Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 231

!"#$%&$'()*+,-)./)(0/&!

!
İnkılâb Yayınları: 23
Araştırma Dizisi: 14
ISBN 978-605-9555-21-0

Birinci Baskı: Nisan 1998


İkinci Baskı: Ocak 2018

('1
!"#$%&$'()*+,-)./)01/&2
–Kelime Tekrarlarındaki Uyum–

ORİJİNAL ADI

‫االعجاز العددي للقرآن الكريم‬


el-İ’câzu’l-adedî li’l-Kur’ân’il-Kerîm
(Ş’ab Matbaası, Kahire, 1975)

YAZAN
Abdurrezzak Nevfel

TERCÜME
Muzaffer Kalaycıoğlu

!()2(!
M. Semih Taneri

3(4)!1)./)56+7
Erkam Yay. San ve Tic. A.Ş., Başakşehir-‹stanbul
Ocak 2018 / Cemaziyelevvel 1439

‹nk›lâb Bas›m Yay›m Organizasyon ve Tic. Ltd. fiti.


Fevzipafla Cad. fiehitkubilay Sok. No: 6/A-B Fatih, ‹stanbul
Tel-Faks: (0-212) 524 44 99
www.inkilab.com.tr
inkilab@inkilab.com.tr

"
!"#$%&$'(
)*+,-./-(0/&!
KELİME TEKRARLARINDAKİ UYUM

!"#$%%&''()*+&,-&.
/012340
Muzaffer Kalaycıoğlu

#
!"#$%%&''()*+&,-&.
(Kahire, 8 Şubat 1917 – 12 Mayıs 1984)
Mısırlı yazar. Daietta’da Nasıriyye köyünde doğdu. 1938’de Ziraat
Fakültesinden mezun oldu. İslâmî fikir ve dâvet konularında
eserler verdi. İlk eseri, üzerinde 18 yıl çalıştığı, din ile modern ilmi
irtibatlandırma konusundaki Allah ve âlemi’l hadîs’dir) (1957). Bu
kitap, Allah ve Modern İlim adıyla Türkçe’ye (1973) ve bir çok yabancı
dile çevrilmiştir.
Eserleri:
et-Tasavvuf ve’t-tarîku ileyh • el-Burhan ve’l-ilmi’l-hadis •Nebi
Muhammed • ez-Zekât • es-Sema ve ehli’s-sema • Min ayati’l-ilmiyye
• el-Hayat ve’l-uhra • ed-Da’vâ ile’l-İslâm • et-Târût ve’s-sihr Hârût
ve Mârût • Mu’cizatü’l-erkam ve’t-tarkim fi’l-Kur’âni’l-Kerîm • el-
İnsan ve’l-kırd ve’s-sukût Darvin • Keyfe… ve li mâzâ • Sun’ Allah
• Salâh el-farîza • Müslimun bi la mesahil • et-Tarifi bi’l-İslâm •
‘Âlemu’l-hayevân beyne’l-ilm ve’l-Kur’ân • İlm ve beyân fi tefsiru’l-
Kur’ân • Es’iletü harice • el-Kur’ân davâ fihi vikaye ve fihi şifâ
Yevme’l-qıyame • Min asrâr er-ruh • Savm Ramadan • Âlem-i cin
ve’l-melâike • eş-Şehade • el-Hacc ve’l-umra ve’z-ziyare • Ahlâm el-
enbiya ve’s-salihîn • İslâmenâ beyne’t-tasdît ve’t-tabîk.

$
İçindekiler

Takdim / 7
Önsöz / 9
%Kur’ân Kelimeleri Arasındaki Uyum / 15

Bİrİncİ Bölüm

!"#$%&'(&%hiret&)&*+ ,ir&'$&-irkinlik&)&*.
Şeytan&'(&,elekler&)&** /arlık&'$&01,2#$%&)&+3
-ayat&'(&./",&)&*0 %emizlik&'$ i4!50&)&+6
1.2&3&1örmek&'(&4alp&3 ilim, marifet&'$ iman&)&+7
1.#"/&)&0* insanlar&'$&$lçiler&)&+*
5ayda&'(&5esad&)&06 i#05#&'$ rızık, m5!8&9ğullar&)&+.
$az37ıcak&'(&4ıŞ87oğuk&)&9* $0("%8&4avariyyûn, ruhbân
$eniden&!irilme&'(&$:/&)&99 &&&&&'$&,ıssîsin&)&:+ &
iyilikler&'(&4ötülükler&)&9; furkan&'$&"demoğulları&)&:;
<(-(##(,&'( azap&)&96 m$!$,2%, rûhulkudüs8
=irkin&iŞ&'(&1azap&)&9> &muhammed&<0=5='>&'$&0irâc&)&:.
putlar, Şarap&'(&!omuz3 ruku?8&4acc&'$ i-&huzuru&)&;@
!üŞmanlık, taŞ&parçası&'( ,ur?"#&'$ melekler3,ur?"#
=etin&<eza3-aset?&4orku&'( '$&'ahiy, islâm39&A1#&'$
-üsran&)&@+ ,ıyamet&A1#1&)&;7
!"#$%&'$&(eğenilmeyen&)&*+ risalet&'$&0ûreler&)&.@

5
İkİncİ Bölüm

&iblis&'$&<9#/5#>&0ığınmak&)&@3* /in&'$ mesacîd&)&@7C


0ihir&'$ fitne&)&@3+ %ilâvet&'$&0âlihât&)&@7+
&musibet&'$ şükür&)&@@3 #amaz8&#ecât, melekler&'$
infak&'$ rızâ&)&@@+ ,ur?"#&)&@7.
cimrilik8&4asret, ummak&'$ z$,5%&'$&(ereket&)&@*6
yalanlamak&)&@66 9ruç8&0abır8&/ereceler&'$
israf&'$&0ürat&)&@6* şefkat&)&@*C
0ultan8&#ifak&'$ ibtila?&)&@6: 5kıl&'$&#ûr&)&@**
cebr8&,ahr&'$&5zgınlık&)&@C3 !isan&'$&Dğüt&)&@*:
5?ceb&'$&Aurûr&)&@C@ 0elâm&'$&%ayyibât&)&@+3
4ıyânet&'$&4abis&)&@C* 0avaş&'$&$sirler&)&@+6
,âfirler&'$&5teş&)&@C: E/edilerF&'$&E/$GF&)&@+*
0apıklar&'$&Dlüler&)&@C. /iğer&misaller===&)&@++
müslümanlar&'$ cihad&)&@73

üçüncü Bölüm

41/"&'$ rahmet&)&@:@ şiddet&'$&0abır&)&63C


muhabbet&'$ i%55%&)&@:6 ,arşılık&'$ mağfiret&)&63;
iyilik&'$&0$'5B&)&@:: /önüş8&$bedî&'$ yakîn&)&6@*
,unut&'$ rüku?&)&@:. insanlar, melekler8&"lemler
1mid&'$&,orku&)&@;6 '$&"yetler&)&6@+

5şikâr&'$&(elirgin&)&@;C /$!"!$%&'$&"yetler&)&6@;
5zgınlık&'$&45%"&)&@;+ i405#8&4ayrât&'$&"yetler&)&66@
&-irkin&iş8&,D%1!1,&'$ $lçi8&#ebi, müjdeci, uyarıcı
A1#54&)&@;. '$ isimleri&)&666

5z&'$ şükür&)&@.6 ,ur?5#8&#ûr8&4ikmet&'$


$kim, ziraat, meyve&'$ %enzîl&)&66C
i405#&)&@.+ ,ur?5#8&(eyyinat, mübeyyinat8
5ğaç&'$&(itki&)&@.; m$'?ize&'$ şifa&)&667
meni8&-amur&'$&(edbahtlık muhammed&<0=5='>&'$ şeriat&)&66*
)&63@ /iğerleri===&)&66+
5kıl&'$&AD#1!&)&636

&
/()#56

k
ur?"#Hı& ,erim8 Allah ile kul arasındaki iletişimin
son halkasıdır. Yüce Allah son kez kullarını,
merhametinden dolayı, cehalet karanlığından kurtarıp
onları ilahi terbiye ile terbiye etmek istemiştir. Kur’ân;
indiği cehalet asrını karanlıktan çıkarıp mutluluk ve
ilim asrına inkılâb ettirmiştir. İlk muhatabı olan Mekke
ahalisinin, uzman oldukları bir alan olan edebiyatın
en zirve noktasını onlara göstermiş, önce hayretlerini
sonra kalplerini celbetmiştir. Âlimlerimiz asırlarca
Kur’ân’ı harf harf, kelime kelime, âyet-âyet tetkik
etmiş, anlamaya ve anlatmaya çalışmışlardır. Bu
çalışma alanlarından birisi de Kur’ân’ın /01(' yönüdür.
İ’caz; karşıdakini yapmaktan âciz bırakan şey demektir.
Kur’ân bu yönüyle, asırlardır, insanları benzerini
yapmaktan âciz bırakarak bu iddiasını sürdürmektedir.
Kur’ân’ın i’caz çeşitlerinden olan “Sayı i’cazı”, kendi-
siyle meşgul olan çağdaş araştırmacılar sayesinde
kendine Kur’ân ilimlerinde yer bulmuştur. Bu i’caz çeşidi
iki görüşüyle tartışmaya en açık i’caz çeşidi olmuştur.
Harf sayımına dayanan birinci görüşün zayıf nokta-

7
ları çok olup araştırmacılar arasında cereyan eden
tartışmalar neticesinde, reddi ağırlık kazanmıştır.
Kur’ân’ın bazı lafızlarının tekrarı veya zıt anlamdaki
kelimeler arasındaki sayı uyumunu ele alan diğer
görüşün kabulü konusunda icma vardır. Aynı zamanda
bu görüş Kur’ân’ın beşer sözü olamayacağına dair delil
olarak getirilmektedir.
Kur’ân ayetlerinin, kelimelerinin veya harflerinin sa-
yılması yeni bir hâdise değildir. Sahabe ve Tabiinden
Kur’ân ilimleriyle meşgul olan âlimler Kur’ân’daki her
sûrenin âyet, kelime ve harf sayıları ile Kur’ân’daki
toplamının ne kadar olduğuna önem vermişler ve
bununla ilgili özel kitaplar te’lif etmişlerdir.
Müellifimiz Abdurrezak Nevfel de, Kur’ân’ı Kerim’-
deki sayı uyumunu dile getiren çağımız âlimlerdendir.
Kur’ân’ı araştırırken kelimeler arasında bazı sayı
uyumları olduğunu tespit etmiştir. Bu durum,
çalışmalarını derinleştirmesi sonucu Kur’ân’daki i’caz
sırlarından birçok örneği keşfetmesine vesile olmuştur.
Araştırmalarını bu çerçevede sürdürerek üç bölümden
meydana gelen elinizdeki el-İ’câzu’l-adedî li’l-Kur’ân’il-
Kerîm adlı kitabı telif etmiştir.
Bu kitabın hakikat araştırıcıları için bir ışık olmasını
ümid ediyoruz.

İnkılâb Yayınları

'
789:'

k
ur?"#Hı&,erim8hiç şüphesiz ebedî bir mucizedir. Yüce
Allah Kur’ân’da ondört asırdan beri, herkese, “Eğer
kulumuz (Muhammed)e indirdiğimizden şüphe içinde
iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin...” (Bakara: 23)
diye çağrıda bulunmuştur. Ancak bu davet cevapsız
kalmış ve yine Kur’ân-ı Kerim’in belirttiği üzere
ebediyyen de cevapsız kalacaktır (Bakara: 24). Burada
açıklanması gereken asıl konu, Kur’ân-ı Mecid’in hangi
açılardan mucize olduğudur.
Geçen yüzyılların İslâm bilginleri, daha çok Kur’ân’ın;
söz veya üslûbu, kelâm terkibi veya yenilik getirmesi
yönleriyle ebedî bir mucize olduğu görüşündedirler.
Mesela, Ebu Bekir Bâkıllânî 2$%034* 5$1/'&.&%/%
kitabında bu hususta sade bir açıklama getirmiş, bu
açıklamasının giriş kısmında şu ifadelere yer vermiştir:
“Kur’ân eşsiz bir intizama ve sonsuz bir belagata
sahiptir. Yazılışının ise hayretengiz bir özü vardır.
Halkın, benzer bir kitabı meydana getiremeyeceği
anlaşılmıştır. İlim adamlarının bu konuda söylediklerini

9
bu şekilde özetlemek mümkündür. Biz bu hususu
değişik yönleriyle izaha çalışacak ve onların kısaltarak
açıkladıklarını daha bir açmaya çalışacağız...”
Bu tarz her ne kadar Kur’ân mucizelerinin bütün
şekillerini kapsamına almıyorsa da kendi sırasına
göre doğrudur. Çünkü nesir ve nazım bütün kelam
üslupları ve söz çeşitleri taklit edilebilirler. Öyle
ki, mesela Firdevsî, Dakıkî’nin yarım kalan eserini,
onun kahramanlık şiirindeki üslubunu kullanarak
tamamlamıştır. Mevlâna, Mesnevi Divanını Attar’ın
Mantık-üt Tayr veznine göre söylemiştir. Hafız, Sadi,
Hayyam ve Hatif gibileri de her biri gazel üslûp ve
vezninde okumuş, rubai şeklinde söylemiş ve aynı beyti
her beytin sonunda tekrarlamışlar (terci-i bend) ve bu
vezinlerde yüzlerce şiir söylemişlerdir. Fakat, Kur’ân-ı
Kerim’in tarzı ve kelamî üslubu eşsiz ve rakipsiz
kalmıştır. Tarih boyunca, dünyanın hiçbir yerinde,
Kur’ân’ın beyan tarzında bir şey meydana getirilememiş
ve getirilemeycektir de...
Kur’ân-ı Kerim ayrıca etkili, güzel ve yerinde
söylenmiş sözleri, üslûbu ve açıklığı açısından da en
yüksek noktada yer almaktadır. Bu konuda meşhur
Arap şairlerinden ve ediplerinden Ebû’l-Alâ Muarri
şöyle yazmaktadır: “İlhada sapanlar, hidayete kavuşan-
lar, orta hâlden ayrılığa düşenler ve doğru yolu
bulanları izleyenler, bütün bunların hepsi Muhammed
aleyhisselâmın getirdiği bu Kitâb’ın kendi mucizeleriyle
herşeyi mağlup ettiğinde ittifak etmişlerdir... Ve yüce

!(
Allah’ın kudretiyle meydana gelmiş olan bir âyeti veya
âyetin bir bölümü her ne zaman en fasih bir sözün
arasına konulacak olursa, bu âyet, karanlığın ortasında
parlak bir yıldız gibi kendini gösterecektir...”
Kur’ân mucizeleriyle ilgili söylenen bir başka husus
da, gerek geçmiş peygamberler ve geçmiş hâdiselerle
ilgili olsun ve gerekse gelecekten bahseden haberlerle
ilgili olsun; onun gaybî haberleri kapsamasıdır. Bedred-
din Zerkeşî bu konuda &.67$%8(40$* -/* $.9:0;<6
2$%034* isimli kitabında şöyle demektedir: “(Kur’ân
mucizelerinin üçüncü tarzı da) Kur’ân’da gelecekle
ilgili gaybî haberlerin olmasıdır ve bunun da Arap işi
olmamasıdır. Mesela Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Bede-
vilerden savaşa katılmayanlara de ki: Siz yakında çok
kuvvetli bir kavme karşı savaşmağa davet edileceksiniz,
onlarla (ya) dövüşürsünüz, yahut (onlar) müslüman
olurlar...” (Fetih: 16). (Ve bu hâdise olduğu gibi meydana
geldi.) Yüce Allah Bedir ehliyle ilgili de şöyle buyuruyor:
“O topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır!”%
(Kamer: 45). (Ve Bedir savaşında aynısı oldu.) Yüce Allah
yine bir başka yerde de şöyle buyuruyor: 34"1(22(2)25)
Allah, Elçisinin rüyasını doğru çıkardı. (Allah’ın Elçisi,
rüyada sahabelerle birlikle Mekke’ye girdiklerini,
bazılarının saçlarını tamamen traş ettiklerini, bazıları-
nın da kısalttığını görmüştü.) Ve Allah dilerse, siz
mutlaka Mescid-i Haram’a emin olarak, başlarınız tıraş
edilmiş ve (saçlarınız) kısaltılmış olarak korkusuzca
gireceksiniz...” (Fetih: 27). (Bu önceden verilen haber de

!!
gerçekleşmiştir.) Yüce Allah bir başka yerde ise şöyle
buyuruyor: “Allah sizden inanıp iyi işler yapanları;
sizden öncekileri nasıl hükümran kıldıysa, sizleri de
yeryüzünde hükümran kılacağını vaadetti..” (Nur: 55).
(Kur’ân’ın vaadi bu hükümranlık da gerçekleşti). Yüce
Allah bir başka yerde de şöyle buyuruyor: “Rum(lar),
yenildi: (Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir
yerde. Onlar, (bu) yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.”%
(Rum: 2-3). (Ve böyle oldu).
Kur’ân mucizeleriyle ilgili bu tarz da doğrudur, ancak,
bütün mucizeler bu ön yargılarla hülasa edilemez...
Eğer bizzat Kur’ân’a döner ve onun üzerinde araştırma
yaparsak, Kur’ân-ı Kerim’in mucizelerini “halkın
hidayeti” tarzında hatırlattığını görürüz. Mesela, şöyle
buyuruyor Kur’ân: “De ki: Eğer doğru söylüyorsanız,
Allah katından bu ikisinden (yani Musa’ya ve bana
inen Kitablardan) daha doğru bir Kitab getirin de ona
uyayım.” (Kasas: 49). Yine şöyle buyuruyor: 36/#,/27/&)
bu Kur’ân, (insanı) en doğru yola iletir...” (İsrâ: 9). Elbette
hidayetten güdülen maksat ve hedef de Kur’ân-ı Kerim’de
beyan edilmiş ve bunun sırat-ı müstakime, Allah’ın
yoluna gitmek için bir rehber olduğu belirtilmiştir. Yani
Allah’ın rızasını kazandıracak, O’na yakınlaştıracak bir
yol... Bu hususta Kur’ân’dan şunu okumaktayız: 38/)
şüphesiz ki sen, doğru yola götürüyorsun: Göklerde ve
yerde bulunan herşeyin sahibi Allah’ın yoluna...” (Şûrâ:
52-53). Bir başka ifadeyle Kur’ân’ın mucizesi, insanı
karanlıklardan kurtararak nura çıkarması tarzında

!"
göze çarpmaktadır. Mesela şöyle buyrulmaktadır:
“... (Bu Kur’ân), bir Kitab’dır ki Rab’lerinin izniyle
insanları karanlıklardan aydınlığa, O güçlü ve övgüye
layık (Allah)ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik.
O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur.”
(İbrahim: 1-2). Gerçekten de eğer, insaf sahibi herhangi
biri hakemlik yaparsa; Kur’ân-ı Kerim’den başka bir
kitabın insanı Allah’a yakınlaştırdığını, O’na kulluğa
teşvik ettiğini, günahlardan uzaklaştırdığını, ihlasa
ve ıslaha alıştırdığını söyleyemez... Elbette Kur’ân’ın
hem lafzî düzeni etkilidir ve hem de özel mefhumları
ve manaları... Kur’ân hem geçmişten söz etmekte
ve hem de gelecekte olacaklarla ilgili açıklamalarda
bulunmaktadır... Kur’ân’ın âdab, ahkâm ve ahlakî
kaideleri insanın maddî ve manevî hayatını bütünüyle
kapsamaktadır.
Kur’ân-ı Kerim’in özellikleri sayılamayacak kadar
çoktur ki, bazıları âyetlerde açıkça belirtilmiştir. Mese-
lâ şöyle buyrulmaktadır: “Kur’ân’ı düşünmüyorlar
mı? Eğer (O) Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş)
olsaydı, onda birbirini tutmaz çok şeyler bulurlardı.”%
(Nisa: 82). Çünkü Kur’ân 23 yıl süreyle tedricen,
peyderpey izhar oldu, açıklandı ve bu müddet zarfında
onu getiren elçi (zorluk ve rahat, zayıflık ve güçlülük,
yenilgi ve zafer gibi) çeşitli durumlardan uzak değildi.
İnsan, tabiatı gereği günden güne değişir ve sözlerinde
ihtilaflar meydana gelir. Özellikle Peygamber (s.a.v)
(eğer ilahi teyidi dikkate almazsak) her âyetin tilaveti

!#
için, uzun zaman boyunca insanlara okuduğu âyetleri
hatırlamazdı. Kur’ân-ı Kerim’in bunca ihtilaftan uzak
kalması, tek başına önemli bir mucize sayılmalıdır.
Kur’ân-ı Kerim’in hususiyetlerinden bir başkası da;
inzalinden bu yana asırlar geçtiği hâlde, ilmî buluşların
Kur’ân’ın bazı ayetleri ile aynı neticeleri paylaşmış
olmasıdır. Müslümanlardan bir grup Kur’ân âyetleriyle
yeni ilimleri mukayese etmeye çalıştı. Bu konuda bazı
tefsirler de yazıldı, ki en meşhuru Tantâvi’nin &.6
=&,(8/%) tefsiridir. Söz konusu grup bazı hususlarda
başarılı olmuşsa da, birçoğunda “tevil” yolunu seçtiler
ki Hz. Peygamber’in ashabının anladığı mânâ ve
anlayışlardan uzaklaştılar.
Ancak bu kitabın yazarı Abdurrezzak Nevfel’in
Kur’ân-ı Kerim’in Allah tarafından geldiğini isbat
konusunda izlediği yol ve tarz her ne kadar yeni ise de
hiçbir zaman Selef-i Salihînin tarzına aykırı değildir. Bu
değerli araştırmacı Kur’ân-ı Kerim’den öyle sırlar ortaya
koymaktadır ki, bunlar şu âna kadar farkedilmemiştir
ve bunu tekzib edecek bir söz de söylenmemiştir. Üstad
Abdurrezzak, Yüce Allah’ın tevfik ve inayetiyle Kur’ân-ı
Kerim’de birçok kelimenin eşit sayıda, defalarca
tekrarlandığını ortaya çıkarmıştır. Kur’ân-ı Kerim’de
eğer dünya kelimesi 115 kere tekrar edilmişse, aynı
şekilde ahiret kelimesi de 115 kere tekrar edilmiştir.
Bu benzerlik ve eşitlik Kur’ân kelimelerinin birçoğunda
görülmektedir.
Evet, aziz İslâm Peygamberi (s.a.v), 23 yıl boyunca

!$
gelişen olaylara ve yöneltilen sorulara göre inzal olunan
âyetleri insanlara bildiriyordu. “O, hevesine uyarak
konuşmaz; söylediği ancak indirilen bir vahiydir.” (Necm:
3-4). Farzedelim ki böyle bir şeyi yapmış olsaydı, kelime
sayılarındaki uyum mümkün olmazdı; aksi durumda
bu önemli özelliği belirtirdi. Ama bu konuda Rasûl-i
Ekrem’den en ufak bir haber bize ulaşmamış ve İslâm
dünyası şu ana kadar bu özellikten habersiz kalmıştır.
Bu, gerçekten büyük bir buluştur. Çünkü bu ilginç buluş,
asrımız insanlarını en açık delillerle saadet Kitabı’na
yöneltmektedir. Gerçekten Allah tebarek ve teâlâ, bu
akılları hayrete düşürücü olağanüstü bilgisayar çağında
teknik ilerlemelere uygun olarak, aziz Kitabından
bir sır perdesini daha kaldırmış ve Kur’ân-ı Kerim’in
hakkaniyetini sayı ve hesap yoluyla da açıkça herkese
isbat etmiş, bir kez daha delilini göstermiş, uyarısını
yapmıştır...
Üstad Nevfel’in Kur’ân-ı Kerim’in sırlarının anlaşıl-
masına insanların, özellikle müslümanların önüne
açtığı bu kutlu, parlak ve aydınlık yolun, Kur’ân ehlinin
gayretleriyle daha da açılmasını ve devamını temenni
ederiz.
Allah’tan bu çalışmamızı başarılı kılmasını ve hakkı-
mızda sevaba dönüştürmesini niyaz ederiz.*

Mustafa Hüseynî Tabatabaî


Zilhicce 1402

(*) Önsöz yerine koyduğumuz bu yazı kitabın Farsça çevirisinden alınmıştır.

15
Kur’ân Kelimeleri Arasındaki Uyum
“Bu Kur’ân, akıl sahiplerinin, âyetlerini
düşünmeleri ve ibret almaları için sana
indirdiğimiz mübarek bir Kitab’tır.”%
(Sâd: 29)

m
$%4H1&0$#5%Allah’adır.O’nun nimetlerine hamdedi-
yorum. Allah’ın varlığını ikrar ediyor, O’nu her
kötü şeyden münezzeh biliyor ve O’na gücüm nisbetinde
kulluk ediyorum. Zira Allah’a layık olan her türlü
meth-ü sena, tâzim ve büyüklüğü îfâ etmek kudret ve
takatimizden uzak, güç ve imkânımızı aşmaktadır.
O’na hamd-u senalar ediyorum ki beni müslümanlar
zümresine yazdı, bu sağlam dinin mensuplarından kıldı
ve zaman ilerledikçe benim bu dine olan bağlılığımı
artırdı.. Benim her türlü ilmî veya dinî, aklî veya naklî
bilgimi genişleterek bu dine bağlılığımı sağlamlaştırdı...
Allah’ın selamı; peygamberlerin sonuncusu, serve-
rimiz Allah’ın rasûlüne olsun... Selam; özel metoduyla
bizleri davet eden, emanetlerin ehli efendimiz
Muhammed bin Abdullah’a olsun ki, bizleri son haddine

!&
kadar çabalarımızı sarfetmeye, mütalaa ve araştırma
yapmaya ve öyle bir noktaya vararak gönüllerimizin
mutmain olmasına, akıllarımızın iman getirmesine ve
ruhlarımızın sakinleşmesine vesile oldu...
Allah’ın fazlı ve yardımıyla “iman, İslâm, ilim ve hayat”
arasındaki bağı gösteren bir dizi kitap yayınlamaya beni
muvaffak etti. Hâlen basılmaya ve elden ele dolaşmaya
devam eden bu kitaplar okuyucuların teveccühünü
kazanmıştır.
el-İslâmu dinün ve’d-dünya kitabını hazırlarken
(1959), Kur’ân-ı Kerim’de “dünya” ve “ahiret” kelimele-
rinin aynı sayıda tekrar edildiğini gördüm. Ve yine
>.&:6;.* 1/44&* ,&0.* :&.3/)& kitabını hazırlarken de
(1968) “şeytan/lar” ve “melek/ler” kelimelerinin aynı
sayıda tekrarlandığını gördüm. Söz konusu eserlerde bu
tarz kelimelere dikkat çekmiştim.
Sayı uyumunun, Kur’ân’ın tamamını kapsadığını
düşünememiştim. Her araştırdığımda hayrete düştüm.
Hem de ne hayret! Çünkü mucizevî bir şekilde sayı
benzerliği ve tekrar eden rakamlar gördüm. Araştırma
konusu olan bütün mevzularda bir uyum, bir ölçü
olduğunu gördüm. Bu uyum benzer veya zıt kavramlar
arasında da görülmektedir. Bu ne mucize! Bu hiçbir
araştırmacının inkâr edemeyeceği, aksine mutlak
bir imanla inanması gereken bir durumdur. Çünkü
bu Kur’ân, Allah’ın Son Peygamberine ve insanlığa
gönderdiği vahiy mahsulü ve beşer aklının fevkinde
bir kitaptır. İnsanlar bu i’caz şeklini de görsünler diye

17
bu icaz çeşidinin dünyanın birçok noktasına yayılması
gerektiğini gördüm. Neticede, Kur’ân-ı Kerim’deki sayı
mucizesini kapsayan bu kitap meydana geldi.. Beni
buna muvaffak kıldığı için de Rabbime hamd ve senalar
ediyorum!
Bu ilginç mucizenin farkına vardığım zaman az
sayıda kelimeyi araştırmıştım. Şimdi 51.924 kelimenin
sonuçlarını paylaşmaktayım. Kur’ân-ı Kerim’in bütünü-
nün araştırılması, baştan sona geniş bir incelemenin
yapılması bir görevdir...
Değerli okurum! Ulaştığım her sonucu sana arzetmeyi
âdet edindiğim gibi seninle başlamayı istedim. Eğer
benim gibi mutmain olursan bu İlahi Hanif dine davette
sen de bana katıl ve hep birlikte omuz omuza bu
mucizeleri insanlara ulaştıralım. Böylece bu mucizelerin
kesinliği ve delilinin sayı ve hesaba dayandığı, sayıda
ihtilâfa yer olmadığı ve hesapta delilli bir hatanın
bulunmadığı bilinsin.
Allah tebarek ve teala hakka davetimizde hepimizi
muvaffak kılsın... O’nun dinini yayanlardan olalım.
Başlangıçta ve sonuçta hamd-u sena Allah’adır.
“Hamd, göklerin ve yerin sahibi ve bütün âlemlerin
Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Câsiye: 36).

Abdurrezzak Nevfel

!'
BİRİNCİ BÖLÜM

!"#$%&'(&%hiret &/arlık&'$&01,2#$%
&Şeytan&'(&,elekler &%emizlik&'$ i4!50
&-ayat&'(&./", &ilim, marifet&'$ iman
1.231örmek&'(&4alp31.#"/ insanlar&'$&$lçiler
&5ayda&'(&5esad &i#05#&'$ rızık, m5!8&9ğullar
&$az37ıcak&'(&4ıŞ87oğuk $0("%8&4avariyyûn, ruhbân
$eniden&!irilme&'(&$:/ &&&&&&'$&,ıssîsin &
iyilikler&'(&4ötülükler &furkan&'$&"demoğulları
<(-(##(,&'( azap m$!$,2%, rûhulkudüs8
&=irkin&iŞ&'(&1azap &muhammed&<0=5='>&'$&0irâc
putlar, Şarap&'(&!omuz3 &ruku?8&4acc&'$ i-&huzuru
!üŞmanlık, taŞ&parçası&'( ,ur?"#&'$ melekler3,ur?"#
=etin&<eza3-aset?&4orku&'( '$&'ahiy, islâm39&A1#&'$
&-üsran &,ıyamet&A1#1
!"#$%&'$&(eğenilmeyen risalet&'$&0ûreler
&,ir&'$&-irkinlik

19
"(
Dünya ve Âhiret ‫الدنيا و اآلخرة‬
Dünya kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 115 kere tekrar
olunmuştur. Şu âyette olduğu gibi:
“Dünya (ed-dünya) hayatı, aldatıcı zevkten başka bir şey
değildir.” (Âl-i İmrân: 185)
>8/%&? kelimesi de aynı şekilde Kur’ân-ı Kerim’de
115 kere tekrarlanmıştır. Şu âyette olduğu gibi:
“Şüphesiz âhiret (el-âhire) azabından korkanlar için,
bunda elbette ibret vardır.” (Hûd: 103)
Bu iki kelimenin Kur’ân-ı Kerim’de devamlı birlikte
geldikleri ve bu yüzden aynı sayıda tekrarlandıkları
zannedilmesin. Bunun tam tersine dünya ve 38/%&?%
kelimeleri Kur’ân’da 50’den fazla yerde bir arada
kullanılmıştır. Şu âyette olduğu gibi:
“Allah’ın sana verdiği (bu servet) içinde 38/%&? yurdunu
ara, dünyadan da nasibini unutma.” (Kasas: 77)
Dünya ve 38/%&? kelimeleri birbirinden ayrı olarak
bazı âyetlerde değişik şekillerde de kullanılmıştır. Böyle
olmasına rağmen bu iki kelime Kur’ân-ı Kerim’de eşit
sayıda, 115’er defa tekrar olunmuştur.

"!
Şeytan ve melekler ‫الشياطين و مالئكة‬
Kur’ân-ı Kerim’de belirtilen şeytanlar (eş-şeyâtîn)
ve melekler (&.6:&.3/)&) kelimeleri birbirine eşit sayıda
geçmiştir. Şeytan kelimesi şu ayet-i kerimede olduğu gibi
68 defa kullanılmıştır:
“Şeytan (eş-şeytan) sizin düşmanınızdır, siz de onu
düşman tutun.” (Fatır: 6)
5&.&).&% kelimesi de şu ayette olduğu gibi 68 defa
tekrarlanmıştır:
“Rabbin, meleklere (el-melâike) vahyediyordu ki; ‘Ben
sizinle beraberim..” (Enfâl: 12)
Şeytanın çoğul şekli (eş-şeyâtîn) 17 defa geçmektedir:
“Süleyman’ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların
)eş-şeyâtîn) uydurdukları sözlere uydular..’’ (Bakara: 102)
İki ayette de şeytanen şeklinde geçmektedir:
“... ve onlar, inatçı şeytandan (şeytanen) başkasına
yalvarmıyorlar.” (Nisa: 117)
Bir defa da şeyatînihim şeklinde nâzil olmuştur.
Şöyle ki;
“Fakat şeytanlarıyla (şeyatînihim) yalnız kaldıkları
zaman; biz sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay
ediyoruz, derler.” (Bakara: 14)
Böylece bütün bunların toplamı 20 olmakta ve buna
68 defa tekrarlanan eş-şeytan kelimesini de katarsak
toplam 88 olmaktadır.
Fakat meleklere ayrılan diğer ıstılahlar da 10 defa
:&.&)$4 şeklinde gelmiştir; şu ayette olduğu gibi:
“Size, ben meleğim%):&.&)$4) de demiyorum.” )En’âm: 50)
5 defa da :&.3/)&?$8$ şeklinde gelmiştir; şu ayette

""
olduğu gibi:
“Allah ve melekleri (:&.3/)&?$8$), peygambere salât
etmektedir..” (Ahzâb: 56)
3 defa da :&.&)&4 şeklinde gelmiştir, şu ayette
olduğu gibi:
“Eğer bir melek (:&.&)&4) indirseydik. iş bitirilmiş olurdu.”%
(En’âm: 8)
Ve iki ayette de iki defa melekeyni şeklinde nâzil
olmuştur:
“Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de
birer melek (melekeyni) ya da ebedî kalıcılardan olursunuz
diye sizi şu ağaçtan menetti, dedi.” (A’râf: 20)
Bütün bunların toplamı da 20’dir ve 68 defa
tekrarlanan &.6:&.3/)& kelimesine bunu eklediğimizde
toplamı 88 olmaktadır.
Şeytan ve :&.&).&% lafzı sayıldığında birbirlerine
eşit bir şekilde 68 defa tekrarlandığı görülmektedir.
Ayrıca :&.&)le ilgili diğer lafızlar da şeytanın çoğul
şekli ve türevleriyle sayıldığında 20 olmaktadır.
Bununla birlikte şeytanlarla :&.&).&% ıstılahlarının
toplamı birbirine eşit bir şekilde 88’dir.

Hayat ve ölüm%%%%‫و الموت‬ ‫الحياة‬


Hayat (el-hayât) kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 71 defa
tekrar olmuştur, şu ayette olduğu gibi:
“Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür.” (Kehf: 46)
Hayât ıstılahından türeyen diğer kelimeler ise yuhyî%
şeklinde 15 defa gelmiştir, şu ayette olduğu gibi:

"#
‘‘Yaşatan (yuhyî) da, öldüren de Allah’tır. Allah, yaptıklarınızı
görmektedir.” (Âl-i İmrân: 156)
Elbette biz burada “yer’in hayatıyla” ilgili kelimeleri
hesaba katmadık, yalnız halk ve ondan türeyen
ıstılahlarla sınırladık.
Hayy lafzı Kur’ân’da 14 defa tekrarlanmıştır, şu
ayetteki gibi:
“Ve her canlı )hayy) şeyi sudan yarattık.” (Enbiya: 30)
Hayyen lafzı şu ayette olduğu gibi 5 defa tekrarlan-
mıştır:
“(Bu Kur’ân Muhammed’e indirildi) ki, diri (hayyen))
olanları uyarsın ve inkâr edenlere de (azab) söz(ü) hak
olsun.” (Yasin: 70)
Ayrıca ehya’ lafzı da Allah-u tealanın şu sözü gibi 5
defa tekrarlanmıştır:
“Dirilerle (el ehya) ölüler bir olmaz.” (Fatır: 22)
Ve yuhyıkum lafzı da şu ayette olduğu gibi 4 defa
kullanılmıştır:
“O sizi yine öldürecek, yine diriltecek (yuhyikum); sonra
O’na döndürüleceksiniz.” (Bakara: 28)
Yahya kelimesi de şu ayette olduğu gibi 3 defa
tekrarlanmıştır:
“O kimse en büyük ateşe girer, sonra onun içinde ne ölür, ne
de yaşar (yahya).” (Â’lâ: 12-13)
Yine nuhyi ıstılahı da Allah-u tealanın şu sözü gibi
3 defa gelmiştir:
“Dirilten (nuhyi) ve öldüren ancak Biziz Biz. Dönüş de
Bizedir.” (Kaf: 43)
Ayrıca hayâtuna kelimesi de şu ayette olduğu gibi 3

"$
defa geçmektedir:
“Dediler ki: Hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdır
(hayatuna). Burada yaşar, burada ölürüz.” (Câsiye: 24)
Nahya kelimesi de şu ayette olduğu gibi 2 kere
gelmiştir:
“Ne ise hep bu dünya hayatımızdır; ölürüz ve yaşarız
(nahya), biz öldükten sonra diriltilecek değiliz.’’%
(Mü’minun: 37)
Yine ehya kelimesi de şu ayetteki gibi 2 defa tekrarlan-
maktadır.
“Öldüren de O’dur, yaşatan (ehya) da O’dur.” (Necm: 44)
Ayrıca ehyakum lafzı da Allah-u tealanın şu sözü
gibi Kur’ân’da 2 kere zikredilmiştir:
“O’dur ki (sız cansız ve nutfe iken) sizi diriltti (ehyakum),
sonra sizi öldürür, sonra sizi yine diriltir.” (Hacc: 66)
Yine muhyi ıstılahı da şu ayette olduğu gibi 2 kere
gelmiştir:
“Şüphe yok ki, O, ölüleri de diriltecektir (muhyi), O, her
şeye kaadirdir.” (Rum: 50)
Hayat lafzından türemiş olup da Kur’ân-ı Kerim’de
yalnızca birer yerde geçmiş olan ıstılahlar da vardır.
Bunlar aşağıdaki naslarda belirtilmiştir:
“Fakat Allah, zaten yapılması kararlaştırılan bir işi
yerine getirmek için (sizi böyle buluşturdu) ki helak olan,
açık delille helak olsun; yaşayan da açık delille yaşasın
(hayye).” (Enfâl: 42)
“Orada yaşayacaksınız, (tehyevne), orada öleceksiniz ve
yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız, dedi.” (A’râf: 25)
“Kim de onu(n hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa

25
(ehyaha), bütün insanları yaşatmış gibi olur.” (Mâide: 32)
“Allah onlara ‘ölün’ dedi de sonra kendilerini diriltti
(ehyahum).” (Bakara: 243)
“Dediler ki: Rabbimiz, bizi iki kez öldürdün (&:&??&4() ve
iki kez dirilttin (ahyeytena).” (Mü’min: 11)
“Ölü iken kendisini dirilttiğimiz (ehyeynahu) ve kendisine
insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse,
karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayan kimse gibi
olur mu?” (En’âm: 122)
‘‘İbrahim de bir zaman, ‘Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini
(tuhyi) bana göster’ demişti.” (Bakara: 260)
‘‘Erkek ve kadından her kim inanmış olarak iyi bir
iş yaparsa, onu (dünyada) hoş bir hayatla yaşatırız
(felenuhyiyennehu).” (Nahl: 97)
“Beni öldürecek, sonra diriltecek (yuhyiyne) O’dur.”
(Şuarâ: 81)
“De ki: Onları ilk defa yaratan diriltecektir (yuhyiyha). O,
her yaratmayı bilir.” (Yasin: 79)
“Dünya hayatında (hayatikum) bütün güzel şeylerinizi
zayi ettiniz; (orada) bunlarla sefa sürdünüz, tükettiniz.”%
(Ahkaf: 20)
“(O zaman insan): Ah keşke ben bu hayatım (li hayatî) için
(iyi işler yapıp) gönderseydim, der..” (Fecr: 24)
“Yoksa kötülükleri işleyenler, kendilerini, inanıp da sâlih
amel işleyenlerle eşit tutacağımızı mı sandılar? Yaşamaları
(mahyâhum) ve ölümleri onlarla bir olacak, öyle mi?”%
(Câsiye: 21)
“De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım (mahyâye) ve
ölümüm hep âlemlerin Rabb’ı Allah içindir.” (En’âm: 162)
Böylece hayat ıstılahından ve ondan türeyen kelime-

"&
lerden oluşan ve özellikle insan hayatıyla ilgili sayılan
bu ıstılah, Kur’ân-ı Kerim’de 145 defa tekrar edilmiştir.
Ölüm (:&,?) kelimesi ve bundan türeyen kelimeler
de hayat kelimesine eşit sayıda gelmiştir. Şöyle ki, &.6
:&,? lafzı şu ayette olduğu gibi Kur’ân-ı Kerim’de 35
defa geçmektedir:
“Ölüm (&.6:&,?) sarhoşluğu gerçekten geldi. İşte (ey insan)
bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir.” (Kaf: 19)
&.6:&,?( lafzı da şu ayet-i kerimede olduğu gibi 17
defa tekrarlanmıştır:
“Ölülere (&.6:&,?() gelince, Allah onları diriltir, sonra
O’na döndürülürler.” (En’âm: 36)
Meyyit kelimesi ise şu ayette olduğu gibi 12 defa
gelmiştir:
‘‘Sen de öleceksin (meyyit), onlar da ölecekler.” (Zümer: 30)
@;:/?$ lafzı ise Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 9 defa geçmektedir.
“O, yaşatır, öldürür (yumitu) ve siz O’na döndürülüp
götürüleceksiniz.” (Yunus: 56)
@$:/?$)9: olarak ise 4 yerde geçmektedir. Bir
örnek:
“O’dur ki sizi diriltti, sonra sizi öldürür (yumitukûm),
sonra yine sizi diriltir...” (Hac: 66)
@&:9?$ şekliyle 4 yerde tekrarlanmıştır. Bir örnek:
‘‘(Onlar) yeminlerinin bütün şiddetiyle: Allah ölen (yemûtu)
kimseyi diriltmez, diye Allah’a yemin ettiler. Hayır,
diriltecektir, (bu) O’nun gerçek olarak üzerine (aldığı) bir
vaittir..” (Nahl: 38)
53?9 şekliyle 7 yerde zikredilmiştir ki, bir örnek

27
verelim:
“Ey iman edenler! Siz, inkâr edenler ve yeryüzünde sefere
ya da savaşa çıkan kardeşleri için: ‘Eğer bizim yanımızda
olsalardı ölmezlerdi (:3?9) ve vurulmazlardı’ diyenler
gibi olmayın..” (Âl-i İmrân: 156)
3 yerde de :/??$ şeklinde geçmektedir. Bir örnek:
“Doğum sancısı onu bir hurma dalı(nın altı)na getirdi:
‘Keşke bundan önce ölseydim (:/??$), unutulup gitseydim’
dedi.” (Meryem: 23)
5 yerde :/?43*şeklinde:
“Öldüğümüz (:/?43) ve toprak olduğumuz zaman mı?”%
(Kaf: 3)%
Bir yerde $:/?$ şeklinde zikredilmiştir:
“...İbrahim: Benim Rabbim O’dur ki yaşatır, öldürür,
demişti. Ben de yaşatır, öldürürüm (umîtu), dedi.”%
(Bakara: 258)
Kelime, &:,(?( olarak ise 6 yerde tekrarlanmıştır.
Bir örnek:
“Arzı toplanma yeri yapmadık mı; diriler ve ölüler (&:,(?()
için.” (Mürselat: 25-26)
5(?& lafzı da şu ayette olduğu gibi 2 defa tekrarlan-
mıştır:
“Ve onlardan ölen (:(?&) birine asla namaz kılma.” (Tevbe: 84)
Ayrıca :$??$: lafzı şu ayette olduğu gibi 2 ayette
geçmektedir:
‘‘Ölür (:$??$:) veya öldürülürseniz, elbette Allah(ın
huzurun)a çıkarılacaksınız.” (Âl-i İmrân: 158)
Yine ?&:$?$ lafzı şu ayette olduğu gibi 2 defa
gelmiştir:

"'
“Ve hiç kimse hangi yerde öleceğini (?&:$?$) bilmez.”
(Lokman: 34)
Ayrıca ?&:9?$44& lafzı Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 2 âyette geçmektedir:
“Bundan dolayı sadece müslümanlar olarak ölünüz (?&:9-
?$44&).” (Bakara: 132)
Ve yine 4&:$?; lafzı Allah tebarek ve tealanın şu
sözünde olduğu gibi 2 ayette zikredilmektedir:
“Dediler ki: Ne varsa dünya hayatımızdır, başka bir şey
yoktur. Ölürüz (4&:$?$), yaşarız.” (Câsiye: 24)
Ayrıca &:(?&8$ lafzı şu ayette olduğu gibi 2 defa gelmiştir:
“Allah, bunu böyle öldükten (&:(?&8$) sonra nasıl
diriltecek?” (Bakara: 259)
+$:/?$ lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde geçmektedir:
“Dirilten ve öldüren% )4$:/?$) ancak biziz biz. Dönüş de
Bizedir.” (Kaf: 43)
Ayrıca :9?9 kelimesi de şu ayette olduğu gibi iki
yerde kullanılmıştır:
“Allah onlara, ölün (:9?9), dedi de sonra kendilerini
diriltti.” (Bakara: 243)
Yine :&,?/8/ lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde
geçmektedir:
“Şüphe yoktur ki, Kitap ehlinden olan her fert, ölümünden
(:&,?/8/) önce İsa’ya iman edecek, o da kıyamet günü,
onlar için şâhitlik edecektir.” (Nisa: 159)
Ayrıca meyten kelimesi şu şekilde iki ayette
kullanılmıştır:
“Ölü (meyten) iken kendisini diriltip insanlar arasında

29
yürümesi için bir nûr verdiğimiz kimse, karanlıkta kalıp
ondan bir türlü çıkamayan kimse gibi olur mu?” (En’âm:
122)
Ve yine meyyitune lafzı şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 2 yerde geçmektedir.
“Sonra siz, bunun ardından öleceksiniz (meyyitune).”%
(Mü’minûn: 15)
5&,.&?$4( kelimesi ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde
kullanılmıştır:
“İlk ölümümüzden (:&,.&?$4() sonra bir şey yoktur. Biz
diriltilecek değiliz.” (Duhan: 35)
Ama :&,? ıstılahından türeyen kelimelerin geçtiği
âyetler de şunlardır:
“Siz öldüğünüz (:/??$:), toprak ve kemik hâline geldiğiniz
zaman size, mutlaka (yeniden hayata) çıkarılacağınızı mı
va’dediyor?” (Mü’minûn: 35)
“Doğduğum gün de, öleceğim (&:9?$) gün de ve diri olarak
kaldırılacağım gün de (Allah’tan) bana esenlik verilmiştir.”
(Meryem: 33)
“Allah, ölüm (:&,?/8() vaktinde ruhları alır, henüz
ölmemiş (.&:?&:9?) olanların ruhlarını da uyuduklarında
alır.” (Zümer: 42)
“Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz (?&:$?$4&) ve
yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız, dedi.” (A’râf: 25)
“Sizden kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse
(feyemut), işte onların bütün yaptıkları dünyada da;
ahirette de boşa çıkmıştır.” (Bakara: 217)
“(Orada) onlara ne (ölümle) hükmedilir ki, ölsünler
(yemûtu) ve ne de onlardan cehennem azabı biraz
hafifletilir...” (Fâtır: 36)

#(
“Yoksa kötülükler yapıp yapıp da nihayet ölüm gelip
çatınca: ‘Ben şimdi tevbe ettim’ diyenlere ve kâfir olarak
ölenlere (yemûtûne) tevbe yoktur (öylelerinin tevbesi
makbul değildir).” (Nisa: 18)
“Öldüren (&:(?&) de O’dur, yaşatan da O’dur.” (Necm: 44)
“Dediler ki; Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün (&:&??&43) ve
iki kez dirilttin.’’ (Mü‘min: 11)
“Beni öldürecek (yumiytûnî), sonra diriltecek O’dur.”
(Şuarâ: 81)
“Öldüremeyen (:&,?&4), yaşatamayan, (ölüleri diriltip
kabirden) çıkaramayan birtakım tanrılar edindiler.”%
(Furkan: 3)
“Sonra belki şükredersiniz diye sizi ölümünüzün
(:&,?/)$:) ardından tekrar diriltmiştir.” (Bakara: 56)
“Allah, eceli gelenlerin ruhlarını ölümleri ânında, eceli
henüz gelmeyenlerin (.&:* ?&:$?) de uykularında alır.”%
(Zümer: 42)
“Orada ilk ölümden (&.*:&,?&?&) başka ölüm tadmazlar.”%
(Duhân: 56)
“Nasıl, biz ölmeyecek miymişiz (bimeyyitiyne)?” (Sâffât 58)
“O takdirde de sana hayatın da, ölümün (&.* :&:(?/) de
kat kat (azab)ını taddırırdık.” (İsrâ: 75)
“Yoksa kötülükleri işleyenler, hayatlarında ve ölümlerinde
(:&:(?$8$:), kendilerini iman eden ve sâlih amel işleyen
kimselerle bir tutacağımızı mı zannediyorlar?” (Câsiye: 21)
“De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm
(memâtî) hep alemlerin Rabb’i Allah içindir.” (En’âm: 162)
Böylece ölüm (:&,?) ıstılahı ve bundan türeyen
kelimeler 145 yerde tekrarlanmaktadır. Aynı şekilde
insan hayatıyla ilgili hayat kelimesi ve türevleri de

#!
145 yerde tekrarlanmıştır. Burada sayıma esas alınan
hayat ve A.;: kelimeleri sadece insan hayatı ve
ölümüyle ilgili olanlardır.

