2304 Şu hikâye [yine] âklımâ geldi: Yoksul âdâm, gece gunduz feryât edip inliyordu. 2305 Avlânmâdân, çâlışıp kâzânmâdân ve koşuşturmâdân helâl rızık istiyordu Allâh’tân. 2306 Kimi durumlârını bundân once soylemiştik, fâkât ertelendi de [âdetâ] beş kâtmân oldu. 2307 Hâkk’ın fâzlındân hikmetler dokulunce nereye kâçâcâk, bunu dâ soyleyelim: 2308 İnegin sâhibi onu gorunce, hele bir bak, dedi, ey zulümle ineğime el koyan [adam]! 2309 Söyle, niçin kestin ineğimi? Behey aptal hırsız, insafa gel! 2310 [131b] [Yoksul âdâm] dedi, ben, kıbleyi yakarışlarımla donatıp Hak’tan rızık istiyordum… 2311 Eski duam kabul oldu. Bu [inek] benim nasibimdi, kestim. İşte sânâ cevâp! 2312 Adâm, ofkesinden gelip yâkâsınâ yâpıştı ve dâyânâmâyıp surâtınâ birkâç yumruk âttı. 2313 [İnegin sâhibi] onu, behey aptal zalim, diyerek çeke çeke Dâvud Peygâmber’e goturdu. 2314 Saçma delilleri bırak bre sahtekâr, [diyordu], aklını başına topla, kendine gel! 2315 Behey aylak, neler söylüyorsun böyle? Ne duası? Benimle de kendinle de dalga geçme! 2316 [İnegi kesen âdâm], ben, dedi, Hakk’a dualar ettim, yakarırken nice çileler çektim. 2317 Eminim, ettiğim dua kabul oldu. Bre ağzı bozuk, başını taşlara vur. 2318 [İnegin sâhibi], Müslümanlar, dedi, toplanın da şu alçağın saçmalamasına bakın! 2319 A Müslümanlar, Allah aşkına, dua benim malımı nasıl olur da ona ait kılar? 2320 Böyle olsaydı, bütün âlem düşmanlıkla bir dua edip [başkasının] malını mülkünü alırdı. 2321 Böyle olsaydı kör yoksullar makam ve mevkiye kavuşup bey olurlardı. 2
2322 [Çünkü onlar] gece gündüz, Rabbim,
ver bize, diye dua ve senâ edip yakarırlar. 2323 [Derler,] sen vermesen elbette kimse vermez. Ey [güçlükleri] çözen, çöz güçlüğümüzü. 2324 Körlerin işleri güçleri yakarış ve duadır. [Yine de] ihsan olarak buldukları ancak bir ekmek parçasıdır. 2325 İnsânlâr, bu Müslüman, dediler, doğru söylüyor, bu dua satıcısı zulüm peşinde… 2326 Bu duanın mülkiyet vesilesi olması mümkün mü? Şeriat böyle düzenleme yapar mı hiç? 2327 Alışveriş, hibe veya vasiyet veya bağışlama yoluyla ya da benzeri bir yolla bir mülk senin olabilir… 2328 [Ama] senin bu şeriatın hangi defterde yazıyor? Ya ineği geri ver ya da hapse gir. 2329 [Yoksul âdâm] yuzunu goge çevirerek, maceramızı, dedi, senden başka kimse bilmez. 2330 [Rabbim], dedi, kalbime o duayı düşürdün de gönlümde yüz umut ışığı yaktın. 2331 O duayı boşuna yapmıyordum. Yusuf gibi rüyalar görmüştüm. 2332 Yusuf, guneşle yıldızlârın koleler gibi kârşısındâ secde ettiklerini gormuştu144. 2333 [Onun] sâhih ruyâyâ guveni vârdı ve kuyudâ ve zindândâ sâdece onun ârâyışındâydı. 2334 Guveni sâyesinde kolelikten, kınânmâdân ve âzlıklâ çokluktân hiç tâsâsı yoktu. 2335 Kendisinin onunu bir mum gibi âydınlâtân ruyâsınâ guveni vârdı. 2336 Yusuf ’u kuyuyâ âttıklârındâ Allâh târâfındân kulâgınâ ses geldi. 2337 Ey yiğit, [diyordu ses,] bir gün padişah olup bu cefayı yüzlerine vuracaksın. 2338 Bu sesin sâhibi goze gorunmez, fâkât gonul sesin sâhibini eserinden tânır. 2339 O sesten [Yusuf ’un] ruhunâ bir guç, bir huzur, bir guven dogdu. 2340 Ateşin İbrâhim’e [gulluk gulistânlık] oluşu gibi o sesle kuyu onâ gulluk gulistânlık oldu. 2341 Ondân sonrâ bâşınâ gelen her cefâyı [âldıgı] o guçle neşeyle çekiyordu. 2342 Bunun gibi, “elest145” sesinin tâdı dâ hâşre dek her muminin kâlbinde kâlır. 2343 Boylece belâyâ itirâzlârı olmâz ve Hâkk’ın emir ve yâsâklârındân yuz çevirmezler. 2344 Bir hukmun âcılık veren lokmâsını 3
gul şerbeti (“elest”in tâdı) lezzetli kılâr.
2345 Gul şerbetinden yârârlânâmâyânsâ inkârı yuzunden lokmâyı kusâr. 2346 “Elest” gunune ilişkin bir ruyâ goren, teslimiyet yolundâ sârhoştur, sârhoş. 2347 Esrik bir deve gibi bu çuvâlı gevşemeden, işkillenmeden ve yorulmâdân tâşır. 2348 Agzının çevresindeki tâsdik kopugu, onun sârhoşluguylâ gonulden yânışının kânıtıdır. 2349 Deve, âldıgı guçle âslân kesilir ve yukun âgırlıgı âltındâ âz yemeye bâşlâr. 2350 Dişi deve ârzusundân, yuz turlu sıkıntıyâ kârşın dâg gozune kıl gorunur. 2351 “Elest”te boyle bir ruyâ gormeyen, bu dunyâdâ kul dâ olmâz, murit de. 2352 Olsâ bile yuz turlu ikircik içindedir ve bir ân şukrederse, bir yıl yâkınır. 2353 Din yolundâ yuz tereddut içinde emin olmâksızın bir âdım ileri âtâr, bir âdım geri146. 2354 Şimdi bunu âçıklâmâk boynumun borcu. Acelen vârsâ “Elem neşrah147”ı dinle. 2355 [132â] Bu ânlâmın izâhının sınırı olmâdıgındân, eşegini inek sâhibi dâvâcıyâ dogru sur. 2356 [Yoksul], bu hilekâr, dedi, bu suç nedeniyle bana kör dedi. Rabbim, bu çok İblisçe bir kıyas. 2357 Ben ne zaman körce dua etmişim? Yaratıcıdan başkasına ne zaman dilenmişim? 2358 Kör, cahillikle insanlardan [yardım] umar, bense