Professional Documents
Culture Documents
VERGİ YARGILAMASI HUKUKU MLY408U-13V3S1-8-0-1-SV1-ebook
VERGİ YARGILAMASI HUKUKU MLY408U-13V3S1-8-0-1-SV1-ebook
VERGİ YARGILAMASI
HUKUKU
Yazarlar
Prof.Dr. Yusuf KARAKOÇ (Ünite 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8)
Editör
Prof.Dr. Recai DÖNMEZ
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt
veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
Öğretim Tasarımcıları
Doç.Dr. Alper Tolga Kumtepe
Doç.Dr. Figen Ünal Çolak
Kapak Düzeni
Prof.Dr. Halit Turgay Ünalan
E-ISBN
978-975-06-3148-1
2653-0-0-0-2002-V01
İçindekiler iii
İçindekiler
Önsöz .................................................................................................................... xi
Önsöz
Lisans düzeyindeki maliye programlarında vergi hukuku konularının özel bir yeri var-
dır. İyi bir vergi hukukçusu olmak içinse vergi sistemini oluşturan vergilerin bilinmesi
yetmez. Bu kitap elinize ulaşıncaya değin almış olduğunuz derslerde vergi hukukunun
temel ilkelerini ve Türk vergi sistemini oluşturan vergilerin hukuki yönlerini ayrıntılı bir
şekilde incelediniz. Ancak hukuksal düzenlemeler uygulama sırasında pek çok anlaşmaz-
lığa neden olabilmektedir. İyi bir vergi hukukçusunun bu anlaşmazlıkların çözüm yolları
konusunda da donanımlı olması gerekir. Büyük ölçüde idari yargı düzeni içinde çözüm
aranan vergi uyuşmazlıkları yargılama usulü yönünden son derece ilginç tartışmalara ne-
den olabilmektedir. Bu kitabın bir yandan sözünü ettiğimiz tartışmalara ışık tutmasını,
diğer yandan geleceğin vergi hukukçusunu vergi uyuşmazlıklarının yargısal yöntemlerle
çözümü konusunda bilgilendirerek şimdiye kadar edinmiş olduğu vergi hukuku formas-
yonunu bütünleyen bir işlev görmesini umut ediyoruz.
Sadece bilimsel ve akademik içeriğiyle değil, tasarım yönüyle de ortak bir çalışmanın
ürünü olan elinizdeki kitabın oluşmasında pek çok kişinin emeği vardır. Emek sahiplerin-
den bir kısmının isimlerini ön sayfalarda göreceksiniz. Hepsine teşekkür ediyoruz. Yaza-
rımız metnin oluşmasında büyük bir çaba ve fedakarlık gösterdi. Editörlüğümüzden gelen
ve temelde zaman baskısından kaynaklanan taleplerimize karşı takdir edilesi bir sabır ve
anlayış içinde oldu. Kendisine ayrıca teşekkür ediyoruz. Bir de isimleri jenerikte gözük-
meyen, ancak katkıları olmadan bu kitabın meydana çıkmasına imkan ve ihtimal bulun-
mayan Anadolu Üniversitesinin her kademedeki sayısız çalışanı var ki, onlar gönlümüzün
kayıt sistemindeki yerlerini çoktan almışlardır.
Editör
Prof.Dr. Recai DÖNMEZ
1
VERGİ YARGILAMASI HUKUKU
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Vergi anlaşmazlığı-vergi uyuşmazlığı kavramlarını tanımlayabilecek,
Vergi anlaşmazlıklarının çözüm yollarını tartışabilecek,
Vergi uyuşmazlıklarının çözüm yolunu açıklayabilecek,
Vergi anlaşmazlıklarının çözüm yolları ile yargı yolu ilişkisini değerlendirebi-
leceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Vergi Anlaşmazlığı • Hata Düzeltme
• Vergi Uyuşmazlığı • Pişmanlık ve Islah
• Yargısal Çözüm Yolu • Cezalarda İndirim
• Uzlaşma
İçindekiler
• VERGİ ANLAŞMAZLIĞI - VERGİ
UYUŞMAZLIĞI
• VERGİ ANLAŞMAZLIKLARININ ÇÖZÜM
Vergi Anlaşmazlıkları/ YOLLARI
Vergi Yargılaması Hukuku
Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları • VERGİ UYUŞMAZLIKLARININ ÇÖZÜM
YOLU
• VERGİ ANLAŞMAZLIKLARININ ÇÖZÜM
YOLLARI-YARGI YOLU İLİŞKİSİ
Vergi Anlaşmazlıkları/
Uyuşmazlıkları
ve Çözüm Yolları
sahip olan kişiyi ifade etmektedir. Bu anlamda vergi ödevlisi deyimi, başta mükellef,
vergi sorumlusu ve ceza muhatabı olmak üzere, vergi ödevi ilişkisine taraf olan kişileri
kapsamaktadır.
Anlaşmazlıkların-Uyuşmazlıkların Kaynağı
Vergi idaresi ile vergi ödevlisi arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar/uyuşmazlıklar vergi-
nin tarh ve/ya da tahsil edilmesi aşamalarında yapılan işlemler ile ceza kesme işlemlerin-
den kaynaklanmaktadır. Tarh aşamasına ilişkin anlaşmazlıklar/uyuşmazlıklar, vergi tarhı
ve/ya da ceza kesme işlemlerinde ortaya çıkan hesap ve/ya da vergilendirme hataları ile
bu işlemlerin ilgiliye tebliği gibi hususlarda; tahsil aşamasına ilişkin anlaşmazlıklar/uyuş-
mazlıklar ise, teminat istenmesi, tahakkuka ve/ya da ihtiyatî tahakkuka dayanan ihtiyatî
haciz uygulanması, ödeme emri, haciz ve malların paraya çevrilmesi, tecil ve terkin talep-
lerinin reddi konularında ortaya çıkmaktadır. Vergi kabahatleri ve/ya da suçlarının tespiti
ve bunlara ilişkin cezaların ve/ya da yaptırımların uygulanması da yine vergi idaresi ile
vergi ödevlisi arasında bazı anlaşmazlıkların/uyuşmazlıkların ortaya çıkmasına kaynaklık
etmektedir.
vergi alacağının zamanında ve eksiksiz olarak tahsil edilebilmesi için vergi hukukun- Vergi anlaşmazlıklarının
da bazı çözüm yollarına yer verilmektedir. Anlaşmazlıkların, uyuşmazlık hâline getirilip (idarî aşamada) çözüm
yolları: Anlaşmazlıkların,
yargı yoluna başvurulmasına gerek kalmaksızın, idarenin kendiliğinden veya ilgililerin uyuşmazlık hâline getirilip
başvurması sonucu çözüme kavuşturulmasına barışçıl yollar ya da vergi anlaşmazlıkları- yargı yoluna başvurulmasına
gerek kalmaksızın, idarenin
nın (idarî aşamada) çözüm yolları denilmektedir. Bu yollara barışçıl yollar denilmesinin kendiliğinden veya ilgililerin
sebebi, teknik anlamda bir yargı mercii önünde niza/çekişme/uyuşmazlık hâline geti- başvurması sonucu çözüme
kavuşturulmasına barışçıl yollar
rilmeksizin anlaşmazlığın ortadan kaldırılmasıdır. Başka bir deyişle bu yollarla idare ile ya da vergi anlaşmazlıklarının
vergi ödevlisi arasındaki anlaşmazlık bir uyuşmazlık konusu yapılmadan taraflar arasın- (idarî aşamada) çözüm yolları
da sona erdirilmektedir. denilmektedir.
organlarının iş yükü büyük ölçüde azalmış olmakta; vergi ödevlileri ile vergi idaresinin
harcama yapmasına gerek kalmadan; tarafların faaliyetleri aksamadan vergi alınması sağ-
landığından vergilerin verimliliği de artmaktadır.
Vergilendirmeden kaynaklanan ve çeşitli sebeplere dayanan anlaşmazlıkları önlemek
için idare her türlü önlemi almak durumundadır. İhtiyaçları en iyi şekilde karşılayacak
hukukî düzenlemelerin yapılması, vergi ödevlilerinin aydınlatılması, tutarlı ve istikrarlı
bir uygulamanın geliştirilmesi ve yerleştirilmesi, bu anlaşmazlıkların azaltılabilmesinde
başvurulabilecek önlemlerin başında gelmektedir. Ancak bütün bu önlemlere rağmen,
vergi hukuku uygulamaları sonucunda vergi ödevlisinin ve/ya da vergi idaresinin eylem
ve işlemlerinden kaynaklanan anlaşmazlıklar yine de çıkabilmektedir. Vergi idaresi ile
vergi ödevlisi arasında çıkan anlaşmazlıkların, vergi ödevlisi ile kurulacak iyi bir diyalog
ve karşılıklı anlaşma ile kısa sürede ve masrafsız ya da az masrafla çözülmesi mümkündür.
Nitekim, vergi idaresi ile vergi ödevlileri arasında çeşitli nedenlerle ortaya çıkan anlaş-
mazlıkların, yargı organlarına intikal ettirilmeden idarî aşamada çözümünü sağlayan bazı
düzenlemelere, kurumlara hukuk sistemlerinde yer verilmektedir.
Türk vergi hukukunda vergi anlaşmazlıklarının ve/ya da uyuşmazlıklarının çözüm
yollarının özelliklerini belirtmekte yarar vardır.
• Kural olarak, vergi anlaşmazlıkların çözüm yolları vergilendirme işlemlerinin
tarh/tahakkuk ile tahsil olarak ifade edilen iki değişik aşamasını kapsamaktadır.
Ancak, bunun belli istisnaları vardır. Örneğin, tahsil aşamasında uzlaşma söz ko-
nusu değildir. Tahsil aşamasında hata düzeltme yoluna başvurulmasının mümkün
olup olmadığı ise, tartışmalıdır.
• Vergi anlaşmazlıklarının çözüm yolları genelde hem vergi borcunun aslını hem de
vergi cezalarını kapsamaktadır. Ancak kaçakçılık fiili ile vergi zıyaına yol açılması
hâlinde, hem vergi aslının hem de zıyaa uğratılan verginin üç katı olarak kesilen
vergi ziyaı cezasının uzlaşma kapsamına dahil olmadığını unutmamak gerekir
(Bkz. VUK. Ek m. 1).
• Vergi anlaşmazlıklarının çözüm yollarında sadece Vergi Usul Kanunu kapsamın-
daki vergi, resim ve harçların denetlenmesi söz konusudur. Bu itibarla Gümrük
idarelerince tarh ve tahsil edilen vergiler Vergi Usul Kanunu kapsamı dışında kal-
dığından, bu vergiler açısından Vergi Usul Kanunu’nda yer alan anlaşmazlık çö-
züm yolları geçerli değildir. Ancak Gümrük Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde
gümrük vergilerine ilişkin olarak uzlaşma ve düzeltme gibi anlaşmazlık çözüm
yollarının var olduğunu belirtmekte yarar vardır. Buna karşılık, yargı tarafından
çözüm yoluna, vergi mahkemelerinin görevine ilişkin hükümler nedeniyle güm-
rük vergileri de dahildir. Öte yandan, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun, kapsamı itibarıyla Vergi Usul Kanunu’ndan daha geniştir. Bu itibarla, tahsil
aşamasındaki uyuşmazlıkların daha geniş kapsamlı olduğu unutulmamalıdır.
• Son olarak, vergi anlaşmazlıklarının ve/ya da uyuşmazlıklarının çözüm yolları işle-
diğinde ve sonuçlar kesinlik kazandığında, ulaşılan sonuçlar, vergi borcu ve cezası
bakımından, maddî hukuk anlamında borcu ortadan kaldırıcı etki yapmaktadır.
Türk vergi hukukunda, anlaşmazlık çözüm yollarının yukarıda belirtilenler dışında iki
önemli özelliği dikkat çekmektedir.
• Bunlardan birincisi, bazı ülkelerdeki düzenleme/uygulamanın aksine bu yollara baş-
vurulması zorunlu değildir. Başka bir deyişle, Türk vergi hukukunda, yargı organları
nezdinde dava açılmadan önce, zorunlu idarî başvuru aşamasına yer verilmemektedir.
Türk hukukunda ilke olarak yargı yoluna gitmeden önce idarî yollara başvurma zorunluluğu
yoktur.
1. Ünite - Vergi Anlaşmazlıkları/Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları 7
• İkinci özellik ise, bu yollara başvurulmasına rağmen, anlaşmazlığın sona erdiril-
mesi mümkün olmadığı takdirde, yargı yoluna başvurulması bakımından bir köp-
rü işlevini yerine getirmeleridir. Gerçekten, vergi ödevlisi, başvurduğu anlaşmazlık
çözüm yolu ya da yollarından beklediği sonucu elde edemezse, dilediği takdirde,
süre hükümlerine uymak kaydıyla, hukuka aykırı olduğunu düşündüğü işlem ve/
ya da eylemi vergi yargısı organları nezdinde dava konusu yapabilmektedir.
Türk vergi hukukunda vergi anlaşmazlıklarının (idarî aşamada) çözümünü sağlayan
kurumların başında uzlaşma ve hata düzeltme gelmektedir. Bunlar dışında, cezalarda indi-
rim ile pişmanlık ve ıslah kurumları da vergi anlaşmazlıklarının (idarî aşamada) çözümü-
ne yardımcı olmaktadır. Uzlaşma ve hata düzeltme, kural olarak, hem vergi aslına hem de
vergi cezalarına ilişkin anlaşmazlıkların çözümünde başvurulabilecek yollardır. Cezalarda
indirim ise, tarh-tahakkuk aşamasında devreye girmekte, bazı şartların gerçekleştirilmesi
hâlinde, vergi cezalarının kısmen sona ermesi sonucunu doğurmak suretiyle, vergi an-
laşmazlıklarının (idarî aşamada) çözümüne yardımcı olmaktadır. Pişmanlık ve ıslah ise,
beyana dayanan vergilerin tarh aşaması öncesinde, vergi zıyaına dayanan vergi cezalarının
kesilmesine ve hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suç(lu)ların takibine engel olmak su-
retiyle, hem vergi cezalarına ilişkin anlaşmazlıkları doğrudan, hem de vergi aslına ilişkin
anlaşmazlıkları dolaylı bir şekilde sona erdirmek gibi bir işleve sahiptir.
Burada dikkat edilmesi gereken, uzlaşmanın tarhiyat öncesi ve sonrasında vergi aslı
ve bazı vergi cezalarını kapsayacak şekilde uygulanması; hata düzeltmeye tarh ve tahsil
aşamasında vergi aslı ve vergi cezasına yönelik olarak gidilebilmesi; pişmanlık ve ıslahın
sadece tarh öncesinde ve bazı vergi cezalarından tamamen ve nihayet cezalarda indirimin
ise, tarh aşamasında bazı vergi cezalarından kısmen kurtulmayı sağlamasıdır.
Çalışmanın konusunun, vergi yargılaması hukuku olması hasebiyle, vergi anlaşmaz-
lıklarının çözüme kavuşturulmasını sağlayan kurumlar ana hatları ile incelenmektedir
dayanmaktadır.
Uzlaşma, varlığını haklı göstermek için ileri sürülen olumlu gerekçelerin olmasına ve
birçok ülkede yaygın bir uygulama alanı bulmasına rağmen, çeşitli açılardan eleştirilmek-
tedir. Uzlaşmanın,
• uzlaşma sonucunda uzlaşan kişilerin daha az vergi ve/ya da ceza ödemelerini sağ-
laması nedeniyle aynı durumda olan kişilerle eşitlik durumunu bozduğu ve bunun
da Anayasada yer alan vergile(ndir)mede eşitlik ilkesine aykırı olduğu;
• vergi ve/ya da cezanın bir kısmının veya tamamının tarafların anlaşması ile ortadan
kaldırılması dolayısıyla vergilerin kanunîliği ilkesinin uygulamasını engellediği;
• vergi cezalarının bir tür idarî sözleşme ile sona erdirilmesinin bunları idarî yaptı-
rım hâline getirdiği
gibi nedenlerle eleştiri konusu yapıldığı bilinmektedir.
8 Vergi Yargılaması Hukuku
Konusu ve Kapsamı
Uzlaşmanın konusu, vergi idaresi tarafından yapılan vergi tarhı ve ceza kesme işlemlerin-
den kaynaklanan anlaşmazlıkların vergi idaresi ile vergi ödevlisinin varacağı mutabakat
sonucu sona erdirilmesidir. Uzlaşmanın kapsamına, bir vergi incelemesine dayanılarak
tarh edilecek olan ve/ya da kesilecek olan cezalar ile idare tarafından ikmalen, re’sen veya
idarece tarh edilen bütün vergi, resim ve harçlar ile bunlara ilişkin olarak kesilen vergi
ziyaı cezaları girmektedir. Ancak vergi zıyaına Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu mad-
desinde yer alan (kaçakçılık suçunu oluşturan) fiillerle sebebiyet verilmesi hâlinde, tarh
edilen vergi ve/ya da kesilen ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilen cezada uzlaşmaya
başvurulması mümkün değildir (VUK. Ek.m.1, 11).
Vergi Usul Kanunu’nun Ek 11’inci maddesine göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı, vergi
incelemesine dayanılarak tarh edilecek vergilerle kesilecek cezalarda 359’uncu maddede
yazılı fiillerle vergi zıyaına sebebiyet verilmesi hâlinde tarh edilecek vergi ve kesilecek
ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilecek ceza hariç) tarhiyat öncesi uzlaşma yapılma-
sına izin verebilmektedir.
Uzlaşmanın Türleri
Türk Vergi Sistemi’nde uzlaşmaya tarhiyat öncesi ve tarhiyat sonrası olmak üzere iki ayrı
aşamada başvurulabilmektedir.
Tarhiyat sonrası uzlaşma Vergi Usul Kanunu’nun Ek 1 ila 10’uncu maddeleri ile Uzlaş-
ma Yönetmeliği hükümlerine bağlı olarak yapılabilmektedir.
Vergi ödevlisinin, vergi/ceza ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde
uzlaşma başvurusunda bulunması mümkündür.
Uzlaşma için verilen talep dilekçeleri Uzlaşma Komisyonu Başkanlığına hitaben yazılır.
Uzlaşma Komisyonu tarafından talebin incelenmesi sonucunda vergi ödevlisine uzlaşma
yer, saat ve tarihi yazılı olarak ve uzlaşma tarihinden en az 15 gün önce bildirilmek duru-
mundadır. Buna uyulmaması, işlemin hukuka aykırı olmasına ve hakkında dava açılması
hâlinde de mahkeme tarafından iptal edilmesine yol açmaktadır.
Uzlaşma komisyonu toplantısı, davet yazısında belirtilen yer, tarih ve saatte vergi
ödevlisi veya vekili ile komisyon başkanı ve üyelerinin katılmasıyla yapılır.
Uzlaşmanın Sonuçları
Uzlaşma komisyonu tarafından düzenlenen uzlaşma tutanakları kesin nitelikte olup, ge-
reği vergi dairesi tarafından derhal yerine getirilir. Mükellef veya kendisine ceza kesilmiş
olanlar, üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tesbit edilmiş olan hususlar hakkında dava açamaz
ve hiçbir mercie şikâyette bulunamazlar (VUK.Ek.m.6).
Tarhiyat öncesi uzlaşmanın temin edilememiş veya uzlaşma görüşmelerinde uzlaşma-
ya varılamamış olması hâlinde mükellefler veya ceza muhatabı olanlar verginin tarhından
ve cezanın kesilmesinden sonra uzlaşma talep edemezler (VUK.Ek.m.11/III).
Tarhiyat öncesi uzlaşmada, uzlaşmaya varılması hâlinde vergi ziyaı cezası ile usûlsüzlük
ve özel usulsüzlük cezaları da kısmen ya da tamamen sona ermekte; yani, ya hiç ceza kesil-
memekte veya daha az ceza kesilmektedir.
Tarhiyat sonrası uzlaşmada ise, uzlaşılan miktar ölçüsünde vergi borcunun yanı sıra
vergi ziyaı cezası da sona ermektedir. Uzlaşma konusu yapılan vergi ve cezalar;
• Uzlaşmanın sağlanması hâlinde, uzlaşma tutanağı vergi ve cezaların ödeme za-
manlarından önce ilgiliye tebliğ edilmişse, kanunî ödeme zamanlarında; ödeme
zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra tebliğ edilmişse, ödeme süreleri
geçmiş olanlar uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir ay içinde;
• Uzlaşma sağlanamaması hâlinde, Vergi Usul Kanunu’nun 112 ve 368’inci maddeleri
hükümleri ile İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27’nci maddesinin 4 numaralı
bendi hükmü çerçevesinde,
ödenir (VUK. Ek m.8).
Uzlaşılan vergi ve/ya da cezalar hakkında cezalarda indirim (VUK.m.376) hükümleri;
hakkında cezalarda indirim hükümleri uygulanan vergi ve cezalar için uzlaşma (VUK.
Ek.m.1-12) hükümleri uygulanmaz. Ancak ceza muhatabının, uzlaşma tutanağı imzala-
nıncaya kadar uzlaşma talebinden vazgeçtiğini beyan edip cezalarda indirim hükümleri-
nin uygulanmasını isteme hakkı saklıdır (VUK.Ek.m.9).
Uzlaşmanın temin edilememesi ve/ya da uzlaşmanın sağlanamaması hâlinde yargı
yoluna gidilebilmektedir. Uzlaşmaya başvurma dava açma süresini durdurma ve/ya da
kesme etkisine sahip değildir. Uzlaşmanın temin edilemediğine ve/ya da uzlaşmanın sağ-
lanamadığına ilişkin tutanağın tebliğ tarihinde,
• dava açma süresinin sona ermesine onbeş günden fazla bir süre varsa bu süre içinde;
• dava açma süresi sona ermişse tutanağın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde;
• dava açma süresinin sona ermesine onbeş günden az bir süre kalmışsa kalan süre-
nin onbeş güne tamamlanması suretiyle davanın açılması mümkündür.
Vergi ödevlisi, uzlaşma talebine konu yaptığı vergi/ceza ihbarnamesine karşı uzlaşma
talebinden önce dava açmışsa dava uzlaşma talebinin sonuçlanmasından önce Vergi Mah-
kemesi tarafından incelenemez. Herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu ka-
1. Ünite - Vergi Anlaşmazlıkları/Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları 11
rar hükümsüz kalır. Uzlaşmanın vâki olmaması hâlinde, durumun vergi dairesince haber
verilmesi üzerine, Vergi Mahkemesi tarafından, durdurulmuş olan davanın görülmesine
kaldığı yerden devam edilir (Bkz. VUK. Ek m.7).
Hata Düzeltme
Vergi alacağının doğmasından sonra verginin tahsil edilebilir hâle gelmesi için tarh ve
tahakkuk aşamalarından geçmesi gerekmektedir. İşte, bu aşamalarda gerek vergi ödevlisi
gerekse vergi idaresi tarafından bazı hatalar yapılabilmektedir. Bu hataların fark edilmesi
hâlinde, yargı yoluna başvurulmasına gerek olmadan, hata düzeltme yoluyla anlaşmazlı-
ğın sona erdirilmesi mümkündür. Bu amaçla Vergi Usul Kanunu’nun 116 ve devam eden Vergi hatası: Vergiye ilişkin
maddelerinde vergi hataları ile vergi hatalarının düzeltilmesi yoluna ilişkin hükümlere yer hesaplarda veya vergilendirmede
verilmektedir. yapılan hatalar yüzünden haksız
yere fazla veya eksik vergi
Hata düzeltme, hem vergiler hem de cezalar bakımından başvurulabilecek bir yoldur. istenilmesi veya alınmasıdır.
Vergi Usul Kanunu’nun 116’ncı maddesinde vergi hatası, vergiye ilişkin hesaplarda veya
Vergi cezasında hata: Vergi
vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenilmesi cezasına ilişkin hesaplarda veya
veya alınması olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan hareketle, vergi cezasında hatayı cezalandırmada yapılan hatalar
yüzünden haksız yere fazla veya
da vergi cezasına ilişkin hesaplarda veya cezalandırmada yapılan hatalar yüzünden haksız eksik vergi cezası kesilmesi veya
yere fazla veya eksik vergi cezası kesilmesi veya alınması olarak tanımlamak mümkündür. alınmasıdır.
Vergi hataları, vergiye ilişkin hesaplarda ortaya çıkan hatalar ve vergilendirmede yapı-
lan hatalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Hesap Hataları
Vergi Usul Kanunu’nun 117’nci maddesinde hesap hataları; matrah hataları, vergi mikta-
rında hatalar ve verginin mükerrer olması şeklinde sınıflandırılmaktadır.
Matrah hataları, vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname, tekâlif
cetveli ve kararlarda matraha ilişkin rakamların, indirimlerin eksik veya fazla gösterilmiş
veya hesaplanmış olmasıdır.
Vergi miktarında hatalar, vergi oran ve tarifelerinin yanlış uygulanmış olması, mah-
supların yapılmamış veya yanlış yapılmış olması, matrah hataları ile ilgili olarak belirtilen
belgelerde verginin eksik veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olmasıdır.
Verginin mükerrer olması, aynı vergi kanununun uygulanmasında belli bir vergilendir-
me dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Vergilendirme Hataları
Vergi Usul Kanunu’nun 118’inci maddesinde vergilendirme hataları, mükellefin şahsında,
mükellefiyette, verginin mevzuunda, vergilendirme veya muafiyet döneminde hata şek-
linde sayılmaktadır.
Mükellefin şahsında hata, bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi
veya alınmasıdır.
Mükellefiyette hata, açık olarak vergiye tâbi olmayan veya vergiden muaf bulunan kim-
selerden vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Verginin mevzuunda hata, açık olarak vergi konusuna girmeyen veya vergiden istisna
edilmiş olan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya
alınmasıdır.
Vergilendirme veya muafiyet döneminde hata, talep edilen verginin ilgili bulunduğu
vergilendirme döneminin yanlış gösterilmiş veya süre itibarıyla eksik veya fazla hesaplan-
mış olmasıdır.
12 Vergi Yargılaması Hukuku
Re’sen Düzeltme
Tereddüde yer vermeyecek derecede açık ve mutlak olarak tesbit edilebilen vergi hata-
larının vergi idaresi tarafından re’sen düzeltilmesi mümkündür. Kendi aleyhlerine dü-
zeltme yapılan kişilerin düzeltme işlemine karşı vergi mahkemesinde dava açma hakları
bulunmaktadır.
Cezalarda İndirim
Cezalarda indirim, vergi ödevlisi adına ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergi aslı Cezalarda İndirim: Vergi
ödevlisinin, adına ikmalen,
ile indirimlerden arta kalan cezaları, ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün re’sen veya idarece tarh edilen
içinde ilgili vergi dairesine başvurmak ve dava açmamak kaydıyla vadesinde veya temi- vergi aslı ile indirimlerden arta
nat göstererek vadenin bitmesinden itibaren üç ay içinde ödeyeceğini bildirmesi hâlinde, kalan cezaları, ihbarnamenin
tebliğ tarihinden itibaren otuz
kesilmiş olan vergi cezalarında belli oranlarda indirim yapılmasıdır (VUK.m.376). Başka gün içinde ilgili vergi dairesine
bir deyişle, Vergi Usul Kanunu’nda kabul edilen bu kurumla, vergi ödevlisi, ihbarnamede başvurmak ve dava açmamak
kaydıyla vadesinde veya teminat
yer alan vergi borcunu ve/ya da vergi cezasını dava konusu yapmaması ve belli süreler- göstererek vadenin bitmesinden
de verginin aslı ile cezalarını ödemesi şartıyla, cezalarda önemli bir indirim imkânından itibaren üç ay içinde ödeyeceğini
bildirmesi hâlinde, kesilmiş olan
yararlanmaktadır. Bu hükmün amacı, bir yandan hem idareyi hem de ceza muhatabını, vergi cezalarında belli oranlarda
yargı yoluna başvurmanın uzun, zahmetli ve masraflı işlemlerinden kurtarmak ve vergi indirim yapılmasıdır.
uyuşmazlıklarını azaltmak, diğer yandan da verginin ve cezanın kısa sürede hazineye in-
tikalini sağlamaktır.
Vergi ödevlisi, başvurması hâlinde şartlarını yerine getirmek kaydıyla indirim
imkânından otomatik olarak yararlanmaktadır. Bu kurum, cezalarda otomatik indirim
olarak da nitelendirilmektedir. Aslında bu yönüyle cezalarda indirim, vergilerin/cezaların
kanunîliği ilkesine aykırıdır. Ancak -daha az miktarda da olsa- vergi dairesinin alacağı-
na daha erken kavuşmasını sağlamak amacıyla vergilerin/cezaların kanunîliği ilkesinden
uzaklaşılmaktadır. Nitekim, genel ceza hukukunda hükmedilen cezalar üzerinde hiç kim-
senin değişiklik yapamamasına rağmen, burada vergi ödevlisi (bir dilekçe ile) ceza miktarı
üzerinde etkili olmaktadır.
Kapsamı
Cezalarda indirimin kapsamını üç alt başlık altında ele almak mümkündür:
Vergi türü bakımından, cezalarda indirim yoluna başvurmak, herhangi bir sınırla-
maya tâbi değildir. İşledikleri vergi kabahatleri yüzünden haklarında vergi cezası ke-
silmiş olanlar, Vergi Usul Kanunu’nun kapsamına giren tüm vergi, resim ve harçlara
ilişkin olarak cezalarda indirim yoluna başvurabilmektedir. Gümrük idaresi tarafından
alınan vergiler Vergi Usul Kanunu kapsamı dışında kaldığından (VUK.m.2), söz konusu
vergilerde Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre cezalarda indirim yoluna başvurulması
mümkün değildir.
Cezanın türü bakımından; Vergi Usul Kanunu’nun 376’ncı maddesine göre indirim
kapsamına giren vergi cezaları, vergi ziyaı kabahatine ilişkin cezalar ile genel ve özel
usûlsüzlük kabahatleri için uygulanması gereken cezalardır. Başka bir deyişle, cezalarda
indirim sadece ve yalnızca vergi kabahatlerine ilişkin cezalar için söz konusudur. Bu bağ-
lamda, vergi suç(lu)ları hakkında hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezalar ile adli para ce-
zaları cezalarda indirim kapsamı dışında kalmaktadır.
Tarhiyatın türü bakımından: Vergi Usul Kanunu’nun 376’ncı maddesinde cezalarda
indirimin, ikmalen, re’sen ve idarece tarh edilen vergilere ait cezaları kapsadığı belir-
tilmektedir.
Şartları
Cezalarda indirim kurumundan yararlanabilmek için, vergi/ceza ihbarnamesine karşı
dava açılmaması; indirimli ödeme talebinde bulunulması ve vergi aslı ile indirimden arta
kalan cezanın süresi içinde ödenmesi gerekir.
14 Vergi Yargılaması Hukuku
Vergi Aslı ile İndirimden Arta Kalan Cezanın Süresi İçinde Ödenmesi
Cezalarda indirimden yararlanılabilmesi için, vergi aslı ve indirimden arta kalan cezanın
vadesinde veya Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre teminat göstere-
rek vadesinden itibaren üç ay içinde ödenmesi gerekir.
Vergi ödevlisi, ödeyeceğini bildirdiği vergi aslını ve indirilmiş vergi cezasını Kanunda
belirtilen süre içinde ödemez veya dava konusu yaparsa cezalarda indirimden yararlana-
maz (VUK.m.376/II).
1. Ünite - Vergi Anlaşmazlıkları/Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları 15
Pişmanlık ve Islah
Vergi Usul Kanunu’nun 371’inci maddesinde düzenlenen pişmanlık ve ıslah, vergi ka- Pişmanlık ve ıslah, vergi ceza
hukukuna özgü ve vergi ziyaı
nunlarına aykırı davranışlarını kendiliğinden bir dilekçe ile ilgili makamlara haber veren cezasının kesilmesini, iştirak
vergi ödevlisine, haber verme tarihinden itibaren 15 gün içinde, hiç vermemiş olduğu hâlinde işlenenler dahil olmak
beyannameyi vermesi, eksik beyanını tamamlaması ya da yanlış beyanını düzeltmesi ve üzere kaçakçılık suçlarının
kovuşturulmasını ve bunlar
aynı süre içinde ödeme süresi geçmiş olan vergileri pişmanlık zammı ile birlikte ödemesi hakkında cezaya hükmolunmasını
hâlinde, vergi ziyaı cezasının kesilmesini ya da (iştirak hâlinde işlenenler dahil olmak üze- önlemek suretiyle muhtemel
vergi anlaşmazlıklarının (idarî
re) kaçakçılık suçuna ilişkin kovuşturma yapılmasını ve cezaya hükmolunmasını önleyen aşamada) çözümünü sağlayan bir
bir kurumdur. kurumdur.
Pişmanlık ve ıslah, vergi kanunlarına aykırı hareketleriyle vergi zıyaına yol aç-
mak ve/ya da belge düzenini bozmak suretiyle suç işleyenlerin duydukları pişmanlığı
hukukîleştirmektedir. Pişmanlık ve ıslah, mükellefleri kanunun sert hükümleri karşısın-
da güç ve çaresiz durumda bırakmadan, belli bir hoşgörü ile hareket edilerek mükellefi
idareye yaklaştırmayı, vergiye karşı direnci kırmayı ve vergi ödeme bilincinin yerleş-
mesi ve kökleşmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu kurum sayesinde, mükellefin süb-
jektif durumu, iyi niyeti göz önünde tutulmakta, pişmanlık duyması ceza uygulamasını
önlemektedir.
Pişmanlık ve ıslah, vergi ceza hukukuna özgü ve vergi ziyaı cezasının kesilmesini, iştirak
hâlinde işlenenler dahil olmak üzere kaçakçılık suçlarının kovuşturulmasını ve bunlar hak-
kında cezaya hükmolunmasını önlemek suretiyle vergi anlaşmazlıklarının (idarî aşamada)
çözümünü sağlayan bir kurumdur. Bu kurumu, başka hukuk dallarındaki benzer kurum-
ların vergi ceza hukukunda bir uygulaması olarak görmek ve göstermek mümkün değildir.
Beyanda Bulunma
Kendiliğinden haber verme, vergi ödevlisinin cezalandırılmaması için gereklidir; fakat ye-
terli değildir. Vergi ödevlisinin bundan başka yerine getirmesi gereken ödevleri de vardır.
Vergi ödevlisi, kendiliğinden haber verme ile kanuna aykırı davranışı nedeniyle sadece
pişmanlık duyduğunu ortaya koymaktadır. Bunun yanında, yerine getirilmesi gereken
şartları yerine getirmek suretiyle kendisini ıslah etmesi de gerekmektedir.
Pişmanlık ve ıslah kurumundan yararlanabilmek için yerine getirilmesi gereken ikinci
şart, beyanda bulunmadır. Bu bağlamda,
1. Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin haber verme dilekçesinin verildiği
tarihten başlayarak onbeş gün içinde verilmesi,
2. Eksik veya yanlış yapılan beyanın, vergi ödevlisinin durumu haber verme tarihin-
den başlayarak onbeş gün içinde tamamlanması veya düzeltilmesi
gereklidir.
Hakem: Taraflar arasında nizmaların kabul edilmesi gerekmektedir. Bu, hukuk devleti olmanın temel unsurları
çıkan bir uyuşmazlığı çözmekle
görevli kişi ya da kişilere hakem arasında yer alan idarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tâbi olması
denilmektedir. ilkesi’nin (Any.m.125) doğal bir sonucudur. (“...idari yargı denetiminin ana ereği, İda-
Mahkeme: Taraflar arasında
renin, idare hukuku alanı ve kanun çerçevesinde kalmasını sağlamaktır... idari yargı
çıkan bir uyuşmazlığı çözmekle denetiminin amacı, idarenin, kanunların verdiği yetkiyi aşması veya kötüye kullan-
görevli makama-mercie mahkeme ması ya da hukuka ve mevzuata aykırı işlem veya eylem tesis etmesi hâllerinde, bu ey-
denilmektedir.
lem ve işlemleri yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden iptal etmek suretiyle
Uyuşmazlık: Vergi idaresi ile idareyi hukuk alanı içinde kalmaya zorlamaktır...” AnyM. 25.5.1976 tarih E.1976/1,
vergi ödevlisi arasında ortaya
çıkan ve mahkemeye intikal K.1976/28, (RG. 16.8.1976 - 15679).
ettirilen anlaşmazlığa uyuşmazlık Taraflar arasında çıkan bir uyuşmazlığı çözmekle görevli kişi ya da kişilere hakem;
denilmektedir.
makama, mahkeme; mahkemeye intikal ettirilen anlaşmazlığa, uyuşmazlık; vergi ida-
Vergi Anlaşmazlıklarının resi ile vergi ödevlisi arasında ortaya çıkan vergi anlaşmazlıklarının uyuşmazlık hâline
Çözüm Yolları: Vergi idaresi ile
vergi ödevlisi arasında ortaya
gelmeden taraflar arasında çözümlenmesini sağlayan kurumlara vergi anlaşmazlıkla-
çıkan vergi anlaşmazlıklarının rının çözüm yolları; vergi anlaşmazlıklarının çözümlenememesi sonucu oluşan uyuş-
uyuşmazlık hâline gelmeden mazlığın yargı organları aracılığıyla çözümlenmesine de yargı tarafından çözüm yolu
taraflar arasında çözümlenmesini
sağlayan kurumlara vergi denilmektedir.
anlaşmazlıklarının çözüm yolları Yargı tarafından çözüm yolu, vergi anlaşmazlıklarının çözüm yollarının bir tamam-
denilmektedir.
layıcısı, bir alternatifi olarak, anlaşmazlıkların uyuşmazlık hâline dönüştürülerek yargı
Yargı Tarafından Çözüm organı önünde bir dava konusu yapılması suretiyle kesin sonuca bağlanmasını içeren bir
Yolu: Vergi anlaşmazlıklarının
çözümlenememesi sonucu oluşan yoldur. Vergi anlaşmazlıklarının çözüm yolları ile karşılaştırıldığında, yargı tarafından çö-
uyuşmazlığın yargı organları züm, kapsam itibarıyla daha geniş bir alanı içermektedir. Çünkü objektif-düzenleyici iş-
aracılığıyla çözümlenmesine
yargısal çözüm yolu denilmektedir.
lemlerin hukuka uygunluğunun denetlenmesi de yargı tarafından çözüm mekanizması ile
gerçekleştirilmektedir. Buna karşılık, vergi anlaşmazlıklarının çözüm yollarına ise, sadece
şahsa özgü (bireysel) işlemler hakkında başvurulabilmektedir.
Vergi kanunlarının Anayasaya uygunluğunun iptal davası ve/ya da itiraz yoluyla dene-
timi Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetki alanına girdiğinden, vergi yargısı organlarının
bu anlamda bir anayasaya uygunluk denetimi yapmaları mümkün değildir. Buna karşılık,
görülmekte olan bir davada belli bir vergi kanunu hükmünün Anayasaya aykırı olduğu
kanaatine ulaşan vergi yargısı organının, re’sen ve/ya da bu yolda ileri sürülen bir iddi-
ayı ciddi bulması üzerine, konuyu itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne intikal ettirmesi
mümkündür. Böylelikle, vergi kanunlarının Anayasa’ya uygunluğunun yargı tarafından
denetimi konusunda vergi yargısının belli bir işlevi bulunmaktadır.
Yürütme organının vergiler alanında yürürlüğe koyduğu objektif-düzenleyici işlem-
lerin kanunlara uygunluğunun denetlenmesi, vergi yargısının görev alanına girmektedir.
Vergi hâkimi, kanuna aykırı düzenlemeleri uygulamayacağı gibi, duruma göre, iptal etme
yetkisine de sahiptir. Ancak bu kitapta daha çok şahsa özgü (sübjektif) vergilendirme iş-
lemlerinin denetlenmesine ilişkin uyuşmazlıklar ele alınmaktadır. Fakat yeri geldikçe, ge-
nel düzenleyici işlemlerle ilgili konulara da işaret edilmektedir.
Danıştay yalnızca hukuka uygunluk denetimi yaparken, Bölge İdare Mahkemesi esas hak-
kında da karar verebilir.
Danıştay temyiz mercii olmakla birlikte ilk derece mahkemesi olarak görev yaptığı durum-
larda vardır.
çakçılığa iştirak suçlarında hürriyeti bağlayıcı cezadan tamamen; cezalarda indirim, vergi
ziyaı, usûlsüzlük ve özel usûlsüzlük cezalarından kısmen kurtulmayı sağlamaktadır. Ka-
çakçılık suçunu oluşturan fiillerle vergi zıyaına yol açılması hâlinde kesilecek vergi ziyaı
cezası hem tarhiyat öncesi hem de tarhiyat sonrası uzlaşma; usûlsüzlük ve özel usulsüzlük
cezaları ise, tarhiyat sonrası uzlaşma kapsamı dışında kalmaktadır. Uzlaşma konusu yapı-
labilen ve üzerinde uzlaşılan vergi ve/ya da vergi cezasından kısmen ve/ya da tamamen
kurtulmak mümkündür. Düzeltilecek hata, kamu borcu aslına ve/ya da kesilen cezaya iliş-
kin olabilmekte; tamamen veya kısmen düzeltme yapılabilmektedir.
Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergiler bakımından vergi anlaşmazlıklarının çö-
züm yollarına başvurulması isteğe bağlı olduğundan, herhangi bir anlaşmazlığın ortaya
çıkması hâlinde, vergi ödevlisinin doğrudan dava açması mümkündür. Böyle bir durum-
da, açılan davanın merci tecavüzü gerekçesiyle ilk inceleme aşamasında reddedilmemesi
ve/ya da dilekçenin yetkili mercie gönderilmemesi gerekmektedir. Çünkü dava açabilmek
için vergi anlaşmazlıklarının çözüm yollarına başvurmak şart değildir.
Bu başlık altında, vergi anlaşmazlıklarının çözüm yolları olarak kabul edilen uzlaşma,
hata düzeltme, cezalarda indirim ile pişmanlık ve ıslah kurumlarından yararlanmak iste-
nilmesi hâlinde hangi hâllerde yargı yoluna başvurulabileceği konusu ele alınmaktadır.
Genel Değerlendirme
Sistem, vergilendirme işlemlerine karşı vergi ödevlisine tanınan hukukî imkânlardan aynı
anda birlikte yararlanma hakkı tanımamaktadır. İlgilinin tercihine bağlı olarak, bu yollar-
dan birine başvurulması ve ondan yararlanılması; lehe sonuç alınamaması hâlinde, yargı
yoluna gidilmesi mümkündür. Dolayısıyla hem vergi anlaşmazlıklarının çözüm yolları
birbirlerinin alternatifi hem de yargı yolu vergi anlaşmazlıklarının çözüm yollarının al-
ternatifi olma özelliğine sahiptir. Bu yollardan birine başvurulması hâlinde, diğer yola
başvurulabilmesi, ilk başvurulan yoldan olumlu sonuç alınamaması şartına bağlıdır. Bu
bağlamda, uzlaşmadan yararlanan yargı yoluna başvuramaz; cezalarda indirimden yarar-
lanmak isteyenin dava açmaması gerekir. Yargı kararına konu olan hususlarda hata düzelt-
me yolunun işletilmesi mümkün değildir.
Vergi ödevlisinin vergi anlaşmazlıklarının çözüm yolları ve/ya da yargı yoluna başvur-
ması yönündeki temel tercihini, başvurduğu yoldan kendi lehine çıkacak sonuca yönelik
beklentileri belirlemektedir. Bu bağlamda, vergi ödevlisi, hangi yola başvurması hâlinde
daha fazla avantaj sağlayacağının hesabını yapmaktadır. Bu yüzden, bu yollardan kendisi
için en avantajlı olacağını düşündüğünü deneyerek, beklediği sonucu alamaması hâlinde,
mümkünse diğer yol ya da yollara başvurmaktadır. Şüphesiz, vergi anlaşmazlıklarının
uyuşmazlık hâline gelmeden çözüme kavuşturulmasının hem mükellefler, hem idare hem
de yargı organları bakımından olumlu sonuçları bulunmaktadır.
1. Ünite - Vergi Anlaşmazlıkları/Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları 23
Özet
Vergi anlaşmazlığı- vergi uyuşmazlığı kavramlarını ta- Danıştay dava dairelerinin nihaî kararları ile böl-
1 nımlayabilmek ge idare mahkemelerinin İdari Yargılama Usulü
Vergi anlaşmazlığı, vergi idaresi ile vergi ödevlisi Kanunu’nun 46’ncı maddesinde sayılan davalar hak-
arasında vergi hukuku uygulamalarına ilişkin olarak kında verdikleri kararların, başka kanunlarda aksine
ortaya çıkan anlayış farklılığını ve/ya da aynı konuda hüküm bulunsa dahi Danıştay’da, kararın tebliğinden
tarafların aynı yönde düşünmemeleri hâlini ifade et- itibaren otuz gün içinde temyiz edilmesi mümkün-
mektedir. Vergi idaresi ile vergi ödevlisi arasında orta- dür. Ancak, 2019 için yüzkırkdört bin Türk lirasını
ya çıkan ve mahkemeye intikal ettirilen anlaşmazlığa aşmayan vergi davaları hakkında verilen kararlara
vergi uyuşmazlığı denilmektedir. karşı temyiz yoluna başvurulması mümkün değildir
(İYUK.m.46/b). Temyiz incelemesi Danıştay tarafın-
Vergi anlaşmazlıklarının çözüm yollarını tartışabilmek dan yapılmaktadır (İYUK. m. 46 vd.). Danıştay, tem-
2
Vergi idaresi ile vergi ödevlisi arasında ortaya çıkan yiz incelemesinde kararı görev, yetki ve usûl kuralları
vergi anlaşmazlıklarının uyuşmazlık hâline gelme- ile hukuka uygunluk bakımından inceleyebilirken
den taraflar arasında çözümlenmesini sağlayan ku- (İYUK.m.49), Bölge İdare Mahkemesi, istinaf incele-
rumlara; anlaşmazlıkların, uyuşmazlık hâline getiri- mesinde şeklî denetimin yanında gerekli inceleme ve
lip yargı yoluna başvurulmasına gerek kalmaksızın, soruşturmayı yaparak esas hakkında da karar verebil-
idarenin kendiliğinden veya ilgililerin başvurması mektedir (İYUK.m.45).
sonucu çözüme kavuşturulmasına barışçıl yollar ya
da vergi anlaşmazlıklarının (idarî aşamada) çözüm Vergi anlaşmazlıklarının çözüm yolları ile yargı yolu
yolları denilmektedir. 4 ilişkisini değerlendirebilmek
Türk vergi hukukunda vergi anlaşmazlıklarının (idarî Türk vergi hukukunda, anlaşmazlık çözüm yollarının
aşamada) çözümünü sağlayan kurumların başında iki önemli özelliği dikkat çekmektedir. Bunlardan
uzlaşma ve hata düzeltme gelmektedir. Bunlar dışın- birincisi, bazı ülkelerdeki düzenleme/uygulamanın
da, cezalarda indirim ile pişmanlık ve ıslah kurumları aksine bu yollara başvurulması zorunlu değildir. Baş-
da vergi anlaşmazlıklarının (idarî aşamada) çözümü- ka bir deyişle, Türk vergi hukukunda, yargı organları
ne yardımcı olmaktadır. nezdinde dava açılmadan önce, zorunlu idarî başvuru
aşamasına yer verilmemektedir.
