Professional Documents
Culture Documents
13 - Meal vr.005
13 - Meal vr.005
13 - Meal vr.005
Pir-i Gâlîbî
Hacı Galip Hasan Kuşçuoğlu’nun
Hediyesidir
PARA İLE SATILMAZ.
Hz. Pir Seyyid Şerif H.Gâlip Hasan Kuşçuoğlu Efendi hazretle-
ri, Diyanet Vakfı tarafından, Suudi Arabistan Krallığının isteği
üzere, Arapça kelimeler üzerindeki bilgilerine güvenilir, Dr. Ali
Özbek başkanlığında, Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Ali Turgut, BAKMAK İSTEDİĞİNİZ LİSTENİN
Mustafa Çağırıcı, Dr. İbrahim Kâfi Dönmez ve Sadrettin Gü- KUTUCUĞUNA TIKLAYINIZ...
müş beyefendilerin Titiz çalışmaları sonucu hazırlatılan meal
üzerinde yıllarca çalıştı.
Hz. Allah’ın vermiş olduğu Vazifesi ve ilmi Sadır sahibi oluşu
hasebiyle her ayeti satır, satır inceledi ve her ayet üzerinde işa-
ALFABETİK OLARAK AYET SAYFA NUMALARI
retler koydu. LİSTESİ
Bazı Ayet meallerinde Mânâyı yansıtmayan kelime meallerinin
olduğunu görüp, toplumlar İslam ve Hakikat yönünde yanlış al-
gıya kapılıyor endişesi ile günümüz Türkçesinde daha anlaşıla- KURAN SIRASINA GÖRE AYET SAYFA
bilir kelimelerle mânâ yönünde müdahil olmuştur.
NUMARALARI LİSTESİ
Maide 51 Ayeti kerimesi mealinde “Evliya” yerine mânâyı hiç
yansıtmayan “dost” kelimesi kullanılınca mânânın 180 derece
nasıl değiştiğini, Toplumların bu mealle nasıl biri birine düş-
man olabildiğini görünce, ALLAH için, maneviyatın verdiği sa- AYETLERDE GEÇEN KONULAR - MEVZULAR
lahiyetle Arapçasına çok güvendiği şahsiyetlerin hazırladığı bu
LİSTESİ
meal üzerinde uzun yıllar çalışmış ve bu meali hazırlamıştır.
Cümle insanlığın hizmetine sunmuştur.
Allah Cümle Ümmetleri nasipli kılsın ÂMİN.
ÖNSÖZ-1 ÖNSÖZ-2 ÖNSÖZ-3
H.GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
HER SAYFADA BULUNAN ___ANA SAYFAYA DÖN___ YAZISINA TIKLATARAK
Kâdirî, Rufâî, Üveysî, Gâlibî Piri
LİSTELERİN BULUNDUĞU BU SAYFAYA YÖNLENDİRİLİRSİNİZ
2 1 - FÂTİHA SÛRESİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Rahman ve Rahim olan
ٌ ّ َْ َ ُ
ِ ورةُ الف
اتَةِ َمك َِّية س Allah’ın adıyla.
2. Hamd Âlemlerin Rabbi
َّ ح ٰمن ْ َّ ّٰ ْ
1ِالرح۪يم ِ بِســــــــ ِماللِالر Allah’a mahsustur.
ْ َ َ ل ْم ُد ِ ّٰللِ َر ّب الْ َعالَم
ا َّلرح ٰ ِن2 ۪ۙني َ ْ َا
ِ
ّ ْ َ َ
3. O Rahmân’dır, Rahîm-
َّ
4 ۪ين ِۜ مال ِِك يــو ِم ادل3 ۙالرح۪ي ِم dir,
5 ۪ۜنيُ ــتع َ اك ن َ ْسَ َّــد َوا ِي ُ اك َن ْع ُب
َ َّا ِي
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm
KUR’AN-I KERİM MEALİ 1
Bismillâhirrahmânirrahîm
Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım
Rahmân ve Râhim olan Allah’ın adıyla başlarım
ANA SAYFAYA DÖN
2 - BAKARA SÛRESİ
1
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Elif, Lam, Mim!
2. Kendisinde hiçbir şekil-
de şüphe olmayan O kitap,
ٌ َ ْ َ ُ
ورةُ الَق َرة ِ َم َدن َِّية
muttakiler için bir hidayet
kaynağı ve yol göstericidir. س
3. Onlar ki, gaybe inanırlar,
ّٰ
ب ِ ْســـــــــــــــــ ِماللِا َّلر ْح ٰم ِنا َّلرح۪ي ِم
namazı kılarlar ve kendileri-
ne verdiğimiz mallardan infak
ُ َ ُ َ ْ َ ٰ ٓٓ
ederler. ب ۚف۪يهۛ ِۚ ه ًدى ۛ َ ْاب ل َري ِ ذل ِك ال1ۚ الم
ْ َ ْ َ ُ ْ ُ َ َّ َ َ َّ ُ ْ
4. Onlar ki, sana indirilenle- ب ِ ال۪ين يؤمِنــون بِالغي2 ۙل ِلمتق۪ــني
re de, senden önce indirilen- َ ُ ْ ُ ْ َ ٰ َّ ون
َ ُ َُ
lere de îman ederler ve ahiret 3ۙالصلوة َوم َِّما َر َزق َناه ْم ُينفِقون ويق۪يم
َ ُْ َ َ َ ُْ َ ْ َ َّ َ
gününe yakînen inananlar da ۪ين يُؤم ُِنون ب ِ ٓمَا ان ِزل ا ِلْك َو ٓمَا ان ِزل وال
َ ٰٓ ُ َ ُ ْٰ َ َ
onlardır.
ا۬ولئ ِك4 م ِْن قبْل ِكۚ َوبِالخ َِرة ِ ه ْم يُوق ُِنو ۜن
5. Onlar, Rablerinden bir
َ ْ ْ ُ َ ٰٓ ُ ُ َٰ
hidayet üzeredirler ve kurtu- 5ع ه ًدى م ِْن َر ّب ِ ِه ْم َوا۬ولئ ِك ه ُم ال ُمفل ُِحون
luşa erenler de ancak onlar-
dır.
ًٰ َ ُ َ َ َ َ
ه مِائ َتا ِن َوس ٌِّت َوث َمانون ايَةِو
َ ْ َ ُ 2
1. CÜZ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ değillerdir.
ُ ُْ َ َْ َ َ َْ َ َ ٌ َٓ َ ُ َ َ َ َّ َّ
10. Onların kalplerinde ni-
اء عليْ ِه ْم َءانذ ْرت ُه ْم ام ل ْم تن ِذ ْره ْم ا ِن ال۪ين كفروا سو fak ve haset hastalığı vardır.
ٰٓ َ َ ْ ْ َ ٰ َ َ ْ ُ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ ُْ َ
Allah’da onların bu hastalı-
َ ََ ٌ ََ ْ ُُ
leriz» derler.
ً
ۚالل َم َرضا ُ ّٰ اد ُه ُم ۪يف قلوب ِ ِهم مرضۙ فز9 ون َۜ َومَا ي َ ْش ُع ُر 12. Kesin olarak biliniz ki;
َ َ َ َ ْ ُ َ ٌ َول َ ُه ْم َع َذ
ٌ اب اَل
َواِذا ق۪يل ل ُه ْم10 ۪يمۙ ب ِ َما كانوا يَ ِذبُون
onlar ancak kötülük yayan
bozgunculardır. Lakin anla-
َّ َٓ َ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ ُٓ َ ْ َ ْ ُْ َ
ال ا ِن ُه ْم11 حون ِ س ُدوا ِيف الرِضۙقالوا ا ِنما نن مصل
mazlar.
ِ لتف 13. Onlara insanların iman
َ َ َ َ ْ َ ٰ َ ُ ْ ُْ ُ ُ
َواِذا ق۪يل ل ُه ْم12 ْن ل يَش ُع ُرون ِ سدون َول
ettiği gibi sizde iman edin de-
ِ هم المف nildiği zaman “Biz hiç, akılsız-
َّ َٓ َ َ ُّ َ َ ٰ َٓ َ ُ ْ ُ َ ُٓ َ ُ َّ َ َ ٰ َ ٓ َ ُ ٰ
السف َٓها ُءۜ ال ا ِن ُه ْم
ların iman ettikleri gibi iman
امِنوا كما امن انلاس قالوا انؤمِن كما امن eder miyiz!» derler. Biliniz ki,
ُ َ َ َّ ُٓ َ ْۙ َ ٰ َ َ َ ٰ ُٓ َ ٰ
ۙ ْم ا َم ُنوا قالوا ا َم َّناۚ َواِذا خل ْوا ا ِل ش َياط۪ين ِ ِهم قالوا ا ِنا مع
bilmezler.
14. Müminlerle karşılaş-
ْئ به ْم َو َي ُم ُّد ُهم ُ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ tıkları zaman «iman ettik»
ِ ِ الل يسته ِز14 ا ِنما نن مسته ِز ۫ؤن derler. Kendilerini saptıran
َ َ َ َّ ُ َ َ ْ َ َّ َ ٰ ٓ ُ َ َُْ َ ْ َُْ şeytanları ile baş başa kal-
ا ۬ولئ ِك ال۪ين اشتوا اللة15 ۪يف طغيان ِ ِهم يعمهون dıklarında ise: Biz sizinle
َ َ ْ ُ ُ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ َ ٰ ُْ beraberiz, biz ancak onlarla
16 بِالهدىۖ فما ربِحت ِتارتهم وما كانوا مهتد۪ين alay ediyoruz, derler.
15. Gerçekte, Allah onlarla
alay eder, azgınlıklarında on-
6. İnkâr edenleri, korkutsan da korkutmasan da müsâvi- lara mühlet verir, bu yüzden
dir; çünkü onlar iman etmezler. onlar bir müddet başıboş do-
laşırlar.
7. Zira Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürle-
miştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve 16. İşte onlar, hidayete
onlar için büyük bir azab vardır. karşılık dalâleti seçenlerdir.
Ancak onların bu alışverişi
8. İnsanlardan bir kısmı vardır ki, inanmadıkları halde kazanmamış ve kendileri de
“Allah’a ve ahiret gününe inandık” derler. doğru yola girememişlerdir.
9. Çünkü onlar güya Allah’ı ve müminleri aldatırlar. Hâl-
buki onlar ancak kendilerini aldatırlar da bunun farkında
KUR’AN-I KERİM MEALİ 3
ANA SAYFAYA DÖN
ُ َ ْ ُْ َ
17. Onların misali, bir ateş 1. CÜZ ل ْز ُء ال َّول ا 3 BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ 4
1. CÜZ
ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 26. Şüphesiz Allah sivrisi-
nek ve ondan daha büyüğü
َ ْ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َْ
ار كل َما ُرزِقوا مِنهَا م ِْن ث َم َر ٍة
onlar böyle misallerin Rable-
ۜ ت ۪رى مِن تتِها النه rinden gelen hak ve gerçek
َ َ ُ ُ َ ْ َّ َ ُ َ ً
ۜرِ ْزقا ۙقالوا ٰهذا الذ۪ى ُرزِق َنا م ِْن قبْل َواتُوا بِه۪ ُمشابِهًا
olduğunu bilirler. Kâfir olan-
lara gelince: Allah böyle mi-
ّٰ َّ َ ُ َ َ ْ ُ َ ٌ َ َّ َ ُ ٌ َ ْ َ َٓ ْ ُ َ َ
sal vermekle ne murad eder
َالل ا ِن25 ادلون ِ ولهم ف۪يها ازواج مطهرة وهم ف۪يها خ derler? Allah onunla birçok
ً
َۢالل ب ِ ٰه َذا َم ُ ّٰ اد َ َ َ َٓ َ َ ُ ُ َ َ ُ َ َ َ َّ َّ َ َ
27. Onlar öyle sapkınlar
واما ال۪ين كفروا فيقولون ماذا ار ki, kesin söz verdikten sonra
ُّ ُ َ َ ً َ ُّ ُ
sözlerinden dönerler. Allah’ın,
ْ َ ً ك َ
۪ضل ب ِ ٓه ِ ۪يا َويهد۪ي بِه۪ ك۪يا ۜ وما ي ۪ضل بِه ِ ي ziyaret edilmesini emrettiği
ّٰ َ ْ َ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ ۙ َ َ ْ َّ
kimseleri ziyaretten vazge-
ْالل م ِْن َبعد
ِ ِ ال۪ين ينقضون عهد26 ا ِل الفا ِسق۪ني çerler ve yeryüzünde fitne
ْ ُ َ َ َ ُ ْ َ ٓ ُ ّٰ َ َ َ َٓ َ ُ َ ْ َ َ َ
ve fesat çıkarırlar. İşte onlar
َ
س ُدون ِ م۪يثاق ِ ۖه۪ ويقطعون ما امر الل بِه۪ ان يوصل وي
ف
gerçekten hüsrana uğrayan-
َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰٓ ُ ْ َ ْ
lardır.
َ ُُْ َ ََْ
كيف تفرون27 ض ا ۬ولئ ِك هم الا ِسرون ۜ ِ ِيف الر 28. Siz ölü iken sizi dirilten
َّ ْم ُثم ُ ُ ُ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ َ ً َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ّٰ
Allah’ı nasıl inkâr ediyorsu-
بِاللِ وكنتم امواتا فاحياك ۚم ثم يم۪يت nuz? Sonra da sizi O öldüre-
الس َٓما ِء ْ ۪يعا ُث َّم ً ال ْرِض َج ل ْم َما ِيف 29. O, yerde ne varsa hep-
ُ َ ْ ُْ َ
30. Hatırla ki, Rabbin me- 1. CÜZ
ل ْز ُء ال َّول ا 5 BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ
1. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س 6 BAKARA SÛRESİ 41. Elinizdekini tasdik edici
olarak indirdiğime iman edin.
َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ُْ
قل َنا اهبِطوا مِنهَا ج۪يعًاۚ فا ِمَّا يَات َِي َّن ْم م ِّن۪ى ه ًدى ف َم ْن تب ِ َع
Sakın onu inkâr edenlerin
ilki olmayın! Âyetlerimi az bir
َ َ َ َّ َ َ ُ َْ ُ َ َ ٌ َ َ َ َ َ ُ
۪ين كف ُروا وال38 اى خ ْوف َعليْ ِه ْم َول ه ْم ي َزنون
karşılık ile satmayın, yalnız
هد benden korkun.
َ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ َٓ َ ٰ ُ َّ َ َ
39۟ ادلون ِ وكذبوا بِايات ِنا ا ۬ولئ ِك اصحاب انلارِۚ هم ف۪يها خ 42. Hakkı bâtıl ile karıştır-
ُ َ ُ َ َ ُ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ
mayın, bilerek hakkı gizleme-
ت عليْ ْم َوا ْوفوا يابن۪ى ا ِساي۪ل اذكروا ن ِعمِىت اتل۪ى انعم yin.
ُ ْ َواٰم ُِنوا ب َٓما اَن ْ َزل40 ار َه ُبون ْ َاى فَ َّ۫وف ب َع ْهد ُِك ْم َواِي ُ َْ
ِ ِ بِعه ٓد۪ى ا
43. Namazı kılın, zekâtı
ت ِ ِ verin, rükû edenlerle beraber
ّ ْ اس بال
ب َ َّون انلَ ُ َُْ َ
اتامر43 ۪ني َ الراكِع َّ ار َك ُعوا َم َع َّ َواٰتُوا
ْ الزكٰوةَ َو ح ِْز ٌب
45. Sabır ve namaz
ِِ ِ 2 ile Allah’tan yardım iste-
َ ُ َ َ ََ َ َ ْ َ َُْ ْ ََُْ ْ ُ َ َُْ َ ْ َ َْ َ
44 اب اف ت ْعقِلون
yin. Şüphesiz o saygı ile
ۜ وتنسون انفسم وانتم تتلون الكِت ürperenlerden başkasına zor
َ الَا ِشع ْ َ َ َّ ٌ َ َ َ َ َّ َ ٰ َّ َ ْ َّ ُ َْ َ ve ağır gelir.
45۪ۙني ب والصلو ۜة ِ واِنها لك ۪بية ا ِل ع ِ واستع۪ينوا بِالص
َ ُّ ُ َ َ َّ َ
46. Onlar, Rablerinin huzu-
َ
يَا بَ ٓن۪ى46۟ ج ُعون ارَ ِون ا َ َّن ُه ْم ُم َقُوا َر ّبه ْم َو َا َّن ُه ْم اَِلْه ال۪ين يظن
ِ ِِ
runa kavuşacaklarını ve O’na
ُ ْ َّ َ ّ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ٔ َٓ ْ
döneceklerini iyi bilirler.
ت َعليْ ْم َوان۪ى فضل ُت ْم ا ِساي۪ل اذكروا ن ِعمِىت اتل۪ى انعم 47. Ey İsrail oğulları! Özel-
َ َْ َ َْ َْ َ ُ َّ ََ
َ ع الْ َعالَم
َواتقوا يَ ْومًا ل ت ۪زى نفٌس ع ْن نفٍس شيْ ًا47 ۪ني
likle size verdiğim nimetimi
ve size diğer insanlardan
َ ُ َ ُْْ ُ َ َ ٌْ َ َْ ُ َ ُْ ََ ٌَ َ َ َْ َُُْ َ َ daha fazla lutufta bulunduğu-
48 رون ول يقبل مِنها شفاعة ول يؤخذ مِنها عدل ول هم ين mu hatırlayın.
*Bütün beniâdeme hitap*
48.Ve öyle bir günden
38. Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Şayet benden sakının ki, o gün hiç kimse,
size bir hidayet gelir de her kim ona tâbi olursa onlar için kimsenin cezâsını çekmez;
herhangi bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de. kimseden şefâat da kabul
39. İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar edilmez; kimseden fidye de
ateşliklerdir, onlar orada ebedî kalırlar. alınmaz ve onlara hiçbir yar-
dım yapılmaz.
40. Ey İsrail oğulları! Size verdiğim nimetlerimi hatırla-
yın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vaat
ettiklerimi vereyim. Yalnızca benden korkun.
ُ َ ْ ُْ َ
49. Sizi, Firavun ailesinden 1. CÜZ ل ْز ُء ال َّول ا7 BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ
1. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س 8 BAKARA SÛRESİ 60. Yine bir zamanlar,
Mûsâ kavmi için su istedi.
ْث ِشئْ ُتم ُ ْ َ َْ ُ ُ َ ََ ْ َْ ٰ ُ ُ ْ َْ ُ ْ َِ Biz de ona: asanla taşa vur!
واذ قلنا ادخلوا ه ِذه ِ القرية فكلوا مِنها حي Dedik. Derhal on iki pınar
ْم ُ َ ْ ْ َ ٌ َّ ُ ُ َ ً َّ ُ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ً َ َ fışkırdı. Her bölük, içeceği pı-
حطة نغفِر لِ رغدا وادخلوا الاب سجدا وقولوا narı tanıdı. Allah’ın rızkından
َ َ َ َّ َ َّ َ َ َ سن ْ ْ ُ َ ََ ْ ُ َ َ َ
۪ين ظل ُموا ِ يد ال ُمح
yiyin, için, sakın yeryüzünde
فبدل الذ58 ۪ني ن
۪ خطاياك ۜم وس bozgunculuk yaparak fesat
َ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ ْ َ ً ْ َ
۪ين ظل ُموا
çıkartmayın, demiştik.
ي الذ۪ي ق۪يل لهم فانزنلا ع الذ قول غ 61. Hatırlayın ki, verilen
ٰ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َ ْ
اس ْسق ِ واِذ59۟ الس َٓماءِ ب ِ َما كانوا َيف ُسقون َّ ج ًزا م َِن nimetlere karşılık, “Ey Mûsâ!
ِر Bir tek yemekle dayanamayız;
ْ َ َ َ ْ َ َ َ َْ َ َ َ ْ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ٰ ُ bizim için Rabbine dua
اضب بِعصاك الج ۜر فانفجرت ِ موس ل ِقو ِمه۪ فقلنا et de yerin bitirdiği
ُُ ْ َ ُ ُّ ُ َ َ َ ْ َ ََْ ُْ
شةَ عيْنًاۜ ق ْد َعل ِ َم كل اناٍس َمش َر َب ُه ۜ ْم كلوا
şeylerden; sebzesinden,
مِنه اثنتا ع kabağından, sarımsağından,
ُْ َْْ َ ْ َ َ ّٰ ْ ْ
َ ِ َواش َر ُبوا م ِْن رِز ِق اللِ َول تعث ْوا ِيف الرِض مف
mercimeğinden, soğanından
60 سد۪ين bize çıkarsın, dediniz. Mûsâ
َ ُ ْ َ َ ٰ َ َ ْ َ ْ َ ٰ ُ َ ْ ُْ ُ ْ َ
ح ٍد فادع نلَا ِ ب ع ط َعا ٍم َوا
ise: Daha iyiyi daha kötü ile
ِ واِذ قلتم يا موس لن نص değiştirmek mi istiyorsunuz?
ٓ َّ ْ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ ْ ْ ُ َ َّ َ
ت ال ْرض م ِْن َبقل ِ َها َوق ِثائ َِها
O halde Mısır’a inin. Herhalde
ِ ربك يخ ِرج نلا مِما تنب istedikleriniz sizin için orada
َْٰ َُ َّ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ُ َ vardır, dedi. İşte üzerlerine
وفومِها وعد ِسها وبصلِه ۜا قال اتسب ِدلون ال۪ي هو ادن zillet ve yoksulluk onları
َ َ ُ َٓ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ ُ َّ ّ ُ ْ َ َ ْ َ ُ َ
Allah’ın âyetlerini inkâra
ّٰ
ِۜب م َِن الل ٍ اؤ بِغ
ض ۫ الذلة والمسكنة وب ِ ضبت علي ِهم ِ و
devam etmeleri, haksız olarak
َ ُ ْ ُ َ
peygamberleri öldürmeleri
ّٰ ٰ َ ُْ َّ َ َ ٰ
ات اللِ َو َيق ُتلون ِ َذل ِك بِان ُه ْم كانوا يَف ُرون بِاي
sebebiyle geldi. Bunların
َ ٰ َ ْ ْ َ َ ّ َّ
hepsi, sadece isyanları ve
َ ُ َ
61 ون ۟ ال ّۜ ِق ذل ِك ب ِ َما َع َص ْوا َوكنوا َي ْع َت ُد ي
ِ انلب ِ ۪ين بِغ
düşmanlıkları sebebiyledir
ُ َ ْ ُْ َ 9
ل ْز ُء ال َّول ا
62. İman edenler; 1. CÜZ BAKARA SÛRESİ
ُ َ َ َّ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ
yani Yahudiler’den,
Hıristiyanlar’dan ve َالصابٔني َّ ارى َو ٰ ص َ َّادوا َوانل ا ِن ال۪ين امنوا وال۪ين ه
ِ۪
َ َ َ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ َ َ ٰ ْ َ
Sâbiîler’den Allah’a ve ahiret
ْج ُر ُهم ْ َ الًا فَلَ ُه ْم ا َ
ِ خ ِر وع ِمل ص ِ من امن بِاللِ والو ِم ال
gününe inanıp sâlih amel
işleyenler için Rableri katında
َْ َ َْ َ ُ َْ ُ َ َ ٌ َ َ ْ
َواِذ اخذنا62 عِن َد َر ّب ِ ِه ْمۖ َول خ ْوف َعليْ ِه ْم َول ه ْم ي َزنون
mükâfatlar vardır. Onlar için
herhangi bir korku olmadığı
ُ َٰ ُ ُ ُّ ُ َ َ َ ُ َ َ
م۪يثاق ْم َو َرف ْع َنا ف ْوق ُم الطو َۜر خذوا َٓما اتيْ َناك ْم
gibi onlar üzülmeyeceklerdir
de.
63. Ey beni İsrail! Hani, siz- ْ ُث َّم تَ َوَّلْ ُتم63 ون َ ُ َّ َ ْ ُ َّ َ َ ُ ْ
بِق َّو ٍة َواذك ُروا مَا ف۪يهِ لعلم تتق
ُ
den sağlam bir söz almış, Tûr
ْكنْ ُتم ُ َ ُ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ
مِن بع ِد ذل ِكۚ فلول فضل اللِ عليم ورحته ل
dağını üzerinize kaldırmıştık.
Size verdiğimizi kuvvetle tu-
tun, onda bulunanları daima
ْم ُ ْ ْ َ َ ْ َ َّ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ْ َ
hatırlayın, umulur ki, korunur- ولقد علِمتم ال۪ين اعتدوا مِن64 مِن الا ِس ۪رين
َ ْ َ َ َ ٔ السبْت َف ُقلْ َنا ل َ ُه ْم ُكونُوا ق َِر َدةً َخا ِس
ج َعل َناها ِ َّ ِيف
sunuz;
64. Ondan sonra yüz çe- ف65 ۚني ۪
َ ني يَ َد ْي َها َو َما َخلْ َف َها َو َم ْوعِظَ ًة ل ِلْ ُم َّتق َ ْ ال ل َِما َبً َ َ
66 ۪ني ن
virdiniz. Eğer sizin üzeriniz-
de Allah’ın ihsanı ve rahmeti
ُٓ َ ً َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ّٰ َّ ٓ ْ َ ٰ ُ َ َ ْ َ
واِذ قال موس ل ِقوم ِ۪ه ا ِن الل يامرك ان تذبحوا بقرةۜ قالوا
olmasaydı, muhakkak zarara
uğrayanlardan olurdunuz.
َ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ّٰ ُ ُ َ َ َ ً ُ ُ َ ُ َّ َ َ
67 خذنا هزوۜا قال اعوذ بِاللِ ان اكون مِن الاهِل۪ني ِ اتت
65. Cumartesi günü hak-
kında içinizden azgınlık
َّ ُ ُ َّ َ َ َ َ َ َ ْ ّ َ ُ َ َّ َ َ َ ُ ْ ُ َ
ه قال ا ِن ُه َيقول ا ِنهَا ۜ ِ قالوا ادع نلا ربك يبِني نلا ما
edenleri elbette bilirsiniz. Biz
onlara “aşağılık maymunlar
ُ ْ َ َ ٰ ََْ ٌ ََ ٌْ َ ٌ َ َ َ
ني ذل ِۜك فاف َعلوا َبق َرةٌ ل فارِض َول بِ ۜر عوان ب
olun!” dedik.
َ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ ّ َ ُ َ َّ َ َ َ ُ ْ ُ َ
66. Biz bunu, hem onu gö-
َ ُْ
قالوا ادع نلا ربك يبِني نلا ما لونه ۜا قال68 َماتؤ َم ُرون
renlere, hem de sonra gele-
ceklere bir ibret ve Allah’a
َ َّ ُّ ُ َ َ ُ ْ َ ٌ َ ُ َٓ ْ َ ٌ َ َ َ َ َّ ُ ُ َ ُ َّ
69 ا ِنه يقول ا ِنها بقرة صفراء ۙفاق ِع لونها تسر انلاظ ِ۪رين
karşı gelmekten sakınanlara
da bir öğüt kıldık.
67. Bir zamanlar, Mûsâ,
kavmine: “Allah bir sığır kes-
menizi emrediyor” dedi. “Bi- 68. “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır
zimle alay mı ediyorsun?” de- olduğunu bize açıklasın.” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rab-
diler.” Mûsâ “Kendini bilmez bim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir inek. Size
cahillerden olmaktan Allah’a emredileni hemen yapın!” Dedi.
sığınırım” dedi
69. «Rabbine dua et, bize onun rengini anlatsın» dedi-
ler. «O, diyor ki, sarı renkli, parlak tüylü bir inektir, bakanla-
ra sevinç ve sürur verir» , dedi.
َ ْ َ ُ 10
1. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 72. Hani sizden biriniz bir
adam öldürmüştü de onun
ََ َ َ َ ْ َّ َ َ َ َ ْ ّ َ ُ َ َّ َ َ َ ُ ْ ُ َ
هۙ ا ِن الَق َر تشابَ َه عليْ َن ۜا
katili hakkında birbirinizle
ِ قالوا ادع نلا ربك يبِني نلا ما atışmıştınız. Hâlbuki Allah
ٌول ا َِّن َها َب َق َرة ُ ُ َ ُ َّ َ َ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ ٓ َّ َ
قال ا ِنه يق70 الل ل ُم ْه َت ُدون واِنا ا ِن شاء
gizlemekte olduğunuzu orta-
ya koyandır.
َث ُم َس َّل َم ٌة َل ِش َي َة ف۪يهۜا َ ْ َْ ْ َ َ َ َ ْ َْ ُ ُ ٌ َُ َ
ۚ لذلول تث۪ي الرض ول تسِق الر 73. «Haydi, şimdi adama,
َ ُ ْ ُ َ َ َ َ َ َْ َ ْ َ ٰ ْ ُ َ
onun bir parçasıyla vurun»
71 ون ۟ ال ّۜ ِق فذبُوها َومَا كادوا َيف َعل ِ جئت ب ِ قالوا الـٔن dedik. İşte Allah ölüleri de
ُْ ْ ُ ُ ّٰ َ َ ْ ُ ْ َ ّٰ َ ً ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ
böylece diriltir ve akıl ede-
الل م ِر ٌج َما كن ُت ْم واِذ قتلتم نفسا فادرءتم ف۪يه ۜا و siniz diye de size âyetlerini
ُ َ ْ ُ ْ َ 11
77. Onlar gizlediklerini de 1. CÜZ ل ْز ُء ال َّول ا BAKARA SÛRESİ
ِ
sonra o yazdıkları şeyi az bir
ٓ َّ
َ ُ ْ َ ً َّ َ ُ َّ َ َّ َ َ ْ َ ُ َ َ ْ
para karşılığında satmak için
ًۜودة َ
وقالوا لن تمسنا انلار ا ِل اياما معد79 َيكِبُن
«Bu Allah katındandır» der-
ler! Ellerinin yazdıklarından
ُع ْه َدٓه َ ُ ّٰ َ ُْ ََ َ ّٰ ْ ُ ْ َ َّ َ ْ ُ
قل اتذت ْم عِن َد اللِ ع ْه ًدا فل ْن يل ِف الل
ötürü vay haline onların! Ka-
zandıklarından ötürü vay ha-
line onların! َ بَ ٰل َم ْن َك َس80 ون َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َ َ َ ُ ُ َ ْ َ
ب ام تقولون ع اللِ ما ل تعلم
ْ َ ِك ا َ ٰٓ ُ َ ُ ُ َٔ ٓ َ َ َ ََ ًَ ّ َ
80. Dediler ki. “Sayılı bir-
kaç gün müstesna, bize ateş
اب انلَّا ِۚر ُ ح َ ص ت بِه۪ خط۪يته فا ۬ولئ ْ اط سيِئة واح
ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ
dokunmayacaktır.” De ki:” Siz
َ َّ َ ُ َ َ ْ ُ
ات ِ ال ِ وال۪ين امنوا وع ِملوا الص81 ادلون ِ هم ف۪يها خ
Allah katından bir söz mü al-
dınız? Şayet öyle ise Allah
َ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ
82 ون ۟ ادل ِ ا ۬ولئ ِك اصحاب الجن ِةۚ هم ف۪يها خ
mutlaka sözünü tutacaktır.
Yoksa siz Allah hakkında bilir
bilmez konuşup duruyor mu- َ ّٰ ون ا َِّل
الل
َ ُ ُ ْ َ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ
و ا ِذ اخذنا م۪يثاق بن۪ى ا ِسراي۪ل ل تعبد
sunuz?
َ ام َوال ْ َم ٰ ََْ َ ٰ ْ ُْ َ سانًاَ ادليْن ا ِْح َ ِ َوبال ْ َو
۪ني ك ا س ت ال و ب ر ق ال ِي ذ و
81.Evet, kötülük işleyip
suçu benliğini kaplamış olan ِ ِ ِ
َۜالزكوة
ٰ َّ ُ ٰ َ َ ٰ َّ ُ ََ ً ْ ُ َّ ُ َُ
اس حسنا واق۪يموا الصلوة واتوا ِ وقولوا ل ِلن
kimseler var ya, işte onlar ce-
hennemliklerdir. Onlar orada
ebedî kalacaklardır. َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ً َ َّ ْ ُ ْ َّ َ َ َّ ُ
82. İman edip sâlih amel
83 ثم تولتم ا ِل ق۪ي مِنم وانتم مع ِرضون
işleyenlere gelince, onlar
cennetliktirler. Onlar orada
devamlı kalırlar.
83. Bir zamanlar Biz, Beni İsrail’e: Yalnızca Allah’a kul-
luk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere,
yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve «insanlara
güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin» demiştik.
Ey Benî İsrail! Sonunda, azınız müstesna, yüz çevirerek
dönüp gittiniz.
َ ْ َ ُ
1. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س 12 BAKARA SÛRESİ 85. Ama siz, birbirinizi öl-
düren, içinizden bir kesime
َ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ َ َٓ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ ْ ِ َ karşı kötülük ve zulümde
واذ اخذنا م۪يثاقم ل تسفِكون دِماءكم ول ت ِرجون yardımlaşarak; size haram
َ َْ َْ ُ َْ ُ ُ ُ َُْ
84 انف َس ْم م ِْن دِيَارِك ْم ث َّم اق َر ْرت ْم َوان ُت ْم تش َه ُدون
olduğu hâlde onları yurtların-
dan çıkaran, size esir olarak
ً َ َ ُْ ُ ُ ْ َ َ ُ ْ َ َ ٓ ُ ٰٓ َْ ُ
ث َّم ان ُت ْم ه ۬ؤلءِ تق ُتلون انف َس ْم َوت ِر ُجون ف ۪ريقا
geldiklerinde ise, fidye verip
kendilerini kurtaran kimse-
ْ ْ ْ َ َ َ َ َ ُ ْ
ِۜ مِن ْم م ِْن دِيَارِه ِْمۘ تظاه ُرون َعليْ ِه ْم بِالِث ِم َوال ُع ْد َو
lersiniz. Yoksa siz Kitabın bir
ان kısmına inanıp, bir kısmını
ْم ُ ْ َ َ ٌ َّ َ ُ َ ُ َ ْ ُ ُ َ ُ ٰ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ ْ ِ َ
inkâr mı ediyorsunuz?
وان ياتوكم اسارى تفادوهم وهو محرم علي Artık sizden bunu yapanın
ْ َ ُُْ ََ َ ْ َ ُ ْ ََُ ْ ُ ُ َ ْ
ْ ون ب َب
cezası, dünya hayatında
ض َ
ۚ ٍ اب وتفرون بِبع ِ ِتك ال ض ِ ع ِ ا ِخراجه ۜم افتؤمِن rezil olmaktan başka bir şey
ْ َّ ُ ْ َ ٰ ُ ْ ُ َف َما َج َٓز
değildir. Kıyamet gününde ise
خ ْز ٌي ِيف اليوة
ٰ َ ِ اء َم ْن َيف َعل ذل ِك مِن ْم ا ِل onlar azabın en şiddetlisine
َ ُ ّٰ َ َ َ َ ْ ّ َ َ ٓ ٰ َ ُّ َ ُ َ ٰ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُّ
uğratılırlar. Çünkü Allah,
الل بِغاف ٍِل اب وما ۜ ِ ادلني ۚاويوم القِيمةِ يردون ا ِل اش ِد العذ
yaptıklarınızdan habersiz
ْ ُّ َ ٰ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ َ ٰ ٓ ُ َ ُ َ َ
değildir.
الدن َيا ا ۬ولئ ِك ال۪ين اشتوا الحيوة85 ع َّما ت ْع َملون 86.Onlar, ahireti verip dün-
َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ُ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ُ َّ َ ُ َ َ َ ٰ ْ
ya hayatını satın alan kimse-
86۟ خرة ِۘ ف يفف عنهم العذاب ول هم ينصرون ِ بِال lerdir. Artık bunlardan azap
َالر ُسل َواٰتَيْنا ُّ اب َو َق َّفيْ َنا م ِْن َب ْع ِده۪ ب َ َولَ َق ْد اٰتَيْ َنا ُموَس الْك َِت
hiç hafifletilmez. Onlara yar-
ِ ِ
dım da edilmez.
َّ ُ َ َ ُ ْ ِ ُ ُ َ ْ َّ َ َ َ ّ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ
وح الق ُدِۜس افكل َما
87. And olsun, Mûsâ’ya
ات وايدناه بِر ِ ع۪يس ابن مريم اليِن Kitabı verdik. Ondan sonra
ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ُ ُ ُ ْ َ ٓ ٰ ْ َ َ َ ٌ ُ َ ْ ُ َ َٓ
بت ْۚم
ard arda peygamberler gön-
جاءكم رسول بِما ل تهوى انفسم استك derdik. Meryem oğlu İsa’ya
ٌْ ُ َُ ُُ ُ ََ َ ُ ُ ْ َ ً َ َ ْۘ ُ ْ َّ َ ً َ َ
mucizeler verdik. Onu Ru-
ف ۜ وقالوا قلوبنا غل87 فف ۪ريقا كذبتم وف ۪ريقا تقتلون hu’l-Kudüs ile destekledik.
َ ُ ُْ َ ً ََ ْ ُ ُ ّٰ بَ ْل لَ َع َن ُه ُم
Size herhangi bir peygamber,
88 الل بِف ِره ِْم ف۪ ما يؤمِنون hoşunuza gitmeyen bir şey
getirdikçe, kibirlenip bir kıs-
mını yalanlayıp bir kısmını da
öldürmediniz mi?
84. Hani, “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirini- 88. “Kalplerimiz muhafa-
zi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız” diye de sizden kesin zalıdır” dediler. Öyle değil.
söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendi- İnkârları sebebiyle Allah on-
niz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz. ları lânetlemiştir. Bu yüzden
pek az iman ederler.
ُ َ ْ ُ ْ َ 13
89. Daha önce kâfirlere 1. CÜZ ل ْز ُء ال َّول ا BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ 14
1. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 96. Yemin olsun ki, sen on-
ları yaşamaya karşı insanla-
ً َ َ ّٰ َ ْ ُ َ ٰ ْ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ َ ْ ْ ُ
خرة عِند اللِ خال ِصة ِ قل ا ِن كانت لم ادلار ال
rın en hırslısı bulursun. Müş-
riklerden her biri de arzular ki,
َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ُ ْ
ِ َّون انل
bin sene yaşasın. Oysaki ya-
94 اس فتمنوا الموت ا ِن كنتم صادِق۪ني ِ مِن د şatılması hiç kimseyi azaptan
۪يمٌ الل َعل ُ ّٰ ت اَيْد۪يه ۜ ْم َو ْ َولَ ْن َي َت َم َّن ْوهُ اَبَ ًدا ب َما قَ َّد َم uzaklaştırmaz. Allah onların
ِ ِ yapmakta olduklarını gören-
َٰ ْ َ َّ َ َ َ َّ
حيٰو ٍۚة َ ع ج َدن ُه ْم اح َرَص انلَّاِس َ الظالِم dir.
ِ تل و 95 ۪ني ِب 97. De ki: Cebrail’e kim
ََْ َ ُ َ َ ُّ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ
ۚح ُده ْم ل ْو ُي َع َّم ُر الف َس َن ٍة ومِن ال۪ين اشركوا يود ا
düşman ise şunu iyi bilsin ki,
Allah’ın izniyle Kur’an’ı senin
ٌالل بَص۪ي ُ ّٰ حه۪ م َِن الْ َع َذاب ا َ ْن ُي َع َّم َۜر َو ْ ُ
ِ َو َما ه َو ب ِ ُم َزح ِز
kalbine bir hidayet rehberi,
ِ önce gelen kitapları doğrula-
َ َ َّ َ َ ْ ًّ ُ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ُ َْ َ َ
بيل فا ِن ُه ن َّزل ُه
yıcı ve müminler için de müj-
۪ ِ ل ِ او د ع ان ك ن م ل ق 96 ۟
ون بِما يعمل deci olarak o indirmiştir.
ً ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ً ّ َ ُ ّٰ ْ َ َْ َٰ
ع قلبِك بِا ِذ ِن اللِ مص ِدقا ل ِما بني يديهِ وهدى
98. Zira her kim, Allah’a,
meleklerine, peygamberleri-
َ ٰٓ ّٰ َ َ َ َ ش ى ل ِلْ ُم ْؤ ِمن ٰ ْ ُ َو ب
۪ َم ْن كان ع ُد ًّوا ِللِ َو َملئ ِكتِه97 ۪ني
ne, Cebrail’e ve Mikail’e düş-
man olursa bilsin ki Allah da
َ كاف ِر َ ْ ٌّ ُ َ َ ّٰ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ُ ُ َ inkârcı kâfirlerin düşmanıdır.
98 ين ۪ بيل وم۪يكال فا ِن الل عدو ل ِل ۪ ج ِ ورسلِه۪ و
َّ َٓ ُ ُ ْ َ َ َ ٰ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ
99. And olsun ki, sana apa-
ُ ُ َ َّ َ ٌ َ َ َ َ ْ ُ َ َ َ ٌ ّ َ ُ ّٰ ْ
rinden bir grup onu bozmadı
۪ين ا ۫وتوا عِن ِد اللِ مص ِدق ل ِما معهم نبذ ف ۪ريق مِن ال mı? Zaten onların çoğu iman
َ َ َ َّ َ َ ُ َ َٓ َ ّٰ َ َ َ َ ْ
etmiyor.
101اءظ ُهورِه ِْمكان ُه ْمل َي ْعل ُمون ابكِتاباللِور ۗ الكِت 101. Allah tarafından ken-
dilerine, yanlarında bulunanı
tasdik edici bir elçi gelince
94. Onlara de ki: Şayet ahiret yurdu Allah katında diğer Ehl-i Kitap’tan bir grup, sanki
insanlara değil de özel olarak yalnızca size ait ise ve bu Allah’ın kitabını bilmiyormuş
iddianızda doğru iseniz haydi ölümü temenni edin! gibi sırtlarının arkasına ata-
rak terk ettiler.
95. Onlar, Allah’ın emrine muhalefet eden nefisleri sebe-
biyle hiçbir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir. Allah
zalimleri iyi bilir.
ُ َ ْ ُ ْ َ 15
102. Süleyman’ın hüküm- 1. CÜZ ل ْز ُء ال َّول ا BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ 16
1. CÜZ
ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 109. Ehl-i Kitap’tan çoğu,
hak ve doğru olan kendilerine
ْ َ ْ َْ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َٰ ْ ْ َ ْ َ َ
ي مِن َٓها ا ْو مِثل ِ َه ۜا
apaçık belli olduktan sonra,
ٍ ب ِ تِ سها نا ِ ما ننسخ مِن اي ٍة او نن sırf içlerindeki kıskançlıktan
َ ّٰ اَل َ ْم َت ْعلَ ْم ا َ َّن106 ۪ير ٌ شٔ قَد ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ötürü, sizi imanınızdan vaz-
ح ِْز ٌبgeçirip küfre döndürmek is-
الل ٍ الم تعلم ان الل ع ك ِل 4
ّٰ ُ ْ ْ ُ َ َ َ َْ َ
ْ ال َ الس ٰمَّ ك ُ ْ ُ َُ terler. Siz şimdilik, Allah onlar
ِون الل ِ د ِن م م ل ا م و ض ۜ ِ ر و ات
ِ و ل مل hakkındaki emrini getirinceye
ُ َ ُ َ َْ َ ُ ُ َْ َ َ َ ّ َ ْ
يدون ان ت ْس َـٔلوا َر ُسول ْم
kadar affedip hoşgörün. Şüp-
ام ت ۪ر107 ۪ي ٍ ل ول ن
ص ٍ ِ مِن و hesiz Allah her şeye kadirdir.
َ ْ َ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ٰ ُ َ ُ َ َ
ۜ
110. Namazı kılın, zekâtı
ان ِ ۪يم ال ِ ب ر ف ال لِ د ب ي ن م و ل ب ق ِن م س كما سئ ِل مو verin, önceden kendiniz için
َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ ْ َ الل با ْ َ ّٰ َ
Hıristiyanlar hariç hiç kimse
109 شٔ قد۪ير ٌ ل ك ع الل ِن ا ۪ ۜ
ه ر م ُ ّٰ يت َ حىت يا
ٍ ِ ِ ِ ِ
cennete girmeyecek” dediler.
َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ ّٰ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ
sahiden doğru söylüyorsanız
ٌ َ
110 تدوه عِند اللِۜ ا ِن الل بِما تعملون بص۪ي ِ ي ٍ مِن خ
delilinizi getirin.”
َ ُ َْ ُ َ َ َ ٌ َ َ ْ ْ َ
112 ۟اج ُرهُ عِن َد َر ّبِه۪ۖ َول خ ْوف عليْ ِه ْم َول ه ْم ي َزنون
ُ َ ْ ُ ْ َ 17
113. Her ikisi de kitapları- 1. CÜZ ل ْز ُء ال َّول ا BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ
1. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س 18 BAKARA SÛRESİ 122. Ey İsrail oğulları! Size
verdiğim nimetimi ve size di-
ْارى َحّٰىت تَ َّب َع م َِّل َت ُه ۜم ُ ُ َْ َ ْ َ ٰ ْ َ ْ َ َ
ٰ ود َو َل انلَّ َص ولن ترض عنك اله
ğer insanlardan daha fazla
ِ lutufta bulunduğumu hatırla-
َّ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ْ َ َّ َ َ ٰ ُ ْ َ ُ ّٰ ُ َّ ْ ُ
اءه ْم َبع َد ال۪ي قل ا ِن ه َدى اللِ هو الهد ۜى ولئ ِِن اتبعت اهو
yın.
ََ َ َ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ ْ ُ ْ َ َ ٰ ْ َ َ َ َّ َ
خ ۜ ِر قال َو َم ْن كف َر ِ ات من امن مِنهم بِاللِ والو ِم ال
126. İbrahim de demişti ki:
ِ مِن اثلمر “Ey Rabbim! Bu şehri emin bir
ُ َ ْ َ ْ َ َّ َ َ ٰ ُٓ ُّ َ ْ َ َّ ُ ً َ ُ ُ ّ َ ُ َ şehir yap, halkından Allah’a
126 ارِ وبِئس المص۪ي ۜ اب انل ِ فامتِعه ق۪ي ثم اضطره ا ِل عذ ve ahiret gününe inananları
çeşitli meyvelerle besle. Allah
buyurdu ki: İnkâr edeni de az
bir süre geçindirir, sonra onu
120. Ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar onların milletine
cehennem azabına sokarım.
uymadıkça senden râzı olmazlar. De ki: Allah’ın hidâyeti
Ne kötü varılacak yerdir ora-
var ya, işte hidâyet odur! Sana gelen bunca ilimden son-
sı!
ra eğer sen onların hevâ ve heveslerine uyacak olursan,
Allah tarafından sana ne bir velî, ne de bir yardım eden
kimse olur.
121. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler onu, tilavet
hakkını gözeterek okurlar. Çünkü onlar, kitaba inanırlar.
Onu inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğra-
yanlar onlardır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 19
ANA SAYFAYA DÖN
ُ َ ْ ُْ َ
127. Hani bir zamanlar İb- 1. CÜZ ل ْز ُء ال َّول ا19 BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ 20
1. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 137. Eğer onlar da böyle
iman ederlerse doğru yolu
َ اري َت ْه َت ُدوۜا قُ ْل بَ ْل م َِّل َة ا ِب ْ ٰره
۪يم ٰ ص ً ُ ُ ُ ُ ََ
َ َودا ا َ ْو ن وقالوا كونوا ه
bulmuş olurlar; dönerlerse
mutlaka derin bir ayrılık içine
ّٰ
ِ قولوا ا َمنا بِالل135 ۪ني
َّ ٰ ُٓ ُ َ ان م َِن ال ْ ُمْشك َ َ ََ ًۜ َ
حن۪يفا وما ك
düşerler. Onlara karşı Allah
ِ sana yeter. O işitendir, bilen-
ٰ ۪يل َوا ِ ْس َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ ٓ ٰ َ ْ ُ َٓ َ َ ْ َ َ ْ ُ َٓ َ
ح َق
dir.
وما ان ِزل ا ِلنا وما ان ِزل ا ِل ا ِبره۪يم واِسمع 138. Allah’ın verdiği renge
َ۫ويت ُ َٓ َ ٰ َ ٰ ُ َ ُ َٓ َ َ ْ َْ َ َ ََُْ
ِ ۫ويت موس وع۪يس وما ا ِ اط وما ا ِ ويعقوب والسب
uyun; rengi Allah’ınkinden
daha güzel olan kim vardır?
ُح ُن َل ْ َ َ ۘني ا َ َحد مِنْ ُه ْم َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ ْ ّ َ ْ َ ُّ َّ ‘Biz O’na kulluk edenleriz’ de-
ون ٍ انلبِيون مِن رب ِ ِه ۚم ل نف ِرق ب yin.
ْ ْ ََ ْ ٰ ْ ٰ ْ َ َ
فا ِن ا َم ُنوا ب ِ ِمث ِل َٓما ا َمن ُت ْم بِه۪ فق ِد اه َت َد ْواۚ َواِن136 ُم ْسل ِ ُمون
139. Söyle onlara: “Allah
bizim de Rabbimiz, sizin de
ُ السم
۪يع َّ الل َو ُه َو ُ ّٰ ۪يك ُه ُمَ ْ َ َ َ َ
ف ك ي س ف اق ق ش ِ ۪ى ف ْ تَ َول َّ ْوا فَا َِّن َما ُه
م
Rabbiniz iken, O’nun hak-
ۚ ٍۚ kında bizimle tartışıyor mu-
ُصبْ َغ ًة ۘ َو َنْن ّٰ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ
ِ ِصبغة اللِۚ ومن احسن مِن الل ُ
ِ 137ۜ العل۪يم
َ ْ sunuz? Bizim yaptıklarımız
bize, sizin yaptıklarınız da
ْم ُ ُّ َ َ َ ُّ َ َ ُ َ ّٰ َ َ ُّ ٓ َ ُ َ ْ ُ َ ُ َ َُ size aittir. Biz O’na gönülden
ۚ قل اتاجوننا ِيف اللِ وهو ربنا ورب138 ل عبِدون bağlananlarız.”
َ ُْ َ َْ ُ ُ ْ َ ُ َ ُ ْ َ َٓ
139 َۙونلَا اع َمانلَا َول ْم اع َمال ْۚم َون ُن ُل مل ِ ُصون
140. Yoksa siz, İbrahim,
İsmail, İshak, Yakup ve “to-
َ ح َق َو َي ْع ُق ٰ ۪يل َوا ِ ْس َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ َّ َ ُ ُ َ ْ َ
ام تقولون ا ِن ا ِبره۪يم واِسمع
runlar”ın Yahudi yahut Hıris-
وب tiyan olduklarını mı söylüyor-
ُالل ّٰ ِ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ٰ َ َ ْ َ ً ُ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ sunuz? De ki: Siz mi daha
ۜ ي قل ءانتم اعلم ام ۜ والسباط كانوا هودا او نصار iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?
َ ُ ّٰ َ َ ّٰ َ ُ َ ْ ً َ َ َ َ َ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ Allah tarafından, bildirilmiş
ومن اظلم مِمن كتم شهادة عِنده مِن اللِۜ وما الل بِغاف ٍِل bir şahitliği gizleyenden daha
َ ُ ُ َ َ َ ُ ُ َ َ ُ َ
141 َ۟ول ْم مَا ك َسبْ ُت ْۚم َول ت ْس َـٔلون ع َّما كانوا َي ْع َملون
141. O ümmetlerin hali ki-
fayet etti. Onların kazandık-
ları kendilerine, sizin kazan-
dıklarınız da sizedir. Onların
135. Dediler ki: “Yahudi veya Hıristiyan olun ki, hidâyete yaptıklarından sizler sorumlu
eresiniz!” De ki: “Bilakis, Hanif olan İbrâhîm’in Dinine uya- tutulmayacaksınız.
rız. O müşriklerden değildi.”
136. «Biz, Allah’a ve O’nun katından bize indirilene; İb-
rahim, İsmail, İshak, Yakup ve “torunlar”a indirilene, Mûsâ
ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamber-
lere gelenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksi-
zin iman ettik ve biz sadece Allah’a teslim olduk» deyin.
َّ ُ ْ ُ ْ َ
142. Birtakım kendini bil- 2. CÜZ
۪ الزء اثل21
ان BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ 22
2. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 149. Nereden yola çıkar-
san yönünü Mescid-i Haram
َّ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ُ َ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ٰ َ َّ َ
ال۪ين اتيناهم الكِتاب يع ِرفونه كما يع ِرفون ابناءه ۜم واِن
tarafına çevir. Bu emir elbette
Rabbinden sana gelen ger-
َ ّ َ ْ ُّ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َّ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ً َ çek bir emirdir. Allah yaptıkla-
الق مِن ربِك146 ف ۪ريقا مِنهم لكتمون الق وهم يعلمون rınızdan habersiz değildir.
ْ ا ٰ َم ُنوا
bır ve namaz ile Allah’tan yar-
َّ ُ ْ ُ ْ َ
154. Allah yolunda öldü- 2. CÜZ ۪ الزء اثل23
ان BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ
2. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س 24 BAKARA SÛRESİ 165. İnsanlardan bazıları
Allah’tan başkasını Allah’a
َ َّ َ ْ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ْ َ َّ eşler ve benzerler edinir de
ِ ار ه انل و ل
ِ ال ف ِ ِ اخ و ض ِ ر ال و ات
ِ و م الس قِ ل خ يف
۪ ا ِن onları Allah’ı sever gibi se-
َ َْ َْ ْ ََوالْ ُفلْك َّالىت َتْري يف ْال
ح ِر بِمَا َينف ُع انلَّاَس َو َٓما ان َزل
verler. İman edenler ise daha
ِ ۪ ۪ ِ çok Allah’ı severler. Keşke
َ َْ ْ َ الس َٓماءِ م ِْن َٓماء فَا ُ ّٰ
ح َيا بِهِ ال ْرض َب ْع َد َم ْوت َِها َّ الل م َِن zalimler azabı gördükleri za-
ٍ man bütün kuvvetin Allah’a
َ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َ ْ َ ْ َ َٓ َّ َ ْ َ َّ َ ُ ْ önceden anlayabilselerdi.
164 ات ل ِقو ٍم يعقِلون ٍ المسخ ِر بني السماءِ والرِض لي 166. Kendilerine uyulanlar
َ ُ ً ْ َ ّٰ ُ ْ ُ َّ َ ْ َ
ون اللِ ان َدادا يِ ُّبون ُه ْم ِ َوم َِن انلَّاِس من يت
o gün azabı görünce, ken-
ِ خذ مِند dilerine uyanlardan uzakla-
َ ۪ين ا ٰ َم ُنٓوا ا َ َش ُّد ُح ًّبا ِ ّٰللِۜ َول َ ْو يَ َرى َّال َ اللِۜ َو َّال ّٰ ّ ُ َ şacaklar, aralarındaki bütün
۪ين ب ِ كح bağlar kopacaktır.
ُالل َشد۪يد َ ّٰ اب ا َ َّن الْ ُق َّوةَ ِ ّٰلل َِج۪يعًا ۙ َوا َ َّن َۙ ظَلَ ُٓموا ا ِذْ يَ َر ْو َن الْ َع َذ 167. Uyanlar şöyle derler:
Keşke bir daha dünyaya geri
ُ۪ين َّات َب ُعوا َو َراَوا َ ۪ين اتُّب ُعوا م َِن َّال َ با َ َّال َّ َ ا ِذْ َت165 الْ َع َذاب gitmemiz mümkün olsaydı
ِ ِ da, şimdi onların bizden uzak-
َّ َ َّ َ َ َ ُ ال ْس َب َ ْ ُ ْ َ َّ َ َ َ َ َ َ ْ
۪ين ات َب ُعوا
laştıkları gibi biz de onlardan
وقال ال166 اب العذاب وتقطعت ب ِ ِهم uzaklaşsaydık! Böylece Allah
ُ ّٰ ب ُؤ۫ا م َِّنۜا َك ٰذل َِك يُريه ُم َّ َ با َ مِنْ ُه ْم َكمَا َت َّ َ َل َ ْو ا َ َّن َنلَا َك َّرةً َف َن
onlara, işledikleri bütün fiille-
الل ِ ۪ ri, pişmanlık kaynağı olarak
َّ َ َ َ ۘ ً ّ َ ً َ َ َْ ُُ َ
يَٓا ايُّهَا انلَّاُس كلوا م َِّما ِيف الرِض حل طيِبا ول تبِعوا
ُ ْ 168. Ey insanlar! Yeryü-
zünde bulunan şeylerin helal
ُ ْ َّ ٌ ْم َع ُد ٌّو ُمب ُ َ ُ َّ َ ْ َّ ُ ُ
ا ِن َما يَا ُم ُرك ْم168 ني َط
ve temiz olanlarından yiyin,
۪ ل ه ِن ا انِ ۜ ط ي الش اتِ و خ şeytanın peşine düşmeyin;
َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َ َ ُ ُ َ ْ َ َ َٓ ْ َ ْ َ ٓ ُّ
zira şeytan sizin açık bir düş-
169 بِالسوءِ والفحشاءِ وان تقولوا ع اللِ ما لتعلمون manınızdır.
169. O size ancak ve da-
ima kötülüğü, çirkin işi ve
Allah hakkında bilmediğiniz
164. Şüphesiz semâvat ve arzın yaratılmasında, gece şeyleri söylemenizi emreder.
ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanların fay-
dasına olan şeyleri denizde taşıyarak yüzüp giden gemi-
lerde, Allah’ın gökten indirdiği bir su ile ölmüş olan toprağı
diriltmesinde, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında,
rüzgârları ve yer ile gök arasında emre amade bekleyen
bulutları döndürmesinde elbette düşünen bir topluluk için
pek çok ibretler vardır.
َّ ُ ْ ُ ْ َ
170. Onlara: Allah’ın indir- 2. CÜZ ۪ الزء اثل25
ان BAKARA SÛRESİ
َالل قَالُوا بَ ْل نَ َّب ُع َٓما اَلْ َفيْنا ُ ّٰ ۪يل ل َ ُه ُم اتَّب ُعوا َٓما اَن ْ َز َل
diğine uyun, denildiği zaman
َ َ َ
onlar, « Hayır! Biz atalarımızı
ِ ِ واِذا ق
َ َ ً ْ َ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ َٓ ٰ َ َ ْ َ َ َ َ َ َٓ ٰ ْ َ َ
üzerinde bulduğumuz şeye
َّ ُ َٓ َ ْ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ َّ َ
düşünemezler.
۪ير وما اهِل بِه ِ ِن ۪ حرم عليم الميتة وادلم ولم ال
172. Ey iman edenler! Size
verdiğimiz rızıkların iyilerin-
َ َ ْ َٓ َ َ َ ْ اض ُط َّر َغ
ْ َ ّٰ ْ َ
den yiyin, eğer siz gerçekten
ِۜاغ َول َع ٍد ف ا ِث َم عليْه ٍ َي ب ي اللِۚ ف َم ِن ِ ل ِغ
َ َْ َ ا َِّن َّال173 ۪يم ٌ الل َغ ُف
yalnız Allah’a kulluk ediyor-
sanız O’na şükredin.
۪ين يَ ُت ُمون َٓما ان َزل
َ ْ ٌ ور َرح َ ّٰ ا َِّن
َ ٰٓ ُ ۙ ً َ ً َ َ َ َُ ََْ َ الل م َِن الْك ُ ّٰ
173. Allah size sâdece
ölüyü, kanı, domuz etini ۪ي او۬ لئ ِك تون بِه۪ ثمنا ق اب ويش ِ ِت
ُ ّٰ ّل ِ ُم ُه ُم َ ُ َ َ َ َّ َّ ْ ُ ُ َ ُ ُ ْ
مَا يَاكلون ۪يف بطون ِ ِهم ا ِل انلار ول ي
ve Allah’tan başkası adına
kesileni haram kıldı. Her الل
َ ٰٓ ُ ٌ اب اَل ٌ َيَ ْو َم الْ ِقيٰ َمةِ َو َل يُ َز ّك۪يه ْم َول َ ُه ْم َعذ
kim bunlardan yemeye
mecbur kalırsa, azmaksızın او۬ لئ ِك174 ۪يم ِۚ
ٓاب بال ْ َم ْغفِ َرة ِۚ َف َما َ ال َلَ َة بال ْ ُه ٰدى َوالْ َع َذ َّ ُ َ َ ْ َ َّ
ve sınırı da aşmadan bir
miktar yemesinde günah
ِ ِ ال۪ين اشتوا
َ ْ اب ب َ الل نَ َّز َل الْك َِت َ ّٰ ذٰل َِك با َ َّن175 ع انلَّار ََ ْ ََُ ْ َ
yoktur. Şüphe yok ki Allah
çokça bağışlayan, çokça
ۜال ّ ِق ِ ِ ِ اصبهم
َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ َّ َ
esirgeyendir.
َ َ َ
174. Allah’ın indirdiği kitap-
tan bir şeyi gizleyip onu az bir
176 ۪يد ٍ۟ اق بع ٍ ف ِشق ۪ اب ل ِ واِن ال۪ين اختلفوا ِيف الكِت
bedel ile değişenler var ya,
işte onların yiyip de karınları-
na doldurdukları şeyler, ateş- 175. Onlar doğru yolu bırakıp sapıklığı, mağfirete bedel
ten başka bir şey değildir. olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı
Kıyamet günü Allah ne kendi- ne kadar dayanacaklar!
leriyle konuşur ve ne de onla- 176. Bu böyledir. Zirâ Allah, kitabı hak olarak indirmiştir.
rı temize çıkarır. Orada onlar Kitap konusunda ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaş-
için elim bir azap vardır mazlığın içine düşmüşlerdir.
َ ْ َ ُ 26
2. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 178. Ey iman edenler! Öl-
dürülenler hakkında size kı-
َّن ٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ ُ ُ ُّ َ ُ ْ َ َّ ْ َ ْ َ
ِ ب ول ِ ش ِق والمغ ِر ِ ليس ال ِب ان تولوا وجوهم ق ِبل الم ح ِْز ٌب
sas yazıldı. Hüre hür, köleye
2
َ ّ اللِ َو ْالَ ْو ِم اْلٰخِر َوال ْ َملٰٓئ َِكةِ َوالْك َِتاب َوانلَّب
köle, kadına kadın öldürülür.
ّٰ َ َ ٰ ْ َ َّ ْ
ني
ۚ ِ۪ ِ ال ِب من امن ب
Ancak kim, kardeşi tarafın-
ِ ِ
َ ام َوال ْ َم ٰ ََْ َ ٰ ْ ُْ َ ّ ُ ٰ َ َ َْ ََٰ
dan af edilirse kısas düşer.
َ۪ني َوابْن َ ساك وايت المال ع حبِه۪ ذوِي القرب والت Bundan sonra iyiye uymak,
َ ٰ َّ َ ٰ َ َ ٰ َّ َ َ َ َ َ ّ
öldürülenin velisine güzel bir
َ السائِل
َ ۪ني ٓ َّ َ َّ
ۚاب واقام الصلوة وايت الزكوة ۚ ِ الرق ِ يفِ و يل و ِ الس ۪ب
şekilde ve tam olarak ödemek
ْ ْ َ ُ ُْ َ
gerekir. O halde söylenenler,
ِين ِيف الَا َ ٓساء َ الصابر َّ ون ب َع ْهده ِْم ا َِذا َع َه ُدوا َو والموف
ِ۪ ۚ ِ ِ
Rabbinizden bir hafifletme ve
َ ُم الْق ُ ْ َ َ َ ُ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ َّ ُ ْ
hakkak onun için elem verici
ُصاص يا ايها ال۪ين امنوا كتِب علي177 المتقون
ِ bir azap vardır.
َ ُْْٰ ُْْٰ ْ ْ ُ ْ ُّ ُ ْ َ ٰ ْ َ ْ
ال ّ ِر َوال َعبْ ُد بِال َعبْ ِد َوالنث بِالنثۜ ف َم ْن
179. Ey akıl sahipleri! Kı-
ِ ِيف القتلۜ الر ب sasta sizin için ibret vardır.
ان ٍۜ س َ اء اَِلْهِ با ِْح ٌ وف َوا َ َٓد ِ ُ اع بال ْ َم ْع
ر
ٌ َ ّ َ ٌٔ ْ َ
ِب ات ف ش ِ ه ۪ي خ
َ ْ َُ َ ُ
عِف ل مِن ا
Umulur ki kendinizi korursu-
ِ ِ nuz.
َ ٰ َ ْ َ ٰ َ ْ َ َ ٌۜ َ ْ َ َ ْ ُ ّ َ ْ ٌ َْ َ ٰ
ذل ِك تف۪يف مِن ربِم ورحة فم ِن اعتدى بعد ذل ِك 180. Birinize ölüm geldiği
َ ْم يف الْق ُ ََ َ ٌ َ َ ََُ
zaman, eğer bir mal bıraka-
ُ َٓ ٌ ٰ َ ٌ
۬ول ِ اا ي وة يح ص ِ ا ص ِ ِ ل و 178 ۪يم ل فله عذاب ا caksa anaya, babaya, yakın-
ُ َْ َ َ ُ َ ُ َ ُ َّ َ َال ْل َْ
lara uygun bir biçimde vasi-
ضَ َ ْم ا َِذا َح كتِب علي179 اب ل َعل ْم ت َّتقون ِ
yet etmek Allah’tan korkanlar
َ لقْ َرب ْ
َ َ ْ َ َ ْ ُ َّ َ ْ َ ً ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ
üzerine bir borçtur.
ني ۪ صية ل ِلو ِادلي ِن وا ِ احدكم الموت ا ِن ترك خياۚ الو 181. Her kim bunu işittik-
َ َ ْ َ َ ًّ ْ ْ
ف َم ْن بَ َّد ُل َب ْع َد َما َس ِم َع ُه180 ۪ني َۜ وف َحقا ع ال ُم َّتق ِۚ بِال َمع ُر
ten ve kabullendikten sonra
vasiyeti değiştirirse, günahı
181 ۪ۜيم ٌ ۪يع َعل ٌ الل َسم َ ّٰ ۪ين ُي َب ّدِلُونَ ُۜه ا َِّن َ ع َّال َ َ ُ ُ ْ ٓ َ َّ َ
فا ِنما ا ِثمه
onu değiştirenleredir. Şüphe-
siz Allah işiten ve bilendir.
َّ ُ ْ ُ ْ َ
2. CÜZ ۪ الزء اثل27
ان BAKARA SÛRESİ
َ ْ ََ ً ْ َْ ً َ َ َ َ
182. Her kim, vasiyet ede-
َ
nin haksızlığa meyletmesin-
صل َح بَيْ َن ُه ْم ف َم ْن خاف م ِْن ُموٍص جنفا او ا ِثما فا
َ يَٓا ا َ ُّيهَا َّال182 ۪يم َ ّٰ فَ َٓ ا ِثْ َم َعلَيْهِۜ ا َِّن
den yahut günah işlemesin-
den endişe eder de aralarını
۪ين ٌ۟ ور َرح ٌ الل َغ ُف
bulursa kendisine günah yok-
tur. Şüphesiz Allah bolca ba-
۪ين َ ع َّال ََ َ ُ َ َ ُ َ ّ ُ ُ َْ َ َ ُ ُ َٰ
الصيام كما كتِب ِ امنوا كتِب عليم
ğışlayan esirgeyendir.
َ ُ ْ َ ً َّ َ ۙ َ ُ َّ َ ْ ُ َّ َ َ ْ ُ ْ َ ْ
183. Ey iman edenler!
ات ۜ ٍ اياما معدود183 مِن قبلِم لعلم تتقون
َ ْ ٌ َّ َ َ َ ٰ َ ْ َ ً َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ
Oruç sizden önce gelip geç-
miş ümmetlere yazıldığı gibi َّ
فمن كان مِنم م ۪ريضا او ع سف ٍر فعِدة مِن ايا ٍم
size de farz kılındı. Umulur ki
َ ْ ام م ُ ط َعَ ٌ َ ْ ُ َ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ َ ُ
۪ني ف َم ْن ك ِس اخ ۜر وع ال۪ين يط۪يقونه ف ِدية
korunursunuz.
ٍۜ
ُ َ ٌ ْ َ ُ ُ َ ْ َ َ ُۜ َ ٌ ْ َ َ ُ َ ً ْ َ َ َّ َ َ
184. Oruç size sayılı günler
olarak farz kılındı. Sizden her
ي ل ْم تطوع خيا فهو خي ل وان تصوموا خ
َ ْ ُ ٓ َّ َ َ َ َ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُْ ُ ْ
kim hasta yahut yolcu olursa
tutamadığı günler kadar diğer
günlerde kaza eder. Tutmaya
ِ شهر رمضان ال۪ي ان ِزل ف۪يه184 ا ِن كنتم تعلمون
َ ْ ُْ َ ٰ ُْ َ َ ّ َ َ َّ ً ُ ُْٰ ُْ
ان
ِۚ ات مِن الهدى والفرق ٍ اس وبيِن ِ القران هدى ل ِلن
güçleri yetmeyenlere fidye,
fakiri doyurmak gerekir. Bu-
ً َ َ ْ َ َّ ُ ْ َ َ
ف َم ْن ش ِه َد مِن ُم الش ْه َر فل َي ُص ْم ُۜه َو َم ْن كان َم ۪ريضا
nun dışında kim gönüllü ola-
rak hayır yaparsa, bu kendisi
için daha iyidir. Eğer bilmiş ol-
َ ْ ُم الْ ُي ُ ُ ّٰ ُ ُ َ َ ُ َّ َ ْ ٌ َّ َ َ َ ٰ َ ْ َ
sanız, oruç tutmanız sizin için س ِ او ع سف ٍر ف ِعدة مِن ايا ٍم اخ ۜر ي ۪ريد الل ب
daha hayırlıdır.
َالل ّٰ ُ ّ َ ُ َ َ َّ ْ ُ ْ ُ َ ۘ َ ْ ُ ْ ُ ُ ُ ُ َ َ
185. Ramazan ayı, insan- ول ي ۪ريد بِم العس و ِتلك ِملوا العِدة و ِتلك ِبوا
َ ََ َ َ ِ َ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ ُ ٰ َ َ ٰ َ
واذا سالك185 ع ما هديم ولعلم تشكرون
lara yol gösterici, doğrunun
ve doğruyu eğriden ayırma-
nın açık delilleri olarak ken-
ۙاع ا ِذا َد َع ِن
َ
ِ ادل َّ َيب َد ْع َوةُ يب اُج ۜ ٌ ع َِباد۪ي َع ّن۪ى فَا ِّن قَر
disinde Kur’an indirilen aydır. ۪ ۪ ۪
َ ُ َّ َ ْ ْ ُ فَلْ َي ْس َتج
186 يبوا ۪ل َولُؤم ُِنوا ۪ب ل َعل ُه ْم يَ ْرش ُدون
Sizden her kim o ayı görürse
o ayda oruç tutsun. Kim de ۪
hasta veya yolcu olursa, tuta-
madığı günler sayısınca baş-
ka günlerde tutsun. Allah size
186. Kullarım sana, beni sorduğu vakit, de ki: Ben el-
kolaylık ister, zorluk istemez.
bette ki yakınım. Dua edenin duasını bana dua ettiği anda
Bütün bunlar, sayıyı tamam-
işitir ona karşılık veririm. O halde kullarım benim davetime
lamanız ve size doğru yolu
uysunlar ve bana inansınlar ki, doğru yolu bulsunlar.
gösterdiği için, Allah’ı yücelt-
meniz ve şükretmeniz içindir.
َ ْ َ ُ 28
2. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 188. Mallarınızı aranızda
haksız yere yemeyin. Kendi-
ٌِ ْۜم ُه َّن لِ َاس ُ ٓ َ ٰ ُ َ َّ َ ّ َ َ ْ َ ْ ُ َ َّ ُ niz bilip dururken, insanların
ام الرفث ا ِل ن ِسائ ِ الصي ِ حل لم للة ِ ا mallarından bir kısmını yalan
َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ ُ ّٰ َ َ ۜ َّ ُ َ ٌ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َ yemin ve şehadet ile yemeniz
لم وانتم لِ اس لهن علِم الل انم كنتم تتانون için o malları hâkimlere rüş-
ْ َ ُ ْ َ ََ ُ َ َ َ ََ ْ ُ َ َُْ
اب عليْ ْم َوعفا عن ْۚم فال ٰـ َٔن
vet vermeyin.
انفسم فت 189. Sana, yeni doğan hilâl
َ ْ َ َ َ ّٰ ُ
ج ۜ ِد ت ِلك ُح ُدود اللِ ف تق َر ُبوه ۜا
َ ْ َ ونۙ يف ال ْ َم َ ُ َ lü giden kimsenin davranışı-
ِ ا س ِ عكِف dır. Evlere kapılarından girin,
َ ُ
187 اس ل َعل ُه ْم َي َّتقون
َّ َ َّ الل اٰيَاتِه۪ لُ ّٰ ني ُ ّ ََك ٰذل َِك يُب
Allah’tan korkun, umulur ki
ِ ِلن ِ kurtuluşa erersiniz.
ُ ُ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ ُٓ ُ ْ َ َ
َول تاكلوا ام َوال ْم بَي َن ْم بِالَا ِط ِل َوت ْدلوا ب ِ َٓها
190. Size karşı savaş
açanlara, Allah yolunda siz
ْ ْ َّ َ ْ َ ْ ً َ ُ ُ ْ َ َّ ُ ْ َ de savaşın. Sakın aşırı git-
اس بِالِث ِم ِ ا ِل الك ِم تلِ اكلوا ف ۪ريقا مِن اموا ِل انل meyin, çünkü Allah aşırıları
َّ ُ ْ ُ ْ َ
191. Savaşta onları yaka- 2. CÜZ ۪ الزء اثل29
ان BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ 30
2. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 198. Rabbinizden gelecek
bir lütfu ve keremi arama-
َّالج َ ْ ض ف۪يه َّن َ َ َ ْ َ َ ٌ َ ُ ْ َ ٌ ُ ْ َ ُّ َ ْ َ
الج اشهر معلوماتۚ فمن فر
nızda size herhangi bir gü-
ِ nah yoktur. Arafat’taki vak-
ُ َ ْ َ َ َ ّ َْ َ َ َ َ َ ُ ُ َ َ َ ََ َ َ feden ayrılıp akın ettiğinizde
جدال ِيف ال ِۜج وما تفعلوا ِ ف رفث ول فسوق ول Meş’ar-i Haram’da Allah’ı
ُ َ َ َْ َال ْل َْ ُ َٓ ُ َّ َ
لي َس عليْ ْم197 اب
zikredin, zira daha önce yan-
ِ ۬ول
ِ ون يا ا ِ واتق lış gidenlerdendiniz.
ْ ُ َ ُ ّٰ َ ُ َ َ َّ ٌ
202. İşte onlar için, kazan-
َ ال َ
202 اب ِس نص۪يب مِما ۜا والل س ۪ريع
dıklarından büyük bir nasip
ِ vardır. Şüphesiz Allah’ın he-
saba çekmesi çok çabuktur.
َّ ُ ْ ُ ْ َ
203. Allah’ı sayılı günlerde 2. CÜZ ۪ الزء اثل31
ان BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ 32
2. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 213. İnsanlar bir tek
ümmet idi. Bu durumda
َ َ ْ ْ ّ َ ُ ْ َ َ َ ّ َ َ ٰ ْ ْ ُ َ ْ َ ٰ ْ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ ْ َ
سل بن۪ى ا ِساي۪ل كم اتيناهم مِن اي ٍة بيِن ٍۜة ومن يب ِدل ن ِعمة
iken Allah, müjde verici ve
uyarıcı olarak peygamberleri
َ ُز ّي َن لَِّل۪ين211 ۪يد الْعِقَاب ُ الل َشد َ ّٰ اءت ْ ُه فَا َِّنَ َٓاللِ م ِْن َب ْع ِد مَا ج ّٰ gönderdi. İnsanlar arasında,
ِ ِ anlaşmazlığa düştükleri hu-
َّ
َ۪ين ا ٰ َمنُو ۢا َوال۪ين َ ون م َِن َّال َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ ََ
كف ُروا اليوة ادلنيا ويسخر
suslarda hüküm vermeleri
için, onlarla beraber hak yolu
َ ٰ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ّ َ ْ َ ََُْ َ
re, haktan kendisinde ihtilafa
اط ٍ ل ِمااختلفواف۪يهِمِنال ِقبِا ِذنِه۪ۜوالليهد۪يمنيشاءا ِل ِص düştükleri şeyleri izniyle gös-
ُ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ
terdi. Şüphesiz Allah dilediği-
ام ح ِسبتم ان تدخلوا النة ولما يات ِم مثل213 ۪ي ٍ مستق ni doğru yola iletir.
211. İsrail oğullarına sor! Kaç tane açık mucize verdik. 215. Sana ne harcaya-
Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah’ın nimetini caklarını soruyorlar. De ki:
tebdil ederse, bilsin ki Allah cezası şedid olandır. Hayırdan harcadığınız şey,
ebeveyn, yakınlar, yetimler,
212. İnkâr edip kâfir olanlar için dünya hayatı süslü fakirler ve yolcular içindir. Ha-
gösterildi. Bu yüzden onlar, iman edenlerden bazısı ile alay yır olarak ne yaparsanız şüp-
ederler. Oysaki Allah’ın azabından korunanlar kıyamet gü- hesiz Allah onu bilir.
nünde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık
verir.
َّ ُ ْ ُ ْ َ 33
216. Hoşunuza gitmediği 2. CÜZ
۪ الزء اثل
ان BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ 34
2. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ daha hayırlıdır. İman
etmedikleri sürece Allah’a
ٌام قُ ْل ا ِْص َح ٰ َ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ
ۜ خر ۜة ِ ويسـٔلونك ع ِن الت
ortak koşan erkeklerle,
ِ ِيف ادلنيا وال kadınlarınızı evlendirmeyin.
ْ ْ َ ْ ُ ّٰ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ُ ْ َ ۜ ٌ ْ َ ْ ُ َ
س َد ِ الل َيعل ُم ال ُمف
Allah’a ortak koşan hür erkek
لهم خي واِن تال ِطوهم فا ِخوان ۜم و hoşunuza gitse de; iman eden
ٌ يز َحك ٌ الل َعز َ ّٰ ۜ ْم ا َِّنُ َ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ ْ ُ ْ َ bir köle, Allah’a ortak koşan
220 ۪يم ۪ مِن المصل ِ ۜحِ ولو شاء الل لعنت bir erkekten daha hayırlıdır.
ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ٌْ َ ٌ ْ ُ ٌ ْ ََ َ ُ ُْ
ش ٍك َول ْو اع َج َب ۜ ْم
öğüt alıp düşünsünler.
ُ ْ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ ْ َّ َ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ّٰ َ َّ ُ ُ َ ْ َ َ َ
onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin
ن فا ِذا تطهرن فاتوهن مِن حيث ۚ ول تقربوهن حىت يطهر ki, Allah tevbe edenleri de se-
َ َ ُ ْ ُّ ُ َ َ َّ َّ ُّ ُ َ ّٰ َّ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ
ver, temizlenenleri de sever.
222 ين َ ط ّهر
۪ ِ حب المت ِ الل ا ِن الل يِب اتلواب۪ني وي ۜ امركم 223. Kadınlarınız sizin için
َ ْ ّٰ َ ُ َ ُْ َ ُ َ ٌ ُ ُ
ن ِسَٓاؤ۬ك ْم َح ْرث ل ْمۖ فاتوا َح ْرث ْم ان ِشئ ُت ْمۘ َوق ّ ِد ُموا
bir tarladır. Tarlanıza nasıl
dilerseniz öyle varın. Kendi-
ّ ُ َ ُ َّ َ ٓ َ ْ َ ّٰ ُ َّ ُ َُْ
الل َواعل ُموا ان ْم ُمقوهُۜ َوب َ ِش ِر س ۜ ْم َواتقوا
nizi önceden hazırlayın. Her
ِ ِلن
ف davranışınızda Allah’a karşı
ْ َ ْ ُ َ ْ َ ً َ ْ ُ َ ّٰ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُْ
gelmekten sakının, her halde
ول تجعلوا الل عرضة ِليمان ِم ان223 المؤ ِمن۪ني َ onun huzuruna varacağınızı
َ ْ َ ُ 36
225. Allah, sizi kasıtsız ye- 2. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ
َّ ُ ْ ُ ْ َ
2. CÜZ ۪ الزء اثل35
ان BAKARA SÛRESİ 232. Kadınları boşadı-
ğınız ve onlar da bekleme
ُ ُ َ ٰ ُ ْ َ ٓ ْ َّ ُ ّٰ ك ُم ُ ُ َُ َ
ْن يُؤاخِذك ْم ب ِ َما
ِ الل بِاللغوِ ۪يف اي َمان ِ ْم َول
müddetlerini bitirdikleri vakit,
ليؤاخِذ aralarında iyilikle anlaştıkları
َ ُ ْ َ َّ ٌ ور َحلٌ الل َغ ُف ُ ُ ُُ ْ َ َ َ
ُ ّٰ ْمۜ َو
۪ين يُؤلون م ِْن
takdirde, onların kocalarıyla
ل ِل225 ۪يم كسبت قلوب evlenmelerine engel olmayın.
ٌ ور َرح َ ّٰ ن ِسَٓائِه ْم تَ َر ُّبُص ا َ ْر َب َعةِ ا َ ْش ُهر فَا ِْن فَٓا ُ ۫ؤ فَا َِّن
ٌ الل َغ ُف
İşte O sizden, Allah’a ve ahi-
226 ۪يم ٍۚ ِ ret gününe inanan kimselere
َ ْٰ ْ ّٰ ْ ُ ْ َ ٓ ُ ّٰ
ِ الل ۪يف ا ْرحَا ِم ِه َّن ا ِن ك َّن يُؤم َِّن بِاللِ َوالَ ْو ِم ال
خ ۜ ِر َو ُب ُعوتلُ ُه َّن
233. Emzirmenin
tamamlanmasını isteyen
َ َّ ُ ْ َ َ ُٓ َ ْ َ ٰ ّ َ
ا َح ُّق ب ِ َر ِده َِّن ۪يف ذل ِك ا ِن ا َرادوا ا ِْصحً ۜا َول ُه َّن مِثل ال۪ي َعليْ ِه َّن
için, anneler çocuklarını iki
tam yıl emzirirler. Onların
َ َ َ ُ َ َ ّٰ َ ُ ُ َ ُ َّ َ ْ ُ ْ ْ َ ّٰ َ ُ ُ
uğratılmamalı, hiçbir baba
اح َعليْ ِه َما اللِ فا ِن خِفتم ال يق۪يما حدود اللِۙ ف جن ۜ حدود da çocuğu yüzünden zarara
girmemelidir. Onun benzeri
َ َ َ َ َ ّٰ ُ َ ْ ْ ْ َ
۪يما اف َت َدت بِه۪ۜ ت ِلك ُح ُدود اللِ ف ت ْع َت ُدوهاۚ َو َم ْن َي َت َع َّد ُح ُدود ف vârise de gerekir. Eğer ana
ve baba her ikisi de birbiriyle
َ ُّ َ َ َ َ َّ َ ْ َ َ َّ ُ َ ٰ ٓ ُ َ ّٰ
فا ِن طلق َها ف تِل ُل م ِْن َب ْع ُد َحّٰىت229 اللِ فا ۬ولئ ِك ه ُم الظال ُِمون
görüşerek ve karşılıklı
anlaşarak çocuğu memeden
ْ َ َ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َ َ َّ َ ْ َ ُ َ ْ َ ً ْ َ َ ْ َ
اج َٓعا ا ِن
kesmek isterlerse, kendilerine
تنكِح زوجا غيهۜ فا ِن طلقها ف جناح علي ِهما ان يت günah yoktur. Çocuklarınızı
َ َْ َ ّٰ ُ َ ْ ّٰ َ ُ ُ َ ُ ْ َ ٓ َّ َ
230 اللِ َوت ِلك ُح ُدود اللِ يُبَ ّي ِ ُن َها ل ِق ْو ٍم َيعل ُمون
emzirtmek istediğiniz
ۜ ظنا ان يق۪يما حدود takdirde, süt anneye vermeyi
taahhüt ettiğiniz miktarı
iyilikle teslim etmeniz şartıyla,
231. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müd- üzerinize günah gerekmez.
detlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle Allah’tan korkun. Bilin ki
bırakın. Fakat onları haksızlık ederek ve zor kullanarak tut- Allah, yapmakta olduklarınızı
mayın. Kim öyle yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş görür.
olur. Allah’ın âyetlerini oyuncak yerine koymayın. Allah’ın
sizin üzerinizdeki nimetini, kendisiyle size öğüt vererek
size indirdiği Kitabı ve hikmeti hep hatırlayın. Allah’ın emir-
lerine karşı gelmekten sakının. Bilesiniz ki Allah, her şeyi
hakkıyla bilir.
َّ ُ ْ ُ ْ َ
234. Sizden ölenlerin, ge- ۪ الزء اثل37
ان
2. CÜZ BAKARA SÛRESİ
َْٓ َ ْ َ ُ َُْ َ ْ َ ّٰ َّ َ ُٓ َ ْ َ
الل َيعل ُم َما ۪ٓيف انف ِس ْم فاحذ ُروهُۚ َواعل ُموا
sözler söylemeniz müstesna,
sakın onlara gizlice buluşma واعلموا ان
ْ َّ َ ْ ُ َ َ َ ُ َ ٌ الل َغ ُف َ ّٰ ا َ َّن
sözü vermeyin. Farz olan
bekleme müddeti dolmadan,
اح َعليْ ْم ا ِن طلق ُت ُم لجن235 ۪۟يم ٌ ور َحل
ُ ُ ّ َ َ ۚ ً َ َ َّ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َّ ُ ُّ َ َ ْ َ َ َ َٓ ّ
nikâh kıymaya yeltenmeyin.
َّ وه
ۚ النِساء مالم تمسوهن اوتف ِرضوا لهن ف ۪ريضة ومتِع
ن
Bilin ki Allah, içinizden
ْ ً َ َ ُُ َ َ ْ ُْ ََ َ ُُ َ َ ْ ََ
geçenleri bilir. Allah’tan
ًّ َ ُ ْ َ ُ
sakının. Şunu iyi bilin ki Allah
وف حقا ۚ ِ ت قدرهۚ متاع بِالمعر ِ ِ ع الموسِعِ قدره وع المق
ُ ُّ َ َ ْ َ ْ َ ْ َّ ُ ُ ُ ْ َّ َ ْ ِ َ ْ ََ
gafûrdur, Halîmdir.
236. Nikâhtan sonra henüz َّوهن وان طلقتموهن مِن قب ِل ان تمس236 ع المح ِسن۪ني َ ْ ُ
َ ُ ْ َ ْ َ ٓ َّ ْ ُ ْ َ َ َ ُ ْ َ ً َ َ َّ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ
dokunmadan veya onlar için
belli bir mehir tayin etmeden وقد فرضتم لهن ف ۪ريضة فنِصف ما فرضتم ا ِل ان يعفون
kadınları boşarsanız bunda
ٰ ْ َّ ُ َ ْ َ ُٓ ْ َ ْ َ َ َ ّ ُ َ ْ ُ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ
size günah yoktur. Bu du-
ي ۜ و ق ِلت ل ب ر ق ا وا ف ع ت ن او اح
ۜ ِ ِك انل ةد ق ع ه
۪ د ِ يِ ب ۪ي ال اويعفوا
َ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ
rumda onları faydalandırın.
Zengin olan durumuna göre,
237 ۪ي ٌ ون بَص ول تنسوا الفضل بين ۜم ا ِن الل بِما تعمل
fakir de durumuna göre verir.
İyilikte faydalandırmak Muh-
sinler için bir vazifedir.
237. Evlendiğiniz kadınları, mehir tayin ettiğiniz halde
temas etmeden boşarsanız, tayin ettiğiniz mehrin yarısı
onundur. Ancak kadının vazgeçmesi veya nikâh bağı elin-
de bulunan erkeğin vazgeçmesi hali müstesna. Affetmeniz,
takvâya daha yakındır. Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın.
Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı görür.
َ ْ َ ُ 38
2. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 240. İçinizden ölüp de dul
ّٰ ُ ُ َ ٰ ْ ُ ْ ِ ٰ َّ َ َ َ َّ َ َ ُ َ
eşler bırakan kimselere ge-
َجن ْ ي ا ِْخ َراج فَا ِْن َخ َر َ ْ ال ْول َغ َ ْ َ ً ََ ْ َ ْ َ günah yoktur. Allah Aziz’dir,
ٍۚ ِ ج ِهم متاع ا ِل ِ ِلزوا Hakîm’dir.
َّسهن َُْ ٓ َ ْ َ َ َ ْ ُ َْ َ َ َُ َ َ
ِ ِ ف جناح عليم ف۪ى ما فعلن ۪يف انف
241. Boşanmış kadınların,
iyilikle faydalandırılmak hak-
َ َّ َ ُ ْ َ ٌ يز َحك ٌ الل َعز ُ ّٰ وف َو ْ
ۜ ٍ م ِْن َمع ُر
larıdır. Bu, muttakiler için bir
ات ِ ول ِلمطلق240 ۪يم ۪ vazifedir.
َ ٰ َ َ َّ ُ ْ َ َ ًّ َ ْ َ ْ اع ب ٌ ََ
كذل ِك241 المع ُرو ۜ ِف حقا ع المتق۪ني مت
242. Böylece Allah size
ِ
َ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ٰ ْ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ
âyetlerini açıklar, umulur ki
ْ َ َ َ ٌ ُُ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َّ
243. Sayıca binler olduk-
ت ْ َ ُ َ
ۖ ِ ال۪ين خرجوا مِن دِيارِهِم وهم الوف حذر المو
ları halde, ölüm korkusun-
ْ َ ُ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َ ْ َ َّ ُ ُ ُ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ
dan dolayı yurtlarından çıkıp
فقال لهم الل موتوا ثم احياه ۜم ا ِن الل لو فض ٍل gidenleri görmedin mi? Allah
َ ُُ َْ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ََ
onlara «ölün!» dedi. Sonra
243 ن اكث انلاِس ل يشكرون َّ َ ِ ع انلاِس ول َّ onları diriltti. Şüphesiz Allah
من ذاال۪ي يق ِرض الل قرضا حسنا فيضاعِفه ل 244. Allah yolunda savaşın
ُ َ ُ ُ ْ ُ ّٰ َ ًۜ َ َ ً َ ْ َ
ve bilin ki Allah, her şeyi işitir
َ
245 الل َيقب ِض َو َيبْ ۣ ُصط ۖ َوا ِلْهِت ْر َج ُعون اضعافا كث۪ية و ve bilir.
245. Verdiğinin kat kat
fazlasını kendisine ödeme-
238. Namazlara ve orta namaza devam edin. Saygı ve si için Allah’a güzel bir borç
bağlılık içinde Allah’a kulluk edin. verecek kim bulunmaz?
Allah bolca verir de, kısar
239. Eğer herhangi bir şeyden korkarsanız, namazları- da. İyi bilin ki sadece O›na
nızı yürüyerek yahut binek üzerinde kılın; güvene kavuş- döndürüleceksiniz.
tuğunuz zaman da, tıpkı Allah’ın size bilmediğiniz şeyleri
öğrettiği şekilde O›nu zikredin.
َّ ُ ْ ُ ْ َ
246. Mûsâ’dan sonra, 2. CÜZ
۪ الزء اثل39
ان BAKARA SÛRESİ
ِ ِ وقد ا
çocuklarımızdan uzaklaş-
tırılmış olduğumuz halde
ٌالل َعل۪يم ُ ّٰ ۪ي مِنْ ُه ْۜم َو ً َ َّ ْ َّ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ
neden savaşmayalım?»
علي ِهم القِتال تولوا ا ِل ق
dediler. Üzerlerine savaş farz
َ َ َ ْ َ َ ّٰ َّ ْ ُ ُّ َ ْ ُ َ َ َ َ َ َّ
kılınınca, içlerinden pek azı
وقال لهم نبِيهم ا ِن الل قد بعث246 بِالظالِم۪ني
ُ ْ ُ ْ ُ َ ُ ُ َ ّٰ َ ُٓ َ ۜ ً َ َ ُ َ ْ ُ َ
hariç, geri dönüp kaçtılar. Al-
lah zalimleri iyi bilir.
لم طالوت ملِكا قالوا ان يون له الملك
247. Peygamberleri onla-
َت َس َع ًة ِمن ْ َ لك مِنْ ُه َو
َ لم يُ ْؤ ْ ُ ْ ُّ َ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ
ra: “Bilin ki Allah, Tâlût’u size ِ علينا ونحن احق بِالم
hükümdar gönderdi” dedi.
ً َ ْ َ ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ٰ َ ْ َ ّٰ َّ َ َ ۜ َ ْ
Bunun üzerine: “Biz, hüküm- ال قال ا ِن الل اصطفيه عليم وزاده بسطة ِ الم
ُالل ّٰ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ُ ّٰ َ ْ ْ َ ْ ْ
darlığa daha lâyık olduğumuz
halde, kendisine servet ve الس ۜ ِم والل يؤ ۪ت ملكه من يشاء ۜو ِ ِيف العِل ِم و
ْ َ ْ َ ٰ َّ َ َ َ َ ٌ َوا ِس ٌع َعل
َوقال ل ُه ْم نب ِ ُّي ُه ْم ا ِن ايَة ُملك ِٓه۪ ان247 ۪يم
zenginlik yönünden geniş im-
kânlar verilmemişken o bize
ٌ ُ ٌَ َ ُ ُاتلاب ُ َ َْ
۪ينة م ِْن َر ّب ِ ْم َو َب ِق َّية َّ ُم
nasıl hükümdar olur?” dedi-
ler. «Allah sizin üzerinize onu
وت ف۪يهِ سك ياتِي
ُ َ ٰٓ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ُ ٰ ُ ٰ َ ٰ ُ ُ ٰ َ َ َ َّ
seçti, ilimde ve cüssede ona
üstünlük verdi. Allah mülkünü
الملئِك ۜة مِما ترك ال موس وال هرون ت ِمله
ْ ُ ْ ُْ ُ ْ ْ ُ َ ً َٰ َ َ ٰ َّ
dilediğine verir. Allah her şeyi
ihata eder ve her şeyi bilen-
248 ۪ني َ
۟ ا ِن ۪يف ذل ِك لية لم ا ِن كنتم مؤ ِمن
dir» dedi.
َ ْ َ ُ 40
2. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 250. Câlût ve askerleriyle
savaşa tutuştuklarında: “Ey
َاللّٰ َّ َ َ ۙ ُ ُ ْ ُ ُ َ َ َ َ َّ َ َ
فلما فصل طالوت بِالجنودِ قال ا ِن
Rabbimiz! Üzerimize sabır
akıt; bize cesaret ver ki tutu-
ى ِن
۪ ّ ب مِنْ ُه فَلَيَْس م َ ۪ي ْم ب َن َهر َف َم ْن َش ُ
ُمبْ َتل
nalım; kâfir kavme karşı bize
ۚ ِ ٍۚ ِ yardım et” dediler.
ًَْ ُ َََ ْ َ َّ ٓ ّ ُ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ
ومن لم يطعمه فا ِنه م ِ۪نى ا ِل م ِن اغتف غرفة
251. Allah’ın izniyle onları
َ َب َي ِده۪ فََش ُبوا مِنْ ُه ا َِّل قَ۪ي ً مِنْ ُه ۜ ْم فَلَ َّما ج
yendiler. Davud Câlût’u öl-
ُاو َزه dürdü. Allah ona hükümdarlık
ِ ۚ ِ
َلطاقَ َة َنلَا ْالَ ْو َم بَالُوت َ َ ُ َ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ َ ُ
ve hikmet verdi, dilediği ilim-
ات ِ الس ٰم َو َّ وم َلتَا ْ ُخ ُذهُ ِس َن ٌة َو َلنَ ْو ٌمۜ َ ُل مَا يف ُ ح الْ َق ُّي ُّ َ ْاَل
ِ ۚ
kin Allah murad ettiğini yapar.
َ ْ َ ُ 42
3. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 258. Kendisine mülk ve
peygamberlik verdi diye,
ُّ َ َ ُ ُّ َ ْ ُ ُ ْ ُ ُ َ ٰ َ َّ ُّ َ ُ ّٰ َ Rabbi hakkında İbrahim
ِور ۜ ات ا ِل انل ِ الل و ِل ال۪ين امنواۙ ي ِرجهم مِن الظلم ile tartışmaya gireni gör-
۪۪يم ۪يف َر ّب ِ ٓه َ اج ا ِب ْ ٰره َّ َٓ اَل َ ْم تَ َر اَل اَّل۪ي ح257 ۟ ون َ ُ َ
ادل
dedi. İbrahim: “Allah güneşi
ِ ِ خ doğudan getirir; sen de onu
َ
ت يَ ْومًا ا ْو َب ْعض يَ ْو ۜ ٍم
َ ُ ْت قَ َال َلث َ ْك ْم َلث َ َ َ ُۜ َ َ َ
«Bir gün yahut birkaç saat»
ِ ۜ ِ بعثه قال dedi. Allah ona: “Bilakis, yüz
ً َ ٰ َ َ َ ْ َ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ
mamıştır. Bir de eşeğine bak.
َّ
لم يسنهۜ وانظر ا ِل ِحارِك و ِنلجعلك اية ل ِلناِس Seni insanlar için bir ayet kı-
َ َ ُ ْ َ َّ ُ َ ُ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ
lalım diye. Şimdi sen kemik-
ًلْم ۜا ام كيف ننِشها ثم نسوها ِ وانظر ا ِل العِظ lere bak, onları nasıl birbiri
َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ َ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ َ َّ َ َ َّ َ َ
üstüne koyuyor, sonra ona
ُ ُ ْ َ ا43
ل ْز ُء اثلَّال ِث
260. Bir zamanlar İbra- 3. CÜZ BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ 44
3. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 266. Sizden biriniz arzu
eder mi ki, hurma ve üzüm
ّٰ َ ْ َ َ َٓ ْ ُ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َ َّ ُ َ َ َ ağaçlarıyla dolu, arasından
ِات الل ِ ومثل ال۪ين ينفِقون اموالهم ابتِغاء مرض sular akan ve içinde her çeşit
ٌ
اب َها َوابِل َ ص َ َ سه ْم َك َم َثل َج َّنة ب َربْ َوة ا َُْ ْ ً َْ َ meyveden bir miktar bulunan
ٍ ِ ٍ ِ ِ وت ۪بيتا مِن ان
ِ ف güzel bir bahçesi olsun, tam
اللُ ّٰ ض ْع َفْني فَا ِْن ل َ ْم يُ ِصبْ َها َواب ٌل َف َط ٌّلۜ َو ِ ا َ َكل
ه
ُ ُ ْ ََٰ
فاتت ا
bu durum elde edilmişken
ِ ۚ ِ bir taraftan ihtiyarlık bastır-
َ َ ُ َ َْ ُ َ ُّ َ َ ََُْ َ
ايَ َود ا َح ُدك ْم ان تون ُل265 ۪ي ٌ ون بَص
sın diğer taraftan da bakıma
بِما تعمل muhtaç çocuklar bakım ister-
َ ُ ََْْ َ َْ ْ َْ َ َج َّن ٌة م ِْن َن۪يل َوا َ ْع
ار ۙ ُل
ken içinde ateş bulunan bir
اب ت ۪ري مِن تتِها النه ٍ ن ٍ
kasırga gelip o bahçeyi yakıp
ُ َ ْ ْ َ ٓ ْ َ َ ُ ْ َ ُٓ َ ٰ
ات مَا ك َسب ُت ْم َوم َِّما اخ َرج َنا ل ْم ِ امنوا انفِقوا م ِْن ط ّي ِ َب
rızık olarak yerden size çı-
kardıklarımızdan hayra har-
َ َ ُ ْ ُ ْ َ َْ َ َ َْ َ
ال ۪بيث مِن ُه تنفِقون َول ْس ُت ْم ض َول ت َي َّم ُموا ْ ال
cayın. Size verilse, gözünü-
ۖ ِ ر مِن zü yummanız hariç severek
ّٰ َ ِ َٓ ْ َ ْ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ُ َ ُ َ ْ َّ َ
yapmaya kalkışmayın. Biliniz
ُالل الشيطان يعِدكم الفقر ويامركم بِالفحشاءۚ و ki Allah zengindir, övülmeye
ّٰ َ ۜ ً ْ َ َ ُ ْ ً َ ْ َ ْ ُ ُ َ
layıktır.
268 ۪يم ٌ َ ٌ َ ُ
ۚ يعِدكم مغفِرة مِنه وف والل وا ِسع عل 268. Şeytan sizi fakirlikle
ِْ َ َة َف َقد ْ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ َ ْ ْ ْ
يُؤ ِت ال ِكمة من يشاءۚ ومن يؤت ال
korkutur ve sizin cimri olma-
nızı emreder. Allah ise size
َ ْ َ ُ 46
270. Yaptığınız her harca- 3. CÜZ
ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ
ُ ُ ْ َ ا45
ل ْز ُء اثلَّال ِث
3. CÜZ BAKARA SÛRESİ 277. İman edenler, sâlih
الل ٍ ٍ
lanlar ve zekât verenler için
ْ َ ُ ْ ُ ْ ِ َ َ َّ َ َ َ َّ
mahzun da olmayacaklardır.
َ وها َوتُ ْؤتُوهَا ال ُف َق َٓر
اء ات فنِعِما ِهۚ وان تخف ِ الصدق 278. Ey iman edenler!
ُ ُ َْ َّ ُ َ ٌْ َ َ ُ َ
ي ل ْۜم َو ُي ِف ُر عن ْم م ِْن َس ّي ِ َـٔات ِ ۜ ْم
Allah’tan korkun. Eğer
فهو خ gerçekten inanıyorsanız faiz
ْيهـم ُ ۪يم ْ ُ ُ َْ ُّ َ َّ َ َ َٓ ْ َ ُ َ ْ
tinceye kadar ona mühlet ver-
ۚ ٰ ف تع ِرفهـم بِس ۚ ِ الاهِل اغنِياء مِن اتلعف mek gerekir. Eğer gerçekleri
ُ ُ ْ َ ا47
ل ْز ُء اثلَّال ِث
282. Ey iman edenler! Be- 3. CÜZ BAKARA SÛRESİ
َ ْ َ ُ 48
3. CÜZ ِ ورةُ الَق َرة س BAKARA SÛRESİ 285. Gönderilen peygam-
ber, Rabbi tarafından kendisi-
ٌۜ َ ُ ْ َ ٌ َ َ ً َ ُ َ ْ َ َ َ َ ٰ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ne indirilene iman etti, mümin-
تدوا كات ِبا ف ِرهان مقبوضة ِ واِن كنتم ع سف ٍر ولم ler de iman ettiler. Onlardan
ُان َته َ ََ َ ُْ َّ ّ َ ُ ْ َ ً ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ her biri; Allah’a, melekleri-
فا ِن امِن بعضم بعضا فليؤ ِد الِي اؤت ِمن ام ne, kitaplarına, peygamber-
ُٓ َّ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َّ
ۜ ُ ُ ْ َ َ َ ُ َّ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ lerine iman ettiler. “Allah’ın
ولت ِق الل ربه ۜولتتموا الشهادة ومن يتمها فا ِنه peygamberlerinden hiçbirini
3. CÜZ ُ ُ ْ َ ا49
ل ْز ُء اثلَّال ِث AL-İ İMRAN SÛRESİ
ٌ َ ٰ ُورة
3 - AL-İ İMRAN SÛRESİ َم َدن َِّية ورةُ اٰل ِع ْم ٰر َن َم ِع َد ْمن َِّٰير ٌةن
َ ا ِس
ُ ل َ ُس
ِ
ٰ ٰ َ َ َ َ SÛRESİ
ايَ ٍة ائ َت َتااايَ ٍة َ ِ َو
3 - AL-İ İMRAN
وِه ِممِائ ه
Bismillâhirrahmânirrahîm
ْ الر
َّ ح ٰمن ّٰ
َّ ِالل
1. Elif, Lam, Mim
الرح۪ي ِم ِ ﷱ
َ ْ اب ب َ نَ َّز َل َعلَيْ َك الْك َِت2ۜ وم ُ ح الْ َق ُّي َ ْلل َٓل ا ٰ َِل ا َِّل ُه َوۙالُ ّٰ َ ا1 ال ٓ ٓم
2. Diri ve yaratıklarını gö-
ّالق ُّ
zetip yöneten Allah’tan başka
ِ ِ ۚ
ُ ُ َ َ ْ ْ َ َّ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ً ّ َ ُ
ilâh yoktur.
3.4. O, sana Kitabı hak ile م ِْن قبْل ه ًدى3ۙ اتل ْو ٰرية َوالِ ۪نيل مصدِقا ل ِما بني يديهِ وانزل
ٌ اللِ ل َ ُه ْم َع َذ ّٰ ٰ َ َ َ َّ َّ َۜ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ
ِ َ۪ين كف ُروا بِاي ِ ل َِّلن
ve önceki kitapları tasdik edi-
ci olarak indirmiş; daha önce اب ات اس وانزل الفرقان ا ِن ال
َ ْ ٌ ْ َ َ ٰ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ ْ ُ ٌ َ ُ ّٰ َ ٌۜ َ
الل ل يف َعليْهِ شٔ ِيف ال ْرِض
de, insanlara doğru yolu gös-
termek üzere Tevrat ile İncil’i, ا ِن4 يز ذو انتِقا ٍم شد۪يد والل ع ۪ز
َ َْ ُ ُ ّ َ ُ َّ َ ُ َّ َو َل يف
ۜك ْم ِيف ال ْرحَ ِام كيَْف يَشَٓا ُء
hakkı batıldan ayırt eden hü-
kümleri göndermiştir. Allah’ın هو ال۪ي يصوِر5 ۜالس َٓما ِء ِ
َ ُه َو اَّل۪ٓي اَن ْ َز َل َعلَيْ َك الْك َِتاب6 ۪يم َ ْ يز ُ َٓل ا ٰ َِل ا َِّل ُه َو الْ َعز
âyetlerini inkâr edenler için
ُ الك
۪
şiddetli bir azap vardır. Allah,
َ ات فَا َ َّما َّال ُ َ ات ُه َّن ا ُ ُّم الْك ٌ ات ُمْ َك َم ٌ َمِنْ ُه اٰي
cezaları vermekte mutlak güç
sahibidir. ۪ين ۜ ٌ اب َوا َخ ُر ُمَ َشاب ِ َه ِ ِت
5. Şüphesiz ki ne yerde ne ْ َ َ َٓ ْ َ َ ْ ْ َ َٓ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ َ ُ َّ َ َ ٌ ْ َ ْ ُ ُ
de gökte hiçbir şey Allah’a ۪ۚاء تا ۪ويلِه ۪يف قلوب ِ ِهم زيغ فيبِعون ما تشابه مِنه ابتِغاء الفِتنةِ وابتِغ
ٌّ ُ ٰ َ ُ ُ ْ ْ َ ُ َّ َ ُ ّٰ َّ ُٓ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ
الراسِخون ِيف العِل ِم َيقولون ا َم َّنا بِه۪ۙ ك
gizli kalmaz.
6. Rahimlerde sizi diledi- وما يعلم تا ۪ويله ا ِل الل ۢ و
َ ُغ قُل ْ ُ َ َ َّ َ َال ْلَ ْ ُ ُ َّٓ ُ َّ َّ َ َ َ َ ّ َ ْ ْ
وب َنا
ği gibi şekillendiren O’dur.
O’ndan başka ilâh yoktur. O, ربنا ل ت ِز7 اب ِ مِن عِن ِد ربِناۚ وما يذكر ا ِل ا ۬ولوا
mutlak güç ve hikmet sahibi-
dir.
ٓ َر َّب َنا8 اب ُ ح ًة ۚا ِنَّ َك اَن ْ َت ال ْ َو َّه َ ْ ب َنلَا م ِْن َ ُدلن ْ َك َر ْ َب ْع َد ا ِذْ َه َديَْ َنا َو َه
َ ْ ُ ْ ُ َ َ ّٰ َّ َ َ َّ
9۟ الل ل يل ِف الم۪يعَاد ا ِنك جَام ُِع انلَّاِس ِلَ ْو ٍم ل َريْ َب ف۪ي ۜهِ ا ِن
7. O, sana Kita-
bı indirendir. O’nun bazı
âyetleri muhkemdir, onlar
kitabın anasıdır. Diğerleri de
müteşabihtir. Kalplerinde bir akıl sahipleri düşünüp anlar.
eğrilik olanlar, fitne çıkarmak 8. Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra gönülleri-
ve O’nun olmadık yorumlarını mizi eğriliğe meylettirme. Bize tarafından rahmet bağışla.
yapmak için müteşabih Lütfu en bol olan sensin.
âyetlerinin ardına düşerler.
9. Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde,
Oysa O’nun gerçek mânâsını
insanları mutlaka toplayacak olan sensin. Allah’ın vaadin-
ancak Allah bilir. İlimde
den asla şüphe edilmez.
derinleşmiş olanlar, “O’na
inandık, hepsi Rabbimiz
katındandır” derler. Ancak
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
50 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َ ٰ َ ُ 50
3. CÜZ
ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س AL-İ İMRAN SÛRESİ 13. Karşı karşıya gelen
şu iki gurubun halinde sizin
ُ ُ َ َ َٓ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ َ َ َّ َّ
ن عن ُه ْم ا ْم َوال ُه ْم َولا ْولده ْم
için mühim ibretler vardır. Bir
ِ ا ِن ال۪ين كفروا لن تغ grup Allah yolunda çarpışıyor,
ٰ َْ َ َّود انل ُ ُ َ ْ ُ َ ٰ ٓ ُ َ ً ْ َ ّٰ َ diğeri ise aksine küfür yönün-
ب ا ِل ِ ا د ك 10 ۙ ِ ار مِن اللِ شيـٔا ۜ وا ۬ولئ ِك هم وق de çarpışıyor. Bunların gözü-
ُخ َذ ُهم َ َ َ َ َ ٰ ُ َّ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ ۙ َ ْ َ ْ ne ötekiler iki misli görünü-
ف ِرعون وال۪ين مِن قبل ِ ِهمۜ كذبوا بِايات ِناۚ فا yordu. Allah dilediğini yardımı
۪ين َ قُ ْل لَِّل11 ۪يد الْعِ َقاب ُ الل َشد ُ ّٰ الل ب ُذنُوبه ۜ ْم َو ُ ّٰ ile destekler. Elbette bunda
ِ ِِ ِ muttakiler için büyük ibretler
ْ
ج َه َّن َۜم َوبِئَس َ ون ا ِٰل َ ُ َ ُْ َ َ َُْ ُ َ
كف ُروا ستغلبون وتش
َ َ vardır.
ٌ َ ْ ََْ ٌ َٰ ْ ُ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ
ني اتلَق َت ۜا ف َِئة
14. Kadınlardan, oğullar-
ِ ِئ ف يف
۪ ة يا م ل ان ك د ق 12 اد ال ِمه dan, yığın yığın biriktirilmiş
َْ َ َ ْ ُ ّٰ ُ َ ُ
يل اللِ َواخ ٰري كاف َِرةٌ يَ َر ْون ُه ْم مِثليْ ِه ْم َ
altın ve gümüşten,
ِ تقات ِل ۪يف س ۪ب salma atlardan, sağmal
َ ٰ َّ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُ ّ َ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ hayvanlardan ve ekinlerden
اء ۜ ا ِن ۪يف ذل ِك ره ۪ من يش ِ ني والل يؤيِد بِن ِۜ راي الع gelen zevklere düşkünlük ve
َ َّ َ َّ ْ ُ ٰ ْ ْ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ
3 Takvâ sahipleri için Rableri
ْ
۪ين اتق ْوا عِن َد َر ّب ِ ِه ْم ي مِن ذل ِ ۜم ل ِل ٍ اؤ۬نبِئم ِب
yanında, içinden ırmaklar
ُ ُ ْ َ ا51
ل ْز ُء اثلَّال ِث
16. Onlar ki, « Ey Rab- 3. CÜZ AL-İ İMRAN SÛRESİ
ْ ُ َ ْ َ ُ َّ َ ٰ َٓ
18. Allah şâhitlik eder ki,
ّٰ َ ْ َ ّ َّ ُ َ
O’ndan başka ilah yoktur,
ِ ا ِن ادل۪ين عِند الل18 ۜلا ِل ا ِلهو الع ۪زيز الك۪يم
َّ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ُ َ ْ ْ
melekler ve adâleti ikâme
eden ilim sâhipleri de. O’n- ْ َ ْ
الِ ۠م ومااختلف ال۪ين ا ۫وتوا الكِتاب ا ِل مِن بع ِد
dan başka ilah yoktur. Her
ٰ ُْ َ َْ ْ ْ ْ ُ َ َٓ َ
ات ِ َاءه ُم العِل ُم َبغ ًيا بَين ُه ۜ ْم َوم ْن يَف ْر بِاي ماج
şeyi yaratan odur O, Azîz’dir,
Hakîm’dir. Dediler.
ْ ُ َ َ ُّ َٓ ْ َ َ ال ْ ُ َ َ ّٰ َّ َ ّٰ
19. Allah nezdindeki din
وك فقل فا ِن حاج19 اب ِ ِس سيع ۪ اللِ فا ِن الل
ُ ُ َ َّ ْ ُ َ َ َ َّ ّٰ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ
İslâm’dır. Kitap verilenler,
ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ََ َ ّ ُّ ْ َ َ َ ْ
aralarındaki kıskançlık
ْاه َت َدوا الكِتاب والم ِ۪ين ءاسلمت ۜم فا ِن اسلموا فق ِد
ۚ
yüzünden ayrılığa düştüler.
Allah’ın âyetlerini inkâr
َ ْ ٌ َ ُ ّٰ َ ُۜ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ ْ َّ َ َ ْ َ
20 ِ۟واِن تولوا فا ِنما عليك البغ والل بص۪ي بِالعِباد
edenler bilmelidirler ki Allah
hesabını çabuk görendir.
ْ ون انلَّب ّي َن ب َغ َ ُ ُ ْ َ َ ّٰ َون باٰي َ ُ ُ ْ َ َ َّ َّ
20. Eğer seninle tartışma-
ي
ِ ِ ِ۪ ل ت ق ي و ِ الل اتِ ِ ا ِن ال۪ين يفر
َّون بالْ ِق ْس ِط م َِن انل َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ ّ َ
ya girerlerse de ki: «Bana
َ ٰ َ ُ 52
3. CÜZ
ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س AL-İ İMRAN SÛRESİ 25. Bakalım, kendileri-
ni o geleceğinde hiç şüphe
ٰ َ َ ْ َ ۪يبا م َِن الْك ً ۪ين ا ُ ۫وتُوا نَص َ اَل َ ْم تَ َر اَِل اَّل
اب يُدع ْون ا ِل
olmayan gün için bir araya
ِ ِت topladığımız ve hiç kimseye
ُ ُ ْ َ ا53
ل ْز ُء اثلَّال ِث
30. Herkesin, iyilik olarak 3. CÜZ AL-İ İMRAN SÛRESİ
َ ٰ َ ُ 54
3. CÜZ
ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س AL-İ İMRAN SÛRESİ 40. Zekeriyya: Rabbim!
Dedi, bana ihtiyarlık gelip
ً َ ّ َ ً َّ ّ ُ َ ْ ُ َ ْ ْ َ ّ َ َ َ ُ َّ َ َّ َ َ َ َ َ َ ُ çattığına, üstelik karım da
ۚ ب هب ۪ل مِن دلنك ذرِية طيِبة ِ هنال ِك دع زك ِريا رب ۚه قال ر kısır olduğuna göre benim
ّ َ ُ ٌ َٓ َ ُ َ ُ َ ٰٓ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ َّ
فنادته الملئ ِكة وهو قائ ِم يصل۪ى38 ِادل َٓعء ُّ ۪يع ُ ك َسم
nasıl oğlum olabilir? Allah
ا ِن şöyle buyurdu: “Böyle de
ب ّ قَ َال َر39 ۪ني َ ال ِ الصَّ ورا َونَب ًّيا م َِن ً اللِ َو َس ّي ًدا َو َح ُص ّٰ َ
مِن
Bana bir alâmet ver” dedi.
ِ ِ ِ Allah da şöyle dedi: “Senin
َ َ َ ْ َ َُ ْ َ َََ ََْ ٌ َ ُ ُ ُ َ ّٰ َ
ام َرا ۪يت َعق ِ ٌۜر قال
için alâmet, insanlarla üç gün
كب و ِ ال ن ِ غ ل ب د ق و م غ ل
۪ ان ي
ون konuşamaman, ancak işaret-
َ َ ً َ ٰ ٓ ْ َ ْ ّ َ َ َ ُ َٓ َ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ ٰ َ leşebilmendir. Ayrıca Rabbini
ب اجعل ۪ل ايةۜ قال ِ قال ر40 كذل ِك الل يفعل ما يشاء çok zikret, sabah akşam tes-
َ َّ َ ْ ُ ْ َ ۜ ً ْ َ َّ َّ َ َ َ ٰ َ َ َّ َ ّ َ ُ َّ َ َ ُ َ ٰ
bih et.
ايتك ال تلِم انلاس ثلثة ايا ٍم ا ِل رمزا واذكر ربك 42. Hani melekler demiş-
ُ َ ٰٓ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ
َ ْ ّ ِ ۪يا َو َس ّب ِ ْح بِالْ َع ً َكث lerdi ki: Ey Meryem! Allah seni
ت الملئ ِكة ِ واِذ قال41 ِ۟ش والِبار ِ seçti; seni tertemiz yarattı ve
َٰ َٰ ْ َ ٰ َ ْ َ ّٰ َّ ُ َ ْ َ َ
ِيك ع ن ِسَٓاء ِ يك َوط َّه َركِ َواصطف
seni bütün dünya kadınlarına
ِ الل اصطف يا مريم ا ِن üstün kıldı.
َار َكع۪ى َمع ْ جد۪ي َو ُ اس ْ يَا َم ْر َي ُم ْاق ُنت۪ى ل َِر ّبك َو42 ۪ني َ الْ َعالَم 43. Ey Meryem! Rabbine
ِ ِ gönülden itaat et, secde et ve
َك َو َما ُكنْت َ
َۜ ْب نُوح۪يهِ ا ِل ْ ذٰل َِك م ِْن اَنْ َبٓاءِ الْ َغي43 ۪ني َ الراكِع َّ rükû edenlerle berâber sen
ِ de rükû et.
َ ْ ُف ُل َم ْر َي َم َو َما ُكن ْ َ ْ ُ ُّ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ ْ ْ ْ َ َ
ت ۖ دلي ِهم ا ِذ يلقون اقمهم ايهم ي
44. Bunlar, bizim sana va-
hiy yoluyla bildirdiğimiz gayb
َّ
ام ْر َي ُم ا ِن َ َ ا ِذْ قَالَت ال ْ َملٰٓئ َِك ُة ي44 ون َ ُ ََْ ْ ْ ْ ََ
دلي ِهم ا ِذ يت ِصم
ِ
haberlerindendir. İçlerinden
hangisi Meryem’i himayesi-
۪يس ابْ ُن َ ۪يح ع ُ ل ِ َمة مِنْ ُهۗ ا ِْس ُم ُه ال ْ َمس َ ُ ّ َ ُ َ ّٰ
ِ الل يبِشكِ ب
ne alacak diye kalemleriyle
ٍ kur’a atışırlarken sen onların
َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ
ۙ َ َّ ِ َم ْر َي َم َو ۪جيهًا ِيف ادلنيا وال
yanında değildin; onlar çeki-
45 خرة ِ ومِن المقر ۪بني şirken de yanlarında değildin.
45. Melekler demişlerdi
ki: Ey Meryem! Allah sana
38. Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana kendisinden bir “kelime” yi
tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Sen duayı hakkıyla işi- müjdeliyor. Adı Meryem oğlu
tensin,” dedi. İsa’dır. Mesîh’tir; dünyada da,
ahirette de itibarlı ve Allah’ın
39. Zekeriyya mihrapta durmuş namaz kılarken melekler
kendisine yakın kıldıkların-
ona şöyle nida ettiler: “Allah sana, kendisi tarafından gelen
dandır.
bir “kelime” yi tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlihlerden bir
peygamber olarak Yahya’yı müjdeler.”
ُ ُ ْ َ ا55
ل ْز ُء اثلَّال ِث
46. O beşikte de, yetişkin- 3. CÜZ AL-İ İMRAN SÛRESİ
َ ٰ َ ُ 56
3. CÜZ ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س AL-İ İMRAN SÛRESİ
56. İnkâr edip kâfir olanlara
gelince, onları dünya ve ahi-
َاكُبْ َ َمع ْ َ َ ُ َّ َ ْ َ َّ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َّ َ ٰ َٓ َّ َ rette şiddetli bir azaba çarptı-
ربنا امنا بِما انزلت واتبعنا الرسول ف racağım; onlara hiç yardımcı
َ َ ْ ُ ْ َ ُ ّٰ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ َ َ َ َ َّ da olmayacak.
54 ين ۟ الل والل خي الماك ِ۪ر ۜ ومكروا ومكر53 الشاهِد۪ين 57. İman edip iyi davra-
َط ّه ُرك َ ُ َ َّ َ َ ُ َ َ َ ّ َ َ ُ ّ ٰٓ ُ ّٰ ا ِذْ قَ َال
َالل ي
م و ل ِ ا ك ِع ف ار و ۪يك فو ت م ِن ا ۪يس ع ا
nışlarda bulunanlara gelince,
ِ ۪ Allah onların mükâfatlarını
َوك فَ ْو َق ال۪ينَّ َ ۪ين َّات َب ُع َّ
َ ك َف ُروا َو َجاع ُِل ال َ َ َّ َ
مِن ال۪ين
eksiksiz verecektir. Allah za-
limleri sevmez.
ُ ْ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َّ َ َّ ُ َ ٰ ْ ِ ْ َ ٰ ُٓ َ َ
ح ُم جعم فا ِ كفروا ا ِل يوم القِيمةِۚ ثم ا ِل مر
58. Sana söylenenleri biz
َ َ َ َّ َّ َ َ َ ُ َْ ْ ُ َ ْ ُ ََْ
âyetlerden ve hikmet dolu
۪ين كف ُروا فاما ال55 ۪يما كن ُت ْم ف۪يهِ ت َتلِفون بينم ف Kur’an’dan okuyoruz.
ّ َ َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ َ َ َ
bidir. Allah onu topraktan ya-
ات ف ُي َوف۪ي ِه ْم ِ ِ
ال الص وا واما ال۪ين امنوا وع ِمل56 اصين ِ۪ ن rattı. Sonra ona «Ol!» dedi ve
َ َْ َ ُ َُْ َ ٰ َ َّ ُّ ُ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ُ ُ oluverdi.
ذل ِك نتلوه عليك57 اجوره ۜم والل ل يِب الظالِم۪ني 60. Bu Rabbinden gelen
ُ ُ َ ُ َ َ َ ُ َُ ْ ُ ََ َ َ َٰ ََ َ
59 اب ث َّم قال ُل ك ْن ف َيكون
61. Sana bu ilim geldiği
ٍ كمث ِل اد ۜم خلقه مِن تر halde seninle bu konuda
َ َّ َٓ ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ َ َ َ َ ّ َ ْ ُّ َ ْ َ tartışanlara: “Geliniz, sizler ve
فمن حاجك60 تين ۪ الق مِن ربِك ف تن مِن المم bizler de dâhil olmak üzere,
َ َ َٓ ْ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ْ ْ َ َ َ َٓ َ ْ َ ْ karşılıklı olarak çocuklarımızı
اءنا ف۪يهِ مِن بع ِد ما جاءك مِن العِل ِم فقل تعالوا ندع ابن ve kadınlarımızı çağıralım,
ُ َُْ ُ ْ َ ُ َ َٓ َ َ َ َٓ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ
اءك ْم َوانف َس َنا َوانف َس ْم
sonra da dua edelim de
وابناءكم ون ِساءنا ون ِس Allah’tan yalancılar üzerine
۪يم َو َٓما َ ون ٓيف ا ِب ْ ٰره اج ت ِم ل اب ِت
َ ُ ْ ُ
مسلِم
۪
yalım; O’na hiçbir şeyi eş
ِ
َّ ُ ْ ْ َ ُ ٰ ْ َّ
tutmayalım ve Allah’ı bırakıp
َ ُ ْ َ َ ََ ْ َ ُْ
65 نيل ا ِل م ِْن َبع ِده۪ۜ اف تعقِلون ۪ ِ ل او ية ر و اتل تِ ان ِزل
da kimimiz kimimizi ilâhlaştır-
masın.” Eğer onlar yine yüz
َ ْ ُ َ ْ َ ََٓها اَنْ ُت ْم ٰٓه ُ۬ؤ َٓلءِ ح
اجج ُت ْم ف۪يمَا ل ْم بِه۪ عِل ٌم فل ِ َم
çevirirlerse, işte o zaman: “bi-
zim Müslüman olduğumuza
ْ َ َ ْ ُ ّٰ َ ٌۜ ْ ُ َ َْ َ ُّ ٓ َ ُ
الل َيعل ُم َوان ُت ْم اجون ف۪يمَا ليَس ل ْم بِه۪ عِلم و ت
şahitler olun” deyiniz.
ٰ َ ًّ َ ْ َ َ َ ًّ ُ َ ُ ٰ ْ َ َ َ َ ََُْ َ
65. Ey Ehl-i kitap! Ne-
den İbrahim hakkında
ْن ِ ل و اِي ن ار ن ل و اِي د وه ي ۪يم ه ر ِب ا ان اك م 66 ون لتعلم
َ ْ َ َّ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ ًۜ ْ ُ ً َ َ َ
tartışırsınız? Oysa Tevrat da,
ا ِن اول67 شك۪ني َ
ِ كن حن۪يفا مسلِما وما كن مِن الم
İncil de, ondan sonra indi-
ٰ َ َّ َ ُّ َّ َ ٰ َ ُ ُ َ َّ َ َّ َ َ ٰ ْ
rilmiştir. Düşünmüyor musu-
nuz? ُ َ
اس بِا ِبره۪يم لل۪ين اتبعوه وهذا انلِب وال۪ين امنوۜا ِ َّانل
َ ْ ْ َ ْ ٌ َ َٓ ْ َّ َ َ ْ ُ ْ ُّ َ ُ ّٰ َ
66. Haydi siz, biraz bilginiz
olan şey hakkında tartıştınız; اب ِ ودت طائ ِفة مِن اه ِل الكِت68 والل و ِل المؤ ِمن۪ني
َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ٓ َّ َ ُّ ُ َ َ ْ ُ َ ُّ ُ ْ َ
ama hiç bilginiz olmayan şey
hakkında neden tartışıyorsu- 69 ضلون ا ِل انفسهم وما يشعرون ِ ضلون ۜم وما ي ِ لو ي
ْ َ ْ َ ّٰ ٰ َ ُْ َ َ يَٓاا َ ْه َل الْك
nuz? Allah bilir, siz bilmezsi-
َ
niz.
70 ات اللِ َوان ُت ْم تش َه ُدون ِ َاب ل َِم تف ُرون بِاي ِ ِت
67. İbrahim; ne Yahudi,
ne de Hıristiyan idi; fakat o,
Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir 69. Ehl-i Kitap’tan bir kısmı istediler ki, ne yapıp edip sizi
Müslüman idi; müşriklerden saptırabilsinler. Oysa onlar sadece kendilerini saptırırlar da
de değildi. farkına bile varmazlar.
68. İnsanların İbrahim’e en 70. Ey Ehl-i Kitap! Görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın
yakın olanı, ona uyanlar, pey- âyetlerini inkâr edersiniz?
gamber ve ona iman edenler-
dir. Allah müminlerin velisidir.
َ ٰ َ ُ 58
ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س
AL-İ İMRAN SÛRESİ
3. CÜZ 73. Ehl-i Kitap’tan bir kıs-
mı “Sizin dininize uyanlardan
َ ُُْ ََ َ ْ َّ َ ْ َ ُ ْ َ َ َ يَٓا ا َ ْه َل الْك başka hiçbir kimseye inan-
اب ل ِم تلبِسون الق بِالا ِط ِل وتتمون ِ ِت mayın.» dediler. Doğru yolun
َ ْ ْ َ ْ ٌ َ َٓ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ْ ancak Allah’ın yolu olduğunu
اب ِ وقالت طائ ِفة مِن اه ِل الكِت71 ۟الق وانتم تعلمون söyle. Onlar, kendi araların-
ُْ
ج َه انلَّ َهارِ َواكف ُٓروا َ ع َّال
ْ ۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َ َ َ ْ ُ ٓ َّ ُ ٰ
الي ان ِزل ۪ ِ امِنوا ب
da: «bir kimseye, size verile-
nin benzeri yahut Rabbinizin
ُ َ َ َ ْ َ َّ ُٓ ْ ُ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ُ َ ٰ
۪ين ۜ ْم
huzurunda sizin aleyhinize
ول تؤمِنوا ا ِل ل ِمن تبِع د72 ون ۚ جع ِ خره لعلهم ير ِ ا deliller getirecekleri şeyler
ُ َْ َ ٰٓ ْ ْ َ ّٰ ُ ٰ ْ َّ ْ ُ
قل ا ِن ال ُهدى ه َدى اللِۙ ان يُؤت ا َح ٌد مِثل َٓما ا ۫وت ُ۪يت ْم
verilmiş olsa da inanmayın.»
Dediler. De ki: Lütuf ve ihsan
ْ َْ ْ
اب َم ْن ا ِن تا َمن ُه َ َوم ِْن ا َ ْهل الْك74 ضل الْ َعظ۪يم
ِت
ْ َْ ُ 74. Rahmetini dilediğine
ِ ِ ِ ِ ذوالف ayırır. Allah lütuf sahibidir.
َ َ ّ َ َ َ ُْ ََْ ْ ْ َ ْ ُْ َ َ َْ ٓ ّ َُ َ ْ
ار ليُؤد ِ۪ٓه ا ِلْك ٍ ار يؤ ِده۪ ا ِلكۚ ومِنهم من ا ِن تامنه بِد۪ين ٍ بِقِنط
75. Ehl-i Kitap’tan öyle-
si vardır ki, ona yüklerle mal
َ َ ُ َ َّ َ َ ٰ َٓ َ َ ْ ُ َ َّ
ت َعليْهِ قائ ِم ً ۜا ذل ِك بِان ُه ْم قالوا ليَْس َعليْ َنا ِيف ا ِل ما دم
emanet bıraksan, onu sana
noksansız iade eder. Fakat
َ َ ُ َ ْ ّٰ َ َ َ ُ ُ ٌ ُْ
75 ال ّم ِّ۪ي َن َس ۪بيل ۚ َو َيقولون ع اللِ الك ِذ َب َوه ْم َي ْعل ُمون
öylesi de vardır ki, ona bir
dinar emanet bıraksan, tepe-
َّ
ا ِن76 ۪ني َ ب ال ْ ُم َّتق ُّ ِالل ُي َ ّٰ بَ ٰل َم ْن ا َ ْو ٰيف ب َع ْه ِده۪ َواتَّٰق فَا َِّن sine dikilip durmazsan onu
ِ sana iade etmez. Çünkü bun-
َ ٰ ٓ ُ ً َ ً َ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ lar, «Ümmîlerin malını almak-
ال۪ين يشتون بِعه ِد اللِ وايمان ِ ِهم ثمنا ق۪ي ا ۬ولئ ِك ta bizim için vebal yoktur»
ٌ َ ٌ َ َ ْ َُ َ ْ َُّ َ َ َ ٰ ْ ََْ ْ َْ
77 ا ِل ِهم يوم القِيمةِ ول يزك۪ي ِهمۖ ولهم عذاب ال۪يم
76. Hayır! Her kim sözünü
yerine getirir ve kötülükten
sakınırsa, bilsin ki Allah sakı-
nanları sever.
71. Ey Ehl-i Kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve 77. Allah’a karşı verdikleri
bile bile gerçeği gizliyorsunuz? *Biat* sözü ve yeminlerini az
72. Ehl-i kitaptan bir grup : “Müminlere indirilmiş olana bir paraya satanlara gelince,
sabahleyin inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar işte bunların ahirette rahme-
dönerler.” dedi. ti ilahiden nasipleri yoktur.
Allah Kıyamet günü onlarla
konuşmayacak, onlara bak-
mayacak ve onları temizle-
meyecektir. Onlar için acı bir
azap vardır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 59
ANA SAYFAYA DÖN
ُ َٰ َ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ َ
الل م۪يثاق انلَّب ِ ّ۪ي َن ل َمٓا اتيْ ُت ْم واِذ اخذ80۟ ُم ْسل ِ ُمون
80. Resulüm size: “Melek-
leri ve resulleri ilâhlar edinin,
ُ ٌ ٌ ُ َ َٓ َّ ُ َ ْ َ َ ْ
اءك ْم َر ُسول ُم َص ّ ِدق ل َِما َم َع ْم
diye de emretmez. Siz Müs-
lüman olduktan sonra hiç حكم ٍة ثم ج ِ اب و ٍ مِن كِت
size küfrü emreder mi?” ٰ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ ُ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َّ ُ ْ َُ
81. Hani Allah, peygam-
تلؤ ِمن بِه۪ وتلنرنه قال ءاقررتم واخذتم ع ۜ
ْم ُ َ َ َ۬ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ٓ ُ َ ْ ِ ْم ا ُ ٰ
ص ۜي قالوا اقررن ۜا قال فاشهدوا وانا مع ِ ذل
berlerden: «size Kitap ve
hikmet verdikten sonra nez- ۪
dimizdekileri tasdik eden bir ُ َف َم ْن تَ َوّٰل َب ْع َد ذٰل َِك فَاُو۬ لٓ ٰئ َِك ُهم81 ۪ين َ الشاهِد َّ َ
مِن
resul geldiğinde ona mutla-
َ َ َٓ َ ُ ّٰ َ ْ ا َ َف َغ82 ون َ ُ َْ
۪ين اللِ َيبْغون َو ُل ا ْسل َم َم ْن د ي الفا ِسق
ka inanıp yardım edeceksi-
niz» diye söz almış ve «kabul ِ
َ ُ َ ُْ َْ َ ً ْ ََ ً َْ ْ َْ َ َّ يف
ِ الس ٰم َو
ettiniz mi?» dediğinde, «kabul
ettik» cevabını vermişler, 83 ات والرِض طوع وكرها وا ِلهِ يرجعون ِ
bunun üzerine Allah: O halde
şahit olun; ben de sizinle
birlikte şahitlik edenlerdenim, 83. Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O’na teslim ol-
buyurmuştu. duğu halde onlar, Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar?
82. Artık bu ahdi misaktan Hâlbuki O’na döndürüleceklerdir.
sonra her kim dönerse işte
onlar yoldan çıkmışların ta
kendileridir.
َ ٰ َ ُ 60
3. CÜZ ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س AL-İ İMRAN SÛRESİ
86. İman ettikten, Resul’ün
hak olduğuna şehadet et-
َع ا ِب ْ ٰره۪يم ٰٓ َ َ ْ ُ َٓ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َٓ َ ّٰ َّ َ ٰ ُْ tikten ve kendilerine apaçık
قل امنا بِاللِ وما ان ِزل علينا وما ان ِزل deliller gelmesinden sonra
ٰ ُ َ ُ َٓ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ ِ َ َ ٰ ْ ِ َ inkârcılığa sapan bir kav-
۫ويت موس ِ اط وما ا ِ واسمع۪يل واسحق ويعقوب والسب me Allah nasıl hidayet nasip
َ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ ْ ّ َ ْ َ ُّ َّ َ ٰ َ
ۘني ا َح ٍد مِنْ ُه ْم
eder? Allah zalimler toplulu-
وع۪يس وانلبِيون مِن رب ِ ِهمۖ لنف ِرق ب ğunu doğru yola iletmez.
َّ َ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ ُ َ ّ َ ْ ُ ُ َ َٓ َ
mülüp çekeceklerdir. Onların
86 ۪ني َ الظالِم الل ل َي ْه ِدي القوم ات وۜ وجاءهم اليِن azapları hafifletilmez; yüzleri-
َ ٰٓ ْ ّٰ َ َ َ ٰٓ ُ
ne de bakılmaz.
َ َّ َ ُ ُ
اس ِ َّا ۬ولئ ِك َج َٓزاؤ۬ه ْم ان َعليْ ِه ْم ل ْع َنة اللِ َوال َملئ ِكةِ َوانل 89. Ancak, tevbe edip yola
ُ َ ُ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ُ َّ َ ُ َ َ َ َ َ ْ َا
gelenler başka. Çünkü Allah
اب َوله ْم ادل۪ين ف۪يهاۚ ليفف عنهم العذ ِ خ87۪ۙني َ جع çok bağışlayıcı ve merhamet
َ ٰٓ ُ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ً ْ ُ ُ َْ ُ
۪يمان ِ ِه ْم ث َّم ازدادوا كفرا لن تقبل توبته ۚم وا ۬ولئ ِك َ ا
gidenlerin tevbeleri asla kabul
edilmeyecektir. Ve işte onlar,
َ ٰ َ ُ 62
4. CÜZ ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س AL-İ İMRAN SÛRESİ
103. Hep birlikte Allah’ın
ipine sımsıkı sarılın; parçala-
ْ۪يم ُ َ ّٰ ُ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ ٰ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ nıp bölünmeyin. Allah’ın size
وكيف تفرون وانتم تتل عليم ايات اللِ وف olan nimetini hatırlayın: Hani
َ ْ ُ َ ٰ َ ُ ْ َ َ ّٰ ْ َ ْ َ ْ َ َ ُ ُ ُ َ
ٍ رسول ۜومن يعت ِصم بِاللِ فقد ه ِدي ا ِل ِص
siz birbirinize düşman kişiler
101 ۪ي ۟ ٍ اط مستق idiniz de O, gönüllerinizi bir-
َّ َّ ُ ُ َ َ َ َ ُ َّ َ َ ّٰ ُ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ leştirmiş ve O’nun bu nimeti
ياايها ال۪ين امنوا اتقوا الل حق تقاتِه۪ ول تموتن ا ِل sayesinde kardeşler olmuştu-
ُ َّ َ َ َ َ ً َ ّٰ ْ َ ُ َ ْ َ َ َْ
ۖ واعت ِصموا ِبب ِل اللِ ج۪يعا ول تفرقوا102 َوان ُت ْم ُم ْسل ِ ُمون
nuz. Yine siz bir ateş çukuru-
nun tam kenarında iken ora-
َ ْ ْم ا ِذْ ُكنْ ُت ْم ا َ ْع َٓد ًاء فَا َ َّلَف َب ُ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ ُ ُ ْ َ dan da sizi O kurtarmıştı. İşte
ني واذكروا ن ِعمت اللِ علي Allah size âyetlerini apaçık
ْ َ َ َٰ ُْ ً ْ ََ ُ ُُ
قلوبِ ْم فا ْص َب ْح ُت ْم بِن ِ ْع َمت ِ ٓه۪ ا ِخ َواناۚ َوكن ُت ْم ع شفا ُحف َر ٍة
bildiriyor ki doğru yola eresi-
niz.
ٰ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ َ ْ ْ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ
۪الل ل ْم ايَاتِه
104. Sizden, hayra çağı-
مِن انلارِ فانقذكم مِنها ۜ كذل ِك يبِني ran, iyiliği emreden kötülüğü
ُوف َو َينْ َه ْو َن َعن ال ْ ُمنْ َك ۜر َوا ُ ۬ولٰٓئ َِك ُهم ْون بال ْ َمعر
ُ َ ُ َُْ َ erenlerdir.
ِ ِ ِ ِ ويامر 105. Kendilerine apaçık
ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُ َّ َ َ َ َّ َ ُ ُ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ deliller geldiği halde parça-
ول تونوا كل۪ين تفرقوا واختلفوا مِن بع ِد104 المفلِحون lanıp ayrılığa düşenler gibi
ُّ َ ْ َ َ ْ َ ۙ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ٰ ٓ ُ َ ۜ ُ َ ّ َ ْ ُ ُ َ َٓ َ olmayın. İşte bunlar için pek
يوم تبيض105 ماجاءهم اليِنات وا۬ولئ ِك لهم عذاب عظ۪يم büyük bir azap vardır.
َك َف ْر ُت ْم َب ْعد َ َ ْ ۠ ُ ُ ُ ُ ْ َّ َ ْ َ َّ َّ َ َ ۚ ٌ ُ ُ ُّ َ ْ َ َ ٌ ُ ُ
وجوه وتسود وجوه فاما ال۪ين اسودت وجوههم ا
106. Nice yüzlerin ağardı-
َ ٰ َ ُ 64
4. CÜZ ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س AL-İ İMRAN SÛRESİ
118. Ey iman edenler! Siz-
den olmayanlardan hiçbir
ُ ُ َ َ َٓ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ َ َ َّ َّ
ن عن ُه ْم ام َوال ُه ْم َول ا ْولده ْم
sırdaş edinmeyin. Onlar size
ِ ا ِن ال۪ين كفروا لن تغ fenalık etmekten asla geri
َ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ َ ۜ ً ْ َ ّٰ َ kalmazlar. Hep sıkıntıya düş-
116 ادلون ِ مِن اللِ شيـٔا وا۬ولئ ِك اصحاب انلارِۚ هم ف۪يها خ menizi isterler. Onların kin-
ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ ٰ َ ُ ّٰ leri açıkladık..
يا ايها ال۪ين امنوا117 ن انفسهم يظلِمون ِ الل ول 119. İşte siz öyle kimseler-
ُّ ً َ ُ َ ُ ْ َ ُ ُ ًَ َ ُ َّ َ َ
خذوا بِطانة م ِْن دون ِ ْم ل يَالون ْم خ َبال ۜ َودوا
siniz ki, onları seversiniz, on-
ِ لتت lar ise, bütün kitaplara iman
ُ ُ ُ ُ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َٓ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُّ َ َ
وره ْم
ettiğiniz halde sizi sevmezler.
تالغضاءمِنافواهِ ِه ۚموماتف۪ىصد ِ ماعنِت ۚمقدبد Onlar sizinle karşılaştıkları
ْ َ َٓ َ ُ َ ُْ ْ ٰ ْ ُ ُ َ َّ َّ َ ْ َ ُ َ ْ َ
ها ان ُت ْم118 ات ا ِن كن ُت ْم ت ْع ِقلون َ zaman “inandık” derler. Ama
ِ ب قد بينا لم ال
ي ۜ اك kendi başlarına kaldıklarında,
ُّ َ ون بالْك َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َ ُّ ُ َ َ ْ ُ َ ُّ ُ َٓ ُ size karşı kinlerinden dolayı
اب كل ِ ۪ۚه ِ ِت ِ ا ۬ولءِ تِبونهم ول يِبونم وتؤمِن parmaklarını ısırırlar. De ki:
َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ُّ َ ْ َ َ َ َ َّ َ ٰ ُٓ َ ْ ُ ُ َ َ َ “Öfkenizden ölün!” Şüphesiz
واِذا لقوكم قالوا امناۗ واِذا خلوا عضوا عليم النامِل Allah, kalplerde olanı bilir.
َ ٌ َ َ ّٰ َّ ْ ُ ْ َ ُ ُ ْ ُ َْْ َ 120. Size bir iyilik dokunur-
اتِ ظ ل ووا بِغي ِظ ۜم ا ِن الل عل۪يم بِذ ۜ ِ مِن الغي sa, bu onları üzer. Başınıza
ُ ُ ْ ُْ َ ٌ ُ َ ْ
ا ِن ت ْم َس ْس ْم َح َس َنة ت ُسؤه ْمۘ َواِن ت ِصبْ ْم119 ِالص ُدور ُّ bir kötülük gelse, ona sevi-
nirler. Eğer siz sabırlı olur,
ُ َ ُ ُّ ُ َ َ ُ َّ َ َ ُ ْ َ ْ ِ َ َ ُ َ ْ َ ٌ َ ّ َ
ضك ْم كيْ ُده ْم
Allah’a karşı gelmekten sa-
سيِئة يفرحوا بِها ۜوان تص ِبوا وتتقوا ل ي kınırsanız onların hileleri size
َ َْ َ َ ْ ٌ ُ َ ُ ْ َ ّٰ َشيْـًٔاۜ ا َِّن
َواِذ غ َد ْوت م ِْن اهلِك120۟ الل ب ِ َما َيع َملون م۪يط
hiçbir zarar vermez. Çünkü
Allah onların işlediklerini ku-
121 ۪ۙيم ٌ ۪يع َعل ٌ الل َسم ُ ّٰ ۪ني َم َقاع َِد ل ِلْقِ َتالۜ َوَ ئ ال ْ ُم ْؤ ِمنُ َُّ şatmıştır..
ِ ِتبو 121. Hani sen, sabah er-
kenden müminleri savaş
mevzilerine yerleştirmek için
116. İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a ailenden ayrılmıştın. Allah işi-
karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar ten ve görendir.
orada ebedi kalacaklardır..
117. Onların, bu dünya hayatında harcadıkları şeyler,
kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da
telef eden kavurucu bir rüzgâra benzer. Onlara Allah zul-
metmedi; fakat onlar kendilerine zulmettiler.
َ ٰ َ ُ 66
4. CÜZ ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س AL-İ İMRAN SÛRESİ 136. İşte onların mükâfatı,
Rableri tarafından bağışlan-
ُالس ٰم َوات َّ ض َها ُ ْ َ َّ َ َ ْ ُ ّ َ ْ َ ْ َ ٰ ُٓ َ َ
وسارِعوا ا ِل مغفِر ٍة مِن ربِم وجن ٍة عر
ma ve altlarından ırmaklar
ح ِْز ٌب
akan, içinde ebedî kalacak-
َ ُ ْ ُ َ َّ َ ۙ َ َّ ُ ْ ْ َّ ُ ُ ْ َ ْ َ
2
ً َ َ ُ َ َ َ َ َّ َ ْ ْ ُّ ُ ُ ّٰ َ
137. Sizden önceki millet-
حشة ِ وال۪ين ا ِذا فعلوا فا134 ۪ۚني َ سن ِ ب ال ُمح ِوالل ي lerin başından nice olaylar
َ ك ّ ِذب َ ُْ َُ َ َ َ َْ َ ُُ ْ َ َْ
yin, üzüntüye kapılmayın.
137 ني م ال ة ِب ق ع ان ك ف ي ك وا ر ظ ان ف ض ِ ْل
ر ِيف ا
۪
Eğer inanmışsanız, üstün ge-
ْ ب ال ْ ُم ُ ُ ّٰ َ َ ٰ ْ
ona veririz; her kim de âhiret
َ ٰ َ ُ
4. CÜZ ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س 68 AL-İ İMRAN SÛRESİ 152. Siz Allah’ın izni ile
düşmanlarınızı öldürürken,
ُْخ َ َ ُ َ ْ ُ ٰ ْ َ ُ ّٰ
َ اص ِ۪ َّي انل بَ ِل الل مول ۚم وهو
dikten sonra zaafa düştünüz;
150 ين Emir konusunda tartışmaya
ْ ََ َّ
َ الظالِم َ ْ َ ار ۜ َوبئَْس
َولقد151 ۪ني ُ َّانل
için onlara karşı yardımını
وي ِ üzerinizden çekti. Yine de sizi
ٓ َ ْ ْ ُ َ ُّ ُ َ ْ ُٓ َ ْ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ
حّٰىت
bağışladı. Zaten Allah, mü-
صدقم الل وعده ا ِذ تسونهم بِا ِذن ِ ۚ ۪ه minlere karşı çok lütufkârdır.
َي ْم فَاَثَاب ُ ٰ ْ ُ ٓ ُ ُ ْ َ ُ ُ َّ َ
ْم ُ والرسول يدعوك ْ ف۪ى اخر
َ ُ َ َ َٰ ُ َْ َ َ َ َ
غ ًّما بِغ ٍ ّ ل ِيْ ت َزنوا ع مَا فات ْم َول
َ ُ َ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ َ َ َٓ
153 ي بِمَا ت ْع َملون ٌ خب
۪ ما اصاب ۜم والل
َ َ ٰ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َ َّ َ َ َ َ ْ ُ ُ ُ
lerinde gizliyorlar. «Bizim eli-
mizden bir şey gelseydi, bu- ج ِع ِه ْۚم ِ ۪يف بيوت ِم لبز ال۪ين كتِب علي ِهم القتل ا ِل م
اض
ُ ُُ ُ ُ ُ
rada öldürülmezdik» diyorlar.
ْ ۜم وب ل ق يف ا َ م ص َ حِ
ّ مَ ُ ل ِ َ
و ْ
م ك ور د ص يف اَالل مُ ّٰ ل َ َ َْو ِلَب
ت
ِ ۪ ِ ۪ ِ
Şöyle de: Evlerinizde kalmış
َّ َّ ُّ ۪يم ب َذات
olsaydınız bile, öldürülmesi
ُ ْ َ َ َّ َ ُ ّٰ َو
takdir edilmiş olanlar öldürü-
۪ين ت َول ْوا مِن ْم يَ ْو َم ا ِن ال154 ِالص ُدور ِ ِ ٌ الل عل
َ َ ُ َ ْ َّ ُ ُ َّ َ َ ْ َ َّ ۙ َ ْ َ ْ َ َ ْ
lüp düşecekleri yerlere ken-
ُ َ ْ َ
ۚان ا ِنما استلهم الشيطان بِبعِض ما كسبوا ِ اتلق المع
diliklerinden çıkıp giderlerdi.
َ ْ ُ َ َ ُ ُ َ َ َْ
155. İki ordu karşılaştığı
ُ َ َ
gün, sizi bırakıp gidenleri şey-
ض ُبوا ِيف ال ْرِض ا ْو كانوا غ ًّزى ل ْو كانوا عِن َدنا مَا َماتوا
ْ ُ ُ ّٰ َ ْ ُ ُ ً َ ْ َ َ ٰ ُ ّٰ َ َ ْ َ ُ ُ َ َ
tan, sırf işledikleri bazı şeyler
yüzünden şımartmak istemiş-
۪ وما قتِلواۚ ِلجعل الل ذل ِك حسة ۪يف قلوب ِ ِه ۜم والل ي
ْ ُ ْ َ َ ٌ َ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ ُ ُ َ
ti. Yine de Allah onları affetti.
يل َ ْ ُ
ِ ولئ ِن قتِلتم ۪يف س ۪ب156 ۪يت والل بِما تعملون بص۪ي ۜ ويم
Çünkü Allah, çok bağışlayıcı
ve merhametlidir.
َ َْ ٌ ْ ح ٌة َخ َ ْ الل َو َر ّٰ ْ َ َ ّٰ
156. Ey iman edenler! 157 ي مِمَّا ي َم ُعون ِ اللِ ا ْو ُم ُّت ْم ل َمغفِ َرةٌ م َِن
Sizler, inkâr edenler ve yer-
yüzünde sefere çıkan veya
savaşan kardeşleri hakkın- 157. Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu
da: «Eğer bizim yanımızda bilin ki, Allah’ın rahmet ve mağfireti onların elde edecekleri
kalsalardı ölmezler, öldürül- bütün şeylerden daha hayırlıdır.
mezlerdi» diyenler gibi olma-
yın. Allah bu kanaatı onların
kalplerine bir dert yapar. Ha-
yatı veren de alan da Allah’tır.
Allah, yaptıklarınızı hakkıyla
bilendir.
َ ٰ َ ُ 70
4. CÜZ ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س AL-İ İMRAN SÛRESİ kim yardım eder? Müminler
ancak Allah’a güvenip daya-
ّٰ َ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ ُّ ُ ْ َ َ nanlardır.
فبِما رح ٍة مِن الل158 ولئ ِن متم او قتِلتم لِل اللِتشون 161. Hiçbir peygambe-
َ ْ َ ْ ُّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ًّ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ
ۖب لنفضوا مِن حول ِك ِ نلِ ت له ۚم ولو كنت فظا غل۪يظ القل
rin emanete hıyanet etmesi
düşünülemez. Kim hıyanet
َ ل ْمر فَا َِذا َع َز ْم َْ ْ ُ ْ َ َ ْ َُ ْ ْ َ ْ َ ْ ُْ َ ُ ْ َ
ت ِۚ فاعف عنهم واستغفِر لهم وشاوِرهم ِيف ا
ederse, kıyamet günü, hıya-
net ettiği şeyle birlikte gelir.
ُ ْ ُ َْ ْ َ ب ال ْ ُم َت َو ّ ِك ُّ ِالل ُي
َ ّٰ اللِ ا َِّن ّٰ َ َ ْ َّ َ
رك ُم ۜ ف َت َوك ع
Sonra da hiçbir haksızlığa
ا ِن ين159 ۪ني uğratılmaksızın herkese ka-
َّ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ َ َ ُ ّٰ zandığının karşılığı tasta-
الل ف غل ِب ل ۚم واِن يذلم فمن ذا ال۪ي mam ödenir..
َ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ ّٰ َ َ َ ْ َ ْ ْ ُ ُ ُ ْ َ
160 ك المؤمِنون ِ ينركم مِن بع ِده۪ۜ وع اللِ فليتو
162. Allah’ın rızasına uyan
kimse, Allah’ın gazabına uğ-
ْ َّ َ ْ ْ ُ ْ َ َّ ُ ْ َ ّ َ َ َ َ َ
ۚت بِمَا غل يَ ْو َم القِيٰ َم ِة ِ ب ان َيغ ۜل َوم ْن َيغلل يَا
rayan ve varacağı yer cehen-
ٍ ِ ِوما كان نل nem olan kimse gibi midir? O
ََ َ َْ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ّٰ ُ ُ
اف َم ِن161 ت َوه ْم ل ُيظل ُمون ث َّم ت َويف كل نفٍس ما كسب
ne kötü varılacak yerdir!
163. Allah’ın hoşnutluğunu
ُيه َج َه َّن ۜم ُ اللِ َو َما ْ ٰو ّٰ َ َ َ َ َٓ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ َ َ َّ
اتبع رِضوان اللِ كمن باء بِسخ ٍط مِن
arayanlar, Allah katında dere-
ce derecedirler. Allah onların
َ۪ي بما ٌ الل بَص ُ ّٰ اللِ َو ّٰ َ ْ ٌ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ
ۜ هم درجات عِند162 وبِئس المص۪ي
yaptıklarını görmektedir. Her
ِ ne kadar daha önce açık bir
َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ّٰ َّ َ ْ َ َ َ ُ
۪ني ا ِذ َب َعث ف۪ي ِه ْم ۟ َي ْع َملو
sapıklık içinde bulunuyor idiy-
لقد من الل ع المؤ ِمن163 ن seler de.
ّ ّ ٰ ََ ُْ َُْ ً
س ِه ْم َيتلوا عليْ ِه ْم ايَاتِه۪ َو ُي َزك۪ي ِه ْم َو ُي َعل ِ ُم ُه ُم ِ َر ُسول م ِْن انف
164. And olsun ki içle-
ْ َ َ َ ْ
rinden, kendilerine Allah’ın
164 ني ب ُ ال ِْك َم َة ۚ َوا ِ ْن َكانُوا م ِْن َقبْ ُل لَف۪ى َ َل
م الكِتاب و
âyetlerini okuyan, kendilerini
ٍ ۪ ٍ temizleyen, kendilerine Kitap
َ ّٰ َ ْ ُ َ َ َ ٌ َ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ٓ َّ َ َ َ
۪ۜيبة ق ْد ا َصبْ ُت ْم مِثْليْ َها ۙقل ُت ْم ان ٰهذا اولما اصابتم مص
ve hikmeti öğreten bir Pey-
gamber göndermekle Allah,
ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َُْ ْ ْ َ ُ ُْ
165 شٔ قد۪ير
müminlere büyük bir lütufta
ٍ ِ ل ك ع الل ِن ا مۜ سِ ف قل هو مِن عِن ِد ان bulunmuştur.
165.Onların başına iki mis-
158. And olsun, ölseniz de öldürülseniz de Allah’ın huzu- lini getirdiğiniz bir musibet si-
runda toplanacaksınız. zin başınıza geldiğinde, “Bu
nereden başımıza geldi?” de-
159. O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak dav- diniz, öyle mi? De ki: “O mu-
randın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, sibet, kendinizdendir.” Şüp-
etrafındakiler dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; ba- hesiz Allah’ın gücü her şeye
ğışlanmaları için dua et; işlerde onlara danış. Kararını ver- hakkıyla yeter.
diğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah,
kendine sığınanları sever.
160. Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek
hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size
KUR’AN-I KERİM MEALİ 71
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ُ ٰ ٰ َٓ َ َ ۙ َ ُ َ ْ ُ
iyi bilir.
168. Oturup da kardeşle- شون ِ ف ِرح۪ني بِما اتيهم الل مِن فضلِه۪ۙ ويستب169 يرزقون
ُ َ َ ٌ َ َّ َ ْ َ ُ ْ َ َ َّ
۪ين ل ْم يَل َحقوا ب ِ ِه ْم م ِْن خلفِ ِه ْمۙ ال خ ْوف َعليْ ِه ْم َوله ْم
ri hakkında: «Bize uysalardı
öldürülmezlerdi» diyenlere, بِال
«Eğer doğru sözlü iseniz,
ح ِْز ٌب َ ّٰ ضل ۙ َوا َ َّن ْ َ َ ّٰ َ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ۢ َ ُ َ ْ َ
canlarınızı ölümden kurtarın 3 الل ٍ يستبِشون بِنِعم ٍة مِن اللِ وف170 يزنون
bakalım!» de.
ُ َّ َ ّٰ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ْ ُْ َ ْ َ ُ ُ َ
169.170. Allah yolunda öl- ال۪ين استجابوا ِللِ والرسو ِل171 ۟ ۪ني ۛ ۚ ليض۪يع اجر المؤ ِمن
dürülenleri sakın ölü sanma-
ج ٌر ْ َ ۪ين ا َ ْح َس ُنوا مِنْ ُه ْم َو َّات َق ْوا ا َ ص َاب ُه ُم الْ َق ْر ۜ ُحۛ لَِّل َ َ م ِْن َب ْع ِد َٓما ا
yın. Bilakis onlar diridirler;
ُ َ َ َ ْ َ َ َّ َّ ُ َّ ُ ُ َ َ َ َ َّ َ ٌ َ
ج ُعوا ل ْم ال۪ين قال لهم انلاس ا ِن انلاس قد172 ۪يم ۚ عظ
Allah’ın, lütuf ve kereminden
ُ َ ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ ُ ْ َ ُ َ َ ً َ ْ ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ
kendilerine verdikleri ile se-
vinçli bir halde Rableri yanın-
da rızıklara mazhar olmakta-
173 فاخشوهم فزادهم ا۪يماناۗوقالوا حسبنا الل ون ِعم الوك۪يل
dırlar. Arkalarından gelecek
ve henüz kendilerine katılma-
172. Yara aldıktan sonra yine Allah’ın ve Peygamber’in
mış olan şehit kardeşlerine
çağrısına uyanlar bunların içlerinden iyilik yapanlar ve tak-
de hiçbir keder ve korku bu-
vâ sahibi olanlar için pek büyük bir mükâfat vardır.
lunmadığı müjdesinin sevin-
cini duymaktadırlar. 173. Bir kısım insanlar, müminlere: «Düşmanlarınız,
size karşı toplandılar; aman sakının onlardan!» dediklerin-
171. Onlar, Allah’tan
de bu, onların imanlarını bir kat daha arttırmış ve «Allah
gelen nimet ve kereminden;
bize yeter. O ne güzel vekildir!» demişlerdir.
Allah’ın, müminlerin ecrini
zayi etmeyeceği müjdesine
sevinirler.
َ ٰ َ ُ 72
4. CÜZ ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س AL-İ İMRAN SÛRESİ vardır.
َّ َ ٌ ُٓ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ َ َْ َ
177. Şurası muhakkak ki,
ُ َ ۙ
فانقلبوا بِنِعم ٍة مِن اللِ وفض ٍل لم يمسسهم سوء واتبعوا ُ imana karşılık küfrü tercih
edenler, Allah’a hiçbir zarar
ُ َ ْ َّ ُ ُ ٰ َ َّ َ ْ َ ُ ُ ّٰ َ ّٰ َ َ ْ
ا ِنما ذل ِم الشيطان174 ۪ي ٍ اللِ والل ذوفض ٍل عظ ۜ رِضوان
veremezler.
ْ ُ ْ ُْ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ُ َ َٓ ْ َ ُ ّ َ ُ
178. İnkâr edenler
َ
175 ون ا ِن كنتم مؤ ِمن۪ني ِ يوِف او ِلاءهۖ ف تافوهم وخاف sanmasınlar ki, kendilerine
ُّ ُ َ۪يمان لَ ْن ي َ ْف َر ب ْال ُ ْ ُ َ َ ْ َ َّ َّ
verici bir azap vardır
َ ّٰ ضوا
الل ا ِن ال۪ين اشتوا ال176 ۪يم ٌ َعظ
ِ ِ 179. Allah, kirlenmişi te-
َّ َ َ َ َ َّ َّ َ َ ْ َ َ َ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ً ْ َ
mizden ayırt etmeksizin,
۪ين كف ُٓروا ان َما ول يسب ال177 شيـٔاۚ ولهم عذاب ال۪يم müminleri bulunduğunuz
ُ َ ْ ُ ُ ّٰ َ َ َ َ ّ َّ َ َ َ ْ َ َ ّٰ َ
diğini seçer. O halde Allah’a
ْم ب وما كن الل ِلطلِع ِ ۜ ِ حىت يم۪ي ال ۪بيث مِن الطي
ve peygamberlerine iman
ْ َ َ ّٰ َّ ٰ َ ْ َ ْ َ َ
edin. Eğer iman eder, takvâ
ٰ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ ُ ْ
اء فام ُِنوا الل ي َت ۪بى مِن رسلِه۪ من يش ن
ِ ب ول ِ ع الغي
sahibi olursanız sizin için de
çok büyük bir mükâfat vardır.
ٌ ْم ا َ ْج ٌر َعظ ُ َ َ ُ َّ َ َ ُ ْ ُ ْ ِ َ ُ ُ َ ّٰ
179 ۪يم بِاللِ ورسلِه۪ۚ وان تؤمِنوا وتتقوا فل 180. Allah’ın, kereminden
ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ُ ٰ ٰ َٓ َ ُ َ ْ َ َ َّ َّ َ َ ْ َ َ َ
kendilerine verdiği şeylerde
يا ً ْ ضلِه۪ ُه َو َخ ول يسب ال۪ين يبخلون بِما اتيهم الل مِن ف cimrilik gösterenler, sanma-
ْ ُ َ َ ُ َ َ ٌّ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َ
sınlar ki o, kendileri için hayır-
ّٰ
ِش ل ُه ۜ ْم َس ُيط َّوقون مَا بِلوا بِه۪ يَ ْو َم ال ِقيٰ َم ۜ ِة َوِلل له ۜم بل هو lıdır; Hayır, bu onlar için pek
َ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َْ َ
fenadır. Cimrilik ettikleri şey
ٌ ْ َّ اث ُ َ
180 ۟ض والل بِما تعملون خ ۪بي ِۜ ات والر ِ الس ٰم َو م۪ي de kıyamet gününde boyun-
larına asılacaktır. Göklerin
ve yerin sahibi Allah’tır. Allah
bütün yaptıklarınızdan haber-
174. Bunun üzerine, kendilerine hiçbir fenalık dardır.
dokunmadan, Allah’ın nimet ve keremiyle geri geldiler.
Böylece Allah’ın rızasına uymuş oldular. Allah büyük kerem
sahibidir.
175. İşte o şeytan, ancak kendine tabi olanları korkutur,
iman etmiş kimseler iseniz ondan korkmayın, ancak ben-
den korkun.
176. Küfürde koşuşanlar seni üzmesin. Çünkü onlar,
Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara, ahiretten yana
bir nasip bırakmak istemiyor. Onlar için çok elemli bir azap
KUR’AN-I KERİM MEALİ 73
ANA SAYFAYA DÖN
َ ٰ َ ُ 74
4. CÜZ ورةُ ا ِل ع ِْم ٰرن س AL-İ İMRAN SÛRESİ
190. Göklerin ve yerin ya-
ratılışında, gece ile gündüzün
ُ َ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ
ِاب تلُبَ ّيِن َّن ُه ل َِّلناس
birbiri ardınca gelip gidişinde
واِذ اخذ الل م۪يثاق ال۪ين ا ۫وتوا الكِت aklıselim sahipleri için ibretler
ًت ْوا به۪ َث َمنا ْ َ ْ
َ َ اش ُ ُ َ َٓ َ ُ ُ َ َ َ ُ َ ُ ُ ْ َ َ َ vardır.
ِ ول تتمونهۘ فنبذوه وراء ظهورِهِم و 191. Onlar, ayakta durur-
َ ُ َ ْ َ َ َّ َّ َ َ ْ َ َ َ َُ َْ َ َ ْ ًَۜ َ
ل تسب ال۪ين يفرحون187 تون ۪ي فبِئس ما يش
ken, otururken, yanları üze-
rine yatarken Allah’ı zikreder-
َْ َ َ ُ ْ َ ُْ َْ َ ََ
ح ُّبون ان ي َم ُدوا بِمَا ل ْم َيف َعلوا ف ت َسبَ َّن ُه ْم ِ ب ِ َٓما ات ْوا َو ُي
ler. Göklerin ve yerin yaratılışı
hakkında, hikmeti düşünürler.
ُ ْ ّٰ ٌ اب اَل ٌ اب َول َ ُه ْم َع َذ َ َْ َ َ ََ
َو ِللِ ُملك188 ۪يم
«Rabbimiz! Sen bunu boşuna
ۚ ِ بِمفاز ٍة مِن الع
ذ yaratmadın. Seni tesbih ede-
ْ َ َّ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ
ا ِن ۪يف خل ِق189 ۟شٔ قد۪ي ٌر
riz. Bizi cehennem azabın-
ٍ ض والل ع ك ِل ِۜ ات والر ِ السمو dan koru! Derler.
ُ َ ٰ َ َ َّ َ ْ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ
۬ول ِ ات ِل ٍ ات والرِض واخِ ِف ال ِل وانلهارِ لي ِ السمو
192. Ey Rabbimiz! Doğ-
rusu sen, kimi cehenneme
ٰ َ َ ً ُ ُ َ ً َ َ ّٰ َ ُ ُ ْ َ َ َّ َ َ َْْ
ال۪ين يذكرون الل قِياما وقعودا وع190 اب ۚ ِ الل
koyarsan, artık onu rüsvay
etmişsindir. Zalimlerin hiç
َال ْرِض َر َّبنا َْ َ َّ ون يف َخلْق َ ُ َّ َ َ َ َ ْ ُ ُ
ِ الس ٰم َو
yardımcıları yoktur.
ۚ ات و ِ ۪ جنوب ِ ِهم ويتفكر
َ َ َ ْ ُ ً َ َ ٰ َ َْ َ َ
193. Ey Rabbimiz! Gerçek
191 ِاب انلَّار َ ك فَقِ َنا َع َذ ما خلقت هذا با ِطۚ سبحان
şu ki biz, «Rabbinize iman
edin!» diye seslenen davet-
َّ ْ َ َ َ َ َّ ُْ َ َّ َٓ
۪ني َ ِلظالِم ار فق ْد اخ َزيْ َت ُۜه َو َما ل خ ِل انل ِ َر َّبنا ا ِنك َم ْن تد
çiyi işittik, hemen iman ettik.
Artık bizim günahlarımızı ba-
َ ْ َ ُ ً َ ُ َ ْ َ َ َّ َٓ َّ َ َ َْ ْ
انِ ربنا ا ِننا س ِمعنا منادِيا يناد۪ي ل ِ۪يم192 ار ٍ مِن انص
ğışla, kötülüklerimizi ört, ru-
humuzu iyilerle beraber al, ey
ْوب َنا َو َك ّفِر َ ُاغفِ ْر َنلَا ُذن ْ َ َ َّ َ َّ َ ٰ َ ْ ُ ّ َ ُ ٰ ْ َ
ان امِنوا بِربِم فامنا ۗ ربنا ف
Rabbimiz!
َ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َّ َ ٰ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ َ ُ ُ ٰ َ
ettiklerini de ikram et ve kı-
ّ َ ُ 76
4. CÜZ ورةُ الن َِٓساء س NİSA SÛRESİ 2. Yetimlere mallarını ve-
rin, temizi pis olanla değiş-
َّ ح ٰمن ْ َّ ّٰ
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
meyin, onların mallarını kendi
mallarınıza katarak yemeyin;
َ ْم م ِْن َن ْفس َواحِدة ُ ََ َ َّ ُ ُ َّ َ ُ َّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ ح ِْز ٌبçünkü bu, büyük bir günahtır.
ٍ ٍ يا ايها انلاس اتقوا ربم ال۪ي خلق 4
َ ّٰ اء َو َّاتقُوا ًۚ ۪يا َون َِٓس ً ال َكث ً َ َ ُ ْ َّ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ 3. Eğer, velisi olduğunuz
الل وخلق مِنها زوجها وبث مِنهما رِج yetim kızlar ile evlenip onlar
ُٰ ُ َ َ َ َ ّٰ َّ َۜ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ٓ َ َ َّ
َواتوا1 الل كن َعليْ ْم َرق ً۪يبا
hakkında adaletsizlik etmek-
ال۪ي تساءلون بِه۪ والرحام ا ِن ten korkarsanız, onları değil,
ً ُ ْ َ ً ْ َ ْ َُ ُ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ُُ ْ َ ً َ ْ ُ َ
hoşluğu ile o mehrin bir kıs-
5 لم قِياما وارزقوهم ف۪يها واكسوهم وقولوا لهم قول معروفا mını size bağışlarlarsa onu
َٰ ْ َ َ َُ َ ٓ ٰ ْ ُ
da afiyetle yiyin.
