"; "zihn'in (mens)" ve "düşünce'nin (cogitatio)"
kaydına bağlanmadan.

"Aş'kın" bu itibarla, "zihn'in (mens)" kaydı albna girmeden ve


"düşün'me'den oku'r" ve "yaz'a'r".

"Düş'kün" itibariyle, "fikriyat (logia)" esasında "(bir) dil" va­


sıtasıyla "oku'mak" ve "yaz'mak" ise, "zihn'in (mens)" ve "dü­
şünce'nin (cogitatio)" kaydına bağlıdır; "düş'kün" bu bakımdan
"seyr'et'me'den oku'r ve yaz'a'r''.

"Kelam'ı'' bizatihi "oku'mak" da, daha geniş manada


"seyr'et'mek" suretiyledir. Ancak bu noktanın açılması, bu "ki­
tab'ın" hududunu ziyadesiyle aşar; "Kelam", "nazariyat (theoria)"
ve "suret nazariyat'ı" esasında "manzara kab'ı'na" girmez; bu se­
beple.

Bu bakımdan, "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" esa­


sında "oku'mak'tan" ve "yaz'mak'tan", "zihn'in (mens)" ve "dü­
şünce'nin (cogitatio)" kaydı alhnda, "nisbet'li bir'li'k (unitas ra­
tio'nalis)" olarak "zaman'a" mahsusen bahsedemeyiz.

"Düş'kün'ün", "fikriyat (logia)" esasında "(bir) dil" vasıtasıyla


"hakikat'i" bu suretle "oku'ma'sı" imkan dahilinde değildir; sebe­
bini yukarıda belirttik.

Bu bakımdan ifade edersek, "ahlak teşkil'i", "aş'kın" tara­


fından, "bir'li'k seyr'i" suretiyle "hakikat'in oku'n'ma'sı'nın"
ve "(oku'n'a'n'ın) yaz'ı1'ma'sı'nın" kaydına bağlıdır. "Hal<i­
kat" yukarıda belirtilen manada "oku'n'ma'dan" ve "(oku'n'a'n)
yaz'ı1'ma'dan", ve "ahlak" bu esas dahilinde teşkil edilmeden,
"aş'kın'dan" bizatihi "İnsan" suretiyle söz edilemez.

Bu kitapta ele alındığı şekliyle "ahlak", tekraren belirtelim, "as-


26 - Giriş

l('ı'n)'a sadakat'' suretiyle "kendi'ne dost(1uk)'tur".

"Ahlak'ın esas'ı", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya


(Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mah­
sus "bir1i'k'tir (unitas)". "Ahlak'a" mahsus "kayna'k" ise, "bir1i'k'in
(unitas)" kaydı albnda olmak üzere, "cevher-isim" olarak "Ben'dir
(Ene)", yani "aş'kın'a" mahsus "hakikat' tir".

"Aş'kın'a" mahsus "hakikat'ten", "aş'kın'ın asl'ı" suretiyle bah­


settik.

"Ahlak", "aş'kın'a" mahsusen, "cevher-isim" olarak "Ben'in


(Ene)", yani "hakikat('i'n)'in", "nazar'i musiki" esasında bizatihi
"kendi (aş'kın)" olduğunun "idrak'ı" suretiyle teşkil edilir.

Yukarıda belirtilen şekilde şöyle de söyleriz; "ahlak teşkil'i",


"hakikat('i'n)'i", "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k seyr'i" yoluyla
"oku'ma'k" ve "(oku'n'a'n'ı) yaz'mak" suretiyledir.

"Ahlak'ın esas'ı" olarak "bir1i'k (unitas)", "arkhitektonik" sure­


tiyle ele alınamaz. 3

Bu hususu, "2. Alaka, Aşkın, Arkhitektonik" başlıklı bölümde


inceledik.

"Arkhitektonik'i", "nisbet1i topo-graphia'run (topo-graphia


ratio'nalis)" ve "gayr'ı nisbet1i topo-graphia'run (topo-graphia
ir-ratio'nalis)" kaydı albnda olmak üzere, "nisbet1i arkhitektonik
(architectonica ratio'nalis)" ve "gayr'ı nisbet1i arkhitektonik (archi­
tectonica ir-ratio'nalis)" şeklinde düşünürüz.4

"Müteşekkil dil" olarak "(müteşekkil) psukhe suret'i", "nisbet1i


arkhitektonik'tir (architectonica ratio'nalis)"; "nazar'i musiki'ye"

3- "Arkhitektonik" düşüncesinin, "zemin" araşbnlınadan "esas" olarak


kullanılınası, "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" mahsus "fikriyat (logia)"
olarak "felsefe'nin" başlıca anzalanndan bir tanesidir.
4- "Nisbet1i topo-graphia'dan (topo-graphia ratio'nalis)" ve "gayr'ı nis­
bet1i topo-graphia'dan (topo-graphia ir-ratio'nalis)", "Theographia'run
Esasları-Teoloji ve Matematik İnşa'sı Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta
bahsettik.
Yalçın Koç - 27

mahsus "usul" ve "makam" ise "gayr'ı nisbet1i arkhitektonik (arc­


hitectonica ir-ratio'nalis)".

"Bir1i'k teşkil'i'nden" her iki manada "arkhitektonik" suretiyle


bahsetmek imkan dahilinde değildir. 5

Bu bakımdan, "ahlak'ın esas'ı" olarak "bir1.i'k (unitas)", "mi­


mar'i" esasında ele alınamaz.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" mahsusen "cevher rabt'ı", yani


"cevher-isim" olarak "Ben (Ene) rabt'ı" suretiyle, ''bir1i'k'i (uni­
tas)", "mimar'i" esasında düşünemeyiz; sebeplerini, "2. Alaka,
Aşkın, Arkhitektonik" başlıklı bölümde, "aş'kın'dan", "alak a'dan
(relatio)" ve "topo-graphia'dan" bahsetmek suretiyle açtık .

"Bir'li'k'e (unitas)" mahsusen düşünülen "asl1i isim", "gayr'ı


nisbet'li topo-graphia'nın (topo-graphia ir-ratio'nalis)" kaydı altın­
da "gayr'ı nisbet'li arkhitektonik'tir (architectonica ir-ratio'nalis)".

Ancak, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i" ve "cevher-ism'i", "to­


po-graphia'nın" kaydı altında ele alamayız.

Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim'den" ve "cevher-i­


sim'den", ne "nisbet'li arkhitektonik (architectonica ratio'nalis)" ne
de "gayr'ı nisbet'li arkhitektonik (architectonica ir-ratio'nalis)" su­
retiyle bahsetmek imkan dahilinde değildir.
"(Cevher-rabt'ed'e'n) ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl' i ism'e"
mahsus ''bir'li'k (unitas)", "ahlak'a" mahsus "esas'hr".

Bu bakımdan, bu manada ''bir1i'k'in (unitas)" ne suretle teş-

5- Bu bakımdan, "Attike1i Dil Kalpazan'ı'run", "nisbet1i theo-logia'sı'na


(theo-logia ratio'nalis)" mahsus "(baş) mimar (arkhitekton)" ve bu
itibarla "arkhitektonik" fikrinden hareketle, "nazariyat (theoria)" ve
"suret nazariyat'ı'' esasında "theo-gonia" itibariyle düşünülen "(cev­
her-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl'i ism'e" mahsus ''bir1i'k
teşkil'i'ni" ele alamayız. "İnşaat'ı", "arkhitektonik" suretiyle ele alına­
mayan "(baş) mimar'dan" bahsetmek bu bakımdan "abes'tir". Bu nok­
talar, "Anadolu Mayası-Türk Kimliği Üzerine Bir İnceleme" adlı kita­
bın üçüncü yazısında anlahlanlan da dikkate almak suretiyle açılabilir.
28 - Giriş

kil olduğu açılmadan "ahlak'tan" bahsetmek, "tahayyül yaz'ı'm'ı


(phantasio-graphia)" esasında "hikayat'' tesis etmekten ibarettir.

"Bir'li'k teşkil'i'nin" esası, "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)"


mahsus "hafıza'dır''.

"Bir'li'k teşkil'i'ni", "3. (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İ sim, Cevher-İ sim,


Birlik" başlıklı bölümde, "hafıza" esasında inceledik.

Her "mevcud", "vücud'u" esasında "(bir) ism'in" kaydına ta­


bidir.

Bu manada "isim" esas alınmadan, "mevcud'dan" bahsedile­


mez.

Her "isim", "teşkil" cihetinden "(bir) hudud'un" kaydı altında


bulunur.

"Mecaz'en" söylersek, her "isim'', "(bir) hadde'den çek'i1'mek"


suretiyle "teşkil ol'u'r".

"Asl'i ism'e" mahsus "hudud", "asl'i ism'e" mahsusen "iç'te ta­


şı'n'a'n suret1i vasıfbr".6

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" ve "cevher-ism'e" mahsus "hudu­


d(1ar)'dan", bunlara mahsus "icraat'' esasında bahsettik.

Bu itibarla, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" mahsus "hudud'u",


"(rabt'ed'i1'e'n) cevher" ve "cevher-ism'e" mahsus "hudud'u" ise,
"kuvvet" şeklinde ele aldık.

"Cevher-ism'in", "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" mahsus "hu­


dud'u" bizatihi "muhafaza" altına almasını düşünemeyiz.

"Cevher-isim", "kendi'ni (cevher ism'i) rabt'ed'e'n'i" bizatihi


"kendi'si ((cevher-rabt'ed'e'n)-isim)" olarak "muhafaza" altına ala­
maz; aksi takdirde, "kendi'ne (cevher-ism'e)" mahsus "hudud" ih­
lal edilmiş ve "cevher-isim" düşüncesi iptal edilmiş olur.
Bu hususu açbk.

6- Bu noktadan, "Şuur ve Nazariyat-Şuurun Kaynağı ve Esaslan Üzerine


Bir İnceleme" adlı kitapta bahsettik.
Yalçın Koç - 29

"Cevher-isim", hem "kendi'ni (cevher-ism'i)", hem de "(cev­


her-rabt'ed'e'n)-ism'i", "kendi'nde (cevher-isim'de)"7, "kendi'ne
(cevher-ism'e)" mahsus "hudud" olarak "hafıza" marifetiyle "ra­
bt'ed'e'r".

Bu suretle "rabt'ed'i1'e'nden", "(mahfuz) O (hüve)" ve "(mah­


fuz) Ben (Ene)" şeklinde bahsettik.

"Kuvvet'' olarak "hafıza", "hazne (receptaculum)" su­


retinde ele alınamaz. Bu bakımdan, "(mahfuz) Ben
(Ene)", bizatihi "cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)".
Bu noktaya temas ettik.

"(Kapa1ı) asl'i isim", "hafıza" marifetiyle "cevher-isim" olarak


"Ben'de (Ene)" bizatihi "mahfuz'dur''.

Bu itibarla, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl'i


ism'e" mahsus "bir1i'k (unitas)", "cevher-ism'e" mahsus "hudud"
olarak "hafıza" marifetiyle teşkil olur; bu manada "hudud", "cev­
her'ism-e" mahsus "kuvvet'tir".

"Bir1i'k teşkil'i'nin" esası bu bakımdan "cevher-isim'dir" ve bu


itibarla, "kuvvet" olarak, "cevher-ism'e" mahsus "hafıza'dır".

"Bir1i'k (unitas)", "ahlak'a" mahsus "esas'hr".

Bu itibarla, "ahlak'a" mahsus "esas'ı" teşkil eden, "kendi'ne


(cevher-ism'e)" mahsus "hudud" olarak "hafıza" marifetiyle biza­
tihi "cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)".

"Aş'kın'a" mahsus "hakikat'' bu "esas" dahilinde teşkil edilir.

Bu noktayı, "theo-graphia'run" kaydı alhnda bulunan "theo-go­


nia'yı" ihlal etmeden inceledik.

"Ahlak teşkil'i", "nazar'i musiki" esasında ''bir1i'k seyr'i" sure­


tiyledir.

"Aş'kın", bu manada "bir1i'k seyr'i" suretiyle "asl('ı'n)'ı", yani

7- "Cevher-isim'de" i fadesi ile, herhangi bir manada "yer'i (topos)" kastet­


medi ğimizi belirtelim.
30 - Giriş

"cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)", bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak


"idrak ed'e'r"; bu manada.0

"4. Birlik Seyr'i" başlıklı bölümde, ''bir'li'k seyr'i'nden", "nazar'i


musiki" esasında bahsettik; "gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas ir-ra­
tio'nalis)" olarak "zaman'a" mahsusen. 9

"Nazar'i musiki", "müteşekkil dil'in", "gayr'ı nisbet (ir-ratio)"


esasında "yüz'ü'dür", yani "gayr'ı nisbet'li yüz'ü (facies ir-ratio'na­
lis)"; "(müteşekkil) psukhe sur et'i" ise, "nisbet (ratio)" esasında
"yüz'ü", yani "nisbet1i yüz'ü (facies ratio'nalis)".10

"Nazar'i musiki", "gayr'ı nisbet'li topo-graphia'run (topo-grap­


hia ir-ratio'nalis)" kaydına bağlıdır; "(müteşekkil) psukhe suret'i"
ise, "nisbet'li topo-graphia'nın (topo-graphia ratio'nalis)".

Bu itibarla "nazar'i musiki", "gayr'ı nisbet'li bir'li'k'tir (unitas


ir-ratio'nalis)"; "usul'e" ve "makam'a" mahsusen. "(Müt eşekkil)
psukhe suret'i" ise, "theo-graphia makine'si" marifetiyle "nisbet1i
bir1i'k'tir (unitas ratio'nalis)".

Bu noktalan inceledik.

"(Müt eşekkil) psukhe suret'i seyr'i" vasıtasıyla, "(cevher­


ra bt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl'i ism'e" mahsusen
"bir1i'k seyr'i'nden" bahsedilemez.

"(Müteşekkil) psukhe suret'i'ne" mahsus "seyir", "zihn'in


(mens)", "düşünce'nin (cogitatio)" ve "nisbet1i bir1i'k (unitas ra­
tio'nalis)" olarak "zaman'ın" kaydına tabidir; bu sebeple.

8- Bu manada "asıl" ile, "aş'kın'a" mahsus "kayna'k'ı" kastediyoruz.


"Aş'kın", "asl'i isim rabt'ı" ve, "theo-graphia makine'si" marifetiy­
le, "ilk isim ve nihai isim inşa'sı'nın" kaydı alhnda "cevher-isim'den
gel'i'r''; bu sebeple.
9- Bu manada "nazar'i musiki'yi", "Nazari Musiki'nin Esaslan-Türk Mu­
sikisi'nin Zemini Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta ayrıntılı olarak an­
lattık.
10- Bu manada "yüz (facies)" ile, geniş manada "gör'ü'n'ü'ş'ü" kastediyo­
ruz. Bu bakımdan "yüz'ü (facies)", "form" ile kanşhrmamak gerekir.
Yalçın Koç - 31

Bu bakımdan, "zihin (mens)" ve "düşünce (cogitatio)" vasıta­


sıyla "bir'li'k'e (unitas)", "t eşkil" cihetinden bizatihi "t emas (conta­
ctus)" imkan dahilinde d eğildir.
Bu hususu açtık.

"Nazar'i musiki" itibariyle "usul", "aheng'e" mahsus "yer'dir


(topos)"; "makam" ise, "aheng seyr'i'ne" mahsus "yer (topos)".

"Bir'li'k (unitas)" cihetinden "aheng", "cevher-isim" olarak


"(mahfuz) Ben'dir (Ene)"; yani "aş'kın'a" mahsus "(mahfuz) haki­
kat'tir"; "(müteşekkil) psukhe sur et'i" t eşkiline " evvel" olarak.

"Usul", bu manada "hakikat'e" mahsus "yer'dir (topos)"; "ma­


kam" ise, "hakikat seyr'i'ne" mahsus "yer (topos)".

"Aş'kın", "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k seyr'i" vasıtasıyla,


"hakikat('i'n)'i", yani "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)", bizatihi
"kendi (aş'kın)" olarak "idrak ed'e'r".

Bu surette "idrak'tan", "asl('ı'n)'a sadakat'' suretiyle bahsettik;


"k endi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak'a" mahsusen.

"Düş'kün", "sur et1i iç'i kayb'et'mek" esasında "aş'kın'dan


gel'i'r'' .11

Bu bakımdan "düş'kün'ün", "gayr'ı nisbet1i zaman'ın" kaydı


altında bulunan "nazar'i musiki'ye" bizatihi "t emas'ı (contactus)"
ve bu yolla "aş'kın'a" mahsus "hakikat'' olarak "cevher-ism'i" bi­
zatihi "seyr'i", "kendi'ne (düş'kün'e)" mahsus "sur et'' esasında im­
kan dahilinde değildir.

"Düş'kün'e" mahsus "suret'', "fikriyat (logia)" esasında


il dil'dir" . 12

Bu itibarla, "düş'kün'e" mahsusen "ahlak'tan" bahsedilemez;


"düş'kün" bu nedenle "ahlak'sız'dır".

11 Bu hususa, "Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyah Üzerine Bir İn­


celeme" adlı kitapta aynnhlı olarak temas ettik.
12 Bu manada "suret'ten", "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Matema­
tik İnşa'sı Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta aynnhlı olarak bahsettik.
32 - Giriş

"Düş'kün'e" mahsus "fikriyat (logia)", mesela "theos fikriyat'ı"


vasıtasıyla "ahlak'a", "teşkil" cihetinden "temas ed'i1'e'mez".

"Düş'kün'ün", "fikriyat (logia)" esasında "suret'i" vasıtasıyla,


yani "dil" vasıtasıyla "aş'kın'a" mahsus "hakikat'e", "teşkil" cihe­
tinden bizatihi "temas'ı'ndan (contactus)" söz edemeyiz; kısaca be­
lirtirsek, bu sebeple.

"Ethike", "değer(1er) manzum'e'si" olarak, "düş'kün'e" mahsus


"fikriyat'br (logia)"; "tahayyül yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" esa­
sında "hikayat'' olarak.

Bu noktayı farklı cihetlerden açtık.

"Düş'kün'e" mahsus "hikayat'' vasıtasıyla, "aş'kın'a" mahsus


"hakikat'e" temas edilemez.

Bu surette "hikayat" vasıtasıyla, "aş'kın'a" mahsus "hakikat'in"


bizatihi "seyr'i" ve bu yolla "ahlak teşkil'i" imkan dahilinde değil­
dir; bu manada.

Bu bakımdan "ahlak'tan", "ethike" esasında bahsedemeyiz.

"Ahlak", yukarıda belirttik, "İnsan' ın esas' ı'dır".

"Değer fikriyat'ı (axio-logia)"


esasında "değer(1er) man­
zum'e'si" olarak "ethike" vasıtasıyla "İnsan'a" bizatihi "temas' tan
(contactus)" bu nedenle söz edilemez.

"Grek-Latin-Kilise diyar' ı'na" ve, "Arapça ve Farsça" konuşulan


"diyar'a" mahsus "ethike", bu bakımdan, "onar'ı'm'ı" imkan dahi­
linde bulunmayan ölçüde "anza1ı'dır".
2. ALAKA, AŞKIN, ARKHİTEKTONİK

"Ahlak'ın esas'ı", "(cevher-rabt'ed'e' n)-ism'e", "cevher-ism'e"


ve "asl'i ism'e" mahsus "bir1i'k'tir (unitas)".

Bu bakımdan, "bir1i'k'in (unitas)" ne surette teşkil edildiği an­


laşılmadan, "ahlak" tasavvurundan bahsedemeyiz; aksi takdirde,
"tahayyül (phantasia)" esasında "hikayat" tesis etmiş oluruz.

Bu bölümde "bir1i'k teşkil'i'ni", "aş'kın'dan" ve, "aks'et'me


(re-flexio)", "geri taşı'ma (re-fero)", "nisbet (ratio)", "gayr'ı nis­
bet (ir-ratio)" ve "bila nisbet (irratio)" esasında düşünülen "ala­
ka(1ar)'dan (relatio)" bahsetmek suretiyle, "arkhitektonik" cihetin­
den inceledik.13 14

"Arkhitektonik" ile, belli bir "topo-graphia'run" kaydı albnda


oluşturulan "mimar'i'yi" kastediyoruz.

Bu itibarla, mesela "müteşekkil dil'e" mahsus "asl'i isim",


"gayr'ı nisbet'li topo-graphia'run (topo-graphia ir'.-ratio'nalis)" kay­
dı albnda teşkil edilen "gayr'ı nisbet'li arkhitektonik'tir (architecto­
nica ir-ratio'nalis)"; "müteşekkil dil" ise, "theo-graphia makine'si"
marifetiyle inşa edilen "nisbet'li topo-graphia'run (topo-graphia ra­
tio'nalis)" kaydı albnda "nisbet'li arkhitektonik' tir (architectonica
retio' nalis)".

Bu bölümde, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve

13- "Aş'kın", "ayn'ş'ı'k dış sahne'nin" ve bu itibarla "beden'in" ve "motor


sistem'in" kaydına bağlı değildir; bu nokta unutulmadan. Bu hususa,
"Theologia'run Esaslan-Felsefe'nin ve Teoloji'nin Nazariyah Üzerine
Bir İnceleme" adlı kitapta temas ettik.
14- "Arkhitektonik", "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" mahsus geniş manada
"fikriyat'ın (logia)" başlıca teşkil esaslarında bir tanesidir.
34 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

"asl'i ism'e" mahsusen "bir'li'k teşkil'i'nin", "arkhitektonik" esa­


sında ele alınamayacağını anlattık.15

Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'in", "cevher-ism'in" ve


"asl'i ism'in", "bir'bir'i'ne" bizatihi "rabt'ı'ndan (conexio)" ve bu
yolla "bir'li'k teşkil'i'nden", "mimar'i" tayini suretiyle bahsetmek
imkan dahilinde değildir.

Bu itibarla, "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" esasında


"ahlak teşkil'i", "arkhitektonik seyr'i'nin" kaydına bağlanamaz.

Bu hususu açtık.

"Aş'kın'a" mahsus "ahlak", tekraren ifade edelim, "kendi'ne


dost(1uk)'tur".

"Kendi" ile, "aş'kın'a" mahsus "asl'ı" kastediyoruz; "dost(1uk)"


ile de "sadakat'i".

"Kendi'ne dost(1uk)", bu bakımdan, "asl('ı'n)'a sadakat'tir".

"Kendi", "fikriyat (logia)" esasında "(bir) dil" itibariyle,


"aks'et'me1i zamir'dir (Reflexivpronomen, reflexive pronoun)".

Ancak, "nazariyat (theoria)" bakımından "kendi", "asl('ı'n)'ın"


bizatihi "aks'i (reflexio)" suretiyle ele alınamaz; "kendi", "as­
l('ı'n)'a", "nisbet (ratio)" esasında rabtedilemez; bu sebeple.

"Bir'li'k seyr'i" cihetinden "kendi", "aş'kın'a" mahsus "asl'ı"


ikame eder; "dost(1uk)" ise "aş'kın'a" mahsus "sadakat'i".

Bu manada "ikame ed'i'ş'i", "nazariyat'a (theoria)" mahsus "za­


mir'in", "suret'li ism'i ikame ed'i'ş'i" ile karıştırmamak gerekir.

"Asl('ı'n)'a sadakat'', "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k seyr'i"


suretiyle, "asl('ı'n)'ın", "aş'kın" tarafından bizatihi "kendi (aş'kın)"
olarak "idrak' ı'dır''.

"Aş'kın'a" mahsus "ahlak", yani "kendi'ne dost(1uk)", bu ba-

15- Bu ifade, hem "nisbet'li arkhitektonik (architectonica ratio'nalis)" hem


de "gayr'ı nisbet'li arkhitektonik (architectonica ir-ratio'nalis)" düşün­
cesini kapsar.
Yalçın Koç - 35

kımdan "nazar'i musiki" esasında "bir'li'k seyr'i" suretiyle, "as­


l('ı'n)'ın" bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı" esasında teşkil
olur.

"Bir'li'k (unitas)", tekraren belirtelim, "cevher rabt'ed'e'n'e",


"suret rabt'ed'e'n cevher" olarak "psukhe'ye" ve "(müteşekkil) su­
ret'e" mahsustur; "isim" cihetinden, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e",
"cevher-ism'e" ve "asl'ism'e".

"Bir'li'k seyr'i" suretiyle "asl'ı('nı)" bizatihi "kendi (aş'kın)" ola­


rak "idrak ed'e'n aş'kın" bu itibarla "ahlak1ı'dır''; yani "asl('ı'n)'a
sadakat" suretiyle "kendi'ne dost'tur".

"Sadakat", yukarıda belirtilen manada "idrak'hr''; yani, "bir'li'k


seyr'i" suretiyle "asl('ı'n')'ın" bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "id­
rak'ı'dır" .

"Bir'li'k seyr'i" esasında "idrak" olarak "sadakat", "fikriyat


(logia)" esasında "değer (axia)" suretiyle ele alınamaz.

"Fikriyat (logia)" esasında "değer (axia)", tesis cihetinden,


"zihn'in (mens)". ve "düşünce'nin (cogitatio)" kaydına tabidir;
bizatihi "seyr'e" girmeden. "Bir'li'k seyr'i" esasında "idrak" ise,
"zihn'in (mens)" ve "düşünce'nin (cogitatio)" kaydı albna alına­
maz.

Bu nedenle "ahlak teşkil'i'ni", "değer (axia)" esasında düşüne­


meyiz.

Aksi takdirde "ahlak'ı", "değer(1er) manzum'e'si" olarak ele al­


mak suretiyle "ethike'ye" indirgemiş ve bu yolla "nazariyat'a (the­
oria)" mahsus "ahlak tasavvur'u'nu" iptal etmiş oluruz .1 6

16- Bu sebeple, "fikriyat (logia)" esasında "dil'in" kaydı altında bulunan


"düş'kün'e" mahsusen, "ahlak'ın", bu manada "idrak" suretiyle teşki­
linden bahsedilemez. Mesela, Stageira'lı Aristoteles'e ve Königsberg1i
Kant'a mahsus "ethike kur'a'm1ar'ı" bu cihetten onanrnı mümkün ol­
mayan surette arızalıdır. Bu liste, ''.Arapça ve Farsça" konuşulan "di­
yar'a" mahsus "ethike kur'a'm1ar'ı'ru" da kapsayan şekilde uzayıp gi­
der; "Attike1i Dil Kalpazan'ı'ru" da kuşatan şekilde. "Theos fikriyat'ı"
olarak "teoloji'nin" de bu ifadenin kapsamında bulunduğunu belirt-
36 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

"Ahlak'a" mahsus "kayna'k", "aş'kın'ın asl' ı'dır''; yani "cev­


her-isim'dir'' . "Ahlak'ın esas'ı" ise, "asl'ı('ru)" kuşatan "bir'li'k'tir
(unitas)"; yani "(cevher-rabt'ed'e' n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl'i
ism'e" mahsus "bir1i'k (unitas)".

Bu nedenle, "aş'kın'a" mahsus "ahlak teşkil' i' nden" bahsetmek,


"bir'lik'in (unitas)" ne surette teşkil olduğunun anlaşılmasına bağ­
lıdır.

"Aş'kın", tekraren belirtelim, "asl(' ı'n)'ı" kuşatan ''bir'li'k'i (uni­


tas)", "nazar' i musiki" esasında bizatihi "seyr'et'mek" suretiyle,
"kendi'ne (aş'kın'a)" mahsus "ahlak'ı", "asl('ı'n)'a sadakat" sure­
tiyle teşkil eder.

Bu nedenle "aş'kın'a" mahsus "ahlak teşkil'i' ni", "zihin (mens)",


"düşünce (cogitatio)", "muhakeme" ve "değer (axia)" esasında ele
alamayız.1 7

"Kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak'tan", "düş'kün'e" mahsu­


sen bahsedilemez.1 8

"Nazariyat (theoria)" itibariyle "aş'kın", "suret'li ses'i", "(bir)


an'a" mahsusen "işit'mek" ve "gör'mek" suretiyle, "nisbet'li bir1i'k
(unitas ratio'nalis)" olarak "zarnan'a" mahsusen "basit manzara
seyr'ed'e'r''. 1 9

meden geçmeyelim; "Theos fikriyat'çı'sı", yani "fikriyat (logia)" esa­


sında "dil'in" kaydı altında bulunan "ilah'i'yat'çı", "aş'kın'a" mahsus
"ahlak'a", "teşkil" cihetinden temas edemez; bu manada.
17- "Aş'kın'a" mahsus "zihin'den (mens)", "düşünce'den (cogitatio)" ve
"muhakeme'den", "Zihin ve Nazariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esaslan
Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta bahsettik.
18- "Düş'kün'ü", "Theologia'nın Esaslan-Felsefe'nin ve Teoloji'nin Naza­
riyatı Üzerine Bir İnceleme" ve ''Theographia'nın Esaslan-Teoloji ve
Matematik İnşa'sı Üzerine Bir İnceleme" adlı kitaplarda ayrıntılı ola­
rak anlattık. Bu ifade, bu kitaplarda anlatılanlar esasında daha ayrıntılı
olarak açılabilir.
19- Bu hususu, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine
Bir İnceleme" adlı kitapta ayrıntılı olarak ele aldık.
Yalçın Koç - 37

"Düş'kün'ün suret'i", "fikriyat (logia)" esasında "dil'dir". "Dil"


vasıtasıyla bu esasta "manzara seyr'i'nden" bahsedilemez.

"Düş'kün'ün", bu bakımdan, "aş'km'a" mahsus "asl'ı", yani


"cevher-ism'i", "bir1i'k seyr'i" suretiyle "idrak et'me'si" imkan da­
hilinde değildir; kısaca ifade edersek bu sebeple.

"Düş'kün", "ahlak'a" mahsus "kayna'k'ı" ve "esas'ı", yani


"aş'km'a" mahsus "asl('ı'n)'ı" ve, "asl('ı'n)'ı" kuşatan ''bir'li'k'i (uni­
tas)" bizatihi "seyr'ed'e'mez"; bu nedenle "düş'kün'ün", "aş'km'a"
mahsus "ahlak'ı" teşkil etmesi imkan dahilinde değildir .

Bu bakımdan, "fikriyat (logia)" esasında "dil" suretiyle,


"düş'kün'den", "kendi'ne dost'' olarak bahsedilemez.

"Düş'kün" bu itibarla "ahlak'sız'dır" .2 0

"İnsan' ın esas' ı", "ahlak' tır".

"İnsan", bu bakımdan "kendi' ne dost'tur'' .

Bu itibarla, "kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak" esas alınma­


dan, "İnsan'a" temas edilemez. 2 1

"Ahlak" yukarıda belirtilen surette "teşkil ed'i1'me'den", "de­


ğer(1er) manzume'si" esasında "fikriyat (logia)" oluşturmak, bu
bakımdan, "tahayyül yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" yoluyla ve,
"nazariyat (theoria)" cihetinden mesnetsiz "değer (IDcia)" tesisi su­
retiyle, "kendi'ne dost(1uk)'a" bizatihi temas etmeyen "hikayat''
esasında "ethike" vaz etmekten ibarettir . 22 2 3

20- Bu sebeple, mesela "fikriyat (logia)" esasında "(bir) dil" vasıtasıy­


la "Arab'i teoloji" tesis eden "theos fikriyat'çı'sı" da bu manada "ah­
lak'sız'dır''; "fikriyat (logia)" esasında "dil" vasıtasıyla "ahlak" teşkil
edemeyiş sebebiyle.
21- Bu bakımdan, "İnsan'a", "fikriyat (logia)" esasında "Arab'i teoloji" va­
sıtasıyla temas etmek imkan dahilinde değildir; bu ifade, "theos fikri­
yat'ı'ru" kuşatan surette geneldir..
22- Bu manada "hikayat" tesis edenler sırasında ilk yer, tekraren belirte­
lim, "dil kalpazan'ı" Attike1i Eflatun'a mahsustur; ardından Stageira1ı
Aristoteles gelir ve bu sıra, "Arapça ve Farsça" konuşulan "diyar'a"
mahsus "ethike fikriyat'ı" tesis edenleri de kapsayarak uzayıp gider.
23- Bu meyanda belirtelim; Viyana1ı Wittgenstein'.ın 7. önermesinin (Trac-
38 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

"Bir'li'k (unitas)" tasavvurunu, "teşkil" bakımından, "arkhitek­


tonik" suretiyle ele alalım.

"Arkhitektonik'ten" iki şekilde bahsederiz; "nisbet'li arkhitek­


tonik (architectonica ratio'nalis)" ve "gayr'ı nisbet1i arkhitektonik
(architectonica ir-ratio'nalis)" qlarak.

"Müteşekkil dil", yukarıda belirttik, "nisbet1i arkhitektonik'tir


(architectonica ratio'nalis)"; "asl'i isim" ise "gayr'ı nisbet1i arkhi­
tektonik (architectonica ir-ratio'nalis)". 24

"Nisbet1i arkhitektonik (architectonica ratio'nalis)", "nis­


bet'li topo-graphia'nın (topo-graphia ratio'naj.is)" kaydı altında,
"yan'yan'a1ık" suretiyle teşkil olur; "gayr'ı nisbet'li arkhitektonik
(architectonica ir-ratio'nalis)" ise, "gayr'ı nisbet1i topo-graphia'nın
(topo-graphia ir-ratio'nalis)" kaydı altında, "iç'iç'e1ik" suretiyle.

"Nisbet1i arkhitektonik (architectonica ratio'nalis)", bu itibarla,


"nisbet'li bir'li'k'tir (unitas ratio'nalis)"; "gayr'ı nisbet1i arkhitekto­
nik (architectonica ir-ratio'nalis)" ise "gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas
ir-ratio'nalis)".

"Nisbet1i arkhitektonik (architectonica ratio'nalis)" teşkilinin


esası, bu bakımdan "cüz1er'in", "nisbet1i alaka(1ar)'ın (relatio)"
kaydına bağlanmasıdır; "gayr'ı nisbet1i arkhitektonik (architecto­
nica ir-ratio'nalis)" teşkilinin esası ise, "cüz1er'in", "gayr'ı nisbet1i
alaka(1ar)'ın (relatio)" kaydı altında bulunması.

Bu bakımdan, "cüz1er'in", "nisbet'li alaka(1ar)" vasıtasıyla


''bir'bir'i'ne rabt'ı", "nisbet'li arkhitektonik (architectonica ratio'na-

tatus Logico-Philosophicus : "Wovon man nicht sprechen kann, darü­


ber muss man schweigen."), "ethike" fikrine temas ettiği de düşünülür.
Viyana1ı'ya hahrlatmak isteriz ki, "telaffuz et'mek" suretiyle "(orta'ya)
dök'ü1'e'n'in" ne surette teşkil olduğunu anlamadan, "üzer'i'nde ko­
nuş'u1'a'ma'yan'dan" bu surette bahsetmek esasen "abes'tir''. Viya­
na1ı'run "fikriyat'ı (logia)" bu cihetten de "arıza1ı'dır".
24- Bu noktayı, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esasları Üzerine
Bir İnceleme" adlı kitapta ele aldık.
Yalçın Koç - 39

lis)" ve bu itibarla "nisbet1i bir'li'k (unitas ratio'nalis)" teşkilinden


bahsetmek için yeterlidir.

Benzer ifade, "gayr'ı nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" bakı­


mından da geçerlidir.

Bu bölümde, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'nun (Hüve)",


"cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)" ve "asl'i ism'in", ne "nisbet1i
alaka (relatio ratio'nalis)" ne de "gayr'ı nisbet1i alaka (relatio ir-ra­
tio'nalis)" vasıtasıyla "bir'bir'i'ne rabt'ı'nın" mümkün olmadığını;
bu itibarla "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim'den", "cevher-isim'den" ve
"asl'i isim'den", "arkhitektonik" suretiyle bahsetmenin ve, bu ne­
denle, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i", "cevher-ism'i" ve "asl'i ism'i",
"arkhitektonik'e" mahsusen "bir'li'k (unitas)" suretiyle ele almanın
imkan dahilinde bulunmadığını anlattık.

Bu bakundan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve


"asl'i ism'e" mahsusen ''bir1i'k teşkil'i'nden", "arkhitektonik" esa­
sında bahsedilemez.

"Ahlak'a" mahsus "esas", bu bakundan, "arkhitektonik" sure­


tiyle ele alınamaz.

Aynca belirtelim; "asl'i isim" ve "asl'i isim'den" hareket­


le, "theo-graphia makine'si" marifetiyle "iç'yüz yaz'ı'm'ı" esa­
sında "(inşa ed'i1'e'n) zamir(1er)" ve "(müteşekkil) isim(1er)",
"theo-graphia makine'si" marifetiyle teşkil edilen "bir1i'k'tir (uni­
tas)".2 5

"Müteşekkil dil'den", bu manada "zamir(1er)" esasında, ve


"(müteşekkil) isim(1er)'i" de kuşatan surette "nisbet1i bir1i'k (uni­
tas ratio'nalis)" olarak söz ederiz.

Ancak, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" ve "cevher-ism'e", "iç'yüz

25- Yani, bu manada "suret1i isim(1er)" olarak "asl'i isim", "ilk isim" ve
"nihai isim" ve, "zamir(1er)" olarak "o (hüve)", ''ben (ene)" ve "sen
(ente). Bu hususu, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan
Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta ele aldık.
40 -
- Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

yaz'ı'm'ı" esasında "zamir" tayin etmek mümkün değildir. Bu ba­


kıından "bir'li'k'ten (unitas)", "zarnir(1er)'e" mahsus "bir'li'k (uni­
tas)" suretiyle bahsedilemez.

Bu bakıından,"kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak'tan", "(cev­


her-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl'i ism'e" mahsusen
"mimar'i" esasında söz edilemez.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i", "cevher-ism'i" ve "asl'i isin'i",


"mimar'i" esasında "bir'bir'i'ne rabt" suretiyle ele alamayız; bu se­
beple.

Bu hususu, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim", "cevher-isim" ve "asl'i


isim"arasında "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" esasında
düşünülen "alaka(1ar)'ın (relatio)" mahiyetinden de bahsetmek su­
retiyle açtık.

"Kendi'ne dost('luk)" olarak "ahlak", yukarıda belirtilen mana­


da, "asl('ı'n)'a sadakat'tir''.

"Aş'kın", "bir1i'k'i (unitas)", "nazar'i musiki" esasında


"seyr'et'mek" yoluyla, "ahlak'ı", "asl('ı'n)'a sadakat" suretiyle biz­
zat "teşkil ed'e'r".

"Ahlak'a" mahsus "kayna'k" olarak "(aş'kın'ın) asl('ı'n)'ı" ve,


"ahlak'ın esas'ı" olarak ''bir1i'k'i (unitas)", "aş'kın rabt'ı'na" mah­
sus "zemin" olarak düşünmeden "aş 'kın'dan" bahsedemeyiz.

"Aş'kın", "doğ'u'ş'a (genesis)" mahsusen, bu "zemin'de" rabt


olur . 26

Bu bağlamda, "aş'kın" ile, "suret'' olarak "aş'kın'ı" kastediyo­


ruz.

"Suret" olarak "aş'kın rabt'ı'nın" esası, "cevher-ism'e" mahsu­


sen "asi'i isim rabt'ı'dır''. "Theo-graphia makine' si", "asi'i isim'den"
hareketle bu "suret'i", yani "(müteşekkil) psukhe suret'i" olarak
"müteşekkil dil'i", "tab" ve "darb" yoluyla "inşa ed'e'r".2 7

26- ):Ju husustan, "Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyatı Üzerine Bir


inceleme" adlı kitapta bahsettik. ,
27- �u husustaı:ı, "Theographia'nın Esaslan-Teoloji ve Matematik Inşa'sı
Uzerine Bir Inceleme" adlı kitapta ayrıntılı olarak bahsettik.
Yalçın Koç - 41

"Ahlak teşkili" ise, "müteşekkil dil'e" mahsus "zemin'in", yani


"bir1i'k'in (unitas)" bizatihi "seyr'i'ne bağlıdır.

