Professional Documents
Culture Documents
23) 07.03.2022 14.20 Pankreas Bezi Hormonlarının İşlevi
23) 07.03.2022 14.20 Pankreas Bezi Hormonlarının İşlevi
23) 07.03.2022 14.20 Pankreas Bezi Hormonlarının İşlevi
DİLİM: Endokrin
DERS: Fizyoloji
• Histolojik olarak incelendiğinde, büyük bölümünün dış salgı işlevini yürüten hücre ve
öğelerden oluştuğu, iç salgı öğelerinin ise dış salgı öğelerinin içinde dağılmış olarak
bulunduğu görülür.
• Pankreas başlıca 2 tip dokudan meydana gelmiştir. Bunlar: duodenuma sindirim sıvılarını
salgılayan Asinüsler ve insülin ve glukagonu doğrudan kana salgılayan Langerhans
Adacıkları'dır.
• Enzimler kanalın pankreatik ucundaki asinar hücrelerindeki zimojen granüllerinden
salgılanırken bikarbonat iyonu kanal epitel hücresinden salgılanır.
Pankreasın Fonksiyonları:
• Sindirim fonksiyonu
• Koruma fonksiyonu
- Asidik kimusun nötralizasyonu ile bağırsak mukozasını asit hasarından korur. Eğer optimum
Sindirim enzimlerini aktif veya ön enzim olarak bulundurur.Duktal hücrelerden günlük 1200-1500 ml
pankreas sıvısı salgılanır.Bu sıvı duodenuma boşalır ve büyük kısmı geri emilir.
İç salgı bölümü başlıca insülin hormonu salgılar.Kanda glikoz çok artınca insülin sekresyonu olur ve
insülin glikozun hücre içine girmesini sağlar. Kan hipo veya hiperglisemiye göre hipotalamusa akar ve
açlık-tokluk merkezi uyarılır.İnsülinin varlığı veya yokluğu hücre içine glikoz akımını sağlar veya
önler.Eğer kanda hiperglisemi var ise bu hipotalamusta algılanır ve insülin reseptörlere bağlanıp
GLUT-2 kanallarını açar yani hücre içine glikoz girer.
Langerhans Adacıkları
-Alfa Hücreleri(%20)
-Beta Hücreleri (%68):Adacığın ortasına yerleşiktir,insülin ve amilin salgılar.İnsülin kan glikoz düzeyini
azaltır ve glukagon salgılanmasını inhibe eder.Amilin ise beta hücrelerine toksik etki yapar,insülin
yapımını azaltır.Tip 2 diyabet oluşumunda rol oynar.Pankreas harabiyetini anlamak için β-Amilin
bakılır ve yüksekliği harabiyet göstergesidir.(Enfeksiyon,kanser...)
DİYABETİN TARİHÇESİ
M.ö 2000 yıllarından beri bazı yazıtlarda diyabetten bahsedilmektedir. Mısır'da Ebers Papirüsülerinde çok
idrara çıkma (poliüri) olarak bahsedilmektedir. Hindular Ayurvedik Tıpta şeker hastalarının idrarının tatlı olduğu
ve bu nedenle karıncaların sineklerin ve böceklerin bu idrara üşüştüğünden bahsedilmektedir. M.s 2 yüzyılda
Kapadokyalı Arateus bu hastalığın etin kolların ve bacakların eriyerek kana geçmesine yol açtığını belirterek
akıp boşalma anlamına gelen ‘diabetes’ kelimesini kullanmıştır. İbni Sina ilk kez ayaklarda görülen diyabetik
gangreni tanımlayarak şeker hastalığının sinirleri bozabileceğini ilk kez açıklamaktadır. Paracellus diyabetli
hastalara açlık kürleri uygulamış sonraki yıllarda da diyabet hastalığı ve tedavisi üzerine çeşitli araştırmalar
yapılmıştır.
Claude Bernard 1813-1878 yılları arasında hastalarda şeker yapımının arttığını ve merkezi sinir sisteminin
bozulduğunu göstermiştir. Pankreas üzerinde yaptığı mikroskobik çalışmalar sırasında bugün Langerhans
adacıkları olarak bilinen hücre toplulukların keşfetti. Oscar Mincowski ve Joseph von Mering sindirimdeki
etkisini gözlemlemek için 1889 yılında sağlıklı bir köpeğin pankreasını çıkardılar. Birkaç gün sonra köpeğin idrarı
üzerinde sineklerin olduğunu fark edince ilk kez şeker hastalığı ile pankreas ilişkisi ortaya konuldu.Eugene Opie
1901 yılında adacık hücreleri ile şeker hastalığı arasındaki ilişkiyi açıkça ortaya koydu.’’ Şeker hastalığı
pankreastaki langerhans adacıkları kısmi veya tamamen yıkımı sonucu meydana gelmektedir.’’