ْ ْ
َوابْ َتلوا الَ َتام َح ّٰىت ا ِذا بَلغوا انلّ ِك َحۚ فا ِن ان ْس ُت ْم مِن ُه ْم ُرش ًدا 5.Allah’ın geçiminize da-
َُ ْ َ ْ َ ً َ َ ً َ ْ َٓ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ْ َ ُٓ َ ْ َ yanak kıldığı mallarınızı aklı
بوۜا فادفعوا ا ِل ِهم امواله ۚم ول تاكلوها ا ِسافا وبِدارا ان ي ermezlere vermeyin; o mal-
ُ ْ َ ْ ْ ُ ْ َ ْ َ ً َ َ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ ْ َ ًّ َ َ َ ْ َ َ larla onları besleyin, giydirin
وف ۜ ِ ف ومن كن فق۪يا فلياكل بِالمعر ۚ ِومن كن غن ِيا فليستعف ve onlara doğru söz söyleyin.
ً اللِ َحس ّٰ ٰ َ َ ْ ْ َ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ
6 ۪يبا ِ فا ِذا دفعتم ا ِل ِهم اموالهم فاش ِهدوا علي ِهمۜ وكف ب
6. Evlilik çağına gelinceye
kadar yetimleri deneyin, eğer
onlarda bir olgunlaşma görür-
seniz hemen mallarını ken-
dilerine verin. Büyüyecekler
4 - NİSA SÛRESİ diye o malları israf ile ve tez
Bismillâhirrahmânirrahîm elden yemeyin. Kim zengin
ise tenezzül etmesin, yoksul
olan da uygun olarak yesin.
1.Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşi-
Mallarını kendilerine verdiği-
ni yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve dişiler yaratan,
niz zaman yanlarında şahit
Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte
bulundurun. Hesap görücü
bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlik-
olarak da Allah yeter.
ten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyi-
cidir.
ُ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ُّ َ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ َٓ ْ َ َ ْ ُ ُ ٓ َ ٰ ْ َ ْ َ
den fazla kadın iseler, ölünün
bıraktığının üçte ikisi onların- ْم او دي ٍنۜ اباؤ۬كم وابناؤ۬ك ۚم ل تدرون ايهم اقرب ل
dır. Eğer yalnız bir kadınsa
َ َ َ ّٰ َّ ّٰ َ ً َ َ ً ْ َ
11 الل كان َعل۪يمًا َحك۪يمًا اللِ ا ِن
ۜ نفعاۚ ف ۪ريضة مِن
yarısı onundur. Ölenin çocu-
ğu varsa, ana-babasından
her birinin mirastan altıda bir
hissesi vardır. Eğer çocuğu
yok da ana-babası ona vâris rafından konmuş farzlardır. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet
olmuş ise, anasına üçte bir sahibidir.
düşer. Eğer ölenin kardeşleri
varsa, anasına altıda bir dü-
şer; Bunlar ölenin yaptığı va-
siyetten ve borçtan sonradır.
Babalarınız ve oğullarınızdan
hangisinin size fayda bakı-
mından daha yakın olduğunu
bilemezsiniz. Bunlar Allah ta-
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
78 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ّ َ ُ 78
4. CÜZ ورةُ الن ِ َٓساء س NİSA SÛRESİ dır ve kimse zarara uğrama-
sın diyedir. Bunlar Allah’tan
ُ َ ْ ُ ُ ََْ َ ََ َ ُ ْ ْ ُ ََ
اج ْم ا ِن ل ْم يَ ْن
size vasiyettir. Allah her şeyi
ولم ن ِصف ما ترك ازو hakkıyla bilendir, Halim’dir.
ُالر ُبع ُّ ُم ُ َ َ ٌ َ َ َّ ُ َ َ َ ْ َ ٌ َ َ َّ ُ َ
لهن ودلۚ فا ِن كان لهن ودل فل
13. Bunlar, Allah’ın sınırla-
ْ َ َ َّ
rıdır. Kim Allah’a ve peygam-
ْ َ ْ َ َٓ َ ُ َّ َ ْ َ ْ َ
ن ۜ ٍ صي ٍة يوص۪ني بِها او دي ِ مِما تركن مِن بع ِد و
berine itaat ederse Allah onu,
zemininden ırmaklar akan
ٌۚ ْم َو َدل ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َّ ُ ُ ُّ َّ ُ َ َ
ولهن الربع مِما تركتم ا ِن لم ين ل
cennetlere koyacaktır; orada
devamlı kalıcıdırlar; işte bü-
ْكتم ُ ْ دل فَلَ ُه َّن اثلُّ ُم ُن مِمَّا تَ َر ٌ َ ْم َو ُ َ َ َ ْ َ
فا ِن كن ل
yük kurtuluş budur.
َ َ ْ َ َ
14. Kim Allah’a ve pey-
َ ُ ُ َّ َ ْ َ ْ
وصون ب ِ َٓها ا ْو دي ْ ٍنۜ َواِن كن صي ٍة ت ِ مِن بع ِد و
gamberine karşı isyan eder
ْ ُ ْ َ ٌ َ ُٓ َ َ ٌ َ َ ْ َ ً َ َ َ ُ َ ُ ٌ ُ َ
ve sınırlarını aşarsa Allah
ََك ْ َ ُٓ َ ْ َ ُ ُ ُّ َ ُ ْ ُ َ
şe sokar ve onun için alçaltıcı
ث س فا ِن كانوا ا د الس ا م ه ِن م د ح او َ ك ّل
ٍ ِ ِ ِ فل
bir azap vardır.
ۚ
ُ ُّ َٓ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ ْ
ث م ِْن َب ْع ِد ِ ء ِيف اثلل ُ ك مِن ذل ِك فهم ش
ً َ ّ َٓ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ َٓ ٰ ُ َّ َ
ص َّية ِ ارۚ و ٍ ض م ي غ ۙن ٍ ي د و ا ا ه ِ ب ص صي ٍة يو ِ و
ّٰ ُ ُ َ ْ َ ۪يم ٌ الل َعل ُ ّٰ اللِۜ َو ّٰ َ
ح ُدود الل ت ِلك12ۜ ۪يم ٌ حل مِن
َْ َّ َ ُ ْ ْ ُ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ ُ َ
ات ت ۪ري ٍ خله جن ِ طعِ الل ورسول يد ِ َوم ْن ي
ُ۪يها َوذٰل َِك الْ َف ْوز َ َ َ ُ ََْْ َ َْ ْ
ۜ ادل۪ين ف ِ مِن تتِها النهار خ
ُوده َ ُ ُ َّ َ َ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ
صاللورسولهويتعدحد ِ ومنيع13العظ۪يم
ٌ ُ ٌ َ َ َُ َ َ ً َ ً َ ُْ ُْ
14 ۟ادلا ف۪يها ۖ ول عذاب م ۪هني ِ خله نارا خ ِ يد
َ َ َ َ ٓ ُّ َ ُ َ ْ َ َ َّ ّٰ َ َ ُ َ ْ َّ َ َّ
Allah tevbeleri çok kabul
َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ ٰ ٓ ُ َ َ ْ َ ُ ُ َ َّ ُ
17. Allah’ın kabul edeceği
الل َعليْ ِه ۜ ْم يب فاو۬ لئِك يتوب ٍ ۪ ثم يتوبون مِن ق
ر
tevbe, ancak bilmeden kötü-
ّ َ ُ 80
4. CÜZ ورةُ الن ِ َٓساء س NİSA SÛRESİ 23. Analarınız, kızlarınız,
kız kardeşleriniz, halalarınız,
ْان َز ْوجۙ َواٰتَيْ ُتم َ َ َ ْ َ َ َ ْ ْ ُ ُْ ََ ْ َ
واِن اردتم اسِبدال زو ٍج مك
teyzeleriniz, kardeş kızları,
ٍ kız kardeş kızları, sizi emzi-
ُارا َف َ تَا ْ ُخ ُذوا مِنْ ُه َشيْ ًـٔ ۜا اَتَا ْ ُخ ُذونَه ً ط َ ْ َّ ُ ٰ ْ
ا ِحديهن ق ِن
ren analarınız, süt bacılarınız,
eşlerinizin anaları, kendileriy-
ٰ َْ ْ ََ َُ ُ ُ َْ َْ ََ ً ُب ْه َتانًا َواِثْ ًما ُمب le birleştiğiniz eşlerinizden
وكيف تاخذونه وقد افض20 ينا ۪ olup evlerinizde bulunan
ً َ ْ ُ ْ َ ْ َ ََ ْ َ ٰ ْ ُ ُ َْ üvey kızlarınız size haram
بعضم ا ِل بعٍض واذن مِنم م۪يثاقا kılındı. Eğer onlarla henüz
ُ ُ ُ ُ َ ً َ َ َٓ َ
ت َعليْ ْم ا َّم َهات ْم ْ ُح ّر َم22 ۟ ي
kardeşi birden almak da size
ُ ُ َ َ َ ْ ُ ُ َّ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ
geçmiştir. Allah çok bağışla-
ْم وبناتم واخواتم وعماتم وخالت yıcı ve esirgeyicidir.
ٓ ُم اتل۪ى
ّٰ ُ ُ َ َّ ُ َ ْ ُْ ُ َََ ِ َْ ُ َََ
ت وامهات ِ وبنات الخ وبنات الخ
ُاعة َوا ُ َّم َهات َ ضَ َّ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ
ِ ارضعنم واخواتم مِن الر
ْكم ُ ُ ُ ّٰ ُ ُ ُ َٓ َ َ ْ ُ َٓ
ِن ِسائ ِم وربائ ِبم اتل۪ى ۪يف حجور
ُ ُ َ ْ َ ْ َ ۘ َّ ْ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ُ َٓ ْ
مِن ن ِسائ ِم اتل۪ى دخلتم ب ِ ِهن فا ِن لم تونوا
ُ َ ُ َٓ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َّ ْ ُ ْ َ َ
ئ ِل ابْ َنٓائ ِ ُم دخلتم ب ِ ِهن ف جناح عليمۘو
ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْۙ ُ َ ْ َ ْ َ َّ
نيِ ال۪ين مِن اصبِم وان تمعوا بني الخت
َ َ َ ّٰ َّ َۜ َ َ ْ َ َ َّ
ً ان َغ ُف
23 ۙ ورا َرح۪يمًا ا ِل ما قد سلف ا ِن الل ك
20. Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak is-
terseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi
ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık
günah işleyerek onu geri alır mısınız?
21. Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir olduğunuz ve on-
lar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl
geri alırsınız?
22. Geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği
kadınlarla evlenmeyin; çünkü bu bir hayâsızlıktır, iğrenç bir
şeydir ve kötü bir yoldur.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 81
ANA SAYFAYA DÖN
ّ َ ُ 82
5. CÜZ ورةُ الن ِ َٓساء س NİSA SÛRESİ 30. Kim düşmanlık ve
haksızlık ile bunu yaparsa
َ َّ َ َّ ُ ُ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ ُ ُ ّٰ َ
۪ين يَب ِ ُعون
onu ateşe koyacağız; bu ise
والل ي ۪ريد ان يتوب عليم وي ۪ريد ال Allah’a çok kolaydır.
اللُ ّٰ يد ُ يُر27 الش َه َوات ا َ ْن تَم۪يلُوا َميْ ً َعظ۪يمًا َّ 31. Eğer yasakladığımız
۪ ِ büyük günahlardan kaçınır-
َ ً َ ُ َ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ َُّ ْ َ
يَٓا ا ُّي َها28 سان ضع۪يفا ان ي ِفف عن ۚم وخلِق الِن
sanız, sizin küçük günahları-
nızı örteriz ve sizi şerefli bir
َ ْ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُٓ ُ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ
ال۪ين امنوا ل تاكلوا اموالم بينم بِالا ِط ِل
yere sokarız.
ُٓ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ً َ َ ِ َ ُ َ ْ َ ٓ َّ
32. Allah’ın, kiminizi kimini-
ا ِل ان تون تارة عن تراٍض مِنم ول تقتلوا َ ze üstün kılmaya vesile yap-
َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َ ُ ْ َ
tığı şeyleri haset ederek arzu
ْ ْ ُ
َو َم ْن َيف َعل29 الل كان بِ ْم َرح۪يمًا انفس ۜم ا ِن
edip durmayın. Erkeklere ka-
zandıklarından bir pay vardır.
َ ٰ َ َ ً َ
ارۜا َوكن ذل ِك صل۪يهِ ن ْ ُذٰل َِك ُع ْد َوانًا َوظُلْمًا فَ َس ْوَف ن Kadınlara da kazandıkların-
dan bir pay vardır. Allah’tan,
ْ َ َ ُْ َ َْ ْ ً اللِ يَس ّٰ َ َ
ا ِن ت َتن ِ ُبوا ك َبٓائ َِر َما تن َه ْون عن ُه30 ۪يا ع
onun lütfunu isteyin. Şüphe-
siz Allah her şeyi hakkıyla bi-
ً َ ْ ُ ْ ُ ْ َُْ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ َ ْ ّ َ ُ lendir..
خلم مد ِ ن ِفر عنم سيِـٔات ِم وند
ّٰ َ َّ َ َ ْ َّ َ َ َ َ َ َ
33. Herkes için, ana, baba
ْم ُ َ ْ َ ُ ً
ول تتمنوا ما فضل الل بِه۪ بعض31 ك ۪ريما ve akrabanın bıraktığı tereke-
ّ َ ُ َ َ ْ َّ ٌ َٰ
den vârisler kıldık. Yeminleri-
ٓ َ َ َ ّ ْ َ
ِال نص۪يب مِما اكسبوا ول ِلنِساء ِ ِلرج
ِ ضل ۜ ٍ ع بع
nizin bağladığı kimselere de
paylarını verin. Çünkü Allah
َ ّٰ ضل ِ ۜ ۪ه ا َِّن ْ َ ْ َ ّٰ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َّ ٌ َ
الل ب وسـٔلوا الل مِن ف ۜ نص۪يب مِما اكس
her şeyi görmektedir.
ادلي ْ ِن َ ِ الل َو َل تُْش ُكوا به۪ َشيْ ًـٔا َوبال ْ َو َ ّٰ اع ُب ُدوا ْ َ
35. Eğer karı-kocanın
aralarının açılmasından
ِ ِ ِ و
ْ َ َ ام َوال ْ َم ٰ ََْ َ ٰ ْ ُْ ً
َ ال ا ِْح َسانا َوب ِ ِذي القرب والت
korkarsanız, erkeğin
ailesinden bir hakem ve
ِ ار و ۪ني ِ ك ا س
kadının ailesinden bir hakem
ْ َْ َّ ال ُنب َو ُ ْ َ ْ َ ٰ ْ ُْ
gönderin. Bunlar barıştırmak ب ِ ن ـال ب
ِ ِ ِ ـب ح االـص ِ ِ ار ال ذِي القـرب و
ّٰ َّ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ
isterlerse Allah aralarını
َالل يل وما ملكت ايمان ۜم ا ِن ِۙ الس ۪ب َّ َوابْن
ِ
bulur; şüphesiz Allah her şeyi
َ ُ َ َْ َ َ َّ ً ُْ َ َ ُ َ
bilen, her şeyden haberdar
ۙ ً ُ َ َ ْ َ ُّ
olandır.
ال۪ين يبخلون36 ليِب من كان متال فخورا
ُالل ّٰ ُ ُ ٰ ٰ َٓ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َّون انل َ ُ َُْ َ
36. Allah’a ibadet edin
ve O’na hiçbir şeyi ortak اس بِالخ ِل ويتمون ما اتيهم ويامر
koşmayın. Ana-babaya,
ً ين َع َذابًا ُمه َ كاف ِر َ ْ َ ْ َْ ََ ْ َ ْ
akrabaya, yetimlere, 37 ۚينا ۪ ۪ ِل ل ان د ت ع او ه
۪ ۜ ِ ل ض مِن ف
yoksullara, yakın komşuya,
uzak komşuya, yolcuya,
ellerinizin altında bulunanlara 37. Bunlar cimrilik eden ve insanlara da cimriliği tavsiye
iyi davranın; Allah kendini eden, Allah’ın kendilerine lütfundan verdiğini gizleyen kim-
beğenen ve daima böbürlenip selerdir. Biz, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık.
duran kimseyi sevmez.
ّ َ ُ 84
5. CÜZ ورةُ الن َِٓساء س NİSA SÛRESİ 41. Her türlü ümmetten bir
şahit getirdiğimiz ve seni de
ّٰ َ ُ ْ ُ َ َ َّ َ َٓ ْ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َ َّ َ
اس ول يؤمِنون بِالل ِ وال۪ين ينفِقون اموالهم رِئاء انل
onlara şahit olarak gösterdi-
ğimiz zaman halleri nice ola-
َساء َٓ َينا ف ً ان َ ُل قَر ُ َ ْ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ ْ ِْ َْ َ َ cak!
۪ خ ِرۜ ومن ي ِن الشيط ِ ول بِالوم ال
ُ ََْ ٰ ْ ْ ّٰ ُ ٰ َ ََ َ
42. Küfür yoluna sapıp
ً َ
خ ِر َوانفقوا ِ َومَاذا عليْ ِه ْم ل ْو ا َمنوا بِاللِ َوالَ ْو ِم ال38 ق ۪رينا peygamberi dinlemeyenler o
ْ َ َ ّٰ َّ
gün yerin dibine batırılmayı
َ ُ ّٰ كنَ َ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َّ
الل ل َيظل ِ ُم ا ِن39 الل ب ِ ِه ْم عل۪يمًا مِما رزقهم اللۜ و temenni ederler ve Allah’tan
ً َ َ ّٰ َ ُ ُ ْ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ُ َّ
yaklaşmayın. Eğer hasta olur
42 ۟ض ول يتمون الل حد۪يثا ّٰ َ
ۜ الرسول لو تسوى ب ِ ِهم الر veya bir yolculuk üzerinde
َ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ٰ َّ ُ َ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
bulunursanız yahut sizden
ّٰارى َحىت ٰ ك يا ايها ال۪ين امنوا ل تقربوا الصلوة وانتم س biriniz ayakyolundan gelirse
َّ ً ُ ُ َ َ َ ُ ُ َ َ ُ َ ْ َ
yahut kadınlara dokunup da
ُ َ ْ َ ّٰ َ َ َ
سلوۜا ِ يل حىت تغ ٍ تعلموا ما تقولون ول جنبا ا ِل عب ِ ۪ري س ۪ب
su bulamamışsanız o zaman
َٓ ْ َ ْ ُ ْ ٌ َ َ َ َٓ ْ َ َ َ ٰ َ ْ َ ٰ ٓ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ِ َ
temiz bir toprakla teyemmüm
َ ُ ْ َف
44. Kendilerine kitaptan bir
ُ َ َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ
الل كان عف ًّوا حوا ب ِ ُو ُجوهِ ْم َوايْد۪ي ۜم ا ِن ُ ام َس nasip verilip de, dalâleti satın
ْ َ ً َ ُ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ً َغ ُف
alan ve sizin yoldan sapma-
َ
اب ِ
ِ ا ِن م ا ۪يب ص ن وا ت و ۫ ا ۪ين ل ا ل ِ ا ر ت م ل ا 43 اور nızı isteyenleri görmedin mi?
َ َّ ُّ َ ْ َ َ ُ ُ َ َ َ َ َّ َ ُ َ ْ َ
44 الس ۪بيۜل ضلوا ِ يشتون اللة وي ۪ريدون ان ت
ً ْ َ َْ َ ُ ً ْ َ
بِمَا ن َّزنلَا ُم َص ّ ِدقا ل َِما َم َع ْم م ِْن قبْ ِل ان نط ِمَس ُو ُجوها
du. Fakat Allah onları küfür-
leri “sebebiyle lânetledi; artık
onlardan çok azı inanır.
ْ َّ َ َ ْ َ ٓ َّ َ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ْ َ ٰ ٓ َ َ َّ ُ َ َ
47. Ey Ehl-i Kitap! Biz, birta- ت ِ ۜ فندها ع ادبارِها او نلعنهم كما لعنا اصحاب السب
ُش َك به۪ َو َي ْغفِر َ ْ ُ الل َل َي ْغفِ ُر ا َ ْن ي ً ُ ْ َ ّٰ ُ ْ َ َ َ َ
َ ّٰ ا َِّن47 ول
kım yüzleri silip dümdüz ede-
rek arkalarına çevirmeden ِ وكن امر اللِ مفع
ْ َ ْ َ َ ّٰ ْ ْ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ ٰ َ ُ َ
شك بِاللِ فق ِد افتٰٓى ا ِثمًا
yahut onları, “cumartesi
adamları” gibi lânetlemeden
ِ ما دون ذل ِك ل ِمن يشاءۚ ومن ي
ّ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ُّ َ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ً َ
الل يُ َزك۪ى
önce, size gelenleri doğrula-
mak üzere indirdiğimize iman الم تر ا ِل ال۪ين يزكون انفسه ۜم ب ِل48 عظ۪يما
edin; Allah’ın emri mutlaka
َ َُ ْ َ َْ َ ْ ُ ُْ ً َ َ َ ْ َ ُ َٓ َ ْ َ
yerine gelecektir. تون انظر كيف يف49 اء َول ُيظل ُمون ف۪ي من يش
48. Allah, kendisine or-
ُ ُ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ً ُ ً ْ ٓ ٰ َ َ َ َ ْ ّٰ َ َ
tak koşulmasını asla bağış- الم تر ا ِل ال۪ين ا ۫وتوا50 ۟ب وكف ب ِ ۪ه ا ِثما م ۪بينا ۜ ع اللِ الك ِذ
lamaz; bundan başkasını,
َ ُ ُ َ َ ُ َّ َ ْ ْ َ ُ ْ ُ َ ْ َ ً َ
dilediği kimse için bağışlar. وت ويقولون ِ ت والطاغ ِ الب ِ ِ اب يؤمِنون ب ِ نص۪يبا مِن الكِت
ً ٰ َ َّ َ ٰ ْ َ َٓ ُ ٰٓ َ َ َ َّ
51 ۪ين ا َم ُنوا َس ۪بي
Allah’a ortak koşan kimse bü-
yük bir günah ile iftira etmiş ۪ين كف ُروا هؤ۬لءِ اهدى مِن ال ل ِل
olur.
49. Kendilerini temize çı-
karanları gördün mü? Hayır,
51. Kendilerine Kitap’tan nasip verildiği halde, Putlara ve
Allah dilediğini temize çıkarır
bâtıla iman edenler, sonra da kâfirler için: «Bunlar, Allah’a
ve hiç kimse kıl payı kadar
iman edenlerden daha doğru yoldadır» diyenleri görmedin
haksızlık görmez.
mi?
50. Bak, nasıl da Allah üze-
rine yalan uyduruyorlar! Apa-
çık bir günah olarak bu yeter!
ّ َ ُ 86
5. CÜZ ورةُ الن َِٓساء س NİSA SÛRESİ 55. Onlardan bir kısmı İb-
rahim’e inandı, kimi de on-
52 ۪يۜا ً الل فَلَ ْن َت َد َ ُل نَصُ ّٰ الل ۜ َو َم ْن يَلْ َعن َ ا ُ ۬ولٰٓئ َِك َّال
ُ ّٰ ۪ين لَ َع َن ُه ُم dan yüz çevirdi; onlara çılgın
ِ ِ alevli cehennem yeter!
ً اس نَق َ َّون انل َ ُُْ َ ً َ ْ ُْ َ ٌ َ ْ َُ َْ
53 ۪ۙيا ك فا ِذا ل يؤت ِ ام لهم نص۪يب مِن المل 56. Şüphesiz âyetlerimi-
َٓ ۪يها اَبَ ًد ۜا ل َ ُه ْم ف
َٓ ۪ين ف َ ادل َ ُ ََْ َ َْ ْ ْ َْ َّ َ
temiz eşler vardır ve onları
۪يها ِ ار خ ات ت ۪ري مِن تتِها النه ٍ جن koyu bir gölgeye koyarız.
ْكم ُ ُ ُ ْ َ َ ّٰ َّ ً َ ًّ ْ ُ ُ ْ ُ َ ٌ َ َّ َ ُ ٌ َ ْ َ
ا ِن الل يامر57 ازواج مطهرةۘ وندخِلهم ظِ ظ۪ي
58. Gerçekten Allah size,
ح ِْز ٌب
mutlaka emanetleri ehil olan-
ُ ْ َ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ َ ٰ ٓ َ َ َ ْ ُّ َ ُ ْ َ
2
ُ
ات ا ِل اهل ِها ۙواِذا حكمتم بني انلاِس ان تكموا ِ ان تؤدوا المان
lara vermenizi ve insanlar
arasında hükmettiğiniz za-
ً الل َك َن َسم۪يعًا بَص َ ّٰ ْم به۪ۜ ا َِّنُ ُ َ َّ َ ّٰ َّ ْ َ ْ man da adaletle hükmetme-
58 ۪يا ِ بِالعد ۜ ِل ا ِن الل ن ِ ِعما ي ِعظ nizi emreder. Allah size ne
َْ ُ َ َ ُ َّ ُ َ َ َ ّٰ ُ َ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
ول ال ْم ِر
kadar güzel öğütler veriyor!
ِ ۬ يا ايها ال۪ين امنوا اط۪يعوا الل واط۪يعوا الرسول وا Şüphesiz Allah her şeyi işitici,
ُْ ْ ّٰ َ ُ ُّ ُ َ ٔ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ
الر ُسو ِل ا ِن كن ُت ْم َّ اللِ َو her şeyi görücüdür.
ش فردوه ا ِل ٍ مِن ۚم فا ِن تنازعتم ۪يف
ً َْ َ ٌ ْ َ َ ٰ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ َ ُ ْ ُ
59. Ey iman edenler! Allah’a
59 ۟ ي َوا ْح َس ُن تا ۪وي خ ۜ ِر ذل ِك خ ِ تؤمِنون بِاللِ والو ِم ال itaat edin. Peygamber’e ve
sizden olan emir sahiplerine
de itaat edin. Eğer bir hususta
anlaşmazlığa düşerseniz
52. Bunlar, Allah’ın lânetlediği kimselerdir; Allah’ın rah- Allah’a ve ahirete gerçekten
metinden uzaklaştırdığı kimseye bir yardımcı bulamazlar. inanıyorsanız onu Allah’a
53. Yoksa onların hükümranlıktan bir nasipleri mi var? ve Resul’üne götürün; bu
Öyle olsaydı insanlara bir çekirdek bile vermezlerdi. hem hakkınızda hayırlı, hem
de netice bakımından daha
54. Yoksa onlar, Allah’ın lütfundan verdiği şeyler için in-
güzeldir.
sanlara hased mi ediyorlar? Oysa İbrahim soyuna Kitab’ı
ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşet-
tik.
ُ َ َّ ُ ُ َ ُْ َْ ُ َ ُ َّ َ
يد الشيْطان وت َوق ْد ام ُِٓروا ان يَف ُروا بِه۪ۜ وي ۪ر
de muhakeme olmak istiyor-
lar. Şeytan da onları derin bir ِ ا ِل الطاغ
َ َ َ َ َ
َواِذا ق۪يل ل ُه ْم ت َعال ْوا60 ۪يدا ً ا َ ْن يُض َّل ُه ْم َض َ ًل بَع
sapıklığa düşürmek istiyor..
61. Onlara: Allah’ın indirdi- ِ
ğine ve Resul’üne gelin, de- َ ُّ ُ َ َ َ ُ ْ َ ََْ ُ َّ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ٰ
nildiği zaman, münafıkların ا ِل ما انزل الل وا ِل الرسو ِل رايت المنافِق۪ني يصدون
ٌ َ ُ ْ ُ ْ َ َ َ َٓ َ ْ َ َ ً َ َْ
۪يبة ب ِ َما فكيف ا ِذا اصابتهم مص61 ۚعنك ُص ُدودا
senden iyice uzaklaştıklarını
görürsün.
َٓ ْ َ ْ ّٰ َ ُ َْ ُ ُ َ ْ َ َّ َ
ت ايْد۪ي ِه ْم ث َّم جَٓاؤ َ۫ك يلِفون بِاللِ ا ِن ا َردنا
62. Kendi işledikleri yü-
zünden başlarına bir musibet قدم
geldiği, sonra da “biz iyilik
ُالل ّٰ ُ َ ْ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ ً ْ َ َ ً َ ْ ٓ َّ
etmek ve uzaklaştırmaktan ا ۬ولئ ِك ال۪ين يعلم62 ا ِل ا ِحسانا وتوف۪يقا
َ ُْ ْ ْ َ ْ ْ ََ ُُ
مَا ۪يف قلوب ِ ِه ْم فاع ِرض عن ُه ْم َوعِظ ُه ْم َوقل ل ُه ْم
başka bir şey istememiştik”
diye Allah’a yemin ederek
sana geldikleri zaman halleri
ول سُ َومَٓا ا َ ْر َسلْ َنا م ِْن َر63 سه ْم قَ ْو ًل بَل۪يغًا َُْ ٓ
nasıl olur? ٍ ِ ِ ۪يف ان
ف
63. Onlar Allah’ın, kalple- ْاللِ َول َ ْو ا َ َّن ُه ْم ا ِذْ َظلَ ُمٓوا اَنْ ُف َس ُهم ّٰ ْ َ َ ُ َّ
rindekini bildiği kimselerdir; ۜ ا ِل ِلطاع بِا ِذ ِن
ُ َّ ُ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ َ ْ ْ َ َ ُ َٓ
الر ُسول اس َتغف ُروا الل واستغفر لهم
onlara aldırma, kendilerine
öğüt ver ve onlara, kendileri جاؤ۫ك ف
َ ْ َ َ َ َ َ َ ّٰ َ ل َ َو
ف َو َر ّبِك ل يُؤم ُِنون64 الل ت َّوابًا َرح۪يمًا ج ُدوا
hakkında etkili ve güzel söz
söyle.
َ َ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ َ َ ك ُِم ّ َ ُ ّٰ َ
ي ُدوا ل م ث ۙم ه ن ي ب ر ج ش ا۪يم ف وك حىت ي
64. Biz her peygamberi
sırf, Allah’ın izni ile itaat edil- ِ
َ ّ َ َ َّ ً َ َ ْ َُْ
65 ت َوي ُ َسل ِ ُموا ت ْسل۪يمًا َ ْضي س ِهم حرجا مِما ق ِ ۪ٓيف انف
mek üzere gönderdik. Eğer
onlar kendilerine zulmettik-
leri zaman sana gelseler de
Allah’tan günahlarının ba-
ğışlamasını dileseler ve Pey-
gamber de onlara bağışlama 65. Hayır! Rabbine And olsun ki aralarında çıkan anlaş-
dileseydi, elbette Allah’ı töv- mazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hü-
beleri çok kabul edici ve çok kümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam mânâsıyla
merhametli bulacaklardı. kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.
ّ َ ُ 88
5. CÜZ ورةُ الن َِٓساء س NİSA SÛRESİ 69. Kim Allah’a ve Resul’e
itaat ederse işte onlar,
ْ َ ُ ُ ْ َ ُٓ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ َ
َول ْو انا ك َتب َنا عليْ ِه ْم ا ِن اق ُتلوا انف َس ْم اوِ اخ ُر ُجوا
Allah’ın kendilerine lütuflarda
bulunduğu peygamberler,
ُ َ َّ َ َ ْ ٌ َ َّ ُ َ ُ
م ِْن دِيَارِك ْم مَا ف َعلوهُ ا ِل قل۪يل مِن ُه ۜ ْم َول ْو ان ُه ْم ف َعلوا
sıddîkler, şehidler ve sâlih
kişilerle beraberdir. Bunlar ne
ً ً يا ل َ ُه ْم َوا َ َش َّد تَْب َ َ َ
ً ْ ان َخ َ ُ َ ُ َ
َواِذا66 ۙ يتا
güzel arkadaştır!
۪ ك ل ه
۪ ِ ما يوعظ
ب ون 70. Bu lütuf Allah’tandır. Bi-
ً َ ْ ُ َْ َ ََ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ َْ َٰ َ
صاطا ِ ولهديناهم67 ۙ لتيناه ْم م ِْن ُدلنا اج ًرا عظ۪يمًا
lici olarak Allah yeter.
ُ ْ َْ َ ٰ
ۜ ً َ َ ٰٓ ُ َ ُ َ َ َ َّ َو
72. İçinizden bazıları var-
ذل ِك الفضل69 ال۪نيۚ وحسن او۬ لئ ِك رف۪يقا ِ الص dır ki pek yavaş davranırlar.
ُ ْ َّ َ ْ َ َُ ُ ْ َ ْ َُْ
beraber bulunmadım» der.
َواِن مِن ْم71 ات اوِ انفِ ُروا ج۪يعًا ٍ حذركم فانفِروا ثب ِ 73. Eğer Allah’tan size
َّ َ َ الل ُ ّٰ ۪يب ٌة قَ َال قَ ْد اَنْ َع َم َ ْم ُمص ُ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ ّ َ ُ َ ْ َ َ bir lütuf erişirse sanki sizin-
ع لمن لب ِطئۚ فا ِن اصابت le onun arasında bir dostluk
ّٰ ٌ ْ َ ُ َ َ ْ ََ ً َ ْ َُ َ ْ ُ ََْْ
ِصابَ ْم فضل م َِن الل
yokmuş gibi «Keşke onlarla
ولئ ِن ا72 ا ِذ لم اكن معهم ش ۪هيدا beraber olsaydım da ben de
َ َ َّ ْ ُ ْ ُ َ َ ََْ َ ُ َ
لَقول َّن كان ل ْم ت ْن بَي َن ْم َو َبي َن ُه َم َودةٌ يَا لْن۪ى
büyük bir başarı kazansay-
dım!» der.
ِيل الل
ّٰ
ب سَ فَلْ ُي َقات ِْل يف73 وز فَ ْو ًزا َعظ۪يمًا َ ُت َم َع ُه ْم فَاَفُ ُْكن 74. O halde, dünya hayatı-
ِ ۪ ۪ nı ahiret karşılığında değişen-
َ خ َر ۜة ِ َو َم ْن ُي َقات ِْل يف ٰ ْ َ ْ ُّ َ ٰ َ ْ َ ُ ْ َ َ َّ ler, Allah yolunda savaşsınlar
يل ِ ۪ ۪ ب س ِ ال۪ين يشون اليوة ادلنيا بِال ve rahmetimize nail olsunlar.
ً َ ًْ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ّٰ Kim Allah yolunda savaşır
74 اللِ فيقتل او يغلِب فسوف نؤت۪يهِ اجرا عظ۪يما da öldürülür veya galip gelir-
se biz ona yakında büyük bir
mükâfat vereceğiz.
َ َْ َ ُ َ َ َ ْ َٓ ُ ٰٓ َ ّٰ ْ ْ ٌّ ُ ْ ُ
اللِ ف َما ِلهؤ۬لءِ الق ْو ِم ل يَادون َيفق ُهون
reye kadar ertelesen olmaz
mıydı?» dediler. Onlara de ki: ۜ قل ك مِن عِن ِد
َ َ َ َٓ َ ۘ ّٰ َ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ َٓ ً
«Dünya menfaati önemsizdir,
takva sahipleri için ahiret صابَك م ِْن َس ّي ِ َئ ٍة ما اصابك مِن حسن ٍة ف ِمن اللِ وما ا78 َحد۪يثا
ٰ ََ ً َُ َ ِك َوا َ ْر َسلْ َن ْ َ
daha hayırlıdır ve size kıl
ً اللِ َشه
ّٰ
ِ اك ل َِّلن َۜ ف ِم ْن َنفس
kadar haksızlık edilmez.» 79 يدا ۪ ِ اس رسول ۜ وكف ب
78. Nerede olursanız olun
ölüm size ulaşır; sarp ve sağ-
lam kalelerde olsanız dahi!
79. Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük
Kendilerine bir iyilik dokunsa
ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; buna şahit
«Bu Allah’tan» derler; baş-
olarak da Allah yeter.
larına bir kötülük gelince de
«Bu senden» derler. «Hepsi
Allah’tandır» de. Onlara ne
oluyor ki bir türlü laf anlamı-
yorlar!
ّ َ ُ 90
5. CÜZ ورةُ الن َِٓساء س NİSA SÛRESİ 83. İman etmeyenlere gü-
ven veya korkuya dair bir
اك َ الل َو َم ْن تَ َوّٰل َف َٓما ا َ ْر َسلْ َن َ ّٰ َ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ َِم ْن يُ ِطع haber gelince onu hemen
ۚ الرسول فقد اطاع yayarlar. Hâlbuki onu Resule
ْ َ َ ٌَ َ َ ُ ُ ً ََ
َو َيقولون طاعة ۘفا ِذا بَ َر ُزوا م ِْن عِن ِد َك80ۜ عليْ ِه ْم َحف۪يظا
veya aralarında yetki sahibi
kimselere götürselerdi, onla-
َ ُ َ َ ُ ُ ْ َ ُ ّٰ َ ُۜ ُ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ ٌ َ َٓ َ َّ َ
ۚ ب ما يُب ّيِت
rın arasından işin iç yüzünü
ون بيت طائ ِفة مِنهم غي ال۪ي تقول والل يت anlayanlar, onun ne oldu-
َ ََ ً ّٰ ٰ َ ّٰ َ َ ْ َّ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ َ َ
اف81 اللِ َوكف بِاللِ َوك۪ي
ğunu bilirlerdi. Allah’ın size
ۜ فاع ِرض عنهم وتوك ع lütuf ve rahmeti olmasaydı,
َ ّٰ ْ َ ْ ْ َ َ ْ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ُ َّ َ َ َ
ِي اللِ ل َو َج ُدوا ف۪يه
pek azınız müstesna şeytana
ِ يتدبرون القرا ۜن ولو كن مِن عِن ِد غ uyup giderdiniz.
ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ َ َٓ َ َ ً َ ً َ ْ
ِ
84. Artık Allah yolunda sa-
واذا جاءهم امر مِن الم ِن اوِ الو ِف82 اخِفا كث۪يا vaş. Sen, kendinden başka-
ْل ْمر مِنْ ُهم َْ ُ ٰٓ َ ُ َّ َ ُ ُّ َ ْ َ َ ُ ا َ َذ sından sorumlu değilsin. Mü-
ِ ا ل ِ و۬ ا ل ِ ا و ل
ِ و س الر ل ِ ا وه د ر و لو ه
ۜ
۪ ِ ب وا اع minleri de teşvik et. Umulur ki
ْم ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َ َّ ُ َ َ َ
َ Allah kâfirlerin gücünü kırar.
لعلِمه ال۪ين يسنبِطونه مِنه ۜم ولول فضل اللِ علي Allah’ın gücü daha çetin ve
۪يب ٌ ْن َ ُل نَص ُ َ ًَ َ َ ًَ َ َ ْ َ َْ ْ َ
من يشفع شفاعة حسنة ي84 تن۪ي
ً َْ şeyin karşılığını vericidir.
َ َ ْ ٌْ َ ُ ً
86. Bir selam ile selamlan-
ًَ َ َ َ ْ ْ
مِن َهاۚ َو َم ْن يَشف ْع شفاعة َس ّي ِ َئة يَ ْن ُل كِفل مِن َه ۜا َوكن dığınız zaman siz de ondan
ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ
daha güzeli ile karşılık verin
ُّ َ َ َّ َ ْ ُ ّ ُ َ َ ً ُ
حي ٍة فحيوا ِ واذا ح ۪ييتم بِت85 ش مق۪يتا ِ ٔ ٍ الل ع ك ِل
yahut aynı ile karşılık verin.
ْ َ ّ ُ ٰ َ َ َ َ ّٰ َّ َ ُّ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ ْ َ
Şüphesiz Allah, her şeyin he-
80. Kim Resul’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz
çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik!
81. «Baş üstüne» derler, ama yanından ayrılınca
onlardan bir kısmı, geceleyin senin dediğinden başkasını
kurar. Allah da onların geceleri kurduklarını yazar. Sen
onlara aldırma ve Allah’a dayan; sana vekil olarak Allah
yeter.
82. Hâlâ Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler
mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı
onda birçok tutarsızlık bulurlardı.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 91
ANA SAYFAYA DÖN
ْ َ َ ْ ُ ُ َٓ ْ َ ٌ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ٰ َ ُ َ
89. Sizin de kendileri gibi
inkâr etmenizi istediler ki on- رت ِ ي ِصلون ا ِل قو ٍم بينم وبينهم م۪يثاق او جاؤ۫كم ح
ُ ّٰ اء َ وك ْم ا َ ْو ُي َقات ِلُوا قَ ْو َم ُه ۜ ْم َول َ ْو َٓش ُ ُ َُ َْ ْ ُُ ُ ُ
larla eşit olasınız. O halde kü-
fürlerinden dönünceye kadar الل صدورهم ان يقات ِل
onlardan hiçbirini evliya edin-
ُ ُ َ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َ َّ َ َ
meyin. Eğer yüz çevirirlerse تلوك ْم فل ْم ُيقات ِلوك ْم لسلطهم عليم فلقاتلوك ۚم فا ِِن اع
ً َ ُ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َ َ َ َّ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ
90 الل ل ْم َعليْ ِه ْم َس ۪بي
onları yakalayın, bulduğunuz
yerde öldürün ve hiçbirini veli والقوا ا ِلم السلمۙفما جعل
ve yardımcı edinmeyin.
َ ْ ُ ْ َْ َ ُ ُ َ َ ٰ َ ُ ََ
90. Ancak, kendileriyle يدون ان يَا َم ُنوك ْم َو َيا َم ُنوا ق ْو َم ُه ۜ ْم جدون اخ ۪رين ي ۪ر ِ ست
aranızda antlaşma bulunan ُٓ ْ
تلوك ْم َو ُيلقوا
ُ ُ ََْ َْ ْ َ َ
عي م ل ِن ا ف ۚا ۪يه ف وا ُ ُك َّلمَا ُر ُّ ٓدوا اَِل الْفِتْ َنةِ ا ُ ْرك
ِس
bir topluma sığınanlar yahut ِ
ُ ُ ُ ْ ُ ُ ُ َ َ ٓ ُّ ُ َ َّ ُ ُ ْ َ
السل َم َو َيفوا اي ْ ِد َي ُه ْم فخذوه ْم َواق ُتلوه ْم َحيْث
ne sizinle ne de kendi top-
lumlarıyla savaşmak isteme- ا ِلم
diklerinde yürekleri sıkılarak
ً ُ ً َ ْ ُ ْ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ ٰٓ ُ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ
size gelenler müstesna. Allah 91 ۟ثقِفتموهۜم وا ۬ولئ ِم جعلنا لم علي ِهم سلطانا م ۪بينا
dileseydi onları başınıza belâ
ederdi de sizinle savaşırlar-
dı. Artık onlar sizi bırakıp bir
91. Diğer bir takım kimselerin de hem sizden emin ol-
tarafa çekilir de sizinle sa-
mak, hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini göre-
vaşmazlar ve size barış teklif
ceksin. Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar.
ederlerse bu durumda Allah
Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde
size, onlara saldırmaya mü-
yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları
saade etmemiştir.
yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara
karşı size apaçık bir yetki verdik.
ّ َ ُ 92
ورةُ الن ِ َٓساء
5. CÜZ NİSA SÛRESİ 93. Kim bir mümini kasten
س
öldürürse Allah katında ceza-
َ َّ ْ َ ْ َْ ْ َ
sı, içinde ebediyen kalacağı
َٔۚومَا كَن ل ُِمؤم ٍِن ان َيق ُتل ُمؤم ًِنا ا ِل َخط ًـا cehennemdir. Allah ona ga-
َ َ ْ َ ُ َّ َّ َ ْ َ ٓ َّ ٓ ْ َ ٰ ٓ ٌ َ َّ َ ُ ٌ َ َ
zırlamıştır.
َ ُ ْ ََ ٌ ْ ُ ََُ ْ ُ َ ّ ُ َ َْ ْ
ير َرق َب ٍة
yolunda savaşa çıktığınız za-
مِن قو ٍم عد ٍو لم وهو مؤمِن فتح ۪ر man iyi anlayın dinleyin. Size
ٌ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ْ
ُمؤم َِن ۜ ٍة َواِن كن م ِْن ق ْو ٍم بَي َن ْم َو َبي َن ُه ْم م۪يثاق
selam verene, dünya haya-
tının geçici menfaatine göz
ّٰ َ ً َ ْ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ
nezdinde sayısız ganimetler
ِالل
ۜ صيام شهري ِن متتابِعنيِۘ توبة مِن ِ يد ف ِ لم
vardır. Önceden siz de böyle
ْ ْ ْ َ ََ
iken Allah size lütfetti; o halde
َ َ ً َ ُ َّ َ َ ُ ُ َٓ َ َ ً ّ َ َ ُ
Allah bütün yaptıklarınızdan
الل ُ ّٰ ب َ ض ِ ۪يها َوغ ادلا ف ِ متع ِمدا فجزاؤ۬ه جهنم خ
haberdardır.
َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ
يَٓا ايُّهَا93 عليْهِ َول َع َن ُه َواع َّد ُل عذابًا عظ۪يمًا
َ َ ُ َّ َ َ َ ّٰ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُٓ َ ٰ َ َّ
يل اللِ فتبينوا ول ِ ال۪ين امنوا ا ِذا ضبتم ۪يف س ۪ب
ًۚت ُم ْؤمِنا َ ال َ َم ل َ ْس َّ ُ ُ ْ َ ٰٓ ْ َ ْ َ ُ ُ َ
تقولوا ل ِمن الق ا ِلم
ُاللِ َم َغان ِم ّٰ َ ْ َ ۘ َ ْ ُّ ِ ٰ َ ْ َ َ َ ُ َْ
تب َتغون ع َرض اليوة ادلنيا فعِند
ُ َ َ ُ ّٰ َّ َ َ ُ ْ َ ْ ْ ُ ْ ُ َ ٰ َ ٌۜ َ َ
الل عليْ ْم كث۪ية كذل ِك كنتم مِن قبل فمن
ً ون َخب َ ََُْ َ َ َ َ ّٰ َف َتبَ َّي ُنوۜا ا َِّن
94 يا ۪ ل م ع ت ا م ِ ب ن ك الل
ّ َ ُ 94
5. CÜZ ورةُ الن ِ َٓساء س NİSA SÛRESİ 103. Artık namazı bitirince
ayakta, otururken ve yanınız
ْطٓائ َِف ٌة مِنْ ُهم َ ْ ُ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ُْ ََِ üzerinde yatarken Allah’ı zik-
واذا كنت ف۪ي ِهم فاقمت لهم الصلوة فلتقم redin. Huzura kavuşunca da
ُ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ َ ْ۠ ُ َ َ ْ َ ٓ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ namazı dosdoğru kılın; çünkü
معك ولاخذوا اسلِحتهم فا ِذا سجدوا فليكونوا namaz müminler üzerine va-
ُّ َ ُ ْ َ ُّ َ ُ ْ َ ٰ ْ ُ ٌ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ ُ َٓ َ ْ kitli olarak farz olmuştur.
ت طائ ِفة اخرى لم يصلوا فليصلوا ِ مِن ورائ ِمۖ وتلا 104. O topluluğu takip et-
َ َ َ َّ َّ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ ُ ُ ْ ْ َ
۪ين كف ُروا حذرهم واسلِحته ۚم ود ال ِ َم َعك َولَاخذوا
mekte gevşeklik gösterme-
yin. Eğer siz acı çekiyorsanız
َ ُ َ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ ُْ َ َْ
حتِ ْم َوا ْمت ِ َعتِ ْم ف َيم۪يلون
onlar da, sizin çektiğiniz gibi
ِ لو تغفلون عن اسل acı çekmektedirler. Üste-
ْم ُ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ َ ًۜ َ َ ً َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ lik siz Allah’tan, onların ümit
ِ حدة ول جناح عليم ا ِن كان ب ِ عليم ميلة وا edemeyecekleri şeyleri umu-
ْم ُ َ َ ْ َ ُٓ َ َ ْ َ ٰ ٓ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ًَ yorsunuz. Allah ilim ve hikmet
ۚ اذى مِن مط ٍر او كنتم مرض ان تضعوا اسلِحت sahibidir.
ً ين َع َذابًا ُمه َ كاف ِر َ ْ َّ َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ َ ْ ُ ُ َ
102 ينا ِل ل د ع ا الل ِن ا م
ۜ ك ر ذحِ وا ذ وخ
105. Allah’ın sana göster-
۪ ۪ diği şekilde insanlar arasında
ٰ َ َ ً ُ ُ َ ً َ َ ّٰ ُ ْ َ ٰ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ
الصلوةَ فاذك ُروا الل قِياما وقعودا وع
hükmedesin diye sana Kitab’ı
فا ِذا قضيتم hak ile indirdik; hainleri savu-
َالصلٰوة َّ الصلٰوةَ ا َِّن َّ ۪يموا َ َ ْ ُْ َْ َ ْ َ َ ْ ُ
ُ ُج ُنوبِ ۚم فا ِذا اطماننتم فا
nan olma!
ۚ ق
ُ َ َ َ ً ُْ َ ً َ َ ْ ُْ ََ ْ َ َ
ول ت ِهنوا103 كابا موقوتا ِ كانت ع المؤ ِمن۪ني
َون َكما َ ُ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ُ َ ْ َ ُ ُ َ ْ ِ ْ َ ْ َٓ ْ
ِيف ابتِغاءِ القو ۜم ا ِن تونوا تالمون فا ِنهم يالم
ُ ّٰ كنَ َ َ َۜ ُ ْ َ َ َ ّٰ َ َ ُ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ
الل َعل۪يمًا ون وترجون مِن اللِ ما ل يرجون و ۚ تالم
ُ ْ َ ّ َْ َ َ ْ َ َ ْ ْ َ ٓ َّ َ
َم اب بِال ِق تلِ ح ِ ا ِنا ان َزنلَٓا ا ِلْك ال104۟ حك۪يمًا
َ َ َٓ ْ ْ ُ َ َ َ ُ ّٰ َ ٰ َ َٓ َ ْ َب
105ۙ ۪ني خص۪يمًا ني انلَّاِس بِما اريك اللۜول تن ل ِلخائِن
َ َ ّٰ ُ ْ َ َ َ َ َ ُ َ َ
112. Kim kasıtlı veya kasıt-
sız bir günah kazanır da son-
ra onu bir suçsuzun üzerine
113 مَا ل ْم ت ْن ت ْعل ُم ۜ َوكن فضل اللِ َعليْك َعظ۪يمًا
atarsa, muhakkak ki, büyük
bir iftira ve apaçık bir günah
113. Allah’ın sana lütfu ve esirgemesi olmasaydı, onlar-
yüklenmiş olur.
dan bir güruh seni saptırmaya yeltenmişti. Onlar yalnızca
kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah
sana Kitab’ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğret-
miştir. Allah’ın lütfu sana gerçekten büyüktür.
ّ َ ُ 96
5. CÜZ ورةُ الن َِٓساء س NİSA SÛRESİ 116. Şüphesiz Allah
kendisine ortak koşulmasını
َ َ َّ ُ ٰ ْ َ ْ َ َ َ
َْخ
يه ْم ا ِل َم ْن ا َم َر ب ِ َص َدق ٍة
bağışlamaz. Bunun dışındaki
۪ي مِن نو ٍ ث ك يف
۪ ي ل ح ِْز ٌبgünahları, dilediği kimseler
ش َك َ ْ ُ الل َل َي ْغفِ ُر ا َ ْن ي َ ّٰ ا َِّن115 ۪۟ياً ت َمص ْ َ َٓ َ َ َّ َ َ 118. Allah onu lânetlemiş;
جهن ۜم وساء oda: «Yemin ederim ki, kul-
ّٰ ْ ْ ُ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ ٰ َ ُ َ ُ ْ َ َ larından belli bir pay edinece-
ِشك بِالل ِ بِه۪ ويغفِر ما دون ذل ِك ل ِمن يشاءۜ ومن ي ğim» demiştir.
ٓ َّ ُ ْ َ ُ َْ ْ ً َ ً َ َ َّ َ ْ َ َ
ٓ
ا ِن يدعون مِن دون ِ۪ه ا ِل116 فقد ضل ضل بع۪يدا
119. «Onları mutlaka sap-
tıracağım, muhakkak onları
َ َ َ ۢ ُ ّٰ ُ َ َ َ
ۙ ً َ ً َ ْ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ً َ
لعنه الل وقال117 ا ِناثاۚ واِن يدعون ا ِل شيطانا م ۪ريدا
boş kuruntulara boğacağım,
onlara emredeceğim de hay-
َّ ُ َ َ ً ُ ْ َ ً َ َ َ ْ َّ َ َّ َ َ
ضل َّن ُه ْم ل و 118 ۙ ا وض لتِذن مِن عِبادِك نص۪يبا مفر
vanların kulaklarını yaracak-
ِ lar, onlara emredeceğim de
َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ّ َ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ُ ٰ َ َ ْ ُ َّ َ ّ َ ُ َ َ
امِ ان النْ َع ولمنِينهم ولمرنهم فليبتِن اذ
Allah’ın yarattıklarını değiş-
tirecekler» . Kim Allah’ın ter-
َ َ َّ َّ َ ۜ ّٰ خلْ َق َ َّ ُ ّ َ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ُ ٰ َ َ
خ ِذ الشيْطان ِ اللِ َوم ْن َيت ولمرنهم فليغ ِين
tibini bırakarak şeytanı veli
edinirse elbette apaçık bir zi-
ً سانًا ُمب َ ْ خ ُ َ َ ْ َ َ ّٰ ُ ْ ًّ َ
119 ۜ ينا ون اللِ فقد خِس ِ لا مِن د ِو
yana düşmüştür.
۪
ً ان اَِّل ُغ ُر ُ َ ْ َّ ُ ُ ُ َ َ َ ْ ّ َ ُ َ ْ ُ ُ َ
120. O onlara söz verir ve
120 ورا يعِدهم ويمن۪ي ِه ۜم وما يعِدهم الشيط onları ümitlendirir; hâlbuki
۪ۙوءا ي َز بِه
ْ ُ ً ُٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ ان ا َ ْهل الْك ََو َٓل اَم
Allah’tan daha doğru sözlü
اب من يعمل س ِۜ ِت ّ
ِِ
olabilir?
ِ
123. İş, ne sizin
َو َم ْن123 ۪يا ً اللِ َو ِ ًّلا َو َل نَص ّٰ
ون
ُ ْ َُ ْ َ َ َ
د يد ل مِن
kuruntunuza, ne de kitap ِ ِ ول
ْ ُ ٰ ُْ َ َ َ َّ َي ْع َم ْل م َِن
ات م ِْن ذك ٍر ا ْو انث َوه َو ُمؤم ٌِن ِ َ ال
ehlinin kuruntusuna göredir.
Kim kötü bir iş yaparsa onun- ِ الص
la cezalandırılır. O kendisine
ْ َو َمن124 ۪يا ً ون نَق َ ُ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ٰ ٓ ُ َ
Allah’tan başka ne bir dost, فا ۬ولئ ِك يدخلون النة ول يظلم
َّ ْ ُ ُ ّٰ ْ َ َْ ً ْ َ
س ٌن َوات َب َع ِ اح َس ُن د۪ينا م َِّم ْن اسل َم َوج َه ُه ِللِ َوه َو م
ne de bir yardımcı bulabilir..
124. Erkek olsun, kadın
ّٰ َ ً َ َ ٰ ْ ُ ّٰ َ َ َّ َ ً َ َ ٰ ْ َ َّ
وِلل125 مِلة ا ِبره۪يم حن۪يفا ۜ واتذ الل ا ِبره۪يم خ۪ي
olsun, her kim de mümin ola-
rak iyi işler yaparsa, işte onlar
ْ َ ّ ُ ُ ّٰ َ َ َ َْ
ْ ال ات َو َما ِيف ِ الس ٰم َو َّ مَا يف
cennete girerler ve zerre ka-
dar haksızlığa uğratılmazlar. ٔش ٍ ِ ِ ل ب الل كن و ض ۜ ِ ر ِ
ُ ْ ُ ّٰ ُ َٓ ّ َ َ َُْ َْ ً ُ
الل ُيفت۪ي ْم سا ۜ ِء ق ِل ِ َويستفتونك ِيف الن126۟ م۪يطا
125. İşlerinde doğru olarak
yönünü Allah’a döndüren ve
İbrahim’in, Allah’ı bir tanıyan
ِساء َٓ ِ الن ّ َ ََ
اب ۪يف يتام َ ْم يف الْك
ِت
ُ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ ۙ َّ
ف۪ي ِهن وما يتل علي
dinine tâbi olan kimseden ِ ِ
dince daha güzel kim vardır? َّوهن ُ ُ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ ُ َ َ ُ َ َّ ُ َ ُ ْ ُ َ ّٰ
Allah İbrahim’i Halil edinmiş- اتل۪ى ل تؤتونهن ما كتِب لهن وترغبون ان تنكِح
tir. ٰ ََْ ُ ُ َ ْ ََ ۙ َْ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُْ َ
126. Göklerde ve yerde
ان وان تقوموا ل ِليتام ِ والمستضعف۪ني مِن الوِدل
َ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ ْ
127 الل كان بِه۪ َعل۪يمًا ي فا ِن ٍ بِالقِس ِۜط وما تفعلوا مِن خ
ne varsa hepsi Allah’ındır ve
Allah her şeyi kuşatmıştır.
ّ َ ُ 98
5. CÜZ ورةُ الن ِ َٓساء س NİSA SÛRESİ 129. Üzerine düşüp
uğraşsanız da kadınlar
ي ٌ ْ الصلْ ُح َخ ُّ ح ۜا َو ً ْحا بَيْ َن ُه َما ُصل َ ِ َعلَيْه َٓما ا َ ْن يُ ْصل sine tamamen kapılıp da di-
ِ ğerini askıya alınmış gibi bı-
َ ّٰ س ُنوا َو َت َّت ُقوا فَا َِّن ْ ُ ْ ِ َ ۜ َّ ُّ ُ َُْْ َ ْ َُ rakmayın. Eğer arayı düzeltir,
الل ِ ت ن ا و ح الش س ف ت الن ِ ض ِ واح günahtan sakınırsanız Allah
ُ ْ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ ْ َ َ ً َ َ ََُْ َ َ َ şüphesiz çok bağışlayıcı ve
ولن تستط۪يعوا ان تع ِدلوا128 كان بِما تعملون خ ۪بيا esirgeyicidir.
ض ِۜ ات َومَا ِيف ال ْر ِ الس ٰم َوَّ َو ِ ّٰللِ َما يف130 َوا ِسعًا َحك۪يمًا varsa hepsi Allah’ındır. Siz-
ِ den önce kendilerine Kitap
ُ ُ
اب م ِْن قبْلِ ْم َواِيَّاك ْم
َ َ َولَ َق ْد َو َّصيْ َنا َّال
َ ۪ين ا ُ ۫وتُوا الْك َِت verilenlere ve size «Allah’a
karşı takva sahibi olun» diye
َ ٰ َّ َ ّٰ َّ َ ُ ُ ْ َ ْ ِ َ َ ّٰ ُ َّ َ emretti. Eğer inkâr ederseniz
ات ِ الل وان تفروا فا ِن ِللِ ما ِيف السمو ۜ ا ِن اتقوا biliniz ki göklerde ve yerde ne
َ ٰ َّ َ ّٰ َ ً َ ًّ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ ْ َ َ varsa hepsi Allah›ındır. Allah
اتِ وِللِما ِيف السمو131 ض وكن الل غنِيا ح۪يدا ِۜ وما ِيف الر hudutsuz zengindir, övgüye
ْ ََ ْ ً ّٰ ٰ َ َ َْ
َ ِۜ َومَا ِيف الر
ْ lâyıktır.
ا ِن يشا132 ض وكف بِاللِ وك۪ي 132. Göklerde ve yerde
ُ ّٰ ان َ َ َ َ َ ٰ ْ ُ َ ُ ْ ْ
الل ين وك ۜ ت بِاخ ۪ر ِ يُذهِب ْم ايُّ َها انلَّاس َو َيا
olanlar Allah’ındır. Vekil ola-
rak Allah yeter.
ْ َ ْ ُّ َ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ ً ع ذٰل َِك قَد َٰ
ادلن َيا فعِن َد من كان ي ۪ريد ثواب133 ۪يرا 133. Ey insanlar! Allah di-
َ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ ُ َ َ ّٰ
lerse sizi giderip başkalarını
134 ۪۟يا ً الل َسم۪يعًا بَص ُ ّٰ كن خر ۜة ِ وِ اللِ ثواب ادلنيا وال getirir; Allah buna kadirdir.
134. Kim dünyayı isterse,
dünya da, ahiret de, Allah ka-
tındadır. Allah her şeyi işiten
128. Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut ve her şeyi görendir.
kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında
bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh hayırlıdır.
Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve
Allah’tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan
haberdardır.
ّ َ ُ 100
5. CÜZ ورةُ الن َِٓساء س NİSA SÛRESİ 142. Şüphesiz münafıklar
Allah’a oyun etmeye kalkı-
ّٰ َ ٌ ْ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ُ َّ َ َ َ َ َّ َ şıyorlar; hâlbuki Allah onla-
ال۪ين يتبصون بِ ۚم فا ِن كان لم فتح مِن الل rın oyunlarını başlarına çe-
ُٓ َ ٌ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ ُٓ َ
قالوا ال ْم ن ْن َم َع ْمۘ َواِن كن ل ِلكاف ِ۪ر
virmektedir. Onlar namaza
۪يبۙ قالوا ين نص kalktıkları zaman üşenerek
ُ ّٰ َ۪ني ف ْ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ ْ ََ
َۜ ْم م َِن ال ُمؤ ِمن
kalkarlar, insanlara gösteriş
الل الم نستحوِذ عليم ونمنع yaparlar, Allah’ı da pek az
َ كاف ِر َ ْ ُ ّٰ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ُ ْ َ zikrederler.
ين ۪ يم بينم يوم القِيمةِۜ ولن يعل الل ل ِل 143. Bunların arasında
َ ّٰ ون َ ُ َُ َ ْ َّ ً َ ع ال ْ ُم ْؤ ِمن ََ
الل ا ِن ال ُم َنافِق۪ني يادِع141 ۟ ۪ني َس ۪بي
bocalayıp durmaktalar; ne
onlara ne bunlara. Allah’ın
َ ُ ٰ ُ ُ َ ٰ َّ َ ُٓ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ُ َ
اموا ك َسال ۙيُ َٓراؤ۫ن وهو خادِعه ۚم واِذا قاموا ا ِل الصلوة ِ ق
şaşırttığı kimse asla bir yol
bulamaz.
َ ٰ َ ْ َ َ َ ْ َ ُ ۘ ً َ َّ َ ّٰ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ َّ
ۗ مذبذب۪ني بني ذل142 انلاس ول يذكرون الل ا ِل ق۪ي
ِك 144. Ey iman edenler!
َ َ ْ َ َ ُ ّٰ ْ ُ ْ َ َ َٓ ُ ٰٓ ٰ َٓ َ َٓ ُ ٰٓ ٰ َٓ
Müminleri bırakıp da kâfirle-
ت َد ُل ِ ن ل ف الل ل ِ ِ ل ا ِل هؤ۬لءِ ول ا ِل هؤ۬لءِۜ ومن ي
لض ri evliya edinmeyin; Allah’a,
َين ا َ ْو ِلَٓاء َ ْ ُ َّ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ً َ
aleyhinizde apaçık bir delil mi
َ كاف ِر
۪ خذوا ال ِ يا ايها ال۪ين امنوا ل تت143 س ۪بي
vermek istiyorsunuz? Bu gü-
ُ ْ َ َ ّٰ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ ُ َ َۜ ْ ُ ْ
nah size yeter.
ْم ُ ْ
ون المؤ ِمن۪ني ات ۪ريدون ان تعلوا ِللِ علي ِ مِن د 145. Şüphe yok ki müna-
َ ْ َ ْ ْ َّ َ َ ْ َّ ً ً َ ْ ُ
fıklar cehennemin en alt ka-
ا ِن المنافِق۪ني ِيف ادلركِ السف ِل144 سلطانا م ۪بينا ُ ُ tındadırlar. Artık onlara asla
ُ َ ْ َ َ ُ َ َ َّ َّ ً َ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ َّ َ
bir yardımcı bulamazsın.
ا ِل ال۪ين تابوا واصلحوا145 تد لهم نص۪يا ۙ ِ مِن انلارِۚ ولن 146. Ancak tevbe edip hal-
ْ ُ ْ َ َ َ ٰ ٓ ُ َ ّٰ ْ ُ َ َ ْ َ ّٰ ْ
َ۪ني ۜ اللِ َواخل ُصوا د۪ينهم ِللِفا ۬ولئ ِك مع المؤ ِمن َواع َت َص ُموا ِب
lerini düzeltenler, Allah’a yö-
nelip dinlerini yalnız onun için
السادُِس ُ ْ َ ا101
َّ ل ْز ُء
148. Allah kötü sözün açık- 6. CÜZ NİSA SÛRESİ
ّ َ ُ 102
6. CÜZ ورةُ الن َِٓساء س NİSA SÛRESİ 157. “Biz Allah’ın peygam-
beri Meryem oğlu İsa Me-
َلنْب َيٓاء َ ْ ُ ْ َ َ ّٰ َ۪يث َاق ُه ْم َو ُك ْفره ِْم باٰي َ ْ َْ َ َ sih’i öldürdük” demelerinden
ِ ا م ه
ِ ِ ل ت قو ِ الل ات
ِ ِ ِ فبِما نق ِض ِهم م dolayı kalplerini mühürledik.
ُْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ ٌ ْ ُ َ ُ ُ ُ ْ ْ َ َ ّ َ ْ َ
الل عليْ َها بِف ِره ِْم
Oysa onu öldürmediler ve
ف بل طبع ۜ ي ح ٍق وقول ِ ِهم قلوبنا غل ِ بِغ asmadılar. Fakat onlara öyle
َٰ َ ُْ ً َ َّ َ ْ َ َ
َوبِف ِره ِْم َوق ْول ِ ِه ْم ع َم ْر َي َم155ۖ ف يُؤم ُِنون ا ِل ق۪ي
gibi gösterildi. Onun hakkın-
da anlaşmazlığa düşenler,
۪يح ع۪يَس ابْ َن َم ْر َي َم َ َوقَ ْولِه ْم ا ِنَّا َق َتلْ َنا ال ْ َمس156ۙ ُب ْه َتانًا َعظ۪يمًا bu konuda kesin bir şüphe
ِ içindedirler. O hususta hiçbir
يل ب س َ ت ل َ ُه ْم َوب َص ّ ِده ِْم َع ْن ْ ادوا َح َّر ْم َنا َعلَيْه ْم َط ّي َبات اُح َّل ُ َ
ه
ِ ٍ ِ ِ
gününde de o, onlara şahit
ِ ۪ ِ olacaktır.
َ َْ ْ َ ْ َ ُ َْ ً اللِ َكث
ّ َوا َ ْخ ِذه ُِم160 ۪ۙيا ّٰ
الربٰوا َوقد ن ُهوا عن ُه َواكل ِ ِه ْم ام َوال ِ
160. Yahudilerden zulmü
َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ ََ ْ
edenlere, kendilerine helâl
161 ين مِن ُه ْم َعذابًا ال۪يمًا اس بِالَا ِط ۜ ِل واعتدنا ل ِلكف ِ۪ر ِ َّانل kılınmış bulunan temiz ve iyi
َ ْ ُ َٓ َ ُ ْ ُ َ ُ ْ ُ ْ َ ْ ُ ْ ْ ْ َ ُ َّ ٰ
şeyleri onlara haram kıldık bir
ِن الرا ِسخون ِيف العِل ِم مِنهم والمؤمِنون يؤمِنون بِما ان ِزل ِ ل
de çok kimseyi Allah yolun-
َ ُ ْ ُ ْ َ َ ٰ َّ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َٓ َ َ ْ َ
dan çevirmeleri sebebiyle;
َالزكٰوة َّ ون ا ِلك وما ان ِزل مِن قبلِك والمق۪يم۪ني الصلوة والمؤت ُ 161. Menedildikleri halde
ّ َ ُ 104
6. CÜZ ورةُ الن ِ َٓساء س NİSA SÛRESİ 172. Ne Mesîh ve ne
de Allah’a yakın melekler,
ّٰ َ َ ُ ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ
اب ل تغلوا ۪يف د۪ينِ ْم َول تقولوا ع الل
Allah’ın kulu olmaktan
ِ يا اهل الكِت çekinirler. O’na kulluktan geri
ّٰ ُ
ِ۪يس ابْ ُن َم ْر َي َم َر ُسول الل َ ۪يح ع َ ْ ا َِّل
ُ ال َّق ۜ ا َِّنمَا ال ْ َمس durup büyüklenen kimselerin
hepsini yakında huzuruna
ّٰ ٰ َ ْ ٌ ُ َ َ َ ْ َ ٰ َٓ ٰ ْ َ ُ ُ َ َ َ
۪ۚوح مِن ُهۘ فام ُِنوا بِاللِ َو ُر ُسلِه
toplayacaktır.
وك ِمت ۚه القيها ا ِل مريم ور 173. İman edip iyi işler ya-
ٌح ۜد َ ٌ ٰ ُ ّٰ َ َّ ْ ُ َ ً ْ َ ُ َ ْ ٌ َ ٰ َ ُ ُ َ َ َ
ِ ول تقولوا ثلثة ۜ ا ِنتهوا خيا ل ۜم ا ِنما الل ا ِل وا
panlara ecirlerini tam olarak
verecek ve onlara lütfundan
َالس ٰم َوات َوما َّ َ ُ َ ٌ َ َ ُ َ َ ُ َ ْ َ ُٓ َ َ ْ ُ
ۢ سبحانه ان يون ل و
daha fazlasını da ihsan ede-
ِ دل ل ما ِيف cektir. Kulluğundan yüz çevi-
َ َْ َْ ْ َ ً َ ّٰ ٰ ََ ْ َْ ren ve kibirlenenlere gelince
كف ِ لن يسن171 ۟ ض وكف بِاللِ وك۪ي ۜ ِ ِيف الر onlara acı bir şekilde azap
ْ َ ٰٓ ْ َ َ ُ َ ْ َ ُ َْ
َۜ ون َعبْ ًدا ِ ّٰللِ َول ال َملئ ِك ُة ال ُم َق َّر ُب
edecektir. Onlar, kendileri için
ون المس۪يح ان ي Allah’tan başka ne bir veli ne
ُ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ْ َ ََْ َ َ ْ َ ْ َْ َْ ْ ََ
شه ْم
de bir yardımcı bulurlar.
كف عن عِبادتِه۪ ويستك ِب فسيح ِ ومن يسن 174. Ey insanlar! Şüphesiz
َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ َ ً َ َْ
ِ
size Rabbinizden kesin bir
ات ِ فاما ال۪ين امنوا وع ِملوا الصال172 ا ِلهِ ج۪يعا delil geldi ve size apaçık bir
َضلِه۪ۚ َواَمَّا َّال۪ين ْ َ ْ ْ ُ ُ ََ ْ َُ ُ ُ ْ ََُّ
فيوف۪ي ِهم اجورهم وي ۪زيدهم مِن ف
nur indirdik.
ْخلُ ُهم ُْ َ َ ُ َ َ ْ َ ّٰ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ َ ً ُ
ِ فاما ال۪ين امنوا بِاللِ واعتصموا بِه۪ فسيد174 م ۪بينا
َ ْ ُ ً َ َْ ْ ْ ْ َ ُْ َْ
175ۜ صاطا مستق۪يماً ِ ِ۪يف َرح ٍة مِنه َوفض ٍل َۙو َيهد۪ي ِهم ا ِله
ْ َ ُ 106
ِ ورةُ ال َمٓائ َِدة
6. CÜZ MAİDE SÛRESİ yönelmiş olmamak üzere aç-
س
lık halinde dara düşerse bil-
ّٰ ْ َ َّ ُ َٓ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ُ َّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ َ ّ ُ
sin ki, Allah çok bağışlayıcı
۪ي اللِبِه ِ ير وما اهِل ل ِغ ِ ِن ۪ ح ِرمت عليم الميتة وادلم ولم ال ح ِْز ٌبve esirgeyicidir.
َّ َّ َ َ َ َٓ َ ُ َ َّ َ ُ َ ّ َ َ ُ ْ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ
2
الس ُب ُع ا ِل
4. Kendileri için nelerin helâl
والمنخنِقة والموقوذة والمتدِية وانلط۪يحة وما اكل kılındığını sana soruyorlar; de
ُ ٰ ََْْ ْ َ َْ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َّ َ َ
ب َوان ت ْس َتق ِس ُموا بِالزل ِۜم ذل ِ ْم ُ ُّع انل
ki: Bütün iyi ve temiz şeyler
ِ ص ما ذكيتم وما ذبِح size helâl kılınmıştır. Allah’ın
ات ُ ات م َِن ال ْ ُم ْؤم َِنات َوال ْ ُم ْح َص َن ُ ْم ح ٌّل ل َ ُه ْمۘ َوال ْ ُم ْح َص َن ُ ُ َ َ َ
وطعام
zina etmemek ve gizli dost
ِ ِ tutmamak üzere mehirlerini
ُ َ ُ ُ َّ ُ ُ ُ ْ َ ٰ َٓ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ
وره َّن
vermeniz şartıyla, size helâl-
مِن ال۪ين ا ۫وتوا الكِتاب مِن قبلِم ا ِذا اتيتموهن اج dir. Kim îmanı inkâr ederse
ُْ ْ َ ٓ َّ ُ َ َ َ ُ َ ْ ۪ني َغ َ ُمْصن
خذ۪ي اخ َد ٍۜان َو َم ْن يَف ْر ِ ي م َسافِح۪ني ول مت
onun ameli boşa gitmiştir. O,
ِ ahirette de ziyana uğrayan-
َْ ْٰ ُ ُُ َ َ َ ْ ََ َ ْ
َ۟ س ِ۪ ان فقد حبِط ع َملهۘ َوه َو ِيف ال ِخ َرة ِ م َِن الا
lardandır.
5 ين ِ بِال۪يم
ْم ُ ْ ٌ َ َ َ َٓ ْ َ َ َ ٰ َ ْ َ ٰ ٓ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ِ َ
yolculuk halinde bulunursanız
yahut biriniz tuvaletten وان كنتم مرض او ع سف ٍر او جاء احد مِن
َ َ ً َٓ ُ َ ْ َ َ َ َٓ ّ ُ ُ ْ َ ٰ ْ َ َٓ ْ َ
gelirse yahut da kadınlara
ُ
تدوا ماء فتيمموا َّ َ
dokunmuşsanız ve bu
ِ مِن الغائ ِِط اولمستم النِساء فلم
ُ۪ي ْم مِنْ ۜه ُ ِْ ْم َواَيد ُ ْ َ ً َّ ً َ
hallerde su bulamamışsanız
temiz toprakla teyemmüm ُ ُ ُ َ
صع۪يدا طيِبا فامسحوا بِوجوه
ٰ ُ َ َ َ َ ْ ُ ّٰ ُ ُ َ
edin de yüzünüzü ve ellerinizi
َ
onunla mesh edin. Allah size
ْن ِ الل ِلَجعل عليْ ْم م ِْن ح َر ٍج َول ما ي ۪ريد
ُ َّ َ ُ َ ُ َ
herhangi bir güçlük çıkarmak
istemiyor; fakat sizi tertemiz
يد ِلُط ّ ِه َرك ْم َو ِلُت ِ َّم ن ِْع َم َت ُه َعليْ ْم ل َعل ْم ُ يُر
۪
ُ َ ُ ْ
kılmak ve size nimetini
َ َ ّٰ َ َ ُ َْ
َواذك ُروا ن ِْع َمة اللِ َعليْ ْم َوم۪يثاق ُه6 تشك ُرون
tamamlamak istiyor; umulur
َّ
ki şükredersiniz.
َاللّٰ ُ َّ َ ۘ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ٓ ْ ُ َ َ َ
7. Allah’ın size olan nimeti-
ۜ ال۪ي واثقم ب ِ ۙه۪ ا ِذ قلتم س ِمعنا واطعنا واتقوا
ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ُّ ۪يم ب َذات َ َ ّٰ َّ
ni ve “Duyduk ve kabul ettik”
ُ َ
يا ايها ال۪ين امنوا7 ِالص ُدور
dediğiniz zaman sizi bunun-
ِ ِ ٌ الل عل ا ِن
ُ َّ َ ْ َ َ َ ْ ْ َ َٓ َ ُ ّٰ َ َّ َ ُ ُ
la bağladığı sözü hatırlayın
ve Allah’a karşı takva sahibi ْم ط ول ي ِرمن ۘ ِ كونوا قوام۪ني ِللِ شهداء بِالقِس
ْ َّ ُ َ ْ َ َ ُ ۠ ُ ْ ُ ْ َ َّ َ ٰ ٓ َ ْ َ ُ ٰ َ َ
olun. Şüphesiz Allah, sadırla-
rın içindekini bilmektedir.
ي ٰ
ۘ شنان قو ٍم ع ال تع ِدلوۜا ا ِع ِدلوا هو اقرب ل ِلتقو
َ الل َّال ُ ّٰ َو َع َد8 ون َ ُ َ ْ َ َ ٌ َ َ ّٰ َّ َ ّٰ ُ َّ َ
8. Ey iman edenler! Allah
için hakkı ayakta tutan, ada-
۪ين الل ا ِن الل خ ۪بي بِما تعمل ۜ واتقوا
ْ َ الَاتۙ ل َ ُه ْم َم ْغف َرةٌ َوا َّ ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا
letle şahitlik eden kimseler
olun. Bir topluluğa duyduğu-
9 ۪يم ٌ ج ٌر َعظ ِ ِ ِ الص ِ
nuz kin, sizi âdil davranma-
maya itmesin. Adaletli olun;
bu, takvaya daha çok yakı-
şır. Allah’a karşı takva sahibi 9. Allah, iman eden ve iyi şeyler yapanlara söz vermiştir;
olun. Allah yaptıklarınızı hak- onlara bağışlama ve büyük mükâfat vardır.
kiyle bilmektedir.
ْ َ ُ
6. CÜZ ِ ورةُ ال َمٓائ َِدة س108 MAİDE SÛRESİ 12. And olsun, Allah İsrail
Oğullarından sağlam söz al-
ُحاب َ ص ْ َ ك َف ُروا َو َك َّذبُوا باٰيَات َِنٓا ا ُ ۬ولٰٓئ َِك ا َ ََو َّال۪ين mıştı. Onlardan on iki temsilci
ِ başkan seçmiştik. Allah şöyle
ّٰ َ َ ْ ُ ُ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ْ demişti: “Sizinle beraberim.
ِ يا ايها ال۪ين امنوا اذكروا ن ِعمت الل10 الح۪ي ِم And olsun eğer namazı kı-
َ ُ َ ُٓ َْ َ َ ْ ُ َ
َعليْ ْم ا ِذ ه َّم ق ْو ٌم ان يَبْ ُسطوا ا ِلْ ْم اي ْ ِد َي ُه ْم
lar, zekâtı verir ve elçilerime
inanır, onları desteklerseniz,
َ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ
borç verirseniz, elbette sizin
ٓ
ولقد اخذ الل م۪يثاق بن۪ى11 ۟ ك المؤمِنون ِ فليتو
kötülüklerinizi örterim ve And
ّ ُ ّٰ َ َ َ ۜ ً َ َ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ ٔ َٓ ْ
olsun sizi, içinden ırmaklar
الل اِن۪ى ا ِساي۪ل ۚ وبعثنا مِنهم اثن عش نق۪يبا وقال akan cennetlere koyarım.
ْ ٰ َ ٰ َّ ُ ُ ْ َ ٰ َ َ ٰ َّ ُ ُ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ
Ama bundan sonra sizden
الزكوة َوا َمن ُت ْم مع ۜم لئ ِن اقمتم الصلوة واتيتم kim inkâr ederse, mutlaka o,
ً َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ ُ ْ َّ َ َ
dümdüz yoldan sapmıştır.”.”
َّ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ َ َ ْ ُ َ ّ َ ْ ُ ْ َ َّ َ ّ َ ُ َ
lânetledik ve kalplerini katı-
ات ٍ خلنم جن ِ لك ِفرن عنم سيِـٔات ِم ولد laştırdık. Onlar kelimelerin
َ ٰ ََْ َ َ َ ْ َ َ ُ ََْْ َ َْ ْ َْ
mânâsını değiştirirler. Ken-
ت ۪ري مِن تتِها النهارۚ فمن كفر بعد ذل ِك dilerine zikredilen ahkâmın
َْ َ َ ْم َف َق ْد َض َّل َس َٓو ُ ْ
önemli bir bölümünü de unut-
ض ِه ْم َّ اء
ِ فب ِ َما نق12 يل ِ ۪ ب الس مِن tular. İçlerinden pek azı hariç,
ّ ُ ًّ َ َ ْ
onları affet ve aldırış etme.
ً َ َّ ْ ُ ْ َ َٓ ٰ َ ُ َّ َ ُ َ َ َ َ
sever.
ْ۪ي مِنْ ُهم ول تزال تطلِع ع خائ ِن ٍة مِنهم ا ِل ق
َ ْ ُ ْ ُّ ُ َ ّٰ َّ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ُ ْ َ
13 سن۪ني ِ فاعف عنهم واصف ۜح ا ِن الل يِب المح
ُ َ ُ ّ َ ُ َ ُ ُ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ْ
ني ل ْم
15. Ey Ehl-i Kitap! Resulü-
müz size Kitaptan bilmediği-
ِ ب ي ان ول س ر م ك اء ج د ق ابِ ِ ال
ََُْ َ ْ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ ُ َّ ً َ
niz birçok şeyi ve kusurunu-
zu da açıklamak üzere geldi.
اب ويعفوا ِ ِ كث۪يا مِما كنتم تفون مِن ال
ُ ّٰ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ْ َ
Gerçekten size Allah’tan bir
ٌكَاب َ ٌ
ِ ي قد جاءكم مِن اللِ نور و ٍۜ ۪عن كث
nur, apaçık bir kitap geldi.
َ ُ ُ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ ُ ّٰ
َي ْهد۪ي بِهِ الل م ِن اتبع رِضوانه سبل15ۙني ٌ ُمب
16. Allah’ın rızasını ara-
۪
yanları Allah onunla kurtuluş
yollarına götürüyor ve onları
َ
ُّات ا ِلى انل ُ ُّ
َ ج ُه ْم م َِن الظلم ُ خر ْ َُ ِ ّ َ َ
ِ ور ِ ِ الم وي
iradesiyle karanlıklardan ay-
َْ َُ َ َْ َ َ ْ َ َْ
anasını ve yeryüzündekilerin
hepsini imha etmek isterse ًض َج۪يع ۜا ِْ الر ْ َ َ ُ َّ
المس۪يح ابن مريم وامه ومن ِيف
َْ َ
Allah’a kim bir şey yapabi-
َض َومَا بَيْ َن ُهم ۜا ِْ الر َ ٰ َّ ُ ْ ُ ّٰ َ
ات و ِ وِللِ ملك السمو
lecektir! Göklerde, yerde ve
ikisi arasında ne varsa hep-
ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ ُ َٓ َ َ ُ ُ ْ َ
17 شٔ قد۪ير ٍ يلق ما يشاءۜ والل ع ك ِل
sinin mülkiyeti Allah’a aittir. O
dilediğini yaratır ve Allah her
şeylere kadirdir.
ْ َ ُ
6. CÜZ ِ ورةُ ال َمٓائ َِدة س110 MAİDE SÛRESİ 19. Ey kitap ehli!
Peygamberlerin arası
َ ْ ُ ُ ٓ َ َ ّٰ ُ َٓ ْ َ ُ ْ َ ٰ َ َّ َ ُ ُ َ ْ َ َ َ
ح َّباؤ۬ هُۜ قل فل ِ َم
kesildiği bir sırada, “Bize ne
ِ ت الهود وانلصارى نن ابناء اللِ وا ِ وقال müjdeleyici bir peygamber
ُش م َِّم ْن َخلَ َۜق َي ْغفِر ٌ َ َ ۜ ْم بَ ْل اَنْ ُت ْم بُ ُُ ْ ُ ُّ َُ geldi, ne de bir uyarıcı”
ِ يع ِذبم بِذنوب demeyesiniz diye, işte size
ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ّٰ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ ُ َٓ َ ْ َ hakikati açıklayan elçimiz
ات والرِض ِ ل ِمن يشاء ويع ِذب من يشاء ۜوِللِ ملك السمو geldi. Size bir müjdeleyici ve
ُ َ َٓ ْ َ َ ْ َ ْ َ َٓ ُ َ ْ ْ َ ِ َ ۘ َ ُ َ ْ َ َ َ
اءك ْم
uyarıcı gelmiştir. Allah, her
اب قد ج ِ يا اهل الكِت18 وما بينهما والهِ المص۪ي şeye hakkıyla gücü yetendir.
َ َ َٓ َ ُ ُ َ ْ َ ُ ُّ َ َ ْ َ ٰ َ ْ ُ َ ُ ّ َ ُ َ ُ ُ َ 20. Bir zamanlar Mûsâ
رسونلا يبِني لم ع فت ٍة مِن الرس ِل ان تقولوا ما جاءنا kavmine şöyle demişti: Ey
ُ ّٰ ۪يرۜ َو ٌ ۪ي َونَذ ٌ ك ْم بَش ُ َ َٓ ْ َ َ َ َ َ َ م ِْن ب kavmim, Allah’ın size olan ni-
الل ۪يرۘ فقد جاء ٍ ذ ن ل و ۪ي
ٍ ش metini hatırlayın, zira O içiniz-
ُُ ْ ْ َ َ ْ َ ٰ ُ َ َ ْ َ ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ den peygamberler çıkardı ve
واِذ قال موس ل ِقو ِمه۪ ياقو ِم اذكروا19 ۪ير ۟ ش ٔ قدٍ ك ِ ع sizi hükümdarlar kıldı. Âlem-
ُ َ َ ۪ٓي ْم اَنْب َي
ُ َ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ
اء َو َج َعل ْم
lerde hiçbir kimseye vermedi-
ِ ف ل ن ِعمة اللِ عليم ا ِذ جع ğini size verdi.
َ
ِ يَاق ْوم20 ۪ني َ ي ْم مَا ل َ ْم يُ ْؤت ا َ َح ًدا م َِن الْعَالَم ُ ٰٰ َ ً ُ ُ
ملوكۗ وات
21. Ey kavmim! Allah’ın
ِ size yazdığı mukaddes topra-
ُّ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ُ ّٰ َ َ َ َّ َ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ ğa girin ve arkanıza dönme-
ادخلوا الرض المقدسة اتل۪ى كتب الل لم ول ترتدوا yin, yoksa ziyana uğrayanlar
َ قَالُوا يَا ُموٰٓس ا َِّن ف۪يها21 ين َ ع ا َ ْدبَار ُك ْم َف َتنْ َقل ِ ُبوا خَاِس ٰٓ َ olursunuz.
۪ ِ 22. Onlar şu cevabı verdi-
ْ َ ْ َْ َ ُ ْ َ َ َّ َ َّ َ ً ْ َ
ينۗ َواِنا ل ْن ندخلهَا َحّٰىت ي ُر ُجوا مِنهَاۚ فا ِن ار
۪ قوما جب
ler: Yâ Mûsâ! Orada zorba bir
toplum var; onlar oradan çık-
َ ُ َ َ َ َّ َ َ َ َ َ ُ َ َّ َ َ ْ ُ ُ ْ َ
۪ين يافون قال َر ُج ِن مِن ال22خلون ِ يرجوا مِنها فا ِنادا
madıkça biz oraya asla gire-
meyeceğiz. Eğer oradan çı-
ُاب فَا َِذا َد َخلْ ُت ُموه َ َاد ُخلُوا َعلَيْه ُم ْال ْ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ
انعم الل علي ِهما
karlarsa biz de hemen gireriz.
ۚ ِ
َ اللِ َف َت َوَّكُٓوا ا ِْن ُكنْ ُت ْم ُم ْؤ ِمنّٰ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ َّ َ
23. Korkanların içinden
23 ۪ني فا ِنم غلِ ون وع Allah’ın kendilerine lütuf da
bulunduğu iki kişi şöyle dedi:
Onların üzerine kapıdan gi-
rin; oraya bir girdiniz mi artık
18. Yahudiler ve Hıristiyanlardan “Biz Allah’ın oğul- siz zaferi kazanmışsınızdır.
ları ve sevgilileriyiz” diyenler de oldu. De ki: Öyleyse Eğer müminler iseniz ancak
günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu Allah’a güvenin.
siz de O’nun yarattığı insanlardansınız. O, dilediğini ba-
ğışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde, yerde ve ikisinin
arasında ne varsa mülkiyeti Allah’a aittir. Sonunda O’nun
huzurunda hesap verilecek.
َ ّ ُ ُ َ ً َ ْ ُ َ َّ َ ْ ّ َ ْ َ َ ٰ ْ َ ْ َ َ َ ْ ْ َ َ ُ ْ َ
dedi.
ْ
26. Allah, “Öyleyse orası حِز ٌب واتل علي ِهم نبا ابن ادم بِال ۢ ِق ا ِذ قربا قربانا فتقبِل
3
ْ َ ُ 112
6. CÜZ ِ ورةُ ال َمٓائ َِدة س MAİDE SÛRESİ 33. Allah ve resulüne karşı
savaşanların ve yeryüzünde
َ َ َ ْ َ ُ َّ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ ٰ َ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ düzeni bozmaya çalışanların
مِن اج ِل ذل ِۚكۛ كتبنا ع بن۪ى ا ِساي۪ل انه من قتل cezası ancak ya acımadan
َ َ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َسا ب َغ ْي َن ْفس ا َ ْو ف ً َن ْف öldürülmeleri, ya asılmaları
سا ٍد ِيف الرِض فكانما قتل ٍ ِ ِ yahut el ve ayaklarının çap-
َ َّح َيا انل ْ َ َٓ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ۜ ً َ َ َّ razlama kesilmesi yahut da
اس انلاس ج۪يعا ومن احياها فكانما ا bulundukları yerden sürülme-
َّ ُ ْ
َ الَ ّي َ ُاءتْ ُه ْم ُر ُسل ََٓج۪يعًاۜ َولَ َق ْد ج
ات ث َّم ا ِن َ
leridir. Bu onların dünyadaki
ِۘ ِ ِن ب ا ن rüsvaylığıdır. Onlar için ahi-
ْ َْ َ ْ َُْ َْ َ ْ ْ ُُ ُ ََْ ْ َْ
ض ۜ ِ خ ٍف او ينفوا مِن الر ِ ايد۪ي ِهم وارجلهم مِن
35. Ey iman edenler! Allah’a
ْٰ
karşı gelmekten sakının.
ٌخ َرة ِ َع َذاب ْ ُ َ َ َ ْ ُّ ٌ ْ ْ ُ َ َ ٰ
ِ خزي ِيف ادلنيا ولهم ِيف ال ِ ذل ِك لهم
O’na yaklaşmaya vesile
arayın ve yolunda cihad edin
ْ۪ين تَابُوا م ِْن َقبْل ا َ ْن َت ْق ِد ُروا َعلَيْهم َ ا َِّل اَّل33 ۪ۙيم ٌ َعظ ki kurtuluşa eresiniz.
ِۚ ِ
ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ َ ٌ ُ َ َ ّٰ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ
36. İnkâr edip kâfir olanlar,
ُ َ
يا ايها ال۪ين امنوا34۟ فاعلموا ان الل غفور رح۪يم yeryüzündeki her şey ve bu-
َ َ َ ْ ْ َ ُٓ َ ْ َ َ ّٰ ُ َّ
nun yanında da bir o kadarı
َ َّ َ َ َ َ َ َّ َّ َ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ
gününün azabından kurtul-
َْ َُ َ َُْ َ ً َ َْْ َ
bile onlardan asla kabul edil-
َ َ ْ ُ َ
اب ِ ما ِيف الرِض ج۪يعا ومِثله معه ِلفتدوا بِه۪ مِن عذ
mez; onlar için acı bir azap
vardır.
ٌ َ ٌ َ َ ْ َُ َ ْ ُْ َّ ُُ َ َ ٰ ْ َْ
36 يو ِم القِيمةِ ما تقبِل مِنه ۚم ولهم عذاب ال۪يم
ْ َ ُ 114
6. CÜZ ِ ورةُ ال َمٓائ َِدة س MAİDE SÛRESİ 44. Biz, içinde doğruya
rehberlik ve nur olduğu hal-
َاؤ۫ك ُ َٓ ْ َ ْ ُّ َ ُ َّ َ َ ْ َ ُ َّ َ de Tevrat’ı indirdik. Allah’a
ت فا ِن ج ِ ۜ ب اكالون ل ِلسح ِ سماعون ل ِلك ِذ teslim olmuş peygamber-
ْ ُْ ْ َ ْ ُْ َ ْ ْ َ َْ ْ ََُْ ْ ُ ْ َ ler onunla Yahûdiler’e hük-
فاحم بينهم او اع ِرض عنه ۚم وان تع ِرض ِ mederlerdi. Allah’ın Kitabını
ْم ُ ْ َ َ ْ َ َ ْ ِ َ ً ْ َ َ ُّ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ korumaları kendilerinden is-
عنهم فلن يضوك شيـٔا ۜ وان حكمت فاح tendiği için Rablerine teslim
َََْ َ ْ ُ ْ ُّ ُ َ ّٰ َّ ْ ْ ْ ََُْ olmuş zâhidler ve bilginler de.
وكيف42 سط۪ني ِ بينهم بِالقِس ِۜط ا ِن الل يِب المق Hepsi ona şahitlerdi. Şu hal-
ُ ّٰ ْ ُ ٰ ْ َّ ُ ُ َ ْ َ َ َ ُ ّ َ ُ
۪يها ُح ُم اللِ ث َّم َ ية ف de İnsanlardan korkmayın,
يكِمونك وعِندهم اتلور benden korkun. Âyetlerimi az
ٓ َّ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٓ ُ َٓ َ َۜ ٰ ْ َ ْ َ ْ َّ َ َ َ bir bedel karşılığında satma-
ا ِنا43 ۪ني ۟ يتولون مِن بع ِد ذل ِك وما ا ۬ولئ ِك بِالمؤ ِمن yın. Kim Allah’ın indirdiği ile
َ ُّ َّ َ ُ ُ ْ َ ٌ ُ َ ً ُ َ َ ٰ ْ َّ َ ْ َ ْ َ hükmetmezse işte onlar kâ-
انزنلا اتلورية ف۪يها هدى ونورۚ يم بِها انلبِيون firlerin ta kendileridir.
اءۚ ف
َ َ َ َٓ َ ُ ْ َ َ ُ َ َ ّٰ
اب اللِ وكنوا عليهِ شهد َ حفظُوا م ِْن ك
ِت
ْ ُْ buruna burun, kulağa kulak,
ِ ِ است dişe diş. Yaralar da kısasa
ً ٰ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ
ۜتوا بِايَات۪ى َث َم ًنا قَ۪ي
bağlıdır. Kim bunu bağışlar-
تشوا انلاس واخشو ِن ول تش sa kendisi için o keffâret olur.
َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ Kim Allah’ın indirdiği ile hük-
44 ومن لم يم بِما انزل الل فا ۬ولئ ِك هم الكاف ِرون metmezse işte onlar zalimler-
ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َّ َٓ َو َك َتبْ َنا َعلَيْه ْم ف
َ ۪يها ا َ َّن انلَّ ْف dir.
ني ِ ِ ع الب ني ع ال و س
ۙ ِ ف انلِ ب س ِ
ُُْ َ ُُْ َْْ ََْْ
ۙالس ِّن ِ ّ ِ الس َّن ب ِ ّ َوالنف بِالنِف َوالذن بِالذ ِن َو
ۜارةٌ ُل
َ َ َّ َ َ ُ َ َ َ َ ٌ َ َ ُ ُْ َ
اص ف َم ْن ت َص َّدق بِه۪ فهو كف ۜ والروح ق ِص
َ َّ ُ َ ٰ ٓ ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ
45 الل فا ۬ولئ ِك ه ُم الظال ُِمون ومن لم يم بِما انزل
ْ َ ُ
6. CÜZ ِ ورةُ ال َمٓائ َِدة س116 MAİDE SÛRESİ 53. İman edenler: “Bunlar
mıdır sizinle beraber olduk-
ُ ْ َ ٰٓ َ َّ َ َ ُ َ ْ ُ َّ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
ارى ا ْو ِلَٓا ۢ َء َبعض ُه ْم ح ِْز ٌب
larına bütün güçleriyle yemin
خذوا الهود وانلص ِ يا ايها ال۪ين امنوا لتت 4 edenler?” diyeceklerdir. On-
َ َ ّٰ َّ ْ ُ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ َٓ ْ َ
الل ل َي ْهدِي
ların bütün yaptıkları boşa
ض ومن يتولهم مِنم فا ِنه مِنهمۜ ا ِن ۜ ٍ او ِلاء بع gitmiştir de kaybedenlerden
ْون ف۪يهم َ ُ َ ُ ٌ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ َّ َ ْ َ ْ olmuşlardır.
ِ فتى ال۪ين ۪يف قلوب ِ ِهم مرض يسارِع51 القوم الظالِم۪ني
ْيت بالْ َفتْ ا َ ْو اَمر ْ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ ٌ َ َٓ َ َ ُ ْ َ ٰٓ ْ َ َ ُ ُ َ
54. Ey iman edenler! Siz-
َ
ِيقولون نشى ان تص۪يبنا دائ ِرةۜ فعس الل ان يا ِ ِ ح den kim dininden dönerse,
ٍ
ُ ُ ُ ْ َ ٓ ُّ َ َ َٓ ٰ َ ُ ْ ُ َ ْ ْ
Allah onların yerine öyle bir
َ
َو َيقول52 ۪ني َۜ سوا ۪يف انف ِس ِه ْم نادِم مِن عِن ِده۪ فيصبِحوا ع ما ا topluluk getirir ki, Allah onları
ُ َ َّ َ ْ َ َ َّ َٓ ُ ٰٓ َ ُٓ َ ٰ َ َّ
sever, onlar da Allah’ı sever-
ّٰ
۪ين اق َس ُموا بِاللِ َج ْه َد ا ْي َمان ِ ِه ْمۙا ِن ُه ْم ل َم َع ۜ ْم ال۪ين امنوا اهؤ۬لءِ ال ler. Onlar Mü’minlere karşı
ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ َ ُ ْ ََ ُ ْ َ ْ َ َ
alçak gönüllü, kâfirlere karşı
َ
۪ينا َم ُنوا َم ْنيَ ْرت َّد ياايهاال53سين ِ۪ حبِطتاع َمال ُه ْمفاص َبحواخا güçlü ve onurludurlar. Allah
َّ َ َ ُ َ ُ ّٰ ْ َ َ ْ َ َ
yolunda cihad ederler. Bu
َ ُ ْ
الل بِق ْو ٍم ي ُِّب ُه ْم َو ُي ِح ُّبون ُٓه اذِل ٍة مِن ْم ع ْن د۪ينِه۪ فسوف ياِيت yolda hiçbir kınayıcının kına-
َ ُ َ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ َ ْ ُ ْ َ َ
masından da korkmazlar. İşte
ّٰ َ ون يف
يل الل ِ ۪ ۪ ب س ين ياهِد ۘ ع المؤ ِمن۪ني اعِز ٍة ع الكاف ِ۪ر bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu
َٓ َ ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ْ َ َ ٰ َٓ َ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َ
dilediğine verir. Allah, lütfu
الل َواس ٌِع ُ ّٰ شا ُءۜ َو وليافون لومة لئ ٍِۜ ذل ِك فضل اللِ يؤت۪يهِ من ي geniş olandır, hakkıyla bilen-
َ ُ ُ َ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ ُ ُ ُ َ َ ُ ّٰ ُ ُ ُّ َ َ َّ
dir.
۪يمون ا ِنما و ِلم الل ورسول وال۪ين امنوا ال۪ين يق54 ۪يم ٌ َعل 55. Sizin evliyanız an-
َ َ ّٰ َو َم ْن َي َت َوَّل55 ون َ ُ َ ْ ُ َ َ ٰ َّ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َّ
الل َو َر ُسو ُل
cak Allah’tır, resulüdür, iman
الصلوة ويؤتون الزكوة وهم راكِع edenlerdir; onlar ki Allah’ın
ْ َ ُ 118
6. CÜZ ِ ورةُ ال َمٓائ َِدة س MAİDE SÛRESİ 67. Ey Resul! Rabbinden
sana indirileni tebliğ et. Eğer
ْ َ َ َّ َ َ َ َّ ٰ َ ْ َ ْ َ َّ َ ْ َ َ
اب ا َم ُنوا َواتق ْوا لف ْرنا عن ُه ْم َس ّي ِ َـٔات ِ ِه ْم
bunu yapmazsan O’nun
ِ ولو ان اهل الكِت elçiliğini yapmamış olursun.
َ َّ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ
اتل ْو ٰرية ولو انهم اقاموا65 ات انلَّع۪ي ِم ِ َولدخلناه ْم جن
Allah seni insanlardan
koruyacaktır. Doğrusu Allah,
َ ُ َ ََ َ َ ُْ َ ْ ْ
َوالِ ۪نيل َومَٓا ان ِزل ا ِلْ ِه ْم م ِْن َر ّب ِ ِه ْم لكلوا م ِْن ف ْوق ِ ِه ْم
kâfirler topluluğuna rehberlik
etmez.
َ س َٓ ۪ي مِنْ ُه ْمٌ ت ا َ ْر ُجلِه ۜ ْم مِنْ ُه ْم ا ُ َّم ٌة ُم ْق َت ِص َدةٌۜ َو َكث َْ ْ َ
اء ِ ومِن ت
68. “Ey Ehl-i Kitap! Siz,
ِ Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbiniz-
َۜ ِ ك م ِْن َر ّب َ ْ َ َ ْ ُ َٓ ْ ّ َ ُ ُ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ َ ْ َ َ
ك يا ايها الرسول بلِغ ما ان ِزل ا ِل66 ۟ما يعملون
den size indirileni uygulama-
dıkça, bir şey üzerinde değil-
س
َ
ِۜ الل َي ْع ِص ُمك م َِن انلَّا ُ ّٰ ت رسَاَتلَ ُهۜ َو َ َوا ِ ْن ل َ ْم َت ْف َع ْل َف َما بَ َّل ْغ sinizdir” de. Rabbinden sana
ِ indirilen, iman etmeyenlerin
اب
ْ َ
َ قُ ْل يَٓا ا ْه َل الك67 ين
ِت َ الل َل َي ْه ِدي الْ َق ْو َم الْكاف ِر
َ َ ّٰ ا َِّن küfür ve azgınlığını elbette
ِ ۪ artıracaktır. Kâfirler topluluğu
َ ْ ُ َٓ َ َ ْ ْ َ َ ٰ ْ َّ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ٰ َ ْ ُ ْ َ
۪ ِشٔ حىت تق۪يموا اتلورية وال
için üzülme.
نيل وما ان ِزل ٍ لستم ع
َ ْ ُ َٓ ْ ُ ْ ً َ َّ َ َ َ َ ْ ُ ّ َ ْ ْ ُ ْ َ
69. İman edenler ile
ييدن كث۪يا مِنهم ماان ِزل ۪ ا ِلم مِن ربِمۜ ول
Yahudiler, Sâbiîler ve
ْ ََ ْ َ َ ُْ ُ َ َّ ْ َ َْ
Hıristiyanlar›dan Allah›a
ِك ط ْغ َيانًا َوكف ًراۚ ف تَاَس ع ال َق ْوم ِ ا ِلك مِن رب
ve ahiret gününe inanıp
َ ُ َّ َ ُ َ َ َّ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ ْ
iyi amel işleyenler üzerine
ا ِن ال۪ين امنوا وال۪ين هادوا والصاب ِ ۫ؤن68 الكاف ِ۪رين َ asla korku yoktur; onlar
َ َ َ ٰ ْ ْ َ ْ َ ّٰ َ َ ٰ ْ َ ٰ َ َّ َ
üzülmeyeceklerdir de.
ًالا َ
ِ خ ِر وع ِمل ص ِ وانلصارى من امن بِاللِ والو ِم ال 70. And olsun ki İsrail oğul-
َ َ َْ َ َ ْ ََ َ ََُْ ْ ُ َ َ ْ َْ َ ٌْ َ َ َ
larının sağlam sözünü aldık
لقد اخذنا م۪يثاق69 فخوف علي ِهم ولهم يزنون ve onlara peygamberler gön-
ٌ ُ َ ْ ُ َ َٓ َ َّ ُ ً ُ ُ ْ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ derdik. Ne zaman bir pey-
بن۪ى ا ِساي۪ل وارسلنا ا ِل ِهم رسۜ كلما جاءهم رسول gamber onlara nefislerinin
َ ُ ُ ْ َ ً َ َ ُ َّ َ ً َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ٓ ٰ ْ َ َ َ
arzu etmediğini getirdi ise bir
70 بِما لتهوى انفسهمۙ ف ۪ريقا كذبوا وف ۪ريقا يقتلون kısmı yalanladılar, bir kısmı
da peygamberleri öldürdüler.
ُ ْ َ َ َ ّٰ ُ ْ َ ُ ُْ ََ ْ ُ َ ُ َُْ
dan bağışlanmayı hala di-
ون اللِ ما ل يملِك ِ د ِن م ون د ب ع ت ا ل ق 75 ون يؤفك
lemeyecekler mi? Allah çok
ْ ُ َّ َ ُ ُ ّٰ َ ً ْ َ َ َ ًّ َ ْ ُ َ
yarlıgayıcı, çok esirgeyicidir.
75. Meryem oğlu Mesîh ُ َ
76 لم ضا ول نفعا ۜ والل هو السم۪يع العل۪يم
ancak bir resuldür. Ondan
önce de resuller gelip geç-
miştir. Anası da çok doğru bir
kadındır. Her ikisi de yemek 76. De ki: Allah’ı bırakıp da sizin için fayda ve zarara
yerlerdi. Bak, onlara delilleri gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Hakkıyla işiten
nasıl açıklıyoruz, sonra bak ve bilen yalnız Allah’tır.
nasıl yüz çeviriyorlar?
ْ َ ُ 120
6. CÜZ ِ ورةُ ال َمٓائ َِدة س MAİDE SÛRESİ 80. Onlardan çoğunun,
inkâr edenleri evliya edindik-
َ ْم َغ ْي ُ ُْ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ ْ ُ lerini görürsün. Nefislerinin
ِ اب ل تغلوا ۪يف د۪ين ِ قل يا اهل الكِت onlar için önceden hazırladığı
َُْ ْ ُّ َ ْ َ ْ َ َ َٓ ْ َ ُٓ َّ َ َ َ ّ َ ْ şey ne kötüdür? Allah onlara
ال ِق ول تبِعوا اهواء قو ٍم قد ضلوا مِن قبل gazab etmiştir ve onlar azap
ِ ۜ يتولون ال۪ين
rak iman etmemiş Yahûdiler’i
ve şirk koşanları bulacaksın.
ْالل َعلَيْه ْم َويف الْ َع َذاب ُهم ُ ّٰ ط َ َ ْ َ ْ ُ ُ َُْ
خ
ِ انفسهم ان س
Onlar içinde size karşı sevgi
ِ ِ ِ bakımından en yakın olarak
ّٰ َ ُ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ
ب َومَٓا ّ َّاللِ َوانل ب ون ِن م ؤ ي وا ان ك و ل و 80 ون ادل
ِ خ
da “Biz Hıristiyanlarız” diyen-
ِِ ِ leri bulacaksın. Çünkü onla-
ْ۪يا مِنْ ُهم ً َّن َكث ٰ َ َ َٓ ْ َ ْ ُ ُ َ َّ َ ْ َ َ ْ ُ rın içinde keşişler ve rahipler
ِ ان ِزل ا ِلهِ مااتذوهم او ِلاء ول vardır ve onlar büyüklük tas-
ْ َ ُ 122
7. CÜZ ِ ورةُ ال َمٓائ َِدة س MAİDE SÛRESİ 93. Îman eden ve sâlih
amel işleyenler üzerine, takvâ
ُال ْز َلم َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ َّ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ sâhibi oldukları, îman ettikleri
يا ايها ال۪ين امنوا ا ِنما المر والميِس والنصاب و ve sâlih amel işledikleri
َّ َ ْ ُ ُ َّ َ
ا ِن َما90 اج َتن ِ ُبوهُ ل َعل ْم تفل ُِحون ْ َالشيْ َطان ف
َّ َ َ ْ ٌ ْ
رِجس مِن عم ِل
sürece, takvâ sâhibi olup
ِ îman ettikleri sürece, takvâ
ْالمر َ ْ اء يف َٓ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ُ ْ َ ُ َ ْ َّ ُ ُ
َ ض ي ۪ريد الشيطان ان يوق ِع بينم العداوة والغ
ve ihsan sâhibi oldukları sü-
ِ ِ rece yedikleri şeylerde her-
ْ َ ْ َ ٰ َّ َ ّٰ ْ َ ُ ْ ْ
الصلوةِۚ ف َهل ان ُت ْم س َو َي ُص َّدك ْم ع ْن ذِك ِر اللِ َوع ِن ِِ َوال َمي
hangi bir günah yoktur. Allah
Muhsinlerini sever.
َّ َ ْ َ َ ْ َ َّ ُ َ َ َ ّٰ ُ َ َ َ ْ
الر ُسول َواحذ ُرواۚ فا ِن ت َولْ ُت ْم واط۪يعوا الل واط۪يعوا91 ُمن َت ُهون
94. Ey iman edenler! And
olsun, Allah sizleri, ellerini-
َ ع اَّل ََ َ َْ ُ َ َ ْ َ ُ َ ٰ َ َ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ
ُ غ ال ْ ُمب zin ve mızraklarınızın erişe-
۪ين ليس92 ني ۪ فاعلموا انما ع رسونلِ ا الب bileceği avlar ile elbette de-
ٰ َ َّ َ َ ٌ الَات ُج َن َّ ُ َ ُ َٰ
اح ف۪يمَا طعِ ُٓموا ا ِذا مَا اتق ْوا َوا َم ُنوا ِ ِ امنوا َوع ِملوا الص
neyecek ki, görmediği hâlde
kendisinden korkanı ayırıp
ُ ُ ّٰ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ َّ َّ ُ ُ َ ٰ َ ْ َ َّ َّ ُ َ َّ ُ َ َ
الل ي ُِّب
meydana çıkarsın. Kim bun-
ات ثم اتقوا وامنوا ثم اتقوا واحسنوۜا و ِ ال ِ وع ِملوا الص dan sonra haddini tecavüz
ْالصي ِد َّ شٔ م َِن ْ َ الل ب ُ َّ َ ُ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ
ُ ّٰ ُم ْ ُ ْ ederse, ona elem dolu bir
ٍ ِ يا ايها ال۪ين امنوا لبلون93 ۪ني ۟ المح ِسن azap vardır.
ْ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ ْ ْ ُ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ُٓ ُ َ َ
ب ِۚ تنال ايد۪يم ورِماحم ِلَعلم الل من يافه بِالغي
95. Ey iman edenler! İhramlı
iken av hayvanı öldürmeyin.
ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ َ ٌ َ َ ُ َ َ َ ٰ َ ْ َ ٰ َ ْ َ َ
۪ين ا َم ُنوا
Kim ihramlı iken onu kasten
يا ايها ال94 فم ِن اعتدى بعد ذل ِك فله عذاب ال۪يم öldürürse bir ceza vardır. Bu
ُ ْ ٌ َٓ َ َ ً ّ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ ٌۜ ُ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ ceza Kâbe’ye ulaştırılmak
اء مِثل لتقتلوا الصيد وانتم حرم ومن قتله مِنم متع ِمدا فجز üzere, öldürdüğünün dengi
َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ ْ ْ َ َ ُ َْ َ َ
مَا ق َتل م َِن انلَّ َع ِم ي ُم بِه۪ ذ َوا عد ٍل مِن ْم هديًا بَال ِغ الكع َبةِ ا ْو
olup, içinizden iki âdil
kimsenin takdir edeceği
ََ َ َ َ ُ
ص َيامًا ِلَذوق َو َبال ا ْم ِرهۜ ۪عفا
َ ٰ ُْ َ َ َ َ ُ َ َ ٌ َ َك َّف
ِ ارة طعام م َساك۪ني ا ْو عدل ذل ِك
bir kurbanlık hayvan veya
yoksulları yedirmek suretiyle
َ ْ ُ ٌ َ ُ ّٰ َ ُ ْ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َۜ َ َ َّ َ ُ ّٰ keffâret yahut onun dengi
95 يز ذو انتِقا ٍم الل عما سلف ومن عد فينتقِم الل مِن ۜه والل ع ۪ز oruç tutmaktır. Bu yaptığı
işin kötü sonucunu tatması
içindir. Allah, geçmiştekileri
90. Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar, fal ve affetmiştir. Fakat kim bir daha
şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun böyle yaparsa, Allah ona
ki kurtuluşa eresiniz. şiddetli bir ceza verir. Allah,
mutlak güç sahibidir, intikam
91. Şeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düş- sahibidir.
manlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı zikretmekten ve namaz-
dan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?
92. Öyleyse Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin
ve Allah’a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz
bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.
َ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ ّٰ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ
sağduyu sâhipleri, Allah’tan
ْ َ ُ 124
7. CÜZ ِ ورةُ ال َمٓائ َِدة س MAİDE SÛRESİ 106. Ey iman edenler! Bi-
rinize ölüm gelip çatınca va-
ُ َ
الر ُسو ِل قالوا َح ْسبُ َنا َّ الل َواَِل ُ ّٰ ۪يل ل َ ُه ْم َت َعال َ ْوا ا ِٰل مَٓا اَن ْ َز َل
َ َ َ
واِذا ق
siyet esnasında içinizden iki
adalet sahibi kişi aranızda
َ َ َ َ ُ ُ ٓ ٰ َ َ َ َ َ َ َٓ ٰ ْ َ َ َ ْ َ َ َ
اءن ۜا ا َول ْو كن ابَاؤ۬ه ْم ل َي ْعل ُمون شيْ ًـٔا
şahitlik etsin. Yahut seferde
ما وجدنا عليهِ اب iken başınıza ölüm musibe-
ْم ُ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ََُْ َ َ ti gelmişse sizden olmayan,
ۚ يا ايها ال۪ين امنوا عليم انفس104 وليهتدون başka iki kişi. Eğer şüpheye
ً ْم َج۪يعا ُ ُ ْ َ ّٰ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ُّ ُ َ َ düşerseniz o iki şahidi na-
ليضكم من ضل ا ِذا اهتديت ۜم ا ِل اللِ مر ِجع mazdan sonra alıkor; “Bu va-
ُادة َ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ siyet karşılığında hiçbir şeyi
يا ايها ال۪ين امنوا شه105 فينبِئم بِما كنتم تعملون satın almayacağız, akraba da
ْ َ ْ َ ُ َ ُ َْ ْ َْ َُ ُ ْ ُ َْ َ ََ ِ ْ َْ
ettirirsiniz.
ت تبِسونهما مِن بع ِد ِۜ ِيف الرض فاصابتم مص۪يبة المو 107. Bu şahitlerin bir gü-
َ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َُْْ ّٰ َ الصلٰوة ِ َف ُي ْق ِسم
تي بِه۪ ث َم ًنا َول ْو كان َّ nah kazandıkları anlaşılırsa,
۪ ش ن ل م ت ب ت ار ِن
ِ ا ِ الل ب
ِ ِان haklarına tecavüz ettiği ölüye
ث َ ِ فَا ِْن ُع106 ۪ني َ اللِ ا ِنَّ ٓا ا ًِذا لَم َن اْلٰثِم ّٰ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ۙ ٰ ْ ُ َ
ذا قرب ول نتم شهادة
daha yakın olan iki kişi onla-
ِ rın yerini alır ve “And olsun ki
َام ُهمَا م َِن َّال۪ين َ ومان َم َق َ اس َت َح َّ ٓقا ا ِثْمًا فَاٰ َخ َران َي ُق ْ ع ا َ َّن ُه َما ٰٓ َ bizim şahitliğimiz onların şa-
ِ ِ hitliğinden daha gerçektir ve
َ ُ َ َ َ ّٰ َ ال ْوَلَان َف ُي ْق ِس َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ َ ْ
ان بِاللِ لش َهادت َنٓا ا َح ُّق
biz haddi aşmadık, aksi tak-
ِ م ِ استحق علي ِهم dirde biz, elbette zalimlerden
ْ ٌ َ َّ ُ ْ َ ُٓ َ َ َ ْ ٰ َ َ َّ ُ ْ ْ َ ٰٓ ْ َ
ادن ان يَاتوا بِالش َهادة ِ ع َوج ِه َٓها ا ْو يافوا ان ت َرد ا ْي َمان َبع َد
108. Bu, şahitliği gerek-
tiği şekilde yapmaya yahut
َ َْ َْ َْ ْ َ َ ُ ّٰ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ ُ َّ َ ْ َ ْ َ yeminlerinden sonra, yemin-
108۪ني ۟ ايمان ِ ِه ۜمواتقوااللواسمعوۜاواللليه ِديالقومالفا ِسق lerin reddedilmesinden kork-
malarına daha uygundur.
Allah’tan korkun ve dinleyin.
104. Onlara, “Allah’ın indirdiğine ve Resul’e gelin” denil- Allah, yoldan çıkmışlar toplu-
diği vakit, “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize ye- luğunu hidayete erdirmez.
ter” derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde
bulunmuyor iseler de mi?
105. Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru
yolda olunca, sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin
dönüşü Allah’adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir.
ْ َ ُ 126
7. CÜZ ِ ورةُ ال َمٓائ َِدة س MAİDE SÛRESİ 116. Allah: Ey Meryem
oğlu İsa! İnsanlara, “Beni ve
الس َٓماء َّ الل ُه َّم َر َّب َنٓا اَنْز ْل َعلَيْ َنا مَٓائ َِدةً م َِنّٰ َ َ ْ َ ُ ْ َ
م ير م ن اب س ۪ي ع
َ َ
ال ق
anamı, Allah’tan başka iki
ِ tanrı bilin” diye sen mi dedin,
ُ ْ ت َخ
ي َ ْ ار ُز ْق َنا َواَن
ْ ك َو َ ْ ً َ ٰ َ َ ٰ َ َ َّ َ ً
ِن
م ة ي او ا ن ِر خا و ا ِنلو ل ِ ا۪يد ع ا َون َنل
ُ ُ َ
ت
buyurduğu zaman o şöyle
ۚ ِ dedi, “Hâşâ! Seni tenzih ede-
ُْ َ ُ َ ُ ّ َ ُ ّ ُ ّٰ َ َ
نل َها َعليْ ْۚم ف َم ْن يَف ْر َب ْع ُد َ َّ rim; hakkım olmayan şeyi
ِ قال الل ا ِ۪ن م114 الرازِق ۪ني söylemek bana yakışmaz.
َ َ َ ْ َ ً َ َ ُ ٓ ُ ّ َ ُ َٓ ً َ َ ُ ُ ّ َ ُ ٓ ّ َ ْ ُ ْ Hem ben söyleseydim sen
115 ۪ني ۟ مِنم فا ِ۪ن اعذِبه عذابا ل اعذِبه احدا مِن العالم onu şüphesiz bilirdin. Sen
ُ َّ َ ْت قُل َ ْ الل يَا ع۪يَس ابْ َن َم ْر َي َم َءاَن ُ ّٰ َواِذْ قَ َال
ت ل َِّلناِس اتِذون۪ى
benim içimdekini bilirsin, hâl-
buki ben senin Zât’ında olanı
َ َُ ْ َ ٓ ُ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ ّٰ ُ ْ ْ َٰ َ َُّ
حانك مَا يَون ۪ل ان اقول
bilmem. Gizlilikleri eksiksiz
اللِ قال سب ۜ ون ِ ني مِن
د ِ واِم ا ِله bilen yalnızca sensin.
َْ ََْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ ْ ُ ْ ّۜ َ َْ
ت قل ُت ُه فقد عل ِْم َت ُۜه تعل ُم مَا ۪يف نفس۪ى مَا ليَس ۪ل ِب ٍق ا ِن كن
117. Ben onlara, ancak
bana emrettiğini söyledim:
َ ُ ُْ َ ُ ت َع َّ ُم الْ ُغ َ ْ ك اَن َ َّ َۜ ْ َ َ ُ َ ْ َ َٓ َ
ت ل ُه ْم
Benim de Rabbim, sizin de
ما قل116 وب
ِ ي ول اعلم ما ۪يف نفسِك ا ِن Rabbiniz olan Allah’a kulluk
َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َّ َ َ ّ َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ٓ َ َ َّ
ت َعليْ ِه ْم ا ِل مَٓا ا َم ْرتن۪ى بِه۪ ا ِن اعبدوا الل ر ۪ب ورب ۚم وكن
edin, dedim. İçlerinde bulun-
duğum müddetçe onlar üzeri-
َ َ َ َّ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َّ َ َ ْ ُ يدا مَا ُد ْم ً َشه
۪يب عليْ ِه ۜ ْم
ne kontrolcü idim. Beni vefat
ت ف۪ي ِه ۚم فلما توفين۪ى كنت انت الرق ۪ ettirince artık onlar üzerine
ُ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ ّ َ ُ ْ
ْاد َكۚ َوا ِ ْن َت ْغفِر َ ٔ ْ َ ُّ ٰ َ َ ََْ
gözetleyici yalnız sen oldun.
ا ِن تعذِبهم فا ِنهم عِب117 ش ش ۪هيد ٌ
ٍ ك ِ وانت ع Sen her şeyi hakkıyla gören-
َ ْ َ ُ 128
7. CÜZ ِ ورةُ النْ َع
ام س EN’ÂM SÛRESİ 12. De ki: “Göklerde ve yer-
de olanlar kimindir?” De ki:
ْل َعلْ َناهُ َر ُج ً َولَلَبَ ْس َنا َعلَيْهم َ َ َول َ ْو َج َعلْ َناهُ َملَكًا “Allah’ındır.” O, kendisi üze-
ِ rine rahmeti farz kılmıştır. O,
َ َ َ َ َْ ْ ُ ُ َ ُْ ْ َََ َ ُ َْ َ kendisinde şüphe olmayan
ولق ِد استه ِزئ بِرس ٍل مِن قبلِك فحاق9 مايلبِسون kıyâmet günü sizi elbette ki
ُ ُْ َ ُ َْ َْ ُ َ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َّ bir araya getirecek. Kendileri-
قل س۪يوا10۟ خروا مِنهم ما كانوا بِه۪ يسته ِزؤ۫ن ِ بِال۪ين س ni hüsrana uğratanlar var ya,
َ ّ َ ُ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ َ ُ ُ ْ َّ ُ ْ َ ْ işte onlar inanmayanlardır.
11 ِيف الرِض ثم انظروا كيف كان عق ِبة المك ِذب۪ني 13. Gecede ve gündüzde
ْ َ ٰ َ َ َ َ ّٰ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ُْ
ِ قل ل َِم ْن ما ِيف السمو
barınan her şey O’nundur. O
سه ِ ب ع نف للِ كت
ۜ ِ ض قل ِۜ ات والر her şeyi işiten ve bilendir.
۪ينَ ب ف۪ي ۜهِ اََّل َ ْ ْم ا ِٰل يَ ْو ِم الْ ِقيٰ َمةِ َل َري ُ َّ َ َ ْ َ َ َۜ َ ْ َّ
الرحة لجمعن 14. De ki: “Gökleri ve yeri
َ َ َ َُ َ َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ
yaratan Allah’tan başkasını
َن ول ما س12 خِسوا انفسهم فهم ل يؤمِنون
velî edinir miyim? Ki, O, do-
yuran ama kendisi doyurul-
ّٰ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ ُ َّ َ ُ َ َ َّ َ ْ َّ
ِ قل اغي الل13 ارِ وهو السم۪يع العل۪يم ۜ ِيف ال ِل وانله
maktan münezzeh olandır.”
Sen, “ben kavmimin içinde
ُل ْرِض َو ُه َو ُيطْعِ ُم َو َل ُيطْ َع ۜم َ ْ َ َ ٰ َّ َ ًّ َ ُ َّ َ
ات وا
ِ اتِذ و ِلا فا ِط ِر السمو
teslim olanların ilki olmak-
la emrolundum” de ve sakın
َ ُ َ َ َ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ ْ ُ ّٓ ْ ُ
ت ان اكون ا َّول َم ْن ا ْسل َم َول تون َّن
müşriklerden olma!
قل ا ِ۪ن امِر
ُ ْ قُ ْل ا ّ ِٓن اَخَاُف ا ِْن َع َصي14 ۪ني َ م َِن ال ْ ُمْشك
15. De ki: Eğer Rabbime
َ َ َ َ ّ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ الْ َف ْو ُز ال ْ ُمب
16. O gün kim azaptan
ض ف كا ِشف ٍ ِ ب الل ك س س م ي نِ او 16 ني ۪ kurtarılırsa, gerçekten Allah
َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ُ َّ ٓ ُ َ
o kulunu esirgemiştir. İşte bu
17 شٔ قد۪ير ٌ
ٍ ي فهو ع ك ِل ٍ ل ا ِل ه ۜو واِن يمسسك ِب
kesin kurtuluştur.
َ َ َ َّ ُ ُ َ َ َ ُ َ ُ َ ُ َٓ َ ٓ ّٰ َ َ
22. Onları tümüyle mah-
َٓ ٰ ْ
şere toplayıp da Allah’a or-
tak koşanlara, “Nerede, ilâh
۪ين كف ُٓروا ا ِن هذا بِه ۜا حىت ا ِذا جاؤ۫ك يادِلونك يقول ال
َ ُ ْ َْ َ ْ َْ َ ْ ُ َ ْ ُ َ َ ٓ َّ
َوه ْم َين َه ْون عن ُه َو َين َـ ْٔون عن ُۚه َواِن ُي ْهل ِكون25 ۪ني َ ل َّول ا ِل اساط۪ي ا
olduklarını iddia ettiğiniz or-
taklarınız?” diyeceğimiz günü
ُ ََ ََ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ٓ َّ
َول ْو ت ٰٓرى ا ِذ ُوق ِفوا ع انلَّارِ فقالوا26 ا ِل انف َس ُه ْم َومَا يَش ُع ُرون
hatırla.
23. Sonunda onların ma-
nevraları, “Rabbimiz Allah’a
27 ۪ني
َ ُ َ َ َ ّ َ َ ٰ َ ّ َ ُ َ َ ُّ َ ُ َ َ ْ َ َ
َ ون م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمنات ربِنا ون
And olsun ki biz O’na ortak ِ يا لنا نرد ول نذِب بِاي
koşanlar değildik” demele-
rinden başka bir şey olmaya-
caktır.
ler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Onlar her türlü mucizeyi
24. Bak, kendilerine karşı
görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana
nasıl yalan söylediler ve iftira
geldiklerinde: “Bu Kur’an eskilerin masallarından başka bir
edip durdukları şeyler onları
şey değildir” diyerek seninle tartışırlar.
nasıl yüzüstü bırakıp kaybo-
luverdi! 26. Onlar, hem insanları Peygamber’e yaklaşmaktan
vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşır-
25. Onlardan seni dinle-
lar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini helak
yenler de vardır. Fakat onu
ederler.
anlamalarına engel olmak
için kalplerinin üstüne perde- 27. Ateşin karşısında durdurulup da, “Ah, keşke dünya-
ya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
130 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri ve Mü’minlerden olsak” dedikleri vakit hâllerini bir görsen.
ANA SAYFAYA DÖN
َ ْ َ ُ 130
7. CÜZ ِ ورةُ النْ َع
ام س EN’ÂM SÛRESİ yana uğramıştır. Nihayet onla-
ra ansızın o saat gelip çatınca,
ُ ُ َ ُّ َ ُ َ َ ُُْ ُ َ َ ْ
بَل بَ َدا ل ُه ْم َما كنوا يفون م ِْن قبْۜل َول ْو ُردوا لعَادوا ل َِما ن ُهوا
bütün günahlarını sırtlarına
yüklenerek, “Hayatta yaptığı-
ُادلنْ َيا َومَا َنْنُّ ه ا َِّل َح َي ُات َنا َ ِ َوقَا ُٓلوا ا ِْن28 ونَ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ُ ْ َ
mız kusurlardan ötürü vay hâ-
عنه واِنهم لكذِب limize!” diyecekler. Dikkat edin,
yüklendikleri günah yükü ne
ّالۜق َ ْ ع َر ّبه ۜ ْم قَ َال اَلَيَْس ٰه َذا ب ٰ َ ُ ُ ْ ٰٓ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ kötüdür!
ِ ِ ِِ ولو ترى ا ِذ وق ِفوا29 بِمبعوث ۪ني 32. Dünya hayatı ancak bir
30 ون
َ ُْ َ ُْ
۟ اب بِمَا كن ُت ْم تف ُر َ قَالُوا بَ ٰل َو َر ّب َن ۜا قَ َال فَ ُذوقُوا الْ َع َذ oyun ve bir eğlencedir. Elbet-
ِ te ki ahiret yurdu Allah’a karşı
ُ َ َّ ُ ُ ْ َ َٓ َ ٓ ّٰ َ ّٰ َٓ َّ َ َ َّ َ َ ْ َ
ۜ ۪ين كذبُوا بِلِقا ِء
gelmekten sakınanlar için daha
الساعة اللِ حىت ا ِذا جاءتهم قد خِس ال hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak
َ َ ُ ْ َ ُ َ َ ْ َّ َ َ ٰ َ َ َ َ ْ َ َ ُ َ ً َ ْ َ
mısınız?
ُ
۪يها ۙ َوه ْم ي ِملون ا ْو َز َاره ْم بغتة قالوا يا حستنا ع ما فرطنا ف 33. Onların dediklerinin ha-
ْيهم ُ ٰ ع مَا ُك ِّذبُوا َواُو۫ ُذوا َحّٰٓىت اَت َٰ َُ َ َ َ َْ ْ ٌ ُُ edilmelerine rağmen sabrettiler,
رسل مِن قبلِك فصبوا sonunda yardımımız onlara
yetişti. Allah’ın kelimelerini
َ َ َٓاللِۚ َولَ َق ْد ج
ّٰ َ َّ ُ َ َُ ْ َ
اء َك م ِْن ن َبا ِ۬ئ ِ َ رناۚ َول م َب ِدل ل ِكِم
değiştirebilecek kimse yoktur.
ات ن Muhakkak ki gönderilen
َ َ َ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ً َ ٰ َ ّ َ ُ ْ َ ٰ ٓ َ ٌ َ
37. Keşke O’na Rabbinden
bir mucize indirilseydi! Dedi- َومَا37 ثه ْم ل َي ْعل ُمون ن اك ِ نل اية ول ِ قادِر ع ان ي
ٌاحيْهِ ا َّ ِٓل ا ُ َمم ُ َ َٓ َ َْْ
ler. De ki: Şüphesiz Allah mu-
َ ۪ي بَ َن َّ َٓ ْ
cize indirmeye kadirdir. Fakat
ِ مِن داب ٍة ِيف الرِض َول طائ ٍِر يط
onların çoğu bilmiyorlar.
ٰ ُ َْ ْ َ ۜ ْم مَا فَ َّرطْ َنا يف الْك ُ ُ ََْ
38. Yeryüzünde yürüyen شٔ ث َّم ا ِل َر ّب ِ ِه ْم ٍ ِن م اب
ِ ِت ِ امثال
hayvanlar ve iki kanadıyla
َ ُ ُّ ٌ ْ ُ َ ٌّ ُ َ َ ٰ ُ َّ َ َ َّ َ َ ُ َ ْ ُ
uçan kuşlardan hepsi ancak ت ِ ۜ وال۪ين كذبوا بِايات ِنا صم وبم ِيف الظلما38 يشون
sizin gibi ümmetlerdir. Biz o
َ صاط ُم ْس َ ٰ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ ْ ْ ُ ُ ّٰ َ َ ْ َ
kitapta hiçbir şeyi eksik bı- 39 ۪ي ٍ ق ت ٍ ِ ع من يشا ِالل يضلِل ۜه ومن يشا يعله
rakmadık. Nihayet toplanıp ُ َ َّ ُ ُ ْ َ َ ْ َ ّٰ ُ َ َ ْ ُ ٰ َ ْ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ
Rablerinin huzuruna getirile- اعة قل ارايتم ا ِن اتيم عذاب اللِ او اتتم الس
ceklerdir. َ
بَل ا ِيَّاهُ ت ْد ُعون40 ۪ني
َ ْ َ صادِق َ ون ا ِْن ُكنْ ُت ْم َ ُ ْ َ ّٰ َ ْ َ َ
ۚ ي اللِ تدع اغ
َ ُ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َٓ ْ ْ َ َ ُ ْ َ َ ُ ْ َ َ
39. Âyetlerimizi yalanla-
yanlar karanlıklar içinde kal-
41 ون ۟ شك ِ فيك ِشف ما تدعون ا ِلهِ ا ِن شاء وتنسون ما ت
ٓ َ ْ اه ْم ب ْالَا ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ ٰٓ ٓ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ
mış sağır ve dilsizler gibidirler.
ِضاء ٓ َّ َّ ساءِ َوال
ِ ولقد ارسلنا ا ِل ام ٍ مِن قبلِك فاخذن
Allah dileyen kimseyi şaşırtır,
ٰ َ ُ َّ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َٓ ْ َ َ َ ُ َّ َ َ َ ْ ُ َّ َ َ
dileyeni de doğru yola koyar.
40. De ki: Ne dersiniz; size ْن ِ فلولا ِذجاءهمباسناتضعواول42لعلهميتضعون
َ ُ ُ َ ُ َ َّ َ ُ ُت قُل ْ قَ َس
43 وب ُه ْم َو َز َّي َن ل ُه ُم الشيْطان مَا كنوا َي ْع َملون
Allah’ın azabı veya o kıyamet
saati gelse Allah’tan başka-
ٓ ْ َ ُّ َ ََْ ْ َْ َ َ ْ َ َ
شٔۜ َح ّٰىت ُ فَلَمَّا ن َ ُسوا مَا ُذ ّك
sına mı yalvarırsınız? Doğru
sözlü iseniz söyleyin! ٍ ِ ك اب و ب ا م ه
ِ ي ل ع ا ن ح ت ف ه
۪ ِ ب وا ِر
َ ُ َ َ ً ْ ُ َْ َ َ ُ ُ َ َ
44 ا ِذا ف ِر ُحوا بِمَٓا ا ۫وت ٓوا اخذناه ْم َبغ َتة فا ِذا ه ْم ُمبْل ِ ُسون
41. Hayır! Yalnız O’na dua
edersiniz, O’da dilerse dua
ettiğiniz sıkıntıyı giderir ve siz
o an Allah’a ortak koştukları-
nızı unutursunuz.
43. Onlar kendilerine sıkıntımız geldiğinde tazarrû ve ni-
42. Senden önceki üm- yazda bulunsalardı ya! Fakat onların kalpleri katılaştı. Şey-
metlere de peygamberler tan, yapmış oldukları şeyleri kendilerine güzel gösterdi.
gönderdik de, onları, tazarrû
44. Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, üzer-
ve niyazda bulunsunlar diye
lerine bütün nimetlerin kapılarını açıverdik. Nihayet onlar
sıkıntılara ve zorluklara uğ-
verilen bu nimetlerle şımardıkları zaman onları ansızın ya-
rattık.
kaladık, birdenbire bütün ümitlerini yitirdiler.
َ ْ َ ُ 132
7. CÜZ ِ ورةُ النْ َع
ام س EN’ÂM SÛRESİ 48. Biz, peygamberleri an-
cak müjdeleyiciler ve uyarı-
45 ۪ني َ ال ْم ُد ِ ّٰللِ َر ّب الْ َعالَمَ ْ ۪ين ظَلَ ُموۜا َوَ َف ُق ِط َع َداب ُر الْ َق ْو ِم اَّل cılar olarak göndeririz. Kim
ِ ِ onlara inanır ve kendini dü-
َار ُك ْم َو َخ َتم َ صَ ْ ْم َواَب ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ
قل ارايتم ا ِن اخذ الل سمع
zeltirse onlara korku yoktur
ve onlar üzülmeyeceklerdir
َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ ّٰ ُ ْ َ ٌ ٰ ْ َ ْ ُ ُ ُ ٰ َ de.
ع قلوبِم من ا ِل غي اللِ يات۪يم ب ِ ۜهِ انظر كيف
ُ ٰ َ ْ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ ُ َ ٰ ْ ُ ّ َ ُ
49. Âyetlerimizi yalanla-
ْيم ِ رف الي
قل ارايتم ا ِن ات46 ات ثم هم يص ِدفون ِ ن
yanlara gelince, yapmakta ol-
dukları fenalıkları yüzünden
َ ُ َّ ُ ْ َ ْ َّ ُ َ ْ ُ ْ َ ً َ ْ َ ْ َ ً َ ْ َ ّٰ ُ َ َ
47 عذاب اللِ بغتة او جهرة هل يهلك ا ِل القوم الظال ِمون
onlara azabımız dokunacak-
tır.
َين َف َم ْنا ٰ َم َن َوا َ ْصلَح َ ۪نيا َِّل ُمبَِّش
َ ين َو ُمنْ ِذر َ َومَانُ ْر ِس ُلال ْ ُم ْر َسل
ۚ ۪ ۪
50. De ki: “Ben size,
ٰ َّ َ َ َّ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ْ َ َ ٌ ْ َ َ َ
Allah’ın hazineleri
۪ين كذبُوا بِايَات َِنا وال48 فخوف علي ِهم ولهم يزنون yanımdadır, demiyorum.
قل لاقول ل ْم49 اب بِمَا كانوا َيف ُسقون bir meleğim de demiyorum.
ّ ُ َ ُ ُ َ َٓ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َٓ َ ّٰ ُ َٓ َ
Ben, bana vahyolunandan
ْ
ب َول اقول ل ْم اِن۪ى عِند۪ي خزائ ِن اللِ ولاعلم الغي
başkasına uymam. “De ki:
َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ٰٓ ُ َ َّ ُ َّ َ ْ ٌ َ َ
Kör ile gören bir olur mu? Siz
۪يُ ۜ ل ْعٰم َو ْالَص ل قل هل يستوِي ا ۜ ِ ملكۚا ِن اتبِع ا ِل ما يوح ا hiç düşünmez misiniz?
ُٓ َ ْون ا َ ْن ُي َ ُ َ َ َ َّ َْ َ َّ َ َ َ َ َ
51. Rablerinin huzurunda
شوا َوان ِذ ْر بِهِ ال۪ين ياف50 ون ۟ اف ت َتفك ُر toplanacaklarından korkanla-
َّ َ ٌ َ َ َ ٌّ َ ُ ْ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ّ َ ٰ
rı onunla uyar. Çünkü onların
َ ُ
51 ۪يع ل َعل ُه ْم َي َّتقون ا ِل رب ِ ِهم ليس لهم مِن دونِه۪ و ِل ولشف Rablerinden başka ne velile-
َ ُ ُ ّ َ ْ َ ٰ َ ْ ْ ُ َّ َ َ ُ ْ َ َ َّ ُ ْ َ َ َ
ri, ne de bir aracıları vardır;
ش ي ۪ريدون ِ ِ ولتطردِ ال۪ين يدعون ربهم بِالغدوة ِ والع
umulur ki sakınırlar.
َ َ ْ َ َ ٔ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ُۜ َ ْ َ
52. Rablerinin rızasını iste-
حسابِك ِ ش وما مِن ٍ حساب ِ ِهم مِن ِ وجهه ما عليك مِن yerek sabah akşam O’nu zik-
7. CÜZ ُ ْ َا
َّ ل ْز ُء
السا ِب ُع 133 EN’ÂM SÛRESİ
ُ ْ َ َ ْ َ ُ َّ َ ۙ َ َ ْ َّ ْ َ ٰ َ ْ ُ ُّ َ
54. Âyetlerimize inananlar
sana geldiğinde de ki: Size ً ْم ُٓسوءا سهِ الرحة انه من ع ِمل مِن ِ ربم ع نف
ٌ صلَ َح فَاَنَّ ُه َغ ُف ْ َ اب م ِْن َب ْعده۪ َوا َ َبَ َهالَة ُث َّم ت
selâm olsun! Çünkü Rabbiniz
rahmet etmeyi kendi üzerine
54 ۪يم ٌ ور َرح ِ ٍ ِ
ْ يل ال ْ ُم ُ َ َ َ ْ َ َ َٰ ْ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ َ
yazdı. Sizden kim, bilmeye-
َ ْ َ ُ 134
7. CÜZ ِ ورةُ النْ َع
ام س EN’ÂM SÛRESİ 62. Sonra onlar gerçek
sahipleri olan Allah’a döndü-
ْم ُ ُ َ ْ َ َّ ُ َ َّ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َّ ْ ُ ّٰ َ َ َ َّ َ ُ َ rülürler. Bilesiniz ki hüküm
وهوال۪ييتوفيمبِال ِلويعلمماجرحتمبِانلهارِثميبعث yalnız O’nundur ve O, hesap
ُ َ ُ ُ َ ُ ًّ َ ُ ٌ َ َ ٰٓ ْ ُ
م ث َّم ا ِلْهِ َم ْر ِج ُع ْم ث َّم يُن ّب ِ ُئ ْم بِمَا
görenlerin en çabuğudur.
ۚ ف۪يهِ لِ قض اجل مس 63. De ki: Bizi bundan kur-
ًَ َ ُ َ ُ َ َ َْ ُ َ ُ َ ْ ُ
َوه َوالقاه ُِرف ْوقع َِبادِه۪ َو ُي ْر ِسل َعليْ ْم َحفظۜة60كن ُت ْمت ْع َملو۟ن
tarırsa elbette şükredenler-
den olacağız. Diye gizli ve
َ ُ َ َ ُ ُ ْ َّ َ ْ ُ َ َ َٓ َ ّٰٓ َ
61 اء ا َح َدك ُم ال َم ْو ُت ت َوفت ُه ُر ُسل َنا َوه ْم ل ُيف ّ ِرطون حىت ا ِذا ج
açık olarak O’na yalvarıp ya-
karırken karanın ve denizin
ُ َ ْ َ َ ُ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ّ َ ْ ُ ُ ٰ ْ َ ّٰ َ ُّٓ ُ َّ ُ
ثم ردوا ا ِل اللِ مولهم ال ۜ ِق ال ل الم وهو ا
karanlıklarından sizi kim kur-
سع tarır.
َ َ ْ ّ َْ َ ُ ُ ْ ْ ُ ّ َ ُ ْ َ ْ ُ َ َْ
ب َوالَ ْح ِر ت ْد ُعون ُه ِ قل من ينج۪يم مِن ظلم62 الا ِس ۪بني
ِ ات ال
64. De ki: Sizi ondan ve
َّ َ َّ َ ُ َ َ ٰ ْ َ ٰ ْ َ ْ َ ً َ ْ ُ َ ً ُّ َ َ
her türlü sıkıntıdan Allah kur-
َ
63 تضع وخفية ۚلئ ِن انينا مِن ه ِذه۪ نلكونن مِن الشاك ِ۪رين
tarıyor, sonra da siz buna
rağmen şirk koşuyorsunuz.
َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ َّ ُ ْ َ ّ ُ ْ َ َ ْ ْ ُ ّ َ ُ ُ ّٰ ُ
64 شكون ِ ك كر ٍب ثم انتم ت ِ ق ِل الل ينج۪يم مِنها ومِن
65. De ki: “O, size
ُ ْ َ ْ ً َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ ُ َ ْ َ ُ ْ ُ
üstünüzden veya ayakları-
ِْم قل هو القادِر ع ان يبعث عليم عذابا مِن فوق nızın altından bir azap gön-
ُ َ َ َُ ً َ ْ ُ َ َْ َْ ْ ُ ُ َْ َْ ْ َْ
dermeğe, ya da sizi grup,
۪يق َب ْعض ْم ت ارجلِم او يلبِسم ِشيعا ويذ ِ او مِن ت grup birbirinize düşürmeğe
َّ َ َ ٰ ْ ُ ّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ َ
ve kiminizin şiddetini kimini-
َ َْ
65 ات ل َعل ُه ْم َيفق ُهون ِ رف الي ِ ض انظر كيف ن ۜ ٍ باس بع ze tattırmaya gücü yetendir.”
ُ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ُّۜ َ ْ َ ُ َ َ ُ ْ َ َ َّ َ َ
Bak, anlasınlar diye, âyetleri
ِ ٍ ۪يف ايات ِنا فاع ِرض عنهم حىت ي ki: Ben sizin küfrünüze vekil
َّ ْ َ ْ َ َ ٰ ْ ّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ َ ْ َّ َ َّ َ ْ ُ
değilim.
َ
68 ين ِسينك الشيطان ف تقعد بعد الِكرى مع القو ِم الظالِم۪ني 67. Her haberin gerçekle-
şeceği bir zaman vardır. Ya-
kında bileceksiniz.
60. O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan ve 68. Âyetlerimizi yalan sa-
gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş ece- yanları gördüğün zaman,
liniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar dirilten- hakikate erinceye kadar on-
dir. Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte lardan yüz çevir. Aksi halde,
olduklarınızı size haber verecektir. şeytan sana da unutturur. Ar-
61. O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahi- tık, bu hatırlatmadan sonra
bidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi zâlimler topluluğu ile berâber
mi elçilerimiz onun canını alırlar. Onlar asla kusur etmezler. oturma.
sakınanlara, inanmayanların
hesabından herhangi bir so-
ْن ٰ َ َْ ْ ْ َ
ٔ ْ َ ُ َّ َ َ َّ َ َ َ َ
rumluluk yoktur. Lakin onlara ِ ش ول ٍ حساب ِ ِهم مِن ِ وما ع ال۪ين يتقون مِن
doğruyu hatırlatın, ümit edilir
ً۪ين ُه ْم لَعِبا َ اتَ ُذوا د َّ َ َّ َ َ َ ُ َّ َ ْ ُ َّ َ َ ٰ ْ
ki korunurlar. وذرِ ال۪ين69 ذِكرى لعلهم يتقون
70. Dinlerini bir oyuncak ٌ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ٓ ْ ّ َ َ َ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ ُ ُ ْ َّ َ َ ً ْ َ َ
ve bir eğlence edinen, böy- ولهوا وغرتهم اليوة ادلنيا وذكِر بِه۪ ان تبسل نفس
lece kendilerini dünya hayatı
۪ۚيعٌ ل َو َل َشف ٌّ اللِ َو ّٰ
ون
ُ ْ ََ َ َْ ْ َ َ َ َ
د بِما كسبتۗ ليس لها مِن
aldatmış olan kimseleri bırak! ِ ِ
Sen yalnız Kur’an ile nasihat
etki hiçbir kimse kazandığı ۪ين َ ِك َّال َ ٰ ٓ ُ َ ْ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َّ ُ ْ ْ َ ْ ِ َ
وان تع ِدل كل عد ٍل ل يؤخذ مِنهاۜ ا ۬ولئ
yüzünden helâka sürüklen-
ٌ اب اَل
۪يم ٌ اب م ِْن َح۪ي َو َع َذ ٌ ش َ َ سلُوا بمَا َك َس ُبواۚ ل َ ُه ْم ِ
ُْ
اب
mesin. Onun Allah’tan başka ٍ ِ
ne bir velisi, ne de bir şefa-
ّٰ ُ ْ ُ قُ ْل اَنَ ْد70 ون َ ُ ُْ َ ُ َ َ
atçisi vardır. O, bütün varını ون الل ِ د ِن م وا ع ۟ بِما كانوا يفر
fi dye olarak verse, yine de
َعقَاب َنا َب ْع َد ا ِذْ َه ٰدينا ْ َ ٰ ٓ َ ُّ َ ُ َ َ ُّ ُ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ
ondan kabul edilmez. Onlar ِ ما ل ينفعنا ول يضنا ونرد ع ا
kazandıkları yüzünden helâ-
َ َْ َ ْ َْ ُ َ َّ ُ ْ َ ْ َ ْ َّ َ ُ ّٰ
ke sürüklenmiş kimseler- ۖالل كالِي استهوته الشياط۪ني ِيف الرِض حيان
dir. İnkâr etmek de oldukları
ّٰ َ ُ َّ ْ ُ َ ْ َ ُ ْ َ ُٓ َ ُ ْ َ ٌ َ ْ َ ُٓ َ
gerçeklerden ötürü onlar için ل اصحاب يدعونه ا ِل الهدى ائِن ۜا قل ا ِن هدى الل
ُ َوا َ ْن اَق71 ۪ۙني َ ُه َو ال ْ ُه ٰدى َواُم ِْرنَا ل ِنُ ْسل ِ َم ل َِر ّب الْ َعالَم
kaynar sudan ibaret bir içe-
cek ve acıklı bir azap vardır. ۪يموا ِ ۜ
َّ ُ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ٓ َّ َ ُ َ ُ ُ َّ َ َ ٰ َّ
َوه َو ال۪ي72 شون
71. De ki: “Allah’ı bırakıp da
bize faydası olmayan, zararı الصلوة واتقوهۜ وهو ال۪ي ا ِلهِ ت
ُ
ال ّۜ ِق َو َي ْو َم َيقول ك ْن
ُ ُ َ ْ ال ْرَض ب َْ َ َّ َخلَ َق
َ الس ٰم
da dokunmayan şeylere mi
tapalım? Allah, bizi hidayete
ِ و ات
ِ و
ُّ ك يَ ْو َم ُينْ َف ُخ يف ُ ْ ُ ْ ُ َ َ ۜ ُّ َ ْ ُ ُ ْ َ ُۜ ُ َ َ
kavuşturduktan sonra gerisin
geri şirke mi döndürülelim?
ِۜور الص ِ فيكون قول الق ول المل
َ ْ ۪يم َ ْ اد ۜة ِ َو ُه َو َ َ َّ َ َْعل ُِم الْ َغي
Arkadaşları ‘bize gel!’ diye
73 ي ُ الب ُ الك ه الش و ب
۪ ِ
doğru yola çağırdıkları hâlde,
yeryüzünde şaşkın şaşkın
dolaşıp şeytanların ayarttığı
kimse gibi mi olalım?” De ki:
73. O, gökleri ve yeri hak ve hikmet ile yaratandır. “Ol!”
“Hiç şüphesiz asıl doğru yol
dediği gün oluverir. O’nun sözü gerçektir. Sûr’a üflendiği
Allah’ın yoludur. Bize âlem-
gün de mülk O’nundur. O, gizliyi ve açığı bilendir ve O, hik-
lerin Rabbine teslim olmamız
met sahibidir, her şeyden haberdardır.
emrolundu.”
72. Namazı doğru kılın ve
Allah’a karşı gelmekten sakı-
nın. O, huzuruna varıp topla-
nacağınız Allah’tır.
َْ َ ُ
7. CÜZ ِ ورةُ النْ َع
ام س136 EN’ÂM SÛRESİ 77.Ay’ı doğarken görünce,
”Rabbim budur, “dedi. O da
ّٓ ً ٰ ْ َ لبيه ا ٰ َز َر ا َ َت َّتخ ُذ ا َ ُ ْٰ َ َ ْ َ
ص َنامًا ال َِهة ۚ اِن۪ى ِ ۪ ِ ۪يم واِذ قال ا ِبره
batınca, Rabbim bana doğru
ِ ح ِْز ٌب
4 yolu göstermezse elbette sa-
َ َو َك ٰذل َِك نُرٓي ا ِب ْ ٰره74 ك ف۪ى َض َل ُمبني
۪يم
َ َََْ َ َٰ
اريك وقوم
pıklardan olurum, dedi.
۪ ٍ ۪ ٍ
َ ُ ْ َ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ُ َ َ 78. Güneşi doğarken gö-
75 ات والرِض و ِلكون مِن الموقِن۪ني ِ ملكوت السمو rünce, “Rabbim budur, zira
ٓ َّ َ َ ّ َ َ ٰ َ َ ً َ ْ َ ٰ َ ُ ْ َّ ْ َ َ َّ َ َّ َ َ
bu daha büyük” dedi. O da
ى فلما ۚ فلما جن عليهِ الل را كوكباۚ قال هذا ر ۪ب batınca, dedi ki: Ey kavmim!
َ َ ً َْ َ ََ َ ب اْلٰفِل ُ َٓ َ َ َ َ َ
Ben sizin Allah’a ortak koştu-
فل َّما َرا الق َم َر بَازِغ قال76 ۪ني ُّ ح ِ افل قال ل ا ğunuz şeylerden uzağım.
َ ُ ََ َ َ َ َ َََ ٓ ََ َ ٰ
هذا َر ّ۪ب ۚى فلم َّا افل قال لئ ِْن ل ْم َي ْه ِدن۪ى َر ّ۪بى لكون َّن
79.Çünkü yönümü, gökleri
ve yeri yoktan yaratan Allah’a
َ ٰ َ َ ًَ َّ َ َ َ َ الض ّال ٓ َّ َْ
فل َّما َرا الش ْمَس بَازِغة قال هذا77 ۪ني م َِن الق ْو ِم
çevirdim ve ben O’na ortak
koşanlardan değilim.
يء م َِّما ٌ ٓت قَ َال يَا قَ ْو ِم اِنّ۪ى بَر ْ َب فَلَمَّٓا اَفَل
ۚ
َُك ْ َ َٓ ٰ ّ َ
ر ۪بى هذا ا 80. Kavmi onunla tartış-
۪ maya kalkıştı. Onlara dedi
َّ ط َر َ َ َّ َ ْ َ ُ ْ َّ َ ّ َ ُ ُْ
ات ِ الس ٰم َو ه ل ِل۪ي ف ِ اِن۪ى وجهت وج78 شكون ِ ت
ki: Beni doğru yola iletmiş-
ken, Allah hakkında benim-
ُاج ُه قَ ْو ُم ۜه َّ َٓ َوح79 ۪ني َ ۪يفا َومَٓا اَن َ ۬ا م َِن ال ْ ُمْشك ً َ َ َْْ َ
والرض حن
le tartışıyor musunuz? Ben
ۚ ِ sizin O’na ortak koştuğunuz
َ ُ ْ ُ َ ُ َ َ َٓ َ ٰ َ ْ َ َ ّٰ ّ ٓ ُّ ٓ َ ُ َ َ َ
شكون ِ ين ول اخاف ما ت ِۜ قال اتاجون۪ى ِيف اللِ وقد هد
şeylerden korkmam. Ancak,
Rabbim ne dilerse o olur.
ًشٔ عِلْم ۜا ْ َ َّ ُ ّ َ َ َ ۜ ً ْ َ ّ َ َ َٓ َ ْ َ ٓ َّ ٓ
ٍ بِه۪ ا ِل ان يشاء ر ۪بى شيـٔا و ِسع ر ۪بى كل
Rabbimin ilmi her şeyi kuşat-
mıştır. Hâlâ ibret almıyor mu-
َ ُ ََ َ ْ َ ْ َ َٓ ُ َ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ َ َ َ َ َ
شك ُت ْم َول تافون وكيف اخاف ما ا80 اف تتذكرون
sunuz?
َ ََْ ُْ ْ َْ َ ْ َ َ ْ ُّ َ َ
dermediği şeyleri, O’na ortak
81 ۢني ا َح ُّق بِال ْم ِۚن ا ِن كن ُت ْم تعل ُمون ِ فاي الف ۪ريق koşmaktan korkmazken, ben
sizin ortak koştuğunuz putlar-
dan nasıl korkarım! Şimdi bili-
yorsanız, iki guruptan hangisi
74. İbrahim, babası Âzer’e demişti ki: Sen birtakım put- güvende olmaya daha lâyık-
ları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini tır?”
de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.
75. Böylece biz, kesin iman edenlerden olması
için İbrahim›e göklerin ve yerin muhteşem varlıklarını
gösteriyorduk.
76. Gece, karanlığını üstüne örtünce, bir yıldız gördü,
Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca da, “batanları sevmem,”
dedi.
َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ َ
ve Lût’u da... Hepsini âlemle-
ْ ُ ْ َ ْ ُ ُ ٰ ُ َ ُ ّٰ َ َ
ا ۬ولئ ِك ال۪ين هدى الل فبِهديهم اقت ِدۜه قل89 بِاف ِ۪رين
re üstün kıldık.
87. Onların babalarından,
َ ْ ْ َّ ُ ْ ْ َ َ َ ُ ُ َ َٓ
çocuklarından ve kardeşle- 90 ۪ني ۟ َ ل ا ْس َـٔل ْم عليْهِ اج ًرۜا ا ِن ه َو ا ِل ذِك ٰرى ل ِل َعالم
rinden bazılarını da... Onları
seçkin kıldık ve doğru yola
ilettik.
88. İşte bunlar, Allah’ın hi- 89. İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik
dayetidir, kullarından diledi- verdiğimiz kimselerdir. Eğer bunlar, onları inkâr etselerdi,
ğini ona iletir. Eğer onlar da derhal biz, onları inkâr etmeyecek bir kavmi onlara vekil
Allah’a ortak koşsalardı yap- kılmışızdır.
makta oldukları amelleri el- 90. İşte o peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimseler-
bette boşa giderdi. dir. Sen de onların yoluna uy. Ben buna karşılık sizden bir
ücret istemiyorum de. Bu âlemler için öğütten başka bir
şey değildir.
َ ْ َ ُ 138
7. CÜZ ِ ورةُ النْ َع
ام س EN’ÂM SÛRESİ 92. Bu, şehirlerin anasında
ve çevresindekileri uyarman
َاك ْم َو َٓر َاء ظُ ُهور ُك ْم َوما ُ َ ْ َّ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َّ َ َ َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ 94. And olsun ki, sizi ilk defa
ۚ ِ خلقناكم اول مر ٍة وتركتم ما خونل yarattığımız gibi teker teker
ُ ٰٓ َ ُ ْ ُ َّ َ َ َ َّ ُ ُ َ َٓ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َ
۪ين َزع ْم ُت ْم ان ُه ْم ف۪يم
bize geleceksiniz ve size ve-
شك ۬ؤۜا نرى معم شفعاءكم ال rip de hayaline daldırdığımız
َ ُ َ ُْ ُ ْ َ َّ َ ُ َّ َ َ َ َ
۟ لق ْد تقط َع بَيْ َن ْم َوضل عن ْم مَا كن ُت ْم ت ْزع ُم
şeyleri arkanızda bırakacak-
94 ون sınız. Hani bizim ortaklarımız
sandığınız şefaatçılarınızı da
yanınızda göremiyoruz! And
olsun, aranızdaki bağ kop-
muş ve sandığınız şeyler siz-
91. Allah’ı, O’nun tertip ettiği gibi bilmediler. Çünkü
den kaybolup gitmiştir.
«Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi» dediler. De ki: Öyle
ise Mûsâ’nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği
ve sizin de sayfa sayfa kâğıtlar haline koyup açıkladığı-
nız, çoğunu göz ardı ettiğiniz, O Kitab’ı kim indirdi? Sizin
de atalarınızın da bilemediği şeyler, size öğretilmiştir. Sen
“Allah” de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynaya-
dursunlar!
َ ْ َ ُ 140
7. CÜZ ِ ورةُ النْ َع
ام س EN’ÂM SÛRESİ 105. İşte Biz, âyetleri iyice
anlayıp kavramaları için fark-
ُ ُ ْ َ ٔ ْ َ ّ ُ ُ َ َ ُ َّ َ ٰ ٓ َ ْ ُ ُّ َ ُ ّٰ ُ ُ ٰ lı üslûplarla, türlü türlü beyan
ۚش فاعبدوه ٍ ذل ِم الل رب ۚم ل ا ِل ا ِل هوۚ خال ِق ك ِل ederiz. Biliyoruz ki onlar neti-
ُارۘ َو ُه َو يُ ْدرك ُ ص َ ْ لبَْ ُ ُ ُْ َ ٌ َ َْٔ ُّ ٰ َ َ ُ َ cede “Sen bir yerden okuyup
ِ ل تدرِكه ا102 ش وك۪يل ٍ ك ِ وهو ع öğrenmişsin!” diyecekler-
ُصائ ِر َٓ َك ْم ب ُ َ َٓ ْ َ ُ َ ْ ُ َّ َ ُ َ َ َ ْ َ ْ dir. Âyetleri böyle türlü türlü
قد جاء103 البصارۚ وهو اللط۪يف ال ۪بي açıklamamız, bilmek isteyen
َ َ ْ َ َ َ َ َْ ْ َ َ ْ ُ ّ َ ْ
م ف َعليْ َه ۜا َ ِ سه۪ۚ َو َم ْن َع
kimselere, Kur’an’ı iyice be-
ِ ر فلِنف مِن ربِ ۚم فمن اب yan etmek içindir.
َ ْٰ ُّ َ ُ َ ٰ ََ َ ْم ب ُ ْ َ َ َ۬ َ ٓ َ َ
ات ِ رف الي ن ِك لذ ك و 104 ۪يظ ف وما انا علي
106. Rabbinden sana vah-
ِ ٍ ِ yolunana uy. O’ndan başka
َ ِ ا ِتَّب ْع مَٓا ا ُ ۫و105 ون َ َُْ َ ْ َ ََُُّ َ َ ْ ََ ُ َُ َ ilah yoktur. Ona ortak koşan-
ح ِ و ِلقولوا درست ونلِ بيِنه ل ِقو ٍم يعلم lardan yüz çevir.
ُ َ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ ّ َ ٰ َّ ُ ْ ُ َ َ َ َّ ُ ّ ُ
yin. Aksi halde onlar da bil-
جعهم فينبِئهم بِما كانوا ِ ل ِك ِل ام ٍة عملهم ثم ا ِل رب ِ ِهم مر
gisizce haddi aşarak Allah’a
ٌ َ ٰ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ّٰ َْ َ ُ
söverler. Böylece biz her üm-
َواق َس ُموا بِاللِ جهد ايمان ِ ِهم لئ ِن جاءتهم اية108 َي ْع َملون mete yaptıkları işlerini câzip
لؤمن بِها قل ا ِنما اليات عِند اللِ وما يشعِر Rablerinedir. Onlara, ne yap-
َ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ َ ُ ْ ُ َ ْ َ َٓ َ
tıklarını O haber verecektir.
اره ْم كمَا ونقلِب افـِٔدتهم وابص109 ا ِذا جاءت ل يؤمِنون 109. Eğer kendilerine bir
َ ُْ ُ ََ َ َ ْ َ
۟ ل ْم يُؤم ُِنوا ب ِ ٓ ۪ه ا َّول َم َّر ٍة َونذ ُره ْم ۪يف طغ َيان ِ ِه ْم َي ْع َم ُه
mucize gelirse ona mutlaka
110 ون inanacaklarına dair olanca
güçleri ile Allah adına And
içtiler. De ki: Mucizeler an-
cak Allah tarafındandır. Ama
102. İşte sizin Rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilâh mucize geldiğinde dahi inan-
yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. mayacaklarının farkında mı-
O, her şeye vekildir. sınız?
103. Gözler O’nu göremez; fakat o bütün gözleri ihata 110. Biz onların kalplerini
eder. O, eşyayı pekiyi bilen, her şeyden haberdar olandır. ve gözlerini ters döndürürüz
104. Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. de ilkin ona iman etmedikleri
Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, gibi mucize geldikten sonra
kim de bu gerçeklere karşı kör bakarsa kendi zararınadır. da inanmazlar ve yine onları
Ben başınızda bekçi değilim. azgınlıkları içinde bırakırız da
bocalar dururlar.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 141
ANA SAYFAYA DÖN
َْ َ ُ
8. CÜZ ِ ورةُ النْ َع
ام س142 EN’ÂM SÛRESİ 121. Üzerine Allah’ın adı
anılmadan kesilen hayvan-
َْ َ َ ّٰ ْ َ ُ َّ ُ ُ ْ َ َّ َ ُ َ
اس ُم اللِ عليْهِ َوقد َومَا ل ْم ال تاكلوا مِما ذكِر
lardan yemeyin. Çünkü onu
yemek günahtır. Gerçekten
َّ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َّ ْ ُ ْ َ َ َ َّ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ şeytanı evliya edinenleri, o,
فصل لم ما حرم عليم ا ِل ما اضط ِررتم ا ِل ۜهِ واِن sizinle mücadele etmeleri için
ُك ُه َو ا َ ْعلَم َ َّ َ َّ ِ ْ ْ َ ْ َٓ ْ َ َ ُّ ُ َ ً َ teşvik eder. Eğer onlara uyar-
ي عِل ۜ ٍ ان رب ِ ضلون بِاهوائ ِ ِهم بِغ ِ كث۪يا ل sanız şüphesiz siz de Allah’a
َ ُ ْ َ َ َّ َّ ُ َ َ َ ْ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ْ ُ ْ ortak koşanlardan olursunuz.
سبون ِ وذرواظاهِرالِث ِموبا ِطن ۜها ِنال۪يني119بِالمعتد۪ين 122. Ölü iken dirilttiğimiz
ُ ُ َْ َ َ َ ُ ََْ ُ َ َ َ َْ ْ ُ َ َْ ْ
ول تاكلوا120 تفون ِ الِثم سيجزون بِما كانوا يق
ve kendisine insanlar ara-
sında yürüyebileceği bir nur
َ الش َياط َّ َّ َ ۜ ٌ ْ َ ُ َّ َ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َّ
۪ني مِما لم يذك ِر اسم اللِ عليهِ واِنه لفِسق واِن
verdiğimiz kimse, karanlıklar
içinde kalıp ondan hiç çıka-
ْوهم ُ ُ ُ ْ َ َ ْ ِ َ ْ ُ ُ َ ُ ْ َٓ ْ َ ٰ ٓ َ ُ ُ َ mayan kimse gibi olur mu?
لوحون ا ِل او ِلائ ِ ِهم ِلجادِلوك ۚم وان اطعتم İşte kâfirlere yaptıkları böyle
ْ ْ ْ ََ َ َ َ َ ُ ْ ُ َ ْ ُ َّ
ا َو َم ْن كان َميْ ًتا فاح َيي َناهُ َو َج َعل َنا121 ون
süslü gösterilmiştir.
۟ شك ِ ا ِنم لم
ْ َ الظلُ َم ُّ َ ً َُ ُل ن
123. Böylece yaptıkları
َُ
ات ليَس ِ ورا َي ْمش۪ى بِه۪ ِيف انلَّاِس ك َم ْن َمثل ُه ِيف hileler yüzünden günah iş-
lemekte kavimleri içinde ileri
َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ ٰ َ ْ َ
122 ين مَا كنوا َيع َملون ِبارِ ٍج مِن َه ۜا كذل ِك ُز ّي ِ َن ل ِلكاف ِ۪ر
gittiler. Onlar aslında kendi-
lerine zulüm ediyorlardı. Ama
َ ك ُروا ف ُ ْ َ َ ْ ُ َ َ َ َْ َ ُّ َْ َ َ َ ٰ ََ
۪يهۜا ك قري ٍة اكابِر م ِرم۪يها ِلم ِ وكذل ِك جعلنا ۪يف
farkında değillerdi.
ْ َ َٓ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ َ
124. Onlara bir âyet gel-
اءت ُه ْم واِذا ج123 س ِهم وما يشعرون ِ وما يمكرون ا ِل بِانف diğinde, “Allah’ın elçilerine
ّٰ ُ ُ ُ َ ُ َٓ َ ْ ٰ ْ ُ ّٰ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ ٌ َ ٰ
verilenin aynısı bize de veril-
ِالل
ۜ ويت رسل ِ ۫ اية قالوا لن نؤمِن حىت نؤت مِثل ما ا
medikçe katiyen inanmayız
َّ ُ ّٰ َ ٓ َ َ َّ َٓ َ َ ُ ْ ُ َّ
128. Onların hepsini bir
َ
araya topladığı gün, Allah “Ey الل ا ِن َر َّبك ۜ ادل۪ين ف۪يها ا ِل ما شاء ِ ار َمث ٰوي ْم خ انل
cinler topluluğu! Siz insanlar-
ً َّ َ ّ ُ َ ٰ َ
la çok uğraştınız.” der. İnsan-
۪ني َب ْعضا ب ِ َما َ الظالِم َوكذل ِك ن َول۪ى َب ْعض128 ۪يم ٌ ۪يم َعل
ٌ َحك
lardan onları evliya edinenler
ُ ْ ََ ْ ْ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ ُ َ
ise: “Ey Rabbimiz! Birbirimiz-
ال ِّن َوالِنِس ال ْم يَات ِ ْم ِ ش ع م ا ي 129 ۟
ون سبِ كنوا ي
ُ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ َ ُّ ُ َ ْ ُ ْ ٌ ُ ُ
den yararlandık ve bize ver-
diğin sürenin sonuna ulaştık.”