Vergi uyuşmazlıklarının çözüm yolunu açıklayabilmek İkinci özellik ise, anlaşmazlıkların çözüm yollarına
3
Türk hukukunda vergi uyuşmazlıkları üç mercili ve başvurulmasına rağmen, anlaşmazlığın sona erdi-
üç dereceli olarak düzenlenmiş olan vergi yargısı or- rilmesi mümkün olmadığı takdirde, yargı yoluna
ganları tarafından çözümlenmektedir. Vergi mahke- başvurulması bakımından bir köprü işlevini yerine
meleri, vergi uyuşmazlıklarının çözümünde ilk derece getirmeleridir. Gerçekten, vergi ödevlisi, başvurduğu
mahkemesi olarak görev yapmaktadır (BİMK.m.6-7). anlaşmazlık çözüm yolu ya da yollarından beklediği
Ayrıca, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak çöz- sonucu elde edemezse, dilediği takdirde, süre hüküm-
mekle görevli olduğu bazı vergi uyuşmazlıkları bu- lerine uymak kaydıyla, hukuka aykırı olduğunu dü-
lunmaktadır (DşK.m.24/c; VUK. Mük.m.49). Vergi şündüğü işlem ve/ya da eylemi vergi yargısı organları
mahkemeleri kural olarak kurul hâlinde görev yap- nezdinde dava konusu yapabilmektedir.
makta ve karar vermektedir (BİMK.m.6). Ancak, ver- Sistem, vergilendirme işlemlerine karşı mükellefe ta-
gi mahkemelerinin tek hâkimle gördüğü davalar da nınan hukukî imkânlardan aynı anda birlikte yarar-
vardır (BİMK.m.7). Vergi mahkemelerinin kararları- lanma hakkı tanımamaktadır. İlgilinin tercihine bağlı
na karşı istinaf yoluna başvurulabilmektedir. Ancak, olarak, bu yollardan birine başvurulması ve ondan
konusu altı bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları yararlanılması; lehe sonuç alınamaması hâlinde, yargı
hakkında vergi mahkemelerince verilen kararlar ke- yoluna gidilmesi mümkündür.
sin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz
(İYUK.m.45). İstinaf incelemesi Bölge İdare Mahke-
mesi tarafından yapılmaktadır (İYUK.m.3/A,a; 45).
24 Vergi Yargılaması Hukuku
Kendimizi Sınayalım
1. Vergi idaresi ile vergi ödevlisi arasında vergi hukuku uy- 6. Vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan
gulamalarına ilişkin olarak ortaya çıkan anlayış farklılığına hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenilme-
ve/ya da aynı konuda tarafların aynı yönde düşünmemeleri si veya alınmasına ne denilmektedir?
hâline ne denilmektedir? a. Vergi cezasında hata
a. Vergi uyuşmazlığı b. Uzlaşma
b. Uzlaşma c. Hesap hatası
c. Pişmanlık ve ıslah d. Vergi hatası
d. Vergi anlaşmazlığı e. Matrah hatası
e. Vergi yargısı
7. Vergi ceza hukukuna özgü ve vergi ziyaı cezasının kesil-
2. Vergi idaresi ile vergi ödevlisi arasında ortaya çıkan ve mesini, iştirak hâlinde işlenenler dahil olmak üzere kaçakçılık
mahkemeye intikal ettirilen anlaşmazlığa ne denilmektedir? suçlarının kovuşturulmasını ve bunlar hakkında cezaya hük-
a. Vergi anlaşmazlığı molunmasını önlemek suretiyle vergi anlaşmazlıklarının (idarî
b. Vergi uyuşmazlığı aşamada) çözümünü sağlayan kuruma ne ad verilmektedir?
c. Uzlaşma a. Pişmanlık ve ıslah
d. Vergi hatası b. Cezalarda indirim
e. Hiçbiri c. Hata düzeltme
d. Yargı tarafından çözüm yolu
3. Vergi idaresi ile vergi ödevlisi arasında ortaya çıkan vergi e. Anlaşmazlık çözüm yolu
anlaşmazlıklarının uyuşmazlık hâline gelmeden taraflar arasın-
da çözümlenmesini sağlayan kurumlara ne ad verilmektedir? 8. Vergi ödevlisinin adına ikmalen, re’sen veya idarece tarh
a. Vergi yargısı edilen vergi aslı ile indirimlerden arta kalan cezaları, ihbarna-
b. Yargı tarafından çözüm yolu menin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili vergi da-
c. Vergi uyuşmazlığı iresine başvurmak ve dava açmamak kaydıyla vadesinde veya
d. Vergi anlaşmazlıklarının çözüm yolları teminat göstererek vadenin bitmesinden itibaren üç ay içinde
e. Uzlaşma ödeyeceğini bildirmesi hâlinde, kesilmiş olan vergi cezalarında
belli oranlarda indirim yapılmasına ne denilmektedir?
4. Vergi anlaşmazlıklarının çözümlenememesi sonucu olu- a. Pişmanlık ve ıslah
şan uyuşmazlığın yargı organları aracılığıyla çözümlenmesi- b. Cezalarda indirim
ne ne ad verilmektedir? c. Hata düzeltme
a. Yargı tarafından çözüm yolu d. Yargı tarafından çözüm yolu
b. Vergi yargısı organları e. Anlaşmazlık çözüm yolu
c. Hata düzeltme
d. Cezalarda indirim 9. Tarh aşamasından önce, idare ile vergi ödevlisi arasında
e. Uzlaşma vergi incelemesine dayanılarak tarh edilecek vergi ve/ya da ke-
silecek cezalarda anlaşmaya varılmasına ne ad verilmektedir?
5. Vergi tarh edildikten ve/ya da ceza kesildikten sonra, a. Tarhiyat sonrası uzlaşma
idare ile vergi ödevlisi arasında tahakkuk edecek olan vergi b. Pişmanlık ve ıslah
aslı ve/ya da vergi cezası konusunda varılan anlaşmaya ne ad c. Tarhiyat öncesi uzlaşma
verilmektedir? d. Cezalarda indirim
a. Tarhiyat öncesi uzlaşma e. Vergi anlaşmazlığı
b. Pişmanlık ve ıslah
c. Hata düzeltme 10. Vergi uyuşmazlıklarının çözümünde görevli yargı kolu
d. Vergi anlaşmazlığı aşağıdakilerden hangisidir?
e. Tarhiyat sonrası uzlaşma a. Adlî yargı
b. Askerî yargı
c. Anayasa yargısı
d. Vergi yargısı
e. Ceza yargısı
1. Ünite - Vergi Anlaşmazlıkları/Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları 25
Yaşamın İçinden
Kastamonu, Kayseri, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Ordu, Rize,
30 Nisan 2005 Sakarya, Siirt, Sinop, Sivas, Tekirdağ, Tokat, Tunceli, Uşak,
Cumartesi Zonguldak, Bayburt, Kırıkkale, Şırnak, Bartın ve Karabük il-
KAHRAMANMaraş denilince, çok kişinin aklına, ünlü lerinde, tarhiyat öncesi uzlaşmaya konu olan dosyaların, yüz-
‘Maraş dondurması’ gelir. Nedense benim aklıma bir de ço- de 100’ünde uzlaşmaya varılmış. Kahramanmaraş mı? Onu
ğunuzun bildiği Maraş ile ilgili fıkra gelir. Bilmeyenler için da belirtelim: SIFIR... Evet yanlış okumadınız, bu ilimizde
anlatalım: Askerde, komutan askerlere nereli olduklarını so- tarhiyat öncesi uzlaşma diye bir olay olmamış!..
ruyormuş. Askerlerden birine sormuş; ELDEKİ VE DALDAKİ KUŞ
- Nerelisin evladım? İngilizlerin, vergi uyuşmazlıklarını çözme konusunda ‘Eldeki
- Maraşlıyım komutanım. bir kuş, daldaki iki kuştan daha iyidir’ diye bir sözleri var.
Bunun üzerine, komutan askerin suratına bir şamar patlatır Uzlaşma; vergi uyuşmazlıklarının, yargıya intikal etmeden,
ve ardından; idari aşamada çözümüne olanak sağlayan bir olay. Yukarıda
- Ne demek Maraşlıyım, Kahramanmaraşlıyım diyeceksin. belirtilen Kahramanmaraş örneği, burada bir simge. Türkiye
Söyle bakalım nerelisin? genelinde ve müessese bazında, uzlaşma konusunun işlerliği-
- Kahramanmaraşlıyım komutanım! ni artırmakta ve yaklaşım birliği sağlamakta yarar var...
Ardından komutan, yanındaki Çorumluya sorar;
- Sen nerelisin evladım? Kaynak: Kahramanmaraş’ta ilginç bir uzlaşma __Şükrü Kızılot-
- Kahramançorumluyum komutanım!.. skizilot@yaklasim.com - 30 Nisan 2005 Cumartesi - Hürriyet.
MARAŞ’TAKİ UZLAŞMA
Maraş ile ilgili olarak ‘uzlaşma’ konusunda dikkatimizi çeken
bir durum var. Öncelikle, bilmeyenler için, vergideki uzlaş- Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı
ma konusunda kısaca bilgi verelim. Uzlaşma; genellikle bir 1. d Yanıtınız yanlış ise “Vergi Anlaşmazlığı-Vergi Uyuş-
vergi incelemesi sonucu ikmalen ve re’sen salınan vergiler ve mazlığı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
cezalarla ilgili olarak, mükellefle idare arasında ortaya çıkan 2. b Yanıtınız yanlış ise “Vergi Anlaşmazlığı-Vergi Uyuş-
uyuşmazlıkların, yargı yoluna başvurmadan önce, taraflarca mazlığı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
konuşulup görüşülerek giderilmesi yani verginin ve cezanın 3. d Yanıtınız yanlış ise “Vergi Anlaşmazlıklarının Çö-
miktarı konusunda, iki taraf arasında uyuşma sağlanarak, an- züm Yolları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
laşmazlığın çözümlenmesini ifade ediyor (Bu konuda ayrıntılı 4. a Yanıtınız yanlış ise “Vergi Anlaşmazlıklarının Çö-
açıklama için Bkz. Prof.Dr. Şükrü Kızılot - Av. Zuhal Kızılot, züm Yolları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları, 9. Baskı, Ankara, 2005). 5. e Yanıtınız yanlış ise “Vergi Anlaşmazlıklarının Çö-
Gelirler Genel Müdürlüğü’nün, 2004 yılı faaliyet raporunda züm Yolları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
yer alan, uzlaşma sonuçlarına bakıyoruz. 6. d Yanıtınız yanlış ise “Vergi Anlaşmazlıklarının Çö-
Tarhiyat Sonrası Uzlaşma: Bingöl, Bitlis, Çankırı, Erzincan, züm Yolları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Erzurum, Kars, Kastamonu, Kayseri, Mardin, Muş, Tunceli, 7. a Yanıtınız yanlış ise “Vergi Anlaşmazlıklarının Çö-
Şırnak, Bartın ve Düzce’de, uzlaşmaya konu olan dosyaların züm Yolları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
yüzde 100’ ünde uzlaşmaya varılmış. 8. b Yanıtınız yanlış ise “Vergi Anlaşmazlıklarının Çö-
Ağrı, Amasya, Bilecik, Bolu, Denizli, Diyarbakır, Giresun, züm Yolları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Niğde, Sinop ve Şanlıurfa’da, uzlaşmaya konu olan dosyaların 9. c Yanıtınız yanlış ise “Vergi Anlaşmazlıklarının Çö-
yüzde 99’unda uzlaşmaya varılmış. züm Yolları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Liste 98, 97, 96 diye devam edip gidiyor. Ancak, 81 ilin içinde 10. d Yanıtınız yanlış ise “Vergi Uyuşmazlıklarının Çö-
dikkati çeken bir il var. O da Kahramanmaraş. Bu ilde 100 dos- züm Yolu” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
yanın 61’inde uzlaşılmış. Türkiye ortalamasının 90’ın üzerinde
olduğunu göz önüne aldığımızda, Kahramanmaraş’taki uzlaş-
maya varma oranındaki düşüklük, dikkati çekiyor.
Tarhiyat Öncesi Uzlaşma: Amasya, Bitlis, Çankırı, Çorum,
Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gümüşhane, Hatay, Isparta,
26 Vergi Yargılaması Hukuku
Sıra Sizde 3
Vergi anlaşmazlıklarının çözümlenememesi sonucu oluşan
uyuşmazlığın yargı organları aracılığıyla çözümlenmesine
yargı tarafından çözüm yolu denilmektedir. Yargı tarafından
çözüm yolu, vergi anlaşmazlıklarının çözüm yollarının bir
tamamlayıcısı, bir alternatifi olarak, anlaşmazlıkların uyuş-
mazlık hâline dönüştürülerek yargı organı önünde bir dava
konusu yapılması suretiyle kesin sonuca bağlanmasını içeren
bir yoldur. Türk hukukunda vergi uyuşmazlıkları üç mercili
ve üç dereceli olarak düzenlenmiş olan vergi yargısı organları
tarafından çözümlenmektedir.
1. Ünite - Vergi Anlaşmazlıkları/Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları 27
Yararlanılan Kaynaklar
Aksoy, Ş. (2010). Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, 6.
Bası, İstanbul: Filiz Kitabevi.
Aliefendioğlu, Y. “Vergi Yargısı ve Sorunları”, Danıştay Der-
gisi, S. 32-33, s. 135-152.
Candan, T. (2001). Vergilendirme Yöntemleri ve Uzlaşma,
Ankara: Yaklaşım Yayınları.
Kaneti, S. (1989). Vergi Hukuku, 2. Baskı, İstanbul: Filiz Ki-
tabevi.
Karakoç, Y. (1995). Vergi Yargılaması Hukuku, İstanbul:
Alfa Yayınları.
Karakoç, Y. (1997). Türk Vergi Ceza Hukukunda Pişmanlık
ve Islah, 2. Bası, İzmir: DEÜHF. Döner Sermaye İşletme-
si Yayınları.
Karakoç, Y. (2000). Vergi Yargılaması Hukukunda Süreler,
Ankara: Yetkin Yayınları.
Karakoç, Y. (2000). Kamu Alacaklarının Tahsili Aşama-
sında Ortaya Çıkan ve Vergi Yargısında Çözümlenen
Uyuşmazlıklar, Ankara: Yetkin Yayınları.
Karakoç, Y. (2014). Genel Vergi Hukuku, 7. Bası, Ankara:
Yetkin Yayınları.
Karakoç, Y. (2015. “Vergi Cezası Anlaşmazlıklarının
Çözüm Yollarından Cezalarda İndirim Müessese-
si”, (DEÜHFD. C.16, Özel Sayı, 2014, Prof. Dr. Hakan
PEKCANITEZ’e Armağan, C. IV, İzmir 2015, s. 3637-
3739).
Karakoç, Y. (2016). Vergi Ceza Hukuku, Ankara: Yetkin Ya-
yınları.
Karakoç, Y. (2017). Vergi Yargılaması Hukuku (Anlaşmaz-
lıklarının/Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları) Ders Ki-
tabı, 4. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Kumrulu, A. (1988). “Vergi Davalarında Uygulanan Gecikme
Faizi Hakkında Düşünceler”, AÜHFD., C. XL, 1988, S.1-
4, s. 237-250.
Kumrulu, A. (1989). Vergi Yargılama Hukukunun Kuram-
sal Temelleri, (Çoğaltma), Ankara.
Mutluer, M. K. (2008). Vergi Genel Hukuku, 2. Baskı, İstan-
bul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 121/9.
Mutluer, M. K. (2011). Vergi Hukuku, 3. Baskı, Ankara: Tur-
han Kitabevi.
Oktar, S. A. (2018). Vergi Hukuku, 12. Baskı, İstanbul: Türk-
men Kitabevi.
Öncel, M., Kumrulu, A., Çağan, N. (2016). Vergi Hukuku,
25. Bası, Ankara: Turhan Kitabevi.
Uluatam, Ö., Methibay, Y. (2001). Vergi Hukuku, 5. Baskı,
Ankara: İmaj Yayıncılık.
2
VERGİ YARGILAMASI HUKUKU
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Vergi yargısı ve vergi yargılaması hukuku kavramlarını tanımlayabilecek,
Vergi yargısının bağımsızlığı sorununu değerlendirebilecek,
Vergi yargılaması hukukunun işlevlerini açıklayabilecek,
Vergi yargısı organları hakkında bilgi verebilecek,
Vergi yargılaması hukukunun kaynaklarını sınıflandırabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Yargı • İçtihat
• Vergi Yargılaması • Hukukî Güvenlik
• Vergi Yargılaması Hukuku • Vergi Yargısı Organları
İçindekiler
Vergi hukuku, kamu gelirlerinin sadece cebre dayanan kısmı ile ilgilidir. Malî hukuk ise,
devletin ve diğer kamu idarelerinin bütün malî faaliyetleriyle ilgilenir. Buna benzer bağlantı
vergi yargısı-malî yargı kavramları arasında da vardır.
Malî yargı, devletin ve diğer kamu idarelerinin gelir, gider, borçlanma, devlet mallarının
yönetimi gibi malî hukukun konusuna giren tüm malî işlemlere ilişkin uyuşmazlıkların çö-
zümlenmesini ve bu faaliyeti gerçekleştiren yargı kuruluşlarını içermektedir. Başka bir de-
yişle, malî yargı, geniş anlamıyla devletin gelir elde etmesi ve harcamalarda bulunmasından
doğan uyuşmazlıkların çözümünü; vergi yargısı ise, sadece kamu gelirlerinden vergilere iliş-
kin uyuşmazlıkları konu edinmektedir. Bu itibarla, kamu gelir ve giderlerinin hukuka uygun-
luk denetimini içeren geniş anlamda malî yargının bir kolu olan vergi yargısı, sadece kamu
alacaklarına ilişkin işlem ve eylemlerin denetimi ile görevlidir. Bu açıdan malî yargı terimi,
vergi yargısına göre daha geniş kapsamlıdır. Vergi yargısı, malî yargının önemli bir bölümünü
oluşturmaktadır. Çünkü malî hukuk kavramına paralel olarak malî yargı, kamu gelirlerinden
başka kamu giderlerinin de hukuka uygunluk denetimini içermektedir. Kamu giderleri bakı-
mından görevli denetim organı kural olarak Sayıştay’dır. Sayıştay’ın kamu gelirleri konusun-
da, sınırlı ve dolaylı da olsa denetim görevi olduğuna ayrıca işaret etmek gerekir.
Vergi yargısının anayasal düzen içindeki konumunu belirtmek üzere şunlar söylene-
bilir: 1982 Anayasası’nın 9’uncu maddesine göre, yargı yetkisi Türk Milleti adına bağımsız
2. Ünite - Vergi Yargısı Hakkında Genel Bilgiler 31
mahkemelerce kullanılmaktadır. Anayasa’nın mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen
138’inci maddesi uyarınca,
“Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî
kanaatlerine göre hüküm verirler./Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kul-
lanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye
ve telkinde bulunamaz.”
Mahkemelerin ve hâkimlerin bağımsızlığını tamamlayıcı nitelikte olmak üzere,
Anayasa’nın 139’uncu maddesi de ayrıca hâkim ve savcılık teminatını hükme bağlamak-
tadır. Buna göre,
“Hâkimler ve savcılar azlonulamaz, kendileri istemedikçe Anayasa’da gösterilen yaştan önce
emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, öde-
nek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.”
Vergi yargılaması hukukunun asıl üzerinde durulması gereken yönü, bir bütün olarak ele
alındığında yargılama hukuku üst kavramı içindeki yeri olmaktadır. Gerçekten, tüm yargılama
hukuku dalları, yargılama hukuku olarak adlandırılan kapsamlı bir kavram içinde yer almakta-
dır. Bu bakımdan, vergi yargılaması hukukuna vergi hukukunun bir alt dalı olarak yaklaşırken,
genel yargılama hukuku anlayışına uzak düşmemek gerekir. Başka bir deyişle, vergi yargılaması
hukukunu, genel olarak yargılama hukuku; daha özel plânda ise, idarî yargılama hukuku içinde
yer alan ve kendisine özgü konusu olan bir dal olarak nitelendirmek mümkündür.
32 Vergi Yargılaması Hukuku
Vergi yargılaması hukuku, vergi yargısı örgütü, usûl kuralları ve bunların uygulanması
ile ilgili tüm konuları kapsamaktadır. Buna göre, vergi yargısı, vergi yargısı organlarının
yapısını ifade etmektedir. Vergi yargılaması hukuku ise, hem yargılama makamlarını ve
bunların birbiriyle olan ilişkilerini hem de vergi uyuşmazlıklarının çözümünde uyulacak
usûl ve esasları kapsamaktadır. Bu itibarla, vergi ödevi ve vergilendirme işlemlerinden
kaynaklanan uyuşmazlıkların yargı yolu ile çözüme bağlanmasına ilişkin kurallar vergi
yargılaması hukukunun konusunu oluşturmaktadır.
Danıştay, Danıştay Kanunu başta olmak üzere bazı kanunlarda yer alan hükümlerle ilk
derece mahkemesi olarak görevlendirilmektedir. Danıştay, ilk derece mahkemesi olarak
baktığı davalara ilişkin kararların temyiz kanun yolu denetimini de yapmaktadır.
42 Vergi Yargılaması Hukuku
Vergi yargılaması hukuku alanında görülüp çözüme kavuşturulmakta olan her uyuş-
mazlık/dava için üç dereceli bir yargılama sürecinin takip edilmesi mümkün değildir.
Çünkü, dava konusu miktarın küçük olduğu davaların bir kısmı ilk derecede; bir kısmı
istinaf aşamasında kesinleşmektedir. Ayrıca, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak
baktığı davalar da iki dereceli bir yargılama sürecine tâbidir. Üç dereceli yargılama süre-
cine tâbi olan davalar, her yıl yeniden değerleme oranında artırılan dava konusu miktarın
yüzbin Türk Lirasının üstünde olduğu davalardır. Bu itibarla, vergi yargılaması hukukun-
da vergi yargısının üç mercili olması tartışmasız olmasına rağmen, üç dereceli yargılama
yapılmasının her dava içinin geçerli olmadığının bilinmesi gerekir.
Vergi Mahkemeleri
Vergi uyuşmazlıklarında ilk derece mahkemesi olan vergi mahkemeleri, bölgelerin coğrafî
durumları ve iş hacmi gözönünde tutularak, Adalet Bakanlığınca kurulur ve yargı çevrele-
ri tesbit olunur (BİMK.m.2/1).
Vergi mahkemelerinin kaldırılmasına ve yargı çevrelerinin değiştirilmesine, Hâkimler
ve Savcılar Kurulu yetkilidir. Bu kurul, İçişleri Bakanlığı, Hazine ve Maliye ile Ticaret Ba-
kanlığının görüşleri alınarak, Adalet Bakanlığınca yapılacak öneri üzerine, bu konuda ka-
rar verir (BİMK. m.2/3). Aynı yargı çevresinde birden fazla vergi mahkemesinin faaliyet
gösterdiği hallerde, özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, ihtisaslaş-
manın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak, mahke-
meler arasındaki iş bölümü Hâkimler ve Savcılar Kurulunca belirlenebilir. Bu kararların
Resmî Gazete’de yayınlanması ve mahkemelerin tevzi edilen davalara bakması zorunludur
(BİMK.m.2/4).
Vergi mahkemeleri Adalet Bakanlığınca kurulur ve yargı çevreleri belirlenir. Ancak, vergi
mahkemelerinin kaldırılmasına ve yargı çevrelerinin değiştirilmesine Hâkimler ve Savcılar
Kurulu karar verir.
Vergi mahkemelerinde birer başkan ile yeteri kadar üye bulunmaktadır. Mahkeme ku-
rulları, başkan ile iki üyeden oluşmaktadır. Başkanın yokluğunda, kıdemli üye başkana
vekâlet etmektedir (BİMK.m.4).
Kanunda, vergi mahkemelerinde bir başkan ile yeteri kadar üyenin bulunacağı belir-
tilmişse de uygulamada mahkemelerin genellikle bir başkanla iki üyeden oluşan kurullar
hâlinde çalıştıkları bilinmektedir.
Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak bakması gerekenler dışında kalan vergi uyuş-
mazlıklarına ilk derece mahkemesi olarak bakma görev ve yetkisi vergi mahkemelerine
aittir. Nitekim, vergi mahkemeleri;
• genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile
benzeri malî yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları,
• yukarıda belirtilen konularda Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında
Kanun’un uygulanmasına ilişkin davaları,
• diğer kanunlarla verilen işleri çözümler (BİMK.m.6).
Vergi mahkemeleri Danıştay’a oranla genel; idare mahkemelerine oranla özel görevli mah-
kemedir.
Danıştay
Anayasa’nın 155’inci maddesinde,
“Danıştay, idarî mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idarî yargı merciine bırakma-
dığı karar ve hükümlerin son derece inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara
da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.”
denilmek suretiyle bir yüksek mahkeme olarak kabul edilmektedir. Bu yüksek mahke-
menin kuruluş kanunu 2575 sayılı Danıştay Kanunu’dur. Bu Kanun,
“Danıştay, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş yüksek idare mahkemesi,
danışma ve inceleme merciidir” (DşK.m.1)
nin istinaf incelemesi sonucunda verdiği kararlar hakkında yapılan temyiz başvurularını
incelemek ve karara bağlamakla görevlidir (DşK.m.27). Danıştay’ın dava daireleri dışın-
da, Vergi Dava Daireleri Kurulu ile İçtihatları Birleştirme Kurulu, vergi uyuşmazlıklarının
çözümü ve vergi hukukunun geliş(tiril)mesi açısından özellikle önemli rol oynamaktadır.
Danıştay, vergi hukukuna ilişkin genel düzenleyici işlemlerden kaynaklanan uyuşmaz-
lıklarda ilk derece mahkemesi olarak görev yapmaktadır. Örneğin, bakanlıklar ile kamu ku-
ruluşlarının veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarafından çıkarılan ve ülke
çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere karşı davaların Danıştay’da açılması gerekmekte-
dir (Dş.K.m.24/1-c). Bunlar dışında bazı özel vergi kanunları hükümleri (VUK.Mük.m. 49)
gereğince Danıştay’da ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakılan davalar da vardır. Diğer vergi
davalarında ise, Danıştay temyiz mercii (üst derece mahkemesi) olarak görev yapmaktadır.
Özet
Vergi yargısı ve vergi yargılaması hukuku kavramlarını Vergi Yargısı Organları hakkında bilgi verebilmek
4
1 tanımlayabilmek Vergi yargısı organları denildiğinde, vergi uyuşmaz-
Vergi uyuşmazlıklarının çözümü amacıyla başvuru- lıklarına ilk derece mahkemesi olarak bakan mahke-
lan yargı yoluna vergi yargısı denilmektedir. Vergi meler ile bu mahkemelerin kararlarının kanunu yolu
yargısı, sadece kamu gelirlerinden vergilere ilişkin denetimini yapan yüksek mahkemeler anlaşılmakta-
uyuşmazlıkları konu edinmektedir. Vergi yargısı, malî dır. Bu bağlamda, vergi yargısı organları olarak, vergi
yargının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay
yargılaması hukuku, vergi yargısı organlarının, vergi görev yapmaktadır. Vergi mahkemeleri, ilk derece
ödevlisi ile vergi idaresi arasında vergi uygulamaları mahkemesi; Bölge idare mahkemeleri, istinaf mercii;
ile ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkları incelemek Danıştay ise, temyiz mercii olarak görev yapmaktadır.
ve karara bağlamak suretiyle vergi kanunu hükümle-
rine uygun bir yargısal tasarrufta bulunmasına yöne- Vergi Yargılaması Hukukunun kaynaklarını sınıflandı-
lik kurallar bütünüdür. 5 rabilmek
Vergi yargılaması hukukunda geçerli olan usûlü
Vergi yargısının bağımsızlığı sorununu değerlendire- belirleyen temel hükümler İdari Yargılama Usulü
2 bilmek Kanunu’nda yer almaktadır. İdari Yargılama Usu-
Vergi yargısının bağımsızlığı, vergi uyuşmazlıklarının lü Kanunu’nda düzenlenmeyen bazı kurumlar için
özel görevli mahkemeler tarafından çözümlenmesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na atıf yapılmaktadır
bu mahkemelerin verdikleri kararların da sadece bu (İYUK.m.31/1). İdari Yargılama Usulü Kanunu ve
konuda görevli yüksek mahkeme tarafından kanun- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na atıfta bulunulan
yolu denetimine tâbi tutulması anlamına gelmektedir. hâller saklı kalmak üzere, vergi uyuşmazlıklarının çö-
Günümüzde vergi uyuşmazlıkların çözümlenmesi zümünde, Vergi Usul Kanunu’nun ilgili hükümleri uy-
bakımından üç ana model benimsenmektedir. Buna gulanır (İYUK.m.31/2). Ayrıca Amme Alacaklarının
göre, vergi uyuşmazlıklarının adlî yargıda, idarî yargı- Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yargılama usûlüne
da ve bağımsız vergi yargısında çözümlendiği sistem- ilişkin hükümlerin yer aldığı da unutulmamalıdır.
ler sözkonudur.
Kendimizi Sınayalım
1. Objektif hukukun, bağımsız hâkimler (mahkemeler) ta- 6. Vergi yargısı organlarının önlerine getirilen uyuşmazlık-
rafından belli bir olaya uygulanmasına ne denilmektedir? lar hakkında verdikleri kararlarla uyuşmazlıkların sona erdi-
a. Vergi Yargısı rilmesi vergi yargılaması hukukunun hangi işlevinin kapsa-
b. Malî Yargı mına girer?
c. Maddî anlamda yargı a. Düzenleyici işlevi
d. Şeklî anlamda yargı b. İçtihat Yaratma işlevi
e. Hiçbiri c. Uyuşmazlıkları sona erdirme işlevi
d. Adaleti sağlama işlevi
2. Vergi uyuşmazlıkları hangi devletlerde adlî yargıda çö- e. Menfaatler dengesini sağlama işlevi
zümlenmektedir?
a. Yargı ayrılığını benimseyen 7. Vergi yargısı organlarının, önlerine gelen uyuşmazlıklar
b. Federal hakkında verdikleri kararlar yoluyla vergi hukuku uygula-
c. Federe malarına yön vermesi, vergi yargılaması hukukunun hangi
d. Yargı birliğini benimseyen işlevini oluşturmaktadır?
e. Üniter a. Adaleti sağlama işlevi
b. İçtihat yaratma işlevi
3. Vergi uyuşmazlıklarının ayrı bir vergi yargısı koluna ait c. Menfaatler dengesini sağlama işlevi
mahkemelerde çözümlendiği ülke hangisidir? d. Uyuşmazlıkları sona erdirme işlevi
a. Türkiye e. Hukukî güvenlik sağlama işlevi
b. Amerika Birleşik Devletleri
c. Fransa 8. Ülkemizde vergi uyuşmazlıklarının çözümünde görevli
d. Hollanda Danıştay dava daireleri hangileridir?
e. Federal Almanya a. 3, 4, 5, 9
b. 3, 4, 7, 9
4. Vergi yargısı organlarının vergi uygulamaları ile ilgili c. 4, 6, 8, 11
olarak vergi ödevlisi ile vergi idaresi arasında ortaya çıkan d. 5, 7, 9, 13
uyuşmazlıkları incelemek ve karara bağlamak suretiyle vergi e. 3, 7, 9, 11
kanunu hükümlerine uygun bir yargısal tasarrufta bulunma-
sına yönelik kurallar bütününe ne ad verilmektedir? 9. Bölge idare mahkemelerince verilen ısrar kararları aşağı-
a. Vergi Hukuku daki organlardan hangisi tarafından incelenir?
b. Vergi Yargısı a. Danıştay 3. Dava Dairesi
c. Vergi Yargılaması Hukuku b. Danıştay Genel Kurulu
d. İdarî Yargılama Hukuku c. İçtihatları Birleştirme Kurulu
e. Ceza Yargılaması Hukuku d. Vergi Dava Daireleri Kurulu
e. İdari Dava Daşreleri Kurulu
5. Ülkemizde vergi uyuşmazlıkları hangi yargı kolunda yer
alan mahkemeler tarafından çözümlenmektedir? 10. Vergi yargılaması usûlünü düzenleyen temel kanun han-
a. İdarî Yargı gisidir?
b. Vergi Yargısı a. Vergi Usûl Kanunu
c. Ceza Yargısı b. Hukuk Muhakemeleri Kanunu
d. Adlî Yargı c. İdari Yargılama Usûlü Kanunu
e. Askeri Yargı d. Ceza Muhakemesi Kanunu
e. Danıştay Kanunu
52 Vergi Yargılaması Hukuku
Sıra Sizde 3
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Vergi yargılaması hukukunun iki temel işlevinden söz edil-
Sıra Sizde 1 mektedir. Bunlardan birincisi, vergi yargılaması hukuku-
Vergi yargılaması hukuku, vergi yargısı organlarının, vergi nun aslî işlevi olarak da ifade edilen, vergi uyuşmazlıkları-
ödevlisi ile vergi idaresi arasında vergi uygulamaları ile ilgili nın kesin olarak çözüme bağlanması; yani uyuşmazlıkları
olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkları incelemek ve karara bağ- son erdirme işlevidir. Nitekim, vergi yargısı organları, vergi
lamak suretiyle vergi kanunu hükümlerine uygun bir yargısal uyuşmazlıkların çözümlenmesi amacıyla kurulmakta ve gö-
tasarrufta bulunmasına yönelik kurallar bütünüdür. Bu iti- rev yapmaktadır. Burada usûl hukuku bakımından da kesin
barla, vergi yargılaması hukukunun konusunu, vergi ödevlisi hüküm ortaya çıkmaktadır.
ile vergi idaresi arasında vergi kanunlarının uygulanmasın- Vergi yargılaması hukukunun talî (ikincil) işlevi ise, aslî iş-
dan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümlenmesi ve bir yargı levini yerine getirirken vergi hukukunun gelişmesine içtihat
kararı ile sonuçlandırılması oluşturmaktadır. yoluyla katkıda bulunmasıdır. Bu işleve, düzenleyici işlev de
Vergi yargılaması hukukunu, genel olarak yargılama hukuku; denilmektedir.
daha özel plânda ise, idarî yargılama hukuku içinde yer alan
ve kendisine özgü konusu olan bir dal olarak nitelendirmek
mümkündür.
2. Ünite - Vergi Yargısı Hakkında Genel Bilgiler 53
Yararlanılan Kaynaklar
Sıra Sizde 4 Aksoy, Ş (2010). Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, 6.
Vergi yargısı organları denildiğinde, vergi uyuşmazlıklarına Bası, İstanbul: Filiz Kitabevi.
ilk derece mahkemesi olarak bakan mahkemeler ile bu mah- Bayraklı, H. H. (2013). Genel Vergi Hukuku, Afyonkarahisar.
kemelerin kararlarının kanun yolu denetimini yapan yüksek Bulutoğlu, K. (1978). Türk Vergi Sistemi, C. I, 6. Basılış,
mahkemeler anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, vergi yargısı or- İstanbul.
ganları olarak, vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri Kaneti, S. (1989). Vergi Hukuku, 2. Baskı, İstanbul: Filiz
ve Danıştay görev yapmaktadır. Kitabevi.
Karakoç, Y. (1995). Vergi Yargılaması Hukuku, İstanbul:
Sıra Sizde 5 Alfa Yayınları.
Vergi Yargılaması Hukuku açısından yazılı hukuk kaynak- Karakoç, Y. (2014). Genel Vergi Hukuku, 7. Bası, Ankara:
larının başında İdari Yargılama Usûlü Kanunu gelmektedir. Yetkin Yayınları.
Nitekim, vergi yargılaması hukukunda geçerli olan usûlü be- Karakoç, Y. (2017). Vergi Yargılaması Hukuku (Anlaşmaz-
lirleyen temel hükümler İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nda lıklarının/Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları) Ders Ki-
yer almaktadır. tabı, 4. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nda düzenlenmeyen bazı ku- Kırbaş, S. (2015). Vergi Hukuku, 20. Baskı, Ankara: Siyasal
rumlar için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na atıf yapılmak- Kitabevi.
tadır (İYUK.m.31/1). Kumrulu, A. (1989). Vergi Yargılama Hukukunun Kuram-
İdari Yargılama Usûlü Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri sal Temelleri, (Çoğaltma), Ankara.
Kanunu’na yollamada bulunulan hâller saklı kalmak üzere, Mutluer, M. K. (2008). Vergi Genel Hukuku, 2. Baskı, İstan-
vergi uyuşmazlıklarının çözümünde, Vergi Usûl Kanunu’nun bul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
ilgili hükümleri uygulanır (İYUK.m.31/2). Ayrıca, Amme Mutluer, M. K. (2011). Vergi Hukuku, 3. Baskı, Ankara: Tur-
Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanun’da yargılama han Kitabevi.
usûlüne ilişkin hükümlerin yer aldığı da unutulmamalıdır Oktar, S. A. (2018). Vergi Hukuku, 12. Baskı, İstanbul: Türk-
(AATUHK.m.15, 20, 58). men Kitabevi.
Öncel, M., Kumrulu, A., Çağan, N. Vergi Hukuku, 27. Bası,
Ankara: Turhan Kitabevi.
Şenyüz, D., Yüce, M., Gerçek, A. (2018). Vergi Hukuku, 9.
Baskı, Bursa: Ekin Yayınevi.
Uluatam, Ö., Methibay, Y. (2001). Vergi Hukuku, 5. Baskı,
Ankara: İmaj Yayıncılık.
Yüce, M. (2017); Vergi Yargılama Hukuku, 5. Baskı, Bursa:
Ekin Yayınevi.
3
VERGİ YARGILAMASI HUKUKU
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Vergi davasının konusu ve kapsamını özetleyebilecek,
Vergi davasının niteliğini tartışabilecek,
Vergi davasının taraflarını açıklayabilecek,
Vergi Yargılaması Hukukunda görev ve yetki kavramlarını açıklayabileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• İptal Davası • Taraf Ehliyeti
• Tam Yargı Davası • Dava Ehliyeti
• Davacı • Görev
• Davalı • Yetki
İçindekiler
Genel Açıklama
Dava, bir başkası tarafından sübjektif hakkı ihlâl edilen veya tehlikeye sokulan veya kendi- Dava: Bir başkası tarafından
sübjektif hakkı ihlâl edilen
sinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin, mahkemeden hukukî koruma istemesidir. veya tehlikeye sokulan
Bir sübjektif hakkın mahkemeler aracılığıyla ileri sürülmesi yetkisine dava hakkı de- veya kendisinden haksız bir
talepte bulunulan kimsenin,
nilmektedir. Fakat dava hakkı, asıl haktan ayrı bir hak değildir. Bu nedenle dava hakkı, mahkemeden hukukî koruma
yalnız başına başkasına devredilemez; ancak, asıl hak ile devredilebilir. Dava hakkı, kural istemesidir.
olarak hakkın sahibine aittir. Fakat, bazı hâllerde, dava hakkı, hak sahibinden başka kim- Dava hakkı: Bir sübjektif hakkın
selere de tanınmaktadır. mahkemeler aracılığıyla ileri
Dava hakkı, Anayasa ile teminat altına alınmaktadır. “Herkes, meşrû vasıta ve yollar- sürülmesi yetkisine dava hakkı
denilmektedir.
dan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savun-
ma ile âdil yargılanma hakkına sahiptir” (Any. m. 36/I).
Dava hakkı, hukukî yarar ile sınırlıdır. Başka bir deyişle, mahkemenin bir davanın
esası hakkında yargılama yapabilmesi için, davacının dava açmakta hukukî yararının bu-
lunması gerekir.
Mahkeme, iki taraf arasındaki uyuşmazlığa ancak davacının dava açması hâlinde ba-
kar ve bu uyuşmazlığı vereceği hüküm ile çözümler. Davacının davası olmadan, mahke-
menin kendiliğinden bir davaya bakması mümkün değildir (HMK.m.24/1).
Taraf Kavramı
Davada taraf olma ve dava açabilme bakımından idarî/vergi davalarının, kural olarak, ayrı
bir özelliği bulunmamaktadır. Nitekim, İdari Yargılama Usûlü Kanunu bu konuyu ayrıca
ve özellikle düzenlemek yerine Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na atıf yapma yoluna git-
mektedir. Bu nedenle vergi yargılaması hukukunda taraflar konusu ele alınırken zorunlu
olarak açıklanması gereken ehliyet konusunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri-
ne ve medenî usûl (yargılama) hukuku teori ve pratiğine başvurmak gerekmektedir.
Vergi davalarında da biri davacı, diğeri davalı olmak üzere iki taraf vardır. Davacı
Davacı: Sübjektif hakkı ihlâl veya davalı tarafta birden fazla kişi bulunabilirse de davada ikiden fazla tarafın bulun-
edildiği veya tehlikeye sokulduğu
ya da kendisinden haksız bir ması mümkün değildir. Çünkü, dava, iki taraf sistemi üzerine kurulmaktadır. Buna göre,
talepte bulunulduğu iddiasıyla tarafların başka başka kişiler olması gerekir. Aynı ilkenin sonucu olarak bir kimse kendi
dava açarak mahkemeden hukukî
korunma talep eden kişidir. aleyhine dava açamaz.
Dava, mahkemeden hukukî koruma talep etmek anlamına gelmektedir. Dava, dava-
Davalı: Bir sübjektif hakkı ihlâl
ettiği veya tehlikeye soktuğu veya cının sübjektif hakkını ihlâl eden veya tehlikeye sokan veya davacıdan haksız bir talepte
haksız bir talepte bulunduğu bulunan kimseye karşı açılır. Dava açarak mahkemeden hukukî korunma talep eden ki-
gerekçesiyle kendisine karşı
hukukî korunma talep edilen
şiye davacı; kendisine karşı hukukî korunma talep edilen kişiye ise, davalı denilmektedir.
kişidir.
3. Ünite - Vergi Yargılaması Usûlü-I 59
Taraf, mahkemeden hukukî korunma talep eden ve/ya da kendisine karşı hukukî ko- Taraf: Mahkemeden hukukî
korunma talep eden ve/ya da
runma talep edilen kişidir. Bir kimse, dava dilekçesinde bir talepte bulunmakla davacı; kendisine karşı hukukî korunma
davalı gösterilmekle ve kendisine dava dilekçesi tebliğ edilmekle de davalı olmaktadır. talep edilen kişidir.
Taraf kavramının bir davada büyük önemi vardır. Çünkü, bir davada verilen hüküm,
yalnız o davanın tarafları bakımından kesin hüküm teşkil etmektedir (HMK.m.303). Dava-
da tarafların yapacakları birçok taraf işlemi bulunmaktadır. Yargılama giderlerinin de an-
cak taraflara (kural olarak haksız çıkan tarafa) yükletilmesi gerekmektedir (HMK.m.326).
Bir davanın taraflarının kimler olduğu, davacı tarafından dava dilekçesinde gösteril-
mektedir. Bu kişilerin gerçekten o davada taraf sıfatına sahip olup olmadıkları belli değil-
dir. Bu husus davanın incelenmesi sırasında ortaya çıkmaktadır. İlk önce, davacının dava
dilekçesinde taraf olarak gösterdiği kişiler arasında davaya devam edilmektedir. Davanın
incelenmesi aşamasında her ikisinin de taraf ve dava ehliyeti ile taraf sıfatlarının mevcut
olduğu anlaşılırsa o zaman taraflar arasındaki uyuşmazlık (dava) esastan incelenmekte ve
karara bağlanmaktadır.
Taraf kavramı, maddî hukuktan tamamen bağımsızdır. Başka bir deyişle, taraf kavra-
mının, taraflar arasındaki hukukî durumla ilgisi bulunmamaktadır. Kimin taraf olduğu,
davacının dava dilekçesine göre belirlenmektedir. Nitekim, bir kişinin taraf olabilmesi
için, sırf dava dilekçesinde davacı veya davalı olarak gösterilmesi yeterlidir. Bu itibarla ta-
raflar sırf dava dilekçesinde gösterilmiş olmaları nedeniyle taraf sıfatını (şeklen) kazanmış
olmaktadır.
Bir davada taraflarla ilgili olarak şu soruların cevaplandırılması gerekmektedir:
• Kimler taraf olabilir? (taraf ehliyeti)
• Kimler davayı takip edebilir? (dava ehliyeti)
• Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler gerçekten o dava ile ilgili midir? (sıfat,
husumet).