Kanada Toronto Üniversitesi araştırmacılarından Frederick Grant Banting ve Charles Herbert Best insülin
saflaştırmayı başarmışlardır. Saflaştırılan ilk özüt 14 yaşındaki diyabet hastası Leonard Thompson'a verildi. Bu
tarihi buluşu ile ağır diyabet hastalığının bir gecede ölüme mahkum olmaktan çıkarıp hemen hemen normal bir
yaşama döndürmüştür. İnsülin 1921 yılından itibaren diyabet tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. Frederik
Grant Banting insülin keşfi nedeniyle 1923 Nobel Tıp fizyoloji ödülünü kazanmıştır.
İnsülinin Metabolik Etkileri
İnsülin başlıca karbonhidrat,yağ ve protein metabolizmalarına etki eder.Hiperglisemide pankreastaki
beta hücreleri uyarılıp insülin sekresyonu artınca dokuların çoğunda glikoz alımı artar(beyin,karaciğer
ve egzersizdeki kas dışında).Aminoasit alımı ve protein sentezi artar.Protein yıkımı azalır.Yağ
dokusunda yağ asidi ve trigliserit sentezi artar,lipoliz azalır.Karaciğer ve kasta glikojen sentezi
artar,glukojenoliz azalır.Karaciğerde ayrıca yağ asidi ve trigliserit sentezi artar ve glukoneojenez azalır.
İnsülin enerji bolluğuna eşlik eden bir hormondur. Yani başta karbonhidrat olmak üzere diyette enerji
verici gıdaların bol miktarda bulunması durumunda fazlaca insülin salgılanır.İnsülin gereksinim fazlası
enerji maddelerinin depolanmasında önemli rol oynar.Glikojen şeklinde depo edilemeyen
karbonhidrat fazlası insülin etkisiyle yağlara çevrilip yağ dokusunda depo edilir.Bu durum Tip 2
diyabette çok sık gözlenir.İnsülin aa alınımını ve aa’lerin proteine çevrimini artırır,hücre içi protein
yıkımını baskılar.
-İnsülin yapabilme yeteneği olmayan Tip1 diyabet hastalarında C peptit seviyesi genelde çok
azalmıştır.
-Hedef hücrelerdeki reseptörlerine bağlanmış bölümleri dışındaki insülinin tamamı başlıca KC’de
bulunan(daha sonra böbrek,kas ve diğer dokular) insülinaz enzimi ile yıkılır.İnsülinin kontrol
işlevlerinin sona erdirilmesi açısından plazmadan hızla temizlenmesi önemlidir.(Plazmadaki ortalama
yarı ömrü 6 dk kadardır ve plazmadan 10-15 dk içinde temizlenir.)
-Vücuttaki hücrelerin yaklaşık %80 inin zarlarında glikoz geçirgenliği artar. (özellikle kas ve yağ hücreleri
için geçerli;beyindeki nöronların büyük kısmı için geçerli değil.)
-Hücre zarında potasyum ve fosfat geçirgenliği artar,bu iyonlar hücre içine taşınır.
-Yavaş etki olarak hücre içi metabolik enzim etkinlikleri değişir.(fosforilasyon sonucu oluşan değişimlerle)
-Çok yavaş etki olarak m-RNA translasyon ve hücre çekirdeğindeki DNA’nın transkripsiyon hızının
değişmesiyle insülin metabolik amaçlarına ulaşmak için enzim makinesini yeniden biçimlendirir.
İnsülinin Karbonhidrat Metabolizmasına
Etkisi
Fazla miktarda karbonhidrat içeren bir besinin alınmasından hemen sonra kana geçen glikoz,
hızla insülin salgılanmasına neden olur. İnsülin, daha sonra glikozun vücuttaki hemen bütün
dokular ve özellikle kaslar, yağ dokusu ve karaciğer tarafından hızla yakalanması,
depolanması ve kullanılmasına neden olur. Günün büyük bölümünde kas dokusu enerji
ihtiyacını glikoz yerine yağ asidinden sağlar.Çünkü kas lifi insülinle uyarılmadığı sürece glikoza
çok az geçirgendir.