اءَ ْم ل َِٓق رسل مِنم يقصون عليم ايات۪ى وين ِذرون
َ ْ س َنا َو َغ َّرتْ ُه ُم ُ ْ َ ٰٓ َ َ ْ َ ُ َ ۜ َ ٰ ْ ُ ْ َ
derler. Allah da buyurur ki:
ُاليٰوة
ِ يومِم هذا قالوا ش ِهدنا ع ان
ف
“Allah’ın dilediği hariç, içinde
َ ُ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٓ َ ُ َ َ َ ْ ُّ
ebedî kalmak üzere duraca-
َ ٰ َ
ذل ِك130 س ِهم انهم كنوا كاف ِ۪رين ِ ادلنيا وش ِهدوا ع انف
ğınız yer ateştir. Şüphesiz
Rabbin hikmet sahibidir, bi-
َ ُ َ َُ ْ ََ ْ ُ ٰ ُ ْ َ ْ ُ َ ُّ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ
131 ان لم ين ربك مهلِك القرى بِظل ٍ واهلها غف ِلون
lendir.
129. İşte böylece
kazandıkları günahlardan
ötürü zalimlerin bir kısmını
diğer bir kısmına musallat 130. “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi
ederiz. anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi
uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar şöyle diyecek-
ler: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatının
onları aldattığına ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine
şahitlik ettiler.
131. İçinde yaşayanlar gafil oldukları halde, senin Rab-
bin bir zulüm ve haksızlık ederek ülkeleri helâk eden de-
ğildir.
َْ َ ُ
8. CÜZ ِ ورةُ النْ َع
ام س144 EN’ÂM SÛRESİ 135. De ki: Ey kavmim! Eli-
nizden geleni yapın! Ben de
َ َ ُ ٌ َِ ّل َد َرج ُ َ
ات مِمَّا َع ِملوا ۜ َومَا َر ُّبك بِغاف ٍِل
yapıyorum. Dünya yurdunun
ٍ ول sonunun kimin lehine olduğu-
َ ْ َ ْ َّ ُ ُّ َ ْ َ ُّ َ َ َ ُ َ
ح ۜ ِة ا ِن يَشا وربك الغِن ذو الر132 ع َّما َي ْع َملون
nu yakında bileceksiniz. Ger-
çek şu ki, zalimler kurtuluşa
َ َ َ ْ ُ َْ ْ ْ ْ ُ ْ
ُ ٓش يُذهِبْ ْم َوي َ ْس َتخل ِف مِن بع ِدكم ما ي
eremezler
اء 136. Allah’ın yarattığı ekin-
َّ َ َ ٰ ْ َ َّ ّ ُ ْ ْ ُ َ َ ْ َ َٓ َ
ا ِن133 ين ۜ كا انشاكم مِن ذرِيةِ قو ٍم اخ ۪ر
lerle hayvanlardan Allah’a
pay ayırıp, zanlarınca, “Bu
ْ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َٓ َ ۙ ٰ َ َ ُ َ ُ َ Allah’a, bu da ortaklarımıza
ل134 ج ۪زين ِ لت وما انتم بِمع ٍ ما ودون dediler. Ortakları için ayrılan
ٌ َ ّ ْ ُ َ َ َ َٰ َُ ْ ِْ َ َ Allah’a ulaşmıyor, fakat Allah
يا وم اعملوا ع مانتِم اِن۪ى امِل için ayrılan ortaklarına ulaşı-
َّ َّ ُ َ َ ُ َ ُ ُ َ ْ َ ۙ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ
ادلارِۜ ا ِن ُه
yor! Ne kötü hüküm veriyor-
فسوف تعلمون من تون ل عق ِبة lar.
َ َ ّٰ ُ َ َ َ َّ ْ َ
ج َعلوا ِللِ م َِّما ذ َرا م َِن و135 ل ُيفل ِ ُح الظال ُِمون
137. Yine bunun gibi, Al-
lah’a ortak koşanların ço-
ْ ّٰ َ ٰ ُ َ َ َ ِ َ ْ َ ْ َ ْ َْ
ام نص۪يبًا فقالوا هذا ِللِ ب ِ َزع ِم ِه ْم
ğuna, koştukları ortaklar,
ث والنع ِ الر çocuklarını öldürmelerini gü-
َٓ َ ُ َ َ َ َٓ َ ُ َ ٰ َ
شكائ ِ ِه ْم ِ شكائ َِناۚ َا كان ل
zel gösterdi ki; onları helâ-
ِ وهذا ل ke sürüklesinler ve dinlerini
ُ َ َ ُ َ ّٰ َ َ َ َ ّٰ َ ُ َ َ َ karıştırıp onları yanıltsınlar.
صل ِ صل ا ِل اللِۚ وما كان ِللِ فهو ي ِ ي Eğer Rabbin dileseydi, bunu
َ ٰ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َٓ ْ َٓ َ ُ ٰ yapamazlardı. Artık sen
وكذل ِك136 ا ِل شكائ ِ ِه ۜم ساء ما يكمون onları uydurdukları ile baş
َ ْ َ ُ 146
8. CÜZ ِ ورةُ النْ َع
ام س EN’ÂM SÛRESİ 145. De ki: Bana vahyo-
lunanda, onu yiyecek kimse
َْْ ْ ْ َ ْ ْ َّ َ َْ ََ ََ
ني َوم َِن ال َم ْع ِز َ için, leş veya akıtılmış kan ya-
ني
ِۜ اثن ِ ن اث ن ِ االض ِن م اج
ۚ ٍ ثمانِية ا
و ز hut domuz eti ki pisliğin ken-
َِْعلَيه ْاش َت َملَت ْ َّ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ َّ ٰٓ ْ ُ
ِ قل الكري ِن حرم ا ِم الني
disidir yâda Allah’tan başkası
ني اما adına kesilmiş bir hayvandan
َْ َ ُ
8. CÜZ ِ ورةُ النْ َع
ام س148 EN’ÂM SÛRESİ 154. Sonra iyilik edenle-
re nimetimizi tamamlamak,
َ ُ ْ َ ّٰ َ ُ َ ْ َ َ َّ َّ َ ْ َ َ ََُْ َ َ her şeyi açıklamak, hidayete
ول تقربوا مال الت۪ي ِم ا ِل بِاتل۪ى ِه احسن حىت يبلغ erdirmek ve rahmet etmek
ً ّلُِف َن ْفسا َ ُ َ ۚ ْ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َّ ُ َ maksadıyla Mûsâ’ya da Ki-
اشدهۚ واوفوا الكيل والم۪يان بِالقِس ِط ل ن tab’ı verdik. Umulur ki, Rable-
ّٰ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ِ َ َ َ ْ ُ َّ rinin huzuruna varacaklarına
ا ِل وسعها واذا قلتم فاع ِدلوا ولو كان ذا قربۚ وبِعه ِد الل iman ederler.
َ ٰ َّ َ َ َّ َ َ ُ َّ َ ُ ُ ٰ ُ َ
َوان هذا152ۙا ْوفواۜ ذل ِ ْم َو ّٰصي ْم بِه۪ ل َعل ْم تذك ُرون
155. İşte bu, bizim indirdiği-
miz mübarek bir kitaptır. Ona
ُ َ َ َ َ ُّ ُ َّ َ َ َ ُ ُ َّ َ ً َ ْ ُ
الس ُبل ف َتف َّرق بِ ْم صاط۪ى مستق۪يما فاتبِعوهۚول تبِعوا َ ِ uyun ve Allah’a karşı gelmek-
ten sakının ki size merhamet
ُ َ ُ َ ُ َّ َ ُ ُ ٰ َ
ث َّم153 ع ْن َس ۪بيلِه۪ۜ ذل ِ ْم َو ّٰصي ْم بِه۪ ل َعل ْم ت َّتقون
edilsin! Dedik.
ً ْ َ الٓي ا َّ َ َ َ َ َ ْ َ ُ َْ َٰ
156. “Kitap, yalnız bizden
َْ
ح َس َن َوتف۪ي ۪ اب ت َمامًا ع اتينا موس الكِت önceki iki topluluğa indirildi,
biz ise onların okumasından
َّ َ ً َ ْ َ َ ً ُ َ ْ َ ّ ُ
154 ون ۟ َ حة ل َعل ُه ْم بِل ِ َٓقاءِ َر ّب ِ ِه ْم يُ ْؤم ُِن ش وهدى ور ٔ ٍ ل ِك ِل gerçekten habersizdik” de-
meyesiniz.
ْم ُ َّ َ َ ُ َّ َ ُ ُ َّ َ ٌ َ َ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ٌ َ َ ٰ َ
وهذا كِتاب انزنلاه مبارك فاتبِعوه واتقوا لعل 157. Yahut “Bize de kitap
ْ َ َ َٓ ٰ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َٓ َّ ُٓ ُ َ ْ َ ۙ َ ُ َ ْ ُ
indirilseydi, biz onlardan daha
ني ِ ان تقولوا ا ِنما ان ِزل الكِتاب ع طائ ِفت155 ترحون
çok doğru yolda olurduk” de-
ُ َُ َ َ استه ْم لَ َغافِل َ َّ ُ ْ َ ْ َ
meyesiniz diye İşte size de
ا ْو تقولوا156 ۪ۙني ِِ َ م ِْن قبلِناۖ َواِن كنا ع ْن د َِر Rabbinizden açık bir delil, hi-
ٰ ْ َ ٓ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ ٓ َّ َ ْ َ
dayet ve rahmet geldi. Kim,
ََ ْ
اب لك َّنا اهدى مِن ُه ْۚم فق ْد لو انا ان ِزل علينا الكِت Allah’ın âyetlerini yalanlayıp
َْ َ
onlardan yüz çevirenden daha
َ ٌ َ ْ َ َ ً ُ َ ْ ُ ّ َ ْ ٌ َ ّ َ ْ ُ َ َٓ
حة ۚ ف َم ْن اظل ُم جاءكم بيِنة مِن ربِم وهدى ور
zalimdir? Âyetlerimizden
yüz çevirenleri, yüz
165 ۪يم ٌ ور َرح ٌ يع الْعِ َقاب َواِنَّ ُه لَ َغ ُف ُ ك َس َ َّ َ َّ ْ ُ ٰ ٰ َٓ
۪يف ما اتي ۜم ا ِن رب
162. De ki: Şüphesiz be-
nim namazım, ibadetlerim,
ِۘ ۪
hayatım ve ölümüm hepsi
âlemlerin Rabbinin tertibidir.
164. De ki: Allah her şeyin Rabbi iken ben ondan başka
163. O’nun ortağı yoktur. Rab mi arayacağım? Herkesin kazanacağı yalnız kendisi-
Bana böyle emrolundu ve ne aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez. So-
ben bu ümmetin “Müslüman- nunda dönüşünüz Rabbinizedir. Ve O, uyuşmazlığa düştü-
larının ilki” yim. ğünüz gerçeği size haber verecektir.
165. Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği şeyler-
de sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün
kılan O’dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve ger-
çekten O, bağışlayan, merhamet edendir.
ْ َ ْ ُ َ ُ 150
8. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 3.Rabbinizin sizin için ter-
tip ettiğine uyun, O’ndan baş-
ٌ ّ َ ٌ ّ ْ َُ ْ ُورة
َ ُس
َ ِ َو ك َّية َ ِ ْ ع َ َر ُا
ka evliya edinmeyin. Ne ka-
ه َ ِ اف َمك َِّية َوم
ِه ِ السورة العر
َ ْف dar da az öğüt alıyorsunuz!
َ ٰ 7 - A’RÂF
ات
ٍ
َتُّ اٰي
ُّ َ َو ِسSÛRESİ
ان
ِ
َ
مِائ َت َ
َ ِائ
ات ٍ اي و ِست ان
ِ م ت 4.Nice topluluklar var ki biz
onları helâk ettik. Azabımız
ْ َّ ّٰ
َّ ح ٰمن
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
onlara geceleyin yahut gün-
düz istirahat ederlerken geldi.
ْ ْ ُ َ َ َ َ َ ُْ ٌ َ ٓ
ابان ِزلا ِلْكفيَ ْن ۪يف َص ْدرِ َك َح َر ٌجمِن ُهتلِ ُنذ َِر كِت1ص ۜ ٓ ال ٓم ح ِْز ٌب
3
5.Onlara azabımız geldi-
ُ ّ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َٓ ُ َّ َ ْ ُْ ْٰ َ
ğinde, “Biz gerçekten zalim
ْم ِ
ِ ا ِتبِعوا ما ان ِزل ا ِلم مِن رب2 بِه۪ وذِكرى ل ِلمؤمن۪ني kişilermişiz” demelerinden
َ َ َ َّ َ َ ً َ َ ُ َّ َ َ
َوك ْم م ِْن ق ْر َي ٍة3 َول تب ِ ُعوا م ِْن دون ٓ ِ۪ه ا ْو ِلَٓا َۜء ق۪ي مَا تذك ُرون
başka çağırışları olmadı.
6.Elbette kendilerine pey-
ُ َف َما َك َن َد ْع ٰو4 ون َ ُ َٓ ْ ُ ْ َ ً َ َ َ ُ ْ َ َ َ َٓ َ َ َ ْ َ ْ َ
يه ْم
gamber gönderilenlere de,
اهلكناها فجاءها باسنا بياتا او هم قائ ِل gönderilen peygamberlere de
۪ينَ فَلَنَ ْس َـٔلَ َّن اَّل5 ۪ني َ اء ُه ْم بَا ْ ُس َنٓا ا َّ ِٓل ا َ ْن قَالُٓوا ا ِنَّا ُك َّنا ظَالِم
َ ٓا ِذْ َج soracağız!
7.Ve onlara olup bitenleri
ْ َ
ٍ فل َنق َّص َّن َعليْ ِه ْم بِعِل6 ۪ۙني
ُ ََ َ ا ُ ْرس َِل اَِلْه ْم َولَنَ ْس َـٔلَ َّن ال ْ ُم ْر َسل
ِ
tam bir bilgi ile mutlaka anla-
ْاكم ُ َّ َّ َ ْ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ُ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ
onlar kurtuluşa erenlerdir.
ولقد مكن9 خِسوا انفسهم بِما كنوا بِايات ِنا يظل ِمون 9.Kimin de tartıları hafif ge-
َ ُ َْ ً َ َ ُ َ َْ َ َ َ ْ َْ
۟ ۪يها َم َعاي ِ ۜش ق۪ي َما تشك ُر َ ْم ف lirse, işte onlar, âyetlerimizi
10 ون ِيف الرِض وجعلنا ل inkâr ettiklerinden dolayı ken-
ُ َ ْ َ َ ْ ٓ َّ ُٓ َ َ َ َ َ ٰ
10.Doğrusu biz sizi yer-
11 ۪ين َّ ْن م َِن
َ الساجد ۪يس لم ي
ۜ ِلدم ۗ فسجدوا ا ِل ا ِبل
ِ
yüzüne yerleştirdik ve orada
size geçim vasıtaları verdik.
Ne kadar da az şükrediyorsu-
nuz!
11.Andolsun sizi yarattık,
7 - A’RÂF SÛRESİ sonra size şekil verdik, sonra
da meleklere, “Âdem›e secde
Bismillâhirrahmânirrahîm edin!» diye emrettik. İblis’in
dışındakiler secde ettiler. İblis
secde edenlerden olmadı.
1.Elif. Lâm. Mîm. Sâd.
2.Kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen
için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir
şüphe olmasın.
ْ َ ْ ُ َ ُ 152
8. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ süslenecek elbise indirdik.
Takvâ giysisi ise mânânız
َ ُ َ َْ َ َ َْ َ ْ َُْ ََ َ َ
قال َر َّب َنا ظل ْم َنٓا انف َس َنا َواِن ل ْم تغ ِف ْر نلَا َوت ْرح َنا نلَكون َّن
için en hayırlıdır. İşte bunlar
Allah’ın âyetlerindendir. Belki
ُ َ َ ْ ُ ُ ْ ُ ْ َ َ َ الَاس ْ َ
قال اهبِطوا َبعض ْم لِ َعٍض ع ُد ٌّو ۚ َول ْم23 ين
düşünüp öğüt alırsınız diye.
ِ۪ مِن 27. Ey Âdemoğulları! Şey-
َ ْ ََْ َ َ َ ٰ ٌ َ َ َ ٌّ َ َ ْ ُ ْ َْ
قال ف۪يها تيون24 ۪ني ٍ ِيف الرِض مستقر ومتاع ا ِل ح
tan, ana-babanızı, çirkin yer-
lerini kendilerine göstermek
ْم ُ َْ َ َْ ََْ ْ َ َ َٰ ٓ َ َ َ ُ َُْ َ ْ َ َ ُ ُ َ َ َ
يا بن۪ى ادم قد انزنلا علي25 ون ۟ وف ۪يها تموتون ومِنها ترج
için elbiselerini soyarak cen-
netten çıkardığı gibi sizi de
َ ٰ ٌ ْ َ َ ٰ ٰ ْ َّ ُ َ َ ۠ ً َ ْ ُ ٰ ْ َ
يۜ ذل ِك اسا يُ َو ۪اري سوات ِم و ۪ريشا ولِ اس اتلقوى ذل ِك خ ً َ ِل aldatmasın. Çünkü o ve ka-
bilesi, sizin onları göreme-
ُ َ ْ َ َٰ َ َّ َّ َّ َ ّٰ ٰ
يَا َبن۪ٓى اد َم ل َيفتِن َّن ُم26 ات اللِ ل َعل ُه ْم يَذك ُرون ِ َم ِْن اي
yeceğiniz yerden sizi görür-
ler. Şüphesiz biz şeytanları,
ْ َ ُ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ َ َٓ َ ُ َ ْ َّ
نع عن ُه َما
inanmayanların evliyası
ِ الشيطان كما اخرج ابويم مِن النةِ ي kıldık.
ُ ُ َ ُ ُ َّ ٰ
ي َي ُه َما َس ْوات ِ ِه َم ۜا ا ِن ُه يَ ٰري ْم ه َو َوق ۪بيل ُه م ِْن َحيْث ُ َُ َ َ
ِ ِ لِ اسهما ل
28. Onlar bir kötülük yap-
tıkları zaman: “Babalarımı-
َ ْ َ َ َّ َ َٓ ْ َ َ َ َّ َ ْ َ َ َّ ْ ُ َ ْ َ َ َ
27 ۪ين ل يُؤم ُِنون ل ترونه ۜم ا ِنا جعلنا الشياط۪ني او ِلاء ل ِل
zı bu yolda bulduk. Allah da
bize bunu emretti” derler. De
َ َ ُ ّٰ َ َ َ ٓ َ ٰ َٓ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ َ ً َ َ ُ َ َ َ َ
ۜالل ا َم َرنا ب ِ َها حشة قالوا وجدنا عليها اباءنا و ِ واِذا فعلوا فا
ki: Allah kötülüğü emretmez.
Allah’a karşı bilmediğiniz
َ َ َ َ ّٰ َ َ َ ُ ُ َ َ َٓ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ ّٰ َّ ْ ُ
28 حشا ۜ ِء اتقولون ع اللِ َما ل ت ْعل ُمون
şeyleri mi söylüyorsunuz?
قل ا ِن الل ل يامر بِالف
ُّ َ ْ ْ ُ َ ُ ُ ُ ََ ۠ ْ ْ
29. De ki: Rabbim bana
ج ٍد ْ َ ّ قُ ْل ا َ َم َر َر
ِ ك مس د ِن
ع م وه جو وا ۪يم قاو ط
ِ س ق
ِ الِ ب ى ب adaleti emretti. Her mescid-
ِ ۪ de yönünüzü O’na çevirin ve
ُ ُ َ ْ ُ َ َ َ َ َ َ ّ َُ َ
َۜ ود ُْ ُ ْ
29 ون ۪ين كما بداكم تع ۜ َوادعوهُ ملِص۪ني ل ادل
dini yalnız Allah’a has kılarak
O’na yalvarın. İlkin sizi yarat-
ُ َ َّ َّ ُ َ َ َّ َ ً َ ٰ َ ً َ
ف ۪ريقا هدى َوف ۪ريقا َح َّق َعليْ ِه ُم الل ۜة ا ِن ُه ُم اتذوا
tığı gibi yine O’na döneceksi-
niz.
َ َّ َ َ ْ ّٰ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ َ َّ
30 ون اللِ َو َيح َس ُبون ان ُه ْم ُم ْه َت ُدون ِ الشياط۪ني او ِلاء مِن
د 30. O, bir grubu doğru
yola iletti, bir gruba da sa-
pıklık müstehak oldu. Çünkü
onlar Allah›ın tertibini bırakıp
23. Dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. şeytanları kendilerine evliya
Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edindiler. Böyle iken kendile-
edenlerden oluruz.” rinin doğru yolda olduklarını
24. Allah buyurdu: “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin sanıyorlar.
için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşip kalma ve yaşa-
yıp faydalanma vardır.”
25. “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve ora-
dan çıkarılacaksınız” dedi.
26. Ey Âdemoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi,
ْ َ ْ ُ َ ُ 154
8. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 39. Öncekiler de sonraki-
lere derler ki: Sizin bize bir
ْ ْ ْ َ ْ ُ َْ ْ ْ َ َ ْ َ َُ ٓ ُ ُ ْ َ َ
ال ِّن َوالِنِس
üstünlüğünüz yok. O halde
ِ قال ادخلوا ۪يف ام ٍ قد خلت مِن قبلِم مِن siz de yaptıklarınıza karşılık
َخ َتهَاۜ َحّٰٓىت ا َِذا َّاد َار ُكوا ف۪يها ْ ُ ْ َ َ َ ٌ َّ ُ ْ َ َ َ َ َّ ُ َّ azabı tadın!
ِيف انلا ۜرِ كما دخلت امة لعنت ا 40. Bizim âyetlerimizi ya-
ْ۫ول ُه ْم َر َّب َنا ٰٓه ُؤ َٓ۬لءِ ا َ َض ُّلونَا فَاٰتِهم ٰ ُ ْ ُ ْٰ ُ ْ َ َ ً َ
ج۪يعا ۙ قالت اخريهم ِل
lanlayıp da onlara karşı ki-
ِ birlenmek isteyenler var ya,
َ َ َ َ ٰ ٌ ْ ّ ُ َ َ َّ َ ً ْ ً َ َ
38 ْن ل ت ْعل ُمون ِ ضعف َول ِ كٍ ِ ضعفا مِن انلا ۜرِ قال ل ِ عذابا
işte onlara gök kapıları açıl-
mayacak ve onlar, deve iğne
ْ َ ََ ُ َ َ َ َ ُ ْٰ ُ ْ ُ ٰ ُ ْ َ ََ
يه ْم ف َما كن ل ْم عليْ َنا م ِْن فض ٍل
deliğinden geçinceye kadar
وقالت ا ۫ولهم ِلخر cennete giremeyeceklerdir!
َّ َ َ َّ َّ َ ْ َ ُْ ُ َ فَ ُذوقُوا الْ َع َذ
۪ين كذبُوا ۟ س ُب ِ اب ب ِ َما كنت ْم ت
Suçluları işte böyle cezalan-
ا ِن ال39 ون dırırız!
ِالس َٓماء َّ اب ُ بوا َعنْ َها َل ُت َف َّت ُح ل َ ُه ْم اَب ْ َو َُكْ َ ْ َ َ َٰ
بِايات ِنا واست 41. Onlar için cehennem
ateşinden bir döşek ve üst-
َ ٰ َ ْ ُ َ ْ َ َ ّٰ َ َ َّ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ
ال َمل ف۪ى َس ِّم ال َِيا ۜ ِط َوكذل ِك ول يدخلون النة حىت يلِج
lerine de örtüler vardır. İşte
zalimleri böyle cezalandırırız!
َ َ ٌ َ َ ْ ُْ َْ
ش ۜ ٍ ل ُه ْم م ِْن َج َه َّن َم م َِهاد َوم ِْن ف ْوق ِ ِه ْم غ َوا40 ۪ني ن ِزي المج ِرم 42. İnanıp da iyi işler
ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ َ َّ َْ َ ٰ ََ
yapanlara gelince, işte onlar,
ات َ ِ َّ
ِ وال۪ين امنوا وع ِملوا الصال41 وكذل ِك ن ِزي الظالِم۪ني cennet ehlidir. Orada onlar
َ ْ اب ْ َ َ ٰ ٓ ُ ۘ َ َ ْ ُ َّ ً ْ َ ُ ّ َ ُ َ
ebedî kalacaklar. Çünkü Biz
َال َّن ِةۚ ُه ْم ف۪يها ُ ح َ ص ل نل ِف نفسا ا ِل وسعها ا ۬ولئ ِك ا hiç kimseye gücünün üstün-
َْ َْ ّ
de bir şey teklif etmeyiz.
ْ َ َ ُ َ
َون َزع َنا َما ف۪ى ُص ُدورِه ِْم م ِْن غ ٍِل ت ۪ري م ِْن تت ِ ِه ُم42 ادلون ِ خ 43.Biz onların kalplerinde
َّينا ل ِٰه َذا َومَا ُكنا َ ال ْم ُد ِ ّٰللِ َّال۪ي َه ٰد َ ْ ارۚ َوقَالُوا َْ
ُ َ النْه
kin namına ne varsa söküp
attık. Altlarından da ırmaklar
َ ْ ت ُر ُس ُل َر ّب َنا ب ْ َ َٓ ْ َ َ ُ ّٰ َ ٰ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َ ْ َ
akar. Ve onlar derler ki: “Lüt-
ال ّۜ ِق ِ ِ نلِ هت ِدي لول ان هدينا اللۚ لقد جاء fedip hidayetiyle bizi buna ka-
َ ُ َ ُْ َ ْ ُ ُ َ ْ ُ ُ ْ ْ َ ُٓ ُ َ
vuşturan Allah’a hamdolsun!
43 ال َّنة او۫ رِث ُت ُموها ب ِ َما كن ُت ْم ت ْع َملون ونودوا ان ت ِلم Allah bizi doğru yola iletme-
seydi kendiliğimizden doğru
yolu bulacak değildik. And
olsun ki Rabbimizin elçileri
38. Diyecek ki: “Sizden önce geçmiş cin ve insan gerçeği getirmişlerdir. “Onla-
toplulukları arasında emri ilahiyeye uymayanlara “siz ra: İşte size cennet; yapmış
de ateşe girin!” Her ümmet girdikçe yoldaşlarına lânet olduğunuz iyi amellere kar-
edecek. Hepsi birbiri ardından orada toplanınca, sonrakiler şılık ona vâris kılındınız, diye
öncekiler için, “Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! seslenilir.
Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver!”
diyecekler. Allah da: her biri için bir kat daha fazla azap
vardır, fakat siz bilmezsiniz, diyecektir.
ْ َ ْ ُ َ ُ 156
8. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 54. Şüphesiz ki Rabbiniz,
gökleri ve yeri altı günde ya-
ً َ ْ َ َ ً ُ ْ ٰ َ ُ َ ْ َّ َ َ ْ ُ َْ ْ َََ ratan, sonra Arş’ı ihata edip
اب فصلناه ع عِل ٍ هدى ورحة ٍ ت ِ ِ جئناهم ب ِ ولقد tasarruf eden, geceyi, durma-
ُون ا َِّل تَاْويلَ ُهۜ يَ ْو َم يَاْت۪ى تَاْويلُه
َ ُُ َْ َْ
ر ظ ن ي ل ه 52
َ ُ ُْ ْ َ
ون ل ِقو ٍم يؤمِن
dan kendisini kovalayan gün-
۪ ۪ düze bürüyüp örten; güneşi,
ّالق َ ْ ت ُر ُس ُل َر ّب َنا ب ْ َ َٓ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َّ ُ ُ َ ayı ve yıldızları emrine boyun
ِ ِ ِ يقول ال۪ين نسوه مِن قبل قد جاء eğmiş durumda yaratan Rab-
َّ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ُّ َ ُ ْ َ ٓ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َٓ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ biniz Allah’tır. Bilesiniz ki, ya-
فهل نلا مِن شفعاء فيشفعوا نلا او نرد فنعمل غي ال۪ي ratmak da emretmek de O’na
ُ َ ْ َ َّ َ ُ ْ َ ُٓ َ ْ َ ۜ ُ َ ْ َ َّ ُ
سوا انف َس ُه ْم َوضل عن ُه ْم مَا كانوا
mahsustur. Âlemlerin Rabbi
ِ كنا نعمل قد خ Allah ne yücedir!
َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ َّ ُ ّٰ ُ ُ َّ َ َّ َ ََُْ 55. Rabbinize yalvara ya-
ات والرض ِ الل ال۪ي خلق السمو ا ِن ربم53 ون ۟ ت يف kara ve gizlice dua edin. Bi-
ُ ْ َ َ َّ َ ْ َّ ْ ْ ََ ْ يف س َّتةِ َايَّام ُث َّم
ار َيطل ُب ُه اس َت ٰوى ع ال َع ْرِش ُيغِش الل انله
lesiniz ki O, haddi aşanları
ٍ ِ ۪ sevmez.
َ ََ َ َّ َ ُ َ ُ ُّ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ َ ۙ ً َ
ات بِا ْم ِرۜه ۪ ال ُل ٍ َ
ر خ حث۪يثا والشمس والقمر وانلجوم مس
56. Yeryüzü ıslah edildik-
ْ ُ َ َ َ ْ ُّ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ
ten sonra orada bozgunculuk
ُ
اد ُعوا َر َّب ْم54 ۪ني اللق والمرۜ تبارك الل رب العالم
yapmayın. Korkarak ve Rah-
metini umarak O’na dua edin.
ُْ َ َ َ ب ال ْ ُم ْع ُ َ ُ َّ ًۜ َ ْ ُ َ ً ُّ َ َ
س ُدوا ِ ف ت ل و 55 َ
۪ين د ت ُّ ِ تضع وخفية ا ِنه ل
ي
Muhakkak ki iyilik edenlere
ۚ Allah’ın rahmeti çok yakındır.
َّ ۜ ً َ َ َ ً ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َْ
حها وادعوه خوفا وطمعا ا ِن ِ ِيف الرِض بعد ا ِص 57. Rüzgârları rahmetinin
َّ َ ُ َ ْ َ ٌ َ ّٰ َ َ ْ َ
önünde müjdeci olarak gön-
ُ ُْ َ ْ ُ
وهو ال۪ي ير ِسل56 سن۪ني ِ رحت اللِ ق ۪ريب مِن المح deren O’dur. Sonunda onlar,
ً َ ً َ َ ْ َّ َ َ َٓ ٓ ّٰ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ً ْ ُ َ َ ّ
ağır bulutları yüklenince onu
الرياح بشا بني يدي رحتِه۪ۜ حىت ا ِذا اقلت سحابا ث ِقال ِ
ölü bir memlekete sevk ede-
ْ ْ َ َ َ َٓ ْ ْ
riz. Orada su indirir ve onunla
ُّ ََْ ّ َ ََ ُ َ ْ ُ
اء فاخ َرج َنا بِه۪ م ِْن ك ِل ت فان َزنلَا بِهِ الم ٍ ِ ل مي ٍ ِسقناه ل
türlü türlü meyveler çıkarırız.
İşte ölüleri de böyle diriltece-
َ َّ َ َ ُ َّ َ ٰ ْ ُْ َ ٰ َ َّ
57 ات كذل ِك ن ِر ُج ال َم ْوت ل َعل ْم تذك ُرون ِ ۜ اثل َم َر
ğiz. Her halde bundan ibret
alırsınız.
ْ َ ْ ُ َ ُ 158
8. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 70. Dediler ki: Sen bize
tek Allah’a kulluk etmemiz ve
ٌ َ ٌ َ ْ ُ َ َََ ّ َ َ َ ْ ُ ُ ّ َُ atalarımızın tapmakta olduk-
68 اصح ام۪ني ِ ت ر ۪ب وانا لم ن ۬ ِ ابلِغم رِسال larını bırakmamız için mi gel-
ُ َ ٰ َ ْ ُ ّ َ ْ ٌ ْ ْ ُ َ َٓ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ din? Eğer doğrulardan isen,
جبتم ان جاءكم ذِكر مِن ربِم ع رج ٍل ِ اوع bizi tehdit ettiğin şeyi bize
َ ٓ ْم ُخلَ َف ُ َ َ َ ْ ٓ ُ ُ ْ َ ْۜ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ
اء م ِْن َب ْع ِد
getir.
مِنم ِلن ِذركم واذكروا ا ِذ جعل 71. Dedi ki: “Üzerinize
ّٰ َٓ ٰ ُ ْ َ ً َ ْ ْ َ ْ ُ َ ُ َ
ِالل ِق بَۣصطة ۚ فاذك ُٓروا ال َء الل وح َو َزادك ْم ِيف ٍ ق ْو ِم ن
Rabbinizden bir azap ve bir
hışım inmiştir. Haklarında
ُح َده ْ َ ُٓ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ّٰ َ َو َ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ Allah’ın hiçbir delil indirmediği,
جئنا نلِ عبد الل ِ قالوا ا69 لعلم تفلِحون sadece sizin ve atalarınızın
َان َي ْع ُب ُد اٰبَا ٓ ُؤ۬نَاۚ فَاْت َِنا ب َما تَعِ ُدنَٓا ا ِْن ُكنْت َ َ َ ََََ
ونذر ما ك
uydurduğu isimler hususunda
ِ benimle tartışıyor musunuz?
ُ ُ ََ َ َْ َ َ َّ م َِن
قال قد َوق َع عليْ ْم م ِْن َر ّبِ ْم70 ۪ني َ الصادِق Bekleyin öyleyse, şüphesiz
ben de sizinle beraber
ْ َ َٓ َ َ ُ ُ َ ٌۜ َ َ َ ٌ ْ
ب اتَادِلونن۪ى ۪ٓيف ا ْس َٓما ٍء َس َّميْ ُت ُموها ان ُت ْم
bekleyenlerdenim!”
رِجس وغض 72. Onu ve onunla beraber
ّ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ُ ّٰ َ َّ َ َ ْ ُ ُ ٓ َ ٰ َ
ان فان َت ِظ ُٓروا ا ِ۪ن
olanları rahmetimizle kurtar-
ٍۜ واباؤ۬كم ما نزل الل بِها مِن سلط dık ve âyetlerimizi yalanlayıp
َ۪ين َم َع ُه ب َر ْحة َ َّ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ ُْ َ ْ ُ َ َ da iman etmeyenlerin kökünü
ٍ ِ فانيناه وال71 معم مِن المنت ِظ ۪رين kestik.
ُ َ َ َ َ َ ٰ ُ َّ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ َ َّ
مِنا وقطعنا دابِر ال۪ين ذبوا بِايات ِنا وما انوا
73. Semûd kavmine de
kardeşleri Salih’i gönderdik.
ْالًاۢ قَ َال يَا قَو ِم َ ُ َ َ َ َُ ٰ َ ْ
ْ ۟ َ ُمؤ ِمن
Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a
ِ واِل ثمود اخاهم ص72 ۪ني kulluk edin; sizin O’ndan
ٌ ُ ْ َ َٓ ْ َ ُۜ ُ ْ َ ٰ ْ ْ ُ َ َ َ ّٰ ْ
اءت ْم بَ ّي ِ َنة اع ُب ُدوا الل ما لم مِن ا ٍِل غيه قد ج
başka tanrınız yoktur. Size
Rabbinizden açık bir delil gel-
ْ ُ ْ َ َ َ َ ً ٰ ُ َ ّٰ ُ َ َ ٰ ُ
م ِْن َر ّبِ ۜ ْم ه ِذه۪ ناقة اللِ ل ْم ايَة فذ ُروها تاكل
miştir. O da, size bir mucize
olarak Allah’ın şu devesidir.
َ ُّ ُ َ ْ ٰ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ َ
ve Rablerinin emrinden dışarı
79 اصح۪ني َ َّ
ِ ن ل تِبون انل ِ ونصحت لم ول
çıktılar da: Ey Salih! Eğer sen
gerçekten peygamberlerden-
ُ َ َ َ َْ َ ُْ ََ ٓ ْ َ َ َ ْ ً ُ َ
حشة َما َس َبق ْم ِ ولوطا ا ِذ قال ل ِقو ِمه۪ اتاتون الفا
sen bizi tehdit ettiğin azabı
bize getir, dediler.
َ ّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َّ
الر َجال ون ت ا تل م ِن ا 80 َ بهَا م ِْن ا َ َحد م َِن الْعَالَم
۪ني
78. Bunun üzerine onları o
ِ ٍ ِ
َ ُ َ َْ ْ ّ
sarsıntı yakaladı da yurtların-
ُ ْ ًَْ َ
da diz üstü donakaldılar.
81 ون الن ِ َسٓاءِۜ بَل ان ُت ْم ق ْو ٌم ُم ْس ِرفون ِ شهوة مِن د
79. Salih de o zaman onlar-
dan yüz çevirdi ve şöyle dedi:
Ey kavmim! And olsun ki ben
size Rabbimin vahyettiklerini 81. Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da
tebliğ ettim ve size öğüt ver- şehvetle erkeklere gidiyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir
dim; fakat siz öğüt verenleri milletsiniz.”
sevmiyorsunuz.
80. Lût’u da gönderdik.
Kavmine dedi ki: “Sizden ön-
ceki milletlerden hiçbirinin
yapmadığı fuhuşu mu yapı-
yorsunuz?
ْ َ ْ ُ َ ُ 160
8. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 85. Medyen’e de kardeş-
leri Şuayb’ı. Gönderdik. Dedi
ْوه ْم مِن ُ ُ ْ َ ُٓ َ ْ َ ٓ َّ ٓ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk
وما ان جواب قوم ِ۪ه ا ِل ان قالوا اخ ِرج edin, sizin ondan başka tanrı-
ُٓ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ُ َّ ُ َ
فانيناه واهله82 ق ْر َيتِ ْۚم ا ِن ُه ْم اناٌس َي َتط َّه ُرون
nız yoktur. Size Rabbinizden
açık bir delil gelmiştir; artık
ََ َ َ َْ
َوامط ْرنا عليْ ِه ْم83 ين َ ت م َِن الْغَابر ْ َام َراَتَ ُهۘ َان ْ ا َِّل ölçüyü, tartıyı tam yapın, in-
ِ۪ sanların eşyalarını eksik ver-
ٌ َ ّ َ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ ُ ُ ْ َ ٰ ْ ْ ُ َ َ َ ّٰ
hayırlıdır.
الل ما لم مِن ا ٍِل غيه ۜ قد جاءتم بيِنة 86. Tehdit ederek, inanan-
ُ ْ ٌ َ َٓ َ َ ْ ْ ْ ُ َ
َواِن ان طائ ِفة مِن ْم86 ۪ين َ سد ِ عق َِبة ال ُمف
en iyisidir.
بوا ُ اص َ َ
ْ َطٓائ َِف ٌة ل َ ْم يُ ْؤم ُِنوا ف و ه
۪ ب ت ُ ْا ٰ َم ُنوا با َّل۪ٓي ا ُ ْر ِسل
ِ ِ ِ
َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ َ َ ْ َ ُ ّٰ َ ُ ْ َ ّٰ َ
87 حىت يم الل بينناۚ وهو خي الاكِم۪ني
ۜ
kesinlikle çıkaracağız veya
dinimize döneceksiniz” dedi وال۪ين امنوا معك مِن قريِنا او تلعودن ف۪ى مِلتِنا قال
َ ْ ُ ْ ً َ ّٰ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ َ َ
ق ِد افتينا ع اللِ ك ِذبا ا ِن عدنا ف۪ى88 ا َول ْو ك َّنا كرِه۪ني
ki: “İstemesek de mi?”
َ َ َْ َ ُ ُ ْ ُ ّٰ َ ّٰ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ
89. Allah bizi ondan kurtar-
dıktan sonra tekrar sizin dini-
الل مِن َهاۜ َومَا يَون نلَ ٓا ان ن ُعود مِلتِم بعد ا ِذ نينا
ّٰ َ َ ْ ْ َ َّ ُ َ ُّ َ َ َ ۜ َ ُّ َ ُ ّٰ َ َٓ َ ْ َ ٓ َّ َٓ
nize dönersek Allah’a karşı
iftira etmiş oluruz. Rabbimiz
ِشٔ عِلمًاۜ ع الل ٍ ف۪يها ا ِل ان يشاء الل ربنا و ِسع ربنا ك
َ ْ ال ّق َواَن َ ْ ني قَ ْوم َِنا ب َ ْ تَ َوَّك ْ َناۜ َر َّب َنا ْاف َت ْح بَيْ َن َنا َو َب
Allah’ın dilemesi hali müstes-
ي ُ ْ ت َخ
ِ ِ
na geri dönmemiz bizim için
َّ َ َ َ َ َ َّ ُ َ َ ْ َ َ َ َ َْ
olacak şey değildir. Rabbimi-
zin ilmi her şeyi kuşatmıştır. ۪ين كف ُروا م ِْن ق ْو ِمه۪ لئ ِِن ات َب ْع ُت ْم وقال ال ال89 ات۪ني ِ الف
َ َ ُ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ ُ َ َ ً ْ ُ َّ ً ْ َ ُ
Biz sadece Allah’a dayanırız.
Ey Rabbimiz! Bizimle kavmi- جفة فا ْص َب ُحوا فاخذتهم الر90 اسون ِ شعيبا ا ِنم ا ِذا ل
َ ۪ين َك َّذبُوا ُش َعيْبًا َك َ ْن ل َ ْم َي ْغ َن ْوا ف َ اََّل91 ۪ۚني
miz arasında adaletle hük-
۪ۛۚيها َۛ ف۪ى َداره ِْم جَاثِم
ِ
met! Çünkü Sen hükmeden-
lerin en hayırlısısın.
َ َ َ ْ ُ ْ َ ّٰ َ َ َ َ َْ ُ ُ ُ َ ً ْ َ ُ ُ َّ َ َ َّ َ
90. Kavminden küfürde فتول عنهم وقال92اسين ۪ ِ ال۪ين كذبوا شعيبا كنوا هم ال
َ َ َ ُ َ ُ ْ َ َ َ ّ َ َ َ ْ ُ ُْ ََْ ْ ََ ِْ َ َ
تل ْۚمفكيْف
ileri gidenler dediler ki: Eğer
Şuayb›e uyarsanız o takdirde تر ۪بىونصح ِ ياقوملقدابلغتمرِسال
َٰ ٰٰ
ّ َ َومَٓا ا َ ْر َسلْ َنا ۪يف قَ ْر َي ٍة م ِْن ن93 ين َ ع قَ ْوم َكف ِر
siz mutlaka ziyana uğrarsınız.
ب ٍِ ۟ ۪ ٍ اس
َ ُ َّ َّ َ ْ ُ َّ َ َ ٓ َّ َّ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ ٓ َّ
91. Derken o şiddetli dep-
rem onları yakalayıverdi de o َّ ُثم94 ون ا ِل اخذنا اهلها بِالاساءِ والضاءِ لعلهم يضع
inkârcılar yurtlarında diz üstü
َّ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ َ ّٰ َ َ َ َ ال َ ْ َ ّ َّ َ َ َ َ ْ َّ َ
بدنلا مكن السيِئةِ سنة حىت عفوا وقالوا قد مس
donakaldılar.
َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ َ ً َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ُ ٓ َّ َّ َ ُ ٓ َّ َّ َ َ ٓ َ ٰ
92. Şuayb’ı yalanlayanlar
sanki yurtlarında hiç otur- 95 اباءنا الضاء والساء فاخذناهم بغتة وهم ل يشعرون
mamış gibi oldular. Asıl zi-
yana uğrayanlar Şuayb›ı
yalanlayanların kendileri
değil mi ? 94. Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, ora
93. Onlardan yüz çevirdi ve halkını, yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve dar-
dedi ki: “Ey kavmim! Ben size lıkla sıkmışızdır.
Rabbimin gönderdiği gerçek- 95. Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik. Niha-
leri duyurdum ve size öğüt yet çoğaldılar ve: “Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç ya-
verdim. Artık kâfir bir kavme şamışlardı” dediler. Biz de o iman etmeyenleri, hatırların-
nasıl acırım!” dan geçmediği anda ansızın yakaladık.
ْ َ ْ ُ َ ُ 162
9. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 99. Onlar Allah’ın gaza-
bından emin mi oldular? İşte,
َ َ َ ْ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ ُ َ ٰ ٰٓ ُ ْ َ ْ َ َّ َ ْ َ َ Allah’ın gazabından sâde-
كت ٍ ولو ان اهل القرى امنوا واتقوا لفتحنا علي ِهم بر ce hüsrana uğrayan toplum
ُ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ ْ ٰ َ ْ َ ْ َ َٓ َّ َ çekinmeyendir!
ن كذبوا فاخذناهم بِما كانوا ِ مِن السماءِ والرِض ول 100. Önceki sahiplerinden
َ اَفَاَم َِن ا َ ْه ُل الْ ُق ٰٓرى ا َ ْن يَاْت َِي ُه ْم بَا ْ ُسنا96 ون َ ُ ْ َ
سبِ ي
sonra yeryüzüne vâris olanla-
ra hâlâ şu gerçek belli olmadı
ْ َْ ُْ ُْ َ َ َ َ َٓ ُ ً
ا َوام َِن اهل الق ٰٓرى ان يَات َِي ُه ْم97 َۜب َياتا َوه ْم نائ ُِمون
mı: Eğer biz dileseydik onları
da günahlarından dolayı mu-
َ َ ّٰ ْ َََ َ ْ ُ ُ ْ
افام ُِنوا َمك َر اللِۚ ف98 بَا ُس َنا ضًح َوه ْم يَل َع ُبون
sibetlere uğratırdık! Biz on-
ların kalplerini mühürleriz de
َ ا َ َول َ ْم َي ْه ِد لَِّل۪ين99۟ ون َ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َّ ّٰ َ ْ َ ُ َ ْ َ onlar işitmezler.
اسِ يامن مكر اللِ ا ِل القوم ال
َ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َْ َ ُ
101. İşte o ülkeler... Ki,
ُ
اء ا َصبْ َناه ْم يَ ِرثون ال ْرض مِن بع ِد اهلِها ان لو نش sana onların haberlerinden
َ ُُ َٰ ْ َ
bir kısmını anlatıyoruz. And
َ َ ُُ
100 بِذنوب ِ ِه ْۚم َونط َب ُع ع قلوب ِ ِه ْم ف ُه ْم ل ي َ ْس َم ُعون
olsun ki, peygamberleri onla-
ra apaçık deliller getirmişler-
ْ َ َٓ ْ َ َ َ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ ُّ ُ َ ٰ ُ ْ َ ْ
اءت ُه ْم ت ِلك القرى نقص عليك مِن انبائ ِهاۚ ولقد ج
di. Fakat önceden yalanladık-
ları gerçeklere iman edecek
َ َ ْ ْ ُُ ُُ
ۜات َفمَا كانُوا ِلُ ْؤم ُِنوا بِمَا ك َّذبُوا م ِْن َقبْ ُل َالَ ّين
ِۚ ِ ِ رسلهم ب
değillerdi. İşte kâfirlerin kalp-
lerini Allah böyle mühürler.
َْ َ َ َ َ َ َ ْ ُ ُ ٰ َ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ ٰ َ
وما وجدنا101 وب الكاف ِ۪رين ِ كذل ِك يطبع الل ع قل
102. Onların çoğunda, söz-
َ ث ُه ْم لَ َفا ِسق ْ َ َٓ ْ َ َ ْ ِ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ
ََك
de durma bulamadık. Gerçek
102 ۪ني ثهِم مِن عه ٍۚد وان وجدنا ا ِ ِلك
şu ki, onların çoğunu yoldan
َ َ َ َ ْ َ ْ ٰ َٓ َ ٰ ٰ ُ ْ ْ َ ْ َ ْ َ َ َّ ُ
çıkmış bulduk.
۬
۪ثم بعثنا مِن بع ِدهِم موس بِايات ِنا ا ِل ف ِرعون ومئِه 103. Sonra onların ardın-
ْ َ ْ ُ َ ُ 164
9. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 125.126. Onlar: Biz zaten
Rabbimize döneceğiz. Sen
َ َ َ ُ ٰ َ ٰ ُ ّ َ ۙ َ َ َ ْ ّ َ َّ َ ٰ ُٓ َ sadece Rabbimizin âyetleri
قال122 ب موس وهرون ِ ر121 ب العالم۪ني ِ قالوا امنا بِر bize geldiğinde onlara inan-
ُك ْر ُت ُموه َ َ ٌ ْ َ َ َ ٰ َّ ْ ُ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ٰ ُ ْ َ ْ dığımız için bizden intikam
ف ِرعون امنتم بِه۪ قبل ان اذن ل ۚم ا ِن هذا لمكر م alıyorsun. Ey Rabbimiz! Üs-
َ َ َ َ َ ََْ ْ
123 ۪ينةِ تلِ ُخ ِر ُجوا مِن َٓها اهل َهاۚ ف َس ْوف ت ْعل ُمون
ْ َ يف ال ْ َمد tümüze sabır yağdır ve bizi
ِ Müslüman olarak öldür,” de-
ُ ّ ُ َ ُ َ ْ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ َّ َ ّ َ ُ َ
خ ٍفث َّمل َصل ِ َب َّن ْم
diler.
ِ لق ِطعناي ِديموارجلممِن 127. Firavun’un kavmin-
ٓ َّ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ ّ َ ٰ ٓ َّ ُٓ َ َ َ َْ den ileri gelenler dediler ki:
وما تنقِم مِنا125 ون ۚ قالوا ا ِنا ا ِل ربِنا منقلِب124 اجع۪ني “Mûsâ’yı ve kavmini, seni ve
ًغ َعلَيْ َنا َصْبا ْ ْ َ َٓ َّ َ َ ْ َ َٓ َّ َ َ ّ َ َ ٰ َّ َ ٰ ْ َ ٓ َّ tanrılarını bırakıp yeryüzünde
ات ربِنا لما جاءتن ۜا ربنا اف ِر ِ ا ِل ان امنا بِاي bozgunculuk çıkarsınlar diye
َََ َ َ َُ ْ َ َ َّ َ
َوقال ال َ م ِْن ق ْو ِم ف ِْر َع ْون اتذ ُر126 ۪ني ۟ َ َوت َوف َنا ُم ْسلِم
bırakacak mısın?” O ise “Biz
onların oğullarını öldürüp, ka-
َ َ َ ََ َٰ َ َ َ ََ َْْ ْ َ ٰ
ۜ س ُدوا ِيف الرِض ويذرك وال ِهت ِ ُموس َوق ْو َم ُه ِلُف
dınlarını sağ bırakacağız. El-
ك قال bette biz onlara eza edecek
َ َ َ َ َّ ُ َ َٓ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُ ّ َ ُ َ
127 اءه ْۚم َواِنا ف ْوق ُه ْم قاه ُِرون
üstünlükteyiz” dedi.
ن ِس ۪ سنقتِل ابناءهم ون 128. Mûsâ kavmine dedi
َ ْ َ ْ َّ ُ ْ َ ّٰ ُ َ ْ ْ َ ٰ ُ َ َ ki: “Allah’tan yardım isteyin
قال موس ل ِقو ِمهِ استع۪ينوا بِاللِ واص ِبواۚ ا ِن الرض ve sabredin. Şüphesiz ki yer-
ُ َ ْ ُ َ َْ ُ
َعٰس َر ُّب ْم ان ُي ْهلِك َع ُد َّوك ْم َوي َ ْس َتخلِف ْم
129. Onlar da, sen bize
gelmeden önce de geldikten
َ ٰ َٓ ْ َ َ َ َ َ ُ َ َ َ ُ ْ َ َْ
َولق ْد اخذنا ال129 ون ۟ ِيف ال ْرِض ف َينظ َر كيْف ت ْع َمل
sonra da bize işkence edil-
di, dediler. Mûsâ: “Umulur ki
َ ُ َّ َّ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ َّ َ َْ َ ّ َ ْ َْ
ِ السن۪ني َونقٍص مِن اثلمر
Rabbiniz düşmanınızı helâk
130 ات لعلهم يذكرون ِ ِ ف ِرعون ب edecek ve onların yerine sizi
yeryüzüne hâkim kılacak da
nasıl hareket edeceğinize ba-
kacaktır” dedi.
121.122. “Mûsâ ve Harun’un da Rabbi olan Âlemlerin
Rabbi’ne inandık” dediler. 130. And olsun ki, biz de
Firavun ailesini, ders alsınlar
123. Firavun dedi ki: “Ben size izin vermeden ona iman
diye yıllarca kuraklık ve mah-
mı ettiniz? Bu, hiç şüphesiz şehirde, Kıpti olan halkını ora-
sul kıtlığı ile cezalandırdık.
dan çıkarmak için kurduğunuz bir tertiptir. Ama yakında bi-
leceksiniz!
124. Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kese-
ceğim, sonra da hepinizi asacağım!”
ْ َ ْ ُ َ ُ 166
9. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 141. Hatırlayın ki, size iş-
kencenin en kötüsünü yapan
َ ُ ُ ْ َ ْ َ ٰ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ ْ َ َ َ Firavun ailesinden sizi kurtar-
وجاوزنا بِبن۪ى ا ِساي۪ل الحر فاتوا ع قو ٍم يعكفون dık. Onlar oğullarınızı öldü-
َاج َع ْل َنلَٓا ا ِلٰهًا َكما ْ َ ُ َ ُ َ ْ ُ َ َ ْ َ ٰٓ َ rüyorlar, kadınlarınızı sağ bı-
ع اصنا ٍم له ۚم قالوا يا موس rakıyorlardı. İşte bunda size
ٌ ا َِّن ٰٓه ُؤ َٓ۬لءِ ُم َتَّب138 ون
َ ُ َ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ۜ ٌ َ ٰ ْ ُ َ
لهم ال ِهة قال ا ِنم قوم تهل
Rabbiniz tarafından büyük bir
imtihan vardır.
ّٰ َ ْ َ َ َ َ َ َُْ َ ُ َ َ ٌ ََ ُ
ِ قال اغي الل139 مَا ه ْم ف۪يهِ وبا ِطل ما كانوا يعملون 142. Mûsâ ile otuz gece
َ َ ْ َ ُٓ ْ ُ َ ُ ُ َ َ ْ َ ْ ٰ ْ ْ ُ َ ْ َ ْ َ
Rabbinin tayin ettiği vakit kırk
ابۚ ِ انيناكم مِن ا ِل ف ِرعون يسومونم سوء الع
ذ geceye tamamlandı. Mûsâ,
ُ ٰ ُ َ َٓ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ُ ّ َ ُ
kardeşi Harun’a dedi ki: Kav-
اءك ۜ ْم َوف۪ى ذل ِ ْم يقتِلون ابناءكم ويستحيون ن ِس mimin içinde benim yerime
ًَ َ َ َٰ ٰ ُ َْ َ ٰ َ ُ ّ َ ْ ٌ َٓ َ
geç, onları ıslah et, inkârcıla-
۪ني لْلة ووعدنا موس ثلث141۟ ۪يم ٌ ْم َعظ
ِ بء مِن رب
rın yoluna uyma.
ح ِْز ٌب
َ َ ً َ َ َ َ ْ َ ٓ ّ َ ُ َ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ 2
۪ني لْلة ۚ َوقال
143. Mûsâ tayin ettiğimiz
ش فتم م۪يقات ربِه۪ اربع ٍ واتممناها بِع vakitte gelip de Rabbi onun-
َّ َ َ ْ َ اخلُ ْفن۪ى ف۪ى قَ ْوم۪ى َوا ْ َ ُٰ َ ٰ
صل ِ ْح َول تب ِ ْع ُموس ِلخ۪يهِ هرون
la konuşunca “Rabbim! Bana
görün; seni göreyim!” dedi.
ْ َ ْ ُ َ ُ 168
9. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 152. Buzağıyı ilah edinen-
lere, mutlaka Rablerinden bir
ْ َ َ ً َ َ ْ َ َ ٰ ٰٓ َ
َول َّما َر َج َع ُموس ا ِل ق ْو ِمه۪ غض َبان ا ِسفا ۙ قال بِئ َس َما
gazap ve dünya hayatında bir
alçaklık erişecektir. İşte Biz
َ الل ْ َو َ ْ َََْ ْ ُ ّ َ َ َْ ْ ُْ َ َ ْ َخلَ ْف ُت ُموين م ِْن َب asileri böyle cezalandırırız.
اح جلتم امر ربِ ۚم والق ِ ۚ ع ا ي د
۪ ع ۪
ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َّ َّ ُ َ ْ َ َ ْ َ ُٓ ُّ ُ َ
153. Kötülükleri yaptıktan
َ َْ َ َ ََ
وين ف ع ض ت اس م و ق ال ِن ا م ا ن اب ال ق ِ ِ واخذ بِراِس اخ۪يهِ ي
ه
ۜ ل ا هر
sonra ardından tevbe edip
۪
َْ َ ْ ْ ُ َ َ َ ُ ُ ْ َ ُ ََ
de iman edenlere gelince,
َاء َو َل َتْ َعلْن۪ى َمع َ ل ْع َٓد ى ف تش ِمت ِب ا ۘ ۪وكدوا يقتلونن
Rabbin elbette bağışlayan ve
esirgeyendir.
َلخ۪ى َوا َ ْدخلْنا َ َ ْ ْ ّ َ َ َ َ َّ ْ َْ
ِ ِ ب اغفِر ۪ل و ِ قال ر150 القوم الظالِم۪ني ِ 154. Mûsâ’nın öfkesi dinin-
َ ٰ َ َ َ ْ ُّ ِ ٰ َ ْ ٌ َّ َ ْ ّ َ ْ ٌ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ
için hidayet ve rahmet vardı.
سينالهم غضب مِن رب ِ ِهم وذِلة ِيف اليوة ادلني ۜا وكذل ِك 155. Mûsâ tayin ettiğimiz
ٰ َ َْ َ َ َ ُ َ َّ ٌ َ ْ َ َ ً ُ
ار ُموس واخت154 ۪ين ه ْم ل َِر ّب ِ ِه ْم يَ ْره ُبون
den birtakım beyinsizlerin
هدى ورحة ل ِل işlediği şeyler yüzünden he-
ّ الر ْج َف ُة قَ َال َرَّ ۪يقات َِناۚ فَلَم َّٓا ا َ َخ َذتْ ُه ُم َ ً ُ َ َ ْ َ ُ ََْ pimizi helâk edecek misin?
ب ِ م ِ ل قومه سبع۪ني رج Bu iş, imtihanından başka bir
ُ الس َف َٓه ُّ اي ا َ ُت ْهل ِ ُك َنا بمَا َف َع َل َ َّك َت ُه ْم م ِْن َقبْ ُل َواِي ْ َ ْ َ َ ْ َْ şey değildir. Onunla dilediğini
اء ِ ۜ لو ِشئت اهل saptırırsın, dilediğini de doğ-
َٓ َ َ َٓ َ ْ َ َ ُّ ُ َۜ ُ َ ْ َّ َ ْ َّ
ru yola iletirsin. Sen bizim ve-
َْ ُ ش
ۜاء َوتهد۪ي م ْن تشا ُء مِناۚ ا ِن ِه ا ِل ف ِتنتك ت ِضل بِها من ت limizsin, bizi bağışla ve bize
ْ َ ْ ُ َ ُ 170
9. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 161. Onlara denildi ki: Şu
şehirde yerleşin, ondan dile-
ٰ َٓ ْ َ ْ َ َ ً َ ُ ً َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َّ َ َ
وقطعناهم اثنىت عشة اسباطا امما ۜ واوحينا ا ِل
diğiniz gibi yiyin, “bağışlan-
mak istiyoruz” deyin ve ka-
ْ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ َٔ ٓ َ ْ ُ َ ْ ْ َ
cumartesi gününe saygısız-
الس َٓماءِ ِ َا َّ ل َ ُه ْم فَا َ ْر َسلْ َنا َعلَيْه ْم ر ْ ًزا ِ َن di, cumartesi tatili yapmadık-
ِ ِ ları gün de gelmezlerdi. İşte
َّ َْ َ ْ َ ْ ُ َ
َو ْس َـٔل ُه ْم ع ِن الق ْر َيةِ اتل۪ى162 ون ۟ انوا َيظل ِ ُم
böylece biz, yoldan çıktıkla-
rından dolayı onları imtihan
ْ ْون يف ال َّسب َ ُ ْ َ ْ ْ َْ َ َ َ ْ َ َ ediyorduk.
ت ا ِذ ِ ِ اضة الح ِرۢ ا ِذ يعد ِ انت ح
ۙون َ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ ً َّ ُ ْ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ ْ َ
تات۪ي ِهم ح۪يتانهم يوم سبت ِ ِهم شع ويوم ل يسبِت
َ ُ ُ ْ َ ُ َ َ ْ ُ َُْ َ ٰ َ ْ َْ َ
163 ل تات۪ي ِه ۚم كذل ِك نبلوهم بِما انوا يفسقون
ْ َ ْ ُ َ ُ 172
9. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 173. Yahut “Daha önce ba-
balarımız Allah’a ortak koştu,
َّ َ ٓ َ ٌ َّ ُ َّ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ
ال َبل ف ْوق ُه ْم كا ُه ظلة َوظ ُّنوا ان ُه َواق ٌِع ب ِ ِه ْۚم واِذ نتقنا
biz de onlardan sonra gelen
ح ِْز ٌبbir nesildik. Batıl peşinde ko-
ُ َّ َ ُ َ ْ َ ٰ َٓ ُ ُ
3
ُ ْ َّ ُ اك ْم
قو ٍة َواذك ُروا مَا ف۪يهِ ل َعل ْم
şanların yüzünden bizi helâk
ِ ذوا ما اتين edecek misin?”
ُ ُ َٰ َ َ َ َْ َ ُ َ
۟ ت َّتق
َواِذ اخذ َر ُّبك م ِْن بَن۪ٓى اد َم م ِْن ظ ُهورِه ِْم ذ ّرِ َّي َت ُه ْم171 ون 174. İşte böylece dönme-
ُ
ۛ ۜ ْم قَالوا بَ ٰلۚ ۛ َش ِه ْد ۚنَاُ ّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ٰٓ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ
leri için ayetleri açıklıyoruz.
ْاؤ۬نَا م ِْن َقبْ ُل َو ُك َّنا ُذ ّر َّي ًة م ِْن َب ْع ِدهِم ُ ٓ َ ٰ َ َ ْ َ َٓ َّ oyüzden de şeytanın takibi-
ۚ ِ ا ِنما اشك اب ne uğrayan ve sonunda az-
َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰٓ ۬ ُ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ ََُ
yan ve kendilerine zulmet-
178 اسون َ ْ ُ
ِ ي ومن يضلِل فاولئ ِك هم ال ۚ ۪فهو المهتد
mekte olan kavmin durumu
ne kötüdür!
178. Allah kimi hidayete
erdirirse, doğru yolu bulan
171. Bir zaman da dağı İsrail oğullarının üzerine gölge odur. Kim de şaşırmayı hak
gibi çektik de üstlerine düşecek sandılar. “Size verdiğimi ettiyse, işte asıl ziyana uğra-
kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın ki korunasınız. “de- yanlar onlardır.
dik.
172. Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik deme-
yesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden
zürriyetlerini aldı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki:
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” “Evet, şâhit olduk,” de-
diler.
ْ َ ْ ُ َ ُ 174
9. CÜZ ِ ورة الع َر
اف س A’RÂF SÛRESİ 189. Sizi bir tek nefisten
yaratan ve kendisi ile hu-
ُالل َول َ ْو ُكنْت ُۜ ّٰ اءَ َٓضا ا َِّل مَا شًّ َ ك نلِ َ ْفس۪ى َن ْفعًا َو َلُ ْ َ َٓ ْ ُ
ِ قل ل امل
zur bulsun diye eşini de on-
dan var eden O’dur. Eşini
ْ ُ ٓ ُّ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ sarıp örtünce hafif bir yük
يۚ وما مسِن السوء ا ِن ِ اعلم الغيب لستكثت مِن ال yüklendi. Onu bir müddet
ْم ُ ََ َ َّ َ ُ َ ُ ْ ُ ْ َ ٌ َ َ ٌ َ َّ ۬ َ َ taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca,
هو ال۪ي خلق188 ون ۟ انا ا ِل نذ۪ير وبش۪ي ل ِقو ٍم يؤمِن Rableri Allah’a: And olsun
ََ َ ُ ْ َ َْ
ح َد ٍة َو َج َعل مِن َها َز ْو َجهَا ل َِي ْس َن ا ِلْ َهاۚ فل َّما ِ م ِْن نفٍس َوا
bize kusursuz bir çocuk verir-
sen muhakkak şükredenler-
َ ْ َ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ْ َّ َ َ ً َ ً ْ َ ْ َ َ َ َ ّٰ َ َ
ت د َع َوا
den olacağız, diye dua ettiler.
تغشيها حلت ح خف۪يفا فمرت بِه۪ۚ فلما اثقل 190. Fakat onlara kusursuz
ٓ ََ َ َّ َ ُ َ َ َ َ ْ َ ٰ ْ َ َ ُ َّ َ َ ّٰ
فلم َّا189ين الًانلَكون َّنم َِنالشاك ِ۪ر
bir çocuk verince, kendilerine
ِ اللربهمالئ ِناتيتناص verdiği bu çocuk hakkında
َ ُ ّٰ َ َ َ َ َ ُ ٰ ٰ َٓ َ َٓ َ ُ ُ َ َ َ َ ً َ َ ُ ٰ ٰ
الل ع َّما
Allah’a ortak koştular. Allah
الا ج ل شكء ف۪يما اتيهماۚفتعال ِ اتيهما ص ise onların ortak koştuğu
َ َُُْ ُ َ ُ ْ َ َ َ ُ ْ َُ َ ُ ْ ُ
191 ۘشكون مَا ل يل ُق شيْ ًـٔا َوه ْم يلقون
şeyden münezzehtir.
ِ اي190 شكون ِ ي 191. Kendileri yaratıldığı
ْ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َٓ َ ً ْ َ ْ ُ َ َ ُ َ ْ َ َ َ
َواِن192 رون ول يستط۪يعون لهم نرا ول انفسهم ين
halde hiçbir şeyi yaratama-
yan varlıkları O’na ortak mı
ُ ُ َ َ ُ َ ٌ َٓ َ ْ ُ ُ َّ َ َ ٰ ُ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ
اء َعليْ ْم اد َع ْوت ُموه ْم تدعوهم ا ِل الهدى ل يبِعوكۜم سو
koşuyorlar?
ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َّ َ ُ َ ْ َُْ َْ
192. Hâlbuki onlar ne on-
ّٰ
ِون الل ِ ا ِن ال۪يـن تدعون مِن د193 ام انتم صامِتون
lara bir yardım edebilirler ne
َ ُ َ َ َْ َ ُ ٌ َ ََ َ
ال ُه ْم ا ْر ُجل َي ْمشون ب ِ َهاۘ ام ل ُه ْم اي ْ ٍد َيبْ ِطشون194 ۪ني َ
193. Onları doğru yola ça-
صادِق ğırırsanız size uymazlar; on-
َ ٌ َٰ َ َْ َ ُ ْ ُ ٌ ُ ْ َ ْ َُ َْ َ
رون ب ِ َه ۘا ام ل ُه ْم اذان ي َ ْس َم ُعون
ları çağırmanız yahut onlar
ِ بِه ۘا ام لهم اعني يب gibi susanlar olmanız müsa-
َ ُ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ ُ ْ َ َ ُ َ ُ َ ْ َ
َواذك ْر َر َّبك204 حون
Allah’ı anar hemen gerçeği
görürler. فاست ِمعوا ل وان ِصتوا لعلم تر
202. Şeytanların dostları- ُْ
ال ْه ِر م َِن الق ْو ِل بِالغ ُد ّ ِو
َْ َ ْ ون َ ُ َ ً َ َ ً ُّ َ َ َ ْ َ
سك تضع وخ۪يفة ود ِ ۪يف نف
na gelince, o, onları azgınlığa
َ ْ َ َّ َّ َ ْن م َِن الْ َغافِل ُ َ َ َ َ ْٰ َ
۪ين عِن َد َر ّبِك
sürüklerler. Sonra da yakala-
rını bırakmazlar. ا ِن ال205 ۪ني والصا ِل ول ت
َ ُ ْ َ َُ َ َُ ُ ّ َ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ
203. Onlara istedikleri bir
ayeti getirmediğin zaman,
ٌَس ْج َدة
206 ج ُدون ليستك ِبون عن عِبادتِه۪ ويسبِحونه ول يس
“ötekiler gibi onu da topla-
saydın ya!” Derler. De ki: Ben
ancak Rabbimden bana vah- 205. Rabbini, içinden yalvararak ve ondan korkarak,
yolunana uyarım. Bu, Rab- yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafiller-
binizden gelen basîretlerdir; den olma.
iman eden bir kavim için hi- 206. Kuşkusuz Rabbinin katındakiler O’na kulluk etmek-
dayet ve rahmettir. ten asla kibirlenmezler, O’nu tesbih eder ve yalnız O’na
204. Kur’an okunduğu za- secde ederler.
man onu dinleyin ve susun ki
size merhamet edilsin.
َ ْ َ ْ َ ُ 176
9. CÜZ ورةُ النفا ِل س ENFAL SÛRESİ 2. Müminler ancak, Allah
anıldığı zaman yürekleri titre-
ٌ َ ٌَ َْ
ْ ُ لنْ َ َف ُورة
َ ُس
هَ ِ َو ه َّية
ِالنْ َفا ِل َم َدن َِّيةم َو ِد َن
َ ال
ِ ا ُسورة
yen, kendilerine Allah’ın âyet-
leri okunduğunda imanlarını
ً ٰ ً ٰ َ َ ُ ْْ َ َ ٌ ْ َ
نايَة َْ
ايَة سببع ُعوخس َوو َس خٌس
8 - ENFAL SÛRESİ
ون artıran ve yalnız Rablerine
dayanıp güvenen kimselerdir.
َّ ح ٰمن ْ الرَّ ِالل ّٰ
الرح۪ي ِم ِ ﷱ 3. Onlar namazlarını kılan
ّٰ ُ َّ َ ُ َّ َ ّٰ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ
ve kendilerine rızık olarak
َالل يسـٔلونك ع ِن النفا ِۜل ق ِل النفال ِللِ والرسو ِلۚ فاتقوا ح ِْز ٌبverdiğimizden tasadduk eden
ُ ْ ُٓ َ ُ َ َ َ ّٰ ُ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ
4
ْ ُ ْكن
kimselerdir.
م واصلِحوا ذات بينِمۖ واط۪يعوا الل ورسول ا ِن 4. İşte onlar gerçek mü-
وب ُه ْم ُ ُت قُل ْ َالل َوجل ُ ّٰ ۪ين ا َِذا ُذك َِر َ ون َّال
َ ُ ْ ُ ْ َ َّ َ ُم ْؤ ِمن
ا ِنما المؤمِن1 ۪ني
minlerdir. Onlar için Rableri
ِ katında dereceler, bağışlan-
َ ُ َّ َ ّ ٰ َ ً َ ْ ُ ْ َ َ ُ ُ َ ٰ ْ ْ َ َ ْ َ ُ َ َ
ۚ ۪يمانا َوع َرب ِ ِه ْم َيت َوك
ma ve tükenmez bir rızık var-
2 ون واِذا تلِيت علي ِهم اياته زادتهم ا dır.
ُ َ ٰ ٓ ُ َۜ ُ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ ٰ َّ َ ُ ُ َ َّ َ
ا ۬ولئ ِك ه ُم3 ون ال۪ين يق۪يمون الصلوة ومِما رزقناهم ينفِق
5. Nitekim Rabbin seni
evinden hak yolunda çıkar-
َ ٌ ْ ْ ٌ َ َ َ ْ ُ َ ۜ ًّ َ َ ُ ْ ُ ْ
4 ات عِن َد َر ّب ِ ِه ْم َو َمغفِ َرةٌ َورِ ْزق ك ۪ري ٌۚم المؤمِنون حقا لهم درج
mıştı da, tabi olanlardan bir
kısmı hoşnut değildi.
َال ّق َوا ِ َّن فَريقًا م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن۪ني َ ْ َ ْ َ ْ َ ُّ َ َ َ َ ْ َ َٓ َ
۪ ۖ ِ ِ كما اخرجك ربك مِن بيتِك ب 6. Hak ortaya çıktıktan
َ ُ َّ َ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ّ َ ْ َ َ ُ ُ َ ُ ََ
sonra sanki, gözleri göre göre
ني كنمَا ي ُ َساقون يَادِلونك ِيف ال ِق بعد ما تب5 ۙلكرِهون ölüme sürükleniyorlarmış gibi
ْ َ َ َّٓ ُ ّٰ ك ُمُ ُ َ ْ ِ َ َۜ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ
seninle tartışıyorlardı.
ني ت ِف ئا الط ى دَ الل ا ِْح واذ ي ِعد6 ت وهم ينظرون
ِ ِ ا ِل المو 7. Hatırlayın ki, Allah size,
ُ َ ُ ُ َ َ َّ َ َ ْ َ َّ َ َ ُّ َ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ
ات الش ْوكةِ تون ل ْم
iki taifeden birinin sizin oldu-
ِ يذ انها لم وتودون ان غ ğunu vaat ediyordu; siz de
َ ل ِ َماتِه۪ َو َي ْق َط َع َداب َر الْ َكاف ِر َ َّ َ ْ َّ ُ ْ َ ُ ّٰ ُ ُ َ kuvvetsiz olanın, sizin olma-
7ۙين ۪ ِ ِ وي ۪ريد الل ان يِق الق ب sını istiyordunuz. Oysa Allah,
َ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َّ َ ْ َّ ُ sözleriyle hakkı gerçekleş-
8 ون ۚ ِل ِحق الق ويب ِطل الا ِطل ولو ك ِره المج ِرم tirmek ve kâfirlerin güçlerini
kesmek istiyordu.
8. Bu, müşrikler istemese
de hakkı gerçekleştirmek ve
8 - ENFAL SÛRESİ bâtılı ortadan kaldırmak için-
di.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ّ َ َ ٰٓ ْ َ َ َْْ
güven olmak üzere sizi hafif
ُ ْ
ا ِذ يُوح۪ى َر ُّبك ا ِل ال َملئ ِكةِ ا۪ن َم َع ْم11 بِهِ الق َدا َۜم
bir uykuya daldırıyordu; sizi
temizlemek, şeytanın pisliği-
َ الر ْع ُّ ك َف ُروا َ َ َّ ُُ ْ ُ َ ُ َ ٰ َ َّ ُ ّ َ َ
ب وب ال۪ين ل ق يف۪ فثبِتوا ال۪ين امنوا ۜسال
۪ى ق
ni, sizden gidermek, kalple-
rinizi birbirine bağlamak ve ِ
َ ك َّل َب ُ ْ ُْ ُ اض ْ َ َْ َْ ََْ ُ ْ َ
12 ۜان ن م ه ِن م وا ب ِ اق و ِ اضبوا فوق العن ِ ف
savaşta sebat ettirmek için
üzerinize gökten bir su indiri- ٍ
yordu. ُ َ الل َو َر ُس
ول َ ّٰ شاق ِق َ ُ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ ُّ َٓ ْ ُ َّ َ َ ٰ
ذل ِك بِانهم شاقوا الل ورسول ۚ ومن ي
ِ
َّ َ ُ َُ ُ ٰ َ ْ ُ َ َ ّٰ َّ َ
12. Hani Rabbin meleklere
“Muhakkak ben sizinle bera-
ذل ِ ْم فذوقوهُ َوان13 اب ِ فا ِن الل د۪يد ال ِع
ق
ُ ۪ين ا ٰ َم ُنٓوا ا َِذا لَق َ يَٓا اَيُّ َها َّال14 اب انلَّار َ ْ
berim; haydi iman edenlere
َ ْ َ ْ َ ُ 178
9. CÜZ ورةُ النفا ِل س ENFAL SÛRESİ 20. Ey iman edenler!
Allah’a ve Resulüne itaat
َت ا ِذْ َر َميْت َ ْالل َق َتلَ ُه ْم َومَا َر َمي َ ّٰ َّن ٰ َ ْ ُ َُُْ ََْ
ِ فلم تقتلوهم ول
edin, dinlediğiniz halde
ۖ O’ndan yüz çevirmeyin.
ً۪ني مِنْ ُه بَ َٓ ًء َح َسنا َ ل ال ْ ُم ْؤ ِمن َ ِ ْم َو ِلُب ٰ َ ّٰ ٰ
ۜ ۚ َّن الل َر ِ َول
21. İşitmedikleri halde “işit-
tik” diyenler gibi olmayın.
َ َ ّٰ ِ ْم َوا َ َّن
ُ ٰ ٌ ۪يع َعل َ ّٰ ا َِّن
الل ُموه ُِن كيْ ِد ذل17 ۪يم ٌ الل َسم 22. Çünkü Allah katında
َ َ ُ َ ْ ُ َ ٌْ َ َ ُ َ ُ ََْ ْ َِ
sağır ve dilsiz gibi olanlardır.
ي ل ْۚم َواِن ت ُعودوا ن ُع ْۚد َول ْن وان تنتهوا فهو خ 23. Allah onlarda bir hayır
ْ َُ َ ٰ َ َ
30. Hatırla ki, kâfirler seni
َارةً مِن َ ح
َ ج َال َّق م ِْن عِنْد َك فَا َ ْمط ْر َعلَيْنا َ كان هذا هو
ِ ِ ِ
tutup bağlamaları veya öldür-
meleri yahut seni çıkarmaları
ّ ُ ّٰ ان َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ َٓ َّ
الل ِلُ َع ِذ َب ُه ْم وما ك32 ۪ي ٍ اب ا
ل ٍ السماءِ اوِ ائِنا بِعذ
için sana tuzak kuruyorlardı.
Onlar tuzak kurarken, Allah
َ ْ ُ ّ ُ ّٰ َ َ َ َ ْ َ ْ َواَن
33 الل ُم َع ِذ َب ُه ْم َوه ْم ي َ ْس َتغ ِف ُرون
onların tuzaklarını biliyordu!
Allah, tuzakları bozanların en ت ف۪ي ِه ۜم وما كان
hayırlısıdır.
31. Onlara âyetlerimiz
okunduğu zaman dediler ki: 32. Hani bir zaman da: Ey Allah’ım! Eğer bu Kitap senin
“İşittik, istesek biz de bunun katından gelmiş bir gerçekse, üzerimize gökten taş yağdır
benzerini elbette söyleyebi- yahut bize elem verici bir azap getir! Demişlerdi.
liriz. Bu öncekilerin masalla-
rından başka bir şey değildir.” 33. Hâlbuki sen onların içinde olduğun halde, Allah on-
lara azap edecek değildir. Ve içlerinde Allah’tan bağışlan-
masını isteyenler bulunurken de Allah onlara azap edecek
değildir.
َ ْ َ ْ َ ُ 180
9. CÜZ ورةُ النفا ِل س ENFAL SÛRESİ 36. Şüphesiz ki inkâr eden-
ler mallarını, Allah yolundan
ْ َ ْ َ َ ُّ ُ َ ْ ُ َ ُ ّٰ ُ ُ َ ّ َ ُ َّ َ ْ ُ َ َ َ alıkoymak için harcıyorlar.
ج ِد ِ وما لهم ال يع ِذبهم الل وهم يصدون ع ِن المس Daha da harcayacaklar. So-
َ ُ َّ ُ ْ َّ ُٓ ُ َٓ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُٓ َ َ َ ِ َ َ ْ nunda bu, onlara yürek acısı
اؤه ا ِل المتقون ۬ الرام وما كانوا او ِلاءهۜ ا ِن او ِل olacak ve en sonunda mağ-
ْان َص َ ُت ُهم َ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ lûp olacaklardır. Kâfirlikte ıs-
وما ك34 ن اكثهم ل يعلمون ِ ول rar edenler ise cehenneme
َاب بما َ اء َوتَ ْص ِديَ ًۜة فَ ُذوقُوا الْ َع َذ ً ك َٓ ُ َّ ْ َ ْ َ ْ sürükleneceklerdir.
ِ ت ا ِل م
ِ عِند الي
َ ُ ْ ُ ُ َ َ َ َّ َّ
37. Allah’ın pisi temizden
َ ُْ َ ُْ
ا ِن ال۪ين كفروا ينفِقون35 كن ُت ْم تف ُرون
ayıklaması ve hep üstüne
koyup hepsini yığarak ce-
ُ َ ُ ْ َ ّٰ
اللِ ف َس ُينفِقون َها ث َّم ۜ يل ب سَ ا َ ْم َوال َ ُه ْم ِلَ ُص ُّدوا َع ْن henneme atması içindir. İşte
ِ ۪ onlar ziyana uğrayanların ta
َ َ َ َّ َ َۜ ُ َ ْ ُ َّ ُ ً َ ْ َ ْ ْ َ َ ُ ُ َ
۪ين كف ُٓروا تون علي ِهم حسة ثم يغلبون وال
kendileridir.
َّ َ َ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ َّ َ َ ٰ
38. İnkâr edenlere, eğer
ب ّ
ي الط ِن م يث ب ال الل ۪ي م ل ِ 36 ۙون ا ِل جهنم يش
ِ ِ ۪
vazgeçerlerse, geçmiş gü-
ًي ُك َم ُه َج۪يعا ٰ َ ُ َ ْ َ َ َْ َ َ ْ َ َ
nahlarının bağışlanacağını
ْ َ ع َب ْعض َف ويجعل ال ۪بيث بعضه
ٍ
söyle. Yok, yine dönerlerse,
َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ َ َّ َ َ ََ ْ ََ
öncekilere uygulanan ilahi
ُْ ُ
قل37۟ اسون ِ ال م ه ِك ئ ل ۬و ا ۜم ن هج ۪ى ف ه فيجعل
kanun devam edecektir.
ْ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ ُٓ َ َ َ َّ
39. Fitne yatışıncaya ve
ف واِن ۚ ل ِل۪ين كفروا ا ِن ينتهوا يغفر لهم ما قد سل
din Allah’ındır diyene kadar
ُ ُ َ َ َ َّ َ ْ ُ َّ ُ ْ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ
onlarla savaşın! Eğer son
ّٰوه ْم َحىت وقات ِل38 يعودوا فقد مضت سنت الول۪ني verirlerse şüphesiz ki Allah
يل َّ
ِۙ ۪ني واب ِن الس ۪ب ْ َ َ َ َ
ِ و ِلِي القرب والتام والمساك
inanmışsanız, bilin ki, gani-
met olarak aldığınız herhan-
َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ ٰ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ّٰ ْ ُ ْ َ ٰ ْ ُ ْ ُ ْ
ان ِ ا ِن كنتم امنتم بِاللِ وما انزنلا ع عب ِدنا يوم الفرق
gi bir şeyin beşte biri Allah’a,
Resulüne, onun akrabaları-
ْ ا ِذْ اَنْ ُتم41 ۪ير ٌ شٔ قَد ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ
ٍ ان والل ع ك ِل ِ ۜ يوم اتلق المع
na, yetimlere, yoksullara ve
yolcuya aittir. Allah her şeye
ُ ك ْ َّ َ ٰ ْ ُ ْ َ ْ ُ ْ ْ ُ َ َ ْ ُّ َ ْ ُ ْ
ب بِالعدوة ِ ادلنيا وهم بِالعدوة ِ القصوى والر
kadirdir.
ْ َْ ْ َ ُ َ ََ ََْ ْ ُ ْ َ َ ْ َ
42. Hatırlayın ki, siz vâdinin
yakın kenarında idiniz, onlar
ِ ۙ َ اع ْدت ْم لخ َتلف ُت ْم ِيف الم۪يع
اد اسفل مِنمۜ ولو تو
da uzak kenarında idiler. Ker-
َ ً ْ َ َ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ ٰ َ
van da sizden daha aşağıda الل ا ْم ًرا كان َمف ُعول ۙ ِلَ ْهلِك ن ِلقِض ِ ول
َ ّٰ ح َع ْن بَ ّي َن ۜة َوا ِ َّن َّ َ حٰي َم ْن ْ ك َع ْن بَ ّي َنة َو َي َ ََ ْ َ
idi. Eğer sözleşmiş olsay-
dınız, böyle denk gelemez- الل ٍ ِ ٍ ِ من هل
diniz. Fakat Allah, yazılmış
ً َ َ ََ ُ ّٰ ُ ُ َ ُ ْ ۙ ٌ َ ٌ َ َ
olan emri yerine getirmek, ا ِذ ي ۪ريهم الل ف۪ى منامِك ق۪ي42 لسم۪يع عل۪يم
َْ ْ َ َََ َ ْ ُْ ََ ً َ ْ ُ َ َٰ َْ َ
ازع ُت ْم ِيف ال ْم ِر
helâk olanın açık bir delille
helâk olması, yaşayanın da شلتم وتلن ِ ولو اريهم كث۪يا لف
ْ َ ُّ ۪يم ب َذات َ ُ َّ َّ َ ّٰ َّ ٰ َ
açık bir delille yaşaması için
böyle yaptı. Çünkü Allah hak- واِذ43 ِالص ُدور ِ ِ ٌ الل َسل َۜم ا ِنه عل ن ِ ول
ُ َُّ ً َ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ
يُ ۪ري ُموه ْم اِذِ اتلَقيْ ُت ْم ۪ٓيف اع ُينِ ْم ق۪ي َو ُيقلِل ْم
kıyla işitendir, bilendir.
43. Hatırla ki, Allah, uykun-
da sana onları az gösterdi. ّٰ َ ِ َ ۜ ً ُ ْ َ َ َ ً ْ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ٓ
Eğer onları sana çok göster- ِ۪يف اعين ِ ِهم ِلقِض الل امرا كان مفعول وال الل
seydi, elbette çekinecek ve ً َ ْ ُ َ َ ُٓ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ُ ُ ُْ ُ َ ُْ
bu iş hakkında çekişecekti- يا ايها ال۪ين امنوا ا ِذا لق۪يتم ف ِئة44 ور ۟ ترجع الم
niz. Fakat sizi Allah kurtardı. َ ُ ْ ُ ْ ُ َّ َ َ ً َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ُُْ َ
Çünkü O, sadırların özünü 45 ون ۚ فاثبتوا واذكروا الل كث۪يا لعلم تفلِح
bilir.
44. Allah, yapılması gere-
ken emri yerine getirmek için,
45. Ey iman edenler! Herhangi bir düşman ile karşılaştı-
karşılaştığınız zaman onları
ğınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok zikredin ki başarıya
sizin gözlerinizde az gösteri-
erişesiniz.
yor, sizi de onların gözlerinde
az gösteriyordu. Bütün işler
Allah’a döndürülecektir.
َ ْ َ ْ َ ُ 182
10. CÜZ ورةُ النفا ِل س ENFAL SÛRESİ sizin göremeyeceğinizi görü-
yorum, ben Allah’tan korku-
َاز ُعوا َف َت ْف َشلُوا َوتَ ْذ َهب َ الل َو َر ُسو َ ُل َو َل َت َن َ ّٰ ۪يعوا ُ َواَط yorum; Allah’ın azabı şiddet-
lidir, dedi.
ُ ُ َ َ َ َ الصابر َّ الل َم َع َ ّٰ بوۜا ا َِّن ُ اص ْ َ ْ ُ ُ
ول تونوا46 ۚين ِ ۪ريم و
49. O zaman münafıklar-
ِ۪
َ َ َّ َ
la kalplerinde hastalık bulu-
َّ َ َٓ َ ً َ َ ْ َ ْ ُ َ
اس ِ كال۪ين خرجوا مِن دِيارِهِم بطرا ورِئاء انل
nanlar, “Bunları, dinleri aldat-
mış” diyorlardı. Hâlbuki kim
ٌ ُ َ ُ ُ ّٰ اللِ َو ّٰ َ ْ َ َ ُّ ُ َ َ
47 الل بِمَا َي ْع َملون م۪يط ۜ يل ِ ويصدون عن س ۪ب
Allah’a dayanırsa, şüphesiz
Allah mutlak galiptir, hikmet
ُ َ َ َ َ َ َ ْ َ ُ َ َّ َ ْ
َواِذ َز َّي َن ل ُه ُم الشيْطان اعمَال ُه ْم َوقال ل غل َِب ل ُم
sahibidir.
ان ت َ ٓ
ر َ ت ا م ل ف م ل ار ج ى ن
۪ او اس ِ َّ انل ِنَ م م
ِ ِ ِ ۚ
yüzlerine ve arkalarına vu-
َ ّٓ ْ ُ ْ ٌ ٓ َ ّ َ َ َ ْ َ َ ٰ َ َ َ َ
rarak ve “Tadın, cehennem
ٰ
نص ع عقِبيهِ وقال اِن۪ى ب ۪رئ مِنم اِن۪ى ارى
azabını” diyerek canlarını
alırken onları bir görseydin!
ُ َُْ َ ْ ُ َ ُ ّٰ َ َ ّٰ ُ َ َ ٓ ّ َ ْ َ َ َ َ
ا ِذ يقول48 اب ۟ ِ الل والل شد۪يد العِق ۜ ما ل ترون اِن۪ى اخاف 51. İşte bu, ellerinizin ya-
َ ََْ َ َ ّٰ َّ َ ّٰ َ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ َ
zulmedici değildir.
ٓ ٰ
ولو ترى49 ومن يتوك ع اللِ فا ِن الل ع ۪زيز حك۪يم ٌ َ ٌ 52. Tıpkı Firavun ailesi ve
َ َ ْ َ ُ َ ٰ ٓ َ ْ ۙ ُ َ َ َ َّ َّ َ َ َ ْ
ض ُبون ُو ُجوه ُه ْم
onlardan öncekilerin gidişa-
ِ ا ِذ يتويف ال۪ين كفروا الئِة ي tı gibidir. Allah’ın âyetlerini
ْ ذٰل َِك بمَا قَ َّد َم50 الريق َ ْ اب َ ار ُه ْم َو ُذوقُوا َع َذ َ ََوا َ ْدب
inkâr etmişlerdi de Allah onla-
ت ِ ِ ۪ ۚ rı günahları sebebiyle yakala-
َْ َ َ ْم ل ِل َّ َ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ َ ْ ُ ْ اَي
mıştı. Çünkü Allah güçlüdür,
ب ِ ا د ك 51 ۙدِ ي ب
۪ ع ٍ ِ ب س ي ل الل ن ا و م ۪ي د azabı çetin olandır.
ّٰ َ ٰ ُ َ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ ۙ َ ْ َ ْ ٰ
ِات الل ِ ا ِل ف ِرعون وال۪ين مِن قبل ِ ِهمۜ كفروا بِاي
َ ْ ُ َ ٌّ َ َ ّٰ َّ ْ ُ ُ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ
52 اب ِ فاخذهم الل بِذنوب ِ ِهمۜ ا ِن الل قوِي شد۪يد العِق
َ ْ اط
yaptıkları antlaşmayı bozan
ُ ْ َ ْ َواَع ُِّدوا ل َ ُه ْم مَا
اليْ ِل ِ اس َتطع ُت ْم م ِْن ق َّو ٍة َوم ِْن رِ َب
kimselerdir.
َ ك ْم َوا ٰ َخر َ
57. Eğer savaşta onları ya-
ُ ُ َّ ُ َ َ ّٰ َّ ُ َ ُ
kalarsan, ibret almaları için
ين م ِْن دون ِ ِه ْۚم ۪ ت ْره ُِبون بِه۪ عدو اللِ وعدو
َْ ْ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ُ َ ْ َ َ
onlar ile arkalarında bulunan
يل ب س َ شٔ يف ِن م وا ق ل تعلمونه ۚم الل يعلمهمۜ وما تن ِف
ِ ۪ ۪ ٍ
kimseleri de dağıt.
58. Bir kavmin hainlik yap- ْ َّ ُ َ َ ْ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ ُ ّٰ
masından korkarsan, sen de واِن جنحوا ل ِلسل ِم60 اللِ يوف ا ِلم وانتم ل تظلمون
anlaşmayı bozduğunu onlara
ُ َ ْ ُ َّ َ ُ ُ َّ ّٰ َ َ ْ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ
bildir. Çünkü Allah, hainleri 61 اللِ ا ِنه هو السم۪يع العل۪يم ۜ فاجنح لها وتوك ع
sevmez.
59. İnkâr edenler yakayı
kurtardıklarını sanmasınlar.
Çünkü onlar asla Yaratanı 60. Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad
âciz bırakamazlar. için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’a düş-
manlık edenleri, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin
bilmediğiniz, Allah’ın bildiği kimseleri korkutursunuz. Allah
yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla hak-
sızlığa uğratılmazsınız.
61. Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de O’na yanaş ve
Allah’a tevekkül et, çünkü O, çok iyi işiten, pekiyi bilendir.
َ ْ َ ْ َ ُ 184
10. CÜZ ورةُ النفا ِل س ENFAL SÛRESİ 65. Ey Peygamber! Mü-
minleri savaşa teşvik et. Eğer
َالل ُه َو اَّل۪ٓي اَي َّ َدك ُۜ ّٰ ك َ َ ْ َ َّ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُٓ ُ ْ ِ َ
وان ي ۪ريدوا ان يدعوك فا ِن حسب
sizden sabırlı yirmi kişi bu-
lunursa, iki yüz kâfire galip
َني قُلُوبه ۜ ْم ل َ ْو اَنْ َف ْقت َ ْ َوا َ َّلَف َب62 ۪ۙني َ ره ۪ َوبال ْ ُم ْؤ ِمن ْ ب َن gelirler. Eğer sizden yüz kişi
ِِ ِ ِ ِ olursa, kâfir olanlardan bin
َ َّ َ َ ّٰ َّ ٰ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ْ َّ َ َٓ ً َ ْ َ ْ َ kişiye galip gelirler. Çünkü
ن الل الف ِ ما ِيف الرِض ج۪يعا ما الفت بني قلوب ِ ِهم ول onlar gerçekleri anlamayan
ُ ّٰ ك َ ُ ْ َ ُّ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ َ ٌ َ ُ َّ ْ ُ َ ْ َ
الل َو َم ِن
bir topluluktur.
يا ايها انلِب حسب63 بينه ۜم ا ِنه ع ۪زيز حك۪يم 66. Şimdi sizde bir zaaf
۪ني َ ب َح ّرِض ال ْ ُم ْؤ ِمن ُّ َّ يَٓا اَيُّهَا انل64 ۪ني ۟ َ ك م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن َ َ َ َّ
اتبع
olduğunu bildiği için Allah
ِ ِ sizden yükü hafifletti. O hal-
ْ َ َ ُ ْ ْ ُ ْ ْ ُ َ ْ ْ ََ
شون َصاب ِ ُرون َيغل ِ ُبوا ِۜ ع القِ َت
de sizden sabırlı yüz kişi bu-
ال ا ِن ين مِنم ِع lunursa, onlardan iki yüzüne
َّ ُ َ ُ 186
10. CÜZ ِالت ْو َبة سورة TEVBE SÛRESİ 3. Büyük Hac gününde
Allah ve Resûlünden
ٌ َ َ ٌ َ ْ َّ ُورة
َ ُس
َ ِ َو هنِ َّية
insanlara bir bildiridir: Allah ve
ه َ م ِد َّ ُاتل ُسووب َرةِة
اتل ْو َب ِة َم َدن َِّية َو Resûlü müşriklerden uzaktır.
ً َٰ َ 9ُ ة-ً ْ َا ٰيTEVBE
َ ُ ْ َ ٌ SÛRESİ
ش َون
ٌَ
َ ِْمائ ٌة َوت ِْسع و ِع ٌَ Eğer tevbe ederseniz, bu
اية و ِعشون وت ِسع مِائة sizin için daha hayırlıdır. Ve
َ ْ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َّ َ ٓ ُ َ َ ّٰ َ ٌ َ َٓ َ eğer yüz çevirirseniz bilin
1 شك۪ني ۜ ِ ول ا ِل ال۪ين عهدتم مِن الم ۪ ِ براءة مِن اللِ ورس ح ِْز ٌبki, siz Allah’ı âciz bırakacak
ُ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ
2
ج ِزي
ْ ُ ي
ع م ُ ْ ْم َغ ۪يحوا ِيف الرِض اربعة اشه ٍر واعلموا ان ُ فَس değilsiniz. O kâfirlere acıklı
ِ azabı müjdele!
ٓ ُ َ َ ّٰ َ ٌ َ َ َ َ ْ
َ اف ِر ْ ُ َ ّٰ َّ َ َ ّٰ
۪ ِ واذان مِن اللِ ورس2 ين
ول ۪ الل م ِزي ال اللِۙ وان 4. Ancak antlaşma yaptığı-
nız müşriklerden hiçbir şeyi
ُ َ ئ م َِن ال ْ ُمْشكٌ ٓ َ َ ّٰ َّ َ َ ْ َ ْ ّ َ ْ َ ْ َ َّ َ
۪ۜنيۙ َو َر ُسو ُل ِ ب ان الل ب ۪رِ ا ِل انلاِس يوم ال ِج الك
size eksik bırakmayan ve si-
zin aleyhinize herhangi bir
ُ ْ ْم َغ ُ َّ َ ٓ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َّ َ َ ْ ِ َ ْ ُ َ ٌ ْ َ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ
ي فا ِن تبتم فهو خي ل ۚم وان تولتم فاعلموا ان kimseye arka çıkmayanlar,
bunun dışındadır. Bundan
َ ا َِّل َّال3 ۙك َف ُروا ب َع َذاب اَل۪ي
۪ين
َ َ َّ ّ َ َ ّٰ
ش ال۪ين ْ ُ
ٍ ِ ِ اللِ وب ۜ ج ِزي ِ مع
dolayı onların antlaşmaları-
ٍ ِ nı, süreleri bitinceye kadar
َ َ َ ُ ُْ َ ُ َ ْ ُْ َ ْ ُ ْ َ َ
۪ني ث َّم ل ْم َينق ُصوك ْم شيْ ًـٔا َول ْم ُيظاه ُِروا شك
ِ عهدتم مِن الم
tamamlayınız. Çünkü Allah
sakınanları sever.
ِب َ ّٰ ْم ا َ َح ًدا فَاَت ُّ ِٓموا اَِلْه ْم َع ْه َد ُه ْم ا ِٰل ُم َّدتِه ۜ ْم ا َِّن
ُّ الل ُي ُ َْ َ
علي
ِ ِ 5. Haram aylar çıkınca
ٌ الل َغ ُف َ َ َ ٰ َّ ُ َ ٰ َ َ ٰ َّ
َ ّٰ خ ُّلوا َسبيلَ ُه ۜ ْم ا َِّن ُ َتَابُوا َواَق
bekleyip gözetleyin. Eğer tev-
ور ۪ ف وةك الز او تاو وةلالص واام be eder, namazı kılar, zekâtı
ََ َ َ َ َ ْ َ ْ ُْ َ ٌ َ َ ْ َ ٌ َ da verirlerse artık yollarında
ج ْرهُ َحّٰىت ي َ ْس َم َعِ شك۪ني استجارك فا ِ واِن احد مِن الم5 رح۪يم destek olun. Çünkü Allah çok
َّ ُ َ ُ 188
10. CÜZ ِالت ْو َبة سورة TEVBE SÛRESİ 17. Allah’a ortak koşanla-
rın, inkârlarına bizzat ken-
ُ ْ ُ ََْ ْ ْ َُ ْ ُ َ ُ ّٰ ُ ُ ْ ّ َ ُ ْ ُ ُ َ
رك ْم الل بِايْد۪يم ويخ ِزهِم وين
dileri şahitlik edip dururken,
قات ِلوهم يع ِذبهم Allah’ın mescitlerini imar et-
َ َ ْ ْ َُ َ ور قَ ْوم ُم ْؤ ِمن َ َعلَيْه ْم َوي َ ْشِف ُص ُد
ِب غيْظ
meleri düşünülemez. Onların
ويذه14 ۪ۙني ٍ ِ bütün amelleri boşa gitmiştir.
َّ ُ َ ُ 190
10. CÜZ ِالت ْو َبة سورة TEVBE SÛRESİ 29. Kendilerine Kitap ve-
rilenlerden Allah’a ve ahiret
َ۪ين ا ٰ َم ُنٓوا ا َِّنما َ يَٓا اَيُّهَا ا َّل27 ۪يم ٌ ور َرح ٌ لل َغ ُفُ ّٰ َوا haram saymayan ve hak dini
din edinmeyen kimselerle,
ُ ْ َ َ ًَ َ ْ ْ َ َ ٰ ْ َ
خف ُت ْم عيْلة ف َس ْوف ُيغن۪ي ُم ِ ع ِم ِهم هذاۚ واِن
30. Yahudilerin bir kısmı,
“Uzeyr Allah’ın oğludur,”
ٌ َ ٌ َ َ ّٰ َّ َ َٓ ْ ٓ ْ َ ْ ُ ّٰ dediler. Hıristiyanlar da
28 ۪يم الل مِن فضل ِ ۪ه ا ِن شاءۜ ا ِن الل عل۪يم bir kısmı, “Mesîh Allah’ın
ٰ ْ ْ َ ْ َ َ ّٰ َ ُ ْ ُ َ َ َّ ُ َ oğludur” dediler. Bu onların
خ ِر ِ قات ِلوا ال۪ين ل يؤمِنون بِاللِ ول بِالو ِم ال ağızlarıyla geveledikleri
َ ُ َ َ َ ُ ُ ُ َ َ ُ ّٰ َ َّ َ َ َ ُ ّ َ ُ َ َ sözlerdir. Önceden kâfir
ول ي ِرمون ما حرم الل ورسول ول يد۪ينون olmuş kimselerin sözlerine
ُ ْ ُ ّٰ َ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ ّ َ ْ َ benzetiyorlar. Allah
اب حىت يعطوا ِ د۪ين ال ِق مِن ال۪ين ا ۫وتوا ال onları kahretsin! Nasıl da
ُ ْ َ ََ َ ُ َ ْ ُ َ َ ْ َ ََْ ْ
ت الَ ُهود
döndürülüyorlar!
ِ ال قو 29 ۟
ون الزية عن ي ٍد وهم صاغِر ِ 31. Allah’ı bırakıp bilgin-
َ ُ َ ْ ّٰ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ
30 اللۘ ان يُؤون كف ُروا مِن قبلۜ قاتلهم
ka bir şey emrolunmadı. O’n-
dan başka hiçbir ilah yoktur.
ّٰ ُ ْ ً َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُٓ َ َّ
O, bunların ortak koştukları
ِون الل ِ د ا ِتذوا احبارهم ورهبانهم اربابا مِن şeylerden uzaktır.
ً۪يح ابْ َن َم ْر َي َم َومَٓا اُم ُِٓروا ا َِّل ِلَ ْع ُب ُٓدوا ا ِٰلها َ المس َ ْ َو
ۚ
َ ُ ْ ُ َّ َ ُ َ َ ْ ُ َ ُ َّ َ ٰ َٓ ً َ
31 شكون ِ حداۚ ل ا ِل ا ِل ه ۜو سبحانه عما ي ِ وا
َّ ُ َ ُ 192
10. CÜZ الت ْو َب ِة سورة TEVBE SÛRESİ 38. Ey iman edenler! Size
ne oldu ki, “Allah yolunda sa-
َ َ ْ َْ َْ ْ َ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ ُ ُٓ sindedir.
37۟ سوء اعمال ِ ِه ۜم والل ل يه ِدي القوم الكاف ِ۪رين 39. Eğer çıkmazsanız,
ُم ُ َ َ َ ْ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ Allah sizi pek elem verici
يا ايها ال۪ين امنوا ما لم ا ِذا ق۪يل ل bir azap ile cezalandırır ve
ُ ض ا َ َرض َْ َ ْ َ َّ ّٰ َ انْفِ ُروا يف
۪يت ْم ِۜ يل اللِ اثاقل ُت ْم ا ِل ال ْر
yerinize sizden başka bir
ب
ِ ۪ ۪ س kavim getirir; siz O’na hiçbir
ادلن َيا
ْ ُّ
ِ اليٰوة َ ْ اع ُ َ َ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ
ِ اليٰوة ِ ادلنيا مِن ال َْ ب
zarar veremezsiniz. Allah her
خرة ِۚ فما مت ِ şeye kadirdir.
ُ ّ ْ َ َّ ٌ َ َّ ٰ ْ
ا ِل تن ِف ُروا ُي َع ِذبْ ْم38 خ َرة ِ ا ِل قل۪يل ِ ِيف ال
40. Eğer siz ona yardım et-
mezseniz, bilin ki, inkâr eden-
ُضوه ُّ ُ َي ُك ْم َو َل ت َْغ َ ًَْ ْ َْ َْ َ ً َ ً َ َ
عذابا ال۪يما ويسب ِدل قوما
ler onu iki kişiden biri olarak
yurdundan çıkardıkları za-
ْروهُ َف َقد ُ ُ ْ ا َِّل َتن39 ۪ير ٌ شٔ قَد ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ ً ْ َ man, Allah ona elbette yardım
ٍ شيـٔ ۜا والل ع ك ِل etmişti. Hani, onlar mağarada
ني
َْْ َ َ ُ َ َ
ن اث ان ث وا ر ف ك َ ج ُه َّال
۪ين َ خ َر ْ َ ْ ُ ّٰ ُ َ َ َ
نره الل ا ِذ ا
idiler de, o arkadaşına diyor-
ِ ِ du ki: “Üzülme! Çünkü Allah
َّ ْ ْ َ َ َ ول ل ُ َُ ْ َْ ُ ْ
حبِه۪ ل ت َزن ا ِن ا ِذ ه َما ِيف الغارِ ا ِذ يق
bizimle berâberdir!” Derken
ِ ِصا Allah onun üzerine sekînetini
َ
الل َسك۪ين َت ُه َعليْهِ َوايَّ َدهُ ِبُ ُنو ٍد
َ َ ُ ّٰ الل َم َع َناۚ فَاَن ْ َز َل َ ّٰ indirmiş ve sizin görmediğiniz
bir ordu ile onu desteklemiş
ٰ ْ ُّ ُ َ َ َ َّ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ve kâfirlerin sözünü de en
ۜلم تروها وجعل كلِمة ال۪ين كفروا السفل süflî kılmıştı! Allah’ın kelime-
َ َ ُ ّٰ َ ۜ َ ْ ُ ْ َ ّٰ ُ َ
40 َوك َِمة اللِ ِه العليا والل ع ۪زيز حك۪يم
ٌ ٌ
si ise, işte o en ulvîdir! Allah
Azîz’dir, Hakîm’dir.
َّ ُ َ ُ 194
10. CÜZ الت ْو َب ِة سورة TEVBE SÛRESİ 51. De ki: Bizim için Allah’ın
yazdığından başkası bize
َل ُمور ُ ْ َ َ ُ َّ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ْ ُ َ َ ْ َ َ asla erişmez. O bizim sahi-
لق ِد ابتغوا الفِتنة مِن قبل وقلبوا لك ا bimizdir. Onun için müminler
َ ُ َ ْ ُ َ ّٰ ُ ْ َ َ َ َ َ ُّ َ ْ َ َٓ ّٰ َ yalnız Allah’a güvensinler.
48 حىت جاء الق وظهر امر اللِ وهم كارِهون
َول ائ ْ َذ ْن ل۪ى َو َل َت ْفت ّن۪ى ا َ َل يف الْفتْنة
52. De ki: “Bizim için
ُ َُ ْ َ ْ ُْ َ
ِ ِ ِ ومِنهم من يق
siz, ancak iki güzellikten
ۜ birini bekleyebilirsiniz. Biz
َ ار َ ْ ٌ َ ُ َ َ َّ َ َ َّ ِ َ ُ َ َ
49 ين ِ سقطوا ۜ وان جهنم لمح۪يطة بِال
de, Allah’ın kendi katından
۪ veya bizim ellerimizle
ُ ُ ٌَ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ ُْ َُ ٌَ َ َ َ ْ ُ ْ
۪يبة َيقولوا
size ulaştıracağı bir
ا ِن ت ِصبك حسنة تسؤه ۚم واِن ت ِصبك مص azabı bekliyoruz. Haydi
َ َ ُ َّ ُ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ ْ َ
50 قد اخذنا ام َرنا م ِْن قبْل َو َي َت َول ْوا َوه ْم ف ِر ُحون
bekleyedurun. Şüphesiz
biz de sizinle birlikte
َۚالل َنلَاۚ ُه َو َم ْو ٰلنا ُ ّٰ ب َ َ ك َ َ َّ َٓ َ ُ ْ َ ْ ُ beklemekteyiz.”.
قل لن يص۪يبنا ا ِل ما
َ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ ّٰ َ َ َ
53. De ki: İster gönüllü ve-
َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ ُ
قل هل تربصون51 ك المؤمِنون ِ وع اللِ فليتو
rin ister gönülsüz, sizden asla
َ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ ْ ُْ ٓ َّ َٓ
kabul olunmayacaktır. Çünkü
ْم ُ ُ َّ َ َ ْ
ِ ني ونن نتبص ب ِۜ بِنا ا ِل ا ِحدي السني
siz yoldan çıkan bir topluluk
oldunuz.
َ الل ب َع َذاب م ِْن عِنْد ٓه۪ ا َ ْو باَيْد
۪ۘينا ُ ّٰ ُم ُ َ ُ َْ
ان يص۪يب
ِ ِ ٍ ِ
54. Onların sadakalarının
ُ َْ ُْ
kabul edilmesini engelleyen,
قل انفِقوا52 ت ّب ِ ُصون
َ َ َ ْم ُم ُ َ َ َّ
ت َّب ُٓصوا ا ِنا مع َ َ َف onların Allah ve Resûlünü
َ ْ ُ ُ َّ ُ ْ َ َ َ ً َ َ َ
inkâr etmeleri, namaza ancak
َالصلٰوة َّ ون َ ُْ َ َ َ ُ َ َ ّٰ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ٓ َّ
ول ول يات ۪ ِ ا ِل انهم كفروا ب ِاللِ وبِرس
َ ُ َ ْ ُ َ َّ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َ ُ ْ ُ َ َّ
54 ا ِل وهم كسال ول ينفِقون ا ِل وهم كارِهون
َ ْون َمل َ ُ َ َْ َ ُ َ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ َّ ٰ َ ْ ُ ْ
56. Mutlaka sizden ol-
duklarına dair Allah’a yemin
ج ًـٔا يد ِ و ل 56 ون مِنم ولكِنهم قوم يفرق
َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َّ َ َ ً َ َّ ُ ْ َ َ ا َ ْو َم َغ
ederler. Hâlbuki onlar sizden
değillerdir, fakat onlar korkan
57 حون ات او مدخ لولوا ا ِلهِ وهم يم ٍ ار
ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َ َّ َ َْ ْ َ ْ ُْ
bir toplumdur.
ُ
57. Eğer sığınacak bir yer ات فا ِن اعطوا مِن َها َرضوا ِۚ َومِنهم من يل ِم ُزك ِيف الصدق
ُ َّ َ َ َ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ
َول ْو ان ُه ْم َرضوا58 َواِن ل ْم ُيعط ْوا مِن َٓها ا ِذا ه ْم ي َ ْسخطون
yahut mağaralar veya bir de-
lik bulsalardı, koşarak o tara-
fa yönelip giderlerdi.
اللُ ّٰ ۪ينا َ الل َس ُي ْؤت ُ ّٰ ول َوقَالُوا َح ْسبُ َنا ُ ُ الل َو َر ُسُ ّٰ يه ُم ُ ٰ مَٓا اٰت
58. Onlardan sadakalar
َّ َ ّٰ َ ٓ َّ ُ ُ ُ َ َ ْ َ
ا ِن َما59 ون ۟ ول ٓ ۙ ا ِنا ا ِل اللِ َراغ ُِب م ِْن فضلِه۪ ورس
hususunda seni ayıplayanlar
da vardır. Sadakalardan on-
lara da verilirse razı olurlar,
۪ني َعليْ َها
َ َ ْ
۪ني َوال َعا ِمل ك ا َ ات ل ِلْ ُف َق َٓراءِ َوال ْ َم
س ُ َالص َدق َّ
şayet onlara sadakalardan ِ
verilmezse hemen kızarlar.
يل الل
ّٰ
ب س َ ۪ني َويف َ الرقَاب َوالْ َغارم ّ وب ُه ْم َويف ُ َُوال ْ ُم َؤ َّل َفةِ قُل
ِ ۪ ۪ ِ ِ ِ ِ
59. Eğer onlar Allah ve
ٌ ۪يم َحك ٌ الل َعل ُ ّٰ اللِ َو ّٰ ً َ َ َّ ْ َ
Resûlünün kendilerine ver- ح ِْز ٌب
4
60 ۪يم ۜ يل ف ۪ريضة م َِن ِۜ واب ِن الس ۪ب
ْ َ ُ ُ ُ ْ ُ ۜ ٌ ُ ُ َ ُ َ ُ ُ َ َ َّ َّ َ ُ ْ ُ َ َّ ُ ُ ْ َ
diğine razı olup, “Allah bize
yeter, yakında bize Allah da ي ٍ ومِنهم ال۪ين يؤذون انلِب ويقولون هو اذن قل اذن خ
ٰ َ َّ ٌ َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُ َ ّٰ ُ ْ ُ ْ ُ َ
۪ين ا َم ُنوا
lütfundan verecek, Resûlü
de. Biz yalnız Allah’a rağbet لم يؤمِن بِاللِ ويؤمِن ل ِلمؤ ِمن۪ني ورحة ل ِل
ٌ اب اَل ٌ اللِ ل َ ُه ْم َع َذ ّٰ َ ُ َ َ ُ ْ ُ َ َّ َ ْ ُ ْ
edenleriz” deselerdi ya.
60. Sadakalar Allah’tan bir 61 ۪يم مِن ۜم وال۪ين يؤذون رسول
farz olarak ancak, yoksullara,
düşkünlere, zekât toplayıcı-
lara, gönülleri ısındırılacak
61. O, bir kulaktır, diyerek peygambere eziyet edenler
olanlara, kölelere, borçlulara,
de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o
Allah yolunda çalışıp cihat
Allah’a inanır, müminlere inanır ve sizden iman edenler için
edenlere ve sıkıntıda olan
de bir rahmettir. Allah’ın Resûlüne eziyet edenler için elem
yolcuya mahsustur. Allah
dolu bir azap vardır.
hakkıyla bilendir hüküm ve
hikmet sahibidir.
َّ ُ َ ُ 196
10. CÜZ ِالت ْو َبة سورة TEVBE SÛRESİ 65. Eğer onlara, sorsan, el-
bette, biz sadece lafa dalmış
۪يه ۜا َ ادلا ف ً ِ َج َه َّن َم خ َ ار َ َل ن ُ َ ل فَا َ َّنُ َ الل َو َر ُسو َ ّٰ َِم ْن ُيَادِد 66. Boşuna özür dilemeyin!
Çünkü siz, iman ettikten son-
َ َّ َ ُ ْ َ َ ُ َ ُ ْ ُ َ ْ َ ُ ي الْ َعظ ْ َ ٰ
ُ ال ِْز
نل يذر المناف ِقون ان ت63 ۪يم ذل ِك
ra küfrünüzü açığa vurdunuz.
İçinizden bir zümreyi affetsek
ُ َْ ْ ُ ْ ُُ َ ْ ُ ُ ّ َُ ٌَ ُ ْ َْ َ
ۚعلي ِهم سورة تنبِئهم بِما ۪يف قلوب ِ ِه ۜم ق ِل استه ِز ۫ؤا
bile, suçlarında ısrar etmeleri
sebebiyle, diğer bir zümreye
ْ َولَئ ِْن َسا َ ْتلَ ُهم64 ون َ ُ َ ْ َ َ ٌ ْ ُ َ ّٰ َّ
ا ِن الل مخ ِرج ما تذر
azap edeceğiz.
ٰ َ ّٰ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ُ ُ َ َّ ُ َ َّ َّ ُ ُ َ َ
67. Münafık erkekler ve
َ
۪ب قل ابِاللِ واياتِه ۜ لقولن ا ِنما كنا نوض ونلع münafık kadınlar birbirlerin-
َ َْ ُ َْ َ َ َ ُْ
dendir. Çünkü onlar kötülüğü
ْك َف ْر ُتم َ ُ
لتعت ِذروا قد65 ول۪ كن ُت ْم ت ْس َت ْه ِزؤ۫ن ِ َو َر ُس emreder, iyilikten alıkor ve
cimrilik ederler. Allah’ı unut-
ُ ْ َ َٓ َ ُْ َ ْ ُ َ َب ْع َد ا
۪يمان ِ ۜ ْم ا ِن نعف ع ْن طائ ِف ٍة مِن ْم
tular. Allah da onları unuttu!
Çünkü münafıklar fâsıkların
َ ُ َْ ُْ ُ َ َّ َ ً َ َٓ ْ ّ َ ُ
ال ُم َناف ِقون66 ۪ني ۟ َ ب طائ ِفة بِان ُه ْم كانوا م ِرم نع ِذ
ta kendileridir.
َ ُ َْ ُ ُ َ ْ َّ
vaat etti. Allah onlara lânet
ُ ّٰ َو َع َد67 ون ََ
الل س َي ُه ۜ ْم ا ِن ال ُم َنافِق۪ني هم الفا ِسق ِ فن etmiştir! Onlar için devamlı
ُ ْ َ َ َ ُْ َ َ َ ال ْ ُم
bir azap da vardır.
۪ينَ ادل َ
ِ ج َه َّن َم خ َ ار َ َار نَ ك َّف ات وال ِ ِق ف ا ن م ال و ۪ني قِ ف ا ن
ٌ ُ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ
ۙ
68 ف۪يها ۜ ِه حسبه ۚم ولعنهم اللۚ ولهم عذاب مق۪يم
َّ ُ َ ُ
10. CÜZ الت ْو َب ِة سورة198 TEVBE SÛRESİ tıracaktır. Artık onlar için yer-
yüzünde ne bir dost, ne de bir
َ ْ ُْ َ ْ َ َّ ُ ْ ُّ َّيَٓا اَيُّهَا انل
۪ني َواغلظ َعليْ ِه ۜ ْم ار َوال ُم َنافِق ب جَاهِ ِد الكف
yardımcı vardır.
ِ
ْ
75. Onlardan kimi de, Eğer
ّٰ
ِ يلِفون بِالل73 ۪ي
َ ُ ْ َ ُ يه ْم َج َه َّن ُم ۜ َوبئَْس ال َمص ُ َو َما ْ ٰو Allah lütuf ve kereminden
ِ bize verirse, mutlaka sadaka
َ
ْ ْفر َوك َف ُروا َب ْع َد ا ِْس ِمهم َ ُ ْ ََ َ ُ َ ْ َََ ُ َ َ
ما قالوۜا ولقد قالوا كلِمة ال
vereceğiz ve elbette biz sâlih-
ِ ِ lerden olacağız, diye Allah’a
ُالل ّٰ ُ ُ ٰ ْ َ ْ َ ٓ َّ ُٓ َ َ َ َ ُ َ َ ْ َ َ َ
َوه ُّموا بِما لم ينالواۚ وما نقموا ا ِل ان اغنيهم
And içti.
َ ًْ َ ُ َ ُ َُ ْ َ ُ ُ َو َر ُس
76. Allah lütfundan onlara
ْ ْ َ
يا ل ُه ْۚم َواِن ول م ِْن فضلِه۪ۚ فا ِن يتوبوا يك خ verince, onda cimrilik edip
ٰ ْ َ َ ْ ُّ َ َ َ ُ ّٰ ُ ُ ْ ّ َ ُ ْ َّ َ َ َ
yüz çevirerek sözlerinden
َِۚ خرة ِ الل عذابًا ال۪يمًا ِيف ادلنيا وال يتولوا يع ِذبهم döndüler.
ُ َ ْ َ ْ ْ ُ ٰ ٰ ٓ َّ َ َ
na çıkacakları güne kadar
۪ فلما اتيهم مِن ف ِ ِلوا بِه75 ۪ني
ب ه
۪ ل ض َ ال ِ الص َّ م َِن onların kalbine nifak soktu.
ُ َ َ َ ُ ُ َ َ َ َ ّٰ ُ َ ْ َ َٓ ُ َ ْ َ ْ َ ِ ْ َ ٰ
gaybları çok iyi bilen olduğu-
ا ِل يوم يلقونه بِما اخلفوا الل ما وعدوه وبِما كانوا nu hâlâ bilemediler mi?
يه ْم ُ الل َي ْعلَ ُم ِس َّر ُه ْم َو َنْ ٰو َ ّٰ اَل َ ْم َي ْعلَ ُمٓوا ا َ َّن77 ون َ ُ ْ َ
ي ِذب
79. Sadakalar hususunda,
müminlerden gönüllü veren-
َ ط ّوع َّ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َ ُ الل َع َّ ُم الْ ُغ َ ّٰ َوا َ َّن leri ve güçlerinin yettiğinden
۪ني ِ م ال ون ز م
ِ ل ي ۪ين ذ ل ا 78 وب
ۚ ِ ي başkasını bulamayanları çe-
ُ َّ َ َ َ َ َّ َ َ َ َّ َ م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن
ي ُدون ا ِل ُج ْه َده ْم
kiştirip onlarla alay edenler
ِ ل ۪ين ال و ات
ِ ق د الص يف ِ ۪ني var ya, Allah işte onları mas-
َُْ َْ َ ُ ْ َ ُٓ َ ّٰ َ َ
س ِه ْم ِ خف َر ُسو ِل اللِ َوك ِرهوا ان ياه ُِدوا بِام َوال ِ ِه ْم َوانف
erdirmez.
81. Allah’ın Resûlüne kar- ِ
şı gelerek geri bırakılanlar, ََ
ار َج َه َّن َم اش ُّد ُ َال ّۜر قُ ْل ن َ ْ اللِ َوقَالُوا َل َتنْفِ ُروا ِيف ّٰ
يل ب سَ يف
oturup kalmalarına sevindiler. ِ ِ ۪ ۪
Allah yolunda mallarıyla
ً كوا َكث ُ ْ َ ْ َ ً َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ًّ َ
canlarıyla cihad etmek ۪ي ۚا فليضحكوا ق۪ي ولب81 حرۜا لو كنوا يفقهون
َ َٓ ٰ ُ ّٰ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ً َج َٓز
فا ِن رجعك الل ا ِل طائ ِف ٍة82 س ُبون ِ َاء بِمَا كنوا ي
hoşlarına gitmedi ve “Bu
sıcakta sefere çıkmayın”
َّ ُ َ ُ 200
10. CÜZ ِالت ْو َبة سورة TEVBE SÛRESİ 90. Bedevîlerden, özür be-
yan edenler, kendilerine izin
ْع قُلُوبهم َٰ َ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ َْ ُ َ verilsin diye geldiler. Allah ve
ِِ ع ِ بط و ف ِ ِ لا و ال ع م وا ون ي ن اِ ب وا ض ر Resûlüne yalan söyleyenler
ُۘيات َ ْ ال َ ْ اه ُدوا با َ ْم َوالِه ْم َواَنْ ُفسه ۜ ْم َواُولٰٓئ َِك ل َ ُه ُم َ َ erişecektir.
۬ ِ ِ ِ ِ ج 91. Allah’a ve Resûlüne
َْ َّ َ ْ ُ َ ُ ّٰ َّ َ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ُ َ karşı sadık ve samimi ol-
ات ت ۪ري ٍ اعد الل لهم جن88 وا۬ولئ ِك هم المفلِحون dukları takdirde, güçsüzlere,
ٰ ْ َ ْ َ َ َ َ َٓ َ ُّ َ َ َ ْ َ ٌ َ ٌ َ َ merhamet edendir.
ليس ع الضعفاءِ ول ع المرض90 عذاب ال۪يم 92. Kendilerini bindirip
ْادلم ُ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ْ َّ َ َ ْ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َٓ
kimselere de sorumluluk yok-
َّ َ
ِما احِلم عليهِۖ تولوا واعينهم تف۪يض مِن ع tur.
ُ ُ َْ ُ ُ َٓ ْ َ ْ ُ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ
اءۚ َرضوا بِان يَونوا َم َع
den izin isteyenleredir. Çün-
يستاذِنونك وهم اغنِي kü onlar geri kalan kadınlarla
ْ ل َ ُه ْمۜ َس ُي
Resûlüne indirdiği sınırları
tanımamaya daha yatkındır.
99۟ ۪يم ٌ ور َرح ٌ الل َغ ُف َ ّٰ حتِه۪ۜ ا َِّن َ ْ لل يف َر ُ ّٰ خلُ ُه ُم ا ِ د
Allah çok iyi bilendir, hikmet ۪
sahibidir.
98. Bedevîlerden öylesi
99. Bedevîlerden öylesi de vardır ki, Allah’a ve ahiret
vardır ki harcayacağını
gününe inanır, harcayacağını Allah katında yakınlığa ve
zarar sayar ve size belâların
Peygamber’in dualarını almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o,
gelmesini bekler. O kötü belâ
onlar için bir yakınlıktır. Allah onları rahmetine koyacaktır.
kendi başlarına gelmiştir.
Çünkü Allah çok bağışlayan, ziyade esirgeyendir.
Allah pekiyi işiten, çok iyi
bilendir.
َّ ُ َ ُ 202
11. CÜZ ِالت ْو َبة سورة TEVBE SÛRESİ 102. Diğer bir kısmı ise,
günahlarını itiraf ettiler. Bun-
َ الن ْ َصار َو َّال َْ َ َ َ ون م َِن ال ْ ُم َ ُ َّ َ ْ َ ُ َّ َ lar sâlih amelle kötü ame-
۪ين ِ و ين ر
ِ۪ج ا ه والسابِقون الول li birbirine karıştırmışlardır.
َ َ َْ ُ ْ َ ُ ّٰ َ ِ َ ۙ َ ْ ْ ُ ُ َ َّ
الل عن ُه ْم َو َرضوا عن ُه َوا َع َّد ل ُه ْم
Umulur ki Allah tövbelerini
ان رض ٍ اتبعوهم بِا ِحس kabul eder. Çünkü Allah çok
َ ْ َ ٰ َ َٓ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َّ َ
۪يها ابَ ًدۜا ذل ِك الف ْو ُز
bağışlayandır, çok merhamet
ادل۪ين ف ِ ات ت ۪ري تتها النهار خ ٍ جن edendir.
َْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َّ َ ُ َ ْ
ون َوم ِْناه ِل َۜ اب ُم َناف ُِق َ ل ْع
ر ومِمنحولممِنا100العظ۪يم
103. Onların mallarından
ِ sadaka al ki, bununla onları
ْعانلّ َِفاق َل َت ْعلَ ُم ُه ۜ ْم َنْ ُن َن ْعلَ ُم ُه ۜ ْم َس ُن َع ِّذ ُب ُهم ََ ُ َ َ َ َْ
المد۪ينةِمردوا
temizleyesin, onları arıtıp te-
ِ mizlersin. Ve onlara dua et.
ََُ ْ َ ُ َ َٰ َ َ َ ٰ َ ُّ َ ُ َّ ُ ْ َ َّ َ Çünkü senin duan onlar için
واخرون اعتفوا101 ۪ي ٍۚ اب عظ ٍ ني ثم يردون ا ِل عذ ِ مرت huzurdur. Allah çok iyi işiten
ُ ّٰ الًا َوا ٰ َخ َر َس ّي ًئا ۜ َعَس
الل ِ ص َ ً َ طوا َع ُ َ َ ْ ُُ
بِذنوب ِ ِهم خل
ve iyi bilendir.
ِ 104. Allah’ın, kullarından
َ ْ ُ
خذ م ِْن ا ْم َوال ِ ِه ْم102 ۪يم ٌ ور َرح ٌ الل َغ ُف َ ّٰ وب َعلَيْه ۜ ْم ا َِّن َ ا َ ْن َي ُت tevbeyi kabul edici olduğu-
ِ nu, sadakaları kabul ettiğini
َ َ ٰ َّ ََ ّ ّ ُ ُ َ ُ ًَ
َص َدقة تط ّ ِه ُره ْم َوت َزك۪ي ِه ْم ب ِ َها َو َص ِل عليْ ِه ۜ ْم ا ِن َصلوتك
ve Allah’ın tevbeyi çok kabul
eden ve pek esirgeyen oldu-
اللَ ّٰ اَل َ ْم َي ْعلَ ُٓموا ا َ َّن103 ۪يم ٌ ۪يع َعل ٌ الل َسم ُ ّٰ ٌن ل َ ُه ۜ ْم َوَ َ
س
ğunu hâlâ bilmediler mi?
ُ َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ ُ َّ ُ َّ َّ َ ُ
de, Mü’minler de görecekler-
الل ع َمل ْم وق ِل اعملوا فسيى104 هو اتلواب الرح۪يم dir. Sonra gaybı da, görülen
َِ َ َّ َ ْ َ ْ َ ٰ َ ُّ َ ُ َ َ َۜ ُ ْ ُ ْ َ ُ ُ ُ َ َ
âlemi de bilen Allah’ın huzu-
َّ ُ َ ُ 204
11. CÜZ ِالت ْو َبة سورة TEVBE SÛRESİ 114. İbrahim’in babası için
af dilemesi, sadece ona ver-
َ ُ َّ َ ُ ٓ َّ َ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ٓ َّ َ diği sözden dolayı idi. Yoksa
اتلائ ِبون العابِدون الامِدون السائ ِحون الراكِعون onun Allah’ın düşmanı oldu-
َ َ ُ َّ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ٰ ون ْال َ ُ َّ
جد
ğu kendisine belli olunca, on-
وف وانلاهون ع ِن ِ مِرون بِالمعر ِ السا dan uzaklaştı. Şüphesiz ki İb-
ُني لَ ُٓه اَنَّه َ َّ َلبيهِ ا َِّل َع ْن َم ْوع َِدة َو َع َد َٓها ا ِيَّاهُ فَلَ َّما تَب َ
ٍ ۪ ِ
116. Göklerin ve yerin mül-
ۚ kü yalnız Allah’ındır. O diriltir
َ َوما114 ۪يم ٌ حل َ ٌل َّواه َ َ َ ٰ ْ َّ ُ ْ َ َّ َ َ ّٰ ٌّ ُ َ
عدو ِللِ تبا مِن ۜه ا ِن ا ِبره۪يم
ve öldürür. Sizin için Allah’tan
başka ne bir dost ne de bir
ني َ ّ َحّٰىت يُب َ يه ْم ُ ض َّل قَ ْومًا َب ْع َد ا ِذْ َه ٰد ِ ُالل ِل ُ ّٰ ان َ َ
ك
yardımcı vardır.
ِ
ْ َ ّ ُ َ ّٰ َّ َۜ ُ َّ َ َ ْ ُ َ
117. And olsun Allah; Pey-
َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ُ َ
mının kalpleri eğrilmeğe yüz
ُ َ
۪يت َومَا ل ْم ُۜ َو ُيم ْ ُض ي ۜ ِ ْ ال
ر ات و ِ ل ملك السمو
tuttuktan sonra, sıkıntılı bir
۪ zamanda ona uyan muhacir-
ُالل ّٰ َ َ ْ َ َ َ َ َ ّ َ ْ ّٰ ُ ْ
لقد تاب116 ۪ي ص ن ل و ل و ِن م ِ الل ون د مِن
lerle ensarın tövbelerini kabul
ٍ ٍِ ِ etmiştir. Evet, onların tövbe-
ُ۪ين َّات َب ُعوه َ الن ْ َصار َّال َْ َ َ َ ُ ْ َ ّ َّ َ َ lerini kabul etmiştir. Şüphesiz
ِ ج ۪رين و ِ ب والمها ِ ِ ع انل O, onlara çok şefkatli ve çok
َّ ُ َ ُ
11. CÜZ ِالت ْو َبة سورة206 TEVBE SÛRESİ 126. Onlar, her yıl bir veya
iki kez imtihan edildiklerini
َّ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ َ َ َّ ُ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ görmüyorlar mı? Sonra da
ِيا ايها ال۪ين امنــوا قات ِلوا ال۪ين يلونم مِن الكفار ح ِْز ٌب
ne tevbe ediyorlar ne de ibret
َْ
2
َ َّ ُ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ ُٓ َ ْ َ ً َ ْ ْ ُ ُ َ
123 جدوا ف۪يم غِلظة واعلموا ان الل مع المتق۪ني ۜ ِ ول
alıyorlar.
َ َ ْ ُ ُّ َ ُ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ٌ َ ُ ْ َ ْ ُ َٓ َ ِ َ
127. Bir sûre indirildiği za-
ُادتْه واذا ما ان ِزلت ســورة ف ِمنهم من يقــول ايم ز man, birbirlerine bakarak,
ٰ َ َّ َّ َ َ ً َ
“sizi birisi görüyor mu?” diye
ُ ً ْ ادتْ ُه َ ََ ٰ
ــم ا۪يمَانا َوه ْم ۪ين ا َم ُنــوا فز ه ِذ ٓه۪ ا۪يمانــاۚ فاما ال sorarlar, sonra da giderler.
ُ ُ َ َّ َّ َ َ
Anlamayan bir kavim oldukla-
َْ َ ٌ َ ُ َْ َْ
۪ين ۪يف قلوب ِ ِه ْم َم َرض ف َزادت ُه ْم واما ال124 شون ِ يســتب rı için Allah onların kalplerini
َ َ َ ُ ُ ْ ٰ
çevirmiştir.
َ َ ْ
ا َول يَ َر ْون125 س ِه ْم َو َماتوا َوه ْم كاف ُِرون ِ رِجسًا ا ِل رِج 128. And olsun size ken-
َ ُ ُ َ َ َّ ُ ْ َ َّ َ ْ َ ً َّ َ َ ّ ُ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ dinizden öyle bir Peygamber
وبون ني ثم ل يت ِ ت ر م و ا ةر م م ع
ٍ ِ ۪ ل ك يف ــون انهم يفتن gelmiştir ki, sizin sıkıntıya
ُ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َٓ َ َ َ َّ َّ ُ َ
ورةٌ نظ َر َب ْعض ُه ْم واِذا ما ان ِزلت س126 َوله ْم يَذك ُرون
uğramanız ona çok ağır ge-
lir. Çünkü o size çok düşkün,
ۘاللُ ّٰ ب َ فَا ِْن تَ َول َّ ْوا َف ُق ْل َح ْســ128 ۪يم ٌ ۪ني َر ُ ۫ؤٌف َرح َ بال ْ ُم ْؤ ِمن yüce Arş’ın sahibidir.”.
ِ ِ
َْ ْ ْ
ُ ُ َّ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ ٰ ٓ َ
129 ت َوه َو َر ُّب ال َع ْرِش العظ۪ي ِم لا َِل ا ِل هــ ۜو عليهِ توك
ٌ ّ َ ٌ َّ ّ َ ُ ُ ُ َ ُُ ُ ُورة
َ ُس
َ ِ َو
ه ك َّيةَ ِ كية َوم
ِه ِ س يونَس م َ يونس
ورة
َاٰي
10 - YUNUS َ ٰ ُ ْ ْ ِ ة َوتSÛRESİ
ٌَ ٌَ
ٍ سع ُ اي
ات َ
ات
ٍ مِائ وت ِسع مِائة
َّ ح ٰمن ْ َّ ّٰ
10 - YUNUS SÛRESİ
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
ًاس َع َجبا َّ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ٰ َ ْ ٰ۠ ٓ
Bismillâhirrahmânirrahîm ِ اكان ل ِلن1 ــاب الك۪ي ِم ِ الر ت ِلك ايات الكِت
َــاس َوبَِّش َّال۪ين َ َّا َ ْن ا َ ْو َحيْ َنٓا ا ِٰل َر ُجــل مِنْ ُه ْم ا َ ْن اَنْذر انل
ِ ِ
1. Elif. Lâm. Râ. İşte bun-
ِ ٍ
َ ْ َ َ
lar hikmet dolu Kitâb’ın
َّ َ ْ ْ َ َ َ ْ ُ َ َّ َ ُٓ َ ٰ
âyetleridir.
صد ٍق عِن َد َر ّب ِ ِه ۜ ْم قــال الكاف ُِرون ا ِن ِ امنوا ان لهــم قدم
َّ الل َّال۪ي َخلَ َق ُ ّٰ ُم ُ َّ َ َّ َ َ ٰه َذا ل
2. İçlerinden bir adama:
ات ِ الس ٰم َو ا ِن رب2 ني ٌ ح ٌر ُمب ِ ا س
İnsanları uyar ve iman
۪
edenlere, Rableri katında
َْ ْ ََ ْ ل ْرَض يف س َّتةِ اَيَّام ُث َّم َْ َ
onlar için yüksek bir doğruluk ــت ٰوى ع ال َع ْرِش يُ َدبّ ِ ُر ال ْم َۜر َ اس
ٍ ِ ۪ وا
makamı olduğunu müjdele,
ُ ُ ّٰ ــم ُ ٰ ْ ْ َّ َ ْ
diye vahyetmemiz, insanlar الل َر ُّب ْم ُ ِ ۪يع ا ِل م ِْن َبعــ ِد ا ِذنِه۪ۜ ذل ٍ مــا مِن شــف
َ
َ ْ ُ ُ ْ َ َْ َ ُ َّ َ َ َ َ َ ُ ُ ُ ْ َ
için şaşılacak bir şey mi oldu
ki, o kâfirler, bu elbette apa-
ــم ج۪يعًا جع ِ ر م ِ ه ــ ل ِ ا 3 ون فاعبــدوهۜ اف تذكــر
َ جز َي َّال َّ اللْ َق ُث َ ْ اللِ َحقًّا ۜ ا ِنَّ ُه َيبْ َد ُؤا
çık bir sihirbazdır, dediler!
ْ َ۪يدهُ ل ُ ــم يُع ّٰ َ ْ َ
3. Şüphesiz ki Rabbiniz, ۪ين ِ ِ وعد
َ َ َ َ َّ َ ْ َّ ا ٰ َم ُنــوا َو َعملُوا
۪ين كف ُروا ل ُه ْم ِۜ ات بِالقِ ْس ِ َ ال
gökleri ve yeri altı gün içinde
yaratan, sonra da Arş’a kuru- ــط وال ِ الص ِ
َ ُْ ُ َ ٌ اب اَل َ َ َ َ ْ ٌ َ َ
lup işleri yerli yerince düzene
koyan Allah’tır. O’nun izni ol- 4 ۪يم بِمَا كانوا يَف ُرون ٌ ــذ ۪ي وع ٍ شاب مِن ح
maksızın, hiç kimse şefaat-
َ َ ً ُ َ َ َ ْ َ ً َٓ َّ َ َ َ َّ َ ُ
çi olamaz. İşte O, Rabbiniz ورا َوق َّد َرهُ َم َنازِل ضياء والقمر ن ِ س َ ْ
ــم الش ل ع ج ۪ي ال هو
Allah’tır. O hâlde O’na kulluk
َ ْ الل ذٰل َِك ا َِّل ب ُ ّٰ اب مَا َخلَ َق ْ َ َ ّ َ َ َ ََُْ
edin. Hâlâ düşünmüyor ۜال ّ ِق ِ
َۜ ال َِس السن۪ني و ِ تلِ علموا عدد
َّ َ ْ َ ََُْ ْ َ ْٰ ُ ّ َُ
musunuz?
َ َّ َ ْ َّ َ
4. Hepiniz hesap vermek ا ِن ِيف اخِ ِف ال ِل وانلهار5 ات ل ِقو ٍم يعلمون ِ يف ِصل الي
üzere O’nun huzuruna gö-
َ ُ َّ َ ْ َ َ ٰ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ّٰ َومَا َخلَ َق
türüleceksiniz. Allah bunu 6 ات ل ِقو ٍم يتقون ٍ ات والرِض لي ِ الل ِيف السمو
gerçek olarak vaat etmiştir.
Çünkü O, halkı önce yaratır,
sonra da iman edip iyi işler 5. Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve
yapanlara adaletle mükâfat hesabı bilmeniz için ona menziller takdir eden O’dur. Allah
vermek için geri çevirir. Kâfir bunları, ancak bir gerçeğe istinaden yaratmıştır. O, bilen
olanlara gelince, inkâr etmek- bir kavme âyetlerini açıklamaktadır.
te oldukları şeylerden ötürü
onlar için kaynar sudan bir 6. Gece ve gündüzün değişmesinde, Allah’ın göklerde
içki ve acıklı bir azap vardır. ve yerde yarattığı şeylerde, sakınan bir kavim için elbette
nice ibretler vardır!
ُ َ ُ 208
11. CÜZ ورةُ يُونَس س YUNUS SÛRESİ dan tenzih ederiz!” Orada
birbirleriyle karşılaştıkça söy-
ُّ َ ْ ْ ُّ ٰ َ ْ َ َ َٓ َ ُ ْ َ َ َ َّ َّ
ادلن َيا َواط َمانوا ِ اءنا َو َر ُضوا بِاليوة
ledikleri ise “selâm” dır. Onla-
ا ِن ال۪ين ل يرجون ل ِق rın son sözleri şudur: Hamd,
ضهُ َم َّر َّ ُ لنْب ٓه۪ ا َ ْو قَاع ًِدا ا َ ْو قَٓائ ِمًاۚ فَلَ َّما َك َش ْف َنا َعنْ ُه َ
sanki kendisine dokunan bir
ِ ِ sıkıntıdan ötürü bize dua et-
َ ض َم َّس ُهۜ َك ٰذل َِك ُز ّي َن ل ِلْ ُمْسف ّ ُ َكا َ ْن ل َ ْم يَ ْد ُع َنٓا ا ِٰل
memiş gibi geçip gider. İşte
۪ني ِ ِ ٍ böylece haddi aşanlara yap-
ُ َ ُ 210
11. CÜZ ورةُ يُونَس س YUNUS SÛRESİ ve her taraftan dalgalar onla-
ra hücum eder de çepeçev-
ْ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ْ َ ْ ً َ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ َٓ َ
اء َم َّست ُه ْم ا ِذا ل ُه ْم َمك ٌر ۪ٓيف
re kuşatıldıklarını anlayınca
واِذا اذقنا انلاس رحة مِن بع ِد ض dini Allah’a has kılarak “And
َ ُ َ َ ْ َ َّ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ُ َ َ ٰ
21 سع َمك ًرۜا ا ِن ُر ُسل َنا يَ ُت ُبون مَا ت ْمك ُرون
olsun, eğer bizi bundan kur-
ايات ِن ۜا ق ِل الل ا tarırsan, mutlaka şükreden-
ْ ُ ْ ْ ُ ْ ُ َ ٓ ّٰ َ ْ َ ْ َ ّ َ ْ ْ ُ ُ ّ َ ُ َّ َ ُ lerden olacağız” diye Allah’a
ك ۚ ِ ب والح ۜ ِر حىت ا ِذا كنتم ِيف الفل ِ هو ال۪ي يس ِيكم ِيف ال yalvarırlar.
ٌ َ ٌ ْ َ َٓ َ ُ َ َ َ ّ َ ْ َ َ
ِ اءت َها ۪ريح ع ْ
ٍ وج َري َن ب ِ ِهم ب ِ ۪ر
23. Fakat onları kurtarın-
صف يح طيِب ٍة وف ِرحوا بِها ج ca, onlar hemen yeryüzünde
َ ُ َّ َ ٓ َ
ۙان َوظن ُّوا ان ُه ْم اح۪يط ب ِ ِه ْم َ َ ّ ُ ْ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َٓ َ haksız yere azgınlık yapma-
ٍ وجاءهم الموج مِن ك ِل م ya başlarlar azgınlıklar sırf
َ ُ َ ٰ َ ْ َ َ َ ّ َُ َ ْ ُ َ ّٰ ُ َ َ
۪ينۚ لئ ِْن انَيْ َنا م ِْن ه ِذه۪ نلَكون َّن
kendi aleyhinizedir. Mutlaka
الل ملِص۪ني ل ادل دعوا dönüşünüz bizedir ve yaptı-
َْ َ ُ ُ َ ُ ٰ ْ َ ٓ َّ َ َ َّ َ
يه ْم ا ِذا ه ْم َيبْغون ِيف ال ْرِض َ كر
ğınız şeylerin karşılığını gö-
فلما ان22 ين ۪ ِ مِن الشا receksiniz.
َ ُ ُ ْ َ ٰ ٓ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ ّ َ ْ ْ َ
س ْمۙ َم َتاع
24. Dünya hayatının hâli,
ِ ي ال ۜ ِق يا ايها انلاس ا ِنما بغيم ع ان
ف ِ بِغ ancak gökten indirdiğimiz bir
ْ ْم بمَا ُكنْ ُتم ُ ُ ّ َ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َّ ُ َ ْ ُّ ِ ٰ َ ْ yağmurun hâli gibidir ki, in-
ِ جعم فننبِئ ِ اليوة ادلنيا ثم ا ِلنا مر sanların ve hayvanların ye-
ْ َ ْ َ َٓ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ ُ َ
ِ ا ِنما مثل اليوة ِ ادلنيا كما ٍء انزنلاه مِن السماء23 ت ْع َملون
ٓ َ َّ َ ُ َ dikleri yeryüzü bitkileri onun-
la yetişip birbirine karışmıştır.
ٓ ْ َ ْ ُ َّ ُ ُ ْ َ َّ َْ ُ ََ َ ََْ َ
اس َوالن َعا ُۜم َح ّٰىت ات ال ْرِض مِما ياكل انل
Nihayet yeryüzü zinetini ta-
فاختلط بِه۪ نب kınıp süslendiği ve sahipleri
َ َ َّ َ ُ ْ َ َ ْ َ َّ َّ َ َ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ َٓ
ت َوظ َّن اهل َهٓا ان ُه ْم قاد ُِرون
de ona kadir olduklarını san-
ت الرض زخرفها وازين ِ ا ِذا اخذ dıkları bir sırada, gece veya
ْ َ َ ْ َ َ ً َ َ َ ْ َ َ َ ً َ َ ْ َ ً ْ َ َ ُ ْ َ َٓ ٰ َ ۙ َٓ ْ َ َ
۪يدا كن ل ْم تغ َن
gündüz ona emrimiz gelir de,
عليها اتيها امرنا لي او نهارا فجعلناها حص onu sanki dün orada değilmiş
ُ َ ُ
11. CÜZ ورةُ يُونَس س212 YUNUS SÛRESİ 36. Onların çoğu zandan
başka bir şeye uymaz. Şüp-
ال ّ ِق َ ْ الل َي ْهد۪ي ل ِلْ َح ّۜق ا َ َف َم ْن َي ْه ٓد۪ي اَِل ُ ّٰ ال ّۜق قُل َ ْ َم ْن َي ْه ٓد۪ي اَِل 37. Kur’an Allah tarafın-
ِ ِ ِ dan lütfedilmiştir. Başkası
َ ْ َ ْ۠ ُ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ٓ َّ ٓ ّ َ َ ْ َّ َ َ َ َّ ُ ْ َ ُّ َ َ tarafından uydurulmuş değil-
ى فما لم كيف ۚ احق ان يبع امن ل ي ِه ۪دي ا ِل ان يهد dir. Ancak kendinden önce-
ْ َ َّ َّ َ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ َّ َ َ َ َ ُ َْ
ثه ْم ا ِل ظنًّا ۜ ا ِن الظ َّن ل ُيغن۪ى وما يبِع اك35 تك ُمون
kini doğrulayan ve o Kitab’ı
açıklayandır. Onda şüphe
َٰ َ َ
َومَا كن هذا36 ۪يم ب ِ َما َيف َعلون
َ ُ ْ ٌ الل َعل َ ّٰ ال ّق َشيْـًٔا ۜ ا َِّن َ ْ م َِن
yoktur, o âlemlerin Rabbi
ِ tarafındandır.
35. De ki: Ortak koştuklarınızdan hakka iletecek olan 42. Onlardan sana kulak
var mı? De ki: “Hakka Allah iletir.” Öyle ise hakka ileten mi verenler de vardır fakat sağır-
uyulmaya daha lâyıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi lara, hele akılları da ermiyor-
kendine doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor! Nasıl sa, sen mi işittireceksin?
böyle yanlış hüküm veriyorsunuz!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 213
ANA SAYFAYA DÖN
ُ َ ُ
11. CÜZ ورةُ يُونَس س214 YUNUS SÛRESİ 57. Ey insanlar! Size Rab-
binizden bir öğüt, gönüllerde
ْ ْ َ َْ ْ َول َ ْو ا َ َّن ل ُِك ّل َن ْفس ظَلَ َم
۪ۜت مَا ِيف ال ْرِض لف َت َدت بِه
olan bir şifa, müminler için bir
ٍ ِ hidayet ve rahmet gelmiştir.
ْ ْ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ْ ُ َ َ َّ َ َ َ َ َّ ُّ َ َ َ
اب وقِض بينهم بِالقِس ِط ۚ واسوا انلدامة لما راوا العذ
58. De ki: Ancak Allah’ın
lütfu ve rahmetiyle, işte bun-
َٓ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ّٰ َّ َٓ َ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ larla sevinsinler. Bu, onların
ض ال ِۜ ات والر ِ ال ا ِن ِللِ ما ِيف السمو54 وهم ل يظلمون topladıklarından daha hayır-
ْ ُ ُه َو ي55 ون َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ٌّ َ ّٰ َ ْ َ َّ lıdır.
۪ ن اكثهم ل يعلم ِ ا ِن وعد اللِ حق ول 59. De ki: “Allah’ın helal
ُ ْ َ َٓ ْ َ ُ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُ َ ُ َُ
اءت ْم يا ايها انلاس قد ج56 ۪يت َوا ِلْهِ ت ْر َج ُعون ويم
kılıp sizin için indirdiği rızıkla-
rın, bir kısmına haram ve bir
ٌ َ ْ َ َ ً ُ َ ُ ُّ َ ٌ َٓ َ ْ ُ ّ َ ْ ٌ َ ْ َ
موعِظة مِن ربِم و ِشفاء ل ِما ِيف الصدورِ وهدى ورحة
kısmını da helâl demeye ne
hakkınız var?” De ki: Hükmü
ْ ْ َ َ ٰ َ َ ْ َ َ ّٰ ْ َ ُْ َ ل ِلْ ُم ْؤ ِمن
حتِه۪ فبِذل ِك فل َيف َر ُحوۜا
siz mi vereceksiniz yoksa biz
قل بِفض ِل اللِ وبِر57 ۪ني mi.
ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ َْ ٌ ْ ُه َو َخ
الل ل ْم قل ارايتم ما انزل58 ي مِمَّا ي َم ُعون
60. Allah’a karşı yalan uy-
duranların kıyamet günü hak-
ْ َ ُ َ َ َ ُ ّٰ ٰٓ ْ ُ ۜ ً َ َ َ ً َ َ ُ ْ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ْ
لل اذِن ل ْم ام مِن رِز ٍق فجعلتم مِنه حراما وحل قل ا
kındaki zanları nedir? Şüp-
hesiz Allah insanlara karşı
َاللِ الْ َك ِذب ّٰ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ ُّ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ّٰ َ َ
وما ظن ال۪ين يفتون ع59 ع اللِ تفتون
çok lütufkârdır. Fakat onların
çoğu şükretmezler.
ْث ُهم ََك ْ َ َّ ٰ َ َّ َ َ ْ َ ُ َ َ ّٰ َّ َ ٰ ْ َ ْ َ
ن ا ِ يوم القِيم ِةۜ ا ِن الل لو فض ٍل ع انلاِس ول 61. Sen hangi işte bu-
ٰ ُ ْ َ ُ ُ َ َ ُ ْ َ
lunursan bulun, ona dair
ْ َُْ
َومَا تون ۪يف شا ٍن َومَا تتلوا مِن ُه م ِْن ق ْرا ٍن60۟ ليَشك ُرون
Kur’an’dan ne okursan oku
ve hangi şeyi yaparsanız ya-
َ ُ ُْ ً ُ ُ َ ُ َّ َ َ ُ َ َ
َول ت ْع َملون م ِْن ع َم ٍل ا ِل ك َّنا َعليْ ْم ش ُهودا ا ِذ تف۪يضون
pın, siz ona daldığınızda biz
sizi mutlaka görürüz. Ne yer-
َ َ َْْ َ َْ َ َ ْ
ف۪يهِۜ َومَا َيع ُز ُب ع ْن َر ّبِك م ِْن مِثقا ِل ذ َّر ٍة ِيف الرِض ول
de, ne de gökte, zerre ağırlı-
ğınca, bu zerreden daha kü-
ُ َ َّ َ َ ْ َ َٓ َ َ ٰ ْ َ َ ْ َ َٓ َ َٓ َّ çük veya daha büyük olsun,
61 ني ٍ اب م ۪ب ٍ ِيف السماءِ ول اصغر مِن ذل ِك ول اكب اِل ۪يف كِت hiçbir şey Rabbinden uzak ve
gizli olmaz; hepsi muhakkak
apaçık bir kitaptadır.
54. O gün zulmetmiş olan herkes, eğer yeryüzündeki
her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için onu fidye verir.
Azabı gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar.
Onlara zulmedilmeksizin aralarında adaletle hükmedilir.
55. Bilesiniz ki, göklerde ve yerde olan her şey Allah’ın-
dır. Yine bilesiniz ki, Allah’ın vaadi haktır, fakat onların çoğu
bilmez.
56. O hem diriltir hem de öldürür ve yalnız O’na döndü-
rüleceksiniz.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 215
ANA SAYFAYA DÖN
ُ َ ُ 216
11. CÜZ ورةُ يُونَس س YUNUS SÛRESİ 73. Yine de onu yalanladı-
lar, biz de hem onu hem de
ُ َ َُ َ َ َ ْ ِْ َ َ ْ َ َ َ ْ ٍ ُ َََ ْ َْ َ ُْ َ
ب َعليْ ْم
onunla beraber gemide bu-
واتل علي ِهم نبا نوۢح ا ِذ قال ل ِقو ِمه۪ يا قوم ا ِن كن ك ح ِْز ٌبlunanları kurtardık ve onları
ْ َ َ ُ ْ َّ َ َ ّٰ َ َ َ ّٰ
4
ُ َ ٰ ََْ ََ
ت فاج ُِٓعوا ا ْم َرك ْم ِ َ۪يي بِاي
yeryüzünde halifeler kıldık;
ات اللِ فعل اللِ توك ۪ ك ذ ام وت
۪ مق âyetlerimizi yalanlayanları da
ُٓ ْ ُ ً ُ ُ َ ُ َ ُ َ ُ ُ َ َٓ َ ُ َ
كءك ْم ث َّم ل يَ ْن ا ْم ُرك ْم َعليْ ْم غ َّمة ث َّم اقضوا
suda boğduk. Bak ki uyarıla-
وش rıma uymayanların da sonu
ْ َ ْم م ِْن ا ُ ُ ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َّ َ َ ْ َ ُ ا ِ َ َّل َو َل ُتنْ ِظ
ج ۜ ٍر فا ِن تولتم فما ساتل71 ون ر
nasıl oldu!
ِ
َ ون م َِن ال ْ ُم ْسلِم َ ُ َ ْ َ ُ ْ ُ َ ۙ ّٰ َ َ َّ َ ْ َ ْ
74. Sonra onun arkasından
72 ۪ني ا ِن اج ِري ا ِل ع اللِ وامِرت ان اك birçok peygamberi kendi top-
َ َٓ َ ُ ْ ْ ُْ ُ َ َ َ َ َّ َ َ َّ َ َ
lumlarına gönderdik. Onlara
ك َو َج َعل َناه ْم خئ ِف ِ فكذبُوهُ فنجيْناهُ َوم ْن معه ِيف الفل mucizeler getirdiler. Fakat
ُ َ َ َ َ ُ ْ َ ٰ َّ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ َ
onlar daha önce yalanladık-
۪ين كذبُوا بِايَات َِناۚ فانظ ْر كيْف كن َعق َِبة واغرقنا ال ları şeye inanacak değillerdi.
76 ني ٌ ِح ٌر ُمب ْ ال ُّق م ِْن عِنْدِنَا قَالُٓوا ا َِّن ٰه َذا لَس َ ْ جاء ُه ُم َ َٓ فَلَ َّما
۪
76. Katımızdan onlara hak
ْ َ َ ٰ ْ َ ْ ُ َ َٓ َّ َ ّ َ ْ َ ُ ُ َ َ ٰٓ ُ َ َ
gelince: “Bu elbette apaçık
ِح ٌر هذاۜ َول ُيفل ُِح قال موس اتقولون ل ِلح ِق لما جاءك ۜم اس bir sihirdir” dediler.
ُ َ ُ
11. CÜZ ورةُ يُونَس س218 YUNUS SÛRESİ 92. Senden sonra gelecek-
lere ibret olman için, bugün
َ ّ َٓ َّ َ َ َ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ َ َ
ان َس ۪بيل
senin cesedini kurtaracağız.
ِ قال قد ا ۪جيبت دعوتما فاستق۪يما ول تبِع İşte insanlardan birçoğu, ha-
ْ َ َ ْ ْ َ َٓ ْ ٓ َ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ
سائ۪ل الَح َر فات َب َع ُه ْم
kikaten âyetlerimizden gafil-
ِ وجاوزنا بِبن۪ى ا89 ال۪ين ل يعلمون dirler.
ت ُ ْودهُ َب ْغيًا َو َع ْد ًواۜ َح ّٰ ٓىت ا َِذٓا ا َ ْد َر َك ُه الْ َغ َر ُقۙقَ َال ا ٰ َمن
ُ ُُ َ ُ ْ َ ْ
ف ِرعون وجن
93. And olsun biz İsra-
il oğullarını güzel bir yurda
90۪ني َ ساي ٔ َل َواَن َ۬ا م َِن ال ْ ُم ْسلِم َٓ ْ ِ ت به۪ َب ُنٓوا اْ َانَّ ُه َٓل ا ٰ َِل ا َِّل اَّل۪ٓي ا ٰ َم َن yerleştirdik ve onlara temiz
۪ ِ nimetlerden rızık verdik. Ken-
ْ َ
فالَ ْو َم91 ۪ين َ سد ْ ْ
ِ ت م َِن ال ُمف َ ْت َقبْ ُل َو ُكن َ ْآٰلْ ٰـ َٔن َوقَ ْد َع َصي dilerine ilim gelinceye kadar
ayrılığa düşmediler. Şüphe-
ً ك َ َّ ِ َ ۜ ً َ ٰ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َ َ ّ َ ُ siz ki Rabbin, kıyamet günü
۪يا ننج۪يك بِبدن ِك تلِ كون ل ِمن خلفك اية وان onların, aralarında ihtilaf et-
َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َ َٰ ْ َ
ِ َّم َِن انل
mekte oldukları şeyler hak-
ولقد بوانا بن۪ى ا ِساي۪ل92 ون ۟ اس عن ايات ِنا لغاف ِل kında hükmedecektir.
ّٰاخ َتلَ ُفوا َحىت ْ َ َ َ ّ َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ ُ
ات فما ِۚ صد ٍق ورزقناهم مِن الطيِب ِ مبوا
94. Eğer sana indirdiği-
mizden kuşkuda isen, sen-
ْ ْ َ َّ ْ ْ ُ َ َٓ
اءه ُم العِل ُمۜ ا ِن َر َّبك َيقض۪ى بَيْ َن ُه ْم يَ ْو َم القِيٰ َمةِ ف۪يمَا ج
den önce Tevrat’ı okuyanlara
sor. And olsun ki, Rabbinden
َ َ ْ َْ ٓ ّ َ َ ْ فَا ِْن ُكن93 ونَ ُ ََْ ُ َ
ت ۪يف ش ٍك م َِّما ان َزنلَ ٓا ا ِلْك كنوا ف۪يهِ يتلِف
sana hak gelmiştir. Sakın
şüphecilerden olma!
َْ َّ َ َ َّ َ
sun.
َ ُ َ َ ّٰ ٰ
95 ين َ اس
ِ۪ ات اللِ فتكون م َِن ال ِ َ۪ين كذبُوا بِاي مِن ال 96. Rabbinin sözüne itiraz
َ ْ َ َ ُ َ ِك َ ْ ْ َ َ ْ َّ َ َ َّ َّ
96 ۙت َر ّبِك ليُؤم ُِنون
edenler inanmazlar,
ا ِن ال۪ين حقت علي ِهم 97. Onlara istedikleri bütün
َ اللَ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ّٰ َ َ ٰ ُّ ُ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ mucizeler gelmiş olsa bile,
97 ۪يم وو جاءتهم كل ا ٍة حىت روا العذاب elem verici azabı görünceye
kadar iman etmezler.
َ ْ ُ َ ْ ُ ْ ْ ُ َ ْ َ َ ًّ َ َ ٰ َ ُ َ ٰ َ َّ َ
yerde neler var, bakın!” Fakat
inanmayan bir topluma delil-
قل يَٓا ايُّهَا103 ۪۟ني وال۪ين امنوا كذل ِكۚ حقا علينا نن ِج المؤ ِمن
َ َ َّ ُ ُ ْ َ َٓ َ
ler ve uyarılar fayda sağla-
َ ّ َ ُْ ْ
maz.
۪ين ت ْع ُب ُدون انلَّاُس ا ِن كن ُت ْم ۪يف ش ٍك م ِْن د۪ين۪ى ف اعبد ال
ُي ْم َواُم ِْرت ُ ّٰ َ َ َ َّ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ْ ٰ َ ّٰ ُ ْ
102. Onlar, kendilerinden
önce gelip geçmiş toplumla- ۚ ن اعبد الل ال۪ي يتوف ِ ون اللِ ول ِ مِن د
ً َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َۙ ْ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ
rın günlerinin benzerlerinden
ّ
۪ۚين حن۪يفا ِ وان اق ِم وجهك ل ِل104 ان اكون مِن المؤ ِمن۪ني
başkasını mı bekliyorlar! De
ُ َ ُ
11. CÜZ ورةُ يُونَس س220 HUD SÛRESİ 109. Sen, sana vahyoluna-
na uy ve Allah hükmedinceye
َ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َّ ُٓ َ َ َ َ َ ّ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ kadar sabret. O hâkimlerin en
ي ف ٍ ض ف ك ِشف ل ا ِل هوۚ واِن ي ِردك ِب ٍ ِ واِن يمسسك الل ب hayırlısıdır.
ْ ُ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ َٓ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َّ َٓ
قل107 ۪يم راد ل ِفضلِه۪ۜ يص۪يب بِه۪ من يشاء مِن عِبادِه۪ۜ وهو الغفور الرح
َّ َ ٰ ْ َ ُ
ال ُّق م ِْن َر ّبِ ْۚم ف َم ِن اه َتدى فا ِن َماَ ْ ك ُم
ُ َ َٓ ْ َ ُ َّ َ ُّ َ َٓ
يا ايها انلاس قد جاء
ُ ْ َ َ َ۬ َ َٓ َ َ ْ َ َ ُّ َ َ َّ َ َّ َ ْ َ َ ْ َ
11 - HUD SÛRESİ
108۪ۜيلٍ كوَ ْمب
ِ َي ْه َتد۪ينلِ ف ِسه۪ۚومنضلفا ِنماي ِضلعليهاۚومااناعلي Bismillâhirrahmânirrahîm
َ الَاكِم ْ ُ ْ َ َ ُ َ ُ ّٰ َ ُ ْ َ ّٰ َ ْ ْ َ َ ْ َ ٰٓ ُ َ ْ َّ َ
109 ۪ني واتبِع ما يوح ا ِلك واص ِب حىت يم اللۚ وهو خي
ٌ ّ َ ّ ُ ُورة
1.Elif. Lâm. Râ. Hikmet sa-
هَ ِ َو ك َّية َ ُس
ِه َ ِ ورةُ ُهو ٍد َمك َِّي ٌة َومَ هو ُس ٍد hibi ve her şeyden haberdar
ً ٰ َ ُ11 ً َ ْ ٰ َ - َ HUD َ َ َ ٌٌ َ َ َ ٌَ
olan tarafından âyetleri sağ-
ُ ْ َ ٌSÛRESİ
ايَة ون ايشون
ة ث وثث و ِعشو ِع ث مِائة مِائة lamlaştırılmış, sonra da açık-
lanmış bir kitaptır.
ْ َّ ّٰ
َّ ح ٰمن
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر 2. Allah’tan başkasına iba-
َّ َ َ َ ت م ِْن َ ُدل ْن ْ َت اٰيَاتُ ُه ُث َّم فُ ّصل
ْ حك َِم ْ ُ اب ا ٌ ال ٓ ٰر ۠ك َِت
det etmemeniz için. Şüphesiz
ال1ۙي ب
ٍ ۪ ٍ خ ۪ي ك ح ِ ki ben, O’nun tarafından size
ْ ْ َ َ ٌ َ َ ٌ َ ُ ْ ْ ُ َ َّ َ ّٰ َّ ُٓ ُ ْ َ
bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.
اس َتغفِ ُروا وا ِن2ۙالل ا ِنن۪ى لم مِنه نذ۪ير و بش۪ي ۜ تعبدوا ا ِل 3. Rabbinizden af dileyiniz,
َ ٰٓ ً ْم َم َت ُ ْ ّ َ ُ ْ َ ُٓ ُ َّ ُ ْ ُ َّ َ
اع َح َس ًنا ا ِل ا َج ٍل ُم َسًّم
pişmanlık duygusu ile O’na
ربم ثم توبوا ا ِلهِ يمتِع yöneliniz ki, belirli bir sürenin
ُ َ ُ َ َ ّٓ َ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َّ ُ ْ ُ َ
ت ك ذ۪ي فض ٍل فضل ُه ۜ َواِن ت َول ْوا فا ِ۪ن اخاف َعليْ ْم
sonuna kadar sizi mutlu ya-
ِ ويؤ şatsın ve her erdemli kişiye
َ ْ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َّ ُ ُ َ َ َ ُ ْ َ َّ ُ ٰ ٓ
kak diriltileceksiniz” desen,
kâfir olanlar derhal “Bu, açık َ ْ
ا ِل ام ٍة معدود ٍة لقولن ما يبِس ۜه ال يوم يات۪ي ِهم ليس
ُ َ َْ ً ُ ْ َ
bir büyüden başka bir şey de-
َ ُ َ
ğildir” derler.
8 ۟ روفا عن ُه ْم َوحَاق ب ِ ِه ْم مَا كانوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن م
8. And olsun, biz onlardan
ٌح ًة ُث َّم نَ َز ْع َناهَا مِنْ ُه ا ِنَّ ُه َلَ ُ ۫ؤس َ ْ ان م َِّنا َر َ َْ ْ َََْ ْ ََ
azabı belirli bir süreye kadar ۚ ولئِن اذقنا الِنس
َّاء َم َّستْ ُه َلَ ُقولَن َ ض ٓ َّ َ اء َب ْع َد َ َولَئ ْن ا َ َذ ْق َناهُ َن ْع َٓم9 ور ٌ َك ُف
geciktirsek, o zaman da mut-
laka “Onu ne alıkoyuyor?” ِ
َ ا َِّل َّال10 ۙ ور ٌ خ ُ َ ٌ َ َ ُ َّ ّ َ ُ َ ّ َّ َ َ َ
derler. İyi bilin ki, azap onlara
geleceği gün, kendilerinden ۪ين ذهب السيِـٔات عن ۪ۜى ا ِنه لف ِرح ف
ْ َ ْ َ َ ٰٓ ُ َّ بوا َو َعملُوا
ات او۬لئِك ل ُه ْم َمغ ِف َرةٌ َواج ٌر َ ُ َ َص
bir daha uzaklaştırılmaz ve
alay etmekte oldukları şey, ِۜ ِ
ال الص ِ
ٓ َ َ َ ٰٓ َ َ َ َّ َ َ ٌ َكب
فل َعلك تارِ ٌك َب ْعض مَا يُوح ا ِلْك َوض ِائ ٌق11 ي
kendilerini çepeçevre kuşat-
mış olur. ۪
9. Eğer insana tarafımız- َ َٓن ا َ ْو ج
اء ٌ ْ به۪ َص ْد ُر َك ا َ ْن َي ُقولُوا ل َ ْو َٓل اُنْز َل َعلَيْهِ َك
dan bir rahmet tattırır da son- ِ ِ
ٌ ٰ
ْ َ ّ ُ َ ُ ّٰ َ ۜ ٌ َ َ ْ َ َٓ َّ ٌۜ َ َ ُ َ َ
12 ۜشٔ َوك۪يل ٍ معه ملك ا ِنما انت نذ۪ير والل ع ك ِل
ra bunu ondan çekip alırsak,
tamamen ümitsiz ve nankör
oluverir.
10. Yine, kendisine dokun-
muş olan sıkıntıdan sonra 12. Belki de sen “Ona bir hazine indirilseydi veya onunla
ona nîmet tattıracak olursak, beraber bir melek gelseydi ya!” demelerinden ötürü sana
elbette “kötülükler benden vahyolunan âyetlerin bir kısmını nerdeyse göz ardı ede-
gitti!” der; çünkü o sevinçlidir, cektin ve bu yüzden göğsün daralacaktır. Sen ancak bir
Rahmeti ilahileri nefsine mâ- uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir.
ledendir.
11. Ancak sabredip sâlih
amel işleyenler böyle değildir.
İşte onlar için bağışlanma ve
büyük bir mükâfat vardır.
ُ ُ َ ُ 222
12. CÜZ ٍورة هود س HUD SÛRESİ 16. İşte onlar, ahirette ken-
dileri için ateşten başka hiçbir
َََْ ُ ْ ُ ْ يه ۜ قُ ْل فَاْتُوا ب َع ُ ت ْ َ ُ َُ َْ
ٰ َ اف
ٍ ش س َو ٍر مِثلِه۪ مفتي
şeyleri olmayan kimselerdir;
ات ِ ِ ام يقولون yaptıkları da boşa gitmiştir;
َ صادِق َ اللِ ا ِْن ُكنْ ُت ْم ّٰ ُ ْ ْ َُْ َْ َ ُ ْ َ halen yapmakta oldukları
13 ۪ني ون
ِ وادعوا م ِن استطعتم مِن
د şeyler bâtıldır.
