Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 30

Yabancı dil öğretiminde kaygı, motivasyon,

tutum ve öz yeterlik
Arş. Gör. Seda KAYA
KAYGI

•Kaygı, “üzüntü, endişe


duyulan düşünce, tasa”dır
(Türk dil Kurumu [TDK],
2011: 1363).

2
Yabancı dil kaygısı nedir?

• Yabancı dilde tamamen yeterli olmayan birey tarafından


dilin kullanımını gerektiren durumlarda ortaya çıkan bir

korku. Polatcan (2018) yabancı dil öğrenmede kaygıyı

“başarısızlık duygusu nedeniyle kişinin kabuğuna

çekilmesi” (s. 37) olarak tanımlamaktadır.

3
Öğrencilerin duyduğu kaygı türleri nelerdir?
• Öğrencilerin duyduğu kaygılar: bildirişim kaygısı, sınav kaygısı ve olumsuz
değerlendirilme kaygısı olarak üç gruba ayrılabilir (Horwitz ve diğerleri 1986).
1. Bildirişim kaygısı, “insanlarla bildirişimde bulunma ile ilgili korku ya da kaygı
ile tanımlanan bir tür utangaçlıktır” (s. 127). Genellikle grup içinde konuşmakta
sorun yaşayan bireylerin bildirişimsel durumla ilgili çok az kontrole sahip
oldukları ve yaptıklarının sürekli olarak izlendiği yabancı dil sınıflarında
konuşurken daha çok güçlük yaşamaları kaçınılmazdır.
2. Sınav kaygısı, “sınavlarda başarısız olma korkusundan kaynaklanan kaygıyı”
göstermektedir (s. 127). Sınav kaygısına sahip olan öğrenciler çoğunlukla
başarabileceklerinden daha fazlasını kendilerinden isterler ve gösterdikleri
performansa üzülürler.
3. Olumsuz değerlendirilme kaygısı ise yabancı dil öğrencilerinin başkalarının
kendilerini olumsuz yönde değerlendireceği düşüncesinden kaynaklanan bir
korkusudur (Horwitz ve Young,1991).
4
Korku ile kaygı aynı mıdır?
• Korku ile kaygının en temel farkı neden kaynaklı oldukları
noktasıdır. Yani korku var olan bir şeyden çekinmekken kaygı
henüz oluşmamış ya da hiç oluşmayacak bir şeyden çekinme
durumudur. Diğer bir ifadeyle korku nedeni bilinen
durumlarda ortaya çıkarken kaygı nedeni bilinmeyen
durumlar için hissedilen yoğun korku halidir.
• Korku çabuk unutulan bir duyguyken kaygı böyle değildir.
Yerleşmiş ve hastalık derecesine ulaşan bir duygudur.
• İki duyguyu somutlaştırmak gerekirse bir kişinin yılandan
çekinmesi korku olarak adlandırılırken gireceği bir sınav için
aşırı derecede endişelenmesi kaygı olarak adlandırılır
(https://narekkarasu.com/korku-ile-kaygi-arasindaki-fark/).