Bu itibarla "ahlak'tan", "zihin (mens)" ve "düşünce (cogita­


tio)" esasında "edin'i1'e'n" olarak bahsedemeyiz; "ahlak", "bir1i'k
seyr'i" suretiyle "teşkil ed'i1'e'n'dir"; bu sebeple.

"Aş'kın'ın", "bir1i'k seyr'i" suretiyle "asl('ı'n)'ı" bizatihi "kendi


(aş'kın)" olarak "idrak'ı'ru" ve bu "idrak:a" mahsus "cihet'i", "mü­
teşekkil dil'in kendi'ni idrak cihet'i" olarak "müteşekkil şuur" ile
kanşbrmamak gerekir. 2 8

"Asl('ı'n)'ı idrak", "suret'in kendi'ni idrak'ı"29 olarak ele alına­


maz; kısaca belirtirsek bu sebeple.

"Asl('ı'n)'ı idrak", "bir1i'k seyr'i" suretiyle, "evvel mahfuz'un"


bizatihi "hahr1a'n'ma'sı'nın" kaydına bağlıdır; "hafıza" marifetiy­
le, "(mahfuz) rabt'ı" suretiyle. "Müteşekkil şuur" ise, "müteşekkil
dil'in kendi'ni idrak cihet'i'dir".

Her "mevcud", "teşkil" cihetinden, "vücud" esasında "is­


m('i'n)'in" kaydına tabidir.

"İsim", "hudud" esasında "rabt'ed'i1'i'r"; "mecaz'en" söylersek,


"hadde'den çek'i1'mek" suretiyle.

"Bir1i'k (unitas)" itibariyle "cevher rabt'ed'e'n", "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-isim" olarak "O'dur (Hüve)"; "suret rabt'ed'e'n cevher"
olarak "psukhe" ise, "cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)".

"O'ya (Hüve)" mahsus "hudud", "(rabt'ed'i1'e'n) cevher'dir";


"Ben'e (Ene)" mahsus "hudud" ise, "kuvvet'tir"; mesela "hafı­
za'dır".

"Evvel mahfuz" ile, "suret rabt'ı'na" bizatihi "evvel" olan

28- "Müteşekkil şuur'u", "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esasları


Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta aynntılı olarak ele aldık.
29- Bu ifadede geçen "kendi" ile, "asl'ı'' kastetmediğimizi belirtelim. Bu
manada "kendi'den", "aks'et'me (reflexio)" suretiyle bahsedilemez. Bu
hususa, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir
İnceleme" adlı kitapta ayrıntılı olarak temas ettik.
42 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

"mahfuz'u" kastediyoruz; yani, "cevher-ism'e" mahsusen "(mah­


fuz) O'yu (Hüve)" ve "(mahfuz) Ben'i (Ene)".

"(Kapa1ı) asl'i isim", "Ben'de (Ene)" bizatihi "suret" esasında


"mahfuz'dur" . 30

"Cevher-ism'i", "asl'i isim" ile kanşhrmamak gerekir.

"Gayr'ı nisbet1i suret" olarak "asl'i isirn'den", "cevher" olarak


bahsedemeyiz; "cevher-istiı'e" bizatihi "suret" tayini ise imkan da­
hilinde değildir; kısaca ifade edersek, bu sebeple.

"Cevher'e", "fikriyat (logia)" esasında "(bir) dil" vasıtasıyla ta­


yin edilen "ad'ı", "cevher-isirn'den" ayırmak gerekir.

"Cevher-ism'e" mahsus "hudud", "kuvvet'tir"; "fikriyat


(logia)" esasında "ad'a" mahsus "hudud" ise, "önerme'ye" mahsus
"yük1e'm".31

"Yük1e'm", "kuvvet'e" tahvil edilemez.

Bu bakımdan "cevher-ism'i", "fikriyat (logia)" esasında "(bir)


dil'e" mahsusen, "cevher'e" tayin edilen "ad" suretiyle ele alama­
yız.

"Cevher-isim", "gayr'ı nisbet1i arkhitektonik (architectonica


ir-ratio'nalis)" esasında "asl'i ism'in" ve, "tasvir" ve "zamir" teşkili
vasıtasıyla düşünülen "asl'i ism'e" mahsus "suret seyr'i'nin" kay­
dına bağlanamaz. 32

Aksi takdirde, "cevher-ism'i", "theo-graphia" esasında

30- Bu noktalan, "3. (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik" başlık­


lı bölümde aynnhlı _olarak inceledik.
31- Bu manada "ad" da, "fikriyat (logia)" esasında "dil'e" mahsus
"isim'dir". Bu manada "isim'den", "önerme'den" ve "yük1e'm'den",
"Theogonia'nın Esasları-Genesis Nazariyah Üzerine Bir İnceleme" adlı
kitapta aynnhlı olarak bahsettik.
32- "Basit manzara'ya" mahsus "tasvir" ve, "asl'i ism'e" mahsus "zamir",
"theo-graphia makine' si" marifetiyle "inşa ol'u'r''. Bu hususa, "Theog­
raphia'run Esaslan-Teoloji ve Matematik İnşa'sı Üzerine Bir İnceleme"
adlı kitapta temas ettik.
Yalçın Koç - 43

"theo-gonia'yı" ihlal etmek suretiyle "mesel esas1ı masal fikri­


yat'ı'nın", yani "mutho-logia'run" ve bu itibarla "mesel esas1ı ma­
sal felsefe'si'nin", yani "mutho-Philosophie'nin" kaydı altında ele
almış oluruz.

"Asl('ı'n)'ı" kuşatan "bir1i'k'e (unitas)" mahsus "cüz1er'den",


"isim" vasıtasıyla bahsederiz. 33

Bu meyanda, "bütün (holos, totum)", "parça(1ar) (meros, pars)"


itibariyle "nisbet1i bir1i'k'tir (unitas ratio'nalis)". "Bütün (holos,
totum)" ve "parça(1ar) (meros, pars)", ''bir'bir1er'i'ne", "nisbet (ra­
tio)" suretiyle "iştirak ed'e'r"; bu manada.34

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl'i ism'e"


mahsus "bir1i'k'i (unitas)", "nisbet1i bir'li'k (unitas ratio'nalis)"
suretiyle ele alamayız. Bu bakımdan, "bir1i'k'ten (unitas)", "par­
ça(1ar)'ı" bulunan "bütün (holos, totum)" suretiyle bahsedilemez.

"Aş'kın" itibariyle "ahlak teşkili", "asl('ı'n)'ı" kuşatan "bir1i'k'in


(unitas)" kaydı altında, "evvel mahfuz'a" mahsus "isim" olarak,
yani "(mahfuz) isim" olarak "O'nun (Hüve)" ve "Ben'in (Ene)",
"habr1a'mak" suretiyle "seyr'i" esasında mümkündür.

"O (Hüve)" ile, tekraren belirtelim, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i"


kastediyoruz.

Bizatihi "O'nun (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)"


mahsus "hafıza" marifetiyle, bizatihi "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim"
esasında "muhafaza" altına alınmasından bahsedemeyiz.

"Suret rabt'ed'e'n cevher", yani "cevher-isim", "kendi'ni" biza­


tihi "rabt'ed'e'n'i", yani "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i", bizatihi "(cev­
her-rabt'ed'e'n)-isim" olarak muhafaza altına alamaz.

Aksi takdirde, "cevher-ism'in", kendine mahsus "hudud'u" ih­


lali suretiyle, "bir1i'k (unitas)" tasavvurunu iptal etmiş oluruz.

33- Bu manada "cüz" ile, "bütün'e (holos, totum)" mahsus "parça'yı (me­
ros, pars)" kastetmediğimizi belirtelim.
34- Bu husustan, "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Matematik İnşa'sı
Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta bahsettik.
44 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

"Cevher-isim"bubakımdanbizatihi "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i",
"mahfuz rabt'ı" suretiyle kayıt alhna alamaz.

Ancak, "bir1i'k seyr'i" cihetinden "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim"


olarak "O (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsusen
"(mahfuz) isim'dir", yani "(mahfuz) O'dur (Hüve)".

Bu noktalan sonraki bölümde açtık.

"Evvel mahfuz'a" mahsus "isim" olarak, yani "(mahfuz) isim"


olarak "O'yu (Hüve)", yani "(mahfuz) O'yu (Hüve)", "nazariyat
(theoria)" esasında "müteşekkil dil'e" mahsus "suret1i isim" olarak
"(müteşekkil) o'dan (hüve)" tefrik etmek gerekir.35

Yanlış anlamaya meydan vermemek için tekraren belirtelim;


bizatihi "O (Hüve)", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim'dir"; "evvel mah­
fuz'a" mahsus "O (Hüve)" ise, "cevher-isim" esasında "(mahfuz)
O'dur (Hüve)".

Bu manada "(mahfuz) O (Hüve)" bizatihi, "hafıza" marifetiy­


le "mahfuz rabt'ı" esasında bizatihi "cevher'dir''; "(müteşekkil) o
(hüve)" ise, "gayr'ı nisbet1i topo-graphia'run (topo-graphia ir-ra­
tio'nalis)" kaydı alhnda "iç1i suret'ten" ibaret "ilk isim'dir" .36

"Theo-graphia makine'si" marifetiyle ve "asl'i isim'den" hare­


ketle inşa olunan "(müteşekkil) o (hüve)", "gayr'ı nisbet'li arkhitek­
tonik'tir (architectonica ir-ratio'nalis)".

"(Mahfuz) isim" olarak "O (Hüve)", "gayr'ı nisbet'li topo-grap­


hia'run (topo-graphia ir-ratio'nalis)" kaydı alhna alınamaz.

Aksi takdirde, yukarıda belirttik, "(mahfuz) O'dan (Hüve)",

35- "Theo-graphia makinesi" marifetiyle inşa edilen "(müteşekkil) o'dan


(hüve)", yani "ilk isim'den", "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Ma­
tematik İnşa'sı Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta aynnblı olarak bah­
settik.
36- "(Müteşekkil) o'ya (hüve)" mahsus "kayna'k" olarak "(müteşekkil)
psukhe", yani "asl'i isim" de "(müteşekkil) suret'ten" ibarettir. Bu hu­
susa, "Theologia'run Esasları-Felsefe'nin ve Teoloji'nin Nazariyah Üze­
rine Bir İnceleme" adlı kitapta temas ettik.
Yalçın Koç - 45

"suret" esasında bahsetmek yoluyla ve, "theo-graphia" esasında


"theo-gonia'yı" ihlal etmek suretiyle "mutho-Philosophie", yani
"mesel esas1ı masal felsefe' si" tesis etmiş oluruz.

"Aş'kın'ın", "müteşekkil dil'e" mahsus "suret1i isim" olarak


"(müteşekkil) o (hüve)" esasında, yani "ilk isim" esasında "(mah­
fuz) O'yu (Hüve)" bizatihi "hahr'la'ma'sı", bu yolla "asl('ı'n)'a"
mahsus "bir'li'k'i (unitas)" bizatihi "seyr'et'me'si", ve bu suretle
"ahlak" teşkil etmesinden bahsetmek mümkün değildir.

"İlk ism'i", yani "(müteşekkil) o'yu (hüve)", "bu" olarak almak


suretiyle, "(mahfuz) O'dan (Hüve)", "identitas" esasında "o" ola­
rak söz edilemez.

Aksi takdirde "(mahfuz) O'nun (Hüve)", "ilk ism'.e", "nisbet1i


rabt'ı'ndan (conexio ratio'nalis)" bahsetmiş oluruz ki, bu mümkün
değildir.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl'i ism'e"


mahsus "bir'li'k'i (unitas)" ve "müteşekkil dil'i", "nisbet1i arkhi­
tektonik (architectonica ratio'nalis)" suretiyle düşünemeyiz; bu se­
beple.

Yani "bir'li'k (unitas)" ve "müteşekkil dil", "(bir) mimar'i" esa­


sında ele alınamaz.

"Evvel mahfuz'a" mahsus "isim" olarak, yani "(mahfuz) isim"


olarak "O'ya (Hüve)", "gayr'ı nisbet1i suret" esasında "isim" ola­
rak "(müteşekkil) o (hüve)", yani "ilk isim" vasıtasıyla "temas'tan
( contactus)" bahsedilemez.

"Gayr'ı nisbet1i topo-graphia'nın (topo-graphia ir-ratio'nalis)"


kaydı albnda bulunan "ilk isim'den" hareketle, "(mahfuz) isim"
olarak "O'ya (Hüve)" bizzat "temas et'mek (contacto)" imkan dahi­
linde değildir; sebebini yukarıda anlathk.

"(Müteşekkil) o (hüve)", yani "ilk isim", yukarıda belirttik,


"gayr'ı nisbet1i topo-graphia'nın (topo-graphia ir-ratio'nalis)"
kaydına tabidir; "evvel mahfuz'a" mahsus "isim", yani "(mahfuz)
isim" olarak "O'ya (Hüve)" ise, herhangi bir manada "topo-grap-
46 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

hia", "nazariyat'ın (theoria)" ve "suret nazariyat'ı'run" kaydı alhn­


da tayin edilemez.

Bu bakımdan, "gayr'ı nisbet1i suret'' esasında "isim" olarak


"(müteşekkil) o (hüve)" ile "(mahfuz) isim" olarak "O (Hüve)" ara­
sında, "temas (contactus)" suretiyle "geç'i'ş'ten (transitio)" bahse­
dilemez.

Aksi takdirde, "gayr'ı nisbet'li topo-graphia'nın (topo-graphia


ir-ratio'nalis)" kaydı alhnda bulunan "suret'li isim'den" hareketle,
"evvel mahfuz'a" mahsus "ism'e" bizatihi "geç'i'ş'ten (transitio)"
söz etmek suretiyle "theo-graphia'yı" ihlal etmiş oluruz.

Bu manada "geç'i'ş'ten (transitio)" söz eden, "nazariyat (theo­


ria)" esasında "theo-gonia'ya" mahsus "cevher'' fikrini iptal eder.

Bu bakımdan, "evvel mahfuz'a" mahsus "isim" olarak "O'yu


(Hüve)", yani "(mahfuz) O'yu (Hüve)", "geç'i'ş (transitio)" vası­
tasıyla "suret1i isim" olarak "(müteşekkil) o'nun (hüve)" kaydına
bağlayan, "aş'kın'ın", "bir'li'k seyr'i" suretiyle teşkil ettiği "ahlak'ı",
"düş'kün'e" mahsus "fikriyat (logia)" esasında "ethike'ye" indirge­
mek suretiyle kapahr.

"Aş'kın", "müteşekkil dil" esasında "suret'tir".37

"Müteşekkil dil'i", "nazariyat (theoria)" bakımından iki şekil­


de düşünürüz; "(müteşekkil) psukhe suret'i" ve "nazar'i musiki"
olarak.

"(Müteşekkil) psukhe suret'i", "müteşekkil dil'in" bizatihi "nis­


bet1i yüz'ü'dür (facies ratio'nalis)"; "nazar'i musiki" ise, "gayr'ı
nisbet1i yüz'ü (facies ir-ratio'nalis)".

Şöyle de söyleriz; "(müteşekkil) psukhe suret'i", "aş'kın'a" mah­


sus "suret'in" bizatihi "nisbet1i yüz'ü'dür (facies ratio'nalis)"; "na­
zar'i musiki" ise, "gayr'ı nisbet'li yüz'ü (facies ir-ratio'nalis)".

37- Bu husustan, "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Matematik İnşa'sı


Üzerine Bir İnceleme" ve "Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyah
Üzerine Bir İnceleme" adlı kitaplarda aynnhlı olarak bahsettik.
Yalçın Koç - 47

"Suret" olarak "aş'kın", bu itibarla, "(iki) suret yüz' ü'ne" mah­


sus "bir'li'k (unitas)" esasında "inşa'at' hr".3 8

Bu nedenle, "ahlak teşkil' i" cihetinden "aş'kın'ı", "aş'kın'a"


mahsus "kayna'k'ı" da göz önünde bulundurmak suretiyle "cevher
rabt'ed'e' n'e", yani "(cevher-rabt'ed'e' n)-ism'e, "suret rabt'ed'e'n
cevher" olarak "psukhe'ye", yani "cevher-ism'e" ve "(müteşekkil)
suret'e", yani, "asl' i ism'e" mahsus "bir1i'k (unitas)" esasında ele
almak gerekir.

Aksi takdirde, "kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak' ı", "bir'li'k


seyr'i" esasında "asl('ı' n)'a sadakat'' suretiyle açmaktan bahsedile­
mez.

Yukarıda anlahlanlan da dikkate almak suretiyle tekraren belir­


teliin; "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl' i ism'e"
mahsus "bir1i'k'i (unitas)", "alaka (re-latio)" esasında düşünülen
"arkhitektonik" vasıtasıyla ele almak imkan dahilinde değildir; bu
itibarla "ahlak teşkil' i'nden", "arkhitektonik seyr'i" suretiyle bah­
sedilemez. 39 40

B u nedenle, "alaka (re-latio)" fikrinin kaydı alhnda bulunan


"arkhitektonik" tasavvuru vasıtasıyla, "kendi'ne dost(1uk)" olarak
"ahlak'a" temas imkanı bulunmaz.

Bir hususa kısaca değinelim.

38- Bu noktalan, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine


Bir İnceleme" ve "Zihin ve Nazariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esaslan Üze­
rine Bir İnceleme" adlı kitaplarda ele aldık.
39- Bu ifade, hem "nisbet1i alaka (relatio ratio'nalis)" hem de "gayr'ı nis­
bet1i alaka (relatio ir-ratio'nalis)" itibariyle geçerlidir.
40- Bu bakımdan, Freiberg1i Freud'a mahsus "psukhe fikriyat'ı", "das
Es", "das leh" ve "das Über-ich" fikrini dikkate alarak söylersek,
"bir'bir'i'ni" kuşatan "kabuk1ar" esasında düşünülen "arkhitektonik
teşkil'i" bakımından, onarımı mümkün olmayan surette "anza1ı'dır".
Bu husus, "Anadolu Mayası-Türk Kimliği Üzerine Bir İnceleme" adlı
kitabın dördüncü yazısında anlahlanlan da dikkate almak suretiyle
açılabilir.
48 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

"Düş'kün'e" mahsus "suret'', "fikriyat (logia)" esasında


"dil'dir".41
"Kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak'tan" ve bu manada "ahlak
teşkil'i'nden", "düş'kün'e" mahsus "suret'' esasında bahsedilemez.
"Düş'kün'ün", kendine mahsus "suret'' esasında, "aş'kın'a"
mahsus "asl'ı", bizatihi "kendi (düş'kün)" olarak "idrak'ı" imkan
dahilinde değildir.
"Düş'kün'e" mahsus "suret'' vasıtasıyla, "nazar'i musiki" esa­
sında "bir1i'k seyr'i'nden" bahsedemeyiz; bu sebeple.
Bu nedenle "düş'kün", "ahlak" teşkil edemez.
"Düş'kün'e" mahsusen "ahlak' tan" söz etınek gerekirse, bu ma­
nada "ahlak", bu bakımdan "fikriyat'ın (logia)" kaydı albnda bulu­
nan "değer(1er) manzurn'e'si" olarak "ethike'den" ibarettir.
Şöyle de söyleriz; "değer(1er) manzum'e'si" vasıtasıyla, "ken­
di'ne dost('luk)" olarak "ahlak'a" temas etmek, bu yolla "aş'kın'a"
mahsus "asl'ı" kuşatan ''bir1i'k'i (unitas)" bizatihi "seyr'et'mek" ve
bu itibarla "ahlak'ı", "asl('ı'n)'a sadakat'' esasında "teşkil et'mek"
mümkün değildir.
"Düş'kün", bu itibarla, "değer(1er) manzum'e'si'nden", yani
"ethike'den", ancak "zihin (mens)", "tahayyül (phantasia)" esasın­
da "düşünce (cogitatio)" ve "muhakeme" vasıtasıyla, "hikayat'' su­
retinde "söz ed'e'r''; kısaca ifade edersek bu sebeple.
"Düş'kün'ün", "fikriyat (logia)" esasında "dil" vasıtasıyla, "ken­
di'ne (düş'kün'e)" mahsus "asl'a", yani "aş'kın'a" dahi "temas'ı'n­
dan (contactus)" bahsedemeyiz. 42
"Düş'kün'ün", "suret rabt'ed'e'n cevher'' olarak "psukhe'den"

41- "Oüş'kün'e" mahsus "suret'e", "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve


Matematik İnşa'sı Üzerine Bir İnceleme" ve "Theogonia'run Esasla­
n-Genesis Nazariyah Üzerine Bir İnceleme" adlı kitaplarda aynnhlı
olarak temas ettik.
42- Bu husustan, "Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyah Üzerine Bir
İnceleme" adlı kitapta bahsettik.
Yalçın Koç - 49

gelen "suret1i ses'i" bizatihi "işit'me'si", "suret1i ses'i" bu yolla


"gör'me'si" ve bu esas dahilinde, "nisbet'li bir'li'k (unitas ratio'na­
lis)" olarak "zaman'a" mahsusen "seyr'et'me'si" imkan dahilinde
değildir; bu husus gözden kaçırılmadan. 43

Bu itibarla, "düş'kün'e" mahsusen "arkhitektonik seyr'i'nden"


bahsedilemez.

"Düş'kün'ün", "bir'li'k'i (unitas)", "nazar'i musiki" esasında


"seyir" suretiyle "idrak'ı" mümkün değildir; bu sebeple.

Bu cihetten de, "düş'kün'ün", "kendi'ne dost(1uk)" olarak "ah­


lak'a" bizatihi "temas'ı'ndan (contactus)" söz edemeyiz.

Tekraren ifade edersek, bu nedenlerle "düş'kün", "kendi'ne


dost'' değildir; bu bakımdan da "ahlak' sız'dır".

"Ahlak'ı" bizzat "teşkil ed'e'm'e'yen", "ahlak'sız'dır"; yani "ah­


lak'ı bul'u'n'maz"; bu manada.

Bu manada olmak üzere, "düş'kün'e" mahsus "fikriyat (logia)",


mesela "theos fikriyat'ı", "teşkil" cihetinden "ahlak'sız'a" mahsus
"fikriyat'hr (logia)".

"Aş'kın", "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" vasıtasıyla "ra­


bt'ed'i1en" ve, "ayn'ş'ı'k dış sahne'nin", bu itibarla da "beden'in"
ve "motor sistem'in" kaydı allına girmeyen ''bir'ey'dir".

"Aş'kın'ın suret'i", bu bakımdan "nazariyat (theoria)" esasında


"müteşekkil dil'dir''; "(müteşekkil) psukhe suret'i'ne" ve "nazar'i
musiki'ye" mahsus ''bir1i'k (unitas)" olarak.

"Düş'kün'den" ise, "ayn'ş'ı'k dış sahne'ye" mahsusen, "be­


den'in" ve "motor sistem'in" kaydı alhnda bulunan "bir'ey" olarak
bahsederiz.

43- Bu manada "suret1i ses" fikrini ve bu suretle "gör'ü1'e'n'e"' mahsus


"seyr'i", "Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyab Üzerine Bir İnce­
leme" ve "Şuur ve Nazariyat-Şuiı.r'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir
İnceleme" adlı kitaplarda anlattık
50 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

"Oüş'kün'ün suret'i" bu bakımdan "fikriyat (logia)" esasında


. il
dil'dir''.
"Fikriyat (logia)" esasında "dil'in", yani "düş'kün'e" mahsus
"suret'in", "nazariyat (theoria)" esasında "müteşekkil dil'e", yani
"aş'kın'a" mahsus "suret'e" tahvili imkan dahilinde değildir; bu
husus gözden kaçınlmadan. 4 4
"Aş'kın rabt'et'mek", yani "suret'' olarak "müteşekkil dil ra­
bt'et'mek", "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" vasıtasıyla "(suret)
doğ'u'r'mak'ın (gigno, gignomai)" kaydına bağlıdır.
Bu manada "suret'', "basit manzara'ya iç" olarak "(müteşekkil)
psukhe'dir''; yani "gayr'ı nisbet1i yer (topos ir-ratio'nalis)" olarak
"asl'i isim'dir''.
"Asl'i isim'den" hareketle "ilk isim" ve "nihai isim", ve bunlara
mahsus "zamir(1er)", "theo-graphia makine'si" marifetiyle, "aç'ı'k
(müteşekkil) psukhe" esasında, yani "aç'ı'k asl'i isim" esasında
"(bir) an'a" mahsusen "inşa ed'i1'i'r".45
"Theo-graphia makine'si", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)"
mahsus "iş1e'yiş'tir (mechanismus)"; "tab" ve "darb" suretiyle.46
Bu manada "iş1e'yiş", "gayr'ı nisbet1i topo-graphia (topo-grap­
hia ratio'nalis)" ve "nisbet1i topo-graphia (topo-graphia ratio'na­
lis)" arasında "geç'i'ş (transitio)" temin eder.

Bu bakımdan, "aş'kın'ı", "suret'' olarak "müteşekkil dil" esasın­


da, "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" bizzat "rabt'ed'e'r''.
Bu itibarla "aş'kın", "cevher-isim" olarak "Ben'den (Ene)",
"doğ'u'ş (genesis)" yoluyla ve "(müteşekkil) suret'' esasında gelir.

44- Bu noktalan, "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Matematik İnşa'sı


Üzerine Bir İnceleme" ve "Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyah
Üzerine Bir İnceleme" adlı kitaplarda aynnhlı olarak ele aldık.
45- Bu hususu, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine
Bir İnceleme" adlı kitapta aynnhlı olarak anlathk.
46- Bu noktaya, "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Matematik İnşa'sı
Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta temas ettik.
Yalçın Koç - 51

Bu nedenle, "aş'kın'a" mahsus "kayna'k", "nazariyat'ın (theo­


ria)" kaydı alhnda, "cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)"; "bir'li'k
(unitas)" vasıtasıyla kuşablan şekilde.

"Düş'kün" ise, "suret'li iç'in" kaybı ve "ayrı'ş'ı'k dış sahne" teş­


kili yoluyla "aş'kın'dan" gelir; yani "aş'kın'dan düş'e'r".

"Aş'kın'dan", "nazariyat'a (theoria)" mahsus "müteşekkil dil"


esasında bahsederiz; "düş'kün'den" ise "fikriyat (logia)" esasında
"dil" suretiyle.

"Nazariyat (theoria)" cihetinden "müteşekkil dil", tekraren be­


lirtelim, "(müteşekkil) psukhe suret'i'dir"; "suret nazariyat'ı" cihe­
tinden ise "nazar'i musiki'dir''.

"Rabt'ed'i1'e'n suret'', yani "asl'i isim" esasen "suret'li ses'tir".

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", bu manada "suret1i ses


ver'i'r". 47

Bu itibarla, "aş'kın'a" mahsusen düşünülen "müteşekkil şuur


teşkil'i", "suret1i ses" esasında "işit'me'nin", "gör'me'nin" ve
"seyr'et'me'nin" kaydına bağlıdır.

Ancak, "theo-graphia" esasında "theo-gonia" bakımından,


"cevher rabt'ed'e'n'in", yani "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak
"O'nun (Hüve)", "cevher rabt'ı" itibariyle, "aş'kın'a" mahsusen
"suret1i ses ver'me'si'nden" bahsedilemez.

Aksi takdirde, "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)", "aş'kın'a"


mahsusen "suret'li ses" esasında ele almış, "cevher'i" bu itibarla
"suret'in" kaydına bağlamış ve bu yolla "cevher" fikrini iptal ebniş
oluruz.

"Cevher-ism'e" mahsus "kuvvet" olarak "hudud", "suret'in"


kaydına bağlanamaz; kısaca belirtirsek bu sebeple.

Bu bakımdan "cevher-ism'in", "theo-graphia" esasında

47- Bu hususa, "Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyah Üzerine Bir İn­


celeme" ve "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine
Bir İnceleme" adlı kitaplarda temas ettik.
52 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

"theo-gonia" itibariyle ifade edersek, "suret'li ses" vasıtasıyla "ra­


bt'ı'ndan" bahsetmek imkan dahilinde değildir.

Bu hususu, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isirn" olarak "O (Hüve)", bu


manada olmak üzere "a-logos'tur", yani "ses ver'me'ye'n'dir" şek­
linde ifade ederiz. 48
·
"Arkhitektonik" teşkili, "cüz(1er)" arasında düşünülen "ala­
ka(1ar)'ın" ve bunlara mahsus "topo-graphia(1ar)'ın" kaydına
bağlıdır.

Bu bağlamda, "cüz(1er)" ile, "asl'ı" kuşatan "bir1i'k (unitas)"


itibariyle düşünülen "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu
(Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)" ve "asl'i ism'i" kaste­
diyoruz.49

Bu bakımdan, "arkhitektonik" tasavvurunu, yukarıda belirtilen


manada "topo-graphia" esasında ele almak gerekir.

Bu nedenle, "asl'ı" kuşatan ''bir1i'k'i (unitas)", "arkhitektonik"


suretiyle ele almak, bu ''bir'li'k'e (unitas)", "topo-graphia" tayin
edilmesinin kaydına bağlıdır.

Bu manada "topo-graphia'yı" ise, yukarıda belirttik, ''bir'li'k'e


(unitas)" mahsus "cüz(1er)" arasındaki "alaka(1ar) (relatio)" vası­
tasıyla düşünmek gerekir.

Bu "alaka(1ar)'dan", "aks'et'me (re-flexio)", "geri taşı'rna (re-fe­


ro)", "nisbet (ratio)", "gayr'ı nisbet (ir-ratio)" ve "bila nisbet (irra­
tio)" suretiyle bahsederiz. 50

48- Bu noktalardan, "Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyah Üzerine


Bir İnceleme" adlı kitapta bahsettik.
49- Önceden de belirttik; bu manada "cüz'ü", "bütün'e (holos, totum)"
mahsus "parça (meros, pars)" suretiyle düşünemeyiz.
50- "Aks'et'me'den (re-flexio)", "Dialektik ve Nazariyat-Dialektik Man­
hk'ın ve Spekülatif Felsefe'nin Esaslan Üzerine Bir İnceleme", "geri
taşı'yış'tan (re-fero)", "Zihin ve Nazariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esaslan
Üzerine Bir İnceleme", "nisbet'ten (ratio)", "gayr'ı nisbet'ten (ir-ratio)"
ve "bila nisbet'ten (irratio)" ise, "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve
Matematik İnşa'sı Üzerine Bir İnceleme" adlı kitaplarda aynnhlı olarak
bahsettik.
Yalçın Koç - 53

Bu "alaka(1ar)" vasıtasıyla, "asl'ı" kuşatan "bir1i'k'e (unitas)",


"topo-graphia" tayin edilip edilemeyeceği hususunu aşağıda ele
aldık.

"Aks'et'me (re-flexio)" ile, "geri bük'ü1'ü'ş'ü" kastediyoruz.

"Geri taşı'yış'ı (re-fero)", "aks'et'me'nin (re-flexio)" kaydına


bağlayamayız; bu nokta gözden kaçırılmadan.

"Geri taşı'yış (re-fero)", "aks'et'me (re-flexio)" esasında ele alı­


namaz.

"Aks'et'me (re-flexio)", "nisbet'li alaka'dır (relatio ratio'nalis)".


"Aks'ed'e'n" ve "(kendi('si)'ne) aks'ed'i1'e'n", "nisbet'li rabt'ın (co­
nexio ratio'nalis)" kaydına bağlıdır; bu manada.

Bu bakımdan, "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-isim" olarak "O'nun (Hüve)" bizatihi "aks'i (re-flexio)"
suretinde ele alınamaz.

"Cevher-ism'e" mahsus "hudud" olarak "kuvvet'ten", "(cev­


her-rabt'ed'e'n)-ism'e" mahsus "hudud" olarak "(rabt'ed'i1'e'n)
cevher" suretiyle bahsedilemez; bu sebeple.

Aksi takdirde "(rabt'ed'i1'e'n) cevher-ism'i", "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-ism'e" bizatihi "nisbet'li alaka (relatio ratio'nalis)" esa­
sında bağlamış oluruz.

Ancak, "nazariyat (theoria)" cihetinden ifade edersek, "(ra­


bt'ed'i1'e'n) cevher-isim'den" hareketle, mesela "kuvvet'' olarak
"hafıza" vasıtasıyla, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" bizatihi "nisbet'li
geç'i'ş (transiti.o ratio'nalis)" düşünmek imkan dahilinde değildir.

Aksi takdirde, "(rabt'ed'i1'e'n) cevher-ism'i", "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-ism'e" bizatihi "nisbet'li alaka (relatio ratio'nalis)" esa­
sında bağlamış ve bu suretle "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" fikrini ve
bu itibarla da "theo-graphia" esasında "theo-gonia'yı" iptal ebniş
oluruz.

Bu bakımdan, "(rabt'ed'i1'e'n) cevher-ism'i", "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-ism'e" mahsusen "aks'et'me (re-flexio)" esasında ele ala-
54 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

mayız.sı

"(Rabt'ed'i1'e'n) cevher-isim'den", "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'in"


bizatihi "aks'i (re-flexio)" olarak söz edemeyiz; bu manada.

Bu bakımdan "cevher-isim rabt'ed'e'n'i", yani "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)", "cevher-ism'e" mahsus
"kuvvet'' esasında ele almak imkan dahilinde değildir.

"Kuvvet'in", bizatihi "kendi'si" olarak "kuvvet" marifetiyle


"teşkil'i" ise, düşünülebilecek bir husus değildir; bu manada.

Mesela "hafıza'run" bizatihi "kendi('si)'ni teşkil'i'ni" düşünmek


"abes' tir" . 5 2

Bu sebeple, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" ve "(rabt'ed'i1'e'n) cev­


her-ism'e" mahsusen, müşterek "topo-graphia'dan", "aks'et'me
(re-flexio)" suretiyle bahsetmek ve bu yolla "arkhitektonik" teşkil
edildiğini düşünmek imkan dahilinde değildir.

"Aks'et'me'den (re-flexio)", ne "gayr'ı nisbet (ir-ratio)" ne de


"bila nisbet (irratio)" esasında söz edilemez; bu husus gözden ka­
çırılmadan.

"Gayr'ı nisbet'li topo-graphia (topo-graphia ir-ratio'nalis)" cihe­


tinden, "aks'et'me (re-flexio)", "iç'in, dış'a aks'i" suretinde düşü­
nülemez.

"Gayr'ı nisbet'li topo-graphia (topo-graphia ir-ratio'nalis)"


itibariyle "dış", "iç'e" mahsus "yer'dir (topos)". Bu manada "yer

51- "Aks'et'me (re-flexio)", tekraren belirtelim, "nisbet'li alaka'nın (relatio


ratio'nalis)" kaydına bağlıdır. Bu bakımdan belirtmeden geçmeyelim;
Württemberg'li Hegel'in, "aks'et'me (re-flexio)" esasındaki "speküla­
tif theo-logia'sı (theo-logia speculativa)", "nisbet'li rabt'ın (conexio
ratio'nalis)" kaydı altındadır ve bu cihetten "anza1ı'dır"; bu hususa,
"Dialektik ve Nazariyat-Dialektik Mantık'ın ve Spekülatif Felsefe'nin
Esaslan Üzerine Bir İnceleme" ve "Fenomenoloji ve Nazariyat-Tezahür
Fikriyatı'nın Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitaplarda temas ettik.
52- "(Mahfuz) isim rabt'ı", "hafıza'nın" bizatihi "kendi('si)'ni teşkil'i" ola­
rak düşünülemez.
Yalçın Koç - 55

(topos)", bu "yer'e münhasır" olan "gayr'ı nisbet'li muhteva'run


(contentus ir-ratio'nalis)" bizatihi "aks'i (re-flexio)" esasında ele
alınamaz; kısaca ifade edersek bu sebeple.

Mesela "suret'li ism'i", "suret'li vasfın aks'i" olarak düşüneme­


yiz; bu manada.

Aksi takdirde, "asl'i ism'i", "kendi'ne (asl'i ism'e)" mahsus "hu­


dud'un" bizatihi "aks'i (re-flexio)" suretiyle ele almış oluruz ki, bu
imkan dahilinde değildir.

"The.o-graphia'ya" mahsus "iç'yüz yaz'ı'm'ı'ru", yani "(müte­


şekkil) isim'den" hareketle ve "theo-graphia makine'si" marifetiyle
"zamir inşa'sı'ru", "ism'in, zamir suret'i'nde aks'i" şeklinde düşün­
mek de "abes' tir".

"Aks'et'me (re-flexio)", ve bu itibarla "aks'ed'e'n" ve "(ken­


di('si)'ne) aks'ed'i'l'e'n", yukanda belirttik, "nisbet'li topo-grapha­
ia'run (topo-graphia ratio'nalis)" kaydına tabidir.

"Zamir" ise, "(müteşekkil) ism'e", mesela "asl'i ism'e" mahsus


"gayr'ı nisbet'li topo-graphia'dan (topo-graphia ir-ratio'nalis)"
hareketle, ve "theo-graphia makine'si" marifetiyle, "nisbet'li to­
po-graphia'ya (topo-graphia ratio'nalis)" bizatihi "geç'i'ş (transi­
tio)" esasında "inşa ed'i'l'i'r''.

Bu bakımdan, "zamir inşa'sı", "aks'et'me (reflexio)" suretiyle


ele alınamaz.

"Gayr'ı nisbet'li topo-graphia'dan (topo-graphia ir-ratio'na­


lis)", "nisbet'li topo-graphia'ya (topo-graphia ratio'nalis)" bizatihi
"geç'i'ş'i (transitio)", "aks'et'me (re-flexio)" esasında düşünemeyiz;
bu sebeple.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" ile "cevher-isim" arasındaki "ala­


ka'run (relatio)" esası, "nazariyat'ın (theoria)" kaydı altında bulu­
nan "theo-gonia" itibariyle ''bila nisbet'tir (irratio)".

"(Müteşekkil) suret", mesela "asl'i isim" esasen "suret ra­


bt'ed'e'n cevher'den" gelen "suret'li ses'tir". Bu bakımdan "suret
teşkil'i", "işit'me'nin" kaydına bağlıdır.
56 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

Ancak, "theo-gonia" itibariyle, "cevher-isim" olarak "Ben'den


(Ene)", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'dan (Hüve)" gelen
"suret1i ses" esasında bahsedemeyiz.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim", "aş'kın'a" mahsusen "suret1i ses


ver'mez" .53

"Bila nisbet'i (irratio)", bu bakımdan, "aks'et'me (re-flexio)"


esasında ele alamayız. "Cevher-ism'i", "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'in
aks'i" şeklinde düşünmek "nazariyat (theoria)" bakımından imkan
dahilinde değildir.

Ne "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", ne de


"cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)", "nazariyat (theoria)" esasında
"topo-graphia" tayin edilemez; bu husus gözden kaçınlmadan.

Bu bakımdan müşterek "topo-graphia'dan" ve bu suretle "ark­


hitektonik'ten" bahsedilemez.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" ve "cevher-ism'e", "yer (topos)" ve


"zaman" tayin etmek; bunları "yer'den (topos)" ve "zaman'dan"
bahsetmek suretiyle "aç'mak", "theo-graphia" esasında "theo-go­
nia" itibariyle mümkün değildir; bu sebeple.

Aksi takdirde, "mesel esas1ı masal fikriyat'ı", yani "mut­


ho-logia" tesis etmiş oluruz.

"Cevher-isim" ile "(müteşekkil) suret", mesela "asl'isim" ara­


sındaki "alaka'dan (relatio)" da, "aks'et'me (re-flexio)" suretiyle
bahsedemeyiz.