ّٰ ْ َ ْ ُ ٓ َّ َ ٓ َ ْ َ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َّ َ
ِ۪يبوا ل ْم فاعل ُموا ان َما ان ِزل بِعِل ِم الل فا ِلم يستج
17. Rabbin tarafından gel-
miş açık bir delile dayanan
ُ ان يُر َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ ٰ َٓ ْ َ َ ve kendisini Rabbinden bir
يد ۪ ك ن م 14 ون وان لا ِل ا ِل هوۚ فهل انتم مسلِم şahidin izlediği, ayrıca kendi-
َ۪يها َو ُه ْم ف۪يها َ ادلنْ َيا َوزينَ َت َها نُ َو ّ ِف اَِلْه ْم ا َ ْع َمال َ ُه ْم ف َْ
ُّ َاليٰوة sinden önce, bir önder ve bir
ِ ۪ rahmet olarak Mûsâ’nın Ki-
َِ خرة ٰ ْ ْ ُ َ َ َْ َ َّ ٓ
َ ٰ ُ َ ُ َ ُْ َ tab’ı bulunan kimse inkârcılar
ِ او۬ لئ ِك ال۪ين ليس لهم ِيف ال15 ليبخسون gibi midir? Çünkü bunlar ona
َ ُ ْ ُ َ ٌ َ ط مَا َص َن ُعوا ف َ َ َ ُ َّ َّ
16 ۪يها َو َبا ِطل مَا كانوا َيع َملون
inanırlar. Her kim onu inkâr
ِ ا ِل انلارۘوحب ederse işte cehennem ateşi
َ ْ َ ُْ َٰ َ َ ََ
۪اف َم ْن كان ع بَ ّي ِ َن ٍة م ِْن َر ّبِه۪ َو َيتلوهُ شاه ٌِد مِن ُه َوم ِْن قبْلِه
onun varacağı yerdir, bundan
şüphen olmasın; zira bu, se-
ُْ َ ْ َ ٰ ٓ ُ ً َ ْ َ َ ً َ ٰٓ ُ ُ َ
حةۜ ا ۬ولئ ِك يُؤم ُِنون ب ِ ۪هۜ َو َم ْن يَف ْر
nin Rabbin tarafından bildi-
كِتاب موس ا ِماما ور rilmiş gerçektir; fakat halkın
ََ َ َّ َ َ َ َ َ ۜ ً َ َ َ َ ْ َ ْ َ
23. İnanıp da güzel işler
yapan ve Rablerine gönülden
َولق ْد24 ون ۟ اف تذك ُر ان م ِ ۪يع هل يستوِي ِ ۜ السمَّ َو
َ َ ْ َ ٌۙ ُ ٌ َ ْ ُ َ ّ ْ َ ٰ ً ُ َ ْ َ ْ َ
boyun eğenlere gelince, işte
ٓ ُ ُ ْ
onlar cennet ehlidir. Onlar
ان لتعبدوا25 ارسلنا نوحا ا ِل قومِه۪ۘ اِن۪ى لم نذ۪ير م ۪بني
َُ َْ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ُ َ َ ّٓ َ ّٰ َّ
orada ebedî kalırlar.
24. Bu iki zümrenin duru- فقال ال26 ۪ي ٍ الل ا ِ ۪ن اخاف عليم عذاب يو ٍم ا
ل ۜ ا ِل
َ َ َ ْ ً َ َ َّ َ ٰ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ َّ
mu, kör ve sağır ile gören ve
işiten kimseler gibidir. Bunla-
شا مِثل َنا َومَا ن ٰريك ال۪ين كفروا مِن قو ِمه۪ ما نريك ا ِل ب
ُ َ ٰ َ َ َ ْ َّ َ َ َ ُ َ َ ْ ُ َ َّ َّ َ َ َ َّ
rın durumu hiç eşit olur mu?
Hâlâ ibret almayacakmısı- ْم ي وما نرى ل ِۚ اتبعك ا ِل ال۪ين هم اراذِنلا بادِي الرا
َ َ ُ ُّ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ
nız?
َ
ِ قال يَا ق ْوم27 ني َ ْم َكذِب علينا مِن فض ٍل بل نظن
25. And olsun, biz Nuh’u
۪
ْ ْ ًَْ َ ٰٰ َ ّ َ ْ َ َّ ٰ َ ُ ْ ُ ْ ْ ُ َََْ
kavmine gönderdik. Onla-
ra: “Ben, sizin için apaçık bir ارايتم ا ِن كنت ع بيِن ٍة مِن ر ۪بى واتين۪ى رحة مِن عِن ِده
َ ُ َ َ َْ َ ُ َُْ ُ َ ْ َ ّ ُ َ
28 ت َعليْ ۜ ْم انل ِز ُمك ُموها َوان ُت ْم ل َها كرِهون
uyarıcıyım.”
26. Allah’tan başkasına فع ِمي
tapmayın! Çünkü ben, sizin
hakkınızda acıklı bir günün
azabından korkuyorum.”
dedi. 27. Kavminden inkâr edip haddi aşanlar dediler ki: “Biz
seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz. Sana,
bizim basit görüşlü, alt tabakamızdan başkasının uyduğu-
nu görmüyoruz. Ve sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de
görmüyoruz. Bilakis sizin yalancılar olduğunuzu düşünü-
yoruz.”
28. Dedi ki: : Ey kavmim! Ne dersiniz, ben Rabbimden
bir beyyine üzereyim ve o kendi katından bana bir rahmet
verdi de siz ona karşı kör kalmışsınız! Vazifem olmasaydı
sizi zorlar mıyım hiç!
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
224 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ُ ُ َ ُ 224
12. CÜZ ٍورة هود س HUD SÛRESİ asla bir hayır vermeyecek-
tir” diyemem. Çünkü onların
َ ۬ َ َٓ َ ّٰ َ َ َّ َ ْ َ ْ ۜ ً َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َٓ ِ ْ َ َ َ kalplerinde olanı, Allah daha
ويا قوم ل اسـٔلم عليهِ مال ا ِن اج ِري ا ِل ع اللِ وما انا iyi bilir. Onları kovduğum tak-
ًي ْم قَ ْوما ُ ٰ َ ّٓ ٰ َ ْ ّ َ ُ َ ُ ْ ُ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ dirde ben gerçekten zalimler-
بِطارِدِ ال۪ين امنوۜا ا ِنهم مقوا رب ِ ِهم ولك ِ۪نى ار den olurum.
ُ ْ َ ْ ّٰ ُ ُ ْ َو َيا قَ ْو ِم َم ْن َين29 ون َ ُ ََْ
رن۪ى م َِن اللِ ا ِن ط َردت ُه ۜ ْم تهل
32. Dediler ki: Ey Nuh! Bi-
zimle mücadele ettin ve bize
ّٰ َ ْ ُ َ ُ ُ َ َٓ َ َّ َ َ َ َ َ
َول اقول ل ْم عِند۪ي خ َٓزائ ُِن الل30 اف تذك ُرون
yaptığın mücadelede çok ileri
gittin. Eğer doğrulardan isen,
َ َ َ َّ ُ ُ َ َٓ َ ٌ َ َ ّ ُ ُ َ َٓ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َٓ َ
۪ين ت ْزد ۪رٓي
kendisiyle bizi tehdit ettiğin
ول اعلم الغيب ول اقول اِن۪ى ملك ول اقول ل ِل azabı bize getir!
س ِه ْۚم
َُْ
ِ بما ۪ٓيف انف َ لم ُ َ اع
ْ َ ُ ّٰ َ ۜ ً ْ َ ُ ّٰ ُ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ
اعينم لن يؤتِيهم الل خيا الل
33. Dedi ki: “Onu size an-
ِ cak dilerse Allah getirir. Ve siz
َ ث َْك ْ ََ َََْ َ ْ َ ُ ُ َ ُ َ َ الظالِم َّ َ َ ً ّٓ
ت قالوا يانوح قد جادتلنا فا31 ۪ني ا ِ۪ن ا ِذا ل ِمن
Allah’ı âciz bırakamazsınız.”
َ َ ْ ُ ْ َٓ ُ َ َ َ ْ َ َ َ َ
34. Eğer Allah sizi azdır-
َ َّ َ
قال32 جدانلا فات ِنا بِما تعِدنا ا ِن كنت مِن الصادِق۪ني َ
ِ mak istemişse, ben size öğüt
ُ ّٰ ْم ا ِْن َك َن ُ َ َ َ َْ ْ َ ُ ْ ََ ْ ٓ ْ ُ ْ ُ ُ َْ َ َ َ
zin Rabbinizdir ve O’na he-
الل ول ينفعم نص۪ح ا ِن اردت ان انصح ل sap vereceksiniz.
َ ُ ُ ْ َ َۜ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ُّ َ َ ُ ْ ُ َ ْ ُ ْ َ ُ ُ
ام َيقولون34 ون
35. Yoksa “onu uydurdu”
ي ۪ريد ان يغوِي ۜم هو ربم وا ِلهِ ترجع mu diyorlar? De ki: “Eğer onu
َ ُْ ٌ ََ ْ َّ َ ْ َ َ يْ ُت ُه َف َع ُْ َْٰ
۟ ل ا ِج َرا۪م َوان ۬ا بَ ۪رٓئ مِمَّا ت ِر ُم تي ُۜه قل ا ِِن افت
uydurduysam günahı bana
35 ون اف aittir. Fakat ben sizin işlediği-
ٰ َ َّ َ َ ْ َ َّ َ ُ ٰ َ ُ َ
وح ان ُه ل ْن يُؤم َِن م ِْن ق ْومِك ا ِل َم ْن ق ْد ا َم َن
niz günahtan uzağım.”
ٍ وا ۫وِح ا ِل ن 36. Nuh’a vahyolundu ki:
َك با َ ْع ُيننا َ ْ ُْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ ََْ َ َ Kavminden iman etmiş olan-
ِ ِ واصنعِ الفل36 ون ۚ ف تبتئ ِس بِما كانوا يفعل lardan başkası asla inanma-
َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ ُ َ َ َ َّ ْ َُ َ َ َ ْ َ َ yacak. Öyle ise onların işle-
37 ووحيِنا ول تا ِطبن۪ى ِيف ال۪ين ظلمواۚ ا ِنهم مغرقون mekte olduklarından dolayı
üzülme.
37. Bizim gözümüzün
29. Ey kavmim! Allah’ın emirlerini bildirmeye karşılık siz- önünde vahyimiz uyarınca
den herhangi bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım an- gemiyi yap ve zulmedenlerle
cak Allah’a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim; çünkü muhatap olma! Onlar mutla-
onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi, bilgisizce ka boğulacaklardır.
davranan bir topluluk olarak görüyorum.
30. Ey kavmim! Ben o iman edenleri kovarsam, beni
Allah’tan kim korur? Düşünmüyor musunuz?
31. Ben size: “Allah’ın hazineleri benim yanımdadır” de-
miyorum, gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demi-
yorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah onlara
KUR’AN-I KERİM MEALİ 225
ANA SAYFAYA DÖN
ُ ُ َ ُ 226
12. CÜZ ٍورة هود س HUD SÛRESİ 48. Denildi ki: Ey Nuh!
Sana ve seninle beraber olan
َ ي ُ ْ ك ا ِنَّ ُه َع َم ٌل َغ َ َْ ْ َ ْ َ ُ َّ ُ ُ َ َ َ ümmetlere bizden selam ve
صال ٍ ِۘح ۚ ِ قال يا نوح ا ِنه ليس مِن اهل bereketlerle in! Kendilerini
َ ُ َ ْ َ َ ُ َ ّٓ ْ َ َ َ ْ َ َ َ
ف ت ْس َـٔل ِن مَا ليَْس لك بِه۪ عِل ٌمۜ ا ِ۪ن اعِظك ان تون
faydalandıracağımız, sonra
da bizden kendilerine elem
َ َ َ َ ْ َ َ ُ َ ّٓ ّ َ َ َ َ ْ َ
با ِ ۪نا ُعوذبِكانا ْس َـٔلكمَاليَْس ۪ل َ ال
verici bir azabın dokunacağı
ِ ر ال ق 46 ۪ني ل ِ ه ا مِن ümmetler de vardır.
َ ُ ْ َ َ َ َ َ َ َ َّ َ َ َّ َ ْ َ ْ ً ْ َ ْ َ َ
karşılık sizden bir ücret is-
َْ ُ ُ َ ُ َ
den bağış dileyin; sonra da
جئْ َنا بِبَ ّي ِ َن ٍة َومَا ن ُن
َ
ا َود م قالوا يا ه52 ۪ني َ ُمْرم
ِ
O’na tevbe edin ki, üzerinize
ِ
َ َ ٰ
gökten rahmetini bol bol gön-
َ ك ب ُم ْؤ ِمن َ ُْ َ َ َ َْ ْ َ َ َ ٓ َ
53 ۪ني ِ بِتارِ ۪ك ال ِهتِنا عن قول ِك وما نن ل
dersin ve kuvvetinize kuvvet
katsın. Yaratıcınıza asi olma-
yın.
53. Dediler ki: Ey Hûd! Sen
46. Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin oğlun değil- bize açık bir mucize getir-
dir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bil- medin, biz de senin sözünle
gin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden tanrılarımızı bırakacak değiliz
olmamanı tavsiye ederim. ve biz sana iman edecek de
47. Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim değiliz.
olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer bizi bağış-
lamaz ve esirgemezsen, biz ziyana uğrayanlardan oluruz!
ُ َُ ُ
12. CÜZ ٍورة هود س228 HUD SÛRESİ 65. Fakat Semûd kavmi
o deveyi, ayaklarını kese-
ُع بَ ّي َنة م ِْن َرّب َواٰتٰين۪ى مِنْه ٰ َ ُ ْ ُ ْ ْ َََُْ ْ َ َ َ َ rek öldürdüler. Sâlih dedi ki:
۪ ٍ ِ قال يا قو ِم ارايتم ا ِن كنت “Yurdunuzda üç gün daha
َ ُ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ّٰ َ ُ ُ ْح ًة َف َم ْن َين َ ْ َر yaşayın !” Bu söz, yalanlana-
يدونن۪ى ر ۪ين مِن اللِ ا ِن عصيته فما ت ۪ز mayan bir tehdit idi.
َ َ َ ً ٰ ُ َ ّٰ ُ َ َ ٰ َ َْ َْ َ
َو َيا ق ْو ِم ه ِذه۪ ناقة اللِ ل ْم ايَة فذ ُروها63 ۪ي ٍ غي ت
س
66. Emrimiz gelince, Sâ-
lih’i ve onunla beraber iman
ُ َ ُ ْ َ ٓ َ َ َ ّٰ َ ْ ُ َْ
تاكل ۪ٓيف ا ْرِض اللِ َول ت َم ُّسوها ب ِ ُسو ٍء ف َياخذك ْم
edenleri, bizden bir rahmet
olarak o günün zilletinden
َ َٰ َ ُ َ َ َ ََ َ َ َ ٌ اب قَر ٌ َع َذ
ف َعق ُروها فقال ت َم َّت ُعوا ۪يف دارِك ْم ثلثة64 يب
kurtardık. Şüphesiz Rabbin
۪ kuvvetlidir, galip gelendir.
نيْ َنا َّ َ َ ُ ْ َ َ َٓ َّ َ َ ُ ْ َ ُ ْ َ ٌ ْ َ َ ٰ َّ َ
فلما جاء امرنا65 وب ٍ ام ذل ِك وعد غي مك
ذ ٍ ۜ اي
67. Zulmedenleri ise o kor-
ْ َ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ً َ
kunç ses yakaladı ve yurtla-
ْ َ ََْ ْ َ ح ُة فَا
kavmi gerçekten Rablerini
كان ل ْم َيغ َن ْوا67 ۪ۙني َ حوا يف دِيَاره ِْم َجاثِم
ِ ۪
ُ ص َب َ ْالصي َّ inkâr ettiler. Yine bilesiniz ki,
َ ََ َ َ َ َ َّ َٓ َ َ
Semûd kavmi Allah’ın rahme-
68 ود ۟ ۪يه ۜا ال ا ِن ث ُمود۬ا كف ُروا َر َّب ُه ْمۜ ال ُب ْع ًدا ِثلَ ُم ف tinden uzak kılındı.
َ َ َ ُ َ ٰ ْ ُ ْ َ ٰ ْ ٓ َ ُ ُ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ َ
شى قالوا َسمًاۜ قال
69. And olsun ki elçilerimiz
ولقد جاءت رسلنا ا ِبره۪يم بِالب İbrahim’e müjde getirdiler ve:
َ ٰٓ َ َ ْ اء بع َٓث ا َ ْن ج َ َ َ َ ٌۚ َ َ
فل َّما َرا اي ْ ِد َي ُه ْم69 ۪يذ َ جل َ
“Selam” dediler. O da: “se-
ٍ ن ح ٍ ِ ِ ِ س م فم ا ل lam” dedi ve beklemeden kı-
ََْ َ ُ َ ً َ ْ َ ُ َ َْ ُ َ َ
َره ْم َوا ْو َجَس مِن ُه ْم خ۪يف ۜة قالوا ل تف
zartılmış bir buzağı getirdi.
ِ ل ت ِصل ا ِلهِ ن 70. Ellerini yemeğe uzat-
ْ ك َ َ َ ٌ َ َٓ ُ ُ َ َ ْ َ ُ ْ َ ٰ ٓ َ ْ ْ ُ ٓ َّ madıklarını görünce, onları
ت ح
ِ ض ف ة ِم ئ اق ه ت ار ام و 70 ۜ
وط ٍ ا ِنا ار ِسلنا ا ِل قو ِم ل yadırgadı ve onlardan dolayı
َ ح َق َي ْع ُق
ٰ ح َق ۙ َوم ِْن َو َٓراءِ ا ِْس َ َ ْ َّ َ َ
ٰ اها با ِْس kalbine bir korku düştü. De-
71 وب ِ فبشن diler ki: Korkma! Çünkü biz
melekleriz. Lût kavmine gön-
derildik.
63. Dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden apaçık 71. O esnada hanımı
bir delil üzerinde isem ve O bana kendinden bir rahmet ayakta idi ve güldü. Ona da
vermişse, buna ne dersiniz? Bu durum karşısında O’na âsi İshak’ı, İshak’ın ardından da
olursam beni Allah’ın azabından kim korur? O zaman siz Ya’kub’u müjdeledik.
de bana ziyan vermekten başka bir şey yapamazsınız.
64. Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah’ın devesi.
Onu bırakın, Allah’ın arzında otlasın. Ona kötülük dokun-
durmayın; sonra sizi yakın bir azap yakalar.
ُ ُ َ ُ 230
12. CÜZ ٍورة هود س HUD SÛRESİ 85. Ve ey kavmim! Ölçüyü
ve tartıyı adaletle yapın; in-
ََ َ َ َْ َ ْ َ ْ َ َ َٓ َّ َ َ
جاء ام ُرنا َج َعل َنا َع ِلَ َها َساف ِل َها َوامط ْرنا عليْ َها
sanlara eşyalarını eksik ver-
فلما meyin; yeryüzünde bozgun-
ً
َۜ ِ ُم َس َّو َمة عِنْ َد َر ّب82 ۙ ۪يل َۙمنْ ُضو ٍد ّ ارةً م ِْن س َ جَ ح cular olarak dolaşmayın.
ك ٍ ج ِ ِ
ُ َ َ ٰ َّ َ َ َ َ
86. Eğer mümin iseniz
ُ ُ َ ُ 232
12. CÜZ ٍورة هود س HUD SÛRESİ 101. Onlara biz zulmet-
medik; fakat onlar kendileri-
ُ ْ ْ َ َّ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ُ ْ َ
ار َوبِئَس الوِ ْرد
ne zulmettiler. Rabbinin emri
ۜ يقدم قومه يوم القِيمةِ فاوردهم انل geldiğinde, Allah’ı bırakıp da
ّْ َ ْ َٰ ْ َََْ ًََْ ٰ ُ َواُتْب98 ود ُ ُ ْ َْ
الرف ُد
taptıkları tanrıları, onlardan
ِ س ئ ِ ب ة
ِ ۜ م ي ق
ِ ال م و ي و ة ن ع ل ه
۪ ذ
ِ ه يف وا
۪ ِ ع المور hiçbir şeyi çevirmedi ve onla-
ٌ َّ َ َ َّ َ َّ َ ُّ َ َ ٓ َ َ َّ ُ ْ َ ْ َ
şamaz. Onlardan mutsuz da
ُ ُ
107 ك ا ِن ربك فعال ل ِما ي ۪ريد َ ۜ والرض ا ِل ما شاء رب vardır, mutlu olan da vardır.
ُ ْ َ َ ْ َ ً َٓ َ َ ُّ َ َ َٓ َ َّ ُ ْ َ ْ َ ُ َ ٰ َّ
da onların çok feci nefes alıp
108 ك عطاء غي مذو ٍذ ۜ السموات والرض ا ِل ما شاء رب vermeleri vardır.
107. Rabbinin dilediği ha-
riç, gökler ve yer durdukça
o ateşte ebedî kalacaklardır.
98. Zira Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne dü- Çünkü Rabbin, dilediğini hak-
şecek ve onları ateşe götürecektir. Varacakları yer ne kötü kıyla yapandır.
yerdir! 108. Mutlu olanlara gelin-
99. Onlar burada da, kıyamet gününde de lânete tabi ce, onlar da cennettedirler.
tutuldular. Verilen bu ceza ne kötü cezadır! Rabbinin dilediği hariç, gök-
100. İşte bu, memleketlerin haberlerindendir. Biz onu ler ve yer durdukça onlar da
sana anlatıyoruz; onlardan ayakta kalan da vardır, biçilmiş orada ebedî kalacaklardır. Bu
ekin gibi olan da vardır. bitmez, tükenmez bir lütuftur.
ُْ َ َ َ َ ََْ ْ
raber tevbe edenlerle birlikte
ُ ُ ْ ُ َْ ْ ُ َ ْ ُ
ون مِن قبلِم ا ۬ولوا ِ فلول كان مِن القر115 سن۪ني ِ المح
emrolunduğun gibi dosdoğru
ُ ُ َ ُ 234
12. CÜZ ٍورة هود س YUSUF SÛRESİ 121. İman etmeyenlere de
ki: Elinizden geleni yapın! Biz
َّ َ ون ُمْ َتلِف َ ُ َ َ َ َ ً َ َ ً َّ ُ َ َّ َ َ َ َ َ ُّ َ َ ٓ َ ْ َ َ de gerekeni yapacağız!
ا ِل118 ۪ۙني ولو شاء ربك لعل انلاس امة واحِدة ول يزال 122. Bekleyin! Şüphesiz
َ ََ َ ُ َ َ ََ َ َ ٰ َ
َم ْن َرح َِم َر ُّب ۜك َو ِلل ِك خلق ُهمۜ ْ َوت َّم ْت ك َِمة َر ّبِك ل ْمل َـ َّٔن َج َه َّن َم
biz de beklemekteyiz!
َ ال ُّق َو َم ْوعِظَ ٌة َوذ ِْك ٰرى ل ِلْ ُم ْؤ ِمن َ ْ ِ اء َك يف ٰه ِذه
O’na döndürülür. Öyle ise
120 ۪ني َ َٓبه۪ فُ َؤ َاد َكۚ َوج
۪ ِ
O’na kulluk edin ve O’na
َّ ُ َ َ ٰ َ ُ ْ َ ْ َ َ َّ ْ ُ َ
tevekkül edin! Rabbin yaptık-
َ ُ
121 ۪ۙين ل يُؤم ُِنون اع َملوا ع َمكنتِ ْۜم ا ِنا َعمِلون وقل ل ِل larınızdan gafil değildir.
َ ُ ْ َ َ ّ َ َ َٓ َ ُ ُ ُ َ َ ْ َْ َ
çek şu ki, “sen bundan önce
ت ا َح َد ت اِن۪ى راي ِ ا ِذ قال يوسف ِلب۪يهِ يا اب3 ل ِم َن الغافِل۪ني
َ elbette habersiz idin.”
َ ُ ُ ُ َ ُ 236
12. CÜZ وسف سورة ي YUSUF SÛRESİ 18. Bir de üzerine, sahte
bir kan bulaştırılmış gömle-
ّالب ُ ْ َج ُٓعوا ا َ ْن َيْ َعلُوهُ يف َغ َياب َ ْ َ فَلَ َّما َذ َه ُبوا به۪ َوا ğini getirdiler. Yâkûb dedi ki:
ِۚ ت ِ ۪ ِ “Hayır! Nefisleriniz sizi al-
َ ْ َ ُ َ ٰ َْ َ َ َ َ َ
15 َوا ْو َحيْ َنٓا ا ِلْهِ تلُن ّبِئ َّن ُه ْم بِام ِره ِْم هذا َوه ْم ليَش ُع ُرون
datıp böyle bir işe sürükledi.
Artık bana düşen, güzel bir
َ َ َّ َٓ َ ُ َ ُ ً َٓ ْ ُ َ َ ُٓ َٓ َ
قالوا يَٓا ابَانا ا ِنا ذهبْ َنا16 ون َۜ اء َيبْك
sabırdır. Anlattıklarınıza karşı
اؤ اباهم عِش ۫ وج yardımı istenilecek de ancak
َّ َ َ َ
değer ver ve güzel bak! Umu-
ُكرم۪ى َمثْ ٰويه ْ َ ٓ ََ ْ َ ْ ْ ُ َٰ ْ
ِ وقال الِي اشتيه مِن ِمر ِلمراتِه۪ ا
lur ki bize faydası olur. Veya
onu evlât ediniriz.” İşte böyle-
َ ُ ُ َّ َّ َ َ ٰ َ َ ً َ َ ُ َ َّ َ ْ َ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ
وسف خذه ودلاۜ وكذل ِك مكنا ِل ِ عس ان ينفعنا او نت
ce, kendisine olayların hikme-
tini öğretmemiz için Yusuf’u o
الل غل ٌِب
َ ُ ّٰ َ
۪يث و َ َ ْ ال ْرِض َونلِ ُ َع ّل ِ َم ُه م ِْن تَاْو َْ
ِۜ يل الحاد ِيف
yere yerleştirdik. Allah, diledi-
ِ ۪ ۘ ğini yapmaya kadirdir. Fakat
ََ َ َ َ َ ََكْ َ َّ ٰ َ ْ َ ٰ ٓ َ
َول َّما بَلغ21 ث انلَّاِس ل َي ْعل ُمون
insanların çoğu bilmezler.
ن ا ِ ع ام ِره ۪ ول
ْ ْ َ َ ٰ َ َ ۜ ً ْ َ ً ْ ُ ُ َ ْ َ ٰ ُٓ َّ ُ َ
22. Bülûğ çağına ulaşınca,
22 سن۪ني َ ْ ُ
ِ اشده اتيناه حكما وعِلما وكذل ِك ن ِزي المح
ona hikmet ve ilim verdik. İşte
güzel davrananları biz böyle
mükâfatlandırırız.
28. Arkadan yırtılmış oldu- 30. Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, de-
ğunu görünce, “Şüphesiz, bu, likanlısından murat almak istiyormuş; Yusuf’un sevdası
sizin tuzağınızdır. Sizin tuza- onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık
ğınız gerçekten büyüktür.” içinde görüyoruz.
dedi.
َ ُ ُ ُ َ ُ 238
12. CÜZ وسف سورة ي YUSUF SÛRESİ 33. Ey Rabbim! Bana zin-
dan, bunların benden istedik-
ًَ َ ْ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ َّ ْ َ ْ َ َ َّ َ َ
ت ا ِلْ ِه َّن َواع َت َدت ل ُه َّن ُم َّتك
lerinden daha iyidir! Eğer Sen
فلما س ِمعت بِمك ِرهِن ارسل onların hilelerini benden çe-
ََ َ ْ ْ َ َ ً ّ ْ َ َ َّ ُ ْ َ ٰ َ
ت اخ ُرج َعليْ ِه َّنۚ فل َّما ِ حد ٍة مِن ُه َّن ِسك۪ينا َوقال
virmezsen, onlara meyleder
ِ واتت ك وا ve cahillerden olurum! Dedi.
ب ُ ونن۪ٓى اَِلْهِ َوا ِ َّل تَْرْف َع ّن۪ى َكيْ َد ُه َّن ا َ ْص َ ُ ْ َ َّ َّ َ
ا ِل مِما يدع
ۚ
gun göründü.
ِ
َ َ َ َ ُ ُّ َ ُ َ َ َ َ ْ َ َ الَاهِل ْ َ ْ ُ َ َ َّ ْ َ 36. Onunla birlikte zindana
رف فاستجاب ل ربه ف33 ۪ني ا ِل ِهن واكن مِن iki delikanlı daha girdi. On-
َ ُ ُ َ ْ ُ َّ َ ُ ُ َّ َّ ُ َ ْ َ ُ ْ َ
lardan biri dedi ki: Ben şa-
ْ
ث َّم بَ َدا ل ُه ْم م ِْن َبع ِد34 ۪يم عنه كيدهنۜ ا ِنه هو السم۪يع العل rap sıktığımı gördüm. Diğeri
َ َٰ ْ ََُ َ
de: Ben de başımın üstünde
َجن ْ السِّ َو َد َخ َل َم َع ُه35 ۪ني ّٰ َ ُ
۟ ٍ ات ليسجننه حىت حَّ ُ ُ ْ َ
ِ ما راوا الي kuşların yemekte olduğu bir
ّٓ ُ َ ٰ ْ َ َ َ ً ْ َ ُ ْ َ ٓ ٰ َ ّٓ َٓ ُ ُ َ َ َ َ َ َ َ
ekmek taşıdığımı gördüm.
ر خراۚ وقال الخر ا ِ۪ن ِ ان قال احدهما ا ِ۪ن ارين۪ى اع ِ ۜ فتي
Onun yorumunu bize haber
ver. Çünkü biz seni güzel
ْ ْ َ ْ ُ ْ َّ ُ ُ ْ َ ً ْ ُ ْ َ َ ُ ْ َ ٓ َٰ
۪ۚي مِن ُۜه ن ّبِئ َنا ب ِ َتا ۪ويلِه ين۪ى احِل ف ْوق َراس۪ى خبا تاكل الط ار
davrananlardan görüyoruz,
dediler.
َّ َ ُ ٌ َ َ َ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ ْ َ َ َّ
ام ت ْر َزقان ٓ ِ۪ه ا ِل قال ل يات۪يكما طع36 سن۪ني ِ ا ِنا ن ٰريك م َِن ال ُمح 37. Dedi ki: Size yedirile-
ّ ّ َ َ َّ َ َّ َ ُ ٰ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ُْ َ
cek yemek gelmeden önce
ب ا ِ۪ن ۜ ۪ ن َّبات َما ب ِ َتا ۪ويلِه۪ قبل ان ياتِيكمۜا ذل ِكما مِما علمن۪ى ر onun yorumunu mutlaka
ٰ ْ ْ ُ َ ّٰ َ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َّ ُ ْ َ َ
size haber vereceğim. Bu,
َ َ ُ
37 ۙخ َرة ِ ه ْم كف ُِرون ِ تركت مِلة قو ٍم ل يؤمِنون بِاللِ وهم بِال Rabbimin bana öğrettiklerin-
dendir. Şüphesiz ben Allah’a
inanmayan bir kavmin dinini
terk ettim. Onlar ahireti inkâr
31. Onların dedikodusunu duyunca onlara davetçi gön- edenlerin kendileridir.
derdi. Bir yandan da onlar için dayanacak yastıklar hazır-
ladı. Her birinin eline bir bıçak verdi. “Çık karşılarına” dedi.
Kadınlar onu görünce onu gözlerinde çok büyüttüler, elle-
rini kestiler ve dediler ki. “Hâşâ! Bu asla bir beşer değildir.
Bu ancak güzel bir melektir.”
32.Dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur.
Ben onun nefsinden istedim. Fakat o, şiddetle sakındı. And
olsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa zindana
atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 239
ANA SAYFAYA DÖN
ْ َ َّ ٰ َ ُ ّ َ ْ ُ ّ َ ٰ ُۜ َّ َّ ٓ ُٓ ُ ْ َ َّ َ
atalarınızın uydurduğu
şeylerdir. Allah onlar َكَث ن ا ِ ال تعبدوا ا ِل ا ِياه ذل ِك ادل۪ين القيِم ول
hakkında herhangi bir
َجن اَمَّٓا ا َ َح ُد ُكما ْ الس
ِّ حَب َ َ َ َُْ َ َ
ِ َّانل
delil indirmemiştir. Hüküm
Allah’tan başkasına ait ِ ِ ِ ياصا40 اس ليعلمون
ُالط ْي َّ ُ ُ ْ َ َ ُ َ ْ ُ َ ُ َ ٰ ْ َّ َ َ ً ْ َ ُ َّ َ َ
ف َي ْسق۪ى ربه خراۚ واما الخر فيصلب فتاكل
değildir. O size kendisinden
başkasına ibadet etmemenizi
َ َ َ ِ ال ْم ُر َّال۪ي ف۪يهِ ت َ ْس َت ْفت َْ َ ُ َْ ْ
َوقال41 ۜان
emretmiştir. İşte dosdoğru
din budur. Fakat insanların ِ ي مِن را ِس ۜه۪ قِض
ُ كۘ فَاَن ْ ٰس َ َّ َْ ُ ْ ْ َ ُ َّ َ َّ َ َّ
اج مِن ُه َما اذك ْر ۪ين عِند ر ِب
çoğu bilmezler.
41. Ey zindan arkadaşla- يه ٍ ن ه ن ا ن ظ ۪ي ل ِل
ْ ْ الس َ َ َ ّ َ َ ْ ُ َ ْ َّ
َۜ ج ِن بِض َع ِسن ِّ ث يف
rım! Biriniz efendisine şarap
içirecek; diğeri ise asılacak 42۟ ۪ني ِ ِ الشيطان ذِكر ربِه۪ فلب
ve kuşlar onun başını yiye- ٌكلُ ُه َّن َسبْع ُ َْ َ َ َ َ َ ْ َ ٰ َ ّٓ ُ َ ْ َ َ َ
cekler. Yorumunu hakkında ان يا ٍ ات ِسم ٍ وقال الملِك ا ِ۪ن ارى سبع بقر
ات يَٓاايُّهَا
َ َ َ َ ُ َ ْ ِجاٌف َو َسبْ َع ُسنْبُ َت ُخ َ ع
ٍۜ ض واخ َر يابِس
sorduğunuz iş kesinleşmiştir.
ٍ ٍ
َْ ُ َ َْ
42. Onlardan, kurtulaca-
َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُّ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ
43 وين ۪يف رءياي ا ِن كنتم ل ِلرءيا تعبون ۪ ال افت
ğını bildiği kimseye dedi ki:
Beni efendinin yanında hatır-
la. Fakat şeytan ona, efendi-
sine hatırlatmayı unutturdu.
Dolayısıyla, birkaç sene daha 43. Hükümdar dedi ki: Ben yedi arık ineğin yediği yedi
zindanda kaldı. semiz inek görüyorum. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerle-
rini de kuru görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorum-
luyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız.
َ ُ ُ ُ َ ُ 240
12. CÜZ وسف سورة ي YUSUF SÛRESİ 47. Yusuf dedi ki: Yedi sene
âdetiniz üzere ekin ekersiniz.
َ َ َ ْ َْ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ ُٓ َ Sonra da yiyeceklerinizden
44 يل الحم بِعالِم۪ني ِ ِ قالوا اضغاث اح ٍمۚ وما نن بِتا ۪و az bir miktar hariç, biçtikleri-
ْ ُ َ ُ َ َ ُ ْ َ َّ ْ َ َّ َ َ
َ۪وقال ال۪ي نَا مِن ُه َما َوادك َر َبع َد ا َّم ٍة ان ۬ا ان ّب ِ ُئ ْم ب ِ َتا ۪ويلِه
nizi başağında bırakınız.
48. Sonra bunun ardından,
ً َ َّ ٓ ُ ْ ُ َ ََ َ
da bir yıl gelecek ki, o yılda
ََ ُ
َّ۪ي مِما ۪ني دابًاۚ فمَا َح َص ْدت ْم فذ ُروهُ ۪يف سنبل ِ ۪ه ا ِل ق ِسن insanlara yardım olunacak ve
o yılda şıra ve yağ sıkacaklar.
ْ ُ ْ ٌ َ ٰ ْ ْ ُ َ ُ ُ َْ
ث َّم يَا ۪يت م ِْن َبع ِد ذل ِك َسبْ ٌع ِش َداد يَاكل َن47 تاكلون 50. Hükümdar dedi ki:
ُ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ ُ َّ ُ َ ُ ٌ َ َ ٰ
“Efendine dön de ona: Ellerini
َوقال ال َملِك49 ون ۟ ر ِ ذل ِك عم ف۪يهِ يغاث انلاس وف۪يهِ يع kesen o kadınların zoru ney-
ُ ْ َ َ ٰ ْ ول قَ َالُ ُ َّ ُ َ َٓ َّ َ َ ُْ
di? Diye sor. Şüphesiz benim
ج ْع ا ِل َر ّبِك ف ْس َـٔل ُه َما بَال ِ ار وين بِه۪ۚ فلما جاءه الرس ۪ ائت
Rabbim onların hilesini çok
َ َ ٌ َ َّ ْ َ َ َّ َ ّٰ
iyi bilir.”
ّ َّ ّ
قال50 ۪يم الن ِ ْس َوة ِ ال ۪ىت قط ْع َن اي ْ ِد َي ُه َّۜن ا ِن َر ۪ب بِي ِدهِن عل 51. Dedi ki: “Yûsuf’u iste-
َٓ ْ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ ّ َ
doğru söyleyenlerdendir.”
52 الل ل َي ْهد۪ي كيد الائِن۪ني
َ ب وان ِ ا ۪ن لم اخنه بِالغي 52. Yûsuf: “Benim böyle
yapmam, Aziz’in; yokluğun-
da, benim kendisine hainlik
44. Dediler ki: Bunlar karmakarışık yalancı düşlerdir. Biz etmediğimi ve Allah’ın, ha-
böyle yalancı düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz. inlerin tuzaklarını başarıya
ulaştırmayacağını bilmesi
45. İki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra ha- içindi” dedi.
tırlayarak dedi ki: Ben size onun yorumunu haber veririm,
beni hemen gönderin.
46. Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! Yedi arık ineğin yediği
yedi semiz inek ile yedisi yeşil ve diğerleri de kuru olan ba-
şaklar hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara
dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler.
َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 241
َ َ ِث َع
53. Nefsimi temize çıkara- 13. CÜZ ش الزء اثلال YUSUF SÛRESİ
َ ُ ُ ُ َ ُ 242
13. CÜZ وسف سورة ي YUSUF SÛRESİ 66. Babaları, “Kuşatılıp
çaresiz durumda kalmanız
َ ٰ ٓ َ ْ ُ ُ ْ َ َٓ َ َّ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ٰ ْ َ َ َ hariç, onu bana geri getirece-
ِقال هل امنم عليهِ ا ِل كما امِنتم ع اخ۪يه ğinize dair Allah adına sağ-
َولمَّا64 ۪ني
َ َ اح َّ ي َحاف ِظًا َۖو ُه َو ا َ ْر َح ُم
ِ الر ٌ ْ الل َخُ ّٰ َل ف ۜ ُ ْم ِْن َقب
lam bir söz vermedikçe, onu
sizinle göndermeyeceğim”
ُ َ َ ْ َّ َ َ َ ُ َف َت
حوا َم َتاع ُه ْم َو َج ُدوا بِضاع َت ُه ْم ُردت ا ِلْ ِه ۜ ْم قالوا
dedi. Ona güvencelerini ver-
diklerinde, “Allah söyledikleri-
َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 243
َ َ ِث َع
70. Yûsuf, onların yükle- 13. CÜZ ش الزء اثلال YUSUF SÛRESİ
َ َٓ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َّ َْ
için gelmediğimizi siz de bili-
yorsunuz. Biz hırsız da deği-
ِعيت ِ ِهم قبل وِعءِ اخ۪يه ِ فبدا بِاو75 ن ِزي الظالِم۪ني َ
َ ُ ُ َْ َ ٰ َ َ
liz,” dediler.
ْ ْ َّ ُ
74. Dediler ki: “Peki, siz وسۜف اس َتخ َر َج َها م ِْن وِ َٓعءِ اخ۪ي ۜهِ كذل ِك كِدنا ِل ثم
ّٰ َ َٓ َ ْ َ ٓ َّ ْ ُان ِلَا ْ ُخ َذ اَخَاه َ َ َ
yalancıysanız onun cezası
ُالل
ۜ ك ا ِل ان يشاء ِ ِ ۪ين ال َمل د يف ما ك
nedir?”
ِ ۪
75. “Onun cezası, kayıp
76 ۪يم ٌ اءۜ َوفَ ْو َق ُك ّل ذ۪ي عِلْ َعل ُ ش َٓ َ ْ َ
ن ن م ات َ نَ ْر َف ُع َد َر
ج
eşya kimin yükünde bulunur- ٍ ِ ٍ
sa o kimseye verilir. İşte ona
ُ ُ ُ َ َّ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ٌ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ ُٓ َ
el koymak onun cezasıdır. وسف سق فقد سق اخ ل مِن قبل ۚفاسها ي ِ قالوا ا ِن ي
Biz zalimleri böyle cezalandı-
ُالل ا َ ْعلَم ُ ّٰ كانًاۚ َو َ َ ٌّ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ ُ ْ َ َ َْ
rırız” dediler. سه۪ ولم يب ِدها لهم قال انتم ش م ِ ۪يف نف
ً ْ َ ً َ ُٓ َ َّ ُ َ ْ َ ُّ َ َٓ ُ َ َ ُ َ
قالوا يا ايها الع ۪زيز ا ِن ل ابا شيخا77 ب ِ َما ت ِصفون
76. Bunun üzerine Yusuf,
kardeşinin yükünden önce
onların yüklerini aramaya
َ ْ ُ ْ َ َ ٰ َ َّ ُ َ َ َ َ َ َ َ ْ ُ َ ً َ
başladı. Sonra da onu, kar- 78 سن۪ني ِ ك ۪بيا فخذ احدنا مكان ۚه ا ِنا نريك مِن المح
deşinin yükünden çıkarttı.
İşte biz Yusuf’a böyle bir ted-
bir öğrettik, yoksa hükümda- 77. Dediler ki: “Eğer o çaldıysa, daha önce onun bir kar-
rın kanununa göre kardeşini deşi de çalmıştı.” Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açma-
tutamazdı. Allah’ın dilemesi dı. Dedi ki: Siz çok kötü bir durumdasınız! Allah, sizin an-
hariç. Biz kimi dilersek onu latmakta olduğunuzu çok iyi biliyor.
derecelerle yükseltiriz. Zira 78. Onlar, Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir
her ilim sahibinin üstünde babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz
daha iyi bilen birisi vardır. senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler.
َ ُ ُ ُ َ ُ 244
13. CÜZ وسف سورة ي YUSUF SÛRESİ 81. Siz babanıza dönün ve
deyin ki: “Ey babamız! Oğlun
ّٰ َ ُ ْ َ ْ َ ٓ َ ٓ َ َ ْ َ ّٰ َ َ ْ َ ْ
83. Dedi ki: “Hayır, nefis-
ُل َو ُه َو َخ ْي ُ
ۚ ۪ الرض حىت ياذن ۪ل ا ۪ب او يم الل leriniz size işi güzel gösterdi.
َّ َٓ َ َ َٓ ُ ُ َ ْ ُ َ ٰ ٓ ُٓ ْ ْ
Artık, güzel bir sabır! Umulur
َ َ
جعوا ا ِل اب۪يم فقولوا يا ابانا ا ِن ِ ا ِر80 الاكِم۪ني
ki, Allah onların hepsini
َ ْ َّ ُ َ َ َ ْ َ َ َّ َٓ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ
bana getirir. Çünkü O çok iyi
ْ
ب ِ ابنك سقۚ وما ش ِهدنا ا ِل بِما علِمنا وما كنا ل ِلغي
bilendir, hikmet sahibidir.”
َّ َ ْ َ َ َّ ُ َّ َ َ ْ
َو ْس َـ ِٔل الق ْر َية اتل۪ى كنا ف۪يها والع81 ۪ني َ حَافِظ
84. Ve onlardan yüz çevir-
تلٓى ۪ ۪ي ا di de kederini yutarak dedi ki,
ُ َ ْ َ َّ َ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ
“vah Yusuf’um vah!” Ve üzün-
ت ل ْم قال بل سول82 صادِقون اقبلنا ف۪يها ۜ واِنا ل tüden iki gözü ağardı.
ْ ْ َ ُ ّٰ ٌ َ ٌْ َ َ ً َْ ْ ُ ُ َُْ
الل ان يَات َِين۪ى ب ِ ِه ْم ب ج۪يلۜ َعَس
85. Allah’a And olsun ki
انفسم امرۜا فص sen hâlâ Yusuf’u anıyorsun.
َ َ
َوت َول عن ُه ْم َوقال83 ۪يم
ْ َ ّٰ َ ُ الك َ ْ ۪يم
ُ َج۪يعًا ۜ ا ِنَّ ُه ُه َو الْ َعل
Sonunda ya hasta olacaksın
ya da helâk olacaksın!” dedi-
َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 245
َ َ ِث َع
87. Ey oğullarım! Gidin 13. CÜZ ش الزء اثلال YUSUF SÛRESİ
َ ُ ُ ُ َ ُ 246
13. CÜZ وسف سورة ي YUSUF SÛRESİ 100. Ana ve babasını tah-
tının üstüne çıkartıp oturttu
َ َ ً َ َّ َ ْ َ ْ َ ٰ َ ُ ٰ ْ َ ُ َ ْ َ َٓ ْ َ ٓ َّ َ َ ve hepsi onun için secdeye
۪ياۚ قال فلما ان جاء البش۪ي القيه ع وج ِهه۪ فارتد بص kapandılar. Dedi ki: “Ey ba-
ُ َ َ َ َ َ ّٰ َ ْ َ ّٓ ُ َ ْ ُ َ َ َ
قالوا96 ال ْم اقل ل ْم ا ِ۪ن اعل ُم م َِن اللِ مَا ل ت ْعل ُمون
bacığım! İşte bu, daha önceki
rüyamın yorumudur. Rabbim
َ َ َ
قال َس ْوف97 ۪ني َ ُاس َت ْغفِ ْر َنلَا ُذن
َ ٔوب َنٓا ا ِنَّا ُك َّنا خَا ِطـ ْ يَٓا اَبَانَا onu gerçekleştirdi. Rabbim
bana ihsanda bulundu, zîrâ
ُ َ َ َ َ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ ُ َّ ّ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ
فل َّما دخلوا98 ۪يم ب ا ِنه هو الغفور الرح ۜ ۪ استغفِر لم ر
o beni zindandan çıkarıp,
şeytan benimle kardeşlerimin
ُالل ّٰ َ َٓ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ٰٓ ٰ َ ُ ُ ٰ َ
ع يوسف اوى ا ِلهِ ابويهِ وقال ادخلوا ِمر ا ِن شاء
arasını bozduğu halde, sizi
çölden getirdi. Şüphesiz ki
َ َ َ َ ْ ََ َ َ َ ا ٰ ِمن
َو َرف َع ابَ َويْهِ ع ال َع ْرِش َوخ ُّروا ُل ُس َّج ًداۚ َوقال99 ۪ۜني
Rabbim dilediğine lütfedicidir.
Kuşkusuz O çok iyi bilendir,
ًّ ّ َ َ ُ َ ُ ْ َ َ ٰ َ َ َٓ
اي م ِْن قبْل ۘ ق ْد َج َعل َها َر ۪ب َحق ۜا َ َيل ُرءْي ت هذا تا ۪و ِ يا اب
hikmet sahibidir.”
ْ َ ْ ْ َ َْ
101. “Ey Rabbim! Mülkten
ُ َ َٓ َ ْ ّ َ
اء بِ ْم السج ِن وج ِ َوقد اح َس َن ٓ ۪ب ا ِذ اخ َر َجن۪ى مِن bana verdin ve bana olayla-
ْ َ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ
rın yorumunu da öğrettin. Ey
َ
ۜمِن الدوِ مِن بع ِد ان نزغ الشيطان بين۪ى وبني ا ِخو ۪ت gökleri ve yeri yaratan! Sen
َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 247
َ َ ِث َع
104. Hâlbuki sen buna kar- 13. CÜZ ش الزء اثلال YUSUF SÛRESİ
ْ َ ُ ً ْ ُ َ َّ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ّٰ
ancak ortak koşarak inanırlar.
ُْ َ
107. Yoksa Allah tarafın- قل107 اعة َبغ َتة َوه ْم ل يَش ُع ُرون اللِ او تاتِيهم الس
َّ َ َ َ َ ٰ َ ّٰ َ ُٓ ْ َ ٓ َ ٰ
۪ي ٍة ان۬ا َو َم ِن ات َب َعن ۪ۜى
dan kendilerini kuşatacak
bir azabın gelmeyeceğinden يل ادعوا ا ِل اللِ ع بص ۪ ه ِذه۪ س ۪ب
ْ َ َ اللِ َومَٓا اَنَ۬ا م َِن ال ْ ُمْشك ّٰ َ َ ْ ُ َ
veya onlar farkında olmadan
kıyametin ansızın gelip çat- َومَٓا ا ْر َسل َنا م ِْن108 ۪ني ِ وسبحان
mayacağından emin mi oldu-
ُ وح اَِلْه ْم م ِْن ا َ ْهل الْ ُق ٰرۜي اَفَلَ ْم يَس ً َ َّ َ ْ َ
ٓ ُال ن
lar?
۪يوا ِ ِ ۪ قبلِك ا ِل رِج
108. De ki: “İşte bu
ْ۪ين م ِْن َقبْلِه ۜم َ ان َعق َِب ُة اَّل َ َ ََْ ُُ ََْ َْْ
benim yolumdur. Ben ve ِ ِيف الرِض فينظروا كيف ك
bana uyanlar bilerek Allah’a
َ ٓ ّٰ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َّ َ َّ ٌ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ َ
çağırırız. Allah’ın şanı حىت ا ِذا109 خرة ِ خي ل ِل۪ين اتقوۜا اف تعقِلون ِ ودلار ال
ۙ رنَا ُ ْ َاء ُه ْم ن َ َٓالر ُس ُل َوظَنُّٓوا اَنَّهُ ْم قَ ْد ُك ِذبُوا ج ُّ اسَيْ َـَٔس ْ
yücedir. Ben, Allah’a ortak
koşanlardan değilim.”
109. Biz senden önce de,
110 ۪ني َ جرم ْ َ ُ ّ َ َ ْ َ َٓ ُۜ َو َل يُ َر ُّد بَا ْ ُس َنا َعن الْ َق ْو ِم ال ْ ُم
memleketler halkından ancak ِ ِ فنِج من نشاء
kendilerine vahyettiğimiz
َ َ َ َ َْْ ُ ٌَْ ْ َ َان يف ق َ َ ْ ََ
birtakım erkekleri peygamber اب ما كان ِۜ ل ال ولِ ۬ ل ِ ةب ع
ِ م ه
ِ ص ِ ص ۪ لق د ك
olarak gönderdik. Yeryüzünde
ِني يَ َديْه َ ْ ۪يق َّال۪ي َب َ تى َولٰ ْن تَ ْصد ٰ َ ۪يثا ُي ْف
ً َ
حد
dolaşıp da, kendilerinden ِ
َ ْ َ ًَْ َ َ ً ُ َ َْٔ ّ ُ َ ََْ
111 حة ل ِق ْو ٍم يُؤم ُِنون
önce gelenlerin akıbetlerinin
nasıl olduğuna bakmadılar ش وهدي ور ٍ وتفص۪يل ك ِل
mı? Elbette ahiret yurdu
Allah’a karşı gelmekten
sakınanlar için daha iyidir. 110. Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip
Hâlâ aklınızı kullanmıyor yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız
musunuz? geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi.
Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez.
111. And olsun onların kıssalarında akıl sahipleri için
pek çok ibretler vardır. Bu, uydurulabilecek bir söz değildir.
Fakat o, kendinden öncekilerin tasdiki, her şeyin bir açık-
laması ve de iman eden bir toplum için bir rahmet ve bir
hidayettir.
ْ َّ ُ َ ُ 248
13. CÜZ الرع ِد سورة RA’D SÛRESİ 2. Allah görmekte olduğu-
nuz gökleri direksiz olarak
ٌ ّ َ ٌ ّ َ ْ ُ ْ َّ ُورة
َ ُس
َ ِ َو ك َّية
yükselten, sonra Arş üzerine
ه َ ِ ك َّية َوم
ِه ِ الرع ِد م َّ دة
ِ الر ُسعو َر istivâ eden, güneşi ve ayı em-
ً ٰ ٰ َ َ ٌ ََ
ثث َ َو َا ْْر َب َ ُع ُون اَيَة
13 - ً RA’D
ٌ ََ
ايَة
SÛRESİ. rine boyun eğdirendir. Her biri
واربعون ثث muayyen bir vakte kadar akıp
ْ َّ ّٰ
َّ ح ٰمن
gitmektedir. O, Rabbinize ka-
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر vuşacağınıza kesin olarak
ي ع َم ٍد
َ َْ
غ ب ات
ِ َ الس ٰم
و َّ لل اَّل۪ي َر َف َع ُ ّٰ َ ا1 ون َ ُ ُْ َ
ِنم ؤ ي ل س ِ ا َّث انل ََكْ َ
ا
3. O yeri döşeyen, onda
ِ ِ dağlar ve ırmaklar yaratan
ْ َ ٌّ ُ َ ْ َّ َّ ْ ََ ْ تَ َر ْو َن َها ُث َّم
اس َت ٰوى ع ال َع ْرِش َو َسخ َر الش ْمَس َوالق َم َۜر ك ي ۪ري
ve orada bütün meyvelerden
iki çift yaratandır. Geceyi de
ُ َٓ ُ َّ َ َ ٰ ْ ُ ّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ّ َ ُ ًّ َ ُ َ َ
ات ل َعل ْم بِل ِقاءِ َر ّبِ ْم
gündüzün üzerine O örtüyor.
ِ م يدبِر المر يف ِصل الي ۜ ِلج ٍل مس Şüphesiz bütün bunlarda dü-
َ ٰ َّ ُ ُ ْ َٰ َ ُ ّ َُ
ح ۠ ٍد َونف ِضل َب ْعض َها ع َب ْعٍض ِيف الك ۜ ِل ا ِن ۪يف ذل ِك
kısmını bir kısmına üstün kı-
ِ ب ِ َٓما ٍء َوا larız. İşte bunlarda akıllarını
َّب قَ ْول ُ ُه ْم َءا َِذا ُكنا ٌ ب َف َع َج ْ َوا ِْن َت ْع َج4 ون َ ُ َْ ْ َ َ َٰ kullanan bir toplum için ibret-
ات ل ِقو ٍم يعقِل ٍ لي ler vardır.
َ ٰٓ ُ َ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ ْ َ َ َّ ُ
۪ين كف ُروا ب ِ َر ّب ِ ِه ْۚم َوا۬ولئ ِك ت َرابًا َءا ِنا لف۪ى خل ٍق َجد۪ي ۜ ٍد ا ۬ولئ ِك ال
5. Şaşıyorsan, asıl onların:
“Biz toprak olduğumuz za-
َ ُ َ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ ُ َ ْ َ ْ man yeniden mi yaratılaca-
5 ادلون ِ الغل ۪يف اعناق ِ ِه ۚم وا۬ولئ ِك اصحاب انلارِۚ هم ف۪يها خ ğız?” demeleri şaşılacak şey-
dir. İşte onlar, Rablerini inkâr
edenlerdir. Onlar boyunların-
da tasmalar bulunanlardır. Ve
onlar ateşliktirler. Onlar, ora-
13 - RA’D SÛRESİ. da ebedî kalacaklardır!
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.Elif. Lâm. Mîm. Râ. Bunlar, O Kuran’ın âyetleridir. Sana
Rabbinden indirilen haktır, fakat insanların çoğu inanmaz-
lar.
َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 249
َ َ ِث َع
6. Senden iyilikten önce 13. CÜZ ش الزء اثلال RA’D SÛRESİ
َ َّ
çok yücedir.
َ َ ً ُٓ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ َٓ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ّ َ ُ
10. İçinizden, sözü وءا ف َم َرد ُل س ِه ۜم واِذا اراد الل بِقو ٍم س ِ يغ ِيوا ما بِانف
َ ْ َ ْ ُ ُ ُ َّ َ ُ َ َومَــا ل َ ُه ْم م ِْن ُدونِه۪ م ِْن
gizleyenle onu açığa
vuran, geceleyin gizlenenle بق هو ال۪ي ي ۪ريم ال11 ال ٍ و
َ َ َ َ َّ ُ ْ ُ َ ً َ َ َ ً ْ َ
gündüzün yürüyen birdir.
ْ َّ ُ ّ َ ُ َ
11. Onun önünde ve ar- الرع ُد ويسبِح12ۚ اب اثلّ ِقال شئ السح ِ خوفا وطمعا وين
ُ الص َواع َِق َف ُيص َّ ۪يفت ۚه۪ َو ُي ْرس ُل َ ُ َ ٰٓ ْ َ
ِ ِب ْم ِده۪ َوال َملئ ِكة م ِْن خ
kasında Allah’ın emriyle onu
koruyan takipçiler vardır. Bir ۪يب ِ
َ ۪يد الْم ُ اللِ َو ُه َو َشد ّٰ َ ُ َ ُ ْ ُ َ ُ َٓ َ ْ َ َ
toplum kendilerindeki iyi özel-
likleri değiştirinceye kadar 13 ۜحا ِل ِ ۚ ِ بِها من يشاء وهم يادِل
يف ون
Allah, onlarda bulunanı de-
ğiştirmez. Allah bir topluma
kötülük diledi mi, artık onun 13. Gök gürültüsü Allah’ı Hamd ile tesbih eder. Melekler
için geri çevrilme diye bir şey de O’nun korkusundan tesbih ederler. O, yıldırımlar gön-
yoktur. Onların Allah’tan baş- derip onlarla dilediğini çarpar. Durum bu iken, onlar, Allah
ka yardımcıları da yoktur. hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı pek şiddetli
12. O, size korku ve ümit olandır.
içinde şimşeği gösteren ve
ağır bulutları meydana geti-
rendir.
ْ َّ ُ َ ُ
13. CÜZ الرع ِد سورة250 RA’D SÛRESİ 16. De ki: “Göklerin
ve yerin Rabbi kimdir?”
ْ َ ون ل َ ُه ْم بَ ُ َ ْ َ َ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َ ّ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ De ki: “Allah’tır.” O halde
ٔش ٍ ِ ل دعوة ال ِۜق وال۪ين يدعون مِن دونِه۪ ل يستج۪يب O’nun tertibini bırakarak
ُِط َك َّفيْهِ اَِل ال ْ َمٓاءِ ِلَبْلُ َغ فَاهُ َو َما ُه َو ب َبالِغِه۪ۜ َو َما ُد َٓعء َ َ َّ kendilerine fayda veya
ِ ِ ا ِل كباس zarar verme gücüne sahip
َْ َّ َو ِ ّٰللِ ي َ ْس ُج ُد َم ْن يف14 ين ا َِّل يف َض َل َ الْ َكف ِر
ات َوال ْرِض ِ الس ٰم َو
olmayan birtakım evliyalar
ِ ٍ ۪ ۪
ٌَس ْج َدة
mı edindiniz?” De ki: “Körle
َّ قُ ْل َم ْن َر ُّب15 صال َ ٰ َط ْو ًع َو َك ْرهًا َوظ َِل ُ ُه ْم بالْ ُغ ُد ّو َواْل
ات ِ الس ٰم َو
gören bir olur mu hiç? Ya
ِ ِ ِ da karanlıklarla aydınlık
َ ُ َ َ َٓ ْ َ ٓ ُ ْ ْ ُ ْ َ َّ َ َ ْ ُ ُ ّٰ ُ َْ
اء ل َي ْمل ِكون الل قل افاتذتم مِن دون ِه۪ او ِل ۜ ض ق ِل ۜ ِ َوال ْر
eşit olur mu?” Yoksa O’nun
yarattığı gibi yaratan ortaklar
ُۙ ۪ال ْعٰم َو ْالَص َْ ْ َ ْ ُ ًّ َ َ َ ً ْ َ ْ ُ ْ َ
ي ضاۜ قل هل ي َ ْس َتوِي س ِهم نفعا ول ِ ِلنف
buldular da bu yaratma
onlarca birbirine benzer mi
ُ َ َ َٓ َ ُ ّٰ ُ َ َ ْ َ ُ ُّ َ ُ َ ُ ُّ َ َْ َْ
شك َء خلقوا ِام هل ت ْس َتوِي الظلمات وانلورۚ ام جعلوا ِلل
göründü? De ki: Allah her
şeyi yaratandır. Ve O, birdir,
ْ ُ ْ َ ّ ُ ُ َ ُ ّٰ ُ ْ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ْ َ َ
شٔ َوه َو ال َواح ُِد ٍ ك ِ كخل ِقه۪ فشابه اللق علي ِه ۜم ق ِل الل خال ِق
güçlüdür ve kahredicidir.
الز َب ُد َّ ال َّق َو ْالَا ِط َۜل فَاَمَّا َ ْ الل ُ ّٰ ض ُب ْ َ َ ٰ َ ُُْ ٌََ ََ َْ götürdü. Süs veya eşya yap-
ِ اع زبد مِثل ۜه كذل ِك ي ٍ او مت mak için ateşte erittikleri şey-
َ ٰ َ َْْ ُ ُ َ َ َْ َّ َ ً َٓب ُجف ُ َف َي ْذ َه
ِۜ اءۚ َواما مَا َينف ُع انلَّاس ف َي ْمكث ِيف الر
lerden de buna benzer köpük
ض كذل ِك olur. İşte Allah hak ile bâtıla
َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 251
َ َ ِث َع
19. Rabbinden sana indiri- 13. CÜZ ش الزء اثلال RA’D SÛRESİ
ْ َّ ُ َ ُ 252
13. CÜZ الرع ِد سورة RA’D SÛRESİ 31. Eğer okunan bir Kitapla
dağlar yürütülseydi veya
ٰ
29 ات طوب ل ُه ْم َو ُح ْس ُن َما ٍب
َ ٰ ُ
ِ َ الِ الصَّ ۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا
ِ َ اََّل onunla yer parçalansaydı
yahut onunla ölüler
َ ُْ ُ
ت م ِْن قبْل ِ َٓها ا َم ٌم تلِ َتل َو۬ا َعليْ ِه ُم
َ ْ َاك ٓيف ا ُ َّمة قَ ْد َخل َ َْ َ َْ َ ٰ َ konuşturulsaydı o Kitap yine
ٍ ۪ كذل ِك ارسلن bu Kur’an olacaktı. Fakat
ّ ُ ْ ُ ْ َّ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ٓ َّ
الرح ٰ ِۜن قل ه َو َر ۪ب
bütün işler Allah’a aittir. İman
ِ الي اوحينا ا ِلك وهم يفرون ب ۪ edenler hâlâ bilmediler mi ki,
ّٰ ْ َ ٰ ْ َ ْ ُّ َْ ُ ْ َْ ُ َْ ُ َ ْ
ise, kendi yaptıkları yüzünden
ِالبال او ق ِطعت بِهِ الرض او كِم بِهِ الموتۜ بل ِللَ ْ َ ّ
ِ ِبِه başlarına musîbet inecek ve
َ ُ ّٰ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُٓ َ ٰ َ َّ َََ َ َْ
yahut o musîbet, yurtlarının
الل ل َه َدى ال ْم ُر ج۪يع ً ۜا افل ْم يَاي ْ َـِٔس ال۪ين امنوا ان لو يشاء yakınına konacak, nihayet
َ َ َّ ُ َ َ َ َ ً َ َ َّ
Allah’ın vaadi gelecektir. Allah
۪يب ُه ْم ب ِ َما َص َن ُعوا ُ ك َف ُروا تُص انلاس ج۪يعاۜ ول يزال ال۪ين vaadinden asla dönmez...
َالل ّٰ َّ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ ّٰ َ ْ َ ْ ً َ ُّ ُ َ ْ َ ٌ َ َ
32. And olsun, senden
اللِ ا ِن ۜ قارِعة او تل ق ۪ريبا مِن دارِهِم حىت ياِيت وعد önce de nice peygamber-
ََ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ۠ ُ ُ ْ َ َ َّ ُ ُ َ َ َ َّ
dim, sonra da onları yakalayı
اف َم ْن32 اب ِ ل ِل۪ين كفروا ثم اخذتهم فكيف كن ع
ِق verdim. Benim cezalandır-
ْ ُ َٓ َ ُ ّٰ ُ َ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ ٌ َٓ َ ُ
mam nasılmış!
شك َۜء قل ِت وجعلوا ِلل ۚ ب س ك امِ ٍ كن
ب س ف ِ هو قائ ِم ع 33. Herkesin kazandığını
ْ َ َ َْ َ َ َ ُ ُّ َ
ۜوه ۜ ْم ا ْم تُنَ ّب ِ ُؤ۫نَ ُه ب ِ َما ل َي ْعل ُم ِيف ال ْرِض ا ْم بِظاه ٍِر م َِن ال َق ْو ِل
görüp gözeten Allah inkâr
سم edilir mi? Hâlbuki onlar,
َ ُّ ُ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ َّ َ ّ ُ ْ َ
Allah’a ortaklar koştular. De ki:
َّ
يل ِۜ بل زيِن ل ِل۪ين كف ُروا مك ُرهم وصدوا ع ِن الس ۪ب “Onların isimlerini açıklayın.
ّٰ َ ْ ُ َ َ َ ُّ َ َ ِ َ ٰ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُّ
vermiş olacaksınız, yoksa boş
34 اق َ اللِ م ِْن
و خرة اشق ۚ وما لهم مِن ِ ادلنيا ولعذاب ال
ٍ
söz mü etmiş olacaksınız?”
Hayır, inkâr edenlere hileleri
güzel gösterildi ve onlar
doğru yoldan saptırıldılar.
29. İman edip güzel amel edenler için, mutluluk ve sarı- Allah, kimi saptırırsa artık onu
lacak güzel yurt vardır. doğru yola iletecek yoktur.
30. Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin 34. Dünya hayatında on-
gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana vahyettiğimizi lara sadece bir azap vardır.
onlara okuyasın. Onlar Rahman’ı inkâr ediyorlar. De ki: O Ahiret azabı ise daha şedittir.
benim Rabbimdir. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Sadece Onları Allah’tan koruyacak
O’na tevekkül ettim ve dönüş yalnızca O’nadır. kimse de yoktur.
َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 253
َ َ ِث َع
35. Takvâ sahiplerine 13. CÜZ ش الزء اثلال RA’D SÛRESİ
َ ْ ْ ّٰ َ َ َر اَّل
çocuklar verdik. Allah’ın izni
َ َ َ َ ََْ
olmadan hiçbir peygamber
için mucize getirme imkânı
۪ين م ِْن قبْل ِ ِه ْم فلِلهِ ال َمك ُر ج۪يعًا ۜ َي ْعل ُم وقد
َّ ار ل َِم ْن ُع ْقَب ُ ك َّف ُ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ُ ْ َ َ
42 ِادلار س وسيعلم ال ۜ ٍ سب ك نف ِ ما ت
yoktur. Her ecelin bir “yazı” sı
vardır.
39. Allah dilediğini silip ip-
tal eder, sabit bırakır. Bütün
kitapların aslı onun, onun görmediler mi? Allah hükmeder ve O’nun hükmünü boza-
yed-i kudretindedir. cak kimse yoktur. Ve O hesabı çabuk görendir.
40. Biz, onlara vaat ettiği- 42. Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı; hâlbuki
mizin bir kısmını sana göster- bütün tuzaklar onun ilminde malumdur. Çünkü O, herkesin
sek de veya seni öldürsek de ne kazanacağını bilir. Ahiret yurdunun kimin olduğunu ya-
sana ancak tebliğ etmek dü- kında kâfirler bileceklerdir!
şer. Hesap yalnız bize aittir.
41. Bizim, yeryüzüne gelip,
onu uçlarından eksilttiğimizi
ْ َّ ُ َ ُ 254
13. CÜZ الرع ِد سورة İBRAHİM SÛRESİ
ّٰ ٰ َ ُْ ً َ ك َف ُروا ل َ ْس َ َ َّ ُ ُ َ َ
ِت ُم ْر َس ۜ قل كف بِالل ويقول ال۪ين 14 - İBRAHİM SÛRESİ
ين َ كاف ِر ِل ل ل ي و و ض ِ ر ال يف ا َالس ٰم َوات َوم
ۜ ِ ِ ِ
haline!
۪
ْ ُّ َ ٰ َ ْ َ ُّ َ ْ َ َ َّ َ َ َ َ ْ 3. Dünya hayatını ahirete
ادلن َيا حبون اليوة ِ ال۪ين يست2 ۪ۙيد ٍ اب شد ٍ مِن ع
ذ tercih edenler, Allah yolundan
َ ُ ْ َ َ ّٰ َ َ ُّ ُ َ َ َ ٰ ْ َ َ
alıkoyanlar ve onun eğriliğini
ۜون َها ع َِوجًا يل اللِ ويبغ َ
ِ خرة ِ ويصدون عن س ۪ب
ْ ِ ع ال isteyenler var ya, işte onlar
َّ ْ َ ْ َ َٓ َ َ َ َ ٰٓ ُ
derin bir sapıklık içindedirler.
ول ا ِل ُ َ ْ َ َ
ٍ وما ارسلنا مِن رس3 ۪يد ٍ ا ۬ولئ ِك ۪يف ض ٍل بع 4. Onlara iyice açıklasın
َٓ َ ْ َ ُ ّٰ ُّ ُ َ ْ ُ َ َ ّ َ ُ َ َ
اء َو َي ْهد۪ي ُ ش ِ ان ق ْو ِمه۪ ِلبِني له ۜم في
diye her peygamberi yalnız
ضل الل من ي ِ بِلِس kendi kavminin diliyle gön-
ٰ
َولق ْد ا ْر َسل َنا ُموس4 ۪يم
ْ َ ََ ُ الك َ ْ يز ُ اء ۜ َو ُه َو الْ َعز
ُ ش َٓ َ ْ َ derdik. Sonra da Allah diledi-
َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 255
َ َ ِث َع
6. Hani bir zamanlar Mûsâ 13. CÜZ ش الزء اثلال İBRAHİM SÛRESİ
ُ ْ َْ َّ ك فَا ِطر ٌّ َ ّٰ َ ْ ُ ُ ُ ُ
Âd ve Semûd kavimlerinin
ve onlardan sonrakilerin ha-
ض يَد ُعوك ْم ِۜ ات َوال ْر ِ الس ٰم َو ِ رسلهم اِيف اللِ ش
َ ٰٓ ْ ُ َ ّ َ ُ َ ْ ُ ُ ُ ْ ْ ُ َ َ ْ َ
berleri size gelmedi mi? On-
م ًّ َ ُ َ
ۜ خركم ا ِل اج ٍل مس ِ ِلغفِر لم مِن ذنوبِم ويؤ
ları Allah’tan başkası bilmez.
َ ْ َ َ ُ ُ ۜ َ ُ ْ ٌ َ َ َّ ْ ُ ْ َ ْ ُٓ َ
Peygamberleri kendilerine
َ
mucizeler getirdi de onlar, el-
يدون ان ت ُص ُّدونا قالوا ا ِن انتم ا ِل بش مِثلنا ت ۪ر
َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ُ َٓ ٰ ُ ُ ْ َ َ َ
lerini peygamberlerinin ağız-
10 ني ُ طان َّ َ
ٍ ۪ ٍ عما كان يعبد اباؤ۬نا فاتونا بِسل
ب م
larına bastılar ve dediler ki:
Biz, size gönderileni inkâr et-
tik ve bizi kendisine çağırdı-
ğınız şeyden derin bir kuşku
içindeyiz. 10. Peygamberleri dedi ki: “Gökleri ve yeri yaratan Allah
hakkında şüphe mi var? O, günahlarınızı bağışlamak ve
sizi belli bir zamana kadar ertelemek için sizi imana ça-
ğırıyor. Onlar, “Siz de bizim gibi sadece birer insansınız.
Bizi babalarımızın taptıklarından alıkoymak istiyorsunuz.
Öyleyse bize apaçık bir delil getirin” dediler.
َ ُ ّ ْ َّ َ َ َ ْ َ ّٰ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ ٰ َٓ ٰ َ
sonra sizi, yerlerine yerleşti-
12 ون ۟ ك ال ُم َت َو ِك ِ ع ما اذيتمونا ۜ وع اللِ فليتو receğiz. İşte bu, benim huzû-
َ ُ َّ َ ْ َ َ َ َ َّ َ َ َ
ض َنٓا
ruma gelmekten korkanlara
ِ ۪ين كف ُروا ل ُِر ُسل ِ ِه ْم نلُخ ِرجن ْم م ِْن ا ْر وقال ال ve azâbımdan korkanlara âid
َ َ َ ٰٓ َ َ َّ َّ ُ َ َ
ا ْو تلَ ُعودن ۪يف مِلت ِ َن ۜا فا ْوح ا ِلْ ِه ْم َر ُّب ُه ْم نلُ ْهلِ َّن
bir şey.
15. Peygamberler,
ْل ْرَض م ِْن َب ْع ِده ِۜم َ ْ ُ ُ َّ َ ْ ُ َ َ َ َّ Allah’tan yardım istediler
ولنسكِننم ا13 الظالِم۪ني ۙ ve her inatçı zorba hüsrana
ُ اس َت ْف َتْ َو14 اف َوع۪يد َ َ َ َ َ َ َ ٰ
ذل ِك ل َِم ْن خاف َمقام۪ى وخ
uğradı.
حوا ِ 16. Hüsranın ardından da
ٰ
ج َه َّن ُم َوي ُ ْسق َ ۪ م ِْن َو َٓرائِه15 ۙج َّبار َعن۪يد َ ك ُّل ُ َ َ َ
وخاب
ٍ
cehennem vardır. Orada ken-
ٍ
ْ َ ُ َ ََ
disine irinli su içirilecektir.
ُ ُ َ
ِج َّرع ُه َول يَاد يُس۪يغ ُه َو َيات۪يه يت16 ۪ۙيد َ َٓ ْ
ٍ مِن ما ٍء صد 17. Onu yudumlamaya
َّ َُ َ َ ك َ َ ّ ُ ْ ُ ْ َْ
۪ت َوم ِْن َو َٓرائِه
çalışacak, fakat boğazından
ٍۜ ِ ان وما هو بِمي ٍ الموت مِن ك ِل م geçiremeyecek ve ona her
ْ َ ْ ّ َ ُ َ َ َ َّ ُ َ َ
ْع َمال ُ ُهم ٌ َ ٌ َ َ yandan ölüm gelecek, oysa o
مثل ال۪ين كفروا بِرب ِ ِهم ا17 عذاب غل۪يظ ölemeyecek. Arkasından da
َ ْ َ َ يح يف يَ ْوم ْ َّ َ ْ َ َ
ف ل َيق ِد ُرون ُ ّ َ
daha şiddetli bir azap gele-
ص ع
ٍۜ ِ ٍ ۪ ۪ ِ ِ الر ه ب ت دت اشۨ د
ٍ ا مر ك cek.
ُ ال َ ُل ْالَع َّ َ ُ َ ٰ ٔ ْ َ ٰ َ ُ َ َ َّ
18 ۪يد ش ۜ ذل ِك هو ٍ مِما كسبوا ع
18. Rablerini inkâr edenle-
rin durumu: Onların amelle-
ri fırtınalı bir günde rüzgârın
şiddetle savurduğu küle ben-
11. Peygamberleri de onlara dediler ki: “Biz sizin gibi bir zer. Kazandıklarından hiçbir
insandan başkası değiliz. Fakat Allah nimetini kullarından şeyi elde edemezler. İşte bu
dilediğine lütfeder. Allah’ın izni olmadan bizim size bir delil derin sapıklıktır.
getirmemize imkân yoktur. “ Müminler ancak Allah’a tevek-
kül etsinler.
12. “Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne
diye biz, Allah’a tevekkül etmeyelim! Sizin bize verdiğiniz
eziyete elbette katlanacağız.” Tevekkül edenler yalnız
Allah’a tevekkülde sebat etsinler.
َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 257
َ َ ِث َع
19. Allah’ın gökleri ve yeri 13. CÜZ ش الزء اثلال İBRAHİM SÛRESİ
َّ ُٓ َ ْ َ ْ َ َّ ُ ٰٓ َ ُّ َ َ َ ً َ ّٰ ُ َ َ َ
21. İnsanların hepsi
Allah’ın huzuruna çıkacak
بوا ا ِنا وبرزوا ِللِ ج۪يعا فقال الضعفؤ۬ا ل ِل۪ين استك
َ َ ْ َّ َ َ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ً َ َ ْ ُ َ َّ ُ
ve güçsüzler büyüklük
ّٰ
taslayanlara diyecek ki:
ِاب الل ِ كنا لم تبعا فهل انتم مغنون عنا مِن ع
ذ
َ ٌ َ ٓ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ُ ّٰ َ ٰ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ
“Şüphesiz bizler size
اء َعليْ َٓنا شٔۜ قالوا لو هدينا الل لهديناك ۜم سو ٍ مِن
uymuştuk; şimdi siz az bir şey
olsun, Allah’ın azabından bizi
ُ َ َّ َ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ
َوقال الشيْطان21 ۪يص ۟ ٍ بنا مَا نلَا م ِْن م اج ِزعنا ام ص
koruyabilecek misiniz?” Onlar
da, “Eğer Allah bizi doğru
yola eriştirseydi, biz de sizi ُ ُْ َ
ال ّ ِق َو َوعدت ْم َ ْ ك ْم َو ْع َد ُ َ َ َ َ ّٰ َّ ُ ْ َ ْ َ ُ َّ َ
لما قِض المر ا ِن الل وعد
doğru yola eriştirirdik. Şimdi
sızlansak da, sabretsek de ْ َ ٓ َّ َ ْ ُ ْ ْ ُ َْ َ َ َ َ َ َ ْ ُ َُْ ْ ََ
bizim için birdir. Artık bizim ان ا ِل ان ٍ فاخلفتۜم وما كان ِل عليم مِن سلط
için hiçbir kurtuluş yoktur” ُ
وموا انف َس ۜ ْم
ُ ْ َ ُٓ ُ َ
وين ول ُ ُل فَ َ تَل
وم ۚ ْ جبْ ُت
م َ اس َتْ َ ْم ف ُ ُْ َ َ
دعوت
derler.» ۪ ۪
ُ ك َف ْر َ ّ َّۜ ْ ُ ْ ُ ْ َ َٓ َ ْ ُ ْ مَٓا اَنَ۬ا ب ُم
22. İş bitirilince şeytan da
ت بِمَٓا رِخ ا ِ۪ن ِ ِ م ب م ت ن ا ا م و م خ
ِ ر
ِ ِ
َّ َّ ُ ْ َ ْ
diyecek ki: “Şüphesiz Allah,
size gerçek olanı söz verdi.
22 ۪يم ٌ اب اَل ٌ ۪ني ل َ ُه ْم َع َذ َ الظالِم ون مِن قب ۜل ا ِن ُ ش ْك ُت
م َ ْ َا
Ben de size söz verdim ama ِ
yalancı çıktım. Zaten benim
ات ت ۪ري
َْ َّ الَات َج
ن ِ ِ َّ ۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا
الص ِ َ خ َل َّال ِ
َُْ
د وا
sizi zorlayacak bir gücüm ٍ
َ ۪يها با ِذْن َر ّبه ۜ ْم َتِ َّي ُت ُه ْم ف َ ۪ين ف َ ادل َ ُ ََْْ َ َْ ْ
۪يها مِن تتِها النهار خ
yoktu. Ben sadece sizi
çağırdım, siz de hemen bana ِِ ِ ِ ِ
ً َ ً َ ً َ ُ ّٰ َ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ
الل َم كل ِ َمة ط ّي ِ َبة الم تر كيف ضب23 َس ٌم
geliverdiniz. O hâlde beni
kınamayın, kendinizi kınayın.
Artık ben sizi kurtaramam,
ۙ ِ ٓ َ َّ َ ُ ََْ ٌ َ َُ ْ َ ََّ َ َ َ َ
siz de beni kurtaramazsınız. 24 كشجر ٍة طيِب ٍة اصلها ثابِت وفرعها ِيف السماء
Şüphesiz ben, daha önce
sizin, beni Allah’a ortak
koşmanızı kabul etmemiştim. 23. İman edip de iyi işler yapanlar, Rablerinin izniyle
Şüphesiz, zalimlere elem içinde ebedî kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cen-
dolu bir azap vardır.” netlere sokulacaklardır. Orada onların temennileri” selam!”
dır.
24. Görmedin mi, Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir
sözü, kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağacı.
َْ
cekler. O ne kötü yerdir!
َ َ ْ ۨاج ُت َّث ْ َ َ َ َ َ َ
ت م ِْن ف ْو ِق ال ْرِض مَا ل َها كر ٍة خ ۪بيث ٍة 30. Allah yolundan saptır-
ّٰ َ َ ْ ُ َّ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ُ َٓ َ َ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ
31. İman eden kullarıma
الم تر ا ِل ال۪ين بدلوا ن ِعمت الل27 ۟ويفعل الل ما يشاء söyle: Namazlarını kılsınlar,
َ َج َه َّن َم يَ ْصلَ ْو َنه ۜا28 ۙ ك ْف ًرا َوا َ َح ُّلوا قَ ْو َم ُه ْم َد َار ْالَ َوار ُ
kendisinde ne alışveriş, ne
ۚ ِ de dostluk bulunan bir gün
َ ُّ ُ ً َ ْ َ ّٰ ُ َ َ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ
gelmeden önce, kendilerine
۪ۜضلوا ع ْن َس ۪بيلِه ِ وجعلوا ِللِ اندادا ِل29 وبِئس القرار verdiğimiz rızıklardan gizli-
َ قُ ْل لِعِ َباد َِي َّال30 ۪ي ُك ْم اَِل انلَّار َ قُ ْل َت َم َّت ُعوا فَا َِّن َمص
açık infak etsinler.
۪ين ِ 32. Gökleri ve yeri yaratan,
ً َ
سا َو َعن َِية ًّ ِ اه ْم ُ َ ْ َ َ َّ ُ ْ ُ َ َ ٰ َّ ُ ا ٰ َم ُنوا يُق
gökten suyu indirip onunla
۪يموا الصلوة وينفِقوا مِما رزقن rızık olarak size türlü meyve-
َّ ُ ّٰ َ ٌ َ َ َ َ َ ِ ْ م ِْن َقبْل ا َ ْن يَا
ِ يت يَ ْو ٌم ل َبيْ ٌع ف۪يهِ ول
ler çıkaran; izni ile denizde
لل ال۪ي ا31 خل ِ yüzüp gitmeleri için gemileri
َ
ْ َ ً َٓ َٓ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ََخل
اء فاخ َر َج ات َوال ْرض َوان َزل مِن السما ِء م َ ٰ َّ
emrinize veren; nehirleri de
ِ و م الس ق sizin hizmetinize sunan an-
َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 259
َ َ ِث َع
34. O size istediğiniz her 13. CÜZ ش الزء اثلال İBRAHİM SÛRESİ
َ ٰ ْ َ ْ ََ
de insanlardan bir kısmının
ُح َۜق ا َِّن َرّب ل َ َسم۪يع ٰ ۪يل َوا ِ ْس ب ا ِسمع َ َو َه
ِ ك ِ ب ۪ل ع ال
gönüllerini onlara meylettir,
onları ürünlerden rızıklandır, ۪
umulur ki şükrederler. “
ى َر َّب َنا ت
۪ يَّ الصلٰوة ِ َوم ِْن ُذ ّر َّ ۪يم َ اج َعلْن۪ى ُمق ْ َر ّب39 ِادل َٓعء ُّ
ۗ ِ ِ
َ ادل َّي َول ِلْ ُم ْؤ ِمن ْ َ َّ َ َٓ َو َت َق َّب ْل ُد
38. “Ey Rabbimiz! Şüphe-
siz ki sen bizim gizleyeceği-
۪ني يَ ْو َم َ ِ اغفِ ْر ل َول َِو
۪ ا ن ب ر 40 ِ ء ع
mizi de açıkladığımızı da bi-
ُ َ ً َ َ ّٰ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َُ
lirsin. Çünkü ne yerde ne de
الل غف ِ ع َّما َي ْع َمل ول تسب41 اب ۟ ُ وم ال َِس يق
َْ ُ ّ َ ُ َ َّ َۜ ُ َّ
gökte hiçbir şey Allah’a gizli
ُ الب ْ َص َ َْ
kalmaz.”
42ۙ ار ِخ ُره ْم ِلَ ْو ٍم تشخُص ف۪يه ِ الظال ِمون ا ِنما يؤ
39. “İhtiyar halimde bana
İsmail’i ve İshak’ı bağışlayan
Allah’a hamdolsun! Şüphesiz
Rabbim duayı işitendir.” 41. “Ey Rabbimiz! Hesap olunacağı gün beni, ana-baba-
mı ve müminleri bağışla!”
40. “Rabbim! Beni namaza
devam eden bir kimse eyle. 42. Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz san-
Soyumdan da böyle kimseler ma! Şu kadar ki, Allah onları, gözlerin şaşkınlıktan baka
yarat. Rabbimiz! Duamı ka- kalacağı bir güne erteliyor.
bul eyle.”
ب ْ ۪ين ظَلَ ُموا َر َّب َنٓا ا َ ّخ ْرنَٓا ا ِٰل ا َ َجل قَريبۙ ُن َ ول َّال ُ ََُ
فيق
ِ
peygamberlerine verdiği söz-
ِ ٍ ۪ ٍ den cayacağını sanma! Çün-
ُ َ ْ َ ُٓ ُ َ َ َ َ ُّ َّ َ َ َ ْ َ
الر ُسۜل ا َول ْم تونوا اق َس ْم ُت ْم م ِْن قبْل ِدع َوتك َونبِع
kü Allah intikam sahibidir,
mutlak üstündür.
ٓ ُ َ َ َ َّ َ َ ْ ُ َْ ََ ۙ ََ ْ ْ ُ َ َ
ك ِن ال۪ين ظلموا ِ وسكنتم ۪يف مسا44 ال ٍ ما لم مِن زو
48. Gökler ve yer de başka
ُ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ
bir yere değiştirildiği ve onlar
ُم انفسهم وتبني لم كيف فعلنا ب ِ ِهم وضبنا ل
ise Kâhhâr olan Allah’ın hu-
َ ََْْ
zuruna çıktıkları gün…
ْك ُر ُه ۜم ْ َ ّٰ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ َ
وقد مكروا مكرهم وعِند اللِ م45 المثال 49.O gün, günahkârların
ّٰ ُ َ َ َ ُ َ ٰ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ ُ َ ْ َ cektir.
يوم تبدل الرض غي الرِض والسموات وبرزوا ِلل 51. Allah, herkese kazan-
َ۪ني يَ ْو َمئ ِذ ُم َق َّرن ۪ني َ جرم ْ َوتَ َرى ال ْ ُم48 ال ْ َواحد الْ َق َّهار dığının karşılığını vermek için
ٍ ِ ِ ِ ِ böyle yapar. Şüphesiz Allah,
َ ِ َو ٌ َّ ّ َ ٌ ّ َ ْ ْ ُ ْ ْ ُورة
َ ُس
15 - HİCR SÛRESİ ه كية َ ِ ك َّية َوم
ِه ِ رال ِج ِر م َالُسِج
ِ ورة
ً َٰ 15 - ً HİCR ٰ َ
ت ِ ْس ٌع َ َوت ْ ِْس ُع ُون َايَة
تِْسٌع
SÛRESİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
اية وت ِسعون
َّ ح ٰمن ْ َّ ّٰ
1. Elif. Lâm. Râ. Bunlar O الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
َ َ َ َّ ُّ َ َ َ َ ُ ُ ات الْك َِتاب َوقُ ْراٰن َ ْ ٰٓ
ُ َك اٰي
Kitab’ın, Kur’an-ı Mübîn’in
âyetleridir. ُ ْ َا
ل ْز ُء ۪ين كف ُروا ربما يود ال1 ني ب
ٍ ۪ ٍم ِ الر ۠ت ِل
ُ َْ
14
ْ ُ ُ ْ ُ َ َ ل َ ْو َكنُوا ُم ْسلِم
ذ ْره ْم يَاكلوا َو َي َت َم َّت ُعوا َو ُيل ِه ِه ُم ال َمل2 ۪ني
2. İnkâr edenler, Allah var
demeyi çokça isteseler ya!
3. Onları bırak; yesinler, ٌك َنا م ِْن قَ ْر َي ٍة ا َِّل َول َ َها ك َِتابْ َ ْ َ َٓ َ َ َ
وما اهل3 ف َس ْوف َي ْعل ُمون
َ َ
ْ
eğlensinler ve boş emel on-
ُ َ َ َ َ ُ َ ٌ َُم ْعل
ları oyalaya dursun. Yakında
َوقالوا5 مَا ت ْسب ِ ُق م ِْن ا َّم ٍة ا َجل َها َومَا ي َ ْس َتاخ ُِرون4 وم
َ ل َ ْو مَا تَاْت6 ۜون ٌ ُ ْ َ َ َ َّ ُ ْ ّ ْ َ َ َ ّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ
bilecekler!
4. Kendisi hakkında bilinen ۪ينا يا ايها ال۪ي ن ِزل عليهِ الِكر ا ِنك لمجن
َ َ ٰٓ ْ ُ ّ َ ُ َ َّ ت م َِن
َ الصادِق َ ْبال ْ َملٰٓئ َِكةِ ا ِْن ُكن
نل ال َملئ ِكة
bir yazı yokken Biz, hiçbir ül-
keyi helak etmedik. ِ ن ا م 7 ۪ني ِ
َ َّ ْ ّ ْ َ ْ َ َّ َ ال ّق َومَا َكنُ ٓوا ا ًِذا ُمنْظَر ْ
َ ا َِّل ب
ا ِنا ن ُن ن َّزنلَا الِك َر َواِنا ُل8 ين
5. Hiçbir millet, ecelinin
önüne geçemez ve onu ge- ۪ ِ ِ
َْ َ َ َ ْ َ ْ ََ َ ُ َ
َومَا10 ۪ني َ ل َّول َولقد ا ْر َسل َنا م ِْن قبْل ِك ۪يف شِيعِ ا9 لَاف ِظون
ciktiremez.
ْ َ ُ
14. CÜZ ورةُ ال ِْج ِر س262 HİCR SÛRESİ yanlar için geçim vasıtaları
yarattık...
16 ۙين َ الس َٓما ِء بُ ُروجًا َو َز َّينَّاهَا ل َِّلناظِر َّ َولَ َق ْد َج َعلْ َنا يف
ِ
21. Kâinatta mevcut her
۪ şeyin hazineleri ancak bizim
َّ ت َق َ َ اس ْ ا َِّل َمن17 طان َرجي َ ْ َ ُّ ْ َ َْ َ َ
الس ْم َع ۙ ٍ ۪ ٍ ك شي ِ وح ِفظناها مِن
yed-imiz dedir. Biz onu ancak
ِ belli bir miktar ile indiririz.
َال ْرَض َم َد ْدنَاهَا َواَلْ َقيْ َنا ف۪يها َْ َ ٌ اب ُمب ٌ فَاَتْ َب َع ُه ِش َه
و18 ني ۪ 22. Biz, rüzgârları aşıla-
ُ َ َْ َ َ َ ْ َ ُّ ْ َ ََََْْ َ ِ َ َ
mayı sağlayan vasıta olarak
ْم ُ شٔ َم ْو
وجعلنا ل19 ون ٍ ز ٍ ك ِ رواس وانبتنا ف۪يها مِن
gönderdik ve gökten bir su
َ َ ْ َّ ٔ ْ َ ْ ْ َ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ
indirdik de onunla su ihtiya-
ش ا ِل عِندنا ٍ واِن مِن20 ف۪يها معاي ِش ومن لستم ل بِرازِق۪ني
cınızı karşıladık. Siz o suyu
َ َ َ ّ َْ َ ََْ ُ ْ َ َ َ َّ ُٓ ُ ّ َ ُ َ َ ُ ُ َٓ َ
depolayamazdınız.
اح ل َواق َِح الريِ ا ن ل س ر او 21 مٍ و نل ا ِل بِقد ٍر معل ِ خزائ ِنهۘ وما ن 23. Ancak biz diriltir ve biz
َ ُ َ ْ ُ ْ َ َٓ َ ُ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ ً َٓ َٓ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ
öldürürüz! Ve her şeye biz
22 ني َ بازن فانزنلا مِن السماءِ م
۪ ِ ِ اء فاسقيناكموهۚ وما انتم ل vâris oluruz.
ََ َ ُ ْ ْ َ ُ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ َ
َولق ْد َعل ِ ْم َنا23 ۪يت َون ُن ال َوارِثون
24. And olsun biz, sizden
ونم ۪ واِنا نلحن ن önce gelip geçenleri de biliriz,
َّ َْ ْ ْ َ َ ْ ََ ُ ْ َ ْ ْ
َواِن24 ين َ خر ِ۪ ۪ني مِن ْم َولقد عل ِ ْمنا ال ُمستا ال ُم ْس َتق ِدم
geride kalanları da biliriz.
25. Şüphesiz onları
َ َ ْ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ۟ ٌ َ ٌ َ ُ َّ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ُ َ َّ َ toplayacak olan senin
سان ولقد خلقنا الِن25 ربك هو يشهۜم ا ِنه حك۪يم عل۪يم Rabbindir. Çünkü O,
ُ َ ْ َ َ َّ ْ ُ صال م ِْن َح َمأ َم ْس َ ْم ِْن َصل
َوال َ ٓان خلق َناهُ م ِْن قبْل26 ون
Hakîm’dir, Âlim’dir.
ٍۚ ن ٍ ٍ
ًك ل ِلْ َملٰٓئ َِكةِ ا ِّن َخال ٌِق بََشا
26. Gerçekten de biz in-
َ ُّ َ َ َ ْ ِ َ ِ الس ُم َّ م ِْن نَار
۪ واذ قال رب27 وم ِ
sanı kurumuş çamurdan, bi-
çimlendirdiğimiz bir balçıktan
ُ خْ َ َ َ ُ ُ ْ َّ َ َ َ ُ ْ َ َ َ ْ ْ
َ َ ْ
ت فا ِذا سويته ونف28 ون ٍ ال مِن حم ٍأ مسن ٍ مِن صلص
yarattık.
ْج َد ال ْ َملٰٓئ َِك ُة ُكُّ ُهم َ فَ َس29 ۪ين َ ف۪يهِ م ِْن ُروح َف َق ُعوا َ ُل َساجد
27. Cinleri de daha önce
ِ ۪ zehirli ateşten yaratmıştık.
َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ الراب َع َع
32. “Ey İblis! Secde eden- 14. CÜZ ش ِ الزء263 HİCR SÛRESİ
َّ ٌ َ ْ
37.38. “O halde sen bili-
َ َ َ َ َّ
ا ِن ع َِباد۪ي ليَْس لك َعليْ ِه ْم ُسلطان ا ِل َم ِن41 ۪يم ٌ ُم ْس َتق
nen bir vakte kadar kendile-
rine mühlet verilenlerdensin,”
dedi.
43 ۪ۙني َ جع َ ْ َ َوا ِ َّن َج َه َّن َم ل َ َم ْوع ُِد ُه ْم ا42 ين َ ك م َِن الْ َغاو َ َ َ َّ
اتبع
39. Dedi ki: “Ey Rabbim! ۪
And olsun ki beni azdırmana
ٌ ُ َْ ٌْ ُ ْ ُْ َ ُّ َ ْ َ ُ َ ْ َ ََ
karşılık ben de yeryüzünde ۟
44 اب مِنهم جزء مقسوم ٍ لها سبعة ابوا ۜ ٍب ل ِك ِل ب
َ ٰ َ َ َ ُ ُ ُْ ُ َ َّ َ َ َّ ُ ْ َّ
onlara süsleyeceğim ve onla-
46 ادخلوها بِ ٍم ا ِمن۪ني45 ۜون ُ
ٍ ات وعي ٍ ا ِن المتق۪ني ۪يف جن
rı mutlaka azdıracağım!
ََُ ُ ُ َٰ ً َْ ّ ْ ْ ْ َ
47َون َزع َنامَا ۪يف ُص ُدورِهِممِنغ ٍِلا ِخواناعس ٍرمتقابِل۪ني
َ
40. Ancak onlardan ihlâsa
erdirilmiş kulların müstesna.
41. Buyurdu: “İşte benim
َ َ ْ ُ َ ْ ْ ُ َ َ ٌ َ َ َ ْ ُ ُّ َ َ َ
gözetmem gereken doğru yol 48 ل يمسهم ف۪يها نصب وما هم مِنها بِمخر ۪جني
َ َ َّ َ َ ُ ئ ع َِباد۪ٓي ا َ ّٓن اَنَا الْ َغ ُف
budur.”
اب ه َو
ُ
ذ ع ن او 49 ۙ ُ الرح
۪يم َّ ور ْ َن ّب
42. “Şüphesiz beni tanı-
۪ ۪ ِ
َْ ُ َ َْ
yan kullarım aleyhine sana
51 ۪ۢيم َ َونَ ّبئْ ُه ْم َع ْن َضيِْف ا ِب ْ ٰره50 ۪يم ُ الل العذاب
ِ
verilmiş bir hâkimiyet yoktur.
Ancak azgınlardan sana tabi
olanlar müstesna.”
43. Muhakkak cehennem,
onların hepsine vaat olunan 47. Biz, onların sadırlarındaki kini söküp attık; onlar artık
yerdir. köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlar-
dır.
44. Cehennemin yedi ka-
pısı vardır. Onlardan her kapı 48. Onlara orada hiçbir yorgunluk dokunmayacak ve on-
için ayrılmış bir zümre vardır. lar orada ebedi kalacaklardır.
45. Allah’ın azabından kor- 49. Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici
kup rahmetine sığınan mutta- olduğumu haber ver.
kiler, mutlaka cennetlerde ve 50. Bununla beraber benim azabımın acıklı azap oldu-
pınar başlarında olacaklar. ğunu bildir.
46. “Oraya emniyet ve 51. Onlara İbrahim’in misafirlerinden de haber ver.
selâmetle girin” denilir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
264 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ْ َ ُ
14. CÜZ ورةُ ال ِْج ِر س264 HİCR SÛRESİ 56.57. Rabbinin rahmetin-
den, sapıklardan başka kim
َ ُ َ ْ ُ ْ َّ َ َ ۜ ً َ َ ُ َ َ ْ َ َ ُ َ َ ْ ümit keser? Ey elçiler! Ne işi-
52 جلون ِ ا ِذ دخلوا عليهِ فقالوا سما قال ا ِنا مِنم و niz var?” dedi.
ُ ُ ْ َّ َ َ َ َ َ َ ُ َش ُ ّ َ ُ َّ ْ َ ْ َ َ ُ َ
وين ۪ قال ابشتم53 ۪ي ٍ قالوا لتوجل ا ِنا نب ِ ك بِ ٍم عل
58. Dediler ki: “Biz, suçlu
َ ُ ّ َ ُ َ َ ُ َ ْ َ َّ َ ْ َ ٰ ٓ َ
bir topluma gönderildik.”
َشنَاك ْ َّ َ قَالُوا ب54 ون بر فبِم تبِش ِ ع ان مسِن ال 59. “Ancak Lût ailesi hariç.
ُ ََْ ْ ََ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ ّ َْ
Onların hepsini kurtaraca-
قال ومن يقنط55 بِال ِق ف تن مِن القانِط۪ني َ ğız.”
َ ُ ْ َ َ َ َ َ ُّ ٓ َّ َّ َ ْ م ِْن َر
قال ف َما خط ُب ْم ايُّهَا56 حةِ َر ّب ِ ٓه۪ ا ِل الضالون
60. “Karısı müstesna; biz
onun geri kalanlardan olma-
ٓ َّ َ قَالُٓوا ا ِنَّٓا ا ُ ْر ِسلْ َنٓا ا ِٰل قَ ْوم ُمْرم57 ون َ ُ َ ْ ُْ
sını uygun bulduk.”
ا ِل58 ۪ۙني ِ ٍ المرسل 61.62. Elçiler Lût ailesine
َّ َٓ َ َ َ ْ َّ ُ ُّ َ ُ َ َّ
َ ْ َ وه ْم ا ُ َٰ
ام َرات ُه ق َّد ْرنا ۙ ا ِن َها َ جع gelince, Lût onlara: “Hakika-
ا ِل59 ۪ۙني وط ا ِنا لمنجۜ ٍ ال ل ten siz tanınmayan kimseler-
َ َ
ۙ َ ُ َ ْ ُْ ُ َ ٰ َ َٓ َّ َ َ َ َْ َ َ siniz” dedi.
قال61 وطۨالمرسلون ٍ فلما جاء ال ل60 ين ۟ ل ِمن الغاب ِ ۪ر 63. Dediler ki: “Bilakis, biz
ُ َ َ َ َْ َْ ُ َ َ ُ َ ْ ُ ٌ ْ َ ْ ُ َّ sana, onların şüphe etmekte
جئناك بِما كانوا ِ قالوا بل62 ا ِنم قوم منرون oldukları hakikati getirdik.
ْ ََ َ ُ َ َ َّ َ ّ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ َُْ َ
س
ِ ا ف 64 ون ِق د ا ص ل ا نِ او ق
ِ ِال ب اك ن ي ت او 63 ون ف۪يهِ يمت 64. Sana gerçeği getirdik;
ُ ْ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َّ َ ْ َّ َ ْ َ ْ َ
biz, hakikaten doğru söyle-
َْْ َ ٰ َ َ َ َ ُْ ُ ُ ْ َ
َوقضيْ َنٓا ا ِلْهِ ذل ِك الم َر65 ا َح ٌد َوامضوا َحيْث تؤ َم ُرون
65. Gecenin bir bölümünde
aile fertlerini yola çıkar, sen
َ اء ا َ ْه ُل ال ْ َمد ٌ ُ ْ َ َٓ ُ ٰٓ َ َ َّ َ
de arkalarından yürü. Sizden
ِ۪ينة َ َٓ َوج66 ۪نيَ وع ُم ْصبح ان دابِر ه ۬ؤلءِ مقط
ِ hiç kimse, sakın dönüp de
55. “Sana hakkı müjdeledik, sakın ümit kesenlerden 70. “Biz seni, halkın işine
olma!” dediler. karışmaktan men etmemiş
miydik?” dediler.
َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ الراب َع َع
71. “Şayet siz kötü işinizi 14. CÜZ ش ِ الزء265 HİCR SÛRESİ
ْ ْ ُ َ ُ 266
14. CÜZ
ِسورة ال ِجر NAHL SÛRESİ nın sıkıldığını biliyoruz.
َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َا
edenlerden ol!
ُْ ْ ْ َ
فاص َدع ب ِ َما تؤ َم ُر93 ع َّما كانوا َيع َملون92 ۪ۙني َ جع 99. Ve sana yakîn gelince-
ْ َ َ ْ َ َ َّ َ َوا َ ْعر ْض َعن ال ْ ُمْشك
95 ۙاك ال ُم ْس َت ْه ِز ۪ي ٔ َن
ye kadar Rabbine ibadet et!
ا ِنا كفين94 ۪ني ِ ِ ِ
َ َ َ َ َ َ َ ٰ ٰ ّٰ َ ْ َ َّ َ
ُ َ
َولق ْد96 ۪ين ي َعلون َم َع اللِ ا ِلهًا اخ َرۚف َس ْوف َي ْعل ُمون ال
َ َ َ ُ ُ َ َّ َ ُ َ ْ َ
ف َس ّب ِ ْح ِبَ ْم ِد َر ّبِك97۪ۙيق َص ْد ُر َك ب ِ َما َيقولون ُ ك يَض 16 - NAHL SÛRESİ
نعلم ان
ُ َ ْ َ َ ْ َ ّٰ َ َ َّ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ْ ُ َ
99 واعبد ربك حىت ياتِيك الق۪ني98ۙجد۪ين ِ وكن مِن السا Bismillâhirrahmânirrahîm
َ ْ ال ْرَض ب ُ َّ َ َ۬ َ ٓ َّ َ ٰ َٓ ُ َّ َ
vahiy ile melekleri kullarından
َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ
ال ّۜ ِق ِ و ات
ِ و م الس ق لخ 2 ون
ِ انه ل ا ِل ا ِل انا فات
ق dilediğine indirir.
َ َْ ْ ََ َ
ٌ ان م ِْن ُنطْ َف ٍة فَا َِذا ُه َو َخص َ ُ ْ ُ َّ َ ٰ َ َ 3.Gökleri ve yeri hak ile ya-
۪يم خلق الِنس3 شكون ِ تعال عما ي rattı. Allah onların koştukları
ْ ٌ ْ ِ۪يها د ُ َ َ ََ َ َ ََْْ َ
فء َو َم َناف ُِع َومِن َها َ ْم ف ٌ ُمب
ortaklardan münezzehtir.
والنعام خلقهاۚ ل4 ني ۪ 4. Çünkü insanı da bir
َ َ َْ َ َ َ ُ ُ َ ٌ ََ َ ْ ُ ََ َ ُ ُ َ
6ۖس ُحون
damla nutfeden yarattı. Fakat
ولمف۪يهاجالح۪نيت ۪ريونوح۪نيت5ۖتأكلون bakarsın ki Rabbine apaçık
bir hasım olmuştur.
5. Hayvanları da O yarattı.
91. Onlar, Kur’an’ı parça parça edenlerdir. Onlarda sizin için ısıtıcı şey-
92.93. Rabbin hakkı için, mutlaka onların hepsine yap- ler ve birçok faydalar vardır.
tıklarından soracağız. Onlardan bir kısmını da yer-
94. Sana ne emrettikse onu söyle ve ortak koşanlardan siniz.
yüz çevir! 6. Sizin için onlardan ayrı-
95. İnkâr edenlere karşı biz sana destek olmaktayız. ca akşamleyin getirirken, sa-
bahleyin salıverirken bir gü-
96. Onlar Allah ile beraber başka bir ilah edinenlerdir, zellik vardır.
yakında bilecekler!
97. Onların söylemekte oldukları şeyler yüzünden canı-
َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ الراب َع َع
7. Onlar ağırlıklarınızı, si- 14. CÜZ ش ِ الزء267 NAHL SÛRESİ
ُ َ ُ ُْ
Allah’ındır. Yolun eğrisi de
ْم َ ُ ُ َ اب َومِنْ ُه َش ٌ ش َ َ
ينبِت ل10 ج ٌر ف۪يهِ تس۪يمون
vardır. Allah dileseydi hepinizi
ّ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ َ ُ ْ َّ َ َ ْ َّ
doğru yola iletirdi.
10. Gökten suyu indiren
بِهِ الزرع والزيتون وانلخ۪يل والعناب ومِن ك ِل
َ ُ َّ َ َ َ ْ َ ً َ ٰ َ َ ٰ َّ
O’dur. O sudan size hem içe-
َّ
cekler vardır, hem de ondan
11 ات ا ِن ۪يف ذل ِك لية ل ِقو ٍم يتفكرون ِ ۜ اثل َم َر
َالش ْمَس َوالْ َق َم ۜر َّ َ َ َ َّ َ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َّ َ َ
ağaç meydana gelir ve orada
hayvanlarınızı otlatırsınız.
وسخر لم الل وانلهار ۙ و
11. Su sayesinde sizin için
ْليَات ل ِ َقوم ٰ َ َ ٰ َّ ْ َ ٌ َ َّ َ ُ ُ ُ ُّ َ
ekinler, zeytinler, hurmalar,
ٍ ٍ ِك ل ذ يف۪ وانلجوم مسخرات بِام ِرهۜ ۪ ا
ِن
ُۜال ْرِض ُمْ َتلِفًا اَل ْ َوانُه َْ ْ ُ َ َََ َ َ َ ُ ْ
وما ذرا لم ِيف12ۙ َيعقِلون
üzümler ve diğer meyvelerin
hepsinden bitirir. İşte bunlar-
َّ ُ َ َّ َّ َ ً ٰ َ َ ٰ َّ
َوه َو ال۪ي13 ا ِن ۪يف ذل ِك ليَة ل ِق ْو ٍم يَذك ُرون
da düşünen bir toplum için
büyük ibretler vardır.
ْ َ َ َ ْ ُ ُ ْ ْ َ ْ َ َّ َ
ح َر تلِ َاكلوا مِن ُه لْمًا ط ِريًّا َوت ْس َتخ ِر ُجوا
12. O, geceyi, gündüzü,
güneşi ve ayı sizin hizmeti- سخر ال
nize verdi. Diğer yıldızlar da
َ َ َ َ ْ ُْ َ َ َ َ َ ُ َْ َ ًَْ ُْ
Allah’ın emri ile hareket eder- ِخر ف۪يه ِ حلية تلبسونهاۚ وتري الفلك موا ِ مِنه
َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ ُ ْ
14 َوتلِ َب َتغوا م ِْن فضلِه۪ ولعلم ترون
ler. Şüphesiz ki bunlarda, dü-
şünen bir toplum için pek çok
deliller vardır.
13. Yeryüzünde sizin için
rengârenk yarattıklarında da
öğüt alan bir toplum için bü- 14. Allah içinden taze et yemeniz ve takacağınız bir süs
yük bir ibret vardır. çıkarmanız için denizi emrinize verendir. Gemilerin deniz
de yara, yara gittiklerini de görüyorsunuz. Onun lütfunu
aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.
ْ َّورةُ انل
ح ِل َ ُس268
14. CÜZ NAHL SÛRESİ 19. Allah, gizlediğinizi de
açıkladığınızı da bilir.
ً ُ ُ َ ً َََْ ْ ُ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َْ ٰ ََْ
والق ِيف الرِض رواس ان تم۪يد بِم وانهارا وسب ِ 20. Allah’ı bırakıp da ken-
dilerine taptıklarınız, hiçbir
َ ُ ْ َ َ َ َ ُ َّ َ َ
16 َوعمَا ٍۜت َوبِانلَّج ِم ه ْم َي ْه َت ُدون15ۙلك ْ ت ْه َت ُدون
şey yaratamazlar. Çünkü on-
lar kendileri yaratılmışlardır.
ْ َ َّ َ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َ َُْ ََ
َواِن17 اف َم ْن يل ُق ك َ ْن ل يل ُۜق اف تذك ُرون 21. Onlar, diri olmayan
َ ْ َ َّ َ َ ُّ ُ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ
varamazlar.
َ ُْ
۪ين يَد ُعون وال19 سون َومَا تعل ِ ُنون ِ والل يعلم ما ت 22. Sizin tanrınız, bir tek
ٌ ا َ ْم َو20 ون َْ
َۜ ون َشيْـًٔا َو ُه ْم ُيل ُق َ ُ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ
Tanrı’dır. Fakat ahirete inan-
ات ون اللِ ل يلق ِ مِن د mayanlar var ya, onların
ْم ُ ُٰ َ ُ َ ْ ُ َ َّ َ ۙ َ ُ ُ ْ َ َ َ َٓ ْ َ ُ ْ َ
kalpleri inkârcı, kendileri de
ا ِله21 ۟ غي احياءٍۚ وما يشعرون ايان يبعثون böbürlenen kimselerdir.
ٌوب ُه ْم ُمنْك َِرة ُ ُخ َرة ِ قُل ٰ ْ َ ُ ْ ُ َ َ َّ َ ٌ َ ٌ ٰ 23. Hiç şüphesiz Allah,
ِ حد ۚ فال۪ين ل يؤمِنون بِال ِ ا ِل وا onların gizleyeceklerini de
َ ُّ ُ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ َ َ َ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َُ açıklayacaklarını da bilir. O,
ل جرم ان الل يعلم ما يِسون22 بون ِ وهم مستك büyüklük taslayanları asla
َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ ُّ ُ َ ُ َّ َ ُ ْ ُ َ َ
َواِذا ق۪يل ل ُه ْم23 ين َ كب
sevmez.
۪ ِ ون ا ِنه ل يِب المست ۜ وما يعلِن 24. Onlara: Rabbiniz ne
ُٓ ْ َ َ ال َّولَ ْ ُ َ َ ُٓ َ ْ ُ ُّ َ َ َ ْ َ َٓ َ
ِل24 ۪ۙني ماذا انزل ربمۙ قالوا اساط۪ي
indirdi? Denildiği zaman, “ön-
ح ِملوا cekilerin masallarını” dediler.
َ ُّ ُ َ َّ َ ْ َ ْ َ ۙ َ ٰ ْ َ ْ َ ً َ َ ْ ُ َ َ ْ َ
ضلون ُه ْم ِ اوزارهم كامِلة يوم القِيمةِ ومِن اوزارِ ال۪ين ي
25. Böylece kıyamet gü-
َ ك َر اَّل َ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َٓ َ َ ْ ْ َ
nünde kendi günahlarını tam
َ
۪ين م ِْن قبْل ِ ِه ْم قد م25 ون ۟ ي عِل ٍۜ ال ساء ما ي ِزر ِ بِغ
olarak, bilgisizce saptırdıkları
kimselerin günahlarının da
ُ ْ َّ ُ ْ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ ّٰ َ َ َ
فايت الل بنيانهم مِن القوا ِع ِد فخر علي ِهم السقف
bir kısmını yüklenirler. Dikkat
et, yüklendikleri ne kötüdür!
َ ُ ُ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َ َْ ُ ُ ََٰ ْ ْ َ ْ
26 مِن فوق ِ ِهم واتيهم العذاب مِن حيث ل يشعرون 26. Onlardan öncekiler de
tuzak kurmuşlardı. Allah’ın
azabı binalarını, temelinden
gelip yıktı da tavanları başla-
15. Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, rına çöküverdi ve azap kendi-
yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları meydana lerine fark edemedikleri yer-
getirdi. den geldi.
16. Daha nice alâmetler. Onlar, yıldızlarla da yollarını
doğrulturlar.
17. O halde, yaratan, hiç yaratmayan gibi olur mu? Hâlâ
düşünmüyor musunuz?
18. Allah’ın nimetini saymaya kalksanız, onu sayamaz-
sınız. Hakikaten Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ الراب َع َع
27. Kıyamet gününde, on- 14. CÜZ ش ِ الزء269 NAHL SÛRESİ
ُ َ ٰٓ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ
“hayır” derler. Bu dünyada
ْ َّورةُ انل
َ ُس270
14. CÜZ ح ِل NAHL SÛRESİ inkâr edenlerin sonu nasıl ol-
muştur?
َْ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ َ
ش ِن م ه
۪ ِ ن و د وقال الذ۪ين اشركوا لو شاء الل ما عبدنا مِن
37. Her ne kadar sen, on-
ٍ ların hidayete ermelerini is-
َ ٰ َ َْ ْ ُ ْ َ ْ َّ َ َ َ َ ُ ٓ َ ٰ َٓ َ ُ ْ َ
شٔۜ كذل ِك ِن م ه
۪ ِ ن و د نن ول اباؤ۬نا ول حرمنا مِن
tesen de şüphesiz Allah,
ٍ saptırdığı kimseyi hidayete
ُ َ ْ َّ َ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ َ َ
الر ُس ِل ا ِل البَغ ُّ ع فعل ال۪ين مِن قبل ِ ِه ۚم فهل
erdirmez. Ve onların yardım-
cıları da yoktur.
ْ َ ً ُ ُّ ْ ْ ََ ُ ال ْ ُمب
َولقد َب َعث َنا ۪يف ك ِل ا َّم ٍة َر ُسول ا ِن اع ُب ُدوا35 ني ۪
38. Onlar: “Allah ölen bir
ْ َ َ ُ َّ
kimseyi tekrar diriltmez!”
ْ ُ ّٰ َ ْ َ ّٰ
الل َومِن ُه ْم الل َواج َتن ِ ُبوا الطاغوتۚ ف ِمن ُه ْم َم ْن ه َدى diye olanca güçleriyle Allah’a
ُ ْ َ َْْ
yemin ettiler. Hayır diriltilecek.
ُ ُ َ ۜ ُ َ َ َّ ْ َ َ ْ َّ َ ْ َ
من حقت عليهِ اللة فس۪يوا ِيف الرِض فانظروا
Bu yerine getirilmesini Allah’ın
َٰ ْ َْ ْ
üzerine aldığı bir vaaddir.
ْيهم ُ ع ُه ٰد َ ّ َ ُْ َُ َ َ َ َْ َ
ا ِن ت ِرص36 كيف كان عق ِبة المك ِذب۪ني
Fakat insanların çoğu bilmez.
َ َ َ ُّ ُ ْ َ ْ َ َ ّٰ فَا َِّن
39. Diriltilecek ki, ayrılığa
37 ين َ اص ِ۪ ضل َوما ل ُه ْم م ِْن ن ِ الل ل َيهد۪ي من ي düştükleri şeyi onlara anlat-
ٰ ُ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ّٰ َْ
sın ve kâfir olanlar da kendi-
وت بَل ۜ َواق َس ُموا بِاللِ جهد ايمان ِ ِهمۙ ل يبعث الل من يم lerinin yalancı olduklarını bil-
َ َْ َ ْ َ َّ ٰ َ ًّ َ ْ َ َ ً ْ َ
ََك
sinler.
38 ۙث انلَّاِس ل َيعل ُمون ن ا ِ وعدا عليهِ حقا ول 40. Biz, bir şeyin olmasını
ُشٔ ا َِذٓا ا َ َر ْدنَاه ْ َ ِ ا َِّن َما قَ ْوُنلَا ل39 ني َ اَنَّه ُ ْم َكانُوا َكاذِب 41. Zulme uğradıktan son-
ٍ ۪ ra Allah yolunda hicret eden-
ْ َ ْ ّٰ ُ َ َّ
َ َ َ ُ۟ ُ َ َ ْ ُ َُ َ ُ َ ْ َ lere gelince, onları dünyada
وال۪ين هاجروا ِيف اللِمِن بع ِد40ان نقول ل كن فيكون güzel bir şekilde yerleştire-
ْ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ َ ۜ ً َ َ َ َ ْ ُّ َّ َ َ ُ
َُك ِ مَا ظل ِ ُموا نلُ َب ّوِئن ُه ْم ِيف ادلنيا حسنة ولجر ال
ceğiz. Eğer bilirlerse ahiretin
ۢب خرة ِ ا mükâfatı elbette daha büyük-
َ ُ َّ َ َ َ ْ ّ َ ٰ َ َ ُ َ َ َ َّ َ ۙ َ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ tür.
42 ال۪ين صبوا وع رب ِ ِهم يتوكون41 لو كانوا يعلمون 42.Rablerine tevekkül ede-
rek sabredenlerdir onlar.
َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ الراب َع َع
43. Senden önce de, ken- 14. CÜZ ش ِ الزء271 NAHL SÛRESİ
ْ َ َ َْ ْ َ ْ َ َ ّ َّ ُ َ َ َ َّ
kitaplarla… İnsanlara, kendi-
lerine indirileni açıklaman için
الل ب ِ ِه ُم ال ْرض ا ْو يَات َِي ُه ُم ُ ّٰ سَف ِ ٔات ان ي ِ ال۪ين مكروا السيِـ
ُّ َ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ُ ُ الْ َع َذ
sana da bu Kur’an’ı indirdik,
َ
düşünüp anlasınlar diye.
ا ْو يَاخذه ْم ۪يف تقلب ِ ِه ْم45 ۙاب م ِْن َحيْث ليَش ُع ُرون
ُ َّ َ ۜ ُّ َ َ ٰ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َ َف َما ُه ْم ب ُم ْعجز
ف فا ِن َر َّب ْم
45. Kötü tuzaklar kuranlar,
Allah’ın, kendilerini yerin dibi- ٍ او ياخذهم ع تو46 ۙين ۪ ِ ِ
ُ َ ْ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ َ َ َ ٌ َ ٌ ُ َ َ
شٔ َي َتف َّيؤ۬ا
ne geçirmeyeceğinden veya
kendilerine bilemeyecekleri ٍ اولم يروا ا ِل ما خلق الل مِن47 لر ۫ؤف رح۪يم
َ َ ُ ّٰ
48 ۪ني َوالش َٓمائ ِِل ُس َّج ًدا ِللِ َوه ْم داخ ُِرون
َّ َْ َ ُُ َ
bir yerden azabın gelmeye-
ceğinden emin mi oldular? ِ ظِل ع ِن الم
َّل ْرِض م ِْن َٓدابة َْ َّ َو ِ ّٰللِ ي َ ْس ُج ُد مَا يف
ات َومَا ِيف ا ِ الس ٰم َو
46. Veya onlar hareket ha- ٌَس ْج َدة
lindeyken Allah’ın kendilerini ٍ ِ
َ َ ُ ََ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ ُ َ ٰٓ َ ْ َ
يافون َر َّب ُه ْم م ِْن ف ْوق ِ ِه ْم49 بون
yakalayamayacağından emin
mi oldular? Onlar, Allah’ı âciz ِ والملئ ِكة وهم ل يستك
bırakacak değillerdir. ح ِْز ٌب ْ َ ْ ْ َ ٰ ُٓ َّ َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َُُْ َ َ َََُْ
3 ني
ِۚ ن اث ني
ِ ه ِل ا واذ خِ تت ل الل ال ق و 50 ۟
ون ويفعلون ما يؤمر
َّ َو َ ُل مَا يف51 ار َه ُبون َ َّا َِّن َما ُه َو ا ٰ ٌِل َواح ٌِدۚ فَا ِي
47. Yahut da, onları korku
ات ِ الس ٰم َو ْ َاي ف
üzere iken yakalamayacağın-
ِ ِ
َ ُ َ ّٰ َ ْ َ َ َ ًۜ َ ُ ّ ُ َ َ ْ َ ْ َ
dan güven içinde midirler?
ُ
Şüphesiz Rabbiniz çok esir- َومَا بِ ْم52 ي اللِ ت َّتقون اصبا افغ ِ والرِض ول ادل۪ين و
ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُّ ُّ ُ ُ َّ َ َ َّ ُ ّٰ َ َ َ ْ ْ
geyicidir, çok merhametlidir.
48. Allah’ın yarattığı her- ث َّم53 ون ۚ مِن ن ِعم ٍة ف ِمن اللِ ثم ا ِذا مسم الض فا ِلهِ تـٔر
hangi bir şeyi görmediler mi?
َ ُ ْ ُ ْ ّ َ ْ ُ ْ ٌ َ َ ْ ُ ْ َ َّ ُّ َ َ َ َ
Onların gölgeleri, küçülerek 54ۙشكون ِ ا ِذا كشف الض عنم ا ِذا ف ۪ريق مِنم بِرب ِ ِهم ي
ve Allah’a secde ederek sağa
sola döner.
49. Göklerde bulunanlar,
51. Allah buyurdu ki: İki ilah edinmeyin! O ancak tek
yerdeki canlılar ve bütün me-
ilahtır. O halde yalnız benden korkun!
lekler, büyüklük taslamadan
Allah’a secde ederler. 52. Göklerde ve yerde ne varsa, O’nundur, din de yalnız
O’nundur. O halde Allah’tan başkasından mı korkuyorsu-
50. Üzerlerinde hâkim
nuz?
ve üstün olan Rablerinden
korkarlar ve emrolundukları 53. Nimet olarak size ulaşan, Allah’tandır. Sonra size bir
şeyleri yaparlar zarar dokunduğu zaman da yalnız O’na yalvarırsınız.
54. Sonra da sizden o zararı giderdiğinde, içinizden bir
zümre, hemen Rablerine ortak koşarlar!
ْ
14. CÜZ ورةُ انلَّح ِل
َ ُس272 NAHL SÛRESİ olarak yüzü kapkara kesilir.
59. Kendisine verilen müj-
َ َ َ َ َ َ ُ َٰ ُْ
55 ِلَف ُروا ب ِ َٓما اتيْ َناه ۜ ْم ف َت َم َّت ُعو۠ا ف َس ْوف ت ْعل ُمون
denin kötülüğünden dola-
yı kavminden gizlenir. Onu,
ُ ُ َ ّٰ َ ُ ْ َ َ َ َ َ ُ ْ ََ
ج َعلون ل َِما ل َي ْعل ُمون نص۪يبًا م َِّما َر َزق َناه ۜ ْم تاللِ ل ْس َـٔل َّن وي
aşağılık duygusu içinde ka-
larak yanında tutacak mı,
َ َ َ ْ ُ
حان ُهۙ َول ُه ْم َ ْ ّٰ َ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ
ِ َو َيجعلون ِللِ الَن56 تون
yoksa toprağa mı gömecek?
ات سب عما كنتم تف Bakın ki, verdikleri hüküm ne
ًّ ْ لن ْ ٰث ظَ َّل َو ُْ ْ ُ ُ َ َ َ ُّ َ َ َ ْ
ج ُه ُه ُم ْس َودا واِذا بِش احدهم بِا57 مَا يَش َت ُهون
kadar kötüdür!
60. Kötü sıfat, ahirete inan-
ُ ْ ُ َ َ ّ ُ َ ُٓ ْ ْ َ ْ َ َ َي58 ۪يم َ ََُ
سك ُه ِ ميا ه
۪ ۜ ب
ِ ِ ش ب ا م ِ ء وس ِن م ِ
م و قال ِن م ى ٰ
ار َ
و ت ٌ ظ ك وهو
mayanlar içindir. En yüce sı-
ۚ fatlar ise Allah’ındır. Çünkü
َ لَِّل۪ين59 ون َ ُ ُ ْ َ َ َ َٓ َ َ َ ُّ ُ ُّ ُ َ َْ ُ َٰ O, her şeyden üstün ve hik-
اب ال ساء ما يكم ِ ۜ ون ام يدسه ِيف الت ٍ عه met sahibidir.
ُع َو ُه َو الْ َعزيز ٰ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ّٰ َ ْ َّ ُ َ َ َ ٰ ْ َ ُ ْ ُ َ
۪ ۜ خرة ِ مثل السو ِءۚوِللِ المثل ال ِ ل يؤمِنون بِال 61. Eğer Allah, insanları
َْ
zulümleri yüzünden cezalan-
َ َ ْ ُ َ َّ ُ ّٰ ُ َ ُ ْ َ َ
اس بِظل ِم ِه ْم مَا ت َر َك َعليْ َها خذ الل انل ِ ولو يؤا60 ۪يم ُ۟ الك
dıracak olsaydı, yeryüzün-
de hiçbir canlı bırakmazdı.
ُ َ َ َٓ َ َ ًّ َ ُ َ َ ٰ ٓ ْ ُ ُ ّ َ ُ ْ ٰ َ َّ َٓ ْ
اء ا َجل ُه ْم م فا ِذا ج ۚ خرهم ا ِل اج ٍل مس ِ ن يؤ ِ مِن داب ٍة ول
Fakat onları takdir edilen bir
müddete kadar erteler. Ecel-
ّٰ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ًَ َ َ ُ َْ َْ َ
ج َعلون ِلل وي61 اعة َول ي َ ْس َتق ِد ُمون
leri geldiği zaman onlar ne
خرون س ِ ل يستا bir saat geri kalabilirler ne de
ٰن ْ ُ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ ْ ُ ُ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ َ öne geçebilirler.
ۜ سنتهم الك ِذب ان لهم الس ِ ما يرهون وت ِصف ال 62. Hoşlarına gitmeyen
ٓ ْ َ َ َ ّٰ َ َ ُ ْ َّ َ َ َّ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ َ
تاللِ لق ْد ا ْر َسل َنا62 ار َوانه ُ ْم ُمف َرطون لجرم ان لهم انل
şeyleri Allah’a isnad eder-
ler. En güzel sonuç kendile-
ُ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ
ُان ا َ ْع َمال َ ُه ْم َف ُه َو َو ِ ُّل ُهم َ ُ ٰٓ
ا ِل ام ٍ مِن قبلِك فزين لهم الشيط
rininmiş diye dilleri de yalan
uyduruyor. Hiç şüphe yok ki
َّ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ٌ اب اَل ٌ ْالَ ْو َم َول َ ُه ْم َع َذ onlara cehennem vardır ve
اب ا ِل وما انزنلا عليك الكِت63 ۪يم onlar oraya en önde sokula-
َ ْ َ ًَْ َ َ ً ُ َۙ َُ ْ َّ َ َ ّ َ ُ
64 حة ل ِق ْو ٍم يُؤم ُِنون ني ل ُه ُم الِي اخ َتلفوا ف۪يهِ وهدى ور
caklardır.
ِ تلِ ب 63. Allah’a And olsun, sen-
den önceki ümmetlere de
peygamberler göndermişiz-
55. Kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük et- dir. Fakat şeytan onlara küfrü
mek için böyle yaparlar. Bir süre daha faydalanın bakalım! güzel gösterdi. İşte o, bugün
Yakında bileceksiniz! onların velisidir. Ve onlar için
56. Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, bil- acıklı bir azap vardır.
medikleri şeylere pay ayırıyorlar. And olsun ki, iftira etmek- 64. Biz bu Kitab’ı sana sırf
te olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz! hakkında ihtilafa düştükleri
57. Onlar, kızların Allah’a ait olduğunu iddia ediyorlar. şeyi insanlara açıklaman ve
Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri erkek çocuklar da iman eden bir topluma da hi-
kendilerinin oluyormuş. dayet ve rahmet olması için
58. Onlardan biri kız ile müjdelendiği zaman, öfkelenmiş indirdik.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 273
ANA SAYFAYA DÖN
َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ الراب َع َع
65. Allah gökten bir su in- 14. CÜZ ش ِ الزء273 NAHL SÛRESİ
ْ َّورةُ انل
ح ِل َ ُس
14. CÜZ
274 NAHL SÛRESİ 76. Allah, şu iki kişiyi de
misal verir: Onlardan biri dil-
َ ٰ َّ َ ً ْ ْ ُ َ ُ ْ َ َ َ ّٰ ُ ْ َ ََُُْ sizdir, hiçbir şey beceremez
ات ِ ون اللِ ما ل يملِك لهم رِزقا مِن السمو ِ ويعبدون مِن د ve efendisinin üstüne bir yük-
ّٰ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ َْ َ َ ًْ َ ْ َْ َ tür. Onu nereye gönderse bir
ضبوا ِلل ِ ف ت73 ون ۚ والرِض شيـٔا ول يستط۪يع hayır getiremez. Şimdi bu,
َ َ َ َ َ ُ ُ ُ ْ ْ ُ َ َْ َ
rilen sahada uçuşan kuşlara
ُ
ون ا َّم َهات ِ ْم ل ت ْعل ُمون شيْـًٔا ِ اخرجم مِن ب
ط
bakmadılar mı? Onları orada
ُ َّ َ َ ۙ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َ َ َ
Allah’tan başkası tutamaz.
ْم وجعل لم السمع والبصار والفـِٔدة لعل
Kuşkusuz bunda inanan bir
toplum için ibretler vardır.
ٓ َ َّ ّ َ َ َّ َ ُ ْ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ
ات ۪يف جوِ السما ۜ ِء ٍ ي مسخر ِ الم يروا ا ِل الط78 تشكرون
َ ُ ُْ ْ َ َ ٰ َ َ ٰ َّ ُ ّٰ َّ َّ ُ ُ ْ ُ َ
79 ات ل ِقو ٍم يؤمِنون ٍ الل ا ِن ۪يف ذل ِك لي ۜ سكهن ا ِل ِ ما يم
َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ الراب َع َع
80. Allah, evlerinizin bir 14. CÜZ ش ِ الزء275 NAHL SÛRESİ
ْم ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ُّ َ ْ َ ً ُ ُ ِ َ ْ َ ْ ُ ُ
ِ م ِْن جلودِ النعام بيوتا تست
gününüzde, gerekse konak-
lama gününüzde, sizin için ِ خفونها يوم ظعن
ً َ َ َٓ ْ َ َ َ ْ َ ْمۙ َوم ِْن اُ َ َ َََْ
ص َواف َِها َوا ْو َبارِها َواش َعارِها اثاثا
taşınması kolay evler var etti;
onların yünlerinden, yapa- ِ ويوم ا ِقامت
ً َ َ َ
الل َج َعل ل ْم م َِّما خل َق ظِل
ُ َ َ ُ ّٰ َو80 اع ا ِٰل ح۪ني ً َو َم َت
ğılarından ve kıllarından bir
süreye kadar, bir ev eşyası
ٍ
َ َ َ ْ ُ َ ََ َ َ ً َْ َ َ ْ َ ْ ُ َ ََ َ َ
ve bir ticaret malı meydana
getirdi. البا ِل اكنانا وجعل لم ساب۪يل ِ وجعل لم مِن
81. Allah, yarattıklarından
َ ٰ َ ْ ُ ََْ ْ ُ َ َ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ َ
sizin için gölgeler yaptı. Dağ- تق۪يم الر وساب۪يل تق۪يم باس ۜم كذل ِك
َّ َ ْ َ َ ُ ُ َّ َ ُ َ
فا ِن ت َول ْوا81 يُت ِ ُّم ن ِْع َم َت ُه َعليْ ْم ل َعل ْم ت ْسل ِ ُمون
larda da sizin için barınaklar
yarattı. Sizi sıcaktan koruya-
cak elbiseler ve savaşta sizi
ّٰ َ َ ْ َ ُ ْ َ ُ غ ال ْ ُمب ُ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ
koruyacak zırhlar yarattı. İşte ِت الل يع ِرفون ن ِعم82 ني ۪ فا ِنما عليك الب
ُ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ َ ُ ْ ُ َّ ُ
َو َي ْو َم نبْ َعث83 ون
böylece Allah’ın varlığını bile-
siniz diye, üzerinize nimetini ۟ ثه ُم الكاف ُِر ثم ينكِرونها واك
ُ َ َ َ َ َّ ُ َ ْ ُ َ َّ ُ ً َ َّ ُ ّ ُ ْ
tamamlıyor.
82.Yine de yüz çevirirlerse, ۪ين كف ُروا َوله ْم مِن ك ِل ام ٍة ش ۪هيدا ثم ل يؤذن ل ِل
ُ َّ َ ُ َ َ َ َ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ َ َ َ َ ْ
واِذا را ال۪ين ظلموا العذاب ف يفف84 ي ُ ْس َتع َت ُبون
artık sana düşen ancak açık
bir tebliğden ibarettir.
83. Onlar Allah’ın nimetini
gördükleri halde, onu inkâr
ْكء ُهم َ َٓ شَ ُ ش ُكوا َ َوا ِ َذا َرا َ اَّل85 ون
َ ْ َ ۪ين ا َ َُ ُْ ْ ُ َ َ ْ ُْ َ
عنهم ولهم ينظر
ederler. Çünkü onların çoğu
ِك
َ ُ ْ
ن و د ِن م وا ُ ۪ين ُك َّنا نَ ْد
ع َ ش َٓك ُؤ۬نَا َّال َ ُ ِقَالُوا َر َّب َنا ٰٓه ُ۬ؤ َٓلء
kâfirdir ۚ
َ ََْ َ َ َ ُ َّ َ َ ْ َ َََْ
َوالق ْوا ا ِل86 ون ۚ ُفالق ْوا ا ِلْ ِه ُم الق ْول ا ِن ْم لكاذِب
84. Her ümmetten bir şa-
hit göndereceğimiz gün, artık
َ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ َّ َ َ َ َ َّ ّٰ
اللِ يَ ْو َمئ ٍِذ ۨالسلم وضل عنهم ما كانوا يف
kâfir olanlara izinde verilmez
onların özür dilemeleri de ka- 87 تون
bul edilmez.
85. O zulmedenler azabı
gördüklerinde, artık onlar- 86. Allah’a ortak koşanlar, ortaklarını gördükleri zaman
dan azap hafifletilmez, onlara derler ki: “Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da tapmış ol-
mühlet de verilmez. duğumuz ortaklarımızdır.” Onlar da bunlara: “Siz mutlaka
yalancılarsınız” derler.
87. Onlar o gün teslim olduklarını Allah’a arz ederler. Uy-
durmakta oldukları şeyler onlardan kaybolup gider
ْ َّورةُ انل
ح ِل َ ُس276
14. CÜZ NAHL SÛRESİ lar. O, düşünüp tutasınız diye
size öğüt veriyor.
ً اه ْم َع َذ ُ َ ْ ّٰ َ ك َف ُروا َو َص ُّدوا َع ْن َ َ َّ َ
ابا يل اللِ زِدنِ ۪ ب س ال۪ين 91. Antlaşma yaptığınız
ُّ ْ ُ َ َ َْ ََْ
zaman, Allah’a karşı verdiği-
ُ َ َ
َو َي ْو َم نبْ َعث ۪يف ك ِل88 س ُدون ِ اب بِمَا كانوا ُيف ِ فوق الع
ذ niz sözü yerine getirin. Allah’ı
üzerinize şahit tuttuğunuz ye-
ً ك َشه َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ ْ َ َ ً َ َّ ُ
يدا ۪ ِ جئنا ب ِ س ِهم و ِ ام ٍة ش ۪هيدا علي ِهم مِن انف minleri, pekiştirdikten sonra
ُ ْ َ ّ ُ ً َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ ِ َٓ ُ ٰٓ ٰ َ
bozmayın. Şüphesiz Allah,
ْ ْ َ ّٰ َّ ْ
lendir.
الل يَا ُم ُر بِال َع ْد ِل ا ِن89 ۪ني ۟ َ شى ل ِل ُم ْسلِم ٰ ْ ُ ح ًة َوبَ ْ َو َر 92. Bir topluluk diğer bir
ُ ً َ َ ُ َ َ َ ُ َّ َ ً َ ْ َ َّ ُ ْ َ ْ
خذون ا ْي َمان ْم دخ بَيْ َن ْم
93. Allah’ın sünneti, düze-
ِ مِن بع ِد قو ٍة اناثا ۜتت ninin yasaları içinde, iradesi-
ُ ّٰ وك ُمُ ُ ْ َ َ َّ َّ ُ ْ ٰ ْ َ َ ٌ َّ ُ َ ُ َ ْ َ nin tecellisine uygun olsay-
۪ۜالل بِه ان تون امة ِه ارب مِن ام ٍۜة ا ِنما يبل dı, elbette sizi aynı inanç ve
َ ُ ََْ ْ ُ ْ ُ َ َ ٰ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َّ َ ّ َ ُ َ َ düşünceyi paylaşan bir tek
92 ولبي ِن لم يوم القِيمةِ ما كنتم ف۪يهِ تتلِفون ümmet yapardı. Fakat Allah,
ُشاء َٓ َ ْ َ ُّ ُ ْ ٰ َ ً َ َ ً َّ ُ ْ ُ َ َ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ insanları irade hürriyetine ve
ضل من ي ِ ن ي ِ حدة ول ِ ولو شاء الل لعلم امة وا seçme özgürlüğüne sahip kıl-
َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َّ َ َّ ُ َ ْ ُ َ َ ۜ ُ َٓ َ ْ َ
93 َو َي ْهد۪ي من يشاء ولسـٔلن عما كنتم تعملون
dığı için, sünnetine, düzeni-
nin yasalarına uygun olarak,
iradesinin tecellisine tâbi,
akıllı ve sorumlu varlıkların
hak yoldan uzaklaşıp, dalâ-
88. İnkâr eden ve insanları Allah’ın yolundan alıkoyanların, leti tercihlerine özgürlük tanır,
yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık azaplarının sünnetine, düzeninin yasala-
üstüne azap ekleriz. rına uygun olarak, iradesinin
89. O gün her ümmetin içinden kendilerinin üzerine birer tecellisine tâbi, akıllı ve so-
şahit göndereceğiz. Ayrıca seni de onların üzerine tam bir rumlu kimseleri doğru yola da
şahit olarak getirdik. Bu Kitab’ı da sana, her şey için bir sevk eder. Yapmaya devam
açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve iman edenler ettiğiniz amellerinizden sor-
için de bir müjdeci olarak indirdik. guya, hesaba çekileceksiniz.
90. Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım
etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasak-
KUR’AN-I KERİM MEALİ 277
ANA SAYFAYA DÖN
َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ الراب َع َع
94. Yeminlerinizi aranızda 14. CÜZ ش ِ الزء277 NAHL SÛRESİ
َ اللِ ِم ْن َْ ِد ا ّٰ َ َ َ ْ َ َ َ ْ
۪۪يمان ِ ٓه من كفر ِب105 ااذِبُون
108. İşte onlar Allah’ın,
ٰ َ َ ْ ٌّ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ َّ
kalplerini, kulaklarını ve göz-
ْن ِ ان ول ِ ا ِل من اك ِره وقلبه مطمئ ِن بِال۪يم
lerini mühürlediği kimselerdir.
Ve onlar gafillerin kendileridir.
ٌ ض َ َ ْ َََْ ً ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ
ب م َِن من شح بِالف ِر صدرا فعلي ِهم غ 109. Hiç şüphesiz onlar
َّ َ َ ٰ َ َ ْ ُ َ َ ّٰ
ahirette ziyana uğrayanlardır.
ُّ َ َ ْ
ذل ِك بِانهم استحبوا106 اللِۚ ولهم عذاب عظ۪يم ُ ُ ٌ َ ٌ 110. Sonra şüphesiz Rab-
َّ َّ ُ َ ُ َْ ُ ُ َ ٰ ْ َّ َ َ َ َ
çok esirgeyendir.
ثم ا ِن109 خرة ِ هم الاِسون ِ لج َرم ان ُه ْم ِيف ال
ُ َ َ َّ ُ ُ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ َّ َ
ربك ل ِل۪ين هاجروا مِن بع ِد ما فتِنوا ثم جاهدوا
۟ ٌ َ ٌ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ َّ َ َّ ۙ ُٓ َ َ َ
110 وصبوا ا ِن ربك مِن بع ِدها لغفور رح۪يم
َّ ُ ْ ُ ْ َ
َ َ الراب َع َع
111. O gün, herkes gelip 14. CÜZ ش ِ الزء279 NAHL SÛRESİ
ّٰ ْ َ َّ ُ َٓ َ ْ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ
dılar. Onlar zulmederlerken
َّطر ُ ْ َ َ
ي اللِ بِه۪ۚ فم ِن اض ِ ير وما اهِل ل ِغ ِ ِن ۪ وادلم ولم ال
azap onları hemen yakalayı-
verdi.
ُ َُ َ ٌ الل َغ ُف َ ّٰ اغ َو َل َعد فَا َِّن َ ْ َغ
114. Artık, Allah’ın size rı- َول تقولوا115 ۪يم ٌ ور َرح ٍ ٍ َي ب
ٌ ِذ َب ٰه َذا َح َ ٌل َو ٰه َذا َح َر َ ْ ُ ُ َُ َْ ُ َ َ
zık verdiği şeylerden helâl ve
temiz olarak yiyin de, yalnız
ام سنتم ال ِ ل ِما ت ِصف ال
ّٰ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ َّ َ َ ْ ّٰ َ َ ُ َ ْ َ
Allah’a ibadet ediyorsanız,
onun nimetine şükredin.
ِتون ع الل ب ا ِن ال۪ين يف ۜ تلِ فتوا ع اللِ ال ِذ
115.Size, ancak ölü hayva-
ٌ اب اَلٌ ۪يل َول َ ُه ْم َع َذ ٌ َ ٌ َ َ َۜ ُ ْ ُ َ َ َ ْ
nı, akan kanı, domuz etini ve 117 ۪يم ۖ متاع قل116 الك ِذب ل يفلِحون
ُ َ َ َ َ ُ َ َ َّ َ َ َ
۪ين هادوا َح َّر ْم َنا مَا ق َص ْص َنا َعليْك م ِْن قبْل
Allah’tan başkası adına kesi-
len hayvanı haram kıldı. Kim وع ال
َ ْ ُ ْ َ ُٓ َ ٰ ُ َ ََ َ
118 ْن كانوا انف َس ُه ْم َيظل ِ ُمون ِ َوما ظل ْمناه ْم َول
mecbur kalırsa saldırmaksı-
zın, sınırı da aşmadan yiyebi-
lir. Çünkü Allah çok bağışla-
yan, çok esirgeyendir.
116. Dilleriniz yalana alı- 117. Dünyada elde ettikleri az bir yararlanmadır. Hâlbuki
şageldiğinden dolayı, Allah’a ahirette onlara acıklı bir azap vardır.
karşı yalan uydurmak için,
“Şu helâldir”, “Şu haramdır” 118. Daha önce sana anlattıklarımızı, Yahudi olanlara
demeyin. Şüphesiz, Allah’a da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar
karşı yalan uyduranlar, kurtu- kendilerine haksızlık ediyorlardı.
luşa eremezler.
م تابُوا
َ َّ ُ َ َ َ َ ٓ ُّ
۪ين َع ِملوا السوء ِبهال ٍة
ُ َ ك لَِّل َ َّ َ َّ َّ ُ
م ا ِن رب
te de sâlihlerdendir.
123. Sonra da sana: “Doğ-
َ ً َ م َِن ال ْ ُمْشك
124. Cumartesi tatili, an-
يهُ يه َو َ ٰد ُ ٰلنْ ُعمهِ ا ِْج َتب ِ ا ر ك ا
َ
120 ۙ ۪ني
ِۜ ِ ِ
cak onda ihtilaf edenlere
ْ َٰ َ ٰ
farz kılınmıştı. Kıyamet günü
ُ َّ َ ۜ ً َ َ َ َ ْ ُّ ُ َ َ ْ ُ َ
ِ
واتيناه ِيف ادلنيا حسنة وانه ِيف121 ۪ي ٍ اط مستق ٍ ص ِ ا ِل
Rabbin, muhakkak onların ih-
َ َّ ْ َّ َ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ َّ ُ َ َ ْٰ
tilafa düştükleri şey hakkında
َ ُ َ َّ ْ ُ ْ َ َ َ َ َ ًۜ َ َ ٰ ْ
125. Sen, Rabbinin yoluna
ا ِنما جعِل123 شك۪ني َ
ِ ا ِبره۪يم حن۪يفا وما كان مِن الم
hikmet ve güzel öğütle çağır
ُ ْ َ َ َ َّ َ َّ ِ َ ُ َ ْ َ َّ َ َ ُ ْ َّ
ve onlarla en güzel şekilde
ح ُم ۪ين اخ َتلفوا ف۪يهِۜ وان ربك ل السبت ع ال mücadele et! Çünkü Rabbin,
ُ ُْ َ ُ َْ ْ
kendi yolundan sapanları en
ُ َ َ
ادع124 ۪يما كانوا ف۪يهِ ي َتلِفون بَيْ َن ُه ْم يَ ْو َم القِيٰ َمةِ ف iyi bilendir ve O, hidayete
ْ اص
ب
ْ َ َ َّ ٌ ْ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ُ َ 127. Sabret! Senin sabrın
ِ و126 ما عوق ِبتم بِه۪ۜ ولئ ِن صبتم لهو خي ل ِلصاب ِ ۪رين da ancak Allah’ın yardımı ile-
َ ُ َ َ َ ْ ْ َ َ ّٰ َّ ُ ْ َ َ َ
ب َك ا ِل بِاللِ َول ت َزن َعليْ ِه ْم َول تك ۪يف ضيْ ٍق م َِّما
dir. Onlara üzülme, kurmakta
وما ص oldukları tuzaktan dolayı sı-
َ ْ ُ ُ َ َّ َ ْ َ َّ َ َّ َ َ َ ّٰ َّ َ ُ
128 س ُنون ِ ۪ين ه ْم م ا ِن الل مع ال۪ين اتقوا وال127 َي ْمك ُرون
kıntıya düşme!
128. Çünkü Allah, sakınan-
lar ve güzel amel edenlerle
beraberdir.
119. Sonra şüphesiz Rabbin, cahillik sebebiyle kötülük
yapan, sonra da bunun ardından tevbe edip durumunu dü-
zeltenleri bağışlayacaktır. Çünkü onlar tevbe ettikten sonra
Rabbin de elbet çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
120. Gerçekten İbrahim, Hakk’a yönelen, Allah’a itaat
eden, Allah’ın elçisi idi; Allah’a ortak koşanlardan değildi.
121. Allah’ın nimetlerine şükrediciydi. Çünkü Allah, onu
seçmiş ve doğru yola iletmişti.
ٌ ّ َ ٌ ّ َ ْ ْ ُ َٓ ْ ْ ُورة
َ ُس
17 - İSRA SÛRESİ هَ ِ َو ك َّيةَ ِ ك َّية َوم
ِه ِ س
اء
َٓ ِال
ِ ساءِ م الِ ُسو َرة
ً ٰ َ َ ْ َش َة اٰيَ ًة
17 - İSRA ْ ِم ْائ َ َ ٌة
َ ْ ٰدى َعSÛRESİ ٌَ
ايَة عشة ِإَوح
ِإَوحدى مِائة
Bismillâhirrahmânirrahîm
َّ ح ٰمن ْ الرَّ ِالل ّٰ
1. Bir gece, kendisine âyet- الرح۪ي ِم ِ ﷱ
lerimizden bir kısmını gös-
terelim diye kulunu Mescid-i
ُ ْ َا
ل ْز ُء
َ
ال َر ِام ا ِل َ ْ ج ِد ْ َ ْ َ ً ْ َ ْ َ ٰ ْ َ الٓي ا
ِ سى بِعب ِده۪ لي مِن المس
َّ َ َ ْ ُ
۪ حان سب
ُ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ ْ ال ْ َم
15
ُ َّ ٰ
ن َي ُه م ِْن ايَات َِن ۜا ا ِن ُه ه َو
Harâm’dan, çevresini müba-
rek kıldığımız Mescid-i Ak- ِ ِ ل ل و ح ا ن كار ب ۪ي ال ا ص ق ال د
ِ ِ ج س
sâ’ya götüren Allah noksan ُ ْ
اب َو َج َعل َناهُ ه ًدى َ َواٰتَيْ َنا ُموَس الْك َِت1 ۪ي ُ ۪يع ْالَص ُ السم َّ
sıfatlardan münezzehtir; O,
ْ َ َ ْ َ َ َّ ّ ُ ً ُ ْ ُ َّ َ َّ َ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ ِل
حل َنا ذرِية من2ۜ وين َوك۪ي ۪ خذوا مِن
د ِ ن۪ى ا ِساي۪ل ال تت
gerçekten işitendir, görendir.
2. Biz, Mûsâ’ya Kitab ver-
َ َٓ ْ ٓ َ ٰ َٓ ْ َ َ َ ً ان َعبْ ًدا َش ُك َ َ ُ َّ ُ َ َ
dik ve İsrail oğullarına: “Ben- سائ۪ل ِ وقضينا ا ِل بن۪ى ا3 ورا ح ا ِنه ك ۜ ٍ مع نو
den başkasını dayanılıp gü-
ً َ ًّ ُ ُ َّ ُ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ ْ َ ْ َّ ُ ْ ُ َ َ ْ
venilen bir rab edinmeyin” 4ني وتلعلن علوا ك ۪بيا ِ اب تلفسِدن ِيف الرِض مرت ِ ِيف الكِت
ْ ُ ٓ َ َ ً َ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ُ ٰ ُ ُ ْ َ َ َٓ َ َ
۬ول بَاٍس
diyerek bu Kitab’ı bir hidayet
rehberi kıldık. ۪ فا ِذا جاء وعد ا ۫ولهما بعثنا عليم عِبادا نلا ا
َ ْ َ َ َّ ُ ً ُ ْ َ ً ْ َ َ َ َ َ ّ َ َ ُ َشد۪يد فَ َج
ثم رددنا5 خل ادلِي ۜارِ وكن وعدا مفعول ِ اسوا ٍ
3.Nuh ile birlikte taşıdığı-
mız kimselerin nesli! Şunu
ُ ْ َ اك ْمبا َ ْم َوال َو َبن ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ َ
bilin ki Nuh, çok şükreden bir
۪ني َو َج َعل َناك ْم ٍ ِ لمالكرةعلي ِهموامددن
ُْ َ ْ ُ َُْ ْ َ ْ َ ْ ََكْ َ
kul idi.
4. Biz, Kitap’ta İsrail oğul- ا ِن ا ْح َسن ُت ْم ا ْح َسن ُت ْم ِلنفسِ ْم َواِن ا َسات ْم6 ۪يا ً ث نَف ا
ُ ُ ُ َ ُ ٓ ٰ ْ ْ َ َٓ َ َ َ َ َ
اء َوع ُد الخ َِرة ِ ل َِي ُسؤ۫ا ُو ُجوه ْم َو ِلَ ْدخلوا
larına: Sizler, yeryüzünde iki
defa fesat çıkaracaksınız ve فله ۜا فا ِذا ج
azgınlık derecesinde bir kibre
7 يا ً بوا مَا َعلَ ْوا تَْب ُ ّ َُال ْ َم ْسج َد َك َما َد َخلُوهُ ا َ َّو َل َم َّر ٍة َو ِل
kapılacaksınız, diye vahyet- ۪ ِ ِ
tik.
5. Bunlardan ilkinin zama-
nı gelince, üzerinize güçlü
7. Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük eder-
kuvvetli kullarımızı gönder-
seniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer cezalan-
dik. Bunlar, evlerin arasında
dırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce
dolaşarak sizi aradılar. Bu,
girdikleri gibi yine Mescid-i Aksâ’ya girsinler ve ellerine ge-
yerine getirilmiş bir vaat idi
çirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler…
6. Sonra onlara karşı size
tekrar galibiyet ve zafer ver-
dik; servet ve oğullarla gücü-
nüzü arttırdık; sayınızı daha
da çoğalttık.
13 ورا ً يه َمنْ ُش ُ ابا يَلْ ٰقً طٓائ َِرهُ يف ُع ُنقِه۪ۜ َو ُنْر ُج َ ُل يَ ْو َم الْقِيٰ َمةِ ك َِتَ
ِ ۪ 15. Kim hidayet yolunu se-
َ َ َ ْ َ ْ ٰ َ َۜ َ َ ْ َ ْ
çerse, bunu ancak kendi iyi-
ٰ ْ
َم ِن اه َتدى14ۜ ك كف ب ِ َنفسِك الَ ْو َم عليْك َحس۪يبًا ا ِقرا كِتاب liği için seçmiş olur; kim de
َ َ
doğruluktan saparsa, kendi
َ ُّ َ َ َّ َ َّ َ ْ َ َ ْ َّ َ
ضل َعليْ َه ۜا َول ت ِز ُر ِ سه۪ۚ ومن ضل فا ِنما ي
َْ
ِ فا ِن َما َيهتد۪ي نلِ َف zararına sapmış olur. Hiçbir
günahkâr, başkasının günah
ً ُ َ َ َ ْ َ ّٰ َ َ ّ َ ُ َّ ُ َ َ ٰ ْ ُ َ ْ ٌ َ َ
15 وازِرة وِزر اخر ۜى وما كنا معذِب۪ني حىت نبعث رسول yükünü üstlenmez. Biz, bir
peygamber göndermedikçe
ُ ُْ َ َْ َ ْ َ ْ ََ ً ْ َ َ َ ْ َّ َ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ
16. Bir ülkeyi helâk etmek
ون ِ وكم اهلكنا مِن القر16 عليها القول فدمرناها تدم۪يا istediğimizde, o ülkenin zen-
َ َّ ٰ ََ ٍ ُ َْ ْ
ginlik sebebiyle şımarmış ele-
17 ۪يا ً يا بَص ً ك ب ُذنُوب ع َِبادِه۪ َخب
۪ ِ ِ ِ وح وكف بِرب ۜ مِن بع ِد ن başlarına iyilikleri emrederiz;
buna rağmen onlar orada kö-
tülük işlerler. Böylece o ülke,
helâke müstahak olur; biz de
8. Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer orayı darmadağın ederiz
yine dönerseniz, biz de döneriz. Biz cehennemi kâfirler için
bir zindan yaptık. 17. Nuh’tan sonraki nesil-
lerden nicelerini helâk ettik.
9. Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir; iyi davra- Kullarının günahlarını bilmek
nışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâ- ve görmekte Rabbin yeterli-
fat olduğunu müjdeler. dir.
10. Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için de elemli
bir azap hazırlamışızdır.
11. İnsan hayrı istediği gibi şerri de ister. Âdem pek ace-
lecidir!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 283
ANA SAYFAYA DÖN
َ َ َ ُ َّ ٰٓ ّ ُ َ ْ َ َ َ ً خطْـًٔا َكب
Kim haksız yere öldürülürse,
َساء َٓ ح َش ًةۜ َو َ َ
ِ الزين ا ِنه كن فا ِ واب ر ق ت ل و 31 اي ۪ ِ ن ك biz onun velisine yetki ver-
َ ْ الل ا َِّل ب
mişizdir. Ancak o da kısas
ّال ۜق ُ ّٰ َو َل َت ْق ُتلُوا انلَّ ْفَس اَّتل۪ى َح َّر َم32 ي ً َ
س ۪ب yoluyla öldürmede meşru öl-
ِ ِ çüleri aşmasın. Çünkü kendi-
ْ ْ ُ َ َ ً َ ْ ُ ّ َ َْ َ َ ْ َ َ ً ُْ َ َ ُ ْ َ َ
سف ِ ومن قتِل مظلوما فقد جعلنا ل ِو ِلِه۪ سلطانا ف ي
sine yardım edilmiştir.
َ َ ْ َّ ْ ُ َ َُ َُ ْ َ َ
niyet taşımaksızın yaklaşma-
ه اح َس ُن َحّٰىت َيبْلغ اش َّدهُۖ َوا ْوفوا بِال َع ْه ِۚد ا ِن ال َع ْه َد كن ِ yın. Verdiğiniz sözü de yerine
ْ َ َ َ َُْ َ ً َْ ْ َ ي َوا
ٌ ْ ذٰل َِك َخ
ۜ َول تقف َما ليَْس لك بِه۪ عِل ٌم35 ح َس ُن تا ۪وي
35. Ölçtüğünüz zaman tas-
tamam ölçün ve doğru terazi
ً ُ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ ٰ ٓ ُ ُّ ُ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ َّ ile tartın. Bu, hem daha iyidir
36 ا ِن السمع والر والفؤاد ك ا ۬ولئ ِك كن عنه مسؤ۫ل hem de neticesi bakımından
َ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َّ ً َ َ ْ َ ْ َ َ َ
daha güzeldir.
ول تمِش ِيف الرِض مرحاۚ ا ِنك لن ت ِرق الرض ولن تبلغ ْ
36. Hakkında bilgin bulun-
ً ُ ْ َ َ ّ َ َ ْ ُ ُ ّ َ َ َ َ ٰ ُّ ُ ً ُ َ َ ْ mayan şeyin ardına düşme.
38 ك ذل ِك كن سيِئه عِند ربِك مكروها37 البال طول ِ Çünkü kulak, göz ve kalp,
bunların hepsi yaptığından
sorumludur.
28. Eğer Rabbinden umduğun bir rahmetini beklemek 37. Yeryüzünde böbürle-
durumunda olduğun için onlara bakamıyorsan, hiç olmaz- nerek dolaşma. Çünkü sen
sa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle. ne yeri yarabilir ne de dağlar-
29. Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kına- la ululuk yarışına girebilirsin.
nıp, çaresiz kalırsın. 38. Bütün bu sayılanların
30. Çünkü Rabbin rızkı dilediğine çok, dilediğine az verir. kötü olanları, Rabbinin nez-
Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır ve onları görmek- dinde sevimsizdir.
tedir.
45. Biz, Kur’an okuduğun 47. Biz, onların seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini,
zaman, seninle ahirete inan- kendi aralarında fısıldaşırlarken de o zalimlerin: “Siz, büyü-
mayanların arasına görün- lenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!” dediklerini
mez bir engel çekeriz. çok iyi biliriz.
46. Ayrıca, onu anlamama- 48. Baksana; senin için ne türlü teşbihler yaptılar! Bu
ları için kalplerine bir kapalılık yüzden, saptılar ki, artık doğru yolu bulamayacaklardır.
ve kulaklarına bir ağırlık veri- 49. Bir de onlar dediler ki: Sahi biz, bir kemik yığını ve
riz. Sen, Kur’an’da Rabbinin bir toprak olmuş iken, yepyeni bir hilkatte diriltileceğiz, öyle
birliğini yâd ettiğinde onlar, mi?
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
286 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َ َ َ َ َّ َّ ُ َ ْ َ َ َ ْ َّ َّ ُ َ ْ َ َ
نغ بَيْ َن ُه ۜ ْم ا ِن الشيْطان كان
yerde olan her şeyi en iyi bi-
ِه احسنۜ ا ِن الشيطان ي lendir. Gerçekten biz, pey-
َ ً َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ْ ّ َ ُ ْ َ َ ْ ْ َ bur’u verdik.
َو َر ُّبك54 اك َعليْ ِه ْم َوك۪ي او ا ِن يشا يعذِب ۜم وما ارسلن 56. De ki: Allah’ı bırakıp da
َض َولَ َق ْد فَ َّضلْ َنا َب ْعَض انلَّب ّين ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ْ ا َ ْعلَ ُم ب َم ileri sürdüklerinize yalvarsa-
ِ۪ ۜ ِ ر ل او ات
ِ و م الس يف ِ ن ِ nızda, onlar, sizin sıkıntınızı
ْ۪ين َز َع ْم ُتم َ اد ُعوا َّال ْ ُ ً ُ َ َ ُ َ َ ْ َٰ َ ْ َ َٰ ne uzaklaştırabilir, ne de de-
ق ِل55 ع بعٍض واتينا داو۫د زبورا ğiştirebilirler.
ً ْ َ َ ُ ْ َ ّ ُّ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ُ ْ
56 ض عن ْم َول ت ۪وي ال ف مِن دونِه۪ ف يمل ِكون كش
57. Onların duâ ettikleri
ِ şeyler dahi; içlerinden han-
ُون ا ِٰل َر ّبه ُم ال ْ َوس۪يلَ َة اَيُّه ُ ْم اَقْ َرب َ ُ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ gisi daha yakınsa onu Rab-
ِِ ا ۬ولئ ِك ال۪ين يدعون يبتغ lerine vesîle edinirler, onun
َ َ َ َ ون َع َذابَ ُۜه ا َِّن َع َذ َ ُ َ ََ ََُْ َ َ ُ ََْ
اب َر ّبِك كن
rahmetini umarlar ve onun
ويرجون رحته ويخاف azâbından korkarlar. Çünkü
َِوها َقبْ َل يَ ْو ِم الْقِيٰمةَ ُ ْ ُ ُ ْ َ َّ َ ْ َ ْ ْ ِ َ ً َمْ ُذ Rabbinin azâbı sakınılması
وان مِن قري ٍة ا ِل نن مهل ِك57 ورا gereken bir azaptır.
ً طُ ْ َ َ ْ َ ٰ َ َ ً َ ً َ َ َ ُّ َ ُ َْ
58 ورا ِ او معذِبوها عذابا شد۪يداۜ كان ذل ِك ِيف الكِت
اب مس 58. Ne kadar memleket
varsa hepsini kıyamet günün-
den önce ya helâk edeceğiz,
ya da şiddetli bir azapla ceza-
50. De ki: İster taş olun, ister demir, landıracağız. İşte bu, Kitap’ta
Levh-i Mahfuz’da yazılmış
51. İsterse aklınızda imkânsız gibi görünen herhangi bir bulunuyor.
yaratık! Diyecekler ki: “Bizi tekrar kim döndürecek?” De ki:
Sizi ilk defa yaratan. Bunun üzerine onlar sana alaylı bir
tarzda başlarını sallayacak ve “Ne zamanmış o?” diyecek-
ler. De ki: Yakın olması gerek!
52. Allah’ın sizi kabirlerinizden çağıracağı, sizin de O’na
Hamd ederek emrine hemen uyacağınız ve kabirlerinizde
pek az kaldığınızı sanacağınız günü hatırla!
ği mucizeleri göndermekten,
ancak, öncekilerin onları ya- َ ُ َّ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ ٓ َّ
ۜون َ ٰ ْ َ ْ ُ ْ َ َٓ َ َ َ َ َ
lanlamış olması alıkoydu. Ni- ات ا ِل ان كذب بِها الول ِ وما منعنا ان نر ِسل بِالي
tekim Semûd kavmine o dişi
َ ٰ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ُ َ َ َ ً َ ْ ُ َ َ َّ َ ُ َ َ ْ َ ٰ َ
deveyi açık bir mucize olarak ات ِ رة فظلموا بِه ۜا وما نر ِسل بِالي ِ واتينا ثمود انلاقة مب
َ َ َ َّ َ َ ْ ُ ْ ً ْ َ َّ
ِۜ َّ َواِذ قل َنا لك ا ِن َر َّبك احَاط بِانل59 ا ِل ت ۪ويفا
verdik de onlar bu yüzden
zalim oldular. Oysa biz mu- اس
َج َرة َّ َ ً ْ َّ َ َ ْ َ َ ٓ َّ َ ْ ُّ َ ْ َ َ َ َ
َ الش اك ا ِل ف ِت َنة ل َِّلناِس و
cizeleri sırf emrimize karşı
gelmekten sakındırmak için وما جعلنا الرءيا اتل۪ى ارين
ً َ ْ ُ َّ ْ ُ ُ َ َ َ ْۙ ُ ُ ّ َ ُ َ ٰ ْ ُ ْ ََ ُْ َْ
göndeririz.
60. Hani sana: Rabbin, in- الملعونة ِيف القرا ۜ ِن ونوِفهم فما ي ۪زيدهم ا ِل طغيانا
sanları çepeçevre kuşatmış- ٓ َّ ُٓ َ َ َ َ َ ٰ ُ ُ ْ َ ٰٓ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ً َ
tır, demiştik. Sana gösterdiği- واِذ قلنا ل ِلملئ ِكةِ اسجدوا ِلدم فسجدوا ا ِل60 ۟ك ۪بيا
َ ٰ َ َ َ َ َ َ ج ُد ل َِم ْن َخلَ ْقُ ۪يس قَ َال َءا َ ْس
قال ا َرا ْي َتك هذا61ۚت ط۪ينًا ۜ َ ا ِبْل
miz o temaşayı ve Kur-an’da
lânetlenen zakkum ağacını,
َ َ َ َ ٰ ْ ْ َ ٰ َ ْ َّ َ ْ َ َّۘ َ َ َ ْ َّ َ
ْ ل َّ
ح َتنِ َّن
ancak insanları sınamak için
meydana getirdik. Biz onları ِال۪ي كرمت ع لئ ِن اخرت ِن ا ِل يو ِم القِيمة
َّ َ ْ َ َ َ ْ َْ َ َ ً َ َّ ُ
ب ف َم ْن تب ِ َعك مِن ُه ْم فا ِن قال اذه62 ذ ّرِ َّي َت ُٓه ا ِل ق۪ي
korkuturuz da, bu onlara, bü-
yük bir azgınlıktan başka bir
şey sağlamaz.
َط ْعت َ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ً ُ ْ َ ً َٓ َ ْ ُ ُ َٓ َ َ َّ َ َ
61. Meleklere: Âdem’e واستف ِزز م ِن است63 جهنم جزاؤ۬كم جزاء موفورا
ْك َو َشار ْك ُهم َ َ َ َ َْ ْ َْ َ ْ ْ ََ َ ْ َ ْ ُْ
secde edin! Demiştik. İblis’in
dışında hepsi secde ettiler.
ِ ِ جلِ مِنهم بِصوت ِك واجلِب علي ِهم ِبيلِك ور
ُ َ ْ َّ ُ ُ ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ
İblis: “Ben, dedi, çamurdan
yarattığın bir kimseye secde ِيف الموا ِل والولدِ وعِده ۜم وما يعِدهم الشيطان
ٰ َ ٌ َ ْ َ َ َ
ا ِن ع َِباد۪ي ليَْس لك َعليْ ِه ْم ُسلطانۜ َوكف64 ورا
َ َّ ً ا َِّل ُغ ُر
mi ederim?”
62. Dedi ki: “Şu benden
üstün kıldığına da bir bak!
َ ْ ُْ ُ َ
يج ل ُم الفلك ْ ُ ُم َّال۪ي ي
ز
ُ ُّ َ
بر 65
ً َ َ َّ
۪ي بِربِك وك
Yemin ederim ki, eğer beni ۪
kıyamete kadar yaşatırsan,
ُ َ َ َّ
66 ح ِر تلِ َب َتغوا م ِْن فضلِه۪ۜ ا ِن ُه كان بِ ْم َرح۪يمًا
ْ َ ُ ْ ْ َْ
pek azı dışında, onun neslini ِيف ال
kendime bağlayacağım!”
63. Allah, şöyle buyurdu:
“Çekil, git.” Onlardan kim 64. Onlardan ancak sana uyanlara tesir edebilirsin. At-
sana uyarsa, kuşkusuz ce- lılarınla, yayalarınla onları etkilersin, onların mallarına ev-
hennem tam bir karşılık ola- latlarına ortak olabilirsin. Sen onlara aldatmaktan başka bir
rak hepinizin cezası olacak- şey vaat edemezsin.
tır.”! 65. Şurası muhakkak ki, benim iman eden kullarım
üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır. Koruyucu ola-
rak Rabbin yeter.