1- Orta şiddette veya ağır egzersiz.Bu durumda glikozun kullanılması insülin gerektirmez.
2- Bir öğünü izleyen birkaç saatlik zaman dilimi.Bu sürede kan glikozu artar ve pankreastan
büyük miktarda insülin salgılanır.
Öğün sonrası dinlenim durumunda kas dokusuna ihtiyaçtan fazla glikoz girer ve hepsi enerji
üretmek amacıyla kullanılamayacağı için konsantrasyonun %2-3’ü kas glikojeni halinde
depolanır.Glikojen daha sonra kas hücresi tarafından enerji elde etmek amaçlı
kullanılabilir.Bu depo kaslarda kısa sürede büyük enerji üretiminde kullanılır.Oksijen
yokluğunda glikojen glikolitik yol ile laktik asite yıkılır.Anaerobik solunumla laktat oluşması ve
birikimi asidoza neden olur.Bu ağrı reseptörlerini uyarır.Dinlenince laktit asit KC’e geçer,Ph
normale döner ve ağrı geçer.
Şekil’deki deneysel sonuçlarla
gösterilmektedir. "Kontrol" olarak işaretlenmiş
alttaki eğri, hücre içindeki serbest glikoz
konsantrasyonunu göstermektedir. Hücre dışı
glikoz konsantrasyonunun "750 mg/dL"ye
kadar yükselmesine karşılık, hücre içi glikoz
düzeyi hemen hemen sıfır olarak kalmaktadır.
Bunun aksine, "İnsülin” olarak işaretlenmiş
eğri, ortama insülin eklendiğinde hücre içi
glikoz konsantrasyonunun 400 mg/dl’ye kadar
yükseldiğini göstermektedir. Sonuç olarak
insülinin, istirahat kas hücresi içine glikozun
İnsülin-KC ilişkisi taşınma hızını en azından 15 kat artırabildiği
a)Hiperglisemi-İnsülin varlığı görülmektedir.
Yemekten sonra emilen glikozun büyük bölümü insülinin etkisiyle karaciğerde glikojen olarak
depolanır.İnsülin KC glikojenini glikoz fosfata parçalayan ana enzim olan karaciğer fosforilazı
inaktive eder.İnsülin KC hücrelerinin kandan glikoz almasını artırır.Bunu glikokinaz enzim
aktivitesini artırarak sağlar.İnsülin glikojen sentaz başta olmak üzere glikojen sentezini artıran
enzimlerin etkinliğini artırır.
b)Öğün arası-Hipoglisemi
-Kan glikozunda azalma insülin salgısında azalmaya neden olur.Glukagon salınımı artar.
-İnsülin yokluğunda hiperglisemide olan tüm etkiler tersine döner,özellikle KC’de glikojen
sentezi durur ve KC’in kandan daha fazla glikoz alması engellenir.
!! İstirahat halindeki kas hücresine insülin eklenince glikozun hücre içine taşınma hızı en az 15
kat artabilir.
-İnsülin varlığında baskılanan glikoz fosfataz enzimi aktif hale geçer,glikoz fosfattan serbest
glikoz oluşturur ve serbest glikozun kana geri diffüze olmasını sağlar.
!! İnsülinin beyin glikoz alımı ve kullanımında etkisi yoktur.Eğer beynin glikoz kullanımı
insüline bağlı olsaydı her hipoglisemi durumunda beyin bundan olumsuz etkilenirdi.Beyindeki
hücreler glikozu insüline ihtiyaç olmadan glikoz taşıyıcı proteinler ile alır. Kan glikoz düzeyi
20-50 mg/dl üzerinde olmalıdır,bu düzeyin altına düşerse hipoglisemik şok semptomları
gelişir.
-Aşırı miktarda glikoz enerji amaçlı kullanılırsa sitrik asit döngüsünde fazlaca sitrat ve izositrat
oluşur.Bu iyonlar asetil-KoA karboksilazı doğrudan aktive eder.
-İnsülin trigliseriti yağ asidine parçalayan lipoprotein lipazı aktive eder.Oluşan yağ asitleri yağ
-İnsülin hormona duyarlı lipaz etkisini baskılar.(Bu enzim yağ hücrelerinde depolanmış
trigliseritlerin hidrolizini sağlar ve baskılanması sonucu yağ asitleri yağ dokusundan kana
serbestlenemez.)