"(Müteşekkil) suret'i", "cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)" bi­


zatihi "geri bük'ü1'ü'ş'ü (re-flexio)", yani "aks'i (re-flexio)" şeklin­
de düşünmek "abes'tir".

"Cevher-isim", "(müteşekkil) suret'e" mahsus "kayna'k'hr". Bu


bakımdan, "cevher-isim" ile "(rabt'ed'i1'e'n) suret" arasındaki "ala-

53- Bu noktalan, "Theogonia'nın Esaslan-Genesis Nazariyab Üzerine Bir


İnceleme" adlı kitapta ele aldık. "(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" bu itibarla
"a-logos'tur".
Yalçın Koç - 57

ka'nın (relatio)" esası "gayr'ı nisbet'dir (ir-ratio'nalis)".

Ancak, bu manada "gayr'ı nisbet1i alaka'yı (relatio ir-ratio'na­


lis)", "gayr'ı nisbet1i topo-graphia'nın (topo-graphia ir-ratio'nalis)"
kaydına bağlayamayız.

Bu surette "gayr'ı nisbet1i alaka (relatio ir-ratio'nalis)",


"iç'iç'e1ik" esasında "suret" olarak ele alınamaz. "(Müteşekkil) su­
ret' ten", "cevher-ism'e" mahsus "iç" olarak söz edemeyiz; bu se­
beple.54

Bu surette "gayr'ı nisbet'li alaka'nın (relatio ir-ratio'nalis)", "nis­


bet'li alaka'ya (relatio ratio'nalis)" tahvili ise imkan dahilinde de­
ğildir.

Yani, "cevher-ism'i" ve mesela "asl'i ism'i", "bir'bir'i'ne iştirak"


suretiyle "rabt (conexio)" esasında, yani "nisbet'li rabt (conexio ra­
tio'nalis)" suretiyle ele almak imkan dahilinde değildir; bu mana­
da.

Bu bakımdan, "suret rabt'ed'e'n cevher'' olarak "psukhe" ve


"(müteşekkil) suret" itibariyle de, "aks'et'me (re-flexio)" suretiyle
düşünülen "alaka (relatio)" esasında "topo-graphia" tesis etmek ve
bu yolla, bahis konusu "bir1i'k'e (unitas)" mahsusen "arkhitekto­
nik' ten" söz etmek imkansızdır.

"Asl('ı'n)'ı" kuşatan "bir1i'k'e (unitas)", yani "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e
(Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir1i'k'e (unitas)", "aks'et'me (re­
flexio)" esasında, "nisbet'li topo-graphia (topo-graphia ratio'nalis)"
tayin edilemez; sebeplerini yukarıda anlattık.

Bu nedenle, "asl('ı'n)'ı" kuşatan "bir'li'k'i (unitas)", "aks'et'me


(re-flexio)" esasında düşünülen "arkhitektonik" suretiyle ele ala­
mayız.

Bir hususu hatırlatmadan geçmeyelim.

54- Bu husustan, "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Matematik İnşa'sı


Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta bahsettik.
58 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

"Aks'et'me (re-flexio)", tekraren belirtelim, "nisbet'li rabt (co­


nexio ratio'nalis)" esasında "nisbet1i alaka'nın (relatio ratio'nalis)"
kaydına tabidir.

"Aks'ed'e'n'i" ve "(kendi'si'ne) aks'ed'i1'e'n'i", bu bakımdan,


"nisbet'li topo-graphia'nın (topo-graphia ratio'nalis)" kaydı albn­
da, "nisbet'i bir1i'k (unitas ratio'nalis)" suretiyle düşünürüz.

Bu bakımdan, "gayr'ı nisbet'li arkhitektonik'ten (architectonica


ir-ratio'nalis)", "aks'et'me (re-flexio)" suretiyle bahsedilemez.

''Gayr'ı nisbet1i arkhitektonik (architectonica ir-ratio'nalis)",


"gayr'ı nisbet'li bir'li'k'tir (unitas ir-ratio'nalis)".

Bu bakımdan, "gayr'ı nisbet'li arkhitektonik'in (architectonica


ir-ratio'nalis)", "nisbet'li rabt'ın (conexio ratio'nalis)" kaydı altında
bulunan "aks'et'me (re-flexio)" suretiyle düşünülmesi imkan dahi­
linde değildir.

"Theo-graphia" esasında "theo-gonia" itibariyle tekraren belir­


telim; "(cevher- rabt'ed'e'n)-isim olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-i­
sim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus ''bir1i'k (unitas)"
bakımından, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" ile "cevher-isim" arasın­
daki "alaka'nın (re-latio)" esası ''bila nisbet'tir (irratio)"; "cevher-i­
sim" ile "asl'i isim" arasındaki "alaka'nın (re-latio)" ise "gayr'ı nis­
bet (ir-ratio)".

Ancak, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" ile "asl'i


isim" olarak "(müteşekkil) psukhe" arasında, "cevher-ism'in" kay­
dı altında bulunmayan "alaka'dan (relatio)" söz edemeyiz.

Aksi takdirde, "asl'i isim'den", "cevher-isim" esasında bahset­


miş oluruz ki, bu mümkün değildir.

"Asl'i isim", "cevher-isim" esasında ele alınamaz.

"Asl'i ism'e" mahsus "hudud", "iç'te taşı'n'a'n suret'li vasıftır'';


"cevher-ism'e" mahsus "hudud" ise, "kuvvet' tir". "İç'te taşı'n'a'n
suret1i vasfı", "kuvvet" esasında düşünemeyiz; bu sebeple.

"Kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak", "asl('ı'n)'a sadakat'' sure­


tiyle teşkil olur. Bu noktadan yukarıda bahsettik.
Yalçın Koç - 59

"Asl('ı'n)'a sadakat" suretindeki "ahlak" tasavvurunu, "(cev­


her-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" ile "cevher-isim" olarak
"Ben (Ene)" arasındaki "bila nisbet'li alaka'yı (relatio irratio'nalis)"
ve "cevher-isim" ile "asl'i isim" arasındaki "gayr'ı nisbet'li alaka'yı
(relatio ir-ratio'nalis)" açmadan ele alamayız.

Aksi takdirde, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve


"asl'i ism'e" mahsus "bir'li'k (unitas)" tasavvurunu örtmüş ve bu
suretle "kendi'ne dost('luk)" olarak "ahlak'a" mahsus "asl'ı" ve
"kayna'k'ı" iptal ederek bu manada "ahlak'ı", "düş'kün'e" mahsus
"değer(1er) manzum'e'si" olarak "ethike'nin" kaydına bağlamış
oluruz.

"Düş'kün'e" mahsus "suret", tekraren belirtelim, "fikriyat


(logia)" esasında "dil'dir".

"Fikriyat (logia)" esasında "dil" vasıtasıyla, "nazariyat (theo­


ria)" esasında "müteşekkil dil'e" bizatihi "temas'tan (contactus)"
ve bu itibarla "geç'i'ş'ten (transitio)" bahsedemeyiz.

Bu bakımdan, "düş'kün'e" mahsus "ethike" vasıtasıy­


la, "aş'kın'a" mahsusen düşünülen "ahlak'a", yani "kendi'ne
dost(1uk)'a", "teşkil" cihetinden temas etmek imkan dahilinde de­
ğildir.

Bu sebeple, "kendi'ne dost(1uk)", "değer(1er) manzum'e'si"


esasında ele alınamaz.

"Aş'kın'a" mahsus "hakikat'in", "nazar'i musiki seyr'i" esasında


bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı'ru", "fikriyat (logia)" esa­
sında "değer (axia)" vasıtasıyla düşünmek "abes'tir''.

Bu manada "idrak", "fikriyat (logia)" esasında "değer'e (axia)"


indirgenemez. "Fikriyat (logia)" esasında "değer'in (axia)", "id­
rak'a" tahvilini düşünemeyiz.

Bu ifade hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" hem de "Arapça


ve Farsça" konuşulan "diyar'a" mahsus "değer fikriyat'ı'ru (axio­
logia)" ve "theos fikriyat'ı'ru", yani "teoloji'yi" kapsar.

Hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" hem de "Arapça ve Farsça"


60 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

konuşulan "diyar'a" mahsus "değer fikriyat'ı (axio-logia)" ve "the­


os fikriyat'ı" vasıtasıyla, yani "teoloji" vasıtasıyla, "İnsan'ın" esası
olarak "ahlak'a", "teşkil" cihetinden "temas et'mek (contacto)" im-
·

kan dahilinde değildir.

Bu manada "değer fikriyat'ı'nın (axio-logia)" ve, "theos fikri­


yat'ı'nın", yani "teoloji'nin" esası, "düş'kün'e" mahsus "dil'dir''; bu
sebeple.

"Düş'kün'e" mahsus "dil" vasıtasıyla "ahlak'tan", "teşkil" itiba­


riyle bahsedilemez; sebeplerini yukarıda anlattık.

Bu bakımdan tekraren belirtelim; "kendi'ne dost(1uk)" olarak


"ahlak" tasavvurunun açılması, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim", "cev­
her-isim" ve "asl'i isim" arasında düşünülen "alaka(1ar)'ın" ele
alırunasuu ve açılmasuu gerekli kılar.

Aksi takdirde, "kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak'a" mahsus


"kayna'k'tan" ve "esas'dan", "teşkil" itibariyle söz edemeyiz.

Geniş manada ifade edersek, "alaka (re-latio)", "geri taşı'yış"


esasında "raht (conexio)" suretiyle tesis edilir.55

"Alaka (re-latio)" belirten "geri taşı'yış'ı", "tahayyül (phanta­


sia)" esasında "düşünce'ye (cogitatio)" mahsus "isim" itibariyle
düşünülen "re-fero (geri taşı'yış)" ile kanşbrmamak gerekir.

"Aş'kın'a" mahsus "asl'i isim'den" hareketle, mesela "cev­


her-ism'e" bizatihi "geri taşı'yış'tan (re-fero)", yani "asl'i
ism'in", "cevher-ism'e" bizatihi "geri taşı'n'ma'sı'ndan (re-fero)",
"theo-graphia" esasında söz edilemez.

Aksi takdirde "cevher-ism'e", "theo-graphia" esasında "theo-go­


nia'yı" ihlal etmek suretiyle, "teşkil" cihetinden "asl'i isim" tayin
etmiş oluruz.56

55- Mesela, "aRb" itibariyle ifade edersek, " ...R. . .'nin", ''b'nin, a'ya geri ta­
şı'n'ı'ş'ı (re-fero)" suretiyle tesisi manasında.
56- "Geri taşı'yış (refero)" suretiyle "isim" tayinini, "Zihin ve Nazari­
yat-Zihn'in Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta an­
lattık.
Yalçın Koç - 61

Bu surette "isim tayin'i", "nazariyat (theoria)" bakımından esa­


sen imkan dahilinde değildir.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i" ve "cevher-ism'i", "suret1i isim"


esasında ele almak, "mutho-graphia'ya", yani "mesel esas1ı masal
yaz'ı'm'ı'na" ve bu itibarla da "mutho-Philosophie'ye", yani "me­
sel esas1ı masal felsefesi'ne" mahsustur; bu sebeple.

Bu bakımdan, "asl('ı'n)'ı" kuşatan "bir1i'k'ten (unitas)" ve


"aş'kın'a" mahsus "asıl'dan", yani "Ben'den (Ene)", "(cevher-ra­
bt'ed'e'n)-ism'e" ve "cevher-ism'e", "(müteşekkil) suret'ten", yani
"asl'i isim'den" hareketle "suret1i isim" tayin etmek yoluyla bah­
sedilemez.

Bu sebeple, "alaka (re-latio)" esasında "geri taşı'yış (re-fero)" su­


retiyle, "(cevher rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl'i ism'e"
mahsus "bir1i'k'i (unitas)", "arkhitektonik" esasında ele almak im­
kan dahilinde değildir.

Ne "(cevher rabt'ed'e'n)-ism'e" ne de "cevher-ism'e" mahsusen,


"nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" esasında "şuur'dan" söz
edemeyiz.

"Şuur", "nazariyat (theoria)" itibariyle, "suret'in, kendi'ni idrak


cihet' i'dir". 57

Hem "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" hem de "cevher-isim", yu­


karıda belirttik, "suret" esasında ele alınamaz. "(Cevher-ra­
bt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl'i ism'e", "bir'bir'i'ne rabt"
temin eden surette "topo-graphia" tayini imkan dahilinde değildir.

Bu bakımdan, ''bir1i'k'e (unitas)" mahsusen "arkhitektonik'ten",


ve bu itibarla "arkhitektonik'e" mahsusen "ahlak şuur'u'ndan"
bahsedemeyiz. 58

57- Bu manada "müteşekkil şuur'u" ve buna mahsus "tabaka(1ar)'ı",


"Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme"
adlı kitapta ele aldık.
58- "Bir'li'k seyr'i" suretiyle teşkil olan "idrak'a" mahsusen, "suret naza­
riyat'ı'' esasında "şuur'dan" bahsedilebilir; bu hususu "Şuur ve Naza-
62 - Alaka, Aşkın, Arkhitektonik

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" ve "cevher-isim" arasında düşünü­


len "bila nisbet1i alaka'yı (re-latio irratio'nalis)", ve "cevher-isim"
ile "asl'i isim" arasında düşünülen "gayr'ı nisbet1i alaka'yı (re-latio
ir'ratio'nalis)", "iştirak" esasında "nisbet1i raht (conexio ratio'na­
lis)" tesis eden "zihin (mens)" vasıtasıyla ve bu suretle, "düşün­
ce'nin (cogitatio)" ve "nisbet1i temas'ın (contactus ratio'nalis)"
kaydı alhnda ele alamayız.
"Zihin (mens)" vasıtasıyla "nisbet1i raht (conexio ratio'nalis)",
"suret1i ses'e" mahsusen "işit'me'nin" ve "gör'me'nin" kaydına
bağlı olmadan sadece "tahayyül yaz'ı'm'ı'na (phantasio-graphia)"
mahsustur; bu sebeple.
Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i" ve "cevher-ism'i",
"nisbet1i bir'li'k (unitas ratio'nalis)" esasında "(soy'u't) zaman'ın"
ve, "(soy'u't) mekan'ın" kaydı alhnda düşünemeyiz.59
Aksi takdirde, "düş'kün'e" mahsusen "mutho-logia", yani "me­
sel esas1ı masal fikriyat'ı", ve bu suretle "mutho-Philosophie", yani
"mesel esas1ı masal felsefe' si" tesis etmiş oluruz.
"Kendi'ne dost('luk)" olarak "ahlak" tasavvurunun, "asl('ı'n)'a
sadakat'' esasında ele alınması, tekraren belirtelim, bahis konusu
"alaka(1ar)'ın (relatio)" mahiyetinin anlaşılmasına bağlıdır.
Yukarıda, bahis konusu "alaka(1ar)'ı (relatio)" ele alarak farklı
cihetlerden belirttik; "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve
"asl'i ism'e" mahsus "bir'li'k (unitas)", "arkhitektonik" suretiyle ele
alınamaz.
"Kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak'ın kayna'k'ı", "aş'kın'a"
mahsus "asıl'dır''; yani "cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)". "Ah­
lak'ın esas'ı" ise, "asl('ı'n)'ı" kuşatan "bir1i'k'tir (unitas)"; yani
"(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl'i ism'e" mahsus

riyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta


anlahlanlar vasıtasıyla açarız.
59- Bu manada "zaman'ın" ve "mekan'ın" teşkil esaslarını, "Zihin ve Na­
zariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta
aynnhlı olarak anlattık.
Yalçın Koç - 63

"bir1i'k (unitas )".

"Aş'kın'ın asl'ı' ru" ve "asl('ı'n)'ı" kuşatan ''bir'li'k'i (unitas)",


tekraren belirtelim, "arkhitektonik" suretiyle ele alamayız.

"Bir1i'k seyr'i", bu itibarla, "arkhitektonik seyr'i" esasında dü­


şünülemez.

Bu bakımdan, "kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak'tan", "arkhi­


tektonik seyr'i" vasıtasıyla bahsedemeyiz.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim", "cevher-isim" ve "asl'i isim", tekra­


ren belirtelim, "arkhitektonik" suretiyle ele alınamaz; bu sebeple.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim", "(mahfuz) O (Hüve)" olarak, "as­


l('ı'n)'ı" kuşatan "bir'li'k (unitas)" itibariyle "cevher-isim" olarak
"Ben'e (Ene)" mahsustur.

Bu bakımdan, ''bir'li'k'in (unitas)" teşkil esası, "cevher-ism'e"


mahsus "hudud'tur''; yani "kuvvet'' olarak "hafıza'dır".

Bu hususu, "3. (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik"


başlıklı bölümde inceledik.
3. (CEVHER-RABT'ED'E'N)-İSİM,
CEVHER-İSİM, BİRLİK

"Ahlak'ın esas'ı", "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e"


ve "asl'i ism'e" mahsus "bir1i'k'tir (unitas)".

"Ahlak", "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k seyr'i" ve bu yolla,


"aş'kın'a" mahsus "asl'ın", yani "cevher-ism'in" bizatihi "kendi
(aş'kın)" olarak "idrak'ı" suretiyle teşkil edilir.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'in", "cevher-ism'in" ve "asl'i ism'in",


"bir'bir'i'ne" ne surette "rabt'ed'i1'di'k'i" anlaşılmadan, ''bir1i'k
seyr'i'nden" ve bu itibarla "ahlak teşkil'i'nden" bahsedilemez.

Bu bölümde . ''bir'li'k (unitas)" teşkilini, "cevher-ism'e" mahsus


"kuvvet'' olarak "hafıza" esasında ele aldık.

"Hafıza", "cevher-ism'e" mahsus "hudud'dur"; bu noktayı in­


celedik.

"Bir1i'k'i (unitas)", "cevher-ism'e" mahsus "hafıza", "(cev­


her-rabt'ed'e'n)-ism'i", "cevher-ism'i" ve "asl'i ism'i", "bir'bir'i'ne
rabt'' suretiyle teşkil eder; bu hususu açtık.

Bu manada "rabt'ın (conexio)" ve bu itibarla "bir1i'k (unitas)"


teşkilinin esası, "(mahfuz) isim'dir"; "(mahfuz) isim rabt'ı'nı",
"cevher-ism'e" mahsus "hudud" esasında, yani "hafıza" vasıtasıy­
la anlattık.

"Ahlak", "aş'kın" itibariyle, "kendi'ne dost(1uk)'tur".

"Kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak", "bir1i'k seyr'i" esasında,


"asl('ı'n)'a sadakat'' suretiyle teşkil olur.

"Asl('ı'n)'a sadakat" ile, "asl('ı'n)'ı" kuşatan "bir1i'k'in (unitas)",


"aş'kın" tarafından, "hafıza" marifetiyle "hahr1a'n'ma'sı" ve "na­
zar'i musiki" vasıtasıyla "seyr'i" suretiyle, "asl('ı'n)'ın", yani "cev-
Yalçın Koç - 65

her-ism'in" bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı'nı" kastediycr


ruz.60

Bu bakımdan "aş'kın'a" mahsus "ahlak", "bir'li'k seyr'i" sure­


tiyle, "asl(ı'n)'ın" bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı" esasında
teşkil olur.

"Kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak'tan", "düş'kün'e" mahsu­


sen bahsedemeyiz.

"Düş'kün'e" mahsus "suret'', "fikriyat (logia)" esasında "dil'dir".

"Fikriyat (logia)" esasında "dil" vasıtasıyla, "suret'li ses'i" biza­


tihi "işit'mek" ve "gör'mek", bu yolla "asl('ı'n)'a temas et'mek" ve
bu suretle "bir'li'k'i (unitas)" bizatihi "seyr'et'mek" imkan dahilin­
de değildir; kısaca ifade edersek bu sebeple. 61

"Düş'kün" bu itibarla "ahlak" teşkil edemez.

"Düş'kün'e" mahsus "değer(1er) manzum'e'si" olarak "ethike"


ise, "ahlak" olarak kabul edilemez; sebeplerini bu kitapta anlattık.

"Theos fikriyat'çı'sı", tekraren belirtelim, bu ifadenin kapsamı­


na girer.62

60- Amsterdam1ı Spinoza'run, "Ethica-ordine geometrico demontrata et in


quinque partesdistincta'ya" mahsusen ifade edersek, "gayr'ı nisbet1i
geo-metria'yı (geo-metria ir-ratio'nalis)" esasen düşünmediğini ve bu
bakımdan da, bu kitapta anlab.lan "ahlak" tasavvuruna vakıf olmadı­
ğım görürüz. Amsterdam1ı'run, "nisbet1i theo-logia (theo-logia ratio­
nalis)" esasındaki "anza1ı Ethica'sı'ru" bu bakımdan değerlendirmek
isterdik. Ancak böyle bir değerlendirme bu kitabın sınırlarını ziyade­
siyle aşar. "Gayr'ı nisbet1i geo-metria'dan (geo-metria ir-ratio'nalis)",
"Theographia'nın Esaslan-Teoloji ve Matematik İnşa'sı Üzerine Bir İn­
celeme" adlı kitapta bahsettik.
61- Bu manada "işit'mek'ten", "gör'mek'ten" ve "seyr'et'mek'ten", "Şuur
ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı
kitapta ayrınhlı olarak bahsettik.
62- "Düş'kün'ün", "fikriyat (logia)" vasıtasıyla "aş'kın'a" tahvili imkan
dahilinde değildir; bu husus gözden kaçırılmadan. Bu bakımdan, "as-
1('ı'n)'a" temas imkanı bulunmayan "theos fikriyat'ı" ve bu itibarla "te-
66 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

Bu nedenle, mesela "kilise ilah'i'yat'çı'sı'run" bahsettiği "ethi­


ke", "fikriyat (logia)" esasında "(bir) dil'in" kaydı altında olmak
üzere, "tahayyül yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" suretinde "hika­
-
yat'tan" ibarettir; "bir'li'k seyr'i" suretiyle "asl('ı'n)'ı" bizatihi "id­
rak ed'e'me'den". 63
Bu ifade, farklı mahiyetteki "theos fikriyat'çı1ar'ı'ru" kapsayan
şekilde "genel'dir".
"Aş'kın'a" mahsusen "asl('ı'n)'ın idrak'ı" ve bu suretle "ahlak
teşkil'i", "asl('ı'n)'ı" kuşatan ''bir'li'k'in (unitas)", "nazar'i musiki"
esasında bizatihi "seyr'i" yoluyladır; "zihin (mens)" ve "muhake­
me" vasıtasıyla "iyi, kötü, eğri, doğru" gibi "değer (axia)" tesisinin
kaydına bağlanmadan.
"Asl('ı'n)'ı" kuşatan ''bir'li'k'i (unitas)", "nazar'i musiki" esa­
sında "seyr'ed'e'n", "zihn'in (mens)", "düşünce'nin (cogitatio)" ve
"muhakeme'nin" kaydı altına girmeden ve bu yolla "değer (axia)"
tesis etmeden, "asl('ı'n)'ın" bizatihi "kendi (aşkın)" olduğunun "id­
rak'ı" suretiyle "kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak'ı" teşkil eder;
bu manada. 64
Tekraren belirtelim; "ahlak'ın" esası olarak "bir'li'k'in (unitas)"
ne surette teşkil olduğu açılmadan "ahlak'tan" bahsetmek, "tahay­
yül yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" suretiyle "hikayat'' oluşturmak­
tan ibarettir.
"Nazariyat (theoria)" itibariyle "kendi", bu bağlamda, "aş'kın'a"
mahsus "asl'ı" ikame eder.
Bu manada "ikame ed'i'ş'i", "nazariyat'a (theoria)" mahsusen,

oloji" esasen "tahayyül yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" esasında ''hika­


yat'tan" ibarettir; "ethike" gibi.
63- "Tahayyül yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" esasında "hikayat'a", "Şuur
ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı
kitapta temas ettik.
64- "Kendi'ne dost(1uk)" ve bu itibarla "asl('ı'n)'a sadakat", "değer'in
(axia)" bizatihi kaynağıdır. Bu hususun "ethike tesis'i" cihetinden açıl­
ması kendi başına bir inceleme gerektirir.
Yalçın Koç - 67

"zamir'in", "suret'li ism'i" ikame etmesi ile kanşbrmamak gerekir.

"Asl('ı'n)'a" ve bu suretle "kendi'ye", "topo-graphia" tayin ede­


meyiz.

"Zamir'in", "suret'li ism'i" ikame etmesinin esası ise, "gayr'ı


nisbet1i topo-graphia'dan (topo-graphia ir-ratio'nalis)" hareketle
ve "theo-graphia makine' si" marifetiyle, "zamir'e" mahsusen "nis­
bet1i topo-graphia (topo-graphia ratio'nalis)" teşkilidir; kısaca ifa­
de edersek bu sebeple.

"Asl('ı'n)'ı", yani "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)" kuşatan


"bir'li'k (unitas )", "aş'kın'a" mahsus "ahlak" teşkilinin "esas' ı'dır".

"Kendi'yi" ve bu bakımdan "asl('ı'n)'ı", "aş'kın'a hariç" olarak


düşünmek, "ahlak teşkil'i'ni" temin eden "bir'li'k seyr'i" düşünce­
sinin iptaline ve bu suretle "ahlak" hususunda "yan'ı1't'ı'a fikri­
yat'' oluşturulmasına yol açar.

"Nazariyat (theoria)" itibariyle "aş'kın", tekraren belirtelim,


"müteşekkil dil" esasında "suret'tir''.

"Müteşekkil dil" teşkiline mahsus hareket noktası, "cevher-i­


sim" olarak "Ben'den (Ene)", "doğ'u'ş (genesis)" yoluyla gelen
"(müteşekkil) psukhe'dir''; yani "asl'i isim'dir".

"Cevher-ism'e" mahsus "kayna'k" ise "(cevher-rabt'ed'e'n)-i­


sim" olarak "O'dur (Hüve)".

"Müteşekkil dil'i", "asl'i isim'den" hareketle "theo-graphia ma­


kine'si" inşa eder.65

"Aş'kın'a" mahsus "kendi", "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cev­


her-ism'e" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir1i'k'in (unitas)" kaydı al­
tında, "aş'kın'a" mahsus "asl'ı", yukarıda belirtilen şekilde ikame
eder.

Bu manada "asıl" ile, "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene) kaste­


diyoruz.

65- Bu hususu, "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Matematik İnşa'sı


Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta aynnhlı olarak anlattık.
68 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

Bu noktayı, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim'den" ve "cevher-isim'den"


de bahsetmek suretiyle daha aynnblı olarak aşağıda açtık.

"Asl('ı'n)'a sadakat" suretiyle "kendi'ne dost(1uk)", yani "ah­


lak", "aş'kın'a" mahsus "asl'ın", "bir1i'k seyr'i" yoluyla "kendi
(aş'kın)" olarak "idrak'ı" esasında teşkil olur.

Bu manada "idrak" teşkil olmadan, "sadakat' ten" ve bu itibarla


"dost(1uk)'tan" söz edemeyiz.

"Kendi'ne dost('luk)" olarak "ahlak", bu bakımdan, "müteşekkil


dil" esasında "suret'' olarak "aş'kın'ın", "cevher-ism'i", "bir'li'k'in
(unitas)", "nazar'i musiki" esasında bizatihi "seyr'i" yoluyla, "ken­
di (aş'kın)" olarak "idrak'ı" neticesinde teşkil edilir.

Bu hususu aşağıda ele aldık ve açtık.

Bu bakımdan, "nazariyat (theoria)" itibariyle "ahlak'a" mahsus


"kayna'k", yukarıda belirtilen manada "bir'li'k'in (unitas)" kaydı
alhnda, "aş'kın'a" mahsus "hakikat'tir''; yani "müteşekkil dil" su­
retindeki "aş'kın'ın", "kendi" olarak "asl'ı'dır"; "ahlak'ın" esası ise,
"asl('ı'n')ı" kuşatan "bir'li'k'tir (unitas)".

Bu bölümde, "bir1i'k (unitas)" tasavvurunu, "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "müteşekkil dil" olarak
"aş'kın'a" mahsus "isim(1er)" vasıtasıyla ele aldık; "bir'li'k (uni­
tas)" teşkilinden ve "seyr'i'nden", ve bu itibarla "asl('ı'n)'ı, kendi
(aş'kın) olarak idrak'tan", ve bu suretle "kendi'ne dost(1uk)'tan",
"ahlak" olarak bahsettik.

Tekraren belirtelim; "asl('ı'n)'ı", yani "cevher-isim" olarak


"Ben'i (Ene)" kuşatan "bir1ik'in (unitas)" ne surette teşkil olduğu
anlaşılmadan, "aş'kın'a" mahsus "ahlak' tan" söz edemeyiz.

Aksi takdirde, "ahlak'ı", "tahayyül (phanta-


sia)" esasında "hikayat" suretiyle ele almış oluruz.
Bu itibarla, hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" hem de "Arapça
ve Farsça" konuşulan "diyar'a" mahsus "fikriyat (logia)" esasında
"değer manzum'e'si", yani "ethike", bu bakımdan onarımı müm­
kün olamayan surette "arıza1ı'dır" .
Yalçın Koç - 69
_

"Cevher rabt'ed'e'n" ve "suret rabt'ed'e'n cevher" olarak "psuk­


he" şeklindeki ifadeler, "düş'kün'e" mahsus "fikriyat (logia)"
esasında "(bir) dil'in" kaydı altında, "tahayyül yaz'ı'm'ı (phanta­
sio-graphia)" vasıtasıyla oluşturulan "tesbit'ler'den" ibarettir; bun­
lardan aynı esas dahilinde olmak üzere "(bir) dil'e" mahsus "tas­
vir(1er)" şeklinde de söz ederiz.

Bu manada "tasvir'i", "tezahür (phaenomenon)" teşkilinin esası


olarak düşünülen "nazariyat'a (theoria)" mahsus "tasvir" ile karış­
tırmamak gerekir.66

Bu bakımdan, ne "cevher rabt'ed'e'n" ne de "suret rabt'ed'e'n


cevher" olarak "psukhe" ifadesi, bunların bizatihi "kendi(1er'i)'ne"
mahsus "isirn(1er)" olarak ele alınamaz; bunlardan "zamir" esasın­
da da bahsedemeyiz.

Bu sebeple, "aş'kın" itibariyle "asl('ı'n)'ı" bizatihi "kendi" ola­


rak "idrak'ın" esası olarak "bir'li'k seyr'i" tasavvurunu, "cevher ra­
bt'ed'e'n" ve "suret rabt'ed'e'n cevher" olarak "psukhe" ifadelerini
kullanmak suretiyle daha öteye açmak imkan dahilinde değildir.

Bu manada "bir1i'k'in (unitas)" ne şekilde teşkil olduğu­


nun anlaşılması, "cevher rabt'ed'e'n'e", "suret rabt'ed'e'n cev­
her" olarak "psukhe'ye" ve "müteşekkil dil" olarak "aş'kın'a"
mahsus "isirn(1er)'in" hangi esaslar dahilinde "(bir'bir'i'ne) ra­
bt'ol'du'k'u'nun" açılması suretiyle mümkündür.

Aksi takdirde, "cevher rabt'ed'e'n'e", "suret rabt'ed'e'n cevher"


olarak "psukhe'ye" ve "müteşekkil dil" olarak "aş'kın'a" mahsus
"bir1i'k'ten (unitas)", ''bir1i'k seyr'i'nden", bu itibarla "aş'kın'ın",
yukarıda belirtilen manada olmak üzere "asl('ı'n)'ı" bizatihi "ken­
di (aş'kın)" olarak "idrak'ı'ndan" ve bu suretle "ahlak'tan", yani
"kendi'ne dost(1uk)'tan" bahsedemeyiz.

Tekraren belirtelim; "dost(1uk)", "sadakat'in" kaydına bağlıdır;


"sadakat" ise, "asl('ı'n)'ın", bizatihi "kendi(aş'kın)" olarak "id­
rak'ı'dır" .

66- "Nazariyat'a (theoria)" mahsus "tasvir'den", "Theographia'run Esasla­


n-Teoloji ve Matematik İnşa'sı Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta ayrın­
tılı olarak bahsettik.
70 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

Bu itibarla, "cevher rabt'ed'e'n'e", "suret rabt'ed'e'n cevher"


olarak "psukhe'ye" ve "müteşekkil dil" olarak "aş'kın'a" mah­
sus "isirn(1er)'i", "suret'' olarak "aş'kın'a" mahsus "(müteşekkil)
isirn(1er)" cihetinden ele alalım.

"Nazariyat (theoria)" esasında "(müteşekkil) suret'e", yani


"müteşekkil dil" olarak "aş'kın'a" mahsus "isim", "doğ'u'ş (ge­
nesis)" suretiyle "(müteşekkil) psukhe'dir'', yani "asl'i isirn'dir'';
"theo-graphia makine'si" marifetiyle "inşa" cihetinden ise, "(mü­
teşekkil) o'dur (hüve)" ve "(müteşekkil) ben'dir (ene)"; yani "ilk
isirn'dir" ve "nihai isirn'dir''. 67

Bu surette "isirn(1er'in) seyr'i", "theo-graphia makine'si" mari­


fetiyle ve "iç'yüz yaz'ı'm'ı" esasında "zamir'' teşkili yoluyladır.60

"Asl'i ism'e" mahsus "zamir'', "o'dur (hüve)"; "ilk ism'e" mah­


sus "zamir", "ben'dir (ene)" ve "nihai ism'e" mahsus "zamir" ise
"sen'dir (ente)".

"O (hüve)", "asl'i ism'i", "iç yüz yaz'ı'm'ı" esasında "ikame


ed'e'r"; ''ben (ene)", "ilk ism'i" ve "sen (ente)" ise "nihai ism'i" aynı
esas dahilinde "ikame ed'e'r" .

Bu surette "isirn(1er)" ve "zamir(1er)", "theo-graphia maki­


ne'si" marifetiyle "inşa'at'a" tabidir ve "bir'bir'i'ne rabt'' yoluyla
"aş'kın'a" mahsus "(müteşekkil) suret'i", yani "müteşekkil dil'i"
teşkil eder. 69

67- Bu hususu, "Zihin ve Nazariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esasları Üzerine


Bir İnceleme" adlı kitapta aynnblı olarak inceledik.
68- "Nazariyat (theoria)" itibariyle "suret seyr'i" tasavvurunu kısaca ha­
hrlatalım. "Asl'i isim", "suret rabt'ed'e'n cevher'' olarak "psukhe'den",
"doğ'u'ş (genesis)" yoluyla gelen "suret'li ses'tir". "Aş'kın", bu "suret1i
ses'i", "(bir) an'a" mahsusen "işit'i'r''; "işit'i1'e'n suret1i ses'e", "mu­
hayyile" vasıtasıyla "şekil" tayini yoluyla "suret'li ses'i gör'ü'r'' ve
"gör'ü1'e'n'i", "nisbet'li bir'li'k (unitas ratio'nalis)" olarak "zarnan'a"
mahsusen "seyr'ed'e'r''. "Suret seyr'i" tasavvurunu, "Şuur ve Naza­
riyat-Şuur'un Kaynağı ve Esasları Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta
aynnhlı olarak anlathk.
69- Bu noktaya, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esasları Üzeri-
Yalçın Koç - 71

Bu bölümde, "bir1i'k seyr'i" suretiyle "asl('ı'n)'ı" bizatihi "ken­


di (aş'kın)" olarak "idrak'tan", "isim(1er)" esasında bahsettik.
"O'yu (Hüve)", "nazariyat (theoria)" esasında "müteşekkil
dil'e" mahsus "ilk isim" cihetinden ve "Ben'i (Ene)" de, "nihai
isim" cihetinden düşünürüz.
Bu yolla, "bir1i'k seyr'i" suretiyle "asl('ı'n)'ı" bizatihi "kendi
(aş'kın)" olarak "idrak'ın" esasını, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" ola­
rak "O'ya (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i
ism'e" mahsus ''bir1i'k (unitas)" suretiyle ele aldık ve inceledik.
"Müteşekkil dil" olarak "aş'kın'a" mahsus "ilk ism'in" ve "ni­
hai ism'in", ve bu "isim(1er)'e" mahsus "zamir'ler'in", "(cevher-ra­
bt'ed'e'n)-ism'in" ve "cevher-ism'in" kaydı altında bulunduğunu
unutmamak gerekir.
"İlk isim" ve "nihai isim", ve bunlara mahsus "zarnir(1er)",
"asl'i isim'den" hareketle ve "(aç'ı'k) asl'i ism'in" kaydı altında
bulunan "(bir) an'a" mahsusen, "theo-graphia makine'si" marife­
tiyle "inşa ed'i1'i'r"; "asl'i ism'e" mahsus "kayna'k" ise, "cevher-i­
sim'dir"; bu sebeple.
"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'dan (Hüve)" ve "cevher-i­
sim" olarak "Ben'den (Ene)", "(aç'ı'k) müteşekkil dil'e" ve bu iti­
barla da "(aç'ı'k) asl'i ism'e", yani "(aç'ı'k) (müteşekkil) psukhe'ye",
"(aç'ı'k) ilk ism'e" ve "(aç'ı'k) nihai ism'e" bizatihi "rabt (conexio)"
·
suretiyle söz edemeyiz. 10
"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)" ve "cevher-i­
sim" olarak "Ben'i (Ene)", "(bir) an'a" mahsusen "(aç'ı'k) asl'i
ism'e", "(aç'ı'k) ilk ism'e" ve "(aç'ı'k) nihai ism'e" ne "nisbet'li te-

ne Bir İnceleme" adlı kitapta, "nisbet'li kat'man1ar (strata ratio'nalis)",


"gayr'ı nisbet'li kat'man1ar (strata ir-ratio'nalis)" ve "tabaka1ar'dan"
da bahsetmek suretiyle temas ettik.
70- Bu surette "rabt (conexio)" mümkün olsaydı, "O'yu (Hüve)" ve "Ben'i
(Ene)", "ilk ism'e" ve "nihai ism'e", "gayr'ı nisbet'li rabt (conexio ir-ra­
tio'nalis)" esasında ele alırdık; ancak, yukarıda belirttik, hal böyle de­
ğildir.
72 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

mas (contachıs ratio'nalis)" ne de "gayr'ı nisbet'li temas (contachıs


ir- rati'nalis)" suretiyle ele alamayız.

Aksi takdirde, "(cevher-rabt'ed'e' n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)"


ve "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)", "doğ'u'ş (genesis)" yoluyla
gelen ve "theo-graphia makine' si" marifetiyle "inşa ed'i1'e'n" bu
"suret'li isim(1er )'in" ve "zarnir(1er' )in" kaydı albna almış oluruz.

Ancak "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" itibariyle bu


mümkün değildir.

"(Cevher-rabt'ed'e' n)-isim" olarak "O'nun (Hüve)", "ilk ism'e",


yani "(müteşekkil) o'ya (hüve)" ve, "cevher-isim" olarak "Ben'in
(Ene)", "nihai ism'e", yani "(müteşekkil) ben'e (ene)" bizatihi "ra­
bt'ı (conexio)", "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" vasıta­
sıyla anlaşılması ve açıklanması mümkün olmayan bir husustur.71

Ancak, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)" ve


"cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)", "(aç'ı'k) müteşekkil dil" ve bu
itibarla "(aç'ı'k) ilk isim", yani "(aç'ı'k) (müteşekkil) o (hüve)" ve
"(aç'ı'k) nihai isim", yani "(aç'ı'k) (müteşekkil) ben (ene)" cihetin ­
den düşünürüz; aksi takdirde "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak
"O'ya (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e"
mahsus "bir'li'k'ten (unitas)", "nazariyat (theoria)" esasında "hu­
dud", yani " asl'i ism'e" mahsus "hudud" dahilinde bahsedilemez. 72

Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" ve


"cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", sadece bu itibarla "aş'kın'a" mah­
sus "suret'in " kaydı albndadır; "bir1i'k seyr'i" suretiyle "asl('ı'n)'ı"
bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak ed'e'n" bizzat "aş'kın'dır";
kısaca ifade edersek bu sebeple.