66. Rabbiniz, lütfuna nâil olmanız için denizde gemileri
sizin için yüzdürendir. Doğrusu O, sizin için çok merhamet-
lidir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
288 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ََ َ َ ّ َْ َ َ ْ ُ َ َْ َْ
اصبًا ِ ب ا ْو يُ ْر ِسل عليْ ْم ح
bize karşı kendinize arka çı-
ِ ال ِب ن اج م ِ س
ب ف ِ ان ي kacak kimse de bulamazsı-
ُ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ۙ ً َ ْ ُ َ ُ َ َ َّ ُ
ِ۪يدك ْم ف۪يه
nız.
ام امِنتم ان يع68 تدوا لم وك۪ي ِ ثم ل 70. Biz, hakikaten insa-
ُ َ ْ َ ّ َ ً َ ْ ُ َْ َ َ َُْ ٰ ْ ًَُ َ
الريحِ ف ُيغ ِرق ْم
noğlunu şan ve şeref sahibi
۪ اصفا مِن ِ تارة اخرى في ِسل عليم ق kıldık. Onları, karada ve de-
ْ َََ ً َ َ ْ َ َ ْ ُ َ ُ َ َ َّ ُ ْۙ ُ ْ َ َ َ nizde taşıdık; kendilerine gü-
ولقد69 تدوا لم علينا بِه۪ ت ۪بيعا ِ بِما كفرتم ثم ل zel, güzel rızıklar verdik; yine
َ ََََْ ً ً َ ً َ َ َ َ
yettiğimizden başka bir şeyi,
َ
ض ْعف ِ ا ِذا لذقناك74 ۗت ْرك ُن ا ِلْ ِه ْم شيْـٔا ق۪ي
yalan yere bize isnat etmen
َْ
için seni, nerdeyse, sana
ً ك َعلَيْ َنا نَص َ َ ُ َ َ َّ ُ َ ض ْعَف ال ْ َم َ ِ اليٰوة
75 ۪يا تد ل ل م ث ات
ِ م ِ و
vahyettiğimizden saptıracak-
ِ lar ve ancak o takdirdedir ki
seni candan dost kabul ede-
ceklerdi.
67. Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O’ndan 74. Eğer seni sebatkâr
başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider. O sizi kurtarıp kılmasaydık, gerçekten, ner-
karaya çıkardığında, yine eski halinize dönersiniz. Zaten deyse onlara birazcık meyle-
beni Âdem nankördür. decektin.
68. O’nun, sizi kara tarafında yerin dibine geçirmeyece- 75. Ama o zaman, hiç şüp-
ğinden yahut başınıza taş yağdırmayacağından emin misi- hesiz sana hayatın ve ölümün
niz? Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsınız. sıkıntılarını kat kat tattırırdık;
sonra bize karşı kendin için
bir yardımcı da bulamazdın.
ُ َ َ ُّ َّ ُ َّ َ َ ِ َ َ ٰ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ
ceğini umabilirsin.
80. Ve şöyle niyaz et: Rab- 83ش كان يَؤ ً۫سا ان اعرض ونا ِبانِبِه۪ۚ واذا مسه ال ِ ع الِنس
ٰ َْ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ َ ٰ َ ُ َ ْ َ ٌّ ُ ْ ُ
bim! Gireceğim yere dürüst-
lükle girmemi sağla; çıkaca-
فر ُّب ْم اعل ُم ب ِ َم ْن ه َو اهدى ۪ۜقل ك يعمل ع شاكِلتِه
َ ُّ وح قُل َ َ َُ ََْ ً َ
ğım yerden de dürüstlükle
ّ
çıkmamı sağla. Bana tarafın-
وح م ِْن ا ْم ِر َر ۪ب ُ الر
ِ ۜ ِ ُّ ك َعن
الر ِ ون ٔل ـس يو 84۟ يس ۪ب
َّ َولَئ ِْن شئْ َنا َنلَ ْذ َهَب85 ۪ي ً َ َّ ْ ْ َ ْ ُ ُ َٓ َ
dan, hakkıyla yardım edici bir
kuvvet ver.
ِ وما ا ۫وت۪يتم مِن العِل ِم ا ِل ق
ً َ ََْ َ َ َ ُ َ َ َّ ُ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ ٓ َّ
81. Yine de ki: Hak geldi;
bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl ۙ
86 تد لك بِه۪ علينا وك۪ي ِ الي اوحينا ا ِلك ثم ل ۪ ِب
yıkılmaya mahkûmdur.
82. Biz, Kur’an’dan öyle bir
şey indiriyoruz ki o, müminler
için şifa ve rahmettir; zalimle- 84. De ki: Herkes, kendi mizaç ve meşrebine göre iş
rin ise yalnızca ziyanını artı- yapar. Bu durumda kimin doğru bir yol tuttuğunu Rabbiniz
rır. en iyi bilendir.
83. İnsana nimet verdiği- 85. Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbi-
miz zaman, yüz çevirip yan min işlerindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir.
çizer; ona bir de zarar ziyan 86. Hakikaten, biz dilersek sana vahyettiğimizi ortadan
dokunacak olsa iyice karam- kaldırırız; sonra bu durumda sen de bize karşı hiçbir koru-
sarlığa düşer. yucu bulamazsın.
ج َر نلَا وقالوا لن نؤمِن لك حىت تف89 ورا ِ َّانل yağdırmalısın veya Allah’ı ve
ب ٍ ِن ٍ او تون ل90 مِن الرِض ينبوع 93. “Yahut altından bir evin
َ َ َٓ َّ َ ْ ُ ْ َ ً ْ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ّ َ ُ َ olmalı, ya da göğe çıkmalı-
اء ك َما او تس ِقط السم91ۙخلها تفج۪يا ِ جر النهار ِ فتف sın. Bize, okuyacağımız bir
ٰ َْ َْ ُ ْ ُ ْ ٌ َْ َ َ َ ُ َ َْ
mayız.” De ki: Rabbimi tenzih
ٓ َ َّ
او يون لك بيت مِن زخر ٍف او ترق ِيف السما ۜ ِء ederim. Ben, sadece beşer
ْ ُ ُ ْ َ ً َ َ ْ َ َ َ ّ َ ُ ّٰ َ َ ّ ُ َ ْ ُ ْ َ َ
bir elçiyim.
ابا نق َر ۬ؤهُۜ قل نل علينا كِت ِ ولن نؤمِن ل ِرقِيِك حىت ت 94. Zaten, kendilerine hi-
َٓ ْ ِورةُ ْال
ساء َ ُس
15. CÜZ 292 KEHF SÛRESİ 109. Ağlayarak yüz üstü
yere kapanırlar. Onların say-
ۢ ً َ َ ً ّ َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ َۜ َ َ ّ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ّ َ ْ َ gısını artırır.
105 وبِال ِق انزنلاه وبِال ِق نزل وما ارسلناك ا ِل مبِشا ونذ۪يرا
ً ْ َ ُ َ ْ َّ َ َ ْ ُ ٰ َ
110. De ki: “İster Allah
َّ َ َ ََُ ْ َ ُ َ ْ َ َ ً ْٰ ُ َ
106 ني ۪ ث ونزنلاه ت ٍ اس ع مك ِ وقرانا فرقناه تلِ قراه ع انل deyin, ister Rahman deyin.
Hangisiyle dua ederseniz
َ َ ْ ْ ُ ُ َ َّ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ ٓ ُ ٰ ْ ُ
۪ين او۫ توا ال ِعل َم م ِْن قبْل ٓ ِ۪ه ا ِذا قل امِنوا ب ِ ۪ه او ل تؤمِنوۜا ا ِن ال edin, en güzel isimler O’na
hastır.” Namazında açıktan
َ َ ْ ُ َ ُ ُ َ َ ۙ ً َّ ُ َ ْ َ ْ َ ُّ َ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ
حان َر ّب ِ َنٓا ويقولون سب107 ان سجدا ِ يتل علي ِهم يِرون ل ِذق
ٌَس ْج َدة okuma; onda sesini fazla da
kısma; ikisinin arası bir yol
َ ُ َ ْ َ ْ َ ُّ َ َ ً ُ ْ ََ ََّ ُ ْ َ َ َ ْ
ان َيبْكون ِ ق ذ ِ ل ون ر خ
ِ يو 108 ول ا ِن كن وعد ربِنا لمفع tut.
َ َ ْ َّ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ ُ ً ُ ُ ْ ُ ُ َ َ
الرح ٰ َۜن ايًّا َما ت ْد ُعوا
111. “Çocuk edinmeyen,
ق ِل ادعوا الل اوِادعوا109 وي ۪زيدهم خشوع hâkimiyette ortağı
ُ َ َ ْ َّ َ ْ َ َّ ّٰ ُ ْ َ ْ ُ َ ً َ َ ٰ َ ْ َ
خذ َو ًدلا َول ْم يَ ْن
Allah’a Hamd ederim.” de ve
ِ وق ِل المد ِلل اِ ل۪ي لم يت110 بني ذل ِك س ۪بي onun için gereği gibi tekbir
ْ َ ُ ْ ّ َ َ ّ ُّ َ ٌّ َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ٌ َ ُ َ
getir.
111 يا ً ب
۪ ك ولم ين ل و ِل مِن ال ِل وك ِبه ت ِ شيك ِيف المل ۪ ل
ٌ ّ َ ّ َ ْ
ْ ِ ُ َ ك ْه ُورة
َ ُس
ه َ ِ َو ك َّيةَ ِ ك َّي ٌة َوم
ِه ِ ال ُسورة الكهِف م
َ ْ َف
َ ٰ 18 - KEHF
ات َش ُ اٰي ُ ْ ْ َو َ َعSÛRESİ
َ ٌَ ٌَ
ات ٍ اي ٍ مِائ وعش ة مِائة 18 - KEHF SÛRESİ
ْ الر
َّ ح ٰمن َّ ِالل ّٰ
الرح۪ي ِم ِ ﷱ Bismillâhirrahmânirrahîm
ْ َ َ ْ ْ َ َ َ َ ْ ْ َ ٰ َ َ َ ْ َ ٓ َّ ّٰ ُ ْ َ ْ َ
ق ّيِمًالِ ُنذ َِر1ۜاب َول ْمي َعل ُلع َِوجً ۔االمدِللاِ ل۪يانزلععب ِده ِالكِت 1. 2. 3. 4. Hamd olsun
َ َّ َ َ َّ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ ُ ْ َ ّ َ ُ َ ُ ْ ُ َ ْ ً َ ً ْ َ Allah’a ki, O, Kendi tarafından
ات ان ل ُه ْمِ ِباسا شد۪يدا مِن دلنه ويبِش المؤ ِمن۪ني ال۪ين يعملون الصال çetin bir azap ile ikaz etmek,
َ ُ ّٰ َ َ َّ ُ َ َ َّ َ ْ ُ َ ً َ َ َ َ
وينذِر ال۪ين قالوا اتذ3ۙ َماكِث۪ني ف۪يهِ ابدا2ۙ ا ْج ًرا َح َسنًا
iyi iş ve davranışlarda
4ۗالل َودلًا bulunan müminlere, kendileri
için, içinde ebedî kalacakları,
güzel bir ecir bulunduğunu
105. Biz Kur’an’ı hak olarak indirdik; o da hak olarak indi. müjdelemek, “Allah çocuk
Seni de ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. edindi” diyenleri de uyarmak
için kuluna, kendisinde
106. Biz onu, Kur’an olarak, insanlara dura dura okuya- hiçbir tenakuz ve eğrilik
sın diye ayırdık; yine onu peyderpey indirdik. bulunmayan dosdoğru Kitab’ı
107. De ki: Siz ona ister inanın, ister inanmayın; şu bir indirdi.
gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o
okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.
108. Ve derlerdi ki: Rabbimizi tesbih ederiz. Rabbimizin
vaadi mutlaka yerine getirilir.
َ ْ َ ُ
15. CÜZ ورةُ الك ْهِف س294 KEHF SÛRESİ 18. Kendileri uykuda ol-
dukları halde sen onları uya-
ْ َ ْ َ ٓ ُ ْ َ َ ّٰ َّ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ْ َ nık sanırdın. Onları sağa sola
واِذِ اعتتلموهم وما يعبدون ا ِل الل فا ۫وا ا ِل الكهِف çevirirdik. Köpekleri de ma-
ُ
الش َما ِل َوه ْم
ّ َ َ ُ َْ ْ َ َ
ِ ۪ني َواِذا غ َر َبت تق ِرض ُه ْم ذات َات ْال َ َ
den için korku ile dolardı.
ِ م ذ 19. Böylece biz, araların-
َ ُ ّٰ ْ َ ْ َ ّٰ ٰ َ ٰ ُْ ْ َ
الل ف ُه َو ِ َ۪يف فج َو ٍة مِن ۜه ذل ِك م ِْن اي
da birbirlerine sormaları için
اللِ من يه ِد ۜ ات onları uyandırdık: İçlerinden
َْ َ َ ْ ََ ْ ْ ُ ْ َ َ َْ ُْ
َوت َس ُب ُه ْم17۟ ت َد ُل َو ِلًّا ُم ْر ِش ًدا
biri: «Ne kadar kaldınız?»
ِ المهت ِۚد ومن يضلِل فلن dedi. “Bir gün ya da günün bir
ْت َعلَيْهم َّ َ
َ اطلَ ْع َ ْ ْ َ َ ٌ َ ْ ُ َُْ َ dığınız müddeti daha iyi bilir.
ِ ِ۪يد لو ِ ۜ وكبهم با ِسط ذِراعيهِ بِالوص Şimdi siz, içinizden birini şu
َ ٰ َ ْ ْ َ ْ ُ َ َ ً َ ْ ُ ْ َ ْ َّ َ َ
َوكذل ِك18 ت مِن ُه ْم ُرعبًا
gümüş parçası ile şehre gön-
لولت مِنهم ف ِرارا ولملِئ derin de, baksın, şehrin hangi
ْ َ َ ْ ٌ َٓ َ َ ْ ُ َ َٓاه ْم لََس ُ َْ َ َ
اءلوا بَي َن ُه ۜ ْم قال قائ ِل مِن ُه ْم ك ْم لِ ُت ۜ ْم
yiyeceği daha temiz ise size
ِ بعثن ondan erzak getirsin; ayrıca,
َْ َ ُ ُ َ َ َ ْ َ ُ َ
قالوا لِ َنا يَ ْومًا ا ْو َب ْعض يَ ْو ۜ ٍم قالوا َر ُّب ْم اعل ُم ب ِ َما
nâzik davransın ve sakın sizi
kimseye sezdirmesin.”
ْاللۘ َواذْ ُكر ُ ّٰ اء َ َٓ ا َّ ِٓل ا َ ْن يَش23 ۙاي ا ِّن فَاع ٌِل ذٰل َِك َغ ًدا ْ َ
yecekler. Bunlar bilinmeyen
hakkında tahmin yürütmektir. ۪ ٔ ٍ ل ِش
َ ٰ َْ ّ ْ َ ٓ َ ْ ُ َ َ َ َ َّ َ
۪يت َوقل عٰس ان َي ْه ِديَ ِن َر ۪ب ِلق َر َب م ِْن هذا
“Onlar yedi kişidir; sekizin-
cisi köpekleridir” derler. De ربك ا ِذا نس
ُ َْ َ َ َ َ َٰ َ ُ َ َ
َولِثوا ۪يف ك ْه ِف ِه ْم ثلث مِائ ٍة ِسن۪ني و24 َرش ًدا
ki: Onların sayılarını Rabbim
daha iyi bilir. Onlar hakkında ازدادوا
َ ُ َ ُ َ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ُ
َ ٰ َّ ُ ْ ق ِل الل اعلم بِما لِثواۚ ل25 ت ِْسعًا
bilgisi olan çok azdır. Öyle ise
Ashâb-ı Kehf hakkında, delil- ات ِ و م الس ب يغ
lerin açık olması haricinde bir
ّ ر بِه۪ َوا َ ْس ِم ۜ ْع مَا ل َ ُه ْم م ِْن ُدونِه۪ م ِْن َو ْ ِ ْ ض اَب ْ َْ َ
münakaşaya girişme ve onlar ۘل ٍِ ِۜ والر
َ َ ْ َ َ ِ ُ َٓ ُ ْ َ ً َ َ ٓ ْ ُ ُ ْ ُ َ َ
hakkında hiçbirinden malu-
اب ْ
mat isteme.
ِ واتل ما ا ۫وح ا ِلك مِن كِت26 شك ۪يف حك ِم ۪ه احدا ِ ول ي
23. 24. Allah’ın dilemesi-
ً َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ ََ َ َ ََُّ َ َ َّ
ne bağlamadıkça, hiçbir şey 27 تد مِن دونِه۪ ملتحدا ِ ربِكۚ ل مب ِدل ل ِكلِماتِه۪ ولن
için “Bunu yarın yapacağım”
deme. Bunu unuttuğun tak-
dirde Allah’ı an ve: “Umarım 26. De ki: Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Gök-
Rabbim beni, doğruya bun- lerin ve yerin gaybı O’na aittir. O’nun görmesi de, işitmesi
dan daha yakın olan bir yola de şâyanı hayrettir. Onların, O’ndan başka bir velîsi yoktur.
iletir” de. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.
25. Onlar mağaralarında 27. Rabbinin Kitabı’ndan sana vahyedileni oku. Onun
üç asır kalmışlar ve dokuz yıl kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O’ndan başka bir sığı-
da buna ilave etmişlerdir. nak da bulamazsın.
َ ْ َ ُ
15. CÜZ ورةُ الك ْهِف س296 KEHF SÛRESİ 29. Ve de ki: Hak, Rabbiniz-
dendir. Öyle ise dileyen iman
ّون َر َّب ُه ْم بِالْ َغ ٰدوة ِ َوالْ َعِش َ ُ ْ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ْ ْ َ etsin, dileyen inkâr etsin. Biz,
ِ واص ِب نفسك مع ال۪ين يدع zalimlere öyle bir cehennem
َادلنْيا َ ْ ين َة
ُّ ِ اليٰوة َ يد ز
ۚ
َ ج َه ُه َو َل َت ْع ُد َعيْ َن
ُ اك َعنْ ُه ْم تُر َ ُ ُ
ْ ون َو ي ۪ريد
hazırladık ki, onun duvarları
۪ ۪ kendilerini çepe çevre kuşat-
ُكن ا َ ْم ُره َ َ َ ُ ٰ َ َ َ َّ َ َ ْ ْ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َ mıştır. İmdat dileyecek olsa-
ول ت ِطع من اغفلنا قلبه عن ذِك ِرنا واتبع هويه و lar imdatlarına, erimiş maden
َ ش َٓ ْ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َٓ ْ َ َ ْ ُ ّ َ ْ ُّ َ ْ ُ َ ً ُ
وق ِل الق مِن ربِم فمن شاء فليؤمِن ومن28 ف ُرطا
gibi yüzleri haşlayan bir su ile
اء cevap verilir. Ne fena bir içe-
ُ َ ُ ْ َ َ َ ً َ َ َّ َ ْ ْ َ ٓ َّ ُ ْ ْ َ
سادِق َه ۜا فل َيف ْۙر ا ِنا اع َتدنا ل ِلظالِم۪ني ناراۙ احاط ب ِ ِهم
cek ve ne kötü bir dayanma
yeri!
اب ُۜ ش َ َّ ۪يثوا ُي َغاثُواب َٓما ٍء َكل ْ ُم ْهلي َ ْشويال ْ ُو ُجوهَۜبئَْسالُ َ َْ َِْ
وانيستغ
ِ ِ
30. İman edip de güzel
ِ ِ
َّ ۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُواَ ا َِّن َّال29 ت ُم ْر َت َف ًقا
davranışlarda bulunanlar
َّ ْ َ َٓ َ
ات ا ِنا ِ َ ال
ِ الص ِ وساء var ya, işte biz, güzel işler
َ ك ۪ـ َّ َ ْ َضا م ِْن ُسنْ ُدس َوا ِ ْس ً ْ ابا ُخ َ ُ َََْ
َ ٔني ف ِ ب ٍق ُمت ً ون ث َِي
vardır. Onlar Adn cennetlerin-
۪يها ٍ ويلبس de tahtlar üzerine kurularak
َ ْ َ ُ
15. CÜZ ورةُ الك ْهِف س298 KEHF SÛRESİ 49. Kitap ortaya konmuş-
tur: Suçluların, onda yazılı
ٌ ْ ات َخ ُ َ ال ِ الص َّ ات ُ ادلنْ َيا َو ْالَاق َِي
ۚ ُّ ِ اليٰوة َ ْ ين ُةَ ون ز َ َُْ َ ُ ََْ olanlardan korkmuş olduk-
ي ۪ المال والن larını görürsün. “Vay halimi-
َ َ ْ ُّ َُ َََْ ً ََ ٌْ َ َ ً ََ َ َّ َ ْ
ال َبال َوت َرى
ze! Derler, bu nasıl kitapmış!
ِ ِ ي س ن مو يو 46 عِند ربِك ثوابا وخي ام Küçük büyük hiçbir şey bı-
ُ ُ َ ً َ َ ْ ُْ ْ َ ُ ْ ََ ْ ُ َْ َ َ َ ًَ َ َ ْ َْ rakmaksızın hepsini sayıp
وع ِرضوا47 ۚالرض بارِزة ۙوحشناهم فلم نغادِر مِنهم احدا dökmüş!” Böylece yaptıkları-
ْ َ َّ َ َ َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ ْ َ َ ۜ ًّ َ َ ّ َ ٰ َ nı karşılarında bulmuşlardır.
جئتمونا كما خلقناكم اول مر ٍةۘ بل ِ ع ربِك صفا لقد Senin Rabbin hiç kimseye
ال هذا
َ ٰ َ ََََْ َ َ ُ ََُ
م ا ن ت ل ي و ا ي ون ول ق ي و ه۪ي ف ا َّ ۪ني م
ِم َ ۪ني ُم ْشفق َ جرم ْ ال ْ ُم Âdem’e secde edin, demiştik;
ِ ِ ِ ِ İblis hariç olmak üzere, onlar
ْ َ يةً ا َّ ِٓل َ َ ًَ َ ُ َ ُ َ َ الْك
يهاۚ َو َو َج ُدوا َ ص ٰ ح ۪ية َول ك ۪ب َ ا
hemen secde ettiler. İblis cin-
اب ل يغادِر صغ ِ ِت lerdendi; O yüzden rabbinin
َ ٰٓ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ً َ ُ َ َ
ِ َواِذ قل َنا ل ِل َملئ ِكة49۟ اضۜا َول َيظل ِ ُم َر ُّبك ا َح ًدا
emrinden dışarı çıktı. Şimdi
ِ ما ع ِملوا ح siz, benim tertip ettiğimi bı-
َال ّن َف َف َسق ْ َ َ َ َ ْ ٓ َّ ُٓ َ َ َ َ َ ٰ ْ
ۜ ج ُدوا ِلدم فسجدوا ا ِل ا ِبل ُ اس
rakıp da onu ve onun soyu-
ِ ِ ۪يس كن مِن nu mu evliya ediniyorsunuz?
ُ َ ُ ُ ْ َ َٓ ْ َ ُٓ َ َّ ّ ُ َ ُ َ ُ َّ َ َ َ ّ َ ْ َ ْ َ
وين َوه ْم ل ْم
Oysa onlar sizin düşmanınız-
۪ خذونه وذرِيته او ِلاء مِن
د ِ عن ام ِر ربِه۪ۜ افتت dır. Zalimler için bu ne fena
َ ْ َ ُ
15. CÜZ ورةُ الك ْهِف س300 KEHF SÛRESİ 65. Derken, kullarımızdan
bir kul buldular ki, ona katı-
َ ٰ َ َ
۪ينا م ِْن َسف ِرنا هذا َ اءنَاۘلَ َق ْد لَق َ يه اٰت َِنا َغ َٓدُ ٰاو َزا قَ َال ل َِفت
َ َفَلَ َّما ج mızdan bir rahmet vermiş,
yine ona tarafımızdan bir ilim
َ ال ُ ْ ۪يت ُ خ َرة ِ فَا ِّن نَس ْ َّ َ َٓ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َ ً َ َ öğretmiştik.
ۘوت ۪ قال ارايت ا ِذ اوينا ا ِل الص62 نصبا 66. Mûsâ ona: Sana öğre-
ّ َ ُ ْ َ ٰ ٓ َ َ ُ َّ َ ْ َ ٰ ُ ُ َ َ َ
benimle beraberliğe sabre-
ْ َّ َ
قال ل موس هل اتبِعك ع ان تعلِم ِن65 م ِْن ُدلنا عِلمًا
َ demezsin.
َ ك لَ ْن ت َ ْس َتط َ َّ َ َ ْ َ ْ ّ ُ َّ
68. Kavrayamadığın bir bil-
67 با ً ْ ع َص َ ِ ۪يع َم قال ا ِن66 ت ُرش ًدا مِما علِم giye nasıl sabredersin?
ْ َّ َ َ َ َْ َ َ ْ َ َٓ ُ ّٰ اء َٓ ْ
قال فا ِِن ات َبع َتن۪ى69 الل َصاب ِ ًرا َول اعص۪ى لك ام ًرا َ ش
sın. Senin emrine de karşı
ا ِن gelmem.”
َََ ْ َ ْ ْ َ َ َ ْ ُ ٓ ّٰ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ
فانطلق ۠ا70 ح ِدث لك مِن ُه ذِك ًر۟ا
70. “Eğer bana tâbi olur-
شٔ حىت ا ٍ ف تسـٔلن۪ى عن san, sana bilgi verinceye ka-
ََْ َ ْ ْ َ َ َ َ َ َ َ َّ َ ٓ
۪ينةِ خ َرق َه ۜا قال اخ َرق َت َها تلِ ُغ ِرق اهل َه ۚا َح ّٰىت ا ِذا َرك َِبا ِيف السف
dar hiçbir şey hakkında bana
soru sorma!” dedi.
َ ك لَ ْن ت َ ْس َتط َ َّ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ْ ََ
َ۪يع َمِع قال الم اقل ا ِن71 ت شيْـًٔا ا ِم ًرا جئ ِ لق د
71. Bunun üzerine yürüdü-
ler. Nihayet gemiye bindikleri
ْ َ ْ ْ ُْ َ َ ُ َ َ ْ َُ َ َ َ ً ْ َص zaman o gemiyi deldi. Mûsâ:
خذ ۪ن بِما نس۪يت ول ترهِقن۪ى مِن ام ۪ري ِ قال ل تؤا72 با Halkını boğmak için mi onu
ت َ ْطلَقَا۠ َحّٰٓىت ا َِذا لَقِ َيا ُغ َمًا َف َق َتلَ ُهۙ قَ َال ا َ َق َتل َ ْ َ
فان73 سا ً ْ ُع deldin? Gerçekten sen, bü-
yük bir iş yaptın! Dedi.
74 ت شيْـًٔا ن ًرا
ْ ُ َ َ ْ
جئ دْ َن ْفسًا َزك َِّي ًة ب َغ ْي َن ْفس لَ َق
ِ ٍۜ ِ ِ
72.”Ben sana, benimle be-
raberliğe sabredemezsin, de-
medim mi?” dedi.
73. Mûsâ: Unuttuğum şey-
62.Geçip gittiklerinde Mûsâ genç adamına: “Kuşluk ye-
den dolayı beni muaheze
meğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden
etme; işimde bana güçlük çı-
başımıza sıkıntı geldi,” dedi.
karma, dedi.
63. Gördün mü? Dedi, kayaya sığındığımız sırada balığı
74. Yine yürüdüler. Nihayet
unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unut-
bir erkek çocuğa rastladıkla-
turmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup git-
rında, hemen onu öldürdü.
mişti.
Mûsâ dedi ki: Tertemiz bir
64. Mûsâ: “İşte aradığımız o idi,” dedi. Hemen izlerinin canı, bir can karşılığı olmak-
üzerine geri döndüler. sızın katlettin ha! Gerçekten
sen fena bir şey yaptın!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 301
ANA SAYFAYA DÖN
ُ َُ َ ََ َ َُ ٌْ َ ُ َْ َ َ ََ
iç yüzünü haber vereceğim.”
َٓ ُ ْ َ َ َ َ َ
79. “O gemi var ya, işte o, الًاۚ فا َراد َر ُّبك ان َيبْلغا ِ ص َ وه َما وكن تته كن لهما وكن اب
ْ َ َ ً َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َّ ُ َ
حة م ِْن َر ّبِكۚ َومَا ف َعل ُت ُه
denizde çalışan yoksul kim-
selerindi. Onu kusurlu kılmak اشدهما ويستخ ِرجا كنهماۗ ر
َ َ ُ ُ َْ َ ٰ
ً ْ يل َما ل َ ْم ت َ ْس ِط ْع َعلَيْهِ َص َْ َ
َوي َ ْس َـٔلونك82۟ بۜا ع ْن ام ۪رۜي ذل ِك تا ۪و
istedim. Onların gerisinde,
her gemiyi gasb etmekte olan
bir kral vardı.”
ً ْ ُْ ْ ُ َْ َ َُْ َ ُْ َْ ْ َْ ْ َ
80. “Erkek çocuğa gelin- 83 ني قل ساتلوا عليم مِنه ذِكرۜا ِۜ عن ذِي القرن
ce, onun ana-babası, mümin
kimselerdi. Bunun için onları
azgınlık ve nankörlüğe boğ- 82. “Duvara gelince, şehirde iki yetimin idi; altında da
masından korktuk.” onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi yaşayışlı bir kim-
81. “Böylece istedik ki, se idi. Rableri istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsin-
Rableri onun yerine kendi- ler ve Rablerinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsın-
lerine, ondan daha temiz ve lar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında
daha merhametlisini versin.” sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.”
83. Sana Zülkarneyn hakkında soru sorarlar. De ki: Size
ondan bir hatıra okuyacağım.
َ ْ َ ُ
16. CÜZ ورةُ الك ْهِف س302 KEHF SÛRESİ ne Allah ona müthiş bir azap
edecektir.”
ََْ ْ َ ّ ُ ْ ُ َ ْ َ ٰ َ ْ َ ْ ُ َ َّ َّ َ َّ
85 فات َب َع َسبَبًا84ۙ شٔ َسبَبًا ٍ ك ِ ا ِنا مكنا ل ِيف الرِض واتيناه مِن
88. “İman edip de iyi
davranan kimseye gelince,
َ َْ ُ الش ْمِس َو َج َدهَا َت ْغ ُر َّ َ ْ َ َ َ َ َ ٓ ّٰ َ
ني ح َِئ ٍة
onun için de en güzel bir
ٍ ع يف
۪ ب حىت ا ِذا بلغ مغ ِرب karşılık vardır. Buyruğumuz-
ٓ
ِب َواِمَّا َ َو َو َج َد عِنْ َد َها قَ ْومً ۜا قُلْ َنا يَا َذا الْ َق ْر َنْني ا ِمَّ ٓا ا َ ْن ُت َع ّذ dan, ona kolay olanını söyle-
ِ yeceğiz.”
ُّ ُ ّ ُ َ َ َ َ َ َ َ َ َّ َ ْ َ
قال امَّا َم ْن ظل َم ف َس ْوف ن َعذِبُ ُه ث َّم يُ َرد86 خذ ف۪ي ِه ْم ُح ْسنًا
89. Sonra yine bir yol tuttu.
ِ ان تت
90. Nihayet güneşin doğ-
ُالًا فَلَه َ َ َ َ َ َ ٰ ْ َ َّ َ َ ً ْ ُ ً َ َ ُُّ ََُ َّ ٰ
ِ واما من امن وع ِمل ص87 ا ِل ربِه۪ فيعذِبه عذابا نرا duğu yere ulaşınca, onu öyle
bir kavim üzerine doğar buldu
ً َ َ َ َ ْ َ َّ ُ ً ْ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ُ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ ً َٓ َ ki, onlar için güneşe karşı bir
89 ثم اتبع سببا88 جزاء ۨالسنۚ وسنقول ل مِن ام ِرنا يسۜا siper yapmamıştık.
ْ َْ َ َ َٰ ُْ َ َ َّ ْ ََ َ ٓ
َح ّٰىت ا ِذا بَلغ َمطل َِع الش ْمِس َو َج َدها تطل ُع ع ق ْو ٍم ل ْم ن َعل 91. İşte böylece gerçekten
biz onun yanında olan her
ث َّم91 با
ُ ً ْ َك ٰذل َِۜك َوقَ ْد ا َ َحطْ َنا ب َما َ َدليْهِ ُخ90 ِۙتا ً ْ ل َ ُه ْم م ِْن ُدون َِها س şeyi bilgimizle kuşatmıştık.
ِ
َ ْ َحّٰٓىت ا َِذا بَلَ َغ َب92 اَتْ َب َع َسبَبًا
92. Sonra yine bir yol tuttu.
ۙالس َّدي ْ ِن َو َج َد م ِْن ُدون ِ ِه َما قَ ْومًا َّ ني 93. Nihayet iki dağ arasına
َ قَالُوا يَا َذا الْ َق ْر َنْني ا َِّن يَا ْ ُج93 ون قَ ْو ًل َ ََُْ َ ُ َ َ َ
ulaştığında onların önünde,
وج ِ ل يادون يفقه hemen hiçbir sözü anlama-
َ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ ً ْ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ُ ْ ُ َ ُ ْ َ َ
yan bir kavim buldu.
وماجوج مفسِدون ِيف الرِض فهل نعل لك خرجا ع ان تعل 94. Dediler ki: Ey Zülkar-
ُ ُ ََ ٌْ َ ّ َ ّ َّ َ َ َ َ ًّ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ
neyn! Bu memlekette Ye’cûc
وين بِق َّو ٍة ۪ قال ما مك ۪نى ف۪يهِ ر ۪ب خي فاع۪ين94 بيننا وبينهم سدا ve Me’cûc bozgunculuk ya-
ْ ْ ُ ٓ ُ ٰ َ َ ً َ ُ َ َ َ َ ٓ ّٰ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ
vergi verelim mi?
اراۙ قال اتو ۪ين اف ِرغ ني قال انفخوۜا حىت ا ِذا جعله ن ِ بني الصدف 95. Dedi ki: “Rabbimin beni
ْ َ َ ُ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ َ ً ْ ْ َ َ
içinde bulundurduğu nimet
97 اعوا ُل نق ًبا فما اسطاعوا ان يظهروه وما استط96 عليهِ ق ِطرۜا daha hayırlıdır. Siz bana kuv-
vet yönünden destek olun da,
sizinle onlar arasına aşılmaz
bir engel yapayım.”
84. Gerçekten biz onu yeryüzünde büyük bir kudret sa-
hibi kıldık ve ona her şeyden bir sebep verdik. 96. “Bana, demir kütleleri
getirin.” Nihayet dağın iki yanı
85. O da bir yol tuttu. arasını aynı seviyeye getirin-
86. Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir ce” Üfleyin!» dedi. Artık onu
balçığa batar buldu. Onun yanında orada bir kavme rastla- kor haline sokunca: «Getirin
dı. Bunun üzerine biz: “Ey Zülkarneyn! Onlara azap etmen bana, üzerine bir miktar
veya onlar hakkında iyiliğe yönelmen senin hakkındır.” de- erimiş bakır dökeyim» dedi.
dik. 97. Bu sebeple onu ne aş-
87. O, şöyle dedi: “Haksızlık edene gelince, onu ceza- maya muktedir oldular ne de
landıracağız; sonra o, Rabbine gönderilecek; bunun üzeri- onu delebildiler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 303
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ُ ُ ّٰ َ ّ َ َ َ ًّ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ
bir oğlum nasıl olur? Karım
ُ ْ َ ْ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ ٌ ّ َ َّ َ َ َ ُ َ ُّ َ َ َ َ ٰ َ
dir!” Rabbin buyurdu ki: Bu
كذل ِكۚ قال ربك هو ع هِني وقد خلقتك مِن قبل bana kolaydır; sen daha önce
َ ٰ َ َ ً ٰ ٓ ْ ْ ّ َ َ َ ُ َ ََْ
hiçbir şey değilken, seni ben
ب اج َعل ۪ل ايَةۜ قال ا َي ُتك ر ال ق 9 اً ٔك َشيْـ ولم ت
ِ
yarattım!
َ َٰ َ َ َث َل َ ٰ َ َ َّ َ ّ َ ُ َّ َ
۪ فخ َر َج ع ق ْو ِمه10 ال َسوِيًّا
10. Dedi ki: “Rabbim! Bana
ْ ُ ُ ّ َ ْ َ ْ ْ َ ٰٓ ْ َ َ َ ْ ْ َ
“senin âyetin, normal oldu-
11 شيا ًّ َ َ ً َ
ِ اب فاوح ا ِل ِهم ان سبِحوا برة وع ِ مِن ال ِمحر
ğun halde, üç gün insanlarla
konuşamayacaksın.”
11. Derken, mihraptan kav-
minin yanına çıktı ve onlara
sabah akşam tesbih etmele-
19 - MERYEM SÛRESİ rini işâret etti.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ورةُ َم ْر َي َم
َ ُس306
16. CÜZ MERYEM SÛRESİ 29. O, hemen onu işâret
etti. Dediler ki: Biz, daha be-
ٓ ُ َ ۙ ً َ َ َ َ ْ َ َّ َ َ َّ َ ً ْ َ ّ َ َ َ ْ َ ُ َ
şikte çocuk olan birisi ile nasıl
ش احدا فقو ۪ل ِ ك واش ۪ب وق ۪ري عيناۚ فا ِما تريِن مِن الب ۪ ف
konuşabiliriz?
َ ً َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ًّ َ َ ُ مَا ُد ْم
32 ارا شقِيًّا ۘ ۪ وبرا بِو ِادل31ۖت َحيًّا
33. «Doğduğum gün, öle-
يت ولم يعلن۪ى جب ceğim gün ve diri olarak ka-
ُ ُ
33 وت َو َي ْو َم ابْ َعث َحيًّا ُ دل ُت َو َي ْو َم ا َ ُم ْ ِ ع يَ ْو َم ُوَّ َ َ ال َ ُمَّ َ birden kaldırılacağım gün
و esenlik banadır.».
َ َُْ َ َّ ّ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ُ ْ َ َ ٰ 34. İşte, hakkında şüphe
34 ذل ِك ع۪يس ابن مري ۚم قول ال ِق ال۪ي ف۪يهِ يمتون ettikleri Meryem oğlu İsa -hak
َّ َ َ ٓ ٰ َ َ َ َ َ َّ َ ْ َ ّٰ َ َ َ
خذ م ِْن َو ٍدل ۙ ُسبْ َحان ُۜه ا ِذا قض ا ْم ًرا فا ِن َما
söz olarak- budur.
ِ ما كان ِللِ ان يت
ّ َ ّٰ َّ َ ۜ ُ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ُ ُ َ
35. Allah’ın çocuk edinme-
ْ َ ُ
ُۜالل َر ۪ب َو َر ُّب ْم فاع ُب ُدوه واِن35 يقول ل كن فيكون si aslâ söz konusu değildir. O
ْ َْ َََْ َ ٌ َ َٰ
bundan münezzehtir. Bir işe
ْ ٌ اط ُم ْس َتق
اب م ِْن بَين ِ ِه ْۚم ُ ح َز فاختلف ال36 ۪يم ص ِ هذا ح ِْز ٌبhükmettiği zaman, ona ancak
2
َ َ َ َّ ٌ ْ َ َ
“ol!” der, o da hemen oluverir.
ا ْس ِم ْع ب ِ ِه ْم37 ۪ي ظ َ ك َف ُروا م ِْن َم ْش َهد يَ ْوم
ع فويل ل ِل۪ين
ٍ ٍ ِ 36. Muhakkak ki Allah, be-
ْ َّ َ َ َ َ ْ َّ َّ َۜ َ ْ َّ ُ ْ َ َ َ َ َٓ
42. Bir zaman o babasına
ًّ
dedi ki: Babacığım! Duyma- ِلرح ٰ ِن ت لتعب ِد الشيطان ا ِن الشيطان كان ل ِ يااب43 َسوِيا
ْ َّ َ ٌ َ َ َ َّ َ َ ْ َ ُ َ َ ّٓ َ َ َٓ
yan, görmeyen ve sana hiçbir
َ
fayda sağlamayan bir şeye الرح ٰ ِن ت ا ِ۪ن اخاف ان يمسك عذاب مِن ِ يااب44 ع ِص ًّيا
ٰ ْ َ َ َْ ٌ ََ َ َ َ ْ َّ َ ُ َ َ
niçin taparsın?
َ
قال اراغِب انت عن ال ِهت۪ى45 ان َو ِلًّا
43. Babacığım! Hakikaten ِ فتكون ل ِلشيط
َ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ ٰ ْ َٓ
قال َس ٌم46 ج َّنك َواه ُج ْر ۪ين َملِيًّا
sana gelmeyen bir ilim bana
geldi. Öyle ise bana uy ki, ۪يم لئ ِن لم تنتهِ۬ لر
ۚ يا ا ِبره
ُ ُ َ ْ ََ ًّ ب ا ِنَّ ُه َك َن ب َحفِي َّ َ َ ُ ََْْ َ َ َْ َ
seni düz yola çıkarayım.
44. Babacığım! Şeytana تل ْم ِ ع او 47 ا ۪ ۜ ۪ عليكۚ ساستغفِر لك ر
kulluk etme! Çünkü şeytan,
َ ُ َ ٓ َّ َ ٰٓ َ ّ َ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ ُ َْ ََ
çok merhametli olan Allah’a ب عس ال اكون ۘ ۪ ون اللِ وادعوا ر ِ وما تدعون مِن د
âsi oldu.
ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ َ َ ْ َّ َ َ ًّ َ ّ َ َٓ ُ
45. Babacığım! Ben, Rah- ونِ فلما اعتلهم وما يعبدون مِن48 بِدعءِ ر ۪ب شقِيا
د
َ َ ْ ًّ ُ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ ُٓ َ َ ْ َ َ ّٰ
َو َوهبْ َنا49 وب َوك َج َعل َنا نبِيًّا
man’dan sana bir azap do-
kunup da, senin şeytanın bir ۜ اللِۙ وهبنا ل ا ِسحق ويعق
velîsi olmandan korkuyorum.
ْ َواذْ ُكر50 ۟ ص ْدق َعلِيًّا َ َ ْ َُ َْ َ َ َ َ َْ َ ْ ْ َُ
46. Dedi ki: Sen benim ٍ ِ لهم مِن رحتِنا وجعلنا لهم ل ِسان
ًّ َ ً ُ َ َ َ َ ً َ ْ ُ َ َ ُ َّ ٰ ُ َ يف الْك
51 اب موسۘ ا ِنه كن ملصا وكن رسول نبِيا ِت
ilâhlarımdan yüz mü çevi-
riyorsun, ey İbrâhim? Eğer ِ ِ
vazgeçmezsen seni gerçek-
ten de taşa tutarım! Uzak dur
benden!
Rabbime yaptığım duâlarımda mahrum olmam.
47. İbrahim: Selâm sana
49. Onları ve onların Allah’ı bırakarak ibâdet ettiği şeyleri
dedi, Rabbimden senin için
terk edince, biz ona İshâk’ı ve Yâkûb’u bağışladık. Hepsini
mağfiret dileyeceğim. Çünkü
de peygamber yaptık.
O bana çok lütufkârdır.
50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlara
48. Sizi de, sizin Allah’ı bı-
yüce bir sadâkat lisânı bahşettik.
rakarak duâ ettiğiniz şeyle-
ride terk ediyor ve Rabbime 51. Kitap’ta Mûsâ’yı da an. Gerçekten o ihlâs ve samimi-
duâ ediyorum. Umarım ki, yete ulaşmıştı ve hem elçi, hem de peygamber idi.
َ ْ ْ ُ ْ َ ًّ َ َ ُ ٰ ُ َ َ َٓ َ ْ َ ْ
ve Nûh ile berâber taşıdığı-
َ
ۘ اب ا ِْس ٰمع۪يل ِ واذكر ِيف الكِت53 مِن رحتِنا اخاه هرون نبِيا mız kimselerin soyundan,
َ ٰٓ ُ ً َ َ َ ُ َّ َ ْ
bâzı peygamberlerdir. Onlara
َ َ ً
ا۬ولئ ِك57 َو َرف ْع َناهُ َمكنا َعل ِيًّا56ۗص ّد۪يقا نبِيًّا ِ يس ا ِنه كن ۘ ا ِد ۪ر Rahmân’ın âyetleri okundu-
ْ َ َ ْ َّ َ َ َ ٰ َّ ّ ُ ْ َ ّ َّ َ ْ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َ َّ ğu zaman, ağlayarak hemen
حل َنا ال۪ين انعم الل علي ِهم مِن انلب ِ ۪ين مِن ذرِيةِ ادم ومِمن secdeye kapanırlar.
ْ َ َ َٓ ْ َ َ ٰ ْ َّ ّ ُ ْ َ ُ َ َ
سائ۪ل َوم َِّم ْن ه َد ْي َنا َواج َتبَيْ َن ۜا
59. Onların arkasından,
ِ وح ومِن ذرِيةِ ا ِبره۪يم وا ۘ ٍ مع ن namazı zâyi eden ve nefsânî
ََ َ َ ً َّ َ ْ َّ ُ َ ٰ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ
فخلف58 ًّيا ِ الرح ٰ ِن خ ُّروا ُسجدا َو ُب
arzuların peşine takılan bir
ا ِذا تتل علي ِهم ايات ٌَس ْج َدة
nesil geldi. Onlar bir hüsranla
َ َ َ َ َّ
ات ف َس ْوف ُ َّ َ ٰ َّ ُ َ َ ٌْ َ ْ
ِ م ِْن َبع ِده ِْم خلف اضاعوا الصلوة َوات َبعوا الشهو
karşılaşacaklar!
60. Ancak tevbe eden,
َ ُ ُ ْ َ َ ٰٓ ُ۬ َ ً َ َ َ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ َّ ۙ ًّ َ َ ْ َ ْ َ
الا فاولئ ِك يدخلون ِ ا ِل من تاب وامن وع ِمل ص59 يلقون غيا
îman eden ve sâlih amel işle-
yenler müstesnâ. İşte bunlar
ُاده َ َ ُ ٰ ْ َّ َ َ َ َّ ْ َ َّ َ ۙ ً ٔ ْ َ َ ُ َ ْ ُ َ َ َ َّ َ ْ
اتعد ٍناۨتل۪ىوعدالرحنعِب ِ جن60النةوليظلمونشيـا
cennete girecekler ve hiçbir
şeyde haksızlığa uğramaya-
َ َّ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ َّ ْ َ ْ
۪يها لغ ًوا ا ِل َسمً ۜا ل يسمعون ف61 ب ا ِن ُه كن َوع ُدهُ َمات ًِّيا ِ ۜ بِالغي
caklar.
ُ ُ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َولَه ُ ْم ر ْز ُق ُه ْم ف
61. Rahmân’ın kullarına
ْ
ال َّنة اتل۪ى نورِث ت ِلك62 ۪يها بُ َرةً َو َعشِ يًّا ِ gıyâben vaat ettiği Adn cen-
َ ْ ك َ ُل َما َبَ ّ َ ْ َ َّ ُ َّ َ َ َ َ َ ًّ َ َ َ ْ َ َ َ ْ
netlerine girecekler. Şüphe-
ني ۚ ِ وما ننل ا ِل بِام ِر رب63 مِن عِبادِنا من كن تقِيا siz ki onun vaadi yerine ge-
َ َ َ َ َ ٰ َ َْ َ َ َ َْ َ َ َ َ َْ
lecektir.
64 ۚني ذل ِكۚ َومَا كن َر ُّبك نسِيًّا ايد۪ينا وما خلفنا وما ب 62. Orada boş söz işitmez-
ler: Sâdece “selâm!” Onlara
orada sabah-akşam rızıkları
hazırdır.
52. Ona Tur’un sağ tarafından seslendik ve onu fısılda-
şacak kadar yakınlaştırdık. 63. Kullarımızdan, takvâ
sahibi kimselere vereceğimiz
53. Rahmetimizden dolayı ona kardeşi Harun’u bir nebî
cennet işte budur.
olarak bahşettik.
64. Biz ancak Rabbinin
54. Kitapta İsmâil’i de an. Şüphesiz ki o, vaadine sâdık
emri ile ineriz. Önümüzdeki-
idi ve nebî-resul idi.
ler, arkamızdakiler ve bu ikisi
55. Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi. Rabbi katında arasında olanlar hep onun-
da râzı olunmuş birisiydi. dur. Rabbin unutkan değildir!
56. Kitapta İdris’i de an. Şüphesiz ki o, doğru nebî idi.
ك ِن م ن ع ن نل م ث 68 ۚا َ ِ ح ثم نل
ِ
şey değilken kendisini yarat-
tığımızı hatırlamaz mı? ِ ِ
۪ين َ ح ُن ا َ ْعلَ ُم باَّل ْ َ ُث َّم َنل69 َ َ ُّ ُ ْ َ َ ُّ َ َ َّ ْ ٰن عتيًّا
ۚ ِ ِ ِ ش۪يع ٍة ايهم اشد ع الرح
68. Rabbine And olsun ki,
ِ
َ ّ َ ٰ َ َ َ َ ُ َ َّ ْ ُ ْ ْ ِ َ ًّ ٰ َْْ ُ
onları ve şeytanları elbette
haşredeceğiz. Sonra da on-
وان مِنم ا ِل وارِدهاۚكان ع ربِك70 صلِيا َ
ِ هم اول بِها
َّ ُ َ َ َ ْ َ َّ َ َّ ّ َ ُ َّ ُ ًّ ْ َ ً ْ َ
ları cehennemin çevresinde
َ۪ني ف۪يها َ الظالِم ثم ننِج ال۪ين اتقوا ونذر71ۚضيا
dizüstü çökmüş bir vaziyette
ِ حتما مق
َ َ َ َّ َ َ َ ّ َ َ ُ َ ٰ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ ًّ
hazır edeceğiz.
ُ
ات قال ال۪ين كفروا ٍ واِذا تتل علي ِهم اياتنا بيِن72 جثِيا
69. Sonra her milletten,
ِ
َ َ ْ َ ي َمقَامًا َوا ٌ ْ يقْني َخ َ َ ْ ُّ َ ۙ ُٓ َ ٰ َ َّ
َوك ْم73 ح َس ُن ن ِديًّا
çok merhametli olan Allah’a
daha çok âsi olanlar hangileri
ِ ل ِل۪ين امنوا اي الف ۪ر
ise çekip ayıracağız.
ُْ ً ََ ْ َ ك َنا َقبْلَ ُه ْم م ِْن قَ ْرن ُه ْم اْ ََْ
70. Sonra, oraya girmeye قل َم ْن74 ح َس ُن اثاثا َورِءْيًا ٍ اهل
َ َ ٓ ْ َّ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َّ َ َ
الرح ٰ ُن َم ًّداۚ َحّٰىت ا ِذا َرا ْوا
en müstehak olanları da elbet
biz daha iyi biliriz. كن ِيف اللةِ فليمدد ل
ُ َ َ ْ َ َ َ َّ َّ َ َ َ َ ْ َّ َ ُ َ ُ َ
الساع ۜة ف َس َيعل ُمون َم ْن ه َو
71. Bunlardan birileri ol-
masın ki oraya varmasın. Bu, ما يوعدون ا ِما العذاب واِما
Rabbinin kesin olarak üzeri- ً ُ ْ َ َ ْ َ َّ ُ ّٰ ُ َ َ ً ْ ُ ُ َ ْ َ َ ً َ َ ٌّ َ
ne aldığı bir hükümdür. ىۜ وي ۪زيد الل ال۪ين اهتدوا هد75 ش مكنا واضعف جندا
ًّ َ َ ٌ ْ َ َ ً َ َ َ ّ َ َ ْ ٌ ْ َ ُ َ َّ ُ َ َ ْ َ
76 الات خي عِند ربِك ثوابا وخي مردا ِ والاقِيات الص
72. Sonra takvâ sâhipleri-
ni kurtarır ve zâlimleri orada
dizüstü çökmüş bir vaziyette
bırakırız.
74. Onlardan önce biz mal-mülk ve görünümce daha iyi
73. Kendilerine âyetlerimiz
nice nesiller helâk ettik!
ayan beyan okunduğu zaman
inkâr edenler, iman edenle- 75. De ki: Her kim dalâlette ise, Rahman ona uzun bir
re: İki topluluktan hangisinin süre verse de. Sonunda, kendilerine vaat edilen azâbı ya
mevki ve makamı daha iyi, da kıyâmeti gördükleri zaman, işte o zaman kimin yerinin
meclis ve topluluğu daha gü- daha kötü ve desteğinin daha zayıf olduğunu anlayacaklar!
zel olduğunu şimdi anladık? 76. Allah, hidâyete erenlerin hidâyetini artırır. Sâlih olan
Dediler? kalıcı ameller ise Rabbinin katında sevap bakımından daha
hayırlı ve netîce îtibâriyle de daha iyidir.
ْ ََ َ ٰ ْ َّ ٰ ٓ َّ َْ
deyse gökler parçalanacak,
ً ْ
لقد93 ات َوال ْرِض ا ِل اِيت الرح ِن عبد ۜا َّ َم ْن يف
ِ الس ٰم َو ِ
yer yarılacak ve dağlar da yı-
ْ ٰ ُّ ُ ْ َا
kılıp çökecekti!
ً َ ُ
95 َوك ُه ْم ات۪يهِ يَ ْو َم ال ِقيٰ َمةِ ف ْردا94ۜ يه ْم َو َع َّده ْم َع ًّدا ُ ص ٰ ح 91. Rahmân’a çocuk isna-
dında bulunmaları yüzünden.
92. Hâlbuki çocuk edinmek
Rahmân’ın şanına yakışmaz!
77. Şimdi, âyetlerimizi inkâr ederek, “bana elbette mal
ve çocuk verilecek!” diyeni gördün mü? 93. Göklerde ve yerde olan
herkes istisnasız, kul olarak
78. O, gayba muttalî mi olmuş? Ya da Rahmân’ın katın- Rahmân’a gelecektir.
dan bir ahit mi almış?
94. O, bunların hepsini ku-
79. Aslâ! Onun söylediklerini yazacağız ve onun için şatmış ve sayılarını tesbit et-
azâbı uzattıkça uzatacağız! miştir.
80. Onun söylediği şeyler bize kalacak ve o bize tek ba- 95. Bunların hepsi de kıya-
şına gelecek! met gününde O’nun huzuru-
81. Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet olsun diye na tek başına gelecektir.
Allah’tan başka tanrılar edindiler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 311
ANA SAYFAYA DÖN
ٰ ٰ ُورة
طه َ ُس312
16. CÜZ TÂ HÂ SÛRESİ varlarıma yaprak dökerim;
benim ona başkaca ihtiyaçla-
ٓ َّ َ ٰ َٓ ُ ّٰ َ َ ٓ َّ ٰ ْ َك ف َ َُْ ْ َََ
ا ِنن۪ى انا الل ل ا ِل ا ِل13 اس َت ِم ْع ل َِما يُوح
rım da vardır.
وانا اختت 19. Allah: Yere at onu, ey
ُ َ َ ٌ ٰ َ َ َّ َّ ْ ٰ َّ َ ْ ُ ْ َ َ۬ َ
اعة ات َِية اكاد ا ِن الس14 الصلوةَ ِلِك ۪ري ن َواق ِ ِم
Mûsâ! Dedi.
ۙ ۪ انا فاعبد 20. Onu hemen yere attı.
ْ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ْ ُ ۪يها ْ ُ
ف يَ ُص َّدنك عن َها15 ج ٰزى كل نفٍس ب ِ َما ت ْسٰع ِاخف َ تل
Bir de ne görsün, hızla sürü-
nen bir yılan oldu!
َ َ ْ
َومَا ت ِلك ب ِ َيم۪ينِك16 ت ٰدى ْ َ يه َف ُ َم ْن َل يُ ْؤم ُِن ب َها َو َّات َب َع َه ٰو 21. Allah buyurdu: Al onu!
ِ Korkma! Biz onu şimdi ilk ha-
ُّ ُ َ َ ُ َّ َ َ َ َ َ َ َ َ ٰ ُ َ
اي ات َوكؤ۬ا َعليْ َها َواهش ب ِ َها
line sokacağız.
ۚ قال ِه عص17 يا موس 22. Bir de elini koltuğunun
ٰ َْ َ َ ْ ُ ٰ َ َ َ ََ َٰ
19 قال ال ِق َها يَا ُموس18 ۪يها َمارِ ُب اخ ٰرى
altına sok ki, bir başka muci-
ع غنم۪ى و ِل ف ze olmak üzere o, kusursuz
َ ُ ُ َ ََْ۠ َ َ َ ْ ُ َ َ ٰ ْ َ ٌ َّ َ َ َ َ َ ٰ ْ َ َ ve lekesiz beyazlıkta çıksın.
قال خذها ول تف سنع۪يدها20 فالقيها فا ِذا ِه حية تسع 23. Ta ki, sana, en büyük
َضاء َٓ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ ُ ْ َ ٰ ُْ َََ âyetlerimizden bazılarını
حك ترج بي ِ واضمم يدك ا ِل جنا21 س۪يتها ال۫ول gösterelim.
şöyle vahyetmiştik:
ْ َ ُ َّ ْ َ ٰ َ َ ّ ُ ٰ ٓ َٓ َ َ ْ
ِوت فاق ِذف۪يه ِ ا ِن اق ِذف۪يهِ ِيف اتلاب38 ۙا ِذ ا ْوحيْنا ا ِل امِك ما يُوح
39. Mûsâ’yı sandığa koy;
sonra onu Nil’e bırak; Nil
onu kıyıya atsın da, benim
ت َّ يف ْالَ ّم فَلْ ُيلْ ِقهِ ْالَ ُّم ب
ُ ْالساحِل يَا ْ ُخ ْذهُ َع ُد ٌّو ل َو َع ُد ٌّو َ ُل ۜ َواَلْ َقي
düşmanım ve onun düşmanı ۪ ِ ِ ِ ِ
َ ْ ُ ٓ َْ ْ َ َٰ ً ََ َ َ
ش۪ى اخ ُتك ا ِذ تم39 َعليْك م َّبة م ِّن۪ ۚى َوتلِ ُ ْص َن َع ع عيْن ۪ۢى
olan biri onu alsın. Ve benim
nezaretimde yetiştirilmen için
sana kendi sevgimi lutfettim.
َِّك َك ْ َت َقر َ ّ ُ ٰ ٓ َ َ ْ َ َ َ ُۜ ُ ُ ْ َ ْ َ ٰ َ ْ ُ ُّ ُ َ ْ َ ُ ُ َ َ
40. Hani, kız kardeşin gidip فتقول هل ادلم ع من يفله فرجعناك ا ِل ام
ً ُ َ َّ َ َ َ ّ َ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ ً ْ َ َ ْ َ َ َ َۜ َ ْ َ َ َ َ ُ ْ َ
اك ف ُتون۠ا
«Ona bakacak birini size bu-
layım mı?» diyordu. Bu yüz- عينها ول تزن وقتلت نفسا فنجيناك مِن الغ ِم وفتن
den seni, gözü gönlü mutlu- ٰ ُ َ َ َ ٰ َ َ ْ َّ ُ َ َ ْ َ ْ َ ٓ َ َ ْفَلَبث
luk dolsun ve üzülmesin diye 40 اموس ت ِسن۪ني ۪يف اه ِل مدين ثم ِجئت ع قد ٍر ي ِ
َ َ َ ت َوا َ ُخ
َوك باٰي َ ْ ب اَن ْ ا ِذْ َه41 ك نلِ َ ْفس۪ى َ ُْ ََ ْ َ
ايت َول تن ِ َيا
annene geri verdik. Ve sen,
birini öldürdün de seni endi- ۪ ِ ۚ واصطنعت
َ ً َ َ َ َُ ٰ َ ُ َّ َ ْ َ ْ ٰ َٓ َ ْ ْ
فقول ُل ق ْول ّل ِ ًنا43 غ
şeden kurtardık. Seni iyiden
iyiye denemeden geçirdik. ۚ ط ه ِن ا ن و ع ِر ف ِل ا ابه ِذ ا 42 ي
ۚ ر
۪ ۪يف ذ
ِك
Bunun için Medyen halkı ara-
َ َ ْ ْ َ ُ َ َ َّ َ َ ٰ ْ َ َ َّ َ َّ َ
sında yıllarca kaldın. Sonra قال َر َّب َنٓا ا ِن َنا ناف ان َيف ُرط َعليْ َنٓا44 ل َعل ُه َي َتذك ُر ا ْو يش
َ َ ُ َ َّ َٓ َ َ َ َ َ ْٰ َْ َ
sen takdire göre geldin ey
Mûsâ!
46 قال ل تافا ا ِنن۪ى َ َٓا ا ْس َم ُع َوا ٰرى45 ا ْو ان َيطغ
41. Seni, kendim için seç-
َ َ َ َٓ ْ ٓ َ َ َ َ ْ ْ َ َ َ ّ َ َ ُ َ َّ َٓ ُ َ ُ َ ْ َ
tim. فاتِياه فقول ا ِنا رسول ربِك فارسِل معنا ب ۪نى ا ِسائ۪ل ول
42. Sen ve kardeşin birlik- ٰ َ ُ َ َّ َ َ ّ َ ْ َ ٰ َ َ ْ ْ َ ْ ُ ْ ّ َ ُ
َع َمن َّات َبع
te âyetlerimi götürün. Benim ِ ك والم ۜ ِ تعذِبهۜم قد ِجئناك بِاي ٍة مِن رب
َّ َ ٰ َ َ َ َ ْ َّ َ َٓ ْ َ َ ُ ْ َ َّ ٰ ْ
اب ع َم ْن كذ َب ا ِنا قد او۫ ِح ا ِلنا ان العذ47 ال ُهدى
zikrimi ihmal etmeyin.
43. Firavun’a gidin. Çünkü
ٰ ْ َ َّ َ ُّ َ َ َ ٰ ُ َ َ َ ّٰ َ
الٓي اعطى ۪ قال ربنا49 قال ف َم ْن َر ُّب َما يَا ُموس48 َوت َول
o, iyiden iyiye azdı.
44. Ona yumuşak söz söy-
leyin. Ya aklını başına alır ya- ٰ ُْ ُ قَ َال َف َما بَ ُال الْ ُق50 شٔ َخلْ َق ُه ُث َّم َه ٰدىْ َ َّ ُ
hut da korkar. 51 ون ال۫ول ِ ر ٍ ك
45. Dediler ki: Rabbimiz!
Doğrusu biz, onun bize aşırı
derecede kötü davranmasın- onlara eziyet etme! Biz, senin Rabbinden bir âyet getirdik.
dan yahut iyice azmasından Kurtuluş, hidayete uyanlarındır.
endişe ediyoruz. 48. Hakikaten bize vahyolundu ki: Azap, yalanlayan ve
46. Buyurdu ki: Korkmayın, yüz çevirenlerin üstünedir.
çünkü ben sizinle beraberim; 49. Firavun: Rabbiniz de kimmiş, ey Mûsâ? Dedi.
işitir ve görürüm.
50. O da: Bizim Rabbimiz, her şeye hilkatini veren, son-
47. Haydi, gidin de ona ra da hidâyet yöneltendir, dedi.
deyin ki: Biz, senin Rabbinin
elçileriyiz. İsrail Oğullarını 51. Firavun: Öyle ise, önceki milletlerin hali ne
hemen bizimle birlikte bırak; olacak? Dedi.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
314 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ٰ ٰ ُورة
طه َ ُس314
16. CÜZ TÂ HÂ SÛRESİ 56. And olsun biz ona de-
lillerimizin hepsini gösterdik;
ْ َ ّ ُّ َ َ َ ّ َْ َ ْ َ َ
52 ۘضل َر ۪ب َول يَنٰس ۚ ٍ قال عِل ُمها عِند َر ۪ب ۪يف كِت
yine de yalanladı ve diretti.
ِ اب ل ي 57. Dedi ki: Yaptığın büyü
ً ُ َ َ َ ََ ً ْ َ َ َْْ ُ ُ َ ََ َ َّ َ
ُ۪يها ُسب
َ ْم ف ال۪ي جعل لم الرض مهدا وسلك ل
ile yurdumuzdan çıkarasın
diye mi geldin bize, ey Mûsâ?
َ َ َ ْ ً َ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َ ً َٓ َٓ َّ َ َ َ ْ َ َ
53 ات شّٰىت ٍ وانزل مِن السماءِ ماءۜ فاخرجنا بِه۪ ازواجا مِن نب 58. Öyle ise, muhakkak
ُ ٰ َ َ ٰ َّ ْ ُ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ ُ
surette biz de sana, aynen
ٰ ُّ ۬ َ
54 ۟ول انله ِ ات ِل ٍ كوا وارعوا انعام ۜم ا ِن ۪يف ذل ِك لي onun gibi bir büyü getirece-
ُ ُ ُْ َْ َ ْ ُ ُ ُ َ َ ْ ُ ََْ َ َْ
ğiz. Şimdi sen, seninle bizim
ًارة َ َ ْم ت مِنها خلقناكم وف۪يها نع۪يدكم ومِنها ن ِرج aramızda, ne senin, ne de
bizim muhalefet etmeyeceği-
َ َ َ َ ٰ َ َ َ َّ َ َ َ َّ ُ َ َ ٰ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ
جئْ َنا ا ال ق 56 ب او ب ذ ك ف اه ك ا ِن تايا اهن يرا د قلو 55 ى ٰخ
ر ا
miz uygun bir yerde buluşma
ِ zamanı ayarla.
ْ ك بس َ َّ ْ َ َ َ ٰ َ ْ خر َج َنا م ِْن ا َ ْرض َنا ب
ْ ُ
ح ٍر ِ ِ فلنات َِين57 سح ِرك يَا ُموس ِِ ِ ِ ِتل
59. Mûsâ: Buluşma zama-
َ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ً َ ّٰ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ٰ ُ
geldi.
ابۚ ٍ حتم بِعذ ِ موس ويلم ل تفتوا ع اللِ ك ِذبا فيس 61. Mûsâ onlara: Yazık
ُ َ
ُْ ْ َ ُ َ َ َ َ ٰ ْ ٓ ُ َ ْ َّ
ان ان ي ِر َجاك ْم
bir azap ile kökünüzü keser!
ِ ان ي ۪ريد ِ حر ِ ان لسا ِ قالوا ا ِن هذ62 انلج ٰوى İftira eden, muhakkak peri-
ٰ ْ ُْ ُ ُ َ َ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ
ِ ِ ض ْم ب ِ م ِْن ا ْر
şan olur.
63 سح ِرهِما ويذهبا بِط ۪ريقتِم المثل 62. Bunun üzerine onlar,
ٰ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ًّ َ ُ ْ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ ُ ْ َ َ
64 اس َت ْعل
durumlarını aralarında tartış-
فاجِعوا كيدكم ثم ائتوا صفاۚوقد افلح الوم م ِن tılar; gizli gizli fısıldaştılar.
63. «Bu ikisi, muhakkak ki,
sihirleriyle sizi yurdunuzdan
52. Mûsâ: Onlar hakkındaki bilgi, Rabbimin yed-indedir. çıkarmak ve sizin örnek yo-
Rabbim, ne yanılır ne de unutur, dedi. lunuzu ortadan kaldırmak is-
teyen iki sihirbazdır sadece.»
53. O, yeri size beşik yapan ve onda size yollar açan,
dediler.
gökten de su indirendir. Onunla biz çeşitli bitkilerden çiftler
çıkardık. 64. «Öyle ise hilenizi ku-
run; sonra sıra halinde gelin!
54. Yiyiniz; hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz bunda akıl
Muhakkak ki bugün, üstün
sahipleri için âyetler vardır.
gelen kurtulmuştur.»
55. Sizi ondan yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve
bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 315
ANA SAYFAYA DÖN
َّ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ٰ ْ َ ْ َ َْ
67. Mûsâ, birden içinde bir
korku duydu. ُ َ َ َ
وال ِق ما ۪يف يم۪ين ِك تلقف ما صنعوۜا ا ِنما صنعوا68 انت الع
ُالس َح َرة ْ
َ ِ فَاُل69 ث ا َ ٰيت ُ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ َ َ َ
68. «Korkma! Dedik, üstün
gelecek olan kesinlikle sen- َّ ق ح ۜ ٍر ول يفل ِح الساحِر حي ِ كيْ ُد َسا
َ َ َ ْ ٰ َ َ َ ٰ ّ َ َّ َ ٰ ُٓ َ ً َّ ُ
sin.»
ٰ
69. «Sağ elindekini at da, قال ا َمن ُت ْم ُل قبْل70 ب ه ُرون َو ُموس ِ سجدا قالوا امنا بِر
َ ُ َ َ ْ ّ ُ ُ َ َّ َ َّ ُ ُ َ َ ُ َّ ْ ُ َ َ َ ٰ ْ َ
ِح َرۚ فق ّ ِط َع َّن يك ُم ال۪ي علمم الس
onların yaptıklarını yutsun.
Yaptıkları, sadece bir büyücü ان اذن ل ۜم ا ِنه لك ۪ب
hilesidir. Büyücü ise, nereye
ِ ْم ۪يف ُجذ
ُ ُ َّ َ ّ َ ُ َ َ َ ْ ْ ُ َ ُ ََْ ْ ُ َ َْ
varsa iflah olmaz.» وع ف ولصل ِبن ٍ خ ِ ايدِيم وارجلم مِن
ُْ َ ُ َ ٰ َ َ َ ََ ٓ َ َْ َ ْ
قالوا ل ْن نؤث َِر َك71 انلَّخ ِلۘ َوتلَعل ُم َّن ايُّن َا اش ُّد عذابًا َواب ْق
70. Bunun üzerine sihir-
bazlar secdeye kapandılar;
«Harun’un ve Mûsâ’nın Rab- َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َ َ َ َّ َ َ ّ َ ْ َ َ َ َٓ َ ٰ َ
bine iman ettik» dediler. اض ٍۜ ات وال۪ي فطرنا فاقِض ما انت ق ِ ع ما جاءنا مِن اليِن
َ َ َ َ ْ ٰ ٓ َّ ْ ُّ َ ٰ َ ْ ٰ ْ َ َّ
ا ِنا ا َم َّنا ب ِ َر ّب ِ َنا ِلَغفِ َر نلَا خطايَانا72 ادلن َيۜا ا ِن َما تقض۪ى ه ِذه ِاليوة
71. Firavun şöyle dedi:
Ben size izin vermeden önce
ْ َ ُ َّ ٰ ْ َ ٌ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ّ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ
ِ ا ِنه م ْن يَا73 ي َوابق
ona inandınız ha! Hakikat şu
ki o, size büyü öğreten bü- ت وما اكرهتنا عليهِ مِن السِح ۜ ِر والل خ
ْ ْ ْ َ َ َ ُ ُ َ َ َ َّ َ َ ُ َ َّ َ ً ْ ُ ُ َّ َ
َو َم ْن يَاتِه۪ ُمؤم ًِنا74 ۪يها َول يٰي
yüğünüzdür. Şimdi elleriniz
ile ayaklarınızı çaprazlama ربه م ِرما فا ِن ل جهن ۜم ل يموت ف
keseceğim ve sizi hurma dal-
ات َع ْد ٍن ُ َج َّن75ۙ ات الْ ُع ٰل َّ ات فَ۬اُولٰٓئ َِك ل َ ُه ُم
ُ َادل َرج
ِ َ ال
ِ الص َّ قَ ْد َعم َل
larına asacağım! Böylece, ِ
hangimizin azabının daha ّٰ َ َ ْ َ ُ ٰٓ َ َ ٰ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َْ
şiddetli ve sürekli olduğunu 76 ۟ادل۪ين ف۪يه ۜا وذل ِك جز ۬ؤا من تزك ِ ت ۪ري مِن تتِها النهار خ
iyice anlayacaksınız.
72. Dediler ki: «Seni, bize
gelen açık açık mucizelere hem daha hayırlıdır, hem de bâkidir.»
ve bizi yaratana tercih ede-
74. Şurası muhakkak ki, kim Rabbine günahkâr olarak
meyiz. Öyle ise yapacağını
varırsa, cehennem onun içindir. O orada ne ölür ne de di-
yap! Sen, ancak bu dünya
rilir!
hayatında hükmünü geçirebi-
lirsin.» 75. Kim de sâlih amellerle bulunmuş bir mümin olarak
O’na varırsa, üstün dereceler işte onlar içindir.
73. «Bize, hatalarımızı
ve senin bize zorla yaptırdı- 76. İçinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan
ğın büyüyü bağışlaması için Adn cennetleri! İşte tertemiz arınanların mükâfatı budur.
Rabbimize iman ettik. Allah
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
316 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ٰ ٰ ُورة
طه َ ُس316
16. CÜZ TÂ HÂ SÛRESİ 81. Size rızık olarak verdik-
lerimizin temiz olanlarından
ً َ َ ْ ْ َ
ب ل ُه ْم ط ۪ريقا اض ف ۪ي دا َ َِولَ َق ْد ا َ ْو َحيْ َنٓا ا ِٰل ُموٰٓس ا َ ْن اَْس بع
ب
yiyiniz, bu hususta taşkınlık
ِ ِ ِ ve nankörlük de etmeyiniz;
ُ َ ََْ ٰ َْ َ ً َ ُ ََ َ ً ََ ْ َْ
فات َب َع ُه ْم ف ِْرع ْون77 ساۚ ل تاف د َرك َول تش
sonra sizi gazabım çarpar.
ِيف الح ِر يب Her kim ki kendisini gazabım
َ ُ َّ َ َ َ ْ ََ
َواضل ف ِْر َع ْون ق ْو َم ُه78 ِبُ ُنودِه۪ فغشِ َي ُه ْم م َِن الَ ِّم مَا غشِ َي ُه ۜ ْم
çarparsa, hakikaten o, yıkılıp
gitmiştir.
ُ ُ ْ َ َ َ َٓ ْ ٓ َ َ ٰ َ
سائ۪ل ق ْد انَيْ َناك ْم م ِْن َع ُد ّوِك ْم ِ يا ب ۪ن ا79 َومَا هدى 82. Şu da muhakkak ki ben,
ْ ُ َ ْ َ َْ ُّ
tevbe eden, inanan ve sâlih
ُ َ
َو ٰو َع ْدناك ْم جَان َِب الطورِ ال ْي َم َن َون َّزنلَا َعليْ ُم ال َم َّن amel işleyen, doğru yolda
َْ َ َ ُ ْ ْ َّ َ
giden kimseyi bağışlarım.
َ ُُ
ِات مَا َر َزق َناك ْم َول تطغ ْوا ف۪يه ِ كوا م ِْن ط ّي ِ َب80 السل ٰوى و 83. Seni acele ile kavmin-
َ ََ َ َ َ ْ َْ َ َ ُ َ َّ َ َ
81 حل َعليْ ْم غض ۪ب ۚى َو َم ْن يل ِل َعليْهِ غض ۪بى فق ْد ه ٰوى
den ayrılmaya sevk eden ne-
ِ في dir, ey Mûsâ!
ٰ ْ ُ ِ َ َ َ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ ٌ َّ َ َ ّ ِ َ
82 الًا ث َّم اه َتدى
84. Mûsâ: İşte, dedi, onlar
وا ۪ن لغفار ل ِمن تاب وامن وع ِمل ص da benim peşimdeler. Ben,
َ َ ٰ ٓ َ َٓ ُ ْ ُ َ َ ٰ َ َ َ َ َ َ ْ َ َٓ َ
قال هم ا ۬ولءِ ع اث ۪ري83 جلك ع ْن ق ْومِك يَا ُموس
râzı olasın diye sana acele ile
وما اع ح ِْز ٌب
4 geldim Rabbim.
َ َ َ َ َّ َ َ َ ٰ َْ ّ َ َ َْ ُ ْ َ َ
قال فا ِنا ق ْد ف َت َّنا ق ْو َمك م ِْن َب ْعد َِك84 تض ِ بل
ِ جلت ا ِلك ر ِ وع
85. Allah buyurdu: Senden
َ ٰ ٰٓ
sonra biz, kavmini imtihan
ً َ َ ْ َ
ف َر َج َع ُموس ا ِل ق ْو ِمه۪ غض َبان اسِف ۚا85 السام ِِر ُّي
َ َّ َوا َ َض َّل ُه ُم ettik ve Sâmirî onları yoldan
çıkardı.
ُ َ َ َ ََ ْ ُ ُ ََ َ َ َ
قال يَا ق ْو ِم ال ْم يَ ِع ْدك ْم َر ُّب ْم َوع ًدا َح َسن ًۜا افطال َعليْ ُم 86. Bunun üzerine Mûsâ,
َْ ْ ََ ُ ٌ ْم َغ َض ُ ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ُ ْ َ ْ
ب م ِْن َر ّبِ ْم فاخلف ُت ْم
öfkeli ve üzüntülü olarak
العهد ام اردتم ان يِل علي kavmine döndü. Ey kavmim!
ُّْ ٰ ْ َْْ َ ُ َ
قالوا مَٓا اخلف َنا َم ْوع َِد َك ب ِ َملك َِنا َولك َِّنا حِل َنٓا86 َم ْو ِعد۪ي
Dedi, Rabbiniz size güzel bir
vaatte bulunmamış mıydı?
َّ َ ٰ ٰ ٓ ْ ُ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ً ْ َ َ َ َّ َ َ َ َ
Dedi, sana ne engel oldu da,
ٰ ٰ ُورة
طه َ ُس318
16. CÜZ TÂ HÂ SÛRESİ dece on gün kaldınız.»
َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ َل تَ ٰرى ف
َّ ون يومئ ٍِذ يبِع107 ۪يها ع َِوجًا َول امتًا
o davetçiye uyacaklar. Artık,
اع َ ِ ادل çok esirgeyici Allah hürmeti-
َ َّ َ َ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َ َ
ne sesler kısılmıştır. Bu yüz-
108 ِلرح ٰ ِن ف ت ْس َم ُع ا ِل ه ْمسًا ت الصوات ل ِ ل عِوج ل ۚوخشع den, fısıltıdan başka bir ses
َ َ َ َ ُ ٰ ْ َّ ُ َ َ َ ْ َ َّ ُ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ
işitemezsin.
ض ُل ِ يومئ ٍِذ لتنفع الشفاعة ا ِل من اذِن ل الرحن ور 109. O gün, Rahmân’ın
َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ُّ َ ْ ّ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ْ
şefaati fayda vermez.
حل وم وقد خاب من ِۜ ح القي ِل ل وه ج و ال ت
ِ ن ع و 110 اً م عِل
ِ 110. O, insanların gelecek-
ُ ََ َ َ ْ ُ َّ َو َم ْن َي ْع َم ْل م َِن111 ظُلْمًا
lerini de geçmişlerini de bilir.
ات َوه َو ُمؤم ٌِن ف ياف ِ َ ِ
ال الص Onların ilmi ise bunu kapsa-
99. İşte böylece geçmiştekilerin haberlerinden bir kıs- 112. Her kim, mümin ola-
mını sana anlatıyoruz. Şüphesiz ki, tarafımızdan sana bir rak sâlih amel işlerse, artık o,
zikir verdik. ne zulümden ne de hakkının
çiğnenmesinden korkar.
100. Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz ki kıyamet gü-
nünde o, ağır bir günah yükünü yüklenecektir. 113. Biz onu böylece Arap-
ça bir Kur’an olarak indirdik
101. Bu kimseler, onda ebedî kalırlar. Onlar için kıyamet ve onda ikazları tekrar tekrar
gününde bu ne kötü! açıkladık. Umulur ki onlar gü-
102. O günde Sûr’a üflenir ve biz o zaman günahkârları, nahtan korunurlar yahut da o
gözleri gömgök donmuş bir halde mahşerde toplarız. Kur’an kendileri için bir ibret
103. Aralarında birbirlerine şöyle derler: «Dünyada sa- ortaya koyar.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 319
ANA SAYFAYA DÖN
ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ َ
ettiler; yalnız İblis hariç. O,
ُ َ َّ َ َ
ف َو ْس َوَس ا ِلْهِ الشيْطان119 ۪يها َول تضٰح وانك ل تظم۬ؤا ف
diretti.
117. Bunun üzerine: Ey
ٰ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ ٰ َ َ ُّ ُ َ ْ َ ُ َ ٰ َٓ َ َ
Âdem! Dedik, bu, hem se- 120 ل َو ُمل ٍك ل َيبْل ِ ال ِ قال يا ادم هل ادلك ع شجرة
َ ْ َ َ َ َ َ ُ ُْٰ َ َ َُ ْ َ َ َ َ ْ َ َ ََ
nin için hem de eşin için bü-
َ َ ُ َّ َ ُ َ ٰ ٰٓ َ َ َّ َ ْ ََ
cennetten çıkarmasın; sonra,
sıkıntı çekersin! ٰ
121 ۖعلي ِهما مِن ور ِق النةِۘ وعص ادم ربه فغوى َ َ ْ َ ْ
118. Şimdi burada senin
َطا مِنْها َ ْ َ َ ٰ َ َ ْ َ َ َ َ َ ُ ُّ َ ُ ٰ َ ْ َّ ُ
için ne acıkmak vardır, ne de
ِ قال اهب122 ثم اجتبيه ربه فتاب عليهِ وهدى
ُ ّ ْ ُ َّ َ ْ َ َّ َ ٌّ ُ َ ُ ُ ْ َ
ج۪يعًا َبعض ْم لِ َ ْعٍض عدو ۚفا ِما يات ِينم مِن۪ى هدى
ً
çıplak kalmak.
119. Yine burada sen, su-
suzluk çekmeyecek, sıcaktan َ َْ َ ْ ََ ٰ ْ َ َ َ ُّ َ َ َ َ َ ُ َ َ َّ َ َ
da bunalmayacaksın. ومن اعرض123 ضل ول يشق ِ فم ِن اتبع هداي ف ي
120. Derken şeytan onun ْ
ِشهُ يَ ْو َم القِيٰ َمة ُ ُ ْكا َو َن ً ْ َ ً َ َ ُ َ َّ َ
ع ْن ذِك ۪ري فا ِن ل مع۪يشة ضن
ْ َ
aklını karıştırıp «Ey Âdem!
Dedi, sana ebedîlik ağacını
125 ۪يا ً ت بَص ُ ْشتَن۪ٓى ا َ ْعٰم َوقَ ْد ُكن ْ َ قَ َال َر ّب ل َِم َح124 ا َ ْعٰم
ve sonu gelmez bir saltanatı ِ
göstereyim mi?»
121. Nihayet ondan yedi-
ler. Bunun üzerine kendilerine 123. Dedi ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan
ayıp yerleri göründü. Üstlerini inin! Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hida-
cennet yaprağı ile örtmeye yetime uyarsa o dalâlete düşmez ve bedbaht olmaz.
çalıştılar. Âdem Rabbine âsi 124. Kim de benim zikrimden yüz çevirirse şüphesiz
olup yolunu şaşırdı. onun için dar bir geçim vardır ve biz onu, kıyamet günü kör
122. Sonra Rabbi onu seç- olarak haşredeceğiz.
kin yarattı; tevbesini kabul etti 125. O: Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa
ve doğru yola yöneltti. ben, gören birisiydim! Der.
ٰ ٰ ُورة
طه َ ُس320
16. CÜZ TÂ HÂ SÛRESİ 129. Eğer Rabbinden,
daha önce sâdır olmuş bir
َ ٰ ََ ٰ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ٰ َ َ َ َ َ َ َ ُ َٰ َ ْ َ َ َ ٰ َ َ َ söz ve tayin edilmiş bir vâde
وكذل ِك126قالكذل ِكاتتكاياتنافنس۪يتهاۚوكذل ِكالومتنس olmasaydı, elbette ki azap
ْٰ ُ َ َََ َّ ٰ ْ َ ََ َْ ْ َ َْ
خ َرة ِ َسف َول ْم يُؤم ِْن بِاي
derhal gerekli olurdu.
ِ اب ال ات ربِه۪ۜ ولعذ ن ۪زي من ا 130. Sen, onların söyledik-
ٌ َ َ ََ َ ْ َول َ ْو َل َك َم ٌة َس َب َق
saatleri ile gündüzün etrafın-
129 م ۜ ًّ ت م ِْن َر ّبِك لكن ل َِزامًا َوا َجل ُم َس ِ da da tesbih et ki, Allah’ın rı-
َّ ِ ُ ُ َ ْ َ َ ّ َ ْ َ ْ ّ َ َ َ ُ ُ َ َ ٰ َ ْ ْ َ
zasına eresin.
ْ
فاص ِب ع مايقولون وسبِح ِبم ِد ربِك قبل طلوع الشمِس 131. Sakın, kendilerini de-
َ َّ َ َ َ َّ َ َ ْ َ َ ْ ّ َ َ ْ َّ ٓ َ ٰ ْ َ َ ُ ُ َ ْ َ َ
nemek için onlardan bir kıs-
ئ ال ِل فسبِح واطراف انلهارِ لعلك ِ وقبل غروبِهاۚ ومِن انا mını faydalandırdığımız dün-
َ ٰ َ َ َ َّ َ َ
ya hayatının süsüne gözlerini
ْ ٰ َ
َول ت ُم َّدن عيْنيْك ا ِل َما َم َّت ْع َنا ب ِ ٓ ۪ه ا ْز َواجًا مِن ُه ْم130 ت ْرض dikme! Rabbinin rahmeti ile
ihsan ettiği rızık hem daha
ٰ َ ٌْ َ َ َّ ُْ َ ْ ْ ُّ ٰ َ ْ َ َ ْ َ
131 ي َواب ْق ادلن َيا نلِ َفت ِ َن ُه ْم ف۪ي ۜهِ ورِزق ربِك خ ِ زهرة اليوة
hayırlı, hem de daha sürekli-
dir.
َْ ً َ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ِ ٰ َّ َ َ ْ َ ْ َُْ
ب عليْ َه ۜا ل ن ْس َـٔلك رِ ْزقاۜ ن ُن ِ ط اص و ةو ل الص ِ وامر اهل
ب ك 132. Ailene namazı emret;
kendin de ona sabırla devam
ٰ َ َْ َ َْ ُ ََ ْ ُ ْ َ ُُ َْ
۪۪ۜينا بِايَ ٍة م ِْن َر ّبِه وقالوا لول يات132 ك َوال َعاق َِبة ل َِّلتق ٰوى ۜ نرزق
et. Biz, senden rızık istemiyo-
ruz; biz seni rızıklandırıyoruz.
ْاهم ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ ْ َ َ ٰ ُْ ُ ُّ َ ََُّ ْ َْ َََْ Güzel sonuç takvâ ehli içindir.
ولو انا اهلكن133 لول ۫ اولم تات ِ ِهم بيِنة ما ِيف الصحِف ا 133. Onlar: O bize Rabbin-
َول َف َن َّبع ً ُ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َّ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ
اب مِن قبلِه۪ لقالوا ربنا لول ارسلت ا ِلنا رس ٍ بِع
ذ
den bir mucize getirmeli değil
ِ miydi? Dediler. Önce kitaplar-
ۚتبصوا
ُ َّ َ َ ت ّبٌص َف َ َ قُ ْل ُك ٌّل ُم134 اٰيَات َِك م ِْن َقبْل ا َ ْن نَ ِذَّل َو َنْ ٰزى dakinden kendilerine apaçık
ِ ِ bir burhan gelmedi mi?
ٰ ْ َ ِ ّ اب ال ْ َ ون َم ْن ا َ ََُْ َ َ
135 السوِ ِّي َو َم ِن اه َتدى َّ اط ِ ر ُ ح َ ص فستعلم
134. Eğer biz, bundan
önce onları bir azapla helâk
etseydik, muhakkak ki şöyle
diyeceklerdi: Ya Rabbimiz!
Bize bir elçi gönderseydin de,
126. Buyurur ki: İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz gel-
şu aşağılığa ve rüsvaylığa
di; ama sen onlardaki hakikati görmemezlikten geldin. Bu-
düşmeden önce âyetlerine
gün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!
uysaydık!
127. Haddi aşanı ve Rabbinin âyetlerine inanmayanı
135. De ki: Herkes bek-
işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli
lemektedir: Herkes gözet-
ve daha süreklidir.
lemektedir, o halde siz de
128. Bizim, onlardan önce nice nesilleri helâk etmiş ol- gözetleyin. Yakında anlaya-
mamız kendilerini yola getirmedi mi? Hâlbuki onların yurt- caksınız; doğru yolun yolcu-
larında gezip dolaşırlar. Bunda, elbette ki akıl sahipleri için ları kimmiş ve hidayette olan
nice ibretler vardır. kimmiş!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 321
ANA SAYFAYA DÖN
َ َ الساب َع َع
ش ُ ْ َ ا321
َّ ل ْز ُء
17. CÜZ
ِ ENBİYÂ SÛRESİ
ُٓ َ َ ٓ ُ ً َ َّ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ َ ُ ْ ُ
4. Dedi ki: Rabbim, yerde
ve gökte her sözü bilir. O,
وح ا ِلْ ِه ْم ف ْس َـٔلوا ۪ وما ارسلنا قبلك ا ِل رِجال ن6 يؤمِنون
ُ ْ َ َ َ َ ُْ ْ ْ ّ ََْ
hakkıyla işiten ve bilendir.
5. «Hayır, dediler, bunlar َومَا َج َعل َناه ْم َج َس ًدا7 اهل الِك ِر ا ِن كن ُت ْم ل ت ْعل ُمون
ُ ْ ُ َ ُ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ
ث َّم َص َدق َناه ُم8 ۪ين َ ادلِ ام َومَا كنوا خ َ الط َع
saçma sapan rüyalardır; bila-
kis onu kendisi uydurmuştur; لياكلون
belki de o, şairdir. Eğer öyle
َ ك َنا ال ْ ُمْسف ْ َ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ
değilse bize hemen, önceki- 9 ني ِ۪ الوعد فانيناهم ومن نشاء واهل
َ ُ َ َََ ُ ْ ُ َ ْ َْ ََ
۟ لق ْد ان َزنلَ ٓا ا ِلْ ْم ك َِتابًا ف۪يهِ ذِك ُرك ۜ ْم اف ت ْعقِل
lere gönderilenin benzeri bir
âyet getirsin.» 10 ون
6. Bunlardan önce helâk
ettiğimiz hiçbir belde iman et-
memişti de, şimdi bunlar mı 9. Sonra onlara verdiğimiz vaadi yerine getirdik; böyle-
iman edecekler? ce, hem onları hem de dilediğimiz başka kimseleri
7. Biz, senden önce de, kurtulu-şa erdirdik; haddi aşanları da helâk ettik.
kendilerine vahyettiğimiz er- 10. And olsun, öyle bir kitap indirdik ki, şan ve şerefiniz
kekleri peygamber olarak ondadır. Hâlâ akıllanmaz mısınız?
gönderdik. Eğer bilmiyorsa-
nız Erbabı Zikre sorunuz.
8. Biz onları, yemek yemez
birer ceset olarak yaratmadık.
Onlar ebedî de değillerdir.
َْْ َ ُ
17. CÜZ ورةُ النب ِ َيٓاء س322 ENBİYÂ SÛRESİ kadar bu feryatları sürüp gi-
der.
ًت ظَال َِم ًة َواَن ْ َشاْنَا َب ْع َد َها قَ ْوما ْ ََو َك ْم قَ َص ْم َنا م ِْن قَ ْر َية َكن 16. Biz, göğü, yeri ve bun-
ٍ lar arasındakileri, oyuncular
ُ َ ْ َ َ َ ا ٰ َخر
َۜ فَل َّٓما ا َح ُّسوا بَا َس َنٓا ا ِذا ُه ْم مِنْ َها يَ ْرك ُض11 ين
olarak yaratmadık.
12 ون ۪
ٰ
17. Eğer bir eğlence edin-
ُ َّ َ ُ
ساكِنِ ْم ل َعل ْم ْ َلتَ ْر ُك ُضوا َو
َ ارج ُٓعوا ا ِل َٓما اُتْر ْف ُت ْم ف۪يهِ َو َم mek isteseydik, kendi tara-
ِ ِ fımızdan edinirdik. Biz bunu
َ ْ ْ َ َ َ َ َ َ َّ ُ َّ َٓ َ ْ َ َ ُ َ َ ُ َ ْ ُ
ت ت ِلك فما زال14 قالوا يا ويلنا ا ِنا كنا ظالِم۪ني13 تسـٔلون
yapanlardan değiliz.
َْ َ ُ َ ْ َ َ ّٰ َ ْ ُ ٰ ْ َ
18. Bilakis biz, hakkı bâtılın
َومَا خلق َنا15 ۪ين َ ۪يدا َخا ِمد
ً اه ْم َحص دعويهم حىت جعلن tepesine atarız da o, bâtılın
َ َ ْ َ َ َ ْ َ َٓ َّ
işini bitirir. Bir de bakarsın ki,
َ َ َّ َ ْ َ َٓ ْ َ َ ْ َ َ
خذ ل ْه ًوا ِ لو اردنا ان نت16 اء َوال ْرض َوما بَين ُه َما ل ِع ۪بني السم
bâtıl yok olup gitmiştir. Allah’a
yakıştırdığınız sıfatlardan do-
َ َ َْ ُ َْ ْ َ َل َّتَ ْذنَاهُ م ِْن َ ُدلنَّاۗا ِْن ُك َّنا فَا ِعل
ال ّ ِق ع بَل نق ِذف ِب17 ۪ني
layı yazıklar olsun size!
ُ ْ ُ َ ْ
19. Göklerde ve yerde kim-
َ ُ َ ُ َ َ ُ َ
18 الَا ِط ِل ف َي ْد َمغ ُه فا ِذا ه َو َزاهِ ٌۜق َول ُم ال َويْل م َِّما ت ِصفون ler varsa O’na aittir. O’nun
َ ْ َ َ ٰ َّ
huzurunda bulunanlar, O’na
َ ُ ْ َ َْ َ َُْ ْ ََ ْ ْ َ ُ ََ
بون ك تس ي ل ه د ِنع ن مو ض ۜ ِ ر ل او ات
ِ و م الس يفِ ن م ل و
ibadet hususunda kibirlen-
ِ mezler ve yorulmazlar.
َ ون َّالْ َل َوانلَّ َه
َ ُ ّ َُ َ ُ ْ َ َْ َ َ َ َ ْ َ
ار يسبِح19 ون ۚ عن عِبادتِه۪ ول يستحِس 20. Onlar, bıkıp usanmak-
َ ْ َ ً َ ٰ ُٓ َ َّ َ َ َُُْ َ
sızın gece gündüz tesbih
َ ُ ُْ ْ ُ ْ ِ
21 ام اتذوا ال ِهة مِن الرِض هم ينِشون20 ليفتون ederler.
ْ َ ْ ّ َ ّٰ َ َ ْ ُ َ َ َ َ َ َ ُ ّٰ َّ ٌ َ ٰ َٓ َ َ َْ
21. Yoksa onlar, yerden
ب العرِش ِ ر ِ الل انحب س ف ۚا تد س ف ل الل ِل ا ة ِه لا ام ه
ِ ۪ي ف ن لو ك birtakım tanrılar edindiler de,
َ ُ َ َْ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ
24 ال َّق ف ُه ْم ُم ْع ِرضون
le bozulup gitmişti. Demek ki
ۙل بل اكثهم ل يعلمون ۜ ۪ من قب Arş’ın Rabbi olan Allah, onla-
rın yakıştırdıkları sıfatlardan
münezzehtir.
11. Zalim olan nice beldeyi kırıp geçirdik; arkasından da 23. Allah, yaptığından so-
başka nice topluluklar vücuda getirdik. rumlu tutulmaz; onlar ise sor-
guya çekileceklerdir.
12. Azabımızı hissettiklerinde onlar bakarsın ki oralar-
dan kaçarlar! 24. Yoksa O’ndan başka
birtakım tanrılar mı edindi-
13. «Kaçmayın! İçinde bulunduğunuz refaha ve yurtları- ler? De ki: Haydi delillerinizi
nıza dönün! Çünkü sorguya çekileceksiniz!» getirin! İşte benimle beraber
14. «Vay başımıza gelenlere! Dediler; gerçekten biz za- olanların Kitab’ı ve benden
lim insanlarmışız.» öncekilerin Kitab’ı. Hayır, on-
15. Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine çevirinceye ların çoğu hakkı bilmezler; bu
yüzden de yüz çevirirler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 323
ANA SAYFAYA DÖN
َ َ الساب َع َع
ش ُ ْ َ ا323
َّ ل ْز ُء
25. Senden önce hiçbir 17. CÜZ
ِ ENBİYÂ SÛRESİ
َ س ا َ ْن تَم َْ ْ َ َ َ َ ُ ُْ َ ََ
sundan titrerler!
ْ۪يد بهم َ ِ َل ْرِض َروا َ
وجعلنا ِيف ا30 اف يؤمِنون
29. Onlardan her kim:
ِِ
َ َو َج َعلْنا31 ون َ ُ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ً ُ ُ ً َ َ َ ْ َ َ َ
«Tanrı O değil, benim!» der-
se, biz onu cehennemle ce- وجعلنا ف۪يها ف ِجاجا سب لعلهم يهتد
َ ُ ٰ َ ُ ً ُ ْ َ ً ْ َ َٓ َّ
32 اء َسقفا مفوظاۚ َوه ْم ع ْن ايَات َِها ُم ْع ِرضون
zalandırırız. İşte biz, zalimle-
re böyle ceza veririz! السم
ٌّ ُ َْ َّ َ َ َّ َ َ ْ َّ َ َ َ َّ ُ
ار َوالش ْمَس َوالق َم َۜر كل َوه َو ال۪ي خلق الل وانله
30. İnkâr edenler, gökler-
le yer bitişik bir halde iken
َ َ َ َ َْ َ َ َ َ َ ُ َ َْ ََ
ش م ِْن قبْلِك
bizim, onları birbirinden ko-
pardığımızı ve her canlı şeyi
ٍ ِب ل ا ن ل ع ج ا مو 33 ون ۪يف فل ٍك يسبح
sudan yarattığımızı görüp dü-
ُ َ َٓ ْ َ ُّ ُ َ ُ َ ْ ُ ُ َ َّ ْ ۬ َ َ َ ْ ُ ْ
şünmediler mi? Yine de inan- كل نفٍس ذائ ِقة34 ادلون ِ اللۜ افائ ِن مِت فهم ال
َ ُ َ ً ْ ْ َ ْ َ ّ َّ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ َ ْ
35 ي ف ِت َنةۜ َوا ِلْ َنا ت ْر َج ُعون
mazlar mı?
31. Onları sarsmasın diye ِ الش وال ِ ِ ت ونبلوكم ب ِ ۜ المو
yeryüzünde bir takım dağ-
lar diktik. Orada geniş geniş
yollar açtık; ta ki doğru yolları 34. Biz, senden önce de hiçbir beşere ebedîlik verme-
bulsunlar. dik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar?
32. Biz, gökyüzünü sağlam 35. Her canlı, ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak sizi
bir tavan gibi yaptık. Onlar hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize dön-
ise, gökyüzünün âyetlerinden dürüleceksiniz.
yüz çevirirler.
33. O, geceyi, gündüzü,
güneşi, ayı... Yaratandır. Her
biri bir yörüngede yüzmekte-
dirler.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
324 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ْ َ ْ َ ُ 324
17. CÜZ ورةُ النب ِ َيٓاء س ENBİYÂ SÛRESİ 40. Bilâkis kendilerine bu
ateş öyle ânî gelir ki, onları
ًك ا َِّل ُه ُزوۜا َ َ ُ َّ َ ْ
خذون ٓ ُ َ َ َ َّ َ ٰ َ َ َ
ِ واِذا راك ال۪ين كفروا ا ِن يت
şaşırtır. Artık, onu ne redde-
debilirler, ne de kendilerine
ْالر ْحٰن ُهم َّ كر ْ ْ ُ َ ْ ُ ََ ٰ ُ ُ ْ َ َّ َ ٰ َ mühlet verilir.
ِ ِ اهذا ال۪ي يذكر ال ِهت ۚم وهم ب ِ ِذ 41. And olsun, senden ön-
ْيم ُ ُ َ َ َ ْ ُ َ ْ ْ َ ُ َ َ
خلِق الِنسان مِن عج ٍۜل سا ۪ر36 كاف ُِرون
ceki peygamberlerle de alay
edildi; ama onları alaya alan-
ُون َم ٰىت ٰه َذا ال ْ َو ْعد َ ُ ََُ
ويقول37 ون
ُ ْ َ ْ َ َ َ َٰ
ِ جل ِ ايت ف تستع ۪ اي
ları, o alay konusu ettikleri
şey kuşatıverdi.
َك َف ُروا ح۪ني َ َ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ صادِق َ ا ِْن ُكنْ ُت ْم
لو يعلم ال۪ين38 ۪ني 42. De ki: Allah’a karşı sizi
ُ َ َ َ َّ ُ َ ُّ ُ َ َ
gece gündüz kim koruyacak?
ار َولع ْن ظ ُهورِه ِْم جوهِ ِهم انل ُ ون َع ْن ُو ليف Öyle iken onlar Rablerini zik-
َ َ َْ ْ َ ُ َ ُْ ْ ُ َ َ
retmekten yüz çevirirler.
َ ً ْ
بَل تات۪ي ِه ْم َبغ َتة ف َتبْ َه ُت ُه ْم ف39 رون ولهم ين 43. Yoksa kendilerini bize
ُ َ ْ َ اق باَّل َ َ َ َ َْ ْ
rine bile yardım edecek güçte
خ ُروا مِن ُه ْم مَاكانوا ِ ۪ين َس ِ بِرس ٍل مِن قبلِك فح
ُ ُ değildirler. Onlar bizden de
َ َّالْل َوانل َّ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ُ َْ َْ
alâka ve destek göremezler.
َ َ الساب َع َع
ش ُ ْ َ ا325
َّ ل ْز ُء
45. De ki: Ben, sadece, 17. CÜZ
ِ ENBİYÂ SÛRESİ
ين
Rabbinin azabından ufak bir
۪
َ َْ َْ ُ َ َ
esinti dokunsa, hiç şüphesiz,
َ َْ َ َ ْ ْ َ ْ
القِ ْسط ِلَ ْو ِم القِيٰ َمةِ ف تظل ُم نفٌس شيْـًٔا ۜ َواِن كن مِثقال
«Eyvah bize! Hakikaten biz
zalim kimselermişiz!» derler.
ْ َٰ ْ َ َ َ َح َّبة م ِْن َخ ْر َدل اَتَيْ َنا ب َها َو َكٰف ب َنا حَا ِسب
47. Biz, kıyamet günü için َولقد اتي َنا47 ني ۪ ِ ۜ ِ ٍ ٍ
َ اََّل۪ين48۪ۙني َ اء َوذ ِْك ًرا ل ِلْ ُم َّتق َ َ ُْ َ ٰ ٰ ُ
adil terazileri kurarız. Artık
kimseye, hiçbir şekilde hak- ً ٓض َي ِ موس َوه ُرون الف ْرقان َو
َ ُ ْ ُ َ َّ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ْ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ
sızlık edilmez. O, bir hardal
tanesi kadar dahi olsa, onu 49 ب وهم مِن الساعةِ مشفِقون ِ يشون ربهم بِالغي
ْ َولَ َقد50 ون َ ُ ْ ُ َُ ْ َََُْ ُ َْ ََْ ٌ َ َ ُ ٌ ْ َ ٰ َ
getiririz. Hesap gören olarak
biz yeteriz. ح ِْز ٌب ۟ نكر ِ وهذا ذِكر مبارك انزنلاهۜ افانتم ل م
2
48. And olsun biz, Mûsâ ve َ َ ْ َ َ َّ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ٰ ْ َٓ ْ َ ٰ
Harun’a, takvâ sahipleri için ا ِذ قال51 ۚاتينا ا ِبره۪يم رشده مِن قبل وكنا بِه۪ علِم۪ني
bir ışık ve öğüt olan Furkan’ı َ ُ َ َ َ ْ ُ ْ َ ٓ َّ ُ َ َّ ٰ َ ََْ َ
verdik. 52 تلى انتم لها عكِفون ۪ ِلب۪يهِ وقو ِمه۪ ما ه ِذه ِ اتلماث۪يل ا
49. Onlar, görmedikleri hal- ُْ ُ
قال لق ْد كن ْم53 ۪ين
ََ َ َ َ اءنَا ل َ َها َعبد َ ٓ َقَالُوا َو َج ْدنَٓا اٰب
de Rablerine candan saygı ِ
gösterirler. Yine onlar, kıya-
ال ّ ِق َ ْ جئَْ َنا ب ِ
َ ُٓ َ
ا او ل ا ق 54 ني ب ُ ۬ك ْم يف َض َل
م
ُ ُ َٓ ٰ َ ْ ُ ْ َ
انتم واباؤ
metten de korkan kimselerdir. ِ ٍ ۪ ٍ ۪
َّ ْم َر ُّب ُ ُّ َ ْ َ َ َ َ ال ِعب َّ َ َ ْ َ ْ َ
50. İşte bu da, bizim indir- ات ِ الس ٰم َو قال بل رب55 ني ۪ ام انت مِن
َّ َ ْ ُ ٰ ٰ َ ۬ َ َ َ َّ ُ َ َ َ َّ ْ َ ْ َ
diğimiz hayırlı ve faydalı bir
öğüttür. Şimdi onu inkâr mı 56 ۪ين َ الشاهِد والرِض ال۪ي فطرهنۘ وانا ع ذل ِم مِن
َ ْم َب ْع َد ا َ ْن تُ َولُّوا ُم ْدبر ُ َ َ ْ َ َّ َ َ َ ّٰ َ َ
ediyorsunuz?
51. And olsun biz daha 57 ين ِ۪ ام نص ا ن ۪يد ك ل ِوتالل
önce İbrahim’e de doğruyu
bulma kabiliyeti vermiştik. Biz
onu iyi tanırdık.
54. Doğrusu, siz de, babalarınız da açık bir dalâlet için-
52. O, babasına ve kavmi- desiniz, dedi.
ne: Şu karşısına geçip tap-
makta olduğunuz şeyler ne- 55. Dediler ki: Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen oyun-
dir? Demişti. bazlardan biri misin?
53. Dediler ki: Biz, babala- 56. Hayır, dedi, sizin Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbi-
rımızı bunlara tapar kimseler dir ki, bunları o yaratmıştır ve ben şehadet edenlerdenim.
olarak bulduk. 57. Allah’a yemin ederim ki, siz ayrılıp gittikten sonra
putlarınıza bir oyun oynayacağım!
ْ َ ْ َ ُ 326
17. CÜZ ورةُ النب ِ َيٓاء س ENBİYÂ SÛRESİ 62. Bunu ilâhlarımıza sen
mi yaptın ey İbrahim? Dedi-
َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ْ ُ َ ً َ َّ ً َ ُ ْ ُ َ َ َ َ ler.
58 جعون ِ فجعلهم جذاذا ا ِل ك ۪بيا لهم لعلهم ا ِلهِ ير 63. Belki de bu işi şu bü-
ُ َ َ َّ َ َ ُ َّ َٓ َ ٰ َ ٰ َ َ َ ْ َ ُ َ
قالوا59 قالوا من فعل هذا بِال ِهتِنا ا ِنه ل ِمن الظالِم۪ني
yükleri yapmıştır. Hadi onlara
sorun; eğer konuşuyorlarsa!
ُْ َ ُ َ
۪ قالوا فاتوا بِه60 ۜ ۪يم ُ ل ٓ ا ِب ْ ٰرهُ َ َس ِم ْع َنا َفًىت يَ ْذ ُك ُر ُه ْم ُي َق ُال Dedi.
ُ ْ َ ٰٓ ُٓ َ َ َ َ ُ َْ ُ َ ْ ْ ُ َُ ْ َ
65. Sonra tekrar eski tar-
ْسهم
ِ ِ فرجعوا ا ِل انف63 فسـٔلوهم ا ِن كانوا ين ِطقون
tışmalarına döndüler: Sen
ُ ُّ ُ َ َ َ ً ٔ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ ُ ْ
66 ضك ۜ ْم
fayda ve zarar vermeyen bir
ون اللِ ما ل ينفعم شيـا ول ي ِ مِن د şeye hâlâ tapacak mısınız?
َ ُ َ َ َ َ ّٰ ُ ْ َ َُُْ َ َ ْ ُ َ ُّ
67 اللِ اف ت ْع ِقلون
67. Size de, Allah’ı bırakıp
ۜ ون ِ ا ٍف لم ول ِما تعبدون مِن
د tapmakta olduğunuz şeylere
َ ج َعلْ َنا ًّ ُ َ ً َ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ ُٓ َ
70. Böylece ona bir tuzak
َ ال
72 ۪ني ِ ص َ ك ا ِسح ۜق ويعقوب ناف ِلةۜ و ل kurmak istediler; fakat biz on-
ları, daha çok hüsrana uğra-
yanlar durumuna soktuk.
71. Biz, onu ve Lût’u kur-
58. Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız on- tararak, içinde cümle âleme
ların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye. bereketler verdiğimiz ülkeye
59. Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimler- ulaştırdık.
den biridir, dediler. 72. Ona, İshak’ı ve fazla-
60. Bunları diline dolayan bir genç duyduk; kendisine İb- dan bir bağış olmak üzere
rahim denilirmiş, dediler. Ya’kub’u lütfettik; her birini
sâlih insanlar yaptık.
61. O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne
getirin. Belki şahitlik ederler.
َ َ الساب َع َع
ش ُ ْ َ ا327
َّ ل ْز ُء
73. Onları, emrimiz uya- 17. CÜZ
ِ ENBİYÂ SÛRESİ
ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ ُ َّ َ َ ٰ
76. Daha önce Nuh da dua
etmiş ve biz de onun duasını َ َ
77 بِايات ِن ۜا ا ِنهم كانوا قوم سو ٍء فاغرقناهم اجع۪ني
kabul etmiştik. Böylece, ken-
ْ َ ََ ْ ْ َ ْ َ ُ َْ ْ َ َْٰ ُ َ َ ُ ََ
disini ve çevresini büyük sı-
ِث ا ِذ نفشت ف۪يه ِ ان ِيف الر ِ وداو۫د وسليمن ا ِذ يكم
َ ْ ْ ُ َّ ُ َ ِ ْ َ ْ ُ َ َ
kıntıdan kurtardık.
َ َ ْ َّ َ َ َ
77. Onu, âyetlerimizi inkâr ففهمناها78 ۙغنم القومۚ وكنا ِلك ِم ِهم شاهِد۪ين
َ َ َ َّ ْ ْ َ ٰ ًّ ُ َ
ُسليْ ٰم َنۚ َوك اتيْ َنا ُحكمًا َوعِلمًاۘ َو َسخ ْرنا َم َع د ُاو۫د
eden kavimden koruduk.
Gerçekten onlar, fena bir ka-
vim idi; bu yüzden topunu bir-
ُ َو َع َّل ْم َناه79 ۪ني َ ي َو ُك َّنا فَا ِعل َّ َ َ ْ ّ َ ُ َ َ ْ
َۜ ْ الط
den suda boğduk. البال يسبِحن و ِ
ْ َ ُ ْ ُ ْ ُ َ َ َ ْ
َصن َعة لُوٍس ل ْم تلِ ُح ِص َن ْم م ِْن بَا ِس ْۚم ف َهل
78. Bir zaman, Davut ve
Süleyman bir ekin konusunda
َ َْ ً َ َ َ ّ َ َْٰ ُ َ َ ُ َ ْ َُْ
۪ صفة ت ۪ري بِا ْم ِر ٓه
hüküm veriyorlardı: bir grup
insanın koyun sürüsü, gece- ِ ع يح الر
۪ ن م ي ل ِس لو 80 ون انتم شاكِر
leyin başıboş bir vaziyette bu
َ شٔ َعلِم َْ ُّ َۜ ار ْك َنا ف
َّ ۪يها َو ُك َ َال ْرِض اَّتل۪ى ب َْ َ
ekinin içine dağılıp ziyan ver- 81 ۪ني ٍ ِ ِ ل ب ا ن ا ِل
mişti. Biz onların hükmünü
görüp bilmekte idik.
79. Böylece bunu Süley- 80. Ona, savaş sıkıntılarınızdan sizi koruması için zırh
man’a biz anlatmıştık. Biz, yapmayı öğrettik. Artık şükredecek misiniz?
onların her birine hüküm ve
ilim verdik. Tesbih eden dağ- 81. Süleyman’a da o rüzgârı boyun eğdirdik ki, onun
ları ve kuşları da Davud’a bo- emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi.
yun eğdirdik. Bunları biz ya- Biz her şeyi biliriz.
parız.
َْْ َ ُ
17. CÜZ ورةُ النب ِ َيٓاء س328 ENBİYÂ SÛRESİ 84. Bunun üzerine biz,
tarafımızdan bir rahmet ve
ً َ َ َ ُ َ ْ َ َ َُ َ ُ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ kulluk edenler için bir hatıra
۪ني من يغوصون ل ويعملون ع ِ ومِن الشياط olmak üzere onun duasını
ادي ٰ َوب ا ِذْ ن َ ُّ َواَي82 ۪ۙني َ حافِظ َ ون ذٰل َِك َو ُك َّنا ل َ ُه ْم َ ُ
د
kabul ettik; kendisinde dert ve
ۚ sıkıntı olarak ne varsa gider-
ٓ َّ َ ٰ َٓ ْ َ َ ُ ُّ ٰ ا َ ْن لَ ْن َن ْق ِد َر َعلَيْهِ َف َن
ti; bizim kendisini asla sıkış-
َّ َ ُ ْ ُ ّ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ
Nihayet karanlıklar içinde:
جبْ َنا َ اس َت ْ َ ف87 ۪ني َ الظالِم انت سبحانكۗا ِ۪ن كنت مِن
ۚ
«Senden başka tanrı yoktur.
Seni tenzih ederim. Gerçek-
88 ۪ني َ نيْ َناهُ م َِن الْ َغ ّۜم َو َك ٰذل َِك ُننْج ال ْ ُم ْؤ ِمن َّ َ َ ۙ ُ َ
لو
ِ
ten ben zalimlerden oldum!»
ِ diye niyaz etti.
ُخ ْي َ َ ْ َ َ ً ْ َ ْ َ َ َ ّ َ ُ َّ َ ٰ َ ْ ٓ َّ َ َ َ
ب ل تذر ۪ين فردا وانت ِ وزك ِريا ا ِذ نادي ربه ر
88. Bunun üzerine onun
ْ َ ُ َ ُ ُ َ ْ ُ َّ ُ َ ْ َ ُ َ
minleri böyle kurtarırız.
َ غبًا َو َر َهبًا َوَكنُوا َنلَا خَا ِشع َ َ ََ ُ ْ ََ Hani o, Rabbine şöyle niyaz
90 ۪ني ۜ ويدعوننا ر etmişti: Rabbim! Beni yalnız
bırakma! Sen, vârislerin en
hayırlısısın.
90. Biz onun da duasını
82. Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık eden ve
kabul ettik ve ona Yahya’yı
bundan başka işler görenler vardı. Biz onları gözetim altın-
verdik; eşini de kendisi için
da tutuyorduk.
elverişli kıldık. Onlar; hayır
83. Eyyûb’a gelince. O, Rabbine: «Başıma bu dert geldi. işlerinde koşuşurlar, umarak
Sen, merhametlilerin en merhametlisisin» diye niyaz et- ve korkarak bize yalvarırlardı;
mişti. onlar, bize karşı derin saygı
duyarlardı.
َ َ الساب َع َع
ش ُ ْ َ ا329
َّ ل ْز ُء
91. Irzını iffetle korumuş 17. CÜZ
ِ ENBİYÂ SÛRESİ
َ َٰ ٌ َ َ َ
aralarındaki işlerinin birliğini
َٓ ْ َ ْ َ َ َ ُ َ َّ َ
ام ع ق ْر َي ٍة اهلك َناها وحر94 ل كات ُِبون واِنا
bozdular. Hâlbuki hepsi bize
döneceklerdir.
ُجوج ُ ْ ت يَا ْ ح َ ح ّٰ ٓىت ا َِذا فُت َ 95 ون َ ُ ْ َ َ ْ ُ َّ َ
94. Bu durumda her kim
ِ جع ِ انهم ل ير
َ ُ َْ َ ك ّل ُ ْ َو َما
mümin olarak sâlih ameller
َح ُ ْ وج َو ُه ْم م ُ ج
işlerse onun çabasını gör-
96 سلون ِ ب ين ٍ د ِ ِن
َ ْ ص ٌة اَب َ َ َ َ ُّ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ
mezlikten gelmek olmaz. Zira
biz onu yazmaktayız. ُصار َ خ ِ واقتب الوعد الق فا ِذا ِه شا
َ ٰ َ ْ َ ُ َ َ َ َ َ َّ
۪ين كف ُروۜا يَا َويْل َنا ق ْد ك َّنا ۪يف غفل ٍة م ِْن هذا
95. Helâk ettiğimiz bir bel-
deye artık iyi davranış ve ال
ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َّ َ بَ ْل ُك َّنا ظَالِم
makul çaba haramdır; çünkü
onlar tekrar hayata, tövbeye ون
ِ د ِن م ون د ب ع ت ا م و م ِن ا 97 ۪ني
َ َ َْ
dönemezler.
َ َ َ ُ ّٰ
96. Nihayet Ye’cûc ve ل ْو كان98 ج َه َّن َۜم ان ُت ْم لهَا َوارِدون َ ب ُ ص َ حَ ِالل
Me’cûc açıldığı ve onlar her
ْ ل َ ُهم99 ون َ ُ َ َ ٌّ ُ َ َ ُ َ َ َ ً َ ٰ َٓ ُ ٰٓ
tepeden akın ettiği zaman; ادلِ هؤ۬لءِ ال ِهة ما وردوه ۜا وك ف۪يها خ
97. Ve gerçek vaat yakla-
şınca, birden, inkâr edenlerin
َ ا َِّن َّال۪ين100 ون َ ُ َ َْ َ َ
۪ي َوه ْم ف۪يها ل يسمع
ُ ٌ َ َ
ف۪يها زف
gözleri donakalır! «Yazıklar
ۙ َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ ٰ ٓ ۬ ُ ۙ ٰٓ ْ ُ ْ َّ ْ ُ َ ْ َ َ َ
olsun bize! Gerçekten biz, 101 سبقت لهم مِنا السن اولئ ِك عنها مبعدون
bu durumdan habersizmişiz;
hatta biz zalim kimselermi-
şiz.»
100. Orada onların inim inim inlediklerini göreceksiniz.
98. Siz ve Allah’ın dışında Yine onlar orada hiçbir şey duymazlar.
taptığınız şeyler cehennem
101. Tarafımızdan kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş
odunudur. Siz oraya girecek-
olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar.
siniz.
99. Tanrılaştırdığınız şey-
leri cehennemde göreceksi-
niz. Hal bu ki, hepsi de orada
ebedî kalacaklardır.
ْ َ ْ َ ُ 330
17. CÜZ ورةُ النب ِ َيٓاء س ENBİYÂ SÛRESİ 105. And olsun Zikir’den
sonra Zebur’da da: «Yeryü-
ْت اَنْ ُف ُس ُهم ْ اش َت َهْ َ ْ ُ َ َ َ َ َ َُ َْ َ züne iyi kullarım vâris olacak-
ل يسمعون حس۪يسهاۚ وم ۪يف ا tır» diye bildirdik.
َ ٰٓ ْ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ُ َ
ۜيه ُم ال َملئ ِك ُة ليزنهم الفزع الكب وتتلق102 ون ۚ ادل ِ خ
106. İşte bunda, kulluk
eden bir kavim için bir mesaj
َ الس َٓم َّ يَ ْو َم َنطْوي103 ون َ ُ َ ُ ْ ُْ ُ َّ ُ ُ ُ ْ َ َ ٰ vardır.
اء ِ د وع ت م ت ن ك ۪ي ال هذا يومم
ُ ك ُتب َك َما بَ َداْنَٓا ا َ َّو َل َخلْق نُع ُ ْ ّ ّ ّ َ َ
107. Biz seni ancak âlem-
ُ۪ۜيده
ِۜ ج ِل ل ِل ِ الس
ِ كطِى
lere rahmet olarak gönderdik.
ٍ
َّ َولَ َق ْد َك َتبْ َنا يف104 ۪ني َ َو ْع ًدا َعلَيْ َنا ا ِنَّا ُك َّنا فَا ِعل
108. De ki: Bana sadece,
ور ُ الز
ب ۜ
ِ ِ sizin ilâhınızın ancak bir tek
َ ُ َّ َ َ َ ُ َ َ ْ َ ْ َّ َ ْ ّ ْ َ ْ
Allah olduğu vahyedildi. Şu
105 الون ِ مِن بع ِد الِك ِر ان الرض ي ِرثها عِبادِي الص halde siz Müslüman kimseler
ُ ُ ْ َ ٰ ْ ُ َ ْ َّ َ َ ْ َ َ َْ ْ َ
olunan şey yakın mı uzak mı,
ْم فا ِن تولوا فقل اذنت108 ح ٌۚد ف َهل ان ُت ْم ُم ْسل ِ ُمون ِ َوا bilmiyorum.
َْ ْ َ ْ َ
َواِن اد ۪ري110 ال ْه َر م َِن الق ْو ِل َو َيعل ُم مَا ت ُت ُمون
َْ َْ َ ْ َي ْعلَ ُم
nızı da bilir.
111. Bilmiyorum, belki de
ْم ُ ْ ّ َ َ َ ٰ ٌ َ َ َ ْ ُ َ ٌ َ ْ ُ َّ َ َ o, bir zamana kadar sizi de-
ب اح ِ قال ر111 ۪ني ٍ لعله ف ِتنة لم ومتاع ا ِل ح nemek ve bir zamâna kadar
َ ُ َ َ ٰ َ ُ َ َ ْ ُ ْ ُ ٰ ْ َّ َ ُّ َ َ ّ َ ْ sizi yaşatıp barındırmak için-
112 بِال ِقۜ وربنا الرحن المستعان ع ما ت ِصفون dir.
َ َ الساب َع َع
ش ُ ْ َ ا331
َّ ل ْز ُء
17. CÜZ
ِ HAC SÛRESİ
َّ ح ٰمن ْ َّ ّٰ
22 – HAC SÛRESİ الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
ح ِْز ٌب ٌ شٔ َعظ ٌ ْ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َّ ْ ُ َّ َ ُ َّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ
Bismillâhirrahmânirrahîm 3 1 ۪يم ِيا ايها انلاس اتقوا رب ۚم ا ِن زلزلة الساعة
ُّ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ْ ُ ُّ ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ
1. Ey insanlar! Rabbiniz- ت َوتض ُع كل ضع ٍة عما ارضع ِ يوم ترونها تذهل كل مر
den korkun! Çünkü kıyamet
ٰ ك َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َ ُ َ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ
vaktinin depremi müthiş bir ارى ات ح ٍل حلها وترى انلاس سكارى وما م بِس ِ ذ
şeydir!
ُ َُ ْ َ َّ َ َ ٌ َ ّٰ َ َ َ َّ ٰ َ
2. Onu gördüğünüz gün, ومِن انلاس من يادِل2 ن عذاب اللِ شد۪يد ِ ِ ول
her emzikli kadın emzirdiğin-
ب َ ِ ُكت3 ۙاللِ ب َغ ْي عِلْ َو َي َّب ُع ُك َّل َشيْطَان َمريد ّٰ
ِيف
den vazgeçer, her gebe kadın ٍ ۪ ٍ ِ ٍ ِ ِ
çocuğunu düşürür. İnsanları َ َ ٰ ْ َعلَيْهِ اَنَّ ُه َم ْن تَ َو َّلهُ فَ َانَّ ُه يُض ُّل ُه َو َي
da sarhoş bir halde görürsün. اب ِ ذ ع ِل ا ِ ه ۪ي د ه ِ
ْ ْ ْ يَٓا اَيُّهَا انلَّاُس ا ِْن ُكنْ ُت ْم يف َري4 السع۪ي َّ
ِ ب م َِن الَع
Oysa onlar sarhoş değillerdir;
fakat Allah’ın azabı çok deh- ث ٍ ۪ ِ
ََ ُ َْ ُ ُ َ ُ ْ ْ ُ َ ْ َ َ َّ َ
اب ث َّم م ِْن نطف ٍة ث َّم م ِْن َعلق ٍة
şetlidir!
3. İnsanlardan, bilgisi ol- ٍ فا ِنا خلقناكم مِن تر
ُ َ َ َُّ َ َّ َ ُ ْ َ َ َ َّ َ ُ َ ْ ُ ْ َّ ُ
ني ل ۜ ْم ب ِنل ة ٍ ق ي مل ِ ثم مِن مضغ ٍة ملق ٍة وغ
maksızın Allah hakkında tar-
ِ
ُ ُ ْ ُ َّ ُ ًّ َ ُ َ َ ٰ ٓ ُ َٓ َ َ ِ َ ْ َ ْ ُّ ُ َ
tışmaya giren ve her inatçı
şeytana uyan birtakım kimse- ْم ونقِر ِيف الرحام ما نشاء ا ِل اج ٍل مسم ثم ن ِرج
ler vardır.
ّٰ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ُ َّ ُ َ ُٓ ُ ْ َ َّ ُ ً ْ
4. O’nun hakkında şöyle ِط ثم تلِ بلغوا اشدك ۚم ومِنم من يتويف
َ َ َ ْ َ َ ٰ ٓ ُّ ُ ْ
َومِن ْم َم ْن يُ َرد ا ِل ا ْرذ ِل ال ُع ُم ِر ل ِيْ َي ْعل َم م ِْن َب ْع ِد
yazılmıştır: Kim ona boyun
eğerse, muhakkak ki bu şey-
َ ْ ْ َ َٓ َ َ َ َْ َ َ ْ
عِل ٍ شيْـًٔا ۜ َوت َرى ال ْرض هام َِدةً فا ِذا ان َزنلَا َعليْ َها
tan, onu saptıracak ve alevli
ateşin azabına sürükleyecek-
ٰ ْ َ َ ْ ُّ
lar akan cennetlere kabul
ِالس َٓماء َّ خ َرة ِ فَلْ َي ْم ُد ْد ب َس َبب اَِل ِ الل ِيف ادلنيا وال ُ ّٰ ُره َ ُ َْين eder. Şüphesiz Allah dilediği
ٍ ِ şeyi yapar.
ُ ْ َ َّ َ ط ْع فَلْ َينْظُ ْر َه ْل يُ ْذه َ ْ َ ْ َّ ُ
15 ب كي ُدهُ َما يَغ۪يظ ِ ثم لق 15. Her kim Allah’ın ona
dünyâda ve âhirette aslâ yar-
dım etmeyeceğini zannedi-
yorsa, göğe ulaşabileceği bir
6. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir; O, ölüleri diriltir; yine vâsıta edinsin, sonra da yol
O, her şeye hakkıyla kadirdir. kat etsin ve bir baksın: Onun
7. Kendisinde şüphe olmayan kıyamet vakti de gelecek: tuzağı o öfkelendiği şeyi gi-
Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır. deriyor mu?
َ َ الساب َع َع
ش ُ ْ َ ا333
َّ ل ْز ُء
16. İşte böylece biz o 17. CÜZ
ِ HAC SÛRESİ
ْ ُْ َ َْ ْ َ ْ َ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َّ َ ْ َ
için sana gelsinler. Artık on-
شك ۪ب ِ ــت ان لت ِ واِذ بوانــا ِلِبره۪يــم مان الي dan hem kendiniz yiyin, hem
َّ ُّ َ َ ٓ َ ْ َ َ ٓ َّ َ ْ َ ْ ّ َ َ ً ْ َ
de yoksula, fakire yedirin.
ِشيـٔــا وط ِهر بيــِىت ل ِلطائِف۪ني والقائِم۪ــني والركع 29. Sonra kirlerini gidersin-
ٰ َ َ ً َ َ ُ ْ َ ّ َْ ْ َّ ُ الس ُّ
َواذِن ِيف انلَّاِس بِال ِج ياتوك رِجال وع26 ِــجود
ler; adaklarını yerine getirsin-
ler ve Kâbe’yi tavaf etsinler.
ْ ُث َّم ْلَ ْق ُضــوا َت َف َث ُهم28 ۪ۘــي َ ِــس الْ َفق َ َواَطْعِ ُمــوا ْالَٓائ
helâl kılındı. O halde, pislik-
ten, putlardan sakının; yalan
َ َ الساب َع َع
ش ُ ْ َ ا335
َّ ل ْز ُء
31. Kendisine ortak koş- 17. CÜZ
ِ HAC SÛRESİ
اب ُ ح َ ص ْ َ َوا43 ۪ۙيم َوقَ ْو ُم لُوط َ َوقَ ْو ُم ا ِب ْ ٰره42 ۙ ود ُ ََُ ٌ َ َ
وعد وثم
te iken, biz onları helâk ettik.
ٍ Şimdi o ülkelerde duvarlar,
ْين ُث َّم ا َ َخ ْذ ُت ُهم َ َ ْ ُ َْ ََْ ٰ ُ َ ّ َُ َ َْ َ çökmüş tavanların üzerine
ۚ مدينۚ وك ِذب موس فامليت ل ِلكاف ِ۪ر yıkılmıştır. Nice kullanılmaz
َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ْ َّ َ َ َ َ َ ََْ َ hale gelmiş kuyular ve ulu
فكايِن مِن قري ٍة اهلكناها44 ۪ي ِ فكيف كان ن saraylar vardır.
َ َّ َ ُ ْ َ َ ُ ُ ٰ َ ٌ َ َ َ َ ٌ َ َ َ َ
ئ معطل ٍة ٍ ِ وِه ظال ِمة فِه خاوِية ع عرو ِشها وب
46. Onlar hiç yeryüzünde
َْ
dolaşmadılar mı? Zira do-
ْون ل َ ُهم َ ُ ََ
۪يوا ِيف الرِض فتكْ ُ اَفَلَ ْم يَس45 ر َمش۪يد ْ ََوق
ٍ
laşsalardı elbette düşünecek
ٍ kalpleri ve işitecek kulakla-
ْ َ َ َّ َ َ ٌ َٰ َ َ ُ ْ ٌ ُُ
وب َيعقِلون ب ِ َٓها ا ْو اذان ي َ ْس َم ُعون ب ِ َهاۚ فا ِن َها ل تعَم قل
rı olurdu. Ama gerçek şu ki,
gözler kör olmaz; lâkin sine-
ُّ وب اَّتل۪ى يف ُ ُ ْن َت ْعَم الْ ُقل ٰ َ ُ َ َْْ
46 ِالص ُدور البصار ول
lerdeki kalpler kör olur.
ِ ِ
َ َ الساب َع َع
ش ُ ْ َ ا337
َّ ل ْز ُء
47. Onlar senden azabın 17. CÜZ
ِ HAC SÛRESİ
َ ٰ ٓ ُ۬ َ َ َ ٰ
dengi ile karşılık verir de,
ٌِك ل َ ُه ْم َع َذاب كف ُروا َوكذبُوا بِايات ِنا فاولئ
َّ َ َ َ bundan sonra kendisine
yine bir tecavüz ve zulüm
ُٓ ُ ُ ّٰ
يل اللِ ث َّم قتِلوا ب سَ اج ُروا يف َ َوا َّل57 ني
َ َ ۪ين ه ٌ ُمه vaki olursa, emin olmalıdır
ِ ۪ ۪ ۪ ki, Allah ona mutlaka yardım
َالل ل َ ُهو َ ّٰ ح َسنًا ۜ َوا ِ َّن َ الل ر ْزقًا ُ ّٰ ي ُز َق َّن ُه ُم ْ َ َ ا َ ْو مَاتُوا ل edecektir. Hakikaten Allah çok
ِ bağışlayıcı ve esirgeyendir.
ُض ْونَ ۜه َ َْ ً َ ْ ُ ْ ُ َّ ْ ُ َ َ َ الرازق َّ ي ُْخ َ
خلنهم مدخ ير ِ لد58 ۪ني
61. İşte böyle. Çünkü
ِ Allah, geceyi gündüze katar,
ْ َ َ َ ْ ََ َ ٰ ٌ َ ٌ َ َ َ ّٰ َّ َ
ذل ِكۚ ومن عقب ب ِ ِمث ِل59 واِن الل لعل۪يم حل۪يم
gündüzü geceye katar. Şu da
muhakkak ki Allah, hakkıyla
ّٰ َّ ُ ّٰ ُ َّ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ ُ
َالل الل ا ِن ۜ مَا ُعوق َِب بِه۪ ثم بِغ عليهِ لنرنه
işiten ve görendir.
61 ۪ي ٌ ۪يع بَص ٌ الل َسم َ َو ُيول ُِج انلَّ َه
ِ
lından başka bir şey değildir.
ِ
ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َ ُّ َ ْ َ ُ َ ّٰ َّ َ َ ٰ َ
Gerçek şu ki Allah, elbette ki
َ ََ َ ْ َ ْ َ ُ َ ّٰ َّ َ َ ُ َ ْ َ ُ
ال ْم ت َر62 ي ُ كب
63. Görmedin mi, Allah,
۪ ل ال ُّ ِ هو الا ِطل وان الل هو الع gökten yağmur indirdi de bu
ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ًۘ َٓ َٓ َّ َ َ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ
sayede yeryüzü yeşeriyor.
ان الل انزل مِن السماءِ ماء فتصبِح الرض Gerçekten Allah çok lütufkâr-
َ َ الساب َع َع
ش ُ ْ َ ا339
َّ ل ْز ُء
65. Görmedin mi, Allah, 17. CÜZ
ِ HAC SÛRESİ
ّٰ ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ٌ َ ّٰ َ َ َ ٰ َّ
68. Eğer seninle münaka-
ون الل َ
şa ve mücâdeleye girişirler-
ِ ويعبدون مِن د70 ۪يف كِتا ۜ ٍب ا ِن ذل ِك ع اللِ يس۪ي
se: «Allah yaptığınızı çok iyi
َ ِلظالِم َّ َ َ ٌ ْ َ َْ ً َ ْ َُّْ َْ َ
bilmektedir» de. ۪ني نل بِه۪ ُسلطانا َومَا ليَس ل ُه ْم بِه۪ عِلمۜوما ل ِ ما لم ي
69. Çünkü Allah kıyamet ُ َْ َ ّ َ َ ُ َٰ ْ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ َ ْ
gününde, ihtilâf etmekte ol- ات تع ِرف ٍ واِذا تتل علي ِهم اياتنا بيِن71 ۪ي ٍ مِن ن
ص
َ ون ب َّال َ ُ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ْ ُ ْ ُ َ َ َ َّ ُ ُ
duğunuz konulara dair ara-
nızda hüküm verecektir. ۪ين ِ ۪يف وجوه ِال۪ين كفروا المنكرۜ يادون يسط
ُ ٰ ّ َ ْم ب ُ ُ ّ َ ََُ ْ ُ َ َٰ ْ ْ َ َ َ ُ ْ َ
ش م ِْن ذل ِ ۜ ْم
70. Bilmez misin ki, Allah,
yerde ve gökte ne varsa bilir? ٍ ِ يتلون علي ِهم ايات ِن ۜا قل افانبِئ
ْ ْ َ َ َ َّ ُ ّٰ َ َ َ َ ۜ ُ َّ َ
ُ۟ ۪ين كف ُروۜا َوبِئَس ال َمص
Bu, kitapta mevcuttur. Bu,
Allah için çok kolaydır. 72 ۪ي انلار وعدها الل ال
71. Onlar, Allah’ı bırakıp,
Allah’ın kendisine hiçbir delil
indirmediği, kendilerinin dahi 72. Âyetlerimiz açık açık kendilerine okunduğunda, kâ-
hakkında bilgi sahibi olma- firlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendile-
dıkları şeylere tapıyorlar. Za- rine âyetlerimizi okuyanların neredeyse üzerlerine saldırır-
limlerin hiç yardımcısı yoktur. lar. De ki: Size bundan daha kötüsünü bildireyim mi? Ateş!
Allah, onu kâfirlere vaat etti. O, ne kötü yerdir!
َ ونُوا ُش َه َٓد ُ َ َ ْ ُ ْ َ َ ً َ ُ ُ َّ َ ُ َ َ ٰ
اء هذا ِلكون الرسول ش ۪هيدا عليم وت
ْ َ ٰ َّ ُ ٰ َ ٰ َّ ُ اس فَاَق ََ
الزكوة َواع َت ِص ُموا الصلوة َواتوا ۪يموا ِۚ َّع انل
78 ۪ي ُ ْم فَن ِ ْع َم ال ْ َم ْو ٰل َون ِْع َم انلَّصُ ٰ ْ َ َ ُ ۜ ّٰ
ۚ بِاللِ هو مول
ََوِه ٌ َّ ّ َ ٌ ّ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ ُورة
َ ُس
كية ِ الم ُؤ َم ُِنو ُن ُ َ َّ َم
َ ِ سورة المؤ ِمنون مكِية و
ه
ً ٰ َ َ َ ش َة ا ٰيَ ًة
23 –ْ MÜ’MİNÛN
َ َ َِمائة
َ ِ َ َو َث َمSÛRESİ
َ ْ ان َع ٌَ ٌَ
ايَة عشة وثماِن مِائة
ۙ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َ َّ َ ۙ َ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ
ُ ْ َا
ل ْز ُء 2 ال۪ين هم ۪يف صت ِ ِهم خا ِشعون1 قد افلح المؤمِنون
ٰ َّ ْ ُ َ َّ َ َ ُ َ َّ َ
Bismillâhirrahmânirrahîm
َ ُ ْ ْ َّ
18
1. Gerçekten müminler ِ ِلزكوة وال۪ين هم ل3 ۪ۙين ه ْم ع ِن اللغوِ ُمع ِرضون وال
َّ
ا ِل5 ۙج ِه ْم حَاف ِظون
َ ُ َ َو َّال4 ۙون
ُ ۪ين ُه ْم ل ُِف َ ُ َ
kurtuluşa ermiştir;
2. Onlar ki, namazlarında ِ و ر فاعِل
huşû içindedirler;
َ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ
3. Onlar ki, boş ve yararsız 6ۚج ِهم او ما ملكت ايمانهم فا ِنهم غي ملوم۪ني ِ ع ازوا
ْ۪ين ُهم َ َواَّل7 ون َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰ ٓ ۬ ُ َ َ ٰ َ َٓ َ ٰ َ ْ َ َ
ۚ فم ِن ابتغ وراء ذل ِك فاولئ ِك هم العاد
şeylerden yüz çevirirler;
4. Onlar ki, zekâtı verirler;
َ ٰ َ ُ َ َّ َ َ ُ َ ْ ْ َ َ ْ َ ََ
5. Ve onlar ki, iffetlerini ko- ۪ين ه ْم ع َصل َوات ِ ِه ْم وال8 ۙاعون ِلمانات ِ ِهم وعه ِدهِم ر
َ ُ َ َّ َ َ ُ ْ ُ َ ٰٓ ُ َ ُ ُ
۪ين يَ ِرثون ال10 ۙ ا ۬ولئ ِك ه ُم ال َوارِثون9 ۢيَاف ِظون
rurlar;
6. Ancak eşleri ve ellerinin
َ َ ْ ْ ََْ َ ْ َََ َ ُ َ َ ْ ُ َۜ ْ َ ْ ْ
سان ولقد خلقنا الِن11 ادلون ِ الفِردوس هم ف۪يها خ
altındakiler hariç. Çünkü bun-
dan dolayı kınanmış değiller-
dir.
13۪ۖني ك َ ُث َّم َج َعلْ َناهُ ُنطْ َف ًة يف قَ َرار12 م ِْن ُس َلَة م ِْن ط۪ني
م
ٍ ٍ ۪ ٍۚ ٍ
َخلَ ْقنا َ َ ً َ ْ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ً َ َ َ َ َ ْ ُّ َ ْ َ َ َّ ُ
7. Şu halde, kim bunun
ötesine geçmek isterse,
ثم خلقنا انلطفة علقة فخلقنا العلقة مضغة ف
ً ْ َ َْ َ ْ َ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ً َ َ َ ْ ُ ْ
işte bunlar, haddi aşan
kimselerdir.
ام لْمًاۗ ث َّم انشاناهُ خلقا المضغة عِظاما فكسونا ال ِعظ
َ ٰ ُ َّ ُ َۜ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ َ َ َ َ ٰ
ث َّم ا ِن ْم َب ْع َد ذل ِك14 ۪ني
8. Yine onlar ki, emanetle-
rine ve ahitlerine riayet eder- اخ ۜر فتبارك الل احسن الالِق
َْ َ ََ َ ُ ُ ْ ُ َّ ُ َۜ ُ ّ َ َ
َولق ْد خلق َنا16 ث َّم ا ِن ْم يَ ْو َم القِيٰ َمةِ تبْ َعثون15 ون
ler;
9. Ve onlar ki, namazlarına لميِت
َ ْ َْ ُ َ ُ َ َ
17 ف ْوق ْم َسبْ َع ط َٓرائ َِق ۗ َو َما ك َّنا َع ِن الل ِق غفِل۪ني
َ
devam ederler.
10. İşte, asıl bunlar vâris
olacaklardır;
11. Firdevs’e vâris olan bu
kimseler, orada ebedî kalıcı- yaptık, eti kemiklere çevirdik; bu kemikleri etle kapladık.
dırlar. Sonra onu başka bir yaratışla insan olmaya namzet Âdem
haline getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli olan Allah pek
12. And olsun biz insa- yücedir.
nı, çamurdan süzülmüş bir
özden yarattık. 15. Sonra, muhakkak ki siz, bunun ardından elbet öle-
ceksiniz.
13. Sonra onu sağlam bir
karargâhta nutfe haline getir- 16. Sonra da şüphesiz, sizler kıyamet gününde tekrar
dik. diriltileceksiniz.
14. Sonra nutfeyi kan pıh- 17. And olsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz
tısı haline soktuk. Peşinden, yaratmaktan gafil değiliz.
kan pıhtısını bir lokmacık et
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
342 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َ ْ ْ َ ُ
18. CÜZ ورةُ ال ُمؤم ُِنون س342 MÜ’MİNÛN SÛRESİ karınlarındakinden size içiri-
riz. Onlarda sizin için birçok
َ َ ٰ َ َّ ِ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َ َ ً َٓ ِ َٓ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ faydalar daha vardır; etlerin-
اب ٍ ضواناعذ
ه ۗ ِ وانزنلامِنالسماءماءبِقد ٍرفاسكناهِيفالر den de yersiniz.
َ ْ ََ َ ْ َّ َ ْ ُ َ َْ َ ْ َ َ َ ُ َ َ
ابٍۢ ۪يل واعن ٍ ات مِن ن ٍ فانشانا لم بِه۪ جن18 ون ۚ بِه۪ لقادِر
22. Onların üzerinde ve
gemilerde taşınırsınız.
َْ ً َ ََ َ ُ ُ ْ َ ْ َ َ ُ۬ َ َ َ ْ ُ َ
ج َرة ت ُر ُج وش19 ۪ۙيةٌ َومِن َها تاكلون لم ف۪يها فواكِه كث 23. And olsun ki, Nuh’u
ُ َ َّ ٰ ْ ْ َ ْ ُّ ُ ُ ْ َ َ َٓ ْ َ ُ ْ
kavmine gönderdik ve o: Ey
َواِن ل ْم20 ۪ني َ كِل ِ صب ٍغ لِ مِن طورِ سيناء تنبت بِادله ِن و kavmim! Dedi. Allah’a kulluk
ُ ًَْ َ ََْْ
edin. O’ndan başka tanrınız
ُ ََ َ ُ ُ ُ
۪يها َ ْم ف بةۜ ن ْسق۪ي ْم م َِّما ۪يف بطون ِها ول ِ ِيف النع
ِام لع
yoktur. Hâlâ sakınmaz mısı-
nız?
ْ ُْ ََ َ ََْ َ َ َ ُ ُ َْ َْ َ ٌَ َ ُ ََ
ك ِ ل ف ال ع و ا هي ل ع و 21 ۙون مناف ِع كث۪ية ومِنها تاكل 24. Bunun üzerine, kavmi-
ْ ِْ َ َ َ َ َ ْ َ ٰ ً ُ َْ َ َْ ْ ََ َ َ ُ َُْ
nin inkârcı ileri gelenleri şöyle
ُ ُ
ولقد ارسلنا نوحا ا ِل قو ِمه۪ فقال يا قوم اعبدوا22 ن ۟ تملو dediler: «Bu da, sadece sizin
َ َّ َ ْ َ ُ ُ ْ ُ ُ ْ ٌ َ َ َّ َٓ ٰ َ ْ َ ْ
Allah isteseydi, muhakkak ki
ََ
يد ان َي َتفضل كف ُروا مِن قو ِمه۪ ما هذا ا ِل بش مِثلمۙ ي ۪ر bir melek gönderirdi. Biz geç-
mişteki atalarımızdan böyle
ٰ َ ْ ً َ ٰٓ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ
الل لن َزل َملئ ِكة ۚ َما َس ِمع َنا ب ِ ٰهذا ۪ ٓيف ابَٓائ َِنا علي ۜم ولو شاء
bir şey duymadık.»
ْ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ َ ْ ّ َ َ َ
dir. Öyle ise, bir süreye kadar
َِاصنع ُ َّ َ َ ْ ُ
فاوحينا ا ِلهِ ا ِن26 ون ِ ب انر ۪ين بِما كذب ِ قال ر
ona katlanıp gözetleyin baka-
ْ ُ ْ َ ۙ ُ ُّ َّ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َٓ َ َ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ
lım.»
اسلك الفلك بِاعينِنا ووحيِنا فا ِذا جاء امرنا وفار اتلنور ف 26. Nuh, Rabbim! Dedi,
ََ َّ َ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ّ ُ ْ َ beni yalanlamalarına karşı
ِني َواهلك ا ِل َم ْن َس َب َق عليْه ِ ني اثن ِ ف۪يها مِن ك ٍل زوج bana yardım et!
َ ُ ْ َّ َ َ َ َّ َُ َ ْ ُ َْ
27 ۪ين ظل ُمواۚ ا ِن ُه ْم ُمغ َرقون الق ْول مِن ُه ْۚم َول تا ِطبْن۪ى ِيف ال
27. Bunun üzerine ona
şöyle vahyettik: Gözlerimizin
önünde ve bildirdiğimiz şe-
kilde gemi yap. Bizim emri-
miz gelip de tandır kaynayın-
18. Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda ca, her cinsten eşler halinde
durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter. iki tane ve bir de -içlerinden
19. Böylece onun sayesinde sizin yararınıza hurma bah- daha önce kendisi aleyhinde
çeleri ve üzüm bağları meydana getirdik ki, bunlarda sizin hüküm verilmiş olanların dı-
için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz. şındaki- aileni gemiye al. Zul-
metmiş olanlar konusunda
20. Tûr-i Sînâ’da yetişen bir ağaç daha meydana getir-
bana hiç yalvarma! Zira onlar
dik ki, bu ağaç hem yağ hem de yiyenlerin ekmeğine katık
kesinlikle boğulacaklardır.
edecekleri şey verir.
21. Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır. Onların
KUR’AN-I KERİM MEALİ 343
ANA SAYFAYA DÖN
َ ْ ْ َ ُ 344
18. CÜZ ورةُ ال ُمؤم ُِنون س MÜ’MİNÛN SÛRESİ 47. Bu yüzden dediler ki:
Kavimleri bize kölelik eder-
َ ْ َ ُ ْ َ َ ُ َ
ث َّم ا ْر َسل َنا ُر ُسل َنا43 ون َۜ مَا ت ْسب ِ ُق م ِْن ا َّم ٍة ا َجل َها َومَا ي َ ْس َتاخ ُِر
ken, bizim gibi olan bu iki
adama inanır mıyız?
ً َ ََْ َّ َ ُ ً ُ َ َٓ َ َّ ُ َ ْ َ
اء ا َّمة َر ُسول َها كذبُوهُ فات َب ْع َنا َب ْعض ُه ْم َب ْعضا
48. Böylece onları yalanla-
تتۜا كما ج dılar ve bu yüzden de helâk
ْ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ُ َْ َ َ َ
ث َّم ا ْر َسل َنا44 ۪يث ف ُبع ًدا ل ِق ْو ٍم ل يُؤم ُِنون
edilenlerden oldular.
ۚ وجعلناهم احاد 49. And olsun biz Mûsâ’ya,
َ ٰ َ ْ ُ َ َ َٰ َ ُٰ ُ َ ََ ٰ ُ
۬ ا ِل ف ِْر َع ْو َن َو َم45ۙني ُ طان
belki onlar yola gelir diye, Ki-
۪ئِه ٍ ۪ ٍ موس واخاه هرون بِايات ِنا وسل
ب م tab’ı verdik.
َشيْن مِثْل ِنا َ َ َ َف َقالُٓوا َان ُ ْؤم ُِن ل ِب46 ۪ۚني َ بوا َوَكنُوا قَ ْومًا َعل َُك ْ َْ َ
فاست
50. Meryem oğlunu ve an-
ِ nesini de bir alâmet kıldık;
ْ َّ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ َٰ ْ َ َ
leştirdik.
َ
َو َج َعل َنا49 اب ل َعل ُه ْم َي ْه َت ُدون ِ َولقد اتينا موس ال
51. «Ey peygamberler! Te-
َ َات ق َ َ ْ َ ٰ َٓ ُ َ ْ َ ٰ َ ً َ ٰ ُٓ َّ ُ َ َ َ ْ َ َ ْ
miz ve helal olan şeylerden
50 ۪ني ۟ ٍ ار َو َمع ٍ ر ِ ذ ابن مريم وامه اية واويناهما ا ِل ربو ٍة yiyin; sâlih ameller işleyin.
Ben sizin yaptıklarınızı hak-
َ ُ َْ ّ ُ ْ َّ َ ُ ُ ُ ُ ُّ َ ُّ َ َٓ
الًاۜا ِ۪ن ب ِ َما تع َملون ِ ات َواع َملوا َص َ ّ
ِ ِ يا ايها الرسل كوا مِن
ب ي الط
kıyla bilmekteyim.»
52. «Şüphesiz her ümmet
ُ َّ َ ْ ُ ُّ َ َ َ َ ً َ َ ً َّ ُ ْ ُ ُ َّ ُ ٰ َّ َ ٌۜ َ
52 ون ِ واِن هذ ِ۪ٓه امتم امة واحِدة وانا۬ ربم فاتق51 ۪يم عل zamanını yaşadı; hepiniz
tek ümmetsiniz, ben de sizin
َ َ َ ُّ ُ ُ َ ٓ َّ َ َ
53 ف َتقط ُعوا ا ْم َره ْم بَيْ َن ُه ْم ُز ُب ًرۜا ك ح ِْز ٍب ب ِ َما َدلي ْ ِه ْم ف ِر ُحون
Rabbinizim. Öyle ise benden
sakının.»
ُ ُ َّ َ َ ََْ ّٰ فَ َذ ْر ُه ْم يف َغ ْم َرتِه ْم َح
۪ اي َس ُبون انمَا ن ِم ُّده ْم بِه54 ۪ني ح ىت
53. Ne var ki insanlar ken-
ٍ ِ ۪ di aralarındaki işlerini parça
َ
56 ات بَل ل يَش ُع ُرون
ْ َ ْ َ ْ ع ل َ ُه ْم يف
َ ْ ال ُ َ ُ َۙ َ َ َ ْ parça böldüler. Her grup ken-
ِۜ ي ِ ِ نسار55 ال وبن۪ني ٍ مِن م dilerinde bulunan ile sevinip
ُ َ َّ َ َ ُ ْ ْ َ ُ َ َّ َّ
۪ين ه ْم وال57 ۪ۙين ه ْم م ِْن خش َيةِ َر ّب ِ ِه ْم ُمش ِفقون
böbürlenir.
ا ِن ال 54. Şimdi sen onları bir
ٰ ْ ُ ُ ْ َ َ َّ
karşı kibirlenerek arkanızı dö-
َ ْ ُ ص َ َّ ي ُ ْ َو ُه َو َخ
ner, geceleyin hezeyanlar sa-
73 ۪ي ٍ اط مستق ٍ َ ِ َواِنك تلَدعوهم ا ِل72 الرازِق ۪ني
َ ِ ّ ون ب ْالٰخ َِرة ِ َعن ال
vururdunuz.
َ َ َ ُ ْ ُ َ َ َّ َّ َ
68. Onlar bu sözü hiç dü- 74 اط نلَاك ُِبون ِ ر ِ ِ واِن ال۪ين ل يؤمِن
şünmediler mi? Yoksa kendi-
lerine, daha önce geçmişteki
atalarına gelmeyen bir şey mi
geldi? 71. Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı,
mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur gider-
69. Yoksa peygamberlerini di. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar
henüz tanımadılar da bu yüz- kendi şereflerine sırt çevirdiler.
den mi onu inkâr ediyorlar?
72. Yoksa sen onlardan bir karşılık mı istiyorsun? Rabbi-
70. Yoksa onda bir cinnet nin vereceği karşılık daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en
olduğunu mu söylüyorlar? hayırlısıdır.
Aksine; o, kendilerine hakkı
getirmiştir. Onların çoğu ise 73. Gerçek şu ki sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.
haktan hoşlanmamaktadırlar. 74. Ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan çıkmaktadır-
lar.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
346 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َ ْ ْ َ ُ 346
18. CÜZ ورةُ ال ُمؤم ُِنون س MÜ’MİNÛN SÛRESİ 79. Ve O, sizi yeryüzünde
yaratıp üretendir. O’nun hu-
ُْ ََ ّ ُ ْ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ َْ َ َْ َ
ض لل ُّجوا ف۪ى طغ َيان ِ ِه ْم
zurunda toplanacaksınız.
ٍ ولو ر ِحناهم وكشفنا ما ب ِ ِهم مِن ح ِْز ٌب
َ َْ ْ ُ َْ َ َ ْ َََ
80. Ve O, yaşatan ve öldü-
ُ َ ْ ََ
2
َ َُْ َ
اس َتكانوا اب فما ِ ذ عال ِ ب ماه ن ذ خ ا د ق ل و 75 ون يعمه rendir; gecenin ve gündüzün
ََ ْ َ َ ٓ
değişmesi O’nun eseridir.
َ َ َّ َ َ َ َ َ ْ ّ َ
َح ّٰىت ا ِذا ف َتح َنا عليْ ِه ْم بَابًا ذا76 ض ُعون ل ِرب ِ ِهم وما يت Hâlâ aklınızı kullanmaz mısı-
َ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ َ
nız?
َ ُ َ َ َ َ
وهو ال۪ي انشا77 ون ۟ ۪يد ا ِذا ه ْم ف۪يهِ ُمبْل ِ ُس ٍ اب شد ٍ ع
ذ 81. Buna rağmen onlar,
َ ُ ْ َ ً َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َّ ُ ُ َ
78 ار َوالف ِـ َٔدةۜ ق۪ي مَا تشك ُرون
öncekilerin dediklerinin ben-
لم السمع والبص zerini söylediler.
ُ َ ُ َ ُْ َْ َ َْ ُ َ َ َّ ُ
َوه َو79 شون َوه َو ال۪ي ذ َراك ْم ِيف ال ْرِض وا ِلهِ ت
82. Dediler ki: Sahi biz,
ölüp de bir toprak ve kemik
َ ََ َّ ُ َ ْ َ ُ ُ َ ْ ُ َّ
۪يت َو ُل اخ ِف الْ ِل َوانلَّ َها ۜرِ اف
yığını haline gelmişken, yeni-
ويم ۪ ي ۪يال den diriltileceğiz öyle mi?
َ َ ُٓ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َْ
قالوا ءا ِذا81 بَل قالوا مِثل مَا قال ال َّولون80 تعقِلون 83. Hakikaten, gerek bize,
ْ ََ َ َّ َ ُ ُ ْ
gerekse daha önce ataları-
َْ َ ُ
لقد ُوعِدنا82 مِت َنا َوك َّنا ت َرابًا َوعِظامًا َءا ِنا ل َمبْ ُعوثون mıza böyle bir vaâd de bu-
َ ْ ُ َ َ ٓ َّ َٓ ٰ ْ ُ ْ َ ْ َ ٰ َ ُ ٓ َ ٰ َ ُ ْ َ
lunuldu; bu geçmiştekilerin
َ َّ
83 نن واباؤ۬نا هذا مِن قبل ا ِن هذا ا ِل اساط۪ي الول ۪ني masallarından başka bir şey
َ ُ َُ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ ْ َٓ ْ َ َ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ
değildir! Dediler.
سيقولون84 قل ل ِم ِن الرض ومن ف۪يها ا ِن كنتم تعلمون 84. De ki: Eğer biliyorsanız
َ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ َٓ َ ٓ ّٰ َ ُ ُ َْر ّب ا َ ْن َي
şeylerden çok yüce ve mü-
nezzehtir.
ت قال حىت ا ِذا جاء احدهم المو98 ون ِ ض ِ
َت َك َّۜ ا َِّنها ُ ۪يما تَ َر ْك ُ َ ْ َ ّٓ َ َ
93. 94. De ki: «Rabbim!
َ الًا ف َ
ِ لع۪ل اعمل ص99 ۙون ُ ار ْ ّ َر
Eğer onlara yöneltilen teh-
ِ جع ِ ب ِ
َ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٌ َ ْ َ ْ َٓ َ ْ َ َ ُ َٓ َ ُ ٌ َ َ
didi mutlaka bana göstere-
َ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َ ٰٓ ۬ ُ َ ُ ُ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ
95. Biz, onlara yönelttiği-
َ ْ ْ َ ُ
18. CÜZ ورةُ ال ُمؤم ُِنون س348 MÜ’MİNÛN SÛRESİ 109. Zira kullarımdan bir
zümre: Rabbimiz! Biz iman
ُ َ َ ّ َ ُ ْ ُ َ ُ َ َ ٰ ْ ُ َٰ ْ ُ َ ْ ََ
قالوا َر َّب َنا105 ايت تتل عليْ ْم فكن ُت ْم ب ِ َها تذِبُون
ettik; öyle ise bizi affet! Sen,
۪ الم تن اي merhametlilerin en iyisisin,
ْ ْ ْ َ
َر َّب َنٓا اخ ِرج َنا مِن َها106 ۪ني َ ض ّال َٓ ً ْ َ َّ ُ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ
غلبت علينا شِقوتنا وكنا قوما
demişlerdi.
110. İşte siz onları alaya al-
ُ ّلَ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ َّ َ َ ْ ُ ْ َ dınız; sonunda bu davranışı-
108 ون ِ ِم ت ل و ا ۪يه ف ۫ا ؤ س اخ ال ق 107 ون فا ِن عدنا فا ِنا ظال ِم nız size beni anmayı unuttur-
ْ َ ْ َ َ َ ْ ْ َ َّ َ ٰ َٓ َّ َ َ ُ ُ َ ٌ ا ِنَّ ُه َك َن فَر
ارح َنا يق م ِْن ع َِباد۪ي يقولون ربنا امنا فاغفِر نلا و
du; siz onlara gülüyordunuz.
۪ 111. Bugün ben onlara,
ُ َْ ٓ ْ ُ ُ ْ َ َّ َ ُ ْ ت َخ َ ْ َواَن
فاتذت ُموه ْم سِخ ِريًّا َح ّٰىت ان َس ْوك ْم109 ۪ۚني َ اح َّ ي
ِ الر
sabrettiklerinin karşılığını
verdim; onlar, hakikaten mu-
ْ ّ َ ُ َ ْ َ ْ ُْ ْ ُْ َُ ْ
ا ِ۪ن َج َزيْ ُت ُه ُم الَ ْو َم ب ِ َما110 حكون
ratlarına erenlerdir.
ذِك ۪ري وكنتم مِنهم تض
َْ
112. «Yeryüzünde kaç yıl
َ َ ْ َ َ َ َ َ ٓ َ ْ ُ َّ َ ُٓ َ َ
قال ك ْم لِ ُت ْم ِيف ال ْرِض ع َدد111 بواۙ انه ُ ْم ه ُم الفائ ُِزون ص kaldınız?» diye sorar.
َ َ ّ َٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ ً ْ َ َ ْ َ ُ َ
113. «Bir gün veya günün
قال113 ۪ين َ اد قالوا لِنا يوما او بعض يو ٍم فسـ ِٔل الع112 ۪ني َ ِسن bir kısmı kadar kaldık. İşte bi-
ُ ّٰ ال َ َََ َ ُ َ َ ُ َّ َ ً َ ُ ْ َ َ
فتع115 خلق َناك ْم ع َبثا َوان ْم ا ِلْ َنا ل ت ْر َج ُعون
bir süre kaldınız; eğer bilmiş
الل olsaydınız!
ُ ْ َ ْ ْ ُ َّ ٰ ٓ َ َ ْ ُ َ ْ
َو َم ْن يَدع َم َع116 ال ُّ ۚق ل ا َِل ا ِل ه َوۚ َر ُّب ال َع ْرِش الك ۪ري ِم
115. Sizi sadece boş yere
المل ِك yarattığımızı ve sizin hakika-
ْ َ َّ ْ َّ َ َ َ َ َ َ ٰ ٰ ّٰ
اللِ ا ِلهًا اخ ۙ َر ل بُ ْرهان ُل بِه۪ۙ فا ِن َما ح َِسابُ ُه عِن َد َر ّبِه۪ۜ ا ِن ُه ل ُيفل ُِح
ten huzurumuza geri getiril-
meyeceğinizi mi sandınız?
ْ الر
َّ ح ٰمن ّٰ
َّ ِالل
24 – NUR SÛRESİ
الرح۪ي ِم ِ ﷱ
ُ َّ َ
ات ل َعل ْم َ ّ َ َ۪يها اٰيَٓ اها َوفَ َر ْض َناهَا َواَن ْ َز ْنلَا ف َ َْ ََْ ٌَ ُ
Bismillâhirrahmânirrahîm ٍ ات بيِن ٍ سورة انزنل
َْ َ َ َ َ ُ ْ َ َّ ُ ُ ْ َ الز َّ ا َ َّلزان َِي ُة َو1 ونَ ُ َّ َ َ
ۖان فاج ِلوا ك واح ٍِد مِنهما مِائة جل ٍة تذكر
1. Bu bizim inzâl ettiğimiz
ve farz kıldığımız bir sûredir. ۪
ْ ّٰ َ ْ ُ ْ ُ ْ ّٰ ٌ ََْ َ ْ ُ ْ ُ َْ َ َ
۪ين اللِ ا ِن كن ُت ْم تؤم ُِنون بِاللِ َوالَ ْو ِم
Belki düşünüp öğüt alırsınız
diye onda açık seçik âyetler ِ ۪ ول تاخذكم ب ِ ِهما راف
د يف ة
ْ َ َّ َ َ ْ ُ ْ َ ٌ َ َٓ َ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ٰ ْ
ان ل َينك ُِح
indirdik.
2. Zina eden kadın ve zina ۪ الز2 خ ِرۚ وليشهد عذابهما طائ ِفة مِن المؤ ِمن۪ني ِ ال
ْ ُ ْ َ َ َّ َٓ ُ ْ َ َ ُ َ َّ َ ۘ ً َ ْ ُ ْ َ ً َ َ َّ
ش ٌكۚ َو ُح ّ ِر َم
eden erkekten her birine yüz
sopa vurun; Allah’a ve ahiret ِ ان او م ٍ شكة والزانِية ل ينكِحها ا ِل ز ِ ا ِل زانِية اوم
gününe inanıyorsanız, Allah’ın
ُ ْ َ ْ َ َّ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َّ َ َ ْ ُْ ََ َ ٰ
dininde onlara acıyacağınız ات ثم لم ياتوا ِ وال۪ين يرمون المحصن3 ذل ِك ع المؤمن۪ني ِ
ً َ َ ً َ َ َ ُ ْ َ َ ً ْ َ َ َ ُ ْ َ َ با َ ْر َب َعةِ ُش َه َٓد
tutmasın. Müminlerden bir
grup da onlara uygulanan ce- ۚاء فاج ِ ُلوه ْم ث َمان۪ني ج َلة َول تق َبلوا ل ُه ْم ش َهادة ابدا ِ
َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ْ ُ َ َ َّ َّ َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰٓ ُ َ
zaya şahit olsun.
ُ ۙ
3. Zina eden erkek, zina ۚ ا ِل ال۪ين تابوا مِن بع ِد ذل ِك واصلحوا4 وا۬ولئ ِك هم الفاسِقون
َ ُ َ َ ُ ْ َ َ َّ َ ٌ َ ٌ ُ َ َ ّٰ َّ َ
َ ون ا َ ْز َو
eden veya müşrik olan bir ka-
dından başkası ile evlenmez; اج ُه ْم َول ْم يَ ْن ل ُه ْم وال۪ين يرم5 فا ِن الل غفور رح۪يم
َ َّ ّٰ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ ٓ َّ ُ َٓ َ ُ
zina eden kadınla da ancak
zina eden veya müşrik olan
erkek evlenir. Bu, müminlere
ات بِاللِۙ ا ِن ُه ل ِم َن ٍ شهداء ا ِل انفسهم فشهادة اح ِدهِم اربع شه
اد
َ اللِ َعلَيْهِا ِْن َك َنم َِنالْ َكذِب ّٰ َ َ ْ َ َّ َ ُ َ َ ْ َ َ َّ
7ني والامِسةانلعنت6الصادِق۪ني
haram kılınmıştır.
۪
َ َ َ َََْ َ َ َْ َْ َ َ َْ َْ َ ُ َ ْ ََ
4. Namuslu kadınlara zina
َ َّ ّٰ
isnadında bulunup, sonra
dört şahit getiremeyenlere
ات بِاللِۙ ا ِن ُه ل ِم َن ٍ ويدر ۬ؤا عنها العذاب ان تشهد اربع شه
اد
seksener sopa vurun ve ar- َ َّ َ َ َ ْ َٓ ْ َ َ ّٰ َ َ َ َّ َ َ َ َ ْ َ ۙ َ َ ْ
tık onların şahitliğini hiçbir ِ
9والامِسةانغضباللِعليهاا ِنكنمِنالصادق۪ني8الكذِب۪ني
zaman kabul etmeyin. Onlar
ٌ اب َحك ٌ الل تَ َّوَ ّٰ ح ُت ُه َوا َ َّن ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ َ
َ ْ ْم َو َر
tamamen günahkârdırlar. 10۟ ۪يم ولول فضل اللِ علي
5. Ancak bundan sonra sıt-
kı hulus ile tevbe edip ıslah
olanlar müstesnadır. Çünkü
defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah’ın lânetinin
Allah çok bağışlayıcı ve mer-
kendi üzerine olmasını dilemesidir.
hametlidir.
8. 9. Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna
6. 7. Eşlerine zina isnadın-
dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi, beşin-
da bulunup da kendilerinden
ci defa da, eğer kocası doğru söyleyenlerden ise Allah’ın
başka şahitleri olmayanlara
gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden ce-
gelince, onların her birinin şa-
zayı kaldırır.
hitliği, kendisinin doğru söyle-
yenlerden olduğuna dair dört 10. Ya Allah’ın size bol lütfu ve merhameti bulunmasay-
defa Allah adına yemin ede- dı ve Allah, tevbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi
rek şahitlik etmesi, beşinci olmasaydı!
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
350 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ُ َ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ ُ ّٰ َ ْ َ ٰ ٓ ُ َ
birbirinizin ağzından alıyor-
َ
لول فضل اللِ َعليْ ْم و13 ِند اللِ ه ُم الك ِذبُون فا۬ولئ ِك ع sunuz, hakkında bilgi sahibi
olmadığınız şeyi ağızlarınız-
ٌ ض ُت ْم ف۪يهِ َع َذ ْ َ َ َٓ ْ ُ َّ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ َ ْ َو َر
اب ح ُت ُه ِيف ادلنيا والخِرة ِ لمسم ۪يف ما اف da geveleyip duruyorsunuz.
Bunun önemsiz olduğunu sa-
َ ُ ْ َ َ ُ ُ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ ْ
ا ِذ تلق ْون ُه بِالسِنتِ ْم َوتقولون بِاف َواهِ ْم مَا ليَْس14 ۪يم ٌۚ عظ
َ nıyorsunuz. Hâlbuki bu, Allah
katında çok büyük bir suçtur.
َٓ َ ٌ اللِ َعظ ّٰ َ ْ َ ُ َ ً ّ َ ُ َ ُ َ ْ َ َ ٌ ْ ُ َ
َول ْول15 ۪يم ل ْم بِه۪ عِلم وتسبونه هيِناۗوهو عِند 16. Onu duyduğunuzda:
َ َ َ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ َ َ ْ َ ٓ َ َ ُ ُ َ َ ْ ُ ْ ُ ُ ُ ُ ْ َ ْ
«Bunu konuşup yaymamız
ا ِذ س ِمعتموه قلتم ما يون نلا ان نتكم بِهذاۗ سبحانك bize yakışmaz. Hâşâ! Bu, çok
َ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ُ ُ ُ َ
büyük bir iftiradır» demeli de-
ٌ ان َعظ ٌ َُْ َ ٰ
الل ان ت ُعودوا ل ِ ِمثل ٓ ِ۪ه ابَ ًدا يعِظم16 ۪يم هذا بهت ğil miydiniz?
