Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 4

Maturidîliğe Dair Yazılan Eserler

1. Maturidî (Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed Maturidî öl. 333/944).

Bazan “İmamu'l-Hüdâ” bazan da “İmamu'l-mütekellimîn” gibi isimlerle anılan Maturidi’nin ilim silsilesi
Ebu Bekir Cüzcânî - Ebu Süleyman Cüzcâni - İmam Muhammed yolu ile Ebu Hanife'ye ulaşmaktadır.

Mutezileden Ebu Muhammed el-Bâhi'ye red için l. Beyanu vehmi'1-MuteziIe, 2. Reddu usûli'l-hamse.

Yine Mutezileden Kâ'bı'yi red için, 1. Reddu evaili'l-edille, 2. Reddu tehzib’l-cedel, 3. Reddu vaîdi'1-
fussak.

Rafizüeri ve Karmatîleri red için, Reddu kitabi'1-İmame, gibi eserler yazan Maturidî, fıkıh usulüne dair

1. Me'hazu'ş-şerai',

2. Kitabu'l-cedel, gibi eserler yazmıştır. [26]

Biz burada Maturidi’nin kelâmla ilgili iki eseri üzerinde kısaca duracağız.

1. Kitabu't-tevhid (Beyrut, 1970, İstanbul, 1979). Kaynaklarda, Maturidi’nin bu isimde bir eseri
bulunduğu kaydedilmekte, fakat bu eserin günümüze kadar gelip gelmediği kesinlikle bilinmemekte
idi.Yusuf Ziya Yörükan, Maturidi ye. ait olduğunu zan ve tahmin ederek Kitabıa-tevhid, Risaletun fil-
akâid isimli iki metin neşretti (Ankara, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1953). Muhammed Tancî meseleye
açıklık getirmek için Ebu Muin Nesefî'nin (öl. 508/1114) et-Tabsire'sinden, Maturidî ile ilgili parçaları
neşretti (İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1955. C. IV. 1-11. s. 1-12).

Fethullah Huleyf, Maturidî'nin Kitabu't-tevhid'ini İngiltere'de Kembriç'te bulduğu yegâne ve muahhar


bir nüshaya dayanarak neşretti.

Burada özellikle şunu belirtmek istiyoruz: Define aranır gibi, yarım asır arandığı halde sadece bir tek
nüshasına ancak rastlanabilen Kitabu't-tevhid'in İslâm düşüncesi, akaidi, hatta bizzat Maturidî sistemi
ve muhiti üzerinde tesirli olmadığı bir gerçektir. Kitabu't-tevhid'in tesiri, Şerhu'l-Akâid'in tesiriyle asla
mukayese edilemez. Bu itibarla henüz yeni neşredilen Kitabu't-tevhid Maturidî fikir ve inancı tarihini
aydınlatmak bakımından çok önemlidir. Fakat meydana getirdiği tesirler ve pratik sonuçlar itibariyle
Şerhu'l-Akâid'in milyonda biri kadar bile önemli değildir.

2. Te'vilâtu Ehli's-sünne veya Te'vilâtu'I-Maturidiyye fi beyâni usuli Ehli's-sünne ve usûli't-tevhid isimli


eseri esas itibariyle tefsire dairdir. Fakat tefsir tarihini yazan müelliflerin çoğu bile bu eserden
bahsetmez ve habersiz görünürler. Te'vilât, tefsir olmakla beraber, Fahruddin Razî'nin Mefatihu'l-
gayb'te kelâmdan bahsettiği kadar olmamakla beraber kelâmı konulardan bahseder. Ebu Muin,
Tabsire'de, Katip Çelebi Keşfu'z-zünûn'da bu eseri parlak cümlelerle överler. Buna rağmen eser hâlâ
neşredilmiş değildir. Yazma nüshalarının çok oluşu, fazla alaka ve rağbet görüşünden değil,
teberrüken veya merak saikiyle istinsah edilmiş olmasından ileri gelmektedir. Hanefî uleması, Eş'arîliği
esas alan Kadı Beydavî ve Celaleyn'i okumaktan ve okutmaktan boş vakit bulup Te'vilât üzerine
eğilememiş, buna dair çalışmalar yapmamış gibi görünmektedir. Bu bakımdan Te'vilât'm da düşünce
ve inanç tarihimiz bakımından tesirli olamadığı bir gerçektir.
Maturidî, yetiştirdiği talebeler ve yazdığı eserler vasıtasiyle ilk zamanda tesirli olmuş, sonra da bu
tesirler dolaylı olarak ve daima ikinci elden sürüp gitmiştir. [27]