71- Bu manada "raht (conexio)" ile, "nisbet'li rabt'ı (conexio ratio'nalis)"


veya "gayr'ı nisbet'li rabt'ı (conexio ir-ratio'nalis)" kastediyoruz.
72- "(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak"O'dan (Hüve)" ve "cevher-isim"
olarak "Ben'den (Ene)", "theo-logia" itibariyle, "mutlak" surette söz
edemeyiz; bu sebeple. Aksi takdirde, "nazariyat (theoria)" esasında
"theo-graphia'yı" ihlal etmek suretiyle "mutho-Philosophie", yani
"mesel esas1ı masal felsefe' si" tesis etmiş oluruz.
Yalçın Koç - 73

Bu noktaya daha aynnb.lı olarak aşağıda temas ettik.

"Asl'i isim", tekraren belirtelim, "nazariyat'a (theoria)" mahsus


"basit ve iç1i suret'tir".

Bu manada "suret", "iç'iç'e1ik" esasında "gayr'ı nisbet'li


çok1u'k'tur (multiplicabilis ir-ratio'nalis)" ve bu itibarla "gayr'ı
nisbet'li bir1i'k'tir (unitas ir-ratio'nalis)"; ve bu suretle de "gayr'ı
nisbet'li arkhitektonik'tir (architectonica ir-ratio'nalis)".

"Asl'i isim", "aç'ı'k" oluş keyfiyeti itibarıyla, "(bir) an" teşkiline


mahsus esasbr.73

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)" ve "cevher-i­


sim" olarak "Ben'i (Ene)", "asl'i ism'e", "ilk ism'e" ve "nihai ism'e"
mahsus esaslar dahilinde ele almak mümkün değildir.

"Ben (Ene)", "theo-graphia" esasında "theo-gonia" cihetin­


den bizatihi "cevher'dir''; "O (Hüve)" ise, bizatihi "cevher ra­
bt'ed'e'n'dir".

Bu bakımdan, hem "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" ola-


rak "O'yu (Hüve)" hem de "cevher-isim" olarak "Ben'i
(Ene)", ''basit ve iç'li suret'' esasında düşünemeyiz ve bun­
lardan "tezahür'ün (phaenomenon)" kaydı albnda, "iç'yüz
yaz'ı'm'ı" esasında "zamir inşa'sı" yoluyla bahsedemeyiz.
Aksi takdirde, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)"
ve "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)", "suret'li ism'e" indirgemek
yoluyla "theo-graphia'yı" ve bu itibarla "theo-gonia'yı" ihlal etmiş
oluruz.74

"Basit ve iç'li suret'ten", yani "asl'i isim'den" hareketle, "(cev-

73- Bu ifadeyi, "iç'te suret1i isim taşı'yan basit manzara'ya" mahsusen de


kullanırız. Bu manada "(bir) an'dan" ve bu itibarla "zaman'dan", "Zi­
hin ve Nazariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme"
adlı kitapta ayrıntılı olarak bahsettik.
74- Bu husus, "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Matematik İnşa'sı Üze­
rine Bir İnceleme" ve "Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyah Üze­
rine Bir İnceleme" adlı kitaplarda anlablanlan dikkate almak suretiyle
kolaylıkla daha aynnhlı olarak açılabilir.
74 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

her-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)" ve "cevher-isim" ola­


rak "Ben'e (Ene)" mahsusen "inşa('at)'dan" ve bu yolla "bir'bir'i'ne
rabt'tan" ve bu suretle "bir'li'k (unitas)" teşkilinden, "theo-grap­
hia" esasında "theo-gonia" vasıtasıyla bahsedilemez; bu sebeple.

Öncelikle belirtelim; "nazariyat (theoria)" itibariyle, bizatihi


"vücud'u" esasında "ism'i" bulunmayan "(bir) mevcud" düşün­
mek imkan dahilinde değildir. 7 5

Şöyle de söyleriz; "vücud" suretiyle "isim", "nazariyat (theo­


ria)" itibariyle, "(bir) mevcud'un" esasıdır.76

Bu ifadeyi dikkatli olarak anlamak ve yukarıda anlatılanlar


bağlamında düşünmek gerekir; "tahayyül (phantasia)" esasında
"hikayat'ın" ve bu itibarla "mesel esas1ı masal fikriyat'ı'run", yani
"mutho-logia'run" kaydına bağlanmadan.

"Suret rabt'ed'e'n cevher" olarak "psukhe" bizatihi "mev­


cud'dur"; bu "mevcud'un" esası ise, "vücud'a" mahsus "isim'dir";
"müteşekkil dil'e" mahsus "nihai isim", yani "(müteşekkil) ben
(ene)" cihetinden, "cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)".

"Cevher rabt'ed'e'n", "mevcud rabt'ed'e'n vücud'dur''; "asl'ı",


"kendi (cevher rabt'ed'e'n)" esasında "isim'dir"; "müteşekkil dil'e"
mahsus "ilk isim", yani "(müteşekkil) o (hüve)" cihetinden ise,
"(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'dur (Hüve)".

"Müteşekkil dil'in" esası, "nazariyat (theoria)" itibariyle, "gayr'ı


nisbet'li topo-graphia'run (topo-graphia ir-ratio'nalis)" kaydı altın­
da bulunan "asl'i isim'dir" .

"Müteşekkil dil", "asl'i isim'den" hareketle, "theo-graphia ma­


kine'si" marifetiyle "inşa ed'i1'i'r"; bu manada.

75- Bu bakımdan, Württembergli'nin ele aldığı şekliyle, "mevcud'a (Da­


sein)" dair "isirn'den", " keyf'i (Willkürlich)" olarak bahsetmek
"abes'tir''. Bu hususa, "Dialektik ve Nazariyat-Dialektik Mantık'ın ve
Spekülatif Felsefe'nin Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta temas
ettik.
76- Bu ifade itibariyle, bu kitabın bağlamında "vücud'u", "Sein" ile ve,
"mevcud'u" da "Dasein" ile kanşbrmamak gerekir.
Yalçın Koç - 75

Ancak, "theo-graphia" esasında "theo-gonia" bakımından, "asl'i


isim", "ahlak'ın esas'ı" olarak "bir1i'k'e (unitas)" mahsus "ism'in",
mesela "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'nun (Hüve)" ve "cev­
her-isim" olarak "Ben'in (Ene)" esası suretinde düşünülemez.

Bizatihi "cevher" olarak "Ben'i (Ene)" ve "cevher rabt'ed'e'n"


olarak "O'yu (Hüve)", "(basit ve iç1i) suret" olarak ele almak im­
kan dahilinde değildir. Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim"
olarak "O'ya (Hüve)" ve "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)", "naza­
riyat (theoria)" suretiyle, "iç'yüz yaz'ı'm'ı" esasında "zamir" tayin
edemeyiz.

"Vücud" cihetinden söylersek, "(isim' siz) cevher rabt'ed'e' n'den"


ve "suret rabt'ed'e'n cevher" olarak "(isim'siz) psukhe'den" söz et­
mek "abes' tir".

"Mevcud", "nazariyat (theoria)" itibariyle, "asl'ı" esasında


"isim'den" tefrik edilemez.

Bu bakımdan, "vücud'u", yani "asl'ı" esasında "ism'i" bulun�


mayan "(bir) mevcud" düşünemeyiz.

Ancak, "fikriyat (logia)" esasında "dil" vasıtasıyla tayin edilen


"suret'siz isim", "mevcud'a" mahsusen "asıl esas'ı'nda isim" ola­
rak görülemez. 77

Tekraren ifade edelim; "müteşekkil dil'e" mahsus "(müteşekkil)


o (hüve)", yani "ilk isim" ve "(müteşekkil) ben (ene)", yani "ni­
hai isim" cihetinden, "suret rabt'ed'e'n cevher" olarak "psukhe",
"cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)" ve "cevher rabt'ed'e'n", "(cev­
her-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'dur (Hüve)".

Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'nun


(Hüve)" ve "cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)" bizatihi "mes­
ned'i", "müteşekkil dil'dir". Aksi takdirde, "theo-graphia" esasın-

77- Bu husus, "Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyab Üzerine Bir İn­


celeme" adlı kitapta, "isim" hakkında anlablanlar esasında kolaylıkla
açılabilir; "ağır'dan", "ağır(1ık)'tan" ve "vezn'den" bahsetmek suretiy­
le.
76 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

da "theo-gonia" ihlal edilmiş olur.78

Dikkatli olarak anlamak kaydıyla belirtelim; bu nedenle, "(cev­


her-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)" ve "cevher-isim" ola­
rak "Ben'i (Ene)", "asl'a" münhasıran "(müteşekkil) isim" suretiyle
ele alamayız.

Ancak, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" ve "cev­


her-isim" olarak "Ben (Ene)", yukarıda belirttik, ''basit ve iç'li su­
ret'' olarak "asl'i ism'in" ve bu itibarla, "theo-graphia makinesi"
esasında düşünülen "ilk ism'in", "nihai ism'in" ve "zaınir(1er)'in"
kaydına da bağlanamaz.

Bu nedenle "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "kendi asl'ı" iti­


bariyle bizatihi "cevher'dir; "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O
(Hüve)" ise, "kendi asl'ı" itibariyle "cevher rabt'ed'e'n'dir".

Bu bakımdan, bizatihi "cevher'' olan "isim'den", yani "cevher-i­


sim" olarak "Ben'den (Ene)", "iç'yüz yaz'ı'm'ı" suretiyle "zamir"
esasında söz etmek imkan dahilinde değildir.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" ve "cevher-isim"


olarak "Ben (Ene)", bu nedenle, "theo-graphia makine'si'nin" kay­
dı albna alınamaz.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)" ve "cevher-i­


sim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsusen, "theo-graphia" esasında
"theo-gonia" itibariyle "doğ'u'ş'tan (genesis)", "teşkil'den" ve "in­
şa('at)'dan" bahsedemeyiz.

Bu nedenle "O (hüve)", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim'dir"; "Ben


(Ene)" ise, "cevher-isim".

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" ve "cevher-i­


sim" olarak "Ben (Ene)", yukarıda belirttik, "suret'' teşkil eden
"doğ'u' ş'un (genesis )" kaydına bağlanamaz.

Bu bakımdan "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" ve

78- Bu bağlamda, "mesned'i", "nazariyat (theoria)" esasında "theo-logia"


itibariyle "daya'n'a'k" anlamında kullanıyoruz.
Yalçın Koç - 77

"cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "suret" esasında ele alınamaz.

Bu hususa daha ayrınhlı olarak aşağıda temas ettik.

Bu nedenle, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)" ve


"cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)", "nazariyat (theoria)" esasında
"yer yaz'ı'm'ı'run (topo-graphia)" kaydına bağlamak imkan dahi­
linde değildir.

"Yer (topos)", ''basit ve iç1i suret'in" kaydı altındadır; bu sebep­


le.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)" ve "cevher-i­


sim" olarak "Ben'e (Ene)" bu bakımdan "yer (topos)" tayin edeme­
yiz; bu "isim(1er)'i" bizatihi "yer (topos)" esasında ele alamayız.

"Aş'kın'ın", "asl('ı'n)'ı" bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı"


suretiyle "ahlak'tan", "sadakat'' esasında söz etmek, tekraren belir­
telim, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-i­
sim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir1i'k (unitas)"
tasavvurunun "teşkil" cihetinden açılmasına bağlıdır.

Bu manada ''bir1i'k", "asl('ı'n)'a sadakat'' suretiyle düşünülen


"kendi'ne dost(1uk)'un", yani "ahlak'ın" bizatihi "esas'ı'dır".

Bu bakımdan, tekraren belirtelim, bu surette ''bir1i'k'in (unitas)"


teşkil esası anlaşılmadan "aş'kın'a" mahsusen "ahlak'tan" bahsedi­
lemez.

"Basit ve iç1i suret'' esasında "asl'i isim", "(gayr'ı nisbet'li)


kay'na'k" olarak "suret rabt'ed'e'n cevher'den", yani "psukhe'den"
gelir ve "doğ'u'ş (genesis)" esasında "meydan'a gel'i'ş'in" kaydı
altındadır.

Şöyle de söyleriz; "(müteşekkil) suret" olarak "asl'i isim",


"doğ'u'ş (genesis)" yoluyla "cevher-isim" olarak "Ben'den (Ene)"
gelir.

Bu bakımdan, "asl'i ism'e" mahsus "kayna'k", "doğ'u'ş'un (ge­


nesis)" kaydı altında olmak üzere "cevher-isim'dir", yani "Ben'dir
(Ene)".
78 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

"İlk isim" ve "nihai isim", "asl'i isim'den" hareketle ve


"theo-graphia makine' si" marifetiyle "inşa ed'i'l'i'r".

Bu bakımdan, "ilk ism'e" ve "nihai ism'e" mahsus "kayna'k" da,


"asl'i isim" suretiyle, "theo-graphia makine'si'nin" kaydı altında
"cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)".

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" ile "asl'i isim" arasında,


"gayr'ı nisbet'li topo-graphia'nın" kaydı altına girmeyen "gayr'ı
nisbet'li alaka'dan (relatio ir-ratio'nalis)" bahsederiz.79

"Bir'li'k (unitas)" itibariyle, "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)",


"(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'dan (Hüve)" gelir.

Ancak, "rabt'ed'i'l'e'n cevher" olarak, yani "cevher-isim" ola­


rak "Ben (Ene)" ile "cevher rabt'ed'e'n" olarak, yani "(cevher-ra­
bt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" arasında ve, "theo-graphia'nın"
kaydı altında bulunan "theo-gonia" vasıtasıyla herhangi manada
"alaka'dan (relatio)" bahsetmek, "nazariyat (theoria)" vasıtasıyla
mümkün değildir.

"Teşkil" itibariyle "isim'den", bu "ism'e" mahsus "hudud" esa­


sında bahsederiz; "mecaz'en" söylersek, "hadde" esasında.

Her "isim", "teşkil" itibariyle, "kendi'ne (ism'e)" mahsus "hu­


dud'un" kaydına tabidir.

"Asl'i ism'e" mahsus "hudud", "iç'te taşı'n'a'n suret'li vasıftır";


"cevher-ism'e" mahsus "hudud" ise, "kuvvet'tir".80

"Asl'i isim" ve "asl'i ism'e" mahsus "hudud", "iç'iç'e'lik" esasın­


da "gayr'ı nisbet'li topo-graphia'nın (topo-graphia ir-ratio'nalis)"
kaydına tabidir.

"Asl'i isim", "kendi'ne (asl'i ism'e)" mahsus "hudud'u", "iç'te


taşı'r''; bu manada.

79- Bu manada "gayr'ı nisbet1i alaka'yı (relatio ir-ratio'nalis)" önceki bö­


lümde ele aldık.
80- "Hudud" ve "hadde" düşüncesini bu bölümde daha aynnhlı olarak
inceledik. Bu manada "kuvvet" ile, mesela "hafıza'yı" kastediyoruz.
Yalçın Koç - 79

Ancak, "cevher-ism'i" ve "cevher-ism'e" mahsus "hudud" ola­


rak "kuvvet'i", "nazariyat (theoria)" itibariyle "topo-graphia'run"
kaydına bağlayamayız.

"Kuvvet'i", "cevher-ism'e" mahsusen ne "iç('iç'e1ik)" ne de


"yan('yan'a1ık)" suretiyle ele alamayız; bu sebeple.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)", "cevher ra­


bt'ed'e'r''.

"(Rabt'ed'i1'e'n) cevher'', "kuvvet'li'dir''.

Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)"


mahsus "hudud'u", "kuvvet'' esasında düşünemeyiz; aksi takdirde
"(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'dan (Hüve)", "cevher-isim"
olarak "Ben (Ene)" suretiyle bahsetmiş oluruz ki, bu imkan dahi­
linde değildir.

Şöyle de söyleriz; "cevher rabt'ı" suretiyle "kuvvet rabt'ed'e'n'e"


mahsus "hudud'dan", "kuvvet" esasında söz edilemez.

Bu nedenle, "cevher-isim" olarak "Ben'den (Ene)" hareketle,


"(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)" bizatihi "hudud"
tayin edemeyiz.

Her "isim" gibi "O (Hüve)" da, "(bir) hudud'un" kaydı altında­
dır; bu husus unutulmadan.

Bu bakımdan, "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" ile "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" itibariyle, ne "nisbet'li temas'tan
(contactus ratio'nalis)" ne de "gayr'ı nisbet'li temas'tan (contactus
ir-ratio'nalis)", "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" esasında
bahsedilemez.

Benzer ifade, "nazariyat (theoria)" bakımından, "asl'i isim" ile


"cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" bakımından da geçerlidir.

"Asl'i isim" ile "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" arasındaki


"gayr'ı nisbet1i alaka'yı (relatio ir-ratio'nalis)", "gayr'ı nisbet'li rabt
(conexio ir-ratio'nalis)" esasında ele alamayız; bu sebeple.

Tekraren ifade edelim; "(müteşekkil) suret" esasında "asl'i


80 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

isim'den", "ilk isim'den" ve "nihai isim'den" hareketle, "suret'in"


kaydına bağlanmayan "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya
(Hüve)" ve "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" bizatihi "temas .
(contactus)" düşünülemez.

Bu nedenle, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)" ve


"cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)", "(müteşekkil) psukhe suret'i"
vasıtasıyla "temas'tan (contactus)" söz etmek mümkün değildir.

Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)",


"cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus
''bir1i'k'ten (unitas)", "(bir'bir'i'ne) temas (contactus)" esasında
bahsedilemez.

"Asl('ı'n)'ı" kuşatan ''bir'li'k'i (unitas)", "teşkil" cihetinden,


"arkhitektonik" suretiyle de düşünemeyiz; .bu hususa önceki bö­
lümde temas ettik.

"Bir'li'k (unitas)" tasavvurundan bahsetmek, bu bakımlardan


"ism'in" kaydına bağlıdır.

"Bir1i'k teşkil'i" meselesini, bu itibarla, "asl'i ism'e" mahsus


"devr" cihetinden ele alalım.

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" ile "asl'i isim" arasındaki


"alaka'yı", "Ben'e (Ene)" mahsus "hudud" olarak "kuvvet" fikrini
de dikkate almak suretiyle tanırız.

"Devr'i", "harmonia'ya" mahsusen düşünürüz. 0 1

"Harmonia" ile, "aş'kın'a" mahsusen, "(müteşekkil) psukhe su­


ret'i'ni" kastediyoruz.

"(Müteşekkil) psukhe suret'i", "theo-graphia makine'si" mari­


fetiyle, "asl'i isim'den" hareketle "inşa ed'i1'e'n müteşekkil dil'dir";
"aş'kın'a" mahsus "suret'in" bizatihi "nisbet'li yüz'ü (facies ra­
tio'nalis)" olarak.

81- Bu husustan, "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Matematik İnşa'sı


Üzerine Bir İnceleme" ve "Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyah
Üzerine Bir İnceleme" adlı kitaplarda aynnhlı olarak bahsettik.
Yalçın Koç - 81

Bu bakımdan, "harmonia'ya" mahsus "devr'den", "asl'i ism'e"


mahsus "devr" suretiyle de bahsederiz; "çık'a'n asl'i isim (ekso­
dos), gir'e'n asl'i isim (eisodos), (yeni'den) çık'a'n asl'i isim (ekso­
dos)" şeklinde.

Bu manada "devr'in" esası, "gayr'ı nisbet'li daire'dir (circulus


ir-ratio'nalis)".

Ancak, "ilk isim" ve "nihai isim" bakımından "devr'i", "asl'i


ism'e" mahsus "devr'den" farklı olarak düşünmek gerekir.

"Asl'i ism'e" mahsus "devr'' teşkili, "theo-graphia maki­


ne'si'nin" kaydına bağlı değildir. "İlk ism'e" ve "nihai ism'e" mah­
sus "devr'' ise, "theo-graphia makine'si'ne" mahsus "inşa'nın"
kaydı altındadır.

Bu husus, "asl'i isim" ile, "ilk isim" ve "nihai isim" arasında,


"devr" bakımından mahiyet farkına yol açar.

"Basit ve iç1i suret" olarak "asl'i ism'in", "kendi'ni (asl'i ism'i)"


herhangi bir şekilde bizzat "devr'et'ti'r'me'si'nden" söz edemeyiz.

Bu manada "devr teşkil'i", "cevher-ism'e" mahsus "kuvvet" su­


retiyledir.

"Asl'i ism'e" mahsusen "kuvvet'ten" ve bu suretle "devr teş­


kil'nden" bahsetmek ise imkan dahilinde değildir; bu sebeple. 02

Bu bakımdan "devr faal'i'yet'i'nden", "asl'i ism'e" münhasıran


bahsedemeyiz.

"Asl'i ism'e" mahsus "devr", "gayr'ı nisbet'li daire (circulus


ir-ratio'nalis)" teşkili esasında "faal'i'yet'dir"; ancak bu surette "fa­
al'i'yet'i" ortaya çıkaran bizatihi "asl'i isim" olamaz; bu manada.

"(Kendi) faal'i'yet'i'ne", "kendi'ne" mahsus "kuvvet" vasıtasıy­


la bizatihi "kayna'k" olan "ism'e", "faal-isim" deriz.

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", mesela, "kendi'ne" mahsus

82- Bu ifade, "basit manzara" ve "müteşekkil dil" bakımından da geçerli­


dir.
82 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

"kuvvet" olarak "muhayyile" yoluyla bu manada "faal-isim'dir" .

"Asl'i isim", bu manada "faal-isim" olarak ele alınamaz; "basit


ve iç1i suret" olarak "asl'i ism'e" mahsusen "kuvvet" düşünemeyiz.

"Kuvvet", "theo-graphia" cihetinden, "asl'i ism'e" bizatihi "kay­


na'k'ı" olarak "Ben'e (Ene)" mahsustur; "asl'i ism'i devr'et'ti'r'e'n"
bu bakımdan "cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)".

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "ilk ism'i" ve "nihai ism'i",


bu "isim1er'e" mahsus "zamir1er'i" ve bu itibarla "müteşekkil
dil'i", yukarıda "theo-graphia makine'si'ne" mahsusen belirtilen
"inşa('at)'ın" kaydı altında "devr'et'ti'r'i'r".

Bu bakımdan "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", tekraren belir­


telim, yukarıda belirtilen manada olmak üzere, "faal-isim'dir''.

Bu manada "faal-isim", "vücud'a" mahsus "esas" cihetinden bi­


zatihi "cevher'dir'' .

"Faal-ism'in" esası olarak "kuvvet", "cevher-ism'e" mahsus


"hudud' tur".

"Ben (Ene)", bu bakımdan, hem "cevher" esasında "isim'dir",


yani "cevher-isim'dir"; hem de bizatihi "cevher'dir"; bu itibarla da
"faal-isim'dir".

"Faal-ism'i", "nazariyat'a (theoria)" mahsus "iç1i su ret" esasın­


da, mesela "asl'i isim" olarak düşünmek imkan dahilinde değildir.

Bu bakımdan "faal-isim", yani "cevher-isim" olarak "Ben


(Ene)", "nazariyat (theoria)" esasında "gayr'ı nisbet'li topo-grap­
hia'nın (topo-graphia ir-ratio'nalis)" kaydı altına alınamaz.

Bu manada "Ben'e (Ene)", ne "nazariyat (theoria)" ne de "suret


nazariyat'ı" esasında "topo-graphia" tayin edemeyiz.

"Faal-isim" olarak "Ben'i (Ene)", "(aç'ı'k) asl'i isim" esasında


"(bir) an'ın" ve "muhteva'ya (contentus)" münhasır "yer'in (to­
pos)" kaydı altında düşünemeyiz.

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "aş'kın" cihetinden,


Yalçın Koç - 83

"(dur'ma'ya'n- din'me'ye'n) devr'e" mahsus "kaynak'hr"; bu iti­


barla da "faal-isim'dir".

"(Müteş{!kkil) ben (ene)", ''basit ve iç'li suret" esasında olmak


üzere, "harmonia'ya", yani "müteşekkil dil'e" mahsus "nihai
isim'dir''.

"Devr'den", "theo-graphia makine'si'ne" mahsus "inşa('at)'ın"


kaydı altında, "nihai isim devr'i" suretiyle de söz ederiz; bu hususa
yukarıda temas ettik.

"Nihai ism'e", ve bu itibarla "müteşekkil dil'e" mahsusen "kuv­


vet'ten" bahsetmek imkan dahilinde değildir.

"Suret'e", "kuvvet" tayin edemeyiz; bu sebeple.

Bu bakımdan, "nihai isim" olarak "(müteşekkil) ben'i (ene)" bi­


zatihi "devr'et'ti'r'e'n", "faal-isim" olarak "Ben'dir (Ene)".

"Nihai isim" olarak "(müteşekkil) ben'e (ene)" mahsus "kay­


na'k", "theo-graphia makine'si" marifetiyle bizatihi "asl'i isim'dir";
"theo-graphia makine'si", "nihai ism'i", "asl'i isim'den" hareketle
ve "asl'i isim" esasında "(bir) an'a" mahsusen "inşa ed'e'r"; bu ma­
nada.

"Theo-graphia makine'si" marifetiyle, "suret'li ism'i" bizatihi


"aş'a'n" bir "mevcud'un", "rabt'ı (conexio)" veya "inşa'sı" müm­
kün değildir.

"Rabt'ed'i'l'e'n suret'ten" veya "inşa ed'i'l'e'n suret'ten" hare­


ketle, "suret rabt'ed'e'n" veya "suret inşa ed'e'n" teşkilini düşün­
mek "abes'tir"; kısaca ifade edersek bu sebeple.

Bu bakımdan, "rabt'ed'i'l'e'n suret", mesela "asl'i isim" ile, "su­


ret rabt'ed'e'n'i", yani "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)" aynı esas
dahilinde ele alamayız .

Benzer ifade, "inşa'ed'i'l'e'n suret", mesela "nihai isim" ve, "su­


ret inşa ed'e'n", yani "theo-graphia makine'si" itibariyle de geçer-
84 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

lidir.83

Bu ifadeleri, "suret1i ism'e" mahsus "hudud" esasında da tekrar


edebiliriz.

"Rabt'ed'i1'e'n suret'' olarak "asl'i ism'e" mahsus "hudud",


"asl'i ism'e" mahsusen "iç'te taşı'n'a'n suret'li vasıf'hr". "Suret ra­
bt'ed'e'.n'e", yani "cevher-ism'e" mahsus "hudud" ise "kuvvet'tir".

"Suret'ten" hareketle "kuvvet'' teşkilini düşünemeyiz.

"Suret'i" ve "kuvvet'i", "(bir) topo-graphia'run" kaydına bağla­


mak, "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" itibariyle düşünü­
lebilecek bir husus değildir; sebebini yukarıda belirttik.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "kayna'k", "(cev­


her-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'dur (Hüve)".

Yukarıda ifade ettik; "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus


"hudud", "kuvvet'tir''; "cevher-ism'e" ve "hudud" olarak "kuv­
vet'e", "nazariyat (theoria)" esasında "topo-graphia" tayin edeme­
yiz.

"(Cevher-rabt'ed'e'n) isim" olarak "O'ya (Hüve)" mahsus "hu­


dud" ise bizatihi "(rabt'ed'i1'e'n) cevher'dir''; yani "(rabt'ed'i1'e'n)
cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)".

Ne "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)" ne de "cev­


her-isim" olarak "Ben'e (Ene)" münhasıran "topo-graphia" tayini
"nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" vasıtasıyla imkan dahi­
linde değildir.

Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)"


ve "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)", "nazariyat (theoria)" veya
"suret nazariyat'ı" vasıtasıyla müşterek "topo-graphia" tayini dü­
şünülemez.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'in" ve "cevher-ism'in", "nazariyat

83- Bu ifade, "gayr'ı nisbet1i topo-graphia (topo-graphia ir-ratio'nalis)"


esasında kolaylıkla açılabilir.
Yalçın Koç - 85

(theoria)" esasında "müteşekkil dil" yoluyla bizatihi "teşkil'i'n­


den" bahsedemeyiz. 84

"Mevcud", "hudud'u'nu" ve "takad'i'ni" aşan "vücud'u" teşkil


edemez.

Yukanda anlattık; "(cevher-rabt'ed'e'n)-isi.m" ve "cevher-isim",


"müteşekkil dil'e" mahsus "hudud'u" ve bu itibarla da "müteşek­
kil dil'in takad'i'm' aşar; bu sebeple.

Bir noktaya kısaca değinelim.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i", "Theos'a" mahsus "ad"85 ile kanş­


hran "theos fikriyat'çı'sı", "tahayyül (phantasia)" esasında "hika­
yat'' yazmak suretiyle, "yanılt'ı'a ve saphr'ı'a fikriyat" tesis eder;
"(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" mahsus "hudud'un", "fikriyat (logia)
esasında "dil'e" mahsus "idrak'ı'ru" bizatihi aşhğıru dahi göreme­
den.

"Hudud'un idrak'ı", "nazariyat (theoria)" bakımından, bu "hu­


dud'un" kaydı alhnda bulunanın, mesela "cevher-isim" olarak
"Ben'in (Ene)" veya "(mahfuz) isim" olarak "O'nun (Hüve)" biza­
tihi "seyr'i'ne" tabidir.

"Theos fikriyat'çı'sı'na" mahsus "suret'', tekraren belirtelim,


"fikriyat (logia)" esasında "dil'dir".

Bu manada "hudud'un", "theos fikriyat'çı'sı" tarafından, "ken­


di'ne (düş'kün'e)" mahsus "suret'' olarak "dil" vasıtasıyla "seyr'i"
ise imkansızdır.

Bu bakımdan, geniş manada olmak üzere, "theos fikriyat'çı'sı",


"cevher-ism'e" dahi "teşkil" itibariyle temas edemeden, "idrak'ı'ru"

84- Bu manada "müteşekkil dil" ile, hem "(müteşekkil) psukhe suret'i'ni"


hem de "nazar'i musiki'yi" kastediyoruz. "Dil'e" mahsus "hudud'dan"
ve "takad'den", "Theologia'nın Esaslan-Felsefe'nin ve Teoloji'nin Na­
zariyah Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta bahsettik.
85- Bu manada "ad" ile, "fikriyat (logia)" esasında "ism'i" kastediyoruz.
Bu manada "ism'e", "Theogonia'nın Esaslan-Genesis Nazariyah Üzeri­
ne Bir İnceleme" adlı kitapta temas ettik.
86 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

bizatihi "aş'a'n" surette, "tahayyül (phantasia)" esasında "hikayat"


yazar.

Bu manada "hikayat'ı", "ahlak'a" mahsus "esas" olarak ele ala­


mayız.

"Hikayat" vasıtasıyla "aş'kın'a" mahsus "hakikat'e", yani "cev­


her-ism'e" temas edilemez. Bu bakımdan, "theos fikriyat'ı'na" mah­
susen "ahlak teşkil'i'nden" bahsetmek imkan dahilinde değildir.

Bu ifadeler, "genel'e" mahsusen, yani "fark1ı" mahiyetteki "the­


os fikriyat(1ar)'ı" bakımından daha ayrıntılı olarak kolaylıkla açı­
labilir.

Bu itibarla tekraren belirtelim; hem "Ben (Ene)" hem de "O


(Hüve)" bizzat "isim(1er)" olmakla birlikte, "O'yu (Hüve)", "Ben
(Ene)" ile aynı esas dahilinde ele alamayız.

"Mecaz'en" ifade edersek, mesela "(müteşekkil) ben (ene)",


yani "nihai isim", bizatihi "Ben'e (Ene)", yani "cevher-ism'e",
"gölge'nin", "ağ'a'ç'a" olan mesabesindedir; "Ben (Ene)" ise, bi­
zatihi "O'ya (Hüve)", yani "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", bizatihi
"ağ'a'ç'ın", "güneş'e, toprak'a, su'ya ve hava'ya" olan mesabesinde;
bu sebeple. 8 6

Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)",


"cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)", "faal-isim" suretinde "vücud
ver'e'n'dir''; "faal-isim" olarak "Ben (Ene) rabt'et'mek" suretiyle.

Ancak, "O'ya (Hüve)" mahsusen bundan "öte'si'ni", "nazari­


yat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" vasıtasıyla konuşamayız; aksi
takdirde "tahayyül (phantasia)" esasında "hikayat'' yazmış ve bu
suretle "mesel esas1ı masal felsefe'si", yani "mutho-Philosophie"
tesis etmiş oluruz. 87

Bir noktaya kısaca temas edelim.

86- Yanlış anlamaya meydan vermemek için belirtelim; bu bağlamda "gü­


neş'i, toprak'ı, su'yu ve hava'yı", "mecaz'en" kullanıyoruz.
87- "Theos fikriyat'ı" olarak "teoloji", bu bakımdan "mesel esas1ı ma-
Yalçın Koç - 87

"Vücud", "nisbet1i topo-graphia'run (topo-graphia ratio'nalis)"


kaydı altında bulunan "şekil'de" bizzat "ikamet ed('e)'mez"; "şe­
kil", "vücud'a" mahsus "(ikamet-ed'i'ş)-yer('i)" olarak ele alına­
maz; bu manada.
"Şekil'de ikamet ed'i'ş'ten", "şekil" itibariyle "dış'a" mahsusen
veya "yan'yan'a1ık" esasında bahsetmek "abes'tir".
"İkamet ed'i'ş", "iç'e" mahsustur.
Ancak, "nisbet1i topo-graphia'run (topo-graphia ratio'nalis)"
kaydı altında bulunan "şekl'e" mahsusen "iç" düşünemeyiz; kısaca
ifade edersek bu sebeple.
"Şekil", bu bakımdan, "vücud'a" mahsus "yat'a'k" veya "ev"
olarak görülemez.00
"Cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)", "asl'i isim'de" bizzat "ika­
met et'me'si (verweilen)" tarzındaki düşünce de "abes'tir"; "me­
caz'en" ifade edersek, "ağ'a'ç'ın", "gölge'de", mesela "hayat'i'yet"
suretiyle bizatihi "ikamet et'me'si" fikrinin "abes" olması gibi.
"Gölge'ye", bu itibarla, "ağ'a'ç'a" mahsus "potentia" tayin edi­
lemez.
Benzer şekilde, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'nun
(Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'de (Ene)" bizzat "ikamet
et'me'si (verveilen)" fikri de "abes' tir".
Aksi takdirde, "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "hu­
dud" ihlal edilmiş olur.
"Mecaz'en" söylersek, "güneş' in, toprak'ın, su'yun ve hava'run",
"ağ'a'ç'ta" bizzat "ikamet et'me'si'nin (verweilen)", "abes" oluşu

sal felsefe'si'nin", yani "mutho-Philosophie'nin" kaydına tabidir.


"İnan'mak" suretiyle, "mutho-Philosophie'nin" bizatihi "nazariyat'a
(theoria)" tahvilini düşünmek ise "abes'tir''. Bu husus, "inanç" kavra­
mından hareketle kolaylıkla açılabilir.
88- Bu ifade "form" itibariyle de geçerlidir.
88 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

gibi. 8 9 90

Bu ifadeler, "cevher'e" mahsus "kuvvet" itibariyle de geçerlidir.

Mesela, "(rabt'ed'i1'i) suret'e" mahsusen "kuvvet'' olarak "ha­


fıza'dan", "ikamet ed'i'ş" suretiyle söz edilemez; bu manada. Aksi
takdirde, "(rabt'ed'i1'i) suret'i", "cevher-isim" esasında ele almış
oluruz.

"(Kapa1ı) asl'i isim", "cevher-isim" olarak "Ben'de (Ene)", "ha­


fıza" marifetiyle "mahfuz'dur''.91

"O (Hüve)" da, "cevher-isim" olarak "Ben'de (Ene)", "hafıza"


marifetiyle "mahfuz'dur''; "Ben'e (Ene)" m�us "hudııd'un", yani
"kuvvet" olarak "hafıza'nın" kaydı albnda.

Bu noktalan açalım.

Önce "(kapa1ı) asl'i ism'i" ele alalım.

"Asl'i ism'i", "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" bizzat "ra­


bt'ed'e'r".

"(Kapa1ı) asl'i ism'i" ise, ''basit ve iç1i suret'' esasında, bizatihi


"kendi(' si)" olarak, "hafıza" marifetiyle "muhafaza ed'e'r''.

"Cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)" bizatihi "rabt'ed'e'n" ise,

89- Württemberg'li Hegel'in, "tezahür fikriyat'ı'ru (Phanomenologie)"


tesis ederken, "Geist'ın", "mevcud'a (Dasein)" mahsus "iç'te
(Innere)", "güç (Macht)" suretiyle "ikamet et'me si (verweilen)"
'

fikrini esas almasının " abes " oluşu gibi. Bu noktaya,


"Fenomenoloji ve Nazariyat-Tezahür Fikriyabnın Esaslan
Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta ayrıntılı olarak temas ettik.
90- "Kuvve('de bul'u'n'uş)" fikri, esasen, "felsefe" adındaki "fikriyat'a
(logia)" mahsusen "mevzuat" geliştirmek üzere uydurulan düşün­
ce şeklidir. Bu hususun, özellikle Stageira1ı Aristoteles'in "nisbet'li
theo-logia'sı'ndan (theo-logia ratio'nalis)" hareketle açılması kendi ba­
şına bir inceleme gerektirir.
91- "Ben'de (Ene)" ifadesinde geçen " ... 'de ( ... )", "yer işaret'le'yi'ci'si" ola­
rak düşünülemez; bu husus gözden kaçırılmadan. Sebebine yukarıda
temas ettik.
Yalçın Koç - 89

"(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'dur (Hüve)".

Bu cihetten ifade ed ersek, "rabt'ed'i1'e'n'in (Ben'in (Ene))", "ken­


di('si)'ni (Ben'i (Ene)) rabt'ed'e'n'i" bizatihi "kendi('si) (O (Hüve))"
olarak "muhafaza" alhna alması imkan dahilinde d eğildir.

"Cevher-ism'in", "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i" bizatihi "ken­


di('si)" olarak, yani "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "muhafaza"
alhna alması mümkün d eğildir; bu manada.

Aksi takdirde, "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)" bizatihi "(cev­


her-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" suretiyle ele alınış oluruz
ki, sebeplerini yukarıda belirttik, bu imkan dahilinde d eğildir�

Bu bakımdan, "(mahfuz) O'yu (Hüve)", "muhafaza alt'ı'na


al'a'n" esasında, yani "cevher-isim" suretiyle düşünmek gerekir.

Aksi takdirde, "ağ'a'ç'ın", "güneş'i, toprak'ı, su'yu ve hava'yı"


bizzat "taşı'dı'k'ı'ru", "mecaz'en" söylemiş oluruz ki, bu "abes'tir".

Bu itibarla "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)", " evvel mahfuz" esasında ve
"hafıza" suretiyle, "k endi('si)'ne (Ben'e (Ene))" mahsusen ve "ken­
di'si (Ben (Ene))" ile " bir'ara'da" tutar.

Bu manada "bir'ara'da1ık", "suret' in" ve bu itibarla "topo-grap­


hia'nın" kaydı alhnda ele alınamaz; aksi takdirde "theo-graphia"
esasında "theo-gonia'yı" ihlal etmiş oluruz.

Bu noktalan açalım.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "kayna'k",


"theo-graphia'nın" kaydı alhnda bulunan "theo-gonia" cihetind en,
"(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'dur (Hüve)".

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "kuvvet'li'dir". "Kuv­


vet(1er)" olarak "hafıza", "muhayyile" ve "idrak", "Ben'e (Ene)"
mahsustur; bu manada.

Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)",


yukarıda belirtilen surette "kuvvet(1er )'i", "cevher-isim" olarak
"Ben'e (Ene)" mahsusen "rabt'ed'e'r".
90 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

Bu manada "kuvvet", tekraren belirtelim, "cevher-ism'e" mah­


sus "hudud'dur"; "mecaz'en" ifade edersek, "hadde'dir".
"Cevher-ism'i", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" esasında ele ala­
mayız; aksi takdirde, "cevher-ism'i", "cevher-ism'i" bizatihi "ra­
bt'ed'e'n'e", yani "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" tahvil etmiş oluruz ki,
bu imkan dahilinde değildir.
"Cevher-ism'i" ve "cevher-ism'e" mahsus "kuvvet'i" bizatihi
"rabt'ed'e'n'in", "ne" ve "kim" olduğunu, bu manada "rabt'ın" ne
surette meydana geldiğini "nazariyat (theoria)" ve "suret nazari­
yat'( esasında açamayız.
Aksi takdirde, "tahayyül (phantasia)" esasında "hikayat" yaz­
mış ve bu yolla "mesel esas1ı masal felsefe'si", yani "mutho-Philo­
sophie" tesis etmiş oluruz.
Bu hususun "fikriyat'ın (logia)" kaydı altında bulunan "theos
fikriyat'ı'' esasında "teoloji" vasıtasıyla açılabildiğini düşünmek ise
"abes'tir"; sebeplerini yukarıda anlattık.
"Teşkil" itibariyle, "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı"
vasıtasıyla ele alınamayanın, "fikriyat (logia)" vasıtasıyla ele alın­
dığını düşünmek imkansızdır; bu manada.
Bu bakımdan, "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "kuv­
vet'', yani "hafıza", "Ben'i (Ene) rabt'ed'e'n'i", "kendi (Ben (Ene))
esas'ı ve hudud'u" dahilinde "muhafaza" altına alır.92
"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)", bu itibarla, "cev­
her-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsusen, "cevher-isim" esasında
"mahfuz'dur''. 9 3
Aksi takdirde, "muhafaza" altına alan "kuvvet'ten", "cevher-i-

92- Bir noktaya dikkat çekelim. "Rabt'ed'i1'i suret'e", mesela "aç'ı'k asl'i
ism'e" mahsusen "kuvvet'' düşünemeyiz. Bu bakımdan, "aç'ı'k (müte­
şekkil) ism'in", "kendi'ni rabt'ed'e'n'i", yani "Ben'i (Ene)", "kendi'ne
((müteşekkil) ism'e)" mahsus esaslar dahilinde muhafaza altına alması
düşünülebilecek bir husus değildir.
93- "(Mahfuz) O'ya (Hüve)" mahsusen "kuvvet'ten" aşağıda bahsettik.
Yalçın Koç - 91

sim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "hafıza" esasında bahsedeme­


yiz.94
"Ben'in (Ene)", "kendi'ni (Ben'i (Ene)) rabt'ed'e'n'i", "kendi'ni
(Ben'i (Ene))" bizatihi "aş'a'n" şekilde, bizzat "O (Hüve)" olarak
"muhafaza" altına alması imkan dahilinde değildir; aksi takdirde,
"Ben'den (Ene))", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)"
esasında söz etmiş oluruz.
"Cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)", "(cevher-rabt'ed'e'n)-i­
sim" olarak "O'yu (Hüve)", "suret'' esasında "muhafaza" altına
alması da imkan dahilinde değildir. "O'yu (Hüve)", "tezahür'ün
(phaenomenon)" kaydı altında düşünemeyiz; kısaca ifade edersek
bu sebeple.
.

Aksi takdirde, "theo-graphia" esasında "theo-gonia'yı" iptal et-


miş oluruz.
Bu bakımdan, "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "kendi'ne
(Ben'e (Ene))" mahsus "kayna'k'ı", yani "(cevher-isim)-rabt'ed'e'n"
olarak "O'yu (Hüve)", "kendi (Ben (Ene))" esasında ve "evvel mah­
fuz" suretiyle muhafaza altına alır.
"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)", "cevher-isim"
olarak "Ben'de (Ene)", "cevher-isim" suretiyle "mahfuz'dur"; bu
manada.
Sebeplerini yukarıda açık olarak anlattık; aksini düşünemeyiz.
Tekraren ifade edelim; bu manada "evvel mahfuz", yani "cev­
her-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "(mahfuz) O (Hüve)",
"Ben'den (Ene)" gelen "tezahür (phaenomenon)" suretinde ele alı­
namaz; "tezahür (phaenomenon)", "nazariyat (theoria)" bakımın­
dan "basit ve iç1i suret'in" kaydına tabidir; bu sebeple.
Yukarıda belirttik; "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "(cev­
her-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)" bizatihi "kendi (O

94- Bu bakımdan, "cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)", "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-isim" olarak "O'yu (Hüve)" bizatihi "idrak'ı'' imkan dahi­
linde değildir; bu hususu, "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı"
vasıtasıyla daha öteye açamayız.
92 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

(Hüve))" esasında muhafaza albna alamaz; aksi takdirde "Ben'den


(Ene)", "Ben'i (Ene)" bizatihi "aş'a'n" şekilde söz etmiş oluruz.
"Nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" bakımından bu im­
kan dahilinde değildir.

Bu itibarla, "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "evvel",


"hafıza'nın" kaydı altında, "cevher-isim" esasında "O'dur (Hüve)".

Yukarıda anlahlan manada olmak üzere, "cevher-isim" olarak


"Ben (Ene)" esasında "O (Hüve)", "müteşekkil dil" cihetinden, "ev­
vel mahfuz'a" mahsus "isim'dir", yani "(mahfuz) isim'dir"; "(mah­
fuz) O (Hüve)" olarak.
"Cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)", "cevher-isim" esasında
"(mahfuz) O (Hüve)" vasıtasıyla, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak
"O'ya (Hüve)" bizatihi "temas'ı (contactus)", "nazariyat (theoria)"
esasında telaffuz edilebilecek bir husus değildir. 95

Aksi takdirde, bu manada "temas'tan (contactus)" bahsetmek,


"tahayyül (phantasia)" esasında "hikayat'' oluşturmaktan ibarettir.
Bu meyanda belirtmeden geçmeyelim.
"Düş'kün'ün suret'i", "fikriyat (logia)" esasında "dil'dir".

Bu bakımdan "düş'kün'ün", "dil'i" aşan şekilde "Kelam'ı'' bi­


zatihi "işit'mek" ve "gör'mek" suretiyle "seyr'i" imkan dahilinde
değildir. 96

Bu bakımdan, "Kelam'a" mahsus "söz'den" hareketle, "düş'kün"


olarak "theos fikriyat'çı'sı'nın", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)",
"(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", ve "Kelam"
esasında "İsm'e", "işit'mek" ve "gör'mek" suretiyle bizatiJ:ıi "te­
mas'ı'ndan (contactus)" ve "bu'n1ar'ın" bu suretle "seyr'i'nden" ve

95- Bu manada "temas (contactus)" ile, hem "nisbet'li temas'ı (contactus


ratio'nalis)" hem de "gayr'ı nisbet1i temas'ı (contactus ir-ratio'nalis)"
kastediyoruz. "Bila nisbet1i temas'tan (contactus irratio'nalis)" bahset­
mek ise "abes'tir''; bu hususa, "alaka (relatio)" cihetinden önceki bö­
lümde değindik.
%- Bu noktadan, "Theogonia'nın Esaslan-Genesis Nazariyah Üzerine Bir
İnceleme" adlı kitapta bahsettik.
Yalçın Koç - 93

"idrak'ı'ndan" bahsedilemez.

"Theos fikriyat'çı'sı" bu bakımdan esasen "tahayyül (phanta­


sia)" esasında "hikayat yaz' ı' cı' sı'dır". 97

"Evvel mahfuz" ile, "asl'i isim" ve bu itibarla "devr" teşkiline


"evvel" olan "mahfuz'u", yani "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)"
mahsus "hafıza" esasında bu manada "evvel('den) mahfuz'u" kas­
tediyoruz; yani "Ben (Ene)" esasında "(mahfuz) O'yu (Hüve)".90

"Evvel mahfuz'u", bizatihi "muhteva'ya (contentus)", mesela


"Ben (Ene)" esasında "(mahfuz) O'ya (Ene)" mahsus "hazne (re­
ceptaculum)" suretiyle düşünemeyiz.

Bu manada "evvel mahfuz'u", yani "cevher-isim" esasında "


(mahfuz) O'yu (Hüve)", "nazariyat'a (theoria)" mahsus "devr'in"
kaydına bağlayamayız; "evvel mahfuz" olarak bu manada "(mah­
fuz) O'dan (Hüve)", "suret'' ve "tezahür" esasında bahsedilemez;
bu sebeple.

"(Mahfuz) O (Hüve)", "cevher-isim" esasında "(mahfuz)


isim'dir"; bu husus unutulmadan.

"Evvel mahfuz" olarak "O (Hüve)", yani "(mahfuz) O (Hüve)",


"çık'ı'ş (eksodos), gir'i'ş (eisodos), (yeni'den) çık'ı'ş'ın (eksodos)"
kaydına tabi değildir.

"Evvel mahfuz" olarak "O'ya (Hüve)" mahsus "zaman" teşki­


linden, "naiariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" vasıtasıyla bah­
sedemeyiz.

"(Kapa1ı) asl'i isim", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsu­


sen "(mahfuz) suret' tir'' .

Ancak, "evvel mahfuz" olarak "O'dan (Hüve)", "(mahfuz) su­


ret" esasında söz etmek imkan dahilinde değildir.

"Evvel mahfuz" olarak "O (Hüve)", yani "Ben (Ene)" esasında

97- Bu ifade geneldir; "teoloji'yi" ve "ilah'i'yat'ı" kuşatan şekilde.


98- Bu manada "evvel'i", "nisbet'li bir'li'k (unitas ratio'nalis)" olarak "za­
man'a" mahsusen düşünemeyiz; bu bakımdan "evvel'i", "ön'ce" ile
karıştırmamak gerekir.
94 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

"(mahfuz) O (Hüve)", "(kapa1ı) asl'i isim'den" esasen "fark1ı'dır''.

"Ben (Ene)" esasında "(mahfuz) O (Hüve)", "cevher'' suretiyle


"(evvel'den) mahfuz'dur"; "(kapa1ı) asl'i ism'in" esası ise bizatihi
"(müteşekkil) suret'tir"; bu manada.

"Evvel mahfuz", yani "(mahfuz) isim" olarak "O (Hüve)",


"(mahfuz) cevher'dir'' .

"(Mahfuz) cevher'den", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)"


mahsusen "(mahfuz) suret'' esasında bahsedilemez.

Bir hususa kısaca temas edelim.

Tekraren belirtelim; "evvel mahfuz" olarak "O (Hüve)" ile,


"cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsusen, "cevher-isim" esa­
sında "(mahfuz) O'yu (Hüve)" kastediyoruz.

Bu manada "evvel mahfuz" olarak "O'yu (Hüve)", yani "(mah­


fuz) O'yu (Hüve)", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'nun
(Hüve)", "Ben'e (Ene)" mahsus "aks'i (re-flexio)" suretiyle düşü­
nemeyiz.

Aksi takdirde "muhafaza alt'ı'na al'mak'tan", yani


"hıfz'et'mek'ten", "aks'et'me (re-flexio)" yoluyla söz etmek ve me­
sela "(mahfuz) asl'i ism'i", "(aç'ı'k) asl'i ism'in" bizatihi "aks'i (re­
flexio)" suretiyle ele almak gerekir.
Ancak hal böyle değildir; "(mahfuz) asl'i isim", "hafıza'ya" ve
"zihn'e (mens)" mahsusen "nisbet'in (ratio)" kaydı altında olmak
üzere, "(aç'ı'k) asl'i ism'in" bizatihi "(kapa1ı) kendi'si'dir''; bu se­
beple.99

Şöyle de söyleriz; "suret" ve "muhteva (contentus)" cihetinden,


"(mahfuz) asl'i isim" ile "(aç'ı'k) asl'i isim" arasında "fark" bulun­
maz. ıoo

"Aks'et'me (re-flexio)", "(bir) şey'in", bizatihi "kendi'si (bu

99-Bu noktalardan, "Zihin ve Nazariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esaslan Üze­


rine Bir İnceleme" adlı kitapta aynnhlı olarak bahsettik.
100- Ancak, "(mahfuz) asl'i isim" esasında "(bir) an" teşkilinden söz edi­
lemez.
Yalçın Koç - 95

şey)" olarak, "(fark1ı bir) şey'e", "nisbet (ratio)" esasında "rabt'ı


(conexio)" suretiyle ele alınamaz.
Aksi takdirde "(bir) şey'den", "aks'et'me'nin (re-flexio)" kaydı
altında "(iki) şey" olarak söz etmiş oluruz ki, bu imkan dahilinde
değildir.
"Evvel mahfuz" olarak "O (Hüve)", yukarıda belirttik, "(cev­
her-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'nun (Hüve)" bizatihi "kendi'si"
değildir.
Ancak, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" ile "cev­
her-isim" olarak "Ben'i (Ene)", "bir'bir'i" ile "nisbet1i rabt (conexio
ratio'nalis)" esasında düşünemeyiz. Aksi takdirde bu manada her
iki "ism'i" de, "nisbet1i topo-graphia'nın (topo-graphia ratio'nalis)"
kaydına bağlamış oluruz ki, "theo-graphia" esasında "theo-gonia"
cihetinden bu mümkün değildir.
"Nisbet1i topo-graphia'nın (topo-graphia ratio'nalis)" kaydı al­
tında bulunan "nisbet1i rabt (conexio ratio'nalis)" esas alınmadan
"aks'et'me'den (re-flexio)" bahsedilemez.
Bu bakımdan "(mahfuz) O (Hüve)", "cevher-isim" olarak
"Ben'e (Ene)" mahsusen "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'nun
(Hüve)" bizatihi "aks'i (re-flexio)" suretinde ele alınamaz.
Bu meyanda, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (hüve)",
"cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" ve "evvel mahfuz" olarak "O'ya
(Hüve)" mahsusen "şuur'dan" kısaca bahsedelim.
"Şuur'', "suret'in kendi'ni idrak cihet'i'dir".
"Suret'in kendi'ni idrak'ı", "suret'in", "cevher-isim" ola­
rak "Ben'den (Ene)" gelen "suret1i ses'i" bizatihi "işit'me'si" ve
"işit'i1'e'n'i" bizatihi "gör'me'si" yoluyladır.
Bu manada "idrak", ''basit manzara'dan" ve ''basit manzara'ya"
mahsus "iç'ten" hareketle, "theo-graphia makine'si" marifetiyle
"tasvir ve zamir inşa'sı'nın" kaydına tabidir.101

101- Bu noktalan, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine


Bir İnceleme" adlı kitapta ayrıntılı olarak ele aldık.
96 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)" mahsusen


"gel'e'n suret1i ses'ten" söz edemeyiz.
"Bir1i'k seyr'i", ancak "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mah­
sus "(mahfuz) isim(1er)" vasıtasıyladır; bu sebeple.102
Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'nun
(Hüve)" bizatihi "seyr'i", "nazariyat (theoria)" ve "suret nazari­
yat'ı" esasında mümkün değildir.
"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)", "a-logos'tur";
yani "ses ver'me'ye'n'dir"; bu sebeple.
Bu itibarla, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)"
münhasıran herhangi bir manada "şuur'u", ne "nazariyat (theo­
ria)" ne de "suret nazariyat'ı" vasıtasıyla düşünemeyiz.
"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)", "suret'li isim"
esasında ele alınamaz; bu itibarla da "suret'in" kaydına bağlana­
maz. Bu bakımdan, bizatihi "O'ya (Hüve)", "suret'in kendi'ni idrak
cihet'i" olarak "şuur'' tayini imkan dahilinde değildir.
"Cevher-isim" olarak "Ben;i (Ene)" de, "suret'li isim" esasında
ele alamayız. Bu nedenle, bu manada "Ben'e (Ene)", "suret'in ken­
di'ni idrak cihet'i" olarak "şuur'' tayini düşünülemez.
Benzer sebeple, "evvel mahfuz" olarak "O'ya (Hüve)", yani
"Ben (Ene)" esasında "(mahfuz) O'ya (Hüve)" mahsusen de "şu­
ur'dan" söz edemeyiz.
Bu bakımdan, "bir1i'k'e (wtltas)", bizatihi "(cevher-rabt'ed'e'n)-i­
sim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve
"evvel mahfuz" olarak "O'ya (Hüve)" mahsusen "nazariyat (theo­
ria)" suretiyle "şuur'' tayini imkan dahilinde değildir.
"(Mahfuz) O'ya (Hüve)" ve "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)",
"(mahfuz) asl'i ism'e" mahsus "şuur tayin'i" düşünmek ise, "hu­
dud" cihetinden "abes'tir".
"Suret'in" kaydı albnda bulunmayan "şuur'dan", "nazariyat'a
(theoria)" ve "suret nazariyat'ı'na" mahsusen bahsedemeyiz; bu

102- Bu hususu, "4. Birlik Seyr'i" başlıklı bölümde inceledik.


Yalçın Koç - 97

husus unutulmadan.
Yukarıda belirttik; "evvel mahfuz" olarak "O (Hüve)", "cev­
her-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "hafıza" suretiyle "mah­
fuz'dur"; "cevher-isim" esasında "(mahfuz) O (Hüve)" olarak.
"Cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)", "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'i"
bizatihi "kendi('si) (O (Hüve))" olarak muhafaza altına alması im­
kan dahilinde değildir; bu sebeple.
Bu itibarla, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)",
"evvel mahfuz" olarak "O (Hüve)" vasıtasıyla bizatihi "temas (con­
tactus)" imkan dahilinde değildir.
Bu cihetten ifade edersek, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak
"O'nun (Hüve)", bizatihi "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" esasında "ha­
hr'la'mak" suretiyle "seyr'i'nden" bahsedemeyiz.
"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'nun (Hüve)", "suret na­
zariyat'ı'na" mahsusen "hahr'la'n'ma'sı", sebebini yukarıda be­
lirttik, "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" vasıtasıyladır. Bu bakım­
dan, "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" vasıtasıyla "hahr'la'mak"
suretiyle "seyr'ed'i1'e'n", "cevher-isim" esasında "(mahfuz) O'dur
(Hüve)".
Bu itibarla, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'dan (Hüve)",
"bir'li'k'e (unitas)" mahsusen bizzatihi bahsedilemez.
Yani, "O'nun (Hüve)", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olması­
nın ötesinde, "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)" bizatihi "ra­
bt'et'me'si'nin" ve "cevher-isim" esasında "muhafaza" altına
alınmasının ötesinde, bu manada "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'in",
"bir'li'k'e (unitas)" ne surette bağlandığını "nazariyat (theoria)" ve
"suret nazariyat'ı" vasıtasıyla açıklayamayız.
Bu hususu "aç'ı'k1a'mak", "nazariyat (theoria)" cihetinden söy­
lersek, "tahayyül yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" suretiyle "mut­
ho-Philosophie", yani "mesel esas1ı masal felsefe' si" tesis etmektir.
"Theos fikriyat'ı", "mahiyet'i" ve "esas'ı" itibariyle bu ifadenin
kapsamında yer alır; bu "mahiyet'e" ve "esas'a" yukarıda kısaca
98 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

temas ettik. 1 0 3
"Cevher-ism'e" mahsus "hudud", "kuvvet'tir''. Bu bakımdan,
"cevher-isİn'i rabt'ed'e'n'e" mahsus "hudud'dan", "kuvvet'' esasın­
da bahsedemeyiz.
"Kuvvet'' vasıtasıyla bizatihi "kuvvet(1i) rabt'ı" düşünülebile­
cek bir husus değildir; bu sebeple.
"Kuvvet" olarak "hafıza", "cevher-ism'e" mahsus "(bir) hu­
dud'dur".
Bu bakımdan, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" mahsus "hudud", sa­
dece "hafıza" suretiyle ele alınamaz. 1 04

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" mahsus "hudud", yukarıda belirt­


tik, "(rabt'ed'i1'e'n) cevher'dir"; yani "cevher-isim" olarak "Ben'dir
(Ene)".
Bu iti.barla, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)", "(ra­
bt'ed'i1'e'n) cevher" esasında "bir1i'k'e (unitas)" bağlıdır; "(cev­
her-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)", "cevher-ism'e" mahsus
"hafıza'run" bizatihi kaydı albna girmeden.

Bu bakımdan "O (Hüve)", "bir'li'k'e (unitas)", ilci "cihet'ten" da­


hildir; "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" ve "cevher-i­
sim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsusen "(mahfuz) O (Hüve)", yani
"evvel mahfuz" olarak "O (Hüve)".

Bu itibarla, ''bir'li'k'e (unitas)" mahsusen "O'dan (Hüve)" bah­


setmek, esasen bu ilci "cihet'ten", yukarıda belirtilen manada ol­
mak üzere beraberce söz etmektir.
Bu hususun, "arkhitektonik" suretiyle tesbiti. imkan dahilinde
değildir. 1 05

103- Württemberg'li Hegel'in yaptığı gibi. Bu husustan, "Fenomenoloji ve


Nazariyat-Tezahür Fikriyatı'nın Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı
kitapta bahsettik.
104- Mesela, "kuvvet" olarak "muhayyile" de, "cevher-ism'e" mahsus
"(bir) hudud'tur"; bu manada.
105- Bu husus, önceki bölümde anlatılanları dikkate almak suretiyle açı­
labilir.
Yalçın Koç - 99

"(Mahfuz) O'ya (Hüve)" mahsus "hudud'u", "rabt'ed1'e'n cev­


her" olarak ele alamayız; aksi takdirde, "(hıfz'ed'e'n) cevher-ism'i",
"(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" ile kanşhrmış oluruz.

"(Mahfuz) O'ya (Hüve)" mahsus "hudud", "kuvvet" olarak da


ele alınamaz; aksi takdirde, "(mahfuz) O'dan (Hüve)", "cevher-i­
sim" olarak "Ben (Ene)" suretiyle bahsetmiş oluruz.

Bu bakımdan "(mahfuz) O (Hüve)", "kendi('si)'ne" bizatihi


"kuvvet" tayin edilmeyen "cevher'dir".

"(Mahfuz) O'ya (Hüve)" mahsusen "hafıza'dan", "muhayyi­


le'den" ve geniş manada "idrak'tan", "kuvvet'' esasında söz edile­
mez; bu manada.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus her "icraat", "cev­


her-isim" esasında olmak üzere, "Ben'e (Ene)" mahsus "hafıza"
marifetiyle "mahfuz'dur"; "kayb'ı" mümkün olmayan şekilde; aksi
takdirde "kuvvet" olarak "hafıza" düşüncesini iptal etmiş oluruz.

"Hafıza", "muhayyile'den" ibaret olsaydı, "(mahfuz) O'yu


(Hüve)" ve "(mahfuz) asl'i ism'i", ''bir'bir'i'nden", "cevher'e" mah­
sus "vücud" bakımından ayırt edemezdik.

Yani hem "(mahfuz) O (Hüve)" hem de "(mahfuz) asl'i ism'i",


"tahayyül (phantasia)" esasında "şekil" suretinde ele almak gere­
kirdi; bu manada.

Hal böyle olsaydı, "cevher'' fikri iptal edilmiş olurdu.

Ancak, sebeplerini yukarıda anlattık, hal böyle değildir.

Bu bakımdan "hafıza", "muhayyile" suretiyle ele alınamaz ve,


"cevher" itibariyle "(mahfuz) O (Hüve)" ve "(mahfuz) asl'i isim",
kendi "esas(1ar)'ı'na" mahsusen "hafıza'nın" kaydı albnda bulu­
nur; yani "(mahfuz) cevher" ve "(mahfuz) asl'i isim" olarak.

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", yukarıda bahsettik, "kuv­


ve(1er)" cihetinden "faal-isim'dir'' .

Bu manada "faal-ism'e" mahsus "icraat'' ile, "doğ'u'ş (gene­


sis)" esasında "suret rabt'ı'ru", geniş manada "suret devr'i'ni",
"theo-graphia makine'si'ne" ve "muhayyile'ye" mahsus "fa-
100 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher�İsim, Birlik

al'i'yet'i", "zihn'i (mens)" ve buna mahsus "faal'i'yet'i" ve geniş


manada '.'idrak faal'i'yet'i'ni" kastediyoruz.

Bu manada "faal'i'yet'in" tamamı, yani "faal-isim" olarak "Ben'e


(Ene)" mahsus "icraat'', "mecaz" esasında olmak üzere tekraren
belirtelim, "faal-isim" olarak "Ben'e (Ene)", "gölge'nin, ağ'a'ç'a"
olan mesabesindedir.

"Mecaz'en" ifade edersek, "ağ'a'ç'a" mahsus "değiş'i'm'den",


mesela "gölge esas'ı'nda" bahsedemeyiz. 10 6 107

Bu bakımdan, ."rabt'ed1'e'n suret'' yoluyla ve "(bir) an" esasın­


da, "Ben'e (Ene)" mahsusen "değiş'i'm'den" bahsetmek imkan da­
hilinde değildir.

"(Aç'ı'k) asl'i isim", "(bir) an" itibariyle "sabit'tir"; bu manada.

"Suret'li vasf'a iç" olarak "suret'siz fiil", "kara'n1ı'k hareket'tir".

Ancak, "kara'n1ı'k hareket" esasında olmak üzere, "(aç'ı'k)


asl'i ism'e" mahsusen "değiş'i'm'den", yani "(aç'ı'k) suret'in de­
ğiş'i'm'i'nden" söz edilemez.

Bu itibarla, "suret rabt'ı" esasında "kara'n1ı'k hareket" yoluyla


"(mahfuz) değiş'i'm'den" bahsedemeyiz.

"Asl'i ism'e" mahsus "devr", "kara'n1ı'k hareket" esasında ele


alınamaz.

"Aş'kın'a" mahsus "ahlak'ın esas'ı", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isiın"


olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i
ism'e" mahsus "bir1i'k'tir (unitas)"; yukarıda anlahlan manada.

"Ahlak'a" mahsus "kayna'k" ise, "cevher-isim" olarak "Ben'dir


(Ene)"; "evvel mahfuz'u" da kuşatan şekilde; aksi takdirde, yuka­
rıda belirttik, "bir'li'k'ten (unitas)" ve bu itibarla da "ahlak'tan" söz

106- Mesela, "(bir) dal kır'ı1'ma'sı" suretiyle "ağ'a'ç'ta", "değiş'i'm" mey­


dana gelir; ancak bu "değiş'i'm", yani "kır'ı1'ma", "gölge esas'ı'nda"
ele alınamaz; bu manada.
107- "Değiş'i'm'i", hem "nisbet (ratio)" hem de "gayr'ı nisbet (ir-ratio)"
esasında olmak üzere "Tarih ve Nazariyat-Tarih'in ve Zaman Yazı­
mı'nın Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta ele aldık.
Yalçın Koç - 101

edemeyiz.

"Ahlak'a" mahsus "esas", yani "bir'li'k (unitas)" ve, "kayna'k",


yani "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" bu itibarla "(Ben'de (Ene))
mahfuz'dur" . 109

Bu bakımdan "aş'kın'a" mahsus "ahlak", "habr1a'ma'nın" kay­


dı alhnda bulunan bu manada ''bir'li'k seyr'i" suretiyle, yani "kay­
na'k" olarak "Ben'den (Ene)" hareketle ve "asl('ı'n)'ın" bizatihi
"kendi (aş'kın)" olduğunun "idrak'ı" yoluyla "teşkil ol'u'r".

Bu bakımdan "ahlak teşkil'i", tekraren belirtelim, "hafıza" ma­


rifetiyle "hahr1a'ma'run" ve "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k
seyr'i'nin" kaydına bağlıdır.

Bu nedenle "ahlak teşkil'i'ni", "zihin (mens)", "düşünce (cogi­


tatio)" ve "muhakeme" marifetiyle, "değer (axia)" tesisi esasında
ele alamayız.

Bu husus, yani "zihin (mens)", "düşünce (cogitatio)" ve "muha­


keme" marifetiyle "değer (axia)" tesisi, "değer(1er) manzurn'e'si"
olarak "ethike'nin" teşkil esasıdır; "fikriyat'a (logia)" mahsusen.

Bu itibarla, "ethike'den" hareketle "ahlak'a" bizatihi "temas


(contactus)" imkan dahilinde değildir.

"Hikayat'tan" hareketle, "hakikat'e" bizatihi "temas (contac­


tus)" düşünülemez.

"Ahlak'ın esas'ı", yani "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya


(Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mah­
sus ''bir1i'k (unitas)", bu manada "Ben'e (Ene)" mahsus "hafıza"
marifetiyle "vücud bul'u'r"; "hafıza'run" kaydı alhnda bizatihi
"mahfuz" olarak.

Bu manada "bir'li'k (unitas)", ne "nisbet'li çok1u'k'a (multipli­


cabilis ratio'nalis)" ne de "gayr'ı nisbet1i çok1u'k'a (multiplicabilis
ir-ratio'nalis)" mahsusen ''bir'li'k (unitas)" esasında ele alınamaz.109

108- Bu manada "Ben'den (Ene)", "(mahfuz) Ben (Ene)" suretiyle "4. Birlik
Seyr'i" başlıklı bölümde bahsettik.
109- "Çok'lu'k'u (multiplicabilis)", "Nazari Manhk'ın Esaslan-Theologia
102 - (Cevher-Rabt'ed'e'n)-İsim, Cevher-İsim, Birlik

Tekraren belirtelim; "fikriyat'ın (logia)" kaydı altında bulunan,


yani "suret'i", "fikriyat (logia)" esasında "dil" olan "düş'kün'ün",
"(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-isim"
olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir'li'k'i (unitas)" bi­
zatihi "seyr'i", ve bu suretle "asl('ı'n)'ın" bizatihi "kendi (düş'kün)"
olduğunun "idrak'ı" imkan dahilinde değildir.
"Düş'kün'ün", "fikriyat (logia)" esasında "dil" vasıtasıyla
"(mahfuz) O'ya (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve
"asl'i ism'e" bizatihi "temas'ı'ndan (contactus)" bahsedemeyiz; bu
sebeple.
Bu bakımdan "düş'kün", bu manada olmak üzere "ah­
lak' sız'dır". 11 0
"Düş'kün", "ahlak'ı" bizzat teşkil edemez; bu manada.

Geniş manadaki "theos fikriyat'çı'sı", yani "fark1ı" mahiyetteki


"ilah'i'yat'çı(1ar)" da bu ifadenin kapsamına girer.ııı
"Fikriyat (logia)" esasında "değer (axia)" tesisi suretiyle teşkil
olunan "ethike'den", yukarıda belirtilen manada "ahlak'a" bizatihi
"geç'iş (transitio)", yani ne "nisbet1i geç'i'ş (transitio ratio'nalis)"
ne de "gayr'ı nisbet1i geç'i'ş (transitio ir-ratio'nalis)" bu bakımdan
mümkün değildir.

Bu sebeple, "ethike'den" hareketle bizatihi "ahlak'a" yol bulu­


namaz.

Bu bakımdan, "ethike" tesis eden "düş'kün'den", yani bir şekil­


de "fikriyat'' esasında "değer(1er) manzum'e'si" teşkil etmiş olan­
dan, "ahlak1ı" suretinde söz edilemez.112

Ir-rationalis Üzerine Bir Zemin İncelemesi" adlı kitapta ayrıntılı ola­


rak anlattık.
1 10- Bu manada "ahlak'sız" ile, elbette ki, "fikriyat (logia)" esasında "ah­
lak1ı-ahlak'sız" karşıtlığına mahsusen "ahlak'sız'dan" bahsetmiyo­
ruz; yanlış anlamaya meydan vermemek için belirtelim.

1 1 1- Bu husus, yukarıda anlahlanlar esasında daha aynnhlı olarak kolay­


lıkla açılabilir.
1 12- Tekraren belirtelim; hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" hem de ·�rap­
ça ve Farsça" konuşulan "diyar'a" mahsus "ethike kur'a'm1ar'ı" bu
Yalçın Koç - 103

Bir hususu kısaca açalım.

"(Dur'ma'ya'n ve din'me'ye'n) devr'e" mahsus "kayna'k", "fa­


al-isim" olarak "Ben'dir (Ene)" .

Bu bakımdan, "faal-isim'den", "sabit" olarak bahsedemeyiz.

"(Mahfuz) asl'i isim" ise, yukarıda "(aç'ı'k) asl'i isim" itibariyle


de belirttik, "sabit' tir"; bu husus gözden kaçırılmadan.

Ancak, "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" vasıtasıyla,


"cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)", ne surette "değiş'i'm'e" tabi
olduğunu açmak imkan dahilinde değildir.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)", "topo-graphia" tayin ede­


meyiz; kısaca ifade edersek bu sebeple. 11 3

Netice itibariyle, "kendi'ne dost(1uk)" olarak "ahlak'ın" esa­


sı, yukarıda belirtilen şekilde, "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cev­
her-ism'e" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir'li'k'tir (unitas)" .

Bu manada"bir'li'k (unitas)" teşkili, yukarıda anlattık, "cev­


her-isim" olarak "Ben (Ene)" suretiyledir; "hafıza" marifetiyle "ev­
vel mahfuz'u" da kuşatarak.

Bu bakımdan, "bir'li'k (unitas)" teşkilinin esası, "aş'kın'a" mah­


sus "hakikat'tir"; yani "müteşekkil dil'e" mahsus "kayna'k" olarak
bizatihi "cevher-isim'dir" . 114

Bu bölümde, "ahlak'ın" esası olarak "bir1i'k'e (unitas)" mahsu­


sen anlattıklarımız, "arkhitektonik" suretiyle ele alınamaz; tekra­
ren belirtmiş olalım.

Sonraki bölümde "hahr1a'ma'nın" kaydı alhnda bulunan


"bir1i'k seyr'i" tasavvurunu açtık.

cihetten onanmı mümkün olmayan surette arızalıdır.


1 13- Bu manada "değiş'i'm'i", "dialektik" esasında ele almak ise, "tahay­
yül (phantasia)" esasında "hikayat" oluşturmaktan ibarettir; Würt­
temberg1i Hegel'in yapbğı gibi.
1 14- Bu husustan, "5. Hakikat ve Ahlak" başlıklı bölümde bahsettik.
4. BİRLİK SEYR'İ

Bu bölümde, "bir'li'k seyr'i'ni", "nazar'i musiki'den" ve "nazar'i


mantık'tan" bahsetmek suretiyle ele aldık.

"Ahlak'ın" esası, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya


(Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mah­
sus "bir'li'k'tir (unitas)".

Bu manada "bir'li'k (unitas)" tasavvurunu önceki bölümde ince­


ledik ve "teşkil esas'ı'ru" anlattık.

Bu surette "bir'li'k (unitas)", "ahlak'ın" kaynağı olarak "Ben'i


(Ene)", yani "cevher-ism'i", ve "Ben'e (Ene)" mahsus "evvel mah­
fuz'u" kuşabr.

"Evvel mahfuz'dan", önceki bölümde "(mahfuz) O (Hüve)" su­


retiyle bahsettik.

"Ahlak", "kendi'ne dost(1uk)'tur".

Bu manada "ahlak", "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k seyr'i"


suretiyle, "asl('ı'n)'ın", yani "cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)"
bizatihi "kendi (aş'kın)" olduğunun "idrak'ı" esasında teşkil edilir.

"Kendi'ne dost(1uk)", bu cihetten "asl'a sadakat'tir".

Bu bakımdan, "ahlak teşkil'i", "zihin (mens)" ve "düşünce


(cogitatio)" vasıtasıyla ele alınamaz.

Bir hususa öncelikle temas edelim.

"Nazariyat (theoria)" itibariyle "seyr'ed'i1'e'n", "gayr'ı nisbet'li


topo-graphia'nın (topo-graphia ir-ratio'nalis)" kaydı altında .bulu­
nan "suret' tir"; "suret'li ses işit'me'nin" ve "işit'i1'e'n'i gör'me'nin"
kaydına bağlı olarak.

Bu manada "seyr'i", "basit manzara'ya" ve, "basit manzara'ya


iç" olarak "suret'li ism'e" mahsusen düşünürüz.
Yalçın Koç - 105

"Basit manzara seyr'i", "tasvir inşa'sı" yoluyladır; "suret'li isim


seyr'i" ise, "zamir inşa'sı" yoluyla.
"Tasvir'' ve "zamir", "basit manzara'ya" ve "suret'li ism'e" mah­
susen, "iç'yüz yaz'ı'm'ı" esasında olmak üzere "theo-graphia ma­
kine'si" marifetiyle, "müteşekkil dil'in", "nisbet1i yüz'ü'ne (facies
ratio'nalis)" mahsusen "inşa ed'i1'i'r".
"Theo-graphia makine'si", "ı:evher-isim" olarak "Ben'in (Ene)",
"kendi'ni (Ben'i (Ene))", "asl'i isim" esasında teşkil eden "ra­
bt'ed'i1'i suret'' olarak "basit manzara'dan" hareketle, "darb" ve
"tab" suretiyle "iş1e'yiş'i'dir (mechanismus)"; "(bir) an'a" mahsu­
sen.ııs 116
Bu manada "teşkil ed'i'ş" ile, "doğ'u'ş'u (genesis)" kastediyo­
ruz. 1 11

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "basit manzara'yı",


"doğ'u'r'mak (gigno, gignomai)" su�etiyle "rabt'ed'e'r"; bu mana­
da.
Bu bakımdan, "asl'i ism'i", "nisbet'li alaka (relatio ratio'nalis)"
veya "gayr'ı nisbet'li alaka (relatio ir-ratio'nalis)" vasıtasıyla "cev­
her-isim" olarak "Ben'e (Ene)" bizatihi "geri taşı'mak (re-fero)" im­
kan dahilinde değildir.

"Asl'i isim", "gayr'ı nisbet1i topo-graphia'nın (topo-graphia


ir-ratio'nalis)" kaydına tabidir; ancak, "cevher-isim" olarak "Ben'e
(Ene)", "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı'' yoluyla "to­
po-graphia" tayin edilemez.

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", bu itibarla "zihn'in (mens)",

115 - Bu manada "(bir) an", "asl'i ism'in aç'ı'k ol'u'ş keyfiyet'i'nden" iba­
rettir.
1 16- Bu noktalardan, "Theographia'run Esasları-Teoloji ve Matematik İn­
şa'sı Üzerine Bir İnceleme" ve "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı
ve Esaslan" adlı kitaplarda aynnhlı olarak bahsettik.
117- "Nazariyat'a (theoria)" mahsus "doğ'u'ş (genesis)" tasavvurunu,
"Theogonia'run Esaslan-Genesis Nazariyah Üzerine Bir İnceleme"
adlı kitapta ele aldık.
106 - Birlik Seyr'i

"nisbet1i bir1i'k (unitas ratio'nalis)" olarak "zarnan'ın" ve "me­


kan'ın" kaydına bağlanamaz. 1 1 0

Bu nedenle, "asl'i isim'den" hareketle, "cevher-isim" olarak


"Ben'in (Ene)", "nazariyat (theoria)" yoluyla "idrak'ı" mümkün
değildir.

"(Mahfuz) O (Hüve)", yani "evvel mahfuz", bu manada "Ben'e


(Ene)" mahsustur; bu noktaya "bir1i'k seyr'i" cihetinden aşağıda
temas ettik.

Bu bakımdan, "asl'i ism'in", "(mahfuz) O'ya (Hüve)" bizatihi


"geri taşı'nı'ş'ı'ndan (re-fero)" da söz edemeyiz.

Bu itibarla, "asl'i isim'den" hareketle, "cevher-isim" olarak


"Ben'e (Ene)" mahsusen "bu (yol'u'y1a) o1uk", yani "identitas" ta­
yininden de bahsedilemez.