-İnsülin glikozun kas hücrelerine taşınmasını sağlayan yolun benzeri bir yolla glikozun
h.zarından yağ hücreleri içine alınımını artırır.Glikozun az bir miktarı yağ asidi yapımında
kullanılır,kalanı ise α-gliserol fosfatı oluşturur.
-Yağların aşırı kullanımı ketozis ve asidoza sebep olur.KC’de yağ asidi varlığının çok olduğu
insülinin ise olmadığı durumda yağ asitlerinin mitokondriye taşınımından sorumlu karnitin
taşıma mekanizması aktivitesi artar.Yağ asitlerinin mt’de β-oksidasyonunun hızlanması
sonucu fazlaca asetil-KoA oluşur ve bunlar daha sonra asetoasetik asiti oluşturur.Asetoasetik
asit de dolaşıma verilir.
İnsülin yokluğunda periferik dokuların asetoasetik asit kullanımı inhibe olur.Bu KC’den
metabolize edilebilecek miktardan daha fazla asetoasetik asit serbestleşecek olması
demektir.Sonuç olarak vücut sıvılarında ciddi bir asidoz gözlenir(ciddi diyabetik olgularda
ölüme yol açabilir.).Asetoasetik asitin bir kısmı aseton ve β-hidroksibütirik aside çevrilir.Bu
üçüne keton cisimleri denir ve fazla birikmeleri sonucu ketozis oluşur(diyabete bağlı ağız
kokusunun sebebi).
1. İnsülin amino asitlerden birçoğunun hücreler içine taşınmasını uyarır. En fazla taşınan
amino asitler arasında Valin, Lösin, İzolösin, Tirozin ve Fenilalanin bulunmaktadır. Böylece,
insülin büyüme hormonu ile birlikte amino asitlerin hücreler tarafından alınmasını artırır.
Ancak, bu olaydan etkilenen amino asitler aynı değildir.
4. İnsülin, proteinlerin katabolizmasmı da inhibe eder Özellikle kas hücrelerinden amino asit
salgılanma hızını azaltır. Bunun olası nedeni, insülinin hücresel lizozomlar aracılığı ile
proteinlerin normal yıkımını azaltma yeteneğine sahip olmasıdır.
5. İnsülin karaciğerde glikoneojenez hızını inhibe eder Bu etkisini glikoneojenezi artıran
enzimlerin aktivitesini azaltarak gerçekleştirir. Glikoneojenezde glikoz yapımı için en fazla
kullanılan substratlar plazma amino asitleridir. Glikoneojenezin baskılanması amino asitleri
protein depolarında korur. Özetle: İnsülin protein oluşumunu artırır ve proteinlerin yıkımını
önler.
İnsülin yokluğunda, protein sentezi ve depolanması hemen hemen durur, katabolizması artar.
Plazma amino asit konsantrasyonu önemli ölçüde artar ve bunun önemli bir bölümü doğru
dan enerji üretiminde veya glikoneogenez için kullanılır. Amino asitlerin yıkımı idrarda üre
atılımını artmasına yol açar. Şiddetli diyabette artan protein tüketimi ileri derecede kas
zayıflığına ve organ bozukluklarına neden olur.
1- Yemek sonrası glikozun büyük bir bölümü karaciğerde glikojen halinde depolanır
C-) 1,2,4
AÇIKLAMA:
İnsülin karaciğer, kas ve yağ dokusu olmak üzere üç hedef dokuya etki eder.
-Çeşitli dokularda ise protein sentezini uyararak anabolik etki yapar 5 yanlış
6. Çeşitli uyaranlanın insülin salgsi üzerine etkileri ile ilgili aşağıda verilen bilgileri
16. İnsülin eksikliği (glukagon fazlalığı) ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden doğru
10- Kalp, iskelet kası ve yağ dokusuna insülin etkisi altında glikoz girişini
C) GLUT4
özelliğindedir?
biri değildir?
I. Katekolaminler
III. İnsülin
C) III, IV
C) Glikoliz
14. Aşağıdaki hormonlardan hangisinin reseptörü 2 alfa ve 2 beta alt birimden
oluşmuştur?