Göz (Basar) - Görmek (Basiret) ve


kalp - Gönül (B$3#!

‫ الفؤاد‬- ‫ البصيرة و القلب‬-‫البصر‬


Basar ve basiret kelimeleri türevleriyle birlikte
toplam olarak Kur’ân’da 148 defa zikredilmişlerdir.
Basarın lügat karşılığı: göz, görme; basiretin ise:
feraset, kavrayış, sezgi, uzağı görme, kalp ile görme,
doğru ve ölçülü görüş, uyanıklık, dikkat, tedbir, ihtiyatlı
harekettir.
Basar kelimesi basîr şekliyle, şu ayette olduğu gibi
36 yerde geçmektedir:
“De ki: Körle gören (el basîru), yahut karanlıkla nur bir
olur mu?” (Ra’d: 16)
Ebsar lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 18 yerde
tekrar olmuştur:
“Ey basiret (ebsar) sahipleri, ibret alın.” (Haşr: 2)
Basîrâ kelimesi de yüce Allah’ın şu sözü gibi 15
yerde geçmektedir:
“Doğrusu biz insanı, hâlden hâle geçirdiğimiz karışık bir
nutfeden yarattık da onu işitici, görücü (basîrâ) yaptık.”%
(İnsan: 2)
Ayrıca ebsarihim kelimesi de şu ayetteki gibi 14
ayette gelmiştir:

#"
“Allah dileseydi elbette işitmelerini ve görmelerini (ebsari-
8/:) de (alıp) götürürdü.” (Bakara: 20)
Yubsirûne kelimesi ise şu ayeti kerimede olduğu
gibi 12 yerde geçmektedir:
“Onların sana baktıklarını sanırsın, oysa onlar görmezler
(yubsirûne).” (A’râf: 198)
Tubsirûne lafzı da şu ayette olduğu gibi 9 ayette
tekrarlanmıştır:
“Kendi canlarınızda da öyle. Görmüyor musunuz (tubsirû-
4&)?” (Zâriyat: 21)
el-Basara ıstılahı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi
8 yerde gelmiştir:
“Gözünü döndür de bak (el-basara), bir bozukluk görüyor
musun?” (Mülk: 3)
Besair kelimesi de şu ayetteki gibi 5 yerde zikredil-
miştir:
“Bu Kur’ân, insanlara hak ölçüleri gösteren (basair)
nurlardan ibarettir ve şüphesiz iman edecek bir toplum
için hidayettir, rahmettir.” (Casiye: 20)
Mubsiran kelimesi ise şu ayetteki gibi 3 yerde
geçmektedir:
“Allah O’dur ki geceyi, içinde istirahat etmeniz için (serin
ve karanlık); gündüzü de (işinizi) görmeniz (mubsiran)
için aydınlık yaptı.” (Mü’min: 61)
Ayrıca mubsiraten ıstılahı da şu ayeti kerimede
olduğu gibi 3 yerde zikredilmiştir:
“Biz, geceyi ve gündüzü kudretimize delalet eden iki alamet
yaptık da, sonra gece alametini giderip yerine gündüz
alametini (eşyayı) gösterici (mubsiraten) kıldık ki, Rabbiniz-
den (geçim için) bir lütuf arayasınız, yılların sayısını ve

##
vakitlerin hesabını bilesiniz.” (İsrâ: 12)
Ebsir kelimesi yüce Allah’ın şu sözünde olduğu gibi
2 yerde geçmektedir:
“Bize geldikleri gün ne güzel işitir, ne güzel görürler
(ebsir).” (Meryem: 38)
Ve yine basiretun lafzı şu ayette olduğu gibi 2 ayette
geçmektedir:
“Daha doğrusu insan kendi nefsini görür (basiretun).”
(Kıyamet: 14)
Ebsarekum kelimesi de şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 2 ayette zikredilmiştir:
“Eğer Allah, kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder
(ebsarekum) ve kalblerinizi mühürleyiverirse, Allah’tan
başka hangi ilah bu yeteneklerinizi size iade edebilir?”%
(En’âm: 46)
Sözünü ettiğimiz kelimeden türeme olup da Kur’ân-ı
Kerim’de yalnızca birer ayette geçen kelimeler de
şunlardır:
“Ben, onların görmedikleri bir şeyi gördüm (basurtu),
dedi.” (Tâhâ: 96)
“Kız kardeşine, onun izini takip et, dedi. O da onlar farkına
varmadan onu uzaktan gözetledi (febesuret).” (Kasas: 11)
“Birbirlerine gösterilirler (yubessirunehum). Suçlu o
günün azabından kurtulmak için kendi evladını, eşini…
fidye olarak vermek isteyecektir.’’ (Meâric: 11)
“Doğrusu size Rabb’inizden basiretler (ebsara) geldi.”
(En’âm: 104)
“Rabbimiz, gördük, (ebserna), işittik, bizi geri döndür, iyi
iş yapalım; artık kesin olarak inandık.” (Secde: 12)

#$
“(Sen de) göreceksin (fesetubsiru), onlar da görecekler.”
(Kalem: 5)
“Babasına demişti ki: Babacığım, işitmeyen, görmeyen (.(**
yubsiru) ve sana hiçbir şey kazandırmayacak olan şeylere
niçin tapıyorsun?” (Meryem: 42)
“Ve (bekle de) gör (ebsir), onlar da göreceklerdir.” (Saffat:
179)
“Ve onları gözetle (ebsirhum). Yakında kendileri de
göreceklerdir.” (Saffât: 175)
“(Bütün bunları) Allah’a yönelen her kulun, gönül gözünü
açmak (tebsireten) için ve (ona) ibret vermek için (yaptık).”%
(Kaf: 8)
“Allah’tan korkanlar, kendilerine şeytandan gelen bir
vesvese dokunduğu zaman (Allah’ın emir ve yasaklarını)
hatırlarlar, hemen (gerçeği) görürler, (mubsirune).” (A’râf:
201)
“Şeytan onlara yaptıkları işleri süsleyip onları yoldan
çıkardı. Halbuki bakıp (mutebsirine) ibret alabilirlerdi.”%
(Ankebut: 38)
“Biz sen(in gözün)den perdeni açtık; bugün artık görüşün
(febeseruke) keskindir.” (Kaf: 22)
“Heva ve hevesini tanrı edinen ve Allah’ın, (yanındaki) bir
bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği,
gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi
ona Allah’tan sonra kim doğru yolu gösterecek (basarihi),
düşünmüyor musunuz?” (Câsiye: 23)
“Onlara kulaklar, gözler (ebsaren) ve gönüller yaratmıştık.”
(Ahkâf: 26)
“Herhalde gözlerimiz (ebsarü) döndürüldü, biz büyülenmiş
bir topluluğuz, derler.” (Hicr: 15)

35
“O gün kalbler, (kaygıdan) oynar. Gözleri (ebsaruha)
(korkudan) donakalır.” (Nâzi’at: 8 9)
“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (ebsarihînne)
(haramdan) sakınsınlar.” (Nûr: 31)
2(." ve -$3# (gönül) kelimelerinin türevleriyle bir-
likte toplamları da 148’dir. 2(." ve -$3#dan maksat,
idrak ve ezberleme mekanizmasıdır.* 2$.9"&8$:%
lafzı, şu ayette olduğu gibi 68 yerde tekrarlanmıştır:
“Onlar sapınca, Allah da onların kalplerini ()$.9"&8$:)
saptırdı. Çünkü, Allah fâsıkları doğru yola iletmez.” (Saf: 5)
2$.9" kelimesi de şu ayette olduğu gibi 21 kere
tekrarlanmıştır:
“İyi bilin ki ancak Allah’ı anmakla kalbler ()$.9") yatışır.”
(R’ad: 28)
2$.9"/)$: ıstılahı da Yüce Allah’ın şu sözünde
olduğu gibi 15 yerde geçmektedir:
“Kalplerinizi ()$.9"/)$:) (birbirine) bağlamak ve ayakla-
rınızı pekiştirmek için üzerinize gökten bir su indiriyordu.”%
(Enfâl: 11)

* Kur’ân-ı Kerim’de )(." kelimesinin genel olarak tabii kalb ya


da idrak ve hıfzetme mekanizması anlamına geldiği söylenemez.
Çünkü Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyruluyor: “Muhakkak ki bunda,
kalbi olan yahut şâhid olarak kulak veren kimse için bir öğüt
vardır?” (Kaf: 37). Kalbi olmaktan maksat, fizikî bir kalbe sahip
olmak değildir. Çünkü böyle bir kalb Ebu Cehil’de de vardı. Ama
Kur’ân ayetleri onun uyanmasına sebep teşkil etmedi. Ayrıca
idrak ve hıfzetme mekanizması bütün kâfirlerde bulunmaktadır,
ama yüce Allah’ın sözü onların hidayetine ve uslanmasına
sebebiyet vermemiştir. Öyleyse bu âyetteki ‘kalb’den maksat,
canlı vicdan, sağlam şuur ve insaflı olmaktır ki, Kur’ân’ın tesiri
altında kalsın ve ayetlerinden nasihat ve öğüt alsın... (Tabatabaî).

#&
2(."&89 kelimesi ise şu ayette olduğu gibi 8 yerde
kullanılmıştır:
“Kim Allah’a inanırsa (Allah) onun kalbine ()(."&89)
hidayet eder, Allah, herşeyi bilendir.” (Teğabûn: 11)
2$.9"/4( lafzı şu ayette olduğu gibi 6 yerde tekrar-
lanmaktadır:
“Kalblerimizde ()$.9"/4() inananlara karşı bir kin
bırakma.” (Haşr: 10)
Yine )(."/4 kelimesi de şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 6 yerde tekrarlanmıştır:
“Allah’a selîm kalple ()(."/4) gelenler hâriç.” (Şuarâ: 89)
2(."/)& kelimesi ise şu ayette olduğu gibi 3 yerde
zikredilmiştir:
“Uyarıcılardan olman için onu senin kalbine ()(."/)&)
apaçık bir Arapçayla Cebrail indirmiştir.” (Şuarâ: 193-195)
Bu kelimeden türeyip de birer ayette geçen kelimeler
de şunlardan ibarettir:
“Eğer biz, (va’dimize) inananlardan olması için onun
kalbini ()(."/83) iyice pekiştirmemiş olsaydık, nerdeyse
işi açığa vuracaktı.” (Kasas: 10)
*‘Hayır (inandım), fakat kalbim ()(."/) kuvvet bulsun diye
(görmek istiyorum).” (Bakara: 260)
“Allah, bir kimsenin göğsüne iki kalb (kalbeyni) koymadı..”%
(Ahzab: 4)
“Her ikiniz de Allah’a tevbe ederseniz, kalpleriniz ()$.9"$-
)$:3) şüphesiz hayra yönelmiş olur.” (Tahrîm: 4).
“Bu, sizin ve onların kalpleri ()$.9"/8/44&) için daha
temizdir.” (Ahzab: 53)
C-0/#&8 kelimesi de Yüce Allah’ın şu sözünde olduğu

37
gibi 8 yerde gelmiştir:
“Bir de yaldızlı lafa, ahirete inanmayanların kalbleri
(&-0/#&8) meyletsin.” (En’âm: 113)
&.6B$3#$ kelimesi ise şu ayette olduğu gibi 3 yerde
geçmektedir:
“Onun gördüğünü gönül (&.6-$3#$) yalanlamadı.” (Necm: 11)
Ayrıca &-/#&?$8$: lafzı da şu ayette olduğu gibi 3
yerde gelmiştir:
“Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de gönülleri (&-/#&?$8$:)
kendilerine bir şey sağlamadı.” (Ahkaf: 26)
B$3#&)& kelimesi ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde
kullanılmıştır:
“Biz onu senin kalbini (-$3#&)&) iyice pekiştirmek için
azar azar indirdik ve ağır ağır okuduk.” (Furkan: 32)
Böylece 148 kere basar ve basiret kelimeleri kadar
)(." ve -$3# (gönül) kelimeleri tekrarlanmaktadır.

Fayda ve Fesad ‫النفع و الفساد‬


Fayda (&464&-0) kelimesi türevleriyle birlikte Kur’ân-ı
Kerim’de 50 defa tekrarlanmıştır. Şöyle ki; 4&-0(4 lafzı,
şu ayette olduğu gibi 9 yerde geçmektedir:
“İnsanlar, O’nu bırakıp hiçbir şeyi yaratamayan, üstelik
kendileri yaratılmış olan; kendilerine bile zarar ya da
fayda (4&-0(4) sağlayamayan, öldürmeye, yaşatmaya ve
yeniden diriltip kaldırmaya güçleri muktedir olmayan bir
takım ilahlar edindiler.” (Furkan: 3)
5&4(-/0 kelimesi de şu ayet-i kerimede olduğu gibi 8
yerde zikredilmiştir:

#'
“Hayvanlarda da elbette sizin için daha birçok faydalar
(:&4(-/0) var, aynı zamanda onlardan yersiniz.” (Mü’minûn:
21)
Ve yine yenfeu lafzı şu ayette olduğu gibi 8 yerde
tekrarlanmaktadır:
“İnsanlara yararlı (yenfeu) olan ise yeryüzünde kalır.”%
(Ra’d: 17)
@&4-&$)$: lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4
yerde belirtilmiştir:
“Peki, dedi, siz Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda
(yenfeukum) ve zarar vermeyen şeylere mi tapıyorsunuz?”
(Enbiya: 66)
Ayrıca yenfeuhum kelimesi de şu ayette olduğu gibi
4 yerde geçmektedir:
“Onlar, kendilerine yarar (yenfeuhum) vereni değil, zarar
vereni öğreniyorlardı.” (Bakara: 102)
D&4-&$ kelimesi ise şu ayeti kerimede olduğu gibi 3
defa tekrarlanmıştır:
“Ama yine de hatırlat, çünkü hatırlatmak, mü’minlere
fayda (?&4-&$) verir.” (Zâriyat: 55)
Ve yine yenfeuna kelimesi şu ayette olduğu gibi 3
yerde geçmektedir:
“De ki; Allah’tan başka, bize ne yarar (yenfeuna), ne zarar
vermeyen şeylere mi yalvaralım.” (En’âm: 71)
Sözkonusu kelimeden türemiş olup da Kur’ân-ı
Kerim’de birer yerde geçen ayetler ise şunlardır:
“O hâlde eğer hatırlatmak fayda (4&-0(?/) verirse hatırlat.”%
(A’la: 9)
“Keşke inanıp da, inanması kendisine fayda (-&4&-&(8()
veren bir memleket olsaydı.” (Yûnus: 98)

39
“Kıyamet günü akrabalarınız ve çocuklarınız size fayda
(.&4?&4-&()$:) vermez.” (Mümtehine: 3)
“Yahut öğüt dinleyecek de, öğüt kendisine yarayacak, (-&*
?&4-&(8$).” (Abese: 4)
“Hiç kimseye şefaat fayda(?&4-&$8() vermez, bir taraftan
yardım da görmezler.” (Bakara: 123)
“Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda (-&*:3*?&4-&$8$:)
vermez.” (Müddessir: 48)
“Allah’tan başka; sana ne fayda (lâ yenfauke), ne de zarar
veremeyecek olan şeylere yalvarma.” (Yunus: 106)
“Allah’ı bırakıp kendisine ne zarar, ne de yarar (.3*
yenfauhu) vermeyen şeylere yalvarır.” (Hacc: 12)
“Yahut size fayda (yenfeunekum) veya zarar verebiliyorlar
mı?” (Şuarâ: 73)
“Zararı, faydasından (4&-0/8/) daha yakın olana yalvarır.”%
(Hacc: 13)
“İnsanlara bazı faydaları varsa da günahları yararlarından
(4&-/8/:() büyüktür.” (Bakara: 219)
Fesad kelimesi ve bundan türeyen kelimeler de
bütün bunlara eşit olarak 50 yerde geçmektedir. Mesela
mufsidin ıstılahı şu ayette olduğu gibi 18 ayette
zikredilmiştir:
“Allah’ın size olan rızkından yeyin, için; fakat kötülük ederek
yeryüzünü fesada (mufsidin) vermeyin.” (Bakara: 60)
Fesad kelimesi de şu ayette olduğu gibi 8 yerde
tekrarlanmaktadır:
“Orada böylece fesadı (fesad) çoğaltmışlardı.” (Fecr: 12)
Yufsidûne lafzı ise şu ayette olduğu gibi 5 yerde
gelmektedir:

$(
“Onlar, o kimselerdir ki, yer yüzünü fesada (yufsidûne)
verirler de düzeltmezler.” (Şuarâ: 152)
Tufsidu kelimesi de şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4
yerde tekrarlanmıştır:
“Artık ölçeği ve teraziyi tam tutun; insanların eşyasına
haksızlık etmeyin; yer yüzünü ıslahtan sonra bozmayın (.3*
tufsidû).” (A’raf: 85)
Fesadan kelimesi ise şu ayette olduğu gibi 3 kere
zikredilmiştir:
“Şu âhiret yurdunu Biz, yeryüzünde ne bir zulüm, ne de bir
fesad (fesaden) istemiyen kimselere veririz.” (Kasas: 83)
Le fesedet kelimesi şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde geçmektedir:
“Eğer Hak, onların hevâ ve heveslerine tâbi olsaydı, gökler,
yer ve onların içinde olanlar mutlaka fesada (le fesedet)
uğrardı.” (Mü’minûn: 71)
Ayrıca yufside lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde
geçmektedir:
“O, senin huzurundan ayrılıp gittiği zaman, yer yüzünde
fesad (li yufside) çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye
koşar.” (Bakara: 205)
Ve yine mufsidûne kelimesi şu ayette olduğu gibi 2
yerde kullanılmıştır:
“İyi bilin ki, onlar, ortalığı ifsad (mufsidûne) edenlerdir.”
(Bakara: 12)

Bu kelimeden türemiş olup da birer yerde geçen


ayetler de şunlardır:
“Eğer yer ile gökte Allah’dan başka ilahlar olsaydı, bunların
ikisi de muhakkak fesada (le fesedeta) uğrar, yok olurdu.”%

$!
(Enbiya: 22)
“Dedi ki; hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman, orayı
ifsad eder, bozarlar (efseduha); halkının şereflerini
alçaltırlar.” (Neml: 34)
“İşte o Kitapta, İsrailoğullarına: Yeryüzünde iki defa fesat
(le tufsidune) çıkaracak ve kibirlenip isyan edeceksiniz,
diye bildirmiştik.” (İsrâ: 4)
“Allah, Allah, dediler, herhalde siz de bilmişsinizdir ki,
biz, bu yere fesat (li nufside) çıkarmak için gelmedik.”%
(Yusuf: 73)
“Musa’yı ve kavmini bırakıyorsun ki, seni ve tanrılarını
terk edip yeryüzünde fesat (li yufsidu) mı çıkarsınlar?”%
(A’râf: 127)
‘‘Eğer onlara karışırsanız sizin kardeşlerinizdir. Allah,
bozanı (el-mufside) düzeltenden ayırır.” (Bakara: 220)
Böylece fayda ile fesat ve bunlardan türeyen keli-
melerin Kur’ân-ı Kerim’de aynı sayıda (50’şer defa)
tekrarlandığı görülmüştür.

Yaz (es-Sayf) - Sıcak (&.6E(%%&) ve


kış (eş-Şita’!*- Soğuk (&.67&%#!

‫ البرد‬- ‫ الحر و الشتاء‬- ‫الصيف‬


Kur’ân-ı Kerim’de es-sayf ve &.68(%%& (yaz ve sıcak)
ıstılahlarıyla eş-şita’ ve &.6"&%# (kış ve soğuk) ıstılahları
aynı sayıda zikredilmiştir. Halbuki yaz ve kış ıstılahları
Kur’ân-ı Kerim’de, şu aşağıya aldığımız âyetin dışında
diğer bütün ayetlerde farklı yerlerde gelmiştir:
‘‘Kış (eş-şita) ve yaz (es-sayf) seyahat etme imkânı sağlan-

$"
dığı için şu Kâbe’nin Rabbine ibadet etsinler.’’ (Kureyş: 2-3)
eş-Şita’ ve türevi kelimelerle es-sayf ve türevleri
Kur’ân’da birlikte olarak yalnızca bir yerde geçmektedir.
Ancak &.68(%%& (sıcak) kelimesi şu ayette olduğu gibi
Kur’ân’da iki yerde geçmektedir:
“Ve sizi sıcaktan (&.68(%%&) koruyan elbiseler ve savaşta
sizi koruyan elbiseler (zırhlar) var eyledi.” (Nahl: 82)
Bir kez 8(%%&4 olarak geçmektedir:
“De ki: Cehennemin ateşi daha sıcaktır (8(%%&4).” (Tevbe: 81)
Bir defa da &.68(%$% olarak zikredilmiştir:
“Gölge ile hararet (&.68(%$%) de bir olmaz.” (Fâtır: 21)
Böylece &.68(%%& (sıcak) kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de
4 yerde muhtelif şekillerde geçmiştir. Ancak &.6"&%#%
(soğuk) kelimesi ise şu ayette olduğu gibi iki yerde
geçmektedir:
“Biz de: Ey ateş! İbrahim’e karşı serin (&.6"&%#) ve esenlik
ol, dedik.” (Enbiya: 69)
Ayrıca 2 defa da "3%/#94 şeklinde gelmiştir; şu
ayette olduğu gibi:
“Ayağını (yere) vur, işte yıkanacak ve içilecek serin ("3%/#94)
(bir su), (dedik).” (Sâd: 42)
Böylece "&%# (soğuk-serin) kelimesi, 8(%%& (sıcak)
kelimesinde olduğu gibi Kur’ân-ı Kerim’de muhtelif yer-
lerde tekrarlanmıştır. Dolayısıyla sayf ve 8(%%& (yaz ve
sıcak) toplam olarak Kur’ân’da 5 yerde kullanılmıştır;
şita’ ve "&%# (kış ve soğuk) lafızlarında olduğu gibi...

$#
Yeniden Dirilme (ba’s) ve Yol (sırât!

‫البعث و الصراط‬
Ba’sın Kur’ân’daki asıl manası, ölülerin yüce Allah’ın
emriyle dirilmesi ve kıyamet gününde hesap için
ayağa kalkması anlamlarına gelmektedir. Ayrıca bu
kelime (Kur’ân’da) risalet anlamına da kullanılmıştır.
Sözkonusu ıstılah, Kur’ân-ı Kerim’de, şu ayette olduğu
gibi 8 yerde ölüleri diriltmek anlamında (yub’asûne)
zikredilmiştir:
“Önlerinde, tâ dirilecekleri güne (yub’asûne) kadar, bir
perde vardır.” (Mü’minûn: 100)
Ve yine aynı manada meb’ûsûne olarak şu ayet-i
kerimede olduğu gibi 7 yerde geçmektedir:
“Onlar, tekrar dirileceklerini (meb’ûsûne) sanmıyorlar
mı?” (Mutaffifin: 4)
Ayrıca el-ba’s kelimesi Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 3 yerde kullanılmıştır:
“Andolsun siz, Allah’ın Kitâbınca, tâ yeniden dirilme
gününe (el-ba’s) kadar kaldınız.” (Rum: 56)
Ve yine yeb’asuhum şeklinde şu ayette olduğu gibi 3
defa tekrarlanmıştır:
“(Davete) ancak ona kulak verenler icabet eder. Ölüler ise,
onları da Allah onları yeniden diriltecektir (yeb’asuhum);
sonra da O’na döndürüleceklerdir.” (En’âm: 36)
Yeb’ase lafzı ise şu ayette olduğu gibi 3 yerde gelmiş-
tir:
“Onlar da sizin sandığınız gibi Allah’ın, hiç kimseyi dirilt-
meyeceğini (yeb’ase) sanmışlardı.” (Cin: 7)

$$
Yine baasnahum kelimesi, şu ayette olduğu gibi 2
yerde tekrarlanmıştır:
“Yine böyle onları dirilttik (baasnahum) ki, birbirlerine
sorsunlar...” (Kehf: 19)
Neb’asu lafzı ise yüce Allah’ın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde geçmektedir:
“Her ümmetten bir şâhit getirdiğimiz gün (neb’asu), artık
ne inkâr edenlerin (özür dilemelerine) izin verilir, ne de
onların özür dilemeleri istenir.” (Nahl: 84)
Ayrıca meb’usîne lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde
gelmiştir:
“Dediler ki: Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur.
Biz diriltilecek (meb’ûsine) değiliz.’’ (En’âm: 29)
Aynı ıstılahtan olup da Kur’ân’da birer ayette geçen
kelimeler de şunlardır:
“Dediler: Vah bize, bizi yattığımız yerden kim kaldırdı
(baasenâ)?’’ (Yasin: 52)
“Sonra belki şükredersiniz diye sizi ölümünüzün ardından
tekrar diriltmiştik (baasnâ).” (Bakara: 56)
“...Allah da kendisini yüz sene öldürüp sonra diriltti (baase-
89)...” (Bakara: 259)
“Belki böylece Rabbin seni, övülmüş bir makama ulaştırır
(yeb’aseke).” (İsrâ: 79)
“Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltilip kaldırılacağım
gün (ub’asu) selâm benim üzerimedir.” (Meryem: 33)
“İnkâr edenler, asla yeniden diriltilmeyeceklerini (.&4-
yub’asû) sandılar. De ki: Hayır, Rabbime yemin ederim
ki, siz muhakkak diriltileceksiniz (le tüb’asunne), sonra
yaptıklarınız size bildirilecek.” (Teğâbûn: 7)
“Sonra siz kıyamet günü muhakkak diriltileceksiniz (?$"0(-
sûn).” (Mü’minûn: 16)

45
“Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği (yub’asû) gün
ona selam olsun.” (Meryem: 15)
“Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz (ba’sukûm), bir tek
kişi(nin yaratılıp diriltilmesi) gibidir.” (Lokman: 28)

Ba’s kelimesine benzeyen bu‘sira kelimesi de şu


ayette bir kez geçmektedir:
“Bilmez mi o, kabirlerde olanlar dışarı atıldığı (bu‘sira)
zaman.’’ (Âdiyât: 9)
Yine bu‘sirat kelimesi şu ayette bir defa geçmektedir:
“Kabirler alt üst edildiği (ölüler çıkarıldığı) (bu’sirat)
zaman, herkes ne yaptığını ve ne yapmadığını bilecektir.”%
(İnfitar: 4-5)

Buna ilaveten Kıyamet günü dirilmek ve kıyam anla-


mına gelen yegûmü kelimesi de şu ayette olduğu gibi 2
defa kullanılmıştır:
“O gün insanlar, âlemlerin Rabbi huzurunda dururlar
(yegûmü).” (Mutaffifîn: 6)
Yine kıyam anlamında şu ayette bir kez geçmektedir:
“Sonra ona bir daha üflendi, birden onlar ayağa kalktılar
)kıyam).” (Zümer: 68)

Böylece “yeniden dirilmek” anlamına gelen ba’s keli-


mesi ve bu kelimeden türeyenlerle benzerleri Kur’ân-ı
Kerim’de 45 kere tekrarlanmıştır. Ve aynı sayıda da
sırât (yol) kelimesi zikredilmiştir. Şöyle ki; sırât lafzı
şu ayette olduğu gibi 38 defa gelmiştir:
“Ve şüphesiz ki sen, doğru yola (sırât) götürüyorsun.” (Şûrâ:
52)
Sırâten lafzı ise şu ayette olduğu gibi 5 yerde
belirtilmiştir:

$&
“Ve onları elbette doğru bir yola (sırâten) iletirdik.” (Nisa: 68)
Ve şu lafızların her biri birer kere geçmektedir:
“Öyle ise, dedi, beni azdırmana karşılık and içerim ki, ben
de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun (sırâteke)
üstüne oturacağım.” (A’râf: 16)
“İşte benim doğru yolum (sırâtı) bu, ona uyun.” (En’âm: 153)

Böylelikle sırât kelimesi türevleriyle toplamda 45


defa tekrarlanmış olmaktadır. Yukarıda gördüğümüz
gibi ba’s kelimesi de türevleri ve eş anlamlılarıyla aynı
sayıda tekrarlanmıştı.

İyilikler (sâlihât) ve kötülükler (seyyiat!

‫الصاحلات و اسيئات‬
Sâlihât (iyilikler) kelimesi ve türevleri Kur’ân-ı
Kerim’de 180 defa zikredilmiştir. Bu sayı arasında Sâlih
Peygamber’in (a.s.) özel ismi şu ayette olduğu gibi 4 defa
gelmiştir:
“Kardeşleri Sâlih, onlara demişti ki: (Allah’ın azabından)
korunmaz mısınız?” (Şuarâ: 142)
Sâlihan kelimesi ise şu ayette olduğu gibi 5 yerde
geçmektedir:
“Biz, Semud (kavmin)e de kardeşleri Salih’i (Sâlihan)
(onlara): Allah’a kulluk edin (desin), diye gönderdik.” (Neml:
45)
Ayrıca iyi amel anlamına gelen aslehe, aslahnâ,
yuslihu ve aslih kelimeleri şu ayetlerde birer defa
geçmektedir:
“İman edenlerin, sâlih amel işleyenlerin ve Muhammed’e

47
Rablerinden hak olarak indirilen Kur’ân’a inananların
kötülüklerini ise örter ve hallerini ıslah (asleha) eder.”%
(Muhammed: 2)
“Onun duasını da kabul ettik, ona Yahya’yı armağan ettik.
Eşini de kendisi için ıslah (aslahnâ) ettik.’’ (Enbiya: 90)
“Onlara yol gösterecek, durumlarını ıslâh edecek (yuslihu)
ve onları kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır.” (Muham-
med: 5-6)
“Neslimden gelenleri de sâlih kılıp (aslih) beni bahtiyar
eyle.” (Ahkaf: 15)

Bütün bu kelimelerin toplamı 13’tür. (Ve bu sayıyı


180’den çıkarırsak) iyiliklerle ilgili salihâttan türeyen
kelimelerin 167 defa tekrarlandığını görürüz.
Bunun kadar da, yani 167 defa seyyiat (kötülükler) ve
bundan türeyen kelimeler geçmektedir. Böylece seyyiat%
ve salihât kelimeleri birbirine eşit sayıda tekrarlanmış
olmaktadır.

cehennem (cahîm) ve Azap (/)3"!

‫اجلحيم و العقاب‬
Cehennem (cahîm) kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 26
yerde geçmektedir. Yüce Allah’ın şu sözünde olduğu
gibi:
“Cehennem (el-cahîm) de azgınlar için ortaya çıkarıldı.”%
(Şuarâ: 91)
Cahîmen lafzı şu ayette bir defa geçmektedir:
“Çünkü bizim yanımızda bukağılar ve cehennem (cahîmen)
var.” (Müzemmil: 12)

$'
Azap (/)3") kelimesi de Kur’ân-ı Kerim’de aynı
sayıda tekrarlanmıştır. Mesela &.6/)3" kelimesi şu
ayette olduğu gibi 17 defa zikredilmiştir:
“Fakat Rabbi’nin azabı (&.6/)3") da pek çetindir.” (Ra’d: 6)
Şu ayette olduğu gibi 3 defa da /)3" şeklinde geçmek-
tedir:
“Hepsi de peygamberleri yalanladılar da benim cezamı
(/)3") hak ettiler.” (Sâd: 14)

İki defa da 3)("?$: şeklinde geçmiştir; Allah-u


tealanın şu sözünde olduğu gibi:
“Eğer (bir topluluğa) ceza verecekseniz (3)("?$:), sizi
cezalandırdıklarının misliyle cezalandırın.” (Nahl: 126)
Bu ayet-i kerimede birer defa da 3)/"9 ve 3)&"?$:%
lafızlarında geçmektedir. Alttaki ayette ise bir defa
3)("& ve bir defa da ûkıbe lafızları zikredilmiştir:
“Bu böyledir. Kim kendisine yapılan cezanın (3)("&)
dengiyle ceza (ûkıbe) verir de sonra kendisine tekrar
saldırılırsa, elbette Allah ona yardım eder.” (Hac: 60)
Yani /)3" kelimesi cahîm kelimesi gibi Kur’ân-ı
Kerim’de 26 defa geçmektedir.

çirkin iş (fahşa) ve Gazap

‫الفاحشة و الغضب‬
Fahaşe (çirkin iş) lafzı şu ayette olduğu gibi Kur’ân-ı
Kerim’de 13 defa tekrarlanmıştır:
“Zinaya da sakın yaklaşmayın. Çünkü o, çirkin bir fiil
(fahişeten) ve kötü bir yoldur.” (İsrâ: 32)
el-Fahşa lafzı ise şu ayette olduğu gibi 7 yerde

49
geçmektedir:
“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyleri (&.6
fahşa) yapmayı emreder.” (Bakara: 268)
el-Fevahiş lafzı Allah-u Tealanın şu sözünde olduğu
gibi 4 yerde zikredilmiştir:
“Kötülüklerin (el-fevahiş) açığına da, kapalısına da
yaklaşmayın ve haksız yere Allah’ın yasakladığı cana
kıymayın.” (En’âm: 151)
Böylece faheşe kelimesi ve bunun türevleri Kur’ân-ı
Kerim’de 24 defa tekrarlanmıştır. Ğadab kelimesi ve
bunun türevleri de Kur’ân’da aynı şekilde zikredilmiştir.
Mesela ğadabun kelimesi şu ayette olduğu gibi, 12 defa
gelmiştir:
“İnsanlar tarafından kabul gördükten sonra, Allah’ın
dini üzerinde münakaşaya girişenlerin delilleri, Rabbleri
katında bâtıldır. Üzerlerine bir gazab (ğadabun) vardır.
Şiddetli bir azap da onlar içindir.” (Şûrâ: 16)
Şu ayet-i kerimede olduğu gibi ğadibe ıstılahı da 5
yerde geçmektedir:
‘‘Ey iman edenler, Allah’ın gazabettiği (ğadibe) kimselerle
dostluk etmeyin.” (Mümtehine: 13)
Ğadabî ıstılahı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde
kullanılmıştır:
“Kimin üstüne gazabım (ğadabî) inerse artık o, (ateşe)
düşmüştür.” (Tâhâ: 81)
Şu ayette olduğu gibi 2 ayette de ğadbâne şeklinde
geçmektedir:
“Bunun üzerine Mûsâ, çok kızgın (ğadbâne) ve üzüntülü
bir halde kavmine döndü.’’ (Tâhâ: 86)
Bir defa da mağdûb şeklinde geçmektedir:

50
“Kendilerine gazabedilmiş (mağdûb) olanların ve sapmış-
ların yoluna değil.” (Fatiha: 7)

Bir kere de şu ayette muğâdıben şeklinde gelmiştir:


“Zünnûn’a da yardım etmiştik. Hani kavmine kızıp
(muğâdıben) gitmişti, bizim kendisine güç yetiremeyece-
ğimizi sanmıştı.” (Enbiya: 87)

Ayrıca Allah-u tealanın şu sözünde bir kere de


ğadibû şeklinde zikredilmiştir:
“Büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar; kızdık-
ları zaman (ğadibû) onlar, affederler.” (Şûrâ: 37)

Bu şekilde ğadab ıstılahı ve bunun türevleri faheşe%


ve türevlerine eşit olarak Kur’ân-ı Kerim’de tekrar
olunmuştur.

Putlar, Şarap ve Domuz


‫ اخلمر و اخلنزير‬..‫االَْصنام‬
Düşmanlık, Taş Parçası ve çetin ceza
‫ احلصب و التنكيل‬..‫البغضاء‬
Haset, korku ve Hüsran
‫ الرعب و اخليبة‬..‫احلسد‬
Asnam (putlar) ıstılahı Kur’ân-ı Kerim’de şu 5 ayette
geçmektedir:
“İsrail oğullarını denizden geçirdik, kendilerine mahsus
birtakım putlara (asnâm) tapan bir kavme rastladılar.”%
(A’râf: 138)
“Rabbim, bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara

51
(el-asnâm) tapmaktan uzak tut.” (İbrahim: 35)
“İbrahim, babası Âzer’e; sen putları (asnâmen) tanrı mı
ediniyorsun, demişti.” (En’âm: 74)
“Putlara (asnâmen) tapıyoruz, onlara kulluk ediyoruz,
dediler.” (Şuarâ: 71)
“Allah’a yemin olsun ki, sizin dönüp gitmenizden sonra
putlarınıza (asnâmekum) mutlaka bir tuzak kuracağım.”
(Enbiya: 57)
Ayrıca 8(:% lafzı da 5 defa zikredilmiştir:
“Sana içkiyi (8(:%) ve kumarı soruyorlar. (Onlara) de
ki: İkisinde de insanlar için hem büyük günah, hem de
faydalar vardır; fakat günahları faydalarından daha
büyüktür.” (Bakara: 219)
“Şeytan, şarap (8(:%) ve kumar (yolu) ile aranıza düşman-
lık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan
alıkoymak istiyor.” (Mâide: 91)
“Ey insanlar, şarap (8(:%) kumar, dikili taşlar (putlar),
şans okları şeytan işi birer pisliktir.” (Mâide: 90)
“Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyamda) şarap (8(:%&4)
sıktığımı görüyorum.” (Yusuf: 36)
“Ey zindan arkadaşlarım, (rüyanıza gelince) biriniz (eskisi
gibi) yine efendisine şarap (8(:%&4) sunacak.” (Yusuf: 41)
E(:% kelimesi bir defa da şu ayette geçmektedir:
“İçenlere lezzet veren şaraptan (8(:%) ırmaklar ve süzme
baldan ırmaklar vardır.” (Muhammed: 15)
Yalnız bu ayet sayıma dahil edilmemektedir; çünkü
şer’an haram olarak zikredilen şaraplardan değil,
takva sahiplerinin müjdelendiği cennet şarabından svz
edilmektedir. Dolayısıyla 8(:% kelimesi de Kur’ân-ı
Kerim’de 5 defa zikredilmiştir.

52
Hınzîr (domuz) lafzı da (tekil ve çoğul olarak) 5 defa
geçmektedir; şu ayetlerde olduğu gibi:
“Allah size leş, kan, domuz (hınzîr) eti ve Allah’tan başkası
adına kesileni haram kıldı.” (Bakara: 173)
“Leş, kan, domuz (el-hınzîr) eti, Allah’tan başkası adına
boğazlananlar, size haram kılındı.” (Mâide: 3)
“Ancak leş, akıtılmış kan, domuz (hınzîr) eti –ki gerçekten
pistir– ve Allah’tan başkası adına kesilmiş hayvan haramdır.’’%
(En’âm: 145)
“Allah size leşi, kanı, domuz (el-hınzîr) etini ve Allah’tan
başkası adına kesilmiş hayvan etini size haram kılmıştır.”
(Nahl: 115).
“De ki: Allah tarafından fâsıklardan da daha kötü âkıbete
uğratılanları söyleyeyim mi? Allah’ın lâneti onların
üzerindedir ve onlar Allah’ın gazabına uğramışlardır.
Onlar maymuna ve domuza (8(43'/%) çevrilmişlerdir.
Onlar tâğuta itaat ederler.” (Mâide: 60)
Ayrıca bağdâ (çetin düşmanlık) kelimesi de beş
yerde geçmektedir:
“Onların ağzından öfke taşmaktadır (el-bağdâu). Göğüsle-
rinde gizledikleri (kin) ise daha büyüktür.” (Âl-i İmrân: 118)
“Bu yüzden aralarına kıyamet gününe kadar düşmanlık
(el-bağdâ’) ve kin saldık.” (Mâide: 14)
“Biz onların aralarına tâ kıyamete kadar düşmanlık ve kin
(el-bağda’) atmışızdır.” (Mâide: 64)
“Şeytan; şarap ve kumar (yolu) ile aranıza düşmanlık ve
kin (bağdâ’) sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan
alıkoymak istiyor.” (Mâide: 91)
“Siz, tek bir Allah’a inanmadıkça, sizinle aramızda sürekli
düşmanlık ve nefret (bağdâu) var olacaktır.’’ (Mümtehine: 4)

53
Haseb kelimesi ise taş parçası manasına gelmekte
olup, günahkâr kimselere isabet etmektedir ve böylece
onlar çetin bir cezayla cezalandırılmaktadırlar. Ayrıca
taş cinsinden bir şeydir veya ateş yakılırken ateşe
atılan bir odun parçası anlamlarına da gelmektedir. Bu
kelime de aşağıdaki şu ayetlerde 5 defa (haseb ve hâsib%
şekillerinde) geçmektedir:
“Siz ve Allah’tan başka taptıklarınız cehennemin odunu-
sunuz (hasebu).” (Enbiya: 98)
“Peki, Allah’ın sizi karada yerin dibine geçirmeyeceğinden,
yahut üzerinize taş (hâsibâ) yağdıran bir kasırga
göndermeyeceğinden emin misiniz?” (İsrâ: 68)
“Onlardan kiminin üstüne taş (hâsiben) yağdıran bir
fırtına gönderdik.” (Ankebut: 40)
“Biz de üstlerine taşlar (hâsiben) savuran bir fırtına
gönderdik; ancak Lût’un ailesini koruduk.” (Kamer: 34)
“Yoksa siz, gökte olanın üzerinize taş (hâsiben) yağdıran
bir fırtına göndermeyeceğinden emin misiniz?” (Mülk: 17)
Çetin ceza anlamına gelen ?&4)/. kelimesi de şu
ayetlerde 5’er defa geçmiştir:
“Muhakkak ki bizim yanımızda (ayaklara bağlanan) ağır
zincirler (&4)(.&4) ve alevli ateş vardır.” (Müzemmil: 12)
“Allah da onu, (sonrakilere ve öncekilere ibret olacak
şekilde) ahiret ve dünya azabiyle (4&)(.&) yakaladı.”%
(Nâziât: 25)
“Ve bu cezayı (4&)3.&4) önündekilere ve ardından gelecek-
lere bir ibret, (Allah’ın azabından) korunanlara da bir öğüt
yaptık.” (Bakara: 66)
“Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık
Allah’tan bir ceza (4&)(.&4) olarak ellerini kesin.” (Mâide: 38)

54
“Allah’ın gücü daha şiddetli ve cezası (?&4)/.3) daha
çetindir.” (Nisa: 84)
Hased (kıskançlık) ıstılahı da şu ayetlerde 5 defa
geçmektedir:
“Onlar, bizi kıskanıyorsunuz (tahsudûnena), diyecekler.”%
(Feth: 15)
“Yoksa Allah’ın, lütfundan insanlara verdiği için onları
kıskanıyorlar mı (yehsudûne)?” (Nisa. 54).
“Kitap sahiplerinden çoğu, gerçek kendilerine besbelli
olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan (haseden)
ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler.”%
(Bakara: 109)
Bu üç ayetin dışında iki defa da şu ayette hâsidin ve
haseden şeklinde geçmektedir:
“Ve haset (hâsidin) ettiği zaman hasetçinin (haseden)
şerrinden.” (Felak: 5)
Ayrıca %$0" (korku) lafzı da şu 5 ayette geçmektedir:
“Allah’ın kendilerine hiçbir güç, (haklarında hiçbir delil)
indirmediği şeyleri, Allah’a ortak koştuklarından dolayı
inkâr edenlerin kalblerine korku (%$0") salacağız.” (Âl-i
İmrân: 151).
“Ben sizinle beraberim, siz inananları pekiştirin; ben inkar
edenlerin yüreklerine korku (%$0") salacağım.” (Enfâl: 12)
“Kitap ehlinden onlara yardım edenlerini de kalelerinden
indirdi ve kalblerine korku (%$0") düşürdü.” (Ahzab: 26)
“Allah, onlara ummadıkları yerden geldi, yüreklerine
korku (%$0") saldı.” (Haşr: 2)
“Onları (o hâlde) görseydin, için onlardan korku (%$0"&4)
ile dolar, geri dönüp kaçardın.” (Kehf: 18)
Yine haybet (ümitsizlik, perişanlık, hüsran) kelimesi

55
)83"& ve hâibîn şekillerinde) Kur’ân-ı Kerim’de 5 ayet-
te geçmektedir:
“(Peygamberler, düşmanlarına karşı Allah’tan) fetih
istediler, (sonunda) her inatçı zorba perişan (83"&) oldu.”%
(İbrahim: 15)
“Doğrusu iftira eden perişan (83"&) olmuştur.” (Tâhâ: 61)
“Bütün insanlar Hayy ve Kayyum olana boyun eğeceklerdir.
Zulüm yükünü yüklenen hüsrana (83"&) uğrayacaktır.”%
(Tâhâ: 111)
“Kim nefsini tezkiye etmişse felaha ermiş, kim (nefsinin)
kusurlarını örtmeye çalışmışsa hüsrana (83"&) uğramış-
tır.” (Şems: 9-10)
“O küfredenlerin bir kısmını koparıp ayırsın veya zelil etsin
(hâibîn) de, arzularına ulaşamadan hayal kırıklığı içinde
dönüp gitsinler.” (Âl-i İmrân: 127)
Böylece Kur’ân’da farklı yerlerde zikredilen asnam,
hamr, hınzır, bağdâ’, haseb, tenkil, haset, ru’b ve*
haybet kelimeleri 5’er defa tekrarlanmışlardır.

lânet ve Beğenilmeyen (kerahiyye!


‫اللعنة و الكراهية‬
F34&? kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 13 yerde geçmek-
tedir, şu ayette olduğu gibi:
“İyi bilin ki Allah’ın .34&?i zâlimlerin üzerinedir.” (Hud: 18)
Şu ayette olduğu gibi 7 defa da .((4&8$: şeklinde
gelmektedir:
3Kalblerimiz perdelidir, dediler. Hayır, ama inkârlarından
dolayı Allah onları lânetlemiştir (.((4&8$:).” (Bakara: 88)

56
F&(4&8$ lafzı da şu ayette olduğu gibi 3 yerde geç-
mektedir:
“Allah ona gazabetmiş, lânet etmiş (.&(4&8$) ve onun için
büyük bir azab hazırlamıştır.” (Nisa: 93)
@&.0(4 lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 defa tekrarlan-
mıştır:
“Daha sonra kıyamet gününde birbirinizi inkâr eder ve
lanetlersiniz (yel’an).” (Ankebut: 25)
Yine yel’anuhum lafzı da şu ayette olduğu gibi 2
kere zikredilmiştir:
“İşte onlara hem Allah lanet eder (yel’anuhum) ...” (Bakara:
159)
Ayrıca şu ayette olduğu gibi 2 defa da .$0/4$ şeklinde
gelmiştir:
“Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır, diyorlar. Bağlanmış olan
onların elleridir ve bu küstahlıkları dolayısıyla lanetlen-
mişlerdir (.$0/4$).” (Mâide: 64)

Birer defa da şu lafızlarda geçmiştir: F&(4&*(Ahzab:


64),*.&(4&?*(Arâf: 38),*.&(4&4*(Ahzab: 68),*.&(438$:*
(Mâide: 13),*4&.0(4&8$:*(Nisa: 47),*/.0(48$:*(Ahzab:
68),* .$/4&* (Mâide: 78),* .&(43* (Nisa: 47), le’netî (Sâd:
78),*&.6.(/494&*(Bakara: 195), mel’ûnîn (Ahzab: 61),*&.*
:&.094&8*(İsrâ: 60).
Bütün bu lafızların hepsi .&(4 ıstılahının türevleridir
ve söz konusu kelime türevleriyle Kur’ân-ı Kerim’de 41
defa geçmektedir.
41 defa da kerahiye (beğenilmeyen) lafzı ve türevleri
gelmiştir. Mesela, yüce Allah’ın şu sözünde olduğu gibi
8 defa )&%/8& şeklinde geçmektedir:

57
“Halbuki kâfirler hoş görmese de ()&%/8&) Allah, nûrunu
tamamlayacaktır.’’ (Saff: 8)
Şu ayette olduğu gibi 6 defa da )3%/8$4 şeklinde
tekrarlanmıştır:
“Hayır, o hakkı getirdi, fakat çokları haktan hoşlanmıyorlar
()3%/894).” (Mü’minun: 70)
2&%8&4 lafzı ise şu ayette olduğu gibi 5 defa geçmek-
tedir:
“De ki: İster gönüllü, ister gönülsüz ()&%8&4) sadaka verin;
sizden kabul edilmeyecektir.” (Tevbe: 53)
Yüce Allah’ın şu sözünde olduğu gibi 4 defa da )&%/89%
şeklinde zikredilmiştir:
“Allah’ın Rasûlünün arkasından, oturmakla sevindiler,
mallarıyla ve canlarıyle cihad etmekten hoşlanmadılar
()&%/89).” (Tevbe: 81)

İki defa da şu ayette olduğu gibi ?&)%&89 şeklinde


geçmektedir:
‘‘Bazen hoşunuza gitmeyen (?&)%&89) bir şey, hakkınızda
iyi olabilir.” (Bakara: 216)
Yine şu ayette 2 defa da )$%08&4 şeklinde gelmiştir:
“Biz insana, ana babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.
Anası onu zahmetle ()$%08&4) taşıdı ve zahmetle ()$%08&4)
doğurdu.” (Ahkâf: 15)

Birer defa da şu şekillerde gelmiştir: 2&%/8?$:98$*


(Hucurat: 12), )&%/8?;:98$44& (Nisa: 19), yekrehûne
(Nahl: 62), )&%%&8&*(Hucurat: 7), &)%&8?&4(*(Tâhâ: 73),
?;)%/8$*(Yunus: 99), ?;)%/89*(Nur: 33), yükrihhunne
(Nur: 33), &)%&8&* (Nahl: 106), )$%8$4* (Bakara: 216),
)(%/8/4*(A’râf: 88), /)%38&*(Bakara: 256), /)%(8/8/44&*

58
(Nur: 33), :&)%$8&4*(İsrâ: 38).*******
Bütün bunlar Kur’ân-ı Kerim’de geçen kerahiyyet%
ve bundan türeyen kelimelerle ilgili olup 41 defa
tekrarlanmıştır. Bu da aynı sayıda tekrarlanan .34&?%
ve türevlerine eşit gelmektedir.

kir (rics) ve çirkinlik (%/1'!