َ َ َ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ٰ ْ َ َ ْ ُّ ۙ ٌ َ ٌ َ َ
19 الل َي ْعل ُم َوان ُت ْم ل ت ْعل ُمون
18. Ve Allah âyetlerini size
عذاب ال۪يم ِيف ادلنيا والخِر ۜة ِ و açıklıyor. Allah, çok iyi bilir,
ٌ ُ َ ّٰ َّ َ َ ُ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ْ َ َ ْ َ َ
ٌ۟ الل َر ۫ؤف َرح
hüküm ve hikmet sahibidir.
20 ۪يم ولول فضل اللِ عليم ورحته وان 19. İnananlar arasında
çirkin şeylerin yayılmasını
arzulayan kimseler için
11. O ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir dünyada da ahirette de çetin
guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine bir ceza vardır. Allah bilir, siz
o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kişiye, günah olarak bilmezsiniz.
ne işlemişse onun karşılığını görecektir. Onlardan elebaş- 20. Ya sizin üstünüze
lık yapıp bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de Allah’ın lütuf ve merhameti
çok büyük bir azap vardır. olmasaydı, Allah çok şefkatli
12. Bu iftirayı işittiğinizde, gerçeği bilen erkek ve kadın ve merhametli olmasaydı!
müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da:
«Bu, apaçık bir iftiradır» demeleri gerekmez miydi?
13. Onların da bu konuda dört şahit getirmeleri gerek-
KUR’AN-I KERİM MEALİ 351
ANA SAYFAYA DÖN
َ َْ ْ َ
31. Mümin kadınlara da
ْم ُ َ َ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ً َ َ َٓ ُ
ۚ تدوا ف۪يها احدا ف تدخلوها حىت يؤذن ل ِ فا ِن لم
söyle: Gözlerini haramdan
korusunlar; namus ve
َالل بما ُ ّٰ ۜ ْم َو ُ َ ٰ َْ َُ ُ ْ َ ُ ْ ُ ُ َ َ َِْ
جعوا هو ازك ل ِ جعوا فار ِ وان ق۪يل لم ار
iffetlerini esirgesinler.
ِ Görünen kısımları müstesna
ً ُ ُ َ َْ ٌ َُ ْ ُ َْ َ َ َْ ٌ َ َ ََُْ
اح ان ت ْدخلوا ُب ُيوتا ليس عليم جن28 تعملون عل۪يم
olmak üzere, zînetlerini teşhir
etmesinler. Başörtülerini,
َ ُ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ٌ َ َ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ
الل َي ْعل ُم مَا تبْ ُدون غي مسكون ٍة ف۪يها متاع ل ۜم و
yakalarının üzerine kadar
örtsünler. Kocaları, babaları,
صارِه ِْم َ ْ ۪ني َي ُغ ُّضوا م ِْن اَب َ قُ ْل ل ِلْ ُم ْؤ ِمن29 ون َ ُُْ َ َ َ
وما تتم
kocalarının babaları, kendi
oğulları, kocalarının oğulları,
ي ب ِ َما ٌ الل َخب َ ّٰ وج ُه ۜ ْم ذٰل َِك ا َ ْز ٰك ل َ ُه ۜ ْم ا َِّن َ ح َفظُوا فُ ُر ْ َو َي erkek kardeşleri, erkek
۪ kardeşlerinin oğulları, kız
َُّب ُعوَتلِه َّن ا َ ْو ا ِْخ َوانِه َّن ا َ ْو َب ۪نٓى ا ِْخ َوانِه َّن ا َ ْو َب ۪نٓى ا َ َخ َواتِهن
göstermesinler. Gizlemekte
ِ ِ ِ ِ oldukları zînetleri anlaşılsın
ُ ْ َ َ َّ َ َّ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َّ َٓ ْ َ diye ayaklarını yere
ول ِ يا ۬ ِ او ن ِسائ ِ ِهن او ما ملكت ايمانهن اوِاتلابِع۪ني غ vurmasınlar. Ey müminler!
kölelerinizden ve cariyeleri-
ُ ُ ُ ْ ٰ َ َ ْ ُ ََْ
َّ ْم َو
۪نيم ِْنع َِبادِك ْم َوا ِ َٓمائ ِ ۜ ْمَ ال
nizden uygun olanları evlen-
dirin. Eğer bunlar fakir iseler, ِ الص حواالياممِن ِ وان
Allah lütfu ile onların ihtiya-
ٌ الل َواس ٌِع َعل ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ْ ُ َ َٓ َ ُ ُ ُ َ ْ
ُ ّٰ ضلِه۪ۜ َو
cını giderir. Allah, lütfu geniş 32 ۪يم ا ِن يونوا فقراء يغن ِ ِهم الل مِن ف
olan ve her şeyi bilendir.
ُالل ّٰ ُ ُ َ ْ ُ ّٰ َ ً َ َ ُ َ َ َ َّ ْ َ ْ َْ َ
33. Evlenme imkânını bu- يدون ن ِاحا حىت يغن ِيهم ِ وليستعفِِف ال۪ين ل
ُ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ
ت ا ْي َمان ْم
lamayanlar ise, Allah, lütfu ile
onların ihtiyacını giderinceye مِن فضل ِه۪ۜ وال۪ين يبتغون الكِتاب مِما ملك
َّ ّٰ ُ ُٰ ً ْ َ ْ َ ْ ُ ََ
الٓي ۪ ِياۗ َواتوه ْم م ِْن مَا ِل الل فكت ُِبوه ْم ا ِن عل ِْم ُت ْم ف۪ي ِهم خ
kadar iffetlerini korusunlar.
Ellerinizin altında bulunan-
َ َ ْ َ ْ َٓ ْ َ َ ُ َ ُ ْ ُ َ ُ ٰٰ
اتي ۜ ْم َولت ِرهوا ف َت َيات ِ ْم ع الِغاءِ ا ِن ا َردن تَ ُّص ًنا
lardan “hürriyetine kavuşmak
isteyenlerle, eğer kendilerin-
اب ٌۜ ح َ يه َم ْو ٌج م ِْن فَ ْوقِه۪ َم ْو ٌج م ِْن فَ ْوقِه۪ َس ُ ج َي ْغ ٰش ّ ِّ ُ۪يف َبْر ل dan nasibi yoktur.
ٍ ٍ 41. Göklerde ve yerde bu-
ُ اللِ ال ْ َمص ّٰ َ ِ َ ْ َ ْ َ
kü Allah’ındır; dönüş de an-
حابًا ث َّم
ُ َ َ
الل يُ ْز۪يج س َ ّٰ اَل َ ْم تَ َر ا َ َّن42 ۪ي ض وال ۚ ِ والر cak O’nadır.
َ ْ َ َ ْ ْ َ َ َ ً َ ُ ُ ُ َ ْ َ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ ّ َ ُ
۪ۚ ِ ِتى ال َودق ي ُر ُج م ِْن خ
43. Görmez misin ki
ل يؤل ِف بينه ثم يعله ركما ف Allah bir takım bulutları
َٓ َ ْ َ ُ َ َّ ن ُل م َِنََُّ
sevk ediyor; sonra onları bir
ُ ش
اء ۪يها م ِْن بَ َر ٍد ف ُيص۪يب بِه۪ من ي
َ الس َٓماءِ م ِْن ج َبال ف
ٍ ِ ِ وي araya getirip üst üste yığıyor.
َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َ َ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ
َ ْ لب
İşte görüyorsun ki bunlar
43 ِصا ۜر رفه عن من يشا ۜء ياد سنا برقِه۪ يذهب بِا ِ وي arasından yağmur çıkıyor. O;
gökten, “oradaki dağlardan”
dolu indirir. Artık onu dilediğine
isabet ettirir; dilediğinden de
37. Birtakım insanlar ki, onlar, ne ticaret ne de alış-ve- onu uzak tutar; bulutlardan
rişin kendilerini Allah’ı zikirden, namaz kılmaktan ve zekât çıkan şimşeğinin parıltısı
vermekten alıkoyamadığı kimselerdir. Onlar, kalplerin ve neredeyse gözleri alır!
gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.
38. Çünkü Allah, onları yaptıklarının en güzeli ile
mükâfatlandıracak ve lütfundan onlara fazlasıyla verecektir.
Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.
39. İnkâr edenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöller-
deki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet ona
vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanı
KUR’AN-I KERİM MEALİ 355
44. Allah, gece ile gündü- 18. CÜZ ُ ْ َ ا355
َ َ ل ْز ُء اثلَّام َِن َع
ش NUR SÛRESİ
ٰ َ ُ ُ ٰ ُ َٓ َ ْ َ
dilediği şeyi yaratır; şüphesiz
َو َيقولون ا َم َّنا46 ۪ي َ ْ ُ ص الل َي ْهد۪ي من يش ُ ّٰ َو
Allah her şeye kadirdir.
ٍ اط مستق ٍ َ ِ اء ا ِل
َ ٰ ْ ٌ َ ّٰ َ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ ّٰ
يق مِن ُه ْم م ِْن َب ْع ِد ذل ِۜك الر ُسو ِل واطعنا ثم يتول ف ۪ر َّ اللِ َوب
46. And olsun biz açık se-
çik âyetler indirdik. Allah, di- ِ ِب
lediğini doğru yola iletir.
َم ُ ْ َ ُ َ َ ّٰ َ ُٓ ُ َ ِ َ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٓ ۬ ُ َٓ َ
47. «Allah’a ve Peygam- ِ
واذا دعوا ا ِل اللِ ورسول۪ ِلح47 وما اولئ ِك بِالمؤمن۪ني ِ
ber’e inandık ve itaat ettik»
ال ُّق َ ْ ْن ل َ ُه ُم ُ َ َِْ َ ُ
وان ي48 يق مِن ُه ْم ُم ْع ِرضون
ْ ٌ َ َ ْ ََُْ
بينهم ا ِذا ف ۪ر
diyorlar; ondan sonra da içle-
َ ُ ََ ْ َ َ ْ َِ ٌ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ٓ ْ
ارتابُٓوا ام يافون َۜ يَاتُوا ا ِلْهِ ُمذ ِعن
rinden bir grup yüz çeviriyor.
Bunlar inanmış değillerdir. ا ۪يف قلوب ِ ِهم مرض ام49 ۪ني
َ َّ ُ َ ٰٓ ُ ْ ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ
48. Onlar, aralarında hü- 50 ون ۟ الل َعليْ ِه ْم َو َر ُسو ُلۜ بَل ا ۬ولئ ِك ه ُم الظال ُِم ان ي۪يف
ّٰ َ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َّ
küm vermesi için Allah’a ve
ُ ْ
Peygamber’e çağırıldıkların- ول۪ ِلَح َم ِ ۪ني ا ِذا ُد ُٓعوا ا ِل اللِ َو َر ُس ا ِنما كن قول المؤ ِمن
ْ ْ ُ َ ٰٓ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ َْ
da, bakarsın ki içlerinden bir
َ ْ
kısmı yüz çevirip dönerler. 51 بَي َن ُه ْم ان َيقولوا َس ِمع َنا َواطع َن ۜا َوا ۬ولئ ِك ه ُم ال ُمفل ُِحون
49. Ama eğer hak kendi
lehlerine ise, ona gönülden
ُالل َو َي َّت ْقهِ فَا ُ ۬ولٰٓئ َِك ُهم َ ّٰ خَش ْ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ
َو َم ْن يُ ِطعِ الل ورسول وي
ْ َ َ َ َ َ ّٰ َْ َ َٓ ْ
َواق َس ُموا بِاللِ َج ْه َد ا ْي َمان ِ ِه ْم لئ ِْن ا َم ْرت ُه ْم لَخ ُر ُج َّۜن52 الفائ ُِزون
bağlı olarak saygı ile gelirler.
ح ِْز ٌب
50. Kalplerinde bir hasta- 4
َ ُ َ ٌ الل َخب َ ّٰ اع ٌة َم ْع ُروفَ ٌةۜ ا َِّن َ ُ ُْ َ ُْ
53 ي ب ِ َما ت ْع َملون َ ط
ۚقل ل تقسِموا
lık mı var; yoksa şüphe için-
de midirler, yoksa Allah ve ۪
Resûlünün kendilerine zulüm
ve haksızlık edeceğinden mi
korkuyorlar? Hayır, asıl za- 52. Her kim Allah’a ve resulüne itaat eder, Allah’a say-
limler kendileridir! gı duyar ve O’ndan sakınırsa, işte asıl bunlar bahtiyarlığa
51. Aralarında hüküm ver- erenlerdir.
mesi için Allah’a ve Resûlüne 53. Onlar, sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde
davet edildiklerinde, mümin- mutlaka savaşa çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri
lerin sözü ancak «İşittik ve ile Allah’a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin. İtaatiniz
itaat ettik» demeleridir. İşte malûmdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
asıl bunlar kurtuluşa erenler-
dir.
َ خلََف َّال ْ َْ َ َ َْ َ ْ َ َ َّ
ات ل َي ْس َتخلِف َّن ُه ْم ِيف ال ْرِض كما است
56. Namazı kılın; zekâtı
۪ين ِ الص
ِ ال verin; Peygamber’e itaat edin
َ َ َ ٰ َْ َّ َ ْ ُ َ َّ َ ّ َ ُ َ َ ْ ْ َ ْ
ارتض ل ُه ْم َولُ َب ّ ِدنلَّ ُه ْم ۪ين ُه ُم الِي
ki merhamete nail olasınız.
كن لهم دِ مِن قبل ِ ِهمۖ ولم 57. İnkâr edenlerin, yeryü-
َك َفر َ ْ َ َ ٔ ً ْ َ َ ُ ْ ُ َ َ ُ ُ ْ َ ًۜ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ْ
شكون ۪بشيـۜاومن ِ مِنبع ِدخوف ِ ِهمامنايعبدونن۪ىلي
zünde Allah’ı âciz bırakacak-
larını sanmayasın! Onların
ُ ٰ َ َ ٰ َّ ُ ََ َ ُ َ ْ ُ ُ َ ٰٓ ۬ ُ َ َ ٰ َ ْ َ
واق۪يموا الصلوة واتوا55 بعد ذل ِك فاولئ ِك هم الفا ِسقون
varacağı yer cehennemdir.
Ne kötü varış yeri!
َ َ َ َ َّ ُ ُ ْ ْ َ ْ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ُ َ ْ
na girmemiş olanlar, sabah
ت ْ ك يا ايها ال۪ين امنوا ل ِيستاذِنم ال۪ين مل57 ۪ي ۟ المص namazından önce, öğleyin
َ ٰ َ ْ ُ ْ َ ُ ُْ
soyunduğunuz vakit ve yat-
َّ َ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َّ َ ْ ُ ُ َ ْ َ
ات ٍۜ ايمانم وال۪ين لم يبلغوا اللم مِنم ثلث مر
sı namazından sonra sizden
üç defa izin istesinler. Bunlar,
َِ الظهية َّ َ ْ ُ َ َ َ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ ٰ َ ْ َ ْ
۪ مِن قب ِل صلوة ِ الفج ِر وح۪ني تضعون ثِيابم مِن
mahrem halde bulunabilece-
ğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin
ُ َ َ ُ َ َ ْ َ ُ ٰ َ ۠ َٓ ْ ٰ َ ْ َ ْ َ
ات ل ۜ ْم ليَْس َعليْ ْم ٍ ومِن بع ِد صلوة ِ العِشا ِء ثلث عور
dışında ne sizin için ne de on-
lar için bir mahzur yoktur. Bir-
َٰ ُ ُ ْ ُ َ َ َ ُ َ ُ ْ ٌ َُ ْ َْ َ َ َ
اح َبع َده َّۜن ط َّوافون عليْ ْم َبعض ْم ع
birinizin yanına girip çıkabilir-
ولعلي ِهم جن siniz. İşte Allah âyetleri size
ٌ ۪يم َحك ُ ّٰ ات َو
ٌ الل َعل َ ٰ ْ ُ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ ْ
ۜ ٍ َبع
böyle açıklar. Allah; bilendir,
58 ۪يم ِ ۜ ض كذل ِك يبِني الل لم ال
ي hüküm ve hikmet sahibidir.
ُ ْ َ ٰٓ َ ُ ّ َ َ
anahtarlarını uhdenizde bu-
ًۜ َ ّ َ ً َ َ َ ُ ّٰ ْ ْ ً َّ َ ْ ُ
سم تِية مِن عِن ِد اللِ مباركة طيِبة ِ فسلِموا ع انف
lundurduğunuz yerlerde ya-
hut dostlarınızın evlerinde
َ ُ َ ُ َّ َ َ ٰ ْ ُ ُ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ َ ٰ َ
۟ ات ل َعل ْم ت ْعقِل
yemek yemenizde bir sakın-
ca yoktur. Toplu halde veya 61 ون ِ كذل ِك يبِني الل لم الي
ayrı ayrı yemenizde de bir
sakınca yoktur. Evlere girdi-
ğiniz zaman, Allah tarafından
mübarek ve pek güzel bir ya-
şama dileği olarak kendinize
selâm verin. İşte Allah, dü-
şünüp anlayasınız diye size
âyetleri böylece açıklar.
َ ِ َو ٌ َّ ّ َ ّ َْ ُْ ُورة
َ ُس
ه كية َ ِ ك َّية َوم
ِه ٌ
ِ ان َم ْ الف ُرق َ ُان
ْ
ِ سورة ِالفرق
َ ُ
Bismillâhirrahmânirrahîm
ً ٰ ً ٰ َ َ ُ ُ ْ ْ َ َ َ ٌ SÛRESİ
ايَة سبع َووسسببععو َسبٌْع
25 – FURKAN
نيَة ون ا ْ َ
1. 2. Âlemler için uyarıcı
olsun diye kuluna Furkan’ı
َّ ح ٰمن
الرح۪ي ِم ْ َّ ّٰ
ِ ﷱ اللِ الر
indiren, göklerin ve yerin
َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ُ َ َّ َ ً َ
mülkünde ortağı bulunmayan,
ْخ ْذ َو َ ًدلا َولَمِ
َّل ْرِض َول َ ْم َيت
ِ ال۪ي ل ملك السمو1ۙنذ۪يرا
ات وا
her şeyi yaratıp ona bir nizam
veren ve mukadderatını tayin
ً شٔ َف َق َّد َرهُ َت ْقد ْ َ َّ ُ َ َ َ َ ْ ُ ْ ٌ َ ُ َ ْ ُ َ
2 ۪يرا ٍ ك وخلق كل ِ شيك ِيف المل
۪ ين ل
eden Allah, yüceler yücesidir.
َْ ُْ َُ ُ
18. CÜZ ان
ِ سورة الفرق360 FURKAN SÛRESİ 16. Onlar için orada ebedî
kalmak üzere diledikleri her
ً َ َ ً ُّ َ َ َ َ ُ َ َ ك َ َ ْ ْ ََُْ َ şey vardır. İşte bu, Rabbinin
12 ۪يد س ِمعوا لها تغيظا وزف ۪يا ٍ ان بع ٍ ا ِذا راتهم مِن م yerine getireceğini bildirdiği
َ ُ َ َ َ َّ َ ُ ً ّ َ ً َ َ َ ْ ُ ْ ُ َٓ
۪ني دع ْوا ه َنال ِك َواِذا القوا مِنها مكانا ضيِقا مقرن
bir vaattir.
17. O gün Rabbin onları ve
ً اد ُعوا ُث ُب ْ َ ً َ ً ُُ َ ْ َْ ُ ْ َ َ ً ُث ُب Allah’tan başka taptıkları şey-
ورا حدا و ِ لتدعوا الوم ثبورا وا13 ورۜا leri toplar da, der ki: Şu kulla-
ْ َّ ْ ُ ْ ُ َّ َ ْ َ ٌ ْ َ َ ٰ َ ْ ُ ً َ
َۜ ل اتل۪ى ُوع َِد ال ُم َّت ُق
rımı siz mi saptırdınız, yoksa
ون ِ قل اذل ِك خي ام جنة ال14 كث۪يا kendileri mi yoldan çıktılar?
َ ُ َٓ َ َ َ ْ ُ َ ً َ َ ً ٓ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ
لهم ف۪يها مايشاؤ۫ن15 كانت لهم جزاء ومص۪يا
18. Onlar: Seni tenzih ede-
riz. Seni buyruğun hilafına
ْش ُهم ُ ُ ْ َو َي ْو َم َي16 ك َو ْع ًدا َم ْس ُؤ ً۫ل َ َّ َٰ َ َ َ َ
ِ ۪ين كان ع رب ۜ ادل ِ خ
evliya edinmek bize yaraş-
maz; fakat onlar ve ataları
ْ َ ْ َ ْ َ ُ ُ َ ّٰ ُ ْ َ ُُْ َ َ َ
ون اللِ ف َيقول َءان ُت ْم اضلل ُت ْم
senin rahmetin karşısında şı-
ِ وما يعبدون مِن د mardılar, sonunda zikri unut-
َ َ َ ْ ُ ُ َ َ َّ ُّ َ ُ ْ َ َٓ ُ ٰٓ
قالوا سب17 الس ۪بيۜل ع َِباد۪ي هؤ۬لءِ ام ه ْم ضلوا
tular, derler.
حانك 19. İşte onlar, söyledikleri-
َخ َذ م ِْن ُدون َِك م ِْن ا َ ْو ِلَٓاء َّان يَنْ َبغ۪ى َنلَ ٓا ا َ ْن َنت َ َ َ
ما ك
ِ
nizde sizi yalancı çıkardılar.
Artık ne azabınızı geri çevi-
ًال ِْك َر َوَكنُوا قَ ْوما ّ َ َ ْ ُ َ ٓ َ ٰ َ ْ ُ َ ْ َّ َ ْ ٰ َ
حّٰىت ن ُسوا ن متعتهم واباءهم ِ ول
rebilir, ne de bir yardım temin
ۚ edebilirsiniz. Emri ilahi hila-
َ ُ َ ْ َ َ َ ۙ َ ُ ُ َ َ ْ ُ ُ َّ َ ْ َ َ ً ُب fına zulmedenlere büyük bir
۪يعون فقد كذبوكم بِما تقولون فما تستط18 ورا azap tattıracağız!
َ ْ ُ ُ ْ ْ ً ْ َصفًا َو َل ن
راۚ َو َم ْن َيظل ِ ْم مِن ْم ن ِذق ُه َعذابًا ْ َ 20. Senden önce gönder-
َْ ُْ َُ ُ
19. CÜZ ان
ِ سورة الفرق362 FURKAN SÛRESİ 37. Nuh kavmine gelince,
peygamberleri yalanladıkla-
ً ْ َ َ َ ْ َ َ ّ َ ْ َ َ ْ َّ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َ rında onları, suda boğduk ve
33 جئناك بِال ِق واحسن تفس۪يۜا ِ ول ياتونك بِمث ٍل ا ِل kendilerini insanlar için bir ib-
ََاب ْ َ ُ َْ َٰ ْ َ َ َ ً ُّ َ َ ً َ َ
ِ ولقد اتينا موس ال34۟ مكانا َواضل َس ۪بي
38. Âd’ı, Semûd’u, Res
halkını ve bunlar arasında
َ ْ ْ َُ َ ٰ َ َ ْ َ َ
فقل َنا اذه َبٓا35 ۚج َعل َنا َم َع ُٓه اخاهُ ه ُرون َو ۪زيرًا
daha birçok nesilleri de…
و
ُ َ ْ َّ َ َ َ َ ٰ ُ َّ َ َ َّ ِ ْ َ ْ َ
39. Onların her birine mi-
36 ۪يۜا ً اه ْم تَ ْدم ا ِل القوم ال۪ين كذبوا بِايات ِن ۜا فدمرن saller getirdik; hepsini kırdık
geçirdik.
ُ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ ُّ َّ َ َ ُ َ
ج َعل َناه ْم وح لمَّا كذبُوا الرسل اغرقناهم و ٍ َوق ْو َم ن 40. And olsun ki, bunlar
ً َ ً َ َ َ َّ َْ ْ َ ً ٰ
belâ ve felâket yağmuruna
َو َعدا37 ۚابا ال۪يمًا ِلناِس ايَةۜ َواع َتدنا ل ِلظالِم۪ني عذ َّ ل tutulmuş olan o beldeye uğ-
َ َ ٰ َ ْ َ ً ُ ُ َ ّ َّ َ َ ْ َ َ َ ُ َ َ
ramışlardır. Peki, onu gör-
ً
38 وثمود۬ا واصحاب الر ِس وقرونا بني ذل ِك كث۪يا müyorlar mıydı? Hayır, bun-
ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ َ ْ َ ْ ُ ٓ َّ َ ْ َ ْ َ َ
41. Seni gördükleri zaman:
ع القريةِ اتل۪ى ام ِطرت مطر السو ۜ ِء افلم يونوا «Bu mu Allah’ın peygamber
َ َ ً ون ن ُ ُش َ ُ َْ َ ُ َ َْ ََْ ََ
َواِذا َرا ْو َك40 ورا
olarak gönderdiği!» diyerek
يرونهاۚ بل كانوا ل يرج hep seni alaya alıyorlar.
ً ُ ّٰ ث َ َ َ َّ َ ٰ َ ً ُ ُ َّ َ َ ُ َّ َ ْ
41 الل َر ُسول
42. «Şayet biz tanrılarımı-
خذونك ا ِل هزوۜا اهذا ال۪ي بع ِ ا ِن يت za inanmakta sebat göster-
َ َ َ ْ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َ ٰ ْ َ َ ُّ ُ َ َ َ ْ
بنا َعليْ َهۜا َو َس ْوف
meseydik, gerçekten o bizi
ضلنا عن ال ِهتِنا لول ان ص ِ ا ِن كاد ل neredeyse tanrılarımızdan
44. Yoksa sen, onların ço- 19. CÜZ َ َ اتلاس َِع َع
ش ُ ْ َ ا363
َّ ل ْز ُء FURKAN SÛRESİ
ّٰ ُ ْ َ ُُْ َ َ َ َ ُّ َ َ َ َ ً ْ َ
mışızdır; ama âdemoğlunun
çoğu küfürlerinde ısrar etmiş- الل
ِ ِ ون د ِن م ون د ب ع ي و 54 ا ً
۪ير د صهرا ۜ وكن ربك ق ِ و
lerdir.
ً َ ّ َ ٰ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ ُ ُّ ُ َ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ
51. Şayet dileseydik, elbet 55 مال ينفعهم ول يضه ۜم وكن الكاف ِر ع ربِه۪ ظ ۪هيا
her beldeye bir uyarıcı gön-
derirdik.
52. O halde, kâfirlere bo- 54. O sudan bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyet ba-
yun eğme ve bununla onlara kımından akrabağlığına dönüştüren O’dur. Rabbinin her
karşı olanca gücünle büyük şeye gücü yeter.
bir savaş ver! 55. Allah’ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de zarar vere-
53. Birinin suyu tatlı ve meyen şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı olan kimse Rabbine
susuzluğu giderici, diğerinin- karşı uğraşıp durmaktadır.
ki tuzlu ve acı iki denizi salı-
veren ve aralarına bir engel,
aşılmaz bir set koyan O’dur.
َْ ُْ َُ ُ
19. CÜZ ان
ِ سورة الفرق364 FURKAN SÛRESİ ratan, sonra Arş’ı yed-inde
tutan Rahmân’dır. Bunu bir
ْم ُ ُ َ ْ َ َٓ ْ ُ ً َ َ ً ّ َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ َٓ َ bilene sor.
قل ما اسـٔل56 وما ارسلناك ا ِل مبِشا ونذ۪يرا
ً َ ّ َ ٰ َ َّ َ ْ َ َ َٓ ْ َ َّ ْ َ ْ ْ َ َ
60. Onlara: Rahmân’a
57 خذ ا ِل ربِه۪ س ۪بي ِ عليهِ مِن اج ٍر ا ِل من شاء ان يت secde edin! Denildiği zaman:
ٰ ََ َْ ْ ّ ََ ُ َُ َ َّ ّ َ ْ َ َ ْ َّ َ َ َ
«Rahmân da neymiş! Bize
۪ح ال۪ي ل يموت وسبِح ِبم ِد ۪هۜ وكف بِه ِ وتوك ع ال
emrettiğin şeye secde eder
ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َ ْ َّ ُ َّ َ َّ ََُْ َ
ش ۛ ا َّلرح ٰ ُن ۚ ِ َوما بينه َما ۪يف ِستةِ ايا ٍم ثم استوى ع العر
61. Gökte burçları var
eden, onların içinde bir çerağ
ُ َ ْ َّ
ِلرح ٰ ِن قالوا ج ُدوا ل ُ اسْ ۪يل ل َ ُه ُم
َ َ َ ً فَ ْس َـ ْٔل به۪ َخب
ve nurlu bir ay barındıran
واِذا ق59 يا ۪ ِ
ٌَس ْج َدة Allah, yüceler yücesidir.
َ ُ ْ َ َ َّ ٰ ْ َّ ُ َ َ ُ ُ َ َ َ ْ َ َ َّ َّ َ ْ َ
ile yürürler ve kendini bilmez
وعِباد الرح ِن ال۪ين يمشون62 ان يذكر او اراد شكورا ً kimseler onlara laf attığında
َ ُ َ َ ُ َْ ُ ُ َ َ َ َ َ ً ْ َ ْ َ ْ َ َ
dahi «Selam!» derler;
63 الاهِلون قالوا َسمًا ع الرِض هونا واِذا خاطبهم 64. Onlar ki, gecelerini
َ ُ ُ َ َّ َ َ ُ َ َ َّ َ
۪ين َيقولون وال64 يتون ل َِر ّب ِ ِه ْم ُس َّج ًدا َوق َِيامًا
Rablerine secde ederek ve
وال۪ين ي ۪ب kıyama durarak geçirirler.
َ َ َ َ َّ
اب َج َه َّن َمۗ ا ِن عذ َاب َها كان َ َر َّب َنا اْصْف َع َّنا َع َذ 65. Ve şöyle derler: Rabbi-
ِ miz! Cehennem azabını üze-
َٓ َ َّ َ َ َ ْ َ َٓ َ َّ َ
۪ين ا ِذا وال66 اءت ُم ْس َتق ًّرا َو ُمقامًا ا ِنها س65 ۗغ َرامًا
rimizden sav. Çünkü o geçici
değil.
َ َ ٰ ََْ َ ََ ُُ ْ َ َْ َ ُ ْ ُ َْ ُ ََْ
67 ني ذل ِك ق َوامًا سفوا ولم يقتوا وكن ب ِ انفقوا لم ي
66. Orası cidden ne kötü
bir kalınacak ve ikamet edile-
cek yeridir!
56. Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönder- 67. Onlar ki, harcadıkla-
dik. rında ne israf ne de cimrilik
ederler; ikisi arasında orta bir
57. De ki: Buna karşılık, sizden, Rabbine doğru bir yol
yol tutarlar.
tutmayı dileyen kimseler olmanız dışında herhangi bir üc-
ret istemiyorum.
58. Sen ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip da-
yan. O’nu Hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından ha-
berdar olan ancak O’dur.
59. Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde ya-
68. Yine onlar ki, Allah’tan 19. CÜZ َ َ اتلاس َِع َع
ش ُ ْ َ ا365
َّ ل ْز ُء FURKAN SÛRESİ
َ َ َ َ َ َ ْ َ ّ َ ُ ّٰ ُ ّ َ ُ
70.Ancak tevbe ve iman
70 ورا َرح۪يمًا ً الل َغ ُف ُ ّٰ كن ات و ٍۜ يب ِدل الل سيِـٔات ِ ِهم حسن
edip sâlih amel işleyenler
ُّ َ ُ 366
19. CÜZ ورةُ الش َع َٓراء س ŞUARA SÛRESİ gelmez ki, ondan yüz çevir-
mesinler.
ْ َّ ّٰ
َّ ح ٰمن 6. «O yalandır» derler; fa-
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر kat alay edip durdukları şey-
َ َْ
ل َعلك بَاخ ٌِع نف َسك2 ني
َ َّ َ ُ ْ ات الْك َِتاب ال ُ َك اٰي َ ْ ۜٓ ٓ ٰ lerin haberleri yakında onlara
ِ ۪ ِب م ت ِل1 طسم ح ِْز ٌبgelecektir.
2
َّ ن ْل َعلَيْه ْم م َِن
ْ الس َٓماءِاٰيَ ًة َف َظ َّل ّ َ شا ْ ُن
ََ ْ َ ونُوا ُم ْؤ ِمن ُ َ َّ َ 7. Yeryüzüne bir bakmaz-
ت ِ ِ ن ِن ا 3 ۪ني الي lar mı? Orada her güzel çift-
ْ َّ َ ْ ْ َ اق ُه ْم لَهَا َخاضع ُ َْ َ ten nice bitkiler yetiştirdik.
الرح ٰ ِن َومَا يَات۪ي ِه ْم م ِْن ذِك ٍر مِن4 ۪ني ِ اعن 8. Şüphesiz bunlarda bi-
ْ َ َّ َ
فق ْد كذبُوا ف َس َيات۪ي ِه ْم5 ۪ني
ََ َ ُمْ َدث ا َِّل َكنُوا َعنْ ُه ُم ْعرض
rer nişâne vardır; ama çoğu
ِ ٍ iman etmezler.
ْ َْ َ َْ َ َ َ َ ُ ُ َ ُ ٰٓ ْ َ
ا َول ْم يَ َر ْوا ا ِل ال ْرِض ك ْم انبَت َنا6 انبؤ۬ا مَا كنوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن
9. Şüphe yok ki Rabbin,
mutlak galip ve engin merha-
ُ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ًۜ َ ٰ َ َ ٰ َّ َ ْ َ ُّ ْ َ met sahibidir.
ثه ْم ا ِن ۪يف ذل ِك لية وما كن اك7 ي ٍ ۪ ك زو ٍج
رك ِ ف۪يها مِن 10. 11. Hani Rabbin
َ
ادى َر ُّبك ٰ َ َواِذْ ن9 ۪يم ُ ك ل َ ُه َو الْ َعز َ َّ َ َّ ِ َ َ ُم ْؤ ِمن
Mûsâ’ya: O zalimler güruhu-
ُ۟ الرح
َّ يز
۪ وان رب8 ۪ني na, Firavun’un kavmine git.
َ ُ ََ َ َ َّ َ ْ َ ْ ْ َ ٓ ٰ ُ
Hâlâ sakınmayacaklar mı on-
َ
11 ق ْو َم ف ِْرع ْو ۜن ال َي َّتقون10 ۪ۙني َ الظالِم ت القوم ِ موس ا ِن ائ lar? Diye seslenmişti.
20. Mûsâ: Ben, dedi, o işi o 19. CÜZ َ َ اتلاس َِع َع
ش ُ ْ َا
َّ ل ْز ُء 367 ŞUARA SÛRESİ
ُّ َ ُ
19. CÜZ ورةُ الش َع َٓراء س 368 ŞUARA SÛRESİ uydurduklarını yutuveriyor!
46. Sihirbazlar derhal sec-
ُالس َح َرة َّ اء َ َٓ فَلَمَّا ج40 ني َ ِالس َح َرةَ ا ِْن َكنُوا ُه ُم الْ َغال َّ لَ َع َّل َنا نَ َّب ُع deye kapandılar.
۪ ِ 47. 48. «Âlemlerin
َ َ َ
قال ن َع ْم41 ني َ ِج ًرا ا ِْن ُك َّنا َنْ ُن الْ َغال ْل َ َ َ َ َّ َ َ ْ َ ْ
ا نل ِن ئا ن و ع ر ف ِ ل وا
ُ َ
قال
ِ
Rabbine, Mûsâ ve Harun’un
۪ Rabbine iman ettik» dediler.
َْ ُ ْ َ ٰٓ
قال ل ُه ْم ُموس القوا مَٓا ان ُت ْم42 ني
َ َ َ َ ْم ا ًِذا لَم َن ال ْ ُم َق َّرب ُ َّ ِ َ
وان
۪ ِ 49. Firavun, dedi ki: Ben
size izin vermeden ona iman
ح ُن ْ َ فَاَلْ َق ْوا ح َِبال َ ُه ْم َوعِص َّي ُه ْم َوقَالُوا بع َّزة ِ ف ِْر َع ْو َن ا ِنَّا َنل43 ون َ ُْ ُ
ملق
ِِ
ettiniz ha! Demek ki o, size
ِ sihri öğreten büyüğünüzmüş!
َ ُ َْ َ ُ َْ َ َ َ َ ُ َ َ ٰ ُ ٰ ََْ َ ُ َ ْ Ama şimdi bileceksiniz: And
45 ون ۚ فالق موس عصاه فا ِذا ِه تلقف ما ياف ِك44 الغالِ ون olsun, ellerinizi ve ayaklarını-
ّ َر47 ۪ۙني َ قَا ُٓلوا ا ٰ َم َّنا ب َر ّب الْ َعالَم46 ۪ۙين َ الس َح َرةُ َساجد َّ ق َُْ zı çaprazlama kestireceğim,
ب ِ ِ ِ ِ َ ِ فال hepinizi astıracağım!
ُ ُ َ َ ُ َّ ْ ُ َ َ َ ٰ ْ َ َ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ٰ َ َ َ ُ ٰ َ ٰ ُ
يك ُم
50. «Zararı yok, dediler,
قال امنتم ل قبل ان اذن ل ۚم ا ِنه لك ۪ب48 موس وهرون biz şüphesiz Rabbimize dö-
ُ َ َ ُ َ َ َ َ َ َ َ ْ ّ ُ ُ َ َّ َ َّ
ِح َرۚ فل َس ْوف ت ْعل ُموۜن لق ّ ِط َع َّن ايْدِيَ ْم
neceğiz.»
ال۪ي علمم الس 51. «Biz, hemen iman
َٓ َ َ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ َ ْ ُ َ ّ ٰ ٓ َّ
yacağını umarız.»
ا ِنا نط َم ُع ان َيغفِ َر نلَا َر ُّب َنا خطايَانا50 ون ۚ ا ِنا ا ِل َربِنا منقل ُِب 52. Mûsâ’ya: Kullarımı
ُ َّ ْ َ َوا َ ْو َحيْ َنٓا ا ِٰل ُموٰٓس ا َ ْن ا51 ۪ني َ ا َ ْن ُك َّنٓا ا َ َّو َل ال ْ ُم ْؤ ِمن
geceleyin yola çıkar; çünkü
س ب ِ ِع َباد۪ٓي ا ِن ْم ِ ۟ ۜ takip edileceksiniz, diye vah-
َ َ َواِنَّا55ۙون َ ُ َٓ َ َ َ ْ ُ َّ َ ۙ َ ُ َ ٌ َ ْ َ
toplayıcılar gönderdi:
56ون َۜ ۪يعحَاذ ُِر ٌ لم واِنهمنلالغائ ِظ54لِشذِمةقل۪يلون 54. «Esasen onlar, sayıları
َ َ َ َ ُ ُ َ ۙ ُ ُ َ َّ َ ْ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ
az, bölük pörçük bir gurup-
58 ۙي
ٍ وز ومقا ٍم ك ۪ر ٍ وكن57 ون ٍ ات وعي ٍ فاخرجناهم مِن جن tur.»
61. İki topluluk birbirini gö- 19. CÜZ َ َ اتلاس َِع َع
ش ُ ْ َ ا369
َّ ل ْز ُء ŞUARA SÛRESİ
ُ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ًۜ َ ٰ َ َ ٰ َْٰ َْ ْ َ ُ
64. Ötekilerini de oraya
َّ
yaklaştırdık.
ثه ْم ا ِن ۪يف ذل ِك لية وما كن اك66 ين َۜ ث َّم اغ َرقنا الخ ۪ر
َ َ ُْ ُ ك ل َ ُه َو الْ َعز
65. Mûsâ ve beraberinde
َ َّ َ َّ ِ َ َ ُم ْؤ ِمن
bulunanların hepsini kurtar-
dık. َواتل عليْ ِه ْم68 ۪يم ُ۟ الرح َّ يز
۪ ب ر ن او 67 ۪ني
ُ َ َ َُُْ َ ََْ َ َ َ ْ َ ۢ َن َبا َ ا ِب ْ ٰره
66. Sonra ötekilerini suda
boğduk. قالوا70 ا ِذ قال ِلب۪يهِ وقو ِمه۪ ما تعبدون69 ۪يم
67. Şüphesiz bunda bir ib- ُ َ
قال هل ي َ ْس َم ُعون ْم71 ۪ني
َْ َ َ َ ص َنامًا َف َن َظ ُّل لَهَا َعكِف ْ َ َن ْع ُب ُد ا
ret vardır; ama çokları iman
َٓ ْ ُ َ َ ُّ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ
قالوا بَل َو َج ْدنا73 ضون او ينفعونم او ي72 ۙا ِذ تدعون
etmiş değillerdir.
68. Şüphesiz Rabbin, işte
َ َْ ُْ َ ََ َ َ َ ُ ْ َ ٰ َ َ َ َٓ ٰ
75 ۙ قال اف َرا ْي ُت ْم مَا كن ُت ْم تع ُب ُدون74 اءنا كذل ِك َيف َعلون
O, mutlak galip ve engin mer-
hamet sahibidir. اب
َّ ٓ َّ َ َ َْْ ُ ُ ٰ َْ
فا ِن ُه ْم َع ُد ٌّو ۪ل ا ِل َر َّب76 ان ُت ْم َوابَ ٓاؤ۬ك ُم الق َد ُمون
69. Onlara İbrahim’in habe-
rini de naklet.
ُ َّ ْ اََّل۪ي َخلَ َقن۪ى َف ُه َو َي77 ۪ۙني َ الْ َعالَم
َوال۪ي ه َو78 ۪ۙين
70. Hani o, babasına ve
kavmine: Neye tapıyorsunuz? ِ د ه
Demişti. َّ َ َْ ََُ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ
71. «Putlara tapıyoruz ve وال۪ي80 ۪ۖني ِ واِذا م ِرضت فهو يشف79 ۪ني ۙ ِ يطعِمن۪ى ويسق
َ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ ْ ُ َّ ُ ُ ُ
الٓي اط َم ُع ان َيغفِ َر ۪ل خ ٓط۪ئت۪ى
onlara tapmaya devam ede-
ceğiz» diye cevap verdiler. ۪ و81 ۙني ِ ۪ يم۪ين۪ى ثم ي
ي
72. İbrahim: Peki, dedi, yal-
َ ال ْ ََ ً ْ ُ
َّ ل ِْقن۪ى ب ْ َر ّب َه82 ادل۪ين ّ ََْ
vardığınızda onlar sizi işitiyor- 83 ۪ۙني ِ الص ِ ب ۪ل حكما وا ِ ِ ۜ يوم
lar mı?
73. Yahut size fayda ya da
zarar verebiliyorlar mı?
74. Şöyle cevap verdiler: 78. Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur.
Hayır, ama biz atalarımızı 79. Beni yediren, içiren O’dur.
böyle yapar bulduk.
80. Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur.
75. 76. İbrahim dedi ki: İyi
81. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur.
ama ister sizin, ister önceki
atalarınızın olsun, neye taptı- 82. Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum
ğınızı düşündünüz mü? O’dur.
77. İyi bilin ki onlar benim 83. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni sâlihler zümresine
düşmanımdır; ancak âlemle- kat.
rin Rabbi hariç;
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
370 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ُّ َ ُ
19. CÜZ ورةُ الش َع َٓراء س370 ŞUARA SÛRESİ Size yardım edebiliyorlar mı
veya kendilerine yardımları
ْ ْ َ ص ْدق يف اْلٰخِر َْ ْ َ
dokunuyor mu? Denilir.
َ َ َ
ِ َواج َعلن۪ى م ِْن َو َرثة84 ۙين ۪ ِ ٍ ِ ان ِس ل ل
۪ ل واجع 94. 95. Artık onlar, o az-
ُْ َ َ الضٓ ّال
َّ َ َ َ ُ َّ ٓ َ ْ ْ َ ۙ َّ َّ َ
gınlar ve İblis orduları, toptan
َول ت ِز ۪ين86۪ۙني واغفِر ِل ۪ب ا ِنه كن مِن85 جنةِ انلع۪ي ِم oraya tepetaklak atılırlar.
ُ ك ل َ ُه َو الْ َعز
ders vardır; ama çokları inan-
َ َّ َ َّ َ َ ْ ُ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ َ َ
104 ۪يم ُ۟ الرح َّ يز
۪ وا ِن رب103 وما كن اكثهم مؤ ِمن۪ني mazlar.
ُ ُ َ ْ َُ َ َ ْ َ وح ال ْ ُم ْر َسل ُ ُ ْ َ ْ َ َّ َ
104. Şüphesiz Rabbin,
ٌ ُوه ْم ن
وح ا ِذ قال لهم اخ105 ۪ۚني ۨ ٍ كذبت قوم ن işte O, mutlak galip ve engin
َ ُ َّ َ َ َ
merhamet sahibidir.
ُ َ َ ّٰ ُ َّ َ ٌ َ ٌ ُ ْ ُ َ ّ
108 ون ِۚ فاتقوا الل َواط۪يع107ۙ ا ِ۪ن لم َرسول ام۪ني106 ون ۚ ال تتق 105. Nuh kavmi de pey-
112. Nuh dedi ki: Onların 19. CÜZ َ َ اتلاس َِع َع
ش ُ ْ َ ا371
َّ ل ْز ُء ŞUARA SÛRESİ
yaptıkları hakkında bilgim yok-
ّ ٰ َ َّ َ ا ِْن ح112 ون َ َُْ َ ُ َ َ ْ َ َ َ َ
tur.
113. Onların hesabı an- ِس ُاب ُه ْم ا ِل ع َر ۪ب ۚ ل م ع ي وا ن ك ا مِ قال وما عِل
ب ۪ى م
ٌ ا ِْن اَن َ ۬ا ا َِّل نَذ۪ير114 ۪ۚني َ طاردِ ال ْ ُم ْؤ ِمن َ َ َ َٓ َ َ ُ ُ َْ َْ
cak Rabbime aittir. Şayet
anlarsanız!
ِ ِ ب ۬
ا ن ا ام و 113 ون
ۚ لو تشعر
114. Ben iman eden kimse-
ْ َ ُ َ ُ ُ َ ۬ َ ْ َ ْ َ ْ َ ُ َ ٌۜ ُ
leri kovacak değilim.
116 ۪ني َۜ وح تلَكون َّن م َِن ال َم ْر ُجوم قالوا لئ ِن لم تنتهِ يا ن115 م ۪بني
ْ َ َّ ّ قَ َال َر
115. Ben ancak apaçık bir
ً ْاف َت ْح بَيْن۪ى َو َبيْ َن ُه ْم َفت ْ َ ُ َّ َ
uyarıcıyım.
حا ف117 ون ِۚ ب ا ِن قوم۪ى كذب ِ
ْ ُْ ُ َ َ ْ َ َ ُ ََْْ ََ َ ْ ُْ َ َ َ ْ َ َ َّ َ
116. Dediler ki: Ey Nuh! Vaz-
ك ِ فانيناه ومن معه ِيف الفل118 نن۪ى ومن مِع مِن المؤ ِمن۪ني ِ و
geçmezsen, iyi bil ki, taşa tutu-
lanlardan olacaksın!
117. Nuh: Rabbim! Dedi, ٰ َ ٰ
ۜ ا َِّن ۪يف ذل َِك ليَ ًة120 ۪ني َۜ ُث َّم ا َ ْغ َر ْق َنا َب ْع ُد ْالَاق119 حون ُ ال ْ َم ْش
kavmim beni yalanladı. ِۚ
118. Artık benimle onların
122 ۪يم ُ۟ الرح َّ يز ُ ك ل َ ُه َو الْ َعز َ َّ َ َّ ِ َ َ ْ ُ ْ ُ ُ َ ْ َ َ َ َ َ
وان رب121 وما كن اكثهم مؤ ِمن۪ني
arasında sen hükmünü ver. ۪
َ ُ َّ َ َ َ ٌ ُ ُ ُ َ َ َ َ ْ َ ْ ٌ َ ْ َ َّ َ
ۚ ا ِذ قال ل ُه ْم اخوه ْم هود ال تتق123 ۚكذبت عدۨال ُم ْر َسل۪ني
Beni ve beraberimdeki mümin-
leri kurtar. 124 ون
ُ ُ َ ُ لل َواَط َ ّٰ فَ َّات ُقوا ا125۪ۙني ٌ ول اَم ٌ َُ ْ ُ َ ّ
َومَٓا ا ْس َـٔل ْم126 ون
119. Bunun üzerine biz onu
ve beraberindekileri, o dolu ge- ِۚ ۪يع ا ِ۪ن لم رس
ّ ُ َ ُ ْ َ َ َ َ َ ْ ّ َ ٰ َ َّ َ ْ َ ْ ْ َ ْ ْ َ َ
minin içinde kurtardık.
120. Sonra da geri kalanları
suda boğduk.
اتبنون بِ ِل127 ۪ني ۜ ب العالم ِ عليهِ مِن اج ٍرۚ ا ِن اج ِري ا ِل ع ر
َ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ َ َ ُ َّ َ َ ۙ َ ُ َ ْ َ ً َ ٰ
121. Doğrusu bunda bir ders
vardır; ama çokları inanmazlar.
َواِذا129 ون ۚ ل خذون مصان ِع لعلم ت ِ وتت128 ۪ر ٍيع اية تعبثون
ُ َّ ُ َ َ ّٰ ُ َّ َ َ ط ْش ُت ْم َج َّبار َ َ ُْ ْ َ َ
122. Şüphesiz Rabbin,
işte O, mutlak galip ve engin
َواتقوا131 ون ِۚ فاتقوا الل َواط۪يع130 ۚين ۪ بطشتم ب
merhamet sahibidir.
َ ك ْم باَنْ َعام َو َبن ُ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ ُ َّ َ َ ٓ َّ
123. Âd da peygamberleri 133 ۪ۙني ٍ ِ د ما 132 ون
ۚ الي امدكم بِما تعلم ۪
َ ْم َع َذ ُ ْ َ َ ُ َ َ ّٓ ُ
135 ٍ ۜ اب يَ ْو ٍم َعظ۪ي ۚ ٍ ات َوع ُي
َّ َ َ
yalanladı.
124. Kardeşleri Hûd onlara ا ِ۪ن اخاف علي134 ون ٍ وجن
şöyle demişti: Sakınmaz mısı-
َ ْن م َِن ال ْ َوا ِعظ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َٓ ْ َ َ ٌ َٓ َ ُ َ
nız? 136 ۪ۙني قالوا سواء علينا اوعظت ام لم ت
125. Bilin ki, ben size gön-
derilmiş güvenilir bir elçiyim.
126. Artık Allah’a karşı gel-
mekten sakının ve bana itaat umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?
edin. 130. Bir şeye el attığınız zaman da, zorbalar gibi mi el atar-
127. Buna karşı sizden hiç- sınız?
bir ücret istemiyorum. Benim 131. Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
ecrimi verecek olan, ancak
âlemlerin Rabbidir. 132. 133. 134. Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar,
oğullar, bağlar, pınarlar ihsan edenden sakının.
128. Siz her yüksek yere bir
alâmet dikerek eğleniyor mu- 135. Doğrusu sizin hakkınızda azametli bir günün azabın-
sunuz? dan korkuyorum.
129. Temelli kalacağınızı 136. Şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce
372 H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
birdir.
ANA SAYFAYA DÖN
ُّ َ ُ
19. CÜZ ورةُ الش َع َٓراء س372 ŞUARA SÛRESİ 143. Bilin ki, ben size gön-
derilmiş güvenilir bir elçiyim.
ُك َّذبُوه َ َ َ َّ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ َّ َ ْ ُ ُ ُ َّ َٓ ٰ ْ
ۙ
144. Artık Allah’a karşı gel-
ف138 ۚ وما نن بِمعذب۪ني137 ا ِن هذا ا ِل خلق الول۪ني mekten sakının ve bana itaat
َ ث ُه ْم ُم ْؤ ِمن َُك ْ َ َ َ َ َ ًۜ َ ٰ َ َ ٰ َّ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ edin.
139 ۪ني فاهلكناه ۜم ا ِن ۪يف ذل ِك لية وما كن ا 145. Buna karşı sizden hiç-
َ ََُْ َْ َ ٍ ُُ َ
149. Dağların içinde usta-
ٌ ُ يف َج َّنات َو ُع
148 ۪يم ۚ وزروع ون ٍل طلعها هض147 ۙون ٍ ي ٍ ۪
ca evler oyuyorsunuz!
َ َ َ ّٰ ُ َّ َ َ َ ً ُُ َ ْ َ َ ُ ََْ
150. Artık Allah’a karşı gel-
150ون ُ
ِۚ فاتقوااللواط۪يع149ۚالبا ِلبيوتافارِه۪ني ِ حتونمِن ِ وتن mekten sakının ve bana itaat
َ ْ مَٓا اَن153 ين َ ت م َِن ال ْ ُم َس َّحر َ ْ قَالُٓوا ا َِّنم َٓا اَن152 ون َ ُ ْ ُ َ َ
gunculuk yapıp dirlik düzen-
ت ۚ ۪ ول يصلِح lik vermeyen aşırı gidenlerin
emrine uymayın.
ٰ َ َ َ َّ ت م َِن َ ْت باٰيَة ا ِْن ُكن ْ َ َ ُ ْ ٌ َ َ َّ
۪ قال ه ِذه154 ۪ني الصادِق ٍ ِ ا ِل بش مِثلناۚ فا
ِ 153. Dediler ki: Sen, olsa
olsa büyülenmiş birisin!
َ َ َ ُ ُ ََ ٌ ْ ََ ٌَ َ
َولت َم ُّسوها155 ۚش ُب يَ ْو ٍم َم ْعلو ٍم ْ ِ ْم ناقة لها ِشب ول 154. Sen de ancak bizim
gibi bir beşersin. Eğer doğru
َ َََُ َ ْ َ ُ َ َ ْ ُ َ ُ ََْ ُٓ
فعقروها156 ۪ي ٍ ب ِسو ٍء فياخذكم عذاب يو ٍم عظ
söyleyenlerden isen, haydi
bize bir mucize getir.
َاب ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰيَ ًةۜ َوما َ ْ ُ َ َ ََ
ُۜ فاخذه ُم ال َعذ157۪ۙني َ حوا نَادِم ُ ص َب ْ َ فَا 155. Salih: İşte dişi deve!
۪ Onun için bir su içme hakkı
ُّ َ ُ
19. CÜZ ورةُ الش َع َٓراء س374 ŞUARA SÛRESİ gününün azabı yakalayıverdi.
Gerçekten o, azametli bir gü-
َالس َٓماءِ ا ِْن ُكنْت َّ فَا َ ْسقِط َعلَيْ َنا ك َِسفًا م َِن186 ني ْ َ الْ َكذِب 191. Şüphesiz Rabbin,
ۚ ۪ işte O, mutlak galip ve engin
َ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ َ َ َۜ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ُ ُ َ َ
Onun için, acıklı azabı görün-
187. Şayet doğru sözlülerden isen, başımıza gökten bir 205. 206. Ne dersin! Eğer
parça düşür. biz onları yıllarca zevk için-
de yaşatıp faydalandırsak,
188. Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi. sonra kendilerine vaadedilen
189. Hülasa onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge azap başlarına gelse!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 375
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ َ ْ ُ ُ ُ َّ َ ُ َٓ َ ُّ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ َّ
214. En yakınlarını uyar.
215. Sana uyan müminlere 224 او ۜ۫ن والشعراء يبِعهم الغ223 ون َۜ ُث ُه ْم كذِب السمع واك
َ ُ ْ َ َ ُ ُ َّ َ َ ُ َ َ ّ ُ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ َ
226ۙ َوانه ُ ْم َيقولون مَا ل َيف َعلون225ۙيمون
kanadını indir.
216. Şayet sana karşı ge- ك وا ٍد ي ۪ه ِ الم تر انهم ۪يف
lirlerse de ki: Ben sizin yap-
روا ُ َ ۪يا َوانْ َت ً الل َكث َ ّٰ ات َو َذ َك ُروا ِ َ ال ِ الص َّ ۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا
ِ َ ا َِّل َّال
tıklarınızdan muhakkak ki
َ َ ْ َ َ ْ ُ َّ َ ُٓ َ َ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ ُ ُ َ ْ َ ْ
227 ب َينقل ُِبون
uzağım.
ٍ مِن بع ِد ما ظل ِموۜا وسيعلم ال۪ين ظلموا اي منقل
ٌ ّ َ ٌ ّ
217. Sen O mutlak galip ve
هَ ِ َو هك َِّية ْ ُ َّانل ُورة
َ ُس
َ ِ ك َّية َوم ُلة م
engin merhamet sahibine gü-
ِ َ
م ل ْ
م َّ انل ِ
ر َ و س
ً ٰ َٰ َ َ ُ ْ ِ َ SÛRESİ ٌ ََ
venip dayan.
27 -ً NEML ٌ ََ
218. O ki, kalktığın zaman ايَة نية ثث َووتت ِْسِسع ُعو
ون ا ثث
seni görüyor.
219. Secde edenler ara-
sında dolaşmanı da. ve bunların çoğu yalancıdırlar.
220. Çünkü her şeyi işiten, 224. Vahyi ilahiye ye ters düşen şairlere, sapkınlar uyar-
her şeyi bilen O’dur. lar.
221. Şeytanların kime ine- 225. 226. Onların her vâdî de başıboş dolaştıklarını ve
ceğini size haber vereyim mi? gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
222. Onlar, günaha, iftira- 227. Ancak iman edip sâlih amel işleyenler, Allah’ı çok
ya düşkün olan herkesin üs- çok zikredenler ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini
tüne inerler. savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, nasıl bir dönüşe
223. Bunlar, kulak verirler döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
ٰ ْ ُ ُه ًدى َو ب1 ۙات الْ ُق ْرا ٰ ِن َوك َِتاب ُم ۪بني ُ َك اٰي َ ْ ۠ٓ ٰ
onlardır.
شى طس ت ِل ح ِْز ٌب
ٍ ٍ 4 6. Şüphesiz ki bu Kur’an,
ٰ ْ ُ َ ٰ َّ َ ُ ْ ُ َ َ ٰ َّ َ ُ ُ َ َّ َ َ ْ ُ ْ
الزكوة َوه ْم بِالخ َِرة
sana hikmet sahibi ve her
ال۪ين يق۪يمون الصلوة و يؤتون2ۙل ِلمؤ ِمن۪ني şeyi bilen Allah tarafından
َ ْ َ َ ٰ ْ َ ْ َ َ َّ َّ َ ُ
۪ين ل يُؤم ُِنون بِالخ َِرة ِ َز َّي َّنا ل ُه ْم اع َمال ُه ْم ا ِن ال3 ه ْم يُوق ُِنون
verilmektedir.
7. Hani Mûsâ, ailesine şöy-
ْٰ ُ َ َ ْ ُ ُٓ ْ ُ َ َ َّ َ ٰ ٓ ُ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ
اب َوه ْم ِيف الخ َِرة
le demişti: Gerçekten ben bir
ِ ا۬ولئ ِك ال۪ين لهم سوء الع4 ون
ذ ۜ فهم يعمه ateş gördüm. Size oradan bir
َ ك َتلُلََّق الْ ُق ْرا ٰ َن م ِْن َ ُدل ْن َحك۪ي َ َّ ِ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ haber getireceğim yahut bir
6 ۪ي ٍ ل ع ٍ وان5 هم الخسون ateş koru getireceğim, uma-
ُ ٰ َ َ َ َ ْ ْ ُ ٰ َ ً َ ُ ْ َ ٰ ّٓ ٓ ْ َ ٰ ُ َ َ ْ
ب ا ْو ات۪ي ْم
rım ki ısınırsınız!
ٍ ا ِذ قال موس ِلهل ِ۪ه ا ِ۪ن انست نارۜا سات۪يم مِنها ِب 8. Oraya geldiğinde şöyle
َْ ُ َ َ َٓ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ َ
اءها نود َِي ان بُورِ َك
seslenildi: Ateşin bulunduğu
فلما ج7 اب قبٍس لعلم تصطلون ٍ بِشِ ه yerdekiler ve çevresindekiler
ٰٓ
يَا ُموس8 ۪ني َ اللِ َر ّب الْ َعالَم ّٰ َ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ
َم ْن ِيف انلارِ ومن حولهۜا وسبحان
mübarek kılınmıştır! Âlemle-
ِ rin Rabbi olan Allah, eksiklik-
ُّ َ اك فَلَ َّما َرا ٰ َها َت ْه َۜ ص َ َواَلْق َع9 ۪ۙيم َ ْ يز ُ الل الْ َعز ُ ّٰ ا ِنَّ ُٓه اَنَا
lerden münezzehtir!
ت ُ الك
ِ ۪ 9. Ey Mûsâ! İyi bil ki, ben,
ّ ََْ َ ٰ ّ َ ّٰ ٌّ َّ َ َ
ب يَا ُموس ل تف ا ِ۪ن ۜ ْ كانهَا جَٓان َول ُم ْدب ِ ًرا َول ْم ُي َع ِق
mutlak galip ve hikmet sahibi
olan Allah’ım!
َ ُ ََ َّ َ ُ ْ َ ُ ََ َ
ا ِل َم ْن ظل َم ث َّم بَ َّدل ُح ْس ًنا َب ْع َد10 ۗلياف َدل َّي ال ُم ْر َسلون
10. Asânı at! Mûsâ onu yı-
lan gibi deprenir görünce dö-
َ ٓض َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َ ْ ْ َ َ ٌ َ ٌ ُ َ ّ َ ُٓ nüp arkasına bakmadan kaç-
اء وادخِل يدك ۪يف جيبِك ترج بي11 سو ٍء فا ِ۪ن غفور رح۪يم tı. Ey Mûsâ! Korkma; çünkü
َ ُ َ َّ َ َ ٰ َٰ ْ ُٓ ْ م ِْن َغ
ات ا ِل ف ِْر َع ْون َوق ْو ِمه۪ۜ ا ِن ُه ْم كنوا ق ْومًا
benim huzurumda peygam-
ٍ ي سو ٍء ۪يف ت ِسعِ اي ِ berler korkmaz.
ٰ َ ْ َ َ َٓ ٓ ّٰ َ
ris oldu ve dedi ki: Ey insanlar!
ٌ َ ْ َ ْ َ َ ْ َّ َ َ ُ ْ َُ
حىت ا ِذا اتوا ع وادِ انلم ِل ۙقالت نملة17 وز ُعون
َ فهم ي
Bize kuşdili öğretildi ve bize
her şeyden verildi. Doğrusu
َ ُ َْ َ ُ ُ ُ ْ ُ َ
يَٓاايُّهَا انلَّ ْمل ادخلوا َمسَاك َِن ْۚم ل ي ِط َم َّن ْم ُسليْ ٰم ُن
bu apaçık bir lütuftur.
َ ً َ َ َّ َ َ َ َْ َ ُ ُ ُ
17. Cinlerden, insanlardan
َ
ve kuşlardan müteşekkil or- حك م ِْن ق ْول َِها ِ فتبسم ضا18 َو ُجنودهُۙ َوه ْم ل يش ُع ُرون
َّ َ َ ت َ تلٓى اَنْ َع ْمَّ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ّ َ َ َ َ
duları Süleyman’ın hizmeti-
ne toplandı; hepsi bir arada
ع ۪ ب ا ْوزِعن۪ٓى ان اشك َر ن ِع َم َتك ا ِ وقال ر
ْ ْ َ َ ُ ٰ ْ َ ً َ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ َ ٰ َ َ
düzenli olarak sevk ediliyor-
َ َْ َ ِ وع و ِادلي وان اعمل ص
du.
حتِك خلن۪ى بِر ِ الا ترضيه واد
18. Nihayet Karınca vâ-
َ َٓ َ َ َ َ َ َ ْ َّ َ َّ َ َ َ َّ يف ع َِباد َِك
َ ِ الص
dîsine geldikleri zaman, bir ل ل ا َرى ِ وتفقد الطي فقال ما19 ال۪ني ۪
karınca: Ey karıncalar! Yu-
َُ
ً ل َع ِّذ َب َّن ُه َع َذابًا َشد َ َ ْ َ َۘ ُ ْ ُ ْ
َ ان م َِن الْغَٓائِب
valarınıza girin; Süleyman ve ۪يدا 20 ني ۪ الهدهد ام ك
ordusu farkına varmadan sizi
َ َ ْ َ َ َ ََ ُ َ ْ ُ ّ َ ْ َ َ ْ َ ُٓ َّ َ َ ْ َ َ ْ َ
ezmesin! Dedi. ۪يد
ٍ فمكث غي بع21 ني ٍ ان م ۪بٍ او ۬لاذبنه او لات ِين۪ى بِسلط
19. Onun sözüne gülüm-
َ َ َ َ َ ْ َ ُْ َ ْ ُ َْ َ ُ ْ َ َ َ َ َ
seyerek dedi ki: Ey Rabbim! 22 ۪ني ٍ جئتك مِن سباٍ بِنباٍ يق ِ فقال احطت بِما لم تِط بِه۪ و
Beni, gerek bana gerekse
ana-babama verdiğin nimete
şükretmeye ve hoşnut olaca-
ğın iyi işler yapmaya muvaf- 21. Ya bana apaçık bir delil getirecek ya da onu şiddetli
fak kıl. Rahmetinle, beni iyi bir azaba uğratacağım yahut onu boğazlayacağım!
kulların arasına kat. 22. Çok geçmeden o gelip: Ben, dedi, senin bilmediğin
20. Kuşları gözden ge- bir şeyi öğrendim. Sebe’den sana çok doğru bir haber ge-
çirdikten sonra şöyle dedi: tirdim.
Hüdhüd’ü niçin göremiyo-
rum? Yoksa kayıplara mı ka-
rıştı?
َْْ َ ْ َ ُ ُ َ َّ ُ ُ ۬ ُ ُ ْ َ ُ َ ُ َ َْ
۪يد َوالم ُر
32. Dedi ki: Beyler, ulular!
ٍ د ش قالوا نن اولوا قو ٍة وا۬ولوا باٍس32 ون ِ تشهد Bu işimde bana bir fikir verin.
ُ َ َ َ َ ُ ُ ْ َّ ْ َ َ َ اذا تَا ْ ُمر َ َ ُ ْ َ َْ Siz yanımda olmadan hiçbir
وك ا ِذا دخلوا قالت ا ِن المل33 ين ۪ م ي ر
۪ ك فانظ ِ ا ِل işi kestirip atmam.
َ ُ ْ َ ٰ َ ً َّ َ ْ َ َ ُٓ َ َْ ً َ
34 ق ْر َية اف َس ُدوها َو َج َعلوا اع َِّزةَ اهل َِٓها اذِلة ۚ َوكذل ِك َيف َعلون
33. Onlar, şu cevabı verdi-
ler: Biz güçlü kuvvetli kimse-
َ ُ ْ ْ ََوا ِ ّن ُم ْرسِلَ ٌة اَِلْه ْم ب َهدِيَّ ٍة َف َناظ َِرةٌ ب َم ي
35 ج ُع ال ُم ْر َسلون ر
leriz, zorlu savaş erbabıyız;
ِ ِ ِ ِ ۪ buyruk ise senindir; artık ne
emredeceğini düşün taşın.
34. Melike: Hükümdarlar
23. Gerçekten, onlara hükümdarlık eden, kendisine her bir memlekete girdiler mi, ora-
türlü imkân verilmiş ve büyük bir tahta sahip bir kadınla yı perişan ederler ve halkının
karşılaştım. ulularını alçaltırlar. Onlar da
24. Onun ve kavminin, Allah’ı bırakıp güneşe secde et- böyle yapacaklardır, dedi.
tiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü gös- 35. Ben onlara bir hediye
termiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru göndereyim de, bakayım el-
yolu bulamıyorlar. çiler ne ile dönecekler.
25. Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediği-
nizi ve açıkladığınızı bilen Allah’a secde etmiyorlar.
41. Dedi ki: Onun tahtını 43. Onu, Allah’tan başka taptığı şeyler alıkoymuştu.
bilemeyeceği bir hale getirin; Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi.
bakalım tanıyacak mı, yoksa 44. Ona: Köşke gir! Dendi. Melike onu görünce derin bir
tanıyamayacak mı? su sandı ve eteğini yukarı çekti. Süleyman: Bu, billûrdan
yapılmış, şeffaf bir zemindir, dedi. Melike dedi ki: Rabbim!
Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleyman’ın mâiy-
yetinde âlemlerin Rabbi olan Allah›a teslim oldum.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
380 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ْ َ ُ ْ َ َ ْ
âkıbeti nice oldu: Onları da,
َ َ
50 َو َم ُروا َمك ًرا َو َم ْرنا َمك ًرا َوه ْم ل يَش ُع ُرون kavimlerini de toptan helâk
ُ َ ْ َّ َ َّ َ ْۙ ْ َ ُ َ َ َ َ َْ َ ُْ ْ َ
ettik!
ْاهم فانظر كيف كان عق ِبة م ِرهِم انا دمرن 52. İşte haksızlıkları yü-
ُ ََ َ ًَ َ ْ ُُ ُُ َ ْ َ َ جع َ ْ َ َوقَ ْو َم ُه ْم ا
zünden çökmüş evleri! Bilen
فتِلك بيوتهم خاوِية بِما ظلموۜا51 ۪ني bir kavim için elbette bunda
َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 381
56. Kavminin cevabı sa- 20. CÜZ شون ِالزء الع NEML SÛRESİ
ْ ُ َ َّ َ ْ ُ َ َ ٓ َّ َٓ ٰ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ ٓ َ ٰ َ
70. Onların yüzünden ta-
ُ
قل س۪يوا ِيف68 واباؤ۬نا مِن قبل ۙا ِن هذا ا ِل اساط۪ي الول۪ني salanma, kurmakta oldukları
َ َّ َ ُ ْ َ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ََ
َواِن َر َّبك73 ثه ْم ل يَشك ُرون ِ ع انلَّاِس ول
gelecektir.
ن اك 73. Şüphesiz Rabbin, in-
َ َومَا م ِْن َٓغئ ِبة74 ون َ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ ُ ُ ُّ ُ َ ُ َ ْ َ َ sanlara karşı lütuf sahibidir;
ٍ ن صدورهم وما يعلِن ِ لعلم ما ت fakat insanların çoğu şükret-
َ ٰ ْ ُ ْ َ ٰ َّ ُ َ َّ ْ َ ْ َ َٓ َّ mezler.
ا ِن هذا القران75 ني ٍ اب م ۪ب ٍ ِيف السماءِ والرِض ا ِل ۪يف كِت 74. Rabbin elbette onların
َ ُ ََْ ْ ُ َّ َ َ ْ َ َ َٓ ْ ٓ َ ٰ َ ُّ ُ َ
76 يقص ع ب ۪نى ا ِسائ۪ل اكث ال۪ي هم ف۪يهِ يتلِفون
sinelerinin gizlediklerini de,
açığa vurduklarını da bilir.
75. Gökte ve yerde göze
görünmeyen hiçbir şey yok-
64. Yoksa önce yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden tur ki, apaçık bir kitapta bu-
ve sizi hem gökten hem yerden rızıklandıran mı? Allah’tan lunmasın.
başka bir tanrı mı var! De ki: Eğer doğru söylüyorsanız siz
76. Doğrusu bu Kur’an,
kesin delilinizi getirin haydi!
İsrail Oğullarına, hakkında ih-
65. De ki: Göklerde ve yerde, Allah’tan başka kimse tilâf edegeldikleri şeylerin pek
gaybı bilmez. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler. çoğunu anlatmaktadır.
66. Hayır; onların ahiret hakkındaki bilgileri yetersiz kal-
mıştır. Dahası, bu hususta şüphe içindedirler. Zira onlar
bundan yana kördürler.
َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 383
77. Ve o, müminler için 20. CÜZ شون ِالزء الع NEML SÛRESİ
85. Yaptıkları haksızlıktan 87. Sûr’a üfürüldüğü gün, Allah’ın diledikleri müstesna-,
ötürü, o söz gerçekleşmiştir; göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi
artık onların söyleyeceği hiç- boyunları bükük olarak O’na gelirler.
bir şey kalmamıştır. 88. Sen dağları görürsün de, onları yerinde durur sanır-
86. Dinlensinler diye gece- sın. Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler.
yi yarattığımızı ve gündüzü Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın icraatıdır. Şüphe-
aydınlık yaptığımızı görme- siz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır. (Dünya
Dönüyor)
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
384 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ َ َْ ُ ْ َ ُّ ُ ُ َ َ َ َ َّ َ َّ َ ْ َ ْ ٰ
شٔۘ َوام ِْر ُت ان اكون م َِن ٍ ك ل و اه م ر ح ۪ي ل ه ِذه ِ اللة ِ ا
َ ْ َ َ َّ َ ٰ َ ْ َ َ َ ٰ ْ ُ ْ َ ُ ْ َ ْ َ َ ۙ َ ْ ُ ْ
وان اتلوا القرا ۚن فم ِن اهتدى فا ِنما يهتد۪ي91 المسلِم۪ني 28 - KASAS SÛRESİ
ّٰ ُ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ُ ْ َ ۬ َ َ َٓ َّ ْ ُ َ َّ َ ْ َ َ ْ َ
وق ِل المد ِلل92 نلِ ف ِسه۪ۚ ومن ضل فقل ا ِنما انا مِن المن ِذ ۪رين
َ ُ َ َ َ ُ َ ٰ ُ ُ َ
Bismillâhirrahmânirrahîm
َ َ
93 يي ْم ايَاتِه۪ ف َت ْع ِرفون َه ۜا َو َما َر ُّبك بِغاف ٍِل ع َّما ت ْع َملون ۪ س 1. Tâ. Sîn. Mîm.
ه َ ِ َو ٌ ّ َ ّ
ك َّية
ِه م ص ص َ الْ َق ُورة َ ُس 2. Bunlar, O “Kitâb-ı Mü-
َ
َ ِ كية و ٌ َّ َ
ِ سورة القصِص م َ َ ْ ِ ُ َ ُ bîn’in” âyetleridir.
ً َٰ 28 - KASASً َ ٰ َ َ ُ ُ َ َ َ َ َ َ SÛRESİ
ونية انووثثممانانون ا ٍ ثم
ََ َ َث
اية ان
ٍ م 3. İman eden bir kavim için
Mûsâ ile Firavun’un haberle-
َّ ح ٰمن ْ َّ ّٰ
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
rinden bir kısmını sana dos-
doğru nakledeceğiz.
ٰ َ َ َ َُْ
نتلوا َعليْكم ِْنن َبا ِ ُموس2ني ب ُ ْ اتالْك َِتابال
م ُ َكاٰي َ ْ ٓ ٓ ٰ
ت ِل1ۜطسم
ِ ۪ ِ 4. Firavun, o topraklarda
َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َّ َ ُ ْ ُ ْ َ ّ َ ْ َ ْ َ ْ َ
gerçekten azmış, halkını par-
ا ِنف ِرعونعِيفالرِضوجعل3وف ِرعونبِال ِقل ِقو ٍم يؤمِنون ça parça etmişti. Onlardan bir
ْ َ ْ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُ ّ َ ُ ْ ُ ْ ً َ َٓ ُ ْ َ ْ َ ً َ َ َ ْ َ
zümreyi güçsüz buluyor, bun-
۪ اهلها ِشيعا يستضعِف طائ ِفة مِنهم يذبِح ابناءهم وي
ların oğullarını boğazlıyor,
َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 385
6. Ve o yerde onları hâkim 20. CÜZ شون ِالزء الع KASAS SÛRESİ
ْ ََْ َ َ ْ َ ٰٓ ُ ّ ُ
7. Mûsâ’nın anasına: Onu
ْ َ َ
emzir, kendisine zarar gele-
ت َعليْهِ فالق۪يهِ ِيف الَ ِّم ِ ِ ف خ اِذ ا ف ِ ه ۪ي ع ضْ
ۚ ِ ا ِم موس ان ا
ر
ُ َ ُّ َّ َْ َ ََ َ َ
ceğinden endişelendiğinde
onu denize bırakıver, hiç kor-
ك َو َجاعِلوهُ م َِن ِ ْين ا ِنا َٓرادوهُ ا ِل ۚ ۪ ايف َول ت َز ۪ ول ت
َ َ ُ ُٰ َ َ ْ َ َ ال ْ ُم ْر َسل
kup kaygılanma, çünkü biz
َ
onu sana geri vereceğiz ve فاتلَقط ُٓه ال ف ِْر َع ْون ِلَكون ل ُه ْم َع ُد ًّوا7 ۪ني
َ ٔود ُه َما كَانُوا َخا ِطـ
onu peygamberlerden biri ya-
َ ُ ُ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َّ ۜ ً َ َ َ
pacağız, diye bildirdik. 8 ۪ني وحزنا ا ِن ف ِرعون وهامان وجن
8. Nihayet Firavun ailesi
ُۗك َل َت ْق ُتلُوه َ
َۜ ني ۪ل َول ْ َ ُ َّ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ ََ
onu yitik çocuk olarak aldı. ٍ ت امرات ف ِرعون قرت ع ِ وقال
َ ْ َ ُ َ َ َّ َ ْ َ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ
9 خذهُ َودلًا َوه ْم ل يَش ُع ُرون
O, sonunda kendileri için bir
düşman ve bir tasa olacaktı. ِ عس ان ينفعنا او نت
َٓ َ َ ْ َ َ ْ ً َ ٰ ُ ُ َُ ْ ََ
ص َب َح فؤاد ا ِ ّم ُموس فارِغ ۜا ِن كادت تلُبْد۪ي بِه۪ ل ْول
Şüphesiz Firavun ile Hâmân
ve askerleri yanılıyorlardı. وا
ْ َوقَالَت10 ۪ني َ ون م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن َ ُ َ َ ْ َ ٰ َ َْ ََ ْ َ
ان ربطنا ع قلبِها تلِ ك
9. Firavun’un karısı: İkimi-
zin de gözü aydın! Onu öl-
ۙ َ ُُ َْ َ ْ َُ ُُ ْ َ ْ َ ُ ََ ّ ُ ْ ُ
dürmeyin, belki bize faydası
11 ب وهم ل يشعرون ٍ نج ن ع ه
۪ ِ ب ت ِلختِه۪ قص۪يهِۘ فبر
ُ ُّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ ْ ْ َ َ َ ْ َّ َ َ
dokunur, ya da onu evlât edi-
niriz, dedi. Hâlbuki onlar se- ح ِْز ٌب
ت هل ادل ْم اضع مِن قبل فقال ِ وحرمنا عليهِ المر
َ ُ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ ُ َ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ٰٓ َ
zemiyorlardı. 2
َْ َ ُ
20. CÜZ ورةُ الق َصِص س386 KASAS SÛRESİ 16. Mûsâ: Rabbim! Doğru-
su kendimi ziyana uğrattım.
َْ َ ٰ َ ْ ْ ْ َٰ ْ َولَمَّا بَلَ َغ ا َ ُش َّدهُ َو
اس َت ٰ ٓوى اتي َناهُ ُحكمًا َوعِلم ً ۜا َوكذل ِك ن ِزي
Beni bağışla dedi, Allah da
onu bağışladı. Çünkü çok ba-
َ َْ َْ َ ٰ َ ََ َْ َ َ َ َ َ ْ ُْ
۪ني غفل ٍة م ِْن اهل َِها ف َو َج َد
ğışlayıcı, çok esirgeyici olan
ِ ح ع ة ۪ين د م ال لخ دو 14 ۪ني ن س
ِ ح الم ancak Hazreti Allah’tır.
َ َ ْ َ ّ ُ َ ْ َ ٰ َ َ ْ َ ٰ َ َ َْ َْ ُ َ َ
اس َتغاث ُه
17. Mûsâ: Rabbim! Bana
ن هذا مِن ش۪يعت ِ ۪ه وهذا مِن عدوِهۚ ۪ف ِۘ ِني يق ِ ف۪يها رجل lütfettiğin nimetlere And ol-
ْض َعلَيه ٰ ََ ٰ ُ َُ َََ ّ ُ َ ْ َّ َ َ َ ْ َّ sun ki, artık suçlulara asla
ۘ ال۪ي مِن ش۪يعتِه۪ ع ال۪ي مِن عدوِهۙ ۪فوكزه موس فق arka çıkmayacağım, dedi.
ّ قَ َال َر15 ني ٌ ان ا ِنَّ ُه َع ُد ٌّو ُمض ٌّل ُمب َ ْ َّ َ قَ َال ٰه َذا م ِْن َع
ب ِ ۪ ِ ِ ۜ ط ي الش ل
ِ م 18. Şehirde korku içinde,
gözetleyerek sabahladı. Bir
ُ الرح َّ ور ُ اغفِ ْر ل َف َغ َف َر َ ُۜل ا ِنَّ ُه ُه َو الْ َغ ُف ْ َ َْ ُ ََْ ّ
16 ۪يم ف ۪ى س ف ا ِ۪ن ظلمت ن
de ne görsün, dün kendisin-
۪ den yardım isteyen kimse,
َ جرم ْ يا ل ِلْ ُمً ون ظَه َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ َٓ ّ َ َ َ
17 ۪ني ب بِما انعمت ع فلن اك ِ قال ر
feryat ederek yine ondan im-
ِ ۪ dat istiyor. Mûsâ ona dedi ki:
َْ َ َ َْ ْ َّ َ َ ُ َّ َ َ َ ً َٓ َ َ ْ َ َ ْ َ َ
رهُ بِال ْمِس
Doğrusu sen, besbelli bir az-
ب فا ِذا الِي اسن فاصبح ِيف المد۪ينةِ خائ ِفا يتق gınsın!
َ َ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ٌ ُ ٌّ َ َ َ َّ ٰٓ ُ ُ َ َ َ ُ ُ ْ َ ْ َ
فلما ان اراد18 رخ ۜه قال ل موسى ا ِنك لغوِي م ۪بني ِ يست
19. Mûsâ, ikisinin de düş-
manı olan adamı yakalamak
ْ َ ُ ُ َ ٰٓ ُ َ َ َ ۙ َ ُ َ ٌّ ُ َ َ ُ َّ َ َْ
يد ان ان َيبْ ِطش بِال۪ي هو عدو لهما قال يا موسى ات ۪ر isteyince, o adam dedi ki: Ey
Mûsâ! Dün bir cana kıydığın
َ ُ َ ْ َ ٓ َّ ُ ُ ْ َْْ َْ َ ََْ َ َ َ َْ
س ا ِن ت ۪ريد ا ِل ان تون ِۗ ت نفسًا بِالم تق ُتلن۪ى كما قتل
gibi, bana da mı kıymak isti-
yorsun? Demek, arabulucu-
َ ون م َِن ال ْ ُم ْصلِح َ ُ َ َْ ُ ُ َ َ َْ ً َج َّب
ارا ِيف ال ْرِض وما ت ۪ريد ان ت
lardan olmak istemiyor da, bu
19 ۪ني yerde ille yaman bir zorba ol-
َ َ ْ َّ ٰٓ ُ َ َ َ ٰ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ ٌ ُ َ َ َٓ َ
َ وسى ا ِن ال
mayı arzuluyorsun sen!
وجاء رجل مِن اقصا المد۪ينةِ يسعۘ قال يا م
20. Şehrin öbür ucundan
َ ك م َِن انلَّاصح َ َ ّ ْ ُ ْ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ُ َْ َ
20 ۪ني ِ يات ِمرون بِك ِلقتلوك فاخرج ا ِ۪ن ل bir adam geldi ve şöyle dedi:
Ey Mûsâ! İleri gelenler seni
َّ َْ ّ َ ّ َ َ َ ۘ ُ َّ َ َ َ ً َٓ َ ْ َ َ َ َ
21 ۪ني ۟ َ نن۪ى م َِن الق ْو ِم الظالِم ِ ب ِ فخرج مِنها خائ ِفا يتقب قال ر
öldürmek için hakkında mü-
zakere ediyorlar. Derhal çık!
İnan ki ben senin iyiliğini iste-
yenlerdenim.
14. Mûsâ çağına erip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve 21. Mûsâ korka korka,
ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böylece mükâfatlan- gözetleyerek oradan çıktı.
dırırız. «Rabbim! Beni zalimler güru-
hundan kurtar» dedi.
15. Mûsâ, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre
girdi. Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafın-
dan olan iki adamı birbiriyle döğüşür buldu. Kendi tarafın-
dan olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi. Mûsâ da
ötekine, bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. Bu şeytan
işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşman, dedi.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 387
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ ُ ْ ُْ َ
22. Medyen’e doğru yö- 20. CÜZ شون ِ الزء الع387 KASAS SÛRESİ
َْ َ ُ
20. CÜZ ورةُ الق َصِص س388 KASAS SÛRESİ 32. «Elini koynuna sok; ku-
sursuz, bembeyaz çıkacak-
َ ْ َ َ ٰ ٓ ْ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ ُ ٰ َ َّ َ َ tır. Korkudan açılan kollarını
ِب ِ فلما قض موس الجل وسار بِاهل ِ ۪ه انس مِن جان kendine çek. İşte bu ikisi Fira-
َ ُ ْ ْ ُ ْ ُْ َ
36. Mûsâ onlara apaçık 20. CÜZ شون ِ الزء الع389 KASAS SÛRESİ
َ َ ُ ْ َ ً َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َّ ُ َ َ
39. O ve askerleri, yeryü-
َّ َ
ِۚ وجعلناهم ائ ِمة يدعون ا ِل انلار40 عق ِبة الظالِم۪ني
zünde haksız yere büyüklük
َ ُ َ ُْ َ َٰ ْ َََْ
tasladılar ve gerçekten bize
ْ ُّ ٰ ُ ْ َْ
ادلن َيا ِ َوات َبع َناه ْم ۪يف ه ِذه41 رون ويوم القِيمةِ لين
döndürülmeyeceklerini san-
dılar.
َٰ َ َ ْ ْ ُ ْ ً َ
40. Biz de onu ve askerle-
َولق ْد اتيْ َنا42 ۪ني ۟ َ ل ْع َنة ۚ َو َي ْو َم القِيٰ َمةِ ه ْم م َِن ال َمق ُبوح
rini yakalayıp denize atıver-
ٰ ُْ َ ُْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ُ
dik. Bir bak, zalimlerin sonu
اب م ِْن َبع ِد مَٓا اهنا الق ُرون ال۫ول ِ موس ال
َ ُ َّ َ َ َ ْ ُ َّ َ َ ً َ ْ َ َ ً ُ َ
nice oldu!
41. Onları, ateşe çağıran 43 اس وهدى ورحة لعلهم يتذكرون ِ صائ َِر ل َِّلن َٓ َب
öncüler kıldık. Kıyamet günü
onlar yardım görmeyecekler-
dir. 43. And olsun biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ’ya,
42. Bu dünyada arkalarına olur ki, düşünüp öğüt alırlar diye insanlar için apaçık delil-
lânet taktık. Onlar, kıyamet ler, hidayet rehberi ve rahmet olarak o kitabı verdik.
gününde de kötülenmişler
arasındadır.
َْ َ ُ
20. CÜZ ورةُ الق َصِص س390 KASAS SÛRESİ 46. Seslendiğimiz zaman
da, sen Tûr’un yanında de-
َْْ ٰ َ َ ْ ّ َْْ َ َْومَا ُكن
ب ا ِذ قضيْ َنٓا ا ِل ُموَس الم َر َت ب ğildin. Bilakis, senden önce
ِِ ر غ ال ِب
ِ ِن ا kendilerine uyarıcı gelmeyen
ً ُ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ ٰ َ َ َّ َ َ ُْ َ َ bir kavmi uyarman için Rab-
ولكِنا انشانا قرونا44 وما كنت مِن الشاهِد۪ين ۙ binden bir rahmet olarak ih-
َت ثَاويًا ٓيف ا َ ْهل َم ْد َين َ ْاو َل َعلَيْه ُم الْ ُع ُم ُرۚ َومَا ُكن َ ط َ ََ
فت
san ettik. Ola ki düşünüp öğüt
ِ ۪ ِ ِ alırlar.
ت َ ْ َومَا ُكن45 ۪ني َ َتتْلُوا َعلَيْه ْم اٰيَات َِنا ۙ َولٰك َِّنا ُك َّنا ُم ْر ِسل 47. Bizzat kendi yaptıkla-
ِ rından dolayı başlarına bir
ْ َ ًَْ َ ْ ٰ َ ََْ َ ْ ُّ َ
حة م ِْن َر ّبِك تلِ ُن ِذ َر
musibet geldiğinde: Rabbi-
ن ر ِ ِب الطورِ ا ِذ نادينا ول ِ ِبان miz! Ne olurdu bize bir pey-
َ َّ َ َّ َ َ َ َ ْ ْ ُ ٰ َ َٓ ً ْ َ
46 ۪ير م ِْن قبْلِك ل َعل ُه ْم َي َتذك ُرون
gamber gönderseydin de,
ٍ قوما ما اتيهم مِن ن
ذ âyetlerine uysak ve mümin-
ُ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ٌ َ ُ ْ ُ َ ُ ْ َ َٓ ْ َ َ
ت ايْد۪ي ِه ْم ف َيقولوا
lerden olsaydık! Diyecek ol-
ولول ان تص۪يبهم مص۪يبة بِما قدم masınlar diye.
َ ُ َ َ ٰ َّ َ ً َ َ ْ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َّ َ
ت ا ِلْ َنا َر ُسول ف َنب ِ َع ايَات ِك َونون ربنا لول ارسل
48. Fakat onlara tarafımız-
dan o hak gelince: «Mûsâ’ya
ُ َ َ ْ
ال ُّق م ِْن عِن ِدنا قالوا َ ْ اء ُه ُم َ َٓ فَلَ َّما ج47 ۪ني َ م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن verilenler gibi ona da verilme-
li değil miydi?» dediler. Peki,
َ۫ويت ُ َٓ ُ ُ ْ َ ْ َ َ َ ٰ ُ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ َٓ ْ َ daha önce Mûsâ’ya verileni
ِ وس اولم يفروا بِما ا ۜ ۫ويت م ِ ۫ويت مِثل ما ا ِ لول ا de inkâr etmemişler miydi?
ُّ َّ ُٓ َ َ ۠ َ َ َ َ َ ْ ُ َ َُْ ْ ٰ ُ «Birbirini destekleyen iki si-
ان تظاهرا وقالوا ا ِنا بِ ٍل ِ موس مِن قبل ۚ قالوا ِسحر hir!» demişler ve şunu söyle-
ٰ ْ َ ُ ّٰ ْ
اب م ِْن عِن ِد اللِ ه َو اهدى َ قُ ْل فَاْتُوا ب48 ون
ت
َ ُ َ
كاف ِر
mişlerdi: Doğrusu biz hiçbiri-
ٍ ِ ِ ne inanmıyoruz.
َ َ ُ َ َْ َْ ْ َ َ صادِق َ مِنْ ُه َٓما اَتَّب ْع ُه ا ِْن ُكنْ ُت ْم
۪يبوا لك فا ِن لم يستج49 ۪ني
49. De ki: Eğer doğru söz-
ِ lüler iseniz, Allah katından bu
ُ اء ُه ۜ ْم َو َم ْن ا َ َض ُّل م َِّمن َّات َب َع َه ٰو َ ون ا َ ْه َٓو َ ُ َّ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ
يه فاعلم انما يبِع
ikisinden daha doğru bir kitap
ِ getirin de ben ona uyayım!
َّ َ ْ َ ْ َ َ ّٰ َّ ّٰ َ ُ َْ
50 ۪ني َ الظالِم الل ل َي ْه ِدي القوم ۜ ي ه ًدى مِن
اللِ ا ِن ِ بِغ
50. Eğer sana cevap ve-
remezlerse, bil ki onlar, sırf
heveslerine uymaktadırlar.
Allah’tan bir yol gösterici ol-
44. Mûsâ’ya emrimizi vahyettiğimiz sırada, sen batı yö- maksızın kendi hevesine
nünde bulunmuyordun ve o hadiseyi görenlerden de değil- uyandan daha sapık kim ola-
din. bilir! Elbette Allah zalim kav-
45. Bilakis biz nice nesiller var ettik de, onların üzerin- mi doğru yola iletmez.
den uzun zamanlar geçti. Sen, onlara âyetlerimizi oku-
yarak Medyen halkı arasında bulunanlardan da değildin;
peygamberler gönderen biziz.
َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 391
51. And olsun ki biz, düşü- 20. CÜZ شون ِالزء الع KASAS SÛRESİ
َْ َ ُ
20. CÜZ ورةُ الق َصِص س392 KASAS SÛRESİ 63. Haklarında azaba atıl-
ma hükmü gerçekleşmiş
َ
ادلن َيا َو ۪زين ُت َهاۚ َومَا
ْ ُّ
ِ اليٰوة َ ْ اع ُ َ َ َ ٔ ْ َ ْ ْ ُ ُ َٓ َ
ش فمت
olanlar: Rabbimiz! Biz başka
ٍ وما ا ۫وت۪يتم مِن bir ilim bilmiyorduk, bize baş-
ْ َْ َ َ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ٰ ْ َ َ ٌ ْ َ ّٰ َ ْ
اف َم ْن َوعدناهُ َوع ًدا60 ون
ka şey öğretmediler. Azgın-
۟ ق اف تع ِقل ۜ عِند اللِ خي واب lığımız bundan oldu. Zaten
َادلنْ َيا ُث َّم ُهو ُّ ِ اليٰوة َ ْ اع َ َ َ ُ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ََُ ً َ َ onlar aslında bize tapmıyor-
حسنا فهو لق۪يهِ كمن متعناه مت lardı, derler.
َ ُ َ ٓ َ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ُ َٓ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ
tur; onlar birbirlerine de sora-
66 اءلون فع ِميت علي ِهم النباء يومئ ٍِذ فهم ل يس mayacaklardır.
َ ُ َْ ٓ َ
الًا ف َع ٰس ان يَون م َِن َ اب َوا ٰ َم َن َو َعم َل َ َ ْ َ َّ َ َ 67. Fakat tevbe ederek,
ِ ص ِ فاما من ت iman edip sâlih amel işleyen-
َ َ َ
اء َو َيخ َتا ُۜر مَا كن ل ُه ُم
ْ ُ َٓ َ َ ُ ُ ْ َ َ ُّ َ َ َ ال ْ ُم ْفلِح
lere gelince, o, onun kurtulu-
وربك يلق ما يش67 ۪ني şa erenler arasında olması
ُك َي ْعلَم َ ُّ َ َ َ ُ ْ ُ َّ َ ٰ َ َ َ ّٰ َ َ ْ ُ ُۜ َ َ ْ
umulur.
ورب68 شكون ِ الِية سبحان اللِ وتعال عما ي 68. Rabbin, dilediğini ya-
َالل َٓل ا ٰ َِل ا َِّل ُه ۜو ُ ّٰ َو ُه َو69 ون َ ُ ْ ُ َ َ ْ ُ ُ ُ ُ ُّ ُ َ
ن صدورهم وما يعلِن ِ ما ت
ratır ve seçer. Onların seçim
hakkı yoktur. Allah, onların
َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ُ ْ ُْ ُ َ َ َ ٰ ْ َ ٰ ُ ْ ُ ْ َْ ُ َ ortak koştuklarından münez-
70 خرة ِۘول الم وا ِلهِ ترجعون ِ لول وال ۫ ل المد ِيف ا zehtir ve şânı yücedir.
69. Rabbin, onların, sîne-
lerinde gizlediklerini de, açı-
60. Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ğa vurduklarını da bilir.
ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha 70. İşte O, Allah’tır. O’ndan
kalıcıdır. Hâlâ buna aklınız ermeyecek mi? başka tanrı yoktur. Önünde
61. Şu halde, kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz, de, sonunda da Hamd O’nun-
ardından ona kavuşan kimse, dünya hayatının geçici men- dur, hüküm O’na mahsustur.
faat ve zevkini yaşattığımız ve sonra kıyamet gününde hu- Ve ancak O’na döndürüle-
zurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir? ceksiniz.
62. O gün hazreti Allah hitap edecek: Benim ortaklarım
olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede? Diyecektir.
َ ُ ْ ْ ُ ْ ُْ َ
71.De ki: Düşündünüz mü 20. CÜZ شون ِ الزء الع393 KASAS SÛRESİ
َ ْ َ ُ 394
20. CÜZ ورةُ الق َصِص س KASAS SÛRESİ 80. Kendilerine Allah tara-
fından ilim verilmiş olanlar ise
َ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ ْ ٰ َ ُ ُ ۫ ُ َٓ َّ َ َ
الل ق ْد اهلك
şöyle dediler: Yazıklar olsun
قال ا ِنما اوت۪يته ع عِل ٍ عِند۪ۜي اولم يعلم ان size! İman edip sâlih amel
ًث َجْعا ُ َ ْ َ َ ً َّ ُ ُ ْ ُّ َ َ َ ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َْ ْ işleyenler nezdinde Allah’ın
ۜ ون من هو اشد مِنه قوة واك ِ مِن قبلِه۪ مِن القر mükâfatı daha üstündür. Ona
ْ ُ َ َ ْ َ ً َ َ َ َ ْ َ ْ ًّ ُ ُ َ ُ ُ َ
onu yeryüzünde böbürlen-
َ َّ ُ
83 لي ۪ريدون علوا ِيف الرِض ول فساداۜوالعاق ِبة ل ِلمتق۪ني
meyi ve bozgunculuğu arzu-
َ ْ اء ب
lamayan kimselere veririz. En
َِالس ّيئة َّ اء ب َ َٓي مِنْ َهاۚ َو َم ْن ج ٌ ْ ال َس َنةِ فَلَ ُه َخ َ َٓ ْ َ
ِ من ج
güzel akıbet, hiç şüphe edil-
ِ ِ mesin ki takvâ sahiplerinindir.
َ ُ ُ َ َّ َ َّ ۪ين َعملُوا َّ ُْ َ َ
84 ٔات ا ِل مَا كانوا َي ْع َملون ِ الس ّيِـ ِ َ ف ي َزى ال 84. Kim bir iyilik getirirse
ona bundan daha hayırlı kar-
şılık vardır. Kim bir kötülük
getirirse, o kötülükleri işle-
78. Karun ise: O bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde yenler, ancak yaptıkları kadar
verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki ceza görürler.
nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı
olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları so-
rulmaz.
79. Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına
çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun’a verilenin
benzeri bizim de olsaydı; doğrusu onun nasibi çok büyük!
Dediler.
َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 395
85. Kur’an’ı sana farz kılan 20. CÜZ شون ِالزء الع ANKEBUT SÛRESİ
َ َٓك الْ ُق ْرا ٰ َن ل َ َٓر ُّاد َك ا ِٰل َم َعا ٍۜد قُ ْل َر ّٓب ا َ ْعلَ ُم َم ْن ج
َ ْ َ َ َ َ َ َّ َّ
nülecek yere döndürecektir.
De ki: Rabbim, kimin hidayeti اء ۪ ا ِن ال۪ي فرض علي
َ َ ٓ ٰ ْ ْ َ ُٓ ْ َ َ ْ ُ َ َ
جوا ان يُلق ا ِلْك ُ بال ْ ُه ٰدى َو َم ْن ُه َو يف َض َل
getirdiğini ve kimin apaçık bir
sapıklık içinde olduğunu en وما كنت تر85 ني ٍ ٍ ب
۪ م ۪ ِ
iyi bilendir.
َ َ ْ ً َ َّ َ ُ َ َ َ َ ّ َ ْ ً َ ْ َ َّ ُ َ ْ
86. Sen, bu kitabın sana ۘ
86 الكِتاب ا ِل رحة مِن ربِك ف تونن ظ ۪هيا ل ِلكف ِ۪رين
َ ٰ ُ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ّٰ ٰ ْ َ َ َّ ُّ ُ َ َ َ
ت ا ِلْك َوادع ا ِل َر ّبِك َ
vahyolunacağını ummuyor
muydun? Bu ancak Rabbin- ات اللِ بعد ا ِذ ان ِزل ِ ول يصدنك عن ا
ي
َّ ٰ َٓ َ ٰ ٰ ّٰ ُ َْ َ َ ون َّن م َِن ال ْ ُمْشك
َ ُ َ ََ
َولتدع َم َع اللِ ا ِلهًا اخ َۢر لا َِل ا ِل87 ۪ۚني
den bir rahmettir. O halde sa-
kın kâfirlere arka çıkma! ِ ولت
َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ ُ َ ْ َ َّ ٌ َ ٔ ْ َ ُّ ُ َ ُ
87. Allah’ın âyetleri sana 88 ال ُم َوا ِلْهِ ت ْر َج ُعون ش هال ِك ا ِل وجه ۜه ل ٍ ه ۠و كل
indirildikten sonra, artık sakın
onlar seni bu âyetlerden alı-
koymasınlar Ancak Rabbine 29 - ANKEBUT SÛRESİ
davet et. Asla müşriklerden
olma!
َّ ح ٰمن ْ الر
َّ ِالل ّٰ
88. Allah ile birlikte başka الرح۪ي ِم ِ ﷱ
bir tanrıya tapıp yalvarma!
O’ndan başka tanrı yoktur. ب4حِز
ٌ ْ ْت ُٓكوا ا َ ْن َي ُقولُٓوا ا ٰ َم َّنا َو ُهم َ ْ ب انلَّاُس ا َ ْن ُي َ ا َ َح ِس1 ۠ ال ٓ ٓم
O’nun zâtından başka her
ُ ّٰ ۪ين م ِْن َقبْلِه ْم فَلَ َي ْعلَ َم َّن
الل َ َولَ َق ْد َف َت َّنا اَّل2 ون َ َُُْ َ
ليفتن
şey helak olacaktır. Hüküm ِ
O’nundur ve siz ancak yap-
۪ينَ ب َّال َ ا َ ْم َح ِس3 ني َ ۪ين َص َدقُوا َوَلَ ْعلَ َم َّن الْ َكذِب َ َّال
tıklarınızın karşılığına, ya ۪
َ َ َ ُ ْ َ َ َٓ َ ُ ْ َ ْ َ َ ّ َّ َ ُ َ ْ َ
َم ْن كن4 اء مَا يك ُمون
O’nun rahmetine ya da gaza-
bına döndürüleceksiniz. ٔات ان يسبِقون ۜا س ِ يعملون السيِـ
5 ۪يم ُ ۪يع الْ َعلُ السم َّ اللِ َلٰت َو ُه َو ّٰ َ َ َ َّ َ ّٰ َ َٓ ُ ْ َ
يرجوا ل ِقاء اللِ فا ِن اجل
ٍۜ
29 - ANKEBUT SÛRESİ
6۪ني َ ن َعنالْ َعالَم ٌّ الل لَ َغ
َ ّٰ اه َدفَا َِّن َما ُيَاه ُِد نلِ َ ْف ِس ۪ها َِّن
َ َ ْ ََ
ومن ج
ِ ِ ۜ
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Elif. Lâm. Mîm. 3. And olsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan
2. İnsanlar, imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, ya-
geçirilmeden, sadece lancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
«İman ettik» demeleriyle 4. Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi
bırakılacaklarını mı sandılar? zannederler? Ne kadar kötü hüküm veriyorlar!
5. Kim Allah’ın huzuruna çıkmayı umuyorsa, bilsin ki
Allah’ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. O, her şeyi işiten
ve bilendir.
6. Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüp-
hesiz Allah, âlemlerden müstağnidir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
396 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َ َْْ َُ ُ
20. CÜZ ِ ورة العنك ُب
وت س396 ANKEBUT SÛRESİ 10. İnsanlardan kimi vardır
ki: «Allah’a inandık» der;
ْ ّ ِف َر َّن َعنْ ُه ْم َس ّي َـٔاتِهم َ ُ َ َ ِ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ fakat Allah uğrunda eziyete
ِ ِ ات نل ِ وال۪ين امنوا وع ِملوا الصال uğratıldığı zaman, insanların
َ َو َو َّصيْنا7 ون َ َُْ َ ُ َ َّ َ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َ işkencesini Allah’ın azabı gibi
ونلج ِزينهم احسن ال۪ي كنوا يعمل tutar. Hâlbuki Rabbinden bir
ُْ ُ
ج ُع ْم فان ّب ِ ُئ ْم ب ِ َما كن ُت ْم
َ َُ ُ ْ ك به۪ عِلْ ٌم فَ َ تُ ِط ْع ُه َمۜا ا ِ َ َّل َم َ َ berdik» derler. Acaba, Allah,
ِ ر ِ ل herkesin kalbindekileri en iyi
َ ْ ُ َ َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ َ ُ َ
خل َّن ُه ْم ِ وال۪ين امنوا وع ِملوا الص8 ت ْع َملون
bilen değil midir?
ِ ات نلد ِ ال 11. Allah, elbette iman
َٓ َ ّٰ ٰ ُ ُ
َوم َِن انلَّاِس َم ْن َيقول ا َم َّنا بِاللِ فا ِذا9 ۪ني َ ال َّ يف edenleri de, ikiyüzlüleri de bi-
ِ الص ِ lir.
ََْ ْ َ ََ ْ َ ٰ ً ُ َْ َ َْ ْ ََ َ َ َُ ْ َ
14. And olsun ki biz Nuh’u
ولقد ارسلنا نوحا ا ِل قو ِم ۪ه فلبِث ف۪ي ِهم الف13 ون ۟ يفت kendi kavmine gönderdik de
َ ُ َ ْ ُ َ ُ َ ُّ ُ ُ َ َ َ َ ۜ ً َ َ ْ َ َّ َ َ
o bin yıldan elli yıl eksik bir
14 سن ٍة ا ِل خس۪ني عما فاخذهم الطوفان وهم ظال ِمون süre onların arasında kaldı.
Sonunda onlar zulümlerini
sürdürürken tufan kendilerini
yakalayıverdi.
7. İman edip sâlih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette
örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veri-
riz.
8. Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsi-
ye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan
bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat
etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış
olduklarınızı haber vereceğim.
9. İman edip sâlih amel işleyenleri, muhakkak sâlihler
içine katarız.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 397
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 397
15. Fakat biz onu ve ge- 20. CÜZ شون ِالزء الع ANKEBUT SÛRESİ
َ َْْ َُ ُ
20. CÜZ ِ ورة العنك ُب
وت س398 ANKEBUT SÛRESİ 26. Bunun üzerine Lût ona
iman etti. Doğrusu ben Rab-
ُح ّرقُوه َ اق ُتلُوهُ ا َ ْو ْ ُ َ ْ َ ٓ َّ ٓ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ bime hicret ediyorum. Şüphe-
ِ فما كان جواب قوم ِ۪ه ا ِل ان قالوا siz O, mutlak güç ve hikmet
ات ل ِق ْو ٍم
َ َالل م َِن انلَّار ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰي ُ ّٰ يه ُ ٰفَا َ ْن sahibidir, dedi.
ٍ ۪ ِۜ 27. Ona İshak ve Ya’kub’u
ۙ اناً َ ْ َ ّٰ ُ ْ ْ ُ ْ َ َّ َ َّ َ َ َ َ ُ ُْ
ون اللِ اوث ِ وقال ا ِنما اتذتم مِن د24 يؤمِنون
bağışladık. Peygamberliği ve
kitapları, onun soyundan ge-
ُ ُفر ْ َ َ ٰ ْ َ ْ َ َّ ُ َ ْ ُّ ْ ُ ْ َ َّ
َم َودة بَينِ ْم ِيف اليوة ِ ادلنياۚ ثم يوم القِيمةِ ي ٰ َ lenlere verdik. Onu dünyada
mükâfatlandırdık. Şüphesiz
ُيم ُ ْٰ َ ًَۘ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ُ َْ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ o, ahirette de sâlihlerdendir.
بعضم بِبعٍض ويلعن بعضم بعضا وماو
َ َ َ ٌۢ ُ َُ َ َ َٰ ُ َ َ ُ َّ
28. Lût’u da gönderdik. O,
َ
فامن ل لوط وقال25 ۗين ِ۪ ار َوما ل ْم م ِْن ن
َ اص انل kavmine demişti ki: Gerçek-
ْ ُ َ ْ َ ُ ُ َّ ّ َ ٰ ٌ َ ُ ّ
ten siz, daha önce hiçbir mil-
ُ
26 ب ا ِنه هو الع ۪زيز ال۪م َ ۜ ۪ جر ا ِل ر ِ ا ِ۪ن مها
letin yapmadığı bir hayâsızlı-
ğı yapıyorsunuz!
َ َّ ُ ُّ ُ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ َ ٰ ْ ُٓ َ َ ْ َ َ َ
ج َعل َنا ۪يف ذ ّرِ َّيتِهِ انلبوة ووهبنا ل ا ِسحق ويعقوب و 29. Siz, ille de erkeklere
َ ُ ْ َ ُ َّ َ َ َ ْ ً ُ
yapacak mısınız? Kavminin
َولوطا ا ِذ قال ل ِق ْو ِم ٓه۪ ا ِن ْم تلَاتون27 ۪ني َ الِ الص َّ cevabı ise, şöyle demelerin-
َ ُ ْ َ َ َّ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ َّ َ
bını getir bize!
الس ۪بيل َوتاتون الرجال وتقطعون ِ ائ ِنم تلاتون 30. Şu fesatçılar güruhuna
ٓ َّ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ ُْ ُ ُ َ karşı bana yardım eyle! Dedi.
ٓ ِ
۪يف ناد۪يم المنك ۜر فما كان جواب قومه۪ ا ِل
َ َّ َ َ ْ ُ ْ ّٰ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ
29 اب اللِا ِن كت مِن الصادِق۪ني ِ ان قالوا ائِنا بِعذ
َ ْ ُْ ْ َْ ََ ْ ُ ْ ّ َ َ َ
30 ۪ين ۟ ســد ِ ب انــر ۪ين ع القــو ِم المف ِ قــال ر
َ ُ ْ ْ ُ ْ ُ ْ َ 399
31. Elçilerimiz İbrahim’e 20. CÜZ شون ِالزء الع ANKEBUT SÛRESİ
نلون ع اه ِل ه ِذه َ
ِ ا ِنا م33 كانت مِن الغاب ِ ۪رين
ce, Lût onlar hakkında tasa-
landı ve onlar sebebiyle ta-
َ ُ ُ َْ ُ َ َ ٓ َ َّ َ ً ْ َ ْ َْ
34 القريةِ رِجزا مِن السماءِ بِما كانوا يفسقون
katten düştü. Ona: Korkma,
tasalanma! Çünkü biz seni de
aileni de kurtaracağız. Yalnız, َ ُ ْ َ ْ َ ً َ ّ َ ً َ ٰ َٓ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ
kalacaklar arasında bulunan 35 ولقد تركنا مِنها اية بيِنة ل ِقو ٍم يعقِلون
karın müstesna, dediler.
َاللّٰ ُ ُ ْ ِْ َ َ َ َ َ ًۙ ْ َ ُ ْ ُ َ َ َ َ ْ َ ٰ َ
واِل مدين اخاهم شعيبا فقال يا قوم اعبدوا
ْ ُ ْ َ ْ ْ َْ َ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َْ ُ ْ َ
34. «Biz, şüphesiz, bu
memleket halkının üzerine,
36 سد۪ين َ ِ خر ول تعثوا ِيف الرِض مف ِ وارجوا الوم ال
yoldan çıkmalarına karşılık
َ ْ َ َ ُ َ ْ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ ُ ُ َّ َ َ
ُ ص َب
حوا ۪يف دارِه ِْم فذبوه فاخذتهم الرجفة فا
gökten bir azap indireceğiz.»
ُ َ َ َّ َ َ ْ َ َ ۬ َ ُ َ َ ً َ َ
35. And olsun ki, biz, aklını
kullanacak bir kavim için ora- ْ ْم مِن وعدا وثمودا وقد تبني ل37 ۪ۘني َ َجاثِم
ْان ا َ ْع َمال َ ُهم ُ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َّ َ َ ْ ۠
dan apaçık bir ibret nişânesi
َ
bırakmışızdır.
ك ِِ وزين الشيط ِ مسَا
َ ر َْ ْ ُ ُ َ
ِ۪ يل َوكانوا مسب َّ فَ َص َّد ُه ْم َعن
36. Medyen’e de kardeş-
leri Şuayb’ı gönderdik ve Şu- 38 ۙين ِ ۪ ب الس ِ
ayb: Ey kavmim! Allah’a kul-
luk edin, ahiret gününe umut
bağlayın, yeryüzünde boz-
gunculuk yaparak karışıklık 38. Âd ve Semûd’u da. Sizin için her şey, onların otur-
çıkarmayın! Dedi. dukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara
yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı.
37. Fakat onu yalancılıkla
Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
itham ettiler. Derken, kendile-
rini bir sarsıntı yakalayıverdi
ve yurtlarında diz üstü çöke
kaldılar.
َ َْْ َُ ُ
20. CÜZ ِ ورة العنك ُب
وت س400 ANKEBUT SÛRESİ 41. Allah’ın tertibinden baş-
ka evliya edinenlerin durumu,
ٰ ُ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ َ kendine ev yapan örümceğin
وقارون وف ِرعون وهامان ولقد جاءهم موس durumu gibidir. Hâlbuki evle-
َ َ ُ َ َ َ َْْ ُ َ ْ َ ْ َ ََّْ rin en çürüğü şüphesiz örüm-
39 ۚات فاستكبوا ِيف الرِض وما كانوا سابِق۪ني ِ بِاليِن ceğin evidir. Keşke bilselerdi!
َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ًّ ُ َ
ۚاصبًا ِ ف اخذنا بِذنبِه۪ۚ ف ِمن ُه ْم م ْن ا ْر َسلنا عليْهِ ح
42. Allah, onların kendisini
bırakıp da hangi şeye yalvar-
ْ َ ْ ُ َ ْ َّ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ
ِحة ۚ َومِن ُه ْم َم ْن خ َسف َنا بِه
dıklarını şüphesiz ki bilir. O,
ومِنهم من اخذته الصي mutlak güç ve hikmet sahibi-
ْ ُ ّٰ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ
الل ِلَظل ِ َم ُه ْم
dir.
ض ومِنهم من اغرقناۚ وما كان ۚ الر 43. İşte biz, bu temsilleri
َ َم َث ُل َّال۪ين40 ون َ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ ْ ٰ َ
ن كانوا انفسهم يظلِم ِ ول
insanlar için getiriyoruz; fakat
onları ancak bilenler düşünüp
ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َ َٓ ْ َ ّٰ ُ ْ ُ َ َّ
وت ا ِتذت ِۚ ون اللِ او ِلاء كمث ِل العنكب ِ اتذوا مِن د
anlayabilir.
ُ َ َْ َ ْ َْ ُ ََْ ْ َ َ ْ َ َّ َ ً ْ َ
44. Allah, gökleri ve yeri
وت ۢ لوكانوا ُ
ِ وت ليت العنكب ُ ُ
ِ بيتا ۜ واِن اوهن الي hak olarak yarattı. Şüphe-
َ
siz bunda, iman edenler için
ُ َ َ ّٰ ا َِّن41 ون َ َُْ َ
۪الل َي ْعل ُم مَا يَ ْد ُعون م ِْن دونِه يعلم
nişâneler bulunmaktadır.
ُ َ َْ َ ْ
َوت ِلك ال ْمثال42 ۪يم َ ْ يز ُ شٔۜ َو ُه َو الْ َعز َْ ْ
45. Sana vahyedilen Ki-
ُ الك
۪ ٍ مِن
tab’ı oku ve namazı kıl. Mu-
َخلَق َ ُ َ ْ َّ ٓ َ ُ ْ َ َ َ َّ َ ُ ْ َن
hakkak ki, namaz, hayâsız-
َ
43 اس وما يعقِلها ا ِل العال ِمون ۚ ِ ضبها ل ِلن ِ
lıktan ve kötülükten alıkoyar.
ً ٰ َ َ ٰ َّ ْ
َ ات َوال ْرَض ب َ ْ ُ ّٰ
Allah’ın zikri elbette en büyük
ال ّۜ ِق ا ِن ۪يف ذل ِك ليَة ِ ِ َ الس ٰم
و َّ الل ibadettir. Allah yaptıklarınızı
اب َواق ِِم ِ ِت ل ِ ا ح ۫و ا ا م ل ت ا 44 ۟
۪ني
َ ْ ْ َٓ ْ َ ْ َ ٰ ْ َ َ ٰ َّ الصلٰوةَۜ ا َِّن َّ
الصلوة تنه ع ِن الفحشاءِ َوال ُمنك ۜ ِر
َ ْ َ َ ْ ُ ّٰ َ ُ َ ْ َ ّٰ ُ ْ َ َ
45 الل َيعل ُم مَا تص َن ُعون ب و ۜ ولِكر اللِ اك
َ ُ ْ ْ َ
شون ِالاد۪ى والع ُ ْ َ ا401
َ ْ ل ْز ُء
46. İçlerinden zulmedenleri 21. CÜZ ANKEBUT SÛRESİ
الٓي ان ِزل ا ِلْ َنا َوان ِزل ۪ ِ ال۪ين ظلموا مِنهم وقولوا امنا ب
ne de, size indirilene de iman
ettik. Bizim ilahımız da sizin
ilahınız da birdir ve biz O’na َ
46 ل ُم ْسل ُِمون ُ َ ْم َواح ٌِد َو َنْ ُن ُ ُِٰ َ َ ُِٰ َ ْ ُ ْ َ
ا ِلم والهنا واله
ُ َ ْ َ ٰ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َ َ
teslim olanlardanız.
47. İşte böylece sana bu ُاهم اب فال۪ين اتين ۜ ِ وكذل ِك انزنلا ا ِلك ال
ْ َٓ ُ ٰٓ َ ْ َ َ ْ
اب يُؤم ُِنون بِه۪ۚ َوم ِْن هؤ۬لءِ َم ْن يُؤم ُِن ب ِ ۪ۜه َومَا
Kitab’ı indirdik. Onun için,
kendilerine kitap verdiklerimiz ِ ال
َُْ َ ْ ُ َ َ َ َ ْ َّ ٰ َ َْ
وما كن47 ح ُد بِايَات َِنٓا ا ِل الاف ُِرون
ona iman ediyorlar. Onlardan
da ona iman eden nice ت تتلوا ي
kimseler vardır. Âyetlerimizi,
َِك ا ًِذا َل ْرتَاب َ َ
اب ول تطه بِيم۪ين ُ ُّ ُ َ َ َ َ
ك
ِ ْ م ِْن َقبْلِه۪ م
ِن
ancak kâfirler bile bile inkâr ٍ
eder.
َ ص ُدور الَّ ُ ات يف ٌ ات بَ ّي َن ٰ
ٌ َ بَ ْل ُه َو اي48 ون َ ُ ْ ُْ
48. Sen bundan önce ne ۪ين ِ ۪ ِ المب ِطل
ُ َ َ َّ َّ ٰ َ َْ ََ َْ ْ ُ ُ
َوقالوا49 ح ُد بِايَات َِنٓا ا ِل الظال ُِمون ا ۫وتوا العِل ۜم وما ي
bir yazı okur, ne de elinle onu
َ َْْ َُ ُ
21. CÜZ ِ ورة العنك ُب
وت س 402 ANKEBUT SÛRESİ 56. Ey iman eden kulla-
rım! Şüphesiz, benim arzım
ُاء ُهم َ
َ ٓ َل ًّ َ ُ ٌ َ َ َٓ ْ َ َ َ َْ َ َ ُ َْ ََْ geniştir. O halde yalnız bana
اب ولول اجل مسم ِ ۜ جلونك بِالعذ ِ ويستع kulluk edin.
َ َ ُ َْ َْ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ َ ً َ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َ ُ َ َ ْ
جلونك ِ يستع53 اب ولات ِينهم بغتة وهم ليشعرون ۜ العذ
57. Her can ölümü tada-
caktır. Sonunda bize döndü-
ُ َ ُ ْ َْ ُ َ َٓ ْ َ ُّ ُ
cennet köşklerine yerleştire-
َ
57 ت ث َّم ا ِلْ َنا ت ْر َج ُعون ُُْ َ
ِ كل نفٍس ذائ ِقة المو56 ون ِ فاعبد ceğiz. Böyle iyi işler yapanla-
ً َ ُ َّ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ّ َ ُ َ َ َّ ُ ٰ َ َّ َ
rın mükâfatı ne güzeldir!
ات نلبوِئنهم مِن النةِ غرفا ِ ال ِ ۪ين ا َم ُنوا َو َع ِملوا الص وال 59. Onlar, sabretmiş olup,
َ ُ ْ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ّٰ ُ ْ َ ْ ُ ُ ّٰ َّ ُ ُ َ َ َ ْ َ
62. Allah rızkı kullarından
63 ۟للِ بل اكثهم ل يعقِلون ۜ ِ الل ق ِل المد
ۜ موت ِها لقولن dilediğine bol bol verir, diledi-
ğine de kısar. Şüphesiz Allah
her şeyi hakkıyla bilendir.
63. And olsun ki onlara:
53. Senden, azabı çarçabuk istiyorlar. Eğer önceden ta- «Gökten su indirip onunla
yin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip ölümünün ardından
çatmıştı. Fakat yine de hiç farkına varmadıkları bir sırada o yeryüzünü canlandıran
kendilerine mutlaka gelecektir. kimdir?» diye sorsan,
54. Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Hiç şüpheleri ol- mutlaka, «Allah» derler.
masın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır. De ki: Hamd etmek, Allah’a
55. O günde azap, onları hem üstlerinden hem ayakla- mahsustur. Fakat çokları
rının altından saracak ve Allah: «Yaptıklarınızı tadın!» di- akıllarını kullanmazlar.
yecektir.
ّٰ َ َ ٰ َ ْ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ ُ ْ َ ّٰ
66. Kendilerine verdikleri-
mize karşı nankörlük etsinler َاللِ َكذ ًِبا ا َ ْو َك َّذب ومن اظلم مِم ِن افتى ع67 اللِيفرون
َْ ب
ve sefa sürsünler bakalım!
Ama yakında bilecekler! َ َو َّال۪ين68 ين َ اءهُۜ اَلَيَْس يف َج َه َّن َم َمثْ ًوى ل ِلْ َكف ِر
َ َٓال ّق لَمَّا ج
۪ ۪ ِ ِ
ْ ْ َ َ ّٰ َّ ِ َ َ َ ُ ُ ْ ُ َّ َ ْ َ َ َ
67. Çevrelerinde insanlar
َ سن َ
kapılıp götürülürken, bizim 69 ۪ني ِ الل ل َم َع ال ُمح جَاه ُدوا ف۪ينا نلهدِينهم سبلن ۜا وان
ٌ ّ ُورة
َمك َِّية َ ُس
orayı güven içinde kudsî bir
ٌ ّ ِ الر ُّ َ ُ
الروو ِمم َمك َِّية
ُّ ُورة
yer yaptığımızı görmediler
س
ً ٰ َٰ َ ُّ SÛRESİ
30 - ً RUM
ه سِتُّون َ اية
mi? Bizim bu türlü rahmeti-
ايَة َ ِ َو
َ ِ َو
mizi gördükleri halde, bâtıla ِستون ه
ْ َّ ّٰ
inanıp Allah’ın nimetine
َّ ح ٰمن
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
nankörlük mü ediyorlar?
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Elif. Lâm. Mîm.
َٓ َ َ َْ َ َ ً ُ ْ َ َ ُٓ َ َ
م ِْن قبْل ِ ِه ۜ ْم كانوا اش َّد مِن ُه ْم ق َّوة َواثا ُروا ال ْرض َوع َم ُروها
zulmetmekteydiler.
10. Sonunda, Allah’ın âyet-
َ َ َ َ َ ّ َ ْ ْ ُ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ َٓ َ َ ُ َ َ َّ َ َ ْ َ lerini yalanlayarak ve onları
ات فما كن ِ ۜ اكث مِما عمروها وجاءتهم رسلهم بِاليِن alaya alarak kötülük yapan-
َ َ َّ ُ َۜ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ َ ْ ٰ َ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ ların âkıbetleri pek fena oldu.
ثم كان9 ن كنوا انفسهم يظلِمون ِ الل ِلظلِمهم ول 11. Allah, ilkin mahlûkunu
ُ َ َ ّٰ َ ٰ ُ َّ َ ْ َ ٰٓ ٓ ُّ ُ َٓ َ َ َّ َ َ َ
ات اللِ وكنوا ِ عق ِبة ال۪ين اساؤا السواى ان كذبوا بِاي
yaratır, sonra da bunu tekrar-
lar. Sonunda hep O’na dön-
ِْ۪يدهُ ُث َّم اَِله ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ
ُ الَلْ َق ُث َّم يُع َ ُ
۟ ب ِ َها ي َ ْس َت ْه ِزؤ
dürüleceksiniz.
الل يبدؤا10 ۫ن
ْ ْ
12. Kıyametin kopacağı
َ َُ ُ َو َي ْو َم َت ُق11 ون َ ُ َ ُْ
12 وم السَّاعة ُيبْلُِس ال ُمج ِر ُمون ترجع gün, günahkârlar susacaklar-
ٓ َ َ ُ ُ َ َ ُ ٰٓ َ ُ ْ ٓ َ َ ُ ْ ْ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ
dır.
شكئ ِ ِه ْم ِ ولم ين لهم مِن شكئ ِ ِهم شفع ۬ؤا وكنوا ب 13. Onların koştukları
ََ َ ُ َ ُ َ َّ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ َكف ِر
فامَّا14 اعة يَ ْو َمئ ٍِذ َي َتف َّرقون
şirklerden kendilerine hiçbir
ويوم تقوم الس13 ين ۪ şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten
َ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ َّ ُ ٰ
َ ۪ين ا َم ُنوا َو َ َّ onlar, şirk koştukları şeylerin
15 بون ات فهم ۪يف روض ٍة ي ِ ِ
ال الص وا ل م
ِ ع ال anlamsızlığını göreceklerdir.
14. Kıyamet kopacağı gün,
işte o gün onlar birbirlerinden
6. Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz; fakat ayrılacaklardır
insanların çoğu bilmezler.
7. Emri ilahinin dışına çıkanlar, dünya hayatının görünen
yüzünü bilirler. Ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler.
8. Kendi kendilerine, Allah’ın, gökleri, yeri ve ikisinin ara-
sında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre
için yarattığını hiç düşünmediler mi? İnsanların birçoğu,
Rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr etmektedirler.
ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ َ َ ٰ ْ َ
O canlandırıyor. İşte siz de
böyle çıkarılacaksınız ْم ِ سنت ِ ات والرِض واخِف ال ِ ومِن اياتِه۪ خلق السمو
ٰ َ ِ ۜ ْم ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰيَات ل ِلْ َعالِم ُ َََْ
20. Sizi topraktan yarat-
ması, O’nun delillerindendir. ۪ َوم ِْن ايَاتِه22 ۪ني ٍ ۪ والوان
Sonra siz, her tarafa yayılan
َّ ْ َ ُ ُ َٓ َّ ُ ُ ََ
insan olmaya namzet oluver-
ام ْم بِالْ ِل َوانلَّهَارِ َوابْتِغاؤ۬ك ْم م ِْن فضل ِ ۜه۪ ا ِن من
ٰ َيف ذٰل َِك َلٰي
diniz.
ُ َ َ
21. Kaynaşmanız için size َوم ِْن ايَاتِه۪ يُ ۪ري ُم23 ات ل ِق ْو ٍم ي َ ْس َم ُعون ٍ ۪
kendinizden eşler yaratıp
ْ ُ َ ً َٓ َٓ َّ َ ُ ّ َ ُ َ ً َ َ َ ً ْ َ َ ْ َ ْ
ِ بِه ۪ نل مِن السما ِء ماء في ِ البق خوفا وطمعا وي
aranızda sevgi ve merhamet
َ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َ َ ٰ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ
peydâ etmesi de O’nun delil-
lerindendir. Doğrusu bunda, 24 ات ل ِقو ٍم يعقِلون ٍ الرض بعد موت ِه ۜا ا ِن ۪يف ذل ِك لي
iyi düşünen bir kavim için ib-
retler vardır.
22. O’nun delillerinden biri 23. Geceleyin uyumanız, gündüzün Allah’ın lutfundan
de, gökleri ve yeri yaratması, aramanız da O’nun delillerindendir. Gerçekten bunda,
lisanlarınızın ve renklerinizin işiten bir kavim için ibretler vardır.
değişik olmasıdır. Şüphesiz 24. Yine O’nun delillerindendir ki, size korku ve ümit ver-
bunda bilenler için dersler mek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün
vardır. ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kulla-
nan bir kavim için ibretler vardır.
ٰ ْ ُ ّ َُ َ ٰ َ ْ ُ َ َُْ ْ ُ َ َ ْ َُ ُ ََ
için herhangi bir yardımcı da
ات َ
ِ تافونهم كخ۪يفتِم انفس ۜم كذل ِك نف ِصل الي yoktur.
ْاء ُه ْم ب َغي َ ۪ين ظَلَمُٓوا ا َ ْه َٓو َ بَل َّات َب َع َّال28 ون َ ُ ْ َ ْ َ 30. Sen yüzünü hânif ola-
ِ ِ ِ ل ِقو ٍم يعقِل rak dine, Allah insanları hangi
َ ْ َ ْ ْ ُ َ ْ َ ّٰ ْ َ َ ٰ ٰٓ ْ ُ ْ َ َ ل َ ُمبْلِس
49. Oysa onlar, daha önce,
الرض ي ف ي ك ِ الل ت َ
ح ر ار ث ا ِل ا ر ظ ان ف 49 ۪ني
ِ ِ ِ
üzerlerine yağmur yağdı-
ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ُ َ ٰ ْ َ ْ ْ ُ َ َ ٰ َّ َ ْ َ َ ْ َ
rılmasından iyice ümitlerini
ٌ شٔ قَد
50 ۪ير ٍ ك ِ الموتۚ وهو ع ِ بعد موت ِه ۜا ا ِن ذل ِك ل
kesmişlerdi.
50. Allah’ın rahmetinin
eserlerine bir bak: Arzı, ölü-
münün ardından nasıl diril-
42. De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekile- tiyor! Şüphesiz O, ölüleri de
rin âkıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi. mutlaka diriltecektir. O, her
43. Allah katından, dönüşü olmayan bir gün gelmeden şeye kadirdir.
önce yönünü o gerçek dine çevir! O gün onlar bölük, bölük
ayrılacaklardır.
44. Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhine olur. Salih
amel işleyenlere gelince, onlar da yerlerini sırf kendileri için
hazırlarlar.
َ ٰ ورةُ لُ ْق
من َ ُس410
21. CÜZ LOKMAN SÛRESİ 4. Onlar; namazı kılarlar,
zekâtı verirler; onlar ahirete
ٌ َّ ّ َ ٌ ّ َ ٰ ُْ َ ُ
ُْ ُُسوَرة de kesin olarak iman ederler.
مكِية ورةُللقق ٰمم َنن َمك َِّية س 5. Onlar, Rableri tarafın-
ً ٰ َٰ َ َ ُ َ َ َ ٌ َ ْ SÛRESİ
31 ُ - ً LOKMAN
َ ون اية َ َ َ َ َ
ايَة وثثون اربع َ ِ َو
ه َ ْ َو ٌِه اربع وثث dan gösterilmiş doğru yol
üzeredirler ve onlar kurtuluşa
ْ َّ ّٰ
َّ ح ٰمن
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
erenlerdir.
ْ
6. İnsanlardan öyleleri
يل الل
ّٰ
ب س َ ض َّل َع ْن ِ ُ۪يث ِلِ د َ ْ َوم َِن انلَّاِس َم ْن ي َ ْشَتي ل َ ْه َو
ال 7. Ona âyetlerimiz okun-
ِ ۪ ۪ duğu zaman, sanki bunları
َ
َواِذا6 ني ٌ اب ُمه ٌ خ َذهَا ُه ُز ًوۜا ا ُ ۬ولٰٓئ َِك ل َ ُه ْم َع َذ ِ
َّ ب َغ ْي عِلْ َو َي
ت ٍۙ ِ ِ
işitmemiş, sanki kulaklarında
۪ ağırlık varmış gibi büyüklük
ِْبا َك َ ْن ل َ ْم ي َ ْس َم ْع َها َك َ َّن ٓيف ا ُ ُذ َنيه ً ك ْ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ َ ٰ ْ َ َ ٰ ْ ُ taslayarak yüz çevirir. Sen de
۪ ِ تتل عليهِ اياتنا ول مست ona acıklı bir azabı bildir!
11 ني
َ َ َ
۟ ٍ ۪ين م ِْن دونِه۪ۜ بَ ِل الظال ُِمون ۪يف ض ٍل ُم ۪ب
َّ ُ َ اذا َخلَ َق َّال َ َ
م
tı, sizi sarsmasın diye yere de
ulu dağlar koydu ve orada her
çeşit canlıyı yaydı. Biz gökyü-
zünden su indirip, orada her
hoş nebattan çift çift bitirdik.
َ ٰ ورةُ لُ ْق
من َ ُس412
21. CÜZ LOKMAN SÛRESİ 22. Muhsin olarak, kendi-
ni Allah’a teslim eden kimse,
َْ ُ َ َ َّ َ َ ّٰ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ
ات َومَا ِيف الرض
ِ ْ ِ الس ٰم َوَّ ْم مَا يف الم تروا ان الل سخر ل
gerçekten en sağlam kul-
ِ pa yapışmıştır. Bütün işlerin
ُ ُ ً َ ُ َ َ َ
َوا ْس َبغ َعليْ ْم ن َِع َم ُه ظاه َِرةً َو َباط َِنةۜ َوم َِن انلَّاِس َم ْن يَادِل
sonu Allah’a varır.
َ َ ٓ َ ٰ ْ َ َ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ ْ َ ُ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ُ َّ ُ ُ َ
ancak bizedir. İşte o zaman
اءن ۜا لهم اتبِعوا ما انزل الل قالوا بل نبِع ما وجدنا عليهِ اب yaptıklarını kendilerine haber
َْ ُ ْ ْ ْ َ َْ َ َ ْ َْ
ج َر ٍة اق ٌم َوالَح ُر َي ُم ُّدهُ م ِْن َبع ِده۪ َسبْ َعة ابُ ٍر ال ْرِض مِن ش
27. Şayet yeryüzündeki
ağaçlar kalem, deniz de
ُ ُْ َ ٌ الل َعزَ ّٰ اللِۜ ا َِّنّٰ ُ َ َ ْ َ َ َ
مَا خلق ْم27 ۪يم ٌ يز َحك mürekkep olsa ve hatta buna
۪ مانفِدت ك ِمات yedi deniz daha eklense yine
ٌ َ ٌ َ َ ّٰ َّ َ َ ْ َ َ َّ ْ ُ ُ ْ َ َ َ de Allah’ın “kelime” leri tüken-
28 ول بعثم ا ِل كنفٍس واحِد ۜ ٍة ا ِن الل سم۪يع بص۪ي mez. Şüphe yok ki Allah mut-
lak galip ve hikmet sahibidir.
28. Sizin yaratılmanız ve
diriltilmeniz, tek bir kişinin ya-
20. Allah’ın, göklerde ve yerdeki, sizin emrinize verdiği-
ratılması ve diriltilmesi gibidir.
ni, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini
Şüphesiz ki, Allah her şeyi bi-
görmediniz mi? Yine de, insanlar içinde, -bilgisi, rehberi ve
len ve görendir.
aydınlatıcı bir kitabı yokken- Allah hakkında tartışan kim-
seler vardır.
21. Onlara «Allah’ın indirdiğine uyun» dendiğinde: Ha-
yır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız, der-
ler. Ya şeytan, onları alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse!
ْ َّ ُ َ ُ 414
ِ ج َدة
3. «Onu Peygamber kendi-
21. CÜZ سورة الس SECDE SÛRESİ
si uydurdu» diyorlar öyle mi?
Bilakis o, senden önce kendi-
َّ ح ٰمن ْ الر َّ ِالل ّٰ
الرح۪ي ِم ِ ﷱ lerine hiçbir uyarıcı gelmemiş
bir kavmi uyarman için, doğru
َ َ َْ ّ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ ۠ٓٓ
2 ۪ني ۜ ب العالم ِ اب ل ريب ف۪يهِ مِن ر ِ نيل الكِت ۪ ت1 الم
yolu bulsunlar diye Rabbin-
den gönderilen haktır.
ْيهم ُ ٰ ك تلِ ُنْ ِذ َر قَ ْو ًما مَٓا اَت َ ّ َ ْ ُّ َ ْ َ ُ ْ َ ُ ٰ َ ْ َ ُ ُ َ ْ َ
ِ ام يقولون افتي ۚه بل هو الق مِن رب
4. Gökleri, yeri ve bunların
َ َ َّ ُ ّٰ َ َ َّ َ َ َ َ ْ
arasındakileri altı günde ya-
لل ال۪ي خل َق ا3 ۪ير م ِْن قبْلِك ل َعل ُه ْم َي ْه َت ُدون ٍ مِن ن
ذ ratan, sonra arşa nazar eden
َ ََ َ َ َ ّ َ ْ ُ ْ ْ ُ َ َ ِْ َْ ََ
dır. Hala düşünüp öğüt almaz
۪يع اف ٍۜ ف ش ل و لٍِ و ِن م ه
۪ ِ ن ود ع العر ۜش ما لم مِن mısınız?
َ ٰ َ َ ََْ ْ َ َ َ
ذل ِك5 ا ِلْهِ ۪يف يَ ْو ٍم كن مِق َد ُارهُٓ الف َس َن ٍة م َِّما ت ُع ُّدون
zaman mefhumu yoktur, size bin-
lerce sene gelir amma O’nun için
َ
ث َّم َج َعل7 ۪ۚني
ُ
ط ْ سان م
ِن َ ْ شٔ َخلَ َق ُه َو َب َدا َ َخلْ َق اْلِن ْ َ َّ ُ 6. İşte, görülmeyeni de gö-
ٍ ِ ٍ كل rüleni de bilen, mutlak galip
َ َ َ َ ُ ّٰ َ َّ ُ َ ٓ َ ْ َ َ ُ ْ َُ َْ ve merhamet sahibi O’dur.
ِ ثم سويه ونفخ ف۪يه8 ۚني ٍ نسله مِن سل ٍة مِن ما ٍء م ۪ه 7. O ki, yarattığı her şeyi
ً َ َ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َّ ُ ُ َ َ َ َ َ
حه۪ وجعل لم السمع والبصار والفـِٔدةۜ ق۪ي ِ م ِْن ُرو
güzel yapmış ve ilk başta in-
sanı çamurdan yaratmıştır.
ْ َ َ َّ َ ْ َ ْ َ ْ َوقَالُٓوا َءا َِذا َضلَل9 ون َ ُُ َْ َ
ف خل ٍق ۪ ل اِن اء ض ِ ر ل ا يف ِ ا ن ماتشكر 8. Sonra onun zürriyetini,
nutfeden, hakir bir sudan tü-
ُ ّٰ ُْ َ َ َٓ ُ ْ
قل َي َت َوفي ْم10 ۪يد بَل ه ْم بِلِقاءِ َر ّب ِ ِه ْم كف ُِرون ٍ ۜ جد
َ retmiştir.
ْ ُ َ َ ْ ْ َ َ
َول ْو ت ٰٓرى اِذِ ال ُمج ِر ُمون ناك ُِسوا ُر ۫ؤ ِس ِه ْم عِن َد َر ّب ِ ِه ۜ ْم َر َّب َنٓا
eğik halde, «Rabbimiz! Gör-
dük duyduk, şimdi bizi geri
َ َ َّ َ ارج ْع َنا َن ْع َم ْل ْ َرنَا َو َسم ْع َنا ف ْ َ ْ اَب
َول ْو12 الًا ا ِنا ُموق ُِنون
gönder de, iyi işler yapalım,
artık kesin olarak inandık» di- ِ ص ِ ِ
yecekleri zamanı bir görsen!
ّ ُ ْ َ ْ َّ َ ْ ٰ َ َ ٰ ُ ْ َ َّ ُ َ ْ َ ٰ َ َ ْ
ن حق القول مِن۪ى ِ شِئنا لتينا ك نفٍس هديها ول
ْ َ َ َّ َ َ َّ َ َ ْ َ َ
13. Biz dilesek, elbette her-
فذوقوا ب ِ َما13 ۪ني
ُ َُ َ جع َ ْ َ ال َّنةِ َوانلَّاِس ا
ِ لملـٔن جهنم مِن
kese hidayet verirdik. Fakat
«Cehennemi hem cinlerden
َ اك ْم َو ُذوقُوا َع َذ ُ َ َ َّ َ ٰ ْ ُ ْ َ َ َٓ ْ ُ َ
hem insanlardan bir kısmıyla
اب نس۪يتم ل ِقاء يومِم هذاۚ ا ِنا نس۪ين
َ ا َِّنمَا يُ ْؤم ُِن باٰيَات َِنا َّال14 ون َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ ُْ
dolduracağım» diye benden
kesin söz çıkmıştır. ۪ين ِ ل بِما كنتم تعمل ِ ال
14. Bu güne kavuşmayı
ٌَس ْج َدة ُ
حوا ِبَ ْم ِد َر ّب ِ ِه ْم َوه ْم ُ ا َِذا ُذ ّك ُِروا بهَا َخ ُّروا ُس َّج ًدا َو َس َّب
unutmanızın cezasını şimdi ِ
tadın bakalım! Doğrusu biz َ ُ َْ َ َ َ ْ ُُ ُُ ٰ َ ََ َ ُ ْ َ َْ َ
ْ
de sizi unuttuk; yaptıklarınız- جعِ يدعون ِ تتجايف جنوبهم ع ِن المضا15 ليستك ِبون
َ َ َ َ َ ُ ْ ُ ْ َ ً َ
ف ت ْعل ُم16 َر َّب ُه ْم خ ْوفا َوط َمعًاۘ َوم َِّما َر َزق َناه ْم ُينفِقون
dan ötürü ebedî azabı tadın!
َ ُ ْ ُ َ ً َٓ َ ُ ْ َ َّ ُ ْ ْ ُ َ َ ْ ُ َٓ ٌ ْ َ
15. Bizim âyetlerimize an-
cak o kimseler inanırlar ki, 17اءبِمَاكانوا َيع َملون نيۚجز ٍ نفسمااخِفلهممِنقرة ِاع
bu ayetlerle kendilerine öğüt
َ َ َ ً َ َ َ َ ْ َ َ ََ
verildiğinde, büyüklük tasla- امَّا18 اف َم ْن كان ُمؤمِنًا ك َم ْن كان فاسِق ۜا لي َ ْس َت ُو۫ن
ۘات ال َما ٰوى
ْ ْ ُ َّ َ ْ ُ َ َ
ِ َ ال
َّ ۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا َ َّال
madan secdeye kapanırlar
ve Rablerini Hamd ile tesbih ات فلهم جن ِ الص ِ
ُيهم ُ ۪ين فَ َس ُقوا َف َما ْ ٰو َ َواَمَّا َّال19 ون َ َُْ َ ُ َ َ ً ُُ
ederler.
16. Korkuyla ve umutla نزل بِما كانوا يعمل
َ َ ۪يدوا ف ُ ادوا ا َ ْن َيْ ُر ُجوا مِنْ َٓها اُع ُٓ َ َ ٓ َ َّ ُ ُ َّ
۪يها َوق۪يل انلا ۜر كلما ار
Rablerine yalvarmak üzere,
vücutları yataklardan uzak
َ ّ َ ُ ُْ َّ َ ل َ ُه ْم ُذوقُوا َع َذ
kalır ve kendilerine verdiği-
miz rızıktan Allah yolunda
20 اب انلَّارِ ال۪ي كن ُت ْم بِه۪ تذِبُون
harcarlar.
17. Yaptıklarına karşılık
olarak, onlar için nice sevin- 19. İman edip de, iyi işler yapanlara gelince, onlar için
dirici ve göz aydınlatıcı ni- yaptıklarına karşılık olarak varıp kalacakları cennet konak-
metler saklandığını hiç kimse ları vardır.
bilemez. 20. Yoldan çıkanlara gelince, onların varacakları yer
18. Öyle ya, mümin olan, ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde geri çevrilirler ve
yoldan çıkmış kimse gibi mi- kendilerine: Yalandır deyip durduğunuz cehennem azabını
dir? Bunlar elbette bir ola- tadın! Denir.
mazlar.
َ َُ ُْ
sanız, bu fetih günü hani ne
َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َّ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ ْ َ َ
30 فاع ِرض عنهم وانت ِظر ا ِنهم منت ِظرون29 ينظرون zaman? Derler.
ََوِه ٌ َّ َ َ ٌ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُورة
َ ُس
29. De ki: Fetih gününde
هنِيةَ بح َزاب مدن َِّية َمو ِد
ِ
از
ِ سورة
ال َ لح
ُ ا inkârcılara çarpık inançları
ً َٰ ً ٰ َ ٌ ََ
ثث َ َو ََسبْ ْ ُع ُون َايَة ٌ ََ
33 - AHZAB SÛRESİ fayda vermeyecek ve kendi-
اية وسبعون ثث lerine mühlet de tanınmaya-
caktır!
30. Artık sen onları bırak
ve bekle. Zaten onlar da bek-
21. En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın lemektedirler.
azaptan tattıracağız; olur ki dönerler.
22. Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatıldıktan sonra on-
lardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir! Muhakkak ki
biz, günahkârlara, ettiklerinin karşılığı olan cezayı veririz.
23. And olsun biz Mûsâ’ya kitap verdik, “sen ona kavu-
şacağından şüphe etme” dedik ve onu İsrail Oğullarına hi-
dayet rehberi kıldık.
21. CÜZ َ ُ ْ ْ َ
شون ِالاد۪ى والع ُ ْ َ ا417
َ ْ ل ْز ُء AHZAB SÛRESİ
َّ ح ٰمن ْ َّ ّٰ
33 - AHZAB SÛRESİ الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
َّ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ّٰ َّ ُّ َّ َ ُّ َ َٓ
Bismillâhirrahmânirrahîm
ح ِْز ٌب
4 ۪ني ا ِن ۜ ين َوال ُم َنافِق الل َول ت ِطعِ الكاف ِ۪ر يا ايها انلِب ات ِق
َۜ ِ ك م ِْن َر ّب َ ْ َ ٰٓ ُ َ ْ َّ َ ۙ ً َ ً َ َ َ َ ّٰ
1.Ey Peygamber! Allah’a ك واتبِع ما يوح ا ِل1 الل كان عل۪يما حك۪يما
ٰ َ َ ّٰ َ َ ْ َّ َ َ َ ۙ ً َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ َ ّٰ َّ
karşı takva sahibi ol, kâfirlere
ve münafıklara boyun eğme. اللِ وكف ۜ وتوك ع2 ا ِن الل كان بِما تعملون خ ۪بيا
َْْ َ ْ ُ ّٰ مَا َج َع َل3 ۪ي ً َ ّٰ
۪ۚني ۪يف َج ْوفِه ُ الل ل َِر
Elbette Allah her şeyi bilmek-
te ve yerli yerince yapmakta-
ِ بل ق ِن م ل
ٍ ج بِاللِ وك
ُ َ َّ ُ َّ ُ ْ َ ُ َ ُ ٔ ٓ ّٰ ُ ُ َ َ ْ َ َ َ َ َ َ
dır.
ِْم
2.Rabbinden sana vah- ۚ وما جعل ازواجم ال۪ تظاهِرون مِنهن امهات
ُ ُ َ ُ ٰ ُ َ ٓ َ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َ َ َ َ
اءك ۜ ْم ذل ِ ْم ق ْول ْم
yedilene uy. Şüphesiz Allah,
bütün yaptıklarınızdan haber- عياءكم ابن ِ وما جعل اد
dardır.
4 الس ۪بيل
َ َّ ُ
ال َّق َوه َو َي ْه ِدي َ ْ ول ُ ُ َ ُ ّٰ َ ْ ُ
بِاف َواهِ ۜم والل يق
َْ
ٰ ُ ُْ
3. Allah’a güven. Vekil ola-
ُ ٓ ٰ ٓ َ ْ َ َ ْ َ ّٰ ْ ُ ْ َ ُ
rak Allah yeter.
اد ُعوه ْم ِلبَٓائ ِ ِه ْم ه َو اق َسط عِن َد اللِۚ فا ِن ل ْم تعلمُوا ابَا َءه ْم
ٌ ْم ُج َن ُ َْ َ َ ََْ ْ ُ ُ ُ َْ َ
۪ين َو َم َوال۪ي ۜم وليس علي ّ ْم يف
4. Allah, bir adamın için-
de iki kalp yaratmadığı gibi, اح ِ ادل ِ فا ِخوان
ُالل ّٰ َ َ َ ْ ُ ُ ُ ُ ْ َ َّ َ َ َ ْ ٰ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َٓ
«zıhâr» yaptığınız eşlerinizi
de analarınız yerinde tutmadı ن ماتعمدت قلوب ۜم وكن ِ ف۪يما اخطاتم بِه۪ۙ ول
ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ ٰ ْ َ ُّ َّ َ ً َغ ُف
س ِه ْم ِ انلِب اول بِالمؤ ِمن۪ني مِن ان5 ورا َرح۪يمًا
ve evlâtlıklarınızı da öz oğul-
larınız olarak tanımadı. Bun- ف
ٰ َ َْ ُ ُ ُ ُ َََْ
ام َب ْعض ُه ْم ا ْول ب ِ َب ْعٍض
ُ ِ َاج ُٓه ا َّم َه ُات ُه ۜ ْم َوا ۬ولوا ال ْرح
lar sizin ağızlarınıza gelive-
ren sözlerden ibarettir. Allah وازو
ise gerçeği söyler ve doğru
ُٓ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ َ ۪ني َوال ْ ُم َ اللِ م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمنّٰ َ
yola O eriştirir. ج ۪رين ا ِل ان تفعلوا ِ ا ه اب
ِ ۪يف كِت
5. Onları babalarına nisbet ً ُ ْ َ َ ْ َ ٰ َ َ ۜ ً ُ ْ َ ْ ُ َٓ ْ َ ٰ ٓ
ederek çağırın. Allah yanın- 6 اب مسطورا ِ ا ِل او ِلائ ِم معروفا كان ذل ِك ِيف الكِت
da en doğrusu budur. Eğer
babalarının kim olduğunu bil-
miyorsanız, bu takdirde onla-
6. Peygamber, müminlere kendi canlarından daha üs-
rı din kardeşleriniz ve görüp
tündür. Eşleri, onların analarıdır. Akraba olanlar, Allah’ın
gözettiğiniz kimseler olarak
kitabına göre, birbirlerine ensar ve muhacirlerden daha ya-
kabul edin. Yanılarak yaptık-
kındırlar; ancak, evliyanız için uygun bir vasiyet yapmanız
larınızda size vebal yok; fakat
müstesnadır. Bunlar kitapta yazılı bulunmaktadır.
kalplerinizin bile bile yöneldi-
ğinde günah vardır. Allah çok
bağışlayandır, çok merha-
metlidir.
َ
اب َ ْ ْ َُ ُ
21. CÜZ
ِ سورة الحز 418 AHZAB SÛRESİ 10. Onlar hem yukarınız-
dan hem aşağı tarafınızdan
َ وح َواِب ْ ٰره ُ
ٍ ك َوم ِْن ن َ ْ َ ْ ُ َ َ َ ّ َّ َ َ ْ َ َ ْ ِ َ üzerinize yürüdükleri zaman;
۪يم واذ اخذنا مِن انلب ِ ۪ين م۪يثاقهم ومِن gözler yılmış, yürekler ağızla-
ً َ ً َ ْ َْ َ َ ٰ
7ۙ َو ُموس َوع۪يَس اب ْ ِن َم ْر َي َمۖ َواخذنا مِن ُه ْم م۪يثاقا غل۪يظا
ra gelmiş ve siz Allah hakkın-
da türlü türlü şeyler düşünü-
ً ين َع َذ
ابا َ ص ْدقِه ْم َوا َ َع َّد ل ِلْ َكف ِر
ِ نْ ۪ني َع َّ ل َِي ْس َـ َٔل
َ الصادِق yordunuz;
۪ ۚ ِ 11. İşte orada iman sahip-
ْ ْ ُ ْ َ َ ّٰ َ َ ْ ُ ُ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ َ
يا ايها ال۪ين امنوا اذكروا ن ِعمة اللِ عليم ا ِذ8 ۟ال۪يمًا
leri imtihandan geçirilmiş ve
şiddetli bir sarsıntıya uğratıl-
َ َ َ ً َ َ ْ ََ ٌ ُ ْ َ َٓ
اءت ْم ُج ُنود فا ْر َسل َنا عليْ ِه ْم ۪ريًا َو ُج ُنودا ل ْم ت َر ْوه ۜا
mışlardı.
ج
12. Ve o zaman, münafıklar
ُ َ ُ ُ ْ َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ
ا ِذ جَٓاؤ۫ك ْم م ِْن ف ْوق ِ ْم9 ۪ۚيا ً ون بَص وكن الل بِما تعمل ile kalplerinde hastalık bulu-
ََ ُ َ َْْ
nanlar: Meğer Allah ve Resû-
َ ُ ُّ ّٰ َ ُّ ُ َ َ َ َ َ ْ
bulunmuşlar! Diyorlardı.
َ ْ ْ َ ُْ َ َُ
ل ال ُمؤم ُِنون ِ ت اب ِك لا ن ه 10 ا جر وتظنون بِاللِ الظنون ِ النا 13. Onlardan bir grup da
ُ ْ ُ َ َ َ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ َٓ ْ ُ ْ ٌ َ َٓ
rimiz emniyette değil, diyerek
ج ُعواۚ َوي َ ْس َتاذِن ْ َ ْم ف
ار ثب ل مقام ل
ِ ِ طائ ِفة مِنهم يا اهل ي
peygamberden izin istiyordu;
َ ُ ُ َّ َ ُ ُ َ َّ َّ ُ ُ ْ ٌ َ
oysa evleri tehlikede değildi,
ْ َ ِ وت َنا َع ْو َرةٌ َومَا
ه ب ِ َع ْو َر ٍةۜ ا ِن ف ۪ريق مِنهم انلِب يقولون ا ِن بي sadece kaçmayı arzuluyor-
ُ ُ َّ ُ َ َ ْ َ ْ ْ ْ َ َ ْ َ ُ ْ َ َ ً َ َّ َ ُ ُ
lardı.
خلت علي ِهم مِن اقطارِها ثم سئ ِلوا ِ ولو د13 ي ۪ريدون ا ِل ف ِرارا 14. Eğer Medine’nin her
َ َ ُ َ ْ َ َ َ ً َ َّ َٓ ُ َّ َ َ َ َ َ ْ َ ٰ َ َ َ ْ ْ
yanından üzerlerine saldı-
ُ
ولقد كانوا عهدوا14 الفِتنة لتوها وما تلبثوا بِها ا ِل يس۪يا rılsaydı da, o zaman savaş-
ً ُ ْ َ ّٰ ُ ْ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ُّ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ ّٰ maları istenseydi, şüphesiz
15 ار وكن عهد اللِ مسؤ۫ل ۜ الل مِن قبل ليولون الدب hemen savaşa katılırlar ve
evlerinde pek kalmazlardı.
15. And olsun ki daha önce
7. Hani biz peygamberlerden söz almıştık; senden, onlar, sırt çevirip kaçmaya-
Nuh’tan, İbrahim’den Mûsâ’dan ve Meryem oğlu İsa’dan caklarına dair Allah’a söz ver-
da. Biz onlardan pek sağlam bir söz aldık. mişlerdi. Allah’a verilen söz
mesuliyeti gerektirir!
8. Allah bu sözü, doğrulara sadakatlerinden sormak için
aldı. Kâfirler için de çok acı bir azap hazırladı.
9. Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın;
hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr
ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptı-
ğınızı çok iyi görmekteydi.
اب َ ْ َْ َُ ُ
21. CÜZ
ِ سورة الحز420 AHZAB SÛRESİ 25. Allah, o inkâr edenleri
hiçbir şey elde edemeden
ْالل َع َليْهِ فَ ِمنْ ُهم َ ّٰ ۪ني رجَ ٌال َص َدقُوا َما َع َه ُدوا َ الم ْؤ ِمن ُ ْ م َِن öfkeleri ile geri çevirdi. Allah
ۚ ِ savaşta müminlere yetti. Allah
ً َ ُ ْ ْ َْ ٰ َ
23 ۙ َم ْن قض ن َب ُه َومِن ُه ْم َم ْن يَن َت ِظ ُرۘ َومَا بَ َّدلوا تبْد۪ي
güçlüdür, mutlak galiptir.
26. Allah, Ehl-i kitaptan,
ْ َ ْ ّ ُ ّٰ جز َي
۪ني ا ِن ۪ني ب ِ ِص ْدق ِ ِه ْم َو ُي َع ِذ َب ال ُم َنافِق َ الصادِق َّ الل ْ َ
ِ ِل
küfür ehline yardım edenleri
kalelerinden indirdi ve kalp-
ُ ّٰ َو َر َّد24ۚورا َرح۪يمًا ً ان َغ ُف َ َ َ ّٰ َّ ْ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َٓ lerine korku düşürdü; bir kıs-
الل شاء او يتوب علي ِهۜم ا ِن الل ك mını öldürüyor, bir kısmını da
َ الل ال ْ ُم ْؤ ِمن ُ ّٰ يۜا َو َكَف ً ْ ك َف ُروا ب َغيْ ِظه ْم ل َ ْم َي َنالُوا َخ َ َ َّ esir alıyordunuz.
۪ني ِ ِ ال۪ين
ُ َ َ َ َّ َ َ ْ َ َ َ َ َ َۜ َ ْ
27. Allah, onların yerlerine,
۪ين ظاه ُروه ْم وانزل ال25 ۚيزا ً الل قَويًّا َعز ُ ّٰ كن القِتال و yurtlarına, mallarına ve ayak
۪ ِ
ُّ م ِْن ا َ ْهل الْك َِتاب م ِْن َص َياص۪يه ْم َوقَ َذَف يف قُلُوبه ُم
basmadığınız topraklara sizi
ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ُ َ َ ْ َ ً ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ َ
rine şöyle söyle: Eğer dünya
ودِيارهم واموالهم وارضا لم تطؤ۫ه ۜا وكن الل ع ك ِل dirliğini ve süsünü istiyorsa-
َ ْ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ُّ َّ َ ُّ َ َٓ ً َ َْ
nız, gelin size boşanma be-
جك ا ِن كنت ت ِردن ِ يا ايها انلِب قل ِلزوا27 ۟شٔ قد۪يرا ٍ
dellerinizi vereyim de, sizi gü-
ُ ْ ّ َ ُ َ َّ ُ ْ ّ َ ُ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ ُّ َ ٰ َ ْ
zellikle salıvereyim.
َّن سح ِ اليوة ادلنيا و ۪زينتها فتعالني امتِعن وا 29. Eğer Allah’ı, peygam-
َادلار َّ ول َو ُ َ الل َو َر ُس َ ّٰ ت تُر ْد َن َّ ُ ْ َوا ِ ْن ُكن28 ۪ي ً َ ً َ َ berini ve ahiret yurdunu dili-
ِ ساحا ج yorsanız, bilin ki, Allah, içiniz-
ْ َ َ َ َ َّ ُ ْ ْ َ ْ َ ّ َّ َ َٓ َ
حش ٍة ُم َب ّي ِ َن ٍة يُضاعف
lamıştır.
ِ ت مِنن بِفا ِ ب من يا ِ ِ يا ن ِساء انل 30. Ey peygamber hanım-
ً اللِ يَس ّٰ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ ْ ُ لَهَا الْ َع َذ ları! Sizden kim açık bir hayâ-
30 ۪يا ني وكن ذل ِك ع ِۜ ضعف ِ اب sızlık yaparsa, onun azabı iki
katına çıkarılır. Bu, Allah için
kolaydır.
23. Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice
erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda
canını vermiştir; kimi de beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde
sözlerini değiştirmemişlerdir.
24. Çünkü Allah sadâkat gösterenleri sadâkatları sebe-
biyle mükâfatlandıracak, münafıklara dilerse azap edecek
yahut tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışla-
yandır, esirgeyendir.
َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 421
31. Sizden kim, Allah’a ve 22. CÜZ شون ۪ الزء اثل
ِان والع AHZAB SÛRESİ
َ َٓ يَا ن ِس31 ج َرهَا َم َّر َتْنيۙ َوا َ ْع َت ْدنَا لَهَا ر ْزقًا َكريمًا ْ َا
22
ririz. Ve ona bol rızık hazırla-
ب ّ َّاء انل ِ
mışızdır. ِِ ۪ ِ
َْ َ ْ َ َ َ َّ ُ ْ َ َّ ِ َٓ ّ َ َ َ َّ ُ ْ َ
32. Ey Peygamber hanım- ت ف تض ْع َن بِالق ْو ِل ت كا َح ٍد مِن النِساء ا ِِن اتقي لس
ları! Siz, kadınlardan herhan-
ً ْ ً َ ُْ ٌ َْ َّ ْ َ
gi biri gibi değilsiniz. Eğer 32 ۚف َيط َم َع ال۪ي ۪يف قلبِه۪ َم َرض َوقل َن ق ْول َمع ُروفا
takvâ sahibi iseniz, çekici ٰ ُ ْ َّ َ ْ َ ُّ َ َ َ ْ َّ َ َ َ َ َّ ُ ُ ُ َ ْ َ َ
bir eda ile konuşmayın; son- وقرن ۪يف بيوت ِن ول تبجن تبج الاهِلِيةِ ال۫ول
َ َ ّٰ كوةَ َوا َ ِط ْع َن ٰ َّ َ ٰ َ َ ٰ َّ َ ْ َ َ
ُۜ الل َو َر ُس
ra kalbinde hastalık bulunan
kimse ümide kapılır. Güzel ول واق ِمن الصلوة وات۪ني الز
ْ َ َْ ْ ّ ُم ُ ْ َ َ ْ ُ ُ ّٰ ُ ُ َ َّ
ِ ْالرجَس ال الَي
söz söyleyin.
33. Evlerinizde vakarınızla ت ِ ا ِنما ي ۪ريد الل ِلذهِب عن
oturun, eski cahiliye âdetinde َِّن ُ ُُ ُْٰ َ َ ْ ُ ْ َ ً ْ َ ْ ََُّ َُ
olduğu gibi açılıp saçılmayın. واذكرن ما يتل ۪يف بيوت33 ۚويط ِهركم تط ۪هيا
ً ان لَط۪يفًا َخب َ َ َ ّٰ َّ َ ْ ْ َ ّٰ َ ٰ ْ
34 ۟يا ك الل ِن ا ة
ِ ۜ م ِك ال و ِ الل اتِ مِن اي
Namazı kılın, zekâtı verin,
Allah’a ve resûlüne itaat edin. ۪
َ ْ ْ َ ْ ْ ْ ْ َ ْ ْ َّ
ات ِ ات َوال ُمؤ ِمن۪ني َوال ُمؤمِن ِ ا ِن ال ُمسلِم۪ني َوال ُمسل ِ َم
Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden,
sadece şek ve şüpheyi
َ َّ َ َّ َ َ ْ َ َ ْ
ات ِ ات َوالدِق۪ني َوالدِق ِ َواقنِت۪ني َواقن ِت
gidermek ve sizi tertemiz
ْ َ َ َْ َ
yapmak istiyor.
َ الَا ِش َّ َّ َ
34. Evlerinizde okunan ات ِ ع و ۪ني ع شِ ات وال ا ِ ين َوالب ِ َر َ البر
ِ۪ و
Allah’ın âyetlerini ve hikme-
ٓ َّ َ ٓ َّ َ ّ َ َ ْ َ ّ َ َ ْ
ti hatırlayın. Şüphesiz Allah, ات ِ ات َوالصائِم۪ني َوالصائ َِم ِ َوال ُمتص ِدق۪ني َوال ُمتص ِدق
her şeyin iç yüzünü bilendir
ًالل َكث۪يا َ ّٰ ين َ كر َّ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ُ َ َ ْ َ
ve her şeyden haberdardır.
۪ ِ ات والا ِ والافِظ۪ني فروجهم والاف ِظ
َ ْ َ ً ْ َ ُ ّٰ َّ َ َ َّ
35 الل ل ُه ْم َمغفِ َرة َواج ًرا عظ۪يمًا ات اعد ِ ك َر ِ َوالا
َ
اب َ ْ ْ َُ ُ
22. CÜZ
ِ سورة الحز422 AHZAB SÛRESİ 37. Hani Allah’ın nimet ver-
diği, senin de kendisine iyilik
َ ُ َ ْ َ ً ْ َ ٓ ُ ُ ُ َ َ ُ ّٰ َ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ ُ َ َ َ َ ettiğin kimseye: Eşini yanın-
وما كن ل ِمؤم ٍِن ول مؤمِن ٍة ا ِذا قض الل ورسول امرا ان يون da tut, Allah’tan kork! Diyor-
ً َ َ َّ َ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ ََُ ْ ُ َُ dun. Allah’ın açığa vuracağı
لهم الِية مِن ام ِره ِۜم ومن يعِص الل ورسول فقد ضل ضل şeyi, insanlardan çekinerek
َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ ٓ َّ ُ ُ َ ْ َ
ِت عليْه واِذ تقول ل ِل۪ي انعم الل عليهِ وانعم36 ُم ۪بينًا
içinde gizliyordun. Oysa asıl
korkmana lâyık olan Allah’tır.
ُ ّٰ ِك مَا َ َْ ْ ُ َ ّٰ َّ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ ْ َ
الل َوتف۪ى ۪يف نفس
Zeyd, o kadından ilişiğini ke-
الل امسِك عليك زوجك وات ِق since biz onu sana nikâhladık
ٰ َ ََ ٰ َْ َْ َ ُ ّٰ َ َ َّ َ َْ َ
الل ا َح ُّق ان تشي ُۜه فل َّما قض َزيْ ٌد ُمبْد۪يهِ وت
ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişki-
اس و ۚ انل ش lerini kestiklerinde müminlere
ّٰ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ َْ ََْ ٓ
ِاج ادع َِيٓائ ِ ِه ْم ا ِذا قض ْوا مِن ُه َّن َوط ًرۜا َوكان ام ُر الل
38. Allah’ın, kendisine helâl
ِ ۪يف ازو kıldığı bir şeyi yerine getir-
َ ُ ّٰ َ َ َ َ ََ َ َ َ ً َُْ
ۜالل ُل ب م ِْن َح َر ٍج ف۪يما فرض ّ َّع انل
mekte peygambere herhangi
ِِ ان ك ا م 37 ول مفع bir vebâl yoktur. Önce gelip
ّٰ ُ ْ َ َ َ َ ُۜ ْ َ ْ ْ َ َ َ َّ
ً اللِ قَ َد ًرا َم ْق ُد ّٰ َ
ُس َّنة اللِ ِيف ال۪ين خلوا مِن قبل وكن امر
geçenler arasında da Allah’ın
38ۙورا âdeti böyle idi. Allah’ın emri
َّ َ َ َ َ َْ َ َ َ ْ ّٰ َ َ ُ ّ َ َّ َ
mutlaka yerine gelecektir, bu
ت اللِ َو َيخش ْون ُه َول يش ْون ا ًدا ا ِل ِ ۪ين ُي َبل ِغون رِ َسال ال yazılmış bir kaderdir.
ُ ََٓ َُ َ َ ّٰ ٰ َ َ ّٰ
مَا كان م َّم ٌد اب َا ا َح ٍد م ِْن رِجَال ِ ْم39 الل َوكف بِاللِ َحس۪يبًا
39. O peygamberler ki
ۜ Allah’ın gönderdiği emirleri
َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ
44. Kendisinin huzuruna 22. CÜZ شون ۪ الزء اثل
ِان والع 423 AHZAB SÛRESİ
َ
اب َ ْ ْ َُ ُ
22. CÜZ
ِ سورة الحز424 AHZAB SÛRESİ 52. Bundan sonra artık
başka kadınlarla evlenmen,
َ ْك َم ْن تَشَٓا ُءۜ َو َمن ابْ َت َغي َ ْ َ ٓ ْ ُ َ َّ ُ ْ ُ َٓ َ ْ َ ْ ُ elinin altında bulunan cari-
ت ِ تر۪يج من تشاء مِنهن وتـ ۪ٔوي ا ِل yeler hariç, güzellikleri hoşu-
ُ ُ َ ً َ َ َّ ُ ُ ُ ْ َ َ َ ِ َ ّۜ َ ْ َ َْ ْ َ َ
اع ف ْس َـٔلوه َّن
de arkasından isteyin. Bu,
مِن ال ِق واذا ساتلموهن مت ۪ لي
hem sizin kalpleriniz, hem
ُُ ُ ُ ُ ْ َ ُ ٰ de onların kalpleri için daha
اب ذل ِ ْم اط َه ُر ل ِقلوبِ ْم َوقلوب ِ ِه َّۜن َومَا َ ِ ِم ِْن َو َٓراء
ٍۜ حج temiz bir davranıştır. Sizin
ْ َ ّٰ ْ َ َ ُ ٰ َّ َ
nımlarını nikâhlamanız asla
ا ِن53 م ِْن َب ْع ِد ٓه۪ ابَ ًد ۜا ا ِن ذل ِ ْم كان عِن َد اللِ عظ۪يمًا caiz olamaz. Çünkü bu, Allah
ْ َ ّ ُ َ َ َ ّٰ َّ َ ُ ُ ْ ُ ْ َ ً ْ َ ُ ْ ُ
katında büyük bir günahtır.