C) İnsülin Hormonu
20. Tip 2 diyabette insülin direnci; kas ve yağ dokusu hücrelerinde bulunan hangi
insülin hormon reseptörü arasındaki sinyal yolağı defekti sonucu ortaya çıkar?
C) GLUT-4
Cevap: II,IV
17- İnsülin hedef hücre reseptörüne bağlandıktan sonra, hangi hücre içi sinyal
yolağını kullanır ?
vardır.
• Kaslar yemek sonrası egzersiz yapmayacak olsa bile glikoz kaslarda (% 2-3) "kas
» insülinin en büyük etkisi yemekten sonra emilen glikozun büyük bir bölümünü
»Bu depo glikojen daha sonra öğünler arasında kişi besin almadığı ve kan glikoz
döner: İnsülin salınımı azalır, glukagon salınımı artar. Glikojenin, glikoz fosfata
glikoneogenezi baskılar:
lipoproteins (VLDL) içinde trigliseritler halinde paketlenir ve kan yolu ile yağ
► Bununla birlikte, bu etki kısmen insülinin kas ve KC diş dokularda amino asitlerin
Cevap yanlıştır.
yoktur.
Lipoprotein lipaz
Hekzokinaz
Glikoz-6-fosfataz
Glikojen sentaz
Cevap: I, IV
Çözüm: İnsülin; karaciğer, kas ve yağ dokusu olmak üzere üç ana hedef dokuya etki
İnsülinin etkisinde birinci basamak iki α iki ß dört alt birimden oluşmuş reseptöre
Karbonhidrat metabolizması:
Kan glikoz düzeyini azaltıcı etkiye sahiptir. Glikozun hücre içinde kullanımını arttırır.
Glikozun kalp, iskelet kası, yağ dokusu gibi dokulara taşıyıcılarla girişini arttırır.
Yağ metabolizması:
Karaciğerde;
Lipolizi baskılar. Ketojenezi baskılar. Uzun zincirli yağ asitleri sentezini uyarır
Yağ dokusunda;
Protein metabolizması;
Dokulara amino asit girişini arttırarak başta karaciğer olmak üzere birçok dokuda
I.madde: Hormona duyarlı lipaz, insanlarda LIPE geni tarafından kodlanan bir
enzimdir. LIPE kalp ve adipoz dokuda başlıca trigliseritleri yağ asitlerine hidroliz
eder. Steroidojenik dokularda ise steroid hormon üretimi için kolesteril esterleri
fosforilaz gibi, LIPE geni de aktive olur. LIPE, glukagon, katekolaminler, ACTH
farklı izozimleri vardır. Adipositlerdeki biçimi insülin tarafından aktive olur ama kas
ve miyokarddaki biçimi olmaz. İyi beslenme halinde yağ dokunun neden yağ
IV.madde: insülin glikoz 6-fosfatazı inhibe ederek kana glikoz çıkışını önler, girişini
19- İnsülin sentezleyen beta hücrelerinde glikoz sensörü olarak görev yapan hangi
Cevap: GLUT-2
12- Aşağıdaki hormonlardan hangisi etkisini reseptör tirozin kinaz aktivitesi ile
gösterir?
Cevap: insülin
Çözüm: İnsülin reseptörleri 2 alfa 2 beta alt birimden oluşmuştur, insülin
ekstraselüler ortamdaki alfa alt birimine bağlanır, beta alt birim intraselüler
1. Yemek sonrası glikozun önemli bir bölümü karaciğerde glikojen halinde depo
edilir.
C)-1,2,4
Çözüm: Yemek sonrasında kanda glikoz düzeyi arttığı önemli bir bölümü
karaciğerde glikojen olarak depo edilir. Yemek sonrası dönemde genel tepkime
glikozdan glikojen yapımı şeklinde olduğu için glikojeni glikoza yıkan enzim inaktive
etkilenir. Yemek sonrası dönemde genel tepkime glikozdan glikojen yapımı şeklinde
olduğu için glikojen sentezinde etkili olan enzimlerin aktivitesi artırılır. Hormon
duyarlı lipaz enzimi glukagon etkinliğinde aktive olur yani insülin artışında
inaktivedir.
görülmez?
Çözüm:
üretmektedir.
olarak bilinmemektedir.
Somatostanin:
Pankreatik Polipeptit (PP): Bu hormon ile alakalı olarak tıp dünyası da fazla bir şey
(III) Karaciğer