Yani, "cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)", "asl'i ism'e", "zihn'in


(mens)" kaydı altında bizatihi "rabt'ı (conexio)", "identitas" tayini
suretiyle mümkün değildir.

"(Bir) an", "rabt'ed'i1'i suret" olarak "basit manzara'nın",


"aç'ı'k" oluş "keyfiyet'i'dir'' .11 9
"Basit manzara", "asl'i ism'e" mahsus "yer'dir (topos)". Bu ba­
kımdan, "(bir) an'dan", "asl'i ism'in aç'ı'k ol'u'ş keyfiyet'i" suretiy­
le de söz ederiz.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus bu "iş1e'yiş (mec­


hanismus)" suretiyle, yani "theo-graphia makine'si" marifetiyle,
ve "asl'i isim'den" hareketle, "suret1i isim" esasında "(müteşekkil)
o (hüve)", yani "ilk isim" ve "(müteşekkil) ben (ene)", yani "nihai
isim"; ve "zamir'' olarak "o (hüve)", "ben (ene)" ve "sen (ente)"
bizzat "inşa ed'i1'i'r''; "asl'i isim" esasında "(bir) an'a" mahsusen.

1 18- Bu itibarla, "zaman'ı" ve "yer'i (topos)", "cevher'e (hupostasis, subsis­


tentia)", "araz (accidens, sumbebekos)" suretiyle bağlamak "abes'tir''.
119- Bu noktadan, "zaman'a" mahsusen, "Zihin ve Nazariyat-Zihn'in Kay­
nağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta bahsettik.
Yalçın Koç - 107

"(Aç'ı'k) müteşekkil dil", "asl'i isim" esasında "(bir) an'a" mah­


sustur.

"Zamir inşa'sı", "asl'i ism'e" mahsusen, "aks'et'me (re-flexio)"


suretiyle ele alınamaz; bu husus gözden kaçırılmadan. 120

"Theo-graphia makine'si" vasıtasıyla "iç-yüz yaz'ı'm'ı'ru",


"aks'et'me (re-flexio)" esasında düşünemeyiz; bu manada.

Bu noktaya, önceki bölümlerde de temas ettik.

Bu itibarla, mesela "asl'i ism'e" mahsus "zamir" olarak "o


(hüve)", "asl'i ism'in aks'i" suretiyle ele alınamaz.

Bu bakımdan, "asl'i isim seyr'i'nden", "aks'et'me'nin (re-flexio)"


kaydı altında bahsetmek mümkün değildir.

"Kendi", önceki bölümde bahsettik, "fikriyat (logia)" itibariyle


"aks'et'me1i zamir'dir (Reflexivpronomen, reflexive pronoun)".

"Ahlak" itibariyle "asıl", ve bu itibarla "kayna'k", "cevher-isim"


olarak "Ben'dir (Ene)". "Asl'i isim" ve, önceki bölümde anlab.ldı­
ğı şekliyle, "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)", "Ben'e
(Ene)" mahsusen "mahfuz'dur"; bu sebeple. 121

Ancak, ''bir1i'k seyr'i" suretiyle "asl(ı'n)'ın", "aş'kın'a" mahsu­


sen bizatihi "kendi" olarak "idrak'ı", "cevher-isim" olarak "Ben'den
(Ene)" hareketle, "aks'et'me1i zamir inşa'sı" şeklinde ele alınamaz.

Bu hususu kısaca şu şekilde açıklayalım.

"Theo-graphia makine'si", "cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)",


"nisbet'li topo-graphia (topo-graphia ratio'nalis)" ve "gayr'ı nis­
bet'li topo-graphia (topo-graphia ir-ratio'nalis)" arasında, "inşa"
suretiyle "geç'i'ş (transiti.o)" temin eden "iş1e'yiş'i'dir (mecha­
nismus)"; "darb'dan" ve "tab'dan", ve bu itibarla "zamir'den" ve

120- Bu hususa, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine


Bir İnceleme" adlı kitapta aynnhlı olarak temas ettik.
121- "Ben'e (Ene)" mahsusen ifadesi ile, "cevher-isim" olarak "Ben'den
(Ene)", "yer (topos)" suretinde bahsetmediğimizi tekraren belirtelim.
Bu hususa daha aynntılı olarak aşağıda temas ettik.
108 - Birlik Seyr'i

"(müteşekkil) isim'den" bu yolla bahsederiz.

Nazariyat'a (theoria)" mahsus "zamir(1er)'i", yani "o'yu (hüve)",


"ben'i (ene)" ve "sen'i (ente)", ve "ilk isim" ile "nihai ism'i" bu su­
retle "theo-graphia makine' si inşa ed'e'r'' .

Ancak, tekraren belirtelim, "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene}",


"nazariyat (theoria)" yoluyla "topo-graphia" tayini imkan dahilin­
de değildir.

"Cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene}", "yer'e (topos)" mahsusen


ele alamayız; bu sebeple.

Bu bakımdan, "ahlak" teşkili itibariyle, "asl('ı'n)'ın" bizatihi


"kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı'ru", "cevher-isim'den" hareketle
"aks'et'me1i zamir inşa'sı" suretiyle düşünemeyiz.

"Aks'et'me (re-flexio}", "nisbet1i topo-graphia'ya (topo-graphia


ratio'nalis)" mahsustur; "zamir ve (müteşekkil) isim inşa ed'e'n
theo-graphia makine'si" ise, "nisbet'li topo-graphia (topo-graphia
ratio'nalis)" ve "gayr'ı nisbet'li topo-graphia (topo-graphia ir-ra­
tio'nalis)" arasında "geç'i'ş (transitio)" temin eder; bu sebeple.

Bu hususu, "teşkil ve inşa" cihetinden, "nazariyat'a (theoria)"


mahsus "müteşekkil dil" esasında ve, "fikriyat'a (logia)" mahsus
"(bir) dil" vasıtasıyla daha öteye açmak mümkün değildir; bu nok­
ta gözden kaçınlmadan.

Yani, "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsusen "zamir'den",


"nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" vasıtasıyla bahsedile­
mez; bu manada.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-i­


sim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir1i'k'ten (uni­
tas)", "arkhitektonik" esasında bahsedebilseydik, "bir'li'k seyr'i'ni"
ve bu itibarla "ahlak teşkil'i'ni", "cevher-isim" olarak "Ben'den
(Ene)" hareketle, "zamir inşa'sı" suretiyle ele alabilirdik.

Ancak ilk bölümde anlattık; hal böyle değildir.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsusen, "gayr'ı nisbet'li


topo-graphia (topo-graphia ir-ratio'nalis)" esasında "iç'ten", "na-
Yalçın Koç - 109

zariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" esasında bahsedilemez.

Önceki bölümde, "cevher-ism'e" mahsus "hudud'a", "cev­


her-ism'e" mahsus "icraat'' 12 2 bakımından "kuvvet'' suretiyle te­
mas ettik.

Bu manada "kuvvet'e" ve bu itibarla "cevher-ism'e" bizatihi


"topo-graphia" tayini "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı"
esasında imkan dahilinde değildir.

Bu bakımdan tekraren belirtelim; "cevher-isim" olarak "Ben'e


(Ene)" mahsusen, ve bizatihi "Ben (Ene)" marifetiyle, "iç'yüz
yaz'ı'm'ı" esasında "zamir inşa'sı'ndan", yani "aş'kın'a" mahsusen
"kendi inşa'sı'ndan" 1 2 3 söz edilemez.

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "suret rabt'ed'e'r".

Şöyle de söyleriz; "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "asl'i isim


rabt'ed'e'r".

"Suret rabt'ı", "suret'e" mahsus "topo-graphia rabt'ı" yoluyla­


dır.

Bu bakımdan ''basit manzara", "iç'li suret'' olarak, yani "asl'i


ism'e" mahsus "yer (topos)" olarak ve "hudud'u('nu)" bizzat "iç'te
taşı'ya'r'ak", "gayr'ı nisbet'li topo-graphia (topo-graphia ir-ratio'na­
lis)" esasında "doğ'a'r''.

"Asl'i isim seyr'i'ni" kısaca hatırlatalım . 12 4

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" marifetiyle "rabt'ed'i1'e'n su­


ret", yani "asi'i isim" esasen "suret'li ses' tir" .

"Asl'i isim seyr'i", "suret1i ses" olarak "asl'i ism'i" bizatihi

122- Bu manada "icraat" ile, "hafıza'ya" mahsus "icraat'ı" kastediyoruz;


"aş'kın'a" mahsusen.
123- Bu manada "kendi" ile, "aks'et'me1i zamir'i (Reflexivepronomen, ref­
lexive pronoun)" kastediyoruz; "asl('ı'n)'ı ikame ed'e'n" şekilde.
124- Bu hususu, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine
Bir İnceleme" adlı kitapta ayrıntılı olarak ele aldık.
110 - Birlik Seyr'i

"işit'mek" ve bu yolla "gör'mek" esasında "idrak'ın" kaydına bağ­


lıdır. 12 s

"Asl'i isim", "kendi'ni (asl'i ism'i) işit'mek" suretiyle "idrak


ed'e'r''.

"Asl'i ism'e" mahsusen "kuvvet'ten" bahsedemeyiz.

Bu bakımdan, "asl'i ism'in kendi'ı:ü (asl'i ism'i) işit'me'si", "va­


sıta1ı'dır''; yani "cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)" kaydına bağlı­
dır. Aksi takdirde, bu manada "işit'mek'ten" bahsedilemez.

Bu manada "vasıta", yukarıda anlatılan şekilde, "cevher-isim"


olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "theo-graphia makine'si'dir''; yani
"Ben'in (Ene)", "tab" ve darb" suretiyle "iş1e'yiş'i'dir (mechanis­
ma)".

"Suret1i ses" olarak "asl'i ism'in", "kendi'ni (asl'i ism'i)


işit'me'si", "theo-graphia makine'si" marifetiyle, ve "gayr'ı nis­
bet1i topo-graphia'dan (topo-graphia ir-ratio'nalis)", "nisbet1i to­
po-graphia'ya (topo-graphia ratio'nalis)" bizatihi "geç'i'ş (transi­
tio)" suretiyle, "asl'i zamir inşa'sı" esasındadır. 12 6

Kısaca söylersek; "asl'i isim", "asl'i zamir inşa'sı", yani "o (hüve)
inşa'sı" suretiyle "kendi'ni (asl'i ism'i) işit'i'r''.

Bu manada "asl'i zamir'', yani "zamir'' olarak "o (hüve)", "asl'i


isim'den" hareketle, "theo-graphia makine'si" marifetiyle "iç'yüz
yaz'ı'm'ı" suretiyle "inşa ed'i1'i'r''; "gayr'ı nisbet1i topo-grap­
hia'dan (topo-graphia ir-ratio'nalis)", "nisbet1i topo-graphia'ya (to­
po-graphia ratio'nalis)", "geç'i'ş (transitio)" yoluyla.

Bu bakımdan "asl'i isim", yukarıda anlatılan şekilde, yani


"iç'yüz yaz'ı'm'ı" esasında "zamir inşa'sı" vasıtasıyla "kendi'ni

125- "Gör'mek'i", "muhayyile" vasıtasıyla "şekil tayin'i" esasında düşü­


nürüz.
126- "Theo-graphia makine'si" vasıtasıyla "inşa ed'i1'e'n zamir(1er)'i",
"Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İncele­
me" adlı kitapta "asl'i zamir'', yani "o (hüve)", "ilk zamir'', yani "ben
(ene)" ve "nihai zamir'', yani "sen (ente)" suretiyle anlattık.
Yalçın Koç - 111

(asl'i ism'i) işit'i'r'' deriz.

"İşit'mek", "suret1i ses' in idrak'ı'dır" . Bu manada "idrak'ı", tek­


raren belirtelim, "aks'et'me (re-flexio)" esasında ele alamayız.

"Asl'i isim", "asl'i zamir'e", yani "o'ya (hüve)", "cevher-isim"


olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "kuvvet" olarak "muhayyile" marife­
tiyle, "tahayyül (phantasia)" esasında "şekil" tayin edilmesi, yani
esasen "(müteşekkil) hayal" teşkil edilmesi suretiyle "kendi'ni (asl'i
ism'i) gör'ü'r" .

"(Aç'ı'k) asl'i isim", "(bir) an1ık'hr'' .

Bu bakımdan, "asl'i ism'in", yukanda anlahlan şekilde "ken­


di'ni (asl'i ism'i) işit'me'si" ve bu suretle "kendi'ni (asl'i ism'i)
gör'me'si", bu "(bir) an'a" mahsustur.

"Asl'i isim", "kendi'ni (asl'i ism'i)", "nisbet'li bir'li'k (unitas


ratio'nalis)" olarak "zaman'a" mahsusen "gör'mek" suretiyle
"seyr'ed'e'r" . 1 27

Bu itibarla, "asl'i ısım seyr'i'nin" esası, "cevher-isim" olarak


"Ben'e (Ene)" mahsus "iş1e'yiş (mechanismus)" esasında düşünü­
len "theo-graphia makine'si" marifetiyle "zamir inşa'sı'dır" . 1 29

"Cevher-isim" olarak "Ben'den (Ene)" ve bu suretle ''bir1i'k


seyr'i'nden", "asl'i isim seyr'i" esasında bahsedilemez.

"Cevher-ism'e" mahsus "hudud", "kuvvet'tir''; "asl'i ism'e"


mahsus "hudud" ise, "iç'te taşı'n'a'n suret'li vasıf' .

"Asl'i isim", "hudud'u" itibariyle "ağır(1ık)'hr'' ve bu bakımdan


"vezn1i'dir". "İç' te taşı'n'a' n suret'li vasıf", yani "hudud" ise, "iç' te,
suret' siz fiil taşı'ya' n suret' ten" ibarettir; "suret'li vasıf'', "suret' siz

127- "Nisbet'li bir'li'k (unitas ratio'nalis)" olarak "zarnan'dan", "Zihin ve


Nazariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı ki­
tapta aynnhlı olarak bahsettik.
128- "Müteşekkil şuur", "theo-graphia makine'si" marifetiyle teşkil olur;
bu husus gözden kaçırılmadan. Bu noktayı, "Şuur ve Nazariyat-Şu­
ur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta aynnhlı
olarak anlathk.
112 - Birlik Seyr'i

fül'e" mahsus "yer'dir (topos)"; bu manada.

Bu bakımdan, "asl'i ism'e" mahsus "hudud'a", "vezn" ve


"ağır(1ık)" tayini imkan dahilinde değildir.129

"Suret'e" mahsusen "kuvvet'ten" bahsedilemez.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "kuvvet", mesela


"hafıza", "doğ'u'ş (genesis)" suretiyle "teşkil" cihetinden, "suret'e"
mahsusen ele alınamaz.

Bu bakımdan, "iç1i suret" olarak "asl'i ism'in", "kendi'ne (asl'i


ism'e)" mahsus "hudud" vasıtasıyla, "cevher-isim" olarak "Ben'e
(Ene)" mahsus ''hudud'a", yani "kuvvet'e", "gayr'ı nisbet'li to­
po-graphia (topo-graphia ir-ratio'nalis)" esasında bizatihi "te­
mas'ı'ndan ( contactus )" bahsedemeyiz.

Bu bakımdan, "asl'i isim'den" hareketle, "hudud" olarak "kuv­


vet'e" bizatihi "geç'i'ş (transitio)" düşünmek mümkün değildir.

"Cevher-ism'e" mahsus "hudud" olarak "kuvvet", bu bakım­


dan, "asl'i ism'e" mahsus "hudud" esasında ele alınamaz.

Bu nedenle, "müteşekkil dil'e" mahsus "asl'i isim" vasıtasıyla,


"cevher-ism'e" bizatihi "temas'tan (contactus)" bahsetmek imkan
dahilinde değildir.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-i­


sim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus "birli'k'in (uni­
tas)", "teşkil" cihetinden "esas'ı", "cevher-ism'e" mahsus "kuvvet"
olarak "hafıza'dır".

Bu hususu önceki bölümde inceledik.

Bu bakımdan, "(mahfuz) asl'i ism'e" ve "cevher-isim" olarak


"Ben'e (Ene)", ve bu suretle "(mahfuz) O'ya (Hüve)" bizatihi "te­
mas (contactus)", "Ben'e (Ene)" mahsus "hudud" olarak "hafı­
za'nın" kaydına bağlıdır.

129- "Ağır(1ık)" ve "vezn" düşüncelerini, "Theogonia'run Esaslan-Genesis


Nazariyatı Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta ele aldık.
Yalçın Koç - 113

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "kendi'ne (Ben'e (Ene))"


mahsus "icraat", yani "suret rabt'ı" ve, "theo-graphia makine'si"
marifetiyle "zamir inşa'sı" cihetinden, "kendi'nde (Ben'de (Ene))"
bizatihi "mahfuz'dur"; bu sebeple. 1 30 1 3 1

Bu manada "suret rabt'ı" cihetinden, "mahfuz" ile, "(mahfuz)


suret'i" kastetmiyoruz .

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "kuvvet'' esasında "icraat''


cihetinden, bizatihi "kendi('si)'ni (Ben'i (Ene))" muhafaza altına
alır; bu sebeple.

Aksi takdirde "kuvvet" olarak "hafıza'dan", "eksi'k" surette


bahsetmiş oluruz.

Bu bakımdan, "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "(mahfuz) O


(Hüve)" ve "(mahfuz) asl'i isim" itibariyle, yani "bir1i'k (unitas)"
itibariyle birbirine "temas (contactus)", "cevher-ism'e" mahsus
"hafıza" marifetiyledir.

"(Mahfuz) O (Hüve)", bizatihi "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" ola­


rak "O (Hüve)" suretinde düşünülemez .

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "kendi'ni (Ben'i (Ene))" bi­


zatihi "rabt'ed'e'n'i", "kendi'ni (Ben'i (Ene))" bizatihi "rabt'ed'e'n"
suretinde, yani "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" sure­
tinde muhafaza altına alamaz; bu sebeple.

Aksi takdirde "cevher-ism'i", "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" veya


"öte'si'ne" tahvil etmiş oluruz.

Bu bakımdan "(mahfuz) O'yu (Hüve)", "(cevher-rabt'ed'e'n)-i­


sim" olarak "O (hüve)" suretinde düşünemeyiz.

Bu hususa önceki bölümde ve yukarıda temas ettik.

130- Bu manada "kendi'nde (Ben'de (Ene))" ifadesiyle, "Ben'den (Ene)",


"yer (topos)" suretiyle bahsetmiyoruz.
131- "Zamir", tekraren belirtelim, "theo-graphia makine'si" marifetiyle
"inşa ed'i1'i'r" ve, "theo-graphia makine'si", "cevher-isim" olarak
"Ben'e (Ene)" mahsus "iş1e'yi'ş'tir (mechanismus)"; bu nokta gözden
kaçırılmadan.
114 - Birlik Seyr'i

"Kuvvet", tekraren belirtelim, "cevher-ism'e" mahsus "hu­


dud'dur"; "mecaz'en" söylersek "hadde'dir'' .1 32
Bu nedenle, "cevher-ism'e" mahsus "kuvvet" olarak "hafıza",
"hazne (receptaculum)" suretinde ele alınamaz.
"Kuvvet'', yukarıda belirttik, "cevher-ism'e" mahsus "hu­
dud'dur" . Bu manada "hudud'u", "hazne (receptaculurn)" esasın­
da düşünemeyiz; bu sebeple.
Aksi takdirde, "hafıza" marifetiyle "muhafaza alt'ı'na
al'mak'tan" ve "(mahfuz) rabt'ı" suretiyle "hatır'la'mak'tan" bah­
sedemeyiz.
Bizatihi "cevher-isim'den", "yer (topos)" esasında "hazne (re­
ceptaculum)" olarak da söz edilemez.
"Kuvvet'', "cevher-ism'e" mahsus ''hudud" olarak, yani "had­
de" olarak, "suret rabt'ı'na" mahsus "kayıt'tır''. "Cevher-isim", bu
"kayıt" albnda "suret rabt'ed'e'r"; bu manada.
Bu itibarla "mahfuz", "hudud" olarak "hafıza'nın" kaydı al­
tında, "cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)" bizatihi "kendi('si)'dir
(Ben'dir (Ene))"; yani "mahfuz O (Hüve)" bu manada bizatihi
"Ben'dir (Ene)".

Bu ifadeyi dikkatli olarak düşünmek ve anlamak gerekir.


Bu bakımdan, "evvel mahfuz'u", "cevher-isim" olarak "Ben'den
(Ene)", mesela "hazne'ye (receptaculum)" mahsusen tefrik etmek
imkan dahilinde değildir.
"Asl'i isim", "(bir) an" itibariyle "sabit'tir''.
"Çık'a'n asl'i isim" ile "gir'e'n asl'i isim" arasında "fark" düşü-

132- "Kuvvet'e" mahsus "kayna'k", "nazariyat (theoria)" itibariyle "cev­


her-isim'dir''; yukarıda belirttik. Bu bakımdan "kuvvet'in", bu manada
"kayna'k'ı" örtmek suretiyle, sadece yolaçhğı "fiil'den" hareketle ele
alınarak tarif edilmesi onarımı mümkün olmayan surette "anza1ı'dır''.
Bu hususun "fikriyat (logia)" olarak "felsefe'ye" ve ''bil'i'm'e" mahsu­
sen düşünülmesi kendi başına bir inceleme gerektirir.
Yalçın Koç - 115

nemeyiz; bu manada. 1 33

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "harmonia'ya" mahsus


"devr'', yani "aheng" ve "kuvvet" olarak "hafıza'ya" mahsus "icra­
at'' cihetinden ifade edersek, "sabit'' olarak ele alınamaz. 1 34

"Aheng" itibariyle, "kuvvet" olarak "hafıza'ya" mahsus "icraat''


cihetinden, "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsusen "fark"
düşünürüz. Ancak bu manada "fark", "cevher-isim" olarak "Ben'e
(Ene)" mahsus "hudud" suretiyle "fark'a" yol açamaz; aksi takdir­
de "cevher-isim" olarak "Ben'den (Ene)" bahsedemeyiz.

Bu bakımdan, "hafıza'ya" mahsus "icraat" cihetinden, "cev­


her-isim" olarak "Ben (Ene)", "kendi'nde (Ben'de (Ene))" bizatihi
"mahfuz'dur'' .

Yukarıda belirtilen manada "fark" bu sebeple "(mahfuz) Ben'den


(Ene)" ibarettir; "kuvvet" olarak "hafıza'ya" mahsus "hıfz'et'me ic­
raat' ı" cihetinden.

Bu ihbarla tekraren belirtelim; "(mahfuz) Ben (Ene)", "cevher-i­


sim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "fark'hr".

"(Mahfuz) Ben (Ene)", bizatihi "cevher-isim" -olarak "Ben'dir


(Ene)"; bu husus unutulmadan.

"(Mahfuz) Ben'e (Ene)" mahsusen "kuvvet'' düşünemeyiz.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "kuvvet'' olarak


"hafıza", "(mahfuz) Ben'e (Ene)" mahsusen, "kuvvet'' olarak "ha­
fıza'yı" muhafaza albna alamaz; bu sebeple. Aksi takdirde, "cev­
her-isim" olarak "Ben (Ene)", "hafıza" marifetiyle " (tekrar'en)
rabt'ed'i1'miş" olur ki, "theo-graphia" esasında "theo-gonia" cihe­
tinden bu imkan dahilinde değildir.

Bu bakımdan ifade edersek, "hafıza" marifetiyle "hahr1a'mak"

133- "Aç'ı1'a'n asl'i ism'i" ve "kapa'n'a'n asl'i ism'i" kastediyoruz.


134- Bu bağlamda, "kuvvet" olarak "hafıza'ya" mahsus "icraat" ile,
"hıfz'et'me'yi", yani "muhafaza alt'ı'na al'ma'yı" ve "mahfuz ra­
bt'ı'ru" kastediyoruz.
116 - Birlik Seyr'i

esasında "nazar'i musiki'ye" mahsusen düşünülen ''bir'li'k seyr'i",


"cevher-isim" olarak "Ben'in (Ene)" bizatihi "habr1a'n'ma'sı" yo­
luyla, "Ben (Ene) seyr'i'nin" kaydına bağlıdır.

"Nazariyat (theoria)" itibariyle "habr1a'mak'ı", "müteşekkil


dil" cihetinden iki şekilde düşünürüz: "(Müteşekkil) psukhe su­
ret'i'ne" mahsusen "habr1a'mak" ve "nazar'i musiki'ye" mahsusen
"habr1a'mak" .

"(Müteşekkil) psukhe suret'i", tekraren belirtelim, "aş'kın'a"


mahsus "müteşekkil dil'in", "nisbet'li yüz'ü'dür (facies ratio'na­
lis)"; "nazar'i musiki" ise, "gayr'ı nisbet1i yüz'ü (facies ir-ratio'na­
lis)" .

"(Müteşekkil) psukhe suret'i'ne" mahsusen "habr1a'ma'nın"


esası, "(mahfuz) müteşekkil şuur'un", "(aç'ı'k) müteşekkil şuur'a",
"hafıza" marifetiyle "rabt'ı'dır"; "muhayyile'nin", "zihn'in (mens)"
ve "soy'u't zaman'ın" kaydına bağlı olarak.135

Bu itibarla "habr1a'n'a'n", "(mahfuz) müteşekkil dil'in" bizatihi


"kendi('si)" olamaz.

"Şuur'u", "muhteva'sı (contentus)" bulunan "hazne (receptacu­


lum)" suretinde ele alamayız; bu sebeple.

Bu bakımdan "habr1a'n'a'n", "(mahfuz) müteşekkil şuur" itiba­


riyle, "(mahfuz) idrak cihet'i'dir'' ve, buna mahsusen "muhayyile"
marifetiyle teşkil edilen "tahayyül (phantasia)" esasında "hika­
yat'br" . 1 3 6

B u manada "hikayat'', yani "habr1a'n'a'n", "zihn'in (mens)",


"düşünce'nin (cogitatio)" ve "nisbet'li bir1i'k (unitas ratio'nalis)"
olarak "zaman'ın" kaydına tabidir.

"Cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)", "tahayyül (phantasia)" esa­


sında "hikayat" vasıtasıyla, ve "zihn'in (mens)" kaydı albnda "ha-

135- Bu noktalardan, "Zihin ve Nazariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esaslan Üze­


rine Bir İnceleme" adlı kitapta ayrıntılı olarak bahsettik.
136- Bu noktalara, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzeri­
ne Bir İnceleme" adlı kitapta ayrıntılı olarak temas ettik.
Yalçın Koç - 117

tır1a'mak'tan" ve bu suretle ''bir1i'k seyr'i'nden" bahsedilemez.

"Suret nazariyat'ı" esasında "hahr1a'n'a'n", "suret'in" bizatihi


"kendi('si)'dir"; "gayr'ı nisbet'li bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" ola­
rak "zaman' ın" kaydı altında.

Bu itibarla, "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" yoluyla düşünü­


len "bir1i'k seyr'i", "tahayyül (phantasia)" suretinde "hikayat'ın"
kaydına bağlı değildir.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-i­


sim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir1i'k seyr'i",
ve bu itibarla "asl'(ı'n)'ı'n" bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı"
ve bu yolla "ahlak" teşkili, bu bakımdan "suret nazariyat'ı'run",
yani "nazar'i musiki'nin" kaydına bağlıdır.

Bu hususu açalım.

"Suret nazariyat'ı", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mah­


sus "hudud"· esasında, yani "hafıza" esasında düşünülen "evvel
mahfuz'un", "aheng'in suret'i" olarak "usul" ve "aheng seyr'i'nin
suret'i" olarak "makam" esasında "hahr1a'n'ma'sı'ru" ve bu yolla
"idrak'ı'ru" temin eden "vasıta'dır".

"Suret nazariyat'ı" teşkilinin "rabt'ed('i1)'i'ş (conexio)" itibariy­


le esası, "logica ir-ratio'nalis" olarak "nazar'i mantık'hr".

"Nazar'i mantık" ile, "suret nazariyat'ı'na" mahsus "basit ve iç1i


suret'ler'in", yani· "aheng'in", "aheng'in suret'i" olarak "usul'ün"
ve "aheng seyr'i'nin suret'i" olarak "makam'ın", ''bir'bir'i'ne ra­
bt'ed'i1'i'ş cihet'i'ni" kastediyoruz.

"Usul" bu itibarla "aheng'e" mahsus "yer'dir (topos)"; "ma­


kam" ise, "aheng seyr'i'ne" mahsus "yer (topos)".

"Suret nazariyat'ı" ve bu itibarla "nazar'i musiki" bu bakımdan


"nazar'i mantık" suretiyle "kaim'dir'' . 1 37

137- Bu noktalardan, "Nazari Musiki'nin Esaslan-Türk Musikisi'nin Ze­


mini Üzerine Bir İnceleme" ve "Nazari Mantık'ın Esaslan-Theologia
Ir-rationalis Üzerine Bir Zemin İncelemesi" adlı kitaplarda aynnhlı
118 - Birlik Seyr'i

"Suret nazariyat'ı'na" mahsus "basit ve iç1i suret1er'', "nisbet1i


bir1i'k (unitas ratio'nalis)" olarak "zaman'a" mahsusen ele alına­
maz.

"Harmonia devr'i", yani "aheng" itibariyle "çık'ı'ş (eksodos)",


gir'i'ş (eisodos), (yeni'den) çık'ı'ş (eksodos)", "nisbet'li sıra'run
(ordo ratio'nalis)" kaydı albna girmez; bu sebeple.ne

"Suret nazariyat'ı'na" mahsus ''basit ve iç1i suret'ler", "usul ra­


bt'ı" esasında teşkil olan "gayr'ı nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'na­
lis)" olarak "zaman'ın" kaydına tabidir.139

Bu noktalan, ''birlik seyr'i'ni" ele almak üzere açalım.

"Cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)", "(müteşekkil) psukhe",


yani "asl'i isim" suretiyle "rabt'ed'e'n basit manzara", "(bir) an" iti­
bariyle "uz'a'n'ı'ş'br (tensio)"; bu "uz'a'n'ı'ş (tensio)", "gayr'ı nis­
bet1i topo-graphia (topo-graphia ir-ratio'nalis)" esasında "gayr'ı
nisbet1i geo-metria'dır (geo-metria ir-ratio'nalis)".

"(Bir) an", yukarıda bahsettik, ''basit manzara'nın", "aç'ı'k ol'u'ş


keyfiyet'i'dir"; "(çık'ı'ş (eksodos)-gir'i'ş (eisodos))'e" mahsusen.

Bu manada "gayr'ı nisbet'li geo-metria (geo-metria ir-ratio'na­


lis)", "asl'i ism'e" mahsus "yer (topos)" olarak ''basit manzara'run",
"hudud'a", yani "suret'li vasf'a" mahsus "yer (topos)" olarak "asl'i
ism'in" ve "suret'siz fiil'e" mahsus "yer (topos)" olarak "suret'li
vasf'ın", ''bir'bir'i'ne", "gayr'ı nisbet (ir-ratio)" esasında "rabt'ı (co-

olarak bahsettik.
138- Bu manada "nisbet'li sıra'dan (ordo ratio'nalis)", "(bir) an(1ar)'ı", ba­
sit manzara'dan" bizatihi "soy'u't1a'mak (abstraho)"suretiyle söz edi­
lir. Bu konuya, "Nazari Musiki'nin Esasları-Türk Musikisi'nin Zemini
Üzerine Bir İnceleme" ve "Nazari Mantık'ın Esaslan-Theologia Ir-ra­
tionalis Üzerine Bir Zemin İncelemesi" adlı kitaplarda temas ettik.
139- "Usul rabt'ı" suretiyle teşkil olan "gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas ir-ra­
tio'nalis)" olarak "zaman'dan", "Nazari Musi.ki'nin Esasları-Türk
Musi.kisi'nin Zemini Üzerine Bir İnceleme" ve "Tarih ve Nazariyat-Ta­
rih'in ve Zaman Yazımı'nın Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitap­
larda bahsettik.
Yalçın Koç - 119

nexio)" suretiyle teşkil olur.

"Basit manzara" bu bakımdan "gayr'ı nisbet1i çok1u'k'tur (mul­


tiplicabilis ir-ratio'nalis)" .

"Basit manzara'ya" mahsus "nazar'i manbk", "gayr'ı nisbet1i


çok1u'k'a (multiplicabilis ir-ratio'nalis)" mahsus ''basit ve iç1i su­
ret(1er)'in", "bir'bir'i'ne rabt'ed'i1'i'ş cihet'i'dir" .1 40

"Asl'i isim", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)", yani "(aş'kın'ın)


hakikat('i'n)'e" mahsus "suret'li perde'dir". 141

"Aş'kın'a" mahsus "hakikat'', "suret'li perde" olarak "asl'i isim"


ölçüsünde "(aç'ı1'ı'r-ört'ü1'ü'r)"; bu manada.

Bu bakımdan, ''basit manzara" esasında düşünülen "uz'a'n'ı'ş


(tensio)" ve bu itibarla "gayr'ı nisbet'li geo-metria (geo-metria ir-ra­
tio'nalis)", "suret'li perde'nin" kaydı albnda teşkil olur. 14 2

"(Müteşekkil) psukhe suret'i'nin", yani "aş'kın'a" mahsus "su­


ret" olarak "müteşekkil dil'in", "nisbet1i yüz'ü (facies ratio'nalis)",
"harmonia'dır".

"Harmonia'ya" mahsus "nazar'i mantık", "(müteşekkil) psukhe


suret'i inşa'sı'na" mahsus ''basit ve iç1i suret(1er)'in", "tasvir(1er)"
ve bu itibarla "zamir(1er)" vasıtasıyla ve "nisbet'li bir'li'k (unitas
ratio'nalis)" suretiyle ''bir'bir'i'ne rabt'ed'i1'i' ş cihet'i'dir''.

Bu hususu kısaca açalım.

"Harmonia", "theo-graphia makine'si" marifetiyle ve "asl'i


ism'e" mahsus "yer (topos)" olarak "basit manzara'dan" hareketle
"inşa ed'i1'i'r" .

140- Bu ifade, "(müteşekkil) o'ya (hüve)" mahsus "yer (topos)" olarak dü­
şünülen ''basit manzara'yı" ve "(müteşekkil) ben'e (ene)" mahsus "yer
(topos)" olarak düşünülen ''basit manzara'yı" da kapsar.
141- Bu hususu, "asl'i isim" yerine ''basit manzara" vasıtasıyla da ifade
ederiz.
142- Bu hususlardan, "Nazari Musiki'nin Esaslan-Türk Musik.isi'nin Zemi­
ni Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta ayrıntılı olarak bahsettik.
120 - Birlik Seyr'i

"Theo-graphia makine'si", yukarıda belirttik, "cevher-isim"


olarak "Ben'in (Ene)", "iç'te asl'i isim taşı'yan basit manzara'dan"
hareketle ve, "tab" ve "darb" suretiyle "tasvir" ve "basit manzara"
inşa eden "iş1e'yi'ş'i'dir (mechanismus)".

"Tab (et'mek)", ''basit manzara'ya" mahsus "gayr'ı nisbet1i


çok1u'k'u (multiplicabilis ir-ratio'nalis)", yani "iç'i", "muhayyile"
marifetiyle, ve "müşterek ölç'ü'nün (surnmetria)" kaydı alhnda,
"nisbet1i bir1i'k (unitas ratio'nalis)" inşa eden şekilde "bir'ara'da
aç'mak'hr". "Tab (et'mek)" suretiyle inşa edilen, "nisbet1i bir1i'k
(unitas ratio'nalis)" olarak "tasvir'dir" ve "tasvir'e" mahsusen "za­
mir'dir".

"Tasvir", "tab" esasında olmak üzere, "basit manzara'ya" bizzat


"iştirak ed'e'r''.

Ancak, bu manada "iştirak ed'i'ş'i", "nisbet1i rabt (conexio ra­


tio'nalis)" suretiyle ele alamayız.

"Gayr'ı nisbet1i topo-graphia'dan (topo-graphia ir-ratio'nalis)"


hareketle "nisbet'li topo-graphia (topo-graphia ratio'nalis)" inşası,
"nisbet1i rabt (conexio ratio'nalis)" esasında ele alınamaz; bu se­
beple.

"Darb (et'mek)", "tasvir'e" mahsusen ''bir'ara'da aç'ı1'a'n1ar'ın",


"müşterek ölç'ü'nün (summetria)" kaydı albnda, "gayr'ı nisbet'li
bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" suretiyle "iç'iç'e geç'i'r'i1'me'si'dir''.

Bu bakımdan "tab", "gayr'ı nisbet1i topo-graphia'dan (to­


po-graphia ir-ratio'nalis)" hareketle "nisbet1i topo-graphia (to­
po-graphia ratio'nalis)" inşasının suretidir; "darb" ise, "nisbet1i
topo-graphia'dan (topo-graphia ratio'nalis)" hareketle, "gayr'ı nis­
bet'li topo-graphia (topo-graphia ir-ratio'nalis)" inşasının sureti.

"Nisbet1i bir1i'k (unitas ratio'nalis)" esasında "nisbet1i çok1u'k


(multiplicabilis ratio'nalis)" olarak ''basit manzara tab'ı" ve "gayr'ı
nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" esasında "gayr'ı nisbet1i
çok1u'k. (multiplicabilis ir-ratio'nalis)" olarak "basit manzara
darb'ı", "bir'bir'i'ne", "müşterek ölç'ü (summetria)" esasında "iş­
tirak ed'e'r".
Yalçın Koç - 121

Tekraren belirtelim; bu manada "iştirak", "nisbet'li rabt (conexio


ratio'nalis)" suretiyle düşünülemez.

Bu itibarla "(müteşekkil) psukhe suret'i", yani yukarıda anlahl­


dığı şekliyle "harmonia", "nisbet'li bir'li'k (unitas ratio'nalis)" teşkil
eden şekilde, "tab'a" mahsus "nisbet'li bir'li'k'in (unitas ratio'na­
lis)" ve "darb'a" mahsus "gayr'ı nisbet'li bir'li'k'in (unitas ir-ra­
tio'nalis)", "bir'bir'i'ne", "müşterek ölç'ü (summetria)" esasında
"iştirak'ı'nın suret'i'dir" .

Bu manada "iştirak'ın" esası ise, "müşterek ölç'ü'nün (surnmet­


ria)" kaydı altında "suret'li isim-zamir alaka'sı'dır''.

Bu bakımdan "harmonia", "iç'te, asl'i isim taşı'ya'n basit man­


zara'ya", "zamir'' olarak "o'ya (hüve)" mahsus "tasvir'e", "iç'te,
ilk isim taşı'ya'n basit manzara'ya", "zamir'' olarak ''ben'e (ene)"
mahsus "tasvir'e", "iç'te, nihai isim taşı'yan basit manzara'ya" ve
"zamir" olarak "sen'e (ente)" mahsus "tasvir'e" mahsusen "nisbet'li
çok1u'k'tur (multiplicabilis ratio'nalis)" ve bu itibarla "nisbet'li
bir'li'k'tir (unitas ratio'nalis)" .

"Harmonia'ya" mahsus "kat'man" teşkilini, "tab" ve "darb" su­


retiyle düşünürüz. 1 43

"Harmonia'ya" mahsus "suret'li isim(1er)'in idrak'ı",


"theo-graphia makine'si" marifetiyle "tasvir ve zamir inşa'sı" yo­
luyladır; bu husus gözden kaçınlmadan.

Bu manada "nisbet'li bir'li'k'in (unitas ratio'nalis)" esası, tek­


raren belirtelim, "tasvir'in", "theo-graphia makine'si" marifetiyle
"basit manzara'ya", "müşterek ölç'ü (summetria)" esasında "işti­
rak'ı'dır".

Aksi takdirde, "harmonia'dan", "nisbet'li bir'li'k (unitas ra­


tio'nalis)" olarak bahsedilemez.