5
Kaygı bireye zararlı mıdır?
• Scovel’e göre (1991) ‘kolaylaştırıcı ve engelleyici
kaygı’ vardır. Kolaylaştırıcı kaygı, öğreneni, yeni
öğrenme ortamlarında mücadele etmeye ve
‘yaklaşma davranışına’ yöneltirken; Engelleyici
kaygı yeni öğrenme ortamlarındaki bireyin kaçınma
davranışını benimsemesine neden olmaktadır.
Scovel’e göre, normal bir bireyde kolaylaştırıcı ve
engelleyici kaygı birlikte bulunmakta, bireyi dil
öğrenme sürecinde karşılaştığı her yeni olguya
karşı uyarmakta ya da motive etmektedir.
6
Kaygı hangi durumlarda artar ve azalır?
• Liu’nun (2006) araştırması, dil yeterliği yüksek
olan öğrencilerin daha az kaygılı olmaya eğilimli
olduklarını, öğrencilerin en çok kaygıya öğretmene
cevap verdiklerinde ya da tek başlarına sınıfta
hedef dilde konuştuklarında, en az kaygıya ise ikili
çalışma yaptıklarında sahip olduklarını ve
konuşmaya alıştıkça öğrencilerin sözlü bildirişimde
hedef dilin kullanımı konusunda kendilerini daha
az kaygılı hissettiklerini göstermiştir.
7
Sınav kaygısı ve cinsiyet arasında bağlantı var mıdır?
• Türkiye’de yapılan birçok araştırma sonucuna göre, cinsiyet ile
sınav kaygısı arasında, anlamlı bir bağlantı yoktur.
• Sınav kaygısı ile ilgili yurtdışında yapılan çalışmalar dikkate
alındığında, kız öğrencilerin, erkek öğrencilerden daha yüksek
oranda kaygılı oldukları görülmektedir (Daly, Kreiser & Rogharr,
1994; Onwuegbuzie, Bailey & Daley, 1997). Son olarak, Berger
ve Shechter’in (1996) çalışmasında “kız öğrencilerin, kaygı ve
rahatsızlık durumlarında, erkek öğrencilere kıyasla daha
savunmasız oldukları bulgulanmıştır. Berger ve Shechter (1996)
kız öğrencilerin ve erkek öğrencilerin kaygı ile mücadele etme
yolları açısından farklı davranışlar sergilediklerini belirtmiş ve kız
öğrencilerin kaygı ve rahatsızlık durumlarında erkek öğrencilere
kıyasla daha savunmasız kaldıklarını vurgulamıştır.
8
MOTİVASYON
•Bir dili öğrenmeye başlama, öğrenmeye
devam etme ve dili öğrenme süreçlerini
besleyen kaynaklardan biri olan
motivasyon, bireyi bir davranışta bulunmak
için harekete geçiren güçtür (Ryan ve Deci,
2000). Motivasyon sözcüğünün kökenine
bakıldığında hareket ettirme anlamına
gelen Latince movere kelimesinden geldiği
görülmektedir (Pekel, 2001). Motivasyon
kavramı TDK’ye (2015) göre ise
“isteklendirme, güdüleme” olarak
tanımlanır.

9
Öğrencilerin motivasyonunu ne etkiler?
❖öğrenme ortamı (öğretmen, ders araç gereçleri,
kullanılan yöntem ve teknikler)

❖dil öğrenmeye karşı ilgi


❖öğrenilen dili konuşan topluluklara karşı tutum
❖ dil öğrenme hedefleri
10
Motivasyon kaça ayrılır?
• Motivasyon öğrencileri harekete geçirme kaynağı olarak içsel ve
dışsal motivasyon şeklinde ikiye ayrılır.
• Öğrenme isteği, öğrencinin kendi isteği ve çabasıyla ortaya
çıkıyorsa içsel, dışardan gelen bir ödüle dayanıyorsa dışsal
motivasyonla gerçekleşir (Balaban Salı, 2004; Akt. Seyis, Yazıcı ve
Altun, 2013). Ancak iki motivasyon çeşidi de birbiriyle ilişkili
olarak etkileşim hâlindedir (Moore, 2001). “İçsel ve dışsal
motivasyon kaynakları öğrenme ve akademik başarı üzerinde farklı
düzeylerde etkilidir” (Eggen ve Kauchak, 1997; Akt. Seyis, Yazıcı
ve Altun, 2013: 52). Bu anlamda dil öğrenme sürecini başarıyla
yürütmek için öğrencilerin içsel ve dışsal motivasyon düzeylerinin
yüksek olması gerekmektedir (Gan, Humphreys ve Hamp Lyons,
2004). Bu noktada kişiler dış faktörleri içselleştirerek bu iki faktörü
birleştirebilir (Yıldırım, 2007).
11
“İçsel motivasyon; bireyin bir şeyler elde edebilmek için çaba
göstererek başarıya ulaştığında kendisini yeterli, bağımsız hissetmesi
ve üst düzey gereksinimlerini karşılaması durumudur” (Onaran,
1981). Öncelikle bireyin içinden gelen öğrenme arzusunu yansıtan
(Ryan ve Deci, 2000) içsel motivasyonunun yüksek oluşu ve yabancı
dil öğrenmeye istekli olması bu alandaki başarı şansını artıracaktır
(Dörnyei, 2005; Akt. Şahin, 2009). Öğrenme hedefinin birey
tarafından belirlenmesi hâlinde içsel motivasyon devreye
girdiğinden bireyin başarı şansı artmaktadır (Karip, 2007: 33).
Kişinin içinden gelen merak, ilgi, öğrenme ihtiyacı, yeterli olma
isteği, yeterlik, gelişme arzusu içsel motivasyon kaynaklarına örnek
gösterilebilir (Akbaba, 2006; Karip, 2007; Selçuk, 2000). İyimser
bireylerin işlerin iyiye gideceğine olan inançları içsel motivasyon
düzeyinin kötümser bireylerinkinden daha yüksek olmasını sağlar
(Akbaba, 2006: 345).
12
Dışsal motivasyon, bireyin dışından gelen etkileri
içerir (Selçuk, 2000: 209). Bir öğrencinin aldığı
yüksek not dolayısıyla öğretmeni tarafından övülmesi,
ödül, ceza, takdir edilme, baskı, rica, sevilme, kabul
görme, yüksek notlar ve öğretmenin iltifatları
şeklindeki pekiştireçler sonucu öğrencinin dış
faktörlerin etkisiyle öğrenme sürecine katılmaya
çalışması dışsal motivasyon kaynaklarına örnek
gösterilebilir (Akbaba, 2006; Selçuk, 2000).