‫الرجس و الرجز‬
Rics, şeytanın insanı teşvik ettiği habâsettir ve bütün
türevleriyle Kur’ân-ı Kerim’de 10 defa geçmektedir:
Mesela şu ayette olduğu gibi 8 defa er-ricse şeklinde
gelmiştir:
“(Ey Peygamber hanımları!) Allah sizi her tür kirden
(er-ricse) uzak tutmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”%
(Ahzâb: 33)
Şu ayet-i kerimede de ricsen ve ricsihim şekillerinde
geçmektedir:
“Fakat kalplerinde hastalık olanlara gelince (bu), onların
pisliklerine (ricsihim) pislik (ricsen) katar ve onlar kâfir
olarak öleceklerdir.’’ (Tevbe: 125)
G/1' ise [çirkinlik, necaset, belâ] bir çeşit acıklı
bir azap olup, insana ceza şeklinde gelmekte ve bu
lafız da bütün türevleriyle Kur’ân-ı Kerim’de 10 defa
tekrarlanmıştır. Mesela şu ayette olduğu gibi 6 yerde
%/1' şeklinde geçmektedir:
“Âyetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışanlara gelince,
işte böylelerine de (bu) çirkinlikten (%/1') dolayı acı bir
azab vardır.’’ (Sebe’: 5)

59
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 3 defa da
%/1'&4 şeklinde zikredilmiştir:
“Biz de yaptıkları bu zulümden dolayı üzerlerine gökten bir
azab (%/1'&4) indirdik.” (Bakara: 59)
Bir kere de şu ayette &%6%$1'& şeklinde geçmektedir:
“Necasetten (&%6%$1'&) uzak dur.” (Müddessir: 5)
Böylece zikredilen rics ve türevleri, %/1' ve türevleriy-
le hiçbir ayette bir arada gelmedekleri hâlde tekrar
sayıları eşittir.

Darlık (dayk) ve Sükûnet (tam’aniyye!


‫الضيق و الطمأنينة‬
Kur’ân-ı Kerim’de dayk (darlık) kelimesi bütün
türevleriyle 13 yerde tekrarlanmıştır. Mesela #3)&?%
kelimesi şu ayette olduğu gibi 3 yerde geçmektedir:
“Bütün genişliğiyle beraber arz başlarına dar gelmiş (#3)&?)
ve canları kendilerini sıktıkça sıkmış ve Allah’tan, yine
Allah’a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı.”%
(Tevbe: 118)
H3)& lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde kullanılmıştır:
“Elçilerimiz Lût gelince onlar yüzünden kaygılandı, onlar
için göğsü daraldı (#3)&).” (Hûd: 77)

Yüce Allah’ın şu sözünde olduğu gibi 2 yerde yadîku+%


2 yerde de daykın şeklinde geçmektedir:
“Muhakkak ki; Biz, onların söylediklerinden dolayı senin
göğsünün daraldığını (yadîku) biliyoruz.” (Hicr: 97)
“Kurdukları tuzaklardan da sıkıntıya (daykın) düşme.”%
(Nahl: 127)

&(
Yine şu ayette olduğu gibi 2 defa da dayyikan şeklin-
de gelmiştir:
“Elleri ayaklarına zincirlerle bağlı alarak onun dar
(dayyikan) bir yerine atıldıkları zaman orada ölümü
çağırırlar.” (Furkan: 13)
Ayrıca li tudayyikû şeklinde şu ayette bir kere geç-
mektedir:
“(Boşadığınız) kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğu-
nuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıştırmak (./*
tudayyiku) için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın.”%
(Talâk: 6)
Yine bir defa da Allah-u tealanın şu sözünde #3/)$4%
şeklinde geçmektedir:
‘‘Sana vahyolunanın bir kısmını (duyurmayı) terkedeceksin
ve bunu onlara okumaktan göğsün daralacak (#3/)$4).”
(Hud: 12)
Aynı sayıda yani 13 defa da tam’aniyye (sükûnet)
ıstılahının türevleri gelmiştir. Mesela ?(?:&/44&%
ıstılahı şu ayette olduğu gibi 5 yerde geçmektedir:
“Onlar ki, inanmışlardır ve kalbleri, Allah’ı anmakla
yatışır (?(?:&/44&).’’ (Ra’d: 28)
İki defa da yüce Allah’ın şu sözünde olduğu gibi
:$?:(/44& şeklinde gelmiştir:
“Ey huzûra (:$?:(/44&) eren nefis!” (Fecr: 27)
Aşağıdaki lafızların da her biri birer ayette geçmek-
tedir:
“Eğer kendisine bir hayır gelirse onunla huzura (/?:(&44&)
kavuşur.” (Hac: 11)
“Güvene (&?:&04&?$:) kavuştunuz mu namazı (tam)
kılın.” (Nisâ: 103)

&!
“Bize kavuşmayı ummayan, dünya hayatına râzı olup
onunla rahat (/?:(&449) edenler.” (Yunus: 7)
“İnanmadın mı, dedi. (İbrahim): Hayır (inandım), fakat
kalbim kuvvet bulsun (liyetmeinne) diye (görmek istiyorum).”
(Bakara: 260)
“Kalbi imanla yatışmış (:$?:(/44$4) olduğu hâlde
zorlanan değil..” (Nahl: 106)
“De ki: Eğer yeryüzünde uslu uslu (mutmainnîne) yürüyen
melekler olsaydı elbette onlara gökten bir meleği elçi
gönderirdik.” (İsrâ: 95)
Böylece dayg (darlık) kelimesinin ve bütün türevle-
rinin sayısıyla tam’aniyne (sükûnet) ıstılahı ve bütün
türevleri her biri değişik ayetlerde geçtiği halde birbirine
eşit olduğu görülmüştür.

Temizlik ve İhlas ‫الطهر و االخالص‬


D$8% (temizlik) kelimesi ve bunun bütün türevleri
Kur’ân-ı Kerim’de 31 yerde geçmektedir. Şöyle ki,
:$?(88(%&?;4 lafzı şu ayette olduğu gibi 5 yerde
zikredilmiştir:
“Orada kendilerine tertemiz (:$?(88(%&?;4) eşler de
vardır.” (Nisa: 57)
C?8&% lafzı da Allah-ü tealanın şu sözünde olduğu
gibi 5 yerde gelmiştir:
“Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalbleri için
daha temizdir (&?8&%).” (Ahzab: 53)
Li yutahhirakum lafzı ise şu ayette olduğu gibi 3
yerde kullanılmıştır:

&"
“Sizi temizlemek (li yutahhirakum) için üzerinize gökten
bir su indirdi.” (Enfâl: 11)
D(88/% lafzı da şu ayette olduğu gibi 2 yerde
geçmektedir:
“Elbiseni temiz (?(88/%) tut.” (Müddessir: 4)
Yine yetetahherune lafzı şu ayette olduğu gibi 2
kere gelmiştir:
“Kavminin cevabı: Çıkarın şunları şehirlerinizden, kendile-
rini çok temiz (yetedahherune) sanıyorlar, demelerinden
başka olmadı.” (A’râf: 82)
Ayrıca Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2
yerde de ?(89%&4 şeklinde geçmektedir:
“Ve gökten tertemiz (?(89%&4) bir su indirdik.” (Furkan: 48)
Aşağıdaki lafızlar da her biri birer defa gelmiştir:
@&?08$%4&* (Bakara: 222),* ?(88(%&)/* (Âl-i İmrân:
42),* ?$?(88/%$8$: (Tevbe: 103), yütehhire (Mâide:
41),*?&88/%( (Bakara: 125),*?&?&88&%4& (Bakara: 222),*
yetedahheru (Tevbe: 108),* -&??(88&%$ (Mâide: 6),*
?&??&88/%&4 (Ahzâb: 33),* :$?(88/%$)& (Âl-i İmrân:
55),* &.6:$?(88&%$4& (Vakıa: 79), el-mutahherîne%
(Bakara: 222), el-mutahhirîne (Tevbe: 108).
Aynı sayıda yani 31 defa da ihlas kelimesi ve
türevleri geçmektedir. Mesela muhlasîne lafzı Allah-u
tealanın şu sözünde olduğu gibi 8 yerde tekrarlanmıştır:
“Ancak senin hâlis (muhlasîne) kulların bundan müstes-
nadır.” (Hicr: 40)
Muhlisîne lafzı ise şu ayette olduğu gibi 7 yerde
geçmektedir:
“Oysa kendilerine, Allah’a kulluk etmeleri ve dini yalnız

&#
O’na hâs (muhlisîne) kılarak dosdoğru O’na yönelmeleri,
namazı ihya etmeleri ve zekatı vermeleri emredilmişti.”%
(Beyyine: 5)
Yine hâlise lafzı da şu ayette olduğu gibi 5 yerde
kullanılmıştır:
“Ey rasûlüm (Yahudilere) söyle: Eğer cennet, diğer insanlara
ait (hâlise) olmayıp Allah tarafından size has kılınmış ise ve
bunda sâdıklarsanız, ölümü temenni edin.” (Bakara: 94)
Muhlisen lafzı ise şu ayette olduğu gibi 3 defa
geçmiştir:
“De ki: Ben dinimi yalnız Allah’a hâlis (muhlisen) kılarak
O’na kulluk ediyorum.” (Zümer: 14)

Şu lafızların da her biri birer defa geçmektedir:


Halesu (Yusuf: 80), ehlasnâhum (Sâd: 46), ehlesû%
(Nisa: 146), estehlishu (Yusuf: 54), el-hâlisü (Zümer:
3), hâlisen (Nahl: 66), muhlisûne (Bakara: 139),*:$8-
lisen (Meryem: 51).
Böylece ?$8% (temizlik) kelimesi ve türevleriyle ihlas%
ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de birbirine eşit bir şekilde
31’er defa tekrarlanmıştır.
%
İlim ve marifet , İman

‫ االيامن‬,%‫العلم و املعرفة‬
Aşağıda belirtilen sayı ve şekillerde Kur’ân-ı Kerim’de
/:(4 kelimesi ve türevleri 811 defa zikredilmiştir:
>:&49 258 defa, el-mü’minîne% !$$+% yu’minûne%
87, :;:/494& 35, 3:&4&% ##+% 3:&443% ##+% yu’min%
"'+% :$0:/43?% ""+% yu’minû% !'+% 3:&49% !'+% &.6/:(4%

&$
17, :$0:/4 15, 4$0:/4% !#+% ?$0:/49% !"+% 3:&4?$:%
!(+%?$0:/494%'+%îmânen 7, /:34&)$: 7, /:34&8$:%
7, :$0:/4&4 7, :$0:/4&?&4% &+% (:&4&? 5, 3:&4?$%
#+% ?$0:/4% #+% /:34&8(% #+% yü’minne% "+% /:34&8% "+%
.&?$0:/4$44&% !+% .&4$0:/4$44&% !+% leyu’minenne% !+%
leyu’minunne%!+%3:/4%!+%/:34%!%biîmanihinne 1 ve
mu’minîne 1 defa... Bütün bunların toplamı 811’dir.
İlim lafzı ve türevleri Kur’ân’da 782 defa tekrarlan-
mıştır; ilmin müteradifi (eş anlamlısı) :(%/-&? kelimesi
de 29 defa geçmektedir ki bunları toplamı 811’dir. Bu da
/:(4 kelimesi ve türevlerinin sayısı kadardır.

İnsanlar ve Elçiler ‫الناس و الرسل‬


en-Nas (insanlar) lafzı Kur’ân-ı Kerim’de, şu ayette
olduğu gibi, 241 yerde tekrarlanmıştır:
“Ey insanlar (en-nas), yeryüzünde bulunan helal ve temiz
şeylerden yeyin.” (Bakara: 168)
el-İnsan lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 65 yerde geçmektedir:
“Bir baksın insan (el-insan) neden yaratıldı?” (Târık: 5)
el-İns kelimesi ise şu ayette olduğu gibi 18 defa
tekrarlanmıştır:
“Ben cinleri ve insanları (el-ins), ancak bana kulluk
etsinler diye yarattım.” (Zariyat: 56)
Unâs lafzı da şu ayet-i kerimede olduğu gibi 5 defa
geçmektedir:
“Bütün insan topluluklarını (unâs) kendi rehberleriyle
birlikte çağırdığımız gün kimlerin kitabı sağından verilirse

65
işte onlar kitaplarını okurlar ve en ufak bir haksızlığa
uğratılmazlar.” (İsrâ: 71)
Enasiyye (insanlar) ve insiyye (insan) kelimeleri de
birer defa şu ayetlerde geçmektedir;
“Ve onunla yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan
(enasiyye) birçoğunu sulayalım.” (Furkan: 49)
“Ben Rahman için (susma) oruc(u) adadım, bugün hiçbir
insanla (insiyye) konuşmayacağım, de.” (Meryem: 26)
Beşer lafzı da şu ayette olduğu gibi 26 defa tekrar-
lanmıştır.
“Allah bir insanla (beşer) konuşmaz. Ancak vahiyle yahut
perde arkasından konuşur.” (Şûrâ: 51)
Yine beşeren lafzı ise şu ayette olduğu gibi 10 defa
gelmiştir:
“Ben, sadece elçi olarak gönderilen bir insan (beşeren)
değil miyim?” (İsrâ: 93)
Beşereyni lafzı da şu ayette 1 defa geçmektedir:
“Şu iki adamın kavmi bize kulluk ederken, şimdi biz kalkıp
bizim gibi iki insana (beşereyni) mı inanacağız, dediler.”%
(Mü’minûn: 47)
Böylece en-nas, türevleri ve eş anlamlıları Kur’ân-ı
Kerim’de 368 defa tekrarlanmıştır. Bu sayı kadar da
rasûl (elçi) ıstılahı ve türevleri geçmektedir. Mesela &%6
rasûl şu ayette olduğu gibi 116 yerde geçmektedir:
“De ki: Allah’a ve peygambere (er-rasûl) itaat edin.” (Âl-i
İmrân: 32)
Rasûlehu lafzı da Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 84 defa zikredilmiştir:
“Allah ve rasulü (rasûlehu) bir işte hüküm verdiği zaman,

&&
artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine
göre seçme hakkı yoktur.” (Ahzab: 36)
Rusûl lafzı ise şu ayette olduğu gibi 34 yerde
gelmiştir:
“İşte biz, o elçilerden (rusul) kimini kiminden üstün
kıldık.” (Bakara: 253)
Rasûlen lafzı da şu ayette olduğu gibi 23 yerde
tekrarlanmıştır:
“Biz, elçi (rasûlen) göndermedikçe azab edecek değiliz.”
(İsrâ: 15)
Rusûlena lafzı yüce Allah’ın şu sözünde olduğu gibi
17 yerde geçmektedir:
“Andolsun elçilerimiz (rusûlena) onlara açık delillerle
geldiler.” (Mâide: 32)
Yine rusûlihi lafzı da şu ayette olduğu gibi 17 defa
gelmiştir:
“Allah’a ve Rasulüne (rusûlihi) inananlar işte Rableri
yanında onlar, sıddîkler ve şehidlerdir.” (Hadid: 19)
Rusûluhum lafzı ise şu ayet i kerimede olduğu gibi
12 yerde geçmektedir:
“Peygamberleri (rusuluhum) dediler ki: Gökleri ve yeri
yaratan Allah hakkında mı şüphe içindesiniz.” (İbrahim:
10)
Rusûlen lafzı da şu ayette olduğu gibi 10 yerde
zikredilmiştir:
“Andolsun biz, senden önce de elçiler (rusûlen) gönderdik.”
(Mü’min: 78)
Rusûlî lafzı da Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 4 yerde tekrarlanmıştır:

67
“Allah, elbette ben ve elçilerim (rusulî) galib geleceğiz, diye
yazmıştır.” (Mücadele: 21)
Yine rasûlina lafzı şu ayette olduğu gibi 4 yerde
geçmiştir:
“Allah’a itaat edin, rasûle de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz
bilin ki, rasûlümüze (rasulina) düşen, apaçık tebliğdir.”
(Teğabun: 12)
Rasûlihim lafzı ise şu ayette olduğu gibi 3 defa
zikredilmiştir
“Her ümmet kendi peygamberini (rasûlihim) yakalamayı
kastetmiş ve hakkı ortadan kaldırmak için bâtıl yoldan
mücadele etmiştir.” (Mü’min: 5)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2 defa da
rasûlekum şeklinde geçmektedir:
“Yoksa siz de Peygamberinizi (rasûlekum), daha önce
Musa’ya sorulduğu gibi sorguya çekmek mi istiyorsunuz?’’
(Bakara: 108)
Şu aşağıdaki ayetlerde de birer defa çeşitli şekillerde
gelmiştir:
“Eyvah bize, keşke Allah’a itaat etseydik, peygambere (&%6
rasûlen) itaat etseydik!” (Ahzâb: 66)
“Sonra biz, elçilerimizi (rasûluhâ) ardı ardına gönderdik.”
(Mü’minûn: 44)
“Havarilere: Bana ve elçime (rasûlî) inanın, diye ilham
etmiştim.” (Mâide: 111)
“Haydi, varın ona deyin ki, biz senin Râbbinin elçileriyiz
(rasûlâ).” (Taha: 47)
“Rabbimiz, bize, elçilerine (rusûlike) va’dettiğinı ver.” (Âl-i
İmrân: 194)%

&'
“Dediler ki: Size peygamberleriniz (rusûluküm), mucize-
lerle gelmezler miydi?” (Mü’min: 50)
Yüce Allah’ın şu sözünde olduğu gibi 24 yerde de &.6*
murselîn şeklinde geçmektedir:
“Selâm, gönderilen peygamberlere (el-murselîn), hamd,
âlemlerin Rabbi Allah’a.” (Saffâ: 181-182)
Şu ayette olduğu gibi 9 yerde de el-murselûn şeklin-
de gelmiştir:
“Demek peygamberler (el-murselûn) doğru söylemiş!”
(Yâsîn: 52)
Yine birer defa da şu ayetlerde muhtelif şekillerde
geçmektedir:
“Siz, dediler Sâlih’in, gerçekten Rabbı tarafından gönderil-
diğini (murselun) biliyor musunuz?” (A’râf: 75)
“İnkâr edenler: Sen gönderilmiş (murselen) değilsin,
diyorlar.” (Ra’d: 43)
“Birbiri ardınca ve iyiliklerle gönderilen (el-murselât),
rüzgar gibi esip savuran,…’’ (Mürselat: 1-2)
Bütün bunların toplamı ise 368’dir. Böylece Kur’ân-ı
Kerim’de insanlar (en-nas) ve elçiler (rusûl) kelimeleri-
nin de eşit sayıda tekrarlandığını görmekteyiz.%

İnsan , rızık, mal ve Oğullar

‫االنسان و متاعه‬
İnsan kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 368 defa tekrarlan-
mıştır. Rızk, mal ve* oğullar (benîn) kabilinden insan
varlığının toplamı da aynı sayıda yani 368 defa zikredilmiştir.

69
Rızk ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de 123 defa geçmektedir
ki, bunun 3’ü bütün canlıların umumuna aittir. Dolayısıyla
sadece insana ait olanı 120 olmaktadır. Meselâ, rızk lafzı şu
ayette olduğu gibi 26 defa geçmektedir:
“Rabb’inin rızkı (rızk) daha hayırlı ve daha süreklidir.”
(Tâhâ: 131)
Rızkan lafzı şu ayette olduğu gibi 16 defa kullanıl-
mıştır:
“O’dur ki, size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık
(rızkan) indiriyor.” (Mü’min: 13)
G('()438$: lafzı Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 13 yerde tekrarlanmıştır:
“Andolsun biz, Ademoğullarına çok ikram ettik, onları
karada ve denizde taşıdık, Onları güzel rızıklarla (%('()-
438$:) besledik.” (İsrâ: 70)
G('()()$: lafzı ise şu ayette olduğu gibi 9 yerde
geçmektedir:
“Allah’ın size verdiği rızıklardan (%('()()$:) helal ve
temiz olarak yeyin.” (Mâide: 88)
G('()4();: lafzı da şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 7 yerde zikredilmiştir:
“Size verdiğimiz rızkın (%('()4()$:) temizlerinden yeyin.”
(Tâhâ: 91)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 6 yerde de
er-râzıkîne şeklinde geçmektedir:
“De ki: ‘Rabbim kullarından dilediğine rızkı (er-razıkîne)
yayar ve ona (tekrar rızkı) kısar’” (Sebe’: 39)
@&%'$)$)$: lafzı ise şu ayette olduğu gibi 5 yerde
tekrarlanmıştır:

70
“De ki: ‘Göklerden ve yerden size kim rızık (yerzukukum)
veriyor?’” (Sebe’: 24)
G('()(8$: lafzı da şu ayette olduğu gibi 4 yerde
kullanılmıştır:
“Allah’ın kendilerine verdiği rızkı (%('()(8$:), Allah’a
iftira ederek haram kılanlar muhakkak ki ziyana uğra-
dılar.” (En’âm: 140)
@&%'$)$ lafzı ise Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 4 yerde gelmiştir.
“Allah, dilediğine hesapsız rızık (yerzuku) verir.’’ (Bakara:
212)
Ayrıca rızkıhî lafzı şu ayette olduğu gibi 4 defa
tekrarlanmıştır:
“Haydi onun omuzlarında yürüyün ve Allah’ın rızkından
(rızkıhî) yeyin.” (Mülk: 15)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2 yerde de
$%'$)98$: şeklinde gelmiştir:
“O mallarla onları besleyin ($%'$)98$:).” (Nisa: 5)
@$%'&)94& lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde
geçmektedir:
“Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma; aksine, onlar
diridirler, Rabbleri katında rızıklandırılırlar (yurzekûn).”
(Âl-i İmrân: 169)
Ayrıca rızkukum lafzı da şu ayette olduğu gibi 2
yerde zikredilmiştir:
“Gökte rızkınız (rızkukum) ve size söz verilen var.” (Zâriyat:
22)
Rızkıhim lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 defa
zikredilmiştir:

71
‘‘Allah, rızıkta kiminizi kiminizden üstün kıldı.” (Nahl: 71)
Rızkın türevleri birer defa da şu ayetlerde geçmek-
tedir:
“Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan
bir köle ile; kendisine güzel rızık (%('()4(8$) verdiğimiz,
o rızıktan gizli ve açık harcayan kimseyi misal olarak
anlattı.’’ (Nahl: 75)
“Ey kavmim, dedi, bakın, ya ben Rabbimden bir delil
üzerinde isem ve (O), bana kendinden güzel bir rızık
(rezekanî) vermişse?” (Hûd: 88)
“Ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın, dilediğini
hesapsız rızıklandırırsın (?&%'$)$).” (Âl-i İmrân: 27)
“Biz senden rızık islemiyoruz. Seni biz besliyoruz (4&%'$)$-
)&).” (Tâhâ: 132)
“O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin,
fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizi de onları
da biz besliyoruz (nerzugukum).” (En’âm: 151)
“Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da
sizi de biz besliyoruz (4&%'$)$8$:).” (İsrâ: 31)
“Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere
gelince Allah onları en güzel bir rızıkla (yerzukannehum)
besleyecektir.” (Hac: 58)
“Kim Allah’tan korkarsa (Allah) ona bir çıkış (yolu) yaratır.
Ve onu ummadığı yerden rızıklandınr (yerzukhu).” (Talâk:
2-3)
“Rabbim, bu şehri güvenli bir şehir yap, halkından Allah’a
ve ahiret gününe inananları çeşitli ürünlerle besle (&%'$)).”
(Bakara: 126)
“Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin (er-râzıkîn) en
hayırlısısın.” (Mâide: 114)

72
“Ve onları çeşitli meyvelerle besle (&%'$)8$:) ki (sana)
şükretsinler.” (İbrahim: 37)
“Oradaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında
(%$'/)9); bu daha önce de rızıklandığımız (%$'/)4()
şeydir, derler.” (Bakara: 25)
“Size rızık (turzekânihî) olarak verilen yemek henüz size
gelmezden Önce bu (rüya)nın yorumunu size haber vermiş
olurum.” (Yusuf: 37)
“Doğrusu bizim bu rızkımızın (.&%/')$4() bitip tükenmesi
yoktur.” (Sâd: 54)
“Onların uygun biçimde yiyeceğini (rızkuhunne) ve giyece-
ğini sağlamak, çocuğun babasına aittir.” (Bakara: 233)
“Şüphesiz rızık (&%6%&''()$) veren, sağlam kuvvet sahibi
olan ancak Allah’tır.” (Zâriyat: 58)
“Her yerden rızkı (rızkuha) bol bol kendisine geliyordu.”
(Nahl: 112)
5(. kelimesi ise değişik şekillerde 86 defa tekrarlan-
mıştır. Mesela &:,(./8/: lafzı Allah-u tealanın şu
sözünde olduğu gibi 31 yerde geçmektedir:
“Mallarında (&:,(./8/:) isteyen için de yoksul için de bir
hak vardır.” (Zariyât: 19)
C:,3.&)$: lafzı ise şu ayette olduğu gibi 14 defa
zikredilmiştir:
“Mallarınızı (&:,3.&)$:), aranızda haksız sebeplerle
yemeyin.” (Bakara: 188)
53.$ ıstılahı da şu ayeti kerimede olduğu gibi 11
yerde geçmektedir:
“Mal (&.6:3.$) ve oğullar; dünya hayatının süsüdür.”
(Kehf: 46)

73
Yine &:,(. ıstılahı şu ayette olduğu gibi 11 yerde
gelmiştir:
“Ve size çok mallarla (&:,(.), oğullarla yardım etsin, size
bahçeler versin, ırmaklar versin.” (Nuh: 12)
53.&4 ıstılahı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 7 yerde
zikredilmiştir:
“O ki mal (:3.&4) yığdı, onu saydı durdu.” (Hümeze: 2)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 6 yerde de
:3.$89 geçmektedir:
“Kendisi düştüğü zaman malı (:3.$89) ona hiçbir fayda
sağlamaz.” (Leyl: 11)
C:,3.&4 lafzı ise şu ayette olduğu gibi 3 defa tekrar-
lanmıştır:%
“Onlar kuvvetçe sizden daha yaman, mal (&:,3.&4) ve
evlatça sizden daha çok idiler.” (Tevbe: 69)
C:,3.$4( ıstılahı da şu ayet-i kerimede olduğu gibi
2 yerde gelmiştir:
“Bedevilerden geri bırakılanlar sana diyecekler ki:
Mallarımız (&:,3.$4() ve çocuklarımız bizi alıkoydu.”
(Fetih: 11)
Mâliyeh ıstılahı ise Kur’ân-ı Kerim’de sadece şu
ayette geçmektedir:
“Malım (mâliyeh) bana hiçbir fayda vermedi.” (Hakka: 28)
C"43 (oğullar, evlatlar) ıstılahıyla ilgili kelimeler
de Kur’ân-ı Kerim’de 162 defa tekrarlanmıştır: Mesela
benî lafzı şu ayette olduğu gibi 49 yerde geçmektedir:
“Andolsun biz, Adem oğullarına (benî) çok ikram ettik,
onları karada ve denizde taşıdık.” (İsrâ: 70)
İbn lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 35 defa
kullanılmıştır:

74
“Anamın oğlu (/"4) dedi, bu insanlar beni hırpaladılar, az
daha beni öldürüyorlardı.” (A’râf: 150)
Benîne lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
12 yerde zikredilmiştir:
“Ve sizi mallarla, oğullarla (benîne) destekledik ve
savaşçılarınızı çoğalttık.” (İsrâ: 6)
7&43?/ lafzı ise şu ayette olduğu gibi 12 yerde tekrar-
lanmıştır:
“Allah, kızları ("&43?/) oğlanlara tercih mi etmiştir?” (Sâffat:
153)
Büneyye lafzı da şu ayet-i kerimede olduğu gibi 6
yerde geçmektedir:
“Yavrum, (buneyye), namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten
vazgeçir, ve başına gelene sabret.” (Lokman: 17)
C"43 lafzı şu ayette olduğu gibi 5 yerde gelmiştir:
“Onlarla beraber inananların oğullarını (&"43) öldürün,
Kadınlarını sağ bırakın, dediler.” (Mü’min: 25)
C"43&)$: lafzı ise Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 5 yerde tekrarlanmıştır:
“Onlar sizi, işkencenin en kötüsüne koşuyorlar, oğullarınızı
(&"43&)$:) kesiyorlar, kadınlarını sağ bırakıyorlardı.’’%
(İbrahim: 6)
C"43&8$: lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 5
yerde kullanılmıştır:
“Kendilerine Kitab verdiklerimiz, onu, oğullarını (&"43&8$:)
tanıdıkları gibi tanırlar.” (Bakara: 146)
7&494& lafzı da Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 4 yerde geçmektedir:
“Mal ve oğullar ("&494&) dünya hayatının süsüdür.” (Kehf:
46)

75
Benîhi lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4
yerde kullanılmıştır:
“Suçlu ister ki o günün azabından fidye versin; oğullarını
(benîhi).” (Meâric: 11)
Beniyye lafzı da şu ayette olduğu gibi 4 yerde
gelmiştir:
“Ve dedi ki: Oğullarım (beniyye), (Mısır’a) birer kapıdan
girmeyin, ayrı ayrı kapıdan girin.” (Yusuf: 67)
Ebeneli, ebnâekum, ebnâibinne, benâtike ve*
benâtî lafızlarının her biri de ikişer defa tekrarlanmıştır.
Şu lafızlardan her biri de birer defa geçmektedir:
C"4&)&**(Yusuf: 81), &"4&83*(Enbiya: 91), ebnî (Hûd:
45), ibneyye (Mâide: 27),* "&4$ (Yunus: 90),* &"43&4(*
(Bakara: 246),* &"43/)$:* (Nisâ: 23),* &"43/4(, (Âl-i
İmrân: 61),*/"4&?& (Tahrim: 12), ibneteyye (Kasas: 27),*
"&4(?$)$: (Nisa: 23).
Böylece rızık 120 defa, :(. 86 defa ve "&494&%!&"%
defa tekrarlanmıştır ve bütün bunlar insanın varlığı olup
Kur’ân-ı Kerim’de toplam 368 defa tekrarlanmışlardır.
Bu da insan kelimesinin, türevlerinin ve benzerlerinin
toplamı kadardır. Yine bu sayı rasul kelimesinin toplamı
kadardır. Dolayısıyla insanlar, rasuller ve insanın
varlığının toplamları birbirine eşit şekilde gelmiştir.

Esbât, Havariyyûn, Ruhbân ve Kıssîsine


‫االسباط و احلواريون و الرهبان و القسيسني‬
Kur’ân-ı Kerim’de esbât (torunlar) kelimesi şu ayette

76
olduğu gibi 4 yerde geçmektedir. Bu kelimeden Allah’ın
peygamberleri ve Yakub aleyhisselâmın torunları kaste-
dilmektedir:
‘‘Nitekim İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yâkub’a, torunlar(ın)
a (esbât), İsa’ya Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a, Süleyman’a da
vahyetmiştik.” (Nisa: 163)
Yahudi fırkalarına işaret eden esbâten lafzı ise
sadece şu ayette bir defa geçmektedir:
“Biz onları oniki torundan (esbâten) (gelen on iki) kabileye
ayırmıştık.” (A’râf: 160)
Böylece Yakub aleyhisselâm oğullarından Yahûdi
peygamberlerinden olan esbât ve yine serverimiz Musa
aleyhisselâm zamanında yahudi fırkaları olan ve hepsi
de Yahûdi dinin yardımcıları sayılan esbât Kur’ân-ı
Kerim’de 5 defa zikredilmiştir.
Yine aynı şekilde Hz. İsa aleyhisselâmın dostları yani
havarileri de Kur’ân’da aynı sayıda tekrarlanmışlardır.
Mesela, el-havariyyûn kelimesi şu ayette olduğu gibi 5
yerde geçmektedir:
“Nitekim Meryem oğlu İsâ da havarilere, Allah’a (giden
yolda) benim yardımcılarım kimdir, demişti. Havarîler (&.6
havariyyûn), Allah yolunun yardımcıları biziz, dediler...”%
(Saf: 14)
Hristiyanlık dininin yardımcıları da aynı sayıda (5 defa)
zikredilmişlerdir. Mesela %$8"(4 (Hristiyan din adamları)
kelimesi şu ayetlerde olduğu gibi kullanılmıştır:
“Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden (&%6
%$8"34/) birçoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler.”%
(Tevbe: 34)

77
“Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler (%$8"34&4)
vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.” (Mâide: 82)
“Yahudiler: Uzeyr, Allah’ın oğludur, dediler. Hrıstiyanlar
(%$8"34&8$:) da: Mesih Allah’ın oğludur, dediler.”
(Tevbe: 30)
“İcadettikleri ruhbanlığı (rehbaniyyeten) biz onlara
yazmamıştık.” (Hadid: 27)
Kıssîsîne (keşişler) lafzı bir defa geçmektedir:
‘‘Çünkü onların içinde keşişler (kıssisîne) ve rahipler
vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.” (Mâide: 82)
Böylece yahûdi dininin yardımcıları anlamına gelen
esbât, Hz. İsa aleyhisselâm zamanında hristiyanlığın
yardımcıları anlamına gelen havariyyûn kelimeleri
ve İsa’dan sonra hristiyanlığın yardımcıları anlamına
gelen ruhban, kıssisîn kelimeleri zikredilmiş olup
bunların herbiri Kur’ân’da 5’er defa geçmektedir.

Furkan ve Âdemoğulları ‫الفرقان و بنيآدم‬


B$%)(4; Allah tebarek ve tealanın hakkı bâtıldan
ayırmak için gönderdiği Kitab’dır. Furkan lafzı Kur’ân-ı
Kerim’de 7 yerde geçmektedir. Mesela, &.6-$%)(4 lafzı
şu ayette olduğu gibi 6 yerde zikredilmiştir:
“Âlemlere uyarıcı olsun diye kulu (Muhammed)e furkanı
(&.6-$%)(4) indiren (Allah)ın hayır ve bereketi pek çoktur.’’%
(Furkan: 1)
Bir defa da -$%)(4&4 lafzı geçmektedir:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkarsanız O size iyi ile
kötüyü ayırdedici bir anlayış (-$%)(4&4) verir.” (Enfâl: 29)

78
B$%)(4+% benî Âdem için nâzil olup hak ve batılı
birbirinden ayırarak sunduğundan, benî Âdem lafzı
da Kur’ân-ı Kerim’de şu ayette olduğu gibi 7 yerde
geçmektedir:
“Ey Adem oğulları, (benî Âdem), şeytan, ana babanızı,
çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak
cennetten çıkardığı gibi, sizi de bir belaya düşürmesin.”
(A’râf: 27)
Yani Kur’ân-ı Kerim’de -$%)(4 zikrinin geçtiği kadar
benî Âdem lafzı da geçmektedir.

5&.&)9?, Rûhulkudüs,
muhammed ve Sirâc
‫امللكوت و روح القدس و حممد و الرساج‬
5&.&)9? (hükümranlık) lafzı Kur’ân-ı Kerim’de 4
yerde geçmektedir:
“Böylece biz İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu
(:&.&)9?) gösteriyorduk ki, (kudretimize) kesin inananlar-
dan olsun.” (En’âm: 75)
“Göklerin, yerin melekûtuna (:&.&)9?) ve Allah’ın yarattığı
şeylere ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar
mı?” (A’râf: 185)
“Biliyorsanız (söyleyin) her şeyin hükümranlığı (:&.&)9?)
elinde olan, koruyup kollayan fakat kendisi korunup
kollanmayan kimdir, de.” (Mü’minûn: 88)
“Yücedir O ki, her şeyin hükümranlığı (:&.&)9?) O’nun
elindedir ve siz O’na döndürüleceksiniz.” (Yâsîn: 83)
Yine Rûhulkudüs (temiz ruh, Cebrail) lafzı da ayet-

79
lerde 4 defa zikredilmektedir:
“Meryem oğlu İsa’ya da açık deliller verdik ve onu
Rûhulkudüs ile destekledik.’’ (Bakara: 87)
“Meryem oğlu İsâ’ya da apaçık alâmetler verdik ve ona
Rûhulkudüs ile yardım ettik.” (Bakara: 253)
“Allah demişti ki: Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene 9+(&)
nimetimi hatırla, hani seni Cebrail (Rûhulkudüs) ile
dekteklemiştim.” (Mâide: 110)
“De ki: Mü’minleri sağlamlaştırmak ve müslümanlara yol
gösterici ve müjde olmak üzere onu, Cebrail (Rûhulkudüs),
Rabbinden hak gereğince indirdi.” (Nahl: 102)
Ayrıca 5$8(::&# (s.a.v) ismi de şu aşağıdaki
ayetlerde 4 defa geçmektedir:
“Muhammed sadece bir elçidir.” (Âl-i İmrân: 144)
“Muhammed, sizin erkeklerinizden birinin babası değil,
fakat Allah’ın rasûlü ve peygamberlerin sonuncusudur.”
(Ahzab: 40)
“İman edip sâlih amel işleyen ve Muhammed’e indirileni
kabul edenlerin –ki o, baştanbaşa Rableri tarafından bir
haktır– günahlarını Allah onlardan uzaklaştırmış ve
onların durumlarını düzeltmiştir.” (Muhammed: 2)
“Muhammed Allah’ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar,
kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler.”
(Fetih: 29)
Sirâc (lamba) kelimesi de aynı sayıda geçmektedir:
“Ve izniyle, Allah’a davetçi ve aydınlatıcı bir kandil
(sirâcen) olarak (gönderdik).” (Ahzab: 46)
“Parıl parıl parlayan bir kandil (sirâcen) astık.” (Nebe: 13)
“Ve ayı bunların içinde bir nur yaptı. Güneşi de bir kandil
(sirâcen) yaptı.” (Nuh: 16)

'(
“Yücedir O (Allah) ki gökte burçlar yaptı ve orada bir kandil
(sirâcen) ve aydınlatıcı bir ay var etti.” (Furkan: 61).
Rûhulkudüs -le ilgili ilk bir ve ikinci ayetlerde
tamamen mülahaza olunduğu üzere her ikisi de
bir surede, yani Bakara suresinde gelmiştir ve bu
da melekût, Rûhulkudüs, Muhammed ve sirâc
arasındaki sayı dengesini, uyumunu ve hedefini
vurgulamaktadır.

G;)$0, E(11 ve İç huzuru (tuma’nîne!

‫الركوع و احلج و الطمأنينة‬


G;)$0 Kur’ân-ı Kerim’de bütün türevleriyle 13 defa
tekrarlanmıştır. Mesela %;)$0 emri şu şekilde 3 ayette
geçmektedir:
“Ey iman edenler, rükû’ (&%)&9) edin, secde edin, Rabb’inize
ibadet edin, hayır işleyin ki umduğunuza eresiniz.” (Hacc:
77)
G3)/94& (rükû’ edenler) lafzı şu ayette olduğu gibi 2
yerde geçmektedir:
“Sizin dostunuz, ancak Allah, O’nun elçisi ve namazlarını
kılan, zekatlarını veren, rükû’a varan (%3)/94&) mü’minler-
dir.” (Mâide: 55)
Râki’îne lafzı ise Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde zikredilmiştir:
“Namazı kılın, zekatı verin, rükû (râki’îne) edenlerle
beraber eğilin.” (Bakara: 43)
&%6G$))&0* lafzı da şu ayette olduğu gibi 2 yerde

'!
gelmiştir:
“Bana hiçbir şeyi ortak koşma, ve tavaf edenler, ayakta
duranlar, rükû’ (&%6%;))&) ve secde edenler için evimi
temizle.” (Hacc: 26)
@&%)&94& lafzı şu ayette bir defa geçmektedir:
“Onlara: Rüku edin, dendiği zaman rükû etmezler (yerkeûne).
(Mürselat: 48)
Erke’î lafzı bir defa şu ayette zikredilmiştir:
“Ey Meryem, Rabbinin huzurunda dur, secde et ve rükû
edenlerle (erke’î) beraber rükû et.” (Âl-i İmrân: 43)
Râkıen lafzı Yüce Allah’ın şu sözünde bir defa
geçmektedir:
“Dâvud, kendisini denediğimizi sandı da Rabb’inden
mağfiret diledi, eğilerek (%3)/&4) secdeye kapandı ve tevbe
edip (bize) döndü.” (Sâd: 24)
G;))&0(4 lafzı da şu ayette bir defa zikredilmiştir:
“Onların rükû (%;))&0(4) ve secde ederek Allah’ın lütuf ve
rızasını aradıklarını görürsün.” (Fetih: 29)
Aynı sayıda yani 13 defa 8(1 kelimesi ve türevleri de
Kur’ân’da tekrarlanmıştır. Mesela, şu ayette olduğu gibi
9 defa &.68(11 şeklinde geçmektedir:
“Allah için hacc’ı (&.68(11) ve umreyi tamamlayın.” (Bakara:
196)
%Hıccun lafzı bir defa şu ayette kullanılmıştır:
“Yoluna gücü yeten herkesin, o Beyt’e (gidip) haccetmesi
(hıccun), insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.” (Âl-i
İmrân: 97)
&.6E(11/ lafzı ise şu ayet-i kerimede bir defa gelmiştir:
“Siz, hacılara (&.68(11/) su vermeyi ve Mescid-i Haram
tamirini, Allah’a ve âhiret gününe iman eden ve Allah

'"
yolunda cihada çıkan kimselerin işleriyle bir mi tutuyor-
sunuz?” (Tevbe: 19)
E(11& lafzı da şu ayette olduğu gibi bir yerde
kullanılmıştır:
“Kim Beyt’i (Kâbe’yi) hacceder (8(11&), ya da umre yaparsa
onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur.”
(Bakara: 158)
Ayrıca 8/1&1 lafzı da şu ayette bir defa geçmiştir:
“Bana sekiz yıl (8/1&1) ücretle çalışmak üzere, şu iki
kızımdan birini sana nikâh etmek istiyorum.” (Kasas: 27)
D$:(04/4& (iç huzuru) lafzının türevleri de 13 defa
zikredilmiştir. Şöyle ki, ?&?:&0/44& lafzı şu ayette
olduğu gibi 5 yerde tekrarlanmıştır:
“İyi bilin ki, kalper ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur
(?&?:&0/44&).” (Ra’d: 28)
5$?:(/44& lafzı da şu ayette olduğu gibi iki yerde
geçmektedir:
“Ey huzura eren (:$?:(/44&) nefis!” (Fecr: 27)
Diğer türevlerinin her biri ise aşağıdaki ayetlerde
birer defa geçmektedir:
“Eğer kendisine bir hayır gelirse onunla huzura kavuşur
(/?:&0&44&).” (Hacc: 11)
“Güvene kavuştunuz mu (/?:(04&4?$:) namazı kılın.”
(Nisâ: 103)
“Bize kavuşmayı ummayanlar dünya hayatından hoşnut
olup onunla doyuma ulaşanlar ((?:&&449) ve âyetleri-
mizden gâfil olanlardır.” (Yûnus: 7)
“Hayır, fakat kalbim kuvvet bulsun (liyetme’inne) diye...”
(Bakara: 260)
“İnandıktan sonra Allah’ı inkar eden, kalbi imanla yatışmış

'#
(:$?:(/44&) olduğu halde zorlanan değil...” (Nahl: 106)
“De ki: Eğer yeryüzünde mutmain (mutmainnîne) olarak
yürüyenler melekler olsaydı, elbette onlara semadan bir
meleği elçi gönderirdik.” (İsrâ: 95)
Böylece rükû’, hacc ve tuma’nîne lafızlarının
Kur’ân’da geçiş sayıları birbirine eşittir.

kur’ân , melekler ‫القرآن و ا ْملالئكة‬


kur’ân , Vahiy ‫القرآن و الوحي‬
İslâm , O gün , kıyamet Günü
‫االسالم و يومئذ و يوم القيامة‬
Kur’ân-ı Kerim’de &.62$%034 ve 2$%034&4 kelimesi
68 yerde geçmektedir. Mesela &.62$%034 lafzı şu ayette
olduğu gibi 58 ayette zikredilmiştir:
“Muhakkak biziz, biz ki sana Kur’ân’ı (&.62$%034) parça
parça indirdik.” (İnsan: 23)
2$%034&4 lafzı ise şu ayette olduğu gibi 10 yerde
zikredilmiştir:
“Biz onu Arabça bir Kur’ân (2$%034&4) olarak indirdik ki
anlayasınız.” (Yusuf: 2)
Kur’ân-ı Kerim’de aynı sayıda da :&.3/)& lafzı
geçmektedir. Şöyle ki, söz konusu ıstılah şu ayette
olduğu gibi 68 yerde kullanılmıştır:
“O, kullarından dilediğine, emrinden bir ruh ile melekleri
(:&.3/)&) indirir.” (Nahl: 2)
Yani 2$%034 lafzı, :&.3/)& lafzı kadar tekrarlan-
mıştır.

