Hadis Tahili - Türklerle Savaş

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 12

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL

İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

HADİS BİLİM DALI

“Türklerle savaş” hakkındaki hadisin Tahlili ve Değerlendirilmesi

Ders: Rivayetlerin Tahlilinde Yöntem Tartışmaları II

MD MOHIBULLAH

Öğrenci No: 22922735

Müşref

Prof. Dr. Mehmet Emin ÖZAFŞAR

ANKARA-2023
“Türklerle savaş” hakkındaki hadisin Tahlili ve Değerlendirilmesi

Md Mohibullah

Hz. Peygamber ve Türkler, İslam ve Türk tarihinin hala aydınlatılması gereken önemli
konular arasındadır. Medine'de, Hz. Peygamber'in çabalarıyla kurulan İslam Devleti ve Müslüman
Toplumu, büyük ölçüde Araplardan oluşmasına rağmen, çeşitli ırk ve dinlere mensup birçok kişi
ilk dönemlerde İslam'ı kabul ederek bu yeni topluma katılmış ve saygı görmüştür. İranlı Selman,
Bizanslı Suhayb, Habeşistan'dan gelen Bilâl ve diğer birçok gayri-Arap Müslüman şahsiyet dikkat
çekmiştir. Ancak Türklere gelince, günümüzde Medine İslam toplumunda Türklere dair herhangi
bir varlığın iddia edilmesi neredeyse imkansız görünmektedir.1 Mevcut kaynaklara göre, Türk
soylularının ilk kez Medine'ye gelmeleri, Emevi halifeleri döneminde ve Halife Hz. Osman'ın oğlu
Said'in Horasan valiliği sırasında mümkün olmuştur.2 Yasir ailesinin Türk kökenli olabileceği
yönündeki iyimser görüşlerin dışında, Türklerin Medine'deki varlığına dair kesin bir kanıt
bulunmamaktadır.
Türklerle ilgili şüphesiz çok hemde pek çok hadisler vardır. Bu yönde yaptığımız küçük
bir tarama da bu hadislerin sayısının tahminlerin ötesinde kabarık olduğu görülmüştür. Bunların
ancak mahdut bir kısmı bizzat Hz. Peygamber tarafından söylenmiş “sahih” doğru hadislerdir.

Bizim bu çalışmada Türklerle Savaş hakkinda kütübü’t-Tis’deki hadislerin üzerine dürüp


kısa bir tahlil ve değerlendirme yapılmıştır.

1. Hadisin Metni

Hadisler genellikle mânen, kısmen de ihtisâren rivayet edildikleri için değişik tariklerle gelen
aynı konudaki hadislerin metinleri arasında zaman zaman farklılıklar meydana gelmektedir.
rivayetler arasındaki metin farklılıklarına işaret edeceğiz:

1
Kitapçı, Z. et-Türk fı Müellefati'l -Cahız ve Mekânetühüm fı’tTarîhi’l İslâmî, Beyrut, 1972, s. 98.
2
Kitapçı, Z. Arap Şehirlerine Yerleştirilen İlk Türklcr, Türk Kültürü (Aylık Dergi), Şubat, 1972, Ankara, Sy. 112,
sf. 215.
،‫ﺻﻐﺎَر اﻷ َﻋﯿﻦ‬
ِ :‫ ﻻ ﺗﻘﻮُم اﻟﺴﺎﻋﺔُ ﺣﺘﻰ ﺗ ُﻘﺎﺗﻠﻮا اﻟﺘ ﱡْﺮَك‬:‫ﻋﻦ أﺑﻲ ھﺮﯾﺮة رﺿﻲ ﷲ ﻋﻨﮫ ﻋﻦ رﺳﻮل ﷲ ﺻﻠﻰ ﷲ ﻋﻠﯿﮫ وﺳﻠﻢ ﻗﺎل‬
ْ ‫ ﻛﺄﱠن وﺟﻮَھﮭﻢ اﻟِﻤﺠﺎﱡن اﻟُﻤ‬،‫ﻒ اﻷﻧﻮف‬
‫ وﻻ ﺗﻘﻮُم اﻟﺴﺎﻋﺔُ ﺣﺘﻰ ﺗﻘﺎﺗﻠﻮا ﻗﻮًﻣﺎ ِﻧﻌﺎﻟُﮭﻢ اﻟ ﱠ‬،‫ﻄَﺮﻗﺔ‬
‫ﺸﻌﺮ‬ َ ‫ ذُْﻟ‬،‫ُﺣْﻤَﺮ اﻟﻮﺟﻮه‬

Ebû Hureyre (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Türklerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Gözleri küçük, yüzleri kırmızı, burunları yassı, sanki
yüzleri çekiçle dövülmüş kalkan gibidir, Sizler, ayakkabıları kıldan bir kavimle savaşmadıkça
kıyamet kopmaz”3.