13
TUTUM
•Türkçe Sözlükte “tutulan yol, tavır” olarak
ifade edilir (TDK2011: 2393). Katz (1967)
tutumu, “bireyin sahip olduğu değerler
dizgesine bağlı olarak bir simgeyi, bir
nesneyi, bir kişiyi veya dünyayı iyi ya da
kötü, yararlı ya da zararlı yönleriyle
algıladığı bir ön düşünme biçimidir”
şeklinde tanımlar (Aktaran: Tavşancıl 2006:
66). Demirel’e göre (2010: 133), bireyi belli
insanlar, nesneler ve durumlar karşısında
belli davranışlar göstermeye iten öğrenilmiş
eğilimdir.

14
Tutum doğuştan mı gelir?
• Hayır, tutum doğuştan gelmez. Sonradan öğrenilir ve
değişir.

15
Tutum ve davranış arasında nasıl bir bağlantı vardır?
• Tutum sebep ise davranış sonuçtur.

16
Bilmediğimiz bir duruma karşı tutumumuz olur mu?
• Hayır, olmaz. Örneğin ilkokul mezunu birinin
üniversitedeki sınav sorularına karşı bir tutumu yoktur.

17
Tutum kaç ögeden oluşur?
Bilişsel, duyuşsal ve davranışsal olmak üzere karşılıklı etkileşim
içinde bu üç ögeden oluşur.
Bilişsel (Zihinsel) öge, tutumların bilişsel ögeleri insanların
çevrelerindeki uyarıcılara ilişkin bilgi ve inançlara dayalı oluşur.
Bilgi ve inançlar, yaşanan deneyimler sonucu ortaya çıkar.
Varlığından haberdar olunmayan bir konu ya da duruma yönelik
bir tutum oluşması ise beklenemez (Tavşancıl 2006: 73). Tutum
nesnesine ait bilgilerin gerçekliği ne kadar kesinse, tutumların
kalıcılığı da o derece artar. İlerleyen zamanlarda bilgilerde
meydana gelebilecek değişimler tutumların da değişmesini
sağlar (İnceoğlu 2000: 812). Kısacası bilişsel öge, insanın
çevresindeki uyarıcılara yönelik sahip olduğu bilgi ve
inançlardan meydana gelir.
18
Duyuşsal (Duygusal) öge, insanların tutum ifade eden durumu sevip
sevmemesi ya da beğenip beğenmemesi durumudur. Bir nesneye ya da
bir olaya karşı olumlu tutuma sahip olan bir birey, bunlara karşı olumlu
duygular sergileyecektir. Bunun yanında olumsuz tutum gösterdiği bir
nesneyi veya bir olayı ise olumsuz olarak nitelendirip onlara karşı
olumsuz duygular sergileyecektir. Bir nesne ile ilgili bir tutumun
oluşabilmesi için o nesne ile ilgili bilgi, düşünce ve inançlar hakkında
olumlu ve olumsuz duyguların bulunması gerekmektedir (Aydın 1987:
295).
Davranışsal öge, bireyin tutum nesnesine yönelik davranışta bulunma
durumudur. Bir duruma karşı olumlu tutuma sahip olan birey, bu
duruma karşı olumlu davranmaya, yakınlık göstermeye yönelik hareket
edecektir. Bir duruma karşı olumsuz tutuma sahip olan birey ise o
duruma karşı kayıtsız kalma ya da uzaklaşma gibi hareketler
sergileyecektir (Aydın 1987: 295). Kısacası davranışsal öge, bir tutum
nesnesi durumunda insanların sesle ya da hareketlerle davranış
durumlarını belirtmesidir.
19
Öğrencilerin tutumları nelerden etkilenir?
• yaş
• cinsiyet
• eğitim durumu
• kültür
• deneyimler