ً َ ٔ
54 ش عل۪يما ٍ تبدوا شيـٔا او تفوه فا ِن الل كان بِ ِل 54. Bir şeyi açığa vursanız
da, gizleseniz de şüphe yok
ki Allah, her şeyi gayet iyi bil-
mektedir.
51. Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanı-
na alırsın. Kendilerinden uzak durduğun kadınlardan arzu
ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah
yoktur. Böyle yapman onların gözlerinin aydın olmasına,
üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olma-
larına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah
hakkıyla bilendir, cezada acele etmeyendir.
َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 425
55. Onlara babaları, oğul- 22. CÜZ شون ۪ الزء اثل
ِان والع AHZAB SÛRESİ
اب َ ْ َْ َُ ُ
22. CÜZ
ِ سورة الحز426 AHZAB SÛRESİ 66. Yüzleri ateşte evrilip,
çevrildiği gün: Eyvah bize!
ّٰ َ ْ َ ُ ْ َّ ْ ُ َ َّ َ َُ َْ
ۜ اع ۜ ِة قل ا ِن َما عِلمها عِند اس َع ِن الس ُ َّك انل Keşke Allah’a itaat etseydik,
ِالل يسـٔل peygambere de itaat etsey-
َ َ ّٰ َّ َ ُ ُ َ َ َ َّ َّ َ َ َ ْ ُ َ َ
الل ل َع َن ا ِن63 اعة تون ق ۪ريبًا
dik! Derler.
وما يد ۪ريك لعل الس 67. Ey Rabbimiz! Biz reis-
َ َ َ ً َ َ َٓ َ َ ً ين َوا َ َع َّد ل َ ُه ْم َسع َ ْ
ي ُدون ِ ادل۪ين ف۪يها ابداۚ ل ِ خ64 ۪ۙيا َ كاف ِر
۪ ال
lerimize ve büyüklerimize uy-
duk da onlar bizi yoldan sap-
َ ُ ُ
ب ُو ُجوه ُه ْم ِيف انلَّارِ َيقولون
ُ ُ يَ ْو َم ُت َق َّل65 ۪ۚياً َو ِ ًّلا َو َل نَص tırdılar, derler.
َ َ ٓ َّ ُ َ َ َّ َ ْ َ َ َ َ ّٰ َ ْ َ َ َٓ َ ْ َ َ
68. Rabbimiz! Onlara iki
َوقالوا َر َّب َنٓا ا ِنا اط ْع َنا66 الر ُسول يا لنا اطعنا الل واطعنا kat azap ver ve onları büyük
ْ َ ْ ْ ٰ َٓ َّ َ َ َّ َ ُّ َ َ َ َ َ َٓ َ ُ َ َ َ َ َ
bir lânetle rahmetinden kov.
ني
ِ ف ع ض
ِ م ه
ِ ِ تا ا ن بر 67 ي سادتنا وكباءنا فاضلونا ال ۪ب 69. Ey iman edenler! Siz
ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ً م َِن الْ َع َذاب َوالْ َعنْ ُه ْم لَ ْعنًا َكب
۪ين ا َم ُنوا
de Mûsâ’yı incitenler gibi ol-
يا ايها ال68 ۟يا ۪ ِ mayın. Nihayet Allah onu, de-
َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 427
22. CÜZ شون ۪ الزء اثل
ِان والع SEBE SÛRESİ
ٌ َّ ّ َ ٌ ّ ُورة
هَ ِ َو كية َ ِ ك َّية َوم ُ َ َ َ ُس
ِه ِ سب ُسأ ٍو َرة َس َبأ ٍ َم
34 - SEBE SÛRESİ
ً َٰ 34 - ً SEBE ٰ َ ُ ْ َ َ SÛRESİ
سون َايَة ْاَ ْر َب ٌع َ َوخ َ
Bismillâhirrahmânirrahîm اية وخسون ُ اْرَبٌع
ْ الر
َّ ح ٰمن ّٰ
َّ ِالل
1. Hamd, göklerde ve yer-
de bulunanların hepsini yara-
الرح۪ي ِم ِ ﷱ
tan Allah’a mahsustur. Ahiret- َ ْ ل ْرِض َو َ ُل
ال ْم ُد
َْ
ات َومَا ِيف ا َّ ل ْم ُد ِ ّٰللِ اَّل۪ي َ ُل مَا يف
ِ الس ٰم َو ِ َ ْ َا
te de Hamd O’na mahsustur.
O, hikmet sahibidir, her şey- َْ َْ
َيعل ُم مَا يَل ُِج ِيف ال ْرِض1 ي ُ الب َ ْ ۪يم َ ْ ِيف ْالٰخ َِر ۜة ِ َو ُه َو
ُ الك
den haberi olandır. ۪
ُ َ ُ ُ ْ َ َ َ ِ َٓ َّ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ
2. Yerin içine gireni ve on- ۪يه ۜا َوه َو نل مِن السماء وما يعرج ف ِ وما يرج مِنها وما ي
ْ ُ ُ َ َّ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َّ َ َ َ ُ ۪يم الْ َغ ُف
dan çıkanı, gökten ineni, ora-
ya çıkanı bilir. O, çok esirge-
الساع ۜة قل وقال ال۪ين كفروا ل تات۪ينا2 ور ُ الرح َّ
yendir, çok bağışlayandır.
َ ُ َْ ْ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َّ َ ْ َ َ ّ َ َ ٰ َ
3. İnkârcılar: Kıyamet saati ب ل َي ْع ُز ُب عن ُه مِثقال ذ َّر ٍة ِۚ بل ور ۪ب تلات ِينم عل ِ ِم الغي
ْ َ َٓ َ َ ٰ ْ ُ َ ْ َ َٓ َ ْ َ ْ َ
bize gelmeyecek, dediler. De
ب َُك ات َول ِيف الرِض ول اصغر مِن ذل ِك ول ا َّ يف
ِ الس ٰم َو
ki: Hayır! Gaybı bilen Rab- ِ
bim hakkı için o, mutlaka size
َّ ۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا َّ َ ْ َ ُ ا َِّل يف ك َِتاب
gelecektir. Göklerde ve yer- ات ِۜ َ ال ِ الص ِ َ ال يز
ِ ج لِ 3 ۙ ني ب
ٍ ۪ ٍ م ۪
َ۪ين َس َع ْو ٓيف اٰيَات ِنا َ َواَّل4 يم ٌ اُ۬ولٓ ٰئ َِك ل َ ُه ْم َم ْغفِ َرةٌ َور ْز ٌق َكر
de zerre miktarı bir şey bile
O’ndan gizli kalmaz. Bundan
۪ ۪ ِ
ُ ُ َ َّ َ َ َ ٌ َ ْ ْ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ٰ ٓ ۬ ُ َ
daha küçük ve daha büyüğü
ويرى ال۪ين ا ۫وتوا5ۗج ۪زين اولئ ِك لهم عذاب مِن رِج ٍز ال۪يم َ ُ
ِ معا
de şüphesiz, apaçık kitapta-
ٰ ٓ ْ َ َ َّ َ ْ َ ُ َ ّ َ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ٓ َّ َ ْ ْ
dır.
4. Bu, Allah’a, iman edip اط ِ ص َ ِ الي ان ِزل ا ِلك مِن ربِك هو الق ۙويهد۪ي ا ِل ۪ العِلم
sâlih amel işleyenleri mükâ- ٰ َ ُ ُّ َ ْ َ َ َ َ َّ َ َ َ َ ْ الْ َعزيز
fatlandırması içindir. Onlar ۪ين كف ُروا هل ن ُدل ْم ع َر ُج ٍل وقال ال6 الم۪ي ِد ِ ۪
َ ْ َ َ ْ ُ َّ ُ َّ ُ ْ ُ ْ ُ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ
için büyük bir mağfiret ve gü-
zel bir rızık vardır. 7 ۪يد ٍۚ ينبِئم ا ِذا م ّ ِزقتم ك م َم َّز ٍقۙ ا ِنم ل۪ف خل ٍق جد
5. Âyetlerimizi hükümsüz
bırakmak için yarışırcasına
uğraşanlar için de, en kö-
tüsünden ve elem verici bir 7. Hakkı inkâr edip Kâfir olanlar kendi aralarında şöyle
azap vardır. dediler: Siz öldükten sonra didik didik parçalandığınız va-
kit yeniden dirileceğinizi söyleyerek size bir takım haberler
6. Kendilerine ilim verilen-
veren kişiyi gösterelim mi?
ler, Rabbinden sana indiri-
lenin gerçek olduğunu bilir;
onun, mutlak galip ve övgüye
lâyık olan Allah’ın buyurduğu
yola ilettiğini görürler.
ني َ ْ اَفَلَ ْم يَ َر ْوا ا ِٰل مَا َب8 ال َل ْالَع۪ي ِد َّ َ
و اب
َ َْ diye vahyettik.
ِ ِ ِيف الع
ذ 12. Süleyman’a da sabah
ْ َْ ْ ََ ْ َْ َّ اَيْد۪يه ْم َومَا َخلْ َف ُه ْم م َِن
سف ِ ض ا ِن نشا ن ِۜ الس َٓماءِ َوال ْر
gidişi bir aylık mesafe, akşam
ِ dönüşü yine bir aylık mesafe
َ ٰ َّ َّ ط َعلَيْه ْم ك َِسفًا م َِن ْ ُْ َْ َ َْْ ُ
الس َٓما ۜ ِء ا ِن ۪يف ذل ِك
olan rüzgârı verdik. Onun için
ِ ب ِ ِهم الرض او نس ِق erimiş bakırı kaynağından sel
ً
ْۜ َ َول َق ْد اتَيْ َنا َد ُاو َ۫د م َِّنا ف9 ۪يب
ٰ َ ُ ْ َ ّ ُ ً َٰ َ gibi akıttık. Rabbinin izniy-
۟ ٍ لية ل ِك ِل عب ٍد من le cinlerden bir kısmı, onun
َْ ْ َ َ َ ْ ُ َ َّ َ َ َ َ ْ َّ َ ُ َ َ ّ َ ُ َ َ önünde çalışırdı. Onlardan
ا ِن اعمل10 ۙجبال اوِ ۪ب معه والطيۚ وانلا ل الد۪يد ِ يا kim emrimizden sapsa, ona
َ ُ َ ّ َ اع َملُوا ْ َ ْ َّ َ َ َ
ال ًۜا ا ِ۪ن بِمَا ت ْع َملون ات َوق ّ ِد ْر ِيف السدِ و
alevli azabı tattırırdık.
ِ ص ٍ سابِغ 13. Onlar Süleyman’a ka-
َ ُ َ َ َ ٌ ْ َ َ ُّ ُ ُ َ ّ َ ٰ ْ َ ُ َ
احهَا ش ْه ٌ ۚر ٌ َ lelerden, heykellerden, ha-
الريح غدوها شهر ورو ۪ ول ِسليمن11 بص۪ي vuzlar kadar leğenlerden,
ْ ْ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ّ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ َُ َْ َ ََ sabit kazanlardan ne dilerse
ال ِن من يعمل بني يديهِ بِا ِذ ِن ِ واسلنا ل عني القِطرِۜ ومِن yaparlardı. Ey Davud ailesi!
َّ َ َ ْ ُْ ُ َ َْ ْ َ ْ ُْ ْ َ ْ ََ َّ Şükredin. Kullarımdan şükre-
12 ۪ي ِ اب السع ِ رب ِ ۪ۜه ومن ي ِزغ مِنهم عن ام ِرنا ن ِذقه مِن عذ den azdır!
14 ني ه م ُ ْ ب مَا َل ُثوا يف الْ َع َذاب ال َ ْون الْ َغي َ َُْ َ ُ َ َْ
لو كانوا يعلم
kalmazlardı.
ِ ۪ ِ ِ ِ
َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 429
15. Andolsun, Sebe’ kav- 22. CÜZ شون ۪ الزء اثل
ِان والع SEBE SÛRESİ
ك
ُّ
ِ ل ات َك ُم َم َّزق ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰي َّ ُ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َ َ َ
احاد۪يث ومزقناهم
ٍ
zalandırır mıyız?
ِ ۪ ٍۜ
ُ َولَ َق ْد َص َّد َق َعلَيْه ْم ا ِبْل۪يُس َظ َّن ُه فَ َّات َب ُعوه19 كور ُ َ َّ َ
18. Onların yurdu ile
ِ ٍ ار ش ٍ صب
içlerini bereketlendirdiğimiz
memleketler arasında,
َ ْ ُ ْ ْ ْ َ َ ُ َ َ َ َ َ َ ْ ُ ْ َ ً َ َّ
ان ٍ وما كان ل علي ِهم مِن سل20 ا ِل ف ۪ريقا مِن المؤ ِمن۪ني
ط
sırt sırta nice şehirler var
ٰ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ َ ْ َ َّ
ettik ve bunlar arasında
ّۜ َ َ ْخ َرة ِ م َِّم ْن ُه َو مِن
yürümeyi konaklara ayırdık.
ك ٍ ش يف ۪ ا ه ِ ا ِل نلِ علم من يؤمِن بِال
َ اد ُعوا َّال ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ُّ َ َ
Oralarda geceleri, gündüzleri
ْ۪ين َز َع ْم ُتم ْ ُ
korkusuzca gezin dolaşın,
ق ِل21۟ شٔ حف۪يظ ٍ وربك ع ك ِل
َ َّ ون مِثْ َق َال َذ َّرة يف َ ُ ْ َ َ ّٰ
dedik.
ُ ْ
19. Bunun üzerine: Ey ات َول ِ الس ٰم َو ِ ٍ ون اللِۚ ل يملِك ِ مِن د
Rabbimiz! Aralarında yol-
َ ْ ْ ُْ َُ َ َ ْ ْ َ ْ َُ َ َ ْ َ ْ
22 ي ٍ ۪ ِيف الرِض وما لهم ف۪ي ِهما مِن ِش ٍك وما ل مِنهم مِن ظ
ه
culuk yaptığımız şehirlerin
arasını uzaklaştır, dediler ve
kendilerine yazık ettiler. Biz
de onları, ibret kıssaları ha-
line getirdik. Onları darma- 21. Hâlbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu.
dağın ettik. Şüphesiz bunda, Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırt edip
çok sabreden ve çok şükre- bilelim diye. Rabbin gerçekten her şeyi gözetleyen ve ko-
den herkes için ibretler vardır. laylayandır.
20. Andolsun İblis, onlar 22. De ki: Allah’tan başka tanrı saydığınız şeyleri çağı-
hakkındaki zannını gerçek- rın! Onlar ne göklerde ne de yerde zerre ağırlığınca dahi
leştirdi. İnanan zümrenin bir şeye sahip değildirler. Onların buralarda hiçbir ortaklığı
dışında hepsi ona uydular. yoktur, Allah’ın onlardan bir yardımcısı da yoktu.
ل
ْ
ُّ ِ ال َّق ۚ َو ُه َو ال َع َ ْ ۜ ْم قَالُوا ُ ُّ َ َ َ ۙ َ َ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ
عن قلوب ِ ِهم قالوا ماذا قال رب
veren, her şeyi hakkıyla bi-
lendir.
َْ ُ ُُ َْ ْ َ ُْ َ ْ
ض ِۜ ات َوال ْر ِ وَ ٰ
م السَّ َ
ِن م ْ
م قز ر ي ن م ل ق 23 يُ ب
۪ ال
ك ح ِْز ٌب
3
27. De ki: O’na şirk koştu-
ُ ض َل َ ْ َ ً ُ ٰ َ َ ْ ُ َّ ِ ْ َ ٓ َّ ِ َ ۙ ُ ّٰ ُ
ğunuz şeyleri bana gösterin.
24 ني ٍ ۪ ٍب م ق ِل الل وانا او اياكم لعل هدى او ۪يف Hayır! Yegâne galip ve her
َ ُ َ َ ُ ُ َ َ َُ ُْ َ ُْ
şeyi hikmetle idare eden an-
25 ج َر ْم َنا َول ن ْس َـٔل ع َّما ت ْع َملون ْ َ ون َع َّ ٓما ا قل لتسـٔل cak Allah’tır.
ُ ال ّۜق َو ُه َو الْ َف َّت َ ْ قُ ْل َيْ َم ُع بَيْ َن َنا َر ُّب َنا ُث َّم َي ْف َت ُح بَيْ َن َنا ب
28. Biz seni bütün insanla-
اح ِ ِ ra ancak müjdeleyici ve uya-
َّ َ َ َٓ َ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ َ َّ َ ُ َ ْ ُ ُ الْ َعل
rıcı olarak gönderdik; fakat
اء ك وين ال۪ين القتم بِه۪ شك ِ ر ا ل ق 26 ۪يم insanların çoğu bunu bilmez-
َ ول َّال ُ َُ َْ َْ ْ ٰ
lara inanmayacağız. Sen o
۪ين ج ُع َبعض ُه ْم ا ِل َبعٍضۨالقول ۚيق
ُ ْ َْ ْ َّ َْ
ِ عِند رب ِ ِه ۚم ير zalimleri, Rablerinin huzu-
ُ َ ْ ُ ْ َ َٓ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ
runda tutuklanmış, birbirleri-
31 ۪ني َ ك َّنا ُم ْؤ ِمن استضعِفوا ل ِل۪ين استكبوا لول انتم ل ni suçlayarak söz atarlarken
bir görsen! Zayıf sayılanlar,
büyüklük taslayanlara: Siz
olmasaydınız, elbette biz ina-
23. Allah’ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimseler- nan insanlar olurduk, derler.
den başkasının şefâati fayda vermez. Nihayet onların yü-
reklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? Derler.
Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.
24. De ki: Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir?
De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru
yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir.
25. De ki: Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsi-
niz; biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz.
َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 431
32. Büyüklük taslayanlar, 22. CÜZ شون ۪ الزء اثل
ِان والع SEBE SÛRESİ
َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 433
49. De ki: Hak geldi; artık 22. CÜZ شون ۪ الزء اثل
ِان والع FÂTIR SÛRESİ
َ َ ُ 434
22. CÜZ ورةُ فاط ٍِر س FÂTIR SÛRESİ 7. İnkâr edenler için şüp-
hesiz çetin bir azap var, iman
ُ ّٰ َ َۜ ْ َ ْ ٌ ُ ُ ْ َ ّ ُ ْ َ َ َ ُ ّ َ ُ ْ ِ َ
ِك َوا ِل اللِ ت ْر َج ُع
edip sâlih amel işleyenlere de
وان يذِبوك فقد كذِبت رسل مِن قبل mağfiret ve büyük bir mükâfat
ُاليٰوة َ ْ ُم ُ َّ َّ ُ َ َ َ ٌّ َ ّٰ َ ْ َ َّ ُ َّ َ ُّ َ َٓ ُ ُ ُ ْ vardır.
يا ايها انلاس ا ِن وعد اللِ حق ف تغرن4 المور 8. Kötü işi kendisine güzel
ُ َ َ َ َّ َّ ّٰ ْ ُ َّ َّ ُ َ َ َ ۠ َ ْ ُّ
ُ اللِ الْ َغ ُر
ا ِن الشيْطان ل ْم َع ُد ٌّو5 ور
gösterilip de onu güzel gören
ِ ادلنيا ول يغرنم ب kimse mi? Allah dilediğini da-
َّ حاب َ كونُوا م ِْن ا َ ْص
ُ َ َُْ َّ َ
ُ ات ُِذوهُ َع ُد ًّواۜ ا َِّن َما يَ ْد lalete düşürür, dilediğini de
6 ۪ي ِۜ ع الس ِ لِ ه ب ِزح واع ف hidâyete erdirir. O halde on-
َ َّ ۪ين ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا
َ َّ َ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ ُ َ َ َ َّ َ lar için üzülerek kendini helak
اتِ ِ
ال الص ِ ال ال۪ين كفروا لهم عذاب شد۪يدۜو etme. Allah onların ne yaptık-
ٰ َ َ ُ ُٓ ُ َ َ ّ ُ ْ َ َ َ ٌ َ ٌ ْ َ َ ٌ َ ْ َ ْ ُ َ
وء ع َملِه۪ ف َراهُ َح َس ًن ۜا
larını biliyor.
افمن زيِن ل س7۟ لهم مغفِرة واجر ك ۪بي 9. Rüzgârları gönderip de
َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ُۘ ٓ َ َ ْ َ ُ َٓالل يُ ِض ُّل َم ْن يَش
َ ّٰ فَا َِّن
ب نف ُسك اء َو َي ْهد۪ي من يشاء ف تذه
bulutları harekete geçiren
Allah’tır. Biz onu ölü bir
َ َ َّ ُ ّٰ َ َ ُ َ ْ َ َ ٌ َ َ ّٰ َّ َ َ َعلَيْه ْم َح
الل ال۪ٓي ا ْر َسل
bölgeye göndeririz de
و8 ات ا ِن الل عل۪يم بِما يصنعون ٍۜ س ِ ölümünden sonra toprağa
َ َْ ْ َ ابا فَ ُس ْق َناهُ ا ِٰل بََل َم ّيت فَا ُ اح َف ُتث
ح َييْ َنا بِهِ ال ْرض ً حَ ۪ي َس َ الر َي
ّ onunla hayat veririz. Ölülerin
ٍ ِ ٍ ِ yeniden dirilmesi de böyle
ُيد الْع َّزةَ فَل ِّٰله الْع َّزة ُ َم ْن َك َن يُر9 ور ُ ش
ُ ُّ َ ٰ َ َ ْ َ َ ْ َ
بعد موت ِه ۜا كذل ِك الن
olacaktır.
ِ ِ ِ ۪ 10. Kim izzet ve şeref isti-
َالصال ُِح يَ ْر َف ُع ُۜه َو َّال۪ينَّ ب َوالْ َع َم ُل َّ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ً َ
ُ الط ّي
ِ ج۪يعا ۜا ِلهِ يصعد الك ِم
yorsa, bilsin ki, izzet ve şeref
tamamen Allah’a aittir. O’na
َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 435
12. İki deniz birbirine eşit 22. CÜZ شون ۪ الزء اثل
ِان والع FÂTIR SÛRESİ
ُ ُ ّٰ َ ّٰ َ ُ َٓ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ ُ َّ َ ُّ َ َٓ َ ُْ
14. Eğer o putları çağırır-
sanız, sizin çağırmanızı işi- الل ه َو يا ايها انلاس انتم الفقراء ا ِل اللِۚ و14 ۟ي ٍ ب
۪ خ مِثل
temezler. İşitseler bile, size
َ بلْق َ ََْ ْ ُ ْ ْ ُْ ََ ْ ُ الم َ ْ َْ
ُّ
ن
16 ۪يد ٍۚ د ج ٍ ِ ت ِ ا ي و م ِب ه ذ ي ا ش ي ِن ا 15 ۪يد ِ ال
غ
cevap veremezler. Kıyamet
ْ ُ َ َ ّٰ َ َ َ ٰ َ َ
َول ت ِز ُر َوازِ َرةٌ وِ ْز َر اخ ٰر ۜى17 يز
günü de sizin ortak koşmanızı
ز عَ اللِ ب وما ذل ِك ع
ٍ ۪ ِ
reddederler. Sana, her şey-
َ َ َ ٌَْ ْ ْ ُْ َ ْ ٰ ٌَ َْ ُ َ ْ
َواِن ت ْدع ُمثقلة ا ِل ِحلِهَا ل ي َمل مِن ُه شٔ َول ْو كان
den haberi olan Allah gibi hiç
kimse haber veremez.
15. Ey insanlar! Siz Allah’a
اموا ُ َ۪ين َيْ َش ْو َن َر َّب ُه ْم بالْ َغيْب َواَق َ َذا قُ ْر ٰبۜ ا َِّنمَا ُتنْ ِذ ُر َّال
muhtaçsınız. Zengin ve övül- ِ ِ
meye lâyık olan ancak O’dur.
ُ َ ْ ّٰ َ ِ َ ْ َ ّٰ َ َ َ َ َّ َ ّٰ َ َ ْ َ َ َۜ ٰ َّ
16. Allah dilerse sizi yok 18 س ۪هۜ وال اللِ المص۪ي ِ الصلوة ومن تزك فا ِنما يتك نلِ ف
eder ve yerinize başka bir
mahlûk halk eder.
17. Bu Allah’a zor değildir. 18. Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.
Yükü ağır gelen kimse onu taşımak için başkasını çağır-
sa, bu çağırdığı akrabası da olsa, onun yükünden bir şey
yüklenmez. Sen ancak görmeden Rablerinden korkanları
ve namazı kılanları uyarabilirsin. Kim temizlenirse, kendi
menfaatine temizlenmiş olur. Dönüş Allah’adır.
َ َ ُ 436
22. CÜZ ورةُ فاط ٍِر س FÂTIR SÛRESİ 25. Eğer seni yalanlıyorlar-
sa bil ki, onlardan öncekiler
ُ ُّات َو َل انل ُ َ الظلُم ُّ َ َ ُ َ ْ َ ٰ ْ َ ْ
ول19َۙومَا ي َ ْس َتوِي العم والص۪ي
de yalanlamışlardı. Peygam-
20ۙ ور berleri ise onlara açık âyetler,
۪يرۜاً ۪يا َونَذ ً ال ّق بَش َ ْ اك ب َ ا ِنَّٓا ا َ ْر َسلْ َن23 ۪ير ٌ ت ا َِّل نَذ َ ْ ا ِْن اَن cezalandırışım nasıl oldu!
ِ ِ
ْ َ َ َ ُ ّذ َ َ َ َ َّ َّ ُ ْ ْ َ
27. Görmedin mi Allah gök-
َ ُ َِْ ٌ
وان ي ِ بوك فقد24 واِن مِن ام ٍة ا ِل خ ف۪يها نذ۪ير ten su indirdi. Onunla renkleri
ْ ْ ُ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ َٓ ْ ْ َ ْ َ َّ َ َّ َ
çeşit çeşit meyveler çıkardık.
ات َ ّ َ
ِ كذب ال۪ين مِن قبل ِ ِه ۚم جاءتهم رسلهم بِاليِن
Dağlarda da beyaz, kırmızı,
َ َ َ َّ ُ ْ َ َ َّ ُ ْ ْ َ ُ ُّ َ
değişik renklerde ve simsiyah
ُ
ثم اخذت ال۪ين كفروا25 ۪ي ُ َ
ِ اب المن ِ وبِالزب ِر وبِالكِت
yollar yaptık.
َّ َ ٰ َ ُ ْ َ ٌ ْ ُ ِ َ ْ َ ْ َ ّ َٓ َّ َ
bağışlayandır.
ام م َتل ِف ال َوان ُه كذل ِۜك ا ِن َما اب والنع ِ اس وادلو ِ ََّوم َِن انل 29. Allah’ın kitabını oku-
ٌ يز َغ ُف ٌ الل َعز َ ّٰ الل م ِْن ع َِبادِه ِ الْ ُعلَ ٰٓم ُ ۬ؤ ۜا ا َِّن َ ّٰ َيَْش
yanlar, namazı kılanlar ve
28 ور ۪ kendilerine verdiğimiz rızık-
َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 437
31. Sana vahyettiğimiz 22. CÜZ شون ۪ الزء اثل
ِان والع FÂTIR SÛRESİ
ُ َّ َ ْ َ ً َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َٓ َّ َ َ
ۜي ال۪ي ك َّنا َن ْع َم ُل
35. O ki lütfuyla bizi gerçek
ikamet yurduna yerleştirdi. الا غ ِ ف۪يهاۚ ربنا اخ ِرجنا نعمل ص
ُ َ َٓ َ َ َّ َ َ ْ َ َّ َ ُ َ َ
Artık orada bize ne bir yor-
ُ
gunluk dokunacak ne de ora- اءك ُم ا َول ْم ن َع ّ ِم ْرك ْم مَا َي َتذك ُر ف۪يهِ من تذكر وج
َّ َ َ ُ ُ َ ُ َّ
da bize bir usanç gelecektir.
36. İnkâr edenlere de ce- الل َعل ُِم َ ّٰ ا َِّن37 ۪ي َ
ٍ۟ ۪ني م ِْن نص َ ِلظالِم انلذ۪ي ۜر فذوقوا فما ل
ُّ ۪يم ب َذات َ ُ َّ ِ ال ْر َ ْ َ َ ٰ َّ َْغي
38 ِالص ُدور ِ ِ ٌ ض ا ِنه عل
hennem ateşi vardır. Öldürül-
mezler ki ölsünler, cehennem ۜ و ات
ِ و م الس ب
ِ
azabı da onlara biraz olsun
hafifletilmez. İşte biz, küfürde
ileri giden her nankörü böyle 37. Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, yaptığımızın ye-
cezalandırırız. rine iyi işler yapalım! Diye feryad ederler. Size düşünecek
kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size
uyarıcı da gelmedi mi? Öyleyse tadın! Zalimlerin yardım-
cısı yoktur.
38. Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. O, sadırların
özünde ne varsa onu da hakkıyla bilendir.
َ َ ُ 438
22. CÜZ ورةُ فاط ٍِر س FÂTIR SÛRESİ 41. Şüphesiz Allah gökleri
ve yeri, nizamları bozulmasın
ِْك َف َر َف َعلَيه َ ْ ََ َْ َ َٓ َ ُ َ َّ ُ
ِۜ ه َو ال۪ي َج َعل ْم خئ ِف ِيف الر
ْ diye tutuyor. Andolsun ki on-
ض فم ن ların nizamı eğer bir bozulur-
َ ُ ْ ْ َ َّ ُ ْ ُ ْ َ 439
45. Eğer Allah, yaptıkları 22. CÜZ شون ۪ الزء اثل
ِان والع YÂSİN SÛRESİ
ٓ ٰ ُورة
يس َ ُس440
22. CÜZ YÂSİN SÛRESİ 17. «Bizim vazifemiz, açık
bir şekilde Allah’ın buyrukları-
َ ُ ْ َ َ َٓ ْ ۢ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ً َ َ ْ ُ َ ْ ْ َ
ۚ اءها ال ُم ْر َسل
nı size tebliğ etmekten başka
13 ون اضب لهم م اصحاب القريةِ ا ِذ ج ِ و bir şey değildir.»
ُٓ َ َ َ َ ْ َ ُ َّ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ٓ َ ْ َ ْ َ ْ
ني ذبُوهمَا ف َع َّززنا بِثال ٍِث فقالوا
18. Doğrusu siz bize uğur-
ِ ا ِذ ارسلنا ا ِل ِهم اثن suz geldiniz. Eğer bu işten
ُ ْ ٌ َ َ َّ ْ ُ ْ َ َٓ ُ َ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ ٓ َّ
ش مِثل َنا
vazgeçmezseniz, andolsun
قالوا ما انتم ا ِل ب14 رون ا ِنا ا ِلم sizi taşlarız. Ve bizden size
ُ َ َ ُ ْ َ َّ ْ ُ ْ َ ْ ٔ ْ َ ْ ُ ٰ ْ َّ َ َ ْ َ َٓ َ
mutlaka fena bir kötülük do-
قالوا15 شۙ ا ِن انتم ا ِل ت ِذبون ٍ وما انزل الرحن مِن
kunur, dediler.
ُ َ َ ْ َّ َٓ ْ َ َ َ َ َ ُ َ ُ َ ٓ َّ َ
وما علينا ا ِل البغ16 َر ُّب َنا َي ْعل ُم ا ِنا ا ِلْ ْم ل ُم ْر َسلون
19. Elçiler şöyle cevap
verdi: Sizin uğursuzluğunuz
ُ َ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َّ َ َ َّ ُٓ َ ُ ُ ْ
sizdendir. Size nasihat edili-
ج َّن ْم قالوا ا ِنا تطينا بِ ۚم لئ ِن لم تنتهوا لن17 الم ۪بني yorsa bu uğursuzluk mudur?
َٓ ُ َ ٌ َ ٌ َ َ َّ ْ ُ َّ َّ َ َ َ َ
Bilakis, siz aşırı giden bir ka-
ُ ُ
قالوا طائ ُِرك ْم َم َع ۜ ْم18 ۪يم ولمسنم مِنا عذاب ال
vimsiniz.
ْ ُ َّ ْ َ َ َ َ ٰ ْ َ ٌ ُ َ َ َ ْ
geldi. «Ey kavmim! Dedi, bu
َ َ ْ ُ
20 ۙالمد۪ينةِ رجل يسع قال يا قو ِم اتبِعوا المرسل۪ني
elçilere uyunuz!»
َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ ً ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ْ َ ُ َّ
21. «Sizden herhangi bir
ل َ ِ َومَا21 ون ا ِتبِعوا من ل يسـٔلم اجرا وهم مهتد ücret istemeyen bu kimselere
tâbi olun, çünkü onlar hidaye-
ُ ُ َّ َ َ ُ َ َ َ َّ ْ َ َٓ
َءاتِذ م ِْن دون ٓ ِ۪ه22 ل اع ُب ُد ال۪ي فط َر ۪ين َوا ِلْهِ ت ْر َج ُعون
te ermiş kimselerdir.»
َ َ َ ّ َ ْ ُ َ ّ ُ ُ ٰ ْ َّ ْ ُ ْ ً َ ٰ
22. «Ben, beni yaratana
ًاع ُت ُه ْم َشيْـٔا ض ل تغ ِن عن۪ى شف ٍ ِ ال ِهة ا ِن ي ِرد ِن الرحن ب
niçin ibadet etmeyeyim! Hâl-
buki hepiniz O’na döndürüle-
ُ ا ِّٓن ا ٰ َمنْت24 ا ِّٓن ا ًِذا لَف َض َل ُمبني23 َو َل ُينْقِ ُذون ceksiniz.»
۪ ٍ ۪ ٍ ۪ ۪ ِۚ
َ َ ْ َ َ َ َ َۜ َّ َ ْ ُ ْ َ
23. «Ben O’ndan başka
ْ
ق۪يل ادخ ِل النة قال يا لت قوم۪ى25 ون ِۜ اس َم ُع ْ َ ْم ف
ُ َّ
ِ بِرب
tanrılar edinir miyim hiç? O
çok esirgeyici Allah, eğer
َ ك َرم ْ ُْ َ َ ّ ََ َ َْ
بِمَا غف َر ۪ل َر ۪ب َو َج َعلن۪ى مِن الم26 َۙيعل ُمون
bana bir zarar dilerse onların
27 ۪ني şefâati bana hiçbir fayda ver-
mez, beni kurtaramazlar.»
24. «İşte o zaman ben
13. Onlara, şu şehir halkını misal getir: Hani onlara elçi- apaçık bir dalaletin içine gö-
ler gelmişti. mülmüş olurum.»
14. İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik. Onları 25. «Hâlbuki, ben, Rabbi-
yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik. On- nize inandım, beni dinleyin.»
lar: Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz! Dediler.
26. Gir cennete! Denildi.
15. Onlar da dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer in-
sansınız. Rahmân, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak 27. «Keşke, dedi, Rab-
yalan söylüyorsunuz. bimin beni bağışladığını ve
beni ikrama mazhar olanlar-
16. Onlar dediler ki: Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size dan kıldığını kavmim bilsey-
gönderilmiş elçileriz. di!»
KUR’AN-I KERİM MEALİ 441
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 441
28. Biz ondan sonra, onun 23. CÜZ شون ِالزء اثلال ِث والع YÂSİN SÛRESİ
ٓ ٰ ُورة
يس َ ُس442
23. CÜZ YÂSİN SÛRESİ 45. Onlara “yapmakta ol-
duğunuz ve yapıp arkada bı-
َ َو َخلَ ْقنا41ۙحون ُ حلْ َنا ُذ ّر َّي َت ُه ْم يف الْ ُفلْك ال ْ َم ْش َ َ َواٰيَ ٌة ل َ ُه ْم اَنَّا raktığınız işlerde Allah’a iltica
ِ ِ ِ ِ edin; sadece ondan korkun,
َ َ َ َ ْ ُ ْ ْ ُ ْ ََ ْ َِ َ ُ َ َْ َ ْ ْ ْ َُ
böyle yaparsanız esirgenme-
صيخ ۪ وان نشا نغ ِرقهم ف42 لهم مِن مِثلِه۪ ما يركبون niz umulur.” denildi.
ٰ ً َ َ َ َّ ً َ ْ َ َّ َ ُ َْ ُ ْ ُ َ َ ْ َُ 46. Rablerinin ayetlerinden
44 ۪ني ٍ ح ِل ا اع تم و ا ِن
م ة ح ر ِل ا 43 ۙ ون لهم ولهم ينقذ bir ayet geldikçe, mütemadi-
ُ َّ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ َ ُ َّ ُ ُ َ َ َ َ
ني ايْد۪ي ْم َو َما خلف ْم ل َعل ْم
yen ondan uzaklaşıyorlardı
واِذا ق۪يل لهم اتقوا ما ب 47. Allah’ın size rızık ola-
ُ َ َّ ْ ّ َ َ ٰ ْ َ ٰ ْ ْ ْ َ َ َ َ َُ ُ
ِ وما تات۪ي ِهم مِن اي ٍة مِن اي45 ت ْرحون
rak verdiklerinden hayra sarf
ات رب ِ ِهم ا ِل كنوا ediniz, denildiğinde, kâfirler
ّٰ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُ ُ َ ُٓ َ ٰ َ َّ ُ َ َ َ َّ َ َ
ْ
seleri biz mi doyuralım? Siz
ُالل قال ال۪ين كفروا ل ِل۪ين امنوا انطعِم من لو يشاء gerçekten sapıtmış kimseler-
ٰ ٓ َٓ ً ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َ ُ ّ َ ْ ُ َ ْ ُ ُ ُ ْ َ
tir? Derler.
ص َية َول ا ِل ِ ف يستط۪يعون تو49 تاخذهم وهم يِ ِصمون 49. Onlar, birbirleriyle çeki-
ْ َ ْ َ ْ ُ َ َ ُّ َ َُ َ ُ َْ ْ َْ
şip dururken kendilerini ansı-
اث َ
ِ ونفِخ ِيف الصورِ فا ِذا هم مِن الجد50 ون ۟ جع ِ اهل ِ ِهم ير
zın yakalayacak korkunç bir
sesi bekliyorlar.
َ َْ َ ْ ََََ ْ َ َََْ َ ُ َ َ ُ َْ ْ َّ ٰ
قالوا ياويلنا من بعثنا مِن مرق ِدن ۢ۔ا51 سلون ِ ا ِل رب ِ ِهم ين 50. İşte o anda onlar ne bir
َّ ْ َ َ ْ َ ُ ْ َ
tavsiyede bulunabilirler, ne
ْ َّ َ َ َ َ َ ٰ
ا ِن كنت ا ِل52 الرح ٰ ُن َو َص َدق ال ُم ْر َسلون هذا ماوعد
de ailelerine dönebilirler.
ْ َ َ ُ َ ُْ َْ ََ ٌ َ ْ ُ َ َ ً َ َ ً َ ْ َ
51. Sûr’a üflenmesi yak-
فالَ ْو َم53 ضون حدة فا ِذا هم ج۪يع دلينا م ِ صيحة وا laştı: Bir de bakarsın ki onlar
َّ َ ْ ُ َ َْ َْ ُ َ
kabirlerinden kalkıp koşarak
َ ُ َ ُْ َ
54 ل تظل ُم نفٌس شيْـًٔا َول ت َز ْون ا ِل مَا كن ُت ْم ت ْع َملون
Rablerine gidiyorlar.
52. Derler ki: “Eyvah, ey-
vah! Bizi kabrimizden kim
kaldırdı?” “Bu, Rahmân’ın va-
41. Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız adettiğidir. Peygamberler ger-
da onlar için ibret alınacak büyük bir ayettir. çekten doğru söylemişler!”
42. Onlar için, bunun gibi binecekleri başka şeyler de 53. Sadece müthiş bir ses!
yarattık. Onların hepsi hemen huzuru-
43. Eğer biz Azimüş-şan dileseydik onları suda boğardık. muzda hazır bulunurlar.
O zaman ne onların imdadına koşan olurdu, ne de kurta- 54. Artık bugün hiçbir kim-
rılırlardı. se en ufak bir haksızlığa
44. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet onları kurtardı uğramaz. Siz orada ancak,
ve belli bir zamana kadar dünyadan faydalanmaları uygun dünyada yaptıklarınızın kar-
görüldü. şılığını alırsınız.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 443
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 443
55. Bugün cennetlikler, ni- 23. CÜZ شون ِالزء اثلال ِث والع YÂSİN SÛRESİ
70 ين َ كافِر
۪ حق القول ع ال ِ ِلن ِذر من كن حيا وي
rını mühürleriz; yaptıklarını
bize elleri anlatır, ayakları da
şahitlik eder.
66. Dilesek onların gözle- 68. Kime uzun ömür verirsek biz onun yaratılışını bozar,
rini büsbütün kör ederdik. O beli bükük hale getiririz. Hiç düşünmüyorlar mı?
zaman doğru yolu bulmaya
koşuşurlardı, ama nasıl göre- 69. Biz ona şiir öğretmedik. Hem bu ona gerekli de de-
ceklerdi? ğildir. Onun söyledikleri, ancak Allah’tan gelmiş bir hatırlat-
ma ve açık bir okumadır.
67. Eğer biz dilese idik ol-
dukları yerde onların şekille- 70. Bununla onun, diri olanları uyarmasını ve kâfirlere
rini değiştirirdik de ne ileriye cezanın , hak olduğunu söylemesini istedik.
gitmeye güçleri yeterdi ne de
geri gelmeye!
ٓ ٰ ُورة
يس َ ُس444
23. CÜZ YÂSİN SÛRESİ 75. Hâlbuki o mabut edin-
dikleri putların onlara yardım
َ َ َْ َ ْ َ َ َّ ْ ُ َ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ ْ َ َ َ
ت ايْد َ۪ينٓا ان َعامًا ف ُه ْم ل َها
etmeye asla güçleri yetmez.
اولم يروا انا خلقنا لهم مِما ع ِمل Bilakis onlar, bu mabutlar için
َ ُ ُ ْ ْ َ َ ْ َّ َ َ َ ُ َ
ُ اها ل َ ُه ْم فَمنْ َها َر ُك
72 وب ُه ْم َومِن َها يَاكلون
yardıma hazır askerlerdir.
ِ وذللن71 مال ِكون 76. O halde onların sözle-
ُ ْ ُ َ َّ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ َ َ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ
ونِ واتذوا مِن73 ب اف يشكرون
د ۜ ِولهم ف۪يها مناف ِع ومشار
ri sakın seni üzmesin. Çünkü
biz, onların gizlemekte olduk-
َ ُ َُ ْ َ َ ُ َ َْ َ ُ َ ْاللِ اٰل َِه ًة لَ َع َّل ُه ْم ُين
ره ْمۙ َوه ْم ل ُه ْم َۜ ر ّٰ larını da, açığa vurduklarını
ليستط۪يعون ن74 ون da biliyoruz.
َ ُّ ُ َ ُ َ ْ َ َّ ْ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ُ َ ُْ ٌُْ
ف يزنك قوله ۢم ا ِنا نعلم ما يِسون75 ضون جند م 77. İnsan görmüyor mu ki,
ُ َ ْ ْ ََ َََْ َ ُ ْ ُ َ َ
biz onu nutfeden yarattık. Bir
َان اَنَّا َخلَ ْق َناهُ م ِْن ُنطْ َف ٍة فَا َِذا ُهو اولم ير الِنس76 وما يعلِنون
de bakıyorsun ki, açıkça is-
yan ediyor.
ْ ُ ْ َ َ َ ُ َْ َ َ َ َ ً َ َ ََ َ َ َ َ ٌ ُ ٌ َ
ِ وضب نلا م ونِس خلق ۜه قال من ي77 خص۪يم م ۪بني
78. Kendi yaratılışını unu-
َ َ َٓ َ َ ْ َ َّ َ ْ ُ ْ ُ ٌ َ َ َ َ َ ْ
tarak bize karşı misal getir-
ُ
يها ال۪ٓي انشاها ا َّول َم َّر ۜ ٍة َوه َو قل ي ۪ي78 العِظام وِه رم۪يم meye kalkışıyor ve: «Şu un
ْ َ ْ َ َّ َ ْ ُ َ َ َ َ َّ َ ٌ َ ْ َ ّ ُ
ufak olmuş kemikleri kim diril-
َ خ
ض
ِ ل ا ر
ِ ج الش ِن م م ل ل ع ج ۪ي ل ا79 ۙبِ ِل خل ٍق عل۪يم tecek?» diyor.
ُ ُ َ ُ َ َ ُ ْ َ َ َ َ َٓ َ َّ
82 ا ِنمَٓا ا ْم ُرهُٓ ا ِذا ا َراد شيْـًٔا ان َيقول ُل ك ْن َيون
80. Yeşil ağaçtan sizin için
ateş çıkaran O’dur. İşte siz
َ ُ َ َْ ُّ ُ ُ ََ َ َّ َ َ ْ ُ َ
83 شٔ َوا ِلْهِ ت ْر َج ُعون
ateşi ondan yakıyorsunuz.
ٍ ِ ل ك وت ك ل م ه
۪ د
ِ يِ ب ۪ي ل فسبحان ا 81. Yaratan, onların ben-
ٌ ّ َّ ٓ َّ ُورة
َ ِ َو ات َّ َ ّ َّ ٌ َ َم َك َِّية َ ُس zerlerini yaratmaya kadir de-
ه كية و ِه ِ ات م ِ سورة الصاف
ٓ َّ ِ ُ اف َ الص ُ ğil midir? Evet! Elbette kadir-
ً َٰ 37 -ً َ ٰ SAFFÂT
َ ُ ون َاي َة
َ
َ َ ْ ِم َ َائَ ٌة َواثنَ َت ِان وثمان
ُ َ َ َ ْ
SÛRESİ
ٌَ dir. O, her şeyi hakkıyla bilen
اية وثمانون ان
ِ واثنت مِائة yaratıcıdır.
82. Bir şey yaratmak istedi-
ği zaman O’nun «Ol» demesi
kâfidir. Hemen oluverir.
71. Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin eseri olmak üze-
re onlar için birçok hayvan yarattık. Bu sayede onlar bun- 83. Her şeyin mülkü kendi
lara sahip olmuşlardır. elinde olan Allah’ın şanı ne
kadar yücedir! Siz O’na dö-
72. Bu hayvanları onların emrine amade kıldık. Onların
neceksiniz.
bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını da yerler.
73. Bu hayvanlarda onlar için nice faydalar ve içilecek
sütler vardır. Hâlâ şükretmezler mi?
74. Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah’tan başka
ilâhlar edindiler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 445
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 445
23. CÜZ شون ِالزء اثلال ِث والع SAFFÂT SÛRESİ
ْ الر
َّ ح ٰمن ّٰ
َّ ِالل
37 - SAFFÂT SÛRESİ الرح۪ي ِم ِ ﷱ
ْ َّ َ ف2 ۙج ًرا
ْ َ َّ َ ًّ َ َّ ٓ َّ
3 ۙات ذِك ًرا ِ َال ِ اتل ات زِ ج َرِ فالزا1 ۙ ات صفا ِ َوالصاف
َْ
Bismillâhirrahmânirrahîm
َّ َر ُّب4ۜ ْم ل َ َواح ٌِدُ َ ٰ َّ
1. 2. 3. 4. Saf, saf dizilmiş- ات َوال ْرِض َومَا بَيْ َن ُه َما َو َر ُّب ِ الس ٰم َو ا ِن ا ِله
ً ْ َ ْ َ َ ْادلن َ َْ
lere, toplayıp sürenlere, zikir
َوحِفظا6 ِۙب ك اوَك ال ة ينز ب اي ُّ اء َّ ا ِنَّا َز َّي َّنا5 ۜشارق
َ الس َٓم
okuyanlara yemin ederim ki,
ِ ۨ ٍ ِ۪ ِ ِ الم
َ ُ َ ْ ٰ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ َّ َّ َ َ
ilâhınız birdir.
َ ط َ ْ َ ُّ ْ
5. O, hem göklerin, yerin الع َو ُيقذفون ِ ليسمعون ا ِل ال7 ٍۚان مارِد ٍ ك شي ِ مِن
ve ikisi arasındakilerin Rabbi,
َ َ َّ ٌ ورا َول َ ُه ْم َع َذً ُد ُح8 ك جَان ِب ُّ ْ
hem de doğuların ve doğuş- ا ِل َم ْن خ ِطف9ۙب ٌ اصِ اب َو ٍۗ ِ مِن
ْ َ ً ْ َ َ َ ُ َ ْ ْ َ ٌ َ ٌ َ ُ َ َ ْ َ َ َ َ ْ َْ
ların Rabbidir.
6. Biz yakın göğü, bir süs- اس َتفت ِ ِه ْم اه ْم اش ُّد خلقا ام َم ْن ف10 الطفة فاتبعه شِهاب ثاق ِب
َ َ َ ْ بَ ْل َعجب11 اه ْم م ِْن ط۪ني َلزب ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ
le, yıldızlarla süsledik.
7. Ve itaat dışına çıkan her 12ۖت َوي َ ْسخ ُرون ِ ٍِ ٍ خلقن ۜا ا ِنا خلقن
ُٓ َ َ ْ َ َْ ً ٰ َ َ َ ُ ْ َ ّ ُ َ
َوقالوا14 ۖخ ُرون ِ َواِذا َرا ْوا ايَة يسس13 َۖواِذا ذك ُِروا ليَذك ُرون
şeytandan gökyüzünü koru-
duk.
8. Onlar, artık mele-i âlâ da َّ َ ُ ُ ْ َ
َءا ِذا مِت َنا َوك َّنا ت َرابًا َوعِظامًا َءا ِنا15 ۚني ْ ا ِْن ٰه َٓذا ا َِّل س
ٌ ِح ٌر ُمب
olup bitenleri dinleyemezler. ۪
َ َ َُْ َ َ ُْ َ ُ َ ْ َ ُ َٓ ٰ َ َ ُ ُْ َ
ۚ قل نع ْم َوانت ْم داخ ُِر17 ۜ ا َواباؤ۬نا ال َّولون16 ۙل َمبعوثون
Dinlemeye kalkışsalar her ta-
raftan taşlanırlar. 18 ون
َٰ َ َ َ ُ ََ َ ُ ْ ُ َ َ ْ ه َز َ ِ فَا َِّن َما
اويْل َنا هذا وقالوا ي19 ج َرةٌ َواح َِدةٌ فا ِذا ه ْم َينظ ُرون
9. Kovulup atılırlar. Ve on-
lar için sürekli bir azap vardır.
َ ّ َ ُ ُْ َّ َْ َٰ
21 ون۟ ُ هذا يَ ْو ُم الف ْص ِل ال۪ي كن ُت ْم بِه۪ تذِب20 ۪ين ّ َُْ
ِ يوم ادل
10. Ancak bir söz kapan
olursa, onu da delen ve ya-
kan bir alev takip eder. ُ ْ َ ُ ُ ْ َ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َّ ُ ُ ْ ُ
11. Şimdi sor onlara! Ya-
ح ِْز ٌب ِ مِن د22 ۙاحشوا ال۪ين ظلموا وازواجهم وما كنوا يعبدون
ون
َ ْ اط
2
ratılış bakımından kendilerini َ ُُ َّ ُ ُ
24 ۙ َوق ِفوه ْم ا ِن ُه ْم َم ْسؤ۫لون23 ۙالح۪ي ِم َ ِ وه ْم ا ِٰل
ِ ص
ُ ُ ْ َ ّٰ
اللِ فاهد
yaratmak mı daha zor, yoksa
bizim yarattıklarımız mı? Zira
biz kendilerini yapışkan bir
çamurdan yarattık.
12. Hayır, sen şaşıyorsun. 17. «İlk atalarımızda mı?»
Hâlbuki onlar alay ediyorlar. 18. De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak.
13. Kendilerine öğüt veril- 19. O korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen
diği vakit öğüt almazlar. onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar.
14. Bir mucize görseler 20. Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler.
alay ederler. 21. İşte bu, yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür.
15. Bu ancak apaçık bir 22. 23. 24. Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını
büyüdür, derler. ve Allah’tan başka tapmış oldukları putlarını toplayın. On-
16. «Gerçekten biz öldü- lara cehennemin yolunu gösterin. Onları tutuklayın, çünkü
ğümüz, toprak ve kemik oldu- onlar suçludurlar!
ğumuz zaman mı, diriltilece-
ğiz?»
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
446 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َّ ٓ َّ ُ َ ُ 446
23. CÜZ ات
ِ ورة الصاف س SAFFÂT SÛRESİ 32. «Biz sizi azdırdık. Çün-
kü kendimiz de azmıştık.»
َ َْ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ ََ َ ْ ُ َ َ
َواق َبل26 بَل ه ُم الَ ْو َم ُم ْس ْسل ُِمون25 اصون
33. Şüphesiz o gün onlar
مالم ل تن azapta ortaktırlar.
َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َّ ُٓ َ َ ُ َ َٓ َ َ ْ َٰ ُ ْ
قالوا ا ِن ْم كن ُت ْم تاتون َنا27 اءلون َبعض ُه ْم ع َبعٍض يس
34. İşte biz, suçlulara böy-
le yaparız.
َ َ َ
َومَا كان نلَا29 ۪ۚني َ ونُوا ُم ْؤ ِمن ُ َ َْ َْ ُ َ
قالوا بل لم ت28 ۪ني م ََعن ْال 35. Çünkü onlara: Allah’tan
ِ ِ başka tanrı yoktur, denildiği
ََ َ ْ
َ ْم م ِْن ُسل َطان بَ ْل ُكنْ ُت ْم قَ ْومًا َطاغ ُ َْ َ
ف َح َّق عليْ َنا30 ۪ني
zaman kibirle direnirlerdi.
ٍۚ علي 36. «Mecnun bir şair için
َّ َ َ اك ْم ا ِنَّا ُك َّنا َغو ُ ََْْ ََ َ ُ َٓ َ َّ َ ّ َ ُ ْ َ
فا ِن ُه ْم32 ين
biz tanrılarımızı bırakacak
۪ ن ي و غ ا ف 31 ون قول ربِناۗ ا ِنا لائ ِق mıyız?» derlerdi.
ُ َ ََْ ٌ ْ ٌ َّ َ َ ٌ َّ ُ َ َ
فاق َبل َب ْعض ُه ْم49 كنه ُ َّن َبيْض َمك ُنون48۪ۙني ات الط ْر ِف ع
45. Onlara kaynaktan ka-
اص
ِ ق dehler dolaştırılır.
َ ُ َ َٓ َ َ ْ َ ٰ َ
ٌ قَ َال قَٓائ ٌِل مِنْ ُه ْم ا ِّن َك َن ل قَر50 ون
46. Berraktır, içenlere lez-
51 ۙين ۪ ۪ ۪ ع بعٍض يساءل zet verir.
47. O içkide ne sersemlet-
me vardır ne de onunla sar-
hoş olurlar.
25. Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?
48. Yanlarında güzel ba-
26. Evet, onlar o gün zilletle boyun eğeceklerdir.
kışlarını yalnız onlara tahsis
27. Onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini so- etmiş, iri gözlü eşler vardır.
rumlu tutmaya çalışırlar.
49. Sanki onlar sedefler
28. Siz bize sağdan gelirdiniz, derler. içindeki incilerdir.
29, 30. «Bilâkis, derler, siz kendiniz inanan kimseler de- 50. İşte o zaman, birbirleri-
ğildiniz. Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz de yoktu. Fakat ne dönerek soracaklar.
siz kendiniz azgın bir toplum idiniz.»
51. İçlerinden biri: «Benim,
31. «Onun için Rabbimizin sözü bize hak oldu. Biz ceza- bir arkadaşım vardı» der.
yı mutlaka tadacağız.»
KUR’AN-I KERİM MEALİ 447
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
52. 53. Derdi ki: Sen de 23. CÜZ شون ِالزء اثلال ِث والع 447 SAFFÂT SÛRESİ
َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َّ َ ْ َ َ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َٰ
62. 63. İkamet yeri olarak,
71ۙني َ ل َّول ا ث ك ا م ه ل ب ق ل ض د ق ل و 70 ون اثارِهِم يهرع
۪
cennet ehli için anılan bu ni-
َّ ٓ َّ ُ َ ُ 448
23. CÜZ ات
ِ ورة الصاف س SAFFÂT SÛRESİ 86. «Allah’tan başka bir ta-
kım uydurma ilâhlar mı istiyorsu-
َ َوتَ َر ْك َنا َعلَيْهِ يف اْلٰخِر77 ۪ۘني َ َو َج َعلْ َنا ُذ ّر َّي َت ُه ُه ُم ْالَاق
nuz?»
78 ۘين ۪ ِ ِ 87. «O halde âlemlerin Rabbi
َ ح ِسن ْ ا ِنَّا َك ٰذل َِك َنْزي ال ْ ُم79 ۪ني َ وح يف الْ َعالَم ُ َٰ ٌ َ َ hakkındaki düşünce ve görüşü-
80 ۪ني ِ ٍ
ِ سم ع ن nüz nedir?»
َّ
َواِن82 ين َ ُث َّم ا َ ْغ َر ْق َنا ْال ٰ َخر81 ۪ني َ ا ِنَّ ُه م ِْن ع َِبادِنَا ال ْ ُم ْؤ ِمن 88. Bunun üzerine İbrahim yıl-
۪ dızlara şöyle bir baktı.
َ َ ْ َ ْ َ ُ َّ َ َ َٓ ْ َ ۢ ۪يعتِه۪ َلِب ْ ٰره َ م ِْن ش 89. Ben hastayım, dedi.
ا ِذ قال84 ۪ي ٍ ا ِذ جاء ربه بِقل ٍب سل83 ۪يم 90. Ona arkalarını dönüp git-
102 ين َ الصابر َّ الل م َِن ُ ّٰ اء َ ْاف َع ْل مَا تُ ْؤ َم ُرۘ َس َتج ُد ٓن ا ِْن َٓش kek bir evlat ver, dedi.
ِ۪ ۪ ِ Not: İbrahim as. Hazreti
Allah’a “bana erkek bir evlat
ver En sevdiğim şeyi sana
kurban edeceğim.” Diye Vaâd de
bulundu.
77. Biz yalnız Nuh’a tâbi olanları kalıcı kıldık.
101. İşte o zaman biz onu
78. Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık uslu bir oğul ile müjdeledik.
79. Bütün âlemlerde Nuh’a selam olsun! 102. Babasıyla beraber yürü-
80. İşte biz muhsinleri böyle mükâfatlandırırız. yüp gezecek çağa erişince: “Ya
İbrahim vaadini yerine getir” de-
81. Zira o, bizim inanmış kullarımızdan idi. nildi. Yavrucuğum! Rüyada seni
82. Nihayet, ötekileri suda boğduk. boğazladığımı görüyorum; bir
83. Şüphesiz İbrahim de onun milletinden idi. düşün, ne dersin? Dedi. O da
cevaben: Babacığım! Emrolun-
84. Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi. duğun şeyi yap. İnşallah beni
85. Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsu- sabredenlerden bulursun, dedi.
nuz? Dedi.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 449
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
Not: İbrahim As. Mânâsında 23. CÜZ شون ِالزء اثلال ِث والع 449 SAFFÂT SÛRESİ
vâadini yerine getirmesi için ikaz
edilince yüzlerce deve kurban etti
ُ ٰ ْ ٓ َ َْ ُ ََْ ََ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ ْ َ ٓ َّ َ َ
“OLMADI Ya İbrahim En sevdiğini ۙ
104 وناديناه ان يا ا ِبره۪يم103 ۚني ِ فلما اسلما وتله ل ِلج ۪ب
ْ ْ َ َ ٰ َ َّ َ ْ ُّ َ ْ َّ َ ْ َ
kurban edeceksin” diye ikaz edil-
َّ َ ْ ُ
ا ِن105 سن۪ني ِ قد صدقت الرءياۚ ا ِنا كذل ِك ن ِزي المح
di. “Yarabbi ben aciz kaldım, ne
yapmam gerekir” diye mürâcaat
edince “En sevdiğim şey dedin! En
َ َوتَ َر ْكنا107 َوفَ َد ْي َناهُ بذبْح َعظ۪ي106 ني ُ ُ ْ ُ ٰٓ َ ْ َ ُ َ َ ٰ
sevdiğin oğlun İsmail!” Denildi. ٍ ٍ ِِ هذا لهو اللؤا الم ۪ب
َْ َ ٰ َ ْ ٰٓ َ ٌ َ َ ْٰ ََ
َ ٰ َ خر ِ۪ عليْهِ ِيف ال
103. 104. 105. 106. Her ikisi de
teslim olup, onu alnı üzerine yatı- كذل ِك ن ِزي109 سم ع ا ِبره۪يم108 ين
ُشنَاه ْ َّ َ َوب111 ۪ني َ ا ِنَّ ُه م ِْن ع َِبادِنَا ال ْ ُم ْؤ ِمن110 ۪ني َ سن ْ ْ
rınca: Ey İbrahim! Rüyayı doğru-
ladın. Biz iyileri böyle mükâfatlan-
ِ ال ُمح
ٰٓ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َ
dırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir
imtihandır, dedik.
ح َۜق ٰ ع ا ِْس وباركنا عليهِ و112 ال۪ني ِ الص َّ ح َق نَب ًّيا م َِن ٰ با ِْس
ِ ِ
َّ َولَ َق ْد َم َننا113 ني ْ َ ٌ َ َ ٌ ْ ُ َ َّ ّ ُ ْ َ
Not: İbrahim As. mın İsmail
ٌ۟ سه۪ ُمب
۪ ِ سن وظال ِم نلِ ف ِ ومِن ذرِيت ِ ِهما م
As. mın boğazına vurduğu bıçak
İsmail As. mı kesmeyince bıçağı
taşa vurdu. Bıçağın keskinliğinden
ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َّ َ َ َ ُٰ َ ٰ ُ َٰ
taş ikiye ayrıldı. İbrahim As. “Ey bı- ب ِ ونيناهما وقومهما مِن الكر114 ون ۚ ع موس وهر
ُ َْ َٰ َ َْ ُ ُ ُ َ َ ْ ُ َْ َ ََ ْ
çak İsmail’i neden kesmezsin sen
beni rabbime asimi etmek istersin” َاهما َ
واتين116 ۚ ونرناهم فكنوا هم الغالِ ۪ني115 العظ۪ي ِۚم َ
َ ْ ُ ْ َ َ ّ اه َما ال ُ َْ َ َ َ َ َ ْ ُْ َ َ ْ
deyince bıçak lisanı hal ile “Ey İb-
َّ ٓ َّ ُ َ ُ 450
23. CÜZ ات
ِ ورة الصاف س SAFFÂT SÛRESİ ğerlerini yok ettik.
137. 138. Elbette siz de
َ َ ْ ُ ْ ّٰ َ َ َّ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َّ َ ُ ُ َّ َ َ
128 ا ِل عِباد اللِ المخلص۪ني127ۙضون فكذبوه فا ِنهم لمح
sabah ve akşam onlara uğru-
yorsunuz. Hâlâ akıllanmaya-
َّ َ َ ْ ٰٓ َ ٌ َ َ َ ْٰ ْ َ َ ََََْ cak mısınız?
ا ِنا130 سم ع ا ِلياس۪ني129 خ ۪رين ِ وتركنا عليهِ ِيف ال 139. Doğrusu Yunus da
َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ ْ َْ َ ٰ َ gönderilen peygamberler-
132 ا ِنه مِن عِبادِنا المؤ ِمن۪ني131 سن۪ني ِ كذل ِك ن ِزي المح dendi.
َ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ َ ُ َ ْ َّ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ً ُ َّ َ
ۙ
134 ا ِذ نيناه واهله اجع۪ني133 ۪ني ۜ واِن لوطا ل ِمن المرسل
140. Hani o, dolu bir gemi-
ye binip kaçmıştı.
ْم ُ َّ ِ َ َ َ ٰ ْ َ ْ َّ َ َّ ُ َ َ ْ ً ُ َ َّ
وان136 ثم دمرنا الخ ۪رين135 ا ِل عجوزا ِيف الغاب ِ ۪رين 141. Gemide olanlarla kar-
şılıklı kur’a çektiler de kaybe-
َّ َ َ ُ ْ َ َ َ َ ْ َّ َ ۙ َ ْ ُ ْ ْ َ َ َ ُّ ُ َ َ
ِ وان138 ون ۜ
۟ وبِال ِل اف تعقِل137 تلمرون علي ِهم مصبِح۪ني
denlerden oldu.
ْ َْ ْ ُْ َ َ ََ ْ ْ َ َ َُ ُ
142. Yunus kendini kınayıp
140 ون ۙ ُ َ
ۜ َ ْ ُ
ِ ك المشح ِ ا ِذ ابق ا ِل الفل139 يونس ل ِمن المرسل۪ني
dururken onu bir balık yuttu.
َْ َ ٰ ْ َ َْ ْ ًَ َ َ َْ َ
َوا ْر َسل َناهُ ا ِل مِائةِ الٍف146 ۪ني
146. Ve üstüne kabak tü-
ۚ ٍ عليهِ شجرة مِن ي
ط ق ründen geniş yapraklı bir ne-
ْ ْ َ ٰ ْ ُ َ ْ َّ َ َ ُ َ ٰ َ َ ُ َ َْ
bat bitirdik.
اس َتفت ِ ِه ْم ف148 ۪ني ٍۜ ح ِل ا م اه ن عت م ف وا ن ما ف 147 ون
ۚ او ي ۪زيد 147. Onu, yüz bin veya
ً َ َ َ ٰٓ ْ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ُ ََْ َ ّ َ َ
ام خلق َنا ال َملئ ِكة ا ِناثا149 ۙات َول ُه ُم الَ ُنون
daha çok kişiye peygamber
ال ِربِك الن ح ِْز ٌبolarak gönderdik.
3
َ َ ُ ُ َ ْ َّ َٓ َ َ َ ُ
َو َدل151 ۙك ِه ْم لَقولون ِ ال ا ِن ُه ْم م ِْن ا ِف150 َوه ْم شاه ُِدون
148. Sonunda ona iman
ettiler, bunun üzerine biz de
ْ ََ َ َطَف ْال َ ْ َ َ ُ َ َ ْ ُ َّ َ ۙ ُ ّٰ
onları bir süreye kadar yaşat-
153 ۪ني َۜ ات ع الَن ِ ن ص ا 152 ون الل واِنهم لكاذِب tık.
149. Putperestlere sor:
Kızlar Rabbinin de erkekler
onların mı?
127. 128. Bunun üzerine İlyas’ı yalanladılar. Onun için 150. Yoksa biz melekleri
Allah’ın ihlâslı kulları müstesna; onların hepsi cehenneme onların gözü önünde kız ola-
götürüleceklerdir. rak mı yarattık?
129. 130. Sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bırak- 151. 152. Dikkat edin, ke-
tık, «İlyas’a selâm!» dedik. sinlikle yalan uydurup söy-
131. Şüphesiz biz, iyileri işte böyle mükâfatlandırırız. lüyorlar; «Allah doğurdu»
diyorlar. Onlar şüphesiz ya-
132. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı. lancıdırlar.
133. Lût da elbette peygamberlerdendi. 153. Allah, kızları oğullara
134. 135. 136. Geridekiler arasında kalan yaşlı bir ka- tercih mi etmiş!
dın dışında, Lût’u ve ailesinin hepsini kurtardık. Sonra di-
KUR’AN-I KERİM MEALİ 451
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
154. 155. 156. Ne oluyor 23. CÜZ شون ِالزء اثلال ِث والع 451 SAFFÂT SÛRESİ
ٌ َ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َّ َ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ ْ ۠ ُ َ َ
nuz? Hiç düşünmüyor musu-
ام ل ْم ُسلطان155 ون ۚ اف تذكر154 ما لم كيف تكمون
nuz? Yoksa sizin açık bir deli-
liniz mi var?
ُ َ ْم ا ِْن ُكنْ ُت ْم ُ َ ُْ َ
157. Doğru sözlülerden
iseniz, kitabınızı getirin! َو َج َعلوا بَيْ َن ُه157 ۪ني َ صادِق
ِ تابِ ِ فاتوا ب156 ۙنيٌ ُمب
۪
َ َ ْ ُ ۙ َ ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َّ ُ َّ ْ َ َ ْ َ َ َ ًۜ َ َ َّ ْ َ ْ َ َ
158. Allah ile cinler arasın-
da da bir hısımlık uydurdular.
سبحان158 النة ا ِنهم لمحضون ِ ت ِ النةِ نسبا ولقد عل ِم ِ وبني
ُ َّ َ َ خلَص ْ ُ ْ ّٰ َ َ َّ َ ُ َ ّٰ
فا ِن ْم َومَا160 ۪ني ا ِل عِباد اللِ الم159 ۙاللِ ع َّما يَ ِصفون
Andolsun, cinler de kendile-
rinin hesap yerine götürüle-
ْ َ ْ َّ َ َ َ ُ ُ َ ُ َ ْ َ ْ
ل ْو ان عِن َدنا ذِك ًرا167 ۙ َواِن كانوا لَقولون166 ال ُم َس ّب ِ ُحون
160. Allah’ın ihlâsa erdiril-
miş kulları müstesnadır.
َ َ َ َ َ َ َ ْ ُ ْ ّٰ َ َ َّ ُ َ ۙ َ َّ َ ْ َ
فف ُروا بِه۪ۚ ف َس ْوف169 ۪ني
161. 162. 163. Sizler ve
taptığınız şeyler, hiçbiriniz, لكنا عِباد اللِ المخلص168 مِن الول۪ني
َ َّ َ ت َك َِم ُت َنا لِع َبادِنَا ال ْ ُم ْر َسل
ْ َولَ َق ْد َس َب َق170 ون
َ ََُْ
cehenneme girecek kimse-
den başkasını Allah’a karşı ا ِن ُه ْم ل ُه ُم171 ۪ۚني ِ يعلم
azdırıp saptıramazsınız.
ْ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ْ َّ َ ُ ُ ْ َْ
164. 165. 166. Bizim her ف َت َول عن ُه ْم َحّٰىت173 َواِن ُجن َدنا ل ُه ُم الغالِ ُون172 ۖورون المنص
birimiz için, bilinen bir makam
َ ُ ْ َ ْ َ َ َ َ ََ َ ُ ْ ُ َْ َ َ ْ ُ ْ ََْ ۙ
176 جلون ِ افبِعذابِنا يستع175 رون ِ رهم فسوف يب ِ واب174 ۪ني ٍ ح
vardır. Şüphesiz biz, orada
sıra, sıra dururuz ve şüphesiz
Allah’ı tesbih ederiz. ْ َ َّ َ
َوت َول عن ُه ْم َحّٰىت177 ين َ اح ال ْ ُمنْ َذر
ُ اء َص َب َ فَا َِذا نَ َز َل ب َس
َ َٓاحتِه ْم فَس
167. 168. 169. Putperest- ۪ ِ ِ
َ ْ ّ َ َ ّ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ ُ َْ َ َ ْ ََْ ۙ
ب العِ َّزة ِ ع َّما
ler: Eğer öncekilere verilen-
lerden bizde de bir kitap ol- ِ سبحان ربِك ر179 رون ِ ر فسوف يب ِ واب178 ۪ني ٍ ح
َ ْ َو181 ۪ۚني
َ ال ْم ُد ِ ّٰللِ َر ّب الْ َعالَم ََ ٌ َ َ َ َ ُ َ
َ ع ال ْ ُم ْر َسل
saydı, mutlaka Allah’ın ihlâslı
kulları olurduk! Diyorlardı. 182 ۪ني ِ وسم180 ون ۚ ي ِصف
ً ٰ َ ُ َ َ َ َ ٌ َّ ّ َ
َوث َمانون ايَة38
ا ٍن-ث َمSÂDه ُسو َرةُ ٓص
170. İşte şimdi onu inkâr
ettiler. Ama ileride bilecekler- مكية و
ِ SÛRESİ
ِ
dir!
171. Andolsun ki, peygam-
ber kullarımıza söz vermişiz-
dir: 176. Onlar azabımızı acele mi istiyorlar?
172. Onlar mutlaka zafere 177. Azap onların yurtlarına indiğinde, uyarılıp ta uyma-
ulaşacaklardır. yanların sabahı ne kötü olur!
173. Bizim ordumuz şüp- 178. Sen bir zamânâ kadar onlara uyma.
hesiz üstün gelecektir.
179. Onların halini gör, onlar da göreceklerdir.
174. Onun için sen bir sü-
180. Senin izzet ve ikram sahibi Rabbin, onların isnat
reye kadar onlara uyma.
etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.
175. Onların halini gör, on-
181. Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun!
lar da görecekler.
182. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a da Hamd olsun!
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
452 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
الرح۪ي ِم ْ َّ ّٰ
َّ ح ٰمن
tanrı mı yaptı? Doğrusu bu
ِ ﷱ اللِ الر tuhaf bir şeydir! Dediler.
َ َ َ َ َ َ َْ ََ َْ ْ ْ َْ ْ َْ ََْْ َ
bağlılıkta direnin, sizden is-
3 كم اهلكنا مِن قبل ِ ِهم مِن قر ٍن فنادوا ولت ح۪ني مناٍص tenen şüphesiz budur. Son
َْ َ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُٓ َ َ
dinde de bunu işitmedik. Bu,
َ ٰ َ ْ
اءه ْم ُمنذ ٌِر مِن ُه ْمۘ َوقال الكف ُِرون هذا َساح ٌِر جبوا ان ج ِ وع
ancak bir uydurmadır. Kur’an
aramızdan ona mı indirildi?
َ شٔ ُع ٌ ْ َ َ ِدا ا َِّن ٰه َذا ل
ً ٰ َ ْٰ ََ َ َ ٌ َك َّذ
5 اب ٌ ج ۚ اجعل الل َِهة ا ِلهًا َواح4 اب
Diyerek kalkıp yürüdüler.
ۚ Hayır! Onlar kitabım hakkın-
َ ٰ َّ ُ ٰ ٰٓ َ ُ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ْ َ َ َ ْ َ
بوا ع ال َِهتِ ْۚم ا ِن هذا
da şüphe içindedirler. Hayır!
ِ وانطلق ال مِنهم ا ِن امشوا واص Azabımı henüz tatmadılar.
ٌ َ ْ َّ َٓ ٰ ْ َ ٰ ْ َّ ْ َ ٰ َ ْ َ َ ُ َ ُ ٌ ْ َ َ
7ۚ ماس ِمعنابِهذاِيفال ِملةِالخِرة ِۚا ِنهذاا ِلاخِق6ۚلشٔيراد
9. Yoksa Azîz ve lütufkâr
olan Rabbinin rahmet hazi-
َ ْ ْ ّ َ ُ َْ َ َْ ْ ّ َْ َ َ ُْ
ي بَل لمَّا ۚ َءان ِزل عليهِ الِك ُر م ِْن بين ِن ۜا بل ه ْم ۪يف ش ٍك م ِْن ذِك ۪ر
neleri, onların yanında mıdır?
10. Yahut göklerin, yerin
َّ ْ َ ْكال َ ّ َ َ ْ َ ُ َٓ َ ْ ُ َ ْ ْ َ َ َ ُ َُ
ۚ ِ يزال َوه
ve ikisi arasında bulunanların
9اب ِ ۪ ز ع ِ امعِندهمخزائ ِنرحةِرب8اب ِ ۜ يذوقواعذ hükümranlığı onların elinde
ُ َ ْ َ ْ َ َ۠ ُ َ ْ َ َ َ َْ ُ ْ ُ ْ َُ َْ
ات َوال ْرِض وما بينهما فل َ ٰ َّ midir? Öyleyse onun yolların-
يتقوا ِ و م الس ك ام لهم مل da yükselsinler bakalım!
َ ُّ َ َّ َ َّ ٌّ ُ ْ َ ْ َ ٰٓ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ
ْ ال
ُ ح َز
الر ُسل
12. 13. Onlardan önce
ا ِن ك ا ِل كذب13 اب واصحاب لـٔيك ۜ ِة ا۬ولئ ِك Nuh kavmi, Âd kavmi, sarsıl-
َح ًة َواح َِدةً مَا لَهاَ ْ َومَا َينْظُ ُر ٰٓه ۬ ُؤ َٓلءِ ا َِّل َصي14 ح َّق ع َِقاب َ َف
maz bir saltanatın sahibi Fi-
ِ۟ ravun, Semûd, Lût kavmi ve
َ ْ ْ َ َ ْ َ َ َّ َ َ ْ ّ َ َ َّ َ ُ َ َ َ َم ِْن ف
Eyke halkı da peygamberleri
16 اب ِ ِس ال ِ
م و ي ل ب ق ا ن ِط ق ا نل ل ج
ِ ع ا نبر واالقو 15 اق
ٍ و yalanladılar. İşte bunlar da
peygamberlere karşı birleşen
topluluklardır.
14. Onların her biri gön-
derilen peygamberleri yalan-
ladılar da bu yüzden azabım
38 - SÂD SÛRESİ hak oldu.
Bismillâhirrahmânirrahîm 15. Bunlar da ancak, bir an
1. 2. Sâd. O şanlı Kur’an’a yemin ederim ki, doğrusu, gecikmesi olmayan korkunç
inkâr edenler bir gurur ve tefrika içindeler. bir ses beklemektedirler.
3. Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. O zaman fer- 16. Rabbimiz! Bizim payı-
yat ettiler. Hâlbuki artık kurtulma zamanı değildi. mızı hesap gününden önce
ver, dediler.
4. 5. Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine
KUR’AN-I KERİM MEALİ 453
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 453
17. Onların söylediklerine 23. CÜZ شون ِالزء اثلال ِث والع SÂD SÛRESİ
َٰ َ ْ َ ََْ َ ُ َ ْ ُْ َ ََ َ ُ َ َٰ ُ َ َ ْ
20. Onun hükümranlığını
kuvvetlendirmiş, ona hikmet ان بغ ِ ف خصم ۚ ا ِذ دخلوا ع داو۫د فف ِزع مِنهم قالوا ل ت
ve güzel ses vermiştik.
َٓ ْ َ ْ ْ ُ َ َ ّ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َٰ َ ُ َْ
21. 22. Sana davacıların بعضنا ع بعٍض فاحم بيننا بِال ِق ول تش ِطط واهدِنا
haberi ulaştı mı? Mâbedin
َج ًة َول َ ُ ْ َ ٌ ْ ُ َ َ َٓ ٰ َّ
َ ون َن ْع َ ّ ٓ َ َ ٰ
duvarına tırmanıp, Davud’un ِ خ ل ت ِسع وت ِسع ۪ ا ِن هذا ا22 اط ِ ر ِ ا ِل سواءِ ال
ْ قَ َال لَ َقد23 ال َِطاب ْ َ كفِلْن ْ َ َ َ َ ٌَ َ ٌ َ َْ
۪يها َو َع َّز ۪ين ِيف
yanına girmişlerdi de Dâvud
onlardan korkmuştu. «Kork- ِ نعجة واحِدة فقال ا
ma! Biz birbirine hasım iki
ْ َ َ َٓ َ ُ ْ َ ً َ َّ َ َ ٰ َ َ َْ َ ُ َ َََ
davacıyız, aramızda adaletle غ ِ
۪ جه۪ۜ وان كث۪يا مِن اللطاء لب ِ ِ ظلمك بِسؤا ِل نعجتِك ا ِل ن ِعا
hükmet, haksızlık etme; bize ٌ َ َ َ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َّ َْ ع َٰ ْ ُ ُ َْ
doğru yolu göster» dediler. ات وقل۪يل ِ
ِ بعضهم بعٍض ا ِل ال۪ين امنوا وع ِملوا الصال
23. Bu, kardeşimdir. Onun ٌَس ْج َدة
24 اب ْ َاه ۜ ْم َوظَ َّن َد ُاو ُ۫د اَنَّمَا َف َت َّناهُ ف
َ َ اس َت ْغ َف َر َر َّب ُه َو َخ َّر َراكِعًا َواَن ُ َ
م
doksan dokuz koyunu var.
ُ َ ٰ ٰ ْ َ َ ْ َ َّ َ ٰ َ َ َ َ َ
يَا د ُاو۫د25 فغف ْرنا ُل ذل ِۜك َواِن ُل عِن َدنا ل ُزلف َو ُح ْس َن َما ٍب
Benimse bir tek koyunum
var. Böyle iken «Onu da bana
ver» dedi ve tartışmada beni َ ْ ني انلَّاِس ب
ال ّ ِق َ ْ ْم َب ُ ْ َ
اح ف ض ِ ْل
ر
َْ
ا يف
ً َ َ َ َ ْ َ َ َّ
ِ ا ِنا جعلناك خل۪يف
ة
yendi. ِ
َ ُّ َ َ َّ َّ ّٰ َ ْ َ َ َّ ُ َ ٰ َ ْ َّ َ َ َ
24. Davud: Andolsun
ضلون ِ ي ۪ين ال ِن ا ِ الل
ۜ يلب
ِ ۪ س ن ع ضلك ِ ول تبِعِ الهوى في
ْ
ki, senin koyununu kendi
َ ٌ اب َشد
۟ ِ ۪يد ب ِ َما ن ُسوا يَ ْو َم ال َِس ٌ اللِ ل َ ُه ْم َع َذ
ّٰ
يل َ ْ َ
26 اب ِ عن س ۪ب
koyunlarına katmak
istemekle sana haksızlıkta
bulunmuştur. Doğrusu
ortakçıların çoğu, birbirlerinin
haklarına tecâvüz ederler. 25. Böylece onu bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun
Yalnız iman edip de sâlih yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.
amel işleyenler müstesna.
Bunlar da ne kadar az! Dedi. 26. Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde
Davud, kendisini denediğimizi insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma,
sandı ve Rabbinden mağfiret sonra bu seni Allah’ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah’ın
dileyerek eğilip secdeye yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık
kapandı, tevbe edip Allah’a çetin bir azap vardır.
yöneldi.
ْ ُ ام ْ َاؤ۬نَا ف ُ َٓ َ َ ٰ َ ْ َ ْ َ َّ َ ُ َ َ ٰ َ َ
36. 37. 38. Bunun üzerine
ن هذا عط38 ِصفاد واخ ۪رين مقرن۪ني ِيف ال37 َۙوغ َّوا ٍص biz de, istediği yere onun em-
ٰ ٰ ْ َ َ ْ َ َّ ْ َْ َْ
riyle kolayca giden rüzgârı,
40 ب ۟ ٍ َواِن ُل عِن َدنا ل ُزلف َو ُح ْس َن َما39 اب َ ِك ب َغ ْي ح
ِس
ٍ ِ ِ او امس
bina kuran ve dalgıçlık yapan
ُ َ ْ َّ َ َّ َ ّ َ ُٓ َّ َ ٰ َ ْ َ ُّ َ َٓ َ ْ َ ْ ُ ْ َ
şeytanları, demir halkalarla
ب ْ ان ب ُن
ٍ ِ وب ا ِذ نادى ربه ا ۪ن مسِن الشيط
ص ۢ واذكر عبدنا اي bağlı diğer yaratıkları onun
emrine verdik.
ٌ ش َ َ جل َِك ٰه َذا ُم ْغَ َس ٌل بَار ٌد َو ْ ض بر ْ ُ ُْ َ َ َ
42 اب ِ ۚ ِ ِ ك ر ا 41 اب ۜ ٍ وعذ 39. «İşte bu bizim bağışı-
mızdır. İster ver, ister tut; he-
sapsızdır» dedik.
27. Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yarat- 40. Doğrusu onun, bizim
madık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Vay o inkâr edenlerin katımızda büyük bir değeri ve
ateşteki haline! güzel bir yeri vardır.
28. Yoksa biz, iman edip de sâlih amel işleyenleri, 41. Kulumuz Eyyûb’u da
yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya an. O, Rabbine: Doğrusu
Allah’tan korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız? şeytan bana bir yorgunluk ve
eziyet verdi, diye seslenmişti.
29. Sana bu mübarek Kitab’ı, âyetlerini düşünsünler ve
aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik. 42. Ayağını yere vur! İşte
yıkanacak ve içilecek soğuk
30. Biz Davud’a Süleyman’ı verdik. Süleyman ne güzel
bir su!
bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah’a yönelirdi.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 455
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 455
43. Bizden bir rahmet ve 23. CÜZ شون ِالزء اثلال ِث والع SÂD SÛRESİ
َ ْ
48. İsmail’i, Elyesa’yı,
َّ َ ٰ ََ ُ َ َ ٰ َّ
Zülkifl’i de an. Hepsi de ح ِْز ٌب
iyilerdendir. 4 هذاۜ َواِن54 ۚ ا ِن هذا ل ِر ْزق َنا َما ُل م ِْن نفا ٍد53 اب ِ
َ ال
ِس
َ ٰ ُ ْ ْ َ َ َ ٰ َّ َ َ َ َّ
49. İşte bu, bir hatırlatma-
dır. Doğrusu Allah’a karşı gel-
هذا56 َج َه َّن َۚم يَ ْصل ْون َهاۚ فبِئَس ال ِم َهاد55 ۙش َما ٍب ل ِلطاغ۪ني ل
َ ٰ ٰ ٌ َّ َ َ ٌ َ ُ ُ ُ َ ْ َ
ٌۜ َوا َخ ُر م ِْن َش ْك ٓ ِ۪ه ا َ ْز َو57 ۙاق
هذا58 اج فليذوقوه ح۪يم وغس
mekten sakınanlara güzel bir
gelecek vardır.
ُ َ ُ َّ َ ُ َُْ ٌ َ
50. Kapıları yalnızca ken-
dilerine açılmış Adn cennet- قالوا59 ِح ٌم َم َع ْۚم ل َم ْر َحبًا ب ِ ِه ۜ ْم ا ِن ُه ْم َصالوا انلَّار
ِ ف ْوج مقت
َْ ْ َ َ ْ َ َْ ُ َ َْ ْ
60 بَل ان ُت ْ۠م ل َم ْر َحبًا بِ ۜ ْم ان ُت ْم ق َّدم ُت ُموهُ نلَاۚ فبِئَس الق َر ُار
leri vardır.
51. Onlar koltuklara yas-
ً َ َ ْ َ َ ٰ َ َ َّ َ َ َ َّ ُ َ
61 ِض ْعفا ِيف انلَّار ِ قالوا َربنا م ْن قدم نلَا هذا ف ِزدهُ عذابًا
lanıp kurularak orada birçok
meyveler ve içecekler isterler.
52. Yanlarında, eşlerinden
başkasına bakmayan, kendi-
lerine yaşıt güzeller vardır.
53. İşte, hesap günü için 57. İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsınlar.
size vaat olunan şeyler bun- 58. Buna benzer daha başkaları da vardır.
lardır.
59.İnkârcıların ileri gelenlerine: İşte bu topluluk, sizinle
54. Şüphesiz bu, bizim ver- beraber gerçeğe karşı direnenlerdir. Onlar rahat yüzü gör-
diğimiz rızıktır. Ona bitmek mesin. Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir. Denir
tükenmek yoktur.
60. Toplulukta bulunanlar ise “Hayır, asıl siz rahat yüzü
55. Bu böyle; ama azgınla- görmeyin! Bizi buraya süren sizsiniz! Ne kötü bir duraktır!”
ra kötü bir gelecek vardır. derler.
56. Onlar cehenneme gire- 61. Yine onlar: Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim ge-
cekler. Orası ne kötü bir kal- tirdiyse onun ateşteki azabını iki kat artır! Derler.
ma yeridir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
456 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
65 ۚار ُ الل ال ْ َواح ُِد الْ َق َّهُ ّٰ قُ ْل ا َِّنمَٓا اَنَ۬ا ُمنْذ ٌِر ۗ َومَا م ِْن ا ٰ ٍِل ا َِّل64 ۟انلَّار 70. Ben ancak apaçık bir
ِ uyarıcı olduğum için bana
ٌ َ ُ ْ ُ ُ َّ َ ْ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ ِ ْ ال َْ َّ َر ُّب
قل ه َو ن َبؤا66 ار ات َو رض وما بينهما الع ۪زيز الغف ِ الس ٰم َو
vahyolunuyor.
71. Rabbin meleklere de-
َ َْ ْ ْ َ َ َ َ َ ُ ْ ُ ُْ َ ْ َُْ ٌ َ
ال ب ِلع ِن م ل ن ك ا م 68 ون انتم عنه مع ِرض67 ۙعظ۪يم
mişti ki: Ben balçıktan bir be-
ِ ِ ٍ ِ şer yaratacağım.
َْ َ َ ْ َ ي مِنْ ُۜه َخلَ ْق ٌ ْ قَ َال اَن َ۬ا َخ75 ۪ني َ ت م َِن الْ َعال َ ُْكن
yarattığıma secde etmekten
ار َوخلق َت ُه ٍ ن ِن م ۪ى ن ت seni meneden nedir? Böbür-
lendin mi, yoksa yücelerden
َ َ َ َّ َ َّ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َ َ
َواِن عليْك77 ۚ ۪يم ٌ ك َرج قال فاخرج مِنها فا ِن76 ۪ني ٍ مِن ط
ْ misin? Dedi.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 457
84. 85. Doğrusu ki, ben 23. CÜZ شون ِالزء اثلال ِث والع ZÜMER SÛRESİ
َّ ح ٰمن ْ َّ ّٰ
88. O’nun verdiği haberin
doğruluğunu bir zaman sonra الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
َ َ ْ ْ َ ٓ َّ َ ْ اللِ الْ َعزيز ّٰ َ َ يل الْك ُ َْ
çok iyi öğreneceksiniz.
ا ِنا ان َزنلَٓا ا ِلْك1 الك۪ي ِم ِ ۪ ِن م اب
ِ ِت ن
۪ ت
ّ ِ ا َ َل ِ ّٰلل2 ۪ين ّ صا َ ُل ً ِ الل ُمْل
َ ّٰ اع ُب ِد ْ َ ّ َْ َ َ ْ
ُ ادل
۪ين َۜ ادل الكِتاب بِال ِق ف
َّ ُ َ َ َٓاتَ ُذوا م ِْن ُدون ٓ ِ۪ه ا َ ْو ِل َّ َ َّ َ ُ َ ْ
39 - ZÜMER SÛRESİ اءۢ مَا ن ْع ُب ُده ْم ا ِل ص وال۪ين ۜ ِ الال
ُ ُ ْ َ َ ّٰ َّ ٰ ْ ُ ّٰ َ َٓ ُ ّ َ ُ
Bismillâhirrahmânirrahîm الل ي ُم بَيْ َن ُه ْم ۪يف مَا ه ْم ف۪يه ف ا ِن ۜ ِلق ِربونا ا ِل اللِ زل
ُالل ّٰ َ َ َ ْ َ ٌ َّ َ ٌ َ َ ُ ْ َ ْ َ َ َ ّٰ َّ َ ُ َ ْ َ
1. Bu kitap izzet ve hikmet
لو اراد3 ون ا ِن الل ل يهد۪ي من هو كذِب كفار ۜ يتلِف
ّٰ َ ُ ُۜ َ َ ْ ُ ۙ ُ َٓ َ َ ُ ُ ْ َ َّ ٰ َ ْ َ ً َ َ َ َّ َ ْ َ
sahibi Allah katından indiril-
miştir. ُالل خذ ودلا لصطف مِما يلق ما يشاء سبحانه هو ِ ان يت
َ ُ ّ َْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َ َ ُ ح ُد الْ َق َّه َ ْ ال
2. Şüphesiz ki Kitab‘ı sana
ُ ّور ي ق ال ب ض ر ال و ات ِ وم الس ق ل خ 4 ار ِ او
hak olarak indirdik. O halde
ِ ۚ ِ ِ
َّ َ َ َ َ َّ ُ ّ َ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ َّ
sen de, dini Allah’ın emrine
َّ َّ
uyumlu olarak, kulluk et. ار ع الْ ِل َو َسخ َر الش ْمَس الل ع انلهارِ ويوِر انله
ُ يز الْ َغ َّف ُ ل َجل ُم َسًّم ا َ َل ُه َو الْ َعز َ ْ َ ٌّ ُ َ َ َ ْ َ
3. Dikkat et, hâlis din yal-
nız Allah’ındır. O’nun tertibin- 5 ار ۪ ۜ ٍ ِ ي ر۪ والقم ۜر كل ي
den başka evliya edinenler:
Onlara, bizi sadece Allah’a
yaklaştırsınlar diye kulluk edi-
yoruz, derler. Doğrusu Allah, 4. Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, elbette yarat-
ayrılığa düştükleri şeylerde tıklarından dilediğini seçerdi. O, yücedir. O, tek ve kahhâr
aralarında hüküm verecektir. olan Allah’tır.
Şüphesiz Allah, yalancı ve
5. Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündü-
inkârcı kimseyi doğru yola
zün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor.
iletmez.
Güneş ve ay emri altındadır. Her biri belli bir süreye kadar
akıp gider. Dikkat et! O, Azîz’dir ve çok bağışlayandır.
َ ُ َْ ْ ْ ُ ْ ٰ َ ُ َْ َ
ن عن ْم َول يَ ْرض لِعِ َبادِه ِ الف َرۚ َواِن تشك ُروا يَ ْرض ۬ ُه
verir. Çünkü O, sadırlarda
ٌّ غ
ِ olan her şeyi hakkıyla bilen-
ُ ُ ّ َ ٰ َّ ُ ٰ ْ ُ َ ْ ٌ َ َ ُ َ َ َ ْ ُ َ
dir.
ج ُع ْم ْ ْم َم
ر
ِ ِ لۜم ول ت ِزر وازِرة وِزر اخر ۜى ثم ا ِل رب 8. İnsanın başına bir sıkın-
َ َ ٰ اء َّالْل َساج ًدا َوقَٓائ ًِما َيْ َذ ُر ْال َ ٓ َ ا َ َّم ْن ُه َو قَان ٌِت اٰن8 انلَّار
muhakkak cehennem ehlin-
خِرة ِ ِ ِ densin!
َ ون َو َّال
۪ين
َ ُ َ ْ َ َ َّ
حة َر ّبِه۪ۜ قل هل ي َ ْس َتوِي ال۪ين يعلم
َْ ُْ ََْ َ ُ ََْ
ويرجوا ر
9. Yoksa o geceleyin sec-
de ederek ve kıyamda dura-
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 459
11. De ki: Ben, dini Allah’a 23. CÜZ شون ِالزء اثلال ِث والع ZÜMER SÛRESİ
ُ ٰ َ َ ُ َ ِ َ ْ ْ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ َ َ
24. Zalimlere «Kazandı-
ٌ َ
ور م ِْن َر ّبِه۪ۜ ف َويْل ٍ افمن شح الل صدره ل ِِسم فهو ع ن
ğınızı tadın!» denilirken, kı-
yamet gününde, o azabın
ُ َ َ َ ٰ ٓ ۬ ُ ّٰ ْ ْ ْ ُ ُ ُ ُ َ َ ْ
22 ني ٍ اللِ اولئ ِك ۪يف ض ٍل م ۪ب ۜ ل ِلقا ِسيةِ قلوبهم مِن ذِك ِر
şiddetinden yüzünü kim koru-
yacak?
ُّانۗ َت ْق َشعِر ْ َ َ ْ َ َ َّ َ ُ ّٰ َ
َ ِ ۪يث ك َِتابًا ُمَ َشابِهًا َم َث َ
ِ الل نزل احسن الد 25. Onlardan öncekiler de
ُ ُود ُه ْم َوقُل ُ ُ ُ ُ َ َّ ُ ْ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ ُ ُ ُ ُ ْ
yalanladılar farkına varma-
وب ُه ْم مِنه جلود ال۪ين يشون ربه ۚم ثم تل۪ني جل dıkları bir yerden onlara azap
ّٰ ْ ٰ
çattı.
ْ
اءۜ َو َم ْن يُضل ِ ِل ُ َٓاللِ َي ْهد۪ي به۪ َم ْن يَش ّٰ
ى دَ اللِ ذٰل َِك ُه
ۜ ا ِل ذِك ِر
ِ 26. Bu suretle Allah, dün-
َ َ ْ َ ُٓ ْ َ َّ ا َ َف َم ْن َي23 الل َفمَا َ ُل م ِْن َهاد ُ ّٰ
اب يَ ْو َم
ya hayatında onlara rezilliği
ِ ذ ع ال وء س ه
۪ ه ج
ِ ِ ۪ و ب ق ت ٍ tattırdı. Ahiret azabı daha bü-
َّ َ َ ْ َ ُْ ُ ُ َ َّ َ َ َ ٰ ْ
كذ َب24 س ُبون ِ ۪ني ذوقوا مَا كن ُت ْم ت
yüktür. Bunu bilselerdi!
القِيم ۜ ِة وق۪يل ل ِلظالِم 27. Andolsun ki biz, öğüt
َ
25 اب م ِْن َحيْث ليَش ُع ُرون
ْ َ ُ ُ يه ُم الْ َع َذ ُ ٰ ۪ين م ِْن َقبْلِه ْم فَاَت َ اَّل alsınlar diye, bu Kur’an’da
ِ insanlara her türlü misali ver-
ُۢ َ ك ْ َ َ ٰ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ َ ْ ْ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ dik.
ب خرة ِ ا ِ ل ا اب ذ ع لو ۚا ي ن ادل ِ ةوي ال يف ِ ي ِز ال فاذاقهم الل 28. Korunsunlar diye, pü-
ْٰ ُْ َ ٰ َ َ َولَ َق ْد26 ون َ َُْ َ ُ َ َْ
ضبْ َنا ل َِّلناِس ۪يف هذا القرا ِن لو كانوا يعلم
rüzsüz Arapça bir Kur’an in-
dirdik.
َ ْ قُ ْرا ٰ ًنا َع َربيًّا َغ27 ون َ ُ َّ َ َ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ ّ ُ ْ
ي ذ۪ي ِ ۚ مِن ك ِل مث ٍل لعلهم يتذكر 29. Allah, çekişip duran
َٓ َ ُ ً ً َ ُ ّٰ َ َ َ َّ َ
birçok ortakların sahip oldu-
َ ُ
شك ُء ِالل َم َر ُج ف۪يه ضب28 ع َِو ٍج ل َعل ُه ْم َي َّتقون ğu bir adam ile yalnız bir kişi-
َ َ َ ُ ُ َ ْ َ ْ َ ّٰ ُ ْ َ ْ َ
dir? Hamd Allah’a mahsustur.
َّ ٌ ّ َ َ َّ
ت َواِن ُه ْم ا ِنك م ِي29 ثه ْم ل َي ْعل ُمون المد ِللِۚ بل اك Fakat onların çoğu bilmezler.
َ َْ ُ ْ ْ ُ َّ ُ َ
30. Muhakkak sen de öle-
31 ون ۟ ث َّم ا ِن ْم يَ ْو َم القِيٰ َمةِ عِن َد َر ّبِ ْم ت َت ِص ُم30 َۘم ّي ِ ُتون ceksin, onlar da ölecekler.
31. Sonra şüphesiz, siz de
kıyamet günü, Rabbinizin hu-
22. Allah kimin gönlünü İslâm’a açmışsa o, Rabbinden zurunda muhakeme olacak-
bir nûr üzerinde değil midir? Allah’ın zikrinden mahrumi- sınız.
yetle kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar
apaçık bir sapıklık içindedirler.
23. Allah ayetleri birbirine benzeyen ve mükerrem ge-
len kitabı sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden
korkanların, bu kitabın etkisinden içleri ürperir, sonra hem
bedenleri ve hem de gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumu-
şar. İşte bu kitap, Allah’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola
ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona
KUR’AN-I KERİM MEALİ 461
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 461
32. Allah’a karşı yalan uy- 24. CÜZ شون ِالزء الرا ِبع والع ZÜMER SÛRESİ
َْ َ َّ ُ ّٰ ُ
sin.
َ ُ َْ َْ
ات َوال ْرِض َعل َِم ِ َ
و مٰ َّ
الس ر َ ِ ق ِل اللهم ف45 شون
ط ا ِ يستب 47. Eğer, yerde ne varsa
ُ َ َ َ َ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َّ َ ْ َ ْ
hepsi ve onunla birlikte bir
ب والشهادة ِ انت تم بني عِبادِك ف۪يما كانوا ِ الغي misli daha o zulmedenlerin
َْ َ َ َ َّ َّ َ ْ َ َ َ ُ َْ
olsaydı, kıyamet gününde
ولو ان ل ِل۪ين ظلموا ما ِيف الرِض46 ف۪يهِ ي َتلِفون
ْ َ ُ azabın fenalığından kurtul-
ََْ ُ ُ َ َ ْ
Allah tarafından, hiç hesaba
َ ّٰ
47 س ُبون ِ القِيٰ َم ۜ ِة َو َب َدا ل ُه ْم م َِن اللِ مَا ل ْم يَونوا ي katmadıkları şeyler ortaya
çıkmıştır.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 463
48. Onların kazandıkları 24. CÜZ شون ِالزء الرا ِبع والع ZÜMER SÛRESİ
ُ ْ َ ٰ ٓ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ َ ْ ُ
ri kötülükler onları musibete
َ ْ
ْسهم
ِ ِ قل يا عِبادِي ال۪ين اسفوا ع انف52 ون ۟ يُؤم ُِن
uğrattı. Bunların içinde zul-
medenlerin de işledikleri kö-
ُ َّ َ َ ُ ُّ ُ ْ َ َ ّٰ َّ ّٰ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ
وب ج۪يعًۜا ا ِن ُه ه َو اللِ ا ِن الل يغ ِفر الن ۜ ِل تقنطوا مِن رحة
tülükler, başlarına gelecektir.
Bu hususta Allah’ı âciz bıra-
kamazlar. ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ّ َ ٰ ُٓ َ َ ُ َّ ُ ُ َ ْ
وان۪يبوا ا ِل ربِم واسلِموا ل مِن قب ِل53 الغفور الرح۪يم
ْ َ َواتَّب ُٓعوا ا54 ون َ ُ َ ْ ُ َ َّ ُ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ
52. Bilmiyorlar mı ki
َح َسن ان ياتِيم العذاب ثم ل تنر
ِ
Allah, rızkı dilediğine bol bol
ُ ُم الْ َع َذ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ْ ُ ّ َ ْ ْ ُ ْ َ َ ْ ُ َٓ
verir, dilediğinden de kısar.
ت ب ِ َها َ ْ ك َّذب َ َ َ ٰ َ ْ َ َٓ ْ َ ٰ َ
ايت ف يا ك ت اءج د ق ل ب 58 َ سن
۪ني ْ م َِن ال ْ ُم
ح
cısıdır. O, her şeye vekildir.
۪ ِ
ْ َ ْ َ َ َُْ َ َْْ َْ َ
63. Göklerin ve yerin
ِ َو َي ْو َم القِيٰ َمة59 ين َ كاف ِر
۪ واستكبت وكنت مِن ال
anahtarları O’nun yed-
َ َ َّ ُ ُ ُ ّٰ َ َ ُ َ َ َ َّ َ َ
indedir. Allah’ın âyetlerini
جوه ُه ْم ُم ْس َودةٌۜ اليَْس ترى ال۪ين كذبوا ع اللِ و inkâr edenler var ya, işte
َ الل َّال َ َ ُ ْ ً ْ َ َ َّ َ َ
onlar hüsrana uğrayanlardır.
ْ۪ين َّات َقوا ُ ّٰ َو ُي َن ّج60 ين َ كّب
ِ ۪ ِ ۪يف جهنم مثوى ل ِلمت 64. De ki: Ey cahiller! Bana
ُ ا َ ّٰلل61 ون َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ ُ ٓ ُّ ُ ُ ُّ َ َ َ ْۘ َ َ َ
Allah’tan başkasına kulluk et-
بِمفازت ِ ِهم ل يمسهم السوء ول هم يزن memi mi emrediyorsunuz?
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 465
68. Sûr’a üflenince, Allah’ın 24. CÜZ شون ِالزء الرا ِبع والع ZÜMER SÛRESİ
ْ َ ْ َ ٍ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َّ َ َ ْ
Bâtılı hakkın yerine koymak
ْ
اب م ِْن َبع ِده ِْۖم ُ ح َز كذبت قبلهم قوم نوح وال4 ِِيف البِد için mücadele etmişlerdi. Bu-
ُ ْ َُ ُ ُ ْ ُ ُّ ُ ْ َّ َ َ
nun üzerine ben onları yaka-
ت ك ا َّم ٍة ب ِ َر ُسول ِ ِه ْم ِلَاخذوهُ َوجَادلوا بِالَاط ِِل ِلُ ْدحِضوا وهم ladım. İşte, cezalandırmamın
ْ َ َ َ ْ َ َ َ َ ُ َ َّ َ ُ َ َ َّ ْ ْ َ
lar, Rablerini Hamd ile tesbih
َ
7 فاغفِر ل ِل۪ين تابوا واتبعوا س ۪بيلك وق ِ ِهم عذاب الح۪ي ِم ederler, O’na iman ederler.
Müminlerin de bağışlanması-
nı isterler: Ey Rabbimiz! Se-
nin rahmet ve ilmin her şeyi
75. Melekleri görürsün ki, Rablerine Hamd ile tesbih ede- kuşatmıştır. O halde tevbe
rek Arş’ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle eden ve senin yoluna giden-
hükmolunmuş ve “âlemlerin Rabbi olan Allah’a Hamd’e- leri bağışla, onları cehennem
derler.” azabından koru!
40 - MÜ’MİN SÛRESİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Hâ, Mîm.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 467
8. Rabbimiz! Onları da, 24. CÜZ شون ِالزء الرا ِبع والع MÜ’MİN SÛRESİ
ْ ْ َ ُ 468
24. CÜZ ورةُ ال ُمؤم ِِن س MÜ’MİN SÛRESİ 20. Allah, adaletle hükme-
der. O’nu bırakıp taptıkları
َالل ّٰ َّ َۜ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ٰ ْ ُ َ ْ َ ْ َ ise, hiçbir şeye hükmede-
الوم تزى كل نفٍس بِما كسب ۜت ل ظلم الوم ا ِن mezler. Şüphesiz Allah, hak-
ْ َْ ً َم ِْن َقبْلِه ۜ ْم كَانُوا ُه ْم ا َ َش َّد مِنْ ُه ْم قُ َّوةً َواٰث 22. Bunun sebebi, pey-
ارا ِيف الرِض ِ gamberleri kendilerine apa-
َ اللِ م ِْن ّٰ َ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُ ُ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ çık mucizeler getirdikleri hal-
21 اق ٍ و فاخذهم الل بِذنوب ِ ِهم وما كان لهم مِن de, inkâr etmeleri idi. Allah
ََ َ َّ ْ ُ َْ ْ َ َ َّ َ َ ٰ
ات فف ُروا ِ ذل ِك بِانه ُ ْم كانت تات۪ي ِه ْم ُر ُسل ُه ْم بِالَيِن
da kendilerini tutup yakalayı-
verdi. Doğrusu O, kuvvetlidir;
ْ ََ َ ْ ُ َ ٌّ َ ُ َّ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ
َولقد22 اب
azabı da pek çetindir.
ِ الل ا ِنه قوِي شد۪يد ال ِع
ق ۜ فاخذهم 23. 24. Andolsun ki biz
َ ْ َ ْ ٰ ۙ ُ َ ْ ُ َ َ َٰ ٰ ُ َْ َ َْ
ا ِل ف ِرعون23 ني ٍ ان م ۪ب ٍ ارسلنا موس بِايات ِنا وسلط
Mûsâ’yı mucizelerimiz ve
apaçık hüccetle, Firavun,
ْاء ُهم َ َٓ فَلَ َّما ج24 اب ٌ ح ٌر َك َّذ َ ُ ََ َ ُ ََ َ َ َ َ
ِ وهامان وقارون فقالوا سا
Hâmân ve Karun’a gönder-
dik. Onlar: Bu, yalancı bir si-
ُ۪ين ا ٰ َم ُنوا َم َعه َ اء َّال َ ٓاق ُتلُٓوا اَبْ َن ْ ُ َ َ ْ ْ ّ َْ hirbazdır! Dediler.
بِال ِق مِن عِن ِدنا قالوا
َّ َ
25. İşte o, tarafımızdan
َ َ َ ْ َ ُ َ َٓ ُ ْ َ ْ َ
25 ين ا ِل ۪يف ض ٍل اءه ۜ ْم َومَا كيْ ُد الكاف ِ۪ر واستحيوا ن ِس
kendilerine hakkı getirince:
Onunla beraber iman edenle-
rin oğullarını öldürün, kadın-
ları sağ bırakın! Dediler. Ama
kâfirlerin tuzağı elbette boşa
17. Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün çıkar.
haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
18. Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda
dehşet içinde yutkunurken yürekleri gırtlaklarına dayanır.
Zalimlerin ne bir koruyucu ne de sözü dinlenir bir şefâatçisi
vardır.
19. Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini
bilir.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 469
26. Firavun: Bırakın beni, 24. CÜZ شون ِالزء الرا ِبع والع MÜ’MİN SÛRESİ
ْ ْ َ ُ 470
24. CÜZ ورةُ ال ُمؤم ِِن س MÜ’MİN SÛRESİ 36. 37. Firavun: Ey Hâmân,
bana yüksek bir kule yap;
َ َ الَ ّي ْ َُْ ْ ُ ُ ُ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َ
ات ف َما
belki yollara, göklerin yol-
ِ ِ ِ ن ب ل ب ق ِن م ف ولقد جاءكم يوس larına erişirim de Mûsâ’nın
ُْ َ ََ َ ٓ ُ َ َٓ َّ ّ َ ْ
اءك ْم بِه۪ۜ َحّٰىت ا ِذا هلك قل ُت ْم زِتلُ ْم ۪يف ش ٍك مِما ج
Tanrısı’na yükselip çıkarım!
Doğrusu ben onu, yalancı
ُ َ ٰ َ َّ َ ْ َ ّٰ َ ْ ً ْ َ َ ُ ْ ُ ٰ َ َ َ ْ ُ boşa çıktı.
ان اتيه ۜم كب مقتا عِند اللِ وعِند ال۪ين امنوۜا ٍ سلط 38. O iman eden kimse:
َّ َ ّ َ َ ُ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ ُ َ ْ َ َ ٰ َ Ey kavmim! Dedi, Mûsâ’nın
35 ار ٍ ب جب ٍ ِ ب متك ِ كذل ِك يطبع الل ع ك ِل قل inandığı gibi iman edin ki sizi
ُ ُ َ ّٓ َ ُ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ ََ
صحًا ل َع ۪ل ابْلغ ْ َ ان ابْن ل hakikate götürsün.
۪ ِ وقال ف ِرعون يا هام
ٰ ُ ٰ ٰ ٓ َ َّ َ َ َْ
39. Ey kavmim! Şüphesiz
َ ٰ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ
ات فاطلِع ا ِل ا ِلِ موس ِ اسباب السمو36 ۙالسباب
bu dünya hayatı, geçici bir
eğlencedir. Ama ahiret, ebedi
َ ُ ُٓ َ ْ َ ْ َ ّ ُ َ ٰ َ َ ۜ ً َ ُ ُّ ُ َ َ ّ ِ َ
۪وء ع َملِه وا ۪ن لظنه كاذِبا وكذل ِك زيِن لِفِرعون س
kalınacak yurttur.
َ َّ َ َ َ َ َّ ُ َ
40. Kim bir kötülük işlerse,
37 اب ۟ ٍ يل َومَا كيْ ُد ف ِْرع ْون ا ِل ۪يف ت َب َّ
ِ ۜ وصد ع ِن الس ۪ب
onun kadar ceza görür. Kim
َ َّ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َّ ِ ْ َ َ َ َ ٰ ٓ َّ َ َ َ
de kadın veya erkek, mümin
38 ۚالرشا ِد ون اه ِدكم س ۪بيل ِ الي امن يا قوم اتبِع ۪ وقال olarak faydalı bir iş yaparsa
ٰ ْ َّ ٌ َ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ ٰ َّ َ
işte onlar, cennete girecekler,
ه َ ِ َخ َرة ِ ادلن َيا َمتاعۘ َواِن ال يَا ق ْو ِم ا ِنمَا ه ِذه ِ اليوة orada onlara hesapsız rızık
َ ْ َّ ُْ َ َ ً َْ ُ َ
verilecektir.
َ َ
ۚ َم ْن ع ِمل َس ّي ِ َئة ف ي ٰٓزى ا ِل مِثلهَا39 ِار الق َرار د
ْ ُ ٰ ُْ َ َ َ َ َو َم ْن َعم َل
الًا م ِْن ذك ٍر ا ْو انث َوه َو ُمؤم ٌِن ِ ص ِ
َ ْ َ َ َ ُ َ ْ ُ َ َّ ال َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ٰٓ ُ َ
40 اب ٍ حس ِ ي ِ فا۬ولئ ِك يدخلون نة يرزقون ف۪يها بِغ
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 471
41. Ey kavmim! Nedir bu 24. CÜZ شون ِالزء الرا ِبع والع MÜ’MİN SÛRESİ
َ َ ْ َ َ ّٰ َّ َٓ ٌّ ُ َّ ُٓ َ ْ َ ْ َ َّ َ َ
kurdukları tuzakların kötülük-
ْ ْ َ ُ 472
24. CÜZ ورةُ ال ُمؤم ِِن س MÜ’MİN SÛRESİ 53. 54. Andolsun ki biz
Mûsâ’ya hidayeti verdik ve
ٰ َ ُ َ َ ّ َ ْ ْ ُ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ ُ َ ْ َ َ َ ُٓ َ İsrail Oğullarına, akıl sahip-
ۜات قالوا بل ِ ۜ قالوا اولم تك تات۪يم رسلم بِاليِن leri için bir öğüt ve doğruluk
َ َ َّ َ َ ْ ُ ٰٓ ُ ْ َ ُ َ
۟ ٍ قالوا فاد ُعواۚ َومَا دعؤا الاف ِ۪رين ا ِل ۪يف ض
rehberi olan Kitab’ı miras bı-
50 ل raktık.
َادلنْ َيا َو َي ْوم ُّ ِ اليٰوة َ ْ ۪ين ا ٰ َم ُنوا ِيف َ ر ُر ُسلَ َنا َو َّال ُ ُ ْا ِنَّا َنلَن 55. Şimdi sen sabret.
Çünkü Allah’ın vaadi
ْ۪ني َم ْع ِذ َر ُت ُهم َ الظالِم َّ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ
ۙ ُ َ َْْ ُ َُ gerçektir. Günahının
يوم لينفع51 يقوم الشهاد bağışlanmasını iste. Akşam-
َ ُ َ ْ َٰ ْ َ َ َ َّ ُ ُٓ ْ ُ َ َ ُ َ ْ َّ ُ ُ َ َ sabah Rabbini Hamd ile tes-
ولقد اتينا موس52 ِولهم اللعنة ولهم سوء ادلار bih et.
ً ُ َ َ ْ َ ٔ َٓ ْ ٓ َ َ ْ َ ْ ََ ٰ ُْ
هدي53 ۙاب ِ الهدى واورثنا بن۪ى ا ِساي۪ل ال
56. Kendilerine gelmiş kesin
bir delil olmaksızın, Allah’ın
ّٰ َ ْ َ َّ ْ ْ َ َ َْْ ُ ٰ ْ َ
۬
âyetleri hakkında münakaşa
ِ فاص ِب ا ِن وعد الل54 اب ِ ل ال ول
ِ ِ وذِكري ل edenler var ya, hiç şüphe
ْب مَا ُهم ٌ ْ ِص ُدوره ِْم اَِّل ك ُ يه ْمۙ ا ِْن يف ُ ٰ طان اَت َ ْ ُ َْ sığın. Çünkü O, işiten ve
ِ ۪ ٍ ي سل ِ بِغ görendir.
ْ ُ َّ َ ُ ُ َّ ّٰ ْ َ ْ َ
ُ َ ۜ ِ ب ِ َبالِغ۪ي ۚهِ فاستعِذ ب
57. Göklerin ve yerin yara-
56 اللِ ا ِنه هو السم۪يع الص۪ي tılması, insanların yaratılma-
ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َْ َ َّ لَلْ ُق َ
ِ الس ٰم َو
sından elbette daha büyük
ات والرِض اكب مِن خل ِق bir şeydir. Fakat insanların
َ َْ َ ََك ْ َ َّ ٰ َ
َومَا57 اس ل َيعل ُمون ِ َّث انل ِ َّانل
çoğu bilmezler.
ن ا ِ اس ول
ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُ َ ْ َ ٰ ْ َ ْ
58. Kör olanla gören, ina-
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
59. Kıyamet günü mutlaka 24. CÜZ شون ِالزء الرا ِبع والع 473 MÜ’MİN SÛRESİ
ْ ْ َ ُ 474
24. CÜZ ورةُ ال ُمؤم ِِن س MÜ’MİN SÛRESİ 70. Onlar, Kitab’ı ve pey-
gamberlerimize gönderdikle-
ََ ُ َْ ُ ُ َُ ْ ْ ُ ََ َ َّ َ ُ
اب ث َّم م ِْن نطف ٍة ث َّم م ِْن َعلق ٍة
rimizi yalanlayanlardır. Onlar
ٍ رت ِن م م ق ل خ ۪ي ل هو ا gerçeği yakında anlayacak-
ُ ُ َ َّ ُ ْ ُ َّ ُ َ ُٓ ُ ْ َ َّ ُ ً ْ ْ ُ ُ ْ ُ َّ ُ lar!
ثم ي ِرجم ِط ثم تلِ بلغوا اشدكم ثم تلِ كونوا 71. 72. Boyunlarında de-
ً َ َ ُٓ ُ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ّٰ َ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ً ُ ُ
شيوخاۚ ومِنم من يتويف مِن قبل وتلِ بلغوا اج
mir halkalar ve zincirler oldu-
ğu halde, sıcak suya sürük-
ُ َو ُيم۪يت ْ ُ َّ َ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ًّ َ ُ lenecekler, sonra da ateşte
ۚ ۪ ي ۪ي ل ا و ه 67 ون مسم ولعلم تعقِل yakılacaklardır.
َ ََ ُ ُ َ ُ َ ُ ُ َّ َ َ ٰٓ َ َ َ
ال ْم ت َر68۟ فا ِذا قض ا ْم ًرا فا ِن َما َيقول ُل ك ْن ف َيكون 73. 74. Sonra onlara: Al-
َ اََّل69 ۛ ون َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ ّٰ ٰ ٓ َ ُ َ ُ َ َّ َ
lah’ı bırakıp da koştuğunuz
۪ين ۚ رف اللِ ان يۜ ات ِ َ۪ين يادِلون ۪يف اي ا ِل ال ortaklar nerededir? Denile-
71 ۙح ُبون اِذِ الغل ۪يف اعناق ِ ِهم وال ِسل يس
yecekler. İşte Allah kâfirleri
böyle şaşırtır.
ُْ َ َ َ ُ َ ُ َ ْ ُ َّ ُ َْ
ث َّم ق۪يل ل ُه ْم ا ْي َن مَاكن ُت ْم72 ون ۚ ر ج س ي ِ ار انل يف م َّ
ِ ِيف الم۪ي ِم
ث 75. Bu, sizin yeryüzünde
ُ َ َ ْ َ ُّ َ ُ َ ّٰ َ ُ ُْ
haksız olarak şımarmanız-
ُ ْ
اللِ قالوا ضلوا ع َّنا بَل ل ْم ن ْن ۜ ون ِ د ِن م 73 ۙون شك ِ ت
dan ve aşırı derecede sevinip
َ ْ ُ ّٰ ُّ ُ َ ٰ َ ً ْ َ ُ ْ َ ْ
böbürlenmenizden ötürüdür.
َ ُ َْ
74 ضل الل الكاف ِ۪رين ِ ندعوا مِن قبل شيـٔ ۜا كذل ِك ي 76. İçinde ebedî kalmak
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 475
78. Andolsun, senden önce 24. CÜZ شون ِالزء الرا ِبع والع MÜ’MİN SÛRESİ
de peygamberler gönderdik.
Onlardan sana kıssalarını َ َْ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُْ َ ْ َ ْ ً ُ ُ َْ َ َْ ْ ََ َ
anlattığımız kimseler de var, ولقد ارسلنا رس مِن قبلِك مِنهم من قصصنا عليك
َول ا َ ْن يَاِْيت َ َ َ َ َۜ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ
ُان ل َِرس
durumlarını sana bildirmedi-
ğimiz kimseler de var. Hiçbir ٍ ومِنهم من لم نقصص عليك وما ك
َال ّق َو َخِس َْ ض ب ُ ّٰ ُ ْ َ َ َٓ َ َ ّٰ ْ َّ َ ٰ
peygamber Allah’ın izni ol-
maksızın herhangi bir âye- َ
ِ ِ ِ بِاي ٍة ا ِل بِا ِذ ِن اللِۚ فا ِذا جاء امر اللِ ق
ti kendiliğinden getiremez.
َالنْ َعام َْ ُ ُ َ ََ َ َّ ُ ّٰ َ َ ُ ْ ُْ َ َ ُ
Allah’ın emri gelince de hak الل ال۪ي جعل لم78 ۟ هنال ِك المب ِطلون
ُ َ َ ُ ُ َْ ْ ْ َ َْ
َول ْم ف۪يهَا َم َناف ُِع79 ۘتك ُبوا مِنهَا َومِنهَا تاكلون
uygulanır ve o zaman bâtılı
seçenler hüsrana uğrayacak- ِل
ْ ُْ ََ ََ ُ ُ ُ ً َ َ ََ ُُْ
ِ َوتلِ َبلغوا عليْ َها حاجة ۪يف صدورِك ْم َوعليْ َها َوع الفل
lardır.
79. Allah, kimine binesiniz, ك
َ ْ ُ ّٰ ٰ ََ ٰ ُ َ ُ ُْ
81 ات اللِ تنك ُِرون ِ َ َو ُي ۪ري ْم ايَاتِه۪ۗ فا َّي اي80 ت َملوۜن
kimini yiyesiniz diye sizin için
hayvanları yaratandır.
ُ َ َ َ َ ُ ْ َ َْ ُ اَفَلَ ْم يَس
۪يوا ِيف ال ْرِض ف َينظ ُروا كيْف كان َعق َِبة
80. Onlarda sizin için daha
nice faydalar vardır. Gönül-
ً َث مِنْ ُه ْم َوا َ َش َّد قُ َّوةً َواٰث ََك ْ َ ُٓ َ ْ ْ َ ْ َ َّ
ارا ال۪ين مِن قبل ِ ِه ۜم كانوا ا
lerinizdeki bir arzuya, onlara
binerek ulaşırsınız. Onların
َ ْ ُ َ َْ ْٰ َ َ َْ
82 س ُبون ِ َِيف ال ْرِض ف َٓما اغن عن ُه ْم مَا كانوا ي
ve gemilerin üstünde taşınır-
sınız.
ُ ْ َ ْ ْ ُ ُ ُ ُ ْ ُ ْ َ َٓ َّ َ َ
َ الَ ّي
81. Allah size âyetlerini
ات ف ِر ُحوا بِمَا عِن َده ْم ِ ِ ِ فلما جاءتهم رسلهم ب
ن
َ ََ ُ َ ْ ْ
gösteriyor. Siz, Allah’ın âyet-
َ ُ َ
lerinden hangisini inkâr eder-
فل َّما َرا ْوا83 م َِن ال ِعل ِم َو َحاق ب ِ ِه ْم مَا كانوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن
ْ ُ َّ ُ َ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ ّٰ َّ َ ٰ ُٓ َ َ َ ْ َ
siniz?
84 شك۪ني َ
82. Onlar yeryüzünde ge-
ِ باسنا قالوا امنا بِاللِ وحده وكفرنا بِما كنا بِه۪ م
ّٰ َ َّ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ ْ ُ ُ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ
zip dolaşmadılar mı ki, ken-
dilerinden öncekilerin sonu ِفلم يك ينفعهم ا۪يمانهم لما راوا باسن ۜا سنت الل
nasıl olmuştur, görsünler!
َ ُ َ ْ َ َُ َ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َّ
Öncekiler bunlardan daha 85 اتل۪ى قد خلت ۪يف عِبادِ ۚه۪ وخِس هنال ِك الكاف ِرون
çoktu, kuvvetçe ve yeryüzün-
deki eserleri bakımından da
daha sağlam idiler. Fakat ka-
zandıkları şeyler onlara asla 84. Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman: Allah’a
fayda vermemiştir. inandık ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik, derler.
85. Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendile-
83. Peygamberleri onla-
rine bir fayda vermeyecektir.Allah’ın kulları hakkında sü-
ra apaçık bilgiler getirince,
regelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana
kendilerinde bulunan bilgi ile
uğrayacaklardır.
gururlandılar. Alaya aldıkları
şey kendilerini kuşatıverdi.
ْ َورةُ فُ ّصل
24. CÜZ ت ِ َ ُس476 FUSSİLET SÛRESİ 4. Müjdeleyici ve uyarıcı-
dır. Fakat onların çoğu yüz
ٌ ّ َ
ْ ْ ص َل ّ ُ ُُ َ ُف ُُسوَرة
َمكِىَّة ٌ َّ ّ َ ت çevirdi. Zira onlar işitmezler.
سورة ف ِصلت مكِيةّ ِ
ً ٰ ً َ َ ٰ َ ُ ْ َ َ ٌ َ ْ َ SÛRESİ
َ ُ ْ ون اية َ َ ْ َ ٌ َو ِ َه اربع وخس
5. Ve dediler ki: Bizi çağır-
ايَة َ ِ َو
41 - FUSSİLET
وخسون اربع ه dığın şeye karşı kalplerimiz
örtüler içindedir. Kulakları-
ْ الر
َّ ح ٰمن ّٰ
َّ ِالل
الرح۪ي ِم ِ ﷱ mızda da bir ağırlık vardır. Bi-
ًٰ ُ ُ ٰ ْ َ ّ ُ ٌ َ
zimle senin aranda bir perde
َّ الر ْحٰن ٌ َْ ٓ ٰ
ت ايَات ُه ق ْرانا كِتاب ف ِصل2 الرح۪ي ِۚم ِ
َّ يل م َِن ن
۪ ت1ۜ حم ح ِْز ٌبvar. Onun için sen istediğini
4
َ ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ً َ َ ً َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ًّ َ َ
yap, biz de yapıyoruz!
ثه ْم ف ُه ْم بش۪يا ونذ۪يراۚ فاعرض اك3 ۙعربِيا ل ِقو ٍم يعلمون 6. De ki: Ben de ancak sizin
َ َٓ َ َ ٓ َُ ُُ ُ ََ َ َ
ك َّن ٍة م َِّما ت ْد ُعونا ا ِلْهِ َو ۪ٓيف وقالوا قل4 ل ي َ ْس َم ُعون
gibi bir insanım. Bana ilâhını-
ِ وبنا ۪يف ا zın bir tek ilâh olduğu vahyo-
ُْ َ ُ َّ ْ ْ َ ٌ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ٌ ْ َ َ َ ٰ
قل5 اب فاع َمل ا ِن َنا َعمِلون
lunuyor. Artık O’na yönelin,
اذان ِنا وقر ومِن بين ِنا وبين ِك حِج O’ndan mağfiret dileyin. Or-
ُٓ َ َ ُ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ
َ ل اَن ْ َد ًادا ذٰل َِك َر ُّب الْ َعالَم َ َْْ 9. De ki: Siz, yeri iki günde
9 ۪ۚني ۜ ني وتعلون ِ الرض ۪يف يوم yaratanı inkâr edip O’na or-
َ ْ َ َٓ َ َّ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ِ َ َ َ َ َ َ َ
۪يها اق َوات َها
taklar mı koşuyorsunuz? O,
وجعل ف۪يها رواس مِن فوق ِها وبارك ف۪يها وقدر ف âlemlerin Rabbidir.
ٌ َ ُ َ َ َٓ َّ َ ٓ ٰ َ ْ َّ ُ َ ٓ َّ ً َٓ َ َّ َ َ َ ْ َ ٓ
هدخان ِ ثماستوىا ِلالسماءِو10۪يفاربعةِايا ٍمۜسواءل ِلسائِل۪ني 10. O, yeryüzüne sabit
dağlar yerleştirdi. Orada be-
َ َ ْ َ َ َٓ َ َ ً ْ َ ْ َ ً ْ َ َ ْ
َ طٓائِع َْ َ َ ََ
11 ۪ني فقال لهَا َول ِ ْرِض ائِيا طوع او كره ۜا قاتلا اتينا reketler yarattı ve orada tam
dört günde rızıklarını arayan-
lar için fark gözetmeden gı-
dalar takdir etti.
11. Sonra buhar halinde
41 - FUSSİLET SÛRESİ olan göğe yöneldi, ona ve
yerküreye: İsteyerek veya is-
Bismillâhirrahmânirrahîm temeyerek, gelin! Dedi. İkisi
de «İsteyerek geldik» dediler.
1. Hâ. Mîm.
2. Bu, Rahmân ve rahîm olan Allah katından indirilmiştir.
3. Bilen bir kavim için, âyetleri Arapça olarak açıklanmış
bir kitaptır.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 477
12. Böylece onları, iki gün- 24. CÜZ شون ِالزء الرا ِبع والع FUSSİLET SÛRESİ
ْ َورةُ فُ ّصل
24. CÜZ ت ِ َ ُس478 FUSSİLET SÛRESİ 24. Şimdi, dayanamaya-
cakları yerleri ateştir. Ve eğer
َّ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ ُٓ َ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ْ ُُ ُ ََ
الٓي
dünyaya dönüp memnun ol-
۪ الل للودِهِم ل ِم ش ِهدتم علين ۜا قالوا انطقنا ِ وقالوا mak isterlerse, memnun edi-
َ ُ َ َ َ ُ َ َ َ ُ ْ َ َّ ُ َ َ ْ َ
َومَا21 شٔ َوه َو خلق ْم ا َّول َم َّر ٍة َوا ِلْهِ ت ْر َج ُعون
lecek değillerdir.
ٍ انطق ك 25. Biz onlara birtakım ar-
ُ ُ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ
ارك ْم كنتم تس ِتون ان يشهد عليم سمعم ول ابص
kadaşlar musallat ettik de on-
lar önlerinde ve arkalarında
ُْْ َ َ ْ ُ َ ُ َّ ّٰ ِ َٓ ْ َ
Âyetlerimizi bile bile inkâr et-
ٰ ُ َ
اء بِمَا كانوا بِايَات َِنا ً لۜ َج َٓز ِ ۪يها د ُار ال اعداء اللِ انلارۚ لهم ف melerinden dolayı, ceza ola-
rak orada, onlara ebedî kal-
َ َّ َ َ َٓ َّ َ ُ َ َ َ َّ َ َ َ
َليْن ا َ َض َّنَا مِن َ ُ َ َْ
ِ ا ا نِ ر ا ا نب ر وا رف ك ۪ين ال ال قو 28 ون يحد ma yurdu vardır.
َْ َ َ ُ َ َ ََْ َ َْ َ ُْ ََْ ْ ْ َ ّ ْ
َ ال ْس َفل
29. Kâfirler cehennemde:
29 ۪ني ال ِن والِنِس نعلهما تت اقدامِنا ِلكونا مِن ِ Rabbimiz! Cinlerden ve in-
sanlardan bizi saptıranları
bize göster de onları ayakla-
rımızın altına alalım, onlar en
21. Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? Derler. aşağıda kalanlardan olsun-
Onlar da: Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. lar! Diyecekler.
İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O’na döndürülüyorsunuz,
derler.
22. Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aley-
hinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınız-
dan çoğunu Allah’ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.
23. İşte Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu zan var ya,
işte sizi o mahvetti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 479
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
30. Şüphesiz, Rabbimiz 24. CÜZ شون ِالزء الرا ِبع والع 479 FUSSİLET SÛRESİ
بواۚ َومَا َُص َ ۪ين َ يها ا َِّل َّال َٓ َومَا يُلَ ّٰق34 ۪يم ٌ ل َح ٌّ َك َانَّ ُه َو
daha güzeldir?
34. İyilikle kötülük bir ol- ِ
َ َ َ ْ َ َّ ِ َ َ ّ َ ُ َّ َٓ ّٰ َ ُ
نغ َّنك م َِن
maz. Sen en güzel bir ta-
vırla önle. O zaman seninle واما ي35 ۪ي ٍ ظ ع يلقيها ا ِل ذو ح ٍظ
ُ ۪يع الْ َعل َّ اللِ ا ِنَّ ُه ُه َو ّٰ ْ َ ْ َ ٌ َ َ ْ َّ
ُ السم ۜ ِ ان ن ْزغ فاستعِذ ب
arasında düşmanlık bulunan
kimse, sanki candan bir dost 36 ۪يم ِ الشيط
olur.
ج ُدوا ُ الش ْمُس َوالْ َق َم ُر َل ت َ ْس َّ َ ُ َ َّ َ ُ ْ َّ
َوم ِْن ايَاتِهِ الل وانلهار و
ٰ
ۜ
ْ َّ ُ َ َ َ َّ ّٰ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ َ
35. Buna ancak sabreden-
َّ
ler kavuşturulur; buna ancak ٌَس ْج َدة
ل ِلش ْمِس ول ل ِلقم ِر واسجدوا ِللِ ال۪ي خلقهن ا ِن
ْ َ َّ َ ُ َ ْ َ ْ ُْ
büyük nasibi olan kimse ka-
َ َ َْ
vuşturulur.
۪ين عِن َد فا ِِن استكبوا فال37 كن ُت ْم ا ِيَّاهُ تع ُب ُدون
َ َ ُ َّ ُ َ َ ُ ّ َ ُ َ ّ َ
38 ل بِالْ ِل َوانلَّ َهارِ َوه ْم ل ي َ ْس َـ ُٔمون
36. Eğer şeytandan gelen
kötü bir düşünce seni dürte- ربِك يسبِحون
cek olursa, hemen Allah’a sı-
ğın. Çünkü O, işiten, bilendir.
37. Gece ve gündüz, gü-
neş ve ay O’nun âyetlerin- 38. Eğer insanlar büyüklük taslarlarsa bilsinler ki Rabbi-
dendir. Eğer Allah’a ibadet et- nin yanında bulunanlar hiç usanmadan, gece gündüz O’nu
mek istiyorsanız, güneşe de tesbih ederler.
aya da secde etmeyin. Onları
yaratan Allah’a secde edin!
ْ َورةُ فُ ّصل
24. CÜZ ت ِ َ ُس480 FUSSİLET SÛRESİ 42. Ona önünden de
ardından da bâtıl gelemez.
َ ٓ ل ْرَض خَا ِش َع ًة فَا َِذٓا اَن ْ َز ْنلَا َعلَيْ َها ال ْ َم َ ْ َ َ َ َّ َ ٓ َ ٰ ْ َ O, hikmet sahibi, çok övülen
اء ومِن ايات ِه۪ انك ترى ا Allah’tan indirilmiştir.
ّ ُ ٰ َ َّ ٰ ْ ْ ُ َ َ َ ْ َ ٓ َّ َّ ْ َ َ َ ْ َّ َ ْ
ال َم ْوتۜ ا ِن ُه ع ك ِل ِ اهتت ورب ۜت ا ِن ال۪ي احياها ل
43. Sana söylenen, sen-
ْ َ َّ َّ
den önceki peygamberlere
َ َ ََْ َ ٰ َ ٌ شٔ قَد َْ
ح ُدون ۪ٓيف ايَات َِنا ل يف ْون َعليْ َن ۜا ِ ۪ين يُل ا ِن ال39 ۪ير ٍ
söylenmiş olandan başka bir
şey değildir. Elbette ki senin
ُ ْ ْ ٰ ْٓ ْ َ ٌ ْ َ َّ ْٰ ََ
ي ام َم ْن يَا ۪يت امِنًا يَ ْو َم ال ِقيٰ َم ۜ ِة ا ِع َملوا اف َم ْن يُلق ِيف انلارِ خ
Rabbin, hem mağfiret sahibi
hem de acı bir azap sahibidir.
َ َ َ َّ َّ ٌ ون بَص َ ُ َ ْ َ َ ُ َّ ْۙ ُ ْ َ
۪ين كف ُروا ا ِن ال40 ۪ي ما ِشئتم ا ِنه بِما تعمل 44. Eğer biz onu, yabancı
ُ َْ َْ َ َ ُ َّ َ ْ ُ َ َٓ َّ َ ْ ّ
dilden bir Kur’an kılsaydık,
ۙ ٌ َ
ل يات۪يهِ الا ِطل41 بِالِك ِر لما جاءه ۚم واِنه لكِتاب ع ۪زيز ٌ َ diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsi-
ٌ َْ ْ َ ْ َ َ ََْ َْ ْ
latlı şekilde açıklanmalı değil
َ َ ْ
42 ۪يد ٍ ۪ي ح ٍ نيل مِن حك ۪ ني يديهِ ول مِن خلفِه۪ۜ ت ِ مِن ب
miydi? Arab’a yabancı dilden
َ ْ َ َ َّ َ َ ُ َ ُ َ
kitap olur mu? De ki: O, ina-
َ َّ َ َّ َۜ ْ َ ْ ُ ُّ
ما يقال لك ا ِل ما قد ق۪يل ل ِلرس ِل مِن قبلِك ا ِن ربك nanlar için doğru yolu göste-
ren bir kılavuzdur ve şifadır.
َ َول َ ْو َج َعلْ َناهُ قُ ْراٰنا ً ا َ ْع43 لو َم ْغف َرة َو ُذو عِقَاب اَل۪ي َُ
ج ِم ًّيا ٍ ٍ ِ
İnanmayanlara gelince, on-
ٍ ların kulaklarında bir ağırlık
ٰ َ َّ َ ُ ْ ُ ٌّ َ َ َ َ ْ َ َ ُ ُ َ ٰ ْ َ ّ ُ َ ْ َ ُ َ َ
۪ين ا َم ُنوا ب قل هو ل ِل ۜ ِ م وعر ٌّ ِ لقالوا لول ف ِصلت ايات ۜه ءاعج vardır ve Kur’an onlara göre
bir körlüktür. Sanki onlar uzak
َ ُ ْ َ ٰ َ ْ َ َ َّ َ ٌ َٓ َ ً ُ
۪ين ل يُؤم ُِنون ۪ٓيف اذان ِ ِه ْم َوق ٌر َوه َو َعليْ ِه ْم هدى و ِشفاءۜ وال
bir yerden çağırılıyorlarmış
gibi!
ْ َٰ ْ َ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ٰٓ ُ ً َ
َولقد اتي َنا ُموَس44 ۪يد ٍ۟ ان بَع ٍ م ا۬ولئ ِك ينادون مِن م
ك ۜ ع
45. Andolsun biz Mûsâ’ya
َ ِ ك لَ ُق َ َّ ْ ْ ََ َ ٌ َ َ َ ََْ َ ُْ َ َ َ ْ
Tevrat’ı verdik, onda da ay-
ض ۪يهِ ولول كِمة سبقت مِن ر ِب ۜ ف ف ِ الكِتاب فاختل rılığa düşenler oldu. Eğer
Rabbinden bir söz geçmiş
َ َم ْن َعم َل45 ك مِنْ ُه ُمريب ّ َ َ ْ ُ َّ ِ َ ْ ُ َ ْ َ
الًا ِ ص ِ ٍ ۪ ٍ فش ۪ بينه ۜم وانهم ل
olmasaydı, aralarında derhal
hükmedilirdi. Onlar Kur’an
َ ْ َّ َ َ ُّ َ َ َ َ ْ َ َ َ َ َٓ َ ْ َ َ َْ َ
46 سه۪ ومن اساء فعليه ۜا وما ربك ب ِ ٍم ل ِلع ۪بي ِد ِ فلِنف
hakkında da derin bir şüphe
içindedirler.
46. Kim iyi bir iş yaparsa,
bu kendi lehinedir. Kim de
39. Senin yeryüzünü kupkuru görmen de Allah’ın âyetle- kötülük yaparsa aleyhinedir.
rindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, hare- Rabbin kullara zulmedici de-
kete geçip kabarır. Ona can veren, elbette ölüleri de diriltir. ğildir.
O, her şeye kadirdir.
40. Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe
sapanlar bize gizli değildir. O halde, ateşin içine atılan mı
daha iyidir, yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Diledi-
ğinizi yapın! Doğrusu O, yaptıklarınızı görendir.
41. Onlar, Kitap kendilerine gelince onu inkâr ettiler. Hâl-
buki o, Allah tarafından ihsan edilmiş bir kitaptır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 481
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 481
47. Kıyamet gününün bil- 25. CÜZ شون ِالزء الا ِمس والع FUSSİLET SÛRESİ
ُ ُ َ ُّ َّ ُ َّ َ َ ِ َ َٰ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ
ش فذو د َٓع ٍء ان اع َرض َونا ِبَانِبِه۪ۚ واذا مسه ال
50. Andolsun ki, kendisine
dokunan bir zarardan sonra ِ ع الِنس
ُ َ َ ُ ّٰ ْ َ َ ْ َ َ ُْ َ
قل ا َرا ْي ُت ْم ا ِن كان م ِْن عِن ِد اللِ ث َّم كف ْرت ْم51 يض
biz ona bir rahmet tattırırsak:
Bu, benim hakkımdır, kıya- ٍ ع ۪ر
metin kopacağını sanmıyo-
َ َسُنيه ْم اٰيَات ِنا52 ب ۪ه َم ْن ا َ َض ُّل م َِّم ْن ُه َو يف ش َِقاق بَع۪يد
rum, Rabbime döndürülmüş ِ ۪ ٍ ٍ ۪ ِ
َ َ َ ْ ُ َّ َ ْ ُ َ َ َّ َ َ َ ّٰ َ ْ ُ ْ َ ٓ َ َ ٰ ْ
ال ُّۜق ا َول ْم
olsam bile muhakkak O’nun
yanında benim için daha gü- س ِهم حىت يبني لهم انه ِ اق و ۪يف انف ِ ِيف الف
zel şeyler vardır, der. Biz, o
ْ ا َ َٓل ا َِّن ُهم53 يد ٌ شٔ َشه ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ َّ َ َ ّ َ ْ َ
inkâr edenlere yaptıklarını ۪ ٍ ِ ل ك ع ه ن ا ك ب
ِ ِر ب فِ ي
mutlaka haber vereceğiz ve ٌ ُ ْ َ ّ ُ ُ َّ َٓ َ ْ ّ َ َٓ ْ َ ْ
muhakkak onlara ağır azap- 54 شٔ م۪يط ٍ ۪يف مِري ٍة مِن ل ِقاءِ رب ِ ِه ۜم ال ا ِنه بِ ِل
tan tattıracağız.
51. Beni âdeme bir nimet
verdiğimiz zaman yüz çevi- 53. İnsanlara, ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi
rir ve yan çizer. Fakat ona göstereceğiz ki onun gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun.
bir şer dokunduğu zaman da Rabbinin her şeye şahit olması, yetmez mi?
yalvarıp durur.
54. Şüphesiz ki onlar Rablerinin nimetlerine kavuşma
52. De ki: Ne dersiniz, eğer konusunda şüphe içindedirler. İyi bil ki O, her şeyi kuşat-
o, Allah tarafından ise siz de mıştır.
onu inkâr etmişseniz o za-
man uzak bir ayrılığa düşen-
den daha sapık kim vardır?
ُّ ُ َ ُ 482
ٰ الش
25. CÜZ ورى سورة ŞÛRÂ SÛRESİ 4. Göklerde ve yerde ne
varsa hepsi O’nundur. O, yü-
ٌ ّ َ ٌ ّ ُّ ُورة
َ ُس
َ ِ َو هك َِّية ُّالشو َ ُٰرى
cedir, büyüktür.
ه َ ِ ك َّية َوم َ ٰ
ِ سورة الشورى م ُ 5. Allah’ın haşyetinden, ne-
ً َٰ 42 -ً َ ŞÛRÂ ٰ َ ُ ْ َ َ َ SÛRESİ
ثث َوخ ْس ُون اَية
ٌ ََ ٌ ََ redeyse gökler tepelerinden
اية وخسون ثث çatlayacak! Melekler de Rab-
ْ َّ ّٰ
َّ ح ٰمن lerini Hamd ile tesbih ediyor-
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر lar ve yerdekiler için mağfiret
َال ْمعِ َل َريْب َ ْ َع َرب ًّيا تلِ ُنْذ َِر ا ُ َّم الْ ُق ٰرى َو َم ْن َح ْول َ َها َو ُتنْذ َِر يَ ْو َم
korkutman için, sana böyle
ِ Arapça bir Kur’an vahyettik.
َ َ َ ُ ّٰ َ َٓ ْ َ َ ٌ ال َّنةِ َوفَر ْ ٌ ف۪يهِ فَر
ل َعل ُه ْم َّ يق يف
Bir takımı cennette, bir takımı
ولو شاء الل7 ۪ي ع الس ِ َ يق ِيف
ِ ۪ ۪ ۜ da çılgın alevli cehennemde-
َ َ َّ َ ْ اء يف َر ُ َٓ ْن يُ ْدخ ُِل َم ْن يَش ٰ َ ً َ َ ً َّ ُ dir.
حتِه۪ۜ َوالظال ُِمون مَا ل ُه ْم ۪ ِ امة واحِدة ول 8. Allah dileseydi onları bir
َالل ُه َو ال ْ َو ُّل َو ُهو ُ ّٰ َاء ف َۚ َٓاتَ ُذوا م ِْن ُدون ٓ ِ۪ه ا َ ْو ِل َّ َ َ ََ ّ َ ْ tek ümmet yapardı. Fakat O,
ِ ِ
ام8 ۪ي ٍ ل ول نص ٍ ِ مِن و dilediğini rahmetine kavuştu-
10 ۪يب ُ تۗ َواَِلْهِ اُن ُ ْ الل َرّب َعلَيْهِ تَ َوَّك ُ ّٰ ِ ُم ُ ٰ ّٰ َ ُٓ ُ ْ ُ َ
اللِ ذل
ۜ فحكمه ا ِل
9. Yoksa onlar Allah’ın ter-
۪ tip ettiği evliyadan başka bir-
takım evliyalar mı edindiler?
Hâlbuki velî yalnız Allah’tır. O
ölüleri diriltir, her şeye kadir-
dir.
42 - ŞÛRÂ SÛRESİ
10. Ayrılığa düştüğünüz
herhangi bir şeyde hüküm
Bismillâhirrahmânirrahîm vermek, Allah’a mahsustur.
İşte, bu benim Rabbim olan
1. 2. Hâ, Mîm. Ayn, Sîn, Kâf.
Allah’tır. O’na tevekkül ettim
3. Azîz ve Hakîm olan Allah, sana ve senden öncekilere ve O’na yönelirim.
işte böyle vahyeder.
َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 483
11. O, gökleri ve yeri yok- 25. CÜZ شون ِالزء الا ِمس والع ŞÛRÂ SÛRESİ
َ ٓ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ٓ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ َ
him’e, Mûsâ’ya ve İsa’ya tav-
siye ettiğimizi Allah sizin için ُ ُ ْ َ ْ
13 ا ِل ۜهِ الل يت ۪بى ا ِلهِ من يشاء ويهد۪ي ا ِلهِ من ين۪يب
َ ْ َ َ ْ ُ َ ْ َ ً ْ َ ُ ْ ْ ُ ُ َ َٓ َ ْ َ ْ َّ ُٓ َّ َ َ َ َ
de şeriat yaptı. Fakat kendi-
lerini çağırdığın bu nizam,
وما تفرقوا ا ِل مِن بع ِد ما جاءهم العِلم بغيا بينه ۜم ولول
َّ َ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ ًّ َ ُ َ َ ٰ ٓ َ ّ َ ْ ْ َ َ َ ٌ َ َ
Allah’a ortak koşanlara ağır
ْ ُ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ْ َّ َ َ َ َ ْ ُ َٓ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ َ ٰ َ
14. Onlar kendilerine ilim
geldikten sonra, sadece ara- ف ِلل ِك فادعۚ واستقِم كما امِرتۚ ول تبِع اهواءه ۚم وقل
ُ ََْ َ ْ َ ُ ْ َُ ّٰ َ َ ْ َ َٓ ُ ْ َ ٰ
larındaki çekememezlik yü-
ْ ۜم اب وامِرت ِلع ِدل بين َ ْ ُ
zünden ayrılığa düştüler.
ۚ ٍ امنت بِما انزل الل مِن كِت
ُ ُ َ ْ َ ْ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ ٓ َ َ ْ ُ ُّ َ َ َ ُّ َ ُ ّٰ َ
Eğer belli bir süreye kadar
Rabbinden bir erteleme sözü ْ ۜم الل ربنا ورب ۜم نلا اعمانلا ولم اعمال
ْ ْ َ َ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َّ ُ َ
geçmiş olmasaydı, araların-
da hemen hüküm verilirdi. ُ َ
15ۜ لحجة بيننا وبين ۜم الل يمع بينناۚ وا ِلهِ المص۪ي
Onlardan sonra kitaba vâris
kılınanlar da onda bir şüphe
ve tereddüt içindedirler.
15. İşte onun için sen davet et ve emrolunduğun gibi
dosdoğru ol. Onların kötü arzularına uyma ve de ki: Ben
Allah’ın kitaptan indirdiğine inandım ve aranızda adaleti
gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz,
sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin
işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir durum
yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş de O’nadır.
ُّ ُ َ ُ 484
ٰ الش
25. CÜZ ورى سورة ŞÛRÂ SÛRESİ 19. Allah kullarına lütufkâr-
dır, dilediğini rızıklandırır. O,
َّ ح ُ َ يب ْ اللِ م ِْن َب ْعد مَا ّٰ َ ُّ َٓ ُ َ َّ َ
ج ُت ُه ْم ُ ل َ اس ُتج kuvvetlidir, galiptir.
۪ ِ يف ِ وال۪ين ياج
ون 20. Kim ahiret kazancını
ل يؤمِنون بِهاۚ وال۪ين امنوا مشفِقون مِنها ويعلمون Allah’ın izin vermediği şey-
َ ُ َ ُ َ َّ َّ َٓ َ ُّۜ َ ْ َ َّ َ
leri dinî kaide kılan ortakları
َ َ َ َ َّ
ف ض ٍل ۪ انها الق ال ا ِن ال۪ين يمارون ِيف الساعةِ ل
mı var? Eğer azabı erteleme
sözü olmasaydı, derhal ara-
ُ ُ َٓ َ ْ َ ُ ُ ْ َ ٌ َ ُ ّٰ َ َ
اءۚ َوه َو لل لط۪يف بِعِ َبادِه۪ يرزق من يش ا18 ۪يد ٍ بع
larında hüküm verilirdi. Şüp-
hesiz zalimlere can yakıcı bir
ْ َ ْٰ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ ْ ُّ َ ْ
خ َرة ِ ن ِزد ِ ح ْرث ال من كان ي ۪ريد19 يز ُ۟ ي ال َع ۪ز ِالقو
azap vardır.
ْ ُ ْ ُّ َ ْ َ ُ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ َُ
22. Yaptıkları şeyler baş-
ْ
ادلن َيا نؤتِه۪ مِن َها ل ۪يف حرثِه۪ۚ ومن كان ي ۪ريد حرث larına gelirken zalimlerin,
َ ُ ٰٓ َ ُ ْ ُ َ ْ َ َ ْ َ ٰ ْ َُ َ َ
korkudan titrediklerini göre-
ُ َ
ام لهم شك ۬ؤا شعوا20 ۪يب ٍ خرة ِ مِن نص ِ وما ل ِيف ال
ceksin. İman edip sâlih amel
ْ َ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ ّٰ
işleyenler de cennet bahçe-
ْ ََْ َْ َ ّ ل َ ُه ْم م َِن
۪ين ما لم ياذن بِهِ الل ۜ ولول كلِمة الفص ِل ادل
lerinde olacaklar. Rablerinin
ِ yanında onlara diledikleri her
ٌ َ۪ني ل َ ُه ْم َعذ َّ
ت َرى21 ۪يم
َ ٌ اب اَل َ ض بَيْ َن ُه ۜ ْم َوا ِ َّن الظالِم َ ِ لَ ُق şey vardır. İşte büyük lütuf
budur.
َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 485
23. İşte bu, Allah’ın, iman 25. CÜZ شون ِالزء الا ِمس والع ŞÛRÂ SÛRESİ
ُّ ُ َ ُ 486
ٰ الش
25. CÜZ ورى سورة ŞÛRÂ SÛRESİ 36.Size verilen şey, yalnız-
ca dünya hayatının geçimidir.
َ الر ّ ن ْ ُ ا ِْن ي َ َشا ْ ي32 ل ْع َ ِم َ ْ َ ْ َْ َ الَ ْ ََوم ِْن اٰي Allah’ın yanında bulunanlar
يح ۪ ِ ِ س ۜ ك ر
ِ ح ال يف
ِِ ارو ِ هِ ت ا ح ِْز ٌبise daha iyi ve daha sürekli-
ُ َ َّ َ ّ ُ َٰ َ َ َ ََْْ ََ
َع ظَ ْهرهۜ ۪ا َِّن يف ذٰل َِك َلٰي
2
dir. Bu mükâfat iman eden-
33ۙ ور ٍ ك ش ار
ٍ ب ص كِ ٍ ِ ل ات ۪ ِ فيظللن رواكِد ler ve Rablerine mütevekkil
۪ين َ َو َي ْعلَ َم َّال34 ا َ ْو يُوب ْق ُه َّن بمَا َك َس ُبوا َو َي ْعُف َع ْن َكث۪ي olanlar içindir.
ٍۘ ِ ِ
َ ْ ْ َُ َ َ َٰ ٓ َ ُ َ ُ
37. Onlar, büyük günahlar-
ٔش ْ َ ْ ْ ُ ُ َٓ َ
ٍ ِن م م يت ۪ ت ۫و ا ام ف 35 ص ٍ ۪ي م يادِلون ۪يف ايات ِن ۜا ما لهم مِن dan ve hayâsızlıktan kaçınır-
ٰ َ َ ُ َ ٰ َ َّ ٰ ْ َ َ ٌ ْ َ ّٰ َ ْ َ َ َ ْ ُّ ٰ َ ْ ُ َ َ َ
lar; öfkelendikleri zamanda
فمتاع اليوة ِ ادلنياۚ وما عِند اللِ خي وابق ل ِل۪ين امنوا وع affederler.
َ َ َ ْ َ ْ ْ َ ٓ َ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ َ ُ َّ َ ّ
ۚ َرب ِ ِه ْم َيت َوك
38. Ki onlar, Rablerinin da-
حش ِ وال۪ين يتنِبون كبائ ِر الِث ِم والفوا36 ون vetine icabet ederler ve na-
َْ َ ُ ْ َ َ َ َّ َ ُ ْ َ َ َّ َ َ ُ َّ
bağışlar ve ıslah ederse,
ْ ال ْرِض ب َغ
ي
ِ ِ يفِ الس ۪بيل ع ال۪ين يظل ِمون انلاس ويبغ
ون onun mükâfatı Allah’a aittir.
َ َ ٰ َّ َ َ َ َ َ ْ َ َ َ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ ٰ ٓ ُ ّ َ ْ
Elbette O, zalimleri sevmez.
ب َوغف َر ا ِن ذل ِك ل ِم ْن ولمن ص42 ال ۜ ِق ا۬ولئ ِك لهم عذاب ال۪يم 41. Kim zulme uğradıktan
َ َ َ ُ ّٰ ْ ُْ
الل ف َما ُل م ِْن َو ِ ٍّل م ِْن َب ْع ِده۪ۜ َوت َرى َو َم ْن يُضل ِِل43 َِ۟ع ْز ِم ال ُمور
sonra hakkını alırsa, böyle
hareket edenlerin aleyhine
َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 487
45.Ateşe arz olunurlarken 25. CÜZ شون ِالزء الا ِمس والع ŞÛRÂ SÛRESİ
ُّ ُ َ ُ 488
ٰ الش
25. CÜZ ورى سورة ZUHRUF SÛRESİ
َ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ ً ُ َ ْ َ َٓ ْ َ ْ َ َ ٰ َ َ
ت ت ْد ۪ري وكذل ِك اوحينا ا ِلك روحا مِن ام ِرن ۜا ما ك 43 - ZUHRUF SÛRESİ
ٌ ّ َ ٌ ّ ْ ُّ ُورة
َ ُس
َ ِ َو ك َّية ُّ ِ ُ الز ُخ َ ُر
3. Biz, düşünüp anlama-
ه ِ ف ْ ُ َ َّ َم
َ ِ كية و
ه ِ سورة الزخر ِف م nız için onu Arapça bir Kur’an
ً ٰ ً َ ٰ َ َ ُ ُ َ َ َ َ SÛRESİ
ت ِْس ٌع َوث َمانون اية
ايَة ت ِْس ٌع
43 - ZUHRUF yaptık.
وثمانون 4. O, katımızda bulunan
َّ ح ٰمن ْ َّ ّٰ Ana Kitap’tadır. Onun şanı
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر yücedir, hikmetle dolu bir ki-
ُ َّ َ ً ُ ْ
ا ِنا َج َعل َناهُ ق ْر ٰءنا َع َربِيًّا ل َعل ْم2ۙني
َّ
ب ُ ْ َوالْك َِتاب ال1ۜح ٓم
م ٰ taptır.
ِ ۪ ِ 5. Siz, haddi aşan kimseler
َ َ َ َواِنَّ ُه ٓيف ا ُ ِ ّم الْك3 ون َ ُ َْ
4 ۪يم ٌۜ ل َحك ٌّ ِ اب َدل ْي َنا ل َع ِ ِت ۪ ۚ تع ِقل
oldunuz diye, sizi Kur’an’la
uyarmaktan vaz mı geçelim?
َ ْ ُ ً ْ َ ْ ُْ ُ ْ َ ً ْ َ َ ْ ّ ُ ُ ْ َ ُ ْ َََ
5 سف ۪ني ِ ضب عنم الِكر صفحا ان كنتم قوما م ِ افن
6. Daha önce gelen millet-
َّ ّ َ ْ ْ ْ َ َ َ َْ َ ْ َْ َ َْ ْ َ َ
lere nice peygamberler gön-
ب ا ِل ن ِن م م ه ۪ي ت ا ي ا مو 6 َ
ني ل َّ
و ل ا يف بّ
ِ ۪ ِ ٍ ِ وكم ارسلنا مِن ن
derdik.
ٍِ
ٰ ً ْ ْ ََ ْ َ ْ ََ َ ُ ُ َ
فاهلك َنٓا اش َّد مِن ُه ْم َبطشا َو َمض7 كنوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ۫ن
7. Onlar, kendilerine gelen
her peygamberi mutlaka ala-
َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 489
11. Gökten bir ölçüye göre 25. CÜZ شون ِالزء الا ِمس والع ZUHRUF SÛRESİ
ْ ُّ ُ َ ُ 490
25. CÜZ الزخ ُر ِف سورة ZUHRUF SÛRESİ 28. Bu sözü, ardından ge-
leceklere devamlı kalacak bir
َ َ َّ َ ْ ََْ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ َٓ َ ٰ َ َ miras olarak bıraktı ki, insan-
۪ير ا ِل قال ٍ وكذل ِك ما ارسلنا مِن قبلِك ۪يف قري ٍة مِن نذ lar dönsünler.
َ ُ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٰ ٓ َ َّ َ َّ ُ ٰ ٓ َ َ َ ٓ َ ٰ َٓ ْ َ َ َّ ۙ َٓ ُ َ ْ ُ
23 متفوها ا ِنا وجدنا اباءنا ع ام ٍة واِنا ع اثارِهِم مقتدون
29. Doğrusu bunları da
babalarını da kendilerine
ُٓ َ ُ َ ٓ َ ٰ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َّ ٰ َْ ُ ْ َ قَ َال ا َ َول
اءك ۜ ْم قالوا جئْ ُت ْم بِاهدى مِما وجدتم عليهِ اب و
hak ve hakikati açıklayan bir
ِ peygamber gelinceye kadar
َ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ ُ َّ
فان َتق ْم َنا مِن ُه ْم فانظ ْر كيْف24 ا ِنا ب ِ َٓما ا ْر ِسل ُت ْم بِه۪ كاف ُِرون
geçindirdim.
َ ُ ْٰ َ َ ْ َ ّ َ ْ ُ َ َ
30. Fakat kendilerine hak
َّ َ
۪يم ِلب۪يهِ َوق ْوم ِٓه۪ ا ِنن۪ى واِذ قال ا ِبره25 ني ۟ َ ۪كن َعق َِبة ال ُمك ِذب gelince: Bu bir büyüdür, biz
َ َ َّ َّ
onu tanımıyoruz, dediler.
27 ۪ين د ْ ط َرين فَا ِنَّ ُه َس َي
ه ف ۪ي ال ِل ا 26 ۙ َ ُ ُ ْ َ َّ ٌ َٓ َ
ون براء مِما تعبد
ِ ۪ 31. Ve dediler ki: Bu Kur’an
َ َْ ٌ ْ ك َخَ ّ َ ُ َ ْ َ َ ۜ ًّ ْ ُ ً ْ َ ْ ُ ُ ْ َ
32 ي م َِّما ي َم ُعون
33. Şayet insanların
ِ بعضهم بعضا سخ ِريا ورحت رب küfürde birleşmiş bir tek
ُْ ْ َ َ ً َ َ ً َّ ُ ُ َّ َ ُ َ ْ َ َٓ ْ َ َ
ل َعل َنا ل َِم ْن يَف ُر
ümmet olması mahzuru
حدةِ ولول ان يون انلاس امة وا bulunmasaydı, Rahmân’ı
َ ْ ََ َّ ًُ ْ َّ
33ۙالرح ٰ ِن لِ ُ ُيوت ِ ِه ْم ُسقفا م ِْن ف ِض ٍة َو َمعَارِ َج عليْ َها َيظ َه ُرون
inkâr edenlerin evlerini
ِب ve çıktıkları merdivenleri
gümüşten yapardık.
َ ُ ْ ْ َ ُ َْ ُ ْ ُْ َ
34. Evlerinin kapılarını ve 25. CÜZ شون ِالزء الا ِمس والع 491 ZUHRUF SÛRESİ
ْ ُّ ُ َ ُ 492
25. CÜZ الزخ ُر ِف سورة ZUHRUF SÛRESİ 51. Firavun kavmine ses-
lendi ve dedi ki: «Ey kavmim!
ُ َْ َ َ ْ ُ َُكْ َ َ َّ َ ٰ ْ ْ ُ َ َ
ب م ِْن اخت ِ َهاۘ َواخذناه ْم
Mısır’ın mülkü ve altımdan
وما ن ۪ري ِهم مِن اي ٍة ا ِل ِه ا akıp giden şu ırmaklar benim
ُ ْ َّ َوقَالُوا يَٓا اَي ُّ َه48 ون َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ َ ْ
ح ُر ادع
değil mi? Hâlâ görmüyor mu-
ِ السا جع ِ اب لعلهم ير ِ بِالعذ sunuz?»
ْ َ َ ََ َ َ َّ ْ َ َ
فل َّما كشف َنا49 نلَا َر َّبك بِمَا َع ِه َد عِن َد َك ا ِن َنا ل ُم ْه َت ُدون
52. «Ya da ben, kendisi
zayıf ve neredeyse söz anla-
َ ُ ٰ َ َون50 ونَ ُُ َْْ ُ َ َ َ َْ ُ ُْ َ
۪ادى ف ِْر َع ْون ۪يف ق ْو ِمه
tamayacak durumda bulunan
عنهم العذاب ا ِذا هم ينكث şu adamdan daha hayırlı de-
َْ ُ ََْْ ٰ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ ََ ْ َ َ َ َ ğil miyim?»
قال يا قــو ِم اليس ۪ل ملك ِمر وه ِذه ِ النهار ت ۪ري
َّ َ ٰ ْ ٌ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ ْ
53. «Ona altın bilezikler
َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 493
61.Şüphesiz ki O, kıyamet 25. CÜZ شون ِالزء الا ِمس والع ZUHRUF SÛRESİ
َْ َََْ َ ٌ َ ْ ُ ٌ َ
düştüğünüz şeylerden bir kıs-
ٌ َ
اب م ِْن بَيْن ِ ِه ْۚم ف َويْل ُ ح َز ْ ل فاختلف ا64 صاط مستق۪يم ِ
mını size açıklamak için gel-
dim. Allah’a karşı takva sahi-
َّ َ ُ ْ ْ َ َ َْ َ َ ْ ُ َ۪ين ظَل
َ لَِّل
هل َينظ ُرون ا ِل65 ۪ي ل ا م و ي اب ذ ع ِنم وا م
bi olun ve bana uyun.
ٍ ٍ ِ
ُخ َّ ٓء َ َْ َ ُ ُ ْ َ َ ْ ُ َ ً َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ َّ
64.Çünkü Allah, benim de
Rabbim, sizin de Rabbinizdir.
ِ ال66 الساعة ان تاتِيهم بغتة وهم ليشعرون
ْ َّ ٌّ ُ َ
O’na ibadet edin. İşte bu,
doğru bir yoldur. َ
ِ ياعِباد67 ۟ ۪ني َ ۜ يَ ْو َمئ ٍِذ َب ْع ُض ُه ْم لِ َ ْعٍض عدو ا ِل المتق
َ َّ ُ
65. Ama aralarından çıkan
ُ َ ٰ َ َّ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َٓ َ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ َ ٌ ْ َ َ
gruplar, birbiriyle ihtilâfa düş- ال۪ين امنوا68 ون ۚ لخوف عليم الوم ول انتم تزن
ُ ُ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ َّ َ ْ ُ ُ ْ ُ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ٰ
tüler. Acı bir günün azabı kar-
şısında vay o zulmedenlerin ْم ادخلوا النة انتم وازواج69 ۚبِايات ِنا وكنوا مسلِم۪ني
haline!
ْ َ َ َ ْ َ طاُف َعلَيْه ْم بص َ ُ َ َُُْ
66. Onlar farkında değiller- ابۚ ٍ ب َواك َو ٍ ه ذ ِن م افٍ ح ِ ِ ِ ي70 تبون
َ ني َواَنْ ُت ْم ف ُ ُ ْ َ ْ ُّ َ َ َُْْ َ َْ َ َ
ۚ َوف۪يها ما تشت ۪هيهِ النفُس َوتل الع
ken gelecek olan o günden
başkasını mı bekliyorlar? ۪يها
ُْ َ ْ ُ َّ ُ َّ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ
تلٓى ا ۫ورِث ُت ُموها بِمَا كن ُت ْم
67. Allah’a saygı duyup kö-
tülüklerden sakınanlar müs- ۪ وت ِلك النة ا71 ون ۚ ادلِ خ
َ ُ ُ َْ ْ َ َ ٌ َ َ َ ْ ُ َ َ ُ َ ْ َ
73 ۪يةٌ مِنهَا تاكلون
tesna olmak üzere, birbir-
leriyle ahbap olanlar, o gün لم ف۪يها فاكِهة كث72 تعملون
birbirlerine düşman kesilirler.
68. 69. Ey âyetlerimize ina-
nan ve Müslüman olan kulla- 71. 72. 73. Onlara altın tepsiler ve kadehler sunulur. Ora-
rım! Bugün size korku yoktur. da canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır.
Sizler üzülmeyeceksiniz de. Ve kendilerine: Siz, orada ebedî kalacaksınız, işte yaptık-
larınıza karşılık size miras verilen cennet budur. Orada si-
70. Siz ve eşleriniz, ağır- zin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz, denilir.
lanmış olarak cennete giriniz!
ْ ُّ ُ َ ُ
25. CÜZ الزخ ُر ِف سورة 494 ZUHRUF SÛRESİ 80. Yoksa onlar, bizim ken-
dilerinin sırlarını ve gizli ko-
ُ ْ َ ُ َّ َ ُ َ َ ُ َ َ َّ َ َ َ َ َ ْ ُ ْ َّ
ت عن ُه ْم َوه ْم
nuşmalarını işitmediğimizi
ل يف74 ون ۚ ادلِ اب جهنم خ ِ ا ِن المج ِرم۪ني ۪يف ع
ذ mi sanıyorlar? Aksine işitiriz;
َ ُ ُ َّ َ َ َۜ ُّ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ
77 ك قال ا ِن ْم مَاكِثون َوناد ْوا يَا مَال ِك ِلَقِض علينا رب
81. De ki: Eğer Rahmân’ın
bir çocuğu olsaydı, elbette
َ ُ َ ّ َ ْ ْ ُ َ َ ْ َ َّ ٰ َ ّ َ ْ ْ ُ َ ْ ْ َ َ
ben ibadet edenlerin ilki olur-
78 ن اكثكم ل ِلح ِق كرِهون ِ لقد ِجئناكم بِال ِق ول dum!
ْ َّ َ َ ْ ْ ُ َ ُ ُ ْ َ ْ ْ َ َ َ ُ ُ ُ َ ٰ َ ْ ُ ٰ ْ َ َ
onların uydurdukları noksan
ِلرح ٰ ِن قل ا ِن كن ل80 ونويه ۜم بل ورسلنا دلي ِهم يتبون sıfatlardan yücedir, münez-
َْ
zehtir.
ْ ْ ّ َ
ile tehdit edildikleri günlerine
ُ َُ ُ َ َ َ ُ َ
فذ ْره ْم يوضوا َو َيل َع ُبوا َحّٰىت82 ب ال َع ْرِش ع َّما يَ ِصفون ِ ر
kavuşuncaya kadar bâtıla
dalsınlar, oyun ve eğlence ile
َ ٌ ٰ َٓ َّ َّ َ ُ َ َ ُ َ ُ َّ ُ ُ َ ْ َ ُ َ ُ
وهو ال۪ي ِيف السماءِ ا ِل و ِيف83 يقوا يومهم ال۪ي يوعدون
meşgul olsunlar.