Taraf Ehliyeti
Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme; yargılama usûlüne ilişkin hukukî ilişkinin süjesi Taraf ehliyeti: Davada taraf
olabilme; yargılama usûlüne
olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi davada davacı veya davalı olabilmek- ilişkin hukukî ilişkinin süjesi
tedir. Bu nedenle taraf ehliyeti usûlî bir kavramdır. Taraf ehliyeti, medenî (maddî) hukuk- olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyeti,
taki medenî haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin yargılama hukukunda büründüğü medenî (maddî) hukuktaki
medenî haklardan yararlanma
şekildir. (hak) ehliyetinin yargılama
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre, medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip hukukunda büründüğü şekildir.
olan davada taraf ehliyetine de sahiptir (HMK.m.50). Buna göre, kimlerin taraf ehliye-
tine sahip olduklarının Türk Medeni Kanunu’na göre belirlenmesi gerekmektedir. Nite-
kim, medenî haklardan yararlanma (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (TMK.m.8) ve tüzel
(TMK.m.48) kişi, davada taraf (olabilme) ehliyetine de sahiptir. Başka bir deyişle, her in-
san hak ehliyetine sahip olduğuna göre, tüm insanlar taraf ehliyetine de sahiptir.
Sadece gerçek ve tüzel kişilerin taraf ehliyeti vardır. Çünkü, sadece gerçek ve tüzel ki-
şiler, hakların ve borçların sahibi olabilmektedir ve bu nedenle haklarının korunması için
dava açabilmekte ve borçlarından dolayı kendilerine karşı dava açılabilmektedir.
Kamu hukuku tüzel kişileri, görevleri bakımından kamu kudretini temsil eden tüzel
kişilerdir. Kamu tüzel kişiliği ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye daya-
nılarak kurulmaktadır (Any.m.123/III; TMK.m.55). Kamu tüzel kişileri taraf ehliyetine
sahiptir.
Kamu tüzel kişilerinin başında Devlet yer almaktadır. Bakanlıkların Devlet tüzel kişili-
ğinden ayrı ve bağımsız bir tüzel kişilikleri bulunmamaktadır. Çünkü, bakanlıklar Devlet
kamu tüzel kişiliğinin birer organıdır. Bakanlıklar, Devlet tüzel kişiliğinin birer organı
oldukları için, davada taraf ehliyetine sahiptir.
60 Vergi Yargılaması Hukuku
İl özel idareleri, köyler ve belediyeler kamu tüzel kişiliğine sahip olup (Any.m.127), bu
nedenle taraf ehliyetine de sahiptir. Buna karşılık, mahallelerin tüzel kişiliği olmadığın-
dan, kural olarak, taraf ehliyeti de bulunmamaktadır.
Kamu iktisadî teşebbüsleri (yani, iktisadî devlet teşekkülleri ile kamu iktisadî kuruluş-
ları) ve bunlara bağlı müesseseler tüzel kişiliğe ve taraf ehliyetine sahiptir.
Davada tarafların taraf ehliyetine sahip olmaları dava şartlarındandır (HMK.m.114,
1/d). Bu nedenle, davanın taraflarından birinin taraf ehliyetine sahip olmadığının mahke-
me tarafından kendiliğinden incelenmesi; tarafların da davanın sonuna kadar bunu ileri
sürmesi mümkündür.
Dava Ehliyeti
Dava ehliyeti, kişinin kendisinin Dava ehliyeti, kişinin kendisinin bizzat veya yetkili kılacağı bir temsilci (vekil) aracılığı ile
bizzat veya yetkili kılacağı bir
temsilci (vekil) aracılığı ile bir
bir davayı, davacı veya davalı olarak takip etme ve usûl işlemlerini yapabilme ehliyetidir.
davayı, davacı veya davalı olarak Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler, dava ehliyetine de sahiptir
takip etme ve usûl işlemlerini (HMK.m.51). Başka bir deyişle, dava ehliyeti, fiil ehliyetinin (TMK.m.9) yargılama huku-
yapabilme ehliyetidir.
kunda büründüğü şekildir (HMK.m.38). Buna göre, reşit ve temyiz kudretine sahip olan
kişiler fiil ehliyetine ve dolayısıyla dava ehliyetine de sahiptir.
Dava ehliyetine sahip olan kimsenin, davayı yürütmesi ve usûl işlemlerini yapması
mümkündür. Bu kişiler, kendileri doğrudan davada yer alıp usûl işlemleri yapabilecekleri
gibi bir vekil de tayin edebilirler.
Tüzel kişiler fiil ehliyetine sahip olduklarından, dava ehliyetine de sahiptir; dava ehli-
yetini organları aracılığıyla kullanmaları gerekir.
Dava ehliyeti, taraflara ilişkin dava şartlarındandır (HMK.m.114,1/d). Nitekim, ehliyet
konusu, ilk inceleme konuları arasında yer almaktadır (İYUK.m.14, 3/c). Mahkemenin,
tarafların dava ehliyetine sahip olup olmadığını re’sen (kendiliğinden) incelemesi/araştır-
ması gerekir.
Vergi yargılaması hukukunda dava ehliyeti, daha çok davacı olma ehliyeti olarak or-
taya çıkmaktadır. Küçükler ve kısıtlılar ile tüzel kişilerin vergiye ilişkin ödevleri kanunî
temsilcileri aracılığıyla yerine getirildiği için, bunların vergi ödevine ilişkin uyuşmazlıklar
hakkında açacakları davanın da kanunî temsilcileri veya bunlara vekâleten bir avukat ta-
rafından açılması gerekmektedir. Bu nedenle küçük ve kısıtlıların dava ehliyetine ilişkin
istisnaî durumlar hakkında herhangi bir açıklamaya gerek yoktur.
Taraf sıfatı dava şartı değildir. Çünkü, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı
veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usûl hukuku sorunu olmayıp, dava konusu
hakkın özüne ilişkin bir maddî hukuk sorunudur. Bir kimsenin hak sahibi olup olmadığı,
davanın esasına girilerek tesbit edilebilmektedir. Bu durumda ise dava, esastan kabul veya
reddedilmektedir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen hususlardır.
Ancak, taraf sıfatı bir itiraz olduğundan, mahkeme diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava
dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden dikkate alması gerekir.
İdarî yargılama hukuku, bu bağlamda vergi yargılaması hukukunda bir kimsenin aç-
tığı davanın görülebilmesi için, sübjektif ehliyet de denen menfaat ilişkisinin bulunması
gerekmektedir. Menfaat ilişkisi, taraf sıfatının (husumet ehliyeti) dayanağını oluşturmak-
tadır. Özel hukukta taraf sıfatına sahip olabilmek için, dava konusu edilen sübjektif hak-
kın mâliki/sahibi olmak gerektiği gibi vergi yargılaması hukukunda da taraf sıfatına sahip
olmak için, dava konusu işlem ve/ya da eylem ile menfaatinin ihlâl ve/ya da hakkının
muhtel olması aranmaktadır.
Davacı
Vergi Usul Kanunu’nun 377’nci maddesi, mükelleflerle adına ceza kesilen kişilerin vergi
davası açabileceğini belirtmektedir. Bunların, gerçek ya da tüzel kişi olması mümkündür.
Küçükler ve kısıtlılar ile tüzel kişiler adına kanunî temsilcileri dava açabilmektedir. Keza
gerçek yahut tüzel kişiler adına vekilleri tarafından da dava açılması mümkündür. An-
cak vekilin, Avukatlık Kanunu’na göre (Avk.m.35), avukat olması gerekir. Vergide ikame
mekanizmasının işlemesi hâlinde, vergi sorumlusu da dava açabilmektedir. Bunu, İdari
Yargılama Usûlü Kanunu’nda yer alan menfaatleri ihlâl edilenler kavramına dayandırmak
mümkündür.
Vergi dairesi başkanlıkları ile vergi daireleri dava açabileceği gibi, il özel idareleri ve
belediyeler de dava açabilmektedir. Ancak, vergi dairesi başkanlıkları ile vergi daireleri,
Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca belirlenen tutarları aşan davalarda
Gelir İdaresi Başkanlığının (il özel idareleri ile belediyeler, valilerin) muvafakatini alma-
dan vergi mahkemesi kararları aleyhine temyiz yoluna gidemezler (VUK.m.377/IV). Gelir
İdaresi Başkanlığı, tesbit edeceği hadlerle sınırlı olmak şartıyla muvafakat verme yetkisini
62 Vergi Yargılaması Hukuku
vergi dairesi müdürlüklerinin taraf bulunduğu davalar için vergi dairesi başkanlıklarına
ve/veya defterdarlıklara devredebilmektedir (VUK.m.377/V).
Vergi daireleri, tadilat ve takdir komisyonlarının belirledikleri matrahlara karşı dava
açabilmektedir (VUK.m.377/II). Vergi dairelerinin davacı olması, idarî/vergi yargı(sın)-
da idarenin esas olarak davalı olması kuralının istisnasını oluşturmaktadır. Ayrıca, bazı
kamu idareleri de takdir komisyonu kararlarına karşı dava açabilmektedir. Nitekim, takdir
komisyonlarının emlâk vergisi uygulamasında esas alınması gereken arsalara ve arazilere
ait asgari ölçüde birim değer tesbitlerine karşı belediye başkanlığı ile köy/mahalle muhtar-
lıklarının dava açması mümkündür (VUK.Mük.m.49/b).
Bazı özel durumlarda belli kuruluşlara da dava açma hakkı tanınmaktadır. Emlâk
vergisiyle ilgili olarak belirlenen bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerine kar-
şı Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Türkiye Borsalar Birliğinin dava aça-
bilme yetkisi buna örnektir (VUK.Mük.m.49/a). Ayrıca, takdir komisyonlarının emlâk
vergisi uygulamasında esas alınması gereken arsalara ve arazilere ait asgari ölçüde birim
değer tesbitlerine karşı, arsalara ait olan kararların kendilerine tebliğ edildiği il ve ilçe
merkezlerindeki ticaret odaları, ziraat odaları, ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile bele-
diye başkanlıkları; araziye ait olan kararların kendilerine tebliğ edildiği il merkezlerindeki
ticaret ve ziraat odaları ile belediye başkanlıklarının da dava açması mümkündür (VUK.
Mük.m.49/b).
Davalı
Genel olarak vergi davalarında, idare davalı durumundadır. Bu durum, idarenin kesin
ve yürütülmesi gereken işlem düzenleme ya da kendiliğinden yürütme yetkisine sahip
olduğu durumlarda kendini göstermektedir. İdarenin kendiliğinden yürütme yetkisi, ya-
pısı gereği yönetilenlerin hak ve özgürlüklerini etkiler nitelikte olduğu için, idarenin bu
yetkiyi kullanabilmesi ancak yetkili kılınmış olmasına bağlıdır. İdarenin kesin ve yürü-
tülmesi zorunlu işlem düzenleme ya da kendiliğinden yürütme yetkisine sahip olmadığı
durumlarda, örneğin idarî sözleşmelerden doğan davalarda, idare davacı durumunda da
olabilmektedir. Ayrıca, vergi yargılaması usûlünde, takdir ve tadilat komisyonu kararları
aleyhine vergi idaresinin dava açabilmesi (VUK. m.377) de, idarenin istisnaen davacı ol-
masına bir başka örnek teşkil etmektedir.
Vergi davalarında davalının gösterilmesi şarttır (İYUK.m.3). Ancak gösterilmediği
veya yanlış gösterildiği takdirde mahkeme kendiliğinden doğru hasmı belirlemektedir
(İYUK.m.15/1-c). Vergi yargısında davalı mutlaka idaredir. Davalı, çoğu kez, dava konusu
işlemi düzenleyen ve/ya da eylemde bulunan vergi dairesidir. Vergi hatasının şikâyet yo-
luyla düzeltilmesi talebinin reddedilmesi hâlinde ise, davalı, Hazine ve Maliye Bakanlığı/
Valilik/Belediye Başkanlığıdır.
Dava ehliyeti ve taraf sıfatı (husumet) mahkemece re’sen (kendiliğinden) dikkate alın-
makta ve davanın her aşamasında ileri sürülüp incelenebilmektedir. İdari Yargılama Usûlü
Kanunu’nun 14’üncü maddesine göre, bu konu ilk inceleme konuları arasında yer aldığın-
dan, kanuna aykırılık hâlinde mahkeme davayı ilk inceleme aşamasında reddetmektedir.
3. Ünite - Vergi Yargılaması Usûlü-I 63
Takdir komisyonu kararlarına karşı gerçek kişiler ile vergi idaresi dışındaki idare, ku-
rum ve kuruluşlar tarafından açılan davada davalı konumunda olan takdir komisyonu
başkanlığıdır. Ancak, vergi idaresi tarafından takdir komisyonu kararlarına karşı açılan
davada husumetin kime yöneltileceği konusu tartışmalıdır. Çünkü, bu durumda davayı
açan ile aleyhine dava açılan komisyon başkanlığı aynı idareyi temsil etmektedir. Bu ne-
denle komisyon kararı lehine olan kişi ve/ya da idare, kurum ve kuruluşların davalı olarak
gösterilmesi gerektiği savunulmaktadır.
Davaya Vekâlet
Vergi hukukunda vekil aracılığıyla temsil anlamında vekâlet ile vergi yargılaması huku-
kunda vekâlet birbirinden farklıdır. Vergi hukukunda vergi ödevlisini temsil etmek için
hukukçu ve/ya da avukat olmak gerekli değildir. Başka bir deyişle, vergi hukukuna ilişkin
işlemlerde birine vekil olabilmek için avukat olma şartı bulunmamaktadır. Vekil olacak
kişinin avukat olma şartı sadece ve yalnızca ilgilinin vergi yargısı organları önünde temsil
edilmesi hâlinde aranmaktadır. Bu bağlamda, vergi ödevlisi adına tebligat kabul edilmesi,
uzlaşmaya başvurulması, hataların düzeltilmesi, iade, mahsup ve takas başvurusunda bu-
lunma, beyanname verme gibi yargı yoluna başvurma anlamına gelmeyen tüm idarî/ver-
gilendirme işlemlerin(in) yapılmasında vekil olmak için avukat olmak gerekmemektedir.
Avukat, vergi yargılaması hukukuna davaya vekâlet çerçevesinde dahil olmaktadır.
Ancak, İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nda davaya vekâlet konusunda özel bir düzenleme
yer almamaktadır. Yapılan atıf gereği, idarî/vergi yargılaması hukukunda davaya vekâlet
ya da kanunun ifadesiyle “tarafların vekilleri” hususunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu
hükümlerinin uygulanması gerekmektedir (İYUK.m. 31). Davaya vekâlet, esas itibarıy-
la Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 71-83’üncü maddelerinde düzenlenmektedir. Dava
açabilme ehliyetine sahip olan herkesin, davasını bizzat ve/ya da bir vekil aracılığıyla açıp
yürütmesi mümkündür (HMK.m.71; AvK.m.35/II). Medenî hakları kullanma ehliyetine
sahip olmayanların davada kanunî temsilcileri; tüzel kişilerin ise, yetkili organları tarafın-
dan temsil edilmesi gerekir (HMK.m.52).
şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuz gün içinde bizzat veya bir
avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçenin reddine” karar verileceği hükmüne yer
vermektedir.
Bütün bu hükümlere rağmen, vergi yargılaması hukuku alanında hukukî meselelerde
mütalâa vermek ve mükelleflerin vergi davalarına ilişkin yazışmaları yürütmek konusun-
da meslek mensuplarının yoğun bir işleve sahip oldukları, yani fiilen avukatlık yaptıkları
bilinmektedir. Bu durum, açıkça kanuna ve hukuka aykırıdır. Ancak, hukuk fakültesi
mezunu ve avukat olmayanların hukukî mütalâa yerine, uzman görüşü olarak düşün-
celerini açıklamalarında ve bunların dava dosyasına konulmasında herhangi sakınca ve
engel bulunmamaktadır.
Davaya Katılma
Davaya katılma (müdahale) konusunda, İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nda herhangi bir
hüküm bulunmamaktadır. Ancak, İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nun 31’inci maddesinin
3. Ünite - Vergi Yargılaması Usûlü-I 65
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na yaptığı atıf nedeniyle davaya katılma konusunda Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanmaktadır. Üçüncü kişilerin, görül-
mekte olan bir davaya katılmaları, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 65-70’inci madde-
lerinde düzenlenmektedir.
Başkası tarafından açılmış bir davanın sonucunda bir hakkı ya da borcu etkilenecek
olan kimse, davacı ya da davalının yanında yer alma hakkına sahiptir. Başkası tarafından
açılmış bir davanın sonucundan etkilenecek olan bir kimsenin, davacı veya davalının ya- Davaya katılma: Başkası
tarafından açılmış bir davanın
nında yer almasına davaya katılma ya da kısaca müdahale denilmektedir. sonucundan etkilenecek olan bir
Vergi yargılaması hukukunda davaya katılma daha çok, genel düzenleyici işlemlere kimsenin, davacı veya davalının
yanında yer almasına davaya
karşı açılan davalarda görülmektedir. Örneğin, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın herhangi katılma ya da kısaca müdahale
bir düzenleyici işlemine karşı açılmış olan bir davada, o düzenleyici işlemde menfaati bu- denilmektedir.
lunan bir kamu kurumu niteliğini haiz meslek kuruluşunun Hazine ve Maliye Bakanlığı
tarafında yer almak üzere davaya katılma talebinde bulunması gibi.
Katılma Şartları
Katılma şartları şunlardır;
• Davaya katılma, ancak davanın taraflarından olmayan kimseler, yani üçüncü kişi-
ler tarafından istenebilmektedir.
• Üçüncü kişiler, ancak açılmış bir davaya katılabilmektedir. Dava açılmadan önce
ya da hüküm verildikten sonra davaya katılma mümkün değildir.
• Davaya katılan, katıldığı tarafın yardımcısı olduğundan, katıldığı tarafın talebin-
den farklı bir talepte bulunamamaktadır.
• Davaya katılacak kişinin katıldığı tarafın durumuna göre, ya davanın kazanılma-
sında ya da davanın reddedilmesinde meşrû bir menfaatinin bulunması gerekir.
Çünkü, meşrû olmayan menfaat katılma hakkı vermemektedir.
Danıştay, bazı kararlarında, üçüncü kişinin davaya katılabilmesi için “hak ve borcu”
görülmekte olan davanın sonucuna bağlı olma şartını, iptal davaları için de arama eği-
limi göstermektedir. Bu şartı tam yargı davalarında aramak yerinde bir yol ise de iptal
davalarında da aramak, iptal davasının niteliği ile bağdaşmamaktadır. Bu itibarla, davaya
katılmada kişinin menfaatinin bulunması yeterli sayılmalıdır.
Katılma Yöntemi
Davaya katılma, ayrı bir dilekçe ile yapılır. Dava dilekçesinde yer alması gereken hususlar,
kural olarak katılma dilekçesinde de yer alır. Davaya katılan, hangi tarafa katıldığını, katıl-
ma talebinin nedenlerini, katılma dilekçesinde açıkça belirtmelidir.
Davaya katılma, davanın her aşamasında olabilir. Bunun için belirli bir süre sınırlama-
sı bulunmamaktadır. Başka bir deyişle, karar verilinceye kadar katılma talebinde bulunma
imkânı vardır. Ancak, burada sözü edilen kararın, ilk derece mahkemesi kararı olduğu
unutulmamalıdır. Çünkü, Danıştay kararlarına göre, temyiz aşamasında davaya katılma
mümkün değildir. Ancak, vergi yargısı organları bakmakta oldukları davalara ait her çeşit
incelemeleri re’sen (kendiliğinden) yapmakla yükümlüdür (İYUK.m.20). Katılma talebi-
nin vergi yargılamasının her safhasında kabul edilmesinin, re’sen araştırma ilkesinin bir
gereği olduğu; böylece tarafların hak ve menfaatlerinin gereği gibi korunmasının sağlana-
cağı gerekçesiyle Danıştay kararına karşı çıkılmaktadır.
Katılma talebine taraflar itiraz edebilirler. Yargı organı, katılma şartlarının gerçekleşip
gerçekleşmediğini karara bağlar. Eğer şartlar gerçekleşmiş ise, yargı organı katılma tale-
binde bulunanın davaya katılmasına karar verir.
66 Vergi Yargılaması Hukuku
Katılmanın Sonuçları
Davaya katılmanın bazı hukukî sonuçları vardır:
• Katılma talebi, davanın sona ermesine kadar, herhangi bir aşamada yapılabilir.
Temyiz aşamasına kadarki her aşamada davaya katılmak mümkündür. Katılan,
yalnız başına temyiz yoluna başvuramaz, duruşma isteyemez.
• Davaya katılan kimse, davanın tarafı sıfatını kazanamaz. Bu kimse, sadece katıldığı
taraf ile birlikte davayı yürütür. Katılan, yardımcı konumunda olduğu için mahke-
me kararının katılan lehine ya da aleyhine olması mümkün değildir.
• Dava sırasında taraflara hangi bildirimler yapılıyorsa aynı bildirimlerin davaya ka-
tılan kimseye de yapılması gerekir.
• Dava sonunda katılan adına hüküm verilemez. Hüküm, davacı ve davalı adına
verilir. Çünkü, davaya katılma, davaya katılan kimseyi taraf konumuna getirme-
mektedir.
Vergi yargılaması hukukunda katılanın/müdahilin davaya katılıp katılmaması yönün-
deki uyuşmazlık ile ilgili menfaat bağının hâkim tarafından kendiliğinden dikkate alın-
ması ve karara bağlanması gerekmektedir. Öte yandan, katılan/müdahil sıfatının medenî
yargılama hukuku bakış açısıyla ele alınıp, katılanın/müdahilin ancak davaya yanında
katılmış olduğu tarafın iradesi ile bağdaştığı ölçüde katılma/müdahale hakkı bulundu-
ğu ve hatta istinaf ve temyiz hakkı gibi yargılama sürecinin vazgeçilmez kurumlarından
tek başına yararlanma hakkından mahrum edilmesi gibi bir anlayışın vergi yargılaması
hukukuna egemen olan re’sen araştırma ve kamuya yararlılık ilkeleriyle bağdaştırılması
mümkün değildir.
Davanın İhbarı
Davanın ihbarı: Davanın Davanın ihbarı, davanın üçüncü kişiye bildirilmesidir. Buna, davanın duyurulması da
ihbarı, davanın üçüncü kişiye
bildirilmesidir. denir. Davanın ihbarı yolu ile üçüncü kişinin, ihbarı yapanın yanında yer alması, davaya
katılması, ona yardımcı olması, hatta onun yerini alması istenmektedir. Taraflar, ihbar
yolu ile dava sonunda kendilerine düşmesi ihtimali bulunan bir sorumluluğu, üçüncü
kişilerin paylaşmasını sağlamak, üçüncü kişinin verilen karara karşı itirazını önlemek
istemektedir.
Davanın ihbarında da İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nun 31’inci maddesinin yaptığı
atıf gereği Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri geçerlidir. Ancak, mahkemenin da-
vanın ihbarını re’sen (kendiliğinden) yapması gerekmektedir.
Davaya katılma, katılma isteyenin talebi ile gerçekleşmektedir. Davanın ihbarını ise,
davaya bakan mahkeme re’sen (kendiliğinden) yapmaktadır. Davanın üçüncü kişilere du-
yurulması ile ihbar yapılanın davaya katılması ve davanın tarafına yardımcı olması sağlan-
maktadır. Ancak, kendisine dava ihbar edilen ve davaya katılan, taraf sıfatını haiz değildir.
Davanın ihbarı, vergi yargılaması usûlünün niteliği gereği sınırlı olarak uygulanabilir.
Davanın ihbarı ile üçüncü kişinin davaya katılması istenebilir. Bu gibi durumlarda da ka-
tılmaya ilişkin kurallar uygulanır.
Görev
Görev, bir uyuşmazlığa hangi yargı koluna ait mahkemelerin ya da bir yargı kolunda Görev: Bir uyuşmazlığa hangi
yargı koluna ait mahkemelerin
yer alan mahkemelerden hangisinin bakması gerektiğini ifade etmek üzere kullanılan ya da bir yargı kolunda yer alan
bir kavramdır. Vergi uyuşmazlıklarına genel idarî yargı kolunda yer alan mahkemeler- mahkemelerden hangisinin
den vergi mahkemeleri bakmakla görevlidir. Ancak, Danıştay da bazı durumlarda ilk bakması gerektiğini ifade etmek
üzere kullanılan bir kavramdır.
derece mahkemesi olarak vergi uyuşmazlıklarına bakabilmektedir (DşK.m.24; VUK.
Mük.m.49/a).
Yetki
Yetki, bir uyuşmazlığa görevli mahkemelerden hangi yerdeki mahkemenin bakması Yetki: Bir uyuşmazlığa görevli
mahkemelerden hangi yerdeki
gerektiğini ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Vergi uyuşmazlıklarında yetkili mahkemenin bakması gerektiğini
mahkeme; ifade etmek için kullanılan bir
a. Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükleri tarh ve ta- kavramdır.
Kendisine dava açılan vergi mahkemesi şayet hem kendisini (görevsiz ve) yetki-
siz hem de uyuşmazlığı idarî yargının alanı dışında görürse davayı görev yönünden
reddeder (İYUK.m.15/1,a). Davanın (görevli ve) yetkili mahkemede tekrar açılması
gerekir.
Davanın yetki yönünden reddine ilişkin kararlar nihaî karar olmasına karşılık, yet-
kisizlik talebinin reddine ilişkin kararlar ara kararı niteliğindedir. Bu itibarla, yetki iti-
razının reddine ilişkin karar, ancak nihaî kararla birlikte istinaf/temyiz konusu yapıla-
bilmektedir.
Merci Tayini
Genel yetki kuralının iki istisnası vardır. Bunlardan birincisi, merci tayinidir. Merci tayini, Merci tayini: Bir mahkemenin
fiilî ve/ya da hukukî engel
bir mahkemenin fiilî ve/ya da hukukî engel sebebiyle davaya bakamaması veya mahke- sebebiyle davaya bakamaması
melerin yargı çevrelerinin tayininde tereddüt olması durumunda genel yetki kuralından veya mahkemelerin yargı
çevrelerinin tayininde tereddüt
ayrılarak davanın tayin edilecek başka yer mahkemesi tarafından görülmesidir. Merci ta- olması durumunda genel yetki
yini, uyuşmazlığın aynı yargı çevresindeki mahkeme veya mahkemeler arasında çıkması kuralından ayrılarak davanın tayin
hâlinde, o yargı çevresindeki bölge idare mahkemesi; diğer hâllerde Danıştay tarafından edilecek başka yer mahkemesi
tarafından görülmesidir.
yapılmaktadır. Danıştay ve bölge idare mahkemesinin bu konuda vereceği karar kesindir
(İYUK.m.44).
Merci tayinine gidilebilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartlar
şunlardır:
• Deprem, sel veya yangın gibi bir hâlin mevcut olması ve bu gibi fiilî engellerin
mahkemenin davaya bakmasını imkânsız hâle getirmesi;
• Başka bir hâkimle davayı sürdürmenin mümkün olmadığı hâllerde, hâkimin reddi
veya davadan çekilmesi gibi hukukî engellerin mevcut olması ile davaya bakılama-
ması;
• İki mahkemenin yargı çevresi sınırlarında tereddüt edilmesi veya iki mahkemenin
de aynı davaya bakmaya karar vermiş olmasıdır.
Yukarıda belirtilen hâllerde, tarafların ve/ya da mahkemenin talebi üzerine, merci ta-
yini için dava dosyaları;
• Uyuşmazlığın aynı yargı çevresindeki mahkeme veya mahkemeler arasında çık-
ması hâlinde, o yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine;
• Diğer hâllerde ise, Danıştay’a gönderilir.
İlgisine göre, Bölge idare mahkemesi veya Danıştay yetkili mahkemeyi belirler. Bu ko-
nuda verilen kararlar kesindir.
Davaların Birleştirilmesi
Davaların Ayrılması
Birleştirilen davalar gerektiğinde ayrılabileceği gibi, birlikte açılan davalar da ayrılabilir.
Davaların ayrılması esası Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 167’nci maddesinde düzen-
lenmektedir. Buna göre, mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak
için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşa-
masında, talep üzerine veya re’sen (kendiliğinden) karar verebilmektedir. Bu durumda
mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder (HMK.m.167/1). Bu
itibarla, idarî yargı organları, gerektiğinde davaların ayrılması kararını re’sen (kendiliğin-
den) verebileceği gibi, tarafların talebi üzerine de verebilir.
Davalar arasındaki bağlantının gerek Danıştay, gerekse bölge idare mahkemelerince
belirlenmesi ve yetkili mahkemeye bildirilmesinden sonra, birleştirilen davaların ayrıl-
masının söz konusu olmaması gerekir. Burada sözü edilen davaların ayrılması yöntemi,
birlikte açılmış olan davaların ayrılması ile ilgilidir. Bir de bunlara aynı mahkemede gö-
rülmekte olan davaların bölge idare mahkemesi veya Danıştay devreye girmeden birleşti-
rilmiş olanların yeniden ayrılması eklenebilir.
Davaların ayrılmasına karar verildikten sonra, her dava için ayrı dosya açılır. Yeniden
dilekçe vermeye gerek yoktur.
74 Vergi Yargılaması Hukuku
Özet
Vergi davasının konusu ve kapsamını özetleyebilmek misyonlarının belirledikleri matrahlara karşı dava
1
Vergi, resim, harç gibi kamu gelirlerine ve gümrük açabilmektedir (VUK.m.377/II). Vergi dairelerinin
vergilerine ilişkin vergilendirme işlemlerinden kay- davacı olması, vergi yargısında idarenin esas olarak
naklanan uyuşmazlıklar vergi davasının konusunu davalı olması kuralının istisnasını oluşturmaktadır.
oluşturmaktadır. Mükellef, ihtirazî kayıtla beyanda bulunması
Vergi davası, tarh-tahakkuk aşamasında açılabilece- hâlinde, kendi beyanına karşı dava açabilmektedir
ği gibi tahsil aşamasında da açılabilmektedir. Ayrıca, (İYUK.m.27/4). Ayrıca, beyana dayanan vergilendir-
kamu alacaklarının güvence önlemlerinin uygulan- me işleminde bir hata söz konusu ise, mükellefin hata
masından kaynaklanan uyuşmazlıklar için de vergi düzeltme talebinin reddedilmesi hâlinde bu işleme
davası açılması mümkündür. karşı dava açabilmesi mümkündür (VUK.m.378/II).
Vergi yargılaması hukukunda, yukarıda belirtilen Bunlar dışında mükellefin kendi beyanına karşı dava
hâller dışında, hatalı beyanda bulunulmuş olması; açması mümkün değildir.
vergilendirme işlemlerinde yapılmış olan hatanın dü- Genel olarak, vergi davalarında, idare davalı duru-
zeltilmesi talebinin reddi üzerine yapılan şikâyet baş- mundadır. Ancak, vergi yargılaması usûlünde, takdir
vurusunun reddedilmesi; uzlaşmanın sağlanamamış ve tadilat komisyonu kararları aleyhine vergi idaresi-
olması; ihtirazî kayıtla beyanda bulunulması; takdir nin dava açabilmesi (VUK. m.377), idarenin istisnaen
komisyonunun vergi ödevlisinin başvurusu üzerine davacı olmasına bir örnek teşkil etmektedir.
matrah tesbit etmesi ve/ya da emlâk vergisine ait bir
kısım bedel ve değerlerin tesbitine ilişkin kararları do- Vergi yargılaması hukukundan görev ve yetki kavram-
layısıyla da dava açmak mümkündür. 4 larını açıklayabilmek
Görev, bir uyuşmazlığa hangi yargı koluna ait mahke-
Vergi davasının niteliğini tartışabilmek melerin ya da bir yargı kolunda yer alan mahkemeler-
2
Vergi uyuşmazlıklarının iptal ve tam yargı davalarına den hangisinin bakması gerektiğini ifade etmek üzere
benzer yönleri bulunmakla birlikte, kendine özgü ilke- kullanılan bir kavramdır. Vergi uyuşmazlıklarına ge-
leri ve bu dava türlerine benzemeyen tarafları da vardır. nel idarî yargı kolunda yer alan mahkemelerden vergi
Vergi uyuşmazlıklarında mahkeme, vergi idaresinin iş- mahkemeleri bakmakla görevlidir. Ancak, Danıştay
lemini iptal etmekle yetinmeyip, gerekirse vergi ve/ya da bazı durumlarda ilk derece mahkemesi olarak ver-
da cezayı da hesaplayarak uyuşmazlığı çözüme kavuş- gi uyuşmazlıklarına bakabilmektedir
turmaktadır. Vergi mahkemesinin uyuşmazlığı çözmek Yetki, bir uyuşmazlığa görevli mahkemelerden hangi
için verdiği kararın, idarenin yerine geçerek karar ver- yerdeki mahkemenin bakması gerektiğini ifade etmek
me anlamına gelmediği kabul edilmektedir. için kullanılan bir kavramdır.
Vergi mahkemelerinin görev ve yetkisinin belirlen-
Vergi davasının taraflarını açıklayabilmek mesi konusunda iki istisnai durum söz konusudur.
3
Vergi davalarında da biri davacı, diğeri davalı olmak Bunlardan birincisi, merci tayini; ikincisi ise, bağlantı-
üzere iki taraf vardır. lı davalardır.
Vergi Usul Kanunu’nun 377’nci maddesi, mükellef-
lerle adına ceza kesilen kişilerin vergi davası açabi-
leceğini belirtmektedir. Bunların, gerçek ya da tüzel
kişi olması mümkündür. Küçükler ve kısıtlılar ile tü-
zel kişiler adına kanunî temsilcileri dava açabilmek-
tedir. Keza, gerçek yahut tüzel kişiler adına vekilleri
tarafından da dava açılması mümkündür. Ancak ve-
kilin, Avukatlık Kanunu’na göre (AvK.m.35), avukat
olması şarttır.
Vergi dairesi başkanlıkları ile vergi daireleri dava aça-
bileceği gibi, il özel idareleri ve belediyeler de dava
açabilmektedir. Vergi daireleri, tadilat ve takdir ko-
3. Ünite - Vergi Yargılaması Usûlü-I 75
Kendimizi Sınayalım
1. İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve mak- 6. Bir uyuşmazlığa görevli mahkemelerden hangi yerdeki
sat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle mahkemenin bakması gerektiğini ifade etmek için kullanılan
iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan da- kavram aşağıdakilerden hangisidir?
valara ne ad verilmektedir? a. Görev
a. Tam yargı davası b. Merci tayini
b. Vergi davası c. Bağlantılı dava
c. Tesbit davası d. Yetki
d. Yorum davası e. Temyiz mercii
e. İptal davası
7. Bir uyuşmazlığa hangi yargı koluna ait mahkemelerin
2. Bir başkası tarafından sübjektif hakkı ihlâl edilen veya ya da bir yargı kolunda yer alan mahkemelerden hangisinin
tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulu- bakması gerektiğini ifade etmek üzere kullanılan bir kavram
nulan kimsenin, mahkemeden hukukî koruma istemesi ne aşağıdakilerden hangisidir?
demektir? a. Yetki
a. Dava hakkı b. Görev
b. Dava ehliyeti c. Merci tayini
c. Dava d. Temyiz mercii
d. Taraf ehliyeti e. İtiraz mercii
e. Merci tayini
8. Kişinin kendisinin bizzat veya yetkili kılacağı bir temsilci
3. Aynı maddî veya hukukî sebepten doğan ya da biri hak- (vekil) aracılığı ile bir davayı, davacı veya davalı olarak takip
kında verilecek hüküm, diğerini etkileyecek nitelikte olan etme ve usûl işlemlerini yapabilme ehliyeti aşağıdakilerden
davalara ne ad verilmektedir? hangisidir?
a. İptal davası a. Dava ehliyeti
b. Bağlantılı dava b. Taraf ehliyeti
c. Tam yargı davası c. Fiil ehliyeti
d. Tesbit davası d. Hak ehliyeti
e. Vergi davası e. Taraf sıfatı
4. Başkası tarafından açılmış bir davanın sonucundan etki- 9. Medenî (maddî) hukuktaki medenî haklardan yararlan-
lenecek olan bir kimsenin, davacı veya davalının yanında yer ma (hak) ehliyetinin yargılama hukukunda büründüğü şekle
almasına ne denilmektedir? ne denilmektedir?
a. Davanın ihbarı a. Davacı
b. Merci tayini b. Taraf ehliyeti
c. Davaların birleştirilmesi c. Dava ehliyeti
d. Davaya katılma d. Taraf sıfatı
e. Husumet e. Davalı
5. Sübjektif hakkı ihlâl edildiği veya tehlikeye sokulduğu 10. Bir sübjektif hakkı ihlâl ettiği veya tehlikeye soktuğu veya
ya da kendisinden haksız bir talepte bulunulduğu iddiasıyla haksız bir talepte bulunduğu gerekçesiyle kendisine karşı
dava açarak mahkemeden hukukî korunma talep eden kişiye hukukî korunma talep edilen kişiye ne ad verilmektedir?
ne denir? a. Davacı
a. Davalı b. Katılan
b. Katılan c. Müdahil
c. Davacı d. Davalı
d. Müdahil e. Taraf
e. Mağdur
76 Vergi Yargılaması Hukuku
metrekare normal inşaat maliyet bedellerine karşı Türkiye Ti- - ayrı bölge idare mahkemesi yargı çevresinde ise, Danıştay
caret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Türkiye Borsalar Birli- tarafından çözümlenmesi gerekmektedir. Danıştay Genel
ğinin dava açabilme yetkisi buna örnektir (VUK.Mük.49/a). Kurulu’nun 2016/72 sayılı Kararı gereği, vergi mahke-
Ayrıca, takdir komisyonlarının emlâk vergisi uygulamasında meleri arasında görev ve/ya da yetki uyuşmazlıklarında
esas alınması gereken arsalara ve arazilere ait asgari ölçüde merci tayininin, uyuşmazlığın esasını çözmekle görevli
birim değer tesbitlerine karşı, arsalara ait olan kararların vergi dava dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
kendilerine tebliğ edildiği il ve ilçe merkezlerindeki ticaret Buna karşın, ayrı yargı çevrelerinde bulunan idare ve vergi
odaları, ziraat odaları, ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile mahkemeleri arasında çıkan görev ve/ya da yetki uyuşmaz-
belediye başkanlıkları; araziye ait olan kararların kendileri- lığı Danıştay Başkanlık Kurulunca giderilir (DşK.m. 52/1-f).
ne tebliğ edildiği il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odaları Danıştay ile vergi mahkemesi arasında görev ve/ya da yetki
ile belediye başkanlıklarının da dava açması mümkündür uyuşmazlığı, ancak vergi mahkemesi kendisini görevsiz ve/
(VUK.Mük.m. 49/b). ya da yetkisiz görmesi hâlinde sözkonusu olmaktadır. Aksi
Mükellef, ihtirazî kayıtla beyanda bulunması hâlinde, kendi hâlde, Danıştay’ın kendisini görevli ve/ya da yetkili saydığı
beyanına karşı dava açabilmektedir (İYUK.m.27/4). Ayrıca, davada görev, kesinlik kazanmaktadır (İYUK.m.43/1).
beyana dayanan vergilendirme işleminde bir hata söz konusu Görev ve/ya da yetki uyuşmazlıklarında Danıştay ve bölge
ise, mükellefin hata düzeltme talebinin reddedilmesi hâlinde idare mahkemesi tarafından verilen kararlar ilgili mahkeme-
bu işleme karşı dava açabilmesi mümkündür (VUK.m.378/ lere bildirilir ve bu husus taraflara tebliğ edilir (İYUK.m.43/2).
II). Bunlar dışında mükellefin kendi beyanına karşı dava aç- Danıştay ve bölge idare mahkemesi tarafından görev ve/ya
ması mümkün değildir. da yetki uyuşmazlıkları ile ilgili olarak verilen kararlar kesin-
dir (İYUK.m.43/3).
Sıra Sizde 4
Görev ve yetki konusunda her iki mahkemenin kendisini gö-
revsiz ve/ya da yetkisiz görmesi hâlinde görev ve/ya da yetki
uyuşmazlığı çıkabilmektedir. Görev ve/ya da yetki uyuşmaz-
lığı bölge idare mahkemesi veya Danıştay tarafından çözüm-
lenmektedir.
İdari Yargılama Usûlü Kanunu’na göre, vergi mahkemesi,
idarî/vergi yargı(sı)nın görev alanına giren bir davada gö-
revsiz ve/ya da yetkisizlik sebebiyle davanın reddine karar
verirse dosyayı Danıştay’a veya yetkili idare veya vergi mah-
kemesine göndermesi gerekir. Ancak,
a. Görevsiz ve/ya da yetkisizlik sebebiyle gönderilen dosya-
larda Danıştay, davayı görevi içinde görmezse dosyanın
görevli ve/ya da yetkili mahkemeye gönderilmesine ka-
rar verir.
b. Görevsizlik ve/ya da yetkisizlik sebebiyle dosyanın gön-
derildiği mahkeme kendisini görevsiz ve/ya da yetkisiz
gördüğü takdirde, söz konusu mahkeme ile ilk görevsiz-
lik ve/ya da yetkisizlik kararını veren mahkeme aynı böl-
ge idare mahkemesinin yargı çevresinde ise, uyuşmazlık
bölge idare mahkemesi; aksi hâlde Danıştay tarafından
çözümlenir (İYUK.m.43/1).
Buna göre, dava kendisine gelen mahkeme de kendisini gö-
revsiz ve/ya da yetkisiz görürse söz konusu görev ve/ya da
yetki uyuşmazlığı, görevsizlik ve/ya da yetkisizlik kararı ve-
ren mahkemeler
- aynı bölge idare mahkemesinin yargı çevresinde ise,
görev ve/ya da yetki uyuşmazlığının bölge idare mah-
kemesi;
3. Ünite - Vergi Yargılaması Usûlü-I 79
Yararlanılan Kaynaklar
Ağar, S. (2006). “Vergi Davalarının Hukuki Niteliği”, Türkiye Turmangil, C. (1987). “Vergi Davasının Hukuki Niteliği”, An-
Barolar Birliği Dergisi, S. 62, 2006, s. 262-297. kara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XXIX,
Akyılmaz, B., Sezginer, M., Kaya, Cemil. (2018). Türk İdari 1982-1987, S.1-4, s. 125-156.
Yargılama Hukuku, Ankara: Savaş Yayınları. Yüce, M. (2012); Türk Vergi Yargısı, 2. Baskı, Bursa: Ekin
Bayraklı, H. H. (2013). Vergi Yargılama Hukuku, Afyonka- Yayınevi.
rarahisar. Yüce, M. (2017); Vergi Yargılama Hukuku, 5. Baskı, Bursa:
Candan, T. (2017). Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Ka- Ekin Yayınevi.
nunu, 7. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Demir, O. (2004). “Vergi Uyuşmazlıklarının Çözümünde
Görevli Mahkeme”, Atatürk Üniversitesi Erzincan Hu-
kuk Fakültesi Dergisi, C. VIII, S. 3-4, Aralık 2004, s.
185-234.
Demir, O. (2007). “Vergi Uyuşmazlıklarının Çözümünde
Yetkili Mahkeme”, Atatürk Üniversitesi Erzincan Hu-
kuk Fakültesi Dergisi, C. XI, S. 1-2, Haziran 2007, s.
219-256.
Gözübüyük, A.Ş. (2017). Yönetsel Yargı, 36. Bası, Ankara:
Turhan Kitabevi.
Gözübüyük, A.Ş., Tan, T. (2016). İdare Hukuku, C. 2, İdari
Yargılama Hukuku, 8. Bası, Ankara: Turhan Kitabevi.
Kaneti, S. (1989). Vergi Hukuku, 2. Baskı, İstanbul: Filiz Ki-
tabevi.
Karakoç, Y. (1995). Vergi Yargılaması Hukuku, İstanbul:
Alfa Yayınları.
Karakoç, Y. (2014). Genel Vergi Hukuku, 7. Bası, Ankara:
Yetkin Yayınları.
Karakoç, Y. (2017). Vergi Yargılaması Hukuku (Anlaşmaz-
lıklarının/Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları) Ders Ki-
tabı, 4. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Kırbaş, S. (2016). Vergi Hukuku, 20. Baskı, Ankara: Siyasal
Kitabevi.
Kızılot, Ş., Kızılot, Z. (2012). Vergi İhtilafları ve Çözüm Yol-
ları, 20. Baskı, Ankara: Yaklaşım Yayınları.
Kumrulu, A. (1989). Vergi Yargılama Hukukunun Kuram-
sal Temelleri, (Çoğaltma), Ankara.
Kuru, B., Arslan, R., Yılmaz, E. (2011). Medeni Usul Huku-
ku, 22. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Mutluer, M. K. (2008). Vergi Genel Hukuku, 2. Baskı, İstan-
bul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 121/9.
Mutluer, M. K. (2011). Vergi Hukuku, 3. Baskı, Ankara: Tur-
han Kitabevi.
Öncel, M., Kumrulu, A., Çağan, N. (2016). Vergi Hukuku,
25. Bası, Ankara: Turhan Kitabevi.
Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M. (2011). Medeni Usûl
Hukuku, 12. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Tan, T. (2011). İdare Hukuku, Ankara: Turhan Kitabevi.
4
VERGİ YARGILAMASI HUKUKU
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Dava dilekçesinin içeriğini ve hakkında uygulanacak işlemleri açıklayabilecek,
Dava açma sürelerine ilişkin konuları tartışabilecek,
Dava açılmasının sonuçlarını belirtebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Dava Dilekçesi • Yürütmenin Durması-
• Dava Açma Süresi Durdurulması
• Zımnî Red • Derdestlik
İçindekiler
• GENEL ÇERÇEVE
Vergi Yargılaması Usûlü-II • DAVA DİLEKÇESİ
Vergi Yargılaması Hukuku • DAVA AÇMA SÜRESİ
(Davanın Açılması ve Sonuçları)
• DAVA AÇILMASININ SONUÇLARI
Vergi Yargılaması
Usûlü-II (Davanın Açılması ve
Sonuçları)
GENEL ÇERÇEVE
Hukuk devleti ilkesi, idarenin her türlü eylem ve işleminin hukuka uygun olmasını gerektir-
mektedir. İdarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olup olmadığının denetimi görevi
idarî yargı organları tarafından yapılmaktadır. Hukuk devleti ilkesinin gereği olan idarenin
her türlü eylem ve işleminin yargı denetimi, hem idarenin hukuka bağlılığını sağlamakta
hem de kişilerin temel hak ve hürriyetlerinin en etkin güvencesini oluşturmaktadır.