20
Yabancı dil öğretiminde tutum neden önemlidir?
• Tutumlar, eğitim sürecinin başarı ya da
başarısızlığını belirlemede önemli bir rol oynar.
Türkçe öğrenmeye karşı olumlu tutum geliştiren
yabancı bir öğrencinin başarılı olması beklenirken,
Türkçeye karşı olumsuz tutum içine giren yabancı
öğrencinin ise başarısız olması muhtemeldir.
21
Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenenlerin derse karşı
olumlu tutum geliştirmeleri için neler yapılmalı?
• Öğrencilerin kaygıları azaltılmalı
• Öğrenciler derse karşı öğretmen tarafından
güdülenmeli
• Öğrencilerin kültürüne ve bireysel farklılıklarına saygı
duyulmalı
• Dil öğrenme süreci eğlenceli hâle getirilmeli

22
Öz yeterlik
• Bandura (1986: 391),
insanların belirli işleri
yapabilmesi için gerekli
faaliyetleri organize edebilme
ve uygulayabilmesi açısından
kendi kapasiteleriyle ilgili ön
görüşleri olarak öz yeterliği
tanımlamaktadır.
•Öz yeterlik, bir işi yapabilmek
için yeteneklerinin farkında
olmak ve buna inanmaktır
(Zusho ve Pintrich, 2003).

23
Öz yeterlik ve akademik başarı arasında
ilişki var mıdır?
• Öz yeterlik algısı ile akademik başarı arasındaki ilişki,
yapılan deneysel çalışmalarla ortaya konmuştur.
Araştırmaların sonuçlarına göre öz yeterlik algısı,
öğrencilerin akademik başarı ve performanslarında
önemli bir etkiye sahiptir (Bandura ve Locke, 2003, s.
899). Araştırmalar, öz yeterlik inancı yüksek olan
öğrencilerin derslerinde ve akademik faaliyetlerinde
daha başarılı ve istekli olduklarını göstermektedir. Bu
durumdan hareketle, Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenenlerin öz yeterlik inançlarının yükseltilmesi
gerekmektedir (Sallabaş, 2012, s. 288).
24
Hedeflerine ulaşana kadar asla pes etmeyen insanlardan mısınız? Yoksa ilk engelde
pes mi edersiniz? Hedeflerinize ulaşacağınıza güveniyor musunuz, yoksa
zorlukların üstesinden gelmek için kendi yeteneklerinizden şüphe mi
duyuyorsunuz? Bu soruların birinci ve ikinci bölümleri arasındaki fark öz yeterlik
göstergesidir. Öz yeterlik, çeşitli durumlarla başa çıkma yeteneklerinize olan
inançtır. Bu şekilde, sadece kendiniz hakkında nasıl hissettiğinizde değil, aynı
zamanda tutumunuzda ve hayattaki amaç ve hedeflerinize başarılı bir şekilde
ulaşma olanaklarınızda da önemli bir rol oynayabilir. Sosyal bilişsel
kuramın yaratıcısı olan ünlü psikolog Albert Bandura için öz yeterlik kavramı
temeldi. Bandura, kişilik gelişiminde gözlemsel öğrenme, sosyal deneyim ve
karşılıklı determinizmin rolünü vurguladı. Bu teori, tutumlarınızın, yeteneklerinizin
ve bilişsel yeteneklerinizin, kendilik sistemi olarak bilinen şeyi anlamanıza yardımcı
olduğunu ileri sürer. Bu sistem, durumları nasıl algıladığınız ve farklı olasılıklara
karşı nasıl davrandığınız konusunda önemli bir rol oynar. Öz yeterlik, bu sistemin
önemli bir parçasıdır.
Bandura’ya göre öz yeterlik, olası durumları yönetmek için gerekli eylemleri
organize etme ve yürütme yeteneğinize olan inancınızdır. Başka bir deyişle, belirli
bir durumda başarılı olma yeteneğinize olan inancınızdır. Bandura, bu inançları
düşünme, davranma ve hissetme şeklinizi belirlemek olarak tanımladı.
25
Tutum, öz yeterlik sürecinde temel bir rol oynar. Kural olarak, ulaşmak
istediğiniz hedeflerin yanı sıra iyileştirilmesi gereken yönleri de
belirleyebilirsiniz. Ancak, herkes hedeflerine ulaşmak için gerekli
tutumları gösteremez ve yarı yolda bırakma eğilimindedir. Diğerleri
başarısız olmayı umdukları için başlamayabilir bile.
Güçlü bir öz yeterlik duygusuna sahip insanlar nasıldır? Güçlü bir öz
yeterlik duygusuna sahip kişiler, zor sorunları üstesinden gelinmesi
gereken görevler olarak görürler. Katıldıkları faaliyetlere daha fazla
ilgi duyarlar ve aksiliklerden ve hayal kırıklıklarından hızla geri dönerler.
Ayrıca, ilgi alanlarına ve faaliyetlerine karşı daha büyük bir bağlılık
duygusuna sahiptirler. Buna karşılık, zayıf bir öz yeterlik duygusuna
sahip insanlar, ellerinden geldiğince zorlu görevlerden kaçınırlar. Aslında,
zor görevlerin ve durumların kendilerinin ötesinde olduğuna inanırlar.
Sonuç olarak, kişisel yeteneklerine olan güvenlerini hızla kaybederler ve
kişisel başarısızlıklara ve olumsuz sonuçlara odaklanırlar
(https://aklinizikesfedin.com/albert-banduranin-oz-yeterlik-teorisi/).