ُ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ َ ْ ُ َْ َ ُ َ ٌ ٰ َْ
84. Gökteki ilâh da, yerde-
وتبارك ال۪ي ل ملك84 الرِض ا ِل ۜ وهو الك۪يم العل۪يم ُ َ ْ ki ilâh da O’dur. O, Hakîmdir,
Alîm’dir.
َ َ َّ ُ ْ ُ َ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َ َْ
ِالساع ِةۚ َوا ِلْه ات َوال ْرِض وما بينهماۚ وعِنده عِلم َّ
ِ الس ٰم َو 85. Göklerin, yerin ve ikisi
َّ َ َ َ َّ َ ك اَّلُ ْ َ َ َ َ ُ َ ُْ
arasında bulunan her şeyin
ُ َ
اعة ا ِل ۪ين يَ ْد ُعون م ِْن دونِهِ الشف ِ ول يمل85 ترجعون
mülkü kendisine ait olan Allah
yücedir! Kıyametin ilmi O’nun
ْ َولَئ ِْن َسا َ ْتلَ ُه ْم َم ْن َخلَ َق ُهم86 ون َ ُ َ ْ َ ْ ُ َ ّ َْ َ َ ْ َ nezdindedir ve siz O’na dön-
من ش ِهد بِال ِق وهم يعلم dürüleceksiniz.
َ َٓ ُ ٰٓ َّ ّ َ َ َ ُ َ ْ ُ ّٰ َ َ ُ ّٰ َّ ُ ُ َ َ
ب ا ِن ه ۬ؤلءِ ق ْو ٌم ر ا ي ه
۪ ِ ل۪ي قوَ 87 ۙون لقولن الل فان يؤفك
86. Allah’ı bırakıp da tap-
ِ tıkları putlar, şefâat etmeye
َ َ َ َ َ ُْ َْ َ ْ َ َۢ ُ ْ ُ َ
89 اصف ْح عن ُه ْم َوقل َس ٌمۜ ف َس ْوف َي ْعل ُمون
malik değillerdir. Ancak bi-
ف88 ون ليؤمِن lerek hakka şahitlik edenler
müstesnadır.
87. Andolsun onlara kendi-
75. Şüphesiz suçlular cehennem azabında ebedi ka- lerini kimin yarattığını sorsan
lacaklar. Zira kendilerinden hiç hafifletilmeyecektir. Onlar elbette «Allah» derler. O hal-
azap içinde kurtuluştan ümit keserler. de nasıl çevriliyorlar?
76. Biz onlara zulmetmedik, fakat kendileri zalim oldular. 88. 89. Resulullah’ın: “Yâ
77. Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin!” diye seslenir- Rabbi! Bunlar, iman etmeyen
ler. Mâlik de: “Siz böyle kalacaksınız!” Der. bir kavimdir” demesine karşı:
78. Andolsun biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz hak- “Şimdilik sen onlardan yüz
tan hoşlanmıyorsunuz. çevir ve size selam olsun,
de. Yakında bilecekler!”
79. Yoksa bir işe kesin karar mı verdiler? Biz de kararlı- buyuruldu.
yız!
KUR’AN-I KERİM MEALİ 495
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َْ ُ ْ ُْ َ
25. CÜZ شون ِالزء الا ِمس والع 495 DUHÂN SÛRESİ
َ ِ َو ٌ َّ ّ َ ٌ ّ َ َ ُ ُّ ُورة
َ ُس
44 - DUHÂN SÛRESİ
ه كية َ ِ ك َّية َوم
ِه َ
ِ ان م ُّ ان
ِ
ِ سورة ادلخ
ُ َ خ ادل
ً َٰ ً َ ٰ َ ُ ْ َ َ َ SÛRESİ
سون َاية ْت ِْس ٌع َوخ
ُ تِْسٌع
44 - DUHÂN
Bismillâhirrahmânirrahîm اية وخسون
َّ ح ٰمن ْ الرَّ ِالل ّٰ
1.Hâ. Mîm.
الرح۪ي ِم ِ ﷱ
ُ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ ُ ْ َوالْك َِتاب ال1 ۜح ٓم
ارك ٍة ا ِنا ك َّنا
2.3.And olsun o Kitab-ı
ا ِنا انزنلاه ۪يف لل ٍة مب2 ۙني بم ٰ
Mübin’e ki, biz onu mübarek
ِ ۪ ِ
َّ َ ْ َْ ْ َ ُّ ُ ُ ْ َ ف3 ين َ ُمنْ ِذر
bir gecede indirdik. Çünkü biz
uyarıcıyızdır. ام ًرا م ِْن عِن ِدن ۜا ا ِنا4 ٍ ۜ ۪يها ُيف َرق ك ام ٍر َحك۪ي ۪
ّ َر6 ۪ۙيم ُ ۪يع الْ َعل ُ السم َّ ك ا ِنَّ ُه ُه َو َ ّ َ ْ ً َ ْ َ َ ْ ُ َّ ُ
4.5.6.O gecede her hik-
metli buyruk ayrılır ve katı- ب ِ ۜ ِ رحة مِن رب5 ۚكنا مر ِسل۪ني
َّ ٰ َٓ َ ال ْرِض َومَا بَيْ َن ُه َم ۢا ا ِْن ُكنْ ُت ْم ُموقِن َ ْ َ َ ٰ َّ
ل ا َِل ا ِل7 ۪ني
mızdan bir emirle ilgilisine
yollanır. Çünkü biz, Rabbinin ات و ِ السمو
ُ ْ َ ال َّول َ ْ ُ ُ ٓ َ ٰ ُّ َ َ ْ ُ ُّ َ ُ ُ َ ْ ُ َ ُ
بَل ه ْم8 ني
katından bir rahmet olarak
peygamberler gönderici- ۪ ۪يت ربم ورب ابائ ِم ۜ ويم ۪ هو ي
yizdir. Gerçek şu ki işiten ve
ُ اء ب ُدخَان ُ َٓ السم َّ ب يَ ْو َم تَا ْيت ْ ارتَق
ْ َ َ ََُْ ّ َ
bilen ancak O’dur. 10ۙني ٍ ۪ ٍبم ِ ِ ِ ف9 ۪يف ش ٍك يلعبون
7.Eğer kesin olarak inanı-
َاك ِشْف َع َّنا الْ َع َذاب ْ َ َّ َ ٌ َ ٌ َ َ َ ٰ َ َّ َ ْ َ
yorsanız, O, göklerin, yerin ربنا11 اس هذا عذاب ال۪يم ۜ يغش انل
ve ikisi arasında bulunanların
ٌ ُ ٌ ُ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ ٰ ْ ّ ُ ُ َ ّٰ َ َ ُ ْ ُ َّ
Rabbidir. ۙ
13 ان لهم الِكرى وقد جاءهم رسول م ۪بني12 ا ِنا مؤمِنون
َ َ ْ ُ َ َّ ٌۢ ُث َّم تَ َول َّ ْوا َعنْ ُه َوقَالُوا ُم َع َّل ٌم َمْ ُن
اب ذ ع ال وا ف ش ك اِن ا 14 ون
8. O’ndan başka ilâh yok-
tur. Her şeyi O, diriltir, O, öl- ِ ِ
dürür. Zira O sizin de Rab- َّ ٰ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ۢ َ ُ َٓ ْ ُ َّ ً َ
biniz, önceki atalarınızın da ى ا ِنا ۚ يوم نب ِطش الطشة الكب15 ق۪ي ا ِنم عئ ِدون
ٌ ُ َ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َّ َ َ ْ َ َ َ َ ْ
اءه ْم َر ُسول ولقد فتنا قبلهم قوم ف ِرعون وج16 ُمن َتقِ ُمون
Rabbidir.
9. Fakat onlar, şüphe için-
ٌ ُ َ ْ ُ َ ّ ّٰ َ َ َّ َ ٓ ُّ َ ْ َ
ٌ ول اَم ٌ َكر
de eğlenip duruyorlar.
18 ۪ۙني ۜ ان ادوا ا ِل عِباد17 ۙيم
اللِ ا ِ۪ن لم رس ۪
10. 11. Şimdi sen, göğün,
insanları bürüyecek açık bir
duman çıkaracağı günü gö- 14. Ondan yüz çevirdiler, “Bu, deli görünümünde eğitil-
zetle. Zira bu, elem verici bir miş biridir.”! dediler.
azaptır.
15. Biz sizden azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine
12. “Rabbimiz! Bizden döneceksiniz.
azabı kaldır. Doğrusu biz ar-
tık inanıyoruz.” 16. Zira biz büyük bir şiddetle çarpacağımız gün, kesin-
likle intikamımızı alırız.
13. Nerede onlarda öğüt
almak! Oysa kendilerine ger- 17. 18. Andolsun, kendilerinden önce biz, Firavun’un
çeği açıklayan bir elçi gelmiş- kavmini de imtihan etmiştik. Onlara: “Allah’ın kulları! Bana
ti. gelin! Çünkü ben size güvenilir bir resulüm” diyen şerefli bir
elçi gelmişti.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
496 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُّ ُ َ ُ
25. CÜZ ان
ِ سورة ادلخ 496 DUHÂN SÛRESİ 24. Denizi sakin iken geri-
de bırak. Çünkü onlar boğu-
ْ ّ ُ ۪ي ْم ب ُسلْ َطان ُ ٰ ّٓ ّٰ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ
َوا ِ ۪ن ُعذ ُت19 ۚني
lacak bir ordudur.
ب
ٍ ۪ ٍ م ِ وان ل تعلوا ع اللِۚ ا ِ ۪ن ات 25. Onlar geride neler bı-
21 ون
ُ َْ َ ُ َوا ِ ْن ل َ ْم تُ ْؤم20 جون ُ ُ ْم ا َ ْن تَ ْر
ُ ََّ َّ
ِ تل اع ف ل وا ِن ِ بِر ۪ب ورب
rakmışlardı, nice bahçeler,
ِ ۪ ِۘ pınarlar,
ًَْ ْ َ فَا22 ون َ ُ ْ ُ ٌ ْ َ َٓ ُ ٰٓ َّ َ ُٓ َّ َ َ َ َ
س بِعِ َباد۪ي لي ِ فدع ربه ان ه ۬ؤلءِ قوم م ِرم 26. Ekinler, güzel konaklar,
َ ُ َ ْ ُ ٌ ْ ُ ْ ُ َّ ً ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ۙ َ ُ َ َّ ُ ْ ُ َّ
27. Zevk ve sefasını sür-
24 واتركِ الحر رهوۜا ا ِنهم جند مغرقون23 ا ِنم متبعون dükleri nice nimetler!
َ َََ ُ ُ َ ك ْم تَ َر ُكوا م ِْن َج َّن َ
ٍ َو ُز ُر25 ۙون
28. İşte böylece biz de on-
26 ۙي ٍ وع ومقا ٍم ك ۪ر ٍ ات وعي ٍ ları başka bir topluma miras
َ َ ْ َ َ ٰ َ َ ۪يها فَاكِه َ كانُوا ف َ َََْ
كذل ِ۠ك َوا ْو َرث َناها ق ْومًا27 ۙني
bıraktık.
۪ ونعم ٍة 29. Gök ve yer onların
ُ َ ُ َ ْ ُ َٓ َّ ُ ْ َ َ ْ َ َ َ َ َ ا ٰ َخر
اء َوال ْرض َومَا كنوا
ardından ağlamadı; onlara
فما بت علي ِهم السم28 ين ۪ mühlet de verilmedi.
ٰ ُْ َُ َّ َ ْ َ ُ ُ َ َٓ ُ ٰٓ َّ
ه ا ِل َم ْوت َنا ال۫ول ٌ ُمب
32. Andolsun biz İsrail
ِ ا ِن34 ۙ ا ِن ه ۬ؤلءِ لَقولون33 ني ۪ Oğullarına, bilerek, âlemlerin
ُ ْ َٓ ٓ َ ٰ ُ ْ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ
üstünde bir imtiyaz verdik.
َ صادِق َ مْ ُ ْ ك فاتوا بِابائ ِنا ا ِن35 شين
36 ۪ني ۪ وما نن بِمن 33. Onlara, içinde açık bir
ُ َ ْ ُ َّ ْۘ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ َّ ُ ُ ْ َ ْ َ ٌ ْ َ ْ ُ َ imtihan bulunan ayetler ver-
اهم خي ام قوم تب ٍعۙ وال۪ين مِن قبل ِ ِه ۜم اهلكناهم ا ِنهم كانوا dik.
َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 497
40. Şüphesiz hüküm günü, 25. CÜZ شون ِالزء الا ِمس والع DUHÂN SÛRESİ
ً َٰ ً ٰ َ ُ ََ ٌْ َ
َ َو َث َث ُون َايَةSÛRESİ
parlak atlastan giyerler.
َسبٌْع
45 - CASİYE سبع
54. Böyle olduğu gibi biz اية وثثون
onları, ayrıca iri gözlü hûriler-
le evlendiririz.
55. Orada, güven içinde
her meyveyi isterler. 57. Rabbinden bir lütuf olarak. İşte o büyük kurtuluştur.
56. Orada ilk ölümden 58. Biz Kur’an’ı, senin dilinde indirerek kolayca anlaşıl-
başka bir ölüm tatmazlar. masını sağladık. Umulur ki öğüt alırlar.
Ve Allah, onları cehennem 59. Bekle; zira onlar da beklemektedirler.
azabından korumuştur.
الل ِ ِ و4 ايات ل ِقو ٍم يوق ِنون 6. İşte bunlar, Allah’ın âyet-
َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َٓ َّ َ
leridir. Sana bunları bihakkın
ِالر َياح ّ ل ْرَض َب ْع َد َم ْوت َِها َوتَْريِف مِنالسماءِمِنرِز ٍقفاحيابِهِا
okuyoruz. Artık Allah’tan ve
ِ ۪ O’nun âyetlerinden sonra
ّال ّق فَباَي َ ْ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ ّٰ ُ َ ٰ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ٌ َ ٰ hangi söze inanacaklar?
ِ ِ ۚ ِ ِ ت ِلك ايات اللِنتلوها عليك ب5 ايات ل ِقو ٍم يعقِلون 7. 8. Vay haline, her yalancı
َ َّ َ ّ ُ ٌ ْ َ َ ُ ْ ُ َ ٰ َ ّٰ َ ْ َ
ي َ ْس َم ُع7۪ۙي ٍ اك ا
ث ٍ ك افِ ِ ويل ل6 ۪يث بعد اللِ واياتِه۪ يؤمِنون ٍ حد
َ ve günahkâr kişinin! Ki, Allah’ın
kendisine okunan âyetlerini
ُشه ْ ِ ّ َبا َك َ ْن ل َ ْم ي َ ْس َم ْع َهاۚ فَب ً ر ُم ْس َت ْك ُّ ِ ُاللِ ُتتْ ٰل َعلَيْهِ ُث َّم ي ّٰ
ات
ِ َاٰي işitir de sonra büyüklük tasla-
ِ yarak sanki hiç onları duyma-
َ َ ٰ ٓ ُ ُ َ َ َ َّ َ ٰ َ َ َ ََ
َواِذا عل ِ َم م ِْن ايَات َِنا شيْـًٔاۨاتذها ه ُز ًوۜا ا۬ولئ ِك ل ُه ْم8 ۪ي
mış gibi direnir. İşte onu acı bir
ٍ اب ا
ل ٍ بِعذ
azap ile müjdele!
َ َْ ْ َ ٌ ََعذ
م ِْن َو َٓرائ ِ ِه ْم َج َه َّن ُۚم َول ُيغن۪ى عن ُه ْم مَا ك َس ُبوا9 ۜني ٌ اب ُمه
9. O; ayetlerimizden bir
۪ şey öğrendiği zaman onunla
َ ٰ ٌ َ ٌ َ َ ْ ُ َ َ َ َٓ ْ َ ّٰ ُ ْ ُ َ َّ َ َ َ ً ْ َ
alay eder. Onlar için alçaltıcı
هذا10ۜشيـٔا ول ما اتذوا مِن دو ِن اللِاولِ اءۚولهم عذاب عظ۪يم bir azap vardır!
َ ْ ْ ٌ َ َ ْ ُ َ ْ ّ َ َ ٰ ُ َ َ َ َّ َ ً ُ
10. Cehennem onların
ٌ
11۟ ات رب ِ ِهم لهم عذاب مِن رِج ٍز ال۪يم ِ ى وال۪ين كفروا بِاي ۚ هد
peşlerindedir. Kazandıkları
ُ ْ ُْ ْ ُ َ َّ َّ ُ ّٰ َ
şeyler de, Allah’ın tertip etti-
ُ َ
لل ال۪ي َسخ َر ل ُم الَ ْح َر تلِ َ ْج ِر َي الفلك ف۪يهِ بِا ْم ِره ۪ َوتلِ َبْ َتغوا ا
ği evliyadan başkasına tabi
olanlara, hiçbir fayda vermez.
َّ ْم مَا يف ُ َ َ َّ َ َ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َ َ ْ َ ْ
ِ الس ٰم َو
Büyük azap onlaradır.
ات ِ وسخر ل12 ون ۚ مِن فضلِه۪ ولعلم تشكر 11. İşte bu Kur’an bir hi-
َ َّ َ َ َ ٰ َ َ ٰ َّ ُ ْ ً َ ْ َ ْ َ َ
13 ات ل ِق ْو ٍم َي َتفك ُرون
dayettir. Rablerinin âyetlerini
ٍ وما ِيف الرِض ج۪يعا مِن ۜه ا ِن ۪يف ذل ِك لي inkâr edenlere gelince, onla-
ra tiksindiren can yakan bir
azap vardır.
َ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ 499
14.İman edenlere söyle: 25. CÜZ شون ِالزء الا ِمس والع CASİYE SÛRESİ
اءه ُم ال ِعل ُمۙ َبغيًا مِن الم ِرۚ فما اختلفوا ا ِل مِن بع ِد ما ج
Oğullarına kitabı, hükmü ve
peygamberliği verdik. Onları
ُ َ َ ْ ََْ ْ ََُْ ْ َ َّ ْ
ِبَي َن ُه ۜ ْم ا ِن َر َّبك َيقض۪ى بينهم يوم القِيمةِ ف۪يما كانوا ف۪يه
َ ٰ
güzel rızıklarla besledik ve
onlara âlemlerden daha fazla
lutuf ve ihsanda bulunduk. َل ْمر فَاتَّب ْعها َ ْ َ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ َ َّ ُ َ ُ ََْ
ِ ِ شيع ٍة مِن ا ۪ ع اك ن ل ع ج مث 17 ون يتلِف
َ ْ َ ُ ْ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ َ َٓ ْ َ ْ َّ َ َ َ
17.Din konusunda onlara
açık deliller verdik. Ama onlar
ا ِنهم لن يغنوا عنك18 ول تبِع اهواء ال۪ين ليعلمون
َّ َّ َ ً ْ َ ّٰ َ
kendilerine bilgi geldiği halde,
ُ ّٰ اء َب ْعض َو
الل ُ َ۪ٓني َب ْع ُض ُه ْم ا َ ْو ِل
َ الظالِم مِن اللِ شيـٔا ۜ واِن
ٍۚ
aralarındaki çekememezlik
yüzünden ayrılığa düştüler.
Şüphesiz Rabbin, ayrılığa
حة ل ِق ْو ٍم
َ ٌَْ َ َ ً ُ َ
صائ ُِر ل َِّلناِس وهدى ور َٓ َ ٰه َذا ب19 ۪ني َ َو ُّل ال ْ ُم َّتق
düştükleri şeyler hakkında ِ
َ ْ َ ْ َ َ ّ َّ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ْ َ َ ُ ُ
ات ان ن َعل ُه ْم ِ ٔسب ال۪ين اجتحوا السيِـ ِ ام ح20 يوق ِنون
kıyamet günü aralarında hü-
küm verecektir.
ُ ُ ْ َ ً َٓ َ ۙ َ ِ َّ ُ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ
18. Sonra seni de din ko-
اء م َياه ْم َو َم َمات ُه ۜ ْم ات سو ِ ال الص وا كال۪ين امنوا وع ِمل
َ ْ ال ْرَض ب َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ّٰ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َٓ
nusunda bir şeriat sahibi kıl-
ّالق ات و
ِ ِ ِ وخلق الل السمو21 ون ۟ ساء ما يكم
dık. Sen ona uy; bilmeyenle-
َ َُْ ُ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ
rin isteklerine uyma.
ْ َ ُّ ُ ٰ ْ ُ َ
19. Çünkü onlar, Allah’a 22 وتلِ جزى كل نفٍس بِما كسبت وهم ل يظلمون
karşı sana hiçbir fayda vere-
mezler. Doğrusu zalimler bir-
birlerinin dostudur; Allah da 21. Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıkların-
takvâ sahiplerinin velisidir. da kendilerini, inanıp sâlih ameller işleyenler ile bir mi tuta-
20. Bunlar, insanlar için bi- cağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
rer basirettir ve kesin olarak 22. Allah, gökleri ve yeri bihakkın yarattı. Böylece herkes
inanan bir toplum için de hi- kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.
dayet ve rahmettir.
َ ْ ْم ب ُ َْ َ ُ ْ َ َُ َ َ ٰ َ ُ َ ْ َ ْ ُْ ُ َ َ ْ َُْ
«Bu gün, yaptıklarınızın kar-
ّال ۜق هذا كِتابنا ين ِطق علي28 تزون ما كنتم تعملون
ِ ِ
şılığını bulacaksınız!» denilir.
ُ ٰ َ َّ َّ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َّ ُ َّ
۪ين ا َم ُنوا َو َع ِملوا
29. «Bu, Bizim kitabımız-
فاما ال29 ا ِنا كنا نستن ِسخ ما كنتم تعملون dır. Sizin hakkınızda gerçeği
ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ ٰ ْ ُ َ ٰ ْ ُ َ ْ َ َ َ ۠ ُ َ َ َ َّ
بت ْم َوكن ُت ْم
30. İnanıp sâlih ameller
ايت تتل عليم فاستك ۪ ال۪ين كفروا افلم تن اي işleyenlere gelince, Rableri
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 501
33. Yaptıklarının kötülükle- 26. CÜZ شون ِالزء السادِس والع AHKÂF SÛRESİ
َ ْ َ ْ ُ َ ُ 502
26. CÜZ اف
ِ ورة الحق س AHKÂF SÛRESİ 9.De ki: Ben peygamberle-
rin ilki değilim. Bana ve size
َ َ ْ َ َ ُ َ َ ً َٓ ْ َ ْ ُ َ ُ َ ُ َّ َ ُ َ َ ne yapılacağını da bilmem.
6 واِذا حِش انلاس كنوا لهم اعداء وكنوا بِعِبادت ِ ِهم كف ِ۪رين Ben sadece bana vahyedile-
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 503
15.Biz insana, ana-babası- 26. CÜZ شون ِالزء السادِس والع AHKÂF SÛRESİ
َْ َْ َُ ُ
26. CÜZ اف
ِ ورة الحق س504 AHKÂF SÛRESİ kavim olduğunuzu görüyo-
rum, dedi.
ُ َ َ ََْ َ ْ َ ْ ُ َْ َ َ َ َْ ْ َ َ َ ْ ُ ْ َ
ت انلُّذ ُر ِ ل خ د ق و اف
ِ ق واذكر اخا ع ٍۜد ا ِذ انذر قومه بِالح
24. Nihayet onu, vâdîlerine
doğru yayılan bir bulut şeklin-
ْم ُ ْ َ َ ُ َ َ ّٓ َ ّٰ َّ ُٓ ُ ْ َ َّ َ ٓ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ
اللا ِ ۪ناخافعلي ۜ نييديهِومِنخلفِ ۪هالتعبدواا ِل ِ مِنب
de görünce: Bu bize yağmur
yağdıracak yaygın bir bulut-
َْ ٰ َ َ ْ َ َ ُٓ َ َ َْ َ َ َ
جئْ َنا تلِ َاف ِك َنا ع ْن ال َِهت ِ َناۚ فات َِنا ِ قالوا ا21 ۪ي ٍ عذاب يو ٍم عظ
tur, dediler. Hayır! O, sizin
acele gelmesini istediğiniz
ِۘالل ّٰ َ ْ ُ ْ ْ َ َّ َ َ َ َّ ت م َِن َ ْبمَا تَعِ ُدنَٓا ا ِْن ُكن şeydir. İçinde acı azap bulu-
قال ا ِنما العِلم عِند22 الصادِق۪ني ِ nan bir rüzgârdır!
َ ُ َْ َ ُ َ ٰ ُ ْ ْم مَٓا ا ُ ْر ِسلُ ُ ّ ََُ
23 ت بِه۪ َولك ِّ۪نٓى ا ٰري ْم ق ْومًا ت َهلون وابلِغ 25. O, Rabbinin emriyle
her şeyi yıkar, mahveder. Bu-
ٌ َ ٰ ُ َ َ َ ْ ً َ ََ
فل َّما َرا ْوهُ َعرِضا ُم ْس َتقبِل ا ْودِيَت ِ ِه ْمۙ قالوا ذا َعرِض
nun üzerine onların evlerin-
den başka bir şey görülmez
ساك ُِن ُه ۜ ْم َ حوا َل يُ ٰٓرى ا َِّل َم ُ ص َب ْ ََ ََّ َْ َْٔ ك
ش بِام ِر ربِها فا
َّ ُ ُ ّ َ ُ
تدمِر
ٍ
26. Andolsun ki, onlara
ْ َ َ َْ ً َ ََْ ً ْ َ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُ َّ
ne kulaklar, gözler ve kalp-
ارا َوافـِ َٔدةًۘف َٓما اغٰن َمك َّناك ْم ف۪يهِ وجعلنا لهم سمعا وابص ler vermiştik. Fakat kulakları,
ُ َ ْ ٔ ْ َ ْ ْ ُ ُ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ
gözleri ve kalpleri kendilerine
ش ا ِذ كنوا ٍ عنهم سمعهم ول ابصارهم ول افـِٔدتهم مِن
bir fayda sağlamadı. Zira bile
bile Allah’ın âyetlerini inkâr
َ ُ ُ َ َ ّٰ ٰ َ ُ َ َْ
26 ۫ن ۟ ات اللِ َوحَاق ب ِ ِه ْم مَا كنوا بِه۪ ي َ ْس َت ْه ِزؤ ِ َيحدون بِاي
ediyorlardı. İnançsızca alay
edip durdukları şey, kendile-
َّ َ َ ٰ ْ َ ْ َّ َ َ ٰ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ
ات ل َعل ُه ْم ِ ولقد اهلكنا ما حولم مِن القرى وصفنا الي
rini kuşatıverdi.
ً ُ ّٰ ُ َ َّ َ َّ ُ ُ َ َ َ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ
27. Andolsun biz, çevre-
ُ ْ
ون اللِ ق ْر َبانا
ِ د ِنم واذ فلول نرهم ال۪ين ات27 جعون ِ ير nizdeki memleketleri de yok
َ ُ َ ْ َ ُ َ َ َ ْ ُ ُ ْ َ ٰ َ ْ ُ ْ َ ُّ َ ْ َ ًۜ َ ٰ
ettik. Belki doğru yola döner-
28 تون ال ِهة بل ضلوا عنه ۚم وذل ِك ا ِفكهم وما كنوا يف ler diye âyetleri tekrar tekrar
açıkladık.
28. Allah’tan başka kendi-
21. Âd kavminin kardeşini hatırla. Zira o, Ahkaf’da kavmini lerine yakınlık sağlamak için
uyardı. Kendinden önce ve sonra uyarıcılar da gelmiş olan tanrı edindikleri şeyler, ken-
kavmine: Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin dilerine yardım etselerdi ya!
büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum, Hayır, onlardan kaybolup git-
demişti. tiler. Bu onların yalan olarak
uydurup durdukları şeydir.
22. «Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi geldin?
Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi
başımıza getir» dediler.
23. Hûd da: Bilgi ancak Allah’ın katındadır. Ben size,
bana gönderilen şeyi duyuruyorum. Fakat sizin cahil bir
KUR’AN-I KERİM MEALİ 505
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 505
29. Hani cinlerden bir gru- 26. CÜZ شون ِالزء السادِس والع AHKÂF SÛRESİ
َ ُ َ ُ 506
26. CÜZ ورةُ م َّم ٍد س MUHAMMED SÛRESİ İşte böylece Allah, insanlara
kendi davranışlarını anlatır.
ْ َّ ّٰ
َّ ح ٰمن
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
4. Kâfirlerden güçsüz
düşüp esir olanların,
ٰ َ َّ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ َ َ ّٰ َ ك َف ُروا َو َص ُّدوا َع ْن َ َ َّ َ
۪ين ا َم ُنوا وال1 يل اللِ اضل اعمالهم ب س ال۪ين
merhametimden bir nişane
ح ِْز ٌب
ِ ۪ 2 olarak boyunlarındaki
َ ُ ٰ َ َ ّ ُ َ ُ َ ٰ َ َ َّ
َ ْ م َّم ٍد َو ُه َو ُ
ۙال ُّق م ِْن َر ّب ِ ِه ْم ِ َو َع ِملوا الص
ağırlıkları alın, onlarla
ات وامنوا بِما ن ِزل ع ِ ال bozulmaz bir anlaşma yapın.
َ َ َ َّ َّ َ َ ٰ َ َ َ ْ َ َّ َ
۪ين كف ُروا ذل ِك بِان ال2 كف َر عن ُه ْم َس ّي ِ َـٔات ِ ِه ْم َوا ْصل َح بَال ُه ْم
Savaş bittiğinde gitmek
isterlerse, ya karşılıksız ya
ْ َ َ ٰ َ ْ ّ َ ْ َّ َ ْ ُ َ َّ ُ َ ٰ َ َّ َّ َ َ َ َ ْ ُ َ َّ
ض ُب
da fidye karşılığı onları ser-
ِ اتبعوا الاطِل وان ال۪ين امنوا اتبعوا الق مِن رب ِ ِهمۜ كذل ِك ي best bırakın. Allah dileseydi
َ ّ َ ْ َ َ ُ َ َ َ َّ ُ ُ َ َ َ ْ ُ َ َ ْ َ َّ ُ ّٰ onlardan intikam alırdı. Allah
ابِ ۜ الرق ِ فا ِذا لق۪يتم ال۪ين كفروا فضب3 اس امثالهم ِ الل ل ِلن yolunda öldürülenlere gelin-
َ َ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َٓ ٓ
َحّٰىت ا ِذا اثن ُت ُموه ْم فش ُّدوا ال َوثاقۙفا ِمَّا َمنًّا َب ْع ُد َوا ِ َّما ف َِٓد ًاء َحّٰىت تض َع
ce, Allah onların yaptıklarını
boşa çıkarmaz.
ُ ٰ ْ َ َ َ ْ َ ُ ّٰ ُ َٓ َ ْ َ َ ۛ َۜ ٰ ۛ َ َ َ ْ َ ُ ْ َ ْ
ْن ِلَبْل َو۬ا
ِ ر مِن ُه ْمۙ َول
5. Allah onları hidayete er-
الرب اوزارهاۚ ذل ِك ولو يشاء الل لنت direcek ve durumlarını düzel-
َ ْ َ َّ َ َ ّٰ
4 يل اللِ فل ْن يُ ِضل اع َمال ُه ْم َ ض َواَّل
َ ۪ين قُتِلُوا يف ْ ُ َ ْ
ۜ ٍ َبعض ْم ب ِ َبع
tecek.
ب س
ِ ۪ ۪ 6.Onları, kendilerine tanıt-
َ َ َ َ َْ ُ ُ ُ ْ ُ َ ْ ُ َ َ ُ ْ ُ َ ْ ْ َ َ
يَٓا ايُّهَا6 ال َّنة َع َّرف َها ل ُه ْم
tığı cennete sokacak.
ويدخِلهم5 سيهد۪ي ِهم ويصل ِح باله ۚم
7. Ey iman edenler! Eğer
َ َو َّال7 ْم
۪ين
ُ َ َ ْ َ ْ ّ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ َ ّٰ ُ ُ ْ َ ْ ُٓ َ ٰ َ َّ
ال۪ين امنوا ا ِن تنروا الل ينركم ويبِت اقدام siz Allah’ın buyurduğu yolu-
na yardım ederseniz O, da
َ َْ ُ َ َّ َ َ ٰ َ ْ َ َّ َ َ َ ْ َ َ َ
ذل ِك بِان ُه ْم ك ِرهوا مَٓا ان َزل8 كف ُروا ف َتعسًا ل ُه ْم َواضل اع َمال ُه ْم
size yardım eder, ayaklarınızı
kaydırmaz.
ََْ ُُ ََْ َْْ ُ اَفَلَ ْم يَس9 الل فَا َ ْح َب َط ا َ ْع َمال َ ُه ْم
ُ ّٰ
۪يوا ِيف الرِض فينظروا كيف 8. İnkâr edenlere gelince,
onların hakkı yıkımdır. Allah
ُ َ َ َ َ ْ َ ْ ْ َ َ ُ ّٰ َ َّ َ ْ ْ َ ْ َ َّ ُ َ َ َ َ
10 ين ا ْمثال َها كن عق ِبة ال۪ين مِن قبل ِ ِهمۜ دمر الل علي ِهمۘ ول ِلكف ِ۪ر onların yaptıklarını boşa çı-
karmıştır.
َ ٰ َ َ َ ْ َّ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ْ َ َ ّٰ َّ َ َ ٰ
11 ين ل َم ْول ل ُه ْ۟م ذل ِك بِان الل مول ال۪ين امنوا وان الكف ِ۪ر 9. Bunun sebebi, Allah’ın
indirdiğini beğenmemeleridir.
Allah da onların amellerini
boşa çıkarmıştır.
10. Onlar yeryüzünde ge-
47 - MUHAMMED SÛRESİ zip dolaşmadılar mı ki, kendi-
Bismillâhirrahmânirrahîm lerinden öncekilerin sonları-
nın nasıl olduğunu görsünler!
1. İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların işlerini Allah onları yere batırmıştır.
Allah boşa çıkarmıştır. Kâfirlere de onun benzeri
2. İman edip sâlih amel işleyenlerin, Rableri tarafından vardır.
hak olarak Muhammed’e indirilene de inananların günah- 11. Bu; Allah’ın, inananla-
larını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir. rın Mevla’sı olmasından do-
3. Bunun sebebi, inkâr edenlerin bâtıla uymaları, ina- layıdır. Kâfirlere gelince, on-
nanların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. ların Mevla’sı yoktur.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 507
12. Muhakkak ki Allah, ina- 26. CÜZ شون ِالزء السادِس والع MUHAMMED SÛRESİ
َ ُ َ ُ 508
26. CÜZ ورةُ م َّم ٍد س MUHAMMED SÛRESİ 22. Demek, sizler iş başına
geçecek olursanız yeryüzün-
ٌورة َ ت ُس ْ َورةٌ فَا َِذٓا اُنْزل
َۚ ت ُس َ ول اَّل
ْ َ۪ين ا ٰ َم ُنوا ل َ ْو َل نُ ّزل ُ ََُ
ويق
de bozgunculuk yapacak, ak-
ِ ِ rabalık bağlarını koparacak-
ُ َ َ ْ َ ُٓ ّ َ ُ َ ْ َ ْ
müyorlar mı? Yoksa kalpleri
َ ٰٓ ُ ُْ َْ
ا۬ولئ ِك22 ام ْم س ُدوا ِيف الرِض وتق ِطعوا ارح ِ ان تف
kilitli mi?
َ ََ ُ َ َ ْ َ ٰٓ ْ َ َ ْ ُ َّ َ َ َ ُ ّٰ ُ ُ َ َ َ َ َّ
25. Şüphesiz ki, kendile-
اف23 اره ْم ال۪ين لعنهم الل فاصمهم واعم ابص rine doğru yol belli olduktan
ْ ُ ُ َ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ ْ َ ْ َ ٰ ٓ َ
lerine ümit vermiştir.
َْ
ۙارت ُّدوا ع ادبارِهِم مِن بع ِد ما تبني لهم الهدى
َ ُ 26. Bunun sebebi; onların,
َ ْ َ ُ َ ٰٓ َ ْ ُ ُ ْ َّ َ َ َ َ ْ َ َ ْ ُ َ َ ْ ُ َ ْ َ
diklerini biliyor.
ض ُبون ِ فكيف ا ِذا توفتهم الملئ ِكة ي26 يعلم ا ِسارهم 27. Ya melekler onların
َ َ ْ َ َٓ ُ َ َّ ُ ُ َّ َ َ ٰ ْ ُ َ َََْ ْ ُ َ ُ ُ yüzlerine ve sırtlarına vura-
ذل ِك بِانهم اتبعوا ما اسخط27 وجوههم وادبارهم rak canlarını alırken durumla-
َْ َ ْ َ َ ْ ََ َ ْ ُ َ َ ّٰ
َ س ِ ام َح28 الل َوك ِرهوا رِض َوان ُه فاح َبط اع َمال ُه ْ۟م
rı nasıl olacak!
ب 28. Ona sebep, onların
َ َ ْ َ ُ ّٰ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ٌ َ َ ْ ُ ُ َ َّ
29 الل اضغان ُه ْم
Allah’ı gazaplandıran
ال۪ين ۪يف قلوب ِ ِهم مرض ان لن ي ِرج şeylerin ardınca gitmeleri ve
O’nu razı edecek şeylerden
hoşlanmamalarıdır. Bu
yüzden Allah onların işlerini
20. İman etmiş olanlar: “Keşke cihad hakkında bir sûre boşa çıkarmıştır.
indirilmiş olsaydı!” derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip 29. Kalplerinde hastalık
de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanla- olanlar, yoksa Allah’ın, bes-
rın, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana bak- ledikleri kinlerini ortaya çıkar-
tıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur! mayacağını mı zannettiler?
21. İtaat ve güzel söz… İş ciddiye bindiği zaman Allah’a
sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı
olurdu.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 509
30. Biz dileseydik onları 26. CÜZ شون ِالزء السادِس والع MUHAMMED SÛRESİ
ُ َّ َ َ ُ ْ ُ ْ َ ٌۜ ْ َ َ ٌ َ َ ْ ُّ ُ ٰ َ ْ َ َّ ْ ُ َ َ ْ َ
33. Ey iman edenler! Allah’a
itaat edin, peygambere ا ِنما اليوة ادلنيا لعِب ولهو واِن تؤمِنوا وتتقوا35 اعمالم
َ ُ ْ ُ َ َْ ُ ْ َ َُ ُ ُْ ُ ُْ
itaat edin. Amellerinizi boşa
ْ
çıkarmayın. ا ِن ي َ ْس َـٔلك ُموها36 ورك ْم َول ي َ ْس َـٔل ْم ام َوال ْميؤت ِم اج
َٓ ُ ٰٓ ْ ُ ْ َ َٓ ُ َ َ ْ َ ْ ْ ُ َ َْ ُ ْ َ
۬ هاانتم37 ف ُيحفِ ْم تبخلوا َو ُيخ ِرج اضغان ْم
34. İnkâr edip Allah yolun-
dan alıkoyanları ve sonra da ِهؤلء
َُ ُ ْ َ ّٰ ُ ُْ َ ْ َ ُْ
يل اللِۚ ف ِمن ْم َم ْن َيبْخل ۚ َو َم ْن
kâfir olarak ölenleri Allah asla
َ
bağışlamaz.
ِ تدعون تلِ نفِقوا ۪يف س ۪ب
ْ ُ َٓ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ َ ُّ َ ْ ُ ّٰ َ ْ َ َ ُ َ ْ َّ َ ْ َ ْ
اءۚ َواِن ِ َيبخل فا ِن َما َيبخل ع ْن نف
35. Siz gâlip durumda
iken gevşeyip barış isteme- سه۪ۜ والل الغِن وانتم الفقر
ُ َ َ َ ُٓ ُ َ ُ ُ َ ْ َ ً ْ َ ْ ْ َ ْ َ ْ َّ َ َ َ
38 يك ْمۙ ث َّم ل يَونوا ا ْمثال ْم
yin. Allah sizinle beraberdir,
O, sizin amellerinizi zayi et- تتولوا يسبدِل قوما غ
meyecektir.
36. Doğrusu dünya hayatı
ancak bir oyun ve eğlencedir. 38. İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsu-
Eğer iman eder ve sakınır- nuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik eder-
sanız Allah size mükâfatınızı se, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz
verir. Ve sizden mallarınızı ise fakirsiniz. Eğer O’ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden
tamamen sarf etmenizi iste- başka bir toplum getirir, sonrada onlar sizin benzerleriniz
mez. olmazlar.
37. Eğer onları isteseydi ve
sizi zorlasaydı, cimrilik eder-
diniz ve bu da sizin kinlerinizi
ortaya çıkarırdı.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
510 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ْ َ ْ ُ َ ُ 510
26. CÜZ ِورة الفتح س FETİH SÛRESİ 4. İmanlarına iman
katsınlar diye müminle-
الرح۪ي ِم ْ َّ ّٰ
َّ ح ٰمن 5. Mümin erkeklerle mümin
ِ ﷱ اللِ الر kadınları, içinde ebedî kala-
َ َْ َ َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ ۙ ً ُ ً ْ َ َ َ َ ْ َ َ َّ
الل َما تق َّد َم م ِْن ذنبِك
cakları, zemininden ırmaklar
ِلغفِر لك1 ا ِنا فتحنا لك فتحا م ۪بينا akan cennetlere koyması,
ً َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ َ َ ْ َّ ُ َ َ َّ َ َ َ َ
2 ۙ صاطا ُم ْس َتق۪يمًا
onların günahlarını örtmesi
ِ وما تاخر ويتِم ن ِعمته عليك ويهدِيك içindir. İşte bu, Allah katında
ُ ُ َ َ َّ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ ً َ ً ْ َ ُ ّٰ َ َ ُ ْ َ َ
büyük bir kurtuluştur.
ِ هو ال۪ي انزل السك۪ينة ۪يف قل3 وينرك الل نرا ع ۪زيزا
وب 6. Allah hakkında kötü zan-
َْ ُ ُ ُ ّٰ َ ْ َ َ َ ً َ ُٓ َ ْ َ َ ْ ُ ْ
ِۜ ات َوال ْر َّ ود
ِ الس ٰم َو
da bulunan münafık erkeklere
ض المؤ ِمن۪ني ل ِيدادوا ا۪يمانا مع ا۪يمان ِ ِهمۜ وِللِ جن ve münafık kadınlara, Allah’a
َ ْ ْ َ ْ ْ َ ْ َ َ ُ ّٰ كن َ ََ
ِ ِلُدخِل ال ُمؤ ِمن۪ني َوال ُمؤمِن4 ۙ الل عل۪يمًا حك۪يمًا
ortak koşan erkeklere ve or-
ات و tak koşan kadınlara azap et-
َْ َّ َ ار خَ ِادل َْ َ َْ ْ
ُ النْ َه َْ َّ َ
۪يها َو ُي ِف َر عن ُه ْم َ ۪ين ف mesi içindir. Kötülük onların
ات ت ۪ري مِن تتِها ٍ جن başlarına gelmiştir! Allah on-
َِب ال ْ ُم َنافِق۪ني َ َو ُي َع ّذ5 ۙ اللِ فَ ْو ًزا َعظ۪يمًا ّٰ َ ْ َ ٰ َ َ َ ْ َ ّ َ lara gazap etmiş, lânetlemiş
سيِـٔات ِ ِهمۜ وكن ذل ِك عِند ve cehennemi kendilerine ha-
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 511
10.Muhakkak ki sana biat 26. CÜZ شون ِالزء السادِس والع FETİH SÛRESİ
ُ ْ ُ ّٰ َ ً َ َ ْ َ ْ َ ْ َ ٓ َّ َ ّٰ
۪ ِ بِاللِ َو َر ُس
yaptıklarınızdan haberdardır.
َ
وِللِ ملك13 ول فا ِنا اعتدنا ل ِلكاف ِ۪رين سع۪يا
12. Aslında siz peygambe-
rin ve müminlerin ailelerine َ َ َ ُۜ َٓ َ ْ َ ُ ّ َ ُ َ ُ َٓ َ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ
bir daha dönmeyeceklerini ض يغفِر ل ِمن يشاء ويع ِذب من يشاء وكن ۜ ِ ات والر ِ السمو
ْ َ َ ْ َ َ ُ َّ َ ْ ُ ُ ً الل َغ ُف
ُ ّٰ
َس َيقول ال ُمخلفون ا ِذا انطلق ُت ْم14 ورا َرح۪يمًا
sanmıştınız. Bu sizin gönülle-
rinize güzel göründü de kötü
ُ ْ َ َ ُ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ ٰ
يدون ان ُي َب ّ ِدلوا
zanda bulundunuz ve helâki
hak etmiş bir topluluk oldu- ا ِل مغان ِم تلِ اخذوها ذرونا نبِع ۚم ي ۪ر
ُ َ
الل م ِْن قبْل ُ ّٰ ِ ْم قَ َال
ُ ٰ َ َ ُ َّ َ ْ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ
nuz.
13. Kim Allah’a ve resûlü- اللِ قل لن تبِعونا كذل
ۜ كم
ً َ َّ َ َ ْ َ ُ َ ْ َ َْ ْ َ ُ ُ َ
15 ف َس َيقولون بَل ت ُس ُدون َن ۜا بَل كانوا ل َيفق ُهون ا ِل ق۪ي
ne iman etmezse bilsin ki biz,
kâfirler için çılgın bir ateş ha-
zırlamışızdır.
14. Göklerin ve yerin mülkü
Allah’ındır. O, dilediğini ba- 15. Siz ganimetlere gittiğinizde geri kalanlar: “Bırakın,
ğışlar, dilediğine azap eder. biz de size tâbi olalım” diyeceklerdir. Onlar, Allah’ın sözünü
Allah çok bağışlayandır, çok değiştirmek istiyorlar. De ki: «Siz bizimle gelmeyeceksiniz.
merhamet edendir. Allah daha önce böyle buyurmuştur.» Onlar size: “Bilakis,
kıskanıyorsunuz,” diyeceklerdir. Bilâkis onlar, pek az anla-
yan kimselerdir.
ْ َ ْ ُ َ ُ 512
26. CÜZ ِورة الفتح س FETİH SÛRESİ 18. Andolsun ki o ağacın
altında sana biat ederlerken
َْ ُ َْ ٰ َ ْ َ ْ ُ َ
۬ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ ُ ْ ْ ُ Allah, o müminlerden razı
اب ستدعون ا ِل قو ٍم او ۪ل باٍس ِ قل ل ِلمخلف۪ني مِن العر olmuştur. Kalplerinde olanı
َ ُ ّٰ ُ ُ ْ ُ ُ ُ ْ َ َ ُ ْ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ َ ُ َ
الل ا ْج ًرا
bilmiş, onlara güven indirmiş
ون فا ِن تط۪يعوا يؤت ِم ۚ ۪يد تقات ِلونهم او يسل ِم ٍ شد ve onları pek yakın bir fetihle
َ َ ُ ّ ُ َ َّ َ َ َّ َ ْ
َح َسنًاۚ َواِن ت َت َول ْوا ك َما ت َولْ ُت ْم م ِْن قبْل ُي َعذِبْ ْم عذابًا
mükâfatlandırmıştır.
َ ْ َْ ََ َ ْ َْ ََ َْ
19. Allah onları elde ede-
َ
ليَس ع العٰم َح َر ٌج َولع الع َر ِج َح َر ٌج َول16 ال۪يمًا cekleri birçok ganimetlerle de
َ َ ّ َّ َْ َ َْ ْ
ُ النْ َه َْ
17 ۟ارۚ َو َم ْن َي َت َول ُي َعذِب ْ ُه َعذابًا ال۪يمًا
20. Allah size, elde
ت ۪ري مِن تتِها ح ِْز ٌب
3
edeceğiniz birçok ganimet
َّ َ ْ َ َ َ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ ُ ّٰ َ َ ْ َ َ
ِ ت الش َج َرة
vaat etmiştir. Bunu size
لقد رِض الل ع ِن المؤ ِمن۪ني ا ِذ يبايِعونك ت hemen vermiş ve insanların
ً ْ۪ين َة َعلَيْه ْم َواَث َ َاب ُه ْم َفت َ السك َّ َف َعل َِم مَا يف قُلُوبه ْم فَاَن ْ َز َل
ellerini sizden çekmiştir ki bu,
حا ِ ِِ ۪ müminlere bir işaret olsun
َ َّ ُ َ َ َ ًّ َ َ ُ َ َ َّ ُ َ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ُ َ َ
kaçarlardı. Sonra da ne bir
سنة22 يدون و ِلا ول نص۪يا ً
ِ كفروا لولوا الدبار ثم ل veli, ne de yardım eden bir
ً ْ َ ّٰ َّ ُ َ َ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ْ َ َ ْ َ َّ ّٰ
kimse bulurlardı.
23 تد ل ِسنةِ اللِ تبد۪ي ِ اللِ اتل۪ى قد خلت مِن قبل ۚ ولن 23. Allah’ın, öteden beri
süregelen kanunu budur.
Allah’ın kanununda asla bir
değişiklik bulamazsın.
16. Bedevîlerden, geri kalmış olanlara de ki: Siz yakında
çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız.
Onlarla savaşırsınız veya onlar Müslüman olurlar. Eğer ita-
at ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önce-
den döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi elim bir
azaba uğratır.
17. Köre vebal yoktur, topala vebal yoktur, hastaya vebal
yoktur. Kim Allah’a ve peygamberine itaat ederse, Allah
onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri
kalırsa, onu elim bir azaba uğratır.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
24. O sizi onlara karşı mu- 26. CÜZ شون ِالزء السادِس والع 513 FETİH SÛRESİ
ْ َْ َُ ُ
26. CÜZ ِورة الفتح س 514 HUCURÂT SÛRESİ
ُ ْ َ َ ُ ٓ َّ َ ُ ٓ َ َ َ َّ َ ّٰ ُ ُ َ ٌ َّ َ ُ
َ َ ك َّفار ُر
اء بَيْ َن ُه ْم
ُ ٓح
ِ اللِ وال۪ين معه اشِداء ع ال ۜ ممد رسول 49 - HUCURÂT SÛRESİ
ُ َ ۘ ً َ ْ َ ّٰ َ ً ْ َ َ ُ َ ْ َ ً َّ ُ ً َّ ُ ْ ُ ٰ َ
۪يماه ْم تريهم ركعا سجدا يبتغون ف مِن اللِ ورِضوانا س Bismillâhirrahmânirrahîm
َُ َّ ود ذٰل َِك َم َثلُ ُه ْم يف ُّ يف ُو ُجوهِه ْم م ِْن اَثَر
اتل ْو ٰري ِةۚ ۛ َو َمثل ُه ْم ِ ِ ۜ
ُ الس
ج ِ ِ ۪
1.Ey iman edenler! Allah’ın
ْ ْ
ve resulünün huzurunda öne
ْ َظ ف َ َ ْ َ ْ َ َُ َ َٰ ُ َْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ
اس َت ٰوى يلۛ كزر ٍع اخرج شطـٔه فازره فاستغل ِ۠ ن۪ ِِيف ال
geçmeyin. Allah’tan korkun.
Şüphesiz Allah işitendir, bi-
َالل َّال۪ين ُ ْ ُ َ َ َ َّ ُّ ُ ْ ُ
ُ ّٰ ك َّفا َۜر َو َع َد ُ َٰ
جب الزراع ِلغ۪يظ ب ِ ِهم ال ِ ع سوقِه۪ يع
lendir. *EDEP*
َ ْ َ ً ْ َّ ا ٰ َم ُنوا َو َعملُوا
2. Ey iman edenler! Sesle-
ْ
29 ات مِن ُه ْم َمغفِ َرة َواج ًرا عظ۪يمًا ِ َ ال
ِ الص ِ rinizi peygamberin sesinden
ٌ ْ ُورة
fazla yükseltmeyin. Birbiri-
َم َدن َِّية ٌ َّ َ َ ات
ات مدنِية ِ ََ ج
ر ُ
ُ ْ ال
ُ
ِ سورة الجر
ُ َُ ُ َ ُس nize bağırdığınız gibi, pey-
ً ٰ َ َ ِ َ َ َو
ًَ َ ٰ َ َ ْ َ َ َ َ SÛRESİ
49َ -ْ HUCURÂT gambere yüksek sesle bağır-
ايَة َ ه ثم ِان عشة ايةع
شة ثماِن َ ِ َو
ه mayın; öyle yaparsanız siz
farkına varmadan amelleriniz
ْ الر
َّ ح ٰمن ّٰ
َّ ِالل
الرح۪ي ِم ِ ﷱ boşa gidiverir. *EDEP*
ّ َّ ْم فَ ْو َق َص ْو ِت انل ُ َ َ ْ َ ُٓ َ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ ٌ َ ٌ َ
hesiz Allah’ın kalplerini takvâ
ب ِِ ياايها ال۪ين امنوا لترفعوا اصوات1 سم۪يع عل۪يم ile imtihan ettiği kimselerdir.
ُ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َِ َ َ ْ َ ُ َ ُ ْ َ ْ َ َ ْ َ ْ ُ ْ ل
Onlara mağfiret ve büyük bir
ْم ولتهروا ل بِالقو ِل كجه ِر بع ِضم عٍض ان تبط اعمال mükâfat vardır.
ّٰ ْ َ َ َ ُّ ُ َ َّ َّ َ ْ َ َ َْ
۪ين َيغضون ا ْص َوات ُه ْم عِن َد َر ُسو ِل الل ا ِن ال2 َوان ُت ْم لتش ُع ُرون
4. Sana odaların arka tara-
fından bağıranların çoğu aklı
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
5.Eğer onlar, sen yanlarına 26. CÜZ شون ِالزء السادِس والع 515 HUCURÂT SÛRESİ
ُ َ ْ َ ٰٓ َ َٓ ْ ٌ َٓ َ َ ْ ُ ْ ً ْ َ ُ ُ َ
9. Eğer müminlerden iki
gurup birbirleriyle vuruşurlar- ياً ْ َّن َخ يونوا خيا مِنهم ول ن ِساء مِن ن ِسا ٍء عس ان ي
ُللْ َقاب بئَْس ِال ْسم َ ْ ُ َ َ َ َ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ُٓ ْ َ َ َ َّ ُ ْ
sa aralarını düzeltin. Şayet
biri ötekine saldırırsa, Allah’ın
ِ ِۜ مِنهنۚ ول تل ِمزوا انفسم ول تنابزوا بِا
َّ ُ َ ٰٓ ُ َ ْ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ُ ُ ُ ْ
buyruğuna dönünceye kadar
َ
saldıran tarafla savaşın. Eğer
11 ب فا۬ولئ ِك ه ُم الظال ُِمون ان ومن لم يت
ِۚ الفسوق بعد ال۪يم
dönerse artık aralarını ada-
letle düzeltin ve adaletli dav-
ranın. Şüphesiz ki Allah, âdil
davrananları sever. 11. Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya
almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadın-
10. Müminler ancak kar- lar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden
deştirler. Öyleyse kardeş- daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü
lerinizin arasını düzeltin ve lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir
Allah’tan korkun ki esirgene- isimdir! Kim de tevbe etmezse işte böylesi kimseler zalim-
siniz. lerdir.
ُ ُ ْ ُورة
َ ُس516
26. CÜZ ِ الج َر
ات HUCURÂT SÛRESİ 14. Bedevîler «Îman et-
tik» dediler. De ki: Siz iman
ّالظن َّ َ ْ َ َّ ۘ ّ َّ َ ً َ ُ َ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ etmediniz. Fakat «İslam
ِ يا ايها ال۪ين امنوا اجتنِبوا كث۪يا مِن الظ ِن ا ِن بعض olduk» deyin. Henüz iman
ْكم ُ ُ َ َ ُّ ُ َ ۜ ً ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ َ َ ُ َّ َ َ َ َ ٌ ْ kalplerinize yerleşmedi.
ا ِثم ول تسسوا ول يغتب بعضم بعضا ايِب احد Eğer Allah’a ve elçisine itaat
ْ ُ ْ َ َّ ُ َ َ َ َ َٓ َ َ ً ُ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َ
ارفوۜا ا ِن اك َر َم ْم عِن َد
15. Gerçek müminler; an-
وجعلناكم شعوبا وقبائ ِل تلِ ع cak, Allah’a ve resûlüne iman
ْ ُ ٰ ُ َ ْ َ ْ َ َ ٌ َ ٌ َ َ ّٰ َّ ْ ُ ٰ ْ َ ّٰ
اب ا َم َّن ۜا قل
eden, ondan sonra asla şüp-
ت العر ِ قال13 اللِ اتقي ۜم ا ِن الل عل۪يم خ ۪بي heye düşmeyen, Allah yolun-
ُ ُ ُ ُ َ ْ ُ ْ َ َّ َ َ َ ْ َ ْ َ ُٓ ُ ْ ٰ َ ُ ْ ُ ْ َ
۪يمان ۪يفقلوبِ ۜ ْم
da mallarıyla ve canlarıyla
نقولوااسلمناولمايدخ ِلال ِ لمتؤمِنواول savaşanlardır. İşte doğrular
َّ َ ُ ْ َ ُ ْ َ َ ُ َوا ِ ْن تُط
َ ّٰ ۪يعوا
الل َو َر ُسو ُل ل يَلِت ْم م ِْن اع َمال ِ ْم شيْـًٔا ۜا ِن
ancak onlardır.
16. De ki: Siz dini Allah’a
ّٰ ٰ َ َّ َ ُ ْ ُ ْ َ َّ ٌ َ ٌ ُ َ َ ّٰ
۪ول ِ ۪ين ا َم ُنوا بِاللِ َو َر ُس ا ِنما المؤمِنون ال14 الل غفور رح۪يم
mı öğretiyorsunuz? Oysa
Allah göklerde olanları da
َ ٰ ٓ ۬ ُ ّٰ َ ْ ُ ْ َ َ ْ َ ْ َ ُ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ َّ ُ bilir, yerde olanları da. Allah
اللِ اولئ ِك ۜ يل ِ ثم لم يرتابوا وجاهدوا بِاموال ِ ِهم وانف ِس ِهم ۪يف س ۪ب her şeyi hakkıyla bilendir.
ُالل َي ْعلَم ُ ّٰ ْم َو ُ َ ّٰ َ ُ ّ َ ُ َ ْ ُ َ ُ َّ ُ
ِ قل اتعلِمون الل بِد۪ين15 ه ُم الصادِقون 17. Müslüman oldular diye
َ ُّ ُ َ ٌ َ ٔ ْ َ ّ ُ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ َّ
seni minnet altında mı bırak-
ُ َ َ ْ َّ َ َ ُّ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ْ َ ْ َ َ ْ َ َ
manlığınızı benim başıma
ُّالل َي ُمن ُ ّٰ ْم بَل
ِ ۚ عليك ان اسلموۜا قل ل تمنوا ع ا ِسم
kakmayın. Sizi imana erdirdi-
ği için asıl siz Allah’a minnet
َ ّٰ ا َِّن17 ۪ني
الل َ صادِق َ ۪يمان ا ِْن ُكنْ ُت ْم َ ِْي ْم ل
ُ ٰ َ َْ ْ ُ َْ َ
عليم ان هد
borçlusunuz. Eğer doğrular-
ِ dan iseniz.”
َ ُ َ ٌ َ ُ ّٰ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ ْ َ ُ َ ْ َ
18 ۪ي ب ِ َما ت ْع َملون ض والل بص ِۜ ات والر ِ يعلم غيب السمو 18. Şüphesiz Allah,
göklerde ve yerdeki gaybı
bilir. Allah yaptıklarınızı
12. Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının. Çünkü zan- görendir.
nın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın.
Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş
kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksin-
diniz! O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi
çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.
13. Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden
yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve ka-
bilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ola-
nınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir,
her şeyden haberdardır.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 517
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
26. CÜZ شون ِالزء السادِس والع 517 KÂF SÛRESİ
ٌ ّ َ ٌ ّ ٓ ٓ ُورة
َ ُس
50 - KÂF SÛRESİ هَ ِ َو ك َّيةَ ِك َّية َوم
ِه ِ ق ُسو َرة ق َم
ُ
ً ٰ خٌس َ َو َا ْْر َب َ ُع ُون اَية
50 -ً َ ٰ KÂFَ َ SÛRESİ َْ َْ
Bismillâhirrahmânirrahîm ايَة واربعون خٌس
ْ َّ ّٰ
َّ ح ٰمن
1. Kâf. Şerefli Kur’an’a an- الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
َ ََ ْ ْ ُ َ َٓ ْ َ ُٓ َ ْ َ ْ ٰ ُْ
dolsun.
اءه ْم ُمنذ ٌِر مِن ُه ْم فقال بل ع ِجبوا ان ج1 ٓ ۠ق َوالق ْرا ِن ال َم ۪جي ِۚد
ح ِْز ٌب
2. Kâfirler, aralarından bir 4
uyarıcının gelmesine şaştılar
ٌ َءا َِذا مِتْ َنا َو ُك َّنا تُ َرابًاۚذٰل َِك َر ْج ٌع بَع2 يب ٌَْ َ ٰ َ ُ َْ
ٌ شٔ َعج
da, «Bu, şaşılacak bir şeydir» 3 ۪يد ۪ الكف ِرون هذا
ٌ ٌ َ ك َ َْ َ ْ ُْ ُ ْ َْ ُ َُْ َ َْ َ ْ َ
4 اب َحف۪يظ
dediler.
3. «Biz öldüğümüz ve top- ِ قد عل ِمنا ما تنقص الرض مِنه ۚم وعِندن
ا
ُ ْ َََ َ َ ُ َ َٓ َّ َ ّ َ ْ َّ َ ْ
افل ْم َينظ ُرٓوا5 اءه ْم ف ُه ْم ۪ٓيف ا ْم ٍر َم ۪ريٍج بَل كذبُوا بِال ِق لما ج
rak olduğumuz zaman mı?
Bu denilen, uzak bir dönüş-
ُ َ َ َ َّ َّ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ َ َّ َ
ٍ ا ِل الس َٓماءِ ف ْوق ُه ْم كيف بنيناها َوزيناها َوما ل َها م ِْن ف ُر
tür.»
6 وج
ُّ ْ َ ََََْْ َ َ َ َ َْ َََْ َ َْ َ َ َ ْ َ ْ َ
4. Biz, toprağın onlardan
neleri eksilttiğini kesinlikle ك َز ْو ٍج ِ اس وانبتنا ف۪يها مِن ِ والرض مددناها والقينا ف۪يها رو
َّ َونَ َّز ْنلَا م َِن8 ك َعبْد ُمن۪يب ُّ ٰ ْ َ ًَ َْ
bilmekteyiz. Yanımızda o bil-
ِالس َٓماء َ
ٍ ٍ ِ ِ تب ِرة وذِكرى ل7 ۙب ۪ه ٍيج
gileri koruyan bir kitap vardır.
َ َ َ َ ْ َّ َ
ات ل َها َ ْ ات َو َح َّب َّ َ َ ْ َ ْ َ َ ً َ َ ُ ً َٓ
5. Bilakis onlar, hak ken-
dilerine gelince yalanladılar. ٍ وانلخل باسِق9 ۙالص۪ي ِد ٍ ماء مبارك فانبتنا بِه۪ جن
Şimdi onlar şaşırmış bir hal-
11 وج ُ ال ُر ُ ْ ر ْزقًا ل ِلْع َبادِ ۙ َوا َ ْح َييْ َنا به۪ بَ ْ َلةً َميْ ًت ۜا َك ٰذل َِك10 ۪ۙيد ٌ َطلْ ٌع نَض
dedirler. ِ ِ ِ
ُ ُ َ َ وح َوا َ ْص ُ َ َ َ ْ َ َّ َ
َو َع ٌد َوف ِْر َع ْون12 ۙ الرِّس َوث ُمود َّ اب ُ ح ٍ ت قبْل ُه ْم ق ْو ُم ن
6. Üstlerindeki göğe bak-
mazlar mı ki, onu nasıl bina كذب
َّالر ُس َل فَ َحق ٌّ ُ َّ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ َ ْ َ َ
ُّ ك َك َّذ َب ُ ُ ْ
ٍ َواِخ َوان ل
etmiş ve nasıl donatmışız!
Onda hiçbir çatlak da yok. واصحاب اليةِ وقوم تب ٍۜع13ۙوط
َْ َ ُ ْ َ ْ ْ َْ َ َ َ َ
7. Yeryüzünü de döşedik 15 ۪يدٍ۟ الل ِق ال َّو ِلۜ بَل ه ْم ۪يف لبٍْس م ِْن خل ٍق َجدِ افع ۪يينا ب14 وع۪ي ِد
َ
ve ona sabit dağlar koyduk.
Orada gönül açan her türlü
şeyi yetiştirdik.
8. Allah’a yönelen her kula yetiştirdik. Ve o su ile ölü bir toprağa can verdik. İşte
gönül gözünü açmak ve ibret yeniden diriliş de böyledir.
vermek için.
12. Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semûd da
9. Gökten bereketli bir su yalanlamıştı.
indirdik, onunla bahçeler ve
13. Âd ve Firavun ile Lût’un kardeşleri de.
biçilecek daneler bitirdik.
14. Eyke halkı ve Tübba’ kavmi de. Bütün bunlar pey-
10. 11. Kullara rızık olma-
gamberleri yalanladılar da üzerlerine tehdidim hak oldu!
sı için birbirine girmiş, küme,
küme tomurcukları olan 15. İlk yaratışta acz mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir
uzun boylu hurma ağaçları yaratılıştan şüphe etmektedirler.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
518 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ٓ َ ُ 518
26. CÜZ ورةُ ق س KÂF SÛRESİ gündür.
21. Herkes, yanında bir
ِْان َو َن ْعلَ ُم َما تُ َو ْسوُس به۪ َن ْف ُس ُۚه َو َنْ ُن اَقْ َر ُب اَِله َ َ ْ ْ ََْ َ ْ َََ
ولقد خلقنا الِنس
sevk edici ve bir de şahitle be-
ِ ِ raber gelir.
َ َ ٌ َ َ ٌ َٓ َ َ َ ْ َ ُّ ُ ْ َ َٓ َ ْ
arkadaşı: «İşte yanımdaki ha-
َ ٰ
لق ْد21 يد وجاءت ك نفٍس معها سائ ِق وش ۪ه20 ذل ِك يَ ْو ُم ال َوع۪ي ِد zır, haydi ikiniz her inatçı kâ-
firi, hayra bütün hızıyla engel
َر َك ْالَ ْوم ُ َ اء َك َف َب َ ُٓكنْ َت يف َغ ْفلَ ٍة م ِْن ٰه َذا فَ َك َش ْف َنا َعنْ َك غ َِط olanı, azgın şüpheciyi, Allah
۪ ile beraber başka ilâh edine-
َّ ُ ْ َ ٌ َ َّ َ َ َ َ ٰ ُ ُ َ َ َ َ
القِ َيا ۪يف َج َه َّن َم ك23 ۪يد ۜ وقال ق ۪رينه هذا ما دلي عت22 ۪يد ٌ َحد ni, şiddetli azaba birlikte atın!”
der.
ّٰ َ َّ َ ُ اع ل ِلْ َخ ْي ُم ْع َتد َّ َم24 َۙكفَّار َعن۪يد
ِ ال۪ي َج َعل َم َع الل25 ۙيب ٍ ۪ر م ٍ ِ ٍ ن ٍ ٍ
27. Müşrikin arkadaşı şey-
tan der ki: “Rabbimiz! Ben
َْ َ َ َ َ َّ َ َْ ُ َ ََْ َ َ ٰ ً ٰ
قال ق ۪ر ُين ُه َر َّب َنا مَٓا اطغيْ ُت ُه26 اب الشد۪ي ِد ِ ا ِلها اخر فالقِياه ِيف الع
ذ
onu azdırmadım. Fakat kendi-
si derin bir sapıklık içindeydi.”
َ َ َ َْ َ َ َ َ ْن َك َن يف َض َل ب َٰ
قال لت َت ِص ُموا َدل َّي َوق ْد ق َّد ْم ُت27 ۪يد ٍ ٍع ۪ ِ ول 28. O esnada buyurur: Hu-
zurumda çekişmeyin! Ben
ْ َّ َ َ َ َ ُ َْ ُ ْ ُ َ
29 ۟ َما ُي َب َّدل الق ْول َدل َّي َومَٓا ان ۬ا ب ِ ٍم للِ َع ۪بي ِد28 ا ِلْ ْم بِال َوع۪ي ِد size daha önce uyarı gönder-
miştim!
َ َُْ َ ْ ْ َ ُ ُ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َّ َ َ ُ ُ َ َ ْ َ
ت ِ وازل ِف30 يد ٍ يوم نقول ِلهنم ه ِل ام ِت وتقول هل مِن م ۪ز 29. Benim huzurumda söz
َ َ َّ ُ ْ ُ َّ َ ْ
değiştirilmez ve ben kullara
َ َّ َ ُّ َ ُ َ ُ َ َ ٰ َ َ ْ
32 ۪يظ ۚ ٍ اب حف ٍ ك او ِ ِ هذا ما توعدون ل31 ۪يد ٍ النة ل ِلمتق۪ني غي بع asla zulmedici değilim.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ
35. Orada kendileri için di- 26. CÜZ شون ِالزء السادِس والع 519 ZÂRİYÂT SÛRESİ
ْ َ َ ْ َ
kulak ver.
ً ْ ُ ات ي ْ َ َّ
42. O gün insanlar bu Hak 3 ۙسا ِ ِ فالَام1 ۙات ذ ْر ًوا
ِ فالَارِ َي2 ۙت وِق ًرا ِ َوالارِ َي
َ َ ّ َّ َ ٌ َ َ َ ُ َ ُ َ َّ َ َ ّ َ ُْ َ
واِن ادل5ۙ ا ِنما توعدون لصادِق4ۙات ا ْم ًرا
sesi yakinen işiteceklerdir.
İşte bu, çıkış günüdür. 6۪ۜين ل َواق ٌِع ِ فالمقسِم
43. Şüphesiz biz diriltir ve
öldürürüz. Dönüş de ancak
bizedir.
44. O gün yer yarılır, onlar
51 - ZÂRİYÂT SÛRESİ
çarçabuk çıkarlar. Bu, bize
göre kolay olan bir haşırdır.
45. Biz onların dedikleri- Bismillâhirrahmânirrahîm
ni çok iyi biliriz. Sen onların 1. 2. 3. 4. 5. 6. Esip savuranlara, yükünü yüklenenlere,
üzerinde bir zorlayıcı değil- kolayca süzülenlere, işi ayıranlara and olsun ki, size vaat
sin; sadece tehdidimden kor- edilen kesinlikle doğrudur ve ceza mutlaka vuku bulacaktır.
kanlara Kur’an’la öğüt ver.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
520 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َّ ُ َ ُ
26. CÜZ ِ ورة الارِ َي
ات س 520 ZÂRİYÂT SÛRESİ diğini alarak cennetlerde ve
pınar başlarında bulunacak-
ُ يُ ْؤفَ ُك َعنْه8 ْم لَف قَ ْول ُمْ َتل ِف ُ َّ ۙ ُ ُ ْ َ َٓ َّ َ lar. Çünkü bunlar dünyada da
ۙ ٍ ٍ ۪ ِن ا 7 كِ ب ال ات
ِ ذ ِوالسماء güzel davranmışlardı.
َ ُ َ ُ َ َّ َ ۙ َ ُ َّ َ ْ َ ُ َ ُ
17. Geceleri pek az uyur-
11 ۪ۙين ه ْم ۪يف غ ْم َر ٍة َساهون ال10 قتِل الراصون9 َم ْن اف ِۜك lardı.
ُ ُ َ ْ ََ ُ َ َّ َ َ ُ َ ْ َ
18. Seher vakitlerinde de
ذوقوا13 يَ ْو َم ه ْم ع انلَّارِ ُيف َت ُنون12 ۪ين ِۜ
ّ ان يَ ْو ُم
ادل يسـٔلون اي istiğfar ederlerdi.
َ ُ َ َ َٰ ْ َ َ ُ ْ َ ْ ُ َّ َ َٓ َ ْ ٌّ َ َ ُ َّ
bine andolsun ki bu vaat, si-
ْ
هل اتيك حد۪يث ضيِف23 ون ۟ ا ِنه لق مِثل ما انم تن ِطق zin konuşmanız gibi kesin ve
gerçektir.
َ َ َ َ َ ُ ََ َ َُ َ ْ ْ ُْ َ ْٰ
ا ِذ دخلوا َعليْهِ فقالوا َسمًۜا قال َس ٌمۚ ق ْو ٌم24 ۪ۢني َ ك َرم ا ِبره۪يم الم 24. İbrahim’in şerefli misa-
firlerinin haberi sana gelmedi
ْ َف َق َّر َب ُٓه اَِلْهم26 ۙاء بعِ ْجل َسم۪ني َ ٓج َ َاغ ا ٓ ِٰل ا َ ْهلِه۪ فَ ََ َ َُ ُْ
فر25 منكرون
mi?
ِ ٍ ٍ ِ 25. Zira onun yanına gir-
ُ َّ َ ف َوب ََْ َ ُ َ ً َ ْ ََ َ ُ ُ َْ ََ َ َ
ُشوه ۜ فا ْو َجَس مِن ُه ْم خ۪يفةۜ قالوا ل ت27 ۘقال ال تاكلون
mişler, selam vermişlerdi. İb-
rahim de selamı almış, ”Bun-
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 521
31. “O halde işiniz nedir, 27. CÜZ شون ِالزء السابِع والع ZÂRİYÂT SÛRESİ
ey elçiler?” dedi.
َ ٰ ْ ُ ٓ َّ ُٓ َ َ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َ َ
قالوا ا ِنا ا ْرسِل َن ٓا ا ِل ق ْو ٍم31 قال فمَا خط ُب ْم ايُّ َها ال ُم ْر َسلون
32. «Biz, dediler, suçlu bir
ُ ْ َا
ل ْز ُء
kavme gönderildik.»
َ نس َِل َعلَيْه ْم ح َ ُمْرم
27
ْ ً ْ ارةً م ْ ُ ِ ل32 ۪ۙني
33. «Üzerlerine çamurdan
taş yağdırmamız için geldik .»
ُم َس َّو َمة عِن َد33 ۪ۙني ٍ ط ِن َ ِج
ِ ِ
35 ۪ۚني َ ۪يها م َِن ال ْ ُم ْؤ ِمن َ فَا َ ْخ َر ْج َنا َم ْن َك َن ف34 ني َ ك ل ِلْ ُمْسف َ َّ
ِ۪ ِ رب
34. Onlar aşırı gidenler için
Rabbinin katında işaretlen-
ً ٰ َٓ َ ْ َ َ َ َ ي َبيْت م َِن ال ْ ُم ْسلِم َ ْ َفمَا َو َج ْدنَا ف۪يهَا َغ
miştir.
۪يها ايَة وتركنا ف36 ۪ۚني ٍ
َ ْ َ ْ ٰ ُ َ ْ َ ْ َ ْ ٰٓ ُ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ُ َ َ َ َّ
35. Bunun üzerine orada
bulunan müminleri çıkardık. و ۪يف موس ا ِذ ارسلناه ا ِل ف ِرعون37 ۪يم ۜ ل ِل۪ين يافون العذاب الل
ُ فَا َ َخ ْذنَاه39 ون ٌ ُ ْ َ ْ َ ٌ َ َ َ َ ْ ُ ّٰ َ َ َ ُ ب ُسلْ َطان
36. Zaten orada bir ev hal-
kından başka Müslümanlar- فتول بِركنِه۪ وقال ساحِر اومن38 ني ب
ٍ ۪ ٍ م ِ
ْ َ ْ ٌ اه ْم يف ْالَ ِّم َو ُه َو ُمل
dan kimse bulmadık.
ُ َْ َََ َُ ُُ َ
37. Acı azaptan korkanlar َو ۪يف َع ٍد ا ِذ ا ْر َسل َنا40 ۪ۜيم ِ وجنوده فنبذن
ْ َ َّ َ َ ْ َ َ ٔ ْ َ ْ ُ َ َ َ َ يح الْ َعق ّ َعلَيْه ُم
için orada bir işaret bıraktık.
38. Mûsâ’da da: Onu apa- ت عليْهِ ا ِل َج َعلت ُه ش ات ٍ ِن م ر ذ ت ا م 41 ۪يم
ۚ
َ الر
۪ ِ
َ ّٰ ۪يل ل َ ُه ْم َت َم َّت ُعوا َح
َ ْ َ َُ َ َّ َك
çık bir delil ile Firavun’a gön-
dermiştik. ف َع َت ْوا43 ۪ني ٍ ح ىت ق ِذ ا ود م ث يف۪ و 42 ۪ۜيم
ِ م لر
39. Firavun ordusuyla bir-
ُ اس َت َط ْ َفمَا44 ون َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ َ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ ْ ّ َ ْ َ ْ َ
likte yüz çevirmiş ve «Mûsâ, اعوا عن ام ِر رب ِ ِهم فاخذتهم الصاعِقة وهم ينظر
ُ َ َّ ُ َ ُ َ َْ ُ ُ َ َ َ َ ْ
ya bir büyücü veya bir delidir»
demişti. وح م ِْن قبْ ۜل ا ِن ُه ْم كنوا ٍ َوق ْو َم ن45 ۙين َ ر
۪ ِ مِن قِيا ٍم وما كنوا منت
َ َ َّ َ َ َ َ َٓ َّ َ َ َ
47 اء بَنيْ َناها بِاي ْ ٍد َواِنا ل ُموس ُِعون
40. Nihayet onu da ordula-
rını da yakalayıp denize attık, والسم46 ۪ني ۟ َ ق ْومًا فا ِسق
َْ َ َْ ُّ ْ َ َ ُ َْ َ ْ َ َ َ ْ ََ َ ْ َْ َ
bu esnada kendini kınamakta
idi.
شٔ خلق َنا ٍ ِ ك ِن م و 48 ون والرض فرشناها فن ِعم الماهِد
ُ َ ّ ّٰ َ ٓ ُّ َ َ ُ َّ َ َ ْ ُ َّ َ َ ْ َ ْ َ
41. Âd kavminde de: Onla-
۪يرٌ ْم مِنْ ُه نَذ اللِ ا ِ۪ن ل
ۜ ففِروا ا ِل49 ني لعلم تذكرون
ra kasıp kavuran rüzgârı gön-
dermiştik.
ِ زوج
ٌ ۪ير ُمب ٌ ْم مِنْ ُه نَذ ُ َ ّ َ َ ٰ ً ٰ ّٰ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ٌ ُ
42. Üzerinden geçtiği şeyi 51 ني ۪ ول تعلوا مع اللِ ا ِلها اخ ۜر ا ِ۪ن ل50 ۚم ۪بني
canlı bırakmıyor, onu kül edip
savuruyordu.
43. Semûd kavminde de.
Onlara: Bir süreye kadar fay-
dalanın, denmişti. toplum idiler.
44. Rablerinin emrine karşı 47. Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz onu geniş-
geldiler. Bu yüzden, kendileri- leticiyiz.
ni göre göre yıldırım çarpıver- 48. Yeri de döşedik, biz ne güzel döşeyiciyiz!
di.
49. Her şeyden de çift, çift yarattık ki, düşünüp öğüt ala-
45. Ayağa kalkacak güçleri sınız.
kalmamış, yardım edenleri de
50. De ki! O halde Allah’a koşun. Şüphesiz ben, O’nun
olmamıştı.
katından gelmiş açık bir uyarıcıyım.
46. Bunlardan önce de
51. Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben
Nuh kavmini helâk etmiştik.
Çünkü onlar yoldan çıkmış bir sizi O’na karşı uyarıyorum.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
522 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َّ ُ َ ُ 522
27. CÜZ ِ ورة الارِ َي
ات س TÛR SÛRESİ diye yarattım.
57. Ben onlardan rızık iste-
ٌ۪ين م ِْن َقبْلِه ْم م ِْن َر ُسول ا َِّل قَالُوا َساحِر َ َك ٰذل َِك مَٓا ا َ َيت اَّل miyorum. Beni doyurmalarını
ٍ ِ da istemiyorum.
َ ْ َ َّ َ َ ُ َ َ ُ ْ َ اَتَ َو52 ونٌ َُْ َْ
ف َت َول عن ُه ْم ف َٓما53 اص ْوا بِه۪ۚ بَل ه ْم ق ْو ٌم طاغون اومن 58. Şüphesiz rızık veren,
ُ اخلَ ْقَ َ َ َ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ ٰ ْ ّ َّ َ ْ ّ َ َ ُ َ َْ
güç ve kuvvet sahibi olan an-
ت وم55 وذكِر فا ِن الِكرى تنفعالمؤ ِمن۪ني54ۘت ب ِ َملو ٍم ان cak Allah’tır! De.
َ ْ ُ َ َّ َ ۙ َ ّ َ ُ ْ َ ْ َ ٌ ْ َ َ
ki, Rabbinin azabı mutlaka
َ
يَ ْو َم12 ۪ۢين ه ْم ۪يف خ ْوٍض يَل َع ُبون ال11 فويل يومئ ٍِذ ل ِلمكذِب۪ني vuku bulacaktır. Ona engel
َ ّ َ ُ ْ ُ َّ ُ َّ ٰ ۜ ًّ َ َ َّ َ َ َ ٰ َ ُّ َ ُ
olacak bir şey yoktur.
14 ار اتل۪ى كن ُت ْم ب ِ َها تذِبُون ه ِذه ِ انل13 يدعون ا ِل نارِ جهنم دع 9. O gün gök sallanıp çal-
kalanır.
10. Dağlar yürüdükçe yü-
52. İşte böyle, onlardan öncekilere herhangi bir pey- rür.
gamber geldiğinde sadece “O, bir büyücüdür veya delidir,”
11. Yalanlayanların vay ha-
dediler.
line!
53. Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır, onlar az-
12. Ki, onlar daldıkları bâtıl
gın bir topluluktur.
içinde oyalanıp duranlardır.
54. Onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin.
13. 14. O gün cehennem
55. Ama yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda ateşine itilip atılırlar da «işte
verir. yalanlayıp durduğunuz ateş
56. Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler budur!» denilir.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 523
15. Bir büyü müdür bu, 27. CÜZ شون ِالزء السابِع والع TÛR SÛRESİ
ُّ ُ َ ُ
27. CÜZ
ِ سورة الطور524 TÛR SÛRESİ 37. Yahut Rabbinin hazine-
leri onların yanında mıdır? Ya
ْ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ُ َ َ ُ ْ َ َٓ َ ْ َ ُ َْ َْ
ام َيقولون تق َّو ُل ۚبَل32ۚ ام تا ُم ُره ْم اح ُم ُه ْم ب ِ ٰهذا ام ه ْم ق ْو ٌم طاغون
da her şeye hâkim olan ken-
dileri midir?
ُ ُ َْ َ َ ُ َ ْ ٓ ْ
ۜ َ ُْ َْ َ َ ُ ْ ُ َ 38. Yoksa onların, üzerine
ام خل ِقوا34 ۪يث مِثل ِ۪ه ا ِن كنوا صادِق۪ني ٍ فلياتوا ِبد33ۚ ليؤمِنون çıkıp gizli sırları dinledikleri
ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ َ َ ْ َ َ ُ َ ْ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ
bir merdivenleri mi var? Öy-
ض بل ۚ ات والر ِ ام خلقوا السمو35 ۜشٔ ام هم الال ِقون ٍ ي ِ مِن غ
leyse dinleyenleri, açık bir
delil getirsin.
َ َْ َ ْ ُ َْ َ َ ُ ْ َْ َ َ
ام ل ُه ْم37 ۜ ام عِن َده ْم خ َٓزائ ُِن َر ّبِك ام ه ُم ال ُم َصيْ ِط ُرون36 ۜليُوق ُِنون 39. Demek kızlar Allah’ın,
oğullar sizin, öyle mi?
ات ُ ا َ ْم َ ُل ْالَ َن38 ون ف۪يه فَلْ َياْت ُم ْس َتم ُع ُه ْم ب ُسلْ َطان ُمبنيَ ُ َ ْ َ ٌ َّ ُ
سلم يست ِمع
ٍۜ ۪ ٍ ِ ِ ِ ِ ۚ 40. Yoksa sen kendilerin-
den bir ücret istiyorsun da,
َْ َ ُ َْ ْ َ ْ َ ُ َ ْ َ َ َُْ ُ ُ َ َ
ام40 ۜ ام ت ْس َـٔل ُه ْم اج ًرا ف ُه ْم م ِْن َمغ َر ٍم ُمثقلون39 ون ۜ ولم الن
bu yüzden onlar ağır bir borç
altında mı kalıyor?
َ َ َ َّ َ ً ْ َ َ ُ ُ ْ َ ۜ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ
۪ين كف ُروا
41. Yoksa gayba ait bilgiler
ام ي ۪ريدون كيداۜ فال41 عِندهم الغيب فهم يتبون kendi yanlarında da, onlar mı
َ ُ ْ ُ َّ َ ّٰ َ َ ْ ُ ّٰ ُ ْ َ ٌ ٰ ْ ُ َ ْ َ ۜ َ ُ َ ْ ُ ُ yazıyorlar?
43 شكون ِ اللِ سبحان اللِ عما ي ۜ ام لهم ا ِل غي42 هم المك۪يدون 42. Yoksa bir tuzak mı kur-
ُ َ َ ٌ ُ ْ َ ٌ َ َ ُ ُ َ ً َ ِ َٓ َّ َ ً ْ ْ َ َ ْ ِ َ
فذ ْره ْم44 وم
mak istiyorlar? Asıl tuzağa
وان يروا كِسفا مِن السماء ساق ِطا يقولوا سحاب مرك düşecek olanlar, inkâr eden-
ُ َ َْ ْ َ َ ُ ْ َّ ُ َ
lerdir.
يَ ْو َم ل ُيغن۪ى عن ُه ْم كيْ ُده ْم45َۙحّٰىت يُقوا يَ ْو َم ُه ُم ال۪ي ف۪يهِ يُص َعقون 43. Yoksa onların Allah’tan
ٰ َ ٰ َ ُ َ َ َ َ َ َّ َّ َ َ ُ َ ْ ُ ْ ُ َ َ ً ْ َ başka bir tanrısı mı var?
َّن ِ ۪ين ظل ُموا عذابًا دون ذل ِك َول واِن ل ِل46ۜشيـٔا ولهم ينرون Allah, onların ortak koştukları
şeylerden münezzehtir.
ْ َ َ َّ َ َ ْ ُ ْ ْ َ َ َُْ َ َ ْ ََُ ْ َ
ل ِم َر ّبِك فا ِنك بِاع ُين ِ َنا َو َس ّب ِ ْح ِ واص ِب47 اكثهم ل يعلمون 44. Gökten bir parçanın
düştüğünü görseler «Üst üste
ْ َ ُ ْ ّ َ َ ْ َّ َ َ ۙ ُ ُ َ َ َ
49 ومِن ال ِل فسبِحه واِدبار انلجوم48 ِبَ ْم ِد َر ّبِك ح۪ني تقوم
ِ ُ ُّ َ َ yığılmış bulutlardır» derler.
ٌ ّ َ ٌ ّ ْ َّ
45. Artık çarpılacakları
هَ ِ َو ك َّية ُورة
َ ُس
ِ هم
َ ِ م َمك َِّية َو ُِسو َراةُنلانلَّجْج ِم
günlerine kavuşuncaya kadar
onları kendi hallerine bırak.
ً ٰ ً ٰ َ
ان َ َو ِس ُّت ُّون َايَة
َْ َ َاثْن
ايَة اثن َت
53 - NECM SÛRESİ
و ِستون ِ ان
ِ ت 46. O gün tuzakları kendi-
lerine hiçbir fayda vermez ve
yardım da görmezler.
47. Şüphesiz zulmedenle-
32. Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın re, ondan daha ağır bir azap
bir topluluk mudur? vardır. Fakat çokları bilmez-
33. Yahut «Onu kendisi uydurdu!» mu diyorlar? Bilakis, ler.
onlar iman etmiyorlar. 48. Rabbinin hükmüne
34. Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz meydana ge- sabret. Çünkü sen gözümü-
tirsinler. zün önündesin. Kalktığın
zaman da Rabbini Hamd ile
35. Acaba onlar herhangi bir yaratıcısız mı yaratıldılar? tesbih et.
Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
49. Gecenin bir kısmında
36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! On- ve yıldızların batışından son-
lar düşünüp hakîkati anlamazlar.
ra da O’nu tesbih et.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 525
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 525
27. CÜZ شون ِالزء السابِع والع NECM SÛRESİ
ْ الر
َّ ح ٰمن ّٰ
َّ ِالل
53 - NECM SÛRESİ
الرح۪ي ِم ِ ﷱ
ْ َ َ َ ْ ُ ُ َ َّ َ َ َ َ ْ َّ َ
Bismillâhirrahmânirrahîm َومَا َين ِط ُق2 ى ۚ ٰ
و غ امو م ِب
ح اص ل ض ام 1 ۙى وٰ ه وانلج ِم ا ِذا
ُ ْ ُ َ ُ َ َّ َ ٰ ٌ ْ َ َّ َ ُ ْ َ ْ َعن ال
5 ۪ۙيد الق ٰوى علمه شد4 ۙح يُوح ٰ
1. 2. 3. Battığı zaman an-
dolsun yıldıza ki, arkadaşınız ا ِن هو ا ِل و3 ى ۜ و ه ِ
sapmadı ve bâtıla inanmadı;
ّٰ َ َ َ َ َ َّ ُ ْٰ َْ ُُْ َ ُ َ ْ َُذو م َِّرةۜ ف
o, kötü arzularına göre de ko-
nuşmaz. 8 ۙ ثم دنا فتدل7 ۜ وهو بِالف ِق الع6 ۙاس َت ٰوى ٍ
ٰ ْ َ ٓ َ ْ َ ٰ ٰٓ ْ َ َ ٰ َْ َْ ْ ََْ َ َ َ َ َ
10 ح ۜ فاوح ا ِل عب ِده۪ ما او9 ۚني او ادن ِ فكن قاب قوس
4. O vahyedilenden başka-
sı değildir.
ُ َولَ َق ْد َراٰه12 ع مَا يَ ٰرىَٰ َُ ُ َََُ ٰ ُ َ ُْ َ َ
افتمارونه11 مَا كذ َب الفؤاد مَا َراى
5. 6. 7. Çünkü onu kuvveti-
nin kuvvetlisi öğretti ki, o ak-
ْ ْ ُ َ ْ ٰ ْ ْ ْ ْ ُ ًَ َ
15 عِن َدها َج َّنة ال َما ٰو ۜى14 عِن َد س ِْد َرة ِ ال ُمن َته13 ۙن ْزلة اخ ٰرى
lında ve davranışında kâmil
bir melektir. Hemen kendi asli
suretine girip doğruldu. İşte o
zaman kendisi en yüce ufuk-
ta idi.
ََ َٰ
لق ْد17 ر َومَا طغ ُ َ َاغ ْال
َ َ َ ٰ ْ
ما ز16 ۙالس ِْد َرةَ مَا َيغش ّ ا ِذْ َي ْغَش
8. 9. 10. 11. Sonra ona َ َو َمنٰوة19 ۙال َت َوالْ ُع ّٰزىَّ ُ ُ ْ َ َ َ َ
افرايتم18 بى ٰ ْ ات َر ّبهِ الْ ُك ََراٰى م ِْن اٰي
yaklaştı ve sarktı, iki yay ka- ِ ِ
ٌ ً َ ْ ٰ ْ ُ ْ َ َ َّ ُ َ َ ْ ُْ َ
dar yahut daha yakın oldu.
Allah, vahyettiği şeyi bunun
üzerine vahyetti. Gördüğünü ت ِلك ا ِذا ق ِْس َمة21 ال ُم الك ُر َو ُل النث20 اثلَّاثلِ َة الخ ٰرى
kalbi yalanlamadı. َ َْ ُ ُ ٰ ْ َ َٓ
اء َس َّميْ ُت ُموها ان ُت ْم َوابَٓاؤ۬ك ْم مَٓا ان َزلٌ َٓ ه ا َّ ِٓل ا َ ْسمَ ِ ا ِْن22 ۪يى
ٰ ض
12. Onun gördükleri hak-
kında şimdi kendisi ile tartı-
ُ لنْ ُف َ ْ َ ْ َ َ َ َّ َّ َّ َ ُ َّ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ُ ّٰ
şacak mısınız? س
ۚ ا ى وه ت ا مو ن الظ ِل ا ون ع ِ ب ي ِن ا ان
ٍ الل بِها مِن سل
ۜ ط
13. 14. Andolsun onu, Sid-
ّٰ َ َ َ َْ ْ َْ ٰ ُ ْ ُ ّ َ ْ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َ
retü’l-Müntehâ’nın yanında 24 ۘان ما تمن ِ ام ل ِِ نس23 ولقد جاءهم مِن رب ِ ِهم الهد ۜى
önceden bir defa daha gör-
ْ ُ َ َ ٰ َّ ََ ْ ْ ََ ٰ ُ ْ َ ُ َ ٰ ْ ّٰ َ
ِ وكم مِن مل ٍك ِيف السمو25 ۟فل ِلهِ الخِرة وال۫ول
müştü.
15. Cennetü’l-Me’vâ da
ات ل تغن۪ى
onun yanındadır. ٰ
26 اء َو َي ْرض ُ ّٰ اع ُت ُه ْم َشيْ ًـٔا ا َِّل م ِْن َب ْع ِد ا َ ْن يَا ْ َذ َن
ُ َٓالل ل َِم ْن يَش َ َ َ
شف
16. Sidre’yi kaplayan kap-
lamıştı.
17. Muhammed’in gözü
kaymadı ve kamaşmadı.
22. O halde bu, insafsızca bir taksim!
18. Andolsun o, Rabbinin
23. Bunlar sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka
en büyük âyetlerinden bir kıs-
bir şey değildir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirme-
mını gördü.
miştir. Onlar zanna ve nefislerin aşağılık hevesine uyu-
19. Gördünüz mü o Lât ve yorlar. Hâlbuki kendilerine, Rableri tarafından yol gösterici
Uzzâ’yı? gelmiştir.
20. Ve üçüncüleri olan öte- 24. Yoksa her arzu ettiği şey insanın mı olacaktır?
ki, Menât’ı.
25. Ahiret de dünya da Allah’ındır.
21. Demek erkek size, dişi
26. Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği
Allah’a mı?
ve hoşnut olduğu kimse için Allah’ın izin vermesi dışında,
526 H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU bir işe yaramaz.
Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ْ َّورةُ انل
ج ِم َ ُس 526
27. CÜZ NECM SÛRESİ 31. Göklerde ve yerde bu-
lunanlar hep Allah’ındır. Bu,
َ َ َ َ ٰٓ ْ َ َ ٰ ْ َ ْ َ َ َّ َّ
۪ين ليُؤم ُِنون بِالخ َِرة ِ ل ُي َس ُّمون ال َِة ت ْس ِم َية
Allah’ın, kötülük edenleri yap-
ا ِن ال tıklarıyla cezalandırması, gü-
َّ َّ َّ َّ َ َّ ْ ْ َ ُْْٰ
َومَا ل ُه ْم بِه۪ م ِْن عِل ٍۜ ا ِن يَب ِ ُعون ا ِل الظ َّنۚ َواِن الظ َّن27 النث
zel davrananları da güzeliyle
mükâfatlandırması içindir.
َ ْ َ ّٰ َ َ ْ ْ ََ َ َْ َ ْ َ
فاع ِرض ع ْن َم ْن ت َول ع ْن ذِك ِرنا28 ۚال ّ ِق شيْـًٔا ل ُيغن۪ى مِن
32. Ufak kusurları dışında,
günahın büyüklerinden ve çir-
َ َّ َ َّ ْ ْ َ ْ ُ ُ َ ْ َ َ ٰ ْ ُّ َ ٰ َ ْ َّ ْ ُ ْ َ َ
kin işlerden kaçınanlara gelin-
ذل ِك مبلغهم مِن العِل ِمۜ ا ِن ربك29 ولم ي ِرد ا ِل اليوة ادلني ۜا َ ce, şüphesiz Rabbin, affı bol
َْ َ ُ َْ َ ُ
olandır. O, sizi, daha toprak-
ّٰ ٰ ْ َ َّ َ
َوِلل30 ه َو اعل ُم ب ِ َم ْن ضل ع ْن َس ۪بيلِه۪ َوه َو اعل ُم ب ِ َم ِن اه َتدى ح ِْز ٌب
tan yarattığı zaman ve siz an-
nelerinizin karınlarında dahi,
َْ
2
ُ َ َ ُ َٓ َ َ َّ َ ْ َ
ات َومَا ِيف الرِضۙ ِلج ِزي ال۪ين اساؤ۫ا بِما ع ِملوا ْ ِ الس ٰم َوَّ مَا يف sizi en iyi bilendir. Bunun için
ِ kendinizi temize çıkarmayın.
ْ ْ َ َٓ َ َ ُ َ ْ َ َ َّ َ ٰ ْ ُ ْ ُ َ ْ َ َ َّ َ ْ َ َ Çünkü O, kötülükten sakınanı
ال۪ين يتنِبون كبائ ِر الِث ِم31 ۚويج ِزي ال۪ين احسنوا بِالسن da iyi bilir.
ُ َْ َ ُ ْ ْ َ َّ َّ َّ َ َ َ ْ َ
حش ا ِل الل َم َۜم ا ِن َر َّبك َواس ُِع ال َمغ ِف َر ۜة ِ ه َو اعل ُم بِ ْم ِ والفوا
33. Gördün mü arkasını dö-
neni?
ُ ُ ُ ُ ٌ َّ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ َ ْ
ون ا َّم َهات ِ ْۚم ِ ا ِذ انشاكم مِن الرِض واِذ انتم ا ِجنة ۪يف بط
34. Azıcık verip sonra ver-
memekte direneni…
َّ َ ْ َ َ َ َ ٰ َّ َْ َ ُ ُ ُ ْ َ ُّ ُ َ َ
ت ال۪ي افراي32 ۟ف ت َزكوا انف َس ۜ ْم ه َو اعل ُم ب ِ َم ِن اتق 35. Acaba gaybın bilgisi
ٰ ْ َ َ ً َ ٰ ْ َ َ ۙ ّٰ َ َ
kendi yanındadır da o mu gö-
َ َْْ ُْ َُْ َ
ب ف ُه َو ِ ي غ ال م ِل
ع ه د ِن ع ا 34 ى د واعطى ق۪ي واك33 تول rüyor?
َ ٰ َّ َ ٰ َ ْ َ َٓ َ ْ ُ ٰ ْ ُ َّ ُ َ ْ َّ َ
ren İbrahim’in sahifelerindeki-
َوان ا ِل َر ّبِك41ۙ اء ال ْويف ثم يزيه الز40 َۖوان َسع َي ُه َس ْوف يُ ٰرى ler…
َ َ َ َ َ ُ ُ َّ َ َ ٰ َ َ ْ َ ُ َّ َ ٰ ْ ْ
44ۙ ات َوا ْحيَا وانه هو ام43ۙ َوان ُه ه َو اض َحك َوابْى42ۙال ُمن َته
38. Gerçekten hiçbir gü-
nahkâr, başkasının günah yü-
künü yüklenemez.
39. Bilinsin ki! İnsan için
kendi çalışmasından başka
27. Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını ta- bir şey yoktur.
kıyorlar. 40. Ve çalışmasının eseri
ileride elbette görülecektir.
28. Hâlbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece
zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz, hakikat bakımından 41. Sonra ona amelinin kar-
bir şey ifade edemez. şılığı tastamam verilecektir.
29. Onun için sen zikrimize iltifat etmeyen ve dünya haya- 42. Ve şüphesiz en son va-
tından başka bir şey istemeyenlerden yüz çevir. rış Rabbinedir.
30. İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki 43. 44. Doğrusu güldüren
senin Rabbin, O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayet- de ağlatan da O’dur. Öldüren
te olanı da çok iyi bilir. de dirilten de O’dur.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 527
45. 46. Şurası muhakkak 27. CÜZ شون ِالزء السابِع والع KAMER SÛRESİ
ki, rahime atıldığında nutfe-
den, erkek ve dişiden ibaret
ٰ ْ ُ َ َْ ُ ْ ٰ ْ ُ ْ َ َ َ َّ ْ َ ْ َّ َ َ َ ُ َّ َ َ
olan iki çifti O yarattı. 46 ۖ مِن نطف ٍة ا ِذا تمن45 ۙني الكر والنث ِ وانه خلق الزوج
47. Şüphesiz tekrar dirilt- ُ ْ َ َ ْ َّ ْ َ َ َّ َ َ
َ َو َانَّ ُه ُهو48 ۙ َو َانَّ ُه ُه َو ا َ ْغٰن َواَقْٰن47 ۙل ْخ ٰرى
mek de O’na aittir. وان عليهِ النشاة ا
ٰ َ َ َ َ ٰ ُ ْ ً َ َ ْ َ ٓ َّ َ ْ ّ ُّ َ
51ۙ َوث ُمود ۬ا ف َٓما اب ْق50ۙ َوان ُه اهلك َعداۨال۫ول49 ۙالشع ٰرى
48. Zengin eden de varlıklı
kılan da O’dur. ِ رب
ََ َْ ْ ٰ ْ َ َ ْ َ ُ ُ َ َّ ُ ْ َ ُ َ
َوال ُمؤتفِكة52 غ ۜ وح م ِْن قبۜل ا ِن ُه ْم كنوا ه ْم اظل َم َواط ٍ َوق ْو َم ن
49. Doğrusu O’dur Şi’râ
yıldızının Rabbi.
50. Durum şu ki birinci Âd َٰ
هذا55 ارى ٰ فَبا َ ّي ا ٰ َٓلءِ َر ّب َك َت َت َم54 َف َغ ّٰشيهَا مَا َغّٰش53 ۙا َ ْه ٰوى
kavmini O helâk etti. ِ ِ ِ ۚ
ُ ْ ََ َ َْ َُ ْٰ َ َ ٰ ُْ ُ ٌ نَذ
ِ ليس لها مِن د57ۚ ت الزِفة
ون ِ ازِف56 ۪ير م َِن انلُّذرِ ال۫ول
51. Semûd’u da… Ve geri-
ye hiçbir şey bırakmadı.
َ ُ َ ْ َ َ َۙ ُ َ ْ َ َ ْ َ ٰ ْ َ َ ٌ َ َ ّٰ
وتضحكون59 ۪يث تعجبون ِ اف ِمن هذا الد58 اللِ كشِفة
52. Daha önce de çok za-
lim ve pek azgın olan Nuh
kavmini... ُ ُ ْ َ ّٰ ُ ُ ْ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ َ ۙ َ ُ ْ َ َ َ
53. Altı üstüne gelen kasa-
ٌَس ْج َدة
62 فاسجدوا ِللِ واعبدوا61 وانتم سامِدون60 ول تبكون
ٌ ّ َ ٌ ّ َْ ُورة
َ ُس
هَ ِ َو هك َِّية م َ
ِ ال ُسو َر ِة الق َم ِر م
ر م ق
balarını da devirip yıkmıştı.
َ ِ ك َّية َو َ َ ْ ُ
ً ٰ ً ٰ َ َ ُ ُ ْ ْ َ َ َ SÛRESİ َْ
54. Onlara azap örtüsünü
َْ
ايَة نيَة خٌس َووخ خٌس
54 - KAMER
örtmüştür! ون ا
خسسو
55. Şimdi Rabbinin nimet-
الرح۪ي ِمَّ ح ٰمن ْ َّ ّٰ
ِ ﷱ اللِ الر
lerinin hangisinde şüpheye
düşersin!
ُ ُ ُ ً ٰ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َّ َ َ ا ِْق
56. İşte bu da önceki
uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
َواِن يَ َر ْوا ايَة ُي ْع ِرضوا َو َيقولوا1 اعة َوانش َّق الق َم ُر ت الس ِ ت َب
َ ُّ ُ ُ َ َٓ ْ َ ُٓ َ َّ َ ُ َّ َ َ ٌّ َ ْ ُ ٌ ْ
57. Yaklaşan, yaklaştı! 3 اءه ْم َوك ا ْم ٍر ُم ْس َتقِ ٌّر وكذبوا واتبعوا اهو2 سِحر مست ِمر
58. Onu Allah’tan başka ْ
َِك َم ٌة بَال َِغ ٌة َفما ۙ ٌ َ َْ ُ َ ٓ َ ْ َ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ َ َ
açığa çıkaracak yoktur. ِ
ح4 ولقد جاءهم مِن النباء ماف۪يهِ مزدجر
59. Şimdi siz bu söze mi
ُ ُ ْ َ ٰ ِ َّ ُ ْ َ َ ْ َ ْۢ ُ ْ َ َّ َ َ َ ۙ ُ ُ ُّ ْ ُ
şaşırıyorsunuz? 6ۙ شٔ ن ٍر ٍ فتول عنهم يوم يدع ادلاع ا ِل5 تغ ِن انلذر
60. Gülüyorsunuz da ağla-
mıyorsunuz!
61. Ve siz habersiz oyalan-
maktasınız! 2. Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve:
62. Haydi Allah’a secde Eskiden beri devam ede gelen bir büyüdür, derler.
edip O’na kulluk edin! 3. Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Hâlbuki her
işin bir durma yeri vardır.
4. Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli
haberler gelmiştir.
54 - KAMER SÛRESİ 5. Bunlar gayesine ulaşan birer hikmettir. Fakat pey-
Bismillâhirrahmânirrahîm gamberlerin uyarıları fayda vermiyor!
1. Kıyamet yaklaştı ve ay 6. Çağıranın görülmemiş, tanınmamış bir şeye çağırdığı
yarıldı! gün, sen de çağrıya uymayanlardan yüz çevir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
528 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
َْ َ ُ
27. CÜZ ورةُ الق َم ِر س 528 KAMER SÛRESİ miş bir işin olması için birleş-
mişti.
َ ُ َ ْ ُ ُ َ ِ َّ َ َ ْ ُ
miye bindirdik.
ت ْ َ َك َّذب8 س ٌ ِ ون ٰه َذا يَ ْو ٌم َع مه ِطع۪ني ا ِل ادلاعۜ يقول الكف ِر 14. İnkâr edenlere karşı bir
mükâfat olmak üzere gemi,
َ ُ ْ ٌ ْ َ ُ َ َ َ َّ َ َ ٍ ُ ُ ْ َ ْ ُ َ ْ َ
ف َد َع9 وح فكذبُوا عبْ َدنا َوقالوا م ُنون َوازد ِج َر
gözümüzün önünde akıp gidi-
قبلهم قوم ن yordu.
ْ َ ح َنٓا اَب ْ َو ْ َ َ َ ْ َ ْ َ ٌ ُ ْ َ ّ َ ُ ٓ َّ َ
11 ۘالس َٓماءِ ب ِ َٓما ٍء ُمن َه ِم ٍر َّ اب 15. Andolsun ki onu bir ib-
ففت10 ر ِ ربه ا ۪ن مغلوب فانت ret dersi olarak geride bırak-
ُحلْ َناه ٰ ٓ َ ُ ٓ َ ْ َ َ ْ َ ً ُ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َّ َ َ
tık, ibret alan yok mudur?
َ َ َو12 ع ا َ ْمر قَ ْد قُد َِر وفجرنا الرض عيونا فاتلق الماء
ۚ ٍ
16. Benim azabım ve uyarı-
larım nasılmış?
َ َ ً َتْري با َ ْع ُين ِ َناۚ َج َٓز13 ۙاح َو ُدُس َ ْ ات اَل َ َٰ
اء ل َِم ْن كان ِ ۪ ٍ ٍ و ِ ذ ع 17. Andolsun biz Kur’an’ı
öğüt almak için kolaylaştırdık.
َ َ َ َ َ ْ َ ً ٰ َٓ ْ َ ْ َ َ ُ
فكيْف كان15 َولقد ت َرك َناها ايَة ف َهل م ِْن ُم َّدك ٍِر14 كفِ َر
Düşünüp öğüt alan yok mu-
dur?
ْ َ ْ ّ َ ٰ ُ ْ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ُُ َ َ
17 سنا الق ْران ل ِلِك ِر ف َهل م ِْن ُم َّدك ٍِر ولقد ي16 ِعذا۪ب َونذر
18. Âd kavmi de yalanladı:
ama azabım ve uyarılarım
nasıl oldu? Görsünler bakalım!
ً ا ِنَّٓا ا َ ْر َسلْ َنا َعلَيْه ْم ريا18 ت َع ٌد فَ َكيَْف َك َن َع َذاب َونُ ُذر ْ ََك َّذب
ِ
19. Biz onların üstüne,
۪ ِ ۪ uğursuzluğu devamlı bir gün-
ُ ج
از َ اس َكَنَّهُ ْم ا َ ْع َ َّ ُ ْ َت19 ۙ صا يف يَ ْو ِم َنْس ُم ْس َتم ّر ً َ ص ْ َ de dondurucu bir rüzgâr gön-
ۙ نع انل ِ ٍِ ٍ ۪ derdik.
َ ٰ ُ ْ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ُُ َ َ َ َ َ َ َْ َْ
سنا الق ْران ولقد ي21 ِ فكيْف كن َعذا۪ب َونذر20 ن ٍل ُمنقعِ ٍر
20. O rüzgâr, insanları, sö-
külmüş hurma kütükleri gibi
yere seriyordu.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 529
28. Onlara, suyun araların- 27. CÜZ شون ِالزء السابِع والع KAMER SÛRESİ
da paylaştırıldığını haber ver;
ُّ ُ ْ ُ َ ْ َ ٌ َ ْ َ ٓ َ ْ َّ َ ْ ُ ْ ّ َ َ
Her içene düşen miktar hazır
kılınmıştır. َ َ
ف َناد ْوا28 ض ٌ َ شب ُمْ َت ْ ِ ك ونبِئهم ان الماء ق ِسمة بينه ۚم
29. Bir arkadaşlarını çağır- ٍ
ْ َ ٓ َّ ُُ َ َ َ َ َ َ َ َ ٰ َ
ا ِنا ا ْر َسل َنا30 ِ فكيْف كن َعذا۪ب َونذر29 صاح َِب ُه ْم ف َت َعاطى ف َعق َر َ
dılar, o da cüret gösterip kılıcı-
nı çekerek deveyi kesti.
َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ْ َ ُ ََ ً َ
ولقد ي31 َعليْ ِه ْم َصيْ َحة َواح َِدةً فكنوا ك َهش۪ي ِم ال ُم ْح َت ِظ ِر
30. Bu azgınlara uyarılarım
ve azâbım nasıl oldu? سنا
ٓ َّ ُ ُ ُ ْ َ ْ َ َّ َ َّ الْ ُق ْرا ٰ َن ل ِّل ِْكر َف َه ْل م ِْن ُم
31. Biz onların üzerlerine
korkunç bir ses gönderdik,
hayvan ağılına konan kuru ot ا ِنا33 ِوط بِانلُّذر ٍ ل م و ق ت ب ذ ك 32 ِر
ٍ ك د ِ
gibi oluverdiler.
ْ ن ِْع َم ًة مِن34 ۙ اه ْم ب َس َحر َ
ُ َ ْ َّ ۜ ُ َ ٰ ٓ َّ ً َ ْ ْ َ َ َْ َ َْ
32. Andolsun biz Kur’an’ı, ٍ ِ وط نين ٍ اصبا ا ِل ال ل ِ ارسلنا علي ِهم ح
ار ْوا َ َولَ َق ْد اَن ْ َذ َر ُه ْم َبطْ َشَ َنا َف َت َم35 عِنْدِنَ ۜا َك ٰذل َِك َنْزي َم ْن َش َك َر
anlaşılıp öğüt alınması için
۪
kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt
alan yok mudur?
ُ َُ ْ َ َ َ َ َ ُ ََ ُ
َولق ْد َر َاودوهُ ع ْن ضيْفِه۪ فط َم ْس َنٓا اع ُي َن ُه ْم فذوقوا36 ِبِانلُّذر
33. Lût’un kavmi de uyarıcı
peygamberleri yalanladı.
ُ َُ ٌ َرةً َع َذ ْ ُ ْ ُ َ َّ َ ْ َ َ َ ُُ َ
فذوقوا38 ۚاب ُم ْس َتقِ ٌّر ولقد صبحهم ب37 َِعذا۪ب َونذر
34. 35. Biz de üstlerine taş
gönderdik. Ancak Lût ailesi
ْ َ ْ ّ َ ٰ ُ ْ َ ْ َّ َ ْ َ َ َ ُُ َ َ
müstesna; katımızdan bir ni-
met olarak onları seher vak-
tinde kurtardık. Biz şükredeni 40 سنا الق ْران ل ِلِك ِر ف َهل م ِْن ُم َّدك ٍِ۟ر ولقد ي39 ِعذا۪ب َونذر
ُ َْ َ ََ ُّ ٰ َّ َ ُ َ َ َ ٰ َ َٓ ْ َ َ َ
كذبُوا بِايَات َِنا ك َِها فاخذناه ْم41 ۚاء ال ف ِْرع ْون انلُّذ ُر
böyle mükâfatlandırırız.
36. Andolsun ki, Lût onları ولقد ج
ُ َ ْ َ ُ ٰٓ ُ ُ ُ َّ ُ َ ْ َ َ ْ َ
bizim şiddetli azabımızla uyar-
ي م ِْن ا ۬ولئ ِ ْم ام ل ْم ٌ ْ ك ْم َخ اكفار42 يز ُمق َتد ٍِر ٍ ۪ اخذ
ز ع
dı. Fakat onlar ikazlarda kuş-
kuya düştüler.
َْ َ ُ
27. CÜZ ورةُ الق َم ِر س530 RAHMAN SÛRESİ
ُشٔ َف َعلُوه ْ َ ُّ ُ َ
ل ك و 51 ر ك ِ
َّ ْم َف َه ْل م ِْن ُم
د
ُ َ ََْ
اشياع
ٍ ٍ
َ ا َِّن ال ْ ُم َّتق53 ط ٌر َ َ ْ ُ ََ
Bismillâhirrahmânirrahîm
۪ني ي مست ب ك و ۪ي غ صَ ك ُّل ُ َ
و 52 ر ُ الز
ب ُّ يف
ٍ ۪ ٍ ِ ِ 1. 2. 3. 4. Rahmân olan
ْ َ َْ ْ ََْ َ َّ َ
55 ۪يك ُمق َت ِد ٍر ِ ۪يف مقع ِد54ۙ ات َون َه ٍر
Allah Kur’an’ı öğretti. İnsanı
ٍ صد ٍق عِند مل ٍ ۪يف جن yarattı. Ona beyanı öğretti.
ٌ َ ٌ ّ ْ َّ ُورة
َم َدن َِّية الرح ٰ ُس ِن َورةُ َّالر ْحٰن ََمم ّككَِّي ٌَِّية اَة ْو َم َدن َِّي ٌة ا ْو َ ُس 5. Güneş ve ay bir hesaba
göre hareket eder.
ِ
ً َٰ َ -ُ RAHMÂN ًْ ََ ٰ َ ُ ْ َ َ َ َ SÛRESİ َ َ َ َو
انِه ثم ٍان وسبعونَوايسةبعون َ ِ َو
55
اية ٍ ثم ه 6. Bitkiler ve ağaçlar secde
ederler.
َّ ح ٰمن ْ َّ ّٰ
الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر 7. Göğü Allah yükseltti ve
َ ْ َّ َ َ ْ ْ َ َ َ ۜ َ ٰ ْ ُ ْ َ َّ َ ُ ٰ ْ َّ َ
4 َعل َم ُه الَ َيان3ۙسان
mîzanı da O, koydu.
خلق الِن2 علم القران1ۙالرحن ح ِْز ٌب 8. Sakın tartıda haksızlık
َ لش ْمُس َوالْ َق َم ُر بُ ْس َّ َ
3
َ الش َج ُر ي َ ْس ُج َّ َ ُ ْ َّ َ
6 ان د و م ج انل و 5 ان ب ا
etmeyin!
ِ ٍۖ ِ
َ ا َ َّل َتطْ َغ ْوا يف الْم7 ۙان َ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َٓ َّ َ
9. Tartıyı doğru yapın, tera-
8 ان ِ ۪ي ِ والسماء رفعها ووضع الم۪ي zide eksiklik yapmayın.
ِ َ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ َّ َ ٌ َ َ َ ۙ ِ ََْ َ َ َ َ
11 ف۪يها فاكِهة وانلخل ذات الكمام10 وضعها ل ِنام ۖ
11. Orada meyveler ve sal-
ْ َ
kımlı hurma ağaçları vardır.
ُ َٓ ٰ َ َ ُ َ ْ َّ َ ْ ال ُّب ُذوالْ َع
فبِا ِّي الءِ َر ّبِ َما12 ان ۚ ح ي الر و ف ِ ص َ و 12. Yapraklı daneler ve
َ َ َّ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َ َ َ ِّذب َ ُ
hoş kokulu bitkiler vardır.
َوخل َق14ۙ ِال كلفخار ٍ ص ل ص ِن م ان س نِ ل ا ق ل خ 13 ان
ِ ت 13. Rabbinizin nimetlerin-
َ ِّذب َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ َ ْ َان م ِْن م َّ ٓ َ ْ den hangisini inkâr ediyorsu-
16 ان ِ ت ا م ِ ب ر ءل ا ي ِ ِ ٍۚ ا ب ف 15 ر ا ن ِن م ج ٍ ِ ار ال nuz?
14. Allah; insanı, pişmiş
çamura benzeyen bir balçık-
tan yarattı.
50. Bizim buyruğumuz, ancak bir göz açıp kapanana ka-
15. Cinleri de halis ateşten
dar bir tek andır.
yarattı.
51. Andolsun biz, küfür ve inkârda sizin benzerlerinizi
16. Rabbinizin nimetlerin-
hep helâk ettik; düşünüp ibret alan yok mudur?
den hangisini inkâr ediyorsu-
52. Yaptıkları her şey kitaplarda mevcuttur. nuz?
53. Küçük büyük her şey satır, satır yazılmıştır.
54. Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarla-
rındadır.
55. Güçlü ve Yüce Allah’ın huzurunda, hak meclisindedirler.
KUR’AN-I KERİM MEALİ 531
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 531
17. O, iki doğunun ve iki 27. CÜZ شون ِالزء السابِع والع RAHMAN SÛRESİ
batının Rabbidir.
18. Rabbinizin hangi ni- َ ّذِب َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُّ َ َ ْ َ ْ َ ْ ُّ َ
metlerini inkâr ediyorsunuz? 18 ان ِ ت ا م ِ ب ر ء ل ا ي ا ب ف 17
ِ ِ ۚ ِ ني ورب المغ ِرب
ني ِ شق ِ رب الم
19. İki denizi birbirine ka-
فبِا ِّي20 ان
َ َ َ
ي غ ْ بَيْ َن ُه َما بَ ْر َز ٌخ َل َيب19 ۙح َريْن يَلْ َتق َيان ْ ََم َر َج ْال
vuşmak üzere salıvermiştir. ِۚ ِ ِ ِ ِ
20. Aralarında bir engel ْ
ُ َ ْ َ َ ُ ُ ْ ُّ َ ُ ْ ُ ُ ْ َ َ ّذِب َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ
vardır, birbirine geçip karış- 22 ان ۚ ج ر م ال و ؤ
۬ ل ؤ الل ام ه ِنم ج ر ي 21 ان
ِ الء ربِما ت
mıyorlar.
ْ َْ ُ ٰ َ ْ ُ ْ َ َْ ُ َ َ َ ّ َ ُ َ ُ ّ َ َٓ ٰ ّ َ َ
21. Rabbinizin nimetlerin- ول الوارِ المنشات ِيف الح ِر23 ان ِ فبِا ِي الءِ ربِما تذِب
den hangisini inkâr ediyorsu-
َك َم ْن َعلَيْها ُّ ُ َ ّ َ ُ َ ُ ّ َ َٓ ٰ ّ َ َ َ ْ َْ َ
nuz? 25 ان ِ۟ فبِا ِي الءِ ربِما تذِب24 ۚكلعم ِ
َٓ ٰ َ َ ْ ْ َ َ ْ ُ َ َّ ُْ َ ََْٰ َ
ِ فبِا ِّي الء27 ۚ ِل َوالِك َر ِام
22. İkisinden de inci ve
mercan çıkar. ويبق وجه ربِك ذو ال26 ان ٍۚ ف
َّ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ َ َُُ َْ َ ّذِب َ ُ َ ُ َّ
ض ك يَ ْو ٍم ِ يسـٔله م ْن ِيف السمو28 ان
23. Rabbinizin nimetlerin-
den hangisini inkâr ediyorsu- ِۜ ات والر ِ ربِما ت
ُ َ ُ ْ َ ّذِب َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ ْ َ َُ
nuz?
24. Denizde uzun dağ- َس َنف ُرغ ل ْم30 ان ِ ت ام ِ ب ر ء ل ا ي
ِ ِ ا ب ف 29 ن
ۚ ٍ هو ۪يف شا
lar gibi yükselen gemiler de ْ َ َ ْ َ َ َ ّذِب َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ َ َ َّ َ ُّ َ
O’nundur. ال ِّن ِ ش ع م ا ي 32 انِ ت ا م ِ ب ر ء ل ا ي ِ ِ ا ب ف 31 ن
ِۚ ايه ال
25. O halde, Rabbinizin
َْ َ َْ ْ ُ َُْ ْ َ ْ ُْ َ َ ْ ْ ْ َ
nimetlerinden hangisini inkâr ات َوال ْرِض ِ َ
و ٰ
م السَّ
ِ ار ط ق ا ِن م وا ذ ف ن ت ن ا م ت ع ط ت اس ِن
ِ ِ والِن
ا س
ّ َ ُ َ ُ ّ َ َٓ ٰ ّ َ َ َ ْ ُ َّ َ ُ ُ ْ َ َ ُ ُ ْ َ
ediyorsunuz?
َ
26. Yeryüzünde bulunan 34ان ِ فبِا ِيالءربِماتذِب33ان ِ ۚ ٍ فانفذۜوالتنفذونا ِلبِسلط
َ ِ اظ م ِْن نَار َو ُنَاٌس فَ َ تَنْ َت ٌ َ ُ َ ُ َْ َ ُ َُْ
her canlı yok olacak;
َ َ
27. Ancak azamet ve ikram فبِا ِّي35 ان ِۚ ر ٍ يرسل عليكما شو
َّ َ ْ َ َ َ ّ َ ُ َ ُ ّ َ َٓ ٰ
sahibi Rabbinin Zâtı bâki ka-
ًت َو ْر َدة ْ َاء فَ َكن ُ الس َٓم َّ ت ِ فا ِذا انشق36 ان ِ الءِ ربِما تذِب
lacak.
َ َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ
28. Rabbinizin hangi ni-
ُ َ َ ّذِب َ ّ َ
metlerini inkâr ediyorsunuz?
ف َي ْو َمئ ٍِذ ل ي ُ ْس َـٔل38 ان ِ ت ا م ِ ب ر ء ل ا يِ ِ ا ب ف 37 ان
ِۚ كدل
ِه
َ ّذِبَ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ ۚ ٌّ َٓ َ َ ٌ ْ ٓ ْ َ ْ َ
29. Göklerde ve yerde bu-
lunan herkes, O’ndan ister.
O, her an yaratma halindedir.
40 ان ِ فبِا ِي الء ربِما ت39 عن ذنبِه۪ ا ِنس ول جان
30. O halde, Rabbinizin ni-
metlerinden hangisini yalanlı-
yorsunuz? sultan olmaksızın geçemezsiniz.
31. Ey insan ve cin! Sizin 34. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
de hesabınızı ele alacağız. 35. Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir de birbi-
32. Rabbinizin nimetlerin- rinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.
den hangisini inkâr ediyorsu- 36. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
nuz?
37. Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gülün
33. Ey cin ve insan top- kırmızılığında olduğu zaman…
lulukları! Göklerin ve yerin
çerçevesinden geçmeye gü- 38. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
cünüz yetiyorsa geçin. Bir 39. İşte o gün insana da cine de günahı sorulmaz.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
40. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
532 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ْ َّ ُ َ ُ 532
27. CÜZ الرح ٰ ِن سورة RAHMAN SÛRESİ 48. İki cennet de çeşit çeşit
ağaçlarla doludur.
َ َْْ َ ُ َ ْ َ ُ ٰ َ ْ ُي ْع َرُف ال ْ ُم
41 ۚيه ْم ف ُيؤخذ بِانلَّ َواص۪ى والقدام ج ِر ُمون بِس۪يم
49. Rabbinizin nimetlerinden
ِ hangisini inkâr ediyorsunuz?
ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ َْ َْ َ َ َّ َ ُ
sunuz?
َما فبِا ِي الء ر ِب50 ان َ
ِۚ ان ت ِري ِ ف۪ي ِهما عين49 ان ِ تذِب 54. Hepsi de, örtüleri at-
َٓ ٰ َ َ َ ْ َ َ َ ّ ُ ف۪يه َما م ِْن51 ّذِبَان
lastan döşemelere yaslanır-
ُ َ ُ
فبِا ِّي الءِ َر ّبِ َما52 ان ِۚ ك فاكِه ٍة زوج ِ ِ ِ ت lar. İki cennetin de devşirilen
meyvesi yakındır.
َ ْ َع فُ ُرٍش َب َطٓائ ُِن َها م ِْن ا ِْس ٰ َ َ َّ ُ َ ّذِبَ ُ
ب ٍۜق َو َج َنا ك ۪ـٔني ِ مت53 ان ِ ت 55. Rabbinizin nimetlerinden
hangisini inkâr ediyorsunuz?
ُ اص َ ِ َ ف۪يه َّن ق55 ّذِبَان َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ َ ْ َ َّ َ ْ
ات ت ا م ب ر ء ل ا ي ا ب ف 54 ان
ۚ ٍ نيد ِ الن
56. Oralarda gözlerini yal-
ِ ِ ِ ِ ِ nız eşlerine çevirmiş dilberler
ُ َٓ ٰ َ َ ٌّ َ َ َ ْ ْ ْ َ ْ َّ
فبِا ِّي الءِ َر ّبِ َما56ۚ ف ل ْم َيط ِمث ُه َّن ا ِنٌس قبْل ُه ْم َول جَٓان
vardır, bunlardan önce onla-
ۙ ِ الطر ra ne insan ne de cin dokun-
ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُ ُ َ ْ َّ ُ َّ َ َ َّ َ ُ
muştur.
َما فبِا ِي الء ر ِب58ۚ كنهن الاقوت والمرجان57 ان ِۚ تذِب 57. Rabbinizin nimetlerinden
َٓ ٰ ّ َ َ ُ َ ْ ْ َّ ْ ُ َٓ َ ْ َ َّ َ ُ
hangisini inkâr ediyorsunuz?
ِ فبِا ِي الء60 ۚ ان ا ِل الِحسان َ ْ
ِ هل جزاء الِحس59 ان ِ تذِب 58. Sanki onlar yakut ve
َٓ ٰ َ َ
mercandırlar.
ُ
فبِا ِّي الءِ َر ّبِ َما62ۚ ان َ َوم ِْن ُدونِه َما َج َّن61 ّذِبَان
ت
َ ُ َ ُ َّ
ربِما ت
ِ ِ ِ 59. Öyleyken Rabbinizin han-
َ ّ َ ُ ُ ّ َٓ ٰ َ َ
gi nimetlerini inkâr ediyorsunuz?
َ امَّ ُم ْد َٓه63 ۙ ّذِبَان َ ُ
65 ان ِۚ فبِا ِّي ال ِء َربِ َما تذِب64 ۚ ان ِ ت ِ ت 60. İyiliğin karşılığı iyilikten
َ ُ َ ُ ّ َ ِ َٓ ٰ ّ َ َ
başka bir şey midir?
67 ان َ ّذِب فبِا ِي الء ربِما ت66 ۚ ان َ َ َّ َ ف۪يه َما َعيْ َن
ِۚ ِ ان نضاخت ِ ِ 61. Öyleyken Rabbinizin han-
gi nimetlerini inkâr ediyorsunuz?
62. Bu ikisinden başka iki
cennet daha vardır.
41. Suçlular, simalarından tanınır, alınlarından ve ayak-
63. Rabbinizin nimetlerinden
larından yakalanırlar.
hangisini inkâr ediyorsunuz?
42. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz?
64. Bu cennetler koyu ye-
43. İşte bu, suçluların yalanladıkları cehennemdir. şildirler.
44. Onlar, cehennemle kaynar su arasında dolaşır du- 65. Rabbinizin nimetlerinden
rurlar. hangisini inkâr ediyorsunuz?
45. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz? 66. İkisinde de durmadan
46. Rabbinin makamında durmaktan korkan kimselere fışkıran iki kaynak vardır.
iki cennet vardır. 67. Rabbinizin nimetlerinden
47. Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz? hangisini inkâr ediyorsunuz?
KUR’AN-I KERİM MEALİ 533
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 533
68. İkisinde de her tür mey- 27. CÜZ شون ِالزء السابِع والع VÂKIA SÛRESİ
ْ َُ ُ
27. CÜZ ِورة ال َواق َِعة س534 VÂKIA SÛRESİ 27. Sağdakiler, ne mutlu o
sağdakilere!
ْ َ َ َََ ْ َ َ ُ َّ َ ُ ٌ َ ْ ْ ْ َ َ ُ ُ َ
يق َوكٍس َك 28. Dikensiz kirazlar
ار
۪ ب او ابٍ و اِ ب 17 ۙ ون يطوف علي ِهم وِدلان مل 29. Meyveleri tıklım, tıklım
َ َ ُ ْ ُ َ َ َ ْ َ َ ُ َّ َ ُ َ ۙ َ ْ
َوفاك َِه ٍة م َِّما19 ۙنفون
dizili muz ağaçları,
ِ ليصدعون عنها ول ي18 ۪ني ٍ مِن مع 30. Yayılmış gölgeler,
َََْ ٌ ور ع ٌ َو ُح21 ۜون َ ُ َ ْ َ َّ ْ َ ْ َ َ ۙ َ ُ َّ َ َ َ 31. Çağlayarak akan sular,
كمثا ِل22۪ۙني ي مِما يشته ٍ ول ِم ط20 يتخيون 32. Pek çok meyve arasın-
َون ف۪يها َ ُ َ ْ َ َ َ ُ َ ْ َ ُ َ َ ً َٓ َ ُ ْ َ ْ ُ ْ ُّ da,
ليسمع24 جزاء بِما كنوا يعملون23ۚ ون ِ اللؤلؤ۬ ِ المكن 33. Tükenmeyen ve ya-
َ ْ َ
َ ل ْص ً ُع ُر ًبا اَت ْ َراب36 ۙارا
ً َ ْ َ َّ ُ َ ْ َ َ َ
38. Amel defteri sağ tara-
38۟ ۪ني ِۜ م ال ابِ ح ِ 37 ۙ ا فجعلناهن اب fından verilenler içindir.
ّ ُ َ ْ َ َ َ ٰ ْ َ ٌ َّ ُ َ َ َّ َ ْ َ ٌ َّ ُ
39. Birçoğu önceki ümmet-
ال مَٓاِۙ الش َم
ِ واصحاب40 ۜ وثلة مِن الخ ِ۪رين39 ۙثلة مِن الول۪ني
lerdendir.
40. Birçoğu da sonrakiler-
َْ ّ
43 ۙ َوظ ٍِل م ِْن ي ُمو ٍم42 ۪ۙي
ََ ُ َ َ ِ ّ ابُ حَ ا َ ْص
ٍ ۪يف سمو ٍم وح41 ۜالشما ِل
dendir.
41. Vay! Defteri sol tarafın-
ُ َ َ تف َ ْ ُ َ ٰ َ ْ َ ُ َ ْ ُ َّ َ ََ َ َ
َوكنوا45 ۚني
dan verilenlere!
۪ ا ِنهم كنوا قبل ذل ِك م44 ي ٍ لبارِ ٍد ولك ۪ر 42. İçlerine işleyen bir ateş
ُ ْ َ َ َ ُ ُ ُ َ ْ ْ ْ َ َ َ ُّ ُ
َوكنوا َيقولون ائ ِذامِت َنا َوك َّنا46 ث ال َعظ۪ي ِۚم
ve kaynar su içinde,
ِ رون ع ال ِن ِ ي 43. Kapkara dumandan bir
َّ ْ ُ َ ُ َْ َُ ٰ َ َ ُ َ َّ َ ُ
قل ا ِن48 ا َوابَٓاؤ۬نا ال َّولون47 ۙت َرابًا َوعِظامًا َءا ِنا ل َمبْ ُعوثون
gölge altındadırlar;
44. Ne serindir, ne de
ُ
50 ات يَ ْو ٍم َم ْعلو ٍم
َ ٰ َ ُ ْ َ
ِ ل َمج ُموعون ا ِل م۪يق49 ۙين َ ۪ني َو ْالٰخِر
َ ال َّولَْ hoştur.
۪ 45. Çünkü onlar bundan
önce varlık içinde sefâhate
dalmışlardı.
46. Büyük günahı işlemek-
17. Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar. te direnir dururlardı.
18. Maîn’den doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle. 47. Ve diyorlardı ki: “Biz öl-
dükten, toprak ve kemik yığı-
19. Ki bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları gi- nı haline geldikten sonra, biz
derilir. mi bir daha diriltileceğiz?
20. Beğendikleri meyveler, 48. Önceki atalarımız da mı?”
21. Canlarının çektiği kuş etleri, 49. De ki: Hem öncekiler
22. 23. Saklı inciler gibi, iri gözlü hûriler, hem de sonrakiler,
24. Yaptıklarına karşılık olarak verilir. 50. Belli bir günün belli
vaktinde mutlaka toplanacak-
25. Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
lardır!
26. Duydukları söz, yalnız «selâm, selâm» dır. KUR’AN-I KERİM MEALİ 535
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 535
51. Sonra siz ey sapıklar, 27. CÜZ شون ِالزء السابِع والع VÂKIA SÛRESİ
yalancılar!
َ َش َ ُ ٰ َ َ ّ َ ْ َ ُّ ٓ َّ َ ُ َّ ُ
لكِ ون م ِْن51ۙ ث َّم ا ِن ْم ايُّهَا الضالون ال ُمكذِبُون
52. Elbette bir ağaçtan,
zakkum ağacından yiyecek- ج ٍر
ََ َ َ َ َ ُ ْ ْ َ ُ َ ُّ َ ْ
ِعليْه فشارِ ُبون53 ۚ فمَال ِ۫ؤن مِن َها الُطون51 ۙوم
siniz.
53. Karınlarınızı hep on- ٍ مِن زق
dan dolduracaksınız. ّ ٰه َذا نُ ُزل ُ ُه ْم يَ ْو َم55 ش َب الْهيم َ ُ َ َ
ْ ُ ون َ ْ َ
54. Üstüne de kaynar su-
56۪ۜين
ِ ادل ِ
ۜ ۪ بِ ار ش ف 54ۚ ۪يم
ِ م ال مِن
َ ُ َ ََ َ ُ ُ َ ََ ُ َْ َ َْ
58 ۜ اف َرا ْي ُت ْم مَا ت ْم ُنون57۟ ن ُن خلق َناك ْم فل ْول ت َص ّدِقون
dan içeceksiniz.
55. Susamış develerin
ُ َ ْ َ َ ْ َّ َ ُ ْ َ َ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ ُ ٓ َ ُ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َ
َ ُم ال ْ َم ْو
ت نن قدرنا بين59 ءانتم تلقونه ام نن الال ِقون
suya saldırışı gibi içeceksiniz.
ُ َ ْ ُ َ ْ ُ َ َ ْ َ َ ّ َ ُ ْ َ ٰٓ َ ۙ َ ُ ْ َ ُ ْ َ َ َ
56. İşte ceza gününde on-
lara sunulacak ziyafet budur! ْم ع ان نبدِل امثالم وننشِ ئ60 وما نن بِمسبوق۪ني
57. Sizi biz yarattık. Tasdik
َ َ َ ٰ ُ ْ َ َ ْ َّ َ ْ ََ َ ََْ َ
etmeniz gerekmez mi? َولقد عل ِْم ُت ُم النشاة ال۫ول فل ْول61 ۪يف مَالتعل ُمون
َْ َْ َ َ َْ َ ُ َْ َ ََ َ َّ َ َ
َءان ُت ْم ت ْز َر ُعون ٓ ُه ام ن ُن63 ۜ اف َرا ْي ُت ْم مَا ت ُرثون62 تذك ُرون
58. Söyleyin öyleyse, dök-
mekte olduğunuz meni nedir?
َ َّ َ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ُ َٓ َ ْ َ َ
65 ل َعل َناهُ ُحطامًا فظل ُت ْم تفك ُهون لو نشاء64 الزارِ ُعون َّ
59. Onu siz mi yaratıyorsu-
nuz yoksa yaratan biz miyiz?
60. Aranızda ölümü takdir َّ َ ٓ َ ْ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ ُ ْ َ ْ َ ۙ َ ُ َ ْ ُ َ َّ
eden biziz. Ve biz, önüne ge- اء ال۪ي افرايتم الم67 ومون بل نن مر66 ا ِنا لمغرمون
ُ َٓ ل َ ْونَش69ونَ ُ ْ ُ ْ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ُ ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ُ ْ َ َ َۜ ُ َ ْ َ
çilebileceklerden değiliz.
61. Böylece sizin yerini- اء نل
ِ ءانتمانزتلموهمِنالمز ِنامننالم68تشبون
ze benzerlerinizi getirelim ve
َ ُ ُ َّ َ َّ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ْ َ َ ً َ ُ ُ َ ْ َ َ
sizi bilmediğiniz bir yaratılışla 71ۜورون افرايتم انلار اتل۪ى ت70 جعلناه اجاجا فلول تشكرون
َ ْ َْ َ ُ ْ ْ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ ُْ َ ْ َ ْ ََُْ
tekrar var edelim diye.
62. Andolsun, ilk yaratılışı ن ُن َج َعل َناها72 ج َرتهَٓا ام ن ُن ال ُمنشِ ۫ؤن ءانتم انشاتم ش
bildiniz. Düşünüp ibret alma- ٌ ْ
ْ َ َ ُْْ ً َََ ً َْ
ْ فَ َس ّب ْح ب73 ين
74 اس ِم َر ّبِك ال َعظ۪ي ِ۟م ۚ تذك َِرة ومتاع ل ِلمق ۪و
حِزب
nız gerekmez mi? 4 ِ ِ
63. Şimdi bana, ektiğinizi
ٌ ون َعظ َ ُ َ ْ َ ْ َ ٌ َ َ َ ُ َّ َ ۙ ِ ُ ُّ ْ ُ َٓ َ
haber verin. 76 ۪ۙيم واِنه لقسم لو تعلم75 ف اقس ُِم ب ِ َم َواق ِعِ انلجوم
64. Onu siz mi bitiriyorsu-
nuz, yoksa bitiren biz miyiz?
65. Dileseydik onu kuru bir
çöp yapardık da şaşar kalır- 70. Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerek-
dınız. mez mi?
66. «Doğrusu borç altına 71. Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,
girdik.
72. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz
67. Daha doğrusu, biz yok- miyiz?
sul kaldık!»
73. Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda
68. Söyleyin bana şimdi iç- yaptık.
tiğiniz suyu,
74. Öyleyse O, yüce Rabbinin adını tesbih et.
69. Buluttan onu siz mi in-
75. Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,
dirdiniz, yoksa indiren biz mi-
yiz? 76. Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.
H. GÂLİP HASAN KUŞÇUOĞLU
536 Kâdirî, Rufâi, Üveysî, Gâlibî Piri
ANA SAYFAYA DÖN
ْ َُ ُ
27. CÜZ ِورة ال َواق َِعة س536 HADÎD SÛRESİ 85. Biz ona sizden daha
yakınız, ama göremezsiniz.
َ َ ْ َّ َ ُ يف ك َِتاب َم ْك77 ۙيم ٌ ا ِنَّ ُه لَ ُق ْرا ٰ ٌن َكر
79 ۜ ل َي َم ُّس ُٓه ا ِل ال ُمط َّه ُرون78 ۙون
86. Mademki ceza görme-
ٍ ن ٍ ۪ ۪ yecekmişsiniz,
َ ُ َْ َ ْ َْ ْ َ ٰ ََ َ َ َْ ّ َ ْ ٌ ْ َ
َوت َعلون81۪ۙيث ان ُت ْم ُمده ُِنون ِ د َ
ال افبِهذا80 نيل مِن ر ِب العالم۪ني ۪ ت
87. Onu geri çevirsenize,
şayet iddianızda doğru ise-
ْ َواَنْ ُتم83 ۙ وم ُْ ت
َ اللْ ُق َ َ َ َ َٓ ْ َ َ َ ّ َ ُ ُ َّ َ ُ َ ْ
ِ فلول ا ِذا بلغ82 رِزق ْم ان ْم تذِبُون
niz!
88. Fakat ölen kişiye gelin-
َ ُ ْ ُ َ ْ ٰ َ ْ ُ ْ ْ َ ُ َ ْ َ ُ ْ َ َ َۙ ُ ُ ْ َ َ
85 رون ِ ن لتب ِ ونن اقرب ا ِلهِ مِنم ول84 ح۪ينئ ٍِذ تنظرون
ce, eğer o rahmete yaklaştırı-
lanlardan ise,
َُ ْ ََ َ ْ ٌ ُ ُ َ ۙ َ ّ َّٓ َ ّ َ ُ ْ َ َ َ ْ َّٓ َ َ
selam olsun!»
وتصل ِية93 ۪ۙي ٍ فنل مِن ح92 واما ا ِن كن مِن المكذِب۪ني الضال۪ني 92. Ama yalanlayıcı sapık-
ْ َ
96 اس ِم َر ّبِك ال َعظ۪ي ِم ْ فَ َس ّب ْح ب95 ا َِّن ٰه َذا ل َ ُه َو َح ُّق ْالَق۪ني94 َجح۪ي
lardan ise,
ِ ِ ِۚ ٍ 93. İşte ona da kaynar su-
َ ِ َو ٌ َّ َ َ َ ْ ُورة
َ ُس dan bir ziyafet vardır!
ه هنِيةَ الد۪ي ِد َم َدن َِّي ٌة َوم ِد
َ ۪يد
ْ َ السد
ِ ُورة ُ 94. Ve onun sonu cehen-
ً ٰ ً ٰ َ ُ ْ ْ SÛRESİ
ش ُون َايَة
ايَة تِْسٌع
َ ٌ ْ
ت ِسع َوو ِع ِعشون
57 - HADÎD neme atılmaktır.
95. Şüphesiz ki bu, kesin
ْ الر
َّ ح ٰمن ّٰ
َّ ِالل
الرح۪ي ِم ﷱ
bir gerçektir.
ِ 96. Öyleyse yüce Rabbinin
ُ ْ ُ َْ ََُ ْ َْ َ َّ َس َّب َح ِ ّٰللِ مَا يف
َ
1 ض وهو الع ۪زيز الك۪يم ۚ ِ ات والر ِ الس ٰم َو
adını tesbih et.
ِ
ٌ َ ْ َ ّ ُ ٰ َ َ ُ َ ُ ُ َ ْ ُ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُ ْ ُ ُ َ
2شٔقد۪ير ٍ ك ِ ۪يتوهوع ۚ ويم ۚ ِ اتوالر
۪ ضي ِ لملكالسمو
ٌ شٔ َعل ْ َ ّ ُ َ ُ َ ُ َ ْ َ ُ َّ َ ُ ٰ ْ َ ُ َّ َ ْ َ ُ
3 ۪يم ٍ هو الول والخِر والظاهِر والاطِنۚ وهو بِ ِل 57 - HADÎD SÛRESİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Göklerde ve yerde bu-
77. 78. Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan lunan her şey Allah’ı tesbih
değerli bir Kur’an’dır. etmektedirler. O, Azîz’dir,
Hakîm’dir.
79. Ona ancak temizlenenler dokunabilir.
2. Göklerin ve yerin mülkü
80. O, âlemlerin Rabbinden indirilmiş bir kitaptır. O’nundur. O, diriltir, öldürür.
81. Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz? O, her şeye gücü yetendir.
82. Allah’ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakta 3. O, Evvel’dir, Âhir’dir, Zâ-
mı buluyorsunuz? hir’dir, Bâtın’dır. O, her şeyi
83. Hele can boğaza dayandığı zaman, bilendir.
84. O vakit siz bakar durursunuz. KUR’AN-I KERİM MEALİ 537
ANA SAYFAYA DÖN
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 537
4. O, gökleri ve yeri altı 27. CÜZ شون ِالزء السابِع والع HADÎD SÛRESİ
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 539
19. Allah’a ve peygamber- 27. CÜZ شون ِالزء السابِع والع HADÎD SÛRESİ
ُره ُ ُ ْالل َم ْن َين ُ ّٰ اس َو ِلَ ْعلَ َم ِ ۪يد َو َم َناف ُِع ل َِّلنٌ بَاٌْس َشد
bir şefkat ve merhamet koy-
duk. Uydurdukları ruhbanlığa
ً َولَ َق ْد ا َ ْر َسلْ َنا نُوحا25۟ يز ٌ الل قَو ٌّي َعز َ ّٰ َو ُر ُسلَ ُه بالْ َغيْب ا َِّن
gelince, onu biz yazmadık.
ْاب فَ ِمنْ ُهم َ ۪يم َو َج َعلْ َنا يف ُذ ّر َّيتِه َما انلُّ ُب َّوةَ َوالْك َِت
kazanmak için yaptılar. Ama
َ َواِب ْ ٰره
ِ ِ ۪
buna da gereği gibi uyma-
ْع اٰثَارهِم ٰ ٓ َ َ ْ َّ َ َّ ُ َ ُ َ ْ ُْ ٌ ََ َْ ُ
dılar. Biz de onlardan iman
ِ ا ن يفق م ث 26 ون مهت ٍۚد وكث۪ي مِنهم فا ِسق edenlere mükâfatlarını ver-
ْ َ ْ ْ ْ َٰ
dik. İçlerinden çoğu da fâsık-
۪يس اب ْ ِن َم ْر َي َم َواتي َناهُ الِ ۪نيل َو َج َعل َنا َ ب ُر ُسل ِ َنا َو َق َّفيْ َنا بع
ِ ِ
tır.
َ ْ َ َ َ َ ّٰ ْ َ َٓ ْ َّ ْ ْ َ َ َ َ ْ َ َ َ
peygamberine inanın ki
ان اللِ فما رعوها َ
ِ ما كتبناها علي ِهم ا ِل ابتِغاء رِضو O, size rahmetinden iki
ٌ ج َر ُه ْم َو َكث ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ٰ َ َّ َ ْ َ ٰ َ َ َ َ َّ َ
kat versin ve size ışığında
ْ۪ي مِنْ ُهم حق رِعيتِهاۚ فاتينا ال۪ين امنوا مِنهم ا
ۚ
yürüyeceğiniz bir nûr lütfetsin;
ٰ َ ّٰ ُ َّ ُ َ ٰ َ َّ َ ُّ َ َٓ
sizi bağışlasın. Allah, çok
َ ُ َ
۪ ِ الل َوام ُِنوا ب ِ َر ُس
ول يا ايها ال۪ين امنوا اتقوا27 فا ِسقون bağışlayan, çok esirgeyendir.
َ ُ َ ً ُ ْ ُ َ َْ ْ ََ َْ َ ْ َْ ْ ْ ُ ُْ
ورا ت ْمشون
29. Böylece Ehli Kitap bil-
ني مِن رحتِه۪ ويجعل لم ن ِ يؤت ِم كِفل sin ki, Allah’ın lütfu kimsenin
ُ ْ َ َ َ ْ َ َّ َ ُ َ ُ ّٰ َ ْ ُ َ ْ ْ َ َ
tekelinde değildir. Çünkü lutuf
ۙ ٌ
ل ِئ يعلم اهل28 بِه۪ ويغفِر ل ۜم والل غفور رح۪يم َ ٌ tamâmen Allah’ın elindedir
َ ْ َ ْ َّ َ َ ّٰ ْ َ ْ ٔ ْ َ ٰ َ َ ُ ْ َ َّ َ َ ْ
ve onu dilediğine bahşeder.
ش مِن فض ِل اللِ وان الفضل ٍ اب ال يق ِدرون ع ِ الكِت
Allah, büyük lütuf sahibidir.
ْ ْ َ ْ ُ ُ ّٰ َ ُ َٓ َ ْ َ ْ ّٰ
29 الل ذو الفض ِل ال َعظ۪ي ِم ب ِ َي ِد اللِ يُؤت۪يهِ من يشاءۜ و
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 541
28. CÜZ شون ِالزء اثلامِن والع MÜCÂDELE SÛRESİ
ٌ َ َ ٌ ََ َ ُْ ُورة
َ ُس
58 - MÜCÂDELE SÛRESİ هَ ِ َو هن َِّية
َ ادلَةِ َم َدنِ َّية َمو ِد
َ َ ِج َ ُاد ْل ُة
الم ُسورة المج
ً ٰ ً ٰ َ ُ ْ ْ َ َ SÛRESİ
ش ُون ا َيَة
َْ َ َاثْن
ايَة ان َو ِع
58 - MÜCÂDELE
ِ اثنت
Bismillâhirrahmânirrahîm و ِعشون ان
ِ ت
ْ َّ ّٰ
َّ ح ٰمن
1. Kocası hakkında senin- الرح۪ي ِم ِ ﷱ اللِ الر
ّٰ َ ٓ َ ْ َ َ ْ َ َ ُ َ ُ َّ َ َ ُ ّٰ
le tartışan ve Allah’a şikâyet-
َ َْ
te bulunan kadının sözünü ُ ْ َا
ل ْز ُء
28 ِۗقد س ِم َع الل ق ْول اتل۪ى تادِلك ۪يف زو ِجها َوتشتك۪ى ا ِل الل
َ َ َّ َ ٌ َ ٌ َ َ ّٰ َّ َ ُ َ ُ َ َ ُ َ ْ َ ُ ّٰ َ
Allah işitmiştir. Allah, sizin
َ
konuşmanızı işitir. Çünkü ۪ين ُيظاه ُِرون ال1 والل يسمع تاوركم ۜا ا ِن الل سم۪يع بص۪ي
ْ ْم م ِْن ن َِٓسائِه ْم مَا ُه َّن ا ُ َّم َهاتِه ۜ ْم ا ِْن ا ُ َّمه َ ُات ُه ْم ا َِّل ا ّ ٰ ٔل َو َ ْدل َن ُه ۜم
Allah işitendir, bilendir.
ُ ْ
2. İçinizden «Sen ۪ ِ ِ مِن
ٌ الل لَ َع ُف ٌّو َغ ُف ً ون ُمنْ َك ًرا م َِن الْ َق ْول َو ُز
َ ّٰ ورۜا َوا ِ َّن َ ُ ُ َ َ ْ ُ َّ َ
artık bana annem kadar
haramsın!» diyerek 2 ور ِ واِنهم لقول
َ ُ ْ َ َ ُ َ َ َ ُ ُ َ َّ ُ ْ َٓ ْ َ ُ َ ُ َ َّ َ
ير َرق َب ٍة
hanımlarından ayrılanlara
gelince, eşleri hiçbir zaman وال۪ين يظاهِرون مِن ن ِسائ ِ ِهم ثم يعودون ل ِما قالوا فتح ۪ر
anneleri olamaz, Onların
ٌ ون َخب َ ُ َ ْ َ َ ُ ّٰ َ َ ُ َ ُ ْ ُ ٰ ۜ َّ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ْ
anaları ancak kendilerini do- 3ي ۪ مِن قب ِل ان يتماسا ذل ِم توعظون ب ِ ۪هۜ والل بِما تعمل
َ َّ َٓ َ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ َ َ ُ ْ َ ْ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ
اساۚ ف َم ْن
ğuran kadınlardır. Şüphesiz
onlar çirkin ve yalan bir laf ني مِن قب ِل ان يتم ِ يد ف ِصيام شهري ِن متتابِع ِ فمن لم
ّٰ ْ َ ٰ ً ْ َ ّ ُ َْ َ ْ َ َْ َْ
ِ ۪ين ۜا ذل ِك تلِ ُؤم ُِنوا بِاللِ َو َر ُس
söylüyorlar. Kuşkusuz Allah,
affedicidir, bağışlayıcıdır. ۪ۜول لم يست ِطع فا ِطعام سِت۪ني مِسك
َ ُّ ٓ ُ َ َّ َّ ٌ اب اَل ٌ ين َع َذ َ اللِ َول ِلْ َكف ِر ّٰ ُ ُ ُ َ ْ َ
۪ين يَادون
3. Kadınlardan zıhâr ile ay-
rılmak isteyip de sonra söyle- ا ِن ال4 ۪يم ۪ ۜ وت ِلك حدود
diklerinden dönenlerin karıla-
ات َ ٰ ٓ َ ْ َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ ْ َ َّ َ ُ َ َ ُ ُ ُ َ ُ َ َ َ ّٰ
rıyla temas etmeden önce bir ٍ الل ورسول كبِتوا كما كبِت ال۪ين مِن قبل ِ ِهم وقد انزنلا اي
köleyi hürriyete kavuşturma-
الل ج۪يعًا
َ ُ ّٰ ُ ُ ُ َ ْ َ َ ْ َ
يوم يبعثهم5 ۚني ٌ اب ُمه ٌ ين َع َذ َ ات َول ِلْ َكف ِر ََّ
ları gerekir. Size öğütlenen ۪ ۪ ٍۜ بيِن
budur. Allah, yaptıklarınızdan
۟ ٌ َ ٔ ْ َ ّ ُ ٰ َ ُ ّٰ َ ُ ُ َ َ ُ ّٰ ُ ٰ ْ َ ُ َ َ ْ ُ ُ ّ َ ُ َ
haberdardır. 6 ش ش ۪هيد ٍ ك ِ فينبِئهم بِما ع ِملوۜا احصيه الل ونسوهۜ والل ع
4. Buna imkân bulamayan
kimse, temas etmeden önce
aralıksız olarak iki ay oruç
5. Allah’a ve resûlüne karşı gelenler, kendilerinden önce-
tutmalıdır. Buna da gücü yet-
kilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık âyetler
meyen, altmış fakiri doyurur.
indirmişizdir. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır.
Bu, Allah’a ve Resûlüne inan-
manızdan dolayıdır. Bunlar 6. O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını
Allah’ın hükümleridir. Kâfirler kendilerine haber verecektir. Allah onları bir, bir saymıştır.
için acı bir azap vardır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir.
َ َ َ ُ ْ ُ َ ُ 542
28. CÜZ ِجادلة سورة الم MÜCÂDELE SÛRESİ 8. Gizli konuşmaktan me-
nedildikten sonra yine o me-
ُ ُ َْ َالل َي ْعلَ ُم مّٰ َّ َ َ َ ْ َ َ
ض مَا يَون ِۜ ات َو َما ِيف ال ْر َ ٰ َّ َ nedildikleri şeyi yapmaya
ِ و م الس يف ِ ا الم تر ان kalkışarak günah, düşmanlık
َٓ َ ْ ُ ُ َ َ ُ َّ َ ْ َ َ َ ْ ُ ُ َ َ ُ َّ َ ٰ َ ٰ ْ َ ْ ve peygambere karşı gel-
مِن نوى ثلث ٍة ا ِل هو رابِعهم ول خس ٍة ا ِل هو سادِسهم ول mek hususunda gizlice konu-
َ ُ ُ َ َ ُ َّ َ َ ْ َ َٓ َ َ ٰ ْ ٰ ْ َ
ث ا ِل ه َو َم َع ُه ْم ا ْي َن َما كنواۚ ث َّم يُن ّب ِ ُئ ُه ْم
şanları görmedin mi? Onlar
ادن مِن ذل ِك ول اك sana geldikleri zaman seni,
َ ُ َ ُ َ َ َوالْ ُع ْد
azap etmesi gerekmez miy-
الر ُسولِۘ َواِذا جَٓاؤ َ۫ك َح َّي ْو َك بِمَا ل ْم يَ ّيِك ْ َ
َّ ت ِ ان َومع ِص َي ِ و di?” derler. Cehennem onlara
ُ ُ َ ُ ّٰ َ ُ ّ َ ُ َ ْ َ ْ ُ ْ َ ٓ َ ُ ُ َ َ ُ ّٰ
yeter. Oraya gireceklerdir. Ne
الل ب ِ َما نقولۜ َح ْس ُب ُه ْم س ِهم لول يعذِبنا ِ بِهِ اللۙ ويقولون ۪يف انف kötü dönüş yeridir orası!
َٓ ْ َ َ ُ َ ٰ َ َّ َ ُ ْ َ َ ْ َّ َ ْ َّ
cağınız Allah’tan korkun.
ْارهِم ّ ض ب س َ ي ل و وا ن م ا ۪ين ال ن ز ح ل
ِ ان ط ي الش ِنم ى وٰج انل
ِ ِ ِ 10. Gizli konuşmalar şey-
َ يَٓا اَيُّهَا َّال۪ين10 ون َ ُ ْ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ ّٰ َ َ َ ّٰ ْ َّ ً ْ َ
ك المؤمِن ۜ شيـٔا ا ِل بِا ِذ ِن
tandandır. Bu, iman edenleri
ِ اللِ وع اللِ فليتو üzmek içindir. Oysa şeytan,
ْ
ِجالِِس فاف َس ُحوا َيف َسح
ْ َ َ ْم َت َف َّس ُحوا يف ال ْ َم ُ َ َ َ ُٓ َ ٰ
امنوا ا ِذا ق۪يل ل
Allah’ın izni olmadıkça, mü-
ِ minlere hiçbir zarar veremez.
ٰ َ َّ ُ ّٰ َ ْ َ ُ ُ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ ُ َ ُ ّٰ
۪ين ا َم ُنوا
Müminler Allah’a dayanıp gü-
الل ل ۚم واِذا ق۪يل انشوا فانشوا يرفعِ الل ال vensinler.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 543
12. Ey iman edenler! Pey- 28. CÜZ شون ِالزء اثلامِن والع MÜCÂDELE SÛRESİ
ََ َ ُْ َُ ُ
28. CÜZ ِجادلة سورة الم544 HAŞR SÛRESİ
َ ّٰ اد َّ َٓ ْ َ َ ُّ َٓ ُ ٰ ْ ِ ْ َ ْ َ ّٰ َ ُ ْ ُ ً ْ َ ُ َ َ
الل تد قوما يؤمِنون بِاللِ والوم الخ ِِر يوادون من ح ِ ل 59 - HAŞR SÛRESİ
َ َ َ ْ َ ْ ُ َ َ ْ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ْ َ ْ ُ َ ٓ َ ٰ ُٓ َ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ
۪يت ُه ۜ ْم ورسول ولو كنوا اباءهم او ابناءهم او ا ِخوانهم او عش Bismillâhirrahmânirrahîm
ْوح مِنْ ُۜه َو ُي ْدخِلُ ُهم ُ ْ ُ َ َّ َ َ َ َ ْ ُ ُ ُ َ َ َ َ ٰٓ ُ
ٍ ا۬ولئ ِك كتب ۪يف قلوب ِ ِهم ال۪يمان وايدهم بِر 1. Göklerde ve yerde olan-
ların hepsi Allah’ı tesbih et-
ْ َ ُ ّٰ َ ِ َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ َّ َ
الل عن ُه ْم ادل۪ين ف۪يه ۜا رض ِ ات ت ۪ري مِن تتِها النهار خ ٍ جن
mektedir. O, üstündür, hikmet
sahibidir.
َ ْ ْ ُ ّٰ َّ َٓ َ ۜ ّٰ ُ ْ َ ٰ ٓ ۬ ُ ُ ْ َ ُ َ َ
22اللِال ا ِن ح ِْز َب اللِه ُم ال ُمفل ُِحون ورضوا عن ۜه اولئ ِك حِزب 2. Ehl-i Kitap’tan inkâr
ٌ َ َ ْ َْ
edenleri, ilk toplu sürgünde
َ ِ َو هنِ َّية ُورة
َ ُس
ه د م ٌ ْ َ ِ السو َر ُة
ْ ش yurtlarından çıkaran O’dur.
َ ِ الش َم َدنِ َّية َو ُ
ِ
ً َٰ ٌاَْرَبع
Siz onların çıkacaklarını san-
59 - ً HAŞR ٰ َ َ ُ ْ ْ SÛRESİ
َ َ ا َ ْر َب ٌع
اية نيَة ُشو
ون ا ع ِعشِوو mamıştınız. Onlar da kalele-
rinin, kendilerini Allah’tan ko-
َّ ح ٰمن ْ الر
َّ ِالل ّٰ
الرح۪ي ِم ِ ﷱ ruyacağını sanmışlardı. Ama
Allah’ın azabı, onlara bekle-
ْ ُ َ ْ َ ُ َ ْ َ ْ َ َ َ ٰ َّ َ ّٰ
ُ َ
1 ض وهو الع ۪زيز الك۪يم ۚ ِ ات وما ِيف الر ِ َس َّب َح ِللِ ما ِيف السمو
medikleri yerden geliverdi.
O, yüreklerine korku düşür-
َ َ َّ َ َ ْ َ ٓ َّ َ ُ
َ ك َف ُروا م ِْن ا َ ْهل الْك
اب م ِْن دِيَارِه ِْم
dü; öyle ki evlerini hem kendi
ِ ِت ِ هو ال۪ي اخرج ال۪ين elleriyle, hem de müminlerin
َّ َ ٓ َ َْ َْ ْ َ ْ َْ َ
ش مَا ظ َنن ُت ْم ان ي ُر ُجوا َوظ ُّنوا انه ُ ْم مَان َِع ُت ُه ْم ِل َّو ِل
elleriyle harap ediyorlardı. Ey
ِۜ ال basîret sahipleri! İbret alın.
َ َ َ َ ُ َ ْ َ ْ َ ُ ْ َ ْ ُ ّٰ ُ ُ ٰ َ َ ّٰ َ ْ ُ ُ ُ ُ
سبوا وقذف ِ حصونهم مِن اللِ فاتيهم الل مِن حيث لم ي
3. Eğer Allah onlara sürgü-
nü yazmamış olsaydı, elbette
َ وت ُه ْم باَيْد۪يه ْم َواَي ْ ِدي ال ْ ُم ْؤ ِمن
۪ني
َ ُ ُ َ ُ ْ ُ َ ْ ُّ ُ ُ ُ
۪يف قلوب ِ ِهم الرعب ي ِربون بي
onları dünyada başka şekilde
ِ ِ cezalandıracaktı. Ahirette de
َ ُ ّٰ َ َ َ ْ َ َٓ ْ َ َ َْ ُ َٓ ُ َ ْ َ
الل َعليْ ِه ُم ولول ان كب2 ِصار َ ْ الب ول ۬
ِ فاعت ِبوا يا ا
onlar için ateş azabı vardır.
ُ خ َرة ِ َع َذ ْٰ َ ْ ُّ َّ َ َٓ َ ْ
3 ِاب انلَّار ِ ادلن َي ۜا َول ُه ْم ِيف ال َء ل َعذ َب ُه ْم ِيف ال
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 545
4. Bu, onların Allah’a ve 28. CÜZ شون ِالزء اثلامِن والع HAŞR SÛRESİ
َ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ٰ ٓ َ َ ُ ْ ُ َ ُ ُ ٓ َّ ً َ َ
bir servet olmaz. Peygam-
ْان بهم
ِ ِ حاجة مِما ا ۫وتوا ويؤث ِرون ع انف ِس ِهم ولو ك
ber size ne verdiyse onu alın,
َ ُ ْ ُ ْ ُ ُ َ ٰٓ ۬ ُ َ
size ne yasakladıysa ondan
ْ َ َّ ُ َ َ ٌ َ َ َ
da sakının. Allah’tan korkun.
Çünkü Allah’ın azabı çetindir.
9 ون ۚ خصاصةۜ َوم ْن يُوق شح نف ِسه۪ فاولئ ِك هم المفلِح
8. Allah’ın verdiği bu gani-
met malları, yurtlarından ve
mallarından çıkarılmış olan, 9. Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine
Allah’tan bir lütuf ve rıza di- imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip ge-
leyen, Allah’ın dinine ve pey- lenleri severler ve onlara verilenler karşısında içlerinde bir
gamberine yardım eden fakir kaygı duymazlar. Kendileri zaruret içinde bulunanlar bile
muhacirlerindir. İşte sâdık ve onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden
doğru olanlar bunlardır. korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
ْ َْ ُ َ ُ
28. CÜZ
ِ سورة ال546
ش HAŞR SÛRESİ 12. Andolsun, eğer onlar
çıkarılsalar, onlarla beraber
ْ َ ْ َ ُ ُ ُ َ َّ َ
اؤ م ِْن َب ْع ِده ِْم َيقولون َر َّب َنا اغفِ ْر نلَا َو ِلِخ َوان َِنا ۫ َ۪ٓين ج
çıkmazlar; savaşa tutuşmuş
وال olsalar, onlara yardım etmez-
َغ ًّ لَِّل۪ين َ۪يمان َو َل َتْ َع ْل يف قُلُوبنا َ ْ َ ُ َ َ َ َّ ler; yardım etseler bile arka-
ِ ِ ۪ ِ ال۪ين سبقونا بِال larını dönüp kaçarlar, sonra
ُ َ َ َ َّ َ َ َ ْ َ َ ٌ ك َر ُ ۫ؤٌف َرح َ َّ َٓ َّ َ ُ َ ٰ kendilerine de yardım edil-
۪ين نافقوا الم تر ا ِل ال10۟ ۪يم امنوا ربنا ا ِن ح ِْز ٌب
2 mez.
َ َ ْ َْ ْ َ َ َّ ُ َ ْ َ ُ ُ َ
ُ ك َف
اب لئ ِْن ِ ِتك ال ل ِ ه ا ِن م وا ر يقولون ِلِخوان ِ ِهم ال۪ين 13. Onların kalplerinde
َ َ ُ ُ ْم َو َل نُط ُ َ َ َّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ْ ُ
sizin korkunuz, Allah’ın kor-
۪ۙي ْم ا َح ًدا ابَ ًدا ۪يع ف اخ ِرجتم نلخرجن مع kusundan fazladır. Böyledir,
َ َ َّ ْ ُ ّٰ َ ْ ُ َّ َ ُ ْ َ َ ْ ُ ْ ُ ْ َ
çünkü onlar anlamayan bir
َ
11 الل يَش َه ُد ا ِن ُه ْم لكاذِبُون واِن قوت ِلتم نلنرن ۜم و topluluktur.
َ ُ ُ َْ َ ُ ُ ْ ََ ْ َُ َ َ ُ َُْ َ ُ ْ ُ ْ َ
ۙرون ُه ْم
14. Onlar müstahkem şe-
لئ ِن اخ ِرجوا ل يرجون معه ۚم ولئ ِن قوت ِلوا لين hirlerde veya duvarlar arka-
ََْ َ ُ َ ْ ُ َ َّ ُ َ ۠ َ ْ َ ْ َّ ُّ َ ُ َ ْ ُ ُ َ َ ْ َ َ
لن ُت ْم12 رون
sında bulunmaksızın sizinle
ولئ ِن نروهم لولن الدبار ثم ل ين toplu halde savaşamazlar.
َ َّ َ َ ٰ ّٰ َ ْ ً ْ ََ
اللِ ذل ِك بِانه ُ ْم ق ْو ٌم ۜ اش ُّد َره َبة ۪يف ُص ُدورِهِم مِن
Kendi aralarındaki savaşları
ise çetindir. Sen onları derli
َُ ُ َّ َ ُ َ ُ َ َ َ َْ َ
ل ُيقات ِلون ْم ج۪يعًا ا ِل ۪يف ق ًرى م َّص َن ٍة13 ل َيفق ُهون
toplu sanırsın, hâlbuki kalp-
leri darmadağınıktır. Böyledir,
َ ْ َ ٌۜ َ ْ ُ َ ْ َ ْ ُ ُ ْ َ ُ ُ ٓ َ َ ْ ْ َ
۪يد ت َس ُب ُه ْم ج۪يعًا
çünkü onlar aklını kullanma-
او مِن وراءِ جد ۜ ٍر باسهم بينهم شد yan bir topluluktur.
ََ َ َ ُ ْ َ َ ٌ ْ َ ْ ُ َّ َ َ ٰ ّٰ َ ْ ُ ُ ُ ُ َ
كمث ِل14 ون ۚ ىت ذل ِك بِانهم قوم ل يعقِل ۜ وقلوبهم ش 15. Kendilerinden az önce
ٌ ۪ين م ِْن َقبْلِه ْم قَريبًا َذاقُوا َو َب َال ا َ ْمرهِ ْم َول َ ُه ْم َع َذ َ َّال
geçmiş ve işlerinin cezasını
اب ۚ ِ ۪ ِ
tatmış olanların durumu gibi.
َ ُ ْ ْ َ ُ َّ ُ ْ ُ ْ َ 547
17. Nihayet ikisinin de 28. CÜZ شون ِالزء اثلامِن والع HAŞR SÛRESİ
َْ َ
insanlara düşünsünler diye
ُ َ ْ ُ َْ ََُ ْ ِ الس ٰم َوَّ َ ُل َما يف
24 ض وهو الع ۪زيز ال۪يم ۚ ِ ات والر ِ
veriyoruz.