II. Hakim Semerkandî, Ebu Kasım İshak b. Muhammed (öl. 343/ 953). Maturidî'nin talebelerinden olan
bu zatın es-Sevadu'1-A'zam adlı (Darussaadet, Ahter matbaası, 220 sayfa, şerhle birlikte, tarihsiz, îst)
eseri 62 meseleden bahseder, Orijinal bir yanı yoktur. Fazla tesirli de olmamıştır.

III. Ebu Muîn (Maîn) Nesefi (öl 508/1114). Maturidî'den sonra en ihatalı, en geniş ve en ciddî eser bu
zatın “Tebşiretu'1-edille” (Henüz neşredilmedi, Fethullah Huleyf bunu neşredeceğinden bahset-
mektedir, yazmaları çoktur) isimli eseridir. Katip Çelebi haklı olarak “Akâid-i Nesefiye, Tabsire'nin bir
fihristi gibidir” demektedir. Tancı adı geçen makalesinde bu eserden bazı parçalar neşretmiştir. Bu
eserin de İslâm fikir ve itikad tarihi üzerindeki tesirleri, azdır, dolaylıdır, Şerhu'I-Akâid'e nazaran fazla
önemli de değildir. Taftazânî Şerhu'I-Akâid'de bu eserden nakiller yapmıştır. Fethullah Huleyf, Ebu
Muîn'in; Maturidîler arasındaki yerini, Gazali ve Bakillani’nin Eş'ariler arasındaki mevkiine
benzetmektedir.

Ebu Muîn Nesefî'nin, kelâm konusundaki “Bahru'I-kelâm” (Konya, 1329/1911, Meşriku'l-irfan


matbaası Kahire, 1911) isimli eseri kelâmın birçok meselelerine temas eden 38 sayfalık bir risaledir,
et-Temhid li-Kavâidi't-tevhid kısa bir akâid kitabıdır, şerhin adı et-Tesdid'dir.

IV. Sabuni (Nureddin Ahmed b. Mahmud, öl. 580/1184). Maturidî ve Ebu Muîn Nesefî'den sonra
Hanefî akaidinin üçüncü mühim şahsiyetidir.

1. el-Kifaye fi'I-hidaye (basılmamıştır).

2. Kitabu'l-bidaye mine'l-kifaye fi'I-hidaye fi usûli'd-din isimli eseri evvela Mısır'da 1969 da Fethullah
Huleyf tarafından, sonra Ankara'da 1979 da Bekir Topaloğlu tarafından Türkçe tercümesiyle birlikte
basılmıştır. Bu esere “Telhisu'l-kifaye, el-Bidaye fi usûli'd-din ve Mulahhasu'I-kifaye fi'I-hidaye,
Muhtasara'1-hidaye gibi isimler de verilir.

el-Bidaye, el-Kifaye'nin hacmi dörtte bir kısaltılarak meydana getirilmiş özet bir kitaptır. İfadesi açık,
tertibi güzeldir. Fakat buna rağmen ne el-Bidaye ne de onun şerhi olan el-Kifaye, Şerhu'l-Akâid'in
gördüğü alaka ve rağbetin bindebiri kadar bile ilgiye mazhar olmamışlardır. Onun için de önemli
sayılacak tesirleri olmamıştır. Esasen el-Bidaye'nin yeni neşredilmesi, el-Kifaye'nin isa hâlâ neşredil-
memiş olması bunun bir delilidir.

V. Ebu'l-Berekât Nesefi. Meşhur Medarik isimli tefsirin müellifi olan Ebu'l-Berekât'ın (öl. 710/1310) el-
Umde ve bizzat kendisi tarafından şerhedilen el-İtimad fi'1-itikad isimli eserleri basılmamıştır.