2. Sened Tahili

Türklerle savaş ile ilgili hadis tesbitlerimize göre Ebû Hüreyre, Ebu Saîd Hudrî , Abdullah b.
Büreyde ve Amr bin Teğlib toplam Dört Kişi tarafından rivayetler edilmiştir. Ama değişik
tariklerle ile hadis kitaplarda nakletmişlerdir. Şimdi bu râvileri ve onlara ulaşan senedleri gösterip
ardından da sened tahlilini yapacağız:

2.1. Ebû Hüreyre'den Gelen Rivayetin Tarikleri:

2.1.1. Abdur Rahman b. Hürmüz A’rec

2.1.1.1. Hz Peygamber -- Ebû Hüreyre---Abdur Rahman b. Hürmüz A’rac — Sâlih b.


Kisân. ----- İbrahim b. İbrahim ---Ya’kub b. Sa’d --- Said b. Muhammad --- Buhârî
(Cihâd, 103).

2.1.1.2. Hz Peygamber --- Ebû Hüreyre --- Abdur Rahman b. Hürmüz A’rac—Abî’z
Zinâd—Sufyan b. Ueyne ---Ebu Bekir b. Şeybe – Müslim (Fiten, 63), İbn Mâce-
(Fİten-4097).

2.1.2. Saîd b. Müseyyeb

3
Buhârî, “Cihâd”, 102, Müslim, “Fiten”, 62-65(2912); Ebu Davud,” Melahim”, 37, (4303), Nesâî, “Cihad” 42, (45).
2.1.2.1. Hz Peygamber--- Ebû Hüreyre --- Saîd b. Müseyyeb—Zühri---Sufyan—Ali b.
Abdullah – Buhârî {Cihâd, 103 (2929)}.

2.1.2.2. Hz Peygamber--- Ebû Hüreyre --- Saîd b. Müseyyeb—ibn Şihâb---Yunus—İbn


Vehhâb--- Hürmela b. Yahya--- Müslim (Fiten, 63).

2.1.2.3. Hz Peygamber--- Ebû Hüreyre --- Saîd b. Müseyyeb— Zühri---Sufyan—Saîd b.


Abdur-Rahmani’l Mahzumiyye ve Abdul Cebbâr b. Alâ’-----Tirmîzi (Fiten, 40-
2215), Sahih b. Hibbân, 15/147 (6846).

2.1.2.4. Hz Peygamber ---- Ebû Hüreyre --- Saîd b. Müseyyeb— Zühri ---- Sufyan—İbnu’s
Sarhi-Küteybe ---- Ebû Dâvud (Melahim, 36-4303).

2.1.2.5. Hz Peygamber ---- Ebû Hüreyre --- Saîd b. Müseyyeb—Zühri---Sufyan—Ishâk b.


İbrahim---Abdullah b. Muhammed el-Azdiyyu---- Sahih b. Hibbân, 15/147 (6846),
İbn Mâce- (Fiten-4096).

2.1.3. Süheyl b. Ebu Sâlih

2.1.3.1. Hz Peygamber ----Ebû Hüreyre --- Süheyl b. Ebu Sâlih —Yakub b. Abdur Rahman-
--Küteybe b. Saîd--- Müslim (Fiten, 65), Ebû Dâvud (Melahim, 36-4303), Nesâi
(Cihâd,42-3188).

2.1.3.2. Hz Peygamber---Ebû Hüreyre --- Süheyl b. Ebu Sâlih —Ya’kub b. Abdur Rahman-
--Kuteybe b. Saîd--- Muhammed b. Ishâk Ibrahim Mevla Sekif--- Sahih b. Hibbân,
15/146 (6845).

Yukarıdaki tablolarda da görüleceği üzere Ebû Hüreyre’den gelen rivayetler çoğu


müttefakun aleyhtir. Yani hem Buhârî (ö. 256/870) hem de Müslim (ö. 261/874) tarafından
nakledilmiştir. Bunun yanında başka muhaddisler de hadisini kitaplarına almışlardır.