Vergilendirmeye yönelik iş ve işlemlerin hemen her ülkede oldukça sıkı bir usûle (yön-
teme) bağlandığı bilinmektedir. İdarenin vergi hukuku alanında gerçekleştirdiği eylem ve
işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı denetimi ile vergi yargısı organları görevlidir. Yar-
gı organlarının bu denetim görevini yerine getirebilmesi, herhangi bir eylem ya da işlemin
hukuka aykırılığı iddiasıyla uyuşmazlık konusu yapılmasına bağlıdır. Başka bir deyişle,
idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun yargı denetimi bunlar hakkında
dava açılmasını gerektirmektedir.
Dava, vergi mahkemesine hitaben ve usûlüne uygun olarak yazılmış imzalı bir dilekçe
ile açılmaktadır. Davanın belli bir süre içinde açılması gerekmektedir. Davanın açılması-
nın birtakım sonuçları bulunmaktadır. Bu bölümde, dava dilekçesi, dava açma süreleri ve
dava açılmasının sonuçları incelenmektedir.
DAVA DİLEKÇESİ
Vergi uyuşmazlıklarının vergi mahkemeleri tarafından incelenip karara bağlanabilmesi için
mutlaka uyuşmazlık hakkında bir davanın açılmış olması gerekmektedir. Çünkü, yargı or-
ganları herhangi bir uyuşmazlığa re’sen (kendiliğinden) bakma yetkisine sahip değildir.
Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin davalar Danıştay ya da vergi mahkemesi başkanlıkla-
rına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır (İYUK.m.3/1). Bölge idare mahkemeleri,
vergi uyuşmazlıkları bakımından doğrudan başvurulan ilk derece mahkemesi olmadık-
larından, bu mahkemelere hitaben yazılmış dilekçelerle dava açılması mümkün değildir.
Vergi mahkemelerinde açılacak davalara ilişkin dilekçelerde yer alması gereken unsur-
lar İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nun 3’üncü maddesinin 2’nci bendinde belirtilmekte-
dir. Buna göre, dilekçelerde;
• Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları
ve adresleri ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının,
• Davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin,
• Davaya konu olan idarî işlemin, (örneğin, vergi/ceza ihbarnamesi ya da ödeme
emrinin) yazılı bildirim tarihinin,
82 Vergi Yargılaması Hukuku
• Vergi, resim, harç, benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin
davalarda ve tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın,
• Vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin veya vergi cezasının nevi ve
yılı, tebliğ edilen ihbarnamenin tarihi ve numarası ve varsa mükellef hesap numa-
rasının, gösterilmesi gerekir (İYUK.m.3/2).
Ayrıca, dava konusu kararın ve belgelerin asıllarının veya örneklerinin dava dilekçe-
sine eklenmesi; dilekçeler ile bunlara ekli evrakın örneklerinin karşı taraf sayısından bir
fazla olması gerekmektedir (İYUK.m.3/3).
Vergi davası, yetkili mahkemeye açılır. Yetkili mahkeme, dava konusu işlemi tesis eden
vergi dairesinin bulunduğu yer mahkemesidir (İYUK.m.37).
Birden çok işleme karşı tek dilekçe ile dava açılırken süre konusuna da dikkat etmek
gerekir. Süre yönünden, her iki işleme karşı dava açabilme imkânı bulunmalıdır. Bu itibar-
la, işlemlerden birinin dava açma süresi geçmiş ise, dava açma süresi geçmemiş olan işlem
ile birlikte dava konusu yapılması mümkün değildir.
Birden çok işleme karşı, tek dilekçe ile dava açılırken dava konusu olan işlemler ara-
sında davalı yönünden uygunluk bulunması gerekir. Eğer işlemlerden biri için gösterilecek
davalı, diğeri için gösterilecek davalıdan farklı ise, tek dilekçe ile iki işleme karşı dava
açılması mümkün değildir.
Davacılar, ortak dilekçe ile dava açabilmenin şartları bulunsa dahi, birlikte hareket etmek
zorunda değildir. Her biri diğerinden ayrı dava açabilir.
denilmektedir.
86 Vergi Yargılaması Hukuku
Vergi yargılaması hukukunda, vergi idaresinin işlemlerine karşı yargı yoluna başvu-
rulmasının belli sürelerle sınırlandırılması, hem idarenin hem de kişilerin çıkarlarını ko-
ruma amacı taşımaktadır. Nitekim, bu süre içinde bir yandan kişiler haklarında düzenlen-
miş olan vergilendirme işleminin hukuka uygun olup olmadığını, dava konusu yapmanın
gerekip gerekmediğini düşünme ve inceleme imkânına kavuşmakta; diğer yandan idare-
nin işlemlerinde istikrar sağlanmaktadır. Dava açma süresinin uzun olması kişinin; kısa
olması ise, idarenin yararınadır. Kamu hizmetini ve kamu düzenini olumsuz yönde etki-
leyeceğinden vergilendirme işlemlerinin uzun süre iptal edilebilme tehdidi altında bulun-
durulmaması gerekir. Dava açma süresini belirlerken yönetilenlerin yararı ile kamu yararı
arasında dengeyi sağlayacak bir yolun seçilmesi gerekmektedir.
İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nun 7’nci maddesine göre, dava açma süresi, özel ka-
nunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay’da ve idare mahkemelerinde alt-
mış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür. Bu süre, genel dava açma süresidir. Çünkü,
uyuşmazlığın ilgili bulunduğu özel kanunda, bu uyuşmazlık için ayrı bir dava açma süresi
belirtilmişse, İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nda düzenlenen genel dava açma süresi değil,
özel dava açma süresi dikkate alınarak davanın açılması gerekir. Nitekim, vergi yargıla-
ması hukuku alanında Vergi Usul Kanunu’nda (VUK.mük.m.49) ve Amme Alacaklarının
Tahsil Usûlü Hakkında Kanun’da (AATUHK.m. 15, 20, 58) özel olarak düzenlenmiş dava
açma süreleri bulunmaktadır.
Sürelerin Hesaplanması
Vergi yargılaması hukukunda yer alan sürelerin hesaplanması açısından genel kural İda-
ri Yargılama Usûlü Kanunu’nun 8’inci maddesinde yer almaktadır. Bu kural sadece dava
açma süresi ile ilgili değildir; ayrıca diğer süreleri de kapsamaktadır.
Sürelerin hesaplanmasında, mevzuatta sürenin başlangıcını ifade etmek için kullanı-
lan deyimler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılığa, bazen aynı kanunun deği-
şik maddelerinde de rastlanmaktadır. Örneğin, kanunlarda “... izleyen günden itibaren”; “...
tarihinden itibaren” gibi deyimlere yer verilmektedir. Bu iki deyim ise, aynı anlama gelme-
mektedir. Doğru ifade, “...tarihinden itibaren” ya da “izleyen günden başlayarak” biçiminde
olanıdır. Bu nedenle, yapılan açıklamalarda bu doğru deyimler tercih edilmektedir. Bu
kitapta, kanun maddelerinin anlatmak istediğinin bu husus dikkate alınarak ifade edildiği
unutulmamalıdır.
88 Vergi Yargılaması Hukuku
Süreler tebliğ, yayın veya ilân tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
Son günü çalışmaya ara verme zamanına rastlayan süreler, adlî yılın başından başlaya-
rak yedi gün uzamaktadır. Bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri her yıl 1 Eylül’de başla-
mak üzere, 20 Temmuz’dan 31 Ağustos’a kadar çalışmaya ara vermektedir. (İYUK.m.61/1).
Bu itibarla, son günü çalışmaya ara verme zamanına rastlayan dava açma süresi, 7 Eylül
günü çalışma saati sonuna kadar uzamaktadır. Ancak, yargı çevresine dahil olduğu bölge
idare mahkemesinin bulunduğu il merkezi dışında kalan idare ve vergi mahkemeleri ça-
lışmaya ara vermeden yararlanamazlar (İYUK.m.61/1).
Gün olarak belirtilen sürelerde, bildirim günü sürenin hesabında dikkate alınmaz.
Buna göre süre, bildirimin yapıldığı günü izleyen günden başlayarak hesaplanır ve sonun-
cu günü çalışma saatinin bitiminde sona erer.
Sürenin hafta, ay ve yıl olarak belirtilmesi durumunda, sürenin hesabında, sürenin
gün olarak hesaplanmasından farklı bir yöntem uygulanmaktadır. Hafta olarak belirtil-
mesi durumunda süre, bildirimin yapıldığı güne, son haftada rastlayan günün çalışma
saatinin sonunda tamamlanır.
Ay olarak belirtilen süre, bildirimin yapıldığı güne,
• son ayda rastlayan günün çalışma saatinin;
• sürenin bittiği ayda, başladığı güne tekabül eden bir gün yoksa, o ayın son günü
çalışma saatinin sonunda sona ermektedir.
Yıl olarak belirtilen sürelerde de aynı yöntem uygulanır.
Sonu belli bir gün olarak belirtilen sürelerde, süre o günün çalışma saatinin sonunda
sona ermektedir (Bkz. VUK. m.18).
idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece
verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği
gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak,
bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya
davanın süreden reddi hâllerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili
idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde
dava açabilirler.”
Zımnî (üstü örtülü) red işlemi üzerine dava açma süresinin başlatılması konusunda,
iptal davaları ile tam yargı davaları arasında ayrım yapılmamaktadır.
Özel Durumlar
Vergi uyuşmazlıklarında, sürenin farklı olarak düzenlendiği özel durumlar vardır. Nite-
kim, İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nun 7’nci maddesinin 1’inci bendinde bu özel durum-
lar saklı tutulmuş bulunmaktadır.
• Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 49’uncu maddesi uyarınca, takdir komisyonla-
rının arsalara ve araziye ait asgari ölçüde değer tesbitleriyle Hazine ve Maliye ile
Çevre ve Şehircilik Bakanlıkları tarafından yapılan bina metrekare normal inşaat
maliyet bedelleri hakkındaki kararlarına karşı açılacak olan davalarda, Kanunda
belirtilen kamu idareleri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ta-
nınmış bulunan dava açma süresi on beş gündür.
Kamu idareleri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının dava açabileceği
bu durumlarda, sürenin başlangıcı, ilgili Bakanlıkların Kararlarının Resmî Gazetede ilânı
veya komisyon kararının ilgili kamu idaresi veya ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşuna verildiği tarihtir.
Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunu’nun
• 15’inci maddesi uyarınca, haklarında ihtiyatî haciz uygulananlar, ihtiyatî haczin uy-
gulanma; ihtiyatî haciz gıyapta uygulanmışsa, ihtiyatî haczin tebliği tarihini izleyen
günden başlayarak onbeş gün içinde ihtiyatî haciz işlemine karşı dava açabilmektedir.
• 20’nci maddesine göre, hakkında ihtiyatî tahakkuk işlemi üzerine ihtiyatî haciz uy-
gulanması hâlinde, ihtiyati haczin tebliği tarihini izleyen günden başlayarak onbeş
gün içinde, ihtiyatî haciz işlemine karşı, ihtiyatî haciz sebepleri ile ihtiyatî tahakku-
kun sebepleri ve miktarını konu alan bir dava açması mümkündür.
• 58’inci maddesi uyarınca, kendisine ödeme emri tebliğ edilen kişi, böyle bir borcu
olmadığı ya da kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddiası ile tebliğ tarihini
izleyen günden başlayarak onbeş gün içinde dava açabilmektedir.
Vergilendirme işlemlerine karşı açılan davalarda dava açma süresinin başlangıcını belirtiniz.
5
Dava Açma Süresinin Durması
Dava açma sürelerinin kanunlarda belirtilen bazı hâllerde durması mümkündür. Nitekim, Durma, durma sebebinin ortaya
çıkmasına kadar işlemiş sürenin,
dava açma süresinin özelliklerinden birisi, kanunda belirtilen bazı hâllerde işlememesidir. durma sebebinin ortadan
Dava açma süresinin kanunda belirtilen bazı hâllerde işlememesine dava açma süresinin kalkmasından sonra kaldığı
yerden işlemeye devam etmesidir.
durması denilmektedir. Durma, durma sebebinin ortaya çıkmasına kadar işlemiş sürenin,
durma sebebinin ortadan kalkmasından sonra kaldığı yerden işlemeye devam etmesi anla-
mına gelmektedir.
Vergi yargılaması hukukunda, üst makama ve/ya da işlemi yapan makama başvurul-
ması hâlinde dava açma süresi durmaktadır (İYUK.m.11). Ayrıca, mücbir sebebin varlığı
hâlinde de dava açma süresinin durduğu kabul edilmektedir. Mali tatilin dava açma süre-
sine etkisine de bu başlık altında işaret edilmesinde yarar vardır.
92 Vergi Yargılaması Hukuku
süresi, mücbir sebep ortadan kalktıktan sonra kaldığı yerden işlemeye devam etmelidir.
Kaldı ki, mücbir sebebin süreleri durdurma-uzatma etkisi hukukun genel ilkelerindendir.
Bu itibarla, bu konuda hiçbir düzenleme olmasa dahi, mücbir sebebin ortaya çıkması yü-
zünden sürenin kaçırılması hâlinde, mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonra kalan
sürenin kullanılması suretiyle davanın açılabilmesi kabul edilmelidir.
Danıştay’ın yerleşik içtihadı mücbir sebebin işlemekte olan dava açma süresini
durdurmayacağı yönündedir. Ancak, Danıştay 4’üncü Dairesi’nin verdiği bir karar-
da mücbir sebebin dava açma süresini durdurma etkisi kabul edilmektedir; “Doğal
afet gibi kişilerin iradeleri ile değiştiremeyecekleri ya da önleyemeyecekleri durumlarda,
mücbir sebep hâlinin göz önünde bulundurulması ve mücbir sebebin ortadan kalkma-
sından sonra makul bir sürede yargı yerine başvurulduğu dikkate alınarak davanın esa-
sının incelenip sonuçlandırılması gerekir. Dava konusu uyuşmazlıkta normal süreden 7
gün sonra açılan davanın süre aşımı noktasından reddinde isabet görülmemiştir.” Dş.
4.D. 20.06.1996 gün ve E.1995/6183, K.1996/2698, (Dş.Der., S. 92, 1997, s. 420-423).
Bu kararda, mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonra makûl bir sürede yargı or-
ganına başvurulmasından söz edilmektedir. Bu ifade, eski hâle getirmeyi ve onunla
tanınan ek bir süreyi çağrıştırmaktadır.
Bir başka Danıştay Kararında ise “...İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nun ilgili madde-
lerinde dava açma ve kanun yollarına başvurma sürelerini durduran sebepler sayılmış an-
cak hastalık hâli bunlar arasında gösterilmemiştir. Bununla birlikte; söz konusu sürelerin
mücbir sebep sayılan durumların varlığı hâlinde işlememesi de, hak arama özgürlüğünün
niteliği ve önemi itibarıyla gereklidir. Hak arama özgürlüğünün kullanılması bakımın-
dan, kişinin iradesi dışında gelişen afet ve felaketler, savaş hâli ve benzeri durumlarla bu
hakkını kullanmasını olanaksız kılan çok ağır hastalık hâlleri, mücbir sebep sayılabilecek
niteliktedir”. (Dş. 7.D. 24.3.1999 gün ve E.1999/653, K.1999/1305, (Dş.Der., S. 101, s.
584-585). ifadelerine yer verilmektedir. Danıştay içtihadındaki bu olumlu değişme ve
gelişmenin eski hâle getirme ya da mücbir sebep konusundaki düzenleme eksikliğinin
sakıncalarını ortadan kaldırmaya, konuyu sorun ve tartışma konusu olmaktan çıkar-
maya yetmeyeceği düşünülerek, İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nda eski hâle getirme
kurumunun ya da mücbir sebebin gerçekleşmesi hâlinde dava açma süresinin duracağının
açıkça düzenlenmesinde yarar vardır.
Ek Süre Verilmesi
Dava açma sürelerinin kanunlarda belirtilen bazı hâllerde durması veya davanın usûlüne
uygun olarak açılabilmesi için ek süre verilmesi mümkündür. Nitekim, İdari Yargılama
Usûlü Kanunu, görevli olmayan yerlere başvurulması (İYUK.m.9) ve/ya da davanın
usûlüne uygun olmayan dilekçe ile açılması hâlinde (İYUK.m.15/1-d), davacıya davasını
usûlüne uygun olarak açabilmesi için ek süre verilmesini kabul etmektedir. Ayrıca, Vergi
Usul Kanunu’nda da, uzlaşma yoluna başvurulması; fakat uzlaşmanın vâki olmaması ve/
ya da temin edilememesi hâlinde, vergi ödevlisine dava açabilmesi için ek dava açma sü-
resi tanınmaktadır (VUK. Ek m.7/IV). Avukatlık Kanunu’nun 42’nci maddesi gereğince
süre verilmesine de işaret etmek; çalışmaya ara vermenin (adlî tatilin), son günü çalışmaya
ara verme zamanına rastlayan dava açma sürelerini, adlî yılın başlangıcı olan 1 Eylül’den
başlayarak yedi gün uzattığını unutmamak gerekir.
Ek süre verilmesi, davacıya davasını usûlüne uygun olarak açabilmesini sağlamak ama- Ek süre verilmesi, davacıya
davasını usûlüne uygun olarak
cıyla dava açma süresine uyması şartıyla ve dava açma süresi uzunluğuna bağlı olmaksızın açabilmesini sağlamak amacıyla
ayrı bir süre verilmesidir. dava açma süresine uyması
şartıyla ve dava açma süresi
Vergi yargılaması hukukunda davanın usûlüne uygun olarak açılabilmesi için, görevli uzunluğuna bağlı olmaksızın ayrı
olmayan yargı yoluna başvurulması, usûlüne uygun olmayan dava dilekçesi ile dava açılma- bir süre verilmesidir.
sı ve uzlaşma yoluna başvurulup sonuç alınamaması durumunda ek süreler verilmektedir.
Vergi yargılaması hukukunda dava açılabilmesi için ek süre verilmesi hâllerini belirtiniz.
7
Görevli Olmayan Yerlere Başvurma
Danıştay’ın, idare mahkemelerinin veya vergi mahkemelerinin görevine giren davaların
yanlışlıkla adlî ya da askerî yargıda açılması durumunda, doğal olarak bu yargı organları-
nın görevsizlik kararı vermeleri gerekmektedir. İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nun 9’uncu
maddesine göre, bu gibi durumlarda davacının davasını görevli yargı organında yeniden
açabilmesi ve hakkının kaybolmaması için kendisine otuz günlük bir ek süre tanınmakta-
dır. Bu hükmün amacı, görevli yargı yolunun açık ve kesin bir biçimde belirlenememesi
yüzünden yanlış yargı yolunda dava açanların hak arama hürriyetlerinden yoksun kalma-
larını önlemektir.
Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin davaların askerî yargıda açılması imkânsız denecek ka-
dar düşük bir ihtimaldir. Buna karşılık, ender de olsa bir vergi uyuşmazlığı hakkında adlî
yargıda dava açılması muhtemeldir. Örneğin, haczedilen taşınır malın satış işlemlerinin
iptali amacıyla açılan davanın hangi yargı düzeni içinde yer alan mahkemede açılacağı
duraksamalara yol açmaktadır. Bu nedenle görevsiz yargı yoluna başvurma hâlinde ek
süre verilmesine ilişkin açıklamalara bu çerçevede yer verilmektedir.
Bu maddede belirtilen otuz günlük ek süreden yararlanabilmek için bazı şartların ger-
çekleşmesi gerekir.
Derdestlik
Derdestlik kurumu, İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nda açıkça yer almamaktadır. Bu ku-
rum, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmektedir (HMK.m.141/1, ı). Ancak,
sözü edilen Kanun’da düzenlenmiş ve idarî yargıda düzenlenmemiş olması, derdestliğin
idarî/vergi yargı(sın)da uygulanmayacağı anlamına gelmemektedir.
Davanın derdest olması, dava açılmakla birlikte davanın görü(şü)lmeye başlanması an-
lamına gelmektedir. Bu bakımdan, davanın derdest hâle gelmesiyle aynı konuda aynı ne-
denlere dayanarak ve aynı kişiler tarafından başka bir mahkemede dava açmak mümkün
değildir. Bir mahkemede açılmış olan bir dava, başka bir mahkemede tekrar açılırsa karşı
taraf derdestlik iddiasında bulunabilir. Mahkeme, derdestlik iddiasını kabul ederse ikinci
dava açılmamış sayılır; ancak davanın reddine karar verilemez. İkinci davanın açıldığı
mahkeme derdestlik itirazını kabul etmezse davaya bakmaya devam eder.
İdari Yargılaması Usulü Kanunu, “Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hak-
kında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir dayanak
yokken aynı mahkeme yahut başka bir mahkeme tarafından önceki ilamın hükmüne aykırı
bir karar verilmiş bulunması” (İYUK.m.53/1,h) haline yargılamanın yenilenmesi sebepleri
arasında yer vermektedir.
usûlünde, dava açma süresi sona ermeden davacı iddiasını değiştirebilir veya genişletebi-
lir. Dolayısıyla başlangıçta (ilk dilekçe ile) istenmemiş olmasına rağmen dava açma süresi
içinde yeni bir talepte bulunulabilir ve istenmiş olan şey, yine dava açma süresi içinde
değiştirilerek başka bir şey talep edilebilir. Aynı şekilde, davalı yönünden, savunmanın ge-
nişletilmesi/değiştirilmesi yasağı bakımından 30 günlük cevap süresi içinde savunmanın
genişletilip değiştirilmesi kabul edilmelidir (bkz. İYUK.m.16/4).
Dava ile ilgili belgelerin, davacı açısından dava dilekçesi veya davalının savunma di-
lekçesine karşı vereceği cevap dilekçesi ile davalı açısından ise, birinci veya ikinci savunma
dilekçesi ile verilmesi asıldır. Bundan sonra verilecek bilgi ve belgeler, kural olarak hak
talep edilmesi imkânı vermemektedir. İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nun 21’inci mad-
desi bununla ilgili bir istisna getirmektedir. Buna göre, dilekçeler ve savunmalarla birlikte
verilmeyen belgelerin sonradan ibraz edilmesi hâlinde, bunların kabulü, vaktinde ibraz
edilmemiş olmasının imkânsızlıktan ileri geldiğine mahkemece kanaat getirilmesi şartına
bağlıdır.
Vergi mahkemeleri, İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nun 16’ncı maddesinin 4’üncü
bendinden çıkarılan iddia ve savunmanın genişletilmesi/değiştirilmesi yasağını katı ola-
rak uygulamamalıdır. Çünkü, vergi yargılaması hukukunda res’en araştırma ilkesi geçer-
lidir. Ayrıca, vergi yargısının amacı da bunu gerektirir. Bu hükmün konuluş amacı, dava
malzemesini (iddia ve savunma nedenlerini) her iki tarafın da davanın başında hazır et-
melerini ve yargılamanın bu çerçevede yapılmasını sağlamaktır. Bu şekilde, davanın neye
ilişkin olduğu karşı tarafça öğrenilebilecek ve mahkeme de yapacağı yargılamanın neye
ilişkin olduğunu başlangıçta bilebilecektir. Bu itibarla taraflardan iddia ve savunmalarını
başlangıçta tam ve doğru olarak bildirmeleri istenilmektedir. İşte, İdari Yargılama Usûlü
Kanunu’nun 16’ncı maddesinin 4’üncü bendinde ifade edilmek istenen hususun da bu
olması gerekir. “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya
diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle
bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün
içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir” (İYUK.m.16/4).
Hüküm Verme
Her mahkeme, önüne gelen davaya bakmak ve uyuşmazlık hakkında karar vermekle yü-
kümlüdür. Nitekim, “Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçı-
namaz” (Any.m.36). Bu bakımdan, vergi davalarında da mahkeme, Anayasa hükmüne
uymak ve uyuşmazlık hakkında karar vermek zorundadır.
4. Ünite - Vergi Yargılaması Usûlü-II (Davanın Açılması ve Sonuçları) 105
Özet
Dava dilekçesinin içeriği ve hakkında uygulanacak iş- reti süresi içinde verilmez ya da tamamlanmazsa da-
1 lemleri açıklayabilmek vanın açılmamış sayılmasına, karar verilir.
Vergi yargılaması hukukunda dava, kanunda belir- Dava açıldıktan sonra posta ücretinde tebliğ işlemle-
tilen bilgileri içeren, görevli ve yetkili mahkemeye rinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalma olması
hitaben yazılmış imzalı dilekçe ile açılır. Vergi uyuş- halinde, otuz gün içinde posta ücretinin tamamlan-
mazlıklarının çözümünde ilk derece mahkemesi, ver- ması ilgiliye iki kere tebliğ edilir. Posta ücreti süresi
gi mahkemesidir. Ancak, bazı uyuşmazlıklara ilişkin içinde tamamlanmazsa dosyanın işlemden kaldırılma-
davaların ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’a sına karar verilir. Bu kararın tebliği tarihinden başla-
açılması gerekmektedir (DşK.m24; VUK.Mük.m.49). yarak üç ay içinde, noksan tamamlanmak suretiyle
Vergi davasında yetkili mahkeme, dava konusu işlemi yeniden işleme konulması istenmediği takdirde, da-
tesis eden vergi dairesinin bulunduğu yer mahkeme- vanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya
sidir (İYUK.m.37). tebliğ edilir (İYUK. m.6/5).
Vergi mahkemelerinde açılacak davalara ilişkin dilek-
çelerde yer alması gereken unsurlar şunlardır: Vergi davası açma sürelerine ilişkin konuları tartışabilmek
2
• Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad Vergi yargılaması hukukunda dava açma süreleri,
ve soyadları veya unvanları ve adresleri ile gerçek ki- • tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsili;
şilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, • tebliğ yapılan hâllerde tebliği;
• Davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı deliller, • tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine
• Davaya konu olan idarî işlemin (örneğin, vergi/ceza ih- ödemeyi;
barnamesi ya da ödeme emrinin) yazılı bildirim tarihi, • tescile bağlı vergilerde tescili;
• Vergi, resim, harç, benzeri malî yükümler ve bunların • idarenin dava açması gereken konularda ise, ilgili
zam ve cezalarına ilişkin davalarda ve tam yargı dava- merci ya da komisyon kararının idareye geldiği tarihi
larında uyuşmazlık konusu miktar, izleyen günden başlar.
• Vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin Vergilendirme işlemlerine karşı genel dava açma sü-
veya vergi cezasının nevi ve yılı, tebliğ edilen ihbar- resi otuz gündür (İYUK.m.7/1). Ancak, bazı kanun-
namenin tarihi ve numarası ve varsa mükellef hesap larda özel dava açma sürelerine de yer verilmektedir.
numarası. Örneğin, ödeme emrine karşı onbeş gün içinde dava
Temyiz dilekçeleri, doğrudan Danıştay’a verilebileceği açılması gerekir (AATUHK.m.58). Bir vergilendirme
gibi, Danıştay’a gönderilmek üzere, kararı veren mah- işlemi için dava açma süresi içinde dava açılmadığı
kemeye de verilebilir (İYUK.m.48). Ayrıca, istinaf di- takdirde davanın, ilk inceleme aşamasında süreaşımı
lekçelerinin, doğrudan yetkili Bölge İdare Mahkeme- gerekçesiyle reddedilmesi gerekir (İYUK.m.15/1,b).
sine verilmesi ya da yetkili Bölge İdare Mahkemesine Dava açma sürelerin niteliği tartışmalıdır. Dava
gönderilmek üzere, kararı veren mahkemeye verilmesi açma sürelerinin durması; usûlüne uygun olarak
mümkündür. dava açılabilmesi için ek süre verilebilmesi dikkate
Dava dilekçesi almaya yetkili makamlara verilen di- alındığında, dava açma sürelerinin hak düşürücü
lekçelerin harç ve posta ücretleri alındıktan sonra def- süre niteliği taşımadığının kabul edilmesi gerekir.
tere derhâl kayıtları yapılır ve dava bu kaydın yapıldı- Dava açma süresinin, mahkeme tarafından re’sen
ğı tarihte açılmış sayılır. Harç veya posta ücretlerinin incelenmesi gereken bir husus olması da zamanaşı-
eksik olmasına rağmen, dilekçe deftere kaydedilmişse, mı süresi niteliği taşımadığını göstermektedir. Do-
dava yine açılmış sayılır. layısıyla, bu sürelere dava açma süresi denilmesi ve
İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nun 6’ncı maddesinin ne gibi özelliklere sahip olduğunun belirtilmesinin
4’üncü fıkrasına göre, herhangi bir nedenle harcı ve uygun olduğu düşünülmektedir.
posta ücreti verilmeden veya eksik verilerek dava açıl-
mış olması hâlinde, otuz gün içinde harcın ve posta
ücretinin verilmesi veya tamamlanması hususunda
davanın açıldığı mahkeme tarafından ilgiliye iki kere
tebligat yapılır. Buna rağmen, harç ve/ya da posta üc-
106 Vergi Yargılaması Hukuku
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki mercilerden hangisi dava dilekçesinin verile- 6. Aşağıdakilerden hangisi dava açma süresini durduran
ceği yerlerden birisi değildir? hâllerden değildir?
a. Asliye ceza mahkemesi a. Çalışmaya ara verme (adlî tatil)
b. Danıştay b. Üst makam yokluğunda işlemi yapan makama baş-
c. Vergi Mahkemesi vurulması
d. İdare Mahkemesi c. Üst makama başvurma
e. Türk Konsolosluğu d. Malî tatil
e. Mücbir sebep
2. Herhangi bir nedenle harcı ve posta ücreti verilmeden
veya eksik verilerek dava açılmış olması hâlinde, keyfiyetin 7. Aşağıdakilerden hangisi usûlüne uygun olarak dava açı-
mahkeme tarafından ilgiliye bildirilmesi üzerine kaç gün labilmesi için ek süre verilmesi hâllerinden değildir?
içinde harcın ve posta ücretinin tamamlanması gerekir? a. Dava açılmadan uzlaşma yoluna başvurulması
a. 7 b. Hem dava açılması hem de uzlaşma yoluna başvurulması
b. 15 c. Görevli olmayan yerlere başvurulması
c. 30 d. Avukat olmayan vekilin dava açması
d. 45 e. Dilekçenin usûlüne uygun olmaması
e. 1 ay
8. Aşağıdakilerden hangisi dava açılmasının sonuçları ara-
3. Son günü çalışmaya ara verme zamanına rastlayan dava sında yer almamaktadır?
açma süresi ne zamana kadar uzamaktadır? a. Derdestlik
a. 11 Eylül b. Zamanaşımının kesilmesi
b. 12 Eylül c. Vergi/ceza ihbarnamesinin geri alınması
c. 7 Eylül d. Yürütmenin durması/durdurulması
d. 8 Eylül e. Hüküm verme zorunluluğu
e. Sürenin uzaması söz konusu değildir.
9. Vergi/ceza ihbarnamesine karşı davanın kaç gün içinde
4. Dilekçelerin verilebileceği mercilere verilmiş olan dilek- açılması gerekir?
çeler kaç gün içinde davanın açıldığı mahkemeye gönderil- a. 7
mesi gerekir? b. 15
a. 3 c. 30
b. 5 d. 45
c. 7 e. 60
d. 10
e. 15 10. Ödeme emrine karşı davanın kaç gün içinde açılması
gerekir?
5. Aşağıdaki bilgilerden hangisinin dava dilekçesinde yer a. 7
alması zorunlu değildir? b. 10
a. Vergi/ceza ihbarnamesinin yazılı bildirim tarihi c. 15
b. Uyuşmazlık konusu miktar d. 30
c. Tebliğ edilen ihbarnamenin tarihi ve numarası e. 60
d. Gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numarası
e. Şirketlerin ticaret siciline tescil tarihi
108 Vergi Yargılaması Hukuku
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
İlk inceleme ve ilk inceleme üzerine verilecek kararları irdeleyebilecek,
Dosyanın tekemmülü sürecini açıklayabilecek,
İsbat ve delil konusunu tartışabilecek,
Kararların sonuçlarını ve uygulanmasını değerlendirebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• İlk İnceleme • İsbat
• Dosyanın Tekemmülü • Karine
• Delil • İsbat Yükü
İçindekiler
• GENEL ÇERÇEVE
• İLK İNCELEME VE İLK İNCELEME
ÜZERİNE VERİLECEK KARARLAR
Vergi Yargılaması Hukuku Davanın Görülmesi • DOSYANIN TEKEMMÜLÜ
• İSBAT VE DELİL
• DOSYANIN İNCELENMESİ VE KARAR
VERİLMESİ
Davanın Görülmesi
GENEL ÇERÇEVE
Usûlüne uygun olarak hazırlanmış; harç ve posta gideri ödenmiş; Danıştay ya da ver-
gi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış; imzalı bir dilekçe ile dava açılmasının
sonuçlarından birisi, hüküm verme zorunluluğudur. Bu itibarla, davanın usûlüne uygun
olarak açılıp açılmadığının incelenmesi; usûlüne uygun olarak açılmış olan davanın ise,
gerekli incelemenin/yargılamanın yapılıp karara bağlanması zorunludur. Bu bağlamda,
dava dilekçesinin ilk incelemeye tâbi tutulması; usûlüne uygun olarak açılmış olan dava-
nın tarafları arasında dilekçe teatisinin sağlanarak (ve şartları varsa duruşma yapılarak)
dosyanın tekemmül etmesi; tarafların delillerini ikame etmesi; tarafların göstereceği delil-
lerle iddialarını isbat etmesi ve mahkemenin uyuşmazlık konusu olay hakkında gerekli ve
yeterli bilgiye ulaşarak vicdanî kanaatine göre karar vermesi gerekir.
Vergi yargılaması hukukunda re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu itibarla, vergi mah-
kemeleri, dosyaların incelenmesi sırasında sadece tarafların ileri sürmüş oldukları iddia-
ları ve bunları desteklemek için gösterdikleri deliller ile bağlı olmayıp, sağlıklı karar ve-
rebilmek için her türlü bilgi ve belgeye ulaşma ve bunun için re’sen karar verme yetkisine
sahiptir. Bu husus, medenî yargılama hukukundaki sınırlı araştırma ve hâkimin tarafların
iddia, delil ve def ’ileri ile bağlı olması ilkelerinden farklıdır. Bu bakımdan, vergi yargı-
laması hukuku ile yargılama hukukunun diğer dalları olan ceza yargılaması hukuku ve
idarî yargılama hukuku arasında benzerlikler bulunmaktadır. Nitekim, vergi yargılaması
hukuku, kurumlar yönünden medenî yargılama hukukuna; ilkeler yönünden ise, ceza yar-
gılaması hukukuna benzemektedir. Öte yandan, mevcut hâliyle vergi yargılaması hukuku,
genel idarî yargılama hukukunun özellikli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Bu Ünite’de bu sürece ilişkin konular ele alınmaktadır. Bu bağlamda, İlk İnceleme ve
İlk İnceleme Üzerine Verilecek Kararlar; Dosyanın Tekemmülü; Delil ve İsbat ile Dosya-
nın İncelenmesi ve Karar Verilmesi ana başlıkları altında açıklamalar yapılmaktadır.
tesbit edilmemesi hâlinde, dilekçenin davalıya tebliğ edilmesi; yapılan ilk inceleme so-
nucunda, herhangi bir eksiklik ve/ya da aykırılık tesbit edilmesi hâlinde ise, eksiklik ve/
ya da aykırılığın türü ve niteliğine göre, ya davanın reddine; ya dilekçenin reddine ya da
dilekçenin gerçek hasma ve/ya da idarî mercie tevdiine karar verilmesi gerekir.
Bu başlık altında, dilekçe teatisi aşamasına geçilmeden önce incelenmesi gereken hu-
suslar ile yapılan inceleme sonucunda verilecek kararlar ele alınmaktadır.
İlk İnceleme
İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre, dilekçeler Danıştay’da Evrak Müdürlüğünce kay-
dedilir ve Genel Sekreterlikçe görevli dairelere havale edilir. Bölge idare, idare ve vergi
mahkemelerinde dilekçeler, evrak bürosunca kaydedilerek ilgili mahkemelere havale
edilir. Dilekçe sahibine evrakın tarih ve sayısını gösterir ücretsiz bir alındı kâğıdı verilir
(İYUK.m.14/1-2).
Esas defterine kaydı yapılan dilekçeler, Danıştay’da daire başkanının görevlendireceği
bir tetkik hâkimi; idare ve vergi mahkemelerinde ise, mahkeme başkanı veya görevlendi-
receği bir üye tarafından,
a. Görev ve yetki,
b. İdarî merci tecavüzü,
c. Ehliyet,
d. İdarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,
e. Süre aşımı,
f. Husumet,
g. Dava dilekçesinin düzenlenmesinin ve tek dilekçe ile dava açılmasının kanuna uy-
gun olup olmadığı,
yönlerinden sırasıyla incelenmektedir (İYUK.m.14/3).
Burada sözü edilen ilk inceleme, dava dilekçeleri hakkında yapılmaktadır. Bu itibarla,
davanın ilerleyen aşamalarında tarafların vermiş oldukları dilekçeler hakkında böyle bir
inceleme yapılmasına gerek yoktur. İlk inceleme, bir sonraki, yani dilekçelerin teatisi (ve-
rilmesi) aşamasına geçilip geçilemeyeceğini belirlemek için yapılmaktadır.
Dilekçeler bu yönlerden kanuna aykırı görülürse durum, görevli daire veya mahke-
meye bir rapor ile bildirilir. Tek hâkimle çözümlenecek dava dilekçeleri için rapor dü-
zenlenmez ve ilk inceleme sonucunda verilecek kararlar ilgili hâkim tarafından verilir
(İYUK.m.14/4).
İlk incelemeyi yapanlar, bu noktalardan kanuna aykırılık görmezler veya daire veya
mahkeme tarafından ilk inceleme raporu yerinde görülmezse, tebligat işlemi yapılır
(İYUK.m.14/5).
Dilekçe üzerinde yapılması gereken ilk inceleme ve bu inceleme sonucunda yapılacak
işlemlerin dilekçenin alındığı tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde sonuçlandırılması
gerekir (İYUK.m.14/4).
Görev ve Yetki
Mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olduğundan taraflar görev bakımından her-
hangi bir itirazda bulunmamış olsalar bile mahkemenin görevli olup olmadığı hususunu
re’sen (kendiliğinden) incelemesi mümkün ve gereklidir.
Mahkemelerin yetkisi de kamu düzeni ile ilgilidir (İYUK.m.32/2). Bu bakımdan taraf-
lar yetkisizlik itirazında bulunmamış olsalar bile mahkemenin, davanın her aşamasında
yetki konusunu kendiliğinden dikkate alması gerekir. Ancak, görevsiz mahkemenin, yetki
uyuşmazlığı çıkarması mümkün değildir.
Merci Tecavüzü
Bazı kanunlar, bazı idarî işlemlere karşı yargı yoluna başvurulmadan; yani, dava açılmadan
önce, bu işlemlerin idarî başvuru konusu yapılarak idarî mercilerce gözden geçirilmesini zo-
runlu tutmaktadır. Örneğin, Vergi Usul Kanunu’na göre, dava açma süresinin sona ermesin-
den sonra, fakat düzeltme zamanaşımı süresi içerisinde vergi dairesine yapılan hata düzeltme
başvurusunun reddi hâlinde, Hazine ve Maliye Bakanlığına şikâyet başvurusunda bulunulma-
sı zorunludur. Yargı yoluna ancak şikâyet başvurusunun reddedilmesi hâlinde gidilebilmek-
tedir (VUK.m.124; İYUK.m.37). Bunun gibi, gümrük vergisinden kaynaklanan anlaşmaz-
lıklarda zorunlu olarak yapılması gereken idarî başvuru yoluna gidilmeden (GümK.m.242)
dava açılması hâlinde, merci tecavüzü söz konusu olmaktadır. Bu mercilere başvurulmadan
vergi davası açılmış olduğu ilk inceleme aşamasında anlaşılırsa mahkemenin, merci tecavü-
zü dolayısıyla, dosyayı görevli idarî mercie göndermesi gerekir (İYUK.m.15/1,e)
Ehliyet
Görev ve yetki ile merci tecavüzü yönünden herhangi bir aykırılık içermeyen dava dilekçe- Ehliyet; davacının, davada taraf
olma ve dava açma ehliyetinin
sinin, ehliyet yönünden incelemeye tâbi tutulması gerekir. Bu bağlamda, davacının, davada olup olmadığı; menfaat ilişkisinin
taraf olma ve dava açma ehliyetinin olup olmadığı; menfaat ilişkisinin bulunup bulunmadığı; bulunup bulunmadığı; davacının
kanunlara uygun olarak temsil
davacının kanunlara uygun olarak temsil edilip edilmediği yönünden incelenmesi gerekir. edilip edilmediği yönünden
incelenmesini ifade eder.
Dava Konusu İşlem
İdare tarafından bir kamu hizmetinin yürütülmesi dolayısıyla gerek re’sen (kendiliğin-
den), gerekse talep üzerine tesis edilen kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlere karşı iptal
davası açılabileceği açıktır (İYUK.m.2/1). Bir idarî işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu
sayılabilmesi, hukuk düzeninde varlık kazanabilmesi için gerekli sürecin son aşamasını
geçirmiş bulunmasına, başka bir idarî makamın onayına ihtiyaç göstermeksizin hukuk
düzeninde değişiklikler meydana getirebilmesine; yani, idare edilenlerin hukukunu şu ya
da bu yönde etkileyebilmesine bağlıdır. Bu itibarla, idare edilenlere herhangi bir konuda
bilgi veren veya açıklama yapan işlemlerle, bir idarî işlemin hazırlık çalışması niteliğin-
deki inceleme ve araştırmalar sonunda hazırlanan raporlar, örneğin, inceleme raporları,
yürütülmesi zorunlu olmadıklarından, dava konusu edilemezler.
İlk incelemede işin esasına girmeden önce vergi davasına konu olacak kesin ve yürü-
tülmesi zorunlu bir işlem olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Ancak bu incele-
me, idarî işlemin unsurlarının ayrıntılı olarak irdelenmesi şeklinde değil, sadece idarî iş-
lemin varlığına özgü olmalıdır. Unsurlar bakımından ayrıntılı incelemenin esasa girilince
yapılması gerekmektedir.
114 Vergi Yargılaması Hukuku
Husûmet
Husûmet yönünden inceleme, dava dilekçesinin kime tebliğ edilmesi gerektiğini belirle-
mek için yapılmaktadır. Çünkü, dava dilekçesinin açılmış olan davada dilekçede belirtilen
kişiye-idareye değil, gerçekten davanın karşı tarafını oluşturması gereken kişiye-idareye
tebliğ edilmesi gerekir. Nitekim, dava hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek
açılmışsa gerçek hasım tespit edilerek dava dilekçesinin ona tebliğ edilmesi zorunludur
(İYUK.m.15/1-c). Gerçek hasmın belirlenmesi, vergi yargısı organlarına aittir.
Dava Dilekçesi
Kural olarak, dilekçelerin İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3’üncü maddesine göre dü-
zenlenmesi, dilekçeye dava konusu kararın ve belgelerin asılları ve örneklerinin eklenme-
si, noksan harç ve posta giderlerinin tamamlanması (İYUK.m.6/4), tek dilekçe ile aynı
şahsı ilgilendiren birden fazla işlem aleyhine veya birden fazla şahsı ilgilendiren işlemden
dolayı dava açma şartlarının (İYUK.m.5) var olup olmadığı hususlarının, ilk incelemede
araştırılması gerekir.
DOSYANIN TEKEMMÜLÜ
Usûlüne uygun olarak açılmış olan dava hakkında karar verilebilmesi için, dosyanın te- Dosyanın Tekemmülü: Davanın
taraflarının dava ile ilgili olarak
kemmül etmesi gerekir. Dosyanın tekemmülü, davanın taraflarının dava ile ilgili olarak iddia ve savunmaları ile bunların
iddia ve savunmaları ile bunların dayanağını oluşturan delillerinin tamamını ileri sür- dayanağını oluşturan delillerinin
müş olması; söyleyecekleri bir sözlerinin ve ileri sürecekleri bir delillerinin kalmaması tamamını ileri sürmüş olması;
söyleyecekleri bir sözlerinin ve
anlamına gelmektedir. Dosyanın tekemmül edebilmesi için, öncelikle dilekçeler teatisinin ileri sürecekleri bir delillerinin
tamamlanması gerekir. Ayrıca, şartlarının varlığı hâlinde duruşma yapılması da dosyanın kalmaması anlamına gelmektedir.
tekemmülünü sağlayan bir unsurdur. Bu anlamda dosyanın tekemmülü, davanın karar
verilmesi gereken aşamaya gelmesi demektir.
Danıştay’da ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülen davalarda savcının esas hakkındaki
yazılı düşüncesinin taraflara tebliğ edilmesi gerekir. Tarafların, tebliğ tarihinden itibaren
on gün içinde, savcının esas hakkındaki yazılı düşüncesine ilişkin görüşlerini yazılı olarak
bildirmesi mümkündür (İYUK.m.16/6).