VI. Beyazi (Kemalettin Ahmed b. Hasan, öl. 1098/1687). Beyazi tarafından yazılan İşârâtul-merâm min
ibârâti'1-İmâm (Mısır, 1949) isimli eser, yukarda zikredildiği gibi, Ebu Hanife'ye ait Fıkhu'I-ekber ve
diğer dört risalenin kelâmcı bir anlayışla şerh edilmesinden meydana gelmiştir. Güzel bir eser olduğu
halde hiç ilgi görmemiştir. Düşünce ve inanç tarihindeki tesirleri, hiç yok denecek kadar azdır.

VII. İbn Hümam (öl. 861/1457). el-Müsayere isimli eseri kelâma dairdir. Mısır'da basılmıştır. Gazali'nin
Risale-i kudsiye isimli eserinin şerhidir. Kasım b. Kutlubuğa, el-Müsayere'ye, Müsâmere, adiyle haşiye
yazmıştır. Tesirleri ve muhtevası bakımından fazla önemli değildir. Esasen eserin metni, Eş'arî akaidi
üzeredir.
VIII. Sadru'ş-şeria (öl. 747/1340). Ta'dilu'l-ulüm- İlk yarısı mantık, ikinci yarısı kelâm olan 7 bölümlük
bir eserdir.

Burada, muhtevaları bakımından hiç mühim olmayan, fakat çok okunan ve tesirleri nisbeten geniş
olan iki manzum esere de temab etmek gerekmektedir:

IX. Ali b. Osman Ûşî Ferganî (öl. 575/1179). Emâlî, Lâmiye ve Kelâmiye diye meşhur olan bu manzum
eser defalarca şerh edilmiş ve birkaç kere basılmıştır (İst. 1304/1886). Hoca Sa'deddin tarafından
nazmen Türkçe'ye de tercüme edilmiştir (Bk. İlahiyat Fakültesi dergisi, yıl, 1954, ili. 1-11). Zebrecan,
Farsça tercümesidir.

X. Hızır Bey (öl. 863/1458). el-Kasidetü'n-nûniye fi'1-akâid (İst. 1258/1842). Çok şerh edilmiş ve
basılmıştır. İlmî ve kelâmî değeri fazla değildir (Bk. Şerhu'I-kasideti'n-nûniye, Osman Uryani, İst. ts.)

Burada anlatılan isimlerden, sadece Maturidî, Ebu Muin, Sâbunî ve Beyazî mühimdir. Diğerlerinin
fazla kelâmî kıymeti ve ehemmiyeti yoktur. Tesirleri bakımından, ise en önemlileri son iki kasidedir.
Okunanlar önemli değildir. Önemli olanlar ise okunmamıştır. Bunun sebebini göstermek için Osmanlı
medreselerinde okunan akâid ve kelâm kitapları konusunda kısaca malumat verelim:

1. Teeridu'l-itikad veya Tecridu'l-kelâm. Nasıruddîn Tûsî'nin eseridir. Şemseddin İsfehani (öl.


746/1345) Şerhu't-tecrid ismiyle Tûsî'nin eserini şerh etmiş, Seyyid Şerif Cürcânî de bu şerhe
Haşiyetu't-tecrid diye meşhur olan haşiyesini yazmış, Tecrid bu haşiye ile birlikte o kadar çok
okunmuştur ki, kelâm ve akâid dersleri okutulan medreseler dahi ismini bu eserden almıştır: Hâşiye-i
Tecrid medreseleri.

2. Adudiye veya Akâid-i Adudiye. İcî'nin eseridir. Celâleddin Devvanî'nin (öl. 908/1502) şerhiyle
birlikte okunmuştur. îsmail Gelenbevi'nin bu şerhe yazdığı haşiye de meşhurdur.

3. Mevâkıf, îcî'nin eseridir. Cürcani'nin bu metne Şerhu'1-mevakıf adiyle yazdığı şerhle birlikte
okunmuştur.

4. Tevâliu'l-envar. Kadı Beydavî'nin eseridir. Şemseddin İsfehari'nin Metâliu'I-enzâr adiyle yazdığı


şerhle birlikte okunmuştur.