Ebû Hüreyre’den gelen hadisin rivayet zincirindeki temel râviler, yani hadisin
yayılmasından önceki râviler genellikle sikadır. Ebû Hüreyre’den nakleden diğer râviler ise
sikadır. Senedde herhangi bir kopukluk veya başka bir illet de bulunmamaktadır. Dolayısıyla
hadis usulü kaidelerine göre Ebû Hüreyre’den gelen rivayetler sahih olduğunu anlaşılmaktadır.

2.1.4. Ebu Saîd Hudri

2.1.4.1.Hz Peygamber---Ebû Hüreyre --- Ebu Saîd Hudri —Zühri---Süfyan es-Sevri --- Ebu
Bekir b. Şeybe ve İbn Ömer---- Müslim (Fiten, 62).

2.2. Ebu Saîd Hudri

2.2.1. Ebu Sâlih


2.2.1.1. Hz Peygamber --- Ebu Saîd Hudri —Ebu Sâlih ---- A’şem ----- Ammâr b.
Muhammed- --- Hasan b. Arafeh ------ İbn Mâce (Fİten, 4099).

2.2.1.2. Hz Peygamber --- Ebu Saîd Hudri —Ebu Sâlih ---- A’şem ----- Muhammed Ubeyd
b. Ma’n ---Muhammed b. Abdullah b. Numeyr--- Ahmed b. Ali b. Musenne -----
Sahih b. Hibbân, 15/146 (6847).

2.3. Amr b. Tağlib’ten Gelen Rivayet Edilen Tarkleri:

2.3.1. Hasan el-Basri

2.3.1.1. Hz Peygamber --- Amr b. Tağlîb --- Hasan el-Basri—Zerîr b. Hâcım ---- Ebû
Nu’mân ---- Buhârî (Cihâd, 103).

2.3.1.2. Hz Peygamber --- Amr b. Tağlîb --- Hasan el-Basri—Zerîr b. Hâcım ----Esved
b.Âmer--- Ebû Bekir b. Ebi Şeybe-- İbn Mâce-(Fiten-4098).

2.4. Abdullah b. Büreyde

2.4.1. Beşir İbnu’l - Muhâcir


2.4.1.1. Hz Peygamber ----- Abdullah b. Büreyde --- Beşir İbnu’l-Muhâcir—Kallâd b.
Yahya ----Ca’fer b. Musâfir et-tinîsî--- Ebû Dâvud (Melahim, 36-4305).

2.4.1.2. Hz Peygamber -----Abdullah b. Büreyde --- Beşir İbnu’l-Muhâcir—Ebu Nuyeim-


-- Müsned Ahmed (38/44 (22951).

Tirmizî de (ö. 279/892) kendisi bahsettiği hadis yorumda diğer tarikler Ebû Bekir, Bureyde,
Ebû Saîd Hudri, Amr b. Tağlib ile beraber Ebû Hüreyre’den gelen hadisi için “Bu, hasen-sahihtir”
demiştir.4 . İbn Hibbân ise sadece ammâr b. Muhammed “Muhtelif Fihi” olarak cerh edilmiştir.5
Zevaid'de şöyle demiştir: Bunun senedi hasendir. Sadece Ravi Ammar b. Mııhammed hakkında
ihtilaf vardır.6

3. Metin Tahili

Buhârî hariç Müslim, Tirmizi, Ebû Davud ve İbn Hibbân “Türk” kelimesi” hariç
sıfatlar ile ‫“ ” اﻟﺘﺮك”ﺑﺎب ﻣﺎ ﺟﺎء ﻓﻲ ﻗﺘﺎل‬Türklerin Savaş” bâb altında rivayet etmektedirler, Buhârî
‫ب ِﻗﺘ َﺎِل اﻟﱠِﺬﯾَﻦ ﯾَْﻨﺘ َِﻌﻠُﻮَن اﻟ ﱠ‬
ise "Çarık Giyenlerle Savaş” ilgili bölüm” ‫ﺸﻌََﺮ‬ ُ ‫ ”ﺑَﺎ‬altında riyavet şöyledir:

‫ﻋﺔُ َﺣﺘ ﱠﻰ ﺗ ُﻘَﺎِﺗﻠُﻮا ﻗَْﻮًﻣﺎ ِﻧﻌَﺎﻟُُﮭُﻢ اﻟ ﱠ‬


‫ﺸﻌَُﺮ َوَﻻ ﺗ َﻘُﻮُم‬ ‫ “َﻻ ﺗ َﻘُﻮُم اﻟ ﱠ‬:‫ﺳﻠﱠَﻢ ﻗَﺎَل‬
َ ‫ﺴﺎ‬ َ ُ‫ﺻﻠﱠﻰ ﷲ‬
َ ‫ﻋﻠَْﯿِﮫ َو‬ َ ِ‫ﻲ‬ َ ُ‫ﻋْﻨﮫ‬
ّ ‫ﻋِﻦ اﻟﻨﱠِﺒ‬ َ ُ‫ﻲ ﷲ‬ َ ‫ﺿ‬ ِ ‫ﻋْﻦ أ َِﺑﻲ ُھَﺮْﯾَﺮة َ َر‬ َ
ْ ‫ﻋﺔُ َﺣﺘ ﱠﻰ ﺗ ُﻘَﺎِﺗﻠُﻮا ﻗَْﻮًﻣﺎ َﻛﺄ َﱠن ُوُﺟﻮَھُﮭُﻢ اْﻟَﻤَﺠﺎﱡن اْﻟُﻤ‬
”.ُ‫ﻄَﺮﻗَﺔ‬ َ ‫ﺴﺎ‬
‫اﻟ ﱠ‬

Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Ayakkabıları kıldan bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Siz, yüzleri kılıflı kalkanlar gibi,
gözleri küçük, burunları yassı olan bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmaz”7

İbn Mâce ve İbn Hibbân ise Ebu Said Hudri Tarikle Şöyle rivayet etmiştir:

4
Bkz. Tirmizî, “Fiten”, 40 (2215).
5
İbn Belebân, Alâuddin Ali, Sahîhu İbn Hibbân bi Tertîbi b. Belebân, thk. Şuayb el-Arnaût. (Beyrut: Müessesetü’r-
Risâle, 1408/1998), 15/148.
6
Heysemî, Ebu’l-Hasen Nûrüddîn, Mecmau’z-Zevâʾid ve Menbeu’l-Fevâid, thk. Hüsâmeddîn el-Kudsî, (Kâhire:
Mektebetü’l-Kudsî,1994), 6/35 (9880).
7
Buhârî, “Cihâd”, 103, Müslim, “Fiten”, 66 (2912); Ebu Davud,” Melahim”, 38, (4304), Sahih b. Hibbân, 15/146
(6846).
،‫ﺻﻐَﺎَر اْﻷ َْﻋﯿُِﻦ‬ ِ ‫ﻋﺔُ َﺣﺘ ﱠﻰ ﺗ ُﻘَﺎِﺗﻠُﻮا ﻗَْﻮًﻣﺎ‬ ‫ »َﻻ ﺗ َﻘُﻮُم اﻟ ﱠ‬:‫ﺳﻠﱠَﻢ‬
َ ‫ﺴﺎ‬ َ ُ‫ﺻﻠﱠﻰ ﷲ‬
َ ‫ﻋﻠَْﯿِﮫ َو‬ َ ِ¼ ‫ﺳﻮُل ﱠ‬ ُ ‫ ﻗَﺎَل َر‬:‫ ﻗَﺎَل‬،ِ ‫ي‬ّ ‫ﺳِﻌﯿٍﺪ اْﻟُﺨْﺪِر‬ َ ‫ﻋْﻦ أ َِﺑﻲ‬َ
‫ﻄﻮَن َﺧْﯿﻠَُﮭْﻢ‬ُ ُ‫ ﯾَْﺮﺑ‬،‫ َوﯾَﺘ ﱠِﺨﺬُوَن اﻟﺪﱠَرَق‬،‫ﺸﻌََﺮ‬ ‫ ﯾَْﻨﺘ َِﻌﻠُﻮَن اﻟ ﱠ‬،ُ‫ﻄَﺮﻗَﺔ‬ْ ‫ َﻛﺄ َﱠن ُوُﺟﻮَھُﮭُﻢ اْﻟَﻤَﺠﺎﱡن اْﻟُﻤ‬،‫ َﻛﺄ َﱠن أ َْﻋﯿُﻨَُﮭْﻢ َﺣﺪَُق اْﻟَﺠَﺮاِد‬،‫ض اْﻟُﻮُﺟﻮِه‬
َ ‫ِﻋَﺮا‬
.‫ِﺑﺎﻟﻨﱠْﺨِﻞ‬

Ebu Said-i Hudrî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu,
demiştir: “Siz gözleri küçük ve yüzleri geniş yuvarlak bir kavimle savaşmadıkça kıyamet
kopmayacaktır. Onların gözleri çekirge gözleri gibi olup yüzleride kat kat deri ile kaplanmış
kalkanlar gibidir. Kıl ayakkabılar giyerler, deriden mamul kalkanlar edinirler ve atlarını hurma
ağaçlarına bağlarlar”.8