'$
Ancak, Kur’ân lafzına sadece şu iki ayette zikredilen
2$%034&89 kelimesini ilave ettiğimizde bu sayı yetmiş
olmaktadır.
“Onu (senin kalbinde) toplamak ve (sana) okutmak
(2$%034&89) bize düşer.” (Kıyâmet: 17)
“Sana Kur’ân’ı (2$%034&89) okuduğumuz zaman onun
okunuşunu tâkib et.” (Kıyâmet: 18)
Böylece 70 defa zikredilen 2$%034 kelimesi ve türev-
leri vahiy kelimesinin tekrarı kadardır.
Vahiyden türeyen evheynâ kelimesi şu ayette olduğu
gibi 24 yerde kullanılmıştır:
“Nuh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz
gibi, sana da vahyettik (evheynâ).’’ (Nisa: 163)
@98( lafzı şu ayette olduğu gibi 14 yerde geçmektedir:
“Ben sadece bana vahyolunana (yûhâ) uyarım.” (Yunus: 15)
Ûhiye lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 10
yerde tekrarlanmıştır:
“Bu Kur’ân bana vahyolundu (ûhiye) ki, onunla sizi ve
(onun) ulaştığı herkesi uyarayım.” (En’âm: 19)
Elbette ki bu ıstılah, aynı lafızda Kur’ân’da bir
defa geçen yalancıların vahiy iddiasını kapsamına
almamaktadır.*

* Yazar şu ayet-i kerimeye işaret etmekledir: “Allah’a karşı yalan


uydurandan, ya da kendisine bir şey vahyedilmemişken ‘bana da
vahyolundu’ (ûhiye) diyenden ve% ‘Ben de Allah’ın indirdiği gibi
5&'5receğim’ diyenden daha zâlim kim olabilir?” (En’âm: 93).
Burada, kendisine vahiy gelmediği hâlde vahiy geldiğini iddia
eden yalancıdan bahsedilmekledir. (Tabatabaî)

85
Nûhî lafzı ise şu ayette olduğu gibi 4 yerde geçmektedir:
“Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona; Benden
başka tanrı yoktur, bana kulluk edin, diye vahyetmiş (nûhî)
olmayalım.” (Enbiyâ: 25)
C,83 lafzı da şu ayette olduğu gibi 4 defa tekrarlan-
mıştır:
“Bunlar Rabbinin sana vahyettiği (&,83) hikmetlerdendir.”
(İsrâ: 39)
Bu sayı, Kur’ân’da 4 yerde geçen Allah’ın bal arısına
veya arz’a vahyini ya da peygamberlerin halka vahyini
kapsamına almamaktadır.!
Yûhî lafzı şu âyette olduğu gibi 3 yerde geçmektedir:
“O aziz ve hakim olan Allah, sana ve senden öncekilere
böyle vahyeder (yûhî).” (Şûrâ: 3)
Elbette bu lafız, (Kur’ân’da) bir yerde geçen şeytanla
ilgili vahyi kapsamına almamaktadır."
Nûhiye lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde zikredil-
miştir:
“Bunlar sana vahyettiğimiz, (nûhiye) görünmez âlemin
haberlerindendir.” (Âl-i İmrân: 44)
el-Vahyi lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2

1 Bu dört kısım şunlardan ibarettir: “Rabb’in bal arısına vahyetti


(&,83)” (Nahl: 68). “İşte o gün (yer), haberlerini söyler; çünkü
Rabb’in ona (yere) vahyetmiştir (&,83).” (Zelzele: 5). “Böylece
onları, iki günde yedi gök yaptı ve her göğe emrini vahyetti (&,83).”%
(Fussilet: 12). “(Zekeriyya), mâbedden kavminin karşısına çıkıp
onlara: Sabah akşam (Rabbinizi) tesbih edin, diye vahyetti
(&,83).’’ (Meryem: 11)
"% Şu ayet-i kerimeye işaret edilmektedir: “Böylece biz, her peygambere
insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. (Bunlar), aldatmak için
birbirlerine yaldızlı sözler vahyederler (yûhî).” (En’âm: 112).

'&
yerde belirtilmiştir:
“De ki: Ben ancak sizi vahiyle (el-vahyi) uyarıyorum.”%
(Enbiya: 45)
Ayrıca vahyinâ lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde
geçmektedir:
“Gözlerimizin önünde ve vahyimiz (vahyinâ) gereğince
gemiyi yap...” (Hûd: 37)
Evheytu lafzı şu ayet-i kerimede bir defa zikredil-
miştir:
“Havarilere: Bana ve elçime inanın, diye vahyetmiştim.
(evheytu).” (Mâide: 111)
Nûhîhâ lafzı da şu ayette bir defa geçmektedir:
“(Ey Muhammed), bunlar sana vahyettiğimiz (nûhîhâ)
gayb haberlerindendir.” (Hûd: 49)
Ayrıca vahyen ve feyûhî şeklinde aynı âyette bir
defa zikredilmiştir:
“Allah bir insanla (karşılıklı) konuşmaz. Ancak vahiyle
(vahyen) yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi
gönderip izniyle dilediğini vahyeder (feyûhî). O, yücedir,
hakimdir.” (Şûrâ: 51)
Bir defa da vahyuhu şeklinde kullanılmıştır:
“Sana vahyedilmesi (vahyuhu) henüz tamamlanmadan
Kur’ân’ı acele okumağa kalkma.” (Tâhâ 114)
Böylece yüce Allah’ın özellikle kullarına ve peygam-
berlerine nâzil ettiği İlâhî vahiyden bahseden vahiy%
kelimesi ve türevleri 70 defa geçmektedir. Bu da,
2$%034 lafzı ve türevlerinin sayısı kadardır.
Bu sayı kadar da İslâm lafzı ve türevleri tekrarlan-
mıştır. el-İslâm kelimesi şu ayette olduğu gibi 6 yerde

87
zikredilmiştir:
“Allah katında din, İslâm’dır (el-İslâm).’’ (Âl-i İmrân: 19)
Muslimin lafzı şu ayette olduğu gibi 21 yerde
geçmektedir:
“Rabbimiz, üzerimize bol sabır yağdır ve bizi müslümanlar
(muslimîne) olarak öldür.” (A’râf: 126)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 15 yerde de
muslimûne olarak gelmiştir:
“Onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz Allah’a teslim
olanlarız (muslimûnu).” (Bakara: 136)
Esleme kelimesi şu ayette olduğu gibi 5 yerde
geçmektedir:
“Hangi insan, din yönünden, iyilik edici olarak yüzünü
Allah’a teslim edip (esleme) dosdoğru İbrahim dinine tâbi
olandan daha güzel olabilir?” (Nisa: 125)
Eslemû lafzı ise şu ayeti kerimede olduğu gibi 3
yerde zikredilmiştir:
“Ben de kendimi Allah’a teslim ettim (eslemû), bana
uyanlar da.” (Âl-i İmrân: 20)
Eslemtü lafzı da şu ayette olduğu gibi 3 yerde
geçmektedir:
“Süleyman’la beraber âlemlerin Rabbi Allah’a teslim
oldum (eslemtü) dedi.” (Neml: 44)
Muslimen lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde tekrarlanmıştır:
“İbrahim ne yahudi, ne de hristiyandı; dosdoğru bir müslü-
mandı (muslimen).” (Âl-i İmrân: 67)
Muslimat ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde geçmek-

''
tedir:
“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar (muslimat),
mü’min erkekler ve mü’min kadınlar.” (Ahzâb: 35)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi eslemû lafzı
da 2 yerde tekrarlanmıştır:
“Size azab gelip çatmadan Rabb’inize dönün, O’na teslim
olun (eslemû).” (Zümer: 54)
Eslemnâ lafzı ise bir defa geçmektedir:
“Bedeviler, iman ettik, demektedirler. De ki: Siz iman etme-
diniz, fakat İslâm olduk (eslemnâ), deyin.” (Hucurat: 14)
Uslime lafzı da şu ayette bir defa zikredilmiştir:
“Âlemlerin Rabbine teslim olmakla (uslime) emrolundum.”
(Mü’min: 66)
Tuslimûne lafzı ise şu ayette bir defa kullanılmıştır:
“Allah nimetini böyle tamamlıyor ki, siz müslüman olup
(tuslimûne) esenliğe eresiniz.’’ (Nahl: 81)
Nuslime lafzı da şu ayet-i kerimede bir defa geçmek-
tedir:
“De ki: Yol gösterme, ancak Allah’ın yol göstermesidir. Bize,
âlemlerin Rabb’ine teslim olmamız (nuslime) emredildi’.”
(En’âm: 71)
Allah-u tealanın şu sözünde de bir defa yuslim geç-
mektedir:
“Kim güzel davranarak özünü Allah’a teslim ederse
(yuslim) o, en sağlam kulpa yapışmıştır.” (Lokman: 22)
Yuslimûne lafzı da şu ayette bir defa zikredilmiştir:
“Onlarla (ya) dövüşürsünüz, yahut (onlar) müslüman
olurlar (yuslimûne).” (Fetih: 16)
Şu ayet-i kerimede de eslim lafzı bir defa geçmektedir:

89
“Rabbi ona ‘İslâm ol’ (eslim) demişti.” (Bakara: 31)
Allah-u tealanın şu sözünde de bir defa islâmekum%
zikredilmiştir:
“Müslüman oldular diye sana minnet ediyorlar. De ki:
Müslüman olmanızı (islâmekum) benim başıma kakmayın!’’
(Hucurat: 17)

İslâmihim lafzı da bir defa şu ayette geçmektedir:


“İslâm olduktan (islâmihim) sonra inkâr ettiler, başara-
madıkları bir şeye yeltendiler.” (Tevbe: 74)

Bakara suresindeki şu ayette birer defa muslimeyni


ve muslimeten geçmektedir:
“Rabbimiz! Bizi sana teslim olan (muslimeyni) iki kul ve
&eslimizden de sana teslim olan (muslimeten ) bir ümmet
eyle!..” (Bakara: 128)

[Elbette bu sayılar içine, Kur’ân’da bir defa soru


şeklinde geçen eslemtüm (teslim oldunuz mu?) lafzı
İslâm’ın tahakkukunu ifade etmediği için girmemektedir.]
Böylelikle İslâm lafzı ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de 70
defa tekrarlanmıştır.
Yeniden diriliş gününe, Kıyamet gününe işaret eden
yevme izin (o gün) lafzı da Kur’ân-ı Kerim’de aynı
sayıda tekrarlanmıştır; şu ayette olduğu gibi:
“Yüzler de var ki o gün (yevme izin) nimet içinde mutlu.”%
(Ğaşiye: 8)
Ve yine aynı sayıda Kur’ân’da yevmel kıyâmeti ifa-
desi geçmektedir; şu ayet-i kerimede olduğu gibi:
“Halbuki kıyamet günü (yevmel kıyâmeti) yer, tamamen
O’nun (Allah’ın) avucu içindedir, gökler de sağ elinde
durulmuştur.’’ (Zümer: 67)

90
Böylece Kur’ân lafzı ve türevleri 70 defa tekrarlanmış,
aynı sayıda da vahiy ıstılahı zikredilmiştir. Yine aynı
sayıda İslâm türevleri, yevme izin lafzı ve yevm-el
kıyameh’den bahsedilmiştir.

risalet ve Sûreler ‫رسالة اهلل و سورالقرآن‬


İlâhî risaletten ve bunun çeşitli kullanış şekillerinden
Kur’ân-ı Kerim’de 10 defa bahsedilmiştir. Mesela şu
ayette olduğu gibi risalât ıstılahı 5 yerde geçmektedir:
“(Şuayb) Ey kavmim! Ben size Rabbimin risaletini (risalât)
tebliğ etmiş ve size nasihatta bulunmuştum...” (A’râf: 93)
Risaletehu lafzı da şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde zikredilmiştir:
“Allah, elçiliğini (risaletehu) nereye koyacağını bilir.”
(En’âm: 124)
Şu lafızların her biri de birer defa geçmektedir:
“Salih ise, onlardan ayrılmış ve şöyle demişti: Ey kavmim,
ben size Rabbimin risaletini (risalete) tebliğ etmiş ve
nasihatta bulunmuştum; fakat siz nasihat edenleri sevmi-
yorsunuz!” (A’râf: 79)
“(Ben) ancak Allah’tan (aldığımı sizlere) tebliğ (ediyorum)
ve O’nun gönderdiği emirleri (risalâtihi) açıklıyorum.”
(Cin: 23)
“(Allah) buyurdu ki: Ey Musa, ben elçiliklerimle (risâlâtî)
ve konuşmamla seni insanların başına seçtim!” (A’râf: 144)
On defa da Kur’ân-ı Kerim sûrelerinden bahsedilmiştir.
Şöyle ki, şu ayette olduğu gibi 9 yerde sûre geçmektedir:
“(Bu) indirdiğimiz ve farz kıldığımız bir sûredir.” (Nur: 1)

91
Suver lafzı da bir defa şu ayette gelmiştir:
“Öyleyse siz de onun benzeri on uydurulmuş sure (suver)
getirin...” (Hud: 13)
Görüldüğü gibi risalet ile sûreler Kur’ân-ı Kerim’de
sayı bakımından eşit miktarda gelmiştir.

Ve nihayet...
Gayretimizin elverdiği, gücümüzün yettiği ve vakti-
mizin müsaade ettiği ölçüde bu gerçekten murad edilen
iştir ve şöyle söylenmesi gerekir: Kur’ân-ı Kerim’de
geçen lafızlardaki sayı dengesi ve uyumunun rastgele
olması mümkün değildir. Kastedilen, sınırsız bir denge
ve uyumdur.
Evet, ne dersiniz? Birbirine benzer veya yakın, bir-
biriyle irtibatlı veya zıt lafızlar hakkında eşit sayıları
hangi kuvvet, beşerî güç, hesap makinası ya da
bilgisayar belirleyebilir? Sonra muhtelif ayetlere tek tek
veya birbirine uzak bir şekilde böylesi ince bir dağıtım
yapabilir? Ki bu ayetlerin sayısı yüzlerce, binlercedir. Ve
ondan sonra da bu ayetler belagat ve beyan noktasında
zirvede, ifade ve sağlamlıkta de muhteşem olsun! Bütün
bunları insanların tamamı yardımlaşsa bile mümkün
değilken, ümmilerden bir ferdin, (s.a.v)’in, böyle bir şeyi
yapabileceğini mi sanıyorsunuz?
Lafızların sayısı konusundaki eşitlik, başka bir
mevzunun lafızları sayısıyla ilgili bir konudur... Bu da
birden fazla işe ve önemli şeylere işaret etmekte, pek çok
hakikati açıklamaktadır. Hem de ne büyük hakikatler...

92
O bakımdan Kur’ân-ı Kerim bizim ayetleri üzerinde
düşünmemizi, onun mucizevî yönleri konusunda tefek-
kür ve tezekkürde bulunmamızı istemektedir:
“Bu Kur’ân, akıl sahiplerinin, âyetlerini düşünmeleri ve ibret
almaları için sana indirdiğimiz mübarek bir Kitaptır.” (Sâd:
29)
“Bunlar Kur’ân’ı hiç düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri
üzerinde kilitleri mi var?” (Muhammed: 24)
Allah’ın âyetlerini tefekkürden, onların edebi birer
mucize oldukları ve ahlâkî bir mesaj taşıdıkları ortaya
çıkmıştır. Yine bu ayetlerin hiçbir şüpheye mahal
bırakmayacak şekilde yasama kaynakları ve kanun
usûlleri oldukları anlaşılmıştır. Son olarak, söz konusu
ayetler, ilmî hakikatlerin keşfinde bilimi öncelemiştir/
geçmiştir.
Bugün bizler tefekkürle Kur’ân-ı Kerim’in yeni bir
icazını keşfediyoruz. Demek istediğim, sayısal icazdır.
Zikri geçen konulardaki lafızlarının sayısında görülen
eşitlik, gerçekten ilginçtir. Sayılar, iki konu ile diğer
iki konu arasında büyük farklılık arz etmektedir. Hiç
şüphe yoktur ki eşitlik sadece bu zikredilen hususta
değildir…. Daha fazlası vardır…. Daha pek çok husus
vardır. Ki bunlar inceleme ve araştırmalar devam
ettikçe, istatistikler ve sayısal veriler geldikçe ortaya
çıkacaktır …
Sayı mucizesi sadece benzer veya birbiriyle irtibatlı
ya da birbiriyle zıt lafız ve konularda birbirine eşit
değildir; üstelik sayılardaki bu benzerlik ve uyum, diğer

93
ilginç ve nâdir şeylerde de önemle sayılabilmekte ve
hesap edilebilmektedir.
.ur’ân kelimeleri arasındaki ilginç münasebete bir
örnek de );-;% ve /:(4 kelimeleri arasındadır. &.*2;-%%
ıstılahı şu ayette olduğu gibi 17 yerde kullanılmıştır:
3İnkâra koşanlar (&.6);-%) seni üzmesin. Onlar Allah’a
hiçbir zarar veremezler.” (Âl-i İmrân: 176)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 8 yerde de
);-%&4 lafzı geçmektedir:
“Bedeviler, küfür ();-%&4) ve iki yüzlülükçe daha yaman ve
Allah’ın, Rasulüne indirdiği şeylerin sınırını tanımamağa
daha müsaittirler.’’ (Tevbe: 97)
Bu iki sayının toplamı 25’tir ki, Kur’ân-ı Kerim’de
geçen /:(4 kelimesinin sayısına eşittir. Zira &.6/:(4%
şeklinde, şu ayette olduğu gibi 17 yerde kullanılmıştır:
“İnandıktan (&.6/:(4) sonra kötü ad(la çağırmak), ne kötü
bir şeydir.” (Hucurat: 11)
I:34&4 lafzı da şu ayet-i kerimede olduğu gibi 7
yerde tekrarlanmıştır:
“Ne zaman bir sure indirilse (iki yüzlüler) arasından kimi:
Bu hanginizin imanını (îmânen) artırdı, der.” (Tevbe: 124)
Şu ayette bir defa da /:(4 lafzı geçmektedir:
“Onlar ki inandılar, nesilleri de imanda (/:(4) kendilerine
uydu.’’ (Tur: 21)
2;-;% ve /:(4 ıstılahlarının her ikisinin sayı
eşitliğinin tersine, bu ikisinin türevlerinin her biri
arasında büyük sayı farklılığı vardır. Zira, önceki
sayfalarda belirtildiği gibi /:(4 ve türevleri 811

94
defa tekrarlanırken, );-;% ve türevleri ise 506 defa
tekrarlanmıştı. Ve küfrün benzeri olan #(.3. (sapıklık)
ıstılahı ve türevleri de 191 defa kullanılmıştır ki, bu
ikisinin toplamı 697 olmaktadır. 811 defa tekrarlanan
/:(4 ve türevlerinin müterâdifi (eş anlamlısı) olmadı-
ğını biliyoruz. Halbuki );-;% ıstılahı, türevleri ve
müteradifleri 697 defa gelmişti; bu iki sayı arasındaki
fark 114’dür, bu da Kur’ân surelerinin sayısı kadardır.
Kısaca Kur’ân-ı Kerim’de karşılaştığımız sayı benzerlikleri
ve uyumlarındaki birkaç kat benzerliği konusudur. Kur’ân-ı
Kerim’de öyle ıstılahlar var ki, bir diğerinin iki katı,
üç katı ve bilahare birkaç katı olarak kullanılmıştır.
Bunların hepsi de bir uyum, tertip, amaç ve maksat
üzerinedirler ve bir maksadı, bir hedefi isbatlamak için
kullanılmışlardır.
Mesela, esmâihüsnâ’dan sayılan &%6G(8:(4* ıstı-
lahı, şu ayette olduğu gibi Kur’ân-ı Kerim’de 57 defa
tekrarlanmıştır:
“Rahman (&%6%(8:(4), Arş üzerinde istivâ etmiştir.”
(Tâhâ: 5)
Ama er-Rahîm lafzı ise şu ayette olduğu gibi 95 defa
gelmiştir:
“Daima galip olan, çok merhamet eden (er-rahîm) Allah’a
tevekkül et.” (Şuarâ: 217)
Rahîmen lafzı da şu ayette olduğu gibi 20 yerde
zikredilmiştir:
“Çünkü Allah, tevbeleri çok kabul edendir, çok esirgeyendir
(rahîmen).” (Nisa: 17)

95
Toplamda 115 kere tekrarlanan Rahîm ıstılâhından
sadece biri serverimiz Muhammed (s.a.v)’e mahsus sıfat
olarak geçer:
“Andolsun, içinizden size öyle bir peygamber geldi ki
sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir; size düşkün, mü’minlere
şefkatli, merhametlidir (rahîm).” (Tevbe: 128)
Böylece Allah tebarek ve tealanın esmâihüsnâ’sın-
dan olan Rahîm lafzı 114 defa tekrarlanmıştır. Halbuki
G(8:(4 lafzı 57 defa geçmişti ki Rahîm bunun iki katı
yani 114 defa tekrarlanmış olmaktadır. Çok dikkate
şayandır ki, bu da Kur’ân surelerinin sayısı kadardır.
Bir başka örnek de, -$113%& (kötüler) lafzıdır ve
Kur’ân-ı Kerim’de 3 defa tekrarlanmıştır:
“Kötüler (-$113%&) de yakıcı ateş içindedirler.” (İnfitar: 14)
Halbuki &"%(% (iyiler) lafzı şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 6 defa tekrarlanmıştır:
“Hayır, iyilerin (&"%(%) yazısı, illiyyin (yüceler)dedir.’’%
(Mutaffifin: 18)
Yani ebrar, fuccar lafzının iki katı olarak gelmiştir.

Bir başka örneğimiz de el-usr (zorluk) kelimesidir.


Bu kelime türevleriyle beraber*12 defa geçmektedir.
Kolaylık anlamındaki el-yusr ise türevleriyle birlikte
41 defa kullanılmıştır ve bunlardan bazıları “kudreti,
güç ve imkân sahibi olmayı” ifade etmektedir; şu ayet-i
kerimelerde olduğu gibi:
“…O halde Kur’ân’dan kolayınıza (teyessere) geleni okuyun.
Allah, içinizde hastalar, yeryüzünde dolaşıp lütfundan
rızk arayanlar ve yolunda savaşanlar bulunacağını elbette

96
bilmektedir. Bu itibarla Kur’ân’dan kolay olanı (teyessere)
okuyun…” (Müzzemmil: 20)
“Eğer (düşman veya hastalık gibi bir engelle) çevrilmiş
olursanız kolayınıza (esteysera) gelen kurbanı (gönderin)…
Güvene kavuştuğunuz zaman, hac (zamanın)a kadar umre
ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına (esteysera) gelen
kurbanı keser.” (Bakara: 196)
Bir diğeri de şağıdaki ayette olduğu gibi geçer:
“Eğer Rabbinden umduğun rızkı talep etmek maksadıyla
onlardan uzaklaşırsan, hiç olmazsa onlara yumuşak
(meysûrâ) söz söyle.” (İsrâ: 28)
Sözkonusu kelimenin bu şekilde kullanım sayısı 5’dir
ve geriye 36 mertebe kalmaktadır. Böylelikle, kolaylık
anlamına gelen yusr, zıttı olan usrun (zorluk) 3 katı
olarak Kur’ân-ı Kerim’de tekrarlanmıştır.
Kelimeler arasındaki bu tür uyumlar, çeşitli nisbetlerle
ve muhtelif konularla Kur’ân’da devam edegelmektedir.
Bazı sayı uyumları, Kur’ân-ı Kerim’deki 7 sayısıyla
bağlantılı olduğunu açıkça göstermektedir. Kur’ân-ı
Kerim gökyüzü sayısının 7 olduğunu belirtmiştir ve bu
gerçeği 7 defa tekrarlamıştır:
“Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi.”
(Bakara: 29)
“Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O’nu tesbih
ederler.” (İsrâ: 44)
“Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir, de.”
(Mü’minûn: 86)
“Böylece onları, iki günde yedi gök yaptı ve her göğe emrini
vahyetti.” (Fussilet: 12)
“Allah O’dur ki yedi göğü ve yerden de onlar kadarını

97
yarattı?” (Talâk: 12)
“O, yedi göğü birbiri üzerinde tabaka, tabaka yarattı.”
(Mülk: 3)
“Görmediniz mi Allah nasıl yedi göğü, birbiri üstünde
tabaka tabaka yarattı.” (Nûh: 15)
Kur’ân-ı Kerim yerin ve göğün altı günde (veya altı
safhada) yaratılışından bahsederken, bu gerçeği de 7
defada tekrarlamaktadır:
“Rabbimiz o Allah’tır ki gökleri ve yeri altı günde yarattı,
sonra Arş üzerinde hükümran oldu.” (A’râf: 54)
“Rabb’iniz (o) Allah’tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı.”
(Yunus: 3)
“Gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur.” (Hûd: 7)
“O ki gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları allı
günde yarattı.” (Furkan: 59)
“O ki gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları altı
günde yarattı.” (Secde: 4)
“Andolsun, biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları
altı günde yarattık.” (Kaf: 38)
“O’dur ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı.” (Hadid: 4)

Kur’ân-ı Kerim, Allah tebarek ve tealaya yaratıkların


saf hâlinde arz olunuşlarını 7 yerde bildirmektedir; şu
ayette olduğu gibi:
“Rabbine saf (saffâ) hâlinde arzolunurlar.’’ (Kehf: 48)
Saff lafzının türevleri de Allah tebarek ve tealanın
şu sözünde olduğu gibi 7 yerde tekrarlanmıştır:
“(Önlerine) konulmuş kadehler ve sıra sıra (masfûfeh)
yastıklar.” (Ğaşiye: 14-15)

98
Ayrıca Allah (c.c.), efendimiz Muhammed (s.a.v)’e
seb’u’l-mesani (müfessirlerin birçoğuna göre, bundan
kastedilen, yedi ayetli sûre yani Fatiha’dır) bahşetmiştir.
Mesela şu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:
“Sana tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur’ânı verdik.” (Hicr:
87)
Allah-u teala bir misal vererek, mallarını Allah
yolunda harcayanların karşılığını göreceklerini belirt-
mekte ve 7 başaklı bir dâneyi zikretmektedir; şu ayette
olduğu gibi:
“Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her
başağında yüz dâne olmak üzere yedi başak veren bir
dânenin durumu gibidir.” (Bakara: 261)
Yedi deniz mürekkep olsa son bulmayacak Allah-u
tealanın kelimeleri şu ayet-i kerimede hatırlatılmıştır:
“Yeryüzünde bulunan ağaçlar kalem olsa, deniz(ler)
de (mürekkeb olup), arkasından yedi deniz (daha gelip
mürekkeb olsa) ona yardım etse de (Allah’ın kelimeleri
yazılsa), yine (bunlar tükenir), Allah’ın kelimeleri tükenmez.”%
(Lokman: 27)
Kur’ân-ı Kerim cehennemin de 7 kapılı olduğunu
belirtmiştir:
‘‘Onun (cehennemin) yedi kapısı vardır. Her kapıya,
onlardan bir bölüm ayrılmıştır.’’ (Hıcr: 44)
Kur’ân-ı Kerim’in ilk suresi Fatiha’dır ve ayet sayısı
7’dir. Kelime-i tevhid lafızlarının sayısı da yedidir, şöyle
ki: “Lâ ilâhe illâ Allah, Muhammed rasul-ullah!’
Bu uyumun ve eşitliğin sadece Kur’ân lafızlarında
olduğunu zannedebilirsiniz. Ancak, bu uyum ve denge

99
işi Kur’ân harflerine kadar da varmıştır.* Mesela cehen-
nemle görevli meleklerin sayısı, şu ayette belirtildiği
üzere 19’dur:
“Üzerinde ondokuz (muhafız melek) vardır.” (Müddessir: 30)
Yine, Kur’ân-ı Kerim’in onunla açıldığı ve her surenin
onunla başladığı Besmelenin harf sayısı da 19’dur.
Aynı şekilde namaz karşılığı olan es-salât kelimesinin
99 defa yani esma-ül hüsna kadar tekrarlanması...
Bunların benzeri daha pek çok olup hayret ve hayran
bırakmaktadır. Onları da ortaya çıkarmak için birçok
mütala, araştırma, zaman ve fırsata ihtiyaç vardır ki, her
mevzu için eşitlik ve uyum sağlanabilsin, uygun yorum
yapılabilsin... Belki bazılarının gayreti ve ömrü buna
yetebilir... Bu denge ve uyum, Allah tealanın bu varlık
âlemindeki her şeyde hâkim olan sıfatta, her maddenin
ilk birimindeki atom çekirdeğinin içinde ve dışında
bulunan elektrik yükünün eşit olmasından başlayarak...
Atomdaki, cüz’i varlıklardaki, güneş sistemindeki,
hacimler, sayılar ve hareket hızı arasındaki bütün ince
uyuma varıncaya kadar, yeryüzü, yıldızlar, gezegenler,
bütün galaksiler... ve daha tahayyülümüzün ve maddî
âlemin sınırına kadar ne varsa...
İlim, tahlil, takip, gözlem ve tasvir yoluyla ispat etmiştir
ki varlık âlemindeki her şey birbiriyle uyumlu, birbirinden%

* Sayı i’cazının harf sayımına dayanan görüşü pek çok zayıf


noktaları sebebiyle araştırmacılar arasında kabul görmemiştir.
(Yayıncı).

!((
farklı ve birbirinin sınırına riayet etmektedir:
“…Rahman’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin…”
(Mülk: 3)
Gördüğümüz her varlıktaki denge her noktasını
kapsamaktadır:
“Yeri de döşeyip yaydık; orada sağlam dağlar yerleştirdik ve
hikmet ölçüsüne uygun her çeşit bitkiler çıkardık.” (Hicr: 19)

Varlık âlemindeki bu denge ve uyum; bütün insanlar,


cinler ve hatta insanlarla cinlerin biraraya gelseler de
gerçekleştiremeyeceği bir iştir... Artık bunun Allah’ın rasûl
ve nebilerinin sonuncusu Muhammed (s.a.v)’e indirilmiş
bir vahiy olduğuna kesin, doğru, hakiki ve yakınî bir delil
olmaz mı?
Böylelikle bu eşitlik, uyum, orantı ve denge inceleme,
araştırma ve tefekkürün ortaya çıkardığı bir çok
icaz yönlerinden yeni bir yön olmaktadır. Sonuçlar
ihtilafa, izaha ve başka bir mânâ ile yorumlamaya yer
bırakmamaktadır. Bu bir hesap ve rakam işidir ve kesin
gerçeği ifade etmektedir. Rakamların şahitliği, ebediyen
susturucudur.
“De ki: Eğer insanlar ve cinler bu Kur’ân’ın bir benzerini
getirmek için biraraya gelseler; onların bir kısmı, bir kısmına
yardımcı olsa bile onun bir benzerini getiremezler.” (İsrâ: 88)
Yukarıda geçenler Kur’ân-ı Kerim hakkında Allah
tealanın şu kavline biraz açıklama getirebilir:
“Allah Kitab’ı ve ölçüyü hak ile indirdi.” (Şûrâ: 17)

!(!
!("
İKİNCİ BÖLÜM

&iblis&'$&<9#/5#>&0ığınmak &/in&'$ mesacîd


&0ihir&'$ fitne &%ilâvet&'$&0âlihât
&musibet&'$ şükür #amaz8&#ecât, melekler&'$
&infak&'$ rızâ &,ur?"#
cimrilik8&4asret, ummak&'$ &z$,5%&'$&(ereket
&yalanlamak 9ruç8&0abır8&/ereceler&'$
israf&'$&0ürat&)&@6* &şefkat
&0ultan8&#ifak&'$ ibtila? &5kıl&'$&#ûr
&cebr8&,ahr&'$&5zgınlık &!isan&'$&Dğüt
5?ceb&'$&Aurûr &0elâm&'$&%ayyibât
&4ıyânet&'$&4abis &0avaş&'$&$sirler
&,âfirler&'$&5teş &E/edilerF&'$&E/$GF
0apıklar '$&Dlüler &/iğer&misaller===
&müslümanlar&'$ cihad

!(#
!($
İblis ve (Ondan) Sığınmak (istiâze)
‫ابليس و االستعاذة منه‬
İblis kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de yalnızca 11 yerde
zikredilmiştir. Kur’ân’da geçiş şekline örnek olarak şu
ayeti verebiliriz:
“Meleklere, Adem’e secde edin, demiştik; secde ettiler, yalnız
İblis diretti.” (Tâhâ: 116)
Aynı şekilde 11 defa da istiâze (sığınma) emri geç-
mektedir. Mesela 7 yerde &9'; şeklinde zikredilir:
“De ki: Sığınırım (&9';) ben, insanların Rabbine!” (Nas: 1)
Festeiz emri ise şu ayette olduğu gibi 4 yerde
geçmektedir:
“Sen Allah’a sığın (festeiz), çünkü işiten, gören O’dur.”
(Mü’min: 56)
Dolayısıyla, Kur’ân-ı Kerim’de İblis kelimesi ile
ondan sığınmak anlamındaki istiâze kelimesi 11’er
defa zikredilmişlerdir.*

* % C9'$ (sığınırım) lafzı Kur’ân-ı Kerim’de yalnızca İblis’ten Allah’a


sığınmak anlamına gelmemektedir. Mesela, şu âyetlerde olduğu
gibi: “(Nuh) dedi ki: Rabbim, bilmediğim bir şeyi senden istemekten
sana sığınırım.” (Hûd: 47), “(Meryem) dedi ki: Ben senden, çok
esirgeyici (Allah’a) sığınırım.” (Meryem: 18), “Cahillerden olmaktan
Allah’a sığınırım, dedi.” (Bakara: 67). [Tabatabaî]

105
%Sihir ve Fitne%%‫السحر و الفتنة‬
Kur’ân-ı Kerim’den:
“Süleyman’ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların
uydurdukları sözlere uydular. Halbuki Süleyman hiçbir
zaman küfre düşmedi. Asıl şeytanlar sihri (sihir) ve
Bâbil’deki Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri
insanlara öğreterek küfre girmişlerdi. Oysa bu iki melek:
‘Biz fitneyiz (-/?4&), (sakın bize kanıp) küfretme!’ demedikçe
hiç kimseye bir şey öğretmezlerdi...” (Bakara: 102)
Sihir ve -/?4& kelimeleri bu ayette ilk defa bir arada
zikredilmekle beraber 59 farklı yerde ve konuda tekrar
sayıları eşit gelmektedir.
Sihir ve türevleri Kur’ân’da 60 defa tekrarlanmıştır.
Mesela, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi sihir
lafzı 23 yerde geçmektedir:
‘‘Hani sen onlara açık deliller getirdiğin zaman, içlerinden
inkâr edenler: ‘Bu açık bir büyüden (sihir) başka bir şey
değil’ demişti.” (Mâide: 110)
Sâhir lafzı şu ayette olduğu gibi 12 yerde zikredil-
miştir:
‘‘Çünkü onların yaptıkları, bir büyücünün (sâhir) hilesidir.”
(Tâhâ: 69)
Seheretu lafzı da şu ayette olduğu gibi 8 yerde
geçmektedir:
“Ve büyücüler (es seheretu) secdeye kapandılar.” (A’râf: 120)
Meshûrâ lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3
yerde tekrarlanmıştır:
“Ve zâlimler: Siz başka değil, sadece büyülenmiş (meshûrâ)
bir adama uyuyorsunuz, dediler.” (Furkan: 8)

!(&
Musehherin lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde
zikredilmiştir:
“Dediler ki: Sen iyice büyülenmişlerdensin (musehherin).”
(Şuarâ: 153)
Sihir lafzının türevlerinin her biri şu ayetlerde birer
defa geçmektedir: %
“(Hünerlerini ortaya) atınca, insanların gözlerini büyülediler
(seherû), onları ürküttüler.” (A’râf: 116)
“Ve, bizi büyülemek (li tesherena) için ne kadar mucize
getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz, dediler.” (A’râf: 132)
“(Her şeyin yönetimi) Allah’a aittir, diyecekler. O halde
nasıl büyüleniyorsunuz (tusherûne), de.” (Mü’minûn: 89)
“Ve: Sen bizi büyünle (sihrike) yurdumuzdan çıkarasın diye
mi geldin ey Musa, dedi.” (Tâhâ: 57)
“Büyüsüyle (sihrihi) sizi yerinizden çıkarmak istiyor.”
(Şuarâ: 35)
“Dediler ki: ‘Bunlar iki büyücü (sâhirâni) başka bir şey
değil.” (Tâhâ: 63)
“Büyülerinden (sihrihim) ötürü onların ipleri ve sopaları
hakikaten koşuyor gibi görünüyor.” (Tâhâ: 66)
“İki büyü (sihrânı) birbirine destek oldu, dediler.” (Kasas:
48)
“İstiyorlar ki sizi büyüleriyle (sihrihimâ) yurdunuzdan
çıkarsınlar.” (Tâhâ: 63)
“Büyücüler (es-sahırûn) iflah olmazlar.” (Yunus: 77)
“Bütün bilgin büyücüleri (sehharin) sana getirsinler.”
(Şuarâ: 37)
“Herhalde gözlerimiz döndürüldü, biz büyülenmiş (meshu-
%$4) bir topluluğuz, derlerdi.” (Hicr: 15)

107
B/?4& ıstılahı ve bunun türevleri de Kur’ân-ı Kerim’de
60 defa tekrarlanmıştır. Mesela &.6-/?4& lafzı Allah-u
tealanın şu sözünde olduğu gibi 30 yerde geçmektedir:
“Fitne (&.6-/?4&) çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür.”
(Bakara: 191)
B&?&44( lafzı şu ayette olduğu gibi 5 yerde
kullanılmıştır:
“Biz bazılarını; Allah, buldu buldu da, aramızdan bunlara
mı ihsanda bulundu, demeleri için diğer bazıları ile böyle
imtihan (-&?&443) etmişizdir...’’ (En’âm: 53)
@$-?&494& lafzı, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 3 defa gelmiştir:
“O gün onların ateşte yakılacakları (yuftenûne) gündür.“
(Zâriyat: 13)
F/4&-?/4&8$: lafzı da şu ayette olduğu gibi 2 yerde
zikredilmiştir:
“Onlardan bazı zümrelere kendilerini denemek (./*
4&-?/4&8$:) için verdiğimiz dünya hayatının süsüne
gözlerini dikme.” (Tâhâ: 131)
Şu aşağıdaki ayetlerde de değişik türevlerde birer
defa geçmektedir:
“Davûd, kendisini denediğimizi (-&?&4438$) sandı da
Rabb’ inden mağfiret diledi.” (Sâd: 24)
“Biz de sizinle beraber değil miydik? (Mü’minler) derler
ki: Evet ama, siz kendinizi fitneye (-&?&4?$:) soktunuz.”
(Hadid: 14)
“Mü’min erkek ve kadınlara işkence (-&?&4$) edip sonra
tevbe etmeyenler (yok mu), onlar için cehennem azabı
vardır.” (Burûc: 10)

!('
“İçlerinden öylesi var ki; ‘Bana izin ver, beni fitneye (teftinî)
düşürme’ der.” (Tevbe: 49)
“Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman inkâr edenlerin size
bir kötülük yapmalarından (yeftinekum) korkarsanız,
namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur.” (Nisa: 101)
“Ey Adem oğulları! Şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini
onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı
gibi, sizi de bir belaya düşürmesin (yeftinennekum).”%
(A’râf: 27)
“Firavun ve adamlarının, kendilerine kötülük yapmasın-
dan (yeftinehum) korktukları için kavminin içinde Mu-
sa’ya, yalnız bir takımdan başkası inanmadı.” (Yunus: 83)
“Onların, Allah’ın indirdiği şeylerin bir kısmından seni
şaşırtmalarından (yeftinûke) sakın.” (Mâide: 49)
“Az daha onlar seni, sana vahyettiğimizden ayırarak, ondan
başkasını bize iftira etmen için fitneye (le yeftinûneke)
düşüreceklerdi.” (İsrâ: 73)
“Önceden Harun, kendilerine; ‘Ey kavmim, andolsun
siz bununla fitneye (-$?/4?$:) düşürüldünüz’ demişti.”
(Tâhâ: 90)
“Sonra Rabbin, şunların, şu işkenceye (-$?/49) uğradıktan
sonra göç eden, sonra savaşan ve sabredenlerin yanındadır.”
(Nahl: 110)
“Doğrusu siz sınanan (?$-?&494) bir kavimsiniz.” (Neml: 47)
“(Kimseyi) Allah’a karşı kandırıp yoldan çıkaramazsınız
("/-3?/4/4).” (Saffat: 162)
“Hanginizin fitnelenmiş (&.*:&-?94) olduğunu göreceksin,
onlar da görecekler.” (Kalem: 6)
“Bu, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla
dilediğini saptırırsın (-/?4&?$)&), dilediğine yol gösterirsin.”
(A’râf: 155)

109
“Fitnenizi (-/?4&?&)$:) tadın. Acele isteyip durduğunuz
şey budur işte.” (Zariyat: 14)
“Allah birini şaşırtmak (-/?4&?&89) isterse, sen onun için
Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın.” (Mâide: 41)
“Sonra onların. ‘Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz ortak
koşanlardan değildik.’ demelerinden başka çareleri kalmadığı
(-/?4&?;8;:) ...” (En’âm: 23)
B&?&443)& ve -$?94&4 lafızları dâ yalnızca şu ayette
geçmektedir:
“Yine seni tasadan kurtarmış (fetennâke) ve seni iyi bir
imtihana çekmiştik (fütûnen).” (Tâhâ: 40)
Kur’ân-ı Kerim ilk ayette sihir ve -/?4& kelimelerini
bir arada getirmekle –sanki– bu İki kelimenin birbirine
eşit bir şekilde 60 defa geldiğini ve buradaki sayı
mucizesini göstermek istemiştir...

musibet ve Şükür ‫املصيبة و الشكر‬


Musibet (üzücü olay) ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de
75 defa zikredilmiştir. Mesela musibetin lafzı şu ayette
olduğu gibi 10 yerde geçmektedir:
“Başınıza gelen herhangi bir musibet (musibetin), kendi
ellerinizin yaptığı (işler) yüzündendir.” (Şûrâ: 30)
Esabehum lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 7 defa tekrarlanmıştır:
“Kazandıklarının kötülükleri, sonunda başlarına geldi
(esabehüm).“ (Zümer: 51)
Esabe lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 5 yerde
zikredilmiştir:

!!(
“Hiçbir musibet (esabe) başa gelmez ki Allah’ın izniyle
olmasın “ (Teğabûn: 11)
Ayrıca tusibhum lafzı da şu ayette olduğu gibi 5
yerde gelmiştir:
“Onlara bir iyilik erişirse (tusibhum): ‘Bu Allah tarafın-
dandır’ derler.” (Nisa: 78)
Yusibu lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 5
yerde kullanılmıştır:
“Onlardan inkâr edenlere, acı bir azab erişecektir (yusibu).”
(Tevbe: 90)
Yusibuhüm lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 4 yerde gelmiştir:
“Bunlardan zulmedenlere de yaptıklarının kötülükleri
erişecektir (yusibuhüm).” (Zümer: 51)
Ayrıca esabekum lafzı şu ayette olduğu gibi 4 yerde
tekrarlanmıştır:
“Bundan dolayı Allah size gam üstüne gam verdi ki,
ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene (esabekum)
üzülmeyesiniz.” (Âl-i İmrân: 153)
Tusibuhum lafzı da şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3
yerde geçmektedir:
“Yaptıkları yüzünden inkâr edenlerin, başlarına ani bir
bela gelecek (tusibuhum) yahut (o bela) evlerinin yakınına
konacak.” (Ra’d: 31)
Esabehu lafzı ise şu ayette olduğu gibi 3 yerde
gelmiştir:
“Böylece ona ihtiyarlık çöksün de (esabehu) elleri ve güçleri
yetmez yavruları olsun.” (Bakara: 266)
Ayrıca esabetkum lafzı da Allah-u tealanın şu

!!!
sözünde olduğu gibi 3 yerde zikredilmiştir:
“Ya da yeryüzünde yolculuk ederken başınıza ölüm musibeti
gelmişse (esabetkum) sizden olmayan iki kişi (şahitlik
etsin).” (Mâide: 106)
Yine esabeke lafzı Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 3 yerde geçmektedir:
“Sana gelen (esabeke) her kötülük de kendindendir.”
(Nisa: 79)
Esabethüm lafzı da şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde gelmiştir:
“Ya nasıl, elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felaket
gelince (esabethüm), hemen sana geldiler.” (Nisa: 62)
Ayrıca Allah tebarek ve tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde de esâbehâ olarak zikredilmiştir:
“Birden ateşli bir kasırga gelsin de (esâbehâ) bahçeyi
yakıp kül etsin.” (Bakara: 266)
Yusîbekum lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde
tekrarlanmıştır:
“Ama biz, Allah’ın size ya kendi tarafından veya bizim
ellerimizle bir azab ulaştırmasını (yusîbekum) gözetiyoruz.”
(Tevbe: 52)
Tusibke şeklinde 2 yerde geçmektedir:
“Eğer sana bir kötülük ulaşırsa (tusibke): ‘Biz önceden
başımızın çaresine baktık’ derler.” (Tevbe: 50)
Aşağıdaki türevlerin her biri de birer ayette zikredil-
miştir:
“Bu dünya hayatında harcadıklarının durumu, tıpkı (şu)
dondurucu rüzgâra benzer (ki), kendi kendilerine zulmeden
bir topluluğun ekinine vurdu da (esâbet) onu mahvetti.”

!!"
(Âl-i İmrân: 117)
“…Size bir kötülük isabet ederse (tusibkum) bununla da
seviniyorlar.” (Âl-i İmrân: 120)
“… fakat başına bir kötülük gelirse (asâbehu) yüzüstü
(dinden) döner.” (Hacc: 11)
“Başınıza bir felâket (asâbetkum) gelince bu nasıl olur
mu diyorsunuz? Oysa bu felâketin (asabtum) iki katını
siz (Bedir’de) düşmanlarınızın başına getirmiştiniz.” (Âl-i
İmrân: 165)
“Biz dilesek, kendilerini de günahlarıyla cezalandırırız,
(esebnâhum).” (A’râf: 100)
“Buyurdu ki: Azabıma, dilediğimi uğratırım (usîbu);
rahmetim ise her şeyi kaplamıştır.” (A’râf: 156)
“Eğer kendilerini henüz tanımadığınız (bilmeden) helâk
edeceğiniz mü’min erkekler ve mü’min kadınlar bulunmasaydı,
bu yüzden bilmeksizin (haberiniz olmadan), onlardan size
bir sıkıntı (fe tusibekum) isabet edecek olmasaydı (Allah,
savaşmanıza müsaade ederdi).” (Fetih: 25)
“Kalblerinde hastalık bulunanların; bize bir felaket
gelmesinden (tusîbena) korkuyoruz, diyerek onların arasına
koştuklarını görürsün.” (Mâide: 52)
“(Öyle) bir fitneden sakının ki, aranızdan yalnız haksızlık
edenlere erişmekle (tusîbenne) kalmaz.” (Enfâl: 25)
“Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz
(tusîbû).” (Hucurat: 6)
“Biz, dilediğimiz kimseye rahmetimizi ulaştırırız (nusîbu).”
(Yusuf: 56)
“Ve eğer doğru söylüyorsa size vadettiklerinin bir kısmı
başınıza gelsin (yusibkum).” (Mü’min: 28)
“Yağmur değmeseydi (yusibhâ) bile çisinti olurdu.”
(Bakara: 265)

!!#
“Çünkü ötekilere erişen ona da erişecektir (musîbuhâ).”
(Hûd: 81)
“De ki: Allah, bizim için ne yazmış ise ancak bize o ulaşır
(yusîbena), bizim sahibimiz O’dur.” (Tevbe: 51)
Aynı sayıda da şükür kelimesi ve türevleri tekrar-
lanmıştır. Teşkurûne şeklinde 19 yerde zikredilmiştir
“Allah, ayetlerini size böyle açıklıyor ki, şükredesiniz
(teşkurûne).” (Mâide: 89)
Yeşkurun lafzı şu ayette olduğu gibi 9 yerde gelmiştir:
“İşte biz, şükreden (yeşkurun) bir toplum için ayetleri
böyle döndürüp açıklıyoruz.” (A’râf: 58)
eş-Şakirin lafzı ise Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 9 defa zikredilmiştir:
“Hayır, yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden (eş-
şakirîn) ol.” (Zümer: 66)
Şekûr lafzı da şu ayette olduğu gibi 9 yerde tekrar-
lanmıştır:
“Şüphesiz bunda sabreden, şükreden (şekûr) herkes için
ayetler vardır.’’ (İbrahim: 5)
Eşkurû lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 5 defa
gelmiştir:
“Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin (eşkurû).” (Sebe:
15)
Eşkur lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 3
yerde zikredilmiştir:
“Ya Rabbi, dedi, beni bana ve anama babama verdiğin
nimete şükretmeğe (eşkur), râzı olacağın yararlı işler
yapmağa sevk eyle.” (Ahkaf: 15)
Yeşkuru lafzı ise Allah tebarek ve tealanın şu

!!$
sözünde olduğu gibi 3 defa kullanılmıştır:
“Şükreden kendisi için şükretmiş (yeşkuru) olur.” (Neml:
40)
Şâkiren lafzı 3 yerde zikredilmiştir:
“Biz ona yolu gösterdik: (O) ya şükredici (şakiren) veya
nankör olur.” (İnsan: 3)
Şukûren lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
gelmiştir:
“Sizden bir karşılık ve teşekkür (şukûren) beklemiyoruz.”
(İnsan: 9)
Enişkurlî lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 defa kullanılmıştır:
“Bana ve anana babana şükret (enişkurlî), dönüş banadır.”
(Lokman: 14)
Şekertum lafzı şu ayette olduğu gibi 2 defa
zikredilmiştir:
“Andolsun şükrederseniz (şekertum) size (nimetimi)
artırırım.’’ (İbrahim: 7)
Şekere lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 defa
geçmektedir:
“Katımızdan bir nimet olarak, biz şükredeni (şekere) böyle
mükafatlandırırız.” (Kamer: 35)
Ayrıca meşkûren lafzı Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 2 defa gelmiştir:
“Kim de âhireti ister ve inanarak ona yaraşır biçimde
çalışırsa, öylelerinin çalışmalarının karşılığı (meşkûren)
verilir.” (İsrâ: 19)
Şu aşağıdaki türevler ise her biri şu ayetlerde birer
defa geçmektedir:

115
“Ve eğer şükrederseniz (teşkürû) sizin için ondan râzı
olur.” (Zümer: 7)
“Ey Davud ailesi, şükredin (şükren).” (Sebe’: 13)
“Kim gönülden bir iyilik yaparsa, muhakkak Allah onu
bilir ve şükrün karşılığını verir (şâkirun).” (Bakara: 158)
“Yine de şükretmeyecek misiniz (şâkirûn)?” (Enbiya: 80)
“Ey Nuh ile beraber (gemide) taşıdıklarımızın çocukları!
Doğrusu o çok şükreden (şekûrâ) bir kuldu.” (İsrâ: 3)
Böylece şükür ve türevleri 75 defa tekrarlanmıştır
ki, bu sayı, musibetin tekrarı kadardır.