5. Makâsidu't-talibîn. Taftazânî'nin eseridir. Metin yine kendisi tarafından Şerhu'l-Makasıd adiyle şerh
edilmiştir. Medreselerde çok okunmuştur.

6. Metnu'l-akâid veya Akâidu'n-Nesefiye. Şerhu'l-Akâid: Nesefî'-nin Akâid'i üzerine Taftazânî


tarafından yazılan bir şerhtir. Nesefî Akaidi Metin için değil şerh için okunmuştur. Osmanlı ülkesinde
en çok, en devamlı olarak okunan akâid ve kelâm kitabı budur.

Kelâma Dair Eserleri

1. el-Mekâsıd ve bunun şerhi olan Şerhu'I-makâsid (İst. 1305/ 1887), iki cildlik gayet güzel klasik tipte bir kelâm
kitabıdır. Altı bölümdür. İlk dört bölüm tamamiyle, beşinci bölüm büyük ölçüde felsefî ve nazarî mahiyettedir.
430 sayfa tutan ilk dört bölümde tamamiyle nazarî ve spekülatif konular üzerinde, 115 sayfa tutan beşinci
bölümde ilahiyat meselesinde, 140 sayfa tutan altıncı bölümde de peygamberlik, kitaplar, melekler, âhiret ahvali
gibi konular üzerinde durulmuştur.
Bu dönem kelâm kitaplarında olduğu gibi, Makâsıd'da da nazari, felsefî ve mantıkî bahislere, esas gaye olan
ilahiyat ve sem'iyat konusundan çok daha fazla yer ayrılmıştır. Bu durum kelâmcıların felsefeye ne kadar çok
yaklaştıklarını açıkça gösterir.
2. Tehzîbu'1-mantik ve'1-kelâm diğer ismiyle Gayetu tahzibi’l-kelâm fî tahrîri'l-mantık ve'I-kelâm (Kalküta,
1243/1827), isimli eseri zaten kısmen mantık, kısmen kelâmdır.
3. Şerhu'l-Akâid veya Şerhu'l-Akâidi'n-Nesefiye. Taftazânî Makâsıd'ı ve şerhini 784/1383 de Semerkand'da,
Tehzîbu'l-mantik'ı 789/ 1387 de ikmal etmişti. Şerhu'l-Akâid'i 768/1367 de Harizm'de ikmal ettiğine göre,
kelâm konusundaki fikirlerini durmadanfelsefî ve nazarî istikamette geliştirmiştir, demektir. Gerçekten de en çok
felsefi ve nazarî konulara, bu konudaki son eseri olan Tehzibu'I-mantık isimli eserinde yer vermiştir. Şerhu'l-
Akâid ise Şerhu'I-makâsid'dan çok daha az nazarî ve felsefîdir. Dikkate şayandır ki, Taftazânî'nin en çok alâkaya
mazhar olan ve en fazla ilgi gören eseri Şerhu'l-Akâid olmuştur. Eserin lüzumundan fazla felsefî ve nazarî
olmaması, öbür iki esere nisbetle kolay anlaşılır mahiyette olması, bu ilginin yegâne sebebidir. Müslüman halk
ve âlimle'ri, özellikle Hanefîlerin çoğunlukta bulundukları yerlerin ahalisi felsefî ve nazarî konulara fazla ilgi
duymamışlardır.[66]