Ebû Dâvud ve Müsned Ahmed Beşir İbnu’l-Muhâcir tarikle iki rivayet gelmiştir:

:‫ ﻗَﺎَل‬،‫ ﯾَْﻌِﻨﻲ اﻟﺘ ﱡْﺮَك‬.‫ﺻﻐَﺎُر اْﻷ َْﻋﯿُِﻦ‬ ِ ‫ ِﻓﻲ َﺣِﺪﯾ‬،‫ﺳﻠﱠَﻢ‬


ِ ‫ ﯾُﻘَﺎِﺗﻠُُﻜْﻢ ﻗَْﻮٌم‬:‫ﺚ‬ َ ‫ﻋﻠَْﯿِﮫ َو‬َ ُ‫ﺻﻠﱠﻰ ﷲ‬ َ ِ‫ﻲ‬ َ ،‫ﻋْﻦ أ َِﺑﯿِﮫ‬
ّ ‫ﻋِﻦ اﻟﻨﱠِﺒ‬ َ ،َ ‫¼ِ ْﺑُﻦ ﺑَُﺮْﯾﺪَة‬‫ﻋْﺒﺪُ ﱠ‬
َ
،‫ﺾ‬ َ ‫ ﻓَﯿَْﻨُﺠﻮ َﻣْﻦ َھَﺮ‬،‫ﺴﯿَﺎﻗَِﺔ اْﻷ ُوﻟَﻰ‬
ٌ ‫ َوأ َﱠﻣﺎ ِﻓﻲ اﻟﺜ ﱠﺎِﻧﯿَِﺔ ﻓَﯿَْﻨُﺠﻮ ﺑَْﻌ‬،‫ب ِﻣْﻨُﮭْﻢ‬ ّ ِ ‫ ﻓَﺄ َﱠﻣﺎ ِﻓﻲ اﻟ‬،‫ب‬ِ ‫ث ِﻣَﺮاٍر َﺣﺘ ﱠﻰ ﺗ ُْﻠِﺤﻘُﻮُھْﻢ ِﺑَﺠِﺰﯾَﺮِة اْﻟﻌََﺮ‬َ ‫ﺴﻮﻗُﻮﻧَُﮭْﻢ ﺛ ََﻼ‬
ُ َ‫ﺗ‬
.‫ﻄﻠَُﻤﻮَن‬ ْ ُ‫ ﻓَﯿ‬،‫ َوأ َﱠﻣﺎ ِﻓﻲ اﻟﺜ ﱠﺎِﻟﺜ َِﺔ‬،‫ﺾ‬
َ ‫ﺼ‬ ٌ ‫َوﯾَْﮭﻠَُﻚ ﺑَْﻌ‬

Abdullah b. Büreyde, babasından, Rasûîullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:


"Sizinle gözleri küçük bir kavm (yani Türkler) savaşacaktır. siz, onları Arap Yarımadasına
katıncaya kadar üç kerre süreceksiniz, ilk sürüşte onlardan kaçanlar kurtulacak, ikincisinde bir
kısmı helak olup, kimisi kurtulacak, üçüncüsünde ise kökleri kazınacak".9

Genel olarak Tahlil:

İbn-i Hibban ise kısmen değişik iki senedie rivayet ettiği Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisini
Buhari, Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud da benzer lafızlarla ve müteaddid senedlerle rivayet
etmişlerdir. Amr bin Tağlib (r.a.)'ın hadisini Buhari de rivayet etmiştir. Ebu Said (r.a.)'ın hadisi ise
notta belirtildiği gibi Zevaid türünden olup İbni Hibban tarafından da rivayet edilmiştir.

Bazı Tarikle gelen rivayetlerde bu hadislerin Türkler hakkında varid olduğuna babın başlığı
ile işaret etmiştir. Ama rivayet ettiği hadislerde vasıfları açıklanan kavrnin Türk olduğuna dair bir

8
İbn Mâce-(Fiten-4098), Sahih b. Hibbân, 15/146 (6847).
9
Ebu Davud,” Melahim”, 37, (4305), Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 38/44 (22951).
kayıt yok, bunun Yanı Sira Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai'nin bazı rivayetlerinde bu kavmin
Türk olduğu kaydı mevcuttur.