Duruşma
Danıştay, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usûlü uygulanmak-
ta ve inceleme evrak üzerinde yapılmaktadır (İYUK.m.1/2). Ancak, Danıştay ile idare ve
vergi mahkemelerinde açılan iptal ve 2019 için 44.000 Türk Lirasını aşan tam yargı da-
vaları ile tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri malî yükümler ve bunların zam ve
cezaları toplamı yirmi beş bin Türk Lirasını aşan vergi davalarında, taraflardan birisinin
talebi üzerine duruşma yapılması gerekmektedir (İYUK.m.17/1). (Ancak, duruşma yapıl-
ması için getirilmiş olan parasal sınır, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki
yılda uygulanan parasal sınırların, o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer
298’inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tesbit ve ilân edilen ye-
niden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların
bin Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz (İYUK.Ek.m.1)). Bu itibarla, ilk de-
rece mahkemelerinde taraflardan birisinin duruşma talebinin olması hâlinde, mahkeme
duruşma yapmak zorundadır. Çünkü, böyle bir durumda mahkemenin duruşma yapıp
yapmama konusunda takdir yetkisi bulunmamaktadır. Buna karşılık, temyiz ve istinaf
aşamasında duruşma yapılması tarafların talebine ve Danıştay veya ilgili bölge idare mah-
kemesinin kararına bağlıdır (İYUK.m.17/2).
Duruşma talebinin, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılması gerekir
(İYUK.m.17/3). Ancak, Danıştay, mahkeme ve hâkim, yukarıda belirtilen talep ve miktar
şartlarına bağlı olmaksızın re’sen (kendiliğinden) de duruşma yapılmasına karar verebil-
mektedir (İYUK.m.17/4). Yargı organının re’sen (kendiliğinden) duruşma yapılmasına
karar verebilmesi, vergi yargılaması hukukunda egemen olan re’sen araştırma ilkesinin
gereği ve sonucudur.
Duruşmanın yapılacağı günün, taraflara duruşma gününden uygun bir süre önce teb-
liğ edilmesi gerekir. Nitekim, duruşma davetiyelerinin duruşma gününden en az otuz gün
önce taraflara gönderilmesi zorunludur (İYUK.m.17/5).
Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 378’inci maddesi gereği, Danıştay, bölge idare ve ver-
gi mahkemelerinde yapılacak duruşmalarda, iddia ve savunmanın gerekli kıldığı hâllerde,
mahkemenin vergi davasına konu olan tarhiyatın dayanağı incelemeyi yapmış bulunan
inceleme elemanları ile mükellefin duruşmada hazır bulundurduğu malî müşaviri veya
muhasebecisini de dinlemesi mümkündür.
Duruşma yapıldıktan sonra en geç on beş gün içinde karar verilmesi gerekmektedir.
Ara kararı verilen hâllerde, bu kararın yerine getirilmesi üzerine dosyalar öncelikle ince-
lenir (İYUK.m.19).
İdarî yargıda ve bu bağlamda vergi yargısında duruşmalar sadece sözlü beyanların
dinlenilmesi suretiyle gerçekleştirilmektedir. Başka bir deyişle, duruşmada yapılan id-
dia ve savunmaların zabta geçirilmesi söz konusu değildir. Sadece, duruşmada bulunan
hâkimlerin taraf ve/ya da vekillerini dinlemeleri ve gerekli görmeleri hâlinde not tutmala-
rı ile yetinilmektedir. Bu nedenle vergi mahkemesinde ya da kanun yolu denetimi aşama-
sında Bölge İdare Mahkemesi ile Danıştay’da yapılan duruşmaların, adlî yargıda yapılmak-
ta olan duruşma-mürafaalar gibi bir etkisinin olması sözkonusu değildir.
İSBAT VE DELİL
Bir hukuk kuralının uygulanması, bu kuralın dayandığı vakıaların uyuşmazlık konusu olay-
da gerçekleşip gerçekleşmediğinin tesbitine bağlıdır. Davada taraflarca ileri sürülen iddia
5. Ünite - Davanın Görülmesi 117
ve savunmalar, birtakım vakıalara dayanmalıdır. İleri sürülen bu vakıalar taraflar arasında
çekişmeli, yani bu vakıaların doğruluğu taraflar arasında tartışmalı ise, bu vakıaların isbatı
gerekir. Bir vakıanın varlığı veya yokluğunun isbatında delillerden yararlanılmaktadır.
Vergi yargılaması hukukunun delil ve isbat konusundaki düzenlemeleri anahatlarıyla
şöyledir. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda resen araştırma ilkesi (İYUK.m. 20), geç ibraz
edilen belgeler (İYUK.m. 21) ve dava açıldıktan sonra delil tesbiti (İYUK.m. 58) dışında
isbat ve delil ile ilgili hükümlere yer verilmemektedir. Öte yandan, aynı Kanun’un 31’inci
maddesinin birinci bendinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na yapılan açık atıfta sade-
ce bilirkişi, keşif ve delil tesbiti konuları yer almaktadır. Aynı maddenin ikinci fıkrasına
göre, “Bu kanun ve yukarıdaki fıkra uyarınca Hukuk (Usulü) Muhakemeleri Kanunu’na
atıfta bulunulan hâller saklı kalmak üzere, vergi uyuşmazlıklarının çözümünde Vergi Usul
Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanır”. Anılan hükümlerin topluca irdelenmesinden, İda-
ri Yargılama Usulü Kanunu tarafından saklı tutulan hâller dışında, Vergi Usul Kanunu’nun
delil ve isbat ile ilgili hükümlerinin (VUK.m.3/B), vergilendirme işlemlerinde olduğu gibi
yargılama aşamasında da geçerli bulunduğu sonucu çıkartılmaktadır.
Vergi Usul Kanunu’nun isbat ve delile ilişkin hükmüne göre,
“İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti
esastır.
Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü
delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabiî ve açık bulunmayan şahit
ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz.
İktisadi ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir duru-
mun iddia olunması hâlinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir” (VUK.m. 3/B).
Birinci fıkrada, vergiyi doğuran olayın ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek mahiyeti-
nin; yani, olay ve işlemlerin şeklinin değil iktisadî içerik ve niteliğinin esas alınması gerek-
tiği ifade edilmektedir. Nitekim, bu hüküm, ekonomik yaklaşım ve ekonomik irdelemenin
kanunî dayanağını oluşturmaktadır. Bu itibarla, bu hükmün isbata değil, yoruma ilişkin
olduğu kabul edilmektedir. Ancak, bu hüküm, aynı zamanda isbatın konusuna işaret etti-
ğinden, isbatla da ilgilidir.
İkinci fıkra, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek mahiyetinin yemin
hariç her türlü delille isbatlanmasının mümkün olduğunu belirtmek suretiyle delil serbestisi
ilkesine kaynaklık etmektedir. Ancak, aynı hüküm, şahit ifadesinin delil olarak kullanılabil-
mesini vergiyi doğuran olayla ilgisinin tabiî ve açık olması şartına bağlamaktadır.
Üçüncü fıkra, isbat yüküne ilişkin bir düzenlemedir. İktisadî ve teknik icaplara uy-
mayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutat olmayan bir durumun iddia edilmesi
hâlinde, isbat yükünün bunu iddia eden tarafa ait olduğu belirtilmektedir.
Vergi yargılaması hukukunda isbat ve delile ilişkin hukukî düzenlemeler hakkında kısaca
bilgi veriniz. 4
Bu başlık altında, vergi yargılaması hukukunda isbat ve delil konusu ele alınmaktadır.
İsbat
İsbat, tesbit etme; belirleme anlamına gelmektedir. Yargılama hukukunda isbat, taraflarca İsbat: Taraflarca iddia edilen
iddia edilen vakıaların doğruluğu hakkında deliller ileri sürmek suretiyle hâkimde kanaat vakıaların doğruluğu hakkında
deliller ileri sürmek suretiyle
uyandırma faaliyetidir. Bu itibarla isbat, uyuşmazlık konusu olayların ortaya çıkartılması hâkimde kanaat uyandırma
ve belirlenmesi suretiyle hâkimi iknaya yönelik bir çaba olmaktadır. Vergi yargılaması hu- faaliyetidir.
kuku açısından isbatı, bir vergi hukuku ilişkisinin temelindeki maddî vakıanın vasıta ola-
rak delillerden yararlanmak suretiyle ortaya konulması olarak tanımlamak mümkündür.
118 Vergi Yargılaması Hukuku
İsbat Yükü
Bir hukuk kuralının somut olayda uygulanması, bu hukuk kuralının dayanağını oluşturan
İsbat yükü, tarafların iddia ve vakıaların gerçekleşmesine bağlıdır. İsbat yüküne ilişkin kurallar, bir somut vakıa iddiası-
savunmalarını dayandırdıkları nın isbatsız veya belirsiz kalması durumunda, yani hâkimin iddia edilen vakıanın varlığı
bir vakıanın gerçekleşmiş olup
olmadığının ispat edilememesi veya yokluğu konusunda kanaat edinememesi hâlinde, hangi taraf aleyhine karar verilece-
hâlinde aleyhe bir kararla ği sorusuna cevap vererek, belirsizlik hâlinin aşılmasına hizmet eden ve hâkime bir yönde
karşılaşma tehlikesidir.
karar verme yükümlülüğü yükleyen maddî hukuka ilişkin kurallardır. Çünkü, hâkimin
dava hakkında kural olarak kabul veya red şeklinde bir karar vermesi gerekir. Nitekim,
“Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” (Any.m.36/II).
İsbat yükü, tarafların iddia ve savunmalarını dayandırdıkları bir vakıanın gerçekleşmiş
olup olmadığının ispat edilememesi hâlinde aleyhe bir kararla karşılaşma tehlikesidir.
İsbat yükünün kime ait olduğu hususu, yargılama hukukunda son derece önemlidir.
Çünkü hâkim, olayın isbat edilememiş olması hâlinde, isbat yükü kuralına dayanarak,
isbat yükü üzerine düşen tarafın aleyhine karar vermesi gerekir. Nitekim, belirsiz kalan
vakıa, gerçekleşmemiş kabul edilir.
İsbat yükü kuralı, Türk Medenî Kanunu’nun 6’ncı maddesinde “Kanun’da aksine hü-
küm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla
yükümlüdür” şeklinde düzenlenmektedir. Ancak, bu genel kuralın, isbat yükü sorununu
çözmeye tek başına yeterli olmadığı gerekçesiyle, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda isbat
yüküne ilişkin ayrı bir kurala yer verilmektedir. Buna göre, “İspat yükü, Kanun’da özel bir
düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak
çıkaran tarafa aittir” (HMK.m.190/1). Burada, vakıayı hangi tarafın ileri sürdüğü değil, o
vakıadan hangi tarafın lehine hak çıkardığı önemlidir. Ayrıca, isbat yükü, tarafların dava-
daki konumları ile değil, ileri sürdükleri iddialarla ilgili bir husustur.
Vergi Usul Kanunu’nun isbata ilişkin hükmüne göre, iktisadî ve teknik icaplara uy-
mayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması
hâlinde isbat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir (VUK.m. 3/B, II).
5. Ünite - Davanın Görülmesi 119
Hukuktaki genel kurala uygun olarak, vergi yargılaması hukukunda da iddia sahibi
iddiasını isbat ile yükümlü tutulmaktadır. Çünkü, bir olaydan kendi lehine sonuç çıkarta-
cak olan taraf, bunu isbat etmekle yükümlüdür. Özellikle iktisadî, ticarî ve teknik icaplara
uymayan, olayın özelliğine göre normal ve mutad (olağan-alışılmış) sayılmayan durum-
ların iddia edilmesi hâlinde bunun isbat yükü iddia sahibine düşmektedir. Nitekim, vergi
idaresinin gerçeğe uygun iktisadî, ticarî ve teknik ve ekonomik şartları; normal ve mutad
durumları esas alarak vergi tarh ettiğini ileri sürüp hâkimi ikna etmesi hâlinde isbat yükü,
durumunun bu şartlara uymadığı iddiasında olan mükelleftedir. Örneğin, normal olarak
bir ücret karşılığı yürütülen vekâlet hizmetinde avukatın ücret almadığını iddia etmesi
durumunda, lehine sonuç çıkarabilmesi, yani tarh işleminin iptalini sağlayabilmesi vergi
mahkemesinde iddiasını isbat edebilmesine bağlıdır.
Vergi Usul Kanunu’nun isbat yükü ile ilgili olarak esas aldığı iktisadî, ticarî ve teknik
gereklerin ne anlama geldiği üzerinde durmakta yarar vardır. İktisadî gerek ile içinde bulu-
nulan iktisadî ortam ve şartlar anlaşılmaktadır. Ticarî gerekler, ticarî örf ve âdettir. Teknik
gerekler ise, herhangi bir imalat faaliyetinde bulunması gereken unsurları ve mamuldeki
özellikleri içermektedir. Bu itibarla, Vergi Usul Kanunu’nun 3’üncü maddesinin B bendi-
nin üçüncü fıkrası iktisadî, ticarî ve teknik gereklere değinmek suretiyle genel, objektif
şartlara uymayan durumlarda isbat yüküne; olayın özelliğine göre normal ve mûtad ol-
mayana değinmek suretiyle de, sübjektif durumlarda isbat yükünün yer değiştirmesine
ilişkin düzenlemeler getirmiş bulunmaktadır.
Vergi hukukunda çekişmeli olmayan ve herkesçe bilinen vakıaların isbat edilmesine gerek yoktur.
İkrar
İkrar, taraflardan birisinin kendi İkrar, taraflardan birisinin kendi aleyhine olarak ileri sürülen bir vakıanın doğruluğunu mah-
aleyhine olarak ileri sürülen
bir vakıanın doğruluğunu keme huzurunda beyan etmesidir. Bu beyan, karşı tarafı bu vakıayı isbat yükünden kurtar-
mahkemeye beyan etmesidir. maktadır. Çünkü, karşı tarafın iddiasının kabul edilmesi anlamına gelen ikrarın varlığı hâlinde,
artık bu iddianın dayandığı vakıa çekişmeli olmaktan çıktığı için, isbatı gerekmemektedir.
5. Ünite - Davanın Görülmesi 121
Mükellef, yoklama, inceleme ve bilgi toplama sırasında idarenin iddialarını kabul et-
mişse, artık ikrar söz konusu olmaktadır. Mükellefin/vergi sorumlusunun ikrarı vergi yar-
gılaması hukukunda belirli şartlarla delil olarak kabul edilmektedir.
Karineler
Karineler de isbatı gerekmeyen hâller arasında sayılmaktadır. Çünkü, karineye dayanan
tarafın bir ölçüde artık o hususu isbat etmesine gerek olmadığı kabul edilmektedir.
Yargılama hukukunda karine, dolaylı delillerle isbat edilen bir olayın isbat edilemeyen Karine, dolaylı delillerle isbat
edilen bir olayın isbat edilemeyen
sonucunu; bilinen bir olaydan bilinmeyen bir olaya, bir sonuca ulaşmayı ifade etmektedir. sonucunu; bilinen bir olaydan
Bu itibarla hayat tecrübelerine, akıl ve mantık kurallarına göre, herkes tarafından kabul bilinmeyen bir olaya, bir sonuca
edilmesi nedeniyle, buna dayanan veya bu sonuçtan yararlanan kimse, ayrıca bunu isbat ulaşmayı ifade etmektedir.
eden tarafa aittir” (VUK.m.3/B, 3) hükmü, hayatın olağan akışı karinesi olarak adlandırıl-
maktadır. Vergi tarhına konu olan olayların iktisadî, ticarî ve teknik icaplara uygun olarak
oluşmuş bulunduğu ve hayatın olağan akışına göre normal ve mutad olan şekilde ortaya
çıktıkları karine olarak kabul edilmektedir. Olağan akış dışındaki durumların iddia edil-
mesi hâlinde, isbat yükü bunu iddia edene düşmektedir.
Defter tutma ve belge düzenleme ödevinin gereği olarak, kanunda belirtilen mükellef-
lerin vergilendirme ile ilgili işlemleri belgeye bağlamak ve defterlerine kayıt düzeni içinde
yansıtmak ödevi vardır. Beyanını defter kayıtlarına; bu kayıtları da usûlüne uygun olarak
düzenlenen belgelere dayandıran vergi mükellef, beyanının ve defter kayıtları ile belgeleri-
nin doğruluğu konusunda ilk görünüş karinesinden yararlanmaktadır. Bu karinenin hukukî
etkisi, söz konusu beyan, kayıt ve belgelerin, aksi vergi idaresi tarafından isbat edilinceye
kadar geçerli sayılmalarıdır. Buna karşılık, mükellef defter tutma ve belge düzenleme ödevi-
ne uymazsa ya da ödevini kanuna uygun olarak yerine getirmezse, artık defter ve belgeleri
sağlıklı bir incelemeye elverişli olmadığından, belge düzenleme, defter tutma ve beyanname
verme ödevine uymanın yarattığı ilk görünüş karinesinden yararlanamamaktadır.
Delil
Delil: İsbat faaliyetinde kullanılan İsbat için verilen tanımlarda delil kavramı vazgeçilmez bir unsur olarak yer almaktadır. İsbat
vasıtalara denir.
faaliyetinde kullanılan vasıtalara delil adı verilmektedir. Genel olarak hukukta şahit, bilirkişi,
belge, keşif gibi deliller kullanılmaktadır. Medenî yargılama hukukunda yemin, bu dala özgü
bir delil türüdür. Ceza yargılaması hukukunda hâkim, vicdanî kanaate ulaşırken belirtiler-
den de yararlanabilmektedir.
Yargılama hukukunda kullanılan deliller bir kısım kategorilerde toplanmakta; örneğin,
kesin delil-takdirî delil; kanunî delil-akdî delil ayrımları yapılmaktadır. Kesin delillerin varlığı
hâlinde isbat gerçekleşmiş olmaktadır. Takdirî delilleri ise, hâkim takdir yetkisine dayanarak
serbestçe değerlendirmektedir. Ayrıca, delillerin yanı sıra kendine özgü bir kavram olan ka-
rine de isbat hukukunun bir aracıdır.
Vergi Usul Kanunu’na göre, “Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek
mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabiî
ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz” (VUK.m.3/B, II).
Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek mahiyetini
esas alan Vergi Usul Kanunu’nun 3’üncü maddesi hükmü, biçim yerine içeriği göz önünde
tutmakta ve vergi hukukunda ekonomik yaklaşım ilkesine dayanak oluşturmaktadır. Vergi
Usul Kanunu, bu ilkeye paralel olarak gerçek mahiyetin ve iktisadî niteliğin, yemin hariç
her türlü delille isbatlanabileceğini belirtmek suretiyle ayrıca delil serbestîsi ilkesine yer
vermektedir. Buna göre, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler her türlü delille
isbatlanabilmektedir. Ancak, bu ilkenin bazı sınırlamaları bulunmaktadır. Bu sınırlama-
lardan birincisi, yeminin vergi yargılaması hukukunda delil olarak kabul edilmemesidir.
İkinci sınırlama, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabiî ve açık olmayan şahit ifadesinin delil
olarak kullanılamamasıdır. Kanunlarla belgeye bağlanması gereken olgu, olay ve işlem-
lerin ancak bu belgelere dayalı olarak isbatlanabilmesi de delil serbestîsine getirilmiş bir
başka önemli istisnadır.
Vergi yargılaması hukukunda iddia ve savunmaların çeşitli delillerden yararlanılarak
isbat edilmesi mümkündür. Vergi yargılaması hukukunda delil serbestîsi ilkesi ve buna
bağlı olarak delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi benimsenmektedir. Delil serbestîsi
ilkesi, delil olabilecek şeylerin sınırlandırılmamasını; delillerin serbestçe değerlendirilme-
si ilkesi ise, sunulan delillerin hâkim tarafından serbestçe değerlendirilebilmesini; yani,
herhangi bir delilin varlığı hâlinde onun aksine karar verememe durumunun olmamasını
ifade etmektedir. Bu itibarla, delil serbestîsine istisna oluşturan durumlar dikkate alınmak
5. Ünite - Davanın Görülmesi 123
suretiyle, vergi yargılaması hukuku kapsamında çözüme kavuşturulması gereken uyuş-
mazlıkların mahiyeti elverdiği ölçüde çok sayıda delilden yararlanılması mümkündür.
Delil Çeşitleri
Vergi uyuşmazlıklarında tarafların ileri sürdüğü iddiaların isbatında vasıta olarak yarar-
lanılabilecek delillerin bir kısmı vergi ödevlisi kesiminde bir kısmı da idare bünyesinde
oluşmaktadır. Ancak, yargılama hukukunun bu alanında isbat vasıtası olarak yararlanıla-
bilecek deliller sadece bu iki kesimde oluşan delillerden ibaret değildir. Ayrıca, mahkeme-
nin bilgi eksikliğini gidermek amacıyla başvurduğu bilirkişi raporu, uzman görüşü ve keşif
de vergi yargılaması hukukunda yararlanılan deliller arasında yer almaktadır.
Vergi yargılaması hukukunda yararlanılabilecek delilleri kısaca incelemekte yarar vardır.
Mükellef Beyanı
Vergi yargılaması hukukunda yararlanılabilecek delillerin bazıları mükellef kesiminde
oluşmaktadır. Bunlar, mükellefin beyanname verme, bildirimde bulunma, defter tutma
ve belge düzenine uyma ödevleri çerçevesinde oluşan beyanname, bildirim, defter ve bel-
gelerdir. Bu itibarla, mükellef tarafından yapılan çeşitli bildirimler, verilen beyannameler,
mükellefe ait defter, kayıt ve belgeler, arama sırasında ele geçen özel notlar, mektuplar,
yazışmalar bu kategorideki deliller arasında yer almaktadır.
Mükellefin yaptığı özel sözleşmelerin Vergi Usul Kanunu’nun 8’inci maddesi karşısın-
da mükellef lehine delil değeri yoktur. Arama sırasında ele geçen, başkası tarafından ibraz
edilen böyle bir metin, mükelleflerin karşılıklı denetimleri bakımından yararlı olabileceği
gibi mükellef aleyhine bir delil de olabilmektedir.
Vergi Usul Kanunu’nun 3’üncü maddesinin B bendinin 2’nci fıkrası, vergiyi doğu-
ran olayla ilgisi tabiî ve açık olan şahitlerin ifadelerinin delil olarak kullanılmasını ka-
bul etmektedir. Danıştay’ın yerleşmiş içtihadına göre, mükelleflerle işlemde bulunan ve
mükellef ile aralarında herhangi bir husumet bulunmayan kimselerin inceleme elemanı
tarafından tutanakla tespit edilen ve birbirini teyit eden ifadeleri, vergi tarhına dayanak
olabilecek delil niteliğini taşımaktadır. Ayrıca, inceleme elemanı tarafından tespit edilen
şahit ifadelerine dayalı olan bir vergi tarhına karşı açılan davada, davacının, şahitlerin
ifadesinin güvenilir biçimde alınmadığını ileri sürerek, tanıkların dinlenilmesini talep
etmesi hâlinde, mahkemenin şahit dinleyebileceği; bu çözümün Vergi Usul Kanunu’nun
3’üncü maddesinin (B) bendinin ikinci fıkrası ve İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun
20’nci maddesi hükümlerine dayandırılması gerektiği düşünülmektedir. Çünkü, İdari
Yargılama Usulü Kanunu’nun 31’inci maddesinin 2’nci bendi, vergi uyuşmazlıklarının
çözümünde Vergi Usul Kanunu’nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiğini belirt-
mektedir. Ancak Danıştay, şahit konusunda herhangi bir düzenleme olmaması; Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun tanıka ilişkin hükümlerine atıf yapılmamış olması nedeniyle,
yargı aşamasında şahit dinlenilmesinin mümkün olmadığı görüşündedir. Buna karşılık
uygulamada, şahit notere götürülmekte; beyanı noter tarafından tesbit edilmekte ve bu
tutanak daha sonra dosyaya konulup delil olarak kullanılmaktadır. Noter, bir anlamda
delil tesbiti yapmaktadır.
Vergi Usul Kanunu’na göre, “Danıştay ve Vergi Mahkemelerinde yapılacak duruşmalarda,
iddia ve savunmanın gerekli kıldığı hâllerde, mahkeme vergi davasına konu olan tarhiyatın
dayanağı incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanları ile, mükellefin duruşmada hazır
bulundurduğu mali müşaviri veya muhasebecisini de dinler” (VUK.mük.m.378). Böyle bir
durumda, inceleme elemanı, malî müşavir ve/ya da muhasebeci şahit sıfatıyla dinlenilmek-
tedir. Bunların beyanlarını, teknik anlamda uzman görüşü ile karıştırmamak gerekir.
Bilirkişi Raporu
Bilirkişi, bir davanın Bilirkişi, bir davanın dayandırıldığı vakıaların değerlendirilip onlardan sonuçlar çıkarıl-
dayandırıldığı vakıaların
değerlendirilip onlardan sonuçlar masında özel ve/ya da teknik bilgiye ihtiyaç duyulan durumlarda hâkim tarafından bilgi-
çıkarılmasında özel ve/ya da sine ve görüşüne başvurulan ve verdiği bilgiler ve yaptığı açıklamalarla hâkime yardım-
teknik bilgiye ihtiyaç duyulan
durumlarda hâkim tarafından
cı olan kişidir. Bilirkişiye, yargı aşamasında teknik bilgi ve uzmanlık isteyen konularda
bilgisine ve görüşüne başvurulan hâkime yardımcı olmak üzere başvurulmaktadır. İdari Yargılama Usulü Kanunu bilirkişi
ve verdiği bilgiler ve yaptığı konusunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na açık atıfta bulunduğundan, bu Kanun’un
açıklamalarla hâkime yardımcı
olan kişidir. bilirkişi konusundaki hükümleri vergi yargılaması hukukunda da geçerli olmaktadır.
Ancak, vergi yargılaması hukukunda bilirkişi seçiminin re’sen yapılması gerekmektedir
(İYUK.m.31/1).
Bilirkişinin görüşünün alınmasına karar veren hâkimin, ara kararında bilirkişiye, ra-
porunu hazırlaması için gereken uygun bir süreyi de belirlemesi gerekir. Ancak, bu süre
üç ayı geçemez (HMK.m.274/1).
Bilirkişi, mahkemece kendisine verilen görevi bizzat yerine getirmekle yükümlü olup,
görevinin icrasını kısmen veya tamamen başka bir kimseye bırakamaz (HMK.m.276/1).
Bilirkişi, raporunu hazırlarken gerekli olduğu hâllerde, tarafları da dinleyebilir. An-
cak, bilirkişinin gerekçesini de belirterek mahkemeden bu konuda izin alması gerekir.
Taraflardan birisinin bilgisine başvurulacağı hâllerde, mahkemece bilirkişiye taraflardan
biri olmaksızın diğerinin dinlenilemeyeceği hususu önceden hatırlatılır (HMK.m.278/3).
Bilirkişi, görüşüne başvurulan hususlar hakkında, özel ve/ya da teknik bilgisine daya-
narak yaptığı incelemesini tamamladıktan sonra, görüşünü mahkemenin tercihine göre
sözlü veya yazılı olarak mahkemeye bildirir (HMK.m.279/1).
5. Ünite - Davanın Görülmesi 125
Taraflar bilirkişi raporuna, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde iti-
raz edebilirler. Taraflar bu itirazlarıyla raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye
tamamlattırılmasını; belirsizlikler gösteren hususlar hakkında ise, bilirkişinin açıklama
yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler
(HMK.m.281/1). Hâkimin ise, bu iki haftalık süre ile bağlı olması sözkonusu değildir. Bu
itibarla, hâkim, bu süre geçtikten sonra da bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi, yeni bir
bilirkişi incelemesi de yaptırabilir.
Bilirkişi raporuna itiraz üzerine, özellikle raporda eksiklik ve belirsizlikler bulundu-
ğunun iddia edilmesi hâlinde, mahkemenin, usûl ekonomisi ilkesi gereği, öncelikle aynı
bilirkişiden ya da kuruldan itiraz edilen hususların açıklığa kavuşturulması için ek rapor
alınmasına karar vermesi gerekir. Ancak, itiraz üzerine aynı bilirkişi ya da bilirkişi kurulu
tarafından açıklanması mümkün olmayan, özellikle ilk bilirkişinin uzmanlığının ve bilgi-
lerinin sorgulandığı durumlarda, yeni bir bilirkişiye başvurulmasında yarar vardır.
Bilirkişinin raporu hâkimi bağlamaz. Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer de-
lillerle birlikte serbestçe değerlendirir (HMK.m.282). Çünkü, bilirkişi raporu takdirî bir
delildir. Ayrıca, bilirkişilik, hâkime önüne gelen bir ihtilafı çözmek için gerekli olan özel
ve/ya da teknik bilgiyi sağlamak amacına yönelik bir kurum olup, bilirkişinin hukukî nite-
lendirme yapma gibi bir görevi; bilirkişi raporunun da, davayı sona erdirici bir karar niteliği
bulunmamaktadır.
Bilirkişi raporlarının hâkimi bağlamaması, hâkimin mutlaka bilirkişi raporlarına göre
ve bilirkişi raporları doğrultusunda karar vermesinin zorunlu olmadığı anlamına gel-
mektedir. Ancak, hâkimin bilirkişi raporlarını dilediği gibi değerlendirmek yetkisi de
bulunmamaktadır. Bilirkişi raporunun yeterli görülmediği hâllerde tekrar bilirkişiye baş-
vurulması mümkündür. Bilirkişi raporunun aksine karar veren hâkimin, mutlaka bunun
gerekçesini de göstermesi zorunludur.
Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan
konularda bilirkişiye başvurulamaz (HMK.266/1). Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklama-
ları sırasında, hukukî değerlendirmelerde bulunamaz (HMK.m.279/4).
Uzman Görüşü
Yargılama hukukunda uyuşmazlığın çözümü için duyulan özel ve/ya da teknik bilgi ih- Tarafın kendisinin belirlediği
uzman bir kişiden ve yine
tiyacının giderilebilmesi amacıyla bilirkişilik kurumuna yer verilmektedir (HMK.m.266 kendisinin ihtiyaç duyduğu özel
vd.; CMK.m.62 vd.; İYUK.m.31/1). Mahkemenin bilirkişiye başvurması, dosyanın ince- ve/ya da teknik bilgi gerektiren
lenmesi aşamasında söz konusu olmaktadır. Buna karşılık, taraflar özel ve/ya da teknik bir konuda aldığı görüşe, uzman
görüşü ya da bilimsel mütalâa;
bilgiyi gerektiren konularda dava açmadan önce de uzman görüşüne ihtiyaç duyabilmek- bu görüşü veren kişiye de uzman
tedir. Bu çerçevede, dilekçelerin hazırlanması; iddia veya savunmanın güçlendirilmesi ya da özel-taraf bilirkişisi
denilmektedir.
amacıyla bir uzmana başvurarak ondan yardım ve görüş alınabilmektedir. Taraflar, dava
açıldıktan sonra da, mahkemenin bilirkişiye başvurmasını beklemeden kendileri için ek-
sik olan özel ve/ya da teknik bilgiyi edinmek için uzman görüşü alabilmekte ve bu uzman
görüşüne dayanarak dilekçelerini mahkemeye sunabilmektedir. Bu durum, mahkemenin
bilirkişi olarak uzman birisini görevlendirmesinden farklıdır.
Tarafın kendisinin belirlediği uzman bir kişiden ve yine kendisinin ihtiyaç duyduğu
özel ve/ya da teknik bilgi gerektiren bir konuda aldığı görüşe, uzman görüşü ya da bilimsel
mütalâa; bu görüşü veren kişiye de uzman ya da özel-taraf bilirkişisi denilmektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 293’üncü maddesinde düzenlenen uzman görüşüne
şu an itibarıyla İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31’inci maddesinde bir atıf bulunmamak-
tadır. Buna rağmen, önce Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK.m.67/6) düzenlenen uzman
görüşüne daha sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ayrıntılı olarak yer verilmektedir
(HMK.m.293). Yargılama hukukuna artık kanunî bir kurum olarak girmiş bulunan uzman
görüşünden vergi yargılaması hukukunda da yararlanılması kaçınılmazdır.
126 Vergi Yargılaması Hukuku
Mahkeme özellikle özel ve/ya da teknik bilgiyi gerektiren konularda, tarafın sunduğu
uzman görüşünün dava konusuyla ilgili olması hâlinde mutlaka dikkate almak ve değer-
lendirmek zorundadır. Ancak, inandırıcı ve isabetli bir uzman görüşünün mahkemeye
sunulması, mahkemenin bilirkişiye başvurmasına engel oluşturmamaktadır.
Keşif
Keşif, mahkemenin, kişiler veya Keşif, mahkemenin, kişiler veya nesneler üzerinde doğrudan ve duyu organlarına dayana-
nesneler üzerinde doğrudan ve
duyu organlarına dayanarak bilgi
rak bilgi sahibi olmasıdır. Keşif sayesinde hâkim, uyuşmazlık konusu olan şeyi bizzat mü-
sahibi olmasıdır. şahade ederek bilgi sahibi olabilmekte ve bunun sonucunda edindiği bilgi ve kanaate göre
daha isabetle karar verebilmektedir. Bu nedenle keşif, takdirî deliller içinde daha güvenilir
bir delil olarak nitelendirilmektedir.
Keşif konusunda, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31’inci maddesinin yaptığı atıf
gereği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin (HMK.m.288 vd.) vergi yargılaması
hukukunda da uygulanması gerekir. Bu bağlamda, mahkeme, uyuşmazlık konusu hakkın-
da bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak
bilgi sahibi olmak amacıyla, taraflardan birisinin talebi üzerine veya kendiliğinden keşfe
karar verebilmektedir (HMK.m.288/1-2).
Keşfin konusu, taşınmaz ya da iddia veya savunmanın dayanağını oluşturan defter ve
belgeler ile faaliyet gösterilen mahal olabilmektedir. Keşif, davaya bakan mahkeme tara-
fından yapılır. Keşif konusu, mahkemenin yargı çevresi dışında ise, keşfin istinabe suretiy-
le yapılması gerekir (HMK.m.289/1).
Keşif yeri ve zamanı mahkeme tarafından tespit edilir. Keşfin, mahkeme tarafından,
taraflar hazır ise huzurlarında; aksi takdirde, yokluklarında yapılması mümkündür. Mah-
keme, keşif sırasında tanık ve/ya da bilirkişi dinleyebilir (HMK.m.290/1-2).
Taraflar ve üçüncü kişiler keşif kararının gereğine uymak ve engelleyici tutum ve dav-
ranışlardan kaçınmak zorundadır (HMK.m.291/1). Keşif yapılmasına taraflardan birinin
karşı koyması hâlinde, o kimse isbat yükü kendisine düşen taraf ise, bu delilden vazgeçmiş;
diğer taraf ise, iddia edilen vakıayı kabul etmiş sayılmaktadır. Ancak, hâkimin duruma ve
karşı koyma sebebine göre bu hükmü uygulamaması mümkündür (HMK.m.291/2).
Yemin
Yemin, tarafların, davanın Yemin, tarafların, davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konu-
çözümünü ilgilendiren bir olayın
doğru olup olmadığı konusunda sunda kutsal değerlerle desteklenen sözlü beyanlarıdır. Taraf ya da taraflara yemin teklif
kutsal değerlerle desteklenen edilmesi, uyuşmazlık konusu vakıaların diğer delillerle ispat edilememiş olmasına bağlı-
sözlü beyanlarıdır.
dır. Yeminin iki tarafa da teklif edilebiliyor olması gerekir. Vergi uyuşmazlıklarında davalı
tarafı vergi idaresi oluşturmaktadır. Taraflardan birini oluşturan idareye yemin teklif edi-
lemeyeceği dikkate alınarak yemin, vergi yargılaması hukukunda delil olarak kabul edilme-
mektedir (VUK.m.3/B-II).
5. Ünite - Davanın Görülmesi 127
Delillerin Toplanması
Yargılama hukukunda, karar verme yetkisine sahip olan hâkim ve/ya da mahkemenin ka-
rar verebilmesini sağlamak için delillerin yargılama sürecinde hazır bulundurulmasına
delillerin toplanması denilmektedir. Uyuşmazlık konusu olayın gerçekleşip gerçekleşme- Yargılama hukukunda, karar
verme yetkisine sahip olan hâkim
diği hususunda hâkimde bir kanaat uyandırmaya yarayan delillerin yargılama sürecine ve/ya da mahkemenin karar
dahil edilmesi çeşitli yollarla olmaktadır. Bunlardan birincisi, tarafların, iddia ve/ya da verebilmesini sağlamak için
savunmalarını isbatlamak için yararlanmak istedikleri delillerini kendilerinin ibraz etme- delillerin yargılama sürecinde
hazır bulundurulmasına delillerin
leridir. İkincisi, dava açılmadan önce ya da dava açıldıktan sonra delil tesbiti yoluyla de- toplanması denilmektedir.
lillerin yargılama sürecine dahil edilmesidir. Üçüncüsü ise, mahkemenin re’sen araştırma
ilkesi çerçevesinde elde ettiği bilgi ve belgeleri yargılama sürecine intikal ettirmesi, taraf-
ların bilgi ve değerlendirmesine sunmasıdır.
Yargılama sırasında delil toplanması ile ilgili olarak üzerinde durulacak önemli nokta-
lar şunlardır: Vergi yargılaması hukukunda geçerli olan re’sen araştırma ilkesi gereği yargı
mercileri her çeşit incelemeyi kendiliğinden yapabilecekleri gibi, dava sırasında her türlü
evrakın gönderilmesini ve her türlü bilginin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden
isteyebilirler (İYUK.m.20/1). İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun delil ile ilgili olarak Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’na atıf yaptığı konular bilirkişi, keşif ve delil tesbitidir (İYUK.m. 31).
Delillerin toplanması yollarından tarafların delillerini dava ve/ya da savunma dilek-
çeleri ile birlikte dilekçeler teatisi aşamasında mahkemeye sunmaları gerekir. Bu konu-
ya bir önceki ünitede işaret edilmiştir. Mahkemenin re’sen araştırması ilkesi çerçevesinde
taraflardan ve/ya da üçüncü kişilerden her türlü bilgi ve belge istemesi yoluyla toplanan
ve tarafların bilgi ve değerlendirmesine sunulan deliller konusuna da yeri geldikçe işaret
edilmektedir. Delillerin toplanması başlığı altında, delillerin toplanması yollarından sade-
ce delil tesbiti konusu kısmen ayrıntılı olarak ele alınmaktadır.
Delil Tesbiti
Delil tesbiti, açılmış veya açılacak bir dava ile ilgili delillerin kanunda belirtilen şartlar Delil tesbiti, açılmış veya açılacak
bir dava ile ilgili delillerin kanunda
altında önceden toplanıp emniyet altına alınmasını sağlayan hukukî bir kurumdur. Delil belirtilen şartlar altında önceden
tesbiti kurumunun kabul edilmesinin temelinde, gecikme nedeniyle zaman içinde delil- toplanıp emniyet altına alınmasını
lerin yok olmalarının veya mahkemeye sunulmalarının güçlükler göstermesi tehlikesini sağlayan hukukî bir kurumdur.
önlemek ve/ya da azaltmak amacı yatmaktadır. Delil tesbiti, bir dava olmayıp deliller hak-
kında bir çeşit ihtiyatî tedbirdir.
Delil tesbitinin istenebilmesi için tespiti istenilen delillerin inceleme sırası gelmemiş
olması ve delillerin tesbitinde hukukî yarar bulunması gerekir.
İdarî/vergi yargı(sın)da dava açılmadan önce delil tesbitine ilişkin doğrudan bir hü-
küm bulunmamaktadır. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31’inci maddesinin birinci
bendi bu konuda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na atıf yapmaktadır. Hukuk Muhakemele-
ri Kanunu’na göre, dava açılmadan önce yapılacak olan delil tesbiti, esas hakkındaki dava-
ya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan
şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden
istenir (HMK.m.401/1).
Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile yapılan yeni düzenlemeye göre dava açılmadan önce
delil tesbiti talebinin esas hakkında karar verecek olan vergi mahkemesine yapılması; ken-
di yetki çevresi içinde ise, delil tesbitini bu mahkemenin yapması; değilse, istinabe yoluyla
yerel vergi mahkemesi; yoksa idare mahkemesi; o da yoksa sulh hukuk mahkemesi tarafın-
dan yapılmasının sağlaması gerekir. Vergi davası açılmadan önce delil tesbitinin yapılması
doğrudan doğruya sulh mahkemesinden ancak üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi
yapılacak olay şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer mah-
kemesi olması hâlinde istenebilmektedir.
128 Vergi Yargılaması Hukuku
Dava açıldıktan sonra bu davaya ilişkin delillerin tesbiti taraflarca ancak davaya bakan
mahkemeden istenebilir (İYUK.m.58/1).
Delil tesbiti talebi dilekçe ile yapılır. Dilekçeye tesbiti istenen delillerin neler olduğu, han-
gi noktaların tesbit edilmesinin istendiği, delillerin tesbitini haklı kılan sebepler yazılır.
Delil tesbiti talebi yerinde görüldüğünde, davaya bakan mahkeme üyelerinden birini
bu işle görevlendirebileceği gibi, delillerin tesbitini mahallî idarî ya da adlî yargı yerlerin-
den de isteyebilir. Delillerin tesbiti talebi, idarî yargı yerlerince ivedilikle karara bağlanır
(İYUK.m.58/2-3).
Uygulamada, mahkemelerden başka noterlerden de delil tesbiti yapmaları istenmek-
tedir. Bu yola daha çok, mahkemede tanık dinlenilmesinin kabul edilmemesi yüzünden,
uyuşmazlık konusu olayla ilgili kimselerin tanık olarak tesbit edilen beyanlarının davada
delil olarak kullanılması amacıyla başvurulmaktadır.
Dosyanın İncelenmesi
Danıştay ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri
kendiliklerinden yapabilmektedir. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri
evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerler-
den isteyebilmektedir. Bu husustaki kararların, ilgililerce süresi içinde yerine getirilmesi
zorunludur. Haklı sebeplerin bulunması hâlinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere
uzatılabilmektedir. Taraflardan biri ara kararının icaplarını yerine getirmediği takdirde,
bu durumun verilecek karar üzerindeki etkisinin ne olacağının mahkemece önceden tak-
dir edilmesi ve ara kararında bu hususun ayrıca belirtilmesi gerekir (İYUK.m.20/1-2).
İdare ve vergi mahkemelerinde heyet hâlinde görülen davalarda, istenilmesi gereken bilgi
ve belgelerin istenmesine ve ek süre verilmesine ilişkin ara kararları, mahkeme başkanı
veya dosyanın havale edildiği üye tarafından da verilebilmektedir (İYUK.m.20/6).
Bu madde ile vergi hâkimine verilen res’en araştırma ve inceleme yetkisi son derece
kapsamlıdır. Vergi hâkimi, bu görev ve yetkisine dayanarak, tarafların iddia ve savunma-
5. Ünite - Davanın Görülmesi 129
ları ile yetinmeyerek, gerekli her türlü inceleme, bilgi edinme ve araştırma yollarını tüket-
mek yükümlülüğü altındadır.
Dilekçeler ve savunmalarla birlikte verilmeyen belgelerin, bunların vaktinde ibraz
edilmelerine imkân bulunmadığına mahkemece kanaat getirilmesi hâlinde, kabul ve di-
ğer tarafa tebliğ edilmesi mümkündür. Ancak, bu belgeler duruşmada ibraz edilir ve diğer
taraf cevabını hemen verebileceğini beyan ederse veya cevap vermeye lüzum görmezse
belgelerin ayrıca tebliğ edilmesine gerek yoktur (İYUK.m. 21).
Danıştay, bölge idare mahkemesi ve vergi mahkemelerinde dosyalar, kanunlarda be-
lirtilen öncelik ve ivedilik durumları ile Danıştay için Başkanlar Kurulunca; diğer mah-
kemeler için Hâkimler ve Savcılar Kurulunca konu itibariyle tespit edilip Resmî Gazete’de
ilân edilecek öncelikli işler gözönünde bulundurulmak suretiyle geliş tarihlerine göre in-
celenir ve tekemmül ettikleri sıra dâhilinde bir karara bağlanır. Bunların dışında kalan
dosyaların ise, tekemmül ettikleri sıraya göre ve tekemmül tarihinden itibaren en geç altı
ay içinde sonuçlandırılması gerekmektedir (İYUK.m.20/5).
Yargılama aşamasında tebligat işlemleri İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 60’ıncı
maddesi uyarınca Tebligat Kanunu’na göre yürütülmektedir.
Kararların Sonuçları-Uygulanması
Kararların Sonuçları
Vergi mahkemesi kararlarının sonuçlarını davanın vergi ödevlisi ya da vergi dairesince
açılmasına; lehte ya da aleyhte sonuçlanmasına göre incelemekte yarar vardır.
Vergi ödevlisi tarafından açılan davada,
• Kısmen ya da tamamen vergi ödevlisinin lehine karar verilmesi (davanın kabul edil-
mesi) hâlinde; karar uyarınca dava konusu işlem iptal edilmekte ve terkin işlemi
gerçekleştirilmektedir. Çünkü, böyle bir durumda mahkeme, vergi idaresinin dü-
zenlediği işlemi hukuka aykırı bulmakta ve bu işlemi kısmen ya da tamamen ip-
tal etmektedir. Bu karar sonucunda yapılan vergi tarhının kısmen ya da tamamen
terkin edilmesi; tahsil edilmiş/ödenmiş bir vergi varsa kısmen ya da tamamen iade
edilmesi gerekmektedir.
• Kararın vergi ödevlisi aleyhine verilmesi (davanın reddi) hâlinde, vergi idaresinin
vergilendirme işleminin hukuka uygun olduğu sonucu doğmaktadır. Bu durumda,
davanın açılmasıyla tahakkuk edemeyen vergi ve/ya da cezalar kararın tebliğ tari-
hi itibariyle tahakkuk etmekte ve tahsil aşamasına geçilmektedir. Ancak, ilk derece
mahkemesinin nihaî kararlarına karşı kanun yolu denetimi söz konusu olduğundan,
tahakkuk eden vergi ve/ya da cezanın kesinleşmesi, bu denetim yoluna başvurulup
başvurulmamasına göre gerçekleşmektedir. Ayrıca, davanın açılması yüzünden geç
tahakkuk etmiş olan vergi için gecikme faizi uygulanması da sözkonusu olmaktadır.