26
Öz yeterlik nasıl geliştirilir?
• Öz yeterlik kapasitesine ilişkin inançlar, çok çeşitli
deneyimler, görevler ve durumlarla uğraşmaya
başladığınızda, erken çocukluk döneminde
oluşmaya başlar. Bununla birlikte, öz yeterlik
duygusunun gelişimi burada bitmez, yeni beceriler,
deneyimler ve bilgiler edindiğinizde yaşamınız
boyunca gelişmeye devam eder.

27
Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenenler için yazma
becerisi öz yeterlik ölçeği (Büyükikiz, 2012).

28
KAYNAKLAR

Aydın, Orhan (1987). Davranış bilimlerine giriş. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Yayınları.

Bandura, A. (1986). Social foundations of thought and action: A social theory. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall.

Bandura, A. ve Locke, E. A. (2003). negative self-efficacy and goal effects revisited. Journal of Applied Psychology. 88(1), 87-99.

Batumlu, D. Z. ve Erden, M. (2007). Yıldız Teknik Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu hazırlık öğrencilerinin yabancı dil kaygıları ile İngilizce
başarıları arasındaki ilişki. Eğitimde Kuram ve Uygulama, 3 (1), 24-38.

Biçer, N. (2016). Yabancılara Türkçe Öğretiminde motivasyona ilişkin öğrenci görüşleri ve sınıf içi gözlemler. Ana Dili Eğitimi Dergisi, 4 (1), 84-99.

Büyükikiz, K. K. (2012). Türkçeyi ikinci dil olarak öğrenen yabancılar için yazma becerisi öz yeterlilik ölçeğinin geliştirilmesi: geçerlilik ve güvenilirlik
çalışması. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 9 (18). 69-80.

Erdil, M. (2017). Yabancı öğrencilerin Türkçe yazma becerisine karşı öz yeterlik algıları. TURKOPHONE, 4 (2), 87-10

Hamamcı, Z. ve Hamamcı, E. (2015). Yabancı dil öğreniminde kaygı üzerine bir alan yazın taraması. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 4 (4), 374-
383.

Horwitz, B. M., Horwitz, K. E. ve Cope, J. (1986). Foreign language classroom anxiety. The Modern Language Journal, 70 (2), 125-132.

Karatay, H. ve Kartallıoğlu, N. (2016). Yabancı dil olarak Türkçe öğrenme tutumu ile dil becerileri edimi arasındaki ilişki. AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 16 (4), 203-213

Liu, M. (2006). Anxiety in Chinese EFL students at different proficiency levels. System, 34, 301-316.

Polatcan, F. (2018). Yabancı dil olarak Türkçe öğrenenlerin iletişim kurma istekliliklerinin incelenmesi. (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Atatürk
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Erzurum.

Polatcan, F. (2019). Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde kaygı üzerine yapılan araştırmaların incelenmesi. Ana Dili Eğitimi Dergisi, 7 (1), 205-216.

Tavşancıl, Ezel (2006). Tutumların ölçülmesi ve SPSS ile veri analizi. Ankara: Nobel Yayın

Sallabaş, E. M. (2012). Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenenlerin konuşma kaygılarının değerlendirilmesi. Turkish Studies, 7 (3), 2199-2218.

Scovel, T. (1991). The Effect of affect on foreign language learning: a review of anxiety research. horwitz, D. J. Young, (Eds.). (1991). Language Anxiety:
From Theory And Research To Classroom Implications. Englewood Cliffs, New Jersey: Prentice Hall.

Zusho, A. ve Pintrich, P. R. (2003). Skill And Will: The Role of Motivation And Cognition In The Learning of College Chemistry. International Journal of
Science Education, 25(9), 1081-1094.
29
Bir sonraki ders konumuz: Yabancı dil öğretiminde kuramsal yaklaşımlar

Haftaya görüşürüz.

You might also like