Bu rivayetler bu babtaki hadislerin Türkler hakkında varid olduğuna delalet eder. Bu


nedenledir ki Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi gibi bu hadislere ait babın başlığını bu şekilde
düzenlemiştir.

Müslümanlar ile Türkler'den olduğu anlaşılan söz konusu kavim arasında vuku bulacağı
bir mu'cize mahiyetinde haber verilen savaşın şimdiye kadar meydana gelip gelmediğine dair ilim
ehlinin görüşünü ilerde açıklamak üzere şimdi hadislerde geçen bazı kelimeleri açıklayalım:

Hadisler o kavrnin ayakkabılarının kıl olduğunu ifade eder, Kurtubi, Tezkire'de: Onlar
kıllardan mamul iplikten elbise yaptıkları gibi ayakkabı da yaparlar. Hadisin açık manası budur.
Bu cümleden maksad şu da olabilir: Onlar saçlarını o kadar uzatırlar ki gür ve uzun saçları bayağı
elbise gibi vücudlarını örter ve ayaklarına kadar sarktığı için ayakkabıları kıldandır, tlibiri
kullanılmıştır, Fakat birinci mana açık olanıdır, demiştir.10 Suyuti de: Kasdedilen mana birinci
manadır. Çünkü o kavmin memleketi Soğuktur. Başka giysiler onlara yaramaz, demiştir.11

ZüIf: Ezlef'in çoğuludur, Zelef kökünden alınmadır. Zelef, burunun kısalığı ve


yassılığıdır.12
Mecann: Micenn'in çoğuludur, kalkanlar demektir.13

Mutraka: Kat kat deri ile kaplanmış, demektir. Bir kavle göre yüzü deri ile kaplanmış
demektir.14
Nevevi: O kavmin yüzlerinin kat kat deri ile kaplanmış kalkanlara benzetilmesinden
maksad yüzlerinin genişliği, yuvarlaklığı ve yanak yumrularının yüksekliği itibariyle anılan
kalkanlara benzetilmesidir, der. Yüzleri geniş ve yuvarlak olduğu için kalkanlara benzetilmiş ve
kalın olup çok etli olduğu için de kat kat deri ile kaplanmış kalkanlara benzetilmiş, demiştir.15

10
Kurtubi, Şamseddin, et-tezkire, (Dâru’l menhac Lin’neşri ve-tevzi, Riyad, 1425), S-1165.
11
Suyuti, Haşiye ala sünen en-Nesâî, 3/153.
12
Şerhu Sünen-i Ebu Davud li’lIbâd, 484/8.
13
Kurtubi, Şamseddin, et-tezkire, S-1164.
14
Şerhu Sünen-i Ebu Davud li’lIbâd, 484/6.
15
Aynî, Bedreddin Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed (ö. 855/1451), Umdetü'l-kārî şerhu Sahîhi'l-Buhârî, (Dârü'l-
fikr, Beyrut, tarih yok), 16/131.
Cerad: Çekirge demektir. Hadak: Çekirgenin göz bebeğidir. Derak da deriden mamul
ağaçsız ve kirişsiz kalkandır.16

D. Hadisin Yorumu ve Değerlendirilmesi

Yukarıda bahsettiğimiz rivayetlerden üç türlü rivayet edildiğin görmekteyiz. İlk olan ise direk
Türk kelimesi bahsettiği, ikinci ise “Türk” kelimesi” zikretmedip sıfatlar ile nakletmesi ve üçüncü
ise Türk-Arap harp etmesi. Şimdi bu üç türlü rivayetlerin üzerine kısaca değerlendirme yapmaya
çalışacağız.

1. Türk” kelimesi” zikrettiği Rivayet: Ebû Hureyre (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Türklerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Gözleri
küçük, yüzleri kırmızı, burunları yassı, sanki yüzleri çekiçle dövülmüş kalkan gibidir,
Sizler, ayakkabıları kıldan bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmaz”.