İnfak ve rıza ‫اإل نفاق و الرىض‬


İnfak ıstılahı ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de toplam
olarak 73 defa tekrarlanmıştır. Şöyle ki; yunfikûne%
lafzı şu ayette olduğu gibi 20 yerde gelmiştir:
“Kendilerine verdiğimiz rızıktan (hayır için) harcarlar
(yunfikûn).’’ (Şûrâ: 38)
C4-&)9 lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
11 defa tekrarlanmıştır:
‘‘Ve onlar ki harcadıkları (&4-&)9) zaman, ne israf ederler,
ne de cimrilik ederler.” (Furkan: 67)
C4-/)9 lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 9 defa
zikredilmiştir:
“Ey iman edenler, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden
harcayın (&4-/)9).” (Bakara: 254)
D$4-/)$ lafzı ise şu ayette olduğu gibi 9 yerde
kullanılmıştır:
“Sevdiğiniz şeylerden {Allah için) harcamadıkça (?$4-/)9)
asla iyiliğe eremezsiniz.” (Âl-i İmrân: 92)

!!&
@$4-/) lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
7 yerde gelmiştir:
“Rızkı kısılmış bulunan da Allah’ın kendisine verdiğinden
(yunfik) versin.” (Talâk: 7)
C4-&)?$: lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4
yerde zikredilmiştir:
“Siz Allah için ne verirsiniz (&4-&)?$:), Allah onun yerine
başkasını verir.” (Sebe’: 39)
C4-&)& lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde geçmektedir:
“Elbette içinizden fetihden önce harcayan (&4-&)&) ve
savaşan bir olmaz” (Hadid: 10)
@$4-/)94& lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde kullanılmıştır:
“Yalnız Allah’ın rızasını kazanmak maksadıyle verirseniz
(yunfikûne), verdiğiniz her hayır, size tastamam verilir ve
hiç hakkınız yenmez.” (Bakara: 272)
Ayrıca yunfikûneha lafzı Allah tebarek ve tealanın
şu sözünde olduğu gibi 2 yerde gelmiştir:
“Muhakkak ki kâfirler, Allah yolundan alıkoymak için
mallarını harcarlar ve harcayacaklar da (yunfikûnehâ).
(Enfâl: 36)
+&-()(?&4 lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde
zikredilmiştir:
“Küçük, büyük bir masraf yapmaları (4&-()(?&4), bir
vadiyi geçmeleri, mutlaka onların lehine yazılır...’’ (Tevbe:
121)
Bu kelimenin türevleri de her biri şu ayetlerde birer defa
geçmektedir:
“Sen yeryüzünde bulunan herşeyi verseydin (&4-&)?&), yine

117
onların kalblerınin arasını uzlaştıramazdın.’’ (Enfâl: 63)
“İnanan kullarıma söyle: Namazı kılsınlar, ne alışverişin,
ne de dostluğun olmadığı bir gün gelmeden önce, kendileri-
ne verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) gizli ve açık sarfet-
sinler (yunfikû).” (İbrahim: 31).
“Sadakalarının (4&-()3?$8$:) kabul edilmesine engel
olan sadece şudur: Onlar Allah’ın Rasulünü inkâr ettiler.”
(Tevbe: 54)
“De ki: Eğer Rabbimin rahmet hâzinelerine siz sahip olsay-
dınız, sarfetmekle (tükenir) (/4-()) korkusuyla (onu) tutar
(kimseye bir şey vermez)diniz.” (İsrâ: 100)
“Sabredenleri, doğru olanları, huzurunda gönülden boyun)
büküp divan duranları, Allah için harcayanları (munfikî-
4&) ve seherlerde istiğfar edenleri (Allah görmektedir).” (Âl-i
İmrân: 17)
Aynı sayıda (73) da rıza ve türevleri tekrarlanmıştır.
Mesela %&'9 lafzı şu ayette olduğu gibi 9 defa zikredilmiştir:
“Eğer o sadakalardan kendilerine (bir pay) verilirse hoşla-
nırlar (%&'9) onlardan kendilerine pay verilmezse hemen
kızarlar.’’ (Tevbe: 58)
Rıdvan lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 8 yerde geç-
mektedir:
“Rableri onlara, kendisinden bir rahmet, rızâ (rıdvan) ve
içinde sürekli kalacakları nimeti bol cennetleri müjdeler.”
(Tevbe: 21)
Raziye lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
6 yerde zikredilmiştir:
“O gün Rahman’ın izin verip sözünden hoşlandığı (raziye)
kimseden başkasının şefaati fayda vermez.” (Tâhâ: 109)
@&%#3 lafzı şu ayette olduğu gibi 5 yerde tekrarlan-
mıştır:

!!'
“Yakında kendisi de râzı (yerdâ) olacaktır.” (Leyl: 21)
5&%#3? lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4 yerde
geçmektedir:
“İnsanlardan öylesi de var ki, canını, Allah’ın rızasını
(:&%#3?) kazanmaya satar.” (Bakara: 207)
Râdiyeh lafzı ise Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 4 yerde gelmiştir:
“Yüzler de var ki o gün içinde mutlu, (dünyada) çalışmasın-
dan memnun (râdiyeh).” (Ğâşiye: 9)
Ayrıca ?&%#3 lafzı Allah tebarek ve tealanın şu sözün-
de olduğu gibi 4 defa zikredilmiştir:
“Rabbin sana verecek ve sen râzı (?&%#3) olacaksın.” (Duhâ: 5)
C%?&#3 lafzı şu ayette olduğu gibi 3 defa gelmiştir:
“Onları da yeryüzünde hükümran kılacak ve kendileri için
seçip beğendiği (&%?&#3) dinlerini kendilerine sağlamlaş-
tıracaktır.” (Nur: 55)
Rıdvânâ lafzı şu ayette olduğu gibi 3 defa kullanıl-
mıştır:
“Onların, rüku ve secde ederek Allah’ın lütuf ve rızasını
(rıdvânâ) aradıklarını görürsün.” (Fetih: 29)
D&%#38$ lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde gelmiştir:
“Ya Rabbi, dedi, beni, bana ve anama babama verdiğin
nimete şükretmeğe râzı olacağın (?&%#38$) yararlı işler
yapmağa sevk eyle.” (Ahkaf: 15)
D&%#(, lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 defa zikredil-
miştir:
“Size yemin ediyorlar ki kendilerinden râzı olasınız (?&%#(,).”
(Tevbe: 96)

119
Ayrıca ?&%3#/4 lafzı şu ayette olduğu gibi 2 defa tekrar-
lanmıştır:
“Kendi rızanızla (?&%3#/4) yaptığınız ticaret olursa başka.”%
(Nisa: 29)
Rıdvânehu lafzı Allah tebarek ve tealanın şu sözünde
olduğu gibi 2 yerde gelmiştir:
“Onunla Allah, rızasının (rıdvânehu) peşinde gidenleri
esenlik yollarına iletiyor.” (Mâide: 16)
Radîtum lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde kullanıl-
mıştır:
“Ahirettense dünya hayatına mı râzı (radîtum) oldunuz.”
(Tevbe: 38)
Bu kelimenin başka türevlerinin her biri de şu
ayetlerde olduğu gibi birer defa geçmektedir:
“Size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm’ı
beğendim (radîtu). (Mâide: 3)
“Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu görüyo-
ruz. Elbette seni hoşlanacağın (?&%#383) bir kıbleye
döndüreceğiz.” (Bakara: 144)
“Eğer iki erkek yoksa râzı (?&%#(,4&) olduğunuz şahitlerden
bir erkek iki kadın.” (Bakara: 282)
“Hoşlandığınız (?&%#(,4&83) meskenler, size Allah’tan,
Rasûlünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevgili
ise o halde Allah emrini getirinceye kadar gözetleyin.”
(Tevbe: 24)
“Ve eğer şükrederseniz sîzin için ondan razı olur (yerdehû).”
(Zümer: 7)
“Onları memnun olacakları (yerdevnehû) bir yere
sokacaktır.” (Hac: 59)
“Ahirete inanmayanların kalbleri ona kansın, ondan

!"(
hoşlansınlar (li yerdevhu) ve ’işledikleri suçlan işlemeğe
devam etsinler diye.” (En’âm: 113)
“Onların gözlerinin aydınlanıp tasalanmalarına ve hepsi-
nin, senin verdiklerine râzı olmalarına (yardayne) en
elverişli olan budur.” (Ahzab: 51)
“Gönlünüzü hoş etmek (li yurzûkum) için size (gelip)
Allah’a yemin ederler.” (Tevbe: 62)
“Ağızlarıyla sizi razı ederler (yurdûnekum), fakat kalbleri
(sizi) istemez.” (Tevbe: 8)
“Halbuki inanmış olsalardı, Allah’ı ve Rasulünü hoşnud
etmeleri (yurdûhu) daha uygundu.” (Tevbe: 62)
“Kendi aralarında güzelce anlaştıkları takdirde (?&%3#&,),
(eski) kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın.” (Bakara:
232)
“Mehrin kesiminden sonra karşılıklı anlaşmada (teradey-
?$:) üzerinize bir günah yoktur” (Nisâ: 24)
“Rabbim onu hoşnut olacağın (radiyya) bir kimse yap.”%
(Meryem: 6)
“Rabbi yanında beğenilmişti (merdiyya).” (Meryem: 55)
“Râzı edici ve râzı edilmiş (merdiyyeh) olarak Rabbine
dön.” (Fecr: 28)
“Eğer benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak
(merdâtî) için çıktınızsa içinizde onlara sevgi (mi)
gizliyorsunuz?” (Mümtehine: 1)
Böylece /4-() ve türevleri zikredildiği kadar rıza%
ıstılahı ve türevleri de zikredilmiştir. Ve her ikisi birbirine
eşit şekilde, değişik yerlerde 73 defa tekrarlanmıştır.

!"!
cimrilik ("(8.), Hasret,
Ummak (?(:(0) ve Yalanlamak (1$89#!
‫البخل و احلرسة و الطمع و اجلحود‬
Cimrilik anlamına gelen "(8. kelimesi ve türevleri
Kur’ân-ı Kerim’de 12 defa tekrarlanmıştır. Şöyle
ki, yebhelûne lafzı şu ayette olduğu gibi 3 defa
zikredilmiştir:
“Allah’ın kereminden kendilerine verdiğine cimrilik
(yebhelûne) edenler, onu kendileri için hayırlı sanmasın-
lar.” (Âl-i İmrân: 180)
Şu ayette 3 defa yebhelu lafzı geçmektedir:
“İşte sizler, Allah yolunda sarf etmeye davet olunuyorsunuz;
içinizde yine de cimrilik (yebhelu) edenler vardır. Oysa
cimrilik eden (yebhelu) ancak kendine karşı cimrilik etmiş
(yebhelu) olur.” (Muhammed: 38)
7(8/.9 lafzı da şu ayette olduğu gibi 2 defa tekrarlan-
mıştır:
“Cimrilik ("(8/.9) ettikleri şey, kıyamet günü boyunlarına
dolanacaktır.” (Âl-i İmrân: 180)
7$8. lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2
defa zikredilmiştir:
“Ve insanlara da cimriliği ("$8.) emrederler, Allah’ın bol
hâzinesinden kendilerine verdiğini gizlerler.” (Nisa: 37)
7(8/.& lafzı şu ayet-i kerimede 1 defa gelmiştir:
“Faket kim cimrilik eder ("(8/.&), kendini zengin görüp
(Allah’a) tenezzül etmezse..’’ (Leyl: 8)
D&"8$.9 lafzı ise Allah tebarek ve tealanın şu sözün-
de bir defa geçmektedir:

!""
“Eğer onları isteseydi de sizi sıkıştırsaydı, cimrilik
(?&"8&.9) ederdiniz ve (bu), sizin kinlerinizi ortaya
çıkarırdı.” (Muhammed: 37)
Aynı sayıda yani 12 defa da hasretle ilgili lafızlar
tekrarlanmıştır. Mesela hasreten lafzı şu ayette olduğu
gibi 5 yerde zikredilmiştir:
“Ve harcayacaklar da. Sonra bu, kendilerine yürek acısı
(hasreten) olacak.” (Enfâl: 36)
Haserâtin lafzı şu ayette olduğu gibi 2 defa
tekrarlanmıştır:
“Bundan dolayı nefsin onların üzüntüsüyle harap olup
(haserâtin) gitmesin.” (Fâtır: 8)
Şu türevlerin her biri de birer defa geçmektedir:
“O’na kulluk etmekten büyüklenmez ve yorulmazlar
(yestehsirun).” (Enbiya: 19)
“(O gün günahkâr) nefsin şöyle demesinden sakının:
Allah’ın yanında (O’na kullukta) kusur edişimden dolayı
vah (bana) (hasretâ)!” (Zümer: 56)
“Nihayet kendilerine ansızın o saat gelip çatınca,
günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak, hayatta (iyi işler
yapmaktan) geri kalıp günah işlememizden ölürü vah bize
(hasretena)!” (En’âm: 31)
“Elini boynuna asıp bağlama, onu büsbütün açıp da yayma.
Aksi hâlde kınanır, pişmanlık (mahsûra) duyarsın.” (İsrâ:
29)
“Sonra gözünü iki kez daha döndür. Göz hor, hakir ve
bitkin, ümidini kesmiş (hasir) bir halde sana döner.”%
(Mülk: 4)
D(:(0 (ummak) lafzının türevleri de 12 defa tekrar-
lanmıştır. Mesela şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4 yerde

!"#
?(:(&4 şeklinde geçmektedir:
“Korkarak ve umarak (?(:(&4) O’na dua edin.” (A’râf: 56)
@&?:&$ lafzı da Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 3 yerde gelmiştir:
“Onlardan her biri, nimet cennetine sokulacağını mı
umuyor? (yetmeu).” (Mearic: 38)
+&?:&$ lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde zikre-
dilmiştir:
“Biz, Rabb’imizin bizi iyiler arasına katmasını umarken
(4&?:&$) neden Allah’a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım?”%
(Mâide: 84)
Bu kelimenin türevlerinin, her biri şu aşağıdaki
ayetlerde birer defa geçmektedir:
“Ceza günü, hatamı bağışlayacağını umduğum (&?:&$) da
O’dur.” (Şuarâ: 82)
“Şimdi siz, bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz
(?&?:&94&)?” (Bakara: 75)
“Bunlar henüz oraya girmemişlerdir, fakat girmeyi çok
istemektedirler (yatmeûne).” (A’râf: 46)
=$89# (yalanlamak) lafzı da 12 defa tekrarlanmıştır:
Meselâ yechedûne lafzı Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 7 yerde gelmiştir:
“Ayetlerimizi yalanlayanlara da (yechedûne) yaptıkları
fenalık yüzünden azâb dokunacaktır.” (En’âm: 49)
@&18&#$ lafzı şu ayette olduğu gibi 3 yerde geçmek-
tedir:
“Bizim ayetlerimizi, zâlimlerden başkası inkâr edemez
(yechedu).” (Ankebut: 49)
=&8&#9 lafzı da şu ayette olduğu gibi 2 yerde zikre-

!"$
dilmiştir:
“İşte bu Rabblerinin âyetlerini inkâr eden (1&8&#9), peygam-
berlerine karşı gelen ve her inatçı zorbanın emri peşinden
giden Âd kavmidir.” (Hud: 59)
Böylece cimrilik, hasret, ummak ve yalanlamak%
lafızları Kur’ân-ı Kerim’de her biri birbirine eşit şekilde
ama ayrı ayrı yerlerde gelmişlerdir.

İsraf ve Sür’at ‫االرساف و الرسعة‬


İsraf kelimesi bütün türevleriyle birlikte Kur’ân-ı
Kerim’de 23 defa tekrarlanmıştır. Şöyle ki, el-musrifîne%
lafzı şu ayette olduğu gibi 10 yerde gelmiştir:
“O aşırıların (el-musrifîne) emrine uymayın.” (Şuarâ:
151)
Musrifûne lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3
yerde tekrarlanmıştır:
“Doğrusu siz, israfçı (musrifine) bir kavimsiniz.” (A’râf: 81)
Musrif lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
2 yerde gelmiştir:
“Şüphesiz Allah aşırı giden, (musrif), yalancı olan kimseyi
doğru yola iletmez.” (Mü’min: 28)
Tusrifû lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde
kullanılmıştır:
“Yiyin, için, fakat israf (tusrifû) etmeyin.’’ (A’râf: 31)
Aşağıdaki türevlerin her biri de şu ayetlerde birer
defa zikredilmiştir:
“İşte israf eden (esrefe) ve Rabb’inin ayetlerine inanmayan-
ları böyle cezalandırırız.” (Tâhâ: 127)

125
“De ki: Ey nefisleri üzerine israf (esrefu) yüklemiş (haddi
aşmış) kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.”
(Zümer: 53)
“Öldürmede haddi aşmasın (yusrif).” (İsrâ: 33)
“Ve onlar ki harcadıkları zaman, ne israf ederler (yusrifu),
ne de cimrilik ederler.” (Furkan: 67)
“Büyüsünler diye alıkoyup israf (isrâfen) ile tez elden
onların mallarını yemeğe kalkmayın.” (Nisa: 6)
“Rabbimiz, bizim günahlarımızı ve işimizde taşkınlığımızı
(isrâfenâ) bağışla.” (Âl-i İmrân: 147)
23 defa da sür’at kelimesi ve türevleri zikredilmiştir.
Mesela seri’ lafzı şu ayette olduğu gibi 10 defa tekrarlan-
mıştır:
“Bugün zulüm yoktur. Allah, hesabı çabuk (seri) görendir.”
(Mü’min: 17)
Yusâriu lafzı ise Allah tebarek ve tealanın şu
sözünde olduğu gibi 7 defa kullanılmıştır:
“İnkâra koşanlar (yusâriu) seni üzmesin, onlar Allah’a
hiçbir zarar veremezler.” (Âl-i İmrân: 176)
Seri’en lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 defa
zikredilmiştir:
“O gün (kabirlerden) hızlı hızlı (seri’en) çıkarlar.” (Mearic: 43)
“O hesap görenlerin en çabuğudur (esre).” (En’âm: 62)
Sözkonusu lafzın türevlerinin her biri şu ayetlerde
birer defa geçmektedir:
“Onları mal ve evlatlarla güçlendirdiğimiz için kendilerinin
hayrına çalıştığımızı (nusâriu) mı sanıyorlar?” (Mü’minun:
55-56)
‘Takva sahipleri için hazırlanmış bulunan cennete koşun

!"&
(sâriu).” (Âl-i İmrân: 133)
Böylece Kur’ân-ı Kerim’de bahsedilen israf ve türev-
leriyle çeşitli yerlerde geçen sürat kelimesi ve türevleri
birbirine eşittir.

Sultan, nifak ve İbtila’

‫السلطان و النفاق و االبتالء‬


Sultan (galibiyet, kudret, delil) ıstılahı ve türevleri
Kur’ân-ı Kerim’de 37 defa tekrarlanmıştır. Mesela,
sultan lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 24
defa gelmiştir:
“Musâ’yı da ayetlerimizle ve açık bir delil (sultan) ile
gönderdik.” (Hud: 96)
Sultânen lafzı şu ayette olduğu gibi 11 defa
kullanılmıştır:
‘‘Kim zulmen öldürülürse, onun velisine yetki (sultânen)
vermişizdir.” (İsrâ: 33)
Sultânehu lafzı bir defa geçmektedir:
“Onun gücü (sultânehu), sadece kendisini dost tutanlara
ve Allah’a ortak koşanlaradır.” (Nahl: 100)
Sultâniyeh lafzı da bir defa zikredilmiştir:
“Gücüm (sultâniyeh) benden yokolup gitti.” (Hakkâ: 29)
Tam bu kadar da 4/-() ve türevleri tekrarlanmıştır.
Şöyle ki, munâfikîne lafzı şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 19 defa zikredilmiştir:
“Münafıklara (munâfikîne), acı bir azabın kendilerinin
olacağını müjdele.” (Nisa: 138)

127
el-Munâfîkûn lafzı, şu âyette olduğu gibi 8 yerde
geçmektedir:
“Münafıklar (&.6:$43-/)94&), kendileri hakkında, kalple-
rinde bulunanı kendilerine haber verecek bir sûrenin
indirilmesinden çekiniyorlar.” (Tevbe: 64)
el-Münâfîkât lafzı, Allah-u telanın şu sözünde oldu-
ğu gibi 5 yerde geçmektedir:
“Münafık erkekler ve münafık kadınlar (&.6:$43-/)3?),
birbirlerindendir.” (Tevbe: 67)
+/-3)(4 lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
gelmiştir:
“Bedevi araplar, küfür ve iki yüzlülükçe (4/-3)(4) daha
yaman ve Allah’ın, Rasûlüne indirdiği şeylerin sınırlarını
tanımamağa daha müsaittirler.” (Tevbe: 97)
Ayrıca 43-&)$ lafzı Allah tebarek ve tealanın şu
sözünde olduğu gibi 2 defa zikredilmiştir:
“İki yüzlülük (43-&)$) edenleri görmedin mi?” (Haşr: 11)
Şu âyette bir defa da &464/-3) şeklinde geçmektedir:
“Çevrenizdeki bedevi Araplardan ve Medine halkından
iki yüzlülüğe (&464/-3)) iyice alışmış insanlar vardır.”
(Tevbe: 101)

İbtîlâ’ (deneme, imtihan) lafzı da aynı sayıda tekrarlan-


mıştır. Şöyle ki, "&.30 lafzı şu ayette olduğu gibi 6 yerde
gelmiştir:
“Ve bunda sizin için Rabb’inizden büyük bir imtihan ("&.3)
vardı,” (Bakara: 49)
Li yebluvekum lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4
yerde kullanılmıştır:

!"'
“O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için (./*
yebluvekum) Ölümü ve hayatı yarattı.” (Mülk: 2)
7&.&,438$: lafzı da şu ayette olduğu gibi 2 yerde
geçmektedir:
“Belki dönerler diye onları iyilikler ve kötülüklerle de
sınadık ("&.&,438$:),’’ (A‘raf: 168)
F&*4&".$,&44&)$: lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2
yerde zikredilmiştir:
“Sizi mutlaka deneyeceğiz (.&*4&".$,&44&)$:) ki içinizden
cihad edenleri, sabredenleri bilelim.” (Muhammed: 31)
Ayrıca /"?&.38$ lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi
2 defa geçmektedir:
“Ama Rabb’i onu imtihan edip (/"?&.38$) rızkını daraltırsa:
Rabbim, beni küçük düşürdü, der.” (Fecr: 16)

Şu lafızlardan her biri de birer defa geçmektedir:


7&.&,43* (Kalem: 17),* ?&".9* (Yunus: 3), 4&".$,3%
(Muhammed: 31), 4&".9)$:* (Enbiya: 35),* 4&".98$:*
(A’râf: 163),* ./* 4&".$,&8$: (Kehf: 7), li yebluvâ (Mu-
hammed: 4), yeblûkum (Nahl: 92),*./ yebluvennekum%
(Mâide: 94), li yebluvennî (Neml: 40), tublî (Târık: 9),*
.&?$".&,$44&* (Âl-i İmrân: 186), li yublâ (Enfâl: 17),*
/"?&.3 (Bakara: 124), nebtelîhi (İnsan: 2), liyebteliye%
(Âl-i İmrân: 154), li yebteliyekum (Âl-i İmrân: 152),*
/"?&.9 (Nisa: 6), ibtuliye (Ahzab: 11), mubtelîkum%
(Bakara: 249), li mubtelîne (Mü’minûn: 30).
Böylece zikredilen sultan ıstılahının sayısıyla 4/-()%
ve /"?/.30*ıstılahlarının sayıları birbirine eşittir.

129
Cebr, Kahr ve Azgınlık (utüv)
‫اجلرب و القهر و العتو‬
Zorlama, zor kullanma 1&"%* kelimesi türevleriyle
Kur’ân-ı Kerim’de 10 defa geçmektedir. Şöyle ki, =&""3%%
lafzı şu ayette olduğu gibi 5 defa tekrarlanmıştır:
“Peygamberler, Allah’tan yardım istemişler, her inatçı
zorba (1&""3%) da helâk olmuştu.” (İbrahim: 15)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 3 yerde de
1&""3%&4 gelmiştir:
‘‘Sen yeryüzünde bir zorba (1&""3%&4) olmak istiyorsun.’’
(Kasas: 19)
Cebbârîn lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
zikredilmiştir:
“Yakaladığınız zaman zorbalar (cebbârîn) gibi yakalıyor-
sunuz.” (Şuarâ: 130)
Bu sayıda yani 10 defa da )(8% (kahhar, gâlip,
öfkeli) ıstılahının türevleri tekrarlanmıştır. Mesela, &.6
)(88(% lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 6
yerde geçmiştir:
“O tek ve kahredici (&.6)(88(%) Allah’tır.” (Zümer: 4)
&.6)38/% lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde kullanıl-
mıştır:
“O, kullarının üstünde tam bir hâkimdir (&.6)38/%), O
herşeyi yerli yerince yapan, haber alandır.” (En’âm: 18)
D&)08(% lafzı bir defa zikredilmiştir:
“Öyleyse sakın öksüzü ezme (?&)08(%).” (Duhâ: 9)
%238/%94 lafzı ise şu ayette bir defa geçmiştir:
“(Fir’avn) Biz onların, daima üstünde eziciler ()38/%94)
olacağız, dedi.” (A’râf: 127)

!#(
J?;, (haddini aşmak, tecavüz, kibir, ayaklanma)
kelimesinin türevleri de 10 defa tekrarlanmıştır. Şöyle
ki; (?&,, lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 4
yerde gelmiştir:
“Derken dişi deveyi, boğazladılar ve Rabb’lerinin buyruğun-
dan dışarı çıktılar ((?&,,).” (A’râf: 77)
Atiyyen lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
kullanılmıştır:
“Sonra her milletten Rahman’a en çok karşı geleni (atiyyen)
ayıracağız.” (Meryem: 69)
Ve bu lafzın değişik türevleri aşağıdaki ayet-i kerime-
lerde olduğu gibi birer defa gelmiştir:
“Nice kent var ki Rabb’lerinin ve O’nun elçilerinin
emirlerine baş kaldırdı ((?&?).” (Talak: 8)
“Doğrusu onlar, azgınlık ($?$,,/4) ve nefret içinde
direnmektedirler.” (Mülk: 21)
“Andolsun ki onlar kendi içlerinde büyüklük tasladılar ve
büyük bir azgınlıkla ($?$,,&4) haddi aştılar.” (Furkan: 21)
“Âd (kavmi) ise uğultulu, azgın (âtiyeh) bir kasırga ile
helak edildiler.” (Hakka: 6)
Böylece cebr, kahr ve $?;, kelimeleri türevleriyle
birlikte her biri birbirine eşit bir şekilde Kur’ân-ı
Kerim’in muhtelif yerlerinde dağınık olarak 10’ar defa
zikredilmişlerdir.

!01&" ve Ğurur ‫العجب و الغرور‬


!01&" (garip, acâyip, tuhaf, şaşırtıcı) kelimesinin
türevleri Kur’ân-ı Kerim’de 27 defa tekrarlanmıştır.
Mesela (1&"&4 lafzı şu ayette olduğu gibi 4 defa

!#!
zikredilmiştir:
“İçlerinden bir adama vahyetmemiz, insanlara tuhaf mı
((1("&4) geldi?” (Yunus: 2)
D$01/")& lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 3 yerde kullanılmıştır:
“Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin
(?$01/")&).” (Tevbe: 55)
!1/"?$: lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde zikre-
dilmiştir:
“Korunup da merhamete uğramanız için, içinizden sizi
uyaracak bir adam aracılığı ile bir zikir gelmesine şaştınız
mı ((1/"?$:).” (A’râf: 63)
Allah tebarek ve tealanın şu sözünde olduğu gibi 2
yerde de (1/"9 gelmiştir:
“İçlerinden bir uyarıcı gelmesine şaştılar ((1/";) da, o
kâfirler: Bu tuhaf bir şeydir, dediler.” (Kaf: 2)
!01&"&?)$: lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde
geçmektedir:
3Huneyn gününde de yardım etmişti, hani (o gün) çokluğunuz
sizi böbürlendirmişti ((01&"&?)$:).” (Tevbe: 25)
!01&"&)& lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
gelmiştir:
“De ki: Murdarla temiz bir olmaz. Murdarın çokluğu
hoşuna gitse de ((01&"&)&).” (Mâide: 100)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2 yerde de
acîbûn geçmektedir:
“Kâfirler; bu tuhaf bir şeydir (acîbûn), dediler.” (Kaf: 2)
Kullanış şekillerine göre her biri de şu ayetlerde birer
defa zikredilmiştir:

!#"
“Hayır, sen hayran kaldın ((1/"?&); onlarsa alay ediyorlar.”
(Saffât: 12)
“Şimdi siz bu sözden mi hayret ediyorsunuz (?301&"94)?”%
(Necm: 59)
“Dediler ki; Allah’ın işine mi şaşıyorsunuz (ta’cebiyne)?”%
(Hûd: 73)
“Tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin
hoşuna gider ((01&"&).” (Hadid: 20)
“Hoşunuza gitse dahi ((01&"&)$:), mü’min bir köle, (hür)
müşrik bir adamdan hayırlıdır.” (Bakara: 221)
“Ekincilerin hoşuna gider (yu’cıbu).’’ (Fetih: 29)
“İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatına dair sözü,
hoşuna gider (yu’cibüke).” (Bakara: 204)
“Tanrıları bir tek tanrı mı yaptı? Bu, cidden tuhaf ($13")
bir şeydir.” (Sâd: 5)
Şu ayette ise aynı anda iki defa geçmektedir:
“Eğer şaşacaksan (?&01&"), onların şu sözlerine şaşmak
((1&";4) lazım: Biz toprak olduğumuz zaman mı, biz mi
yeniden yaratılacağız?” (Ra’d: 5)
Bu sayı, ğurur (aldatmak) ıstılahının ve bütün türev-
lerinin sayısına eşittir. Çünkü bu ıstılah da 27 defa
tekrarlanmıştır. Mesela ğururan lafzı, Allah tebarek
ve tealanın şu sözünde olduğu gibi 5 yerde gelmiştir:
“Onlar, aldatmak için (ğurûran) birbirlerine yaldızlı
sözler fısıldarlar.” (En’âm: 112)
Ğurûr lafzı şu ayette olduğu gibi 4 defa kullanıl-
mıştır:
“Dünya hayatı, aldatıcı (el-ğurûr) bir zevkten başka bir
şey değildir.” (Hadid: 20)

!##
Ğarur lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3 yerde
zikredilmiştir:
“Allah’ın emri gelinceye kadar o çok aldatıcı (el-ğarur) sizi
Allah hakkında aldattı.” (Hadid: 14)
Ğarrethum lafzı şu ayette olduğu gibi 3 yerde geçmektedir:
“Onlar ki dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve
dünya hayatı, kendilerini aldattı (ğarrathum).” (A’râf: 51)
Ğarretkum lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde gelmiştir:
“Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz, (inananların
başlarına felâketler gelmesini) gözlediniz, şüphe ettiniz,
kuruntular sizi aldattı (ğarretkum).” (Hadid: 14)
Teğurrennekum lafzı da şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 2 yerde kullanılmıştır:
“Dünya hayatı sizi aldatmasın (teğurrennekum).” (Lok-
man: 33)
Tuğurrennekum lafzı ise Allah tebarek ve tealanın
şu sözünde olduğu gibi 2 yerde geçmiştir:
:‘Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın (tuğurrennekum).”
(Fâtır: 5)
Bu kelimenin diğer kullanılış biçimleri şöyledir:
“Münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar ‘bunları
dinleri aldatmış (ğarre)’ diyorlardı.” (Enfâl: 49)
“Ey insan! Seni, engin kerem sahibi Rabb’ine karşı aldatıp
(ğarreke) isyana sürükleyen nedir?” (İnfitar: 6)
“... Allah’ın emri gelinceye kadar o çok aldatıcı (ğarrekum),
sizi Allah hakkında aldattı.” (Hadid: 14)
“Ve uydurdukları şeyler, onları dinlerinde yanıltmıştır
(ğarrahum).” (Âl-i İmrân: 24)

!#$
“Onların şehirlerde dolaşmaları seni aldatmasın (yağrurke).”
(Mü’min: 4)
“İnkâr edenlerin, öyle, şehirlerde gezip dolaşması seni
aldatmasın (yegurranneke).” (Âl-i İmrân: 196)
Görüldüğü gibi (1&" ıstılahı ve türevlerinin sayısı
ile ğurur ıstılahı ve türevlerinin sayısı birbirine eşit
zikredilmektedir.

Hıyânet ve Habis ‫اخليانة و اخلبث‬


Beklenen sadâkati göstermeme, güveni kötüye kullan-
ma, ihmal ve hîlekârlık göstererek sözünü ve ahdini
tutmama, ihânet etme gibi anlamlara gelen Hıyânet%
kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 16 defa zikredilmiştir. &.6
Hainîn lafzı şu ayette olduğu gibi 3 defa gelmiştir:
“Çünkü Allah, hainleri (el-hainîn) sevmez.’’ (Enfâl: 58)
D&8949 lafzı şu ayette 2 defa geçmektedir:
“Ey iman edenler, Allah’a ve Rasûlüne hainlik (?&8949)
etmeyin; bile bile kendi emanetlerinize hainlik (?&8949)
etmiş olursunuz.” (Enfâl: 27)
E(/4&?& lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde zikredilmiştir:
“(Allah) gözlerin hain (bakışlar)ını (8(/4&?&) ve göğüslerin
gizlediği düşünceleri bilir.” (Mü’min: 19)
Sözkonusu kelimenin çeşitli türevleri de her biri şu
ayetlerde birer, defa geçmektedir:
“Bu (kral), benim, arkadan hainlik ((8$4?$) etmediğimi
ve hainlerin tuzağını Allah’ın başarıya ulaştırmayacağını
bilsin.” (Yusuf: 52)

135
“Allah, sizin kendinize yazık etmekte olduğunuzu (?&8?3494&)
bildi de tevbenizi kabul edip sizi affetti.” (Bakara: 187)
“Kendilerine hainlik (yehtânûne) edenleri savunma.” (Nisa:
107)
“Bir kavmin, hainlik (hıyanete) yapmasından korkarsan,
sen de aynı şekilde onlara at.” (Enfâl: 58)
“Allah hiçbir hain (8(,,34/4) ve nankörü sevmez.” (Hac: 38)
“Zira Allah, daima hainlik (8(,,34&4) yapıp günah
işleyen insanı sevmez.” (Nisa: 107)
“Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kulun (nikahı) altında
idiler, onlara hiyanet (-&*834&?38$:3) ettiler.’’ (Tahrim: 10)
Şu ayette de 2 defa geçmektedir:
“Eğer sana hainlik (hiyaneteke) yapmak isterlerse, daha
önce Allah’a da hainlik (8349) yapmışlardı.” (Enfâl: 71)
“Murdar, kötü” anlamındaki habis kelimesi, türevle-
riyle aynı sayıda tekrarlanmıştır. Meselâ, el-habîs lafzı
şu ayette olduğu gibi 7 defa kullanılmıştır:
“De ki: Murdarla (el-habîs) temiz bir olmaz.” (Mâide: 100)
Habisetin lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde geçmektedir:
“Kötü sözün durumu da gövdesi yerin üstünden koparılmış,
kararı olmayan kötü (habisetin) bir ağaca benzer.”
(İbrahim: 26)
el-habâis lafzı da şu ayette olduğu gibi 2 defa tekrar-
lanmıştır:
“Ve onu, o çirkin işleri (el-habâis) işlemekte olan beldeden
kurtardık.” (Enbiya: 74)
Habuse lafzı şu ayet-i kerimede bir defa gelmiştir:
“Kötü (habuse) (verimsiz, çorak) olandan ise yararsız

!#&
bitkiden başka bir şey çıkmaz.” (A’râf 58)
Söz konusu kelimenin türevlerinden 4’ü de şu âyette
geçmektedir:
“Kötü kadınlar (el-habisât), kötü erkeklere (lil-habisîn),
kötü erkekler (el-habisûne), kötü kadınlara (lil-habisâti)
(meyleder).” (Nur: 26)
Böylece hıyânet ile habis kelimeleri türevleriyle
birlikte eşit sayıda zikredilmişlerdir. Her biri 16 defa
tekrarlanmış, ancak bir defa bile aynı ayette, hatta aynı
surede bile, biraraya gelmemişlerdir.

kâfirler ve Ateş ‫الكافرون و النار‬


Kâfirîn kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de birbirine benzer
bir şekilde 154 defa tekrarlanmıştır. Şöyle ki; el-kâfirîn%
lafzı şu ayette olduğu gibi 93 yerde kullanılmıştır:
“Oysa Allah, inkârcıları (el-kâfirîn) tamamen kuşatmıştır.”
(Bakara: 19)
&.6)3-/%94 lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 36
yerde tekrarlanmıştır:
“Kâfirler (&.6)3-/%94), zâlimlerin tâ kendileridir.’’ (Bakara:
254)
&.6);--(% lafzı Allah tebarek ve tealanın şu sözünde
olduğu gibi 19 defa zikredilmiştir:
“Kâfirler (&.6);--(%), yaptıklarıyla cezalandılar mı, diye.”
(Mutaffıfin: 36)
&.6)&-&%&?$ lafzı şu ayette bir defa geçmiştir:
“İşte onlar kâfirler (&.6)&-&%&?$), Hak’tan sapanlardır.’’%
(Abese: 42)

137
Aynı sayıda nâr (ateş) dan ve harik (yangın, alev) den
bahsedilmiştir. Mesela, &4643% lafzı şu ayette olduğu
gibi 126 yerde kullanılmıştır:
“Onlar, ateşin (&4643%) yakıtıdırlar.” (Âl-i İmrân: 10)

+3%&4 lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi


19 yerde geçmektedir:
“Alevli bir ateşe (43%&4) girecektir.” (Leheb: 3)
Ve bunların toplamı 145’dir.
E(%/) kelimesi ve türevleri 9 defa zikredilmiştir.
Şöyle ki, el-harîk şekliyle şu ayette olduğu gibi 5 yerde
geçmektedir:
“Haydi, yakıcı (el-harîk) azabı tadın.” (Enfâl: 50)

E(%%/)98$ lafzı şu ayette olduğu gibi 2 kere


gelmiştir:
“Dediler: Eğer bir şey yapacaksanız, onu yakın (8(%%/)98$)
ve ilahlarınıza yardım edin.” (Enbiya: 68)

Bu kelimenin türevleri aşağıdaki ayetlerin her birin-


de birer defa geçmiştir:
“Birden ateşli bir kasırga gelsin de bahçeyi yakıp
(-(8?&%()(?) kül etsin.” (Bakara: 266)
“Biz onu yakacağız (.&* 4$8(%%/)(44&8$), sonra onu
ufalayıp denize savuracağız.” (Tâhâ: 97)

Böylece 43% ve 8(%/) kelimeleri ve türevlerinin


toplamı 154 olmaktadır ki, bu da kâfirîn kelimesinin
toplamına eşittir.

!#'
Sapıklar (dallûn) ve ölüler (mevtâ)
‫الضالون و ا ْملوتى‬
&#6H(../4 (sapıklar) kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de değişik
şekillerde 17 defa geçmiştir. Şöyle ki,* &#6#(../4 lafzı şu
ayette olduğu gibi 8 yerde zikredilmiştir:
“Onu yaptığım zaman cahillerdendim (&#6#(../4), dedi.”
(Şuarâ: 20)
&#6H(..94&* lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 5
yerde zikredilmiştir:
“Ve işte onlar sapıkların (&#6#(..94&) ta kendileridir.’’ (Âl-i%
İmrân: 90)
Mudıllin lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde geçmiştir:
“Allah kime de yol gösterirse; artık onu saptıran (mudıllin)
olmaz.” (Zümer: 37)
Aşağıdaki ayet-i kerimelerde de birer defa geçmek-
tedir:
“Sen yol yordam bilmezken (#(..34), O seni doğru yola
iletmedi mi?” (Duha: 7)
“Yoldan saptırıcıları (mudılline) yardımcı tutmuş da
değilim.” (Kehf: 51)
Aynı sayıda, yani 17 defa dâ &.6:&,?3 (ölüler) kelime-
si tekrarlanmaktadır. Bir misal:
“Sen de ölülere (&.6:&,?3) (söz) dinletemezsin; arkalarını
dönüp giden sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.” (Rum: 52)
Kur’ân-ı Kerim’de zikredilen #(../4 sayısı :&,?3%
sayısına eşittir.

139
müslümanlar ve cihad ‫املسلمون و اجلهاد‬
Muslimîn kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 41 defa tekrar-
lanmıştır. Şöyle ki el-muslimîne lafzı şu ayette olduğu
gibi 21 yerde gelmiştir:
“Ve bana müslümanların (el-muslimîne) ilki olmam
emredildi.” (Zümer: 12)
Muslimûne lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 15 yerde geçmektedir:
“Allah’a inandık, şahid ol, biz müslümanlarız (muslimûn).”
(Âl-i İmrân: 52)
Muslimen lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde zikredilmiştir:
“İbrahim ne yahudi, ne de hıristiyandı; doğrusu bir
müslümandı (muslimen).’’ (Âl-i İmrân: 67)
Muslimat lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde
kullanılmıştır:
“O sizi boşarsa belki de Rabbi ona, sizden daha hayırlı,
müslüman (muslimat), mü’min, gönülden itaat eden, tevbe
eden, seyahat eden dul ve bakire eşler verir.” (Tahrim: 5)
Muslimeyni lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde gelmiştir:
“Rabbimiz, bizi sana teslim olanlar ( muslimeyni) yap.”
(Bakara: 128)
Böylece muslimîn kelimesi ve benzerleri 41 defa
tekrarlanırken, 41 defa da 1/8(# kelimesi ve türevleri
zikredilmiştir. Mesela 138&#9 lafzı şu ayette olduğu
gibi 11 defa tekrarlanmıştır:
“Bizim yolumuzda cihad (138&#9) edenleri Biz mutlaka

!$(
kendi yolumuza irşat ederiz.” (Ankebût: 69)
=&8# lafzı, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 5
yerde zikredilmiştir:
“Bütün güçleriyle (1&8#): Allah ölen kimseyi diriltmez,
diye Allah’a yemin ettiler.” (Nahl: 38)
=38/#9 lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4 yerde
gelmiştir:%
“Allah uğrunda cihad (138/#9) edin.” (Hac: 78)
el-Mucahidîne lafzı şu ayette olduğu gibi 3 yerde
tekrarlanmıştır:
“Gerçi Allah hepsine de güzellik va’detmiştir ama mücahidleri
(el-mucahidîne), oturanlardan çok daha büyük ecirle üstün
kılmıştır.” (Nisa: 95)
=38&#& lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
2 yerde gelmiştir:
“Hacılara su verme ve Mescid-i Haram-ı onarma işini;
Allah’a, ahiret gününe inanan ve Allah yolunda cihad
edenle (138&#&) bir mi tuttunuz?” (Tevbe: 19)
=38&#3)& lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde
geçmektedir:
“Eğer onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi
bana ortak koşman için zorlarlarsa (138&#3)&) onlara
itaat etme.’’ (Ankebût: 8)
@$138/#9 lafzı da şu ayette olduğu gibi 2 yerde
zikredilmiştir:
“Mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (yucâhidû)
hoşlanmadılar.” (Tevbe: 81)
=38/#/ lafzı ise Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde gelmiştir:

!$!
“Ey peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cihad et
(138/#/).” (Tevbe: 73)
Ayrıca 1/8(#&4 lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde kullanılmıştır:
“Eğer benim yolumda savaşmak (1/83#&4) ve rızamı
kazanmak için çıktınızsa, içinizde onlara sevgi (mi) gizli-
yorsunuz?” (Mümtehine: 1)
Bu kelimenin türevlerinin her biri de şu ayetlerde
birer defa geçmektedir:
“Allah’a ve Rasûlüne inanırsınız, mallarınızla ve canlarınızla
Allah yolunda savaşırsınız (?$138/#94&).” (Saf: 11)
“Kim cihad ederse, sadece kendi yararı için cihad etmiş
olur (yucâhidu).” (Ankebût: 6)
“Allah yolunda cihad edenler (yucâhidûne), hiçbir kınayı-
cının kınamasından korkmazlar.” (Mâide: 54)
“Kâfirlere boyun eğme ve bununla (bu Kur’ân’la) onlara
karşı büyük cihad (138/#8$:) et.” (Furkan: 52)
“Sadakalar hususunda gönülden veren mü’minleri çekiş-
tiren ve güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanlarla
(1$8#&8$:) alay edenler yok mu, Allah onları maskaraya
çevirmiştir.” (Tevbe: 79)
Size Allah’tan, Rasulünden ve O’nun yolunda cihad et-
mekten (1/83#/) daha sevgili ise o halde Allah emrini
getirinceye kadar gözetleyin.” (Tevbe: 24)
“O’na yaraşır şekilde cihad edin (1/83#/8/).” (Hac: 78)
“İman edenlerden özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile,
mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad edenler (&.6
:$1(8/#94&) bir olmaz.” (Nisa: 95)
Bu şekilde zikredilen müslümanlar kelimesinin
sayısıyla 1/8(# kelimesinin sayısı birbirine eşittir.