Vergi idaresi tarafından açılan davanın,
• Lehe sonuçlanması (davanın kabul edilmesi) hâlinde, takdir ve tadilat komisyon-
ların kararları iptal edilmekte ve hükümsüz hâle gelmektedir. Aynı şekilde, Vergi
Usul Kanunu’nun mükerrer 49’uncu maddesi uyarınca açılan davaların lehte so-
nuçlanması hâlinde yapılan bedel ve değer tespitleri iptal edilmektedir.
• Aleyhe sonuçlanması (davanın reddedilmesi) hâlinde, dava konusu işlemin hukuka
uygun olduğunun kabul edilmesi nedeniyle idarenin mahkeme kararının, dolayısıyla
dava konusu işlemin gereğini, Kanun’da belirtilen sürede yerine getirmesi gerekir.
Vergi mahkemeleri, vergi dairelerince yapılan tarhiyat ve kesilen cezalarla takdir ko-
misyonlarının kararlarında yer alan matrahları değiştirebildiğinden ve hüküm fıkrasında
matrah belirleyebildiğinden, bu gibi durumlarda vergi dairelerinin hesaplamaları mahke-
me kararına göre yapması gerekmektedir. Vergi mahkemesinin uyuşmazlığı çözmek için
bu yönde verdiği karar, idarenin yerine geçerek karar verme anlamına gelmemektedir.
Hukuka uygunluk denetimi ve usûl ekonomisi ilkesi mahkemenin böyle karar vermesini
gerektirmektedir.
Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra, bu
kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri malî yükümler ile zam ve
cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir. Vergi Usul Kanunu’nun 112’nci madde-
sinin 3 fıkrası uyarınca, vergi mahkemesinde dava açılması yüzünden tahsil işlemleri du-
ran ve taksit süreleri geçmiş olan verginin süreleri geçen taksitlerinin ihbarnamenin tebliğ
tarihinden başlayarak bir ay içinde ödenmesi gerekir. Ayrıca dava konusu yapılan verginin
ödenmemiş kısmına kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu dö-
neme ilişkin normal vade tarihinden başlayarak mahkeme kararının tebliğine kadar geçen
süreler için Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna (AATUHK.m.51) göre
belirlenen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Bu faiz de aynı süre içinde
ödenir. Bu hüküm verginin ödenmesini geciktirmeyi hedefleyen girişimleri caydırmaya
yöneliktir. Bu faizden kurtulmak için mükelleflerin, isterlerse tahsili duran vergi ve ceza-
ları davanın devamı sırasında kısmen ve tamamen ödeyebilmeleri mümkündür.
5. Ünite - Davanın Görülmesi 131
Özet
İlk inceleme ve ilk inceleme üzerine verilecek kararları İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre, ilk inceleme
1 irdeleyebilmek sonunda herhangi bir eksikliği ve/ya da aykırılığı
Esas defterine kaydı yapılan dilekçelerin, Danıştay’da olmadığı anlaşılan dava dilekçelerinin ve eklerinin
daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hâkimi; birer örneği davalıya; davalının vereceği savunma
idare ve vergi mahkemelerinde ise, mahkeme baş- dilekçesi davacıya; davacının ikinci dilekçesi (replik)
kanı veya görevlendireceği bir üye tarafından, görev davalıya; davalının vereceği ikinci savunması (düplik)
ve yetki, idarî merci tecavüzü, ehliyet, idarî davaya da davacıya tebliğ edilir. Davacının ikinci savunma
konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem dilekçesine karşı davacının cevap vermesi kural ola-
olup olmadığı, süre aşımı, husumet, dava dilekçesinin rak mümkün değildir. Tarafların, yapılacak tebliğlere
düzenlenmesinin ve tek dilekçe ile dava açılmasının karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde cevap
kanuna uygun olup olmadığı, yönlerinden sırasıyla vermesi mümkündür.
incelenmesi gerekmektedir (İYUK.m.14/3). Danıştay, bölge idare mahkemeleri ve vergi mahke-
İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre, Danıştay veya melerinde yazılı yargılama usûlü uygulanmaktadır.
vergi mahkemelerinde yapılan ilk inceleme sonucun- Ancak, Danıştay ya da vergi mahkemelerinde açılan
da kanuna aykırılık görülürse; ve konusu yirmi beş (2018 yılı için 44.000) bin Türk
• Adlî ve askerî yargının görevli olduğu konularda Lirasını aşan vergi davalarında, taraflardan birisinin
açılan davanın reddine;
talebi üzerine duruşma yapılır. Temyiz ve istinaf aşa-
• İdarî yargının görevli olduğu konularda görevli ve/ya
masında duruşma yapılması tarafların talebine ve Da-
da yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev
nıştay veya ilgili bölge idare mahkemesinin kararına
veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının
bağlıdır. Danıştay, mahkeme ve hâkim de belirtilen
görevli ve/ya da yetkili mahkemeye gönderilmesine;
talep ve miktar şartlarına bağlı olmaksızın kendiliğin-
• Dava ehliyetinin yokluğu, idarî davaya konu ola-
den de duruşma yapılmasına karar verebilir.
cak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin bu-
Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 378’inci maddesi
lunmaması, davanın süresinde açılmamış olması
gereği, mahkemenin vergi davasına konu olan tarhi-
hâllerinde davanın reddine;
yatın dayanağı incelemeyi yapmış bulunan inceleme
• Davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım
elemanları ile mükellefin duruşmada hazır bulundur-
gösterilerek açılması hâlinde, dava dilekçesinin
duğu malî müşaviri veya muhasebecisini de dinlemesi
gerçek hasma tebliğine;
mümkündür.
• Dava dilekçesinin kanuna uygun ya da tek dilekçe
ile dava açmanın mümkün olmadığının belirlen-
mesi hâlinde, dava dilekçelerinin kanuna uygun İsbat ve delil konusunu tartışabilmek
3
şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları ta- İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda re’sen araştırma il-
mamlanmak; ehliyetli olan şahsın avukat olmayan kesi (İYUK.m.20), geç ibraz olunan belgeler (İYUK.m.
vekili tarafından dava açılmış ise, otuz gün içinde 21) ve dava açıldıktan sonra delil tesbiti (İYUK.m.58)
bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak dışında isbat ve delil ile ilgili hükümlere yer verilme-
üzere dilekçelerin reddine; mektedir. Öte yandan, aynı Kanunun Hukuk Muha-
• İdarî merci tecavüzü hâlinde dilekçelerin görevli kemeleri Kanunu’na açık atıfta bulunduğu 31’inci
idare merciine tevdiine karar verilmesi gerekir. maddesinin birinci bendinde yalnız bilirkişi, keşif ve
delil tesbiti konuları yer almaktadır. Aynı maddenin
Dosyanın tekemmülü sürecini açıklayabilmek ikinci fıkrasına göre, “Bu kanun ve yukarıdaki fıkra
2 uyarınca Hukuk (Usulü) Muhakemeleri Kanunu’na
Usûlüne uygun olarak açılmış olan dava hakkında
karar verilebilmesi için, dosyanın tekemmül etmesi atıfta bulunulan hâller saklı kalmak üzere, vergi uyuş-
gerekir. Dosyanın tekemmül edebilmesi için, öncelik- mazlıklarının çözümünde Vergi Usul Kanunu’nun ilgili
le dilekçeler teatisinin tamamlanması gerekir. Ayrıca, hükümleri uygulanır”.
şartlarının varlığı hâlinde duruşma yapılması da dos- Vergi Usul Kanunu’nun isbat ve delile ilişkin hükmüne
yanın tekemmülünü sağlayan bir unsurdur. Bu an- göre, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya
lamda dosyanın tekemmülü, davanın karar verilmesi ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır ve bunların
aşamasına gelmesi demektir. gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille isbatlanabi-
5. Ünite - Davanın Görülmesi 133
lir. Ancak, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabiî ve açık bu- Vergi idaresi tarafından açılan,
lunmayan şahit ifadesi isbat vasıtası olarak kullanılamaz. • Davanın kabul edilmesi hâlinde, takdir ve tadilat
Vergi yargılaması hukuku açısından isbatı, bir vergi komisyonlarının kararları iptal edilir ve hüküm-
hukuku ilişkisinin temelindeki maddî olayın vasıta süz hâle gelir. Aynı şekilde, Vergi Usul Kanunu’nun
olarak delillerden yararlanmak suretiyle ortaya ko- mükerrer 49’uncu maddesi uyarınca açılan dava-
nulması olarak tanımlamak mümkündür. İsbatı ge- ların lehte sonuçlanması hâlinde yapılan bedel ve
reken vakıalar, müsbet (olumlu) vakıalar olabileceği değer tesbitleri iptal edilir.
gibi, menfi (olumsuz) vakıalar da olabilir. • Davanın reddedilmesi hâlinde, dava konusu işle-
İsbat yükü, tarafların iddia ve savunmalarını dayan- min hukuka uygun olduğunun kabul edilmesi ne-
dırdıkları bir olayın gerçekleşmiş olup olmadığının deniyle, idarenin mahkeme kararının, dolayısıyla
isbat edilememesi hâlinde aleyhe bir kararla karşı- dava konusu işlemin gereğini, Kanun’da belirtilen
laşma tehlikesidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda sürede yerine getirmesi gerekir.
isbat yüküne ilişkin, “İspat yükü, kanunda özel bir dü- Vergi Usul Kanunu’na göre, vergi mahkemesinde dava
zenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan açılması yüzünden tahsil işlemleri duran ve taksit sü-
hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” releri geçmiş olan verginin süreleri geçen taksitleri-
(HMK.m.190/1) hükmüne yer verilmektedir. Vakıayı nin ihbarnamenin tebliğ tarihinden başlayarak bir ay
hangi tarafın ileri sürdüğü değil, o vakıadan hangi ta- içinde ödenmesi gerekir. Ayrıca dava konusu yapılan
rafın lehine hak çıkardığı önemlidir. verginin ödenmemiş kısmına ve tarhiyatın ilgili bu-
Vergi Usul Kanunu’nun isbat yüküne ilişkin hükmüne lunduğu döneme ilişkin Amme Alacaklarının Tahsil
göre, “İktisadi ve teknik icaplara uymayan veya olayın Usulü Hakkında Kanun’un 51’inci maddesine göre
özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun belirlenen gecikme zammı oranında gecikme faizi uy-
iddia olunması hâlinde ispat külfeti bunu iddia eden gulanır. Bu faiz de aynı süre içinde ödenir.
tarafa aittir” (VUK.m. 3/B, II). Örneğin, normal ola- Vergi yargısı organlarının verdikleri kararların idare
rak bir ücret karşılığı yürütülen vekâlet hizmetinde tarafından uygulanması, uyuşmazlıkların mahkeme
avukatın ücret almadığını iddia etmesi durumunda, kararı ile çözümlenmesinin doğal sonucudur. İda-
vergi mahkemesinde iddiasını isbat etme yükünü ta- ri Yargılama Usulü Kanunu’na göre, Danıştay, bölge
şıması gerekmektedir. idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri ka-
rarlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bu-
Kararların sonuçlarını ve uygulanmasını değerlendire- lunulmayan hâllerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili
4 bilmek idarî mahkemede maddî ve manevî tazminat davası
Vergi mahkemesi kararlarının sonuçlarını davanın açılabilir (İYUK.m.28/3). Mahkeme kararlarının sü-
vergi ödevlisi ya da vergi dairesince açılmasına; lehte resi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi
ya da aleyhte sonuçlanmasına göre incelemekte yarar hâlinde, tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine
vardır. açılabilir (İYUK.m.28/4).
Vergi ödevlisi tarafından açılan,
• Davanın kabul edilmesi hâlinde; karar uyarınca
dava konusu işlem iptal edilmekte ve terkin işlemi
gerçekleştirilmektedir. Bu karar sonucunda yapılan
vergi tarhının kısmen ya da tamamen terkin edil-
mesi; tahsil edilmiş/ödenmiş bir vergi varsa kıs-
men ya da tamamen iade edilmesi gerekmektedir.
• Davanın reddi hâlinde, vergi idaresinin vergilen-
dirme işleminin hukuka uygun olduğu sonucu
doğmaktadır. Bu durumda, davanın açılmasıyla
tahakkuk edemeyen vergi ve/ya da cezalar kararın
tebliğ tarihi itibariyle tahakkuk etmektedir.
134 Vergi Yargılaması Hukuku
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki konulardan hangisinin ilk inceleme aşamasın- 6. Taraflarca iddia edilen vakıaların doğruluğu hakkında
da ilk sırada incelenmesi gerekir? deliller ileri sürmek suretiyle hâkimde kanaat uyandırma fa-
a. Süre aşımı aliyetine ne denilmektedir?
b. Dava konusu işlemin niteliği a. Delil
c. Ehliyet b. İsbat
d. İdarî merci tecavüzü c. Karar
e. Görev ve yetki d. Yorum
e. Karine
2. İlk incelemenin, dilekçenin alındığı tarihten itibaren kaç
gün içinde yapılması gerekir? 7. Belli bir olaydan belli olmayan bir olay için, kanun tara-
a. 3 fından çıkarılan sonuca ne denilmektedir?
b. 7 a. İspat
c. 10 b. Fiilî karine
d. 15 c. Kanunî karine
e. 30 d. Yorum
e. Kanunî ölçü
3. Aşağıdaki hâllerden hangisinde davanın reddine karar
verilmesi gerekir? 8. Vergi matrah ve/ya da miktarlarının belirlenmesinde
a. Yanlış hasım gösterilmesi dikkate alınmak üzere vergi kanunları ile tesbit edilmiş olan
b. Dava dilekçesinin usûlüne uygun olmaması ölçü ve esaslara ne denilmektedir?
c. Adlî ve/ya da askerî yargının görevli olması a. İsbat
d. İdarî yargının görevli olması b. Yorum
e. Tek dilekçe ile dava açılmasının mümkün olmaması c. Kanunî karine
d. Kanunî ölçü
4. Dilekçeler teatisi aşamasında tarafların kendilerine tebliğ e. Fiilî karine
edilen dilekçelere kaç gün içinde cevap vermesi gerekir?
a. 3 9. Mahkemenin, kişiler veya nesneler üzerinde doğrudan
b. 7 ve duyu organlarına dayanarak bilgi sahibi olmasına ne de-
c. 10 nilmektedir?
d. 15 a. İsbat
e. 30 b. Keşif
c. Delil tesbiti
5. Duruşma yapıldıktan sonra mahkemenin en geç kaç gün d. Delillerin değerlendirilmesi
içinde karar vermesi gerekir? e. Delillerin toplanması
a. 7
b. 10 10. İdarenin, mahkeme kararını en geç kaç gün içinde uygu-
c. 15 laması gerekir?
d. 30 a. 15
e. 60 b. 30
c. 1 ay
d. 45
e. 60
5. Ünite - Davanın Görülmesi 135
Sıra Sizde 5
Vergi yargılaması hukukunda başvurulabilecek deliller şun-
lardır:
Mükellefin beyanname verme, bildirimde bulunma, defter
tutma ve belge düzenine uyma ödevleri çerçevesinde oluşan
beyanname, bildirim, defter ve belgeler; şahit ifadesi, (şahit
ifadeleri bakımından “olayla tabiî ve açık ilginin bulunması”
şartı aranmaktadır); bilirkişi raporu, uzman görüşü, keşif; Vergi
idaresi bünyesinde oluşan yoklama tutanağı-fişi, inceleme tuta-
nağı-raporu, arama tutanağı, bilgi toplama tutanakları, takdir
komisyonu kararları ile istihbarat arşivinde yer alan bilgiler.
Yemin, vergi yargılaması hukukunda delil olarak kabul edil-
memektedir.
5. Ünite - Davanın Görülmesi 137
Yararlanılan Kaynaklar
Akyılmaz, B., Sezginer, M., Kaya, Cemil. (2018). Türk İdari
Yargılama Hukuku, Ankara: Savaş Yayınları.
Bayraklı, H. H. (2013). Vergi Yargılama Hukuku, Afyonka-
rarahisar.
Candan, T. (2017). Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Ka-
nunu, 7. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Gözübüyük, A.Ş., Tan, T. (2016). İdare Hukuku, C. 2, İdari
Yargılama Hukuku, 8. Bası, Ankara: (Turhan Kitabevi).
Gözübüyük, A.Ş. (2017). Yönetsel Yargı, 36. Bası, Ankara:
Turhan Kitabevi.
Kaneti, S. (1989). Vergi Hukuku, 2. Baskı, İstanbul: Filiz Ki-
tabevi.
Karakoç, Y. (1995). Vergi Yargılaması Hukuku, İstanbul:
Alfa Yayınları.
Karakoç, Y. (2014). Genel Vergi Hukuku, 7. Bası, Ankara:
Yetkin Yayınları.
Karakoç, Y. (2017). Vergi Yargılaması Hukuku (Vergi An-
laşmazlıklarının/Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları)
Ders Kitabı, 4. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Karakoç, Y. (2018). Türk Vergi Yargılaması Hukukunda De-
lil Sistemi, 3. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Kırbaş, S. (2016). Vergi Hukuku, 20. Baskı, Ankara: Siyasal
Kitabevi.
Kızılot, Ş., Kızılot, Z. (2012). Vergi İhtilafları ve Çözüm Yol-
ları, 20. Baskı, Ankara: Yaklaşım Yayınları.
Kumrulu, A. (1989). Vergi Yargılama Hukukunun Kuram-
sal Temelleri, (Çoğaltma), Ankara.
Kuru, B., Arslan, R., Yılmaz, E. (2011). Medeni Usul Huku-
ku, 22. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Mutluer, M. K. (2008). Vergi Genel Hukuku, 2.Baskı, İstan-
bul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 121/9.
Mutluer, M. K. (2011). Vergi Hukuku, 3. Baskı, Ankara: Tur-
han Kitabevi.
Öncel, M., Kumrulu, A., Çağan, N. (2016). Vergi Hukuku,
25. Bası, Ankara: Turhan Kitabevi.
Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M. (2011). Medenî Usûl
Hukuku, 12. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Tan, T. (2011). İdare Hukuku, Ankara: Turhan Kitabevi.
Yüce, M. (2017); Vergi Yargılama Hukuku, 5. Baskı, Bursa:
Ekin Yayınevi.
6
VERGİ YARGILAMASI HUKUKU
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Kanun yolunun tanımını yapabilecek,
Kanun yollarını sınıflandırabilecek,
Temyiz-bozma nedenlerini tartışabilecek,
Temyiz incelemesi sonucunda verilen kararları değerlendirebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Kanun Yolu • Temyiz
• Olağan Kanun Yolu • Onama
• Olağanüstü Kanun Yolu • Bozma
İçindekiler
TEMYİZ
Temyiz, olağan kanun yollarından en önemlisidir. Çünkü, temyiz talepleri, vergi yargıla-
ması hukukunda en yüksek dereceli yargı mercii olan Danıştay tarafından incelenip kara-
ra bağlanmaktadır.
Kural olarak, temyiz yolunda Danıştay dava dairelerinin nihaî kararları ile bölge ida-
re mahkemelerinin istinaf incelemesi sonucunda ve İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun
46’ncı maddesinde belirtilen davalar hakkında verdikleri kararların hukuka uygunluğu
denetlenmektedir. Temyiz mercii, yeniden bir yargılama yapılan mahkeme niteliği taşıma-
maktadır. Temyiz yolunda hüküm mahkemesince incelenen vakıalar/olgular, kural ola-
rak, yeniden inceleme konusu yapılamaz. Temyiz incelemesinde işin maddî yönü ile değil,
hukukî yönü ile ilgilenilmektedir. Çünkü, ilk derece mahkemesinde ve istinaf merciinde
uyuşmazlık konusu olay yargılandığı hâlde, temyiz incelemesinde mahkemenin kararı
yargılanmaktadır. Bu bağlamda, kararın hukuka ve usûle uygun olarak verilip verilmediği
araştırılmaktadır. Fakat karardan sonra ortaya çıkan ve hükmü etkileyecek nitelikte olan
olguların temyiz aşamasında da ileri sürülmesi mümkündür.
Temyiz Mercii
1982 Anayasası’nın 155’inci maddesinde; “Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve kanu-
nun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii-
dir. Kanun’da gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar” denil-
mek suretiyle yüksek mahkemeler arasında yer alan Danıştay’ın hem idarî mahkemelerce
verilen hem de kendisinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyiz mercii
olduğu belirtilmektedir.
Vergi yargılaması hukuku alanında, temyiz mercii Danıştay’dır. Nitekim, Danıştay
dava dairelerinin nihaî kararları ile bölge idare mahkemelerinin istinaf incelemesi sonu-
cunda ve İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46’ncı maddesinde belirtilen davalar hak-
kında verdikleri kararlar Danıştay’da temyiz edilebilmektedir (İYUK.m.46/1). Bölge idare
mahkemelerinin temyize tâbi kararları için temyiz mercii, Danıştay’ın ilgili Dava Dairesi;
Vergi dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdikleri nihaî kararların temyiz
mercii ise, Vergi Dava Daireleri Kuruludur (DşK.m.38/2-b).
142 Vergi Yargılaması Hukuku
Temyiz Dilekçesi
Temyiz talebinin, Danıştay Başkanlığına hitaben yazılan bir dilekçe ile yapılması gerekir
(İYUK.m.48/1).
Temyiz dilekçesi, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3’üncü maddesinde gösterilen
dava dilekçesi şartları dikkate alınarak düzenlenmelidir. Ayrıca, temyiz dilekçesinde
bunlara ek olarak, temyiz edilen kararın bir özetinin, yazılı bildirim tarihinin, temyiz
sebeplerinin, duruşma talep edilecekse duruşma talebinin ve talep sonucunun da yer
alması şarttır.
Temyiz dilekçesinde;
• Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları
ve adresleri ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının yazıl-
ması gerekir.
Temyiz eden birden fazla ise, her birinin ad, soyadı ve adreslerinin; dava vekil ile takip
ediliyorsa, vekil ve davacının adreslerinin ayrı ayrı yazılması şarttır. Yalnız vekilin adresi-
nin yazılması hâlinde dilekçe reddedilir.
Tebligat Kanunu’na göre, yargılama işlemlerine ilişkin tebliğlerin imza karşılığında
yapılması gerektiğinden adresin ev veya işyeri olarak açık yazılması şarttır. Posta kutusu
gibi tebliğ evrakını teslime elverişsiz, imza alınmasına imkân vermeyen adres gösterilmesi
mümkün değildir.
• Davanın ve temyiz edilen kararın konusu açıklanır, sebepleri ve dayandığı deliller
gösterilir.
Kısaca dava konusu olay ve verilen karar yazıldıktan sonra temyiz sebepleri, gerektiği
ölçüde maddî ve hukukî dayanaklar ve deliller gösterilmeli; talep sonucu (netice-i talep-son
istek) açık bir şekilde belirtilmelidir. Gerçi, temyiz mercii bütün dosyayı, dava ve cevap di-
lekçelerini, ekli belgelerle işlem dosyasını kendiliğinden inceleyip her türlü bilgileri diğer
yerlerden isteyebilir (İYUK.m.20/1). Ancak, temyiz dilekçesinin talebi tam olarak ortaya
koyması, usûlüne uygun şekilde gerekli bütün bilgi ve delilleri mahkemeye bildirmesi da-
vanın kolayca anlaşılmasını sağlar.
• Temyiz edilen kararın yazılı bildirim tarihinin gösterilmesi gerekir.
Bildirim (tebliğ) tarihinin yazılmaması hâlinde yapılacak işlem konusunda herhangi
bir düzenleme bulunmadığı gibi, uygulama birliğinden de bahsetmek mümkün değildir.
Kararın yazılı bildirim tarihinin dosyadan anlaşılamaması hâlinde, temyiz talebinin sü-
resinde yapılıp yapılmadığının kontrolü mümkün olamamaktadır. Ancak, kararın bildi-
riminin imza karşılığı gerçekleşeceği ve tebligat alındısının bir nüshasının esas dosyada
bulunacağı düşünüldüğünde, yazılı bildirim tarihinin temyiz dilekçesinde belirtilmemiş
olmasını önemli bir noksanlık olarak değerlendirmek mümkün değildir.
• Tam yargı davalarına veya vergi uyuşmazlıklarına yahut yargılama giderlerine
ilişkin temyiz başvurularında, uyuşmazlık ve temyiz konusu miktarın bildirilme-
si gerekir.
• Vergi uyuşmazlıklarıyla ilgili temyiz başvurularında, vergi, resim, harç ve
benzeri malî yükümler ve bunların zam ve cezaları, cezanın nev’i ve yılı, ih-
barnamenin tarih ve sayısı, varsa mükellefin hesap numarası gösterilmelidir
(İYUK.m.48/2; 3/2-e).
6. Ünite - Yargı Kararlarına Karşı Başvuru Yolları (Kanun Yolları-Temyiz) 145
• Belgeler temyiz dilekçesine eklenmelidir. Temyiz edilen karar ile temyiz sebeple-
rine ilişkin belgelerin asılları veya örneklerinin; Vergi Usul Kanunu’nun 377’nci
maddesi gereğince vergi dairelerinin mahkeme kararını temyiz edebilmeleri için
Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının muvafakatnamesinin; bu
başkanlık muvafakat verme yetkisini devretmiş ise, vergi dairesi başkanlığının
ve/ya da defterdarlığın; il özel idareleriyle belediyelerin temyiz edebilmeleri için
bağlı bulundukları valiliklerin muvafakatnamesinin temyiz dilekçesine eklenme-
si gerekir.
Kanunda yazılı olmamakla beraber dilekçenin bütün nüshalarının, temyiz eden da-
valı veya davacı; varsa temsilcileri veya vekilleri tarafından imzalanması gerekir. Dilekçe
aslının veya örneklerinin imzasız olması ya da aslının imzalı, örneklerinden birinin, bir-
kaçının veya hepsinin imzasız olması davanın reddini değil, dilekçenin reddini gerekti-
rir. Çünkü, dilekçeyi hazırlamak, belge ve deliller sağlayarak dilekçeye eklemek, harcını
ve posta ücretini ödemek suretiyle dava açma talebini belirten irade beyanı açıklanmış
olmaktadır. Dava dilekçesini dalgınlık, unutkanlık, telaş gibi nedenlerle davacının imza-
lamamış olması, bu kadar emek ve masrafla açıkladığı dava açma iradesinin yokluğuna
işaret edemez. Aksi hâlde, Anayasa’da idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı açık
olduğu bildirilen yargı yolu da, dolaylı olarak kapatılmış olur.
• Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenmemiş ise, kara-
rı veren merci tarafından ilgiliye tamamını ödemesi için yedi günlük süre verilir. Bu
süre içinde tamamlanmazsa temyizden vazgeçmiş sayılacağı kendisine bildirilir.
İlgili bu tebligata rağmen süresinde harç ve giderleri tamamlamazsa, ilgili merci,
kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verir (İYUK.m.48/6).
• Temyizin süresinde yapılıp yapılmadığını, temyiz dilekçesi kendisine verilen veya
gönderilen kararı veren merciin incelemesi gerekir. Temyiz, dilekçenin Temyiz Def-
terine kaydedildiği tarihte yapılmış sayılır. Bu kayda göre temyiz süresinde ya-
pılmamışsa kararı veren merci tarafından temyiz isteminin reddine karar verilir
(İYUK.m.48/6). Ancak Danıştay, temyiz başvurusunun süresinden sonra yapılma-
sı hâlinde talebin süre aşımı yönünden reddi için dosyanın ait olduğu mahkemeye
gönderilmesinin zorunlu olmadığı, bu yoldaki kararın temyiz merciince de verile-
bileceği görüşündedir.
• Temyiz başvurusunun kesin bir karar hakkında yapılması halinde de, kararı ve-
ren merci tarafından temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmektedir
(İYUK.m.48/6).
İlgili merciin İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 48’inci maddesi kapsamında verdiği,
• Kararın temyiz edilmemiş sayılmasına,
• Temyiz isteminin reddine ve
• Temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına ilişkin kararlarına karşı, bu kararların
tebliğ tarihini izleyen günden başlayarak (itibaren) yedi gün içinde temyiz yoluna
başvurulması mümkündür (İYUK.m.48/6).
Temyiz Süresi
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda birbirinden farklı temyiz
süreleri vardır.
içinde temyiz yoluna başvurulabilir hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereği, takdir ko-
misyonu kararlarına ilişkin olarak verilen vergi mahkemesi kararına karşı onbeş gün için-
de Danıştay’a temyiz başvurusunda bulunmak mümkün idi. Ancak, 18.06.2014 tarih ve
6545 sayılı Kanun ile İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45’inci maddesinde yapılan
değişiklik sonrasında, vergi mahkemesinin bu konudaki kararlarına karşı, temyiz yolu-
na değil, istinaf yoluna başvurulması gerekmektedir. Nitekim, “İdare ve vergi mahkeme-
lerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin
bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğ tarihinden itibaren
otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, konusu altı bin Türk lirasını geç-
meyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları
hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf
yoluna başvurulamaz” (İYUK.m.45/1).
Temyiz-Bozma Nedenleri
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49’uncu maddesinin 1’inci bendinde, temyiz incele-
mesi sonucunda Danıştay’ın daire ya da bölge idare mahkemesi kararını onama halleri;
2’nci bendinde ise, bozma nedenleri belirtilmektedir. Kanunun, konuya temyiz nedenleri
açısından değil, bozma nedenleri açısından yaklaşımı, temyiz yolunun yapısına uygundur.
Gerçekten, temyiz yolunun niteliği gereği, temyiz incelemesi yapan merciin tarafların ileri
sürdükleri nedenlerle bağlı ve sınırlı olmayıp, temyiz nedenlerini görevinin gereği olarak
kendiliğinden göz önünde tutması mümkündür. Öte yandan, temyiz incelemesinin hu-
kukun birliğini ve üstünlüğünü sağlamaya yönelik olması da amaç yönünden, bu sonucu
desteklemektedir. Bu bakımdan, vergi davalarında da Danıştay’ın tarafların ileri sürdük-
leri temyiz nedenleriyle bağlı olmadığından incelemeyi görevi gereği (re’sen) yürütmesi
gerekir. Çünkü, vergi yargılaması hukukunda re’sen araştırma ilkesi geçerlidir.
Temyiz edenin, temyiz dilekçesini İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3’üncü madde-
sine uygun olarak düzenlenmesi gerekli ise de (İYUK.m.48/2), temyiz nedenlerini somut
olarak dilekçede göstermesi, talebini belirli bir temyiz nedenine dayandırması zorunlu de-
ğildir. Danıştay’ın, görevi gereği varlığını tespit ettiği bozma nedenlerine dayanarak, mah-
keme kararını bozması mümkündür. Bu bakımdan, kanunun temyiz nedenlerini bozma
nedenleri olarak düzenlemesi yerindedir.
Vergi yargılaması hukukunda, Danıştay dava daireleri ile bölge idare mahkemeleri-
nin kararları, ancak bu mahkemelerin bir hukuk kuralını yanlış uygulamaları durumunda
temyiz edilebilir. Burada sözü edilen hukuk kuralı, kanunları, Cumhurbaşkanlığı Karar-
nameleri, yönetmelikleri, sözleşmeleri ve örf-âdet hukukunu içine alacak şekilde geniş
kapsamlıdır.
İdari Yargılama Usulü Kanunu temyiz-bozma nedenlerini üç başlık altında toplamak-
tadır (m. 49/2).
a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usûl hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya ek-
sikliklerin bulunması.
İdarî/vergi yargılama(sı) usûlünde, temyiz incelemesinde dikkate alınan bozma ne-
denleri, kural olarak iptal davasında kullanılan iptal nedenlerine benzemektedir. Görev ve
yetki dışında bir işe bakılmış olması, iptal nedenlerinden yetki; hukuka aykırı karar verilmiş
olması, iptal nedenlerinden konu ve sebep; usûl hükümlerinin uygulanmasında kararı etki-
150 Vergi Yargılaması Hukuku
leyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması, iptal nedenlerinden şekil yönünden
hukuka aykırılık durumuna benzemektedir. Ancak, bir iptal nedeni olan amaç; başka bir
deyişle, yetki saptırması yönünden hukuka aykırılık durumu, temyiz yolunun bozma ne-
denleri arasında yer almamaktadır.
Temyiz yolunda kullanılan bozma nedenlerinden ikisi, yani görev ve yetki dışında bir
işe bakılmış olması ile usûl hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte
hata veya eksikliklerin bulunması, kural olarak, ilk derece mahkemesi ve işleyişi ile ilgilidir.
Bu itibarla, hem ilk derece mahkemesi hem de istinaf mercii olan bölge idare mahkeme-
si tarafından yapılmış bulunan bu tür sakatlıklar, temyiz yolunda bir bozma nedenidir.
Bozma nedenlerinden üçüncüsü, yani hukuka aykırı karar verilmiş olması ise, dava ko-
nusu yapılmış olan idarî işlem ile ilgilidir. Danıştay dava dairesi veya istinaf mercii, bu
konuda ileri sürülmüş olan hukuka aykırılık durumlarını değerlendirir ve karara bağlar.
Danıştay dava dairesinin veya istinaf mercii olan bölge idare mahkemesinin davayı ka-
rara bağlarken bu konuda yaptığı sakatlıklar, üçüncü bozma nedenini oluşturmaktadır.
Temyiz mercii olarak Danıştay, ilgisine göre dava dairesinin nihaî kararının veya istinaf
merciinin kararının hukuka uygun olup olmadığını, kural olarak, ilk derece mahkemesi
ve istinaf mercii önünde ileri sürülen iddia ve savunmaları dikkate alarak belirlemeye ça-
lışmaktadır. Bunun sonucu olarak da, ilk derece mahkemesinde ve istinaf merciinde ileri
sürülmeyen iddia ve savunmalar, Danıştay’da temyiz dolayısıyla ileri sürülemez. Ancak,
kamu düzenini ilgilendiren sakatlıklar, ilk derece mahkemesi ya da istinaf mercii önünde
ileri sürülmemiş olsa bile temyiz aşamasında Danıştay önünde ileri sürülebilir.
Görev ve yetki, usûle ilişkin kurumlar olduklarından, temyiz nedenlerini, genel olarak
usûle ve hukuka aykırılık biçiminde ele almak mümkündür.
Kanunun temyiz nedenlerini belirlerken başvurmuş olduğu sıra eleştirilebilir. Ger-
çekten, usûl kurallarına aykırılık bulunup bulunmadığı, maddî hukuka aykırılık bulunup
bulunmadığından önce araştırılmak gerekir. Çoğu kez, usûl hukuku açısından kararda
bulunan bozukluklar, bu aşamada, esasın incelenmesini gereksiz kılacak niteliktedir. Bu
açıdan, kanunun önce usûl hukukuna aykırılığı, sonra maddî hukuka aykırılığı temyiz
nedeni olarak göstermesi daha uygun olurdu.
Temyiz nedenleri bu çalışmada, iki başlık altında ve bu sıraya uygun olarak ele alınmaktadır.
Hukuka Aykırılık
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49’uncu maddesinin 2’nci bendinin (b) alt bendi hu- Maddî hukuka aykırılık, maddî
hukuka ilişkin bir hukuk kuralının
kuka aykırı karar verilmesini bozma nedeni olarak belirtmektedir. Burada sözü edilen yanlış uygulanması, yani o hukuk
hukuka aykırılık, maddî hukuka aykırılık anlamına gelmektedir. Maddî hukuka aykırılık, kuralının ya hiç uygulanmaması ya
maddî hukuka ilişkin bir hukuk kuralının yanlış uygulanması, yani o hukuk kuralının ya da eksik uygulanmasıdır.
dir. Başka bir deyişle, Danıştay içtihadı birleştirme kararlarına aykırılık da vergi davaların-
da bozma nedenidir. Buna karşılık, emsal niteliğindeki Daire veya Kurul kararlarına aykı-
rılık, hukuka aykırılık olarak değerlendirilemez. Bununla birlikte, uygulamada, yerleşmiş
(müstekar) içtihadın hukuk normu değerini kazandığını da gözlemlemek mümkündür.
Temyiz denetimi sırasında Danıştay, bir hukuk kuralının karara konu uyuşmazlığa
doğru olarak uygulanıp uygulanmadığını denetlemektedir. Bu itibarla, temyiz inceleme-
sinde, mahkemenin kararında, gerek hukuk kuralının uygulanmasında gerek yorumunda
herhangi bir yanlışlık yapılmış olduğunun belirlenmesi hâlinde, mahkeme kararının bo-
zulması gerekir.
Temyiz denetiminde, kural olarak, mahkeme tarafından tesbit edilen olayların gerçeğe
uymadığı yolundaki itiraz dikkate alınmaz ve inceleme konusu yapılmaz. Çünkü, gerçeğe
uymadığı ileri sürülen olaylar, bir mahkeme tarafından tesbit edilmiştir. Bu tesbitin doğru
yapıldığı varsayılır. Böyle olmakla birlikte, Danıştay, mahkeme tarafından olayların ger-
çeğe uygun olarak tesbit edilmediği yolundaki iddiaları, kimi durumlarda incelemekte ve
bozma sebebi olarak kabul etmektedir. Bunun sebebi de istinaf kanun yolunun bulunma-
ması idi. İstinaf kanun yolunun işlerlik kazanmasından sonra Danıştay içtihadında farklı
bir yaklaşımın ortaya çıkması beklenmelidir.
Danıştay, olayın mahkeme tarafından nitelendirilmesini de, kimi durumlarda denet-
lemekte ve gerektiğinde mahkeme kararını bozmaktadır.
İlk incelemeden sonraki inceleme, Danıştay tarafından bozma nedenlerinin var olup
olmadığı bakımından yapılır. Danıştay’da temyiz incelemesi, tarafların ileri sürdükleri
temyiz nedenleri ile sınırlı değildir. Anayasaya aykırılık, mevzuata açık aykırılık, kamu
düzenine ilişkin kurallara uyulmaması gibi hâllerde temyiz mercii, herhangi bir talep ol-
masa da bu bozma nedenlerini kendiliğinden dikkate alabilmektedir. Kural olarak, olayın
gerçeğe uymadığı yolundaki iddialar inceleme konusu yapılmaz ise de, bölge idare mahke-
mesinin incelemeyi eksik yapmış olduğu hâllerde, Danıştay’ın, geçmiş uygulamaları dik-
kate alındığında, bu iddiaları bozma sebebi olarak kabul etmesi beklenmektedir.
Bozma Kararı
Temyiz incelemesi sonunda,
• Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
• Hukuka aykırı karar verilmesi,
• Usûl hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya ek-
sikliklerin bulunması
nedenlerinden herhangi birisinin bulunması hâlinde, Danıştay, incelenen kararı bozar
(İYUK.m.49/2). Bozma kararında hukuka ve usûle aykırılıkların, araştırılacak ve soruştu-
rulacak hususlar ile yanlışlıkların, eksikliklerin açıkça belirtilmesi gerekir.
Onama Kararı
Onama kararı: Danıştay Temyiz incelemesi sonunda Danıştay, temyiz edilen kararda bozma nedenlerinin bulun-
dairesinin ya da istinaf merciinin
kararında bozmayı gerektiren
maması; yani, kararın hukuka uygun olması hâlinde, temyiz talebini reddederek kararın
bir eksiklik ve/ya da aykırılığın onanmasına karar verir (İYUK.m.49/1,a). Danıştay dairesinin ya da istinaf merciinin kara-
bulunmaması nedeniyle rında bozmayı gerektiren bir eksiklik ve/ya da aykırılığın bulunmaması nedeniyle temyiz
temyiz talebinin reddi yönünde
verilen karara onama kararı talebinin reddi yönünde verilen karara onama kararı denilmektedir.
denilmektedir.
Kararın Gerekçesini Değiştirerek Onama Kararı
Temyiz incelemesi sonunda, Danıştay, kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte
gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek
onar (İYUK.m.49/1,a).
Israr Kararı
İdari Yargılama Usulü Kanunu, bölge idare mahkemesine, Danıştay’ın bozma kararına
karşı ısrar etme hakkı tanımaktadır (İYUK.m.50/3). Ancak, kararlarını temyiz yoluyla
Vergi Dava Daireleri Kurulu incelediği ve bu kurulun kararları da uyulması zorunlu ka-
rarlar olduğu için ilk derece mahkemesi olarak Danıştay dava dairesi, kararlarında ısrar
edemezler (İYUK.m.49/4).
Bölge idare mahkemesi, Danıştay’ın bozma kararını uygun görmezse nedenlerini ve
gerekçesini belirterek ilk kararını aynen yazmak suretiyle ısrar eder; fakat, bozulan kara-
rını verme gerekçesini değiştiremez. Ancak mahkeme, kararını esas gerekçeyi değiştirme-
den yeni gerekçelerle kuvvetlendirebilir. Buradaki yeni gerekçeleri, mahkemenin ilk ka-
rarını verdiği zamanki hukukî dayanağı değiştirilmeden bu kararı kuvvetlendirecek yeni
gerekçeler olarak anlamak gerekir.
Mahkeme, yeniden inceleme yapması gerekiyorsa, bu incelemeyi yaptıktan sonra kara-
rında ısrar edebilir. Bir kararın ısrar kararı olabilmesi için, ilk karardaki hukukî sebebe dayalı
olması gerekir. Bir kararın ısrar kararı niteliğinde olup olmadığının takdiri, ısrar kararı hak-
kında karar verme yetkisine sahip olan mercii olarak Vergi Dava Daireleri Kuruluna aittir.
Israr kararı davayı sonuçlandıran kararlardan olduğu için taraflarca temyiz edilebi-
lir. Israr kararının ilgili tarafından temyizi hâlinde, talep, Danıştay Vergi Dava Daireleri
Kurulunca incelenir ve karar bağlanır. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, Danıştay’ın
ilgili vergi dava dairesinin kararını uygun görürse mahkemenin ısrar kararını bozar; aksi
hâlde ısrar kararını onar. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun kararına uyulması
zorunludur (İYUK.m. 50/3,5).
Bölge idare mahkemesi bozma kararının bir kısmına uyar, bir kısmında ısrar ederse
önce Vergi Dava Daireleri Kurulu, kararın ısrara ilişkin kısmını inceleyip kararını ver-
dikten sonra, kararın diğer kısımları hakkında da temyiz talebi varsa, bu taleplere ilişkin
temyiz incelemesi görevi Danıştay dava dairesince yapılır.
158 Vergi Yargılaması Hukuku
Temyizden Vazgeçme
Bölge idare mahkemesi veya ilk derece mahkemesi olarak Danıştay dava dairesince dava
hakkında nihaî karar verilmeden, yani temyiz hakkı doğmadan temyizden vazgeçilemez.
Nihaî karar verildikten sonra taraflar, temyiz yoluna başvurmadan temyiz etme hakkın-
dan vazgeçerek kararın biran önce kesinleşmesini sağlayabilecekleri gibi, temyiz yoluna
başvurduktan sonra da temyiz mercii tarafından temyiz talebi hakkında bir karar verilin-
ceye kadar yine temyiz taleplerinden vazgeçebilirler.
Temyizden vazgeçme, mahkemeye veya ilk derece mahkemesi olarak Danıştay dava
dairesine verilecek bir dilekçe ile olur. Dilekçenin asıl tarafça imzalanması şart değildir.
“Temyizden vazgeçmeye yetkili olması” durumunda, vekil veya temsilci de temyizden vaz-
geçme dilekçesini imzalayabilmektedir.
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 48’inci maddesinin 3’üncü bendi gereğince, bir
tarafın temyiz dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, kararı süresinde temyiz etmemiş olsa
bile, cevap dilekçesinde temyiz edebilmekte ve bu dilekçesi temyiz dilekçesi yerine geç-
mektedir. İlk temyiz yoluna başvuran tarafın temyizden vazgeçmesinin, bu temyiz üzerine
temyiz süresini geçirmiş olduğu hâlde cevap dilekçesinde temyiz talebinde bulunmuş olan
tarafın temyiz başvurusunu etkilememesi gerekir.
Temyizden vazgeçen, kararı kabul etmiş sayılır.