Bu rivayette haber verilen savaş vuku bulmuş mu, bulmamış mı? Bu hususla ilgili olarak
Kurtubi özetle şöyle derler: 617. yılın 5. ayında İslam memleketlerine saldıran Tatar orduları
Horasan beldelerini kılıçtan geçirdiler. Sasan Oğulları memleketlerinin altını üstüne getirdiler.
Neşaver şehrini yakıp yıktılar. Rey, Kazvin, Erdebil, Merağa ve Azer baycan bölgelerini istila
ederek halkını imha ettiler. Ancak mağaralara sığınabilenler kurtulabildiler. Bu memleketlerde
bulunan sayısız eşraf ve alimleri öldürdüler. Kadınları ve çocuklan öldürmekten geri kalmadılar.
İsfahan ve dolaylarını da yakıp yıktılar. Atlarını cami ve mescidl.erin direklerine bağladılar.17
Ayni de Buhari'nin şerhinde buna benzer bilgi vermektedir. Hadislerde haber verilen savaş
Tatar ordularının yaptığı tahribat olabilir. Allah en iyi bilendir.18

Müslim'in hadislerinde ve Ebû Davud'daki sonraki hadiste, söz konusu milletin kıldan yapılmış
pabuç giyeceği belirtilmektedir. Ayrıca başka bir rivayette, söz konusu milletin gözlerinin küçük
ve burunlarının yassı olduğu da eklenmiştir.

16
Şerhu Sünen-i Ebu Davud li’lIbâd, 484/6.
17
Kurtubi, Şamseddin, et-tezkire, (Dâru’l menhac Lin’neşri ve-tevzi, Riyad, 1425), S-1164.
18
Aynî, Bedreddin Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed , a.g.e. 16/131.
Hadis-i şerifte, Müslümanların Türklerle savaşacağı ve Türklerin fiziksel özelliklerinin tarif
edildiği ifade edilmektedir. Bedevi’ye göre, yüzlerinin kalkan gibi olması geniş olmalarını,
kalkanın deriyle kaplı olması ise sert ve etli olmalarını ifade etmektedir. Ayrıca hadiste bahsedilen
milletin kıldan yapılmış elbiseler giyeceği belirtilmektedir. Bazı alimler, Müslim'in ve Ebû
Davud'un sonraki rivayetlerine bakarak bunu kıldan dokunmuş pabuç giyecekleri şeklinde
açıklamışlardır. Bu yorumları yapanlardan biri de Nevevi'dir. Sahihi Müslim'deki rivayetin "Onlar
kıldan (yapılan) şeyler giyerler ve kıldan yapılan pabuçlarıyla yürürler" şeklinde olduğuna dikkat
çekerek, hem elbiselerinin hem de ayakkabılarının kıldan olacağını söylemektedir.19 Ebu Davud'un
Sünen'inde geçen bu rivayette ise yürüyecekleri pabuçtan bahsedilmediği için, söz konusu ifade
Avnü'l-Ma'bud'un açıklamasına uygun olarak kıldan elbise giyecekler şeklinde tercüme
edilmiştir.20

Hadiste verilen tarife göre, Müslümanlarla savaşacak olan milletin muhtemelen Tatarlar
olduğu düşünülmektedir.
Aynî'nin açıklaması, Hz. Muhammed'in işaret ettiği ordunun Cengiz Han ve torunu Hülagü'nün
komutasındaki Tatar ordusu olduğunu ve İslam dünyasını yakıp yıkan, zalimlikleriyle ün salmış
olduklarına işaret etmektedir.21

Aynî şöyle ifade etmektedir:

Hz. Muhammed'in bildirdiği bu savaşların bir kısmı 617 tarihinde gerçekleşmiştir. Büyük bir
Türk ordusu ortaya çıkarak Horasan bölgesinin tamamını talan etmiş, sadece mağaralara
saklananlar kurtulabilmiştir. Bunlar, Rey, Kazvin ve Merağa gibi tüm İslam şehirlerini işgal etmiş,
kadınları esir almış ve çocukları öldürmüşlerdir. Sonra da İsfahan'a ilerleyerek sayısız insanı
öldürmüşlerdir. Atlarını camilere doldurup cami ve mescidlerini direklerine bağlamışlardır.22

2. “Türk” kelimesi” zikretmedip sıfatlar ile naklettiği rivayeti:

19
Avnu’l-Mabud, 11/278 .
20
Şerhu Sünen-i Ebu Davud li’lIbâd, 484/8.
21
Aynî, Bedreddin Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed , a.g.e. 16/132.
22
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/426-427.
Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Ayakkabıları kıldan bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Siz, yüzleri kılıflı kalkanlar
gibi, gözleri küçük, burunları yassı olan bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmaz”.

Buhari ve Müslim'in hadislerinde belirtilen topluluğun özelliklerinin yanı sıra


yüzlerinin de kırmızı olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, Buhari'nin rivayetinde açıkça belirtilen
topluluğun Türkler olduğu ifade edilmiştir.