Şerhu'l-Akâid'in Baskıları

1. Şerhu'l-Akâid, 1297/1879 da İstanbul'da basılmıştır. Eserin ilk 200 sayfasında Şerhu'l-akâid, kenarında Kestelî
haşiyesi, son 104 sayfalık ek kısmında Hayalî şerhi ve bu şerhle ilgili Bihiştî'nin haşiyesi yer alır. Sonunda ise 3
sayfa 4 satır tutan Metnu'l-akâid bulunur. Daha sonra Hayalî'nin ve Bihiştî'nin şerh ve haşiyeleri atılarak, Şerhu'l-
Akâid, Kestelî haşiyesiyle defalarca İstanbul'da basılmış ve hâlâ da basılmaktadır.
2. Kalküta, 1244/1828,
3. Delhi, 1870,
4. Leknov, 1876,
5. Cavnpur, 1903,
6. Kahire, 1297/1879 da Hayalî'nin ve bununla ilgili olan Kara Halil'in haşiyeleriyle neşredilmiştir.
7. Şerhu'l-Akâid'in bazı kısımları Fransızcaya (Cenevre, 1790) ve Almanca'ya da tercüme edilmiştir [67].
Genellikle burada ilk baskılardan bahsedilmiştir. Şerhu'l-Akâid bundan sonra da aynı yerlerde ve daha başka
memleketlerde defalarca basılmıştır. Dikkat edilirse Şerhu'l-Akâid'in en çok İstanbul -Mısır-Hind üçgeninde
basıldığı ve buralardan tüm islâm âlemine yayıldığı görülecektir.[68]

Şerhu'l-Akâid'in Haşiyeleri

1. Kesteli şerhi: Muslihiddin Mustafa el-Kastalânî (öl. 901/1495) tarafından yazılan haşiye bugün en çok okunan
ve istifade edilen bir haşiyedir. 1297/1879 da İstanbul'da basılmıştır. Kestel, Nazilli'nin bir köyüdür (Bk.
Osmanlı müellifleri, II, 3).
2. Hayalî: Ahmed b. Musa Hayalî (öl. 862/1457) nin haşiyesi çeşitli yerlerde defalarca basılmıştır.
3. Seyalkutî: Abdulhakim b. Şemseddin Muhamnıed Seyalkutî (öl. 1067/1656) nin Haşiye ala Şerhi'l-Akâidi'n-
Nesefiye isimli haşiyesi de defalarca basılmıştır (Delhi, 1876).
4. Bihiştî:Ramazan b. Abdumuhsin Bihiştî (öl. 979/1571) nin Hayalî haşiyesi üzerindeki haşiyesi 1297/1879
de İstanbul'da basılmıştır. Bu, şerhin şerhinin şerhi sayılır.
5. Ramazan b. Muhammed (öl. 1025/1616) nin haşiyesi. Ramazan Efendi diye meşhur olan bu haşiye 1327/1909
da Delhi'de ve İstanbul'da neşredilmiştir.
6. Hasan Şehid'in haşiyesi 1328/1910 da Bihar'da basılmıştır.
7. Kara Halil haşiyesi 1297/1879 da Mısır'da basılmıştır.
Katip Çelebi, Keşfu'z-zunûn'da 50 kadar haşiye kaydeder. Bunun dışında ve Katip Çelebi'den sonra da Şerhu'l
akâid üzerine haşiye yazma ve çeşitli dillere tercüme etme faaliyeti devam ettiğine göre, bu sayının çok daha
büyük rakamlara ulaştığı muhakkaktır. Umumiyetle haşiye yazarları, Taftazânî'ye uymak ve O'na karşı uysal
davranmak ihtiyacını duymuşlar, Şerhu'l-Akâid'in müellifini red ve tenkit etme gücünü ve cesaretini kendilerinde
bulamamışlardır. Bu uysallık ve tâbiiyet ekseriya inkiyad ve teslimiyet derecesindedir. Taftazânî'ye şerh, haşiye
ve ta'lik yazanlar, mukaddes bir kitabı tefsir etme anlayışı ve uysallığı zihniyeti ile kendisini adım adım takib
etmişlerdir. Onun için bu nevi şerh, haşiye ve taliklerde fazla yeni ve ileri görüşler bulmak mümkün değildir.
Katip Çelebi'nin naklettiğine göre sadece Abdullatif b. Ebu Feth Kirman! ile Suyutî Şerhu'l-Akâid'i tenkit
etmişler, bu kitaptaki bazı konuların Ehl-i sünnete uymadığından bahsederek, tasdik konusunu buna misâl
göstermişlerdir. Katip Çelebi, bu nevi tenkitleri yapanları mantık bilmemekle itham etmekte ve Taftazânî'yi
müdafaa etmektedir (Bk. Keşfu'z-zunûn, II, 1147)

You might also like