!$"
Dîn ve Mesâcid ‫الدين و املساجد‬
Dîn ıstılahı ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de 92 defa
tekrarlanmıştır. Şöyle ki; ed-dîn lafzı şu ayette olduğu
gibi 62 yerde zikredilmiştir:
“Allah katında din, (ed-dîn) İslâm’dır.” (Âl-i İmrân: 19)
Dînikum lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 11 yerde gelmiştir:
“De ki: Ey kitab ehli, dininizde (dînikum) haksız yere
aşırılığa dalmayın.’’ (Mâide: 77)
Dînehum lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 10
yerde tekrarlanmıştır:%
“Ve kendileri için seçip beğendiği dinlerini (dînehum)
kendilerine sağlamlaştıracaktır.” (Nur: 55)
Dînen şeklinde 4 yerde kullanılmıştır:
“Kim İslâm’dan başka bir din (dînen) ararsa, bilsin ki, (o
din) ondan kabul edilmeyecektir.” (Âl-i İmrân: 85)
Dînihî lafzı Allah tebarek ve tealanın şu sözünde
olduğu gibi 2 yerde geçmektedir:
“Sizden kim dininden (dînihî) döner ve kâfir olarak ölürse,
işte onların bütün yaptıkları dünyada da ahirette de boşa
çıkmıştır.” (Bakara: 217)
Dînî lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
tekrarlanmıştır:
“De ki; Ben dinimi (dînî) yalnız Allah’a halis kılarak O’na
kulluk ediyorum.” (Zümer: 14)
Dîn lafzı şu ayette bir defa gelmiştir:
“Sizin dininiz size, benim dinim (dîn) banadır.” (Kâfirûn: 6)
Aynı sayıda, yani 92 kere de mesâcid (mescidler)

!$#
ıstılahı ve türevleri tekrarlanmıştır. Şöyle ki; el-mescid%
lafzı şu ayette olduğu gibi 20 yerde zikredilmiştir:
“Nereden (yola) çıkarsan yüzünü Mescid-i (el-mescid)
Haram’a doğru çevir.” (Bakara: 150)
Succeden lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 11
yerde zikredilmiştir:
“Onlar ki, gecelerini Rabb’lerine secde ederek (succeden),
ayakta durarak geçirirler.” (Furkan: 64)
es-sâcidîn lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 11 yerde geçmiştir:
“Sen Rabbuni hamd ile tesbih et ve secde edenlerden (es-
sâcidîn) ol.” (Hicr: 98)
Uscudû lafzı ise şu ayette olduğu gibi 9 yerde
tekrarlanmıştır:
“Haydi Allah’a secde (uscudû) ve kulluk edin.” (Necm: 62)
Secedû lafzı şu ayet i kerimede olduğu gibi 6 yerde
geçmektedir:
“(Namazda olanlar), secdeye (secedû) vardıklarında
arkanıza geçsinler.” (Nisa: 102)
el-Mesâcid lafzı ise Allah tebarek ve tealanın şu
sözünde olduğu gibi 6 yerde zikredilmiştir:
“Mescidler (el-mesâcid) Allah’a mahsustur, Allah ile
beraber bir başkasına dua etmeyin.” (Cin: 18)
Yescudûne lafzı da şu ayette olduğu gibi 4 yerde
tekrarlanmıştır:
“Gece saatlerinde ayakta durup Allah’ın ayetlerini okuyarak
secdeye kapanan (yescudûne) bir topluluk da vardır.” (Âl-i
İmrân: 113)

!$$
es-Sucûd lafzı ise şu ayette olduğu gibi 4 yerde
geçmektedir:
‘‘Gecenin bir vaktinde ve secdelerin (es-sucûd) ardından
da O’nu tesbih et.’’ (Kaf: 40)
Yescudû lafzı Allah tebarek ve tealanın şu sözünde
olduğu gibi 3 yerde zikredilmiştir:
‘‘Göklerde ve yerde bulunan gerek canlılardan, gerek
meleklerden hepsi Allah’a secde ederler (yescudu).” (Nahl: 49)
Secede lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde kullanıl-
mıştır:
“Meleklerin hepsi topluca secde ettiler (secede).” (Hicr: 30)
Ayrıca escudu lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde gelmiştir:
“Yalnız İblis etmedi: Ben, çamur olarak yarattığın kimseye
secde (escudu) eder miyim, dedi.” (İsrâ: 61)
Tescude lafzı ise Allah tebarek ve tealanın şu
sözünde olduğu gibi 2 yerde geçmiştir:
“(Allah) buyurdu: Sana emrettiğim zaman seni secde
(tescude) etmekten alıkoyan nedir?” (A’râf: 12)
Ayrıca uscud lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde
zikredilmiştir:
“Hayır, ona boyun eğme; (Allah’a) secde et (uscud) ve
yaklaş.” (Alâk: 19)
es-Sucûd lafzı da Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde geçmektedir:
“Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve tavâf edenler, ayakta
duranlar, rükû’ ve secde edenler (es-sucûd) için Beytimi
temiz tut.’’ (Hac: 26)
Ayrıca mesciden lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi

145
2 defa zikredilmiştir:
“Onların işine galip gelenler: Mutlaka Onların üstüne bir
mescid (mesciden) yapacağız, dediler.” (Kehf: 21)
Şu ayetlerde de birer defa kullanılmıştır:
“Ne güneşe, ne de aya secde (tescudu) etmeyin.” (Fussilet: 37)
“Rahman nedir? Senin bize emrettiğine secde eder miyiz
(nescudu) hiç, derler.” (Furkan: 60)
“Necm (bitkiler, yıldızlar) ve ağaçlar (Allah’a) secde etmek-
tedirler (yescudâni).” (Rahman: 6)
“Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran ve gizlediklerini
ve açığa vurduklarını bilen Allah’a secde (yescudû) etmeleri
gerekmez miydi?” (Neml: 25)
“Ey Meryem, Rabbine divan dur, secde et ve (O’nun huzurun-
da) eğilenlerle (escudî) beraber ol.” (Âl-i İmrân: 43)
“Yoksa o, gece saatlerinde secde (sâciden) ederek, ayakta
durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabb’inin
rahmetini uman gibi midir?” (Zümer: 9)
“Rükû eden, secde eden (es-sâcidûne), iyiliği emredip kötü-
lükten meneden ve Allah’ın sınırlarını koruyan insanlar-
dır.” (Tevbe: 112)

D/.3,&? ve Sâlihât ‫التالوة و الصاحلات‬


Kur’ân’ı güzel sesle ve kurallara göre okuma anlamı-
na gelen ?/.3,&? kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de bütün
türevleriyle 62 defa tekrarlanmıştır. Şöyle ki, ?$?.3 lafzı
yüce Allah’ın şu sözünde olduğu gibi 16 yerde gelmiştir:
“Onlara Rahman’ın ayetleri okunduğu (?$?.3) zaman
ağlayarak secdeye kapanırlar.” (Meryem: 58)
@&?.9 lafzı şu ayette olduğu gibi 7 yerde tekrarlan-

!$&
mıştır:
“Allah tarafından (gönderilmiş) tertemiz sahifeler okuyan
(yetlû) bir elçidir.” (Beyyine: 2)
@$?.3 lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 7 yerde
zikredilmiştir:
“Sizin evlerinizde okunan (yutlâ) Allah ayetlerini ve hikmeti
hatırlayın.” (Ahzab: 34)
J?.$ lafzı da Allah tebarek ve tealanın şu sözünde olduğu
gibi 6 yerde gelmiştir;
“(Ey Muhammed), Kur’ân’dan önce sen herhangi bir yazı
okumuş ($?.$) değildin; onu elinle de yazmamıştın.”
(Ankebut: 48)
@&?.94& lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 5
yerde geçmektedir:
“İçinizden size, Rabbinizin âyetlerini okuyan (yetlûne)
ve bu gününüzle karşılaşacağınızı size ihtar eden elçiler
gelmedi mi?” (Zümer: 71)
+&?.983 lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 3 yerde zikredilmiştir:
“İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Bunları sana gerçek
olarak okuyoruz (4&?.983).” (Âl-i İmrân: 108)
C?.9 lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde geçmektedir:
“Ve (bana) Kur’ân okumam (&?.9) (emredildi). Şimdi kim
yola gelirse kendi yararına yola gelmiş olur ve kim saparsa,
de ki: Ben ancak uyarıcılardanım!” (Neml: 92)
D/.3,&?’in aşağıdaki türevlerinden her biri de şu
ayet-i kerimelerde birer defa zikredilmiştir:
“De ki: Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım (:&?&.&,-
?$8$) ve onu size hiç bildirmezdi.” (Yunus: 16)

147
“Siz Kitabı okuduğunuz (?&?.94&) halde, insanlara iyiliği
emredip kendinizi unutuyor musunuz?” (Bakara: 44)
“Musa ve Firavun’un haberlerinden bir kısmını mü’min
kimseler için hak ile okuyacağız (?&?.9).” (Kasas: 3)
“İşte bu sana okuduğumuz (4&?.98$) ayetlerden ve hikmetli
zikirlerdendir.” (Âl-i İmrân: 58)
‘‘Kendilerine verdiğimiz Kitabı okuyanlar (yetlûnehû) var
ya.” (Bakara: 121)
“Hiç böyleleri, şu kimse gibi olur mu ki o, Rabbinden bir
delil üzerinde bulunmaktadır, ayrıca Allah’tan, bir şahit
onu takib ediyor (yetlûhû).” (Hud: 17)
“De ki: Doğru iseniz, Tevrat’ı getirip okuyun (-&?.983).” (Âl-i
İmrân: 93)
“Kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğu (tuliyet) zaman
imanlarını artırır.” (Enfâl: 2)
“Zikir okuyanlara (et-tâliyât).” (Saffat: 3)
“Onu hakkıyla okuyanlar (?/.3,&?/8/).” (Bakara: 121)
Bütün bu sayıların toplamı kadar, yani 62 defa da es-
sâlihât lafzı Kur’ân-ı Kerim’de zikredilmiştir. [Sâlihat
kelimesi iki anlamda kullanılmaktadır: (1) Şerîatın
emrettiği insâniyete ve ahlâka uygun işler. (2) Dînin
emirlerine uygun davranan, iyi amel ve hayır sâhibi
müslüman kadınlar.] Bir ayetle misallendirelim:
“Bâki kalacak olan güzel işler (es-sâlihat) ise Rabbinin
katında sevapça da daha hayırlıdır, umutça da daha
hayırlıdır.” (Kehf: 46)

!$'
namaz (es-salâtü!, Necât,
melekler ve kur’ân
‫الصالة و النجاة و املآلئكة و القرآن‬
es-Salât (namaz-dua) lafzı Kur’ân-ı Kerim’de 67
yerde geçmektedir, şu ayette olduğu gibi:
‘‘Rabbim, beni ve zürriyetimden bir kısmını namazı kılan
(es-salât) yap.” (İbrahim: 40)
Namazın eda edildiği yer olan musellâ lafzı ise şu
ayette bir defa geçmiştir:
“Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri (musellâ)
edinin.” (Bakara: 125)
Böylelikle salât ve musellâ kelimeleri Kur’ân-ı
Kerim’de toplam olarak 68 defa tekrarlanmışlardır.
Aynı sayıda da 4&13? (kurtuluş) kelimesi zikredilmiştir.
Mesela necceynâhu şeklinde şu ayette olduğu gibi 8
defa tekrarlanmıştır:
“Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık (necceynâ-
8$).’’ (Saffat: 76)
Enceynâhu lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 6 yerde kullanılmıştır:
“Onu ve onunla beraber olanları, bizden bir rahmetle
kurtardık (enceynâhu).” (A’râf: 72)
Necceynâ lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 5
yerde gelmiştir:
“İman edenleri ise, bu azaptan kurtarmıştık (necceynâ).”
(Fussilet: 18)
Neccinî lafzı şu ayette olduğu gibi 5 yerde zikredil-
miştir:

149
“Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar
(neccinî)!” (Şuarâ: 169)
Enceynâ lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 4 yerde geçmektedir:
“İman edenleri ve (günahlardan) korunanları kurtardık
(enceynâ).” (Neml: 53)
Enceynâkum lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3
yerde tekrarlanmıştır:%
‘‘Hatırlayın o zamanı ki biz sizi Firavun ailesinden kurtar-
mıştık (enceynâkum).” (A’râf: 141)
+&11343 lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde zikredil-
miştir:
“Bizi o zâlim kavimden kurtaran (4&11343) Allah’a ham-
dolsun, de.” (Mü’minûn: 28)
+&1138;: lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde tekrarlanmıştır.
“Fakat, onları karaya çıkarıp kurtardığımız (4&1138$:)
zaman onlar hemen şirk koşarlar.” (Ankebut: 65)
Necceynâhum lafzı Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 2 yerde gelmiştir:
“Onları katı bir azabdan kurtardık (necceynâhum).” (Hud: 58)
Nuneccî lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde kullanıl-
mıştır:
“Sonunda elçilerimizi ve inananları kurtarırız (nuneccî).”
(Yunus: 103)
Yuneccîkum lâfzı da şu ayet-i kerimede olduğu gibi
2 yerde zikredilmiştir:
“De ki: Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarıyor
(yuneccikum).” (En’âm: 64)

150
Ayrıca necciyyen* lafzı Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 2 yerde kullanılmıştır:
“Yusuf’tan ümitlerini kesince, aralarında müzakere etmek
(neciyyen) için bir kenara çekilmişlerdi.’’ (Yusuf: 80)
Şu türevlerden her biri de birer defa geçmektedir:
+&1(* (Yusuf: 45), 4&1&,?&* (Kasas: 25),* 4&113)$:*
(İsrâ: 67), fe necceynâke (Tâhâ: 40), necceynâkum
(Bakara: 49), necceynâhuma (Saffât: 115), nunecciyke
(Yunus: 92), le nunnecciyennehu (Ankebut: 22),
yünecci (Zümer: 61),* 4&11/43* (Yunus: 86), fenucciye
(Yusuf: 110),*&41343*(En’âm: 63), &413)$:*(İbrahim:
6), -&&4138$* (Ankebut: 24),* &4138$:* (Yunus: 23),
enceytenâ (Yunus: 22), fe enceynâhum (Enbiya: 9),
?$41/)$:* (Saf: 10),* 4;41/* (Yunus: 103), nunciye
(Enbiya: 88), yüncîhi (Mearic: 14), 431/4* (Yusuf: 42),
34*4&13?/*(Mü’min: 41),*:$4&119)&*(Ankebut: 33), .&*
:$4&1198$: (Hicr: 59).
Ayrıca :&.3/)& (melekler) kelimesi şu ayette olduğu
gibi Kur’ân-ı Kerim’de 68 yerde geçmiştir:
“Zekeriyya, mabedde durmuş namaz kılarken melekler
(:&.3/)&) ona seslendiler.” (Âl-i İmrân: 39)
Bu sayı kadar da 2$%034 kelimesi zikredilmiştir.
Şöyle ki, &.62$%034 lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi
58 yerde geçmiştir:
“Sen onların üstünde bir zorlayıcı değilsin, sadece

* Bu misaldeki lafzın kökü, “sır söyledi” anlamındaki 4&1,3dır


ve kurtuluş anlamındaki 4&13? kelimesinin köküyle farklıdır.
(Tabatabaî).

151
tehdidimden korkanlara Kur’ân’la (&.62$%034) öğüt ver.”%
(Kaf: 45)
2$%034&4 lafzı ise Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 10 defa tekrarlanmıştır:
“Biz onu Arapça bir Kur’ân (2$%034&4) olarak indirdik ki
anlayasınız.” (Yusuf: 2)
Böylece salât, necât, melâike ve*2$%034 kelimeleri
birbirlerine eşit sayıda (68) tekrarlanmışlardır.

Zekât ve Bereket ‫الزكاة و الربكات‬


K&)3? kelimesi şu ayette olduğu gibi Kur’ân-ı
Kerim’de 32 defa tekrarlanmıştır:
“Namazı kılın, zekatı (ez-zekât) verin, Peygambere itaat
edin ki, rahmete erdirilesiniz.” (Nur: 56)
Aynı sayıda yani 32 defa da "&%&)3? kelimesi bütün
türevleriyle tekrarlanmıştır. Mesela ?&"(%&)& lafzı şu
ayet-i kerimede olduğu gibi 9 yerde gelmiştir:
“Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir
(?&"(%&)&).’’ (Rahman: 78)
73%&)43 lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 6 yerde zikredilmiştir:
“Onu ve Lût’u kurtarıp, alemlere bereketli ("3%&)43)
kıldığımız bir yere getirdik.” (Enbiya: 71)
5$"(%&) lafzı şu ayette olduğu gibi 4 yerde geçmekte-
dir:
“Bu (Kur’ân) da ona indirdiğimiz çok faydalı (:$"(%&))
bir öğüttür.” (Enbiya: 50)
5$"(%&)&4 lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4
yerde tekrarlanmıştır:

152
“Ve de ki: ‘Rabb’im beni mübarek (:$"(%&)&4) bir inişle
indir’.” (Mü‘minun: 29)
Ayrıca :$"(%&)&?/4 lafzı da Allah tebarek ve
tealanın şu sözünde olduğu gibi 4 yerde zikredilmiştir:
“Biz onu mübarek (:$"(%&)&?/4) bir gecede indirdik.”
(Duhan: 3)
7&%&)3?/4 lafzı da şu ayette olduğu gibi 2 yerde
geçmiştir:
“Bizden esenlik ve bereketlerle ("&%&)3?/4) in.” (Hûd: 48)
Aynı kelimenin değişik şekilleri de şu ayetlerde birer
defa geçmektedir:
‘‘Onda bereketler ("3%&)&) yarattı ve onda –arayıp soranlar
için– gıdalarını tam dört günde takdir etti.” (Fussilet: 10)
“Ateşin içinde bulunan da, çevresinde olan da mübarek
("9%/)&) kılındı.” (Neml: 8)
“Ey ev halkı! Allah’ın rahmeti ve bereketleri ("&%&)3?$8$)
sizin üzerinizedir...” (Hûd: 73)
Böylece zikredilen &'6'&)3? kelimesinin sayısı ile
"&%&)3? kelimesi ve türevlerinin toplamı birbirine
eşittir.

Oruç, Sabır, Dereceler ve Şefkat

‫الصيام و الصرب و الدرخات و الشفقة‬


Sıyâm (oruç) kelimesi ve türevlerinden Kur’ân-ı
Kerim’de 14 defa bahsedilmiştir. es-Sıyâm lafzı şu
ayette olduğu gibi 8 yerde zikredilmiştir:
“Oruç (es-sıyâm) gecesi, kadınlarınıza yaklaşmak, size
helal kılındı.” (Bakara: 187)

153
Bu kelimenin türevleri de birer defa geçmiştir:
“Ben Rahman için (susma) oruc(u) (savmen) adadım,
bugün hiçbir insanla konuşmayacağım, de.” (Meryem: 26)
“İçinizden iki âdil kişinin karar vereceği, Kâbe’ye varacak
bir kurban, yahut yoksullara yedirme şeklinde keffaret, ya
da buna denk oruçtur (siyamen)’’ (Mâide: 95)
“Bilirseniz oruç tutmanız (tesûmû), sizin için daha
hayırlıdır.” (Bakara: 184)
“Kim ay’ı görürse oruç tutsun (fel yesumhu).’’ (Bakara: 185)
“…Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç
tutan erkekler (es-sâimine) oruç tutan kadınlar (es-
sâimât), ırzlarını koruyan erkekler ve koruyan kadınlar…”%
(Ahzab: 35)
Bu kadar da sabır kelimesi tekrarlanmıştır. es-Sabr%
şekliyle, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 5 yerde gelmiştir:
“Sabırla (es-sabr), namazla yardım dileyin.” (Bakara: 45)
Sabren lafzı ise Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 8 yerde kullanılmıştır:
“Rabbimız, üzerimize sabır (sabren) yağdır, ayaklarımızı
sabit kıl.” (Bakara: 250)
Ayrıca #&%&13? (dereceler) kelimesi de aynı sayıda,
14 defa tekrarlanmıştır; şu ayette olduğu gibi:
“Kim de O’na iyi işler yapmış bir mü’min olarak gelirse,
işte onlar için de yüksek dereceler (ed-derecât) vardır.”
(Tâhâ: 75)
Eğer savm kelimesini türevlerini hesaba katmadan
sayacak olursak, 10 defa zikredildiğini görürüz. Şöyle
ki, 8 defa es-sıyâm şeklinde, 1 defa savmen ve yine
bir defa da sıyâmen şeklinde gelmiştir. Bu kadar, yani

154
10 defa da şefkat kelimesi bütün türevleriyle birlikte
zikredilmiştir. Mesela, muşfikûne lafzı şu ayet-i
kerimede olduğu gibi 5 yerde kullanılmıştır:
“Rabblerinin azabından korkarlar (muşfikûne).” (Mearic:
27)
Muşfikin lafzı Allah tebarek ve tealanın şu sözünde
olduğu gibi 2 yerde geçmektedir:
“Daha önce biz, ailemiz içinde (iken sonumuzdan) korkardık
(müşfikin), dediler.” (Tûr: 26)
Şu iki ayette de birer defa geçmektedir:
“Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermenizden korktunuz
mu (e eşfaktum)?…” (Mücadele: 13)
“Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklen-
mekten kaçındılar, ondan korktular (eşfakne).’’ (Ahzab: 72)
Böylece savm+%şefkat ve türevleri kadar tekrarlanmış
oldu.Buna bağlı olarak savm bütün türevleriyle sayılırsa
sabır ve #&%&13? ile eşittir; şefkat ile ise türevleri
sayılmadığı zaman eşittir.

Akıl ve nûr ‫العقل و النور‬


Akıl bütün türevleriyle Kur’ân-ı Kerim’de 49 defa
tekrarlanmıştır. Şöyle ki te’kılûn lafzı şu ayette olduğu
gibi 24 defa zikredilmiştir:
“Belki aklınızı kullanırsınız (te’kılûn) diye size ayetleri
açıkladık.” (Hadid: 17)
Ye’kılûn lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 22
yerde gelmiştir:
“Şüphesiz bunda aklını kullanan (ye’kılûn) bir toplum

155
için işaret vardır.” (Nahl: 67)
Bu ıstılahın türevlerinin her biri de şu ayetlerde birer
defa geçmektedir:
“Oysa bunlardan bir grup vardır ki, Allah’ın sözünü
işitirlerdi de düşünüp akıl erdirdikten (()(.98$) sonra,
bile bile onu değiştirirlerdi.” (Bakara: 75)
“Ve dediler ki: Eğer dinleseydik, yahut akıl etseydik
(na’kılu), cehennem ehlinden olmazdık!” (Mülk: 10)
“Biz bu misalleri insanlar için veriyoruz. Onları da ancak
ilim sahibi olanlar anlayabilir (ye’kıluhâ).” (Ankebut: 43)
+9% kelimesi bütün türevleri de 49 defa tekrarlan-
mıştır. Mesela &4649% lafzı şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 24 yerde gelmiştir:
“Gerçekten size Allah’tan bir nur (&4649%) ve açık bir kitab
geldi.” (Mâide: 15)
+9%&4 lafzı şu ayette olduğu gibi 9 yerde geçmektedir:
“O’nun Rasûlüne inanın ki size rahmetinden iki pay versin.,
sizin için ışığında yürüyeceğiniz bir nur (49%&4) yaratsın
ve sizi bağışlasın.” (Hadid: 28)
Nûrihî lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
4 defa zikredilmiştir:
“Allah, dilediği kimseyi nuruna (49%/8/) iletir.” (Nûr: 35)
+9%/8/: lafzı ise şu ayeti kerimede olduğu gibi 4
yerde kullanılmıştır:
“(Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz. Allah onların
(gözlerinin) nurlarını (49%/8/:) giderdi.” (Bakara: 17)
Ayrıca :;4/% lafzı şu ayette olduğu gibi 4 yerde
geçmektedir:
İnsanlardan kimi bilmeden, ne bir yol göstereni, ne de

156
aydınlatıcı (:;4/%) bir kitab’ı olmadan, Allah hakkında
tartışır.’’ (Hacc: 8)
5$4/%&4 lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde gelmiştir:
“Ve izniyle, Allah’a davetçi ve aydınlatıcı (:$4/%&4) bir
lamba olarak.” (Ahzab: 46)
Şu iki ayette de birer defa geçmektedir:
“Bize bakın da sizin nurunuzdan (49%/)$:) alalım.” (Hadid:
13)
“Derler ki: Rabbimiz, nurumuzu (49%&43) tamamla, bizi
bağışla!” (Tahrim: 8)
Böylece zikredilen akıl kelimesi ve türevleriyle 49%%
kelimesi ve türevleri birbirine eşittir.

lisân ve öğüt (:&,0/'&) ‫اللسان و املوعظة‬


Lisân kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 25 defa tekrarlan-
mıştır. Mesela, lisân lafzı şu ayette olduğu gibi 7 yerde
gelmiştir:
“Bu ise apaçık Arapça bir dildir (lisân)!’ (Nahl: 103)
el Sinetihim lafzı Allah-u tealanın şu sözünde oldu-
ğu gibi 6 defa zikredilmiştir:
“Onlar kalblerinde olmayan şeyi dilleriyle (el sinetihim)
söyleyecekler.” (Fetih: 11)
Lisânen lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3 yerde
geçmektedir:
“Biz ona vermedik mi: İki göz, bir dil (lisânen), iki dudak?”
(Beled: 8-9)
Lisâneke lafzı şu ayette olduğu gibi 3 yerde tekrarlan-
mıştır:

157
“Onu çabuk ezberlemek için tekrarlayıp dilini (lisâneke)
kımıldatma.” (Kıyâmet: 16)
Ayrıca sinetikim lafzı Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 3 yerde zikredilmiştir:
“O’nun ayetlerinden biri de göklerin ve yerin yaratılması,
dillerinizin (sinetikum) ve renklerinizin değişik olması-
dır.” (Rum: 22)

Lisânı lafzı ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde kullanıl-


mıştır:
“Dilimden (lisânı) şu düğümü çöz.” (Tâhâ: 27)

Sinetin lafzı da şu ayette bir defa gelmiştir:


“…Korku geçtiğinde de, ganimet hırsı ile sivri dilleriyle
(sinetin) sizi incitip dururlar.” (Ahzab: 19)

Lisan kelimesi ve türevlerinin tekrarı kadar yani 25


defa da :&,0/'& (öğüt) kelimesi ve türevleri geçmektedir.
Şöyle ki, :&,0/'(?$4 lafzı Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 9 defa zikredilmiştir:
“İşte bunlar, insanlar için bir beyandır; Allah’tan korkanlar
için bir hidayet ve bir öğüttür (:&,0/'(?;4).” (Âl-i İmrân:
138)
Yeızukum lafzı şu ayette olduğu gibi 4 yerde tek-
rarlanmıştır:
“Allah size öğüt (yeızukum) veriyor ki eğer inananlar
iseniz böyle bir şeye bir daha asla dönmeyesiniz.” (Nur: 17)
@9('$ lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
geçmektedir:
“İşte Allah’a ve son güne inanan kimseye öğütlenen (yûazu)
budur.” (Talâk: 2)

158
Söz konusu kelime değişik şekillerde birer defa da şu
ayetlerde geçmektedir:
“Sana cahillerden olmamanı öğütlerim (&/'$)&).” (Hûd: 46)
“De ki: Size bir tek öğüt (&/'$)$:) vereyim: Allah için
ikişer ikişer ve teker teker kalkar, durursunuz, sonra
düşünürsünüz.” (Sebe’: 46)
“Allah’ın helak edeceği, yahut şiddetli bir şekilde azab
edeceği bir kavme artık ne diye öğüt (?&/'$4&) veriyorsunuz?”
(A‘raf: 164)
“Lokman, oğluna nasihat (yeizuhu) ederek demişti ki:
Yavrum, Allah’a sakın şirk koşma; zira şirk en büyük bir
zulümdür.’’ (Lokman: 13)
“Onlara aldırma, onlara öğüt (,(/'8$:) ver.” (Nisa: 63)
“Serkeşlik etmelerinden korktuğunuz kadınlara önce
nasihat (fe ızûhunne) edin.” (Nisa: 34)
“Kadınlarına zihar yapıp sonra da söylediklerinden
dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce bir köle azad
etmeleri gerekir. İşte size bununla öğüt veriliyor (?9('94&).”
(Mücadele: 3)
“Eğer onlar, kendilerine öğüt verilen (yûazûne) şeyi yapsalar-
dı, kendileri için elbette daha hayırlı ve (imanlarında) daha
sağlamlaştırıcı olurdu.” (Nisa: 66)
2 defa da şu ayette geçmektedir:
“Dediler ki: Öğüt versen (&*,(('?&) de, öğüt verenlerden (&.*
vâızîn) olmasan da bizim için birdir.” (Şuarâ: 136)

Hiçbir ayette belki de hiçbir surede bir arada


gelmedikleri hâlde, lisân ve :&,0/'& (öğüt) kelimeleri,
Kur’ân-ı Kerim’de eşit sayıda zikredilmişlerdir.

159
Selâm ve Tayyibât ‫السالم و الطيبات‬
Selâm kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de bütün türevleriyle
50 defa tekrarlanmıştır, es-selâm olarak, şu ayette
geçtiği gibi 33 yerde zikredilmiştir.
“Onunla Allah, rızasının peşinde gidenleri esenlik (es-
selâm) yollarına iletiyor.” (Mâide: 16)
Selâmen lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 9 yerde geçmiştir:
“Biz de: Ey ateş, İbrahim’e serin ve esenlik (selâmen) ol,
dedik.” (Enbiya: 69)
Seleme lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4
yerde tekrarlanmıştır:
“Eğer onlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde (es%*
seleme) yaşamak istemezler, ellerini çekmezlerse onları
yakalayın ve nerede bulursanız öldürün.” (Nisa: 91)
Selmi lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde geçmek-
tedir:
“Eğer onlar barışa (es-selmi) yanaşırlarsa sen de ona yanaş
ve Allah’a dayan, çünkü O, işitendir, bilendir.” (Enfâl: 61)

Şu ayetlerin her birinde de birer defa gelmiştir:


“Ey iman edenler, toplu olarak sulh ve selâmete (es silmi)
girin.” (Bakara: 208)
“Allah size, birkaç kişinin sahip olduğu ve hakkında
anlaşamayıp çekiştikleri bir köle ile sahibinin bir tek kişi
olduğu rahat (seleme) bir köleyi misal veriyor; bunlar bir
olur mu?” (Zümer: 29)
Bu sayıda, yani 50 defa da türevleriyle birlikte
tayyibat (temiz, güzel, iyi) kelimesi zikredilmiştir.

!&(
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 20 yerde &?6
tayyibat lafzı geçmektedir:
“Bugün size iyi ve temiz (et-tayyibat) şeyler helal kılındı.”
(Mâide: 5)
Tayyibeten lafzı şu ayette olduğu gibi 9 yerde tekrar-
lanmıştır:
“Evlere girdiğinizde, Allah’tan sağlık, bolluk, iyilik ve güzellik
(tayyibeten) dileğiyle karşılıklı olarak birbirinize selâm
verin.” (Nur: 61)
et-Tayyibû lafzı ise şu ayette olduğu gibi 7 yerde
zikredilmiştir:
“Verimli (et-tayyibû) bölgenin bitkisi –Rabb’inin izniyle–
bol çıkar.” (A’râf: 58)
Tayyiben lafzı Allah’ın şu kelamında olduğu gibi 6
yerde kullanılmıştır:
“Allah’ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz (tayyiben)
olarak yiyin.’’ (Mâide: 88)
Tayyibîne lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde tekrar-
lanmıştır:
“Melekler, iyi (tayyibîne) insanlar olarak canlarını aldığı
kimselere de: Selam size, yaptıklarınıza karşılık cennete
girin, derler.” (Nahl: 32)
Diğer şekilleriyle de her biri şu ayetlerde birer defa
geçmektedir:
“Size helal olan (?3"&) kadınlardan ikişer, üçer, dörder
alın.” (Nisâ: 3)
“Selam size, (ne) hoşsunuz (tıbtum), ebedi kalmak üzere
buraya girin, derler.” (Zümer: 73)
“Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlar-

!&!
larsa (tıbne), onu da afiyetle yeyin.” (Nisâ: 4)
“Onlar ki inandılar ve iyi (?9"3) işler yaptılar; mutluluk
onların, güzel gelecek onlarındır.” (Ra’d: 29)
“Temiz (tayyibâtu) kadınlar, temiz (tayyibîne) erkekler
içindir. Temiz (tayyibûne) erkekler, temiz (tayyibâti)
kadınlar içindir.” (Nur: 26)
“Dünya hayatında bütün güzel (tayyibâtikum) şeylerinizi
zayi ettiniz, bunlarla sefa sürdünüz, tükettiniz.” (Ahkaf:
20)

Savaş (8(%") ve Esirler (userâ)


‫احلرب و األرسى‬
E(%" (savaş) kelimesi türevleriyle birlikte Kur’ân-ı
Kerim’de 6 defa zikredilmiştir. &.6E(%" şeklinde şu
ayette olduğu gibi 4 yerde tekrarlanmıştır:
“Ne zaman savaş (&.68(%") için bir ateş yakmışlarsa Allah
onu söndürmüştür.” (Mâide: 64)
E(%&"& lafzı da şu ayette bir defa geçmiştir:
“Zarar vermek, (hakkı) tanımamak ve mü’minlerin arasını
açmak ve önceden Allah ve Rasûlüyle savaşmış (8(%("&)
olanı gözetmek için bir mescid yapanlar da var.” (Tevbe:
107)
@$83%/"94& lafzı ise Allah-u tealanın şu sözünde bir
defa zikredilmiştir:
“Allah ve elçisiyle savaşanların (yuhâribûne) ve yeryü-
zünde bozgunculuk yapmağa çalışanların cezası, ya
öldürülmeleri...” (Mâide: 33)
İlginçtir ki; 8(%"’ten bahsedildiği kadar userâ%
(esirler)den bahsedilmiştir. Ne var ki bu iki kelime bir

!&"
ayette, üstelik bir surede bir arada gelmemiştir...
Esrâ lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde geçmektedir:
“Yeryüzünde ağır basıncaya kadar hiçbir peygambere
esirler (esrâ) sahibi olmak yakışmaz.” (Enfâl: 67)
Kelime diğer kullanış biçimleriyle birer defa olarak
ayetlerde şöyle zikredilmiştir:
“(Onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esir
(te’sirûne) alıyordunuz.” (Ahzab: 26)
“Onları yaratan ve mafsallarını bağlayan (esrahum) Biziz.”
(İnsan: 28)
“Yoksula, yetime ve esire (esirâ) O’nun sevgisi için yemek
yedirirler.” (İnsan: 8)
“Onları çıkarmak size yasaklanmış iken esir olarak (usârâ)
geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz.” (Bakara: 85)

kısaca...
Bu kısım, çalışmamızın ilk bölümü için tamamlayıcı
bir nitelik taşımaktadır. Belirttiğimiz gibi, sayı eşitlik-
lerinin belirli konularla sınırlı olmadığını, üstelik bu
hususların Kur’ân ayetlerinde ifade edildiği gibi birer
misal vasfında olduğunu gördük.
Yaptığımız çalışmalar neticesinde Kur’ân’da bulunan
birçok i’caz yollarından birini ortaya koyuyoruz.
Kur’ân’da sayılarla ilgili bir denge ve ölçü olduğunu
görüyoruz. Bu i’caz bir yönüyle diğerlerinden farklıdır.
Tefsir ve te’vile dayanan birçok düşünce ve görüş ortaya
çıkabilir. Ancak sayı i’cazı rakamlara dayanmaktadır ve
rakam kesinlik ifade ederler; sonucu her zaman kati’dir;

!&#
tefsire ve te’vile ihtiyaç bırakmaz.
Gözlemimize dahil olan konulardaki sayı eşitliği
yalnızca bir örnek, şahit ve işaret olarak geçmektedir.
Kur’ân-ı Kerîm’deki birbirine benzer, birbiriyle
bağlantılı veya zıt konular daima sayı benzerliği,
eşitlik ve uyum içindedir. Bütün bunları sıralamak
gücümüzü aşmaktadır. Bu sayıların gerçekliği üzerinde
yapılacak her araştırma, insanı bu mucizenin başka
boyutlarına çekmektedir. Görülecektir ki, bu kelime ve
kavramlardaki eşitliğe delalet eden sayılar birbirinden
farklıdır da. Mesela; birinci bölümdeki sayıları sırala-
yalım: 4, 5, 7, 10, 27, 31, 45, 50, 70, 88, 115, 148, 180,
368 ve 811.
Birbirinden farklı bu sayılar, görüldüğü gibi
4’den başlayıp 811’de bitmekte ve on yedi konuyu
kapsamaktadır. İkinci bölümde geçen sayılar ise
şunlardır: 6, 11, 12, 14, 16, 17, 23, 25, 27, 32, 37, 41, 49,
50, 60, 62, 68, 73, 75, 92 ve 154.
Bunlar da birbiriyle ilişkisiz sayılardır.
Hiç şüphesiz bu sayılardan her biri özel deliller ve
önemli sırlar taşımaktadır.
“Allah (O) dur ki, hak olarak Kitab’ı ve (hukuk ve adalet
için) ölçüyü indirdi.” (Şûrâ: 17)
Bu kesin ve mükemmel hükme dikkat edersek, uyum
ve dengenin sürekli Kur’ân’ın bütününü kapsadığını
müşahede ederiz. Dolayısıyla bu kelime ve kavramların
mutlaka birbirleriyle uyum içinde ve birbirine eşit
olması gerekmektedir. Ancak, bu kelime ve kavramlar

!&$
hangileridir? Bunları benzerleriyle veya zıddıyla bir
araya getirmek nasıl mümkündür? Muhakkak ki, bunun
için Allah tebarek ve teala’nın yardımına muhtacız. Bu
mucizenin geri kalan kısımları ve diğer hususiyetleri,
O’nun hükmünce, kararlaştırdığı zamanlarda açığa
çıkacaktır.

“Dediler” ve “De!” ‫قال و قل‬


Kur’ân’da meleklerin, insanların ve cinlerin söyledik-
lerini kapsamına alan )3.9 (dediler) sözü 332 defa
geçmektedir.
Birer örnek verelim:
“(Melekler): Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek
birisini mi yaratacaksın, dediler ()3.9).” (Bakara: 30)
“Rabbinı Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyet-
lerini almış ve onları kendilerine şâhit tutarak: Ben sizin
Rabbiniz değil miyim, demişti. Evet, (buna) şâhidiz,
dediler.’’ (A’râf: 172)
“Rabb’imiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit kıl,
dediler.” (Bakara: 250)
“Göğüslerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp almışızdır.
Altlarından ırmaklar akmaktadır. ‘Lütfedip bizi buraya
getiren Allah’a hamdolsun, Allah bizi getirmeseydi, biz
bunu bulamazdık’ dediler.” (A’râf: 43)
“... Bana vahyolundu ki, cinlerden bir topluluk Kur’ân
dinlediler de, biz harikulâde güzel bir Kur’ân dinledik,
dediler…” (Cin: 1)
Allah tebarek ve teala’nın bütün insanlara )9. (de!)
emri de )3.&* (dediler) sözü kadar tekrarlanmıştır. Bir

165
örnek:
“De ()9.) ki: Bütün iş, Allah’a aittir.” (Âl-i İmrân: 154)
Evet, budur ölçülü ve ahenkli oluş, budur, hikmet ve
bürhan. Ve bu Kur’ân’dır.

Diğer misaller...
+;";,,&? (peygamberlik) kelimesiyle Kur’ân’da 80
yerde karşılaşmaktayız.
43 yerde &464&"/ olarak geçer:
“Peygamber (&464&"/), mü’minlere canlarından ileridir.”
(Ahzab: 6)
“Kitab (ortaya) kondu, peygamberler (en-nebiyyîn) ve şahid-
ler getirildi.” (Zümer: 69)
Nebiyyen şeklinde 9 yerde gelmiştir:
“Çünkü o sözünde duran, (tarafımızdan) gönderilmiş bir
peygamberdi (nebiyyen).” (Meryem: 54)
el-Enbiya ve &464$"$,,&? şekillerinde 5’er defa
geçmektedir:
“De ki: Gerçekten inanıyor idiyseniz neden daha önce
peygamberleri (el-enbiya) öldürüyordunuz?” (Bakara: 91)
“Peygamberliği (&464$"$,,&?) ve Kitab’ı bunların zürriyet-
leri arasına koyduk.” (Hadid: 26)
en-Nebiyyûn sözü 3 yerde zikredilmiştir:
“Ve (diğer) peygamberlere (en-nebiyyûn) Rabbleri tarafın-
dan verilene inanırız.” (Bakara: 136)
Nebiyyuhum olarak ise 2 yerde gelmiştir:
“Peygamberleri (nebiyyuhum) onlara dedi ki: Allah
Tâlût’u size hükümdar gönderdi.” (Bakara: 247)

!&&
Bu arada sünnet kelimesi de 16 defa tekrarlanmıştır.
Kullanış şekillerine birer örnek verelim:
“Allah’ın öteden beri süregelen kanunudur (sunnete) bu.”
(Fetih: 23)
“Allah size (helal ve haram olanı) açıklamak ve sizi, sizden
öncekilerin yollarına (sunen) iletmek ve sizin günahlarınızı
bağışlamak istiyor.” (Nisa: 26)
“Bizim sünnetimizde (sunnetinâ) herhangi bir değişme
göremezsin.” (İsrâ: 77)
=&8% (âşikâr) kelimesi 16, sır (gizli) kelimesi ise
bunun iki katı, yani 32 defa zikredilmiştir.
16 defa geçen sünnet kelimesinin beş katı olarak
4;";,,&? (peygamberlik) kelimesinin geçtiğini de az
önce görmüştük.
es-Salât kelimesi tek başına 67, &'6'&)3? kelimesi
de 32 defa tekrarlanmıştır. Bu ikisinin toplamı Allah’ın
isimleri kadardır. Yine salât (namaz, dua) kelimesi
bütün türevleriyle birlikte sayıldığında 99 defa
zikredildiği görülecektir.
Yalnız başına salât kelimesinin musalla (namaz
kılınan yer) ile birlikte sayımları 68’i vermektedir. 32
defa zikredilen '&)3? ve 14 defa tekrarlanan savm%
(oruç)’ın toplamı 114 olmaktadır ki, bu da Kur’ân
sûrelerinin sayısına eşittir.
Kur’ân’ın bütün konularında ve lafızlarında inanıl-
maz bir ölçü ve uyum vardır. Bu da şunu kesin olarak ifade
etmektedir; Kur’ân Allah’ın vahyidir. Ne Rasûlullah’ın
–ki ümmiydi– ne kendi dönemindeki bilgilerin, ne de

167
bütün dünya bilginleri (bütün asırdakiler de dâhil olmak
üzere) toplansalar Kur’ân’da mevcut olan bu uyumu ve
i’cazı sağlamaları mümkün değildir.
Bu mucizeyi hesap makinalarına ve bilgisayarlara
dahi yüklediğinizde alacağınız cevap şu olacaktır:
Lâ ilahe illallah Muhammed’ür-Rasûlullah...
“Elif, lâm, râ. (Bu), bir Kitâb’dır ki, hikmet sahibi, herşeyden
haberi olan (Allah) tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış,
sonra da güzelce açıklanmıştır.” (Hud: 1)
Aziz ve Yüce Allah ne doğru söylemiş!

!&'
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

&41/"&'$ rahmet &,arşılık&'$ mağfiret


&muhabbet&'$ i%55% &/önüş8&$bedî&'$ yakîn
&iyilik&'$&0$'5B insanlar, melekler8&"lemler
,unut&'$ rüku? &'$&"yetler
&1mid&'$&,orku &/$!"!$%&'$&"yetler
&5şikâr&'$&(elirgin &i405#8&4ayrât&'$&"yetler
&5zgınlık&'$&45%" $lçi8&#ebi, müjdeci, uyarıcı
&-irkin&iş8&,D%1!1,&'$&A1#54 &'$ isimleri
&5z&'$ şükür ,ur?5#8&#ûr8&4ikmet&'$
$kim, ziraat, meyve&'$ &%enzîl
&i405# ,ur?5#8&(eyyinat, mübeyyinat8
&5ğaç&'$&(itki &m$'?ize&'$ şifa
meni8&-amur&'$&(edbahtlık &muhammed&<0=5='>&'$ şeriat
&5kıl&'$&AD#1! &/iğerleri===
&şiddet&'$&0abır

169
170
E$#3 ve G(8:&? ‫اهلدى و الرمحة‬
E$#3 ve %(8:&? kelimeleri 13 ayette birlikte gelmiş-
lerdir:
‘‘Sonra iyilik edenlere (nimetimizi) tamamlamak, herşeyi
açıklamak ve yola iletici (8$#&4) ve %(8:&? olmak üzere
Musâ’ya Kitab’ı verdik ki Rabbleri huzuruna varacaklarına
inansınlar.” (En’âm: 154)
“İşte size de Rabb’inizden açık delil, hidayet (8$#&4) ve
%(8:&? geldi.” (En’âm: 157)
“Gerçekten onlara, bilgiye göre açıkladığımız, inanan bir
toplum için yol gösterici (8$#3) ve %(8:&? olan bir Kitâb
getirdik.” (A’râf: 52)
“Öfkesi dinince Mûsâ, levhaları tekrar aldı. Bunların
yazılarında Rabblerinden korkan kimseler için hidayet
(8$#&4) ve %(8:&? vardı.” (A’râf: 154)
“Bu (Kur’ân), Rabb’inizden gelen basiretlerdir ve inanan
bir toplum için, yol gösterici (8$#&4) ve %(8:&?tir.” (A’râf:
203)
“Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, göğüslerdeki (dert
ve sıkıntılar) için bir şifa ve mü’minler için bir hidayet
(8$#&4) ve %(8:&? gelmiştir.” (Yunus: 57)
“Onların kıssalarında akıl sahipleri için bir ibret vardır.
Bu kıssalar, uydurulmuş bir söz değil; fakat kendilerinden
öncekilerin tasdiki ve her şeyin açıklanmasıdır; iman

171
edenler için hidayet (8$#&4) ve rahmettir (%(8:&?&4).”
(Yusuf: 111)
“Biz sana Kitab’ı ındirdik ki. hakkında ayrılığa düştükleri
şeyi onlara açıklayasın ve inanan bir kavim için, (o Kitab)
yol gösterici (8$#&4) ve %(8:&? olsun.” (Nahl: 64)
“Sana bu Kitabı, her şeyi açıklayan ve müslümanlara yol
gösterici (8$#&4), %(8:&? ve müjde olarak indirdik.”
(Nahl: 89)
“Ve elbette o, müminlere bir yol gösterici (8$#&4) ve
%(8:&?tir.” (Neml: 77)
“Musâ’ya Tevrat’ı verdik ki, insanların kalbleri için
aydınlıklarla bir hidayet (8$#&4) ve bir %(8:&? olsun.”
(Kasas: 43)
“Güzel davrananlara yol gösterici (8$#&4) ve %(8:&?)
olarak (indirilmiştir).” (Lokman: 3)
“Bu (Kur’ân), insanlara kurtuluş yollollarını gösteren
delillerdir; inancı sağlam olanlar için de bir rehber
(8$#&4) ve %(8:&?tir.” (Câsiye: 20)
E$#3*ve*%(8:&? kelimeleri bu ayetlerin dışında ve
birbirlerinden ayrı olarak da zikredilmişlerdir. Yine her
ikisinin tekrar sayısı 79’dur.

muhabbet ve İtaat ‫املحبة و اجلهاد‬


5$8(""&? kelimesi türevleriyle birlikte Kur’ân-ı
Kerim’de 83 defa tekrarlanmıştır. @$8/""$ şeklinde şu
ayette olduğu gibi 41 yerde gelmiştir:
“Fakat haksız yere saldırmayın, çünkü Allah haksız yere
saldıranları sevmez (yuhibbu).” (Bakara: 190)

172
D$8/""94& 7 yerde zikredilmiştir:
“Sevdiğiniz (?98/""94&) şeylerden (Allah için) harcama-
dıkça asla iyiliğe eremezsiniz.” (Âl-i İmrân: 92)
@$8/""94& Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
5 yerde geçmiştir:
“Bunlar, şu geçici dünyayı gerçekten seviyor (yuhibbûne)
ve ileride kendilerini bekleyen felaket gününü ihmal
ediyorlar.’’ (İnsan: 27)
E$"" şekliyle şu ayette olduğu gibi 4 yerde tekrar-
lanmıştır:
“Doğrusu o, malı çok sever (8$"").” (Âdiyat: 8)
İstehebbu, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3 yerde
zikredilmiştir:
“Bu, onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden
(istehebbu) ve Allah’ın da inkâr eden kavmi doğru yola
iletmeyeceğinden ötürü böyledir.” (Nahl: 107)
E$""&4 sözü Allah tebarek ve tealanın şu sözünde
olduğu gibi 3 yerde gelmiştir:
“Malı da pek çok seviyorsunuz (8(""&4).” (Fecr: 20)
Ayrıca &8&""& şeklinde şu ayette olduğu gibi 3 yerde
tekrarlanmıştır:
“Rabbim, dedi, bana göre zindan, bunların beni davet ettiği
şeyden daha iyidir (&8&""&).” (Yusuf: 33)
C8"&"?&, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde gelmiştir:
“Muhakkak ki, sen, sevdiğin (&8"&"?&) kimseyi doğru yola
eriştiremezsin, fakat Allah, dilediğini doğru yola eriştirir.”
(Kasas: 56)
E$""/8 sözü ise Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde geçmiştir:

173
“Yahut mala olan sevgisine (8$""/8) rağmen, malı (fakir)
akrabaya, yetimlere, yoksullara... harcayanın hayrıdır.”
(Bakara: 177)
Şu kullanış biçimlerinden her biri de aşağıdaki
ayetlerde birer defa kullanılmıştır:
“Fakat Allah size imanı sevdirdi (8(""&"&).” (Hucurat: 7)
“Üzerine gece basınca (İbrahim) bir yıldız gördü; ‘Budur
Rabbim’ dedi. Yıldız batınca: ‘Batanları sevmem ($8/""$)’
dedi.” (En’âm 76)
“Hoşunuza giden (?$8/""9) bir şey de hakkınızda kötü
olabilir.” (Bakara: 216)
“Seveceğiniz (?$8/""94&83) bir şey daha var: Allah’tan
yardım ve yakın bir fetih.” (Saf: 13)
“İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz (?$8/""96
4&8$:).” (Âl-i İmrân: 119)
“Bana uyun ki Allah da sizi sevsin (yuhbibkum).” (Âl-i
İmrân: 31)
“Allah, yakında öyle bir toplum getirecek ki (O) onları sever
(yuhibbukum).” (Mâide: 54)
“Halbuki onlar sizi sevmezler (lâ yuhibbûnekum). Kitabın
hepsine inanırsınız.” (Âl-i İmrân: 119)
“Onlar da Allah’ıseverler (yuhibbûnehu).” (Mâide: 54)
“Onlar ki, dünya hayatını ahirete tercih ederler (yestehib-
"94&).” (İbrahim: 3)
“Yahudiler ve hıristiyanlar: Biz Allah’ın oğulları ve
sevgilileriyiz (&8/""3$8$), dediler.” (Mâide: 18)
“(Ey Musâ), gözümün önünde büyüyesin diye senin üzerine
benden bir sevgi (:&8&""&?&4) koydum.” (Tâhâ: 39)
“İnsanlardan kimi, Allah’tan başka eşler tutar, Allah’ı
sever gibi onları severler (yuhibbûnehum).” (Bakara: 165)

174
83 defa da ?3(? (itaat) kelimesi ve türevleri tekrarlan-
mıştır. Meselâ etîu şeklinde şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 19 defa zikredilmiştir:
“De ki: Allah’a ve Rasûl’e itaat (etîû) ediniz.” (Âl-i İmrân:
32)
Etîûni, şu ayette olduğu gibi 11 yerde gelmiştir:
“Size Rabb’inizden bir mucize getirdim, Allah’tan korkun,
bana itaat (etîûni) edin.” (Âl-i İmrân: 50)
!?(043 lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
8 yerde geçmiştir:
“Ve dediler ki: İşittik, itaat ettik ((?(043), Rabb’imiz (bizi)
bağışlamanı dileriz.” (Bakara: 285)
Ayrıca ?$?/0 şeklinde şu ayette olduğu gibi 8 yerde
zikredilmiştir:
“Şunların hiçbirine itaat etme (?$?/0).” (Kalem: 10)
@$?/0 şu ayet-i kerimede olduğu gibi 6 yerde kullanıl-
mıştır:
“Kim Allah’a ve Rasûlüne itaat ederse (yuti), büyük bir
başarıya ermiş olur.” (Ahzab: 71)
Tütîû sözü Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 5
yerde gelmiştir:
“Eğer itaat ederseniz (tutîû), Allah size güzel bir mükâfat
verir.” (Fetih: 16)
D(,0&4 lafzı şu ayette olduğu gibi 4 yerde zikredil-
miştir:
“De ki: İster gönüllü (?(,0&4), ister gönülsüz sadaka verin,
sizden kabul edilmeyecektir!” (Tevbe: 53)
D3(?$4 3 yerde gelmiştir:
“İtaat (?3(?$4) ve güzel söz söylemektir.” (Muhammed: 21)

175
Tutı’humâ şeklinde şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde tekrarlanmıştır:
“Eğer onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi
bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat (tutı’humâ)
etme.” (Ankebut: 8)
2 defa da yutâu şeklinde geçmiştir; Allah-u tealanın
şu sözünde olduğu gibi:
“Zâlimlerin ne bir dostu, ne de sözü dinlenen (yutâu) bir
dostu yoktur.” (Mü’min: 18)
Diğer kullanış şekilleri de şu ayet-i kerimelerde birer
defa geçmektedir:
“Kim Rasûl’e itaat ederse Allah’a itaat (&?3&) etmiş olur.”
(Nisa: 80)
“Oturarak, kardeşleri için, bizim sözümüzü tutsalardı
(&?3943), öldürülmezlerdi, diyenlere söyle.” (Âl-i İmrân:
168)
“Kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler (?398$).”
(Zuhruf: 54)
“Eğer sizin gibi bir insana itaat ((?(0?$:) ederseniz o
takdirde siz, mutlaka ziyana uğrayanlarsınız demektir”
(Mü’minûn: 34)
“Eğer onlara (şeytanlara) uyarsanız ((?(0?$:98$:)
şüphesiz siz de ortak koşanlar olursunuz.” (En’âm: 121)
“Eğer size itaat ((?(04&)$:) ederlerse artık onların
aleyhine başka bir yol aramayın.” (Nisa: 34)
“Hayır, ona boyun eğme (tutı’hu).” (Alak: 19)
“Eğer ona itaat (tutîhû) ederseniz, doğru yolu bulursunuz.”
(Nur: 54)
“Eğer siz çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber
çıkarız, sizin aleyhinize hiç kimseye itaat (nutîu) etmeyız.”