Buhari'nin Menakib'deki daha uzun rivayetinde, kıyamet kopmadan önce


Müslümanların saçtan ayakkabı giyenlerle ayrı ayrı savaşacakları ve Türklerin ayrı milletler
olduğu izlenimi veren bir ifade kullanılmıştır. Ayrıca, bu ifadede Türklerin iki farklı türden
olabileceği veya önceki ifadenin Kürtler olabileceği belirtilmektedir.
Tirmizi'nin rivayetinde, savaşılacak topluluğun özellikleri sıralanırken sadece
yüzlerinin kalkana benzeyen kısmı zikredilmiştir.23

Hadisi şerif, önceki rivayetle hemen hemen aynı şeyleri içermekte olup orada gerekli
açıklama yapılmıştır. Ayrıca, sadece Nevevi'nin Sahih-i Müslim şerhinde bu hadisleri
açıklarken söylediği bir şeyi eklemek istiyoruz. Nevevi, tüm özellikleriyle bahsedilen
Türklerle savaşların yapıldığını ve günümüzde Müslümanların onlarla defalarca savaştığını
belirtmektedir. Nevevi'nin muhtemelen Moğollarla yapılan savaşları kastettiği
düşünülmektedir.24

3. Türk-Arap harp etmesi hakkında rivayet:

Abdullah b. Büreyde, babasından, Rasûîullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:


"Sizinle gözleri küçük bir kavm (yani Türkler) savaşacaktır. siz, onları Arap Yarımadasına
katıncaya kadar üç kerre süreceksiniz, ilk sürüşte onlardan kaçanlar kurtulacak, ikincisinde bir
kısmı helak olup, kimisi kurtulacak, üçüncüsünde ise kökleri kazınacak”.

Abdullah b. Büreyde’den gelen rivayetinde bir hadis üzerine değerlendirmeler de ele alalım.
Hadis, Müslümanların Türkleri Arap Yarımadasına kadar kovalayacakları ve üç seferde Türklerin

23
Tirmizî, “Fiten”, 40 (2215).
24
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/426-427.
kılıçtan geçirileceği şeklinde aktarılmaktadır. Ancak başka bir rivayete göre Türklerin Arap
Yarımadasına kadar sürülecekleri, ilk seferde kaçanların kurtulacakları, ikincisinde bir kısmının
kurtulup bir kısmının helak olacağı ve üçüncü seferde ise hepsinin kılıçtan geçirileceği ifade
edilmektedir.

Metinde, Ebu Davud'un rivayeti ile Ahmed b. Hanbel'in rivayetinin birbirine zıt olduğu
belirtilmektedir. Ancak olayların ve hadislerin içeriğinin göz önüne alındığında, Ahmed b.
Hanbel'in rivayetinin daha doğru olduğu düşünülmektedir. Bir milletin yenildiği savaşta düşmanın
anayurduna değil, kendi anayurduna kaçacağı ve galip devletin düşmanı kendi ülkesine doğru
sürdüğü ifade edilmektedir. Ayrıca, Büreyde'nin hadisi duyduktan sonra Türklerin saldırısını
beklediği ve kaçabilmek için hazırlıklı olduğu belirtilmektedir. Bu da Ahmed b. Hanbel'in
rivayetini desteklemektedir.
Metinde, Ebu Davud'un rivayetinin yanlış nakledildiği ve ravilerin vehme düştüğü ifade
edilmektedir. Bu nedenle, Kurtubî'nin iki rivayeti de almasının sebebini anlamadığı
belirtilmektedir.25
Özet olarak, metinde bir hadisin farklı rivayetlerinin değerlendirildiği ve Ahmed b. Hanbel'in
rivayetinin daha güvenilir olduğu sonucuna varılmaktadır.

Sonuç
İncelendiğimiz rivayetlerden anlaşılan şu: bunların bir kısmının tarihi gerçeklere temas
ettiği belirtilmektedir. Özellikle Türklerin etnik ve fizyolojik yapısıyla birlikte bozkır kültürünü
yansıtan yaşayış tarzlarına işaret edildiği ve Türklerin sosyal ve medeni yaşayışlarıyla ilgili bir
Türk tipinin ortaya konulduğu ifade edilmektedir. Hz. Peygamber'in diğer kavimlere göre Türklere
özgü davranışlarının vurgulandığı ve onların dikkatini çektiği belirtilmektedir. Verilen uyarıların
Hz. Peygamber'in vefatından sonra gerçekleşen olaylarla doğrulandığı ifade edilmektedir.

25
Şerhu Sünen-i Ebu Davud li’lIbâd, 484/8.

You might also like