"Tab" ve "darb" suretiyle "(bir) an inşa'sı'ndan" söz edemeyiz.

143- Bu hususa, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine


Bir İnceleme" adlı kitapta aynnhlı olarak değindik.
122 - Birlik Seyr'i

"Harmonia", "iç'te, asl'i isim taşı'ya'n basit manzara" esasın­


da "(bir) an'a" mahsushır ve, "harmonia", bu "(bir) an" itibariyle
"nisbet1i bir1i'k'tir (unitas ratio'nalis)"; yukarıda anlablan esaslar
dahilinde.

"Aheng" ile, tekraren belirtelim, "harmonia devr'i'ni" kastedi­


yoruz.

"Aheng", "çık'a'n harmonia'ya" ve "(yeni'den) çık'a'n harmo­


nia'ya" mahsus "yer'dir (topos)"; "çık'a'n harmonia'nın" ve "(ye­
ni'den) çık'a'n harmonia'nın", "gayr'ı nisbet (ir-ratio)" esasında
"bir'bir'i'ne rabt'ı" suretiyle.

Yukarıda, "doğ'u'ş (genesis)" yoluyla "cevher-isim" olarak


"Ben'den (Ene)" gelen "basit manzara'dan", "(bir) an" itibariyle,
"uz'a'n'ı'ş (tensio)" olarak bahsettik.

"(Bir) devr'' cihetinden, "gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas ir-ra­


tio'nalis)" esasında iki "(bir) an" düşünürüz; "çık'a'n" ve "(ye­
ni'den) çık'a'n", "bir'bir'i" ile "gayr'ı nisbet'li'dir (ir-ratio'nalis)"; bu
sebeple.

Bu bakımdan "aheng", "(bir) devr" itibariyle "gayr'ı nisbet'li


uz'a'n'ı'ş'br (tensio ir-ratio'nalis)". "Aheng", bu esasta olmak üzere
"gayr'ı nisbet'li geo-metria'dır (geo-metria ir-ratio'nalis)".

"Harmonia'yı devr'et'ti'r'mek" suretiyle "aheng rabt'ed'e'n",


"cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)"; yani "aş'kın'a" mahsus "haki­
kat' tir"; bu husus gözden kaçırılmadan.

"Usul", "aheng'e" mahsus "yer'dir (topos)"; "ilk-yer (arkhe-to­


pos)" olarak, ve "makam'ı" bizatihi "kabz'ed'e'n" surette.

"Usul", bu bakımdan, "iç'te, aheng taşı'yı'ş'ın suret'i'dir".

"Usul" bu suretle "gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas ir-ratio'nalis)"


olarak "harmonia devr'i'ni", yani "aheng'i" bizzat kuşabr.

"Usul" bu suretle "(bir) an1ar'a" mahsusen "gayr'ı nisbet'li


bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" teşkil eder.

Bu manada "gayr'ı nisbet'li bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)", "gayr' ı


Yalçın Koç - 123

nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman'dır".


Bu bakımdan, "gayr'ı nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" ola­
rak "zaman'a" mahsusen "geç'e'n (bir) an(1ar)'dan", "mevcut (bir)
an'dan" ve "gel'e'cek (bir) an(1ar)'dan" bahsetmek imkan dahilin­
de değildir.
"Gayn nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman
teşkil'i" bu bakımdan "usul rabt'ı'na" mahsustur. "Gayr'ı nisbet1i
bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman", "usul rabt'ı" yoluyla
teşkil olur; bu manada.
"Usul", "iç'te, aheng taşı'yış'ın suret'i" olarak, "gayr'ı nisbet1i
bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" esasında "gayr'ı nisbet1i çok1u'k'tur
(multiplicabilis ir-ratio'nalis)"; bu itibarla "gayr'ı nisbet1i uz'a'n'ı'ş
(tensio ir-ratio'nalis)" olarak, "gayr'ı nisbet1i topo-graphia'nın (to­
po-graphia ir-ratio'nalis)" kaydı altında "gayr'ı nisbet1i geo-met­
ria'dır (geo-metria ir-ratio'nalis)" .144
"Makam", "aheng seyr'i'nin suret'i'dir''; "makam" bu itibarla
"aheng seyr'i'ne" mahsus "yer'dir (topos)".
"Usul", "makam'ı kabz'ed'e'r"; "cevher-isim" olarak "Ben
(Ene)", "makam'ı", "usul'ün" kaydı altında "rabt'ed'e'r"; bu ma­
nada.
Bu bakımdan, "aheng seyr'i'ne" mahsus "yer (topos)", yani
"makam", "usul rabt'ı" esasında teşkil olan "gayr'ı nisbet1i bir1i'k
(unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman'ın" kaydına tabidir.
"Aheng seyr'i'ni", bu itibarla, "geç'e'n (bir) an(1ar)'sız, mevcut
(bir) an('sız), gel'e'n (bir) an(1ar)'sız zaman'ın", yani "gayr'ı nis­
bet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman'ın" kaydı altında
düşünürüz.

144- Bu noktalardan, "Nazari Musiki'nin Esaslan-Türk Musikisi'nin Ze­


mini Üzerine Bir İnceleme", "Nazari Mantık'ın Esaslan-Theologia
Ir-rationalis Üzerine Bir İnceleme" ve "Tarih ve Nazariyat-Tarih'in ve
Zaman Yazımı'nın Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitaplarda ay­
rıntılı olarak bahsettik.
124 - Birlik Seyr'i

"Usul'e" mahsus "aheng", "geç'e'n (bir) an(1ar)'sız, mevcut


(bir) an('sız), gel'e'n (bir) an(1ar)'sız zaman'a" mahsusen "ma­
kam'da seyr'ed'i1'i'r''; bu manada.

"Makam" bu itibarla "gayr'ı nisbet'li uz'a'n'ı'ş'br (tensio ir-ra­


tio'nalis)" ve bu suretle, "gayr'ı nisbet1i topo-graphia (topo-graphia
ir-ratio'nalis)" esasında "gayr'ı nisbet1i geo-metria'dır (geo-metria
ir-ratio'nalis)".

"Basit ve iç'li suret(1er)" olarak "usul'ü" ve "makarn'ı", "cev­


her-isim" olarak "Ben (Ene)", "bir1i'k (unitas)" suretiyle "ra­
bt'ed'e'r''.

"Nazar'i musiki", "aş'kın'a" mahsusen, "usul'e" ve "makarn'a"


mahsus "bir1i'k (unitas)" olarak "Ben'den (Ene) doğ'a'r''; yukanda
anlahlan surette "nazar'i manbk'ın" kaydına tabi olarak.

"Theos fikriyat'çı'sı" olarak "ilah'i'yat'çı" ve "fikriyat'ın (logia)"


kaydı altında bulunan "filosof (philo-sophos)", "fikriyat (logia)"
esasında "dil" olarak "suret'' cihetinden "düş'kün'dür". Bu bakım­
dan, bunların "usul'ü" ve "makarn'ı", "dil" esasında teşkil etmesi,
ve bu yolla "nazari musiki'yi", "usul" ve "makam" cihetinden biza­
tihi "idrak et'me'si" imkan dahilinde değildir.
Bu bakımdan, "theos fikriyat'çı'sı" olarak "ilah'i'yat'çı" ve "fik­
riyat'ın (logia)" kaydı altında bulunan "filosof (philo-sophos)",
"gayr'ı nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zarnan'dan",
"idrak" suretiyle bahsedemez.

Bu sebeple, "theos fikriyat'çı'sı" olarak "ilah'i'yat'çı'ya" ve ".fik­


riyat'ın (logia)" kaydı altında bulunan "filosofa (philo-sophos)"
mahsusen "nazariyat (theoria)" esasında "ahlak' tan" söz edilemez.

"Theos fikriyat'çı'sı" olarak "ilah'i'yat'çı" ve "fikriyat'ın (logia)"


kaydı altında bulunan "filosof (philo-sophos)", "ahlak'ı", "gayr'ı
nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zarnan'a" mahsusen
"nazar'i musiki" esasında bizzat teşkil edemez; bu manada.

Bu manada olmak üzere, "theos fikriyat'çı'sı" olarak


"ilah'i'yat'çı'nın" ve "fikriyat'ın (logia)" kaydı altında bulunan "fi-
Yalçın Koç - 125

losof'un (philo-sophos)", "asl('ı'n)'a sadakat" suretiyle "kendi'ne


dost(1uk)" teşkil ebnesinden bahsedilemez.
' "
"Theos fikriyat' çı sı" olarak "ilah'i'yat' çı ve "fikriyat'ın (logia)"
kaydı altında bulunan "filosof (philo-sophos)", bu itibarla, yukarı­
da anlablan manada "ahlak'sız'dır''.

"Ahlak", "fikriyat'a (logia)" mahsusen teşkil edilemez.

"Gayr'ı nisbet'li bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman'ın",


"düş'kün'e" mahsus "fikriyat (logia)" suretiyle "teşrih'i", yani "ba­
sit ve iç1i suret'e" mahsusen "düş'kün" vasıtasıyla "tesbit'i" müm­
kün değildir; bu sebeple.

"Usul rabt'ı" suretiyle teşkil olan "zaman", ''basit'tir"; bu ba­


kımdan, tekraren belirtelim, bu "zaman'ı", "nisbet'li sıra (ordo ra­
tio'nalis)" suretiyle ele alamayız.

Yukarıda, "suret nazariyat'ı" esasında düşünülen "nazar'i


musiki'den", yani "gayr'ı nisbet (ir-ratio)" esasında "müteşekkil
dil'den", "nazar'i manbk" vasıtasıyla bahsettik.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-isim"


olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus ''bir1i'k seyr'i'ni", "na­
zar'i musiki" vasıtasıyla ele alalım ve, "ahlak'a" mahsus "esas'a" ve
"kayna'k'a", ''bir1i'k seyr'i" suretiyle temas edelim.

Öncelikle belirtelim; bu surette "seyir'den", "(mahfuz) müteşek­


kil şuur'un", "hafıza" marifetiyle "(aç'ı'k) müteşekkil şuur'a" biza­
tihi "rabt'ı (conexio)" yoluyla bahsedemeyiz.

"(Mahfuz) müteşekkil şuur rabt'ı" esasında düşünülen "ha­


br1a'mak", "nisbet'li bir1i'k (unitas ratio'nalis)" olarak "zaman'ın",
"zihn'in (mens)" ve "muhayyile'nin" kaydına bağlıdır ve, "usul"
ve "makam" cihetinden "seyir'' bu yolla ele alınamaz; bu sebeple.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "(mahfuz) O'dan


(Hüve)", "(mahfuz) müteşekkil şuur rabt'ı" esasında bahsebnek
imkan dahilinde değildir.
"Cevher-isim" olarak "Ben'den (Ene)" ve bu itibarla "(mahfuz)
O'dan (Hüve)" "hafıza" marifetiyle "rabt'ed'i'e'n'in", yani "ha-
126 - Birlik Seyr'i

tır1a'n'a'n'ın", "suret" esasında "seyr'i" yoluyla söz ederiz; "gayr'ı


nisbet'li bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman'a" mahsusen.

Yukarıda belirttik; "kuvvet" olarak "hafıza", "cevher-isim" ola­


rak "Ben'e (Ene)" mahsus "hudud'tur''. Bu bakımdan "hafıza'dan",
"hazne (receptaculum)" suretinde bahsedilemez.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "evvel mahfuz" bu


bakımdan bizatihi "Ben'dir (Ene)".

Bu noktaya önceki bölümde temas ettik.

Bu itibarla, tekraren ifade edelim, bu manada "evvel mahfuz'u",


"cevher-isim" olarak "Ben'den (Ene)" tefrik etmek esasen mümkün
değildir.

Bu ifade, "(mahfuz) asl'i isim" itibariyle de geçerlidir; ancak


"suret'' olarak "(mahfuz) asl'i ism'den", "cevher" esasında bahse­
dilemez.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-isim"


olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism" mahsusen düşünülen "bir1i'k
seyr'i'ni" temin eden, "nazar'i musiki'ye" mahsus "suret'tir"; yani
''bir1i'k (unitas)" esasında "usul'dür" ve "makam'dır" .

"Usul", "makam'ı kabz'ed'e'r"; bu husus unutulmadan.

"Usul", yukarıda belirttik, "aheng'e" mahsus "yer'dir (topos)".


"Aheng" ile, "aş'kın" cihetinden, "gayr'ı nisbet'li daire (circulus
ir-ratio'nalis)" esasında "devr'ed'e'n harrnonia(1ar)'ı" kastediyo­
ruz.

"Gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman",


"usul rabt'ı" suretiyle teşkil olur; "usul rabt'ed'e'n", "hudud" ola­
rak "hafıza" marifetiyle "cevher-isim" olarak "Ben'dir (Ene)" .

Bu bakımdan, "zaman", "gayr'ı nisbet (ir-ratio)" suretiyle ele


alınmadan, "usul'den", ve bu itibarla "makam'dan" bahsedilemez.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "mahfuz", yani


hem "(mahfuz) O (Hüve)" hem de "(mahfuz) asl'i isim", yukarıda
anlattık, bizatihi "Ben'dir (Ene)"; "(mahfuz) Ben (Ene)" olarak.
Yalçın Koç - 127

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" cihetinden "usul", bu bakım­


dan "hafıza" marifetiyle "rabt'ed'i1'e'n", "(mahfuz) Ben'e (Ene)"
mahsus "yer'dir"; "gayr'ı nisbet'li bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" ola­
rak "zaman" teşkil eden surette.

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "hudud" vasıta­


sıyla, yani "hafıza" marifetiyle, "basit suret" olarak " aheng' in
yer'i'ne", yani "usul'e" bizatihi "iç" esasında "(mahfuz) Ben (Ene)
rabt'et'mek", "gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak
"zaman'ın" kaydı albnda "(mahfuz) Ben'i habr1a'mak'br"

Bu manada "(mahfuz) Ben'e (Ene)", "kuvvet'' tayin edilemez;


sebeplerini yukarıda anlattık.

"Gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman",


yukarıda belirttik, "geç'e'n (bir) an(1ar)'sız, mevcut (bir) an('sız),
gel'e'n (bir) an(1ar)'sız zaman'dır''; "usul rabt'ı'na" mahsusen.

Bu bakımdan, "gayr'ı nisbet'li bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" ola­


rak "zaman'ın" kaydı albnda "(mahfuz) Ben'i (Ene) habr1a'mak",
esasen "Ben'i (Ene) hahr1a'mak'br"; "(mahfuz) Ben (Ene)" bizatihi
"Ben'dir (Ene)", bu sebeple.

"Ben (Ene)", "O'yu (Hüve)" ve "asl'i ism'i" bu suretle kuşahr.

Bu manada "O (Hüve)", yani "(mahfuz) O (Hüve)", "cev­


her-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsus "hafıza" marifetiyle "ra­
bt'ed'i1'e'n", yani "muhafaza" albna alınan "(cevher-rabt'ed'e'n)-i­
sim" olarak "O'dur (Hüve)"; bu hususa yukarıda temas ettik.

"Usul", tekraren ifade edelim, "aheng'e" mahsus "yer'dir (to­


pos)".

Bu itibarla, "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" cihetinden ifade


edersek, "(habr1a'n'a'n) Ben'e (Ene)" mahsus "suret", "usul" iti­
bariyle, "gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak " za­
man'ın" kaydı alhnda "aheng'tir''.

"Cevher-isim" olarak "Ben (Ene)", "hafıza" marifetiyle, "iç'te,


(hahr1a'n'a'n) Ben (Ene) taşı'yan usul rabt'ed'e'r" .

"Tekraren belirtelim; "(hahr1a'n'a'n) Ben'e (Ene)" mahsus "su-


128 - Birlik Seyr'i

ret", "usul'e iç" olarak "aheng'tir".

"Hafıza" marifetiyle bu manada "usul rabt'ı", "(mahfuz) Ben'in


(Ene)", yani bizzat "Ben'in (Ene)", "nazar'i musiki" esasında "ha­
br1a'n'ma' sı'dır".

"Cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" herhangi sure�e "to­


po-graphia" tayini imkan dahilinde değildir.

Bu bakımdan "cevher-isim" olarak "Ben'i (Ene)", "yer'e (to­


pos)", "zaman'a" ve "mekan'a" mahsusen düşünemeyiz.145

Ancak, yukarıda anlablan manada "(habr1a'n'a'n) Ben (Ene)",


"yer (topos)" olarak "usul'e" mahsusen "gayr'ı nisbet1i topo-grap­
hia'nın (topo-graphia ir-ratio'nalis)" kaydı albnda, "hafıza" marife­
tiyle ve bu itibarla da "habr'la'mak" yoluyla "rabt'ed'i1'i'r"; "aheng
suret'i'n'de" ve "usul'e iç ol'a'r'a'k".

"Hafıza" marifetiyle ve bu itibarla "habr1a'mak" yoluyla yu­


karıda anlablan manada "aheng rabt'ed'e'n", esasen "cevher-isim"
olarak "Ben'dir (Ene)".

Dikkatli olarak anlamak kaydıyla ve "teşbih" suretiyle şöyle de


söyleriz; "(habr'la'n'a'n) Ben (Ene)", "kudüm darb'ı" esasında, "ha­
fıza" marifetiyle "(darb'ed'i1'e'n) suret1i ses'tir".

"Teşbih'i" tamamlayalım; "(habr1a'n'a'n) Ben (Ene)", "nay üf­


le'yiş" suretiyle teşkil olan "makam'da" bizatihi "seyr'ed'i1'ir";
"kudüm darb'ı'nın" kaydı albnda.

"Usul", "nazar'i musiki'ye" mahsus "basit ve iç1i suret'tir'' ve,


"gayr'ı nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman", "usul
rabt'ı" esasında teşkil olur; bu husus gözden kaçınlmadan.

"Nazar'i musiki" ile, tekraren belirtelim, "aş'kın'a" mahsus


"müteşekkil dil'in", "gayr'ı nisbet1i yüz'ü'nü (facies ir-ratio'nalis)"
kastediyoruz.

145- Bu ifade, "Zihin ve Nazariyat-Zihn'in Kaynağı ve Esasları Üzerine Bir


İnceleme" adlı kitapta "yer (topos)", "zaman" ve "mekan" hususunda
anlahlanlar vasıtasıyla kolaylıkla açılabilir.
Yalçın Koç - 129

"Nazar'i musiki" bu bakımdan "aş'kın'a" mahsus "suret'in",


"suret'li ses" esasında "gayr'ı nisbet'li yüz'ü'dür (facies ir-ratio'na­
lis)" .

"Usul'e iç" olarak "aheng", "cevher�isim" olarak "Ben'den


(Ene)", "hafıza" marifetiyle gelen "suret'li ses'tir''; "Ben'i (Ene)" ve
bu itibarla "(mahfuz) O'yu (Hüve)" ve "(mahfuz) asl'i ism'i" kuşa­
tan şekilde. 14 6

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-i­


sim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus ''bir'li'k seyr'i",
bu bakımdan "usul'ün" kaydı albnda, "makam'a" mahsusendir.

"Makam'da seyr'ed'i1'e'n", "usul'e iç" olarak yukarıda belirtilen


manada "aheng'tir''; "makam", "aheng seyr'i'ne" mahsus "yer'dir
(topos)"; bu sebeple.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e" ve "asl'i ism'e"


mahsus "bir1i'k (unitas)", tekraren belirtelim, "ahlak'a" mahsus
"esas'br"; "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" ise, "ahlak" itibariyle
"asıl'dır" ve bu suretle "ahlak'a" mahsus "kayna'k'br''.

"Ahlak", yukarıda belirttik, ''bir'li'k seyr'i" suretiyle, bu manada


"asl('ı'n)'ın" bizatihi "kendi (aş'kın)" olduğunun "idrak'ı" suretiyle
teşkil edilir.

Şöyle de söyleriz; "ahlak", "aş'kın'a" mahsusen "asl('ı'n)'ın",


yani "cevher-isim" olarak "Ben' in (Ene)", "usul'e" mahsus "aheng"
vasıtasıyla, yani "usul'e" mahsus "(habr1a'n'a'n) Ben (Ene)" vasıta­
sıyla, "kendi (aş'kın)" olduğunun "makam'a" mahsusen "idrak'ı"
suretiyle teşkil edilir.

Bu noktayı, "makam'da seyir'den" bahsebnek suretiyle açalım.

"Cevher-isim" cihetinden "aheng", yani "(habr1a'n'a'n)


Ben (Ene)", "Ben'den (Ene)" gelen ve "hafıza" marifetiyle "ra-

146- Bu manada "suret1i ses", "cevher-isim" olarak "Ben (Ene)" cihetin­


den, yukanda anlatı.lan şekilde "(habr1a'n'a'n) Ben'dir (Ene)". Bu ma­
nada "suret1i ses'i", "suret1i ses" olarak "basit manzara" ile kanşhr­
mamak gerekir.
130 - Birlik Seyr'i

bt'ed'i'l'e'n", yani "hafıza" marifetiyle "habr'la'n'a'n", "suret'li


ses'tir"; "gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "za­
man'ın" kaydı altında.

"Aş'kın", "gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak


"zaman'ın" kaydı altında "usul'e" mahsusen "aheng'i işit'i'r" ve bu
yolla "aheng'i idrak ed'e'r".

"Usul rabt'ı" esasında teşkil olan "gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas


ir-ratio'nalis)" olarak "zaman", "geç'e'n (bir) an('lar)'sız, mevcut
(bir) an('sız), gel'e'n (bir) an('lar)'sız zarnan'dır".

Bu bakımdan "usul", yukarıda belirtilen manada "aheng'i",


"(herhangi-bir) an'ın" kaydına bağlanmadan ve, "cevher-isim"
olarak "Ben'e (Ene)" mahsusen "ek'si'k" bulunmaksızın "iç'te ta­
şır" . 1 4 1

"Usul'e iç" olarak "aheng", bu itibarla, "gayr'ı nisbet'li bir'li'k


(unitas ir-ratio'nalis)" esasında "gayr'ı nisbet'li çok'lu'k'tur (mul­
tiplicabilis ir-ratio'nalis)"; tekraren belirtelim, "aheng" olarak "(ha­
hr'la'n'a'n) Ben'e (Ene)" mahsusen.

Bu manada "zaman", bu bakımdan "cevher-isim" olarak "Ben'e


(Ene)" mahsus "aheng'i", "ek'si'k" bulunmaksızın, "gayr'ı nisbet'li
bir'li'k (unitas ir-ratio'nalis)" esasında kuşahr.

"Aş'kın", bu suretle, "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mah­


sus "aheng'i", "aheng seyr'i'ne" mahsus "yer (topos)" olarak "ma­
karn'da" bizzat "işit'i'r" ve bu suretle "(mahfuz) O'ya (Hüve)",
"(mahfuz) Ben'e (Ene)" ve "(mahfuz) asl'i ism'e" mahsus "su­
ret'li ses('ler)'i", "bir'bir'i'nden" tefrik etmek suretiyle ''bir'li'k'i
seyr'ed'e'r'' . 1 4 8

Bu manada "tefrik", "suret'li ses'e" mahsusen "idrak'hr''; yani

147- Burada, yanılgıya yol açmamak için ''bütün", "tam" gibi ifadeleri kul­
lanmıyoruz.
148- "Makam'da işit'i'r'' ifadesine mahsus " .. .'da .. .'' kalıbını, "nisbet (ra­
tio)" suretiyle "ele alamayız. "Makam'da işit'mek", "gayr'ı nisbet
(ir-ratio)" esasında "iç'e" mahsusen "işit'mek'tir"; bu sebeple.
Yalçın Koç - 131

"makam'da", "aheng seyr'i'ne" mahsusen "işit'mek" yoluyla, "su­


ret'li ses(1er)" olarak "(mahfuz) O'ya (Hüve)", "(mahfuz) Ben'e
(Ene)" ve "(mahfuz) asl'i ism'e" mahsus ''bir1i'k'in (unitas)" biza­
tihi "idrak'ı'dır" .

Bu manada ''bir1ik (unitas)" ve, "işit'mek" suretiyle "idrak",


"asıl" olarak "(mahfuz) Ben'i (Ene)" kuşatır; bu husus gözden ka­
çırılmadan.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'nun (Hüve)" ve "cev­


her-isim" olarak "Ben'in (Ene)", bu manada ''bir1i'k seyr'i" suretiy­
le "bizatihi idrak'ı", sebeplerini yukarıda anlatbk, imkan dahilinde
değildir.

"Cevher�ism'e" mahsus "kuvvet" olarak "muhayyile" vasıta­


sıyla, "aheng'e" mahsus "suret'li ses(1er)" olarak "(mahfuz) O'ya
(Hüve)" ve "(mahfuz) Ben'e (Ene)", bizzat ve doğrudan "şekil" ta­
yin etmekten bahsedemeyiz.149
Kısaca belirtirsek, "tahayyül (phantasia)" esasında "şekil" yo­
luyla, "gayr'ı nisbet (ir-ratio)" esasında "iç" ve "dış" ayrımı yapıla­
maz; bu sebeple.

Bu bakımdan, yukarıda belirtilen manada "bir1i'k'in (unitas)",


"gör'mek" suretiyle ''bizatihi seyr'i", "nazar'i musiki" cihetinden
imkan dahilinde değildir.

"Gör'ü1('e)'me'yen", "nisbet'li bir1i'k (unitas ratio'nalis)" ola­


rak "zaman'a" mahsusen "seyr'ed'i1('e)'mez"; bu nokta unutulma­
dan.150

"(Mahfuz) O'ya (Hüve)" ve "(mahfuz) Ben'e (Ene)"


mahsus "suret1i ses(1er)'in" kaydı altında olmak üze­
re, "gör'mek'ten" ve bu yolla "seyr'et'mek'ten" bahset-

149- Bu ifadeyi "mesel esas1ı masal fikriyat'ı" yani "mutho-logia" cihetin­


den ele almak kendi başına bir araşhrma gerektirir. Bu surette "şekil
tayin'i", "mutho-logia'nın" kaydına bağlıdır; bu sebeple.
150- Bu ifade, "Şuur ve Nazariyat-Şuur'un Kaynağı ve Esaslan Üzerine Bir
İnceleme" adlı kitapta anlahlanlar esasında kolaylıkla açılabilir.
132 - Birlik Seyr'i

mek esasen mümkündür; ancak bu husus, hem bu "ki­


tab'ın" hem de "nazar'i musiki'nin" sınırını ziyadesiyle aşar.
"Bir'li'k seyr'i'ne" mahsusen bu bölümde anlablanlar, "ahlak'ın
esas'ı" olarak "bir'li'k'in seyr'i'ni" ve bu suretle "asl('ı'n)'m" biza­
tihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı'ru" anlamak bakımından ye­
terlidir.

Bu nedenle, ele alınan meseleleri daha öteye açmadık.

Belirtmeden geçmeyelim; hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na"


hem de "Arapça ve Farsça" konuşulan "diyar'a" mahsus "fikriyat
(logia)", "evvel mahfuz'un" "nazar'i musiki" esasında açılması ve
bu suretle "asl'(ı'n)'ın" bizatihi "kendi (aş'kın)" olduğunun "id­
rak'ı" bakımından "eksi'k'tir" ve bu itibarla da "anza1ı'dır''; "dil
kalpazan'ı" Attike'li Eflatun'a mahsus "fikriyat (logia)" bu ifadenin
kapsamına girer.

Bu bakımdan, hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" hem de "Arap­


ça ve Farsça" konuşulan "diyar'a" mahsusen, "kendi'ne dost(1uk)"
olarak "ahlak" teşkilinden, "asl('ı'n)'a sadakat" suretiyle bahsede­
meyiz.

"Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" ve "Arapça ve Farsça'( konuşulan


"diyar'a" mahsus "fikriyat (logia)" vasıtasıyla, "hakikat'e", "teşkil"
cihetinden "temas et'mek (contacto)" imkan dahilinde değildir.

Bu noktayı, "ahlak'dan" bahsetmek suretiyle sonraki bölümde


ele aldık.
5. HAKİKAT ve AHLAK

"İnsan'ın esas'ı", "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" iti­


bariyle, "ahlak'hr.151

"Aş'kın'a" mahsusen "ahlak teşkil'i" esas alınmadan,


"aş'kın'dan" bizatihi "İnsan" olarak bahsetmek bu bakımdan müm­
kün değildir.

"Ahlak'ın asl'ı" ve bu suretle "kayna'k'ı", "aş'kın'a" mahsus


"hakikat' tir" .

Bu manada "hakikat'' ile, "hafıza" marifetiyle "bir1i'k teşkil'i"


ve, "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k seyr'i" cihetinden "(mahfuz)
Ben'i (Ene)" kastediyoruz.

"(Mahfuz) Ben (Ene)" bizatihi "cevher-isim" olarak "Ben'dir


(Ene)"; bu hususa önceki bölümlerde temas ettik.

"Aş'kın'a" mahsus "ahlak", bu bakımdan, "hakikat('i'n)'e


dost(1uk)'tur''; "hakikat('i'n)'e sadakat'' suretiyle.

"Sadakat'', "aş'kın'ın", kendine mahsus "hakikat('i'n)'i" bizatihi


"kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı'dır".

Bu bakımdan "ahlak", yukarıda belirtilen manada "hakikat'in",


"gayr'ı nisbet'li bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman'a"
mahsusen, "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k seyr'i" vasıtasıyla, bi­
zatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı" suretiyle teşkil olur.

"Bir1i'k (unitas)" ile, tekraren ifade edelim, "(cevher-ra­


bt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e
(Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir1i'k'i (unitas)" kastediyoruz.

151- Bu surette "İnsan'ı", tekraren belirtelim, "Anadolu Mayası-Türk Kim­


liği Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta, "Türkistan'dan" gelen "Kadim
Dem'de Hatem ol'a'n Kelam" esasında bahsedilen ''Yüce İnsan" ile
kanşhrmamak gerekir.
134 - Hakikat ve Ahlak

Bu manada "bir1i'k (unitas)", "cevher-isim" olarak "Ben'e


(Ene)" mahsus "hudud" olarak "hafıza" marifetiyle "rabt'ed'i1'i'r";
"(mahfuz) O'ya (Hüve)", "(mahfuz) Ben'e (Ene)" ve "(mahfuz) asl'i
ism'e" mahsusen.

Bu manada "bir1i'k (unitas)", "ahlak'ın esas'ı'dır".

Bu noktaları önceki bölümlerde inceledik.

"Bir1i'k seyr'i'nden", önceki bölümde, "müteşekkil dil" olarak


"nazar'i musiki" vasıtasıyla ve, "nazar'i manbk'ın" kaydı altında
bahsettik.

"Aş'kın", "nazar' i musiki" esasında ''bir1i'k seyr' i" vasıtasıyla,


"hakikat('i'n)'i" bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak ed'e'r" .

Bu manada olmak üzere, "hakikat('i'n)'in" bizatihi "kendi


(aş'kın)" olarak "idrak'ı", "hakikat('i'n)'e sadakat'tir".

"Hakikat('i'n)'i" bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak ed'e'n",


"nazar'i musiki" esasında ''bir1i'k seyr'i" vasıtasıyla "aş'kın'dır".
Bu bakımdan, "hakikat('i'n)'e sadakat'ten", ve bu itibarla da "ah­
lak'tan", "aş'kın'a" mahsusen bahsederiz.

"Nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" itibariyle "ahlak",


"değer fikriyat'ı'nın (axio-logia)" kaydı albna girmeden, "nazar'i
musiki" esasında ''bir1i'k seyr'i" yoluyla, "aş'kın" tarafından,
"hakikat'i('n'i)'n", bizatihi "kendi (aş'kın)" olduğunun "idrak'ı"
suretiyle teşkil edilir.

"Düş'kün'e" mahsus "ethike" ise, "değer fikriyat'ı'nın (axio­


logia)" kaydı albnda, "değer(1er) manzum'e'si" suretiyle tesis edi­
len "fikriyat'tan (logia)" ibarettir. 1 52

"Bir1i'k seyr'i" suretiyle teşkil olan "aş'kın'a" mahsus "idrak",


yani , "hakikat'i('n'i)'n", bizatihi "kendi (aş'kın)" olduğunun "id­
rak'ı", "fikriyat'a (logia)" mahsus "değer (axia)" esasında ele alı­
namaz.

152- Hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı" hem de "Arapça ve Farsça" konuşu­


lan "diyar" itibariyle.
Yalçın Koç - 135

Bu manada "idrak", kısaca ifade edersek, "değer (axia)" suretin­


de düşünülemez; bu sebeple.
"Fikriyat (logia)" esasında "dil'e" mahsus "değer (axia)" vasıta­
sıyla, "aş'kın'a" mahsus "hakikat'e", "teşkil" esasında "temas (con­
tactus)" imkan dahilinde değildir.
"Fikriyat (logia)" esasında "dil'e" mahsus "değer (axia)", esa­
sen, "dil'e" mahsus "ad'dan" ibarettir; bu sebeple.153
"Fikriyat (logia)" esasında "ad" vasıtasıyla, "hakikat'' olarak
"cevher-ism'e" bizatihi "temas (contactus)" düşünülemez.
"Fikriyat'a (logia)" mahsus bu surette "değer (axia)" vasıtasıy­
la, yani "dil'e" mahsus "ad" vasıtasıyla, "nazar'i musiki" esasında
"bir'li'k seyr'i" teşkil edilemez.

Bu bakımdan, bu kitapta ele alındığı şekliyle "aş'kın'a" mahsus


"hakikat'ten" ve bu itibarla "ahlak'tan", "değer (axia)" esasında
söz edemeyiz.
Bu bakımdan, yukarıda belirtilen manada olmak üzere, "de­
ğer(1er) manzum'e'si" olarak "ethike'nin", "aş'kın'a" mahsus "ah­
lak'a" bizatihi "temas'ı'ndan (contactus)" ve suretle "tahvil'i'nden"
bahsebnek imkan dahilinde değildir.
"Düş'kün'e" mahsus "fikriyat (logia)" esasında "dil'in",
"aş'kın'a" mahsus "nazar'i musiki'ye", "nisbet (ratio)" suretiyle
"rabt'ı (conexio)" düşünülemez; böyle de söyleriz.

Bu bakımdan, "fikriyat (logia)" esasında "dil" vasıtasıyla, "mü­


teşekkil dil" olarak "nazar'i musiki'ye" bizatihi "geç'i'ş'ten (transi­
tio)" bahsedilemez.
"Ahlak tasavvur'u", bu nedenle, yukarıda belirtilen manada
"değer fikriyat'ı (axio-logia)" ve bu itibarla "ethike" esasında ele
alınamaz; sebeplerini açık olarak bu kitapta anlattık. 154

153- Bu manada "ad", esasen, "dil'e" mahsus "isirn'dir''. Bu noktaya, "2.


Alaka, Aşkın, Arkhitektonik" başlıklı bölümde temas ettik.
154- "Theos fikriyat'ı" olarak "teoloji" de, yani "ilah'i'yat" da, "tahayyül
136 - Hakika t ve Ahlak

"Ahlak", "aş'kın'a" mahsusen "hakikat('i'n)'e dost(1uk)'tur'';


"bir1i'k seyr'i'nin" kaydı altında, "hakikat('i'n)'e" bizatihi "sada­
kat'' suretiyle, yani "hakikat('i'n)'in", "nazar'i musiki" esasında
"bir'li'k seyr'i" vasıtasıyla, "kendi (aş'kın)" olarak "idrak'ı" sure­
tiyle.
Bu itibarla "ahlak1ı", yukarıda anlatılanlar esasında, "haki­
kat(' i'n)'e" bizatihi "dost'' olandır.
Bu sebeple, "değer(1er) manzum'e'si" esasında, yani "ethike"
esasında "hakikat('i'n)'e dost' tan" ve bu itibarla "ahlak1ı'dan", yani
"İnsan'dan", "teşkil" suretiyle bahsedilemez.

"Fikriyat (logia)" esasında "dil" suretiyle "ahlak" bizatihi "teş­


kil" edilemez; bu manada.
"Teşkil'e" temas etıneyen "söz", yani "ethike" ise, "tahayyül
(phantasia)" esasında "hikayat'tan" ibarettir.
Bu kitapta ele alındığı şekliyle "ahlak tasavvur'u", "dost(1uk)",
"sadakat" ve "hakikat'' düşünceleri arasındaki "alaka(1ar) (rela­
tio)" esasında tesis edilir.
"Ahlak tasavvur'u'na", "hakikat'' cihetinden de açıklık getirmek
üzere "dost(1uk)", "sadakat" ve "hakikat'' düşünceleri arasındaki
"alaka(1ar)'ı (relatio)" inceleyelim.

Önceki bölümlerde belirttik; "dost(1uk)", "sadakat'i", ve "ken­


di" de, "asl('ı'n)'ı", yani "aş'kın'a" mahsus "hakikat'i" ikame eden
"zamir(1er)" suretinde düşünülemez.
Bu hususu, "nazariyat'a (theoria)" mahsus "(suret1i isim-zamir)
alaka'sı'na" temas etmek suretiyle öncelikle ele alalım.
"Müteşekkil dil seyr'i", yani "(müteşekkil) psukhe suret'i
seyr'i", "theo-graphia makine'si" marifetiyle "tasvir ve zamir in-

yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" esasında tesis edilen "değer(1er) man­


zurn'e'si'nin" kaydına bağlıdır. "Theos fikriyat'ı" vasıtasıyla bizatihi
"Kelam'a" temas etmenin imkan dahilinde bulunmadığı hususu göz­
den kaçınlmadan. Bu noktadan, "Theogonia'nın Esaslan-Genesis Na­
zariyah Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta aynnhlı olarak bahsettik.
Yalçın Koç - 137

şa'sı'nın" kaydına bağlıdır; bu noktaya önceki bölümlerde temas


ettik.155

"(Müteşekkil) psukhe suret'i seyr'i'ni", "(cevher-rabt'ed'e'n)-i­


sim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve
"asl'i ism'e" mahsus "bir'li'k seyr'i" ile kanşhrmamak gerekir.

"(Müteşekkil) psukhe suret'i seyr'i", "theo-graphia makine'si"


marifetiyle, "tasvir ve zamir inşa'sı" esasında "nazariyat'a (theo­
ria)" mahsustur. "Bir'li'k seyr'i'nin" esası ise, "gayr'ı nisbet'li to­
po-graphia'nın (topo-graphia ir-ratio'nalis)" kaydı albnda bulunan
"nazar'i musiki'dir"; "gayr'ı nisbet'li bir'li'k (unitas ir-ratio'nalis)"
olarak "zaman'a" mahsusen.

Bu itibarla, "nazar'i musiki" esasında "bir'li'k seyr'i'ni",


"theo-graphia makine'si" vasıtasıyla ele almak imkan dahilinde
değildir.

Bu hususa önceki bölümde aynntılı olarak değindik.