6. Ünite - Yargı Kararlarına Karşı Başvuru Yolları (Kanun Yolları-Temyiz) 159
Özet
Kanun yollarının tanımını yapabilmek Temyiz-bozma nedenlerini tartışabilmek
1 3
Kanun yolu, davanın taraflarına tanınan hukukî bir İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun, konuya temyiz
imkândır. Kanun yolu, mahkemelerce verilen nihaî nedenleri açısından değil, bozma nedenleri açısından
(son) kararların (hükümlerin) üst derece yargı organ- yaklaşımı, temyiz yolunun yapısına uygundur. Tem-
ları veya doğrudan doğruya kararı veren yargı organı yiz incelemesi yapan merci tarafların ileri sürdükleri
tarafından yeniden incelenmesi, hukukî denetiminin nedenlerle bağlı ve sınırlı olmayıp temyiz nedenlerini
yapılması ve gerekli görülürse değiştirilmesidir. Bu kendiliğinden göz önünde bulundurabilir. Temyizin
yol ile yanlış olarak verildiği ileri sürülen yargı karar- amacı, hukukun birliğini ve üstünlüğünü sağlamak-
larının yeniden incelenmesi ve değiştirilmesi sağlan- tır. Bu bakımdan, vergi davalarında da Danıştay’ın
maktadır. Bu itibarla, kanun yolu deyimi, hukuk sis- incelemeyi görevi gereği (re’sen) yürütmesi gerekir.
temlerinde yargı organları tarafından verilmiş nihaî Çünkü, vergi yargılaması hukukunda re’sen araştırma
kararlara karşı varsa hata ve yanlışlıklar ile hukuka ilkesi egemendir.
aykırılıkların giderilmesi amacıyla davanın tarafları- Vergi yargılaması hukukunda, Danıştay dava daireleri
na tanınmış çeşitli başvuru yollarını ifade etmektedir. ile bölge idare mahkemelerinin kararları, ancak huku-
ka aykırı verildikleri iddiasıyla temyiz edilebilir. İdari
Kanun yollarını sınıflandırabilmek Yargılama Usulü Kanunu temyiz-bozma nedenlerini
2
Vergi yargılaması hukukunda mahkemelerin verdi- üç başlık altında toplamaktadır (İYUK.m. 49/2): Gö-
ği nihaî kararların kesinleşmesine engel olan kanun rev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması; hukuka
yollarına olağan kanun yolları denilmektedir. Yargı aykırı karar verilmiş olması; usûl hükümlerinin uygu-
kararına karşı olağan kanun yollarına başvurulması, lanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya
o kararın kesinleşmesini önlemektedir. Kararın ke- eksikliklerin bulunması.
sinleşmesi, ancak olağan kanun yoluna süresi içinde Temyiz yolunda dikkate alınması gereken bozma ne-
başvurulmaması ya da başvurulup da talebin redde- denlerinden ikisi, yani görev ve yetki dışında bir işe
dilmesi hâlinde mümkündür. Olağan kanun yolları bakılmış olması ile usûl hükümlerinin uygulanmasın-
arasında, temyiz, istinaf ve itiraz yer almaktadır. da kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksiklik-
Kesinleşmiş kararlara karşı tanınmış olan kanun yolu- lerin bulunması, ilk derece mahkemesi-istinaf mah-
na, olağanüstü kanun yolu denilmektedir. Olağanüstü kemesi ve işleyişi ile ilgilidir. Bozma sebeplerinden
kanun yolu, yargılamanın yenilenmesidir. Yargılama- üçüncüsü, yani hukuka aykırı karar verilmiş olması
nın yenilenmesi yoluna, verilen hükmün kesinleşme- ise, ilk derece mahkemesinin-istinaf merciinin davayı
sine rağmen, yargılamanın yeniden yapılmasını sağla- karara bağlarken bu konuda yaptığı sakatlıklar ile ilgi-
mak amacıyla başvurulmaktadır. lidir. Temyiz mercii olarak Danıştay, ilk derece mah-
Temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen karar- kemesinin-istinaf merciinin kararının hukuka uygun
lara karşı Danıştay Başsavcısının başvurabileceği özel olup olmadığını, belirler.
bir kanun yolu vardır. Buna, kanun yararına temyiz
denilmektedir (İYUK.m.51). Kanun yararına temyiz
de kesinleşmiş kararlara karşı başvurulan bir yol ol-
ması nedeniyle olağanüstü kanun yolu olarak nitelen-
dirilmektedir.
160 Vergi Yargılaması Hukuku
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki kararlardan hangisi aleyhine doğrudan kanun 6. İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre, talep üzerine du-
yoluna başvurulması mümkündür? ruşma yapılmasına kaç lirayı aşan vergi uyuşmazlıklarında
a. Görevsizlik karar verilebilir?
b. Yetkisizlik a. 10.000.- TL
c. Dilekçenin reddi b. 15.000.- TL
d. Davanın reddi c. 20.000.- TL
e. Gerçek hasma gönderilmesi d. 25.000.- TL
e. 50.000.- TL
2. Bölge idare mahkemesinin kararlarına karşı kaç gün
içinde temyiz başvurusunda bulunulabilir? 7. Aşağıdakilerden hangisi temyiz incelemesi sonucunda
a. 10 verilebilecek kararlardan değildir?
b. 15 a. Kararın açıklanması
c. 30 b. Onama
d. 45 c. Bozma
e. 60 d. Düzelterek onama
e. Kısmen bozma kısmen onama
3. Aşağıdakilerden hangisi kanun yoluna başvuru niteliği
taşımamaktadır? 8. Mahkemenin temyiz incelemesi sonucu verilen kararı
a. Yanlışlıkların düzeltilmesi taraflara kaç gün içinde tebliğe çıkarması gerekir?
b. İstinaf a. 3
c. Temyiz b. 7
d. Kanun yararına temyiz c. 15
e. Yargılamanın yenilenmesi d. 20
e. 30
4. Aşağıdaki kararlardan hangisi temyiz edilebilecek karar-
lardır? 9. Bölge idare mahkemesinin temyiz incelemesi sonucu
a. Tek hâkim tarafından verilen karar verilen bozma kararına uymaması hâlinde vermesi gereken
b. Dava dilekçesinin gerçek hasma tebliği yönünde veri- karar hangisidir?
len karar a. Bozma
c. Dilekçenin reddi kararı b. Düzelterek onama
d. Bölge idare mahkemesi kararı c. Israr
e. Davanın süre aşımı yönünden reddi kararı d. Karar verilmesine mahal olmadığı
e. Onama
5. Temyiz isteminin reddi kararına karşı kaç gün içinde tem-
yiz başvurusunda bulunmak mümkündür? 10. Temyiz dilekçesinin tebliğ edilmesi üzerine, süresinde
a. 7 kararı temyiz etmemiş olan tarafın kaç gün içinde vereceği
b. 15 cevap dilekçesi ile kararı temyiz edebilmesi mümkündür?
c. 20 a. 7
d. 30 b. 10
e. 45 c. 15
d. 30
e. Bir ay
162 Vergi Yargılaması Hukuku
Yararlanılan Kaynaklar
sı halinde, kararın düzelterek onamasına karar verilmesi Akyılmaz, B., Sezginer, M., Kaya, Cemil. (2018). Türk İdari
mümkündür. Yargılama Hukuku, Ankara: Savaş Yayınları.
Temyiz incelemesine konu olan uyuşmazlıkta bir kısmı hak- Bayraklı, H. H. (2013). Vergi Yargılama Hukuku, Afyonka-
kında verilen karar hukuk ve usûle uygun olabildiği hâlde, rahisar.
diğer bir kısmı hakkında verilen kararın bozulması gereke- Candan, T. (2017). Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanu-
bilir. Bu durumda Danıştay, kısmen onama kısmen bozma nu, 7. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
kararı verebilmektedir. Çağlayan, R. (2006). İdari Yargıda Kanun Yolları (Kararla-
Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinin bulunmaması ra Karşı Başvuru Yolları), 2. Baskı, Ankara: Asil Yayın
hâlinde, temyiz talebi reddedilerek kararın onanmasına ka- Dağıtım.
rar verilmesi gerekir. Gözübüyük, A.Ş., Tan, T. (2016). İdare Hukuku, C. 2, İdari
Temyiz incelemesi sonucunda maddî olaylar hakkında edi- Yargılama Hukuku, 8. Bası, Ankara: Turhan Kitabevi.
nilen bilgi yeterli görülürse veya uyuşmazlık yalnızca hukukî Gözübüyük, A.Ş. (2017). Yönetsel Yargı, 36. Bası, Ankara:
noktalara ilişkin ise, ya da karardaki maddî yanlışlıkların Turhan Kitabevi.
düzeltilmesi mümkün ise, karar bozulmakla birlikte işin esa- Kaneti, S. (1989). Vergi Hukuku, 2. Baskı, İstanbul: Filiz Ki-
sı hakkında da karar verilir. Danıştay tarafından işin esası tabevi.
hakkında karar verilmesi mümkün olmayan hâllerde, karar Karakoç, Y. (1997). Türk Vergi Yargılaması Hukukunda
bozularak dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesi Delil Sistemi, 2. Bası, İzmir: DEÜHF. Döner Sermaye
gerekir. İşletmesi Yayınları.
Karakoç, Y. (1995). Vergi Yargılaması Hukuku, İstanbul:
Alfa Yayınları.
Karakoç, Y. (2014). Genel Vergi Hukuku, 7. Bası, Ankara:
Yetkin Yayınları.
Karakoç, Y. (2017). Vergi Yargılaması Hukuku (Vergi An-
laşmazlıklarının/Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları)
Ders Kitabı, 4. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Kızılot, Ş., Kızılot, Z. (2012). Vergi İhtilafları ve Çözüm Yol-
ları, 20. Baskı, Ankara: Yaklaşım Yayınları.
Kuru, B., Arslan, R., Yılmaz, E. (2011). Medenî Usul Huku-
ku, 22. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Mutluer, M. K. (2008). Vergi Genel Hukuku, 2. Baskı, İstan-
bul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 121/9.
Mutluer, M. K. (2011). Vergi Hukuku, 3. Baskı, Ankara: Tur-
han Kitabevi.
Odyakmaz, Z. (1993). Türk İdarî Yargılama Usulünde Ka-
rarlara Karşı Başvuru Yolları, İstanbul: Alfa Basım, Ya-
yım Dağıtım.
Öncel, M., Kumrulu, A., Çağan, N. (2018). Vergi Hukuku,
27. Bası, Ankara: Turhan Kitabevi.
Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M. (2011). Medenî Usûl
Hukuku, 12. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Tan, T. (2011). İdare Hukuku, Ankara: Turhan Kitabevi.
Yüce, M. (2017); Vergi Yargılama Hukuku, 5. Baskı, Bursa:
Ekin Yayınevi.
7
VERGİ YARGILAMASI HUKUKU
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
İlk derece mahkemesi kararlarına karşı başvurulacak olağan kanun yollarını
açıklayabilecek,
İstinaf kanun yolunun niteliğini tartışabilecek,
Özel İtiraz hâllerini değerlendirebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• İstinaf • Onama
• Özel İtiraz • Bozma
İçindekiler
GENEL ÇERÇEVE
İlk derece mahkemesi olarak vergi mahkemelerinin vermiş olduğu kararların denetimini
sağlayan iki olağan kanun yolu bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, ilk derece mahkemesi
olan vergi mahkemelerinin verdikleri nihaî kararlara karşı başvurulan istinaf; ikincisi ise,
vergi mahkemeleri ile ilk derece mahkemesi olarak görev yapan Danıştay dava daireleri-
nin geçici nitelikte olan kararlarına karşı başvurulmakta olan itirazdır. 6545 sayılı Kanun
ile İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yapılan değişiklikle Türk İdarî/vergi yargılaması
hukukuna dahil edilen istinaf kanun yolundan sonra, geçmişte uygulanan yarı istinaf ni-
teliği taşıyan itiraz kanun yolu kaldırılmış olduğundan, geçici nitelikteki kararlara karşı
başvurulan yolunun önceden Özel İtiraz ifade edilirken, artık sadece İtiraz olarak adlandı-
rılmasının mümkün ve uygun olduğu düşünülmektedir. Önceki dönemdeki itiraz kanun
yolu, verilen kararlara karşı, kural olarak, temyiz kanun yoluna başvurulmasının kabul
edilmesi suretiyle, kesin nitelikte olmayan ikinci bir kanun yolu haline dönüştürülmekte
ve bu kanun yolu İstinaf olarak adlandırılmaktadır. İstinaf kanun yoluna, ilk derece mah-
kemesi olarak görev yapmakta olan vergi ve idare mahkemesinin görmekte/bakmakta ol-
dukları davalara ilişkin nihaî kararlarına karşı başvurulabilmektedir. Bu kararların kurul
halinde ya da tek hâkim tarafından verilmiş olmasının, kural olarak, herhangi bir önemi
yoktur. Ancak, istinaf kanun yolunun devreye sokulmasının üç önemli sonucu bulunmak-
tadır. Bunlardan birincisi, Bölge İdare Mahkemelerinin itiraz; Danıştay dava dairelerinin
temyiz incelemesi sonucu verdikleri kararlara karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren on-
beş gün içinde ve bir defaya mahsus olmak üzere başvurulan ve incelemenin kanunda be-
lirtilen sebeplerle sınırlı olduğu bir kanun yolu olan kararın düzeltilmesi kanun yolunun
yürürlükten kaldırılmış olmasıdır. İkincisi, bazı davalarda verilen ilk derece mahkemesi
kararlarının kesin olması nedeniyle istinaf ya da başka bir kanun yoluna başvurulamama-
sıdır. Üçüncüsü, bölge idare mahkemelerinin istinaf inceleme sonucu verdikleri kararlar-
dan bazılarının kesin olması ve temyiz başvurusuna konu olamamasıdır.
Vergi yargılaması hukukunda, ilk derece mahkemesi olan vergi mahkemelerinin nihaî
kararları ile Danıştay dava daireleri ve vergi mahkemelerinin geçici tedbir niteliğinde-
ki bazı kararlarına karşı başvurulan kanun yollarını iki başlık altında incelemek gerekir.
Bunlardan birincisi, vergi mahkemelerin nihaî kararlarına karşı başvurulan kanun yolu
(denetimi) olan istinaf; ikincisi ise, ilk derece mahkemelerinde görülmekte olan davalar
arasındaki bağlantı iddialarına ilişkin kararlar ile yürütmenin durdurulması taleplerine
ilişkin kararlara karşı başvurulan (özel) itiraz hâlleridir. (Özel) itiraz hâlleri de olağan bir
kanun yolu başlığı altında incelenmektedir. Çünkü, bu yollarla da mahkeme kararları bir
üst mahkeme tarafından incelenmekte ve denetlenmektedir.
168 Vergi Yargılaması Hukuku
İSTİNAF
İstinaf, idare ve vergi İstinaf, idare ve vergi mahkemelerinin nihaî kararlarına karşı başvurulan olağan bir kanun
mahkemelerin verdikleri nihaî
kararlara karşı başvurulan olağan
yoludur. İstinaf kanun yolu denetimi yapmakla Bölge İdare Mahkemeleri görevlidir. Kural
kanun yoludur. olarak, istinaf incelemesi sonucunda verilen kararlar hakkında temyiz yoluna başvurmak
mümkündür. 6545 sayılı Kanun ile İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yapılan değişiklikle
idarî/vergi yargılaması hukukuna dahil edilmiş olan istinaf kanun yolunda, istinaf merci-
İstinaf, vergi mahkemelerinin inin, denetimini yaptığı ilk derece mahkemesinin esas hakkında vermiş olduğu kararın
verdikleri (nihaî) kararlara karşı,
başka kanunlarda aksine hüküm hukuka aykırılığı halinde, kararı bozmak ve dosyayı ilk derece mahkemesine göndermek
bulunsa dahi, mahkemenin yerine, uyuşmazlık hakkında gerekli araştırma ve incelemeyi bizzat kendisinin yapıp işin
bulunduğu yargı çevresindeki
bölge idare mahkemesine esası hakkında karar verme yetkisi bulunmaktadır. Önceden uygulanmakta olan itiraz ka-
başvurulmasıdır. nun yolunda da böyle bir yetki bulunmakla birlikte, verilen kararın kesin olması ve temyiz
edilememesi sözkonusu idi. İstinaf kanun yolunda ise, bölge idare mahkemesinin esas hak-
kında vermiş olduğu karar, kural olarak, kesin karar olmayıp temyiz denetimine açıktır. Es-
kiden üç mercili ve iki dereceli olan idarî/vergi yargısı sistemi, istinaf kanun yolunun siste-
me dahil olmasından sonra, kural olarak, üç merciili ve üç dereceli bir yapıya kavuşmuştur.
“İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa
dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğ ta-
rihinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, konusu beş bin Türk
lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal dava-
ları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf
yoluna başvurulamaz” (İYUK.m.45/1).
Bu itibarla, bir karara karşı istinaf yoluna başvurulabilmesi için üç şart aranmaktadır; bi-
rincisi, kararın (idare veya) vergi mahkemesi tarafından verilmiş olması; ikincisi, kararın
nihaî bir karar olması; üçüncüsü, kararın konusunun beş bin Türk lirasını aşmasıdır.
İstinaf Mercii
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen ve konusu beş bin Türk lirasını aşan nihaî
kararların istinaf mercii bölge idare mahkemeleridir (İYUK.m.45/1; BİMK.m.3/A,a). İsti-
naf mercii olan bölge idare mahkemelerinin bulunduğu iller Ankara, Erzurum, Gazian-
tep, İstanbul, İzmir, Konya ve Samsun’dur. Her bir bölge idare mahkemesinin yargı çevresi
birden çok ili kapsamaktadır.
İstinaf denetimine tâbi olması gereken kararlara karşı yanlışlıkla Danıştay’a temyiz baş-
vurusunda bulunulması hâlinde, Danıştay’ın görevsizlik kararı vererek dosyayı görevli ve
yetkili bölge idare mahkemesine göndermesi gerekir. Kaldı ki, istinaf başvurusuna konu ola-
cak kararlara karşı yapılan kanun yolu başvurularında, dilekçelerdeki hitap ve istekle bağlı
kalınmaksızın dosyaların bölge idare mahkemesine gönderilmesi şarttır (İYUK.m.45/2).
7. Ünite -İlk Derece Mahkemesi Kararlarına Karşı Başvurulan Kanun Yolları (İstinaf-Özel İtiraz) 171
İstinaf Süresi
İdarî/vergi yargılaması hukukunda, idare ve vergi mahkemelerinin verdikleri nihaî karar-
lara karşı istinaf yoluna başvuru süresi otuz gündür. Başka bir deyişle, vergi mahkemeleri-
nin verdiği ve istinafa konu olabilen nihaî kararlarına karşı, davacı veya davalının, kararın
tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf başvurusunda bulunabilmesi mümkündür
(İYUK.m.45/1). Ayrıca, istinaf dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edilmesi halinde, karşı taraf
bu karara süresinde istinaf başvurusunda bulunmamış olsa bile istinaf dilekçesinin ken-
disine tebliğ tarihini izleyen otuz gün içerisinde düzenleyeceği dilekçe ile istinaf başvuru-
sunda bulunabilmektedir (İYUK.m.45/2, 48/3).
172 Vergi Yargılaması Hukuku
Kısacası, vergi yargılaması hukukunda genel istinaf süresi otuz gündür. Tarafların bu
süre içinde istinaf talebinde bulunmamaları hâlinde, karar kesinleşmektedir. Taraflardan
birisinin süresinde istinaf yoluna başvurması ve istinaf dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edil-
mesi hâlinde, karşı taraf süresinde istinaf talebinde bulunmamış olsa bile, istinaf dilekçe-
sinin tebliği tarihinden itibaren yeniden istinaf talep etme hakkını kazanmış olmakta ve
otuz günlük süre yeniden işlemeye başlamaktadır.
Ayrıca,
• İstinaf dilekçesi İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3’üncü maddesine uygun ola-
rak düzenlenmemiş ise, eksikliklerin onbeş gün içinde tamamlanması, kararı veren
mahkeme veya bölge idare mahkemesi tarafından ilgiliye tebliğ edilir. Bu sürede
eksiklikler tamamlanmazsa, tebligatı yapan merci tarafından istinaf isteminde bu-
lunulmamış sayılmasına karar verilir (İYUK.m.45/2; 48/2).
• İstinaf dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenmemiş ise, kara-
rı veren merci tarafından ilgiliye tamamını ödemesi için yedi günlük süre verilir.
Bu süre içinde tamamlanmazsa istinaftan vazgeçmiş sayılacağı kendisine bildirilir.
İlgili bu tebligata rağmen süresinde harç ve giderleri tamamlamazsa, ilgili merci,
kararın istinaf edilmemiş sayılmasına karar verir (İYUK.m.45/2; 48/6).
• İstinafın süresinde yapılıp yapılmadığını, istinaf dilekçesi kendisine verilen veya
gönderilen kararı veren merciin incelemesi gerekir. İstinaf, dilekçenin İstinaf Def-
terine kaydedildiği tarihte yapılmış sayılır. Bu kayda göre istinaf süresinde ya-
pılmamışsa, kararı veren merci tarafından istinaf isteminin reddine karar verilir
(İYUK.m.48/6).
• İstinaf başvurusunun kesin bir karar hakkında yapılması halinde de, kararı ve-
ren merci tarafından istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerekmektedir
(İYUK.m.48/6).
İlgili merciin İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 48’inci maddesi kapsamında verdiği,
• Kararın istinaf edilmemiş sayılmasına,
• İstinaf isteminin reddine ve
• İstinaf isteminde bulunulmamış sayılmasına ilişkin kararlarına karşı, bu kararların
tebliğ tarihini izleyen günden başlayarak (itibaren) yedi gün içinde istinaf yoluna
başvurulması mümkündür (İYUK.m.48/6).
Sürelerin Başlangıcı
Sürelerin başlangıcı, kararın taraflara veya istinaf dilekçesinin karşı tarafa tebliğini izleyen
gündür. Bu bakımdan, kararın yazılı olarak tebliğ edilmesi gerekir (İYUK.m.25). Vergi
yargılaması usûlüne ait her türlü tebliğ işleri Tebligat Kanunu hükümlerine göre Posta,
Telgraf ve Telefon İşletmesi aracılığı ile yapılmaktadır (İYUK.m.60).
Vekille takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden fazla ise, bunlardan bi-
rine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmışsa, bunlardan
ilkine yapılan tebliğ tarihi, asıl tebliğ tarihi sayılır (TebK.m.11).
İstinaf Talebi
Bölge idare mahkemesi, idare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen ve istinafa konu
olan nihaî kararları kendiliğinden inceleyemez. Sözü edilen kararların istinaf yoluyla ince-
lenebilmesi için mutlaka istinaf talebinde bulunulması gerekir.
İstinaf dilekçesinin, istinaf süresinin başlangıç gününden başlayarak otuz gün içinde
verilmesi hâlinde, istinaf süresinde yapılmış sayılır. İstinaf başvurusunun yapıldığı tarih,
kararı veren mahkemeye veya dilekçe kabul etmesi mümkün olan (İYUK.m.4) mercilere
verildiğinde dilekçenin deftere kaydının yapıldığı tarihtir. Bir kimse dilekçeyi havale et-
tirdikten sonra yanında alıp giderse, harcını sonradan yatırsa bile, istinaf havale tarihinde
değil, deftere kayıt tarihinde yapılmış sayılır.
İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye gönderilmek üzere postaya verilirse, dilek-
çenin postaya veriliş tarihi istinafa başvurulduğu tarih sayılmaz; postadaki gecikmeler de
dikkate alınmaz.
İstinaf dilekçesi kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ edilir. Karşı taraf için isti-
naf talebinde bulunma için sürenin başlangıcı istinaf dilekçesinin tebliğ tarihini izleyen
gündür (İYUK.m.45/2, 48/3). İstinaf dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmemişse dosya böl-
ge idare mahkemesince tebligat işlemleri tamamlanmak üzere kararı veren mahkemeye
gönderilir.
İstinaf Dilekçesi
İstinaf için başvurma ve istinafın bölge idare mahkemesinde ele alınması şekil ve usûlleri,
Danıştay’daki temyiz şekil ve usûllerine tâbidir (İYUK.m.45/2). Buna göre, istinaf dilek-
çesi, bölge idare mahkemesi başkanlığına hitaben yazılır. Şekil bakımından vergi davası
dilekçesinde yer alacak hususlara burada da aynen uyulması gerekir. Bu itibarla, istinaf
dilekçesinde, tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya un-
vanları ve adresleri ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının yazıl-
ması şarttır.
İstinaf yoluna başvuran birden fazla ise, her birinin adı, soyadı ve adreslerinin ayrı ayrı
yazılması gerekir. Eğer dava vekil ile takip ediliyorsa, vekil ve davacının adresleri yazılma-
lıdır. Yalnız vekilin adresinin yazılması halinde dilekçe reddedilir.
Ayrıca istinaf dilekçesinde,
• Davanın ve istinaf edilen kararın konusunun, nedenlerinin ve dayandığı delillerin;
• İstinaf edilen kararın yazılı bildirim tarihinin;
• Tam yargı davalarına veya vergi uyuşmazlıklarına yahut yargılama giderlerine iliş-
kin istinaf taleplerinde, uyuşmazlık ve istinaf konusunun miktarının;
• Vergi uyuşmazlıklarıyla ilgili istinaf başvurularında, vergi, resim, harç ve benzeri
malî yükümler ile bunların zam ve cezaları, cezanın nev’i ve yılı, ihbarname tebliğ
edilmişse, ihbarnamenin tarih ve sayısı, varsa mükellefin hesap numarasının belir-
tilmesi gerekir (İYUK.m. 45/2, m. 3/2-e).
İstinaf edilen karar ile istinaf nedenlerine ilişkin belgelerin asılları veya örnekleri isti-
naf dilekçesine eklenir. İstinaf dilekçesi ile ekli belgelerin örneklerinin karşı taraf sayısın-
dan bir fazla olması gerekir (İYUK.m.3/3). Ekli belge örneklerinin ilgili idare, noter veya
vekil tarafından onaylanmış olması şart değildir. Belgelerin aslı veya onaylı ya da onaysız
örneklerinin dilekçeye eklenmesi yeterlidir.
174 Vergi Yargılaması Hukuku
İstinaftan Vazgeçme
Mahkemece bir karar verilmeden, yani istinaf hakkı doğmadan istinaftan vazgeçilemez.
Ancak, karar verildikten sonra tarafların bu karara karşı istinaf hakkını kullanmaması
mümkündür. Ayrıca, istinaf dilekçesini verdikten, yani istinaf hakkını kullandıktan sonra,
istinaf talebi, bölge idare mahkemesince karara bağlanıncaya kadar yine istinaftan vazge-
çilebilir.
İstinaftan vazgeçme talebinin bir dilekçe ile mahkeme başkanlığına bildirilmesi gerekir.
İstinaf eden tarafın dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, süresinde istinaf başvurusu
yapmamış olsa bile, cevap dilekçesinde istinaf talebinde bulunabilmekte ve bu dilekçesi
istinaf dilekçesi yerine geçmektedir. Süresinde istinaf başvurusu yapan tarafın istinaf tale-
binden vazgeçmesinin, bu istinaf başvurusu üzerine, itiraz süresini geçirmiş olduğu hâlde
cevap dilekçesinde istinaf talebinde bulunmuş olan tarafın istinaf talebini etkilememe-
si gerekir. Çünkü, süresinde istinaf başvurusu yapanın istinaf talebi geçerlidir. Bu istinaf
başvurusu üzerine diğer tarafın yaptığı istinaf başvurusu da geçerli ve bağımsız bir istinaf
talebidir, bu yüzden incelenmesi gerekir.
İstinaftan vazgeçen, kararın doğruluğunu kabul etmiş sayılır.
176 Vergi Yargılaması Hukuku
İstinaf Nedenleri
İdari Yargılama Usulü Kanunu istinaf için belli nedenler göstermemiş ise de, aynen tem-
yizde olduğu gibi, kararlara karşı görev ve yetki başta olmak üzere, hukuka aykırı karar
verilmiş ve usûl hükümlerine uyulmamış olması bakımından istinaf başvurusunda bulu-
nulabileceği doğaldır.
Ayrıca vakıaların değerlendirilmesinde ve delillerin takdirinde hata yapılmış olması,
soruşturmanın tam yapılmaması gibi maddî vakıalara ve sübuta ilişkin konular da istinaf
talebinde yer alabilir.
İnceleme Konuları
İnceleme, dava dilekçelerinin incelenmesinde izlenecek sırayı gösteren İdari Yargılama
Usulü Kanunu’nun 14’üncü maddesinin 3’üncü bendindeki sıra ile yapılır.
Görev ve Yetki
Mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olduğundan, taraflar görev bakımından her-
hangi bir talepte bulunmamış olsalar bile, bölge idare mahkemesi bu konuyu kendiliğin-
den inceleyebilmektedir.
Bölge idare mahkemesi, davaya görevsiz mahkeme ya da reddedilmiş veya yasaklan-
mış hâkim tarafından bakılmış olması hallerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk de-
rece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gön-
derir. Bölge idare mahkemesinin bu kararı kesindir, karara karşı ısrar edilmesi mümkün
değildir (İYUK.m.45/4). Bu itibarla, görevli kılınan mahkeme (tek hâkim) davaya bakmak
zorundadır; görevsizlik kararı veremez.
Uyuşmazlığın miktar itibarıyla mahkemece kurul hâlinde incelenerek çözümlenmesi
gerekirken tek hâkim tarafından çözümlenmesi ya da tek hâkim tarafından çözümlenmesi
gerekirken kurul halinde çözümlenmesi görev yönünden kanuna aykırılık oluşturmaktadır.
İstinaf talebi üzerine bölge idare mahkemesinin öncelikle kararın istinaf kanun yolu
denetimine tâbi olup olmadığını araştırması; istinafa konu kararlardan ise, işin esasına
girerek uyuşmazlığı kesin bir çözüme bağlaması; aksi hâlde, daha işin başında istinaf tale-
bini reddederek dosyayı ilgili mahkemeye göndermesi gerekmektedir.
178 Vergi Yargılaması Hukuku
Merci Tecavüzü
Bazı kanunlar, idarenin idarî işlemlerine karşı yargı organlarına başvurulmadan; yani,
dava açılmadan önce, bu işlemlerin idarî başvuru konusu yapılarak idarî mercilerce göz-
den geçirilmesini düzenlemektedir. Örneğin, Vergi Usul Kanunu, dava açma süresi sona er-
dikten sonra, fakat zamanaşımı süresi içinde hata düzeltme yoluna başvurulması hâlinde,
vergi dairesinin talebi reddetmesi üzerine Hazine ve Maliye Bakanlığına şikâyet başvuru-
sunda bulunulması gerektiğini; ancak bu başvurunun reddedilmesi hâlinde yargı yoluna
başvurulabileceğini belirtmektedir (VUK.m.124; DşK. m.24/j; İYUK.m.37). Bu mercilere
başvurulmadan idarî dava açılmış olduğu istinaf incelemesi aşamasında anlaşılırsa, merci
tecavüzü gerekçesiyle önce karar kaldırılır, sonra dosya ait olduğu mahkemeye gönderilir.
Mahkemenin de dosyayı görevli idarî mercie göndermesi gerekir (İYUK.m.15/1,e).
Ehliyet
Genellikle ehliyet deyiminden davacı ve davalı olabilme ehliyeti anlaşılmaktadır. Vergi
yargılaması usûlünde kural olarak idare davalı; gerçek ve tüzel kişiler ise, davacıdır. Kanun
yollarına veya kararlara karşı başvurma bakımından ehliyet, idare de dahil olmak üzere
bütün taraflar bakımından söz konusudur. İstinaf incelemesinde ehliyet, hem dava ehliye-
ti hem de istinaf yoluna başvurabilme ehliyeti yönlerinden ele alınmaktadır.
İstinaf, ehil olmayanlar tarafından yapılmışsa, istinaf talebinin reddi gerekir. Dosya
bölge idare mahkemesine geldikten veya dosyanın incelenmesine başlandıktan sonra is-
tinaf hakkında henüz karar verilmeden tarafların kişilik veya niteliğinde ölüm veya her-
hangi bir nedenle değişiklik olursa davayı takip hakkı dolayısıyla istinaf hakkı kendisine
geçenin başvurmasına kadar; ölüm halinde mirasçılar hakkında takibin idarece yenilen-
mesine kadar dosya işlemden kaldırılacağı için (İYUK.m.26/1) istinaf incelemesine de-
vam edilmez.
7. Ünite -İlk Derece Mahkemesi Kararlarına Karşı Başvurulan Kanun Yolları (İstinaf-Özel İtiraz) 179
İstinaf Süresi
İstinaf talebinin süresinde yapılıp yapılmadığının istinafa konu kararı veren mahkeme
tarafından incelenmesi gerekir. İstinafın süresinde yapılmadığının belirlenmesi hâlinde,
istinaf talebi reddedilir. İstinaf talebinin reddine ilişkin karara karşı yedi gün içinde istinaf
yoluna başvurulması mümkündür (İYUK.m.45/2, 48/6). Bu bakımdan istinaf talebinin
süresinde olup olmadığı hakkındaki gerekli inceleme hem ilk derece hem de bölge idare
mahkemesi tarafından yapılmak durumundadır. Çünkü, vergi yargılaması usûlünde dava
açma, istinaf ve temyiz süreleri kamu hukuku karakteri olan ve re’sen dikkate alınması
gereken sürelerdir. Bölge idare mahkemesinin, taraflar ileri sürmeseler bile istinafın sü-
resinde yapılıp yapılmadığını kendiliğinden incelemesi gerekir. Teorik de olsa istinafın
süresinde yapılmamış olduğu, bütün incelemelere rağmen gözden kaçmış olabilir. Bu du-
rumda süresinde yapılmayan istinaf talebi, bu defa istinaf merciince reddedilir.
Husûmet
Husûmet sorunu yargılamanın her aşamasında inceleme konusu yapılabilmektedir. Has-
mın gösterilmesinde yanlışlık veya noksanlık, davanın hangi aşamasında tesbit edilirse
edilsin, o aşamada dava dilekçesi gerçek hasma tebliğ edilir (İYUK.m. 14/6). Eğer bu
durum istinaf incelemesi sırasında meydana çıkarsa, aynı şekilde davanın gerçek hasma
yöneltilmesi gerekir. Gerçek hasmın davaya katılması davanın bulunduğu aşamadan itiba-
ren olmamalıdır. Aksi hâlde savunma hakkı kısıtlanmış olur. Bu bakımdan gerçek hasma,
dava dilekçesi hakkında savunmasını yapması; savunmasını dayandırdığı delilleri topla-
masına ve ibraz etmesine imkân sağlanması, usûle ilişkin taleplerinin yerine getirilmesi
suretiyle savunma hakkını kullandırmak gerekir.
Ölmüş bir kimse hasım gösterilerek istinaf talebinde bulunulamaz.
Dosyanın Tekemmülü
Kural olarak, dilekçelerin İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3’üncü maddesine göre
düzenlenmesi (İYUK.m.45/2, 48/2); dilekçeye istinaf konusu kararın ve belgelerin asıl-
larının ve/ya da örneklerinin eklenmesi; noksan harç ve posta giderlerinin tamamlan-
ması (İYUK.m.6/4); tek dilekçe ile aynı şahsı ilgilendiren birden fazla işlem aleyhine
veya birden fazla şahsı ilgilendiren işlemden dolayı dava açma şartlarının (İYUK.m.5)
var olup olmadığının belirlenmesi ve istinaf dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edilmesi; ce-
vabın alınması (İYUK.m.45/2, 48/3) gibi hususların, kararı veren mahkemece tekemmül
ettirilerek dosyanın istinaf merciine gönderilmesi gerekmektedir. Bununla beraber istinaf
mercii, dosyayı bu hususlar açısından da inceler. Örneğin, tebligata rağmen eksiklikler
180 Vergi Yargılaması Hukuku
Karar Verilmesi
İstinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının hukuka ve usûl kurallarına
aykırı verilmiş olduğu anlaşılırsa, nasıl bir karar verileceğini belirtiniz. 4
Bölge idare mahkemesinin, kararı usûl hükümlerine uyulmuş olup olmaması bakı-
mından da incelemesi gerekir. Eğer zorunlu usûl hükümlerine uyulmamış; örneğin, karar
hâkim tarafından imzalanmamış ise, kararın kaldırılması mümkündür. Ancak, ilk ince-
leme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinafı haklı bulması veya davaya görevsiz
hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde kararı kaldırmakla birlikte dosyayı geri gön-
derir. Bölge idare mahkemesinin bu kararları kesindir (İYUK.m.45/5).
Duruşma yapılması hâlinde, dava aşamasında olduğu gibi, karar, duruşma günü ve-
rilir. Bu mümkün olamaz ise kararın, gerekçeli olarak onbeş gün içinde verilmesi gerekir
(İYUK.m.19).
Bölge idare mahkemesinin, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46’ncı maddesine
göre temyize açık olmayan kararları kesindir (İYUK.m.45/6). Bu kararlar, dosyayla
182 Vergi Yargılaması Hukuku
birlikte kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilir ve bu mahkemelerce yedi gün
içinde tebliğe çıkarılır (İYUK.m.45/6). 2019 yılı için 144.000 Türk lirasını aşmayan vergi
davaları, tam yargı davaları ve idarî işlemlere karşı açılan davalar hakkında verilen ka-
rarlara karşı temyiz yoluna başvurulamamaktadır (İYUK.m.46/b).
İstinaf talebini inceleyen bölge idare mahkemesince verilen karar, dosya ile birlikte,
kararı vermiş bulunan vergi mahkemesine gönderilir. Bu karar, dosyanın mahkemeye gel-
diği tarihten itibaren, yedi gün içinde taraflara tebliğe çıkarılır (İYUK.m.45/2, 50/1).
(ÖZEL) İTİRAZ
İtiraz, 6545 sayılı Kanun ile Türk idarî/vergi yargısı sistemine istinaf kanun yolu dahil edil-
meden önce, kural olarak, vergi/idare mahkemelerinin tek hâkimle verdiği nihaî kararlara
karşı başvurulan ve bölge idare mahkemeleri tarafından yapılan bir kanun yolu deneti-
mi/incelemesi idi. Günümüzde, Türk idarî/vergi yargısı sisteminde eskiden olduğu gibi
doğrudan bir itiraz kanun yolu bulunmamaktadır. Ancak, eskiden olduğu gibi, halen tek
hâkim tarafından verilip verilmediğine bakılmaksızın, önceki dönemde genel itiraz kanun
yolu kapsamı dışında kalan, fakat özel bir itiraz sürecine ve denetimine konu olan kararlar
bulunmaktadır. Bu itiraz sürecine ve denetimine tâbi olan hâlleri, iki başlık altında incele-
mek mümkündür. Bunlardan birincisi, bağlantı iddiası/itirazının reddine ilişkin kararlara
karşı başvurulan itirazdır. İkincisi ise, vergi/idare mahkemeleri ile ilk derece mahkemesi
olarak görev yapan Danıştay dava daireleri tarafından yürütmenin durdurulması talep-
lerine ilişkin olarak verilen kararlara karşı başvurulan itirazdır. Bu başvuruların itiraz
olarak nitelendirilmesinin sebebi, her iki başvurunun mutlaka bölge idare mahkemesine
yapılıyor olması değil, inceleme sonucu verilen kararların niteliğidir. Çünkü, bu yola nihaî
kararlara karşı değil, ara kararlarına karşı başvurulmaktadır ve yapılan inceleme sonu-
cunda verilen kararlar kesindir. Ayrıca, bu başvuruların mutlaka bölge idare mahkemesi-
ne yapılması da gerekmemektedir.
Gerçekten, Anayasa’nın 125’inci maddesinin 5’inci fıkrasına göre; “İdari işlemin uy-
gulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça
hukuka aykırı olması” şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösteril-
mek suretiyle yürütmenin durdurulması kararı verilebilmektedir. Başka bir deyişle, bu
iki şartın birarada bulunması ve ayrıca bu şartların ne suretle gerçekleşmiş olduğunun
kararın gerekçesinde açıkça gösterilmesi gerekmektedir. İki şarttan yalnız birinin varlığı
halinde yürütmenin durdurulması kararı verilemez. Tarafların, yürütmenin durdurul-
ması talebi hakkında verilen kararlara, bir defaya mahsus olmak üzere itiraz etmeleri
mümkündür.
İtiraz mercii, yürütmenin durdurulması taleplerini karara bağlayan mercie göre değiş-
mektedir. İtiraz mercii,
• yürütmeyi durdurma talebi üzerine karar Danıştay dava daireleri tarafından veril-
mişse, Vergi Dava Daireleri Kurulu;
• bölge idare mahkemesince verilmişse, en yakın bölge idare mahkemesi;
• vergi mahkemelerince kurul hâlinde ya da tek hâkimle verilmişse, yargı çevresinde
bulunan bölge idare mahkemesidir.
• Yürütmeyi durdurma talebi hakkındaki kararları, çalışmaya ara verme süresi için-
de vergi mahkemeleri vermişse, itiraz mercii, en yakın nöbetçi mahkeme veya ka-
rarı veren hâkimin katılmadığı nöbetçi mahkemedir (İYUK.m. 27/7).
İtiraz süresi, yürütmeyi durdurma talebi hakkında verilen kararın tebliği tarihinden
itibaren yedi gündür (İYUK.m.27/7).
İtiraz mercii, dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zo-
rundadır. İtiraz mercinin itiraz üzerine verdiği kararlar kesindir (İYUK. m. 27/7).
(Özel) itiraz başlığı altında yürütmenin durdurulması kararlarına karşı itirazın sa-
dece ilk derece mahkemesi kararlarına karşı mı, yoksa istinaf ve/ya da temyiz mercii
kararlarına karşı da söz konusu olup olmadığı tartışılmalıdır. Bu konuda İdari Yar-
gılama Usulü Kanunu’nda bir boşluktan söz edilebilir. Çünkü, İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 27’nci maddesinin 7’nci bendi, idarî işlemin yürütülmesinin durdurulma-
sı; 52’nci maddede ise, ilk derece mahkemelerinin kararlarının yürütülmesinin durdu-
rulmasını düzenlenmektedir. İstinaf ve temyiz mercii sıfatıyla bölge idare mahkemeleri
veya Danıştay Dairesi ya da Dava Daireleri Kurulu tarafından yürütmenin durdurulma-
sı talebine ilişkin olarak verilen kararlara karşı hangi mercie ve hangi süre içinde başvu-
rulacağı düzenlenmemiş olduğundan bu kararlara karşı herhangi bir başvuru yolunun
benimsenmediği kabul edilmelidir. Kaldı ki, her karara karşı bir başvuru yolunun be-
nimsenmesi, uyuşmazlıkların belirsiz süre çözümsüz kalması sonucunu doğurur. Oysa,
uyuşmazlıkların en az masrafla ve olabildiğince kısa sürede ve âdil bir biçimde çözüme
kavuşturulması gerekir.
7. Ünite -İlk Derece Mahkemesi Kararlarına Karşı Başvurulan Kanun Yolları (İstinaf-Özel İtiraz) 185
Özet
İlk derece mahkemesi kararlarına karşı başvurulacak (Özel) itiraz hâllerini tartışabilmek
1 3
olağan kanun yollarını açıklayabilmek İtiraz, istinaf kanun yolu sisteme dahil edilmeden
İlk derece mahkemesi olarak vergi mahkemelerinin önce, kural olarak, vergi/idare mahkemelerinin tek
vermiş olduğu kararların denetimini sağlayan iki ola- hâkimle verdiği nihaî kararlara karşı başvurulan ve
ğan kanun yolu bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, bölge idare mahkemeleri tarafından yapılan bir kanun
ilk derece mahkemesi olan vergi mahkemelerinin ver- yolu denetimi/incelemesidir. Ancak, bazı hâllerde, tek
dikleri nihaî kararlara karşı başvurulan istinaf; ikin- hâkim tarafından verilip verilmediğine bakılmak-
cisi ise, vergi mahkemeleri ile ilk derece mahkemesi sızın, itiraz konusu olan kararlar da bulunmaktadır.
olarak görev yapan Danıştay dava dairelerinin geçici Bu hâlleri, iki başlık altında incelemek mümkündür.
nitelikte olan kararlarına karşı başvurulmakta olan Bunlardan birincisi, bağlantı iddiası/itirazının reddi-
itirazdır. ne ilişkin kararlara karşı başvurulan itirazdır. İkincisi
ise, vergi/idare mahkemeleri ile ilk derece mahkemesi
İstinaf kanun yolunun niteliğini tartışmak olarak görev yapan Danıştay dava daireleri tarafından
2
İstinaf, vergi mahkemelerinin verdikleri nihaî karar- yürütmenin durdurulması taleplerine ilişkin olarak
lara karşı, İdari Yargılama Usulü Kanunu dışındaki verilen kararlara karşı başvurulan itirazdır. Bu başvu-
kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkeme- ruların itiraz olarak nitelendirilmesinin sebebi, her iki
nin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahke- başvurunun mutlaka bölge idare mahkemesine yapı-
mesine başvurmaktır (İYUK.m.45/1). lıyor olması değil, inceleme sonucu verilen kararların
Bölge idare mahkemeleri, yargı çevreleri içindeki niteliğidir. Çünkü, bu yola nihaî kararlara karşı değil,
vergi mahkemeleri tarafından verilen nihaî kararları, ara kararlarına karşı başvurulmaktadır ve yapılan in-
istinaf üzerine incelemek ve kesin olarak karara bağ- celeme sonucunda verilen kararlar kesindir. Ayrıca,
lamakla görevlidir. Bölge idare mahkemelerinin isti- bu başvuruların mutlaka bölge idare mahkemesine
naf incelemesi sonucunda verdiği kararlar aleyhine yapılması da gerekmemektedir.
Danıştay’a temyiz başvurusunda bulunulması müm-
kündür (İYUK.m.45/6; 46).
İstinaf, vergi mahkemelerinin verdiği nihaî kararlara
karşı başvurulan olağan kanun yoludur.
Bölge idare mahkemesi, istinaf edilen kararı hukuka
aykırı bulması halinde, kaldırdığı kararın yerine, “işin
esas hakkında yeniden karar verir” (İYUK. m.45/4).
Bu karara karşı temyiz yolu ile Danıştay’a başvurmak
mümkündür.
Bölge idare mahkemelerinin, İdari Yargılama Usu-
lü Kanunu’nun 46’ncı maddesine göre temyize açık
olmayan kararları kesindir (İYUK.m.45/6). Konusu
yüz bin (2018 yılı için 144.000) Türk lirasını aşmayan
vergi davaları, tam yargı davaları ve idarî işlemler
hakkında açılan davalar hakkında verilen kararlara
karşı temyiz yoluna başvurulması mümkün değildir
(İYUK.m.46/b).