176
(Haşr: 11)
“Bu böyledir. Çünkü onlar, Allah’ın indirdiğinden hoşlan-
mayanlara: Bazı hususlarda size itaat (se nutîukum)
edeceğiz, dediler.” (Muhammed: 26)
“Şayet o, birçok işlerde size uysaydı (yutîukum), sıkıntıya
düşerdiniz.” (Hucurat: 7)
‘‘Allah’a ve Rasûlüne itaat ederler (yutîûne). İşte onlara
Allah rahmet edecektir.” (Tevbe: 71)
“Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Rasûlüne itaat
(atı’nallâhe) edin.” (Ahzab: 33)
“İsteyerek (tâiîne) geldik dediler.” (Fussilet: 11)
“(O elçi), güçlüdür, Arş Sahibinin yanında değerlidir.
Orada (meleklerce kendisine) itaat (:$?3/4) edilir, üstelik
güvenilir.” (Tekvîr: 21)
Böylece, kullanış şekillerine birer örnek verdiğimiz
:$8(""&? ve /?((? kelimelerinin tüm Kur’ân’da 83’er
defa tekrarlandığını görmüş olduk.

İyilik ve Sevap ‫الرب و الثواب‬


7/%% (iyilik, güzellik, hayır) kelimesi ve bütün
türevleri Kur’ân-ı Kerim’de 20 yerde zikredilmiştir. 8
yerde geçen &.6"/%%/ şekline bir örnek:
“İyilik (&.6"/%%/) ve takva üzerine yardımlaşın.” (Mâide: 2)
el-Ebrar, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 6 yerde
tekrarlanmıştır:
“İyiler (&.6&"%(%) de karışımı kâfûr olan bir kadehten
içerler.’’ (İnsan: 5)
7&%%&4 2 yerde geçmiştir:

177
“Ana babasına iyilik ("&%%&4) ediciydi, baş kaldıran bir
zorba değildi.” (Meryem: 14)
Şu türevlerinden her biri de aşağıdaki ayetlerde birer
defa kullanılmıştır:
“Yeminleriniz sebebiyle iyilik (?&"&%%9) yapmanıza, (kötü-
lükten) sakınmanıza ve insanların arasını bulmanıza
Allah’ı engel kılmayın.” (Bakara: 224)
“Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi
yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik (?&"&%%98$:)
etmekten menetmez.” (Mümtehine: 8)
“Biz, önceden de O’na ibadet ederdik. O iyiliği (&.6"&%%$)
bol, merhameti çok olandır.” (Tûr: 28)
“Bu öğüt, kerim olan itaakârların ("&%(%(?/4) eliyle yazıl-
mış, şerefi büyük, yüce ve temiz sahifelerdedir.” (Abese: 13-
16)
Sevab kelimesi ve bütün türevleri de aynı sayıda
tekrarlanmıştır. Mesela, es-sevab şeklinde şu ayet-i
kerimede olduğu gibi 9 yerde gelmiştir:
“Karşılıkların (es-sevab) en güzeli Allah katındadır.” (Âl-i
İmrân: 195)
Sevaben şu ayette olduğu gibi 4 yerde kullanılmıştır:
“Baki kalacak olan güzel işler ise Rabbinin katında sevapça
(sevaben) da daha hayırlıdır, umutça da daha hayırlıdır.”%
(Kehf: 46)
Esâbehum lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde tekrarlanmıştır:
“Bu sözlerinden dolayı Allah onlara, altlarından ırmaklar
akan, içinde ebedî kalacakları cennetler verdi (esâbehum).”
(Mâide: 85)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2 yerde de

178
)mesûbetun) şeklinde gelmiştir:
“Eğer onlar inanıp (Allah’ın azabından) korunmuş olsalar-
dı, elbette Allah katından (verilecek) sevap (mesûbetun)
daha hayırlı olurdu.” (Bakara: 103)
Sözkonusu kelimenin türevleri şu ayet-i kerimelerde
de birer defa zikredilmiştir.
“Biz Beyt’i (Kâbe’yi) insanlara toplantı ve sevab (mesâbeten)
yeri yaptık.” (Bakara: 125)
“Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki,
elinizden kaçırdığınıza ve başınıza gelen musibete (esabekum)
üzülmeyesiniz.” (Âl-i İmrân: 153)
“Kâfirler, yaptıklarıyla cezalandılar mı (suvvibe)? diye.”
(Mutaffifîn: 36)
Böylece Kur’ân’da zikredilen "/%% kavramı ve türev-
leriyle sevâb ve türevleri birbirine eşittir. Çünkü
bunların her ikisi de Kur’ân-ı Kerim’de 20’şer defa
tekrarlanmıştır.

2$4$? ve G;)$0 ‫القنوت و الركوع‬


Allah tebarek ve tealanın emriyle )$4$? ve %;)$’
kelimeleri şu ayette birlikte geçmiştir:
“Ey Meryem! Rabbine divan dur (eknutî), secde et ve (O’nun
huzurunda) eğilenlerle (râkiîn) beraber eğil (&%)(/).” (Âl-i
İmrân: 43)
Bu iki kelimenin her biri daha sonra Kur’ân-ı
Kerim’in çeşitli surelerinde dağınık bir şekilde gelmiş,
2 defa Bakara suresi ve 2 defa da Âl-i İmrân suresinin
dışında hiçbir yerde bir arada zikredilmemişlerdir.
Buna rağmen eşit sayıda tekrarlanmışlardır.

179
2$4$? ve bütün türevleri Kur’ân-ı Kerim’de 13 yerde
geçmiştir: Kânitîne şekliyle şu ayette olduğu gibi 4
yerde kullanılmıştır:
“Namazlara ve özellikle orta namaza devam edin; huşû
içinde (kânitîne), Allah için namaza durun.” (Bakara: 238)%
234/?3?$4, Allah tebarek ve tealanın şu sözünde
olduğu gibi 3 yerde gelmiştir:
“İyi kadınlar, (kocalarına) itaat eden ()34/?3?$4), Allah’ın,
korunmasını emretmesi dolayısıyla da (karı-koca arasındaki
evliliğe ait) gizlilikleri koruyan kadınlardır.” (Nisa: 34)
234/?94&, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
kullanılmıştır:
“Göklerde ve yerde bulunan kimseler hep O’nundur, hepsi
O’na itaat ()34/?94&) etmektedirler.” (Rum: 26)
Bu kelimenin diğer türevleri de şu ayetlerde birer
defa geçmektedir:
“Fakat sizden kim Allah’a ve Rasûlüne itaate (yeknut)
devam eder ve yararlı iş yaparsa ona da mükâfatını iki kez
verir.” (Ahzab: 31)
“Ey Meryem! Rabb’ine divan dur (&)4$?/), secde et ve
eğilenlerle beraber eğil” (Âl-i İmrân: 43)
“Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak
ibadet eden ()34/?$4), ahiretten korkan ve Rabb’inin
rahmetini uman gibi midir?” (Zümer: 9)
“İbrahim Allah’a itaat eden ()34/?&4), O’nu birleyen bir
ümmet idi, ortak koşanlardan değildi.” (Nahl: 120)
Aynı sayıda da %;)$0 kelimesi ve bütün türevleri
zikredilmiştir. Şöyle ki, 9%)&9 şekliyle şu ayette olduğu
gibi 3 yerde gelmiştir:
“Ey iman edenler, rükû edin (9%)&9), secde edin, Rabbinize

!'(
ibadet edin.” (Hac: 77)
G$))(/, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2
yerde tekrarlanmıştır:
“Bana hiçbir şeyi ortak koşma, ve tavaf edenler, ayakta
duranlar, rükû’ (%$))(/) ve secde edenler için Beyt’imi
temiz tut.” (Hac: 26)
G3)/94&, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
geçmiştir:
“Sizin dostunuz, ancak Allah, O’nun Elçisi ve namazlarını
kılan, zekâtlarını, veren, rükûa varan (%3)/94&) mü’min-
lerdir.” (Mâide: 55)
Ayrıca er rakiîne şeklinde şu ayette olduğu gibi 2
yerde zikredilmiştir:
“Namazı kılın, zekatı verin, rüku edenlerle (er râkiîne)
beraber eğilin.” (Bakara: 43)
Şu ayette $%)&9 ve yerkeûne şeklinde gelmiştir:
“Onlara, rüku’ edin ($%)&9), dendiği zaman rükû’
(yerkeûn) etmezler.” (Mürselat: 48)
C%)(/ bir defa kullanılmıştır:
“Ey Meryem, Rabb’ine divan dur, secde et ve eğilenlerle
beraber eğil (&%)(/*).” (Âl-i İmrân: 43)
G3)/&4 ise şu ayet-i kerimede bir defa gelmiştir:
“Davud, kendisini denediğimizi sandı da Rabb’inden
mağfiret diledi, eğilerek (%3)/&4) secdeye kapandı ve tevbe
edip döndü.” (Sâd: 24)
Bir defa da %$))&(4 lafzı şu ayette kullanılmıştır:
“Onların, rüku (%$))&(4) ve secde ederek Allah’ın lütuf ve
rızasını aradıklarını görürsün.” (Fetih: 29)

!'!
ümid (rağbet) ve korku (%(8"&?!

‫الرغبة و الرهبة‬
Rağbet (ümid, istek, arzu) ve %(8"&? (korku, çekin-
genlik, yılgınlık) kelimeleri Kur’ân-ı Kerim’de yalnız bir
ayette bir arada gelmiştir:
“Gerçekten onlar hayır işlere koşarlar umarak (rağben) ve
korkarak (%(8&"&4) bize dua ederlerdi.” (Enbiya: 90)
Daha sonra bu kelimenin her biri muhtelif âyetlerde
farklı, ancak birbirlerine eşit sayıda gelmişlerdir.
Meselâ râğibûn lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde
kullanılmıştır:
‘‘Umulur ki (râğibûn) Rabbimiz, bize, onun yerine daha
hayırlısını verir. Muhakkak biz, Rabbimizden hayır
isteyenleriz.” (Kalem: 32)
Kelimenin diğer kullanılış şekilleri de ayetlerde şöyle
geçmektedir:
‘‘Kendilerine farz kılınan mirası vermediğiniz ve
nikâhlamalarını da beğenip (terğabûne) istemediğiniz
yetim kızlar hakkında yüzünüze karşı okunan kitabta
âyetler vardır.” (Nisa: 127)
“Kendini bilmeyenden başka, kim İbrahim’in dininden yüz
çevirir (yerğabu)?” (Bakara: 130)
“Rasulullah’ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı
gibi, kendisinin bizzat katlandığı zahmetlere onların da
katlanmaya rağbet (yerğabû) etmemeleri yaraşmaz.”
(Tevbe: 120)
“Ve yalnıze Rabine rağbet et (erğab).” (İnşirah: 8)
“... Ey İbrahim, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyor-
sun (erâğibun)?” (Meryem: 46)

!'"
G(8"&?’ten türeyen -&%8&"94 kelimesi şu ayet-i
kerimede olduğu gibi 2 yerde kullanılmıştır:
“Allah; iki ilah tutmayın. O, ancak tek Tanrıdır. Yalnız
benden korkun (-&%8&"94), dedi.” (Nahl: 51)
Birer defa da şu ayetlerde geçmektedir:
“(Levha)ların yazılarında, Rabblerinden korkanlar
(yerhebûn) için hidayet ve rahmet vardır.” (A’râf: 154)
“Bununla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve
onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düş-
man) kimseleri korkutursunuz (?$%8/"94&).”*(Enfâl: 60)
“Halkın gözlerini büyüleyip (içlerine) korku salmışlar
(esterhebûhum) ve büyük bir sihir ortaya koymuşlardı.
(A’râf: 116)
“Kollarını kendine çekip korkudan (&%6%(8"/) sıyrıl.” (Kasas:
32)
“Şu bir gerçektir ki, sizin, onların kalplerine yerleşmiş
olan korkunuz (%(8"&?&4), Allah korkusundan daha
şiddetlidir.” (Haşr: 13)
Rağbet ve %(8"&? kelimelerinin yalnızca bir ayette
birlikte zikredilmelerine rağmen toplam 8’er defa
tekrarlanmaları ayrı ayrı surelerde olmuştur.

Aşikâr (1&8%! ve Belirgin (alâniye!


‫اجلهر و العالنية‬
=&8% (aşikâr) ve alâniye (belirgin) kelimeleri
Kur’ân-ı Kerimde iki ayette ardarda gelmiştir:
“Sonra ben onları açıkça (1/83%3) davet ettim, daha
sonra onlara açıktan ((0.&4?$) söyledim ve gizli gizli de
bildirdim.’’ (Nuh: 8-9)

!'#
Cehr, a’len (a’lâniye) ile anlamdaştır ve Kur’ân’ın
çeşitli surelerinde zikredilen 1&8% ve (0.&4 kelimeleri
türevleriyle birbirine eşittir.
&.6=&8% lafzı şu ayette olduğu gibi 5 yerde
kullanılmıştır:
“Allah, kötü sözün açıkça (&.61&8%) söylenmesini sevmez.
Ancak zulmedilen hariç.’’ (Nisa: 148)
=&8%&?&4, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3 yerde
zikredilmiştir:
“Bir zaman da: ‘Ey Musa, biz Allah’ı açıkça (1&8%&?&4)
görmedikçe sana inanmayız,’ demiştiniz de derhal sizi
yıldırım çarpmıştı.” (Bakara: 55)
D&18&%, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2
yerde gelmiştir:
“Sözü açık (?&18&%) söylesen de muhakkak O, gizliyi de
ondan daha gizlisini de bilir.” (Tâhâ: 7)
Bu kelimeler şu ayetlerde de birer defa kullanılmıştır:
“İçinizden, sözünü gizleyen de, açığa (1&8&%&) vuran da,
geceleyin gizlenip gündüzün ortaya çıkan da birdir.” (Ra’d:
10)
“Birbirinizle yüksek sesle (?&18&%9) konuştuğunuz gibi
onunla da öyle yüksek sesle konuşmayın.’’ (Hucurat: 2)
“Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa (/18&%9) vurun çünkü
O göğüslerin özünü bilir.” (Mülk: 13)
“Kendisine güzel rızık verdiğimiz, o rızıktan gizli ve açık
(1&8%&4) harcayan kimseyi misal olarak anlattı.” (Nahl:
75)
“Sizin gizlinizi, açığınızı (1&8%&)$:) ve ne kazandığınızı
bilir.” (En’âm: 3)

!'$
“Sonra ben onları açıkça (1/8(%&4) davet ettim.” (Nuh: 8)
=&8% kelimesi bütün türevleriyle Kur’ân-ı Kerim’de
16 defa tekrarlanmıştır. !0.&4 ve türevlerine gelince,
yu’linûne şeklinde şu ayet-i kerimede olduğu gibi 6
yerde kullanılmıştır:
“Ve Rabbin elbette onların göğüslerinin gizlediğini de,
açığa (yu’linûn) vurduklarını da bilir.” (Neml: 74)
A’lâniyete Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 4
yerde geçmektedir:
“Mü’min kullarıma söyle: Namazı kılsınlar, ne alışverişin,
ne de dostluğun olmadığı bir gün gelmeden önce, kendile-
rine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) gizli ve açık
(a’lâniyete) sarfetsinler.” (İbrahim: 31)
Tu’linûn, şu ayette olduğu gibi 3 yerde kullanılmıştır:
“Allah, gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz (?$0./494) her
şeyi bilir.” (Nahl: 19)
Şu ayetlerde de birer defa zikredilmiştir:
“Sonra onlara dâvetimi ilan ((0.&4?;) ettim; gizli olarak
da söyledim.” (Nuh: 9)
“Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz
((0.&4?;:) her şeyi bilirim.” (Mümtehine: 1)
“Rabbimiz! Sen bizim gizlediğimizi ve açığa vurduğumuzu
(4$0./4$) hep bilirsin.” (İbrahim: 38)
Bütün bunların toplamı da 16’dır. Yani, eş anlamlı
iki kelime sayı olarak da birbirine eşit zikredilmiştir.

185
Azgınlık (ğavâye), 8(?3 ve hatîen
‫الغواية و اخلطأ و اخلطيئن‬
Ğavâye kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 22 defa tekrarlan-
mıştır. Şöyle ki; el-ğâvin şeklinde şu ayette olduğu gibi
4 yerde kullanılmıştır:
“Sana uyan azgınlar (el-ğâvin) dışında, senin kullarım
üzerinde hiç bir gücün yoktur.” (Hicr: 42)
el-Ğayyi, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 3
yerde zikredilmiştir:
“Ama azgınlık (el-ğayyi) yolunu görseler, onu yol edinirler.’’
(A’râf: 146)
Ğava, şu ayette olduğu gibi 2 yerde tekrarlanmıştır:
“Adem, Rabbine karşı geldi de (yolunu) şaşırdı (ğava).”
(Tâhâ: 121)
Ayrıca agveytenî şeklinde şu ayette olduğu gibi 2
yerde kullanılmıştır:
“Rabb’im dedi, beni azdırdığın (agveytenî) için andolsun
ki, (ben de) yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim.”
(Hicr: 39)
Le uğviyennehum lafzı ise Allah-u tealanın şu
sözünde olduğu gibi 2 yerde tekrarlanmıştır:
“(İblis) dedi: Senin izzet ve şerefine and olsun ki, onların
tümünü azdıracağım (le uğviyennehum).” (Sâd: 82)
&.6L3,94 da şu ayette olduğu gibi 2 yerde gelmiştir:
“Onlar ve azgınlar (el-ğâvûn), tepe taklak ortaya atıldılar.”
(Şuarâ: 94)
Ağveynâ+% ağveynâhum ve ğaveynâ şeklinde şu
ayet-i kerimede birarada geçmiştir:

!'&
“Üzerlerine azap sözü hak olanlar: Rabbimiz, azdırdıklarımız
(agveynâ) işte bunlar. Kendimiz azdığımız (agveynâhum)
gibi onları da azdırdık (gaveynâ)...’’ (Kasas: 63)
Ağveynâkûm şu ayette bir defa kullanılmıştır:
“Sizi azdırdık (ağveynâkûm), çünkü kendimiz azmıştık.”
(Saffat: 32)
Şu ayet-i kerimede bir defa da yuğvîyekum şeklinde
gelmiştir:
“Eğer Allah, sizi azdırmak (yuğvîyekum) dilemişse, ben size
nasihat da etmek istemem, nasihatim size favda vermez.”
(Hud: 34)
Ğayyen de şu ayette bir defa zikredilmiştir:
“Bunlar da azgınlıklarının (ğayyen) cezasına uğrayacak-
lardır.” (Meryem: 59)
Allah-u tealanın şu sözünde de bir defa gaviyyun%
lafzı geçmektedir:
“Musa, ona: Belli ki sen bir azgınsın (ğaviyyun), dedi.”
(Kasas: 18)
Aynı sayıda yani 22 defa da 8(?3 ve hatiyye (yanlış-
lık) kelimeleri tekrarlanmıştır. Şöyle ki, hâtiîn lafzı şu
ayetin benzeri 4 yerde tekrarlanmıştır:
“Gerçekten Firavun, Hâmân ve askerleri yanılıyorlardı
(hâtıîn).” (Kasas: 8)
E(?3&4 şeklinde şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde kullanılmıştır:
“Bir mü’min, bir mü’mini öldürmez, ancak yanlışlıkla
(8(?3&4) olursa başka.” (Nisa: 92)
Hatîeti de şu ayette olduğu gibi 2 yerde geçmektedir:
“Firavun da ondan öncekiler de, altüst olmuş kasaba

187
halkları da günah (hatîeti) işlemişlerdi.” (Hakkâ: 9)
Sözkonusu ıstılahın türevleri şu ayet-i kerimelerde
de birer defa geçmektedir:
“Yanılarak ((8?(0?$:) yaptığınızda size bir günah yok.”%
(Ahzab: 5)
“Rabbimiz, unutur ya da yanılırsak ((8?(043) bizi sorumlu
tutma.” (Bakara: 286)
“Onları öldürmek, büyük günahtır (hıtâen).” (İsrâ: 31)
“Onu, hatâ (&.683?/94) işleyenlerden başkası yemez.” (Hakkâ:
37)
Hatâyâkum şeklinde şu ayette olduğu gibi 2 yerde
gelmiştir:
“Secde ederek kapıdan girin ve hitta deyin ki, biz de sizin
hatalarınızı (hatâyâkum) bağışlayalım.” (Bakara: 58)
Ayrıca hatâyânâ olarak Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 2 yerde kullanılmıştır:
“Biz, hatalarımızı (hatâyânâ) ve senin bize zorla yaptırdı-
ğın sihiri bağışlaması için Rabbimize iman ettik.” (Tâhâ:
73)
Sözkonusu kelimenin diğer şekilleri de şu ayet-i
kerimelerde birer defa zikredilmiştir:
“Kim bir hatâ (hatîeten), ya da günah işler de sonra onu
bir suçsuz üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira ve
açık bir günah yüklenmiş olur.” (Nisâ: 112)
“Evet kim bir günah kazanır da suçu (hatîetuhu) kendisini
kuşatmış olursa işte onlar ateş halkıdır.” (Bakara: 81)
“Ceza günü, hatamı (hatîetî) bağışlayacağını umduğum
da O’dur.” (Şuarâ: 82)
“Secde ederek kapıdan girin ki hatalarınızı (hatîâtikum)
bağışlayalım.” (A’râf: 161)

!''
“Hatalarından (hatîâtihim) dolayı boğuldular, ateşe
sokuldular.” (Nuh: 25)
“İnkâr edenler, mü’minlere: Bizim yolumuza uyun, sizin
hatalarınızı (hatâyâkum) biz taşırız, dediler.” (Ankebut: 12)
Böylece zikredilen ğavaye kelimesiyle 8(?3 ve
hatîen kelimeleri Kur’ân-ı Kerim’de birbirine eşit
olarak, yani 22’şer defa tekrarlandığı görülmektedir.

çirkin İş (fahşa), kötülük (bağiy) ve


Günah (ism)
‫الفحشاء و البغي و االثم‬
Çirkin iş anlamındaki fahşâi kelimesi ve türevleri
Kur’ân-ı Kerim’de 24 defa tekrarlanmıştır. Meselâ
fâhışe olarak şu ayetteki gibi 13 yerde geçmektedir:
‘‘Çünkü bu fuhuştur (fâhışe), (Allah’ın) hışmıdır ve iğrenç
bir yoldur.” (Nisa: 22)
Fahşâi şekliyle şu ayet-i kerimede olduğu gibi 7
yerde zikredilmiştir:
‘‘Allah... (her çeşit) haramdan, çirkin işten (fahşâi) ve zorba-
lıktan da meneder.” (Nahl: 90)
Fevâhiş şekliyle 4 yerde geçmektedir:
“Açık olsun, gizli olsun, kötülüklere (fevâhiş) yaklaşma-
yın.” (En’âm: 151)
Zulüm, haset, azgınlık ve serkeşlik gibi anlamları
olan bağy kelimesi de türevleriyle birlikte 24 defa
tekrarlanmıştır.
Mesela bağyen olarak şu ayette olduğu gibi 6 yerde
zikredilmiştir:

189
“Firavun ve askerleri de zulmetmek (bağyen) ve saldırmak
için onların arkalarına düştü.” (Yunus: 90)
Bâğin şekliyle şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3 yerde
gelmiştir:
“Ama kim mecbur kalırsa, (başkasına) saldırmadan
(bâgin) ve sınırı aşmadan (bunlardan) yemesinde bir
günah yoktur.” (Bakara: 173)

el-Bağy ise şu ayette olduğu gibi 3 yerde tekrarlan-


mıştır:
“Bir zülüm (el-bağy) ve saldırıya uğradıkları zaman ken-
dilerini savunurlar.” (Şûrâ: 39)
Ebteğâ lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde kullanıl-
mıştır:
“Ama bunun ötesine gitmek isteyen olursa, işte onlar haddi
aşanlardır (ebteğâ).” (Mü’minûn: 7)
Yebğûne de şu iki ayette istenilen manada zikredil-
miştir:
“Ama (Allah) onları kurtarınca hemen yeryüzünde haksız
yere taşkınlık yaparlar (yebğûne).’’ (Yunus: 23)
“Ancak şunlar aleyhine yol vardır ki; insanlara zulmederler
ve yeryüzünde haksız yere saldırırlar (yebğûne).” (Şûrâ: 42)
Sözkonusu kelimenin türevleri şu ayet-i kerimelerde
de birer defa geçmiştir:
“Allah kullarına rızkı bollaştırsaydı, yeryüzünde azarlardı
(le beğav)” (Şûrâ: 27)
“Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir
yol aramayın (tebğû).” (Nisa: 34)
“Ortakların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler
(leyebğî).” (Sâd: 24)

190
“Bu böyledir. Kim kendisine yapılan cezanın dengiyle ceza
verir de sonra kendisine tekrar saldırılırsa (buğiye) elbette
Allah ona yardım eder.” (Hac: 60)
“Ey insanlar, taşkınlığınız (bağyukum) kendi aleyhinize-
dir.” (Yunus: 23)
“Saldırganlıkları (bi bağyihim) yüzünden onları böyle
cezalandırdık.” (En’âm: 146)
Şu ayet-i kerimede de 2 defa kullanılmıştır:
“Şayet biri ötekine saldırırsa (beğat) Allah’ın buyruğuna
dönünceye kadar saldıran (tebğî) taraflla vuruşun.”%
(Hucurat: 9)
24’er defa zikredilen fahşâ ve bağiy kelimelerinin
toplamı kadar da yani 48 defa ism (kötülük, günah)
kelimesi geçmektedir.
el-İsm haliyle şu ayette olduğu gibi 21 yerde
zikredilmiştir:
“Günahın (el-ism) açığını da, gizlisini de bırakın.” (En’âm:
120)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 10 yerde de
ismen şeklinde gelmiştir:
“Allah’a ortak koşan da gerçekten büyük bir günah (ismen)
işlemiştir.” (Nisâ: 48)
Esîm lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 6 yerde
kullanılmıştır:
“Allah, hiçbir günahkâr (esîm) kâfiri sevmez.” (Bakara: 276))
Şu âyette de 2 defa geçmiştir:
“Ben dilerim ki, günahımı (ismî) ve günahını (ismike)
yüklenmiş olarak gidesin ve cehennem ehlinden olasın.’’
(Mâide: 29)

191
Kelimenin diğer türevleri de şu ayetlerde birer defa
geçmektedir:
“Kim işittikten sonra onu (vasiyeti) değiştirirse, günahı
(ismuhu), onu değiştirenin boynunadır.” (Bakara: 181)
“O ikisinde büyük günah (ismuhumâ) vardır.” (Bakara:
219)
“Şahitliği gizlemeyin, onu gizleyenin kalbi günahkârdır
(âsimun).” (Bakara: 283)
“O halde Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir
günahkâra (âsimen) yahut nanköre itaat etme.” (İnsan:
24)
“Allah’ın şahitliğini gizlemeyeceğiz, yoksa biz, elbette
günahkârlardan (âsimin) oluruz’ diye Allah’a yemin
ederler.” (Mâide: 106)
“Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina
etmezler. Kim bunları yaparsa günahı (esâmen) bulur.”
(Furkan: 68)
“Zira Allah, daima hainlik yapıp günah (esîmen) işleyen
insanı sevmez.” (Nisâ: 107)
‘‘Orada bir kadeh kapışırlar ki içinde ne saçma söz
söyletecek şey, ne de günaha (te’sîm) sokacak bir şey
bulunur.” (Tûr: 23)
“Orada ne boş bir söz ve ne de günaha (te’simen) sokan bir
laf işitmezler.” (Vakıa: 25)

Az (kıllet) ve Şükür ‫القليل و الشكور‬


Allah tebarek ve teala şöyle buyuruyor:
“Kullarımdan şükredenler çok azdır.” (Sebe’: 13)
Kıllet (azlık) kelimesinin türevleriyle şükür kelime-
sinin türevleri Kur’ân-ı Kerim’in muhtelif ayetlerinde

192
dağınık olarak gelmelerine rağmen toplamları birbirine
eşittir. Kıllet kelimesinin türevleri Kur’ân’da 75 defa
tekrarlanmıştır. Şöyle ki, )(./.&4 şekliyle şu ayet-i
kerimede olduğu gibi 56 yerde zikredilmiştir:
“İçlerinden pek azı ()(./.&4) hâriç, hepsi ondan içtiler.”
(Bakara: 249)
2(./. lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 13 yerde
geçmiştir:
“Onlar için (dünyada) az ()(./.) bir menfaat, (âhirette de)
acı bir azab vardır.” (Nahl: 117)
C)(..$, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2
yerde gelmiştir:
“Sonunda tehdit olundukları bu ateşi gördükleri zaman,
yardımcı olarak kimin daha zayıf ve kimin sayıca daha az
(&)(..$*) olduğunu anlayacaklardır.” (Cin: 24)
Değişik şekilleriyle şu ayetlerde de birer defa geçmek-
tedir:
“Ana babanın ve akrabanın bıraktıklarından kadınlara da
pay vardır. Gerek azından ()(..&) gerek çoğundan bir hisse
ayrılmıştır.” (Nisâ: 7)
“Sizi de onların gözlerinde azaltıyordu (yukallilukum) ki
yapılmış bir işi yerine getirsin.” (Enfâl: 44)
“Şunlar, az ()(./.94&) bir topluluktur.” (Şuarâ: 54)
“Nice az (kalîletin) bir topluluk var ki, Allah’ın izniyle çok
topluluğa galip gelmiştir.” (Bakara: 249)
Aynı sayıda yani 75 defa da şükür kelimesi ve
türevleri geçmektedir. Mesela teşkurûne olarak şu
ayetteki gibi 19 yerde kullanılmıştır:
“O halde Allah’tan korkun ki, şükredesiniz (teşkurûne).”
(Âl-i İmrân: 123)

193
Yeşkurûne lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 9 yerde
gelmiştir:
“Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lütuf sahibidir, fakat
insanların çoğu şükretmezler (yeşkurûne).” (Neml: 73)
Şâkirîne şu ayette olduğu gibi 9 yerde zikredilmiştir:
“Ve çoklarını şükredenlerden (şâkirîne) bulmayacaksın.”
(A’râf: 17)
Şekûr ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 9 yerde
kullanılmıştır:
“Şüphesiz bunda sabreden, şükreden (şekûr) herkes için
ayetler vardır.” (İbrahim: 5)
Eşkurû da şu ayette olduğu gibi 5 yerde tekrarlanmıştır:
“Rabb’inizin nimetinden yeyin de O’na şükredin (eşkurû).”
(Sebe: 15)
Eşkûre lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
3 yerde gelmiştir:
“Ey Rabbim, dedi, beni, bana ve anama babama verdiğin
nimete şükretmeğe (eşkûre), râzı olacağın yararlı işler
yapmağa sevk eyle!” (Ahkâf: 15)
Ayrıca yeşkûru lafzı şu ayette olduğu gibi 3 yerde
gelmiştir:
“Şükreden, kendisi için şükretmiş (yeşkûru) olur.’’ (Neml: 40)
Şâkiren ise şu ayette olduğu gibi 3 yerde kullanıl-
mıştır:
“Biz ona yolu gösterdik, (o) ya şükredici (şâkiren) veya
nankör olur.” (İnsan: 3)
Şekere olarak Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde gelmiştir:
“Katımızdan bir nimet olarak, Biz şükredeni (şekere) böyle
mükâfatlandırırız.” (Kamer: 35)

194
Ayrıca şekertum lafzı şu ayette olduğu gibi 2 yerde
zikredilmiştir:
“Ve Rabbiniz size şöyle bildirmişti: Andolsun şükrederseniz
(şekertum) size (nimetimi) artırırım.”*(İbrahim: 7)
Eşkûr, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde tekrar-
lanmıştır:
“Andolsun biz Lokman’a hikmet verdik; Allah’a şükret
(eşkûr), (dedik).” (Lokman 12)
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2 yerde de
şukûren geçmektedir:
“Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz, sizden bir karşılık
ve teşekkür (şukûren) beklemiyoruz.’’ (İnsan: 9)
Ayrıca meşkûran şekliyle şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 2 yerde gelmiştir:.
“Kim de ahireti ister ve inanarak ona yaraşır biçimde
çalışırsa, öylelerinin çalışmalarının karşılığı verilir
(meşkûran).” (İsrâ: 19)
Birer defa olarak:
“Ve eğer şükrederseniz (teşkûrû) sizin için ondan râzı
olur.” (Zümer: 7)
“Ey Davud ailesi şükredin (şukren).” (Sebe’: 13)
“Kim gönlünden bir iyilik yaparsa, şüphesiz ki Allah,
(iyiliğe) iyilikle mukabele eden (şâkirun) ve (bunu hak
edeni) hakkıyla bilendir.” (Bakara: 158)
“Ama siz şükrediyor musunuz (şakirûn)?” (Enbiya: 80)
“Ey Nûh ile beraber taşıdıklarımızın çocukları, doğrusu o
çok şükreden (şekûran) bir kuldu.” (İsrâ: 3)
Böylece Kur’ân-ı Kerim’de zikredilen kıllet kelimesi
ve türevlerinin tekrar sayısı, şükür kelimesi ve türevle-

195
rinin toplamına eşittir. Zira, her biri Kur’ân’da 75’er
defa gelmiştir.

Ekim (8araset), Ziraat,


meyve (-()/8&) ve İhsan ((0?3!
‫املحرث و الزراعة و الفاكهة و العطاى‬
Allah tebarek ve teala buyuruyor ki:
“Ektiğinizi (tehrusûn) gördünüz mü? Siz mi onu
bitiriyorsunuz (?&'%(94&8$) yoksa bitiren biz miyiz?
('(%/94).” (Vakıa: 63-64)
Böylece haraset (ekmek) ve '/%((? (bitirmek)
kelimeleri bu ayette ardarda gelmişlerdir. Haraset+%
ziraatten önce zikredilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de zikre-
dilen haraset ve türevlerini incelediğimizde, hars%
lafzının şu ayette olduğu gibi 10 yerde geldiğini görürüz:
“Dedi: O şöyle diyor: O, henüz boyunduruk altına alınmamış
bir inektir. Yeri sürmez (hars), ekin sulamaz.” (Bakara: 71)
Harsikum de şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
geçmiştir:
“Haydi, devşirecekseniz erkenden çıkın ekininize (harsi-
)$:) gidin, diye.” (Kalem: 22)
Birer defa da şu ayet-i kerimelerde gelmiştir:
“Onun ekinini (harsihi) artırırız.’’ (Şûrâ: 20)
‘‘Ektiğinizi (tehrusûn) gördünüz mü?” (Vakıa: 63)
Görüldüğü gibi, hars kelimesi bütün türevleriyle
birlikte 14 defa tekrarlanmıştır. Aynı sayıda da, '/%((?%
türevleri zikredilmiştir. Şöyle ki, '&%0( olarak 5 yerde
gelmiştir. Bir örnek verelim:

196
“Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit mey-
valardan bitirir ('&%0().” (Nahl: 11)
K&%0(4, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3 yerde
zikredilmiştir:
“Onların etrafını hurmalarla çevirmiş, ortalarında da ekin
bitirmiştik ('&%0(4).” (Kehf: 32)
K$%9/4 olarak Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde gelmiştir:
“Onlar geride neler bırakmışlardı: Nice bahçeler, çeşmeler,
ekinler ('$%9/4), güzel makamlar.” (Duhan: 26)
Şu ayette bir defa ?&'%(94&8$ ve bir defa da '(%/94%
şeklinde gelmiştir:
“Siz mi onu bitiriyorsunuz (?&'%(94&8$), yoksa bitiren
('3%/94) biz miyiz?” (Vâkıa: 64)
D&'%(94& ve* '$%%3( şekillerinde de şu ayetlerde
birer defa zikredilmiştir:
“Dedi ki: Siz âdetiniz üzere yedi yıl ekersiniz (?&'%(94&).”
(Yusuf: 47)
“Ekincilerin ('$%%3() hoşuna gider, onlara karşı kâfirleri
de öfkelendirir.’’ (Fetih: 29)
Hars ve '/%((?ın yanısıra -()/8& (meyve) kelimesi
de tüm Kur’ân ayetlerinde 14 defa tekrarlanmıştır.
B()/8& kelimesi 11 yerde geçmektedir. Bir örnek:
“Orada sizin için çok meyve (-()/8&) var. Onlardan yersi-
niz.” (Zuhruf: 73)
Meyve kelimesinin çoğulu olan -&,()/8& de şu ayet-i
kerimede olduğu gibi 3 yerde kullanılmıştır:
“Onunla size, içlerinden sizin için birçok meyveler (-&,()/8&)
bulunan hurma ve üzüm bahçeleri yaptık.’’ (Mü’minûn: 19)
Bütün bunları biz insanlara ihsan eden Rabbimiz

197
(0?3 (ihsan) kelimesini de İlahî vahyinde 14 defa zikret-
miştir. Mesela (?3/ olarak şu ayetteki gibi 4 yerde
gelmiştir:
“Rabbinin ihsanı ((?3/) kesilmiş değildir.’’ (İsrâ: 20)
!0?3 da şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3 yerde gel-
miştir:
“Kim malından verir ((0?3), (günahlardan) korunursa...”%
(Leyl: 5)
Şu ayetlerde de birer defa geçmektedir:
“Biz sana Kevser’i verdik (a’tayna).” (Kevser: 1)
“Küçülerek elleriyle cizye verecekleri (yu’tû) zamana kadar
savaşın.” (Tevbe 29)
‘‘Rabbin sana verecek (yu’tike) ve sen râzı olacaksın.’’
(Duha: 5)
“Eğer o sadakalardan kendilerine (bir pay) verilirse ($0?9)
hoşlanırlar; verilmezse (yu’tev) hemen kinleniverirler.”
(Tevbe: 58)
“Bir süre sonra arkadaşlarını çağırdılar, o da (bıçağı)
çekerek (-&*?&(0?3) (deveyi) kesti.” (Kamer: 29)
“Bu, bizim (sana) ihsanımızdır ((0?3$4(); ister ver, ister
tut; hesapsızdır, demiştik.” (Sâd: 39)

Ağaç (ş&1&%) ve Bitki (4&"(?!


‫الشجر و النبات‬
Allah tebarek ve teala buyuruyor ki:
“Tur-i Sinâ’da çıkan ve yiyenlere yağ ve katık veren zeytin
ağacını (şecerehâ) da (o su ile yetiştirdik).” (Mü’minûn: 20)
“…İşte biz o su ile, sizin bir ağacını (şecerehâ) bile bitirmeye
gücünüzün yetmediği güzel bahçeler bitirmişizdir.” (Neml:
60)

198
“Ve üzerine kabak türünden bir ağaç bitirdik.” (Saffat: 146)
Bu ayetlerde birlikte gelen bitirmek ve ağaç veya
çalı anlamlarına gelen şecer kelimeleri tüm Kur’ân’da
toplam olarak 26’şar defa zikredilmişlerdir. +&"(?%
(bitki) kelimesiyle bütün türevlerine bir göz attığımızda
&4"&?43 lafzının şu ayette olduğu gibi 8 yerde tekrarlan-
dığını görmekleyiz:
“Yere bakmadılar mı, orada her çeşitten nice güzel çiftler
bitirmişiz (&4"&?43).” (Şuarâ: 7)
+&"(? Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 4
yerde gelmiştir:
“O’dur ki, size gökten su indirdi. Onunla her çeşit bitkiyi
(4&"(?) çıkardık.” (En’âm: 99)
+&"(?&4 şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3 yerde
zikredilmiştir:
“Sıkışan (bulut)lardan şarıl şarıl su indirdik, çıkaralım
diye onunla tâne(ler), bitki(ler) (4&"(?&4).” (Nebe’: 15)
C4"&?&? şu ayette olduğu gibi 2 yerde kullanılmıştır:
“Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her
başağında yüz dane olmak üzere yedi başak veren (&4"&?&?)
bir danenin durumu gibidir.” (Bakara: 261)
D$4"/?$ da Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
2 yerde gelmiştir:
“Bizim için Rabbine dua et de bize yerin bitirdiği (?$4"/?$)
sebzesinden ... çıkarsın.” (Bakara: 61)
Ayrıca şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde de
4&"(?$89 şeklinde kullanılmıştır:
“Verimli bölgenin, –Rabbinin izniyle– bitkisi bol çıkar;
çorak bölgede ise, ancak zorla pek az ve faydasız birşey

199
olarak çıkar (4&"(?$89).” (A’râf: 58)
Sözkonusu kelimenin türevleri şu ayetlerde de birer
defa geçmektedir:
“Tûr-i Sina’dan çıkan, (meyvası) yağlı olarak biten
(?;4"/?$), yiyenlerin (yağına ekmeklerini) batıracakları
bir (zeytin) ağacı yetiştirdik.” (Mü’minun: 20)
‘‘Allah sizi ot bitirir gibi yerden bitirdi (&4"&?&)$:).”
(Nuh: 17)
“Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu, onu güzel bir
bitki (&4"&?&8() gibi yetiştirdi.” (Âl-i İmrân: 37)
“... Gönül açan bahçeler bitirdi (&4"&?4("/8).” (Neml: 60)
“Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit mey-
velerden bitirmektedir (yunbitu).” (Nahl: 11)
Şimdi şecere (ağaç) kelimesine bakalım: Şecere%
hâliyle Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 18 yerde
gelmiştir:
“Görmedin mi Allah nasıl bir benzetme yaptı: Güzel söz,
kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç (şecere)
gibidir.” (İbrahim: 24)
Şecer, şu ayette olduğu gibi 6 yerde kullanılmıştır:
“Necm ve ağaçlar (şecer) secde etmektedirler.” (Rahman: 6)
Bu ıstılahın türevleri şu ayetlerde de birer defa
geçmektedir:
“Size gökten (kim) su indirdi de onunla sizin bir ağacını
(şecereha) dahi bitiremeyeceğiniz gönül açan bahçeler
bitirdi?’’ (Neml: 60)
“Onun ağacını (şeceratehâ) siz mi yarattınız, yoksa
yaratan biz miyiz?” (Vakıa: 72)

"((
menî (4$?-&), çamur (et-tîn) ve
Bedbahtlık (eş-şeka’!
‫النطفة و الطني و الشقاء‬
+$?-& (menî) kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 12 defa
zikredilmiştir. Bir örnek:
“İnsanı menîden (4$?-&) yarattı, birden, o, konuşkan bir
karşı koyucu olup çıktı.” (Nahl: 4)
Aynı sayıda, yani 12 defa da et-tîn (çamur, balçık)
tekrarlanmıştır. Şu ayet-i kerimede olduğu gibi 11 yerde
zikredilmiştir:
“Kesin olarak ifade edelim ki, ilk önce Biz insanı çamurun
özünden (tîn) yarattık.” (Mü’minûn: 12)
Tînen lafzı şu ayette bir defa kullanılmıştır:
“... Secde ettiler, yalnız İblis etmedi: Çamurdan (tînen)
yarattığın bir kimseye secde eder miyim, dedi.” (İsrâ: 61)
Bu kelimenin Kur’ân’da bir başka geçiş şekli yoktur.
Şeka’ (bedbahtlık, rezillik, alçaklık) kelimesi de Kur’ân-ı
Kerîm’de 12 yerde kullanılmıştır. Meselâ şakiyyen olarak
şu ayetteki gibi 3 yerde geçmiştir:
‘‘Umarım ki Rabbime yalvarmakla bahtsız (şakiyyen)
olmam.” (Meryem: 48)
Teşkâ şekliyle Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde zikredilmiştir:
“Dedik ki: Ey Âdem, bu hem senin, hem de eşinin düşmanıdır.
Dikkatli olun, sizi cennetten çıkarmasın, sonra mutsuzluğa
uğrarsın (teşkâ).” (Tâhâ: 117)
Ayrıca eşkâ olarak şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde geçmiştir:

"(!
“Ona ancak bedbaht (eşkâ) kimse girer.” (Leyl: 15)
Diğer türevleri şu ayetlerde de birer defa geçmektedir:
“Bahtsızlar (şekû) ateştedirler. Onların orada bir soluk
alıp verişleri vardır ki...” (Hûd: 106)
“İmdi benden size bir hidayet geldiği zaman kim benim
hidayetime uyarsa o, sapmaz ve sıkıntıya düşmez (yeşkâ).”
(Tâhâ: 123)
“O gün geldiği zaman hiç kimse O’nun izni olmadan
konuşamaz, Onlardan kimi bahtsız (şakıyun), kimi
mutludur.” (Hûd: 105)
“En bahtsızları (eşkâhâ) ayaklandığı zaman...” (Şems: 12)
“Rabbimiz, dediler, bahtsızlığımız (şikvetune) bizi yendi,
biz sapık bir topluluk olduk!” (Mü’minûn: 106)

Akıl ve Gönül ‫األلباب و االفئدة‬


C."3" (akıllar, akıllı kimseler) kelimesi Kur’ân-ı
Kerim’de 16 defa zikredilmiştir. Misal:
“Doğrusu ancak aklıselim (&."3") sahipleri öğüt alır.”%
(Zümer: 9)
Bu kelimenin Kur’ân-ı Kerim’de hiçbir türevi yoktur.
Aynı sayıda yani 16 defa da &-0/#&8 (gönüller) kelimesi
bütün türevleriyle birlikte kullanılmıştır. Şöyle ki, &.6
&-0/#&8 lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 8
yerde gelmiştir:
“Size işitme (duyusu), gözler ve gönüller (&.6&-0/#&8) verdi
ki şükredesiniz.” (Nahl: 78)
&.6B$3# da şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3 yerde
zikredilmiştir:
“Onun gördüğünü gönül (&.6-$3#) yalanlamadı.” (Necm: 11)

"("
Ayrıca &-0/#&?$8$:*lafzı ise şu ayet-i kerimede oldu-
ğu gibi 3 yerde gelmiştir.
‘‘Oysa onlara size vermediğimiz şeyleri vermiştik.
(Ey Mekkeliler!) Onlara kulaklar, gözler ve kalbler
(&-0/#&?$8$:) vermiştik.” (Ahkaf: 26)
Böylece zikredilen*&.6&."3" ile &.6&-M/#&8 kelimeleri
Kur’ân-ı Kerim’de hiçbir ayette, üstelik hiçbir surede
birlikte gelmedikleri hâlde birbirlerine eşit sayıda tek-
rarlanmışlardır.