Bu bakımdan "aş'kın", "kendi'ne (aş'kın'a)" mahsus "haki­


kat'ten" gelen "suret1i ses'i işit'mek", "işit'i1'e'n suret'li ses'e",
"muhayyile" marifetiyle "şekil" tayin etmek yoluyla "(bir) an'a"
mahsusen "suret'li ses'i gör'mek" ve, "tahayyül (phantasia)" esa­
sındaki bu "şekl'i", "nisbet'li bir'li'k (unitas ratio'nalis)" olarak
"zaman'a" mahsusen "seyr'et'mek" suretiyle, "kendi'ne (aş'kın'a)"
mahsus "suret" olarak "müteşekkil dil'i", yani "(müteşekkil) psuk­
he suret'i'ni" bizzat "idrak'ed'e'r'' . 1 5 6

Bu bakımdan "aş'kın'ın", "kendi'ne (aş'kın'a)" mahsus "suret''


olarak "müteşekkil dil'in", "nisbet (ratio)" esasında ve "zihn'in
(mens)" kaydı albndaki "seyr'i" yoluyla, ne "hakikat('i'n)'e", ne
de "(mahfuz) O'ya (Hüve)" bizatihi "nisbet'li temas'ı (contactus ra-

155- "(Müteşekkil) psukhe suret'i", "müteşekkil dil' in", "nisbet'li yüz'ü'dür


(facies ratio'nalis)".
156- "Cevher-isim" olarak "Ben'den (Ene)" gelen ve "asl'i isim rabt'ı'na"
esas olan bu "suret'li ses", "aş'kın'a" mahsus "hakikat'in" kaydı alhn­
da bulunan "suret'li ses'tir''. Bu husus daha ayrıntılı olarak, yukanda
anlahlanlar esasında açılabilir.
138 - Hakikat ve Ahlak

tio'nalis)", "nazariyat (theoria)" esasında düşünülebilecek bir hu­


sus değildir.
Bu itibarla, bu manada "müteşekkil dil seyr'i" yoluyla, ne "haki­
kat('i'n)'in", ne de "(mahfuz) O'nun (Hüve)" bizatihi "seyr'i'nden"
ve bu suretle "idrak'ı'ndan" bahsedilemez.
Bu sebeple, "aş'kın'a" mahsus "ahlak" teşkilini, "(müteşekkil)
psukhe suret'i" olarak "müteşekkil dil'e" mahsus "seyir" yoluyla
ele alamayız.
"Ahlak teşkil'i'nden", "nisbet'li topo-graphia'nın (topo-graphia
ratio'nalis)" kaydı altında bulunan "(müteşekkil) suret" vasıtasıyla
söz edemeyiz; bu manada.
"(Müteşekkil) psukhe suret'i" olarak "müteşekkil dil", önce­
ki bölümlerde belirttik, "aş'kın'a" mahsus "suret'in", "nisbet'li
yüz'ü'dür (facies ratio'nalis)".
Bu bakımdan şöyle de söyleriz; "aş'kın'a" mahsus "hakikat'e",
"nisbet'in (ratio)" kaydı altında "temas (contactus)" imkan dahi­
linde değildir.

Yani "aş'kın'a" mahsus "hakikat'', "asl'i ism'in", "cevher-isim"


olarak "Ben'e (Ene)" bizatihi "nisbet'li temas'ı (contactus ratio'na­
lis)" suretiyle ele alınamaz.
Bu bakımdan, "aş'kın'a" mahsus "ahlak'ın", "zihin (mens)",
"muhayyile" ve "düşünce (cogitatio)" esasında "teşkil'i" düşünü­
lemez; aksi takdirde, "aş'kın'a" mahsus "ahlak'ı", "değer(1er) man­
zum'e'si" olarak "ethike'ye" irca etmiş oluruz.

"Aş'kın'a" mahsus "hakikat'e" bizatihi "temas'tan (contactus)",


"aş'kın'a" mahsus "suret'' olarak "müteşekkil dil'in", "gayr'ı nis­
bet'li yüz'ü (facies ir-ratio'nalis)", yani "nazar'i musiki" vasıtasıyla
bahsederiz; "bir'li'k seyr'i'nin" kaydı altında.
Bu hususu "4. Birlik Seyr'i" başlıklı bölümde inceledik.
Bu esasta olmak üzere, "aş'kın'a" mahsus "(mahfuz) hakikat'',
"nazar'i musiki'nin" ve "nazar'i manhk'ın" kaydı altında söyler­
sek, "aheng'dir''.
Yalçın Koç - 139

"(Mahfuz) hakikat" bizatihi "aheng" olarak, "aş'kın'a" mahsus


"hakikat'tir".

"Usul", "gayr'ı nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "za­


man'ın" kaydı alhnda, bu manada "aheng'e", yani yukarıda anla­
tılan manada "hakikat'e" mahsus "yer'dir (topos)"; "makam" ise,
"aheng seyr'i'ne", yani "hakikat seyr'i'ne" mahsus "yer (topos)".

Bu bakımdan "usul", "aş'kın'a" mahsus "hakikat'i", "iç'te ta­


şı'yan basit suret'tir"; "makam" ise "aş'kın'a" mahsus "hakikat
seyr'i'ni", "usul'ün" kaydı alhnda "iç'te taşı'yan basit suret".1 57

"Fikriyat (logia)" esasında "dil" vasıtasıyla, bu manada "usul"


ve "makam" teşkil etmek imkan dahilinde değildir.

"Aş'kın'a" mahsus "hakikat'' ile, yanlış anlamaya meydan ver­


memek için tekraren belirtelim, "hafıza" marifetiyle ''bir'li'k teş­
kil'i" ve "nazar'i musiki" esasında ''bir1i'k seyr'i" cihetinden,
"(mahfuz) Ben'i (Ene)" kastediyoruz, yani bizatihi "cevher-isim"
olarak "Ben'i (Ene)".

Hem "usul" hem de "makam", "suret nazariyat'ı" itibariyle,


"gayr'ı nisbet1i topo-graphia'nın (topo-graphia ir-ratio'nalis)" kay­
dına tabidir. 1 58

Bu manada olmak üzere, "usul'e" ve "makam'a" mahsus "bir'li'k


(unitas)", "gayr'ı nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "za-

157- Bu husus, "Nazari Musiki'nin Esaslan-Türk Musikisi'nin Zemini Üze­


rine Bir İnceleme" ve "Nazari Manhk'ın Esaslan-Theologia Ir-rationa­
lis Üzerine Bir Zemin İncelemesi" adlı kitaplarda anlahlanlar vasıta­
sıyla daha aynnhlı olarak ele alınabilir.
158- Hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" hem de "Arapça ve Farsça" konu­
şulan "diyar'a" mahsusen geniş manada "theo-logia'dan", "theos filc­
riyat'ı'ndan", "teoloji'den" ve "musiki'den", "gayr'ı nisbet (ir-ratio)"
suretiyle bahsetmek imkan dahilinde değildir; "matematik" de bu ifa­
denin kapsamına girer. Bu bakımdan, bu "diyar(1ar)'a" mahsus " theo­
logia", "theos filcriyat'ı", "teoloji" ve "musiki" vasıtasıyla "(mahfuz)
Ben'e" bizatihi "temas'tan (contachıs)", bu itibarla "aş'kın'a" mahsus
"hakikat'e" bizatihi "temas (contachıs)" suretiyle "ahlak" teşkilinden
140 - Hakikat ve Ahlak

man'ın" kaydı albnda ve "gayr'ı nisbet1i uz'a'n'ı'ş (tensio-ir-ra­


tio'nalis)" esasında "gayr'ı nisbet1i geo-metria'dır (geo-metria
ir-ratio'nalis)" . 1 5 9

"Ahlak" teşkili, ''bir'li'k seyr'i'ne" mahsusen, "hakikat(' i'n)'in"


bizatihi "kendi (aş'kın)" olduğunun "idrak'ı'na", yani bu manada
"sadakat'e" bağlıdır.

Bu bakımdan "sadakat'', "aş'kın'ın", "kendi'ne (aş'kın'a)" mah­


sus "suret'i", yani "müteşekkil dil'i", "(kendi) hakikat'i" esasında
"idrak et'me'si'n'den" ibarettir; "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k
seyr'i" vasıtasıyla.

"Hakikat'', "gayr'ı nisbet1i bir'li'k (unitas ir-ratio'nalis)" esasın­


da ''basit ve iç1i suret'e" ve bu itibarla "müteşekkil dil'e" mahsus
"kayna'k'br''.

"Aş'kın'a" mahsus "hakikat'e", "aş'kın'a" mahsus "basit ve iç1i


suret' ten" hareketle "identitas" tayini imkan dahilinde değildir.

"Identitas" ile, ''bu (yol'u'y'la) o1uk" esasında düşünülen "ala­


ka'yı (relatio)" kastediyoruz.

"Bu (yol'u'y'la) o1uk", "hafıza", "zihin (mens)" ve "muhayyi­


le" marifetiyle, "bu'nun" bizatihi "o'ya", "nisbet (ratio)" esasında
"rabt'ı (conexio)" ve bu suretle "bu'nun", "(mükerrer) o" olarak
"düşün'ü1'me'si'dir''; "nazar'i musiki" esasında "bir'li'k seyr'i'nin"
kaydına bağlanmadan.

"Aş'kın'a" mahsus "müteşekkil dil'i", "aş'kın'a" mahsus "haki­


kat'e", "zihin (mens)", "düşünce (cogitatio)" ve "muhayyile" mari­
fetiyle "rabt'et'mek" imkan dahilinde değildir.

Kısaca belirtirsek, "zihn'in (mens)" ve "düşünce'� (cogitatio)"

bahsedilemez; belirtmeden geçmeyelim. Bu husus, daha aynnhlı ola­


rak kolaylıkla açılabilir.
159- Bu ifade, "Theographia'run Esaslan-Teoloji ve Matematik İnşa'sı Üze­
rine Bir İnceleme" adlı kitapta, "gayr'ı nisbet'li geo-metria (geo-metria
ir-ratio'nalis)" hususunda anlahlanlar esasında kolaylıkla ele alınabi­
lir.
Yalçın Koç - 141

esası olarak "nisbet (ratio)", "gayr'ı nisbet'e (ir-ratio)" tahvil edile­


mez; bu sebeple.

"Hakikat seyr'i", "gayr'ı nisbet'li bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)"


olarak "zaman'ın" kaydına bağlıdır.

Tekraren ifade edelim; "ahlak'a" mahsus "asıl", yani ''bir'li'k


(unitas)" ve bu ''bir1i'k'in (unitas)" kaydı albnda bulunan "haki­
kat", yani "ahlak'a" mahsus "kayna'k", "teşkil" cihetinden, "zihin
(mens)" ve "düşünce (cogitatio)" esasında ele alınamaz.

"Bir'li'k (unitas)" ve "hakikat'', "teşkil" bakımından, "zihin


kab'ı'na" girmez; bu sebeple. 16 0

"Sadakat", yukarıda belirttik, "aş'kın'ın", "kendi'ne (aş'kın'a)"


mahsus "hakikat'i", "nazar'i musiki" esasında ''bir'li'k seyr'i" vası­
tasıyla bizatihi "kendi (aş'kın)" olarak "idrak et'me'si'dir''.

"(Müteşekkil) psukhe suret'i", tekraren belirtelim, "müteşekkil


dil'in", "nisbet'li yüz'ü'dür (facies ratio'nalis); "nazar'i musiki" ise
"gayr'ı nisbet'li yüz'ü (facies ir-ratio'nalis)" . 1 6 1

"Müteşekkil dil", "nisbet'li bir1i'k (unitas ratio'nalis)" olarak


"(müteşekkil) psukhe suret'i'ne" ve "gayr'ı nisbet'li bir1i'k (unitas
ir-ratio'nalis)" olarak "nazar'i musiki'ye" mahsus ''bir'li'k'tir (uni­
tas)".

Bu bakımdan, "aş'kın'a" mahsus "(müteşekkil) suret'i", bu su­


rette ''bir'li'k (unitas)" esasında düşünmek gerekir.

Hem "(müteşekkil) psukhe suret'i'ne" hem de "nazar'i musi­


ki'ye" mahsus "kayna'k'tan", "aş'kın'a" mahsus "hakikat'' suretiyle
bahsederiz.

160 - Bu nedenle, hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" hem de "Arapça ve


Farsça" konuşulan "diyar'a" mahsus "nisbet1i theo-logia(1ar)" esa­
sında, "teşkil" cihetinden "bir'li'k'ten (unitas)" ve bu itibarla "haki­
kat'ten" bahsetmek imkan dahilinde değildir. Bu bakımdan bahis
konusu "theo-logia(1ar)", "bir'li'k (unitas)" ve "hakikat" bahsi cihe­
tinden, "tahayyül (phantasia)" esasında "hikayat'tan" ibarettir.
161- Bu noktaya önceki bölümde temas ettik.
142 - Hakikat ve Ahlak

Bu itibarla, bu manada "bir'li'k'in asl'ı", "bir'li'k'e" mahsus


"kayna'k" olarak, "aş'kın'a" mahsus "hakikat'tir". 16 2

"Müteşekkil dil'e" mahsus "bir'li'k (unitas)", "kayna'k" olarak,


"aş'kın'a" mahsus "hakikat" esasında teşkil olur; bu manada.

"Aş'kın'a" mahsus "hakikat" esasen "cevher-isim'dir"; yani


"hafıza" marifetiyle "bir'li'k teşkil'i" ve "nazar'i musiki" esasında
"bir'li'k seyr'i" cihetinden "(mahfuz) Ben'dir (Ene)".

Bu itibarla "hakikat('i'n)'e" mahsusen, "kuvvet" esasında "hu­


dud" düşünürüz.

"Kuvvet'' olarak "hafıza" bu bakımdan "hakikat('i'n)'e" mah­


sus "hudud'tur''.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)", "cevher-i­


sim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir'li'k (unitas)",
"hakikat'e" mahsus "hudud" esasında teşkil olur; "mahfuz rabt'ı"
suretiyle.

"Aş'kın'a" mahsus "hakikat", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak


"O'yu (Hüve)", "(mahfuz) O (Hüve)" suretinde "rabt'ed'e'r"; "cev­
her-isim" olarak "Ben'e (Ene)" mahsusen.

Bu noktayı önceki bölümlerde açtık.

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O (Hüve)" ve "cevher-isim"


olarak "Ben (Ene)", ''bir1i'k (unitas)" itibariyle, "suret'' esasında ele
alınamaz.

Bu noktayı, önceki bölümlerde farklı cihetlerden inceledik.

162- Yanlış anlamaya meydan vermemek için tekraren belirtelim; bu ma�


nada "bir1i'k'i (unitas)", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya
(Hüve)", "cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus
"bir1i'k (unitas)" ile kanşhrmamak gerekir. "Müteşekkil dil'e" mahsus
"bir1i'k (unitas)", "(cevher-rabt'ed'e'n)-isim" olarak "O'ya (Hüve)",
"cevher-isim" olarak "Ben'e (Ene)" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir1i'k'in
(unitas)" kaydına tabidir; bu manada "bir1i'k (unitas)" esas alınma­
dan, "müteşekkil dil'e" mahsus "bir1i'k'ten (unitas)", "aş'kın'a" mah­
sus "hakikat'in" kaydı alhnda bahsedilemez.
Yalçın Koç - 143

"Bir1i'k seyr'i'nin" esası ise, "nazar'i musiki'ye" mahsus "basit


ve iç1i suret(1er)'dir''; yani "aheng", "aheng'in yer'i" olarak "usul"
ve "aheng seyr'i'nin yer'i" olarak "makam" .

"Bir1i'k (unitas)", "teşkil" cihetinden, "mahfuz rabt'ı" suretiyle,


"hakikat('i'n)'e" mahsus "hudud'un" kaydına tabidir; "seyir'' cihe­
tinden ise, bu manada "hudud" marifetiyle "hatır1a'mak" esasında
"nazar'i musiki'ye" mahsusen "rabt'ed'i1'e'n suret(1er)'in" kaydı­
na.

Bu "suret'ler'e" mahsus "kayna'k", yukarıda belirttik, "ahlak'a"


mahsus "kayna'k' hr''; yani "aş'kın'a" mahsus "hakikat' tir" .

Bu bakımdan, "aş'kın'ın", "kendi'ne (aş'kın'a)" mahsus "müte­


şekkil dil'i", "bir1i'k seyr'i" vasıtasıyla, "(kendi) hakikat'i" esasında
"idrak'ı", "müteşekkil dil'in", "esas" ve "kayna'k" cihetinden esa�
sen "müteşekkil dil" olmadığının "idrak'ı'dır''.

"Müteşekkil dil'in", yani "aş'kın'a" mahsus "(müteşekkil) su­


ret'in", "esas" ve "kayna'k" cihetinden bizatihi "müteşekkil dil" ol­
madığının "aş'kın" tarafından "idrak'ı", bu bakımdan "sadakat'e"
mahsustur.

"Aş'kın", "bir1i'k'e (unitas)" mahsus "hakikat('i'n)'i", "mahfuz


rabt'ı" yoluyla, "(hakikat'i'nden gel'e'n) aheng" esasında "suret'li
ses" olarak "işit'i'r''.

"Hakikat('i'n)'i", bu "suret'li ses" vasıtasıyla, "nazar'i musi­


ki'nin" kaydı alhnda bulunan "usul" ve "makam" yoluyla "bir1i'k
seyr'i" esasında "idrak ed'e'r".

"Ahlak'a" mahsus "kayna'k" olarak bu manada "haki­


kat('i'n)'in", "teşkil" cihetinden, "fikriyat (logia)" esasında "dil"
yoluyla anlaşılması imkan dahilinde değildir.

"Fikriyat (logia)" esasında "dil" vasıtasıyla "hakikat teşkil'i"


düşünülemez; bu manada.

Yukarıda belirttik; "ethike", "fikriyat (logia)" esasında "de-


ğer(1er) manzum'e'si'nden" ibarettir. · .

"Fikriyat (logia)" olarak "dil'e" mahsus "isim", "suret'siz'dir" ve


144 - Hakikat ve Ahlak

bu itibarla "iç'siz'dir''. Bu manada "isim", esasen "fikriyat'a (logia)"


mahsus "suret'siz ses' tir".

"Ethike'nin" esası olarak "değer (axia)", bu manada "suret'siz


isim'dir''.

"Ethike", bu cihetten ifade edersek, "fikriyat (logia)" esasında


"değer('ler) m anzum'e'si'ne" mahsusen "suret'siz isim('ler) ge­
neo-logia'sı'ndan", yani "suret'siz isim('ler) şecere'si'nden" iba­
rettir; "nazar'i musiki" esasında "hudud'un" kaydına bağlanma­
dan.163

Bu bakımdan, "ethike'ye" mahsus "zemin", "fikriyat (logia)"


esasında "hudud'un" kaydı albnda teşkil edilemediğinden, "su­
ret'siz isim('ler) şecere'si" olarak "ethike", esasen, "tahayyül
yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" olarak "hikayat" suretiyle "mesel
esas'lı masal fikriyat'ı'ndan", yani "mutho-logia'dan" ibarettir.

Bu ifade, hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" hem de "Arapça ve


Farsça" konuşulan "diyar'a" mahsus "fikriyat (logia)" olarak "ethi­
ke'yi" kapsar.

Bu manada "hikayat" yoluyla, "ahlak'ın" kaynağı olarak


"aş'kın'a" mahsus "hakikat'e" bizatihi "temas (contactus)" imkan
dahilinde değildir.

Bu itibarla, kısaca şöyle de söyleriz; "ahlak" ile "ethike" arasın­


daki "fark", esasen "hakikat" ile "hikayat'' arasındaki "fark' br'' .

"Hikayat'' vasıtasıyla, "hakikat'e" temas edilemez.

Bu bakımdan, hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" hem de "Arap­


ça ve Farsça" konuşulan "diyar'a" mahsus "ethike('ler)" esasında,
"aş'kın'a" mahsus "ahlak' tan" bahsedemeyiz.

163- "Suret'siz isim(1er) geneo-logia'sı'ndan", "Dialektik ve Nazariyat-Di­


alektik Mantık'ın ve Spekülatif Felsefe'nin Esaslan Üzerine Bir İncele­
me" adlı kitapta aynnhlı olarak bahsettik.
SONUÇ

Bu kitapta "ahlak teşkil'i'ni", "nazariyat (theoria)" ve "suret na­


zariyat'ı" esasında inceledik.

"Ahlak", "asl('ı'n)'a sadakat" suretiyle "hakikat('i'n)'e


dost(1uk)'tur".

"Ahlak'ın esas'ı", "(cevher-raot'ed'e'n)-ism'e", "cevher-ism'e"


ve "asl'i ism'e" mahsus "bir1i'k'tir (unitas)". "Ahlak'a" mahsus
"kayna'k" ise, bu manada "bir1i'k (unitas)" esasında kuşablan
"hakikat' tir" .

"Hakikat", "hafıza" marifetiyle "bir1i'k teşkil'i" ve "nazar'i mu­


siki" esasında "bir1i'k seyr'i" cihetinden "(mahfuz) Ben'dir (Ene)";
yani "(mahfuz) cevher-isim'dir".

"Asl('ı'n)'a sadakat" ise, "aş'kın'a" mahsus "hakikat'in", "na­


zar'i musiki" esasında "bir1i'k seyr'i" vasıtasıyla, bizatihi "kendi
(aş'kın)" olduğunun "idrak'ı'dır".

"Ahlak teşkil'i" bu bakımdan "zihn'in (mens)" ve "düşünce'nin


(cogitatio)" kaydı altında ve, "nisbet'li topo-graphia (topo-graphia
ratio'nalis)" esasında ele alınamaz.

Bu noktalan elimizden gelen ölçüde inceledik.

"Ahlak'tan", "ethike" vasıtasıyla bahsetmek imkan dahilinde


değildir.

"Ethike", "fikriyat (logia)" esasında ve, "zihn'in (mens)" ve "dü­


şünce'nin (cogitatio)" kaydı albnda tesis edilen "değer(1er) man­
zum'e'si'dir".

"Değer (axia)", "fikriyat (logia)" esasında "dil'e" mahsus "su­


ret' siz isim'dir".

Bu manada "suret' siz isim" vasıtasıyla "aş'kın'a" mahsus "haki­


kat'in", "nazar'i musiki" esasında "seyr'i'nden" ve itibarla "haki­
kat'in" bizatihi "kendi" olarak "idrak'ı'ndan" söz edemeyiz.

"Ethike", bu itibarla, "tahayyül (phantasia)" esasında "hika-


146 - Sonuç

yat'tan" ibarettir.164
Bu noktalan açtık.

"Ahlak", " İnsan'ın esas'ı'dır" .


"Aş'kın'dan", İnsan suretinde bahsetmek, bu bakımdan
" "

"aş'kın'a" mahsus "ahlak teşkil'i'nin" kaydına bağlıdır.165


"Ahlak'sız aş'kın'ı", yani "ahlak" teşkil etmeyen "aş'kın'ı", "na­
zariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" esasında İnsan suretiyle
" "

ele alamayız.
"Nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" itibariyle "aş'kın",
"aş'kın rabt'ı'na" esas teşkil etmeyen "şart(1ar)'ın" kaydına bağla­
namaz.166
"Asl'i isim teşkil'i'ni" ve "theo-graphia makine'si'ne" mahsus
"inşa icraat'ı'ru", yani "aş'kın rabt'ı'ru", "aş'kın'a" mahsus "haki­
kat'in" kaydı altında bulunmayan "haric'i şart(1ar)" vasıtasıyla ele
almak imkan dahilinde değildir; bu manada.
"Aş'kın rabt'ı" suretiyle düşünülen "aş'kın teşkil'i'nin" esası,
"nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı'na" mahsus "cevher ta­
savvur'u'dur" . 167

164- Mesela, "dil kalpazan'ı" Attike1i Eflatun'a, Stageira1ı Aristoteles'e,


Arnsterdam1ı Spinoza'ya ve Königsberg1i Kant'a mahsus "ethi­
ke(1er)", "tahayyül (phantasia)" esasında "hikayat'tır''. Bu noktaya
kısaca değindik.
165- Bu bağlamda "İnsan" ile, tekraren belirtelim, "nazariyat'a (theoria)"
ve "suret nazariyat'ı'na" mahsusen düşünülen "İnsan'ı" kastediyo­
ruz. Bu manada "İnsan'ı", "Anadolu Mayası-Türk Kimliği Üzerine Bir

İnceleme" adlı kitapta bahsedilen şekliyle, ''Yüce İnsan" ile karıştır­


mamak gerekir. Bu kitabın bağlamında kastedilen "İnsan" vasıtasıyla,
"Kelam'dan doğ'a'n'a" bizatihi "temas (contactus)" imkan dahilinde
değildir. "Nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" vasıtasıyla "Ke­
lam'a" ve bu suretle "Yüce İnsan'a" bizatihi "temas'tan (contactus)"
bahsedilemez; bu sebeple.
166- Mesela, "zaman", "mekan", "toplu'm", "genetik", "evrim", "kültür''
ve öbürleri gibi.
167- Bu manada "cevher tasavvur'u'ndan", "ahlak'ın esas'ı" olarak ''bir1i'k
Yalçın Koç - 147

" İnsan teşkil'i'ni" bu surette "şart1ar'ın" kaydı altında ele ala­


mayız; aksi takdirde, " İnsan teşkil'i'nin" esası olarak, "nazariyat'a
(theoria)" ve "suret nazariyat'ı'na" mahsus "cevher tasavvur'u'nu"
iptal etmiş oluruz.

"Aş'kın rabt'ı" ile, "suret" cihetinden, "cevher-isim" olarak


"Ben'den (Ene)", "doğ'u'ş (genesis)" yoluyla gelen "asl'i ism'i" ve,
"asl'i isim'den" hareketle, "theo-graphia makine'si" marifetiyle
"inşa ed'i1'e'n müteşekkil dil'i" kastediyoruz.

"Aş'kın", bu suretle "rabt'ed'i1'i'r".

Bu bakımdan, "aş'kın rabt'ı'run" esası, "asl'i isim'dir" ve, "asl'i


isim'den" hareketle, "theo-graphia makine'si" marifetiyle yukarıda
belirtilen manada "inşa icraat'ı'dır"; "aş'kın'a" mahsus "hakikat'in"
kaydı altında.

"Aş'kın rabt'ı'na" mahsus "ölç'ü'yü (metron)", bu bakımdan,


"asl'i isim" ve "theo-graphia makine'si'ne" mahsus "inşa icraat'ı"
şeklinde düşünürüz.

Bu surette "ölç'ü'den (metron)", "izafi ölç'ü" olarak bahsedile­


mez.

Aksi takdirde "aş'kın rabt'ı'ru", "izafi ölç'ü'nün" kaydına bağ­


lamış ve bu suretle, "nazariyat'a (theoria)" ve "suret nazariyat'ı'na"
mahsus "aş'kın rabt'ı" tasavvurunu iptal etmiş oluruz.

"Hakikat" esas alınmadan, "fikriyat (logia)" esasında tesis edi­


len "değer (axia)" ve bu itibarla "ethike" ise, esasen "izafi'dir".168

Bu bakımdan, "nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" itiba­


riyle "aş'kın rabt'ı", "nazar'i musiki" esasında "bir1i'k seyr'i" ve bu
suretle "idrak" cihetinden, "aş'kın'a" mahsus "hakikat'in" kaydına
bağlıdır.

"Aş'kın'a" mahsus "hakikat'', "nazariyat (theoria)" ve "suret na­


zariyat'ı" esasında "aş'kın rabt'ı" cihetinden "izafi ölç'ü" suretinde
düşünülemez.

Bir hususu belirtmeden geçmeyelim; "aş'kın'a" mahsus "haki-

(unitas)" vasıtasıyla bahsettik.


168- Bu hususun açılması aynca bir inceleme gerektirir.
148 - Sonuç

kat'ten", "theo-graphia" esasında "theo-gonia" itibariyle, "mutlak


ölç'ü" olarak bahsetmek mümkün değildir.
"Mutlak'ı" ve bu itibarla "mutlak ölç'ü'yü", "nazariyat'ın (the­
oria)" ve "suret nazariyat'ı'nın" kaydı altında ele alamayız; bu se­
beple.
Aksi takdirde, mesela "Kelam'a" mahsus "Mutlak'ı", "nazari­
yat'ın (theoria)" ve "suretnazariyat'ı'nın" kaydına bağlamış oluruz
ki, bu esasen "abes' tir''.
"Ahlak'a" mahsus "esas", "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "cev­
her-ism'e" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir'li'k'tir (unitas)".
"Ahlak'a" mahsus "asıl", ve bu itibarla "kayna'k", "aş'kın'a"
mahsus "hakikat'tir".
"Aş'kın'a" mahsus "hakikat'i", yani "ahlak'a" mahsus "kay­
na'k'ı", "ahlak'a" mahsus "esas" olarak "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e",
"cevher-ism'e" :ve "asl'i ism'e" mahsus ''bir'li'k (unitas)" kuşatır.
"Aş'kın", "nazar'i musiki" esasında "bir'li'k seyr'i'nin" kaydı
altında, "kendi'ne (aş'kın'a)" mahsus "hakikat'i" bizatihi "kendi
(aş'kın)" olarak "idrak et'mek" suretiyle "ahlak teşkil ed'e'r".
"Nazariyat (theoria)" ve "suret nazariyat'ı" itibariyle, bu mana­
da "ahlak teşkil'i" esas alınmadan, tekraren belirtelim, "aş'kın'dan",
"İnsan" suretiyle bahsetmek imkan dahilinde değildir.
Bu bakımdan, "ethike" tesisi suretiyle "İnsan" teşkilini düşün­
mek "abes'tir".
"Arkhitektonik", hem "Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" hem de
"Arapça ve Farsça" konuşulan "diyar'a" mahsus "fikriyat (logia)"
tesisinin esaslarından bir tanesidir; "nisbet'li topo-graphia'nın (to­
po-graphia ratio'nalis)" kaydı altında bulunan "akis (re-flexio)" ve
"geri taşı'yış (re-fero)" suretiyle.
"Ahlak'a" mahsus "esas" olarak "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e",
"cevher-ism'e" ve "asl'i ism'e" mahsus "bir'li'k teşkil'i'nden", "ark­
hitektonik" suretiyle bahsedilemeyeceğini anlattık.
"Vücud" esasınd;;ı. "isim", "teşkil" cihetinden, "kendi'ne" mah­
sus "hudud'un" kaydına bağlıdır.
Yalçın Koç - 149

Bu hususu açtık . .

"(Cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" mahsus "hudud", "nazariyat (fue­


oria)" ve "suret nazariyat'ı" esasında düşünülen "icraat'' cihetin­
den "(rabt'ed'i1'e'n) cevher'dir"; mesela "cevher-isim'dir".

Şöyle de söyleriz; "(cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e" mahsus "hudud",


"aş'kın'a" mahsus "hakikat'tir'' .

"Cevher-ism'e" mahsus "hudud" ise, "kuvvet'tir"; mesela "ha­


fıza'dır'' .

"Asl'i ism'e" mahsus "hudud'dan", "iç'te taşı'n'a'n suret'li vasıf"


yoluyla bahsettik.

"Bir'li'k teşkil'i'ni", bu manada "hudud(1ar)'ı" esas almak sure­


tiyle, "cevher-ism'e" mahsus "hudud" olarak "hafıza" vasıtasıyla
ele aldık; "(mahfuz) (cevher-rabt'ed'e'n)-ism'e", "(mahfuz) cev­
her-ism'e" ve "(mahfuz) asl'i ism'e" mahsusen.

"Ahlak teşkil'i", "nazar'i musiki" esasında "bir'li'k seyr'i'nin"


kaydına bağlıdır.

Ancak bu manada "bir'li'k seyr'i'ni", "nisbet'li bir'li'k (unitas ra­


tio'nalis)" olarak "zaınan'ın" kaydı altında düşünemeyiz.

Bu bakımdan ''bir'li'k seyr'i'nden", hem "Grek-Latin-Kilise di­


yar'ı'na" hem de "Arapça ve Farsça" konuşulan "diyar'a" mahsus
geniş manada "nisbet'li theo-logia'run (theo-logia ratio'nalis)" kay­
dı altında ve, "teşkil" esasında bahsetmek imkan dahilinde değil­
dir.

Bu hususu açtık.

"Bir'li'k seyr'i'ni", "nazar'i mantık'ın" kaydı altında bulunan


"gayr'ı nisbet1i theo-logia'ya (theo-logia ir-ratio'nalis)" mahsusen,
"nazar'i musiki" esasında anlattık; "aheng'e", "aheng'in suret'i"
olarak "usul'e" ve "aheng seyr'i'nin suret'i" olarak "makaın'a"
mahsusen.

"Bir1i'k (unitas)" itibariyle "aheng", "nazar'i musiki" cihetin­


den, "aş'kın'a" mahsus "(mahfuz) hakikat'tir".

"Gayr'ı nisbet'li bir1i'k (unitas ir-ratio'nalis)" olarak "zaman",


"usul rabt'ı" esasında teşkil edilir.
150 - Sonuç

Bu bakımdan "usul", "gayr'ı nisbet1i bir1i'k (unitas ir-ratio'na­


lis)" olarak "zaman'ın" kaydı altında, "aş'kın'a" mahsus "(mahfuz)
hakikat'e" mahsus "yer'dir (topos)", yani "(mahfuz) hakikat'in su­
ret'i'dir"; "nazar'i musiki" esasında.

"Makam" ise, "gayr'ı nisbet'li theo-logia (theo-logia ir-ratio'na­


lis)" cihetinden, bu manada "(mahfuz) hakikat seyr'i'ne" mahsus
"yer'dir (topos)"; yani "(mahfuz) hakikat seyr'i'nin suret'i'dir".

"Aş'kın", "(mahfuz) hakikat('i'n)'i", "usul'ün" kaydı altında,


"habr1a'mak" suretiyde "makam'da seyr'ed'e'r".

Bu manada "hahr1a'mak", "hafıza" marifetiyle "mahfuz ra­


bt'ı'run" kaydına bağlıdır.

"Aş'kın", ''bir1i'k seyr'i" yoluyla, "(seyr'ed'i1'e'n) hakikat'in",


bizatihi "kendi (aş'kın)" olduğunu "idrak ed'e'r'' .

"Ahlak", bu manada "idrak" suretiyle "teşkil ol'u'r".

Bu noktalan elimizden geldiği kadarıyla inceledik.

Yukanda belirttik; "İnsan'ın esas' ı", ahlak'hr'' . "Ahlak' ı" bu­


/1

lunmayan "aş'kın'dan" bu bakımdan, "nazariyat (theoria)" ve "su­


ret nazariyat'ı" itibariyle "İnsan" suretinde söz edemeyiz.

"İnsan", bu bakımdan, "hakikat('i'n)'e sadakat'' suretiyle


"kendi'ne dost'tur''; yani, "hakikat('i'n)'e sadakat" suretiyle "ah­
lak1ı'dır''.

"Düş'kün'e" mahsusen bu surette "ahlak'tan" bahsedilemez.

Önceki bölümlerde belirttik; "düş'kün'e" mahsus "suret'', "fikri­


yat (logia)" esasında "dil'dir''.

"Fikriyat (logia)" esasında "dil" vasıtasıyla, "aş'kın'a" mahsus


"hakikat'e", "teşkil" esasında "temas (contactus)" imkan dahilinde
değildir.

Bu bakımdan, "fikriyat (logia)" esasında "(bir) dil'in" kaydı al­


tında bulunan "nisbet'li theo-logia (theo-logia ratio'nalis)" vasıta­
sıyla "hakikat'ten" ve bu itibarla "ahlak'tan" söz etmek, "tahayyül
yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" suretiyle "hikayat" tesis etmekten
Yalçın Koç - 151

ibarettir.169
"Grek-Latin-Kilise diyar'ı'na" ve "Arapça ve Farsça" konuşulan
"diyar'a" mahsus "ethike", bu bakımdan, bu manada "hikayat'hr".
Önceki bölümlerde bahsettik; bu surette "hikayat'' vasıtasıyla,
"aş'kın'a" mahsus "hakikat'e" ve bu itibarla "ahlak'a" temas edile­
mez.
Bu bakımdan, bu manada "hikayat", yani "ethike" esasında
"ahlak" teşkilini düşünmek esasen "abes'tir''.
"Ahlak teşkil'i'ne" bizatihi "kayna'k" olarak, ''bir'li'k (unitas)"
vasıtasıyla kuşatılan "hakikat'i", tekraren belirtelim, "(izafi) ölç'ü"
suretinde ele alamayız.
Aksi takdirde, "nazariyat'ı (theoria)" ve "suret nazariyat'ı'ru"
iptal etmek yoluyla, "tahayyül (phantasia)" esasında "mesel esas1ı
masal fikriyat'ı", yani "mutho-logia" tesis etmiş oluruz.
Bu manada "mutho-logia" vasıtasıyla "ahlak'a" ve bu suret­
le "İnsan'a" bizzat "temas'tan (contactus)" bahsetmek esasen
"abes'tir".170
"Değer(1er) manzum'e'si" olarak "ethike", "fikriyat (logia)"
esasında "(bir) dil" vasıtasıyla tesis edilir.
Bu manada "(bir) dil" esasında tesis edilen "değer (axia)" va­
sıtasıyla "ahlak'a" mahsus "kayna'k" olarak "hakikat'e", "teşkil"
cihetinden temas etmek imkan dahilinde değildir.
Bu hususu, bu kitapta farklı cihetlerden açhk.
"Hakikat'e", "teşkil" cihetinden "temas (contactus)" imkanı bu­
lunmayan "söz" ise, "tahayyül (phantasia)" esasında "hikayat'tan"
ibarettir.

169- Bu manada "hik.iyat'tan", "Tarih ve Nazariyat-Tarih'in ve Zaman Ya­


zı.m1'run Esaslan Üzerine Bir İnceleme" adlı kitapta aynnhlı olarak
bahsettik.
170- Freud'a mahsus "psukhe fikriyat'1", bu nedenle "anza11'dır''. ''.Ah­
lak'a", ve bu itibarla "İnsan'a", bu "fikriyat (logia)" vasıtasıyla "temas
(contactus)" imkan dahilinde değildir; bu manada. Bu hususa, "2. Aş­
kın, Alaka, Arkhitektonik" başlıklı bölümde kısaca değindik.
152 - Sonuç

Tekraren belirtelim; "ethike", "fikriyat (logia)" esasında "de­


ğer(1er) manzuın'e'si'dir".

Bu bakımdan, bu surette "ethike" vasıtasıyla, "İnsan'ın esas'ı"


olarak "ahlak'a" bizatihi "temas'tan (contactus)" ve bu suretle
"geç'i'ş'ten (transitio)" söz edilemez.

"Ahlak", "değer(1er) manzum'e'si" olarak "ethike" vasıtasıyla


teşkil edilemez; böyle de söyleriz.

Bu bakımdan, "değer(1er) manzuın'e'si" olarak "ethike" tesi­


sini, bu kitapta anlahldığı şekliyle "ahlak tasavvur'u'nun" kaydı
albnda düşünmek gerekir.

Aksi takdirde, "ethike" adı alhnda tesis edilen, "tahayyül


yaz'ı'm'ı (phantasio-graphia)" esasında "hikayat'tan" ve bu suretle
de "mutho-Philosophie'den", yani "mesel esas1ı masal felsefe'si'n­
den" ibaret kalır; mesela, "dil kalpazan'ı" Attike1i Eflatun'a, Sta­
geira1ı Aristoteles'e, Amsterdam1ı Spinoza'ya, Königsberg1i Kant'a
mahsus "ethike fikriyat'ı" gibi.

"Theos fikriyat'ı", ve bu itibarla "teoloji" bu cihetten "an­


za1ı'dır''.

"Theos'a temas'ı" esas alan, bu yolla "Theos'dan" bahseden,


ancak "İnsan'a" mahsus "ahlak'a" ve bu itibarla "İnsan'a" bizatihi
"temas (contactus)" imkanı bulunmayan "theos fikriyat'ı" bu ba­
kımdan "muallak'ta'dır''.

Bu surette "anza'nın", "inanç" vasıtasıyla giderilmesinden bah­


sedilemez; "inanç", "izafi'dir''; bu sebeple.

"İnanç" vasıtasıyla, "hakikat'e", "teşkil" esasında "temas'tan


(contactus)" söz edilemez.

Bu ifade, "khrono-graphia" ve "mahal" itibariyle "genel'dir";


"diyar1ar'ı" ve "zaman1ar'ı" kuşatan şekilde.

Burada durduk.

Kitabı, "kar1ı dağ'ın" ardındaki "esrar1ı bağ'çe'de" ikamet eden


"Dost'a", "Selam" göndermek suretiyle nihayete bağladık.

You might also like