186 Vergi Yargılaması Hukuku
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi vergi mahkemelerinin verdikle- 6. İstinaf talebinde bulunulmamış sayılması kararına karşı
ri nihaî kararlarına karşı başvurulabilen bir kanun yoludur? istinaf yoluna kaç gün içinde başvurulabilmektedir?
a. Temyiz a. 7
b. Kararın düzeltilmesi b. 15
c. Yanlışlıkların düzeltilmesi c. 30
d. Açıklama d. 45
e. İstinaf e. 60
2. Aşağıdakilerden hangisi davayı sonuçlandıran, yargıla- 7. Görülmekte olan davaların arasında bağlantı olduğu id-
mayı sona erdiren, mahkemeye işten el çektiren bir karardır? diasının/talebinin reddine ilişkin kararlara karşı itiraz başvu-
a. Ara kararı rusu kaç gün içinde yapılabilmektedir?
b. Yürütmeyi durdurma kararı a. 7
c. Nihaî karar b. 15
d. Bozma kararı c. 30
e. Görevsizlik itirazının reddi kararı d. 60
e. 45
3. Aşağıdakilerden hangisi vergi mahkemelerinin verdikle-
ri nihaî kararlara karşı başvurulan kanun yolu denetimini/ 8. Yürütmenin durdurulması talebine ilişkin kararlara karşı
incelemesini yapacak olan mercidir? itiraz yoluna kaç gün içinde başvurulabilmektedir?
a. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu a. 15
b. Bölge İdare Mahkemesi b. 20
c. Anayasa Mahkemesi c. 7
d. Yargıtay d. 30
e. Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu e. 60
4. Vergi mahkemelerinin verdikleri nihaî kararlara karşı is- 9. İstinaf merciinin kararlarına karşı temyiz yoluna başvu-
tinaf yoluna, kararın tebliği tarihinden itibaren kaç gün için- rulabilmesi için dava konusunun en az kaç Türk lirası olması
de başvurulabilmektedir? gerekir?
a. 7 a. 5.000.- TL
b. 15 b. 10.000.- TL
c. 30 c. 25.000.- TL
d. 45 d. 50.000.- TL
e. 60 e. 100.000.-TL
5. İstinaf dilekçesi verilirken tamamı ödenmemiş olan harç 10. Vergi mahkemesi tarafından verilen kararlardan hangisi
ve giderlerin tamamlanması için verilmesi gereken süre kaç istinaf incelemesine tâbi değildir?
gündür? a. Davanın süre aşımı gerekçesiyle reddi kararı
a. 3 b. Davanın ehliyet yönünden reddi kararı
b. 7 c. Konusu beş bin Türk Lirasını aşmayan vergi davaları
c. 10 hakkındaki karar
d. 15 d. Konusu yirmi beş bin Türk Lirasını aşmayan vergi
e. 30 davaları hakkındaki karar
e. Dava konusu işlemin iptaline ilişkin karar
7. Ünite -İlk Derece Mahkemesi Kararlarına Karşı Başvurulan Kanun Yolları (İstinaf-Özel İtiraz) 187
Yararlanılan Kaynaklar
Akyılmaz, B., Sezginer, M., Kaya, Cemil. (2018). Türk İdari
Yargılama Hukuku, Ankara: Savaş Yayınları.
Bayraklı, H. H. (2013). Vergi Yargılama Hukuku, Afyonka-
rahisar.
Candan, T. (2017). Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Ka-
nunu, 7. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Çağlayan, R. (2006). İdari Yargıda Kanun Yolları (Kararla-
ra Karşı Başvuru Yolları), 2. Baskı, Ankara: Asil Yayın
Dağıtım.
Gözübüyük, A.Ş., Tan, T. (2016). İdare Hukuku, C. 2, İdari
Yargılama Hukuku, 8. Bası, Ankara: Turhan Kitabevi.
Gözübüyük, A.Ş. (2017). Yönetsel Yargı, 36. Bası, Ankara:
Turhan Kitabevi.
Kaneti, S. (1989). Vergi Hukuku, 2. Baskı, İstanbul: Filiz
Kitabevi.
Karakoç, Y. (1995). Vergi Yargılaması Hukuku, İstanbul:
Alfa Yayınları.
Karakoç, Y. (2014). Genel Vergi Hukuku, 7. Bası, Ankara:
Yetkin Yayınları.
Karakoç, Y. (2017). Vergi Yargılaması Hukuku (Vergi An-
laşmazlıklarının/Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları)
Ders Kitabı, 4. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Kızılot, Ş., Kızılot, Z. (2012). Vergi İhtilafları ve Çözüm Yol-
ları, 20. Baskı, Ankara: Yaklaşım Yayınları.
Kumrulu, A. (1989). Vergi Yargılama Hukukunun Kuram-
sal Temelleri, (Çoğaltma), Ankara.
8
VERGİ YARGILAMASI HUKUKU
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Yargılamanın yenilenmesi nedenlerini sıralayabilecek,
Kanun yararına temyizi tanımlayabilecek,
Hükmün açıklamasının niteliğini belirtebilecek,
Vergi yargılaması hukukuna egemen olan ilkeleri sınıflandırabileceksiniz
Anahtar Kavramlar
• Yargılamanın Yenilenmesi • Yazılılık İlkesi
• Kanun Yararına Temyiz • Re’sen Araştırma İlkesi
• Hükmün Açıklanması • Usûl Ekonomisi İlkesi
• Yanlışlıkların Düzeltilmesi • Adil Yargılanma Hakkı
İçindekiler
YARGILAMANIN YENİLENMESİ
Kavram
Bir davanın görülmesi sırasında taraflardan biri, elinde olmayan nedenlerden dolayı, Kanun’da sınırlandırılmış bir
şekilde sayılmış olan sebeplere
iddiasını ispatlayamadığı için aleyhine karar verilebilir. Mahkemenin verdiği karar ke- dayanılarak esas hükmün
sin hüküm hâlini almakla gerçeğe uymasa bile, hukukî gerçek olarak kabul edilir. İleride kaldırılmasını ve davanın
yeniden incelenmesini sağlayan
ortaya çıkan bazı durumlar dolayısıyla, haksızlığı anlaşılan bir karara dokunulmaması, olağanüstü kanun yoluna iade-i
başka yönden haksızlık yaratır. İşte bu gibi durumlarda, kanunda sınırlandırılmış bir şe- muhakeme ya da yargılamanın
kilde sayılmış olan sebeplere dayanılarak esas hükmün kaldırılmasını ve davanın yeniden yenilenmesi denilmektedir.
incelenmesini sağlayan olağanüstü kanun yoluna iade-i muhakeme ya da yargılamanın Yargılamanın yenilenmesi,
yenilenmesi denilmektedir. Başka bir deyişle, yargılamanın yenilenmesi, bir mahkemece bir mahkemece verilen ve
kesinlik arzeden bir kararın belli
verilen ve kesinlik arzeden bir kararın belli bazı sebepler dolayısıyla aynı mahkemece kal- bazı sebepler dolayısıyla aynı
dırılmasını ve/ya da değiştirilmesini sağlamaya yarayan bir olağanüstü kanun yoludur. mahkemece kaldırılmasını ve/
ya da değiştirilmesini sağlamaya
Medenî yargılama hukukunun olağanüstü bir kanun yolu olan bu önemli kurumu, yarayan bir olağanüstü kanun
idarî yargılama ve dolayısıyla vergi yargılaması usûlünde de uygulama alanı bulmaktadır. yoludur.
Nitekim, idarî/vergi yargılaması usûlünde yargılamanın yenilenmesine ilişkin kurallar,
medenî yargılama usûlünden yararlanılarak, İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nda düzen-
lenmektedir (İYUK.m.53, 55). Buna göre, Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahke-
melerinden verilen ve kesinleşmiş bulunan kararlar hakkında yargılamanın yenilenmesi
istenebilir.
Karara Esas Alınan Bir İlâmın Kesinleşen Bir Mahkeme Kararı ile Kalkması
Üçüncü neden, karara esas olarak alınan bir ilâm hükmünün kesinleşen bir mahkeme ka-
rarı ile bozularak ortadan kalkmasıdır (İYUK.m.53/1,c). Burada iki hüküm vardır. Birinci
hüküm, ikinci hükmün verilmesinde dayanak olarak, yani kesin delil olarak kullanılmış-
tır. Kesin delil olarak kullanılan birinci hükmün, sonradan geçersiz olduğunun yargı yolu
ile belirlenmesi durumunda, ikinci hükmün, yargılamanın yenilenmesi yolu ile gözden
geçirilmesi istenebilir. Kesin delil olarak kullanılan ve ortadan kaldırılan hükmün, bir ceza
194 Vergi Yargılaması Hukuku
Başvurma Şartları
Kanun yararına temyiz yoluna başvurulabilmesi için iki şart vardır; bunlardan birincisi,
kanun yararına temyiz yoluna başvurulacak kararın istinaf veya temyiz incelemesinden
geçmeden kesinleşmiş olmasıdır.
Kararlar, istinaf veya temyiz kabiliyeti olmadığı veya istinaf veya temyiz kabiliyeti bu-
lunduğu hâlde taraflarca istinaf veya temyiz yoluna başvurulmadığı için ya da istinaf veya
temyiz yoluna başvurulduğu hâlde istinaf veya temyiz dilekçesinin reddi yüzünden istinaf
veya temyiz incelemesinden geçmemiş olabilirler. Örneğin, konusu beş bin Türk lirasının
altında olan vergi davaları hakkında verilen kararlar kesindir; bu kararlara karşı istinaf
yoluna başvurulamaz (İYUK.m.45/1). Bu kararlar istinaf edilebilir nitelikte olmadığı için
istinaf incelemesinden geçmeleri söz konusu değildir. Öte yandan, konusu yüz bin (2018
yılı için 117.000) Türk lirasını aşmayan vergi davaları hakkında verilen kararlara ilişkin
istinaf mercii kararları kesindir. Bu kararlar temyiz edilebilir nitelikte olmadığı için temyiz
incelemesinden geçmeleri mümkün değildir. Ayrıca, temyiz talebi süre aşımı nedeniyle
reddedilmiş veya harç ve/ya da giderlerin tamamlanmaması nedeniyle temyiz isteminden
vazgeçilmiş sayılmasına karar verilmiş (İYUK.m.48/6) ise, bu kararlar da temyiz incele-
mesinden geçmeksizin kesinleşmiş kararlar sayılır.
Kanun yararına temyiz yoluna başvurma şartlarından ikincisi, istinaf veya temyiz in-
celemesinden geçmeksizin kesinleşmiş kararın niteliği bakımından yürürlükteki hukuka
aykırı bulunmasıdır. Bu itibarla, kesinleşmiş bir vergi mahkemesi, bölge idare mahkemesi
kararının kanun yararına temyize konu olabilmesi için hukuka aykırı bir sonuç doğurması
gerekmektedir. Usûl açısından yapılan sakatlıklar, sonucu etkiler nitelikte değilse, kararın
kanun yararına bozulmasını gerektirmez.
Süre
Kanun yararına temyiz yoluna başvuru için herhangi bir süre belirlenmemiştir.
kemelerde değil, kararı veren yargı organlarında incelenir. Bu yollarla tarafların lehine
veya aleyhine yeni bir hüküm tesis edilemez; mevcut karar değiştirilemez, başkalaştırıla-
maz veya mevcut kararın kapsamı genişletilemez ya da daraltılamaz.
Hükmün Açıklanması
ması, bir başka veya bir üst mahkemeden istenemez. Çünkü, bir hükmün açıklanması
ancak ve en iyi şekilde onu vermiş olan mahkeme tarafından yapılabilir.
Hükmün açıklanması talebi ile mahkemeye başvurulması, hakkında açıklama isteni-
len kararın yürütülmesini durdurmaz.
Talebin Şekli
Hükmün açıklanması talebi, açıklanması istenilen kararı vermiş bulunan mahkemeye,
karşı taraf sayısından bir fazla nüsha dilekçe verilmesi suretiyle yapılır. Dilekçenin şekli
konusunda, İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nda bir açıklık bulunmamakla birlikte, aynı
Kanun’un 3’üncü maddesinden yararlanılabilir. Bu itibarla dilekçede, tarafların ad ve ad-
resleri (ve varsa vekilleri), açıklanması istenilen kararın esas ve karar numaraları ile açık-
lama istenilen konu ve nedenlerinin belirtilmesi gerekli ve yeterlidir.
Hükmün açıklanması talebi dilekçelerine, açıklama ve/ya da aykırılığın giderilmesi
konularının dışında başkaca bir isteğin eklenmesi, örneğin sözü edilen dilekçede aynı
zamanda yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulması mümkün değildir. Böyle bir
durumda dilekçenin reddine karar verilmesi gerekir.
Süre
Hükmün açıklanması talebinde bulunulması için herhangi bir kesin süre yoktur. Ancak,
karar yerine getirilinceye kadar açıklama talebinde bulunulabilir. Kararın yerine getiril-
mesine başlanılmış olması açıklama talebine engel değildir. Çünkü, kararı yerine getiren
vergi idaresinin, karara verdiği anlam, mükellef tarafından benimsenmeyebilir. Zaten
buradaki anlaşmazlık, bir anlamda, kararın ne şekilde yerine getirileceği noktasındadır.
Vergi idaresinin karara verdiği anlamı benimsemeyen taraf, kararın açıklanmasını iste-
yebilir. Hükmün açıklanması yoluna başvurulabilmesi için kararın uygulamasına başla-
nılmış olması zorunlu değildir. Böyle olmakla birlikte kimi kez Danıştay, kararın yerine
getirilmesine başlanılmış olmasını açıklamaya engel saymaktadır.
Karar tamamen yerine getirildikten sonra, artık hükmün açıklanması yoluna başvu-
rulamaz. Bu nedenle vergi davalarında açıklama talebi ile karşılaşan mahkemenin, açık-
lanması istenilen kararın tam olarak yerine getirilip getirilmediğini vergi idaresinden sor-
ması gerekir.
Açıklama yoluna gidebilmek için, hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek yoktur.
Kesinleşmemiş kararlar için de hükmün açıklanması istenebilir. Ancak, henüz kesinleş-
memiş hükümlere karşı açıklama talebinde bulunulması, bu kararlar aleyhine istinaf veya
temyiz yolu gibi kanun yollarına başvurma süresini kesmez veya durdurmaz.
Yanlışlıkların Düzeltilmesi
Kararlarda yapılan önemli olmayan bazı yanlışlıkları gidermek için kanun koyucunun ka-
bul ettiği yollardan biri de yanlışlıkların düzeltilmesidir. Nitekim, İdari Yargılama Usulü
Kanunu açıklamanın yanında bir de yanlışlıkların düzeltilmesi yoluna yer vermektedir. Bu
yolla, mahkeme kararlarında yapılmış olan maddî nitelikli yanlışlıkların giderilmesi sağ-
lanmaktadır. İdarî yargılama usûlünde yanlışlıkların düzeltilmesi, Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 304’üncü maddesinden esinlenilerek düzenlenmektedir (İYUK.m.30).
Yanlışlıkların düzeltilmesi yolu ile kararın özünde herhangi bir değişiklik yapılamaz.
Bu itibarla hükmün kapsamı ne genişletilebilir ne de daraltılabilir. Hukukî yanlışlıklar,
bu yolla giderilemez. Burada söz konusu olan maddî yanlışlıklardır. Bunlar da dosyanın
incelenmesi ile kolayca düzeltilebilir. Bilindiği gibi, hukukî yanlışlıklar ancak (özel) itiraz,
istinaf, temyiz, (kararın düzeltilmesi), yargılamanın yenilenmesi ve kanun yararına temyiz
yolları ile giderilebilir.
Süre
Yanlışlıkların düzeltilmesinde, süre yönünden herhangi bir sınırlama yoktur. Başka bir
deyişle, yanlışlıkların düzeltilmesi her zaman, hatta kararlar yerine getirildikten sonra bile
istenebilir. Çünkü, kararın maddî hatalarla malûl olmaması gerekir. Kaldı ki, bu karar, ge-
rektiğinde başka bir uyuşmazlık için kesin hüküm olabilir. Yanlışlıkların düzeltilmesinin,
kararın yerine getirilmesine kadar istenebilecek olan hükmün açıklanması ile arasındaki
usûl farkı, bu süre bakımından olan farktır (İYUK.m.30/2).
Başvuru
Tarafların yanlışlıkların düzeltilmesini, düzeltilecek kararı veren yargı organından bir di-
lekçe ile talep etmeleri mümkündür. Dilekçe karşı taraf sayısından bir nüsha fazla verilir.
Dilekçenin bir örneği, belirlenecek süre içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ
edilir. Karşı taraf cevabını iki nüsha olarak verir, biri yanlışlıkların düzeltilmesini isteyen
tarafa gönderilir (İYUK.m. 30/2; 29/2,3,4).
Yazılılık İlkesi
İdarî yargılama hukukunda kural olarak kabul edilen yazılılık ilkesi, vergi yargılaması Yazılılık ilkesi, davanın dosya
içinde yer alan belge ve bilgilere
hukukunda da geçerlidir. Bu ilkeye göre, taraflar iddia ve savunmalarını yazılı şekilde dayanarak incelenmesi anlamına
bildirirler. İncelemeler de dosya ve yazılı belgeler üzerinden yapılır. İdarî yargılama hu- gelmektedir.
kukunda, dolayısıyla vergi yargılaması hukukunda yargılama usûlünün kural olarak ya-
zılılık olması, kaynağını kanundan almaktadır. İdari Yargılama Usulü Kanunu, Danıştay,
bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama
usûlünün uygulanacağını ve incelemenin evrak üzerinden yapılacağını (İYUK.m.1/2) be-
lirtmek suretiyle yazılılık ilkesinden açıkça söz etmektedir.
Vergi yargılaması hukukunda yazılılık ilkesini sadece İdari Yargılama Usulü Ka-
nunu hükümlerine göre belirlemek noksan olmaktadır. Çünkü, İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 31’inci maddesinin yaptığı atıf nedeniyle vergi yargılaması hukukunda Vergi
Usûl Kanunu’nun hükümleri de uygulanmaktadır. O halde, Vergi Usul Kanunu’nun hü-
kümleri de bu anlamda idarî yargılama usûlü kurallarıdır. Bu nedenle, yazılılık ilkesine
dayanak olarak Vergi Usul Kanunu’nu da göstermek gerekmektedir. Çünkü, Vergi Usûl
Kanunu bir idarî usûl kanunudur; yani, idarî bir işlem olan vergilendirme işleminin or-
taya çıkması sürecinde uyulması gereken kuralları düzenlemektedir. Söz konusu kanun,
vergilendirme sürecinde yalnız vergi idaresinin değil, mükelleflerin de uyması gereken
kuralları içermektedir. Örneğin, Vergi Usul Kanunu’nun 3’üncü maddesi, vergilendirme
işlemlerinin yapılması, yani tarh işleminin tamamlanması sırasında idarenin uyacağı ku-
ralların düzenlendiği bölümde yer almaktadır. Bu hüküm, sadece vergi idaresi ile mükel-
leflerin uyacağı değil, vergi yargısı organlarınca da uygulanması gereken bir hükümdür.
Vergi yargılaması hukukunda yazılı yargılama usûlünün uygulanması, vergilendirme
işlemlerinin yazılı olmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün vergilen-
dirme işlemleri yazılı olduğuna göre, bunlar hakkında yapılacak yargılamanın da yazılı
usûlde cereyan etmesini doğal karşılamak gerekir.
Yazılılık ilkesinden beklenen, özellikle tebligat ve cevap verme sürelerinin de düzen-
lenmesi sonucunda, davayı hızlandırmak, uyuşmazlığın makûl ve hatta en kısa sürede
bir yargı kararı ile çözümlenmesini sağlamaktır. Dolayısıyla bu ilke, çabukluk ilkesi ile de
ilişkili bulunmaktadır.
Vergi yargılaması hukukunda, yazılılık esas olmakla beraber bazı hâllerde sözlü yar-
gılama usûlünün de uygulanabileceği kabul edilmektedir (İYUK.m.17/1). Ancak, vergi
mahkemesinde sözlü yargılama usûlünün uygulanabilmesi, yani duruşma yapılabilmesi
için, Kanun’da belirtilen şartların gerçekleşmesi gerekir. Duruşmada, dava dilekçesinde ve
savunmada ileri sürülen sebep ve deliller belirtilir, açıklanır ve tartışılır. Dava dilekçesinde
204 Vergi Yargılaması Hukuku
ve savunmada ileri sürülmeyen konular duruşmada ileri sürülemez. Kamu düzenini ilgi-
lendiren durumlar, bu kuralın dışındadır.
Ülkemizde uygulanan yazılı yargılama usûlünde, dava dilekçesini ve mevcut belgeleri-
ni vermekle davacı; yazılı savunmasını ve delillerini mahkemeye sunmakla davalı, kendi-
lerine düşen görevi yapmış olmaktadır. Cevaba cevap dilekçeleri de kuşkusuz bu görevler
arasındadır. Bundan sonra, dava tamamen mahkemenin hâkimiyetine girmektedir. Mah-
keme davayı olgunlaştırmakta ve talepler hakkında karar vermektedir; bu arada soruştur-
mayı, ara kararları, bilirkişi incelemesi, keşif gibi usûl işlemleriyle derinleştirebilmekte;
talep olmasa da duruşma yapılmasına karar vererek tarafları dinleyebilmektedir.
Kısacası, yazılılık ilkesi, yargılama sürecinde incelemelerin evrak üzerinden yapılması
anlamına gelmektedir. Bu da tarafların hazır bulunduğu duruşmada, hem tarafların din-
lenilmesi, hem de delillerin tartışılması imkânını engellemektedir. Ancak, kural yazılılık
olmakla beraber, bazı hâllerde vergi yargılaması hukukunda da duruşma yapılması yo-
luyla sözlülük ilkesine de yer verilmektedir. Yazılılık ilkesinin oldukça katı bir biçimde
uygulanması, şahit dinlenilmesine ve tarafların sorguya çekilmesine imkân vermemekte
ve sadece şeklî delillerle yetinileceği anlamı ve izlenimi vermektedir.
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20’nci maddesinin 1’inci bendinde, Danıştay, böl-
ge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemelerinin bakmakta oldukları davalara ait
her çeşit incelemeleri kendiliğinden yapacakları hükme bağlanmakla vergi yargılaması
hukukunda re’sen araştırma ilkesi benimsenmiş bulunmaktadır. Ancak, bu ilkenin kapsa-
mına nelerin girip girmeyeceği bazı tereddütlere sebep olabilmektedir.
Mahkemenin hükmüne temel alacağı maddî olayların mahkemeye getirilmesi ile bu
olayların isbatlanmasını sağlayacak olan araçların mahkemeye getirilmesi farklı konu-
lardır. Öncelikle vergi mahkemesinin hükmüne esas teşkil edecek maddî olayların yar-
gılamaya nasıl getirileceği sorununun çözümlenmesi gerekmektedir. Ancak, bir hükme
varılabilmesi için maddî olayların yargılamaya gelmiş ya da getirilmiş olması yeterli olma-
maktadır. Ayrıca, mahkeme için, yargılamaya getirilmiş olan maddî olayların isbatlanma-
sını sağlayan delillerin mahkemeye nasıl getirileceği sorunu ortaya çıkmaktadır.
Vergilendirme işlemlerinde delil olarak kullanılacak şahit ifadesi için Vergi Usul Ka-
nunu, olay ile tabiî ve açık ilgisi bulunması şartını aramaktadır. Vergilendirme sürecinde
yararlanılan şahit ifadesine yargılama sırasında yalnız başına, ayrı bir delil olarak yeniden
başvurulamamaktadır. Vergi yargılaması hukuku bu noktada, ceza yargılaması hukukun-
dan ayrılmaktadır. Bununla birlikte, vergilendirme işlemlerinin tesisi sırasında alınanşa-
hit ifadeleri vergi yargılaması sürecinde işlemlerin kanunîliğinin denetlenmesi aşamasın-
da, dolaylı olarak işlev görebilmektedir.
Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin hemen tamamı, vergi idaresinin
bilgisi dışında, mükellef veya vergi sorumlusu ile vergi davasına taraf olmayan üçüncü
kişiler arasında cereyan etmektedir. Bu nedenle vergi idaresinin mükellef veya vergi so-
rumlusu ile üçüncü kişiler arasında yapılan işlemlerin, tarafların hangi niyet ve amaçları-
na dayandığını somut olarak bilmesi mümkün değildir. İşte bu niyet ve amaçların ortaya
çıkarılabilmesi için, vergi idaresinin bazı araçlara, yani delillere ihtiyacı vardır. Deliller
ne kadar sınırlı tutulursa, söz konusu işlemlerin gerçek niteliğinin ortaya çıkarılması da
o derece güçleşmektedir. İsbat vasıtalarının olabildiğince geniş tutulması da vergi idare-
sinin keyfîliğine yol açabilir. Bu sebeple, kanun koyucu delil serbestîsini ilke olarak kabul
etmektedir. Çünkü, vergiyi doğuran olayın kavranması ve vergilendirmenin iktisadî so-
nuçlara uygunluğunun sağlanması delil serbestîsi ilkesinin geçerli olduğu bir sistemde
mümkündür.
Delil serbestîsi ilkesi gereği, vergi idaresi, şeklî delillerle ortaya konulan durumun
maddî gerçeğe uymadığını her türlü delil ile ortaya koyabilmekte; şekil kurallarına uyul-
ması, vergi idaresinin olayın gerçek niteliğini ortaya koyarak vergilendirme yoluna git-
mesini engellememektedir. Delil serbestîsi ilkesi idare için olduğu kadar mükellefler
bakımından da geçerlidir. Bu itibarla, mükellef ve vergi sorumluları da, delil serbestîsi
ilkesinden vergi idaresi ile eşit şartlarda yararlanabilmektedir. Bu nedenle, işlemin hak-
sızlığını isbat açısından bir bakıma mükelleflerin de daha geniş imkânlara kavuştuğunu
söylemek mümkündür. Kuşkusuz bu konuda asıl etkili unsur, vergi yargısında delillerin
hukukî değerlendirmesini yapacak olan vergi mahkemesidir.
Takdirî delil sisteminin ve ekonomik yaklaşım ilkesinin tabii sonucu olarak vergi
yargılaması hukukunda delil serbestîsi ilkesi geçerlidir. Bununla birlikte, bu serbestî bazı
açılardan sınırlanmaktadır. Bu sınırlamalardan birincisi, yeminin vergi yargılaması huku-
kunda bir delil olarak kabul edilmemesidir.
Diğer bir sınırlama ise, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabiî ve açık olmayan şahit ifade-
sinin delil olarak kullanılamamasıdır. Başka bir deyişle, bu ikinci sınırlama, şahit ifade-
lerinin ancak vergiyi doğuran olayla tabiî ve açık bir ilgisi varsa, yani tesadüfî bir bilgiye
dayanmıyorsa, delil olarak kabul edilmesi biçiminde ortaya çıkmaktadır. Vergi yargılama-
sı hukukunda şahit ifadesine böyle bir sınırlama getirilmesindeki amaç, mükelleflere belli
bir güvenlik sağlamaktır. Çünkü, şahit ifadesinin vergiyi doğuran iktisadî olayla ilişkili
olması gerekmektedir. Bu sebeple, tesadüfen bir olaya şahit olma durumuna bağlı olan
şahit ifadesi delil olarak kabul edilmemektedir. Bu hâliyle, şahit dinlenmesi konusunda
mükellef daha güçlü gibi görünmektedir. Fakat, uygulamaya bakıldığında delil serbestîsi
ilkesinin daha çok idare lehine uygulandığı görülmektedir.
Nihayet, kanunlarla belgeye bağlanması gereken olgu, olay ve işlemlerin ancak bu bel-
gelere dayalı olarak isbatlanabilmesi de delil serbestîsine getirilmiş bir başka önemli istis-
nadır (VUK.m. 227-257).
Vergi yargılaması hukukunda delil serbestîsi ilkesine, belge düzeni, şahit ifadesi ve ye-
min ile ilgili olarak getirilen sınırlamalar karşısında, vergi yargılaması hukukunda tam
anlamıyla bir delil serbestîsi ilkesinin geçerli olduğunu söylemek oldukça güçleşmektedir.
Bu nedenle, kısıtlanmış delil serbestîsi deyiminin kullanılması önerilmektedir. Bu sınırla-
8. Ünite - Yargı Kararlarına Karşı Başvuru Yolları (Olağanüstü Kanun Yolları ile Yargı Kararlarına Karşı Diğer
Başvuru Yolları)-Vergi Yargılaması Hukukuna Egemen Olan Ülkeler 209
ma ve istisnaların kabulünün, kanunî delil sisteminin benimsendiği anlamına gelmeye-
ceği gerçeği karşısında, vergi yargılaması hukukunda benimsenen delil sisteminin takdirî
delil sistemi olduğunun kabulü gerekir. Yemin, vergi yargılaması hukukunda delil olarak
kabul edilmediğinden, delil serbestîsi ilkesine gerçek anlamda bir sınırlama oluşturur.
Buna karşılık, belge düzeni ve şahit ifadesinde gerçek anlamda birer sınırlama olarak değil,
bunların birer delil olarak vergi yargılaması hukukundaki öneminden bahsetmek daha
isabetlidir. Çünkü, belge düzeni ve şahit ifadesi konusunda delil serbestîsi ilkesinin sınır-
lanmasından çok, bu delillerde aranacak özelliklere ve bunların isbat kuvvetine ilişkin
düzenlemeler söz konusudur.
Delil serbestîsi ilkesi, delillerin çeşidi ve sayısı ile; delillerin serbestçe değerlendirilmesi il-
kesi ise, delillerin niteliği ve isbat gücü ile ilgilidir.
Delil serbestîsi ilkesi, delillerin çeşidi ve sayısı ile; delillerin serbestçe değerlendirilmesi
ilkesi ise, delillerin niteliği ve isbat gücü ile ilgilidir.
Vergi yargılaması usûlünde takdirî delil sistemi ve re’sen araştırma ilkesi geçerli oldu-
ğundan, bunun sonucu olarak delillerin serbestçe değerlendirilmesi de gündeme gelmekte-
dir. Başka bir deyişle, delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi, re’sen araştırma ilkesinin
bir sonucu ve bir bütünleyicisidir.
Vergi yargılaması usûlünde delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi geçerli olduğun-
dan, mahkeme, ortaya konulan olaylar hakkında davanın genel sonucundan elde ettiği
kanaate göre serbestçe karar vermek zorundadır. Hâkim, delillerin değerlendirilmesi çer-
çevesinde mantık kurallarını, genel hayat tecrübesini ve aynı zamanda özel uzmanlık bil-
gisini dikkate almak durumundadır.
Delillerin serbestçe değerlendirilmesinin çerçevesini, yargılamanın genel sonucu; ka-
rar verebilmek için gerekli olan kanaatin derecesi ve vergi yargılaması hukukunda benim-
senmiş olan isbata ilişkin kuralların değerlendirilmesi oluşturmaktadır. Bu itibarla, delil-
lerin serbestçe değerlendirilmesinin hiçbir sınırının olmadığını; yani, bir anlamda keyfîlik
içerdiğini söylemek mümkün değildir.
Bir uyuşmazlığın çözümünde her şeyin delil olarak kullanılmasını ifade eden delil
serbestîsi ilkesi ile delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesini birbirine karıştırmamak ge-
rekir. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi, hüküm aşamasını ilgilendiren bir ilkedir.
Ancak söz konusu ilke, takdirî delil sisteminin de bir unsurunu oluşturmaktadır. Delil
serbestîsi ilkesi, nelerin delil olacağı, delillerin sayısı ve nitelikleri ile ilgili iken, delille-
rin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi, delil olarak kabul edilen isbat vasıtalarının önceden
konulmuş bir sınırlamaya bağlı kalmadan serbestçe değerlendirilmesine ve uyuşmazlık
210 Vergi Yargılaması Hukuku
hakkında bir karara varılması aşamasına ilişkindir. Bu bağlamda ele alındığında, vergi
yargılaması hukukunda delillerin çeşit ve niteliklerinin tesbiti aşamasında delil serbestîsi
ilkesinin; delillerin değerlendirilmesi aşamasında ise, delillerin serbestçe değerlendirilmesi
ilkesinin benimsendiği görülmektedir.
Özet
Yargılamanın yenilenmesi nedenlerini sıralayabilmek Bu değişiklik, madde metninin yeni kanun yolu sis-
1 Yargılamanın yenilenmesi nedenleri İdari Yargılama temi ile uyumlu hale getirilmesinden ibarettir. Mad-
Usulü Kanunu’nda sayma yolu ile belirtilmektedir de metninden çıkarılmış olan “Danıştayca ilk derece
(İYUK.m.53). Buna göre, mahkemesi olarak” ibaresi aslında maddenin anla-
• Karardan sonra yeni bir belgenin ele geçmiş olması; mında varlığını sürdürmektedir. Madde metnine sa-
• Karara esas alınan belgenin sahteliğinin anlaşılması; dece istinaf kanun yolu eklenmiş bulunmaktadır.
• Karara esas alınan bir ilâmın kesinleşen bir mah-
keme kararı ile kalkması; Hükmün açıklanmasının niteliğini belirtebilmek
3
• Bilirkişinin kasıtlı olarak gerçeğe aykırı rapor ver- Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi
mesi; mahkemelerince verilen kararların yeterince açık
• Lehine karar verilen kişinin hile kullanmış olması; olmaması veya birbirine aykırı hüküm fıkraları içer-
• Yetkisiz kimselerin huzurunda davanın görülmesi; mesi hâlinde, hükümdeki gerçek anlamın ortaya
• Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermesi; çıkartılabilmesi amacıyla uyuşmazlığın taraflarınca
• Çelişik kararların varlığı; başvurulan yola, açıklama ya da hükmün açıklanma-
• Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlâl edilme- sı yolu denilmektedir. Hükmün açıklanması yolunun
sidir. usûl kanunlarında yer almasının amacı, mahkemeler
tarafından verilmiş bulunan kararların yerine geti-
Kanun yararına temyizi tanımlayabilmek rilmesi sırasında gerçek anlamından farklı biçimde
2
İstinaf ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinle- yorumlanmasını ve bu yolla değişik şekillerde uygu-
şen kararlara karşı Danıştay Başsavcısının başvura- lanmasını önlemektir. Hükmün açıklanması yolu ile,
bileceği özel bir kanun yolu vardır. Nitekim, istinaf bir yargı kararının yerine, bir yenisi konulmadan,
ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen ka- gerçek anlamı belirlenmekte; açıklığa kavuşturul-
rarlara karşı Danıştay Başsavcısının başvurabileceği maktadır.
özel kanun yoluna kanun yararına temyiz denilmek- Hükmün açıklanması yolu teknik anlamda bir kanun
tedir. yolu değildir. Kanun yolu, bir yargı kararının, adale-
6545 sayılı Kanun ile İdari Yargılama Usulü tin gerçekleşmesi yolunda daha üst bir mahkemede
Kanunu’nun 51’inci maddesinde bazı değişiklik- kontrol edilmesini sağlamak için uyuşmazlığın ta-
ler yapılmıştır. Bunlardan birincisi, kanun yararına raflarına tanınmış olan usûlî bir imkândır. Hükmün
bozma olan madde başlığı, kanun yararına temyiz açıklanması yolunda, yargı kararının kontrolü veya
olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklik, doğru ve ye- değiştirilmesi söz konusu olamaz. Kaldı ki, açıklama
rindedir. Çünkü, kanun yararına bozma, başvurulan istenilen merci, kararı vermiş olan mahkemedir; ka-
kanun yararına temyiz kanun yolu denetimi sonu- nun yolundaki gibi üst mahkeme değildir. Bir kararın
cunda verilmesi muhtemel kararı ifade etmektedir. açıklanması için yapılan başvurunun kararın kesin-
Oysa, maddede düzenlenen, kanun yararına temyiz leşmesi konusunda herhangi bir etkisi yoktur.
kanun yoludur. Hâkim, açıklama yolu ile asıl hükmünü değiştiremez
İkincisi, madde metninde yer alan, “Bölge idare mah- veya yeni bir hüküm tesis edemez. Hükmün açıklan-
kemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve masının ilişkin bulunduğu yargı kararları üzerinde
Danıştayca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz değiştirici, yenileyici veya başkalaştırıcı etkisi bulun-
incelemesinden” ibaresi, “İdare ve vergi mahkemeleri mamaktadır.
ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği ka-
rarlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden” şeklinde
yapılan değişikliktir.
8. Ünite - Yargı Kararlarına Karşı Başvuru Yolları (Olağanüstü Kanun Yolları ile Yargı Kararlarına Karşı Diğer
Başvuru Yolları)-Vergi Yargılaması Hukukuna Egemen Olan Ülkeler 215
Vergi yargılaması hukukuna egemen olan ilkeleri sınıf-
4 landırabilmek
Vergi yargılaması hukuku, kurumlar bakımından
medenî yargılama hukukuna; ilkeler yönünden ise,
ceza yargılaması hukukuna yakındır.
Vergi yargılaması hukukuna egemen olan ilkelerin
farklı başlıklar altında incelenmesi mümkündür. Bu
ilkeler,
• hukuk devleti ilkesi,
• vergilerin kanunîliği ilkesi,
• kamuya yararlılık ilkesi,
• yazılılık ilkesi,
• re’sen (kendiliğinden) araştırma ilkesi,
• delil serbestîsi ilkesi,
• delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi,
• ekonomik yaklaşım ilkesi,
• çabukluk ve ucuzluk (usûl ekonomisi) ilkesidir.
Bu ilkelerden sadece vergi yargılaması hukukuna
özgü ve/ya da ayrı bir öneme sahip olanlar ise,
• yazılılık ilkesi,
• re’sen (kendiliğinden) araştırma ilkesi,
• delil serbestîsi ilkesi,
• delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi ve ekono-
mik yaklaşım ilkesidir.
Ayrıca, yargılama hukuku bakımından önemi dikkate
alınarak usûl ekonomisi (çabukluk ve ucuzluk) ilkesi ile
âdil yargılanma hakkına da bunlar arasında yer ver-
mekte yarar vardır.
Yazılılık ilkesi, yargılama sürecinde dilekçe teatisi dı-
şında duruşmanın yapılıp yapılmaması; re’sen araştır-
ma ilkesi, dava malzemesinin kimin tarafından yar-
gılamaya dahil edilmesi ve isbat yükünün dağılımı;
delil serbestîsi ilkesi, delillerin çeşidi ve sayısı; delillerin
serbestçe değerlendirilmesi ilkesi, delillerin niteliği ve
isbat gücü; ekonomik yaklaşım ilkesi, isbatın konusu
ve hukuk kurallarının dava konusu olaya uygulanma-
sı; usûl ekonomisi (çabukluk ve ucuzluk) ilkesi, yargıla-
manın makûl sürede, düzenli bir biçimde ve az mas-
rafla sonuçlandırılması ile ilgilidir.
216 Vergi Yargılaması Hukuku
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi mahkeme kararlarının kesinleş- 6. Hâkimlerin önlerine gelen davada her çeşit incelemeyi
mesinden sonra başvurulan kanun yolunu ifade etmektedir? kendiliklerinden yapıp gerekli bilgi ve belgeleri taraflardan
a. Yanlışlıkların düzeltilmesi ve ilgili diğer yerlerden isteyebilmeleri aşağıdaki ilkelerden
b. Kanun yararına temyiz hangisini ifade etmektedir?
c. Olağan kanun yolu a. Yazılılık
d. Olağanüstü kanun yolu b. Delil serbestîsi
e. Hükmün açıklanması c. Re’sen araştırma
d. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi
2. Aşağıdakilerden hangisi kanunda belirtilen sebeplere e. Ekonomik yaklaşım
dayanılarak esas hükmün kaldırılmasını ve davanın yeniden
görülmesini sağlayan kanun yolunu ifade etmektedir? 7. Uyuşmazlık konusu olayın gerçek mahiyetinin belirle-
a. Hükmün açıklanması nebilmesi için uygun olan her çeşit delile başvurulabilmesi
b. Yanlışlıkların düzeltilmesi aşağıdaki ilkelerden hangisini ifade etmektedir?
c. Yargılamanın yenilenmesi a. Re’sen araştırma
d. Kanun yararına temyiz b. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi
e. Kararın düzeltilmesi c. Delil serbestîsi
d. Ekonomik yaklaşım
3. Aşağıdakilerden hangisi istinaf ve temyiz incelemesin- e. Usûl ekonomisi
den geçmeden kesinleşen kararlara karşı başvurulabilen ola-
ğanüstü kanun yolunu ifade etmektedir? 8. Aşağıdakilerden hangisi, vergiyi doğuran olayın belirlen-
a. Temyiz mesinde ve vergi kanunu hükümlerinin yorumlanmasında
b. Yargılamanın yenilenmesi hukukî biçimlerin ötesine geçilerek gerçek iktisadî nitelik ve
c. Kararın düzeltilmesi içeriklerin esas alınması anlamına gelmektedir?
d. Kanun yararına temyiz a. Usûl ekonomisi ilkesi
e. Hükmün açıklanması b. Ekonomik yaklaşım ilkesi
c. Delil serbestîsi ilkesi
4. Mahkeme kararlarının yeterince açık olmaması veya d. Re’sen araştırma ilkesi
birbirine aykırı hüküm fıkralarının bulunması hâlinde, hük- e. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi
mün gerçek anlamının ortaya çıkarılması amacıyla başvuru-
lan yola ne ad verilmektedir? 9. Aşağıdakilerden hangisi yargılamanın makûl sürede ve
a. Hükmün açıklanması düzenli bir biçimde yürütülmesi ve gereksiz masraf yapılma-
b. Yanlışlıkların düzeltilmesi ması anlamına gelen ilkeyi ifade etmektedir?
c. Kanun yararına bozma a. Re’sen araştırma ilkesi
d. Yargılamanın yenilenmesi b. Ekonomik yaklaşım ilkesi
e. Kararın düzeltilmesi c. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi
d. Usûl ekonomisi ilkesi
5. Aşağıdakilerden hangisi mahkemenin kararını verdikten e. Delil serbestîsi ilkesi
sonra, hükümde yer alan maddî yanlışlıkların düzeltilmesi
için yapılabilen başvuruyu ifade etmektedir? 10. Hâkimlerin delilleri, önceden konulmuş kayıtlara bağlı
a. Kararın düzeltilmesi olmaksızın serbestçe değerlendirmesine ne ad verilmektedir?
b. Hükmün açıklanması a. Re’sen araştırma ilkesi
c. Yargılamanın yenilenmesi b. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi
d. Yanlışlıkların düzeltilmesi c. Delil serbestîsi ilkesi
e. Kanun yararına temyiz d. Çabukluk ve ucuzluk ilkesi
e. Ekonomik yaklaşım ilkesi
8. Ünite - Yargı Kararlarına Karşı Başvuru Yolları (Olağanüstü Kanun Yolları ile Yargı Kararlarına Karşı Diğer
Başvuru Yolları)-Vergi Yargılaması Hukukuna Egemen Olan Ülkeler 217
Yararlanılan Kaynaklar
Sıra Sizde 4 Akyılmaz, B., Sezginer, M., Kaya, Cemil. (2018). Türk İdari
Yazılılık ilkesi, davanın dosya içinde yer alan belge ve bilgile- Yargılama Hukuku, Ankara: Savaş Yayınları.
re dayanarak incelenmesi; Bayraklı, H. H. (2013). Vergi Yargılama Hukuku, Afyonka-
Re’sen araştırma ilkesi, hâkimlerin önlerine gelen davada her rahisar.
çeşit incelemeyi kendiliklerinden yapıp gerekli bilgi ve belge- Candan, T. (2017). Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Ka-
leri taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilmesi; nunu, 7. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Delil serbestîsi ilkesi, uyuşmazlık konusu olayın gerçek ma- Çağlayan, R. (2006). İdari Yargıda Kanun Yolları (Kararla-
hiyetinin belirlenebilmesi için uygun olan her şeyin delil ola- ra Karşı Başvuru Yolları), 2. Baskı, Ankara: Asil Yayın
bilmesi; Dağıtım.
Delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi, hâkimlerin de- Gözübüyük, A.Ş., Tan, T. (2016). İdare Hukuku, C. 2, İdari
lilleri, önceden konulmuş kayıtlara bağlı olmaksızın serbest- Yargılama Hukuku, 8. Bası, Ankara: Turhan Kitabevi.
çe değerlendirmesi; Gözübüyük, A.Ş. (2017). Yönetsel Yargı, 36. Bası, Ankara:
Ekonomik yaklaşım ilkesi, vergiyi doğuran olayın belirlen- Turhan Kitabevi
mesinde ve vergi kanunu hükümlerinin yorumlanmasında Kaneti, S. (1989). Vergi Hukuku, 2. Baskı, İstanbul: Filiz Ki-
hukukî biçimlerin ötesine geçilerek gerçek iktisadî nitelik ve tabevi.
içeriklerin esas alınması; Karakoç, Y. (1995). Vergi Yargılaması Hukuku, İstanbul:
Usûl ekonomisi (çabukluk ve ucuzluk) ilkesi, yargılamanın Alfa Yayınları.
makûl sürede ve düzenli bir biçimde yürütülmesi ve gereksiz Karakoç, Y. (2014). Genel Vergi Hukuku, 7. Bası, Ankara:
masraf yapılmaması anlamına gelmektedir. Yetkin Yayınları.
Adil yargılanma hakkı, tabiî hâkim ilkesine bağlı, tarafsız Karakoç, Y. (2017). Vergi Yargılaması Hukuku (Vergi An-
ve bağımsız bir mahkeme tarafından makûl sürede, alenî ve laşmazlıklarının/Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları)
hakkaniyete uygun olarak yargılanmayı talep edebilmeyi ifa- Ders Kitabı, 4. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
de etmektedir. Karakoç, Y. (2018). Türk Vergi Yargılaması Hukukunda Delil
Sistemi, 3. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Kızılot, Ş., Kızılot, Z. (2012). Vergi İhtilafları ve Çözüm Yol-
ları, 20. Baskı, Ankara: Yaklaşım Yayınları.
Kumrulu, A. (1989). Vergi Yargılama Hukukunun Kuram-
sal Temelleri, (Çoğaltma), Ankara.
Kuru, B., Arslan, R., Yılmaz, E. (2011). Medeni Usul Huku-
ku, 22. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Mutluer, M. K. (2008). Vergi Genel Hukuku, 2. Baskı, İstan-
bul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 121/9.
Mutluer, M. K. (2011). Vergi Hukuku, 3. Baskı, Ankara: Tur-
han Kitabevi.
Odyakmaz, Z. (1993). Türk İdari Yargılama Usulünde Ka-
rarlara Karşı Başvuru Yolları, İstanbul: Alfa Basım, Ya-
yım Dağıtım.
Öncel, M., Kumrulu, A., Çağan, N. (2018). Vergi Hukuku,
27. Bası, Ankara: Turhan Kitabevi.
Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M. (2011). Medenî Usûl
Hukuku, 12. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları.
Tan, T. (2011). İdare Hukuku, Ankara: Turhan Kitabevi.
Yüce, M. (2017); Vergi Yargılama Hukuku, 5. Baskı, Bursa:
Ekin Yayınevi.