Şiddet ve Sabır ‫الشدة و الصرب‬


Bir güç, hareket veya kuvvetin derecesi, sertlik gibi
anlamlara gelen şiddet kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de
bütün türevleriyle 102 defa tekrarlanmıştır. Şu ayette
olduğu gibi 41 yerde kullanılmıştır:
“Ve kendisinde büyük bir kuvvet (şedîd) ve insanlara
birçok faydalar bulunan demiri indirdik.” (Hadid: 25)
Eşeddü olarak şu ayet-i kerimede olduğu gibi 31 defa
gelmiştir:
“Gece ibadeti için yatağından kalkan nefsin, ibadeti daha
tesirli (eşeddü), kıraati daha sağlamdır.” (Müzemmil: 6)
Şedîden, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 11
yerde tekrarlanmıştır:
“Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli (şedîden) bekçilerle ve
alevlerle doldurulmuş bulduk.” (Cin: 8)
Eşuddehû lafzı şu ayette olduğu gibi 5 yerde kullanıl-
mıştır:
“Nihayet (insan), güçlü çağına (eşuddehu) erip kırk yaşına

"(#
varınca: Ey Rabbim, dedi, beni, bana ve anama babama
verdiğin nimete şükretmeğe, râzı olacağın yararlı işler
yapmağa sevk eyle.” (Ahkaf: 15)
Şedednâ, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 2
yerde gelmiştir:
“Biz onları yarattık, bağlarını sıkıca (şededna) bağladık.”
(İnsan: 28)
Uşdud, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde zikre-
dilmiştir:
“Onunla arkamı kuvvetlendir (uşdud).” (Tâhâ: 31)
Ayrıca şidâd şekliyle şu ayette olduğu gibi 2 yerde
tekrarlanmıştır:
“Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi o ateşten koruyun ki,
onun yakıtı insanlar ve taşlardır, ona güçlü ve sert (şidâd)
melekler bakmakla görevlidir; bunlar, Allah’ın emrine
karşı gelmez, emrolunduklarını daima yerine getirirler.”
(Tahrim: 6)
Eşuddekum ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde gelmiştir:
“Sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz, sonra gücünüze
(eşuddekum) ermeniz için (sizi büyütüyoruz).” (Hac: 5)
Ayrıca diğer türevleri de şu ayetlerde birer defa
geçmektedir:
“Dedi: Senin pazunu kardeşinle kuvvetlendireceğiz (sene-
şuddu).” (Kasas: 35)
“Nihayet onları iyice vurup sindirince bağı sıkıca (feşuddû)
bağlayın.” (Muhammed: 4)
“Rablerini inkâr edenlerin işleri, tıpkı fırtınalı bir günde
rüzgârın şiddetle (eşteddet) savurduğu küle benzer.”
(İbrahim: 18)

"($
“Üstünüzde yedi sağlam (şidaden) (gök) bina ettik.” (Nebe’:
12)
“Muhammed Allah’ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar,
kâfirlere karşı şiddetli (eşiddâu), kendi aralarında
merhametlidirler.” (Fetih: 29)
“Rabbin istedi ki onlar güçlü (eşuddehuma) çağlarına
ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hâzinelerini
çıkarsınlar.” (Kehf: 82)
102 defa da sabır kelimesi ve türevleri Kur’ân-ı
Kerim’de zikredilmiştir. Şöyle ki, isbir şekliyle şu ayette
olduğu gibi 19 defa kullanılmaktadır:
“Sabret (isbir), çünkü Allah güzel davrananların ecrini
zâyi etmez.” (Hûd: 115)
Saberû lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
15 yerde kullanılmıştır:
“Onlar ki sabrettiler (saberû) ve Rabblerine dayanmak-
tadırlar.” (Nahl: 42)
Sabirîn, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 15 yerde
zikredilmiştir:
“Babacığım sana emredileni yap, inşaallah beni sabreden-
lerden (sabirîn) bulacaksın, dedi.” (Saffât: 102)
Sabren, şu ayette olduğu gibi 8 yerde tekrarlanmıştır:
“Rabbimiz, üzerimize sabır (sabren) dök ve bizi müslüman-
lar olarak öldür.” (A’râf; 126)
Sabr lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 6
yerde gelmiştir:
“Sabırla (sabr), namazla yardım dileyin.” (Bakara: 45)
İsbirû, ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 6 yerde
kullanılmıştır:

205
“Musa, kavmine; Allah’dan yardım isteyin, sabredin (isbirû),
dedi.” (A’râf: 128)
Tesbirû da şu ayette olduğu gibi 5 yerde tekrarlan-
mıştır:
“Sabretmeniz (tesbirû) ise sizin için daha iyidir.” (Nisa: 25)
Sabbâr lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
4 yerde gelmiştir:
“Şüphesiz bunda sabreden (sebbâr), şükreden herkes için
ayetler vardır.” (İbrahim: 5)
Astabir lafzı ise şu ayette olduğu gibi 3 yerde
zikredilmiştir:
“O’na ibadet et ve ibadetinde sabırlı (astabir) ol.” (Meryem:
65)
Ayrıca sâbirûn lafzı Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 3 yerde tekrarlanmıştır:
“Ancak sabredenlere (sâbirûn), mükâfatları hesapsız öde-
necektir.” (Zümer: 10)
Sabere sözü de şu ayette olduğu gibi 2 yerde kullanıl-
mıştır:
“Kim sabredip (sabere) bağışlarsa, bu, gerçekten üstün
değerli bir davranıştır.” (Şûrâ: 43)
Sabertûm lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde gelmiştir:
“Sabredecek olursanız (sabertüm), muhakkak ki, bu,
sabredenler için daha hayırlıdır.” (Nahl: 126)
Saberna ise Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
2 yerde zikredilmiştir:
“Artık biz sızlansak da, sabretsek (saberna) de birdir;
kaçıp sığınacak bir yerimiz yoktur.” (İbrahim: 21)

"(&
Sâbiren lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde gelmiştir:
“Gerçekten biz onu sabreden (sâbiren) bulmuştuk. Ne
güzel kuldu o, daima (Allah’a) dönerdi.” (Sâd: 44)

Aşağıdaki hâlleriyle de birer defa gelmiştir:


“Sana bildirilmeyen bir şeye nasıl sabredebilirsin (tasbiru)?”
(Kehf: 68)
“Biz sizi birbiriniz için bir sınama yaptık (ki bakalım)
sabrediyor musunuz (etesbirune)?” (Furkan: 20)
‘‘Hani siz demiştiniz ki: Ey Musâ, biz bir yemeğe dayanama-
yacağız (nasbira).” (Bakara: 61)
“Elbette sizin bize yaptığınız eziyete katlanacağız (tenesbi-
%&44&).” (İbrahim: 12)
“Kim (Allah’tan) korkar ve sabrederse (yesbir), şüphesiz
Allah iyilik edenlerin ecrini zâyi etmez.” (Yusuf: 90)
“Şimdi onlar sabretseler (yesbirû) de (sabretmeseler de)
yerleri ateştir.” (Fussilet: 24)
“Hidayete karşılık dalâleti, mağfirete karşılık azabı satın
alan kimseler, işte onlardır. Ateşe karşı ne de sabırlılar
(asberehum)!” (Bakara: 175)
“Sabrın (sabruke) ancak Allah(ın yardımı) iledir.” (Nahl:
127)
“Bundan böyle sizden sabreden (sabiretun) yüz kişi olsa,
iki yüz (kâfir)i yenerler.” (Enfâl: 66)
“Doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve
sabreden kadınlar (sâbirât).” (Ahzab: 35)
Bütün bunların toplamı da 102’dir. Böylece şiddet%
kelimesi bütün türevleriyle birlikte sabır kelimesi ve
türevlerine eşit sayıda zikredilmiştir.

207
karşılık (1&'(0) ve mağfiret ‫اجلزاء و املغفرة‬
“Karşılık, mükâfat” anlamındaki 1&'(0 kelimesi ve
türevleri Kur’ân-ı Kerim’de 117 defa tekrarlanmıştır.
=&'30 olarak şu ayetteki gibi 32 yerde kullanılmıştır:
“Fakat iman edip sâlih amel işleyen kimseye de en güzel
mükâfat (1&'() vardır!’ (Kehf: 88)
Neczî şekliyle şu ayet-i kerimede olduğu gibi 21
yerde zikredilmiştir:
“Biz güzel davrananlara böyle karşılık (neczî) veririz.”
(En’âm: 84)
Yeczî, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 12
yerde gelmiştir:
“Güzel davrananları da güzellikle mükâfatlandırsın
(yeczî).” (Necm: 31)
D$1'&,4& şekliyle şu ayette olduğu gibi 9 yerde
gelmiştir:
“Yaptıklarınızdan başkasıyla da cezalandırılmayacaksınız
(?$1'&,4&).’’ (Saffât: 39)
Yecziyehum, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 5 yerde
tekrarlanmıştır:
“Ve onları, yaptıklarının en güzeliyle mükâfatlandırsın
(yecziyehum).” (Zümer: 35)
@$1'&,4&, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 5
yerde zikredilmiştir:
“Onlar, yalnız yaptıklarıyla cezalanmıyorlar mı (yuczevne).”
(A’râf: 147)
Ayrıca 1&'3$8$:, şu ayette olduğu gibi 5 yerde
gelmiştir:

"('
“İşte onların mükâfatı (1&'3$8$:) Rabbleri tarafından
bağışlanma ve altından ırmaklar akan, içinde ebedî
kalacakları cennetlerdir.” (Âl-i İmrân: 136)
D$1'3 şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4 yerde kullanıl-
mıştır:
“Bugün her can, kazandığıyla cezalanır (?$1'3). (Mü’min: 17)
=&'3$8$ ise Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
4 yerde gelmiştir:
“Dediler ki: Cezası (1&'3$8$), kayıp eşya kimin yükünde
bulunduysa, ona aittir.” (Yusuf: 75)
Le necziyennehum de şu ayette olduğu gibi 3 yerde
zikredilmiştir:
“Onların ücretini (le necziyennehum) yaptıklarının en
güzeliyle veririz.” (Nahl: 97)
@$1'3 lafzı ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 3 yerde
gelmiştir:
“Kim bir kötülük yaparsa sâdece onun kadar cezalanır
(yuczâ).” (Mü’min: 40)
Cezeynahum, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde geçmiştir:
“Saldırganlıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık
(cezeynahum). Biz elbette doğru söyleyenleriz.” (En’âm: 146)
Teczî, olarak şu ayette olduğu gibi 2 yerde tekrarlan-
mıştır:
“Ve öyle bir günden korkun ki, o gün hiç kimse kimsenin
yerine bir şey ödeyemez (teczî).” (Bakara: 48)
Sözkonusu kelimenin türevleri şu ayet-i kerimelerde
de birer defa gelmiştir:

209
“Sabrettiklerinden dolayı onları cennet ve ipekle mükâfat-
landırmıştır (1&'38$:).” (İnsan: 12)
“Bugün ben, onlara sabretmelerinin karşılığını verdim
(cezeytuhum).” (Mü’minûn: 111)
“Biz sabredenlerin karşılığını (le necziyenne), yaptıkla-
rının en güzeliyle vereceğiz.” (Nahl: 96)
“Onlardan her kim: Ben O’ndan başka bir tanrıyım, derse
onu cehennemle cezalandırırız (neczîhi).” (Enbiya: 29)
“Babam seni çağırıyor, bizim için (hayvanları) sulamanın
ücretini verecek (li yecziyeke), dedi.” (Kasas: 25)
“Kötülük yapan cezasını (yucze) çeker.” (Nisa: 123)
“Sonra ona tastamam karşılığı (yuczâhu) verilecektir.”
(Necm: 41))
“Biz nankörden başkasını cezalandırır mıyız (nucâzî)?”
(Sebe’: 17)
“Çocuğun da babasının yaptığından ceza görmeyeceği
(13'/4) bir günden çekinin.” (Lokman: 33)
“Git, dedi, onlardan kim sana uyarsa cezanız (1&'($)$:)
cehennemdir.” (İsrâ: 63)
Bütün bunların toplamı 117 olup, 1&'3 kelimesi
bütün türevleriyle burada tekrarlanmıştır.
Şimdi mağfiret kelimesine göz gezdirelim: Ğafur%
şekliyle 71 defa zikredilmektedir, şu ayette olduğu gibi:
“Sabretmeniz ise sizin için daha iyidir. Allah bağışlayan
(ğafur), esirgeyendir.” (Nisa: 25)
Yağfiru şekliyle Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 33 yerde gelmiştir:
“Biz, hatalarımızı ve senin bize zorla yaptırdığın sihiri
bağışlaması (yağfiru) için Rabbimize iman ettik.” (Tâhâ:
73)

"!(
Mağfiret olarak şu ayet-i kerimede olduğu gibi 28
yerde zikredilmiştir:
“Şüphesiz Rabbin, onların zulümlerine karşı mağfiret)
sahibidir.” (Ra’d: 6)
L(-9%&4 de şu ayette olduğu gibi 20 yerde tekrarlanmıştır:
“Eğer arayı düzeltir, sakınırsanız, Allah bağışlayıcı
(ğafûren), esirgeyicidir.” (Nisa: 129)
İğfir lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 17
yerde gelmiştir:
“Rabbim, beni, anamı-babamı, inanarak evime gireni,
mü’min erkek ve kadınları bağışla (igfir).” (Nûh: 28)
İsteğfir, şu ayet-i kerimede olduğu gibi 9 yerde tek-
rarlanmıştır:
“Bil ki, Allah’tan başka tanrı yoktur, kendi günahın, inanan
erkeklerin ve inanan kadınların günahı için mağfiret
(isteğfir) dile.” (Muhammed: 19)
İsteğfirû şu ayetteki gibi 6 yerde zikredilmiştir:
“Ey kavmim, Rabbinizden mağfiret dileyin (isteğfirû),
sonra O’na tevbe edin.” (Hûd: 52)
Teğfir lafzı Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi
4 yerde gelmiştir:
‘‘Eğer onları bağışlarsan, (teğfir) şüphesiz sen daima
üstünsün, hikmet sahibisin.” (Mâide: 119)
Testeğfirûn lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4
yerde tekrarlanmıştır:
“Seherlerde istiğfar (testeğfirûn) ederlerdi.” (Zariyât: 18)
Ayrıca el-ğaffâr lafzı da şu ayette olduğu gibi 4 yerde
kullanılmıştır:
“Bense sizi O aziz ve çok bağışlayana (el-ğaffâr) çağırı-
yorum.” (Mü’min: 42)

"!!
Ğafere, Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi 3
yerde zikredilmiştir:
“Fakat kim sabreder, affederse (ğafere), şüphesiz bu, çok
önemli işlerden biridir.” (Şûrâ: 43)
Testeğfir şekliyle şu ayette olduğu gibi 3 yerde
gelmiştir:
“Onlar için yetmiş defa af dilesen (testeğfir), yine Allah
onları affetmez.” (Tevbe: 80)
Nağfir lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
kullanılmıştır:
“Secde ederek kapıdan girin ve hitta (bizi bağışla) deyin ki,
biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım (nağfir).” (Bakara:
58)
Ayrıca yuğfer lafzı şu ayetle olduğu gibi 2 yerde
tekrarlanmıştır:
“İnkâr edenlere söyle: Eğer vazgeçerlerse, geçmişteki
kendilerine bağışlanır (yuğfer).” (Enfâl: 38)
Estağfera ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
gelmiştir:
“Allah’tan, günahlarını bağışlamasını isteseler ve Rasul
de onların bağışlanmasını (estagfera) dileseydi, elbette
Allah’ı affedici, merhametli bulurlardı.” (Nisa: 64)
Estağferû şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2 yerde
kullanılmıştır:
“Ve onlar bir kötülük yaptıkları, ya da nefislerine zulmet-
tikleri zaman, Allah’ı hatırlayarak hemen günahlarının
bağışlanmasını (estağferû) dilerler.” (Âl-i İmrân: 135)
Estağfiru ise şu ayette olduğu gibi 2 yerde zikredil-
miştir:

"!"
“Selâm sana, dedi, senin için Rabbimden mağfiret (estağfirû)
dileyeceğim.” (Meryem: 47)
Yestağfir lafzı da Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 2 yerde gelmiştir:
“Onlara: Gelin, Allah’ın Rasûlü sizin için mağfiret
(yestağfir) dilesin, dendiği zaman başlarını çevirirler.”
(Münafikûn: 5)
Yestağfirû şu ayette olduğu gibi 2 yerde tekrarlan-
mıştır:
“(Allah’a) ortak koşanlar için mağfiret (yestağfirû)
dilemek, ne peygamberin, ne de inananların yapacağı bir
iş değildir.” (Tevbe: 113)
Estağfirûhu lafzı şu ayet-i kerimede olduğu gibi 2
yerde tekrarlanmıştır:
“O hâlde yalnız O’na yönelin ve O’ndan mağfiret dileyin
(estağfirûhu).” (Fussilet: 6)
Kelimenin diğer türevleri şu ayetlerde de birer defa
geçmiştir:
“Biz de ondan bunu affettik (feğafernâ). Yanımızda onun
bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardır.” (Sâd: 25)
“Ama affeder, geçer, bağışlarsanız (tağfirû) muhakkak ki
Allah da çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Teğâbun: 14)
“İman edenlere söyle: İşlemiş oldukları yüzünden Allah’ın
onları cezalandıracak günlerinin geleceğini beklemeyen
kimseleri bağışlasınlar (yağfirû).” (Câsiye: 14)
“Kızdıkları zaman onlar, affederler (yağfirûne).” (Şûrâ: 37)
Estağferte lafzı da şu ayette bir defa zikredilmiştir:
“Onlara mağfiret dilesen (estağferte) de, dilemesen de
onlar için birdir.” (Münafikûn: 6)

"!#
Birer defa tekrarlanan ayetler şöyle devam etmek-
tedir:
“İbrahim’in, babasına söylediği, ‘senin için Allah’tan
mutlaka mağfiret dileyeceğim (estağfirenne). Fakat
Allah’tan sana gelecek bir şeyi savmaya gücüm yetmez’ sözü
dışında... ” (Mümtehine: 4)
“Merhamet olunasınız diye Allah’tan mağfiret dileseniz
(testağfirûne) olmaz mıydı?” (Neml: 46)
“Hâlâ Allah’a tevbe edip O’ndan af dilemiyorlar mı
(yestağfirûnehu).” (Mâide: 74)
“Yusuf! Sen de (bu tuzağı ona buna anlatmaktan) uzak dur.
(Sen ise ey kadın!) Günahının dolayı mağfiret (estağfiri)
dile!” (Yusuf: 29)
“Günahı bağışlayan (ğâfir), tevbeyi kabul eden, azabı çetin
olan, lütuf sahibi.” (Mü’min: 3)
“Sen bağışlayıcıların (el-ğâfirîn) en hayırlısısın.” (A’râf:
155)
“O, çok bağışlayandır (ğaffârâ).” (Nuh: 10)
“Rabbimiz, bağışlamanı (ğufrâneke) dileriz. Dönüş
sanadır.” (Bakara: 285)
“İbrahim’in babası için mağfiret dilemesi (istiğfâru) ise,
ancak ona önceden’vermiş olduğu bir sözden dolayı idi.”
(Tevbe: 114)
“Mallarını Allah yolunda sarfeden ve seher vakitlerinde
Allah’tan af ve mağfiret dileyen (mustağfirîne) muttekîler
için Rableri katında...” (Âl-i İmrân: 17)
Mağfiret kelimesi bütün türevleriyle Kur’ân’da 234
defa geçmektedir. Bu sayı 1&'( (karşılık, mükâfat) keli-
mesinin iki katıdır.

"!$
Dönüş (masîr), Ebedî (&"&#&4) ve Yakîn
‫ا َْملصري و األبد و اليقني‬
Dönüş (masîr) kelimesi Kur’ân’da 28 defa geçmiştir.
Şöyle ki, el-masîr lafzı Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 23 yerde kullanılmıştır:
“Dirilten ve öldüren ancak biziz biz. Dönüş (el-masîr) de
bizedir.” (Kâf: 43)
Masîran olarak şu ayette olduğu gibi 4 yerde
zikredilmiştir:
“İşte onların durağı cehennemdir, ne kötü bir dönüş
(masîran) yeridir orası.” (Nisâ: 97)
Şu ayet-i kerimede bir defa da masîrakum şeklinde
geçmiştir:
“Dedi ki: (Şimdilik) eğlenin; döneceğiniz (masîrakum) yer
ateştir!” (İbrahim: 30)
Kur’ân’da aynı sayıda da &"&#&4 (devamlı) kelimesi
zikredilmektedir. Bu kelimenin geçişine bir örnek
verelim:
“Kim Allah’a iman eder ve sâlih amel işlerse, Allah, onun
günahlarını örter ve onu içinde daimi (&"&#&4) olarak
kalacağı, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte bu
büyük kurtuluştur.” (Teğabun: 9)
Yakîn kelimesi türevleriyle birlikte tekrarlanmıştır.
Meselâ, yûkınûne lafzıyla şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 11 defa tekrarlanmıştır:
“Ahirete de kesinlikle iman ederler (yûkınûne).” (Bakara: 4)
el-Yakîn olarak Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 7 yerde zikredilmiştir:

215
“Ve sana yakîn (el-yakîn) gelinceye kadar Rabbine kulluk
et.” (Hicr: 99)
Mûkınîne haliyle şu ayette olduğu gibi 4 yerde kulla-
nılmıştır:
“Kesin inanacak (mûkınîne) insanlar için arzda nice
işaretler vardır.” (Zâriyat: 20)
Diğer lafızlar da şu ayet-i kerimelerde birer defa
kullanılmıştır:
“…Rabbinize kavuşacağınızı kesin olarak (tûkınûn) bilesi-
niz diye âyetlerini uzun uzun açıklayan Allah’tır.” (Ra’d: 2)
“Vicdanları onları(n doğruluğuna) kanaat getirdiği
(ısteykanethâ) halde, sırf haksızlık ve böbürlenme
yüzünden onları inkâr ettiler.” (Neml: 14)
“Kendilerine kitab verilmiş olanlar iyice inansın (./*
yesteykıne).” (Müddessir: 31)
“Sadece zanna uyuyorlar, onu yakînen (yakînen) öldürme-
diler.” (Nisa: 157)
“Rabbimiz, gördük, işittik, bizi dünyaya geri çevir de sâlih
amel işleyelim. Artık biz inancı sağlam (mûkınûn) kimse-
leriz.” (Secde: 12)
“.. Kıyamet nedir, bilmiyoruz, ancak olmadığını zannediyo-
ruz; fakat emin değiliz (bi musteykınîn), diyordunuz.”
(Casiye: 32)

İnsanlar (en-nâs), melekler (:&.3/)&),


Âlemler (âlemîn) ve Âyetler (âyât!
‫الناس و ا َْملالئكة و العاملني و اآليات‬
İnsanlar anlamındaki en-nâs kelimesi şu ayette oldu-
ğu gibi Kur’ân-ı Kerim’de 241 yerde geçmiştir:

"!&
“Ey insanlar (en-nâs), size Rabbinizden delil geldi.” (Nisa:
174)
5&.3/)& (melekler) ise şu ayette olduğu gibi 68 yerde
zikredilmiştir:
“O’nu, gök gürültüsü hamd ile, melekler (:&.3/)&) de
korkusun(ların)dan tesbih ederler.” (Ra’d: 13)
Âlemîn (âlemler) kelimesi de Allah-u tealanın şu
sözünde olduğu gibi 73 yerde zikredilmiştir:
“Fakat Allah, bütün âlemlere (âlemîn) karşı lütuf
sahibidir.” (Bakara: 251)
Zikredilen nâs, melâike ve* 3.&:/4 kelimelerinin
toplamı 382’dir. Kur’ân’da bu toplam kadar da ayât%
(ayetler, işaretler) kelimesi zikredilmektedir: Âyât%
olarak 148 defa geçer, şu ayette olduğu gibi:
“Allah size âyetlerini (âyât) böyle açıklıyor ki düşünesi-
niz.” (Bakara: 219)
Âyâtina hâliyle de şu ayet-i kerimede olduğu gibi 92
yerde gelmiştir:
“Biz onlara, ufuklarda ve kendi canlarında âyetlerimizi
(âyâtina) göstereceğiz.” (Fussilet: 53)

Âyet şekliyle Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi


Kur’ân’da 84 defa zikredilmiştir:
“Gece de onlar için bir ayettir (âyet). Gündüzü ondan soyup
alırız, birden karanlıkta kalıverirler.” (Yâsin: 37)

Âyâtihi, şu ayette olduğu gibi 37 yerde kullanılmıştır:


“Allah size âyetlerini (âyâtihi) böyle açıklıyor ki, yola
gelesiniz.” (Âl-i İmrân: 103)
Âyâtî ise şu ayette olduğu gibi 14 yerde gelmiştir:

217
“Benim âyetlerimi (âyâtî) birkaç paraya satmayın ve
benden … sakının.” (Bakara: 41)
Âyâtike lafzı Allah-u tealanın şu sözündeki gibi 3
yerde zikredilmiştir:
“Rabbimiz, onlara kendi içlerinden, senin ayetlerini
(âyâtike) okuyacak bir elçi gönder.” (Bakara: 129)
Âyetuke 2 yerde kullanılmıştır:
“Senin işaretin (âyetuke), sapasağlam olduğun hâlde tam
üç gece insanlarla konuşmam andır.” (Meryem: 10)
Âyeteyni olarak da şu ayet-i kerimede olduğu gibi 1
yerde kullanılmıştır:
“Biz gece ve gündüzü iki âyet (ayeteyni) yaptık.” (İsrâ: 12)
Âyâtihâ ise şu ayette olduğu gbi 1 yerde gelmiştir:
“Göğü, korunmuş bir tavan yaptık, onlarsa hâlâ onun
ayetlerinin (âyâtihâ) yanından düşünmeden geçip gitmek-
tedirler.” (Enbiya: 32)

Dalâlet ve Âyetler ‫الضاللة و اآليات‬


H(.3.&? (sapıklık) kelimesi Kur’ân’da bütün türevle-
riyle 191 kez tekrarlanmıştır.
Birer örnek verelim: H&.3.$ şeklinde 31 defa:
“İşte (doğru yoldan) uzaklara sapma (#&.3.$) budur.” (Hac:
12)
H(..& 26 defa,
“Arkadaşınız sapmadı (#(..&), azmadı.” (Necm: 2)
@$#/..$ 17 yerde,
‘‘İşte Allah, kâfirleri böyle şaşırtır (yudillu).” (Mü’min: 74)
H(..9 12 yerde:

"!'
“Allah’ın kendilerine verdiği rızkı, Allah’a iftira ederek
haram kılanlar muhakkak ki zarara uğradilar, saptılar
(#(..9), yola gelici de değiller.” (En’âm: 140)
@$#./. 12 defa;
“Allah kimi sapıklıkta (yudlil) bırakırsa artık onun için
bir yol yoktur.” (Şûrâ: 46)
C#(..$ 9 yerde:
“Cehennemde yüzükoyun haşrolunacak olanlar, işte yerleri
en kötü ve yolları en sapık (&#(..$) olanlar bunlardır.”
(Furkan: 34)
H(../4 8 yerde:
“Çünkü onlar babalarını sapık (#(../4) kimseler buldular.”
(Saffat: 69)
H&.(.&? 7 yerde:
“De ki: Dalalet (#&.(.&?) içinde olan kimseye Rahman
belirli bir süre tanısa bile…” (Meryem: 75)
@&#/..$ 6 yerde:
“Rabbin, O, çok iyi bilir yolundan sapanı (yedillu) ve O çok
iyi bilir yolda olanları.” (En’âm: 117)
C#(..& 6 yerde:
“Allah’ın saptırdığını (&#(..&) kim yola getirebilir?” (Rum: 29)
H&.3.&4 6 yerde:
“Sen de o zâlimlere şaşkınlıktan (#&.3.&4) başka bir şey
artırma.” (Nuh: 24)
H(..$4 5 yerde:
“Fakat bahçeyi görünce: ‘‘Herhalde yolu şaşırdık (#(..$4)
dediler.’’ (Kalem 26)
@$#/..9 3 yerde:
“Allah’ın yolundan saptırmak (yudillû) için O’na eşler
koştular.” (İbrahim: 30)

219
@$#/..94& 3 yerde:
“Oysa onlar, kendilerinden başkasını saptıramazlar (yudil-
.94&) da, bunun farkına varmazlar.” (Âl-i İmrân: 69)
H(.&.?$ 2 yerde:
“De ki: Ben sizin heva ve heveslerinize tâbi olmam; olduğum
takdirde sapıtır (#(.&.?$) ve hidayete erenlerden olmam.”
(En’âm: 56)
D&#/..9 2 yerde:
“Şaşırmamanız (?&#/..9) için Allah size (hükmünü)
açıklıyor. Allah, herşeyi bilendir.” (Nisa: 176)
C#&..9 2 yerde:
“Onlar, birçok kimseleri yoldan çıkardılar (&#&..9).” (Nuh: 24)
@$#/..&8$ 2 yerde:
“Kimi de saptırmak isterse (yudillehu) onun göğsünü,
göğe çıkıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar.” (En’âm: 125)
@$#/..$)& 2 yerde:
“Yeryüzünde bulunanların çoğuna uysan, seni Allah’ın
yolundan saptırırlar (yudilluke).” (En’âm: 116)
5$#/..$ 2 yerde:
“Bu, dedi, şeytanın işindendir. O, gerçekten apaçık, saptırıcı
(:$#/..$) bir düşmandır.” (Kasas: 15)
H&.3.&?/8/: 2 yerde:
“Ve sen, körleri de sapıklıklarından (#&.3.&?/8/:) çevirip
yola getiremezsin.” (Rûm: 53)
C#(..$4( 2 yerde:
“Ve dediler ki: Rabbimiz, biz kendi liderlerimize ve
büyüklerimize itaat ettik; onlar da bizi doğru yoldan
saptırdılar (&#(..$4().” (Ahzâb: 67)
Kelime, şu halleriyle de Kur’ân’da birer defa zikredil-
miştir: H(.&.43 (Secde: 10), $#/..$ (Sebe’: 50), ?(#/..&%

""(
(Bakara: 28), yudillûne (Sad: 26), &#&..343 (Fussilet:
29), &#.&.?$: (Furkan: 17), &#.&.4& (İbrahim: 36),
&#&..&43 (Şuarâ: 99), edellenî (Furkan: 29), &#&..&8$%
(Casiye: 23), &#&..&8/: (Tâhâ: 85), $#/..&4&8$:%
(Nisa:119), ?$#/..$ (A’râf: 155), yudilleke (Sad:
26), yudlilhu (En’âm: 39), yudillunâ (Furkan: 42),
yudillehum (Nisa: 60), yudillunekum (Âl-i İmrân:
69), yudillûnehüm (Nahl: 25), yudellu (Tevbe: 37),
#(..&4 (Duha: 7), tedlîl (Fil: 2), el-mudillîne (Kehf:
51) ve #&.3./)& (Yusuf: 95).
Görüldüğü gibi #(.3.&? kelimesi türevleriyle birlik-
te 191 defa tekrarlanmıştır ki, bu da, daha önceki
sayfalarda incelediğimiz 382 defa zikredilen âyât (ayet-
ler) kelimesinin yarısıdır.

İhsan ve Hayrât , Âyetler


‫ احسان و خريات‬,%‫اآليات‬
Bağışlama, bağışta bulunma; bağışlanan şey,
bahşiş, atiye; lutuf, kerem, iyilik gibi anlamlara gelen
ihsan kelimesi, Kur’ân’da türevleriyle birlikte 194
defa, hayrât kelimesi de türevleriyle birlikte 188 defa
zikredilmiştir. Hayrât da şu anlamlara gelmektedir:
İyilikler, hayırlı işler; sırf hayır maksadıyle herkesin
faydalanması için yapılan câmi, köprü, sebil, çeşme vb.
tesisler, başkalarının yararlanması için vakıf ve tahsis
edilmiş olan gayrimenkuller veya mallar.
Bu iki kelimenin toplamının âyât kelimesinin tekra-
rına eşit olduğunu hayretle görüyoruz.

""!
Elçi /%nebi /%müjdeci /%Uyarıcı ,%İsimleri
‫ اسامئهم‬... ‫الرسل و االنبياء‬
Kur’ân-ı Kerîm’de 368 yerde rasûl kelimesi geçmek-
tedir. Türevleri ve çoğul hâliyle nebî kelimesi de 75 defa
tekrar edilmektedir. Beşîr (müjdeleyen) 18 ve nezîr%
(uyaran) 57 defa tekrarlanmaktadır. Bunların toplamı
518’dir.
Yine Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen nebi, rasûl, beşir ve
nezir vasfındaki isimleri –tekrarlarıyla– saydığımızda
toplamda 518 sayısıyla karşılaşmakta ve bu durum
hayretimize mucip olmaktadır. Ayrıntılı dökümü şu
şekildedir:
Mûsa%!#$+%İbrahim 69, +98%$#+%Yûsuf 27, F9? 27,
Îsa 25, >#&: 25, E3%94%"(+%İshak 17, Süleyman 17,
@(0)9"% !&+% H(,$#% !&+% İsmâîl% !"+% Şuayb% !!+% Sâlih%
9, E9# 7, Zekeriyâ 7, +3)(?(..(8! 7, Yahya 5,
5$8(::&#*,&*!8:&# 5, Eyyûb%$+%Yûnus%$+%Elyesâ%
"+%İlyâs%"+%İdrîs%"+%K;.)/-.%"+%Âl-i yâsîn"%!+

1 Müellif, Kur’an-ı Kerîm’de rasûl, nebi, müjdeci ve uyarıcı isimlerin


arasında +()(?(..(8 olarak Salih aleyhisselâmın mucize
olarak getirdiği deveyi de saymaktadır. Bunun, Kamer suresi 23.
ayetteki “Kezzebet semûdu bin nuzuri (Semud kavmi de uyarıcıları
yalanlamıştı)” ve 27. ayetteki; “İnnâ mursilûn nâkati fitneten
lehum. (Muhakkak ki, onları denemek için o dişi deveyi gönderen
Biziz)” ifadelerinden devenin uyarıcı-imtihan aracı vasfından ileri
geldiği anlaşılmaktadır. [Yayıncı].
2 Saffat suresi 130. ayetinden (Selâmun alâ ilyâsîn) alınmış bir
ıstılahtır. Medine ehlinin çoğunluğu “ilyâsîn”i “Âl-i yâsin” diye
okumuştur.

"""
kur’ân, nur, Hikmet ve Tenzil
‫القران و النور و احلكمة و التنزيل‬
Kur’ân kelimesi 68 defa zikredilmiştir. &.62$%034%
olarak şu ayette olduğu gibi 58 defa gelmiştir:
“Muhakkak ki bu Kur’ân (&.62$%034) sana, hikmet sahibi,
herşeyi hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir.’’
(Neml: 6)
2$%034&4 şekliyle şu ayet-i kerimede olduğu gibi 10
yerde tekrarlanmıştır:
“Biz onu Arapça bir Kur’ân (2$%034&4) olarak indirdik ki
anlayasınız.” (Yusuf: 2)
+9% kelimesi ise Kur’ân-ı Kerim’de 33 yerde zikre-
dilmiştir. &46+9% haliyle Allah-u tealanın şu sözünde
olduğu gibi 24 yerde geçmiştir:
“Gerçekten size Allah’tan bir nur (&4649%) ve açık bir kitab
geldi.” (Mâide: 15)
+9%&4 olarak şu ayette olduğu gibi 9 yerde tekrarlan-
mıştır:
“Ey insanlar, size Rabbinizden delil geldi ve size apaçık bir
nur (49%&4) indirdik.” (Nisa: 174)
&.6E/):&? kelimesi aynen 20 defa gelmiştir.
Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi:
“Allah’ın size olan nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği
Kitab ve hikmeti (&.68/):&?) düşünün.” (Bakara: 231)
D&4'/. kelimesi ise Kur’ân’da 15 defa tekrarlanmıştır.
Şu ayette olduğu gibi 11 yerde aynı lafızda gelmiştir:
“(O), alemlerin Rabbinden indirilmiştir (?&4'/.).” (Vakıa: 80)
D&4'/.&4 olarak şu ayet-i kerimede olduğu gibi 4

""#
yerde zikredilmiştir:
“Yeri ve yüce gökleri yaratan tarafından bir kitap olarak
indirilmişlir (?&4'/.&4).” (Tâhâ: 4)
Böylece, zikredilen 2$%034 kelimesi (68), 49% (33),
8/):&? (20) ve ?&4'/. (15) kelimelerinin toplamına
eşittir.

Kur’ân, Beyyinat, Mubeyyinat,


Mev’ize ve Şifa’
‫القران و مبينات و موعظة و شفاء‬
Kur’ân kelimesinin Kur’ân-ı Kerim’de 68 yerde
geçtiğini belirtmiştik. Beyyinat (açık deliller) kelimesi
de Allah-u tealanın şu sözünde olduğu gibi aynen 52
defa gelmiştir:
“Hayır, o (Kur’ân), kendilerine bilgi verilenlerin göğüslerin-
de açık açık ayetlerdir (beyyinat).” (Ankebut: 49)
Mubeyyinat olarak ise şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 3 yerde tekrarlanmıştır:
“Size Allah’ın açık açık ayetlerini (mubeyyinât) okuyan
bir elçi (gönderdik).” (Talâk: 11)
5&,0/'& (öğüt) kelimesi şu ayet-i kerimede olduğu
gibi 9 yerde gelmiştir:
“Bu (Kur’ân) insanlara bir açıklama, (Allah’tan) korkanlara
yol gösterme ve öğüttür (:&,0/'&).” (Âl-i İmrân: 138)
Şifa kelimesi ise Allah-u tealanın şu sözünde olduğu
gibi 4 yerde tekrarlanmıştır.
“De ki: O, mü’minler için doğru yolu gösteren bir kılavuz ve
şifadır.’’ (Fussilet: 44)

""$
Neticede, beyyinat, mubeyyinat, mev’ize ve şifâ%
kelimelerinin toplamı da Kur’ân kelimesinin tekrarı
kadardır.

muhammed (s.a.v) ve Şeriat


‫حممد و الرشيعة‬
Birinci bölümde 5$8(::&# (s.a.v) isminin Kur’ân-ı
Kerim’de 4 defa tekrarlandığını ve bunun da G98$.6
kudüs, melekût ve sirac kelimelerine eşit olduğunu
söylemiştik. Burada şunu da ilave etmemiz gerekir ki,
bu değerli isim, Kur’ân-ı Kerim’de zikredilen şeriat%
kelimesi ve türevlerine de eşittir. Şöyle ki, şeriat%
lafzıyla şu ayette olduğu gibi bir yerde gelmiştir:
“Sonra bu işten seni de bir şeriata koyduk.” (Câsiye: 18)
Şeraa ise şu ayet-i kerimede olduğu gibi bir yerde
gelmiştir:
“O size, dinden Nûh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi,
İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi şeriat
(şeraa) yaptı.” (Şûrâ: 13)
Şeraû olarak Allah-u tealanın şu sözündeki gibi bir
yerde gelmiştir:
“Yoksa onların, kendilerine, Allah’ın izin vermediği dini
koyan (şeraû) ortakları mı var?” (Şûrâ: 21)
Şir’aten haliyle de şu ayet-i kerimede olduğu gibi bir
yerde gelmiştir:
“Sizden her biriniz için bir şeriat (şir’aten) ve bir yol
belirledik.” (Mâide: 48)
Böylece zikredilen 5$8(::&# (s.a.v) lafzıyla,
Ruhulkudüs, melekût, sirâc ve şeriat kelimeleri

225
birbirine eşittir. Allah’ın selamı Muhammed (s.a.v)’e
olsun...
%
Diğerleri...
Bu arada mukaddes ve mübarek kitabımız Kur’ân-ı
Kerîmde şu ilginç hesabın da farkına vardım. Allah-u
teala buyuruyor:
“Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah’ın
katında ayların sayısı on ikidir.” (Tevbe: 36)
Ay anlamındakı şehr kelimesinin ise Kur’ân’da 12
defa, yani bir yılın ayları sayısı kadar tekrarlandığını
görmekteyiz.
eş-Şehr olarak, şu ayette olduğu gibi 10 yerde geçmiş-
tir:
“Kadir gecesi bin aydan (eş-şehr) daha hayırlıdır.” (Kadir: 3)
Şehren ifadesiyle ise, şu ayette geçtiği gibi 2 defa
zikredilmiştir:
“(Ana karnında) taşınması ile sütten kesilmesi otuz ay
(şehren) sürdü.” (Ahkaf: 15)
Ayrıca yevm (gün) kelimesi de el-yevm olarak 349,
yevmen olarak da 16 yerde geçmektedir: Birer örnek
verelim:
“Bugün (el-yevm) size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı.”
(Maide: 5)
“Şu günden (yevmen) sakının ki, o (gün hepiniz) Allah’a
döndürüleceksiniz.” (Bakara: 281)
Her iki hâliyle gün (yevm) kelimesi Kur’ân’da 365
kez tekrarlanır, yani bir yılın günleri kadar.

""&
@&,: kelimesinin çoğul halleri olan eyyâm% "#+%
eyyamen 4 ve yevmeyni (iki gün) 3 yerde geçmekte,
bunların toplamı ise 30 güne tekabül etmektedir, yani
bir ayın günleri kadar.
Birer örnek;
“Sayılı günlerde (eyyam) Allah’ı anın.” (Bakara: 203)
“Oralarda geceleri, gündüzleri (eyyamen) korkusuzca
gezin.” (Sebe’: 18)
“Kim hemen iki gün (yevmeyni) içinde dönerse ona günah
yoktur.” (Bakara: 203)

Görüldüğü gibi gün% )yevm) kelimesi 365 defa


tekrarlanmış, bunun çoğulları (cem’i ve müsennası) 30
defa, ay da 12 defa Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilmiştir.
Şu ayet-i kerimeyi dikkatle okuyunuz:
“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü’min
erkekler ve mü’min kadınlar, itaatkâr erkekler ve itaatkâr
kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden
erkekler ve sabreden kadınlar, huşû duyan erkekler ve
huşû duyan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka
veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar,
sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, iffetlerini
koruyan erkekler ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah’ı
çokca zikreden erkekler ve Allah’ı çokca zikreden kadınlar;
işte Allah bunlar için mağfiret ve büyük mükâfat
hazırlamıştır.” (Ahzab: 35)
Ayette geçen “müslüman erkekler ve müslüman kadın-
lar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, ... itaatkâr
erkekler ve kadınlar...” ifadeleri Kur’ân’ın muhtelif yerle-
rinde sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bütün bunları

227
tek tek saydığımızda Kur’ân-ı Kerîm’de 259 defa
zikredildiklerine şâhit oluruz ki, bu da &1/%* (bir iş
karşılığında verilen ücret, mânevî karşılık, sevap), -&?/8%
ve ('/: kelimelerinin toplamına eşittir.
Ayrıca, karşılık ve ücret anlamlarına gelen &1/%%
kelimesinin 108 defa tekrarlandığını ve iş anlamındaki
-//. kelimesinden de aynı sayıda bahsedildiğini görmek-
teyiz.
29 defa hesap kelimesinden bahsedilirken aynı sayı-
da da (#. (adâlet) ve kıst (pay, hisse, paylaştırmada;%
taksimde hakka ve adâlete riayet) kelimelerinden
bahsedilmiştir. !#. 14 defa, kıst ise 15 defa tekrarlan-
mıştır.
=&'( kelimesinden 117, mağfiretten de 234 defa
bahsedildiğini önceki sayfalarımızda belirtmiştik.
Mağfiret+%1&'(nın iki katı olarak zikredilmiştir.
Bütün bu eşitlik, uygunluk ve dengeler Kur’ân’ın
bütünündeki ölçüye delâlet etmiyor mu?
*
Kur’ân, 114 suresiyle her konuda pek çok hüküm
beyan etmiştir. İnsanın dünya ve ahiret hayatında
karşılaşacağı durumları, Rabbimizin emir ve yasakları,
insanın hak ve görevleri... bütün bunlar Kur’ân’ın
konuları içindedir. Bunların her biri belli bir plan, ölçü
ve ahenk içinde ifade edilmiştir. Zikredilen kelimelerde
sayısız denge, eşitlik ve uyum mevcuttur. Kitabımızın
başından beri bunlardan örnekler verdik.
Bunca intizam ve ahenk bir tesadüf eseri mi?

""'
Veya herhangi bir şahsın eseri mi?
Tesadüf mü?.. Asla! Bu sistemde tesadüf adına birşey
bulmak mümkün müdür? Tesadüf imanla çelişir. Çünkü
Allah’ın mülkünde, O’nun takdiri ve ezelî ilminden
bağımsız hiçbir şey meydana gelemez.
O halde?! İkinci şık mı?
Bütün varlıkları Yaratan’a andolsun ki, asla!..
Kur’ân-ı Kerim şu âyette olduğu gibi kendisi hakkında
şüphesi olan herkesi benzer bir kitabı meydana
getirmeye davet ediyor:
“Eğer kulumuz (Muhammed)’e indirdiğimizden şüphe
içinde iseniz, haydi onun gibi bir sure getirin, Allah’tan
başka bütün şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın;
eğer doğru iseniz (bunu yapın). Yok eğer yapamadınızsa,
ki asla yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar
olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının.” (Bakara:
23-24)

O hâlde herşeyden münezzeh olan Allah tebarek


ve teala hazretleri bu vahyin sahibidir ve selâm da bu
vahyi Allah’ın kendisine bildirdiği Peygamberimizedir.
Kur’ân’ın sayı i’cazı insanları kendisiyle Allah’a
çağıracağımız bir alandır. Çünkü bu vahyedene ve vah-
yedilene bir delildir. Aynı zamanda bu asır gençlerinin
anlayabileceği tarzda bir i’cazdır. Bu asır, sayıların
ve matematiksel işlemlerin asrıdır. Her araştırmacı
Kur’ân’ın konularında, lafızlarında veya harflerinde
sayı i’cazının muhtelif şekillerini bulacaktır. Bununla
beraber insanlara sunulacak, Hz. Peygamber’in haklılı-
ğını ispatlayacak deliller bulacaktır.

229
Ve nihayet...
Her yerde ve her işte müslümanlar olarak ana
kaynağımız Kur’ân-ı Kerîm’in bütün cepheleriyle ilgili
bu fetihler her zaman devam edecektir. Muvaffakiyetler
sürmekte, İlâhî rahmet inmekte ve Allah’ın nuru lâyık
olanları kendine çekmektedir...
“Kur’ân-ı Kerîm’de Sayı Mucizesi”nin üçüncü bölü-
mü de burada son bulmuştur. Benim, önce tekrarladık-
larımdan başkaca bir sözüm yoktur.
Evet! Kur’ân kelime ve kavramlarındaki denge,
sayı eşitliği ve uyumu görüldüğü gibi, insanı yeterli bir
açıklama yapmaktan alıkoymaktadır. İsteyen bunla-ra
“büyük bir hikmet!”, isteyen de “mucize” desin, bilmiyo-
rum, izah edebilir mi?
Değerli okuyucu!
Anlattıklarımızın sonuçları itibariyle pek sathî oldu-
ğunu görüyorsunuzdur sanıyorum. Bu büyük tesbit
ve değerlendirme, sizlerin de Kur’ân-ı Kerim üzerinde
araştırma yapmanızı gerekli kılmaktadır.
Ne yazıktır ki, müslümanlar olarak en az okudu-
ğumuz kitap Kur’ân olmaktadır. Bu gafletten bir an
önce sıyrılıp Rabbimizin biz insanlar için indirdiği İlâhî
vahyini okuyup gereğince amel etmeliyiz.
Şu hamd ve müjde ile:
“De ki: Hamd olsun Allah’a ve selâm olsun O’nun seçtiği
kullarına..” (Neml: 59)

"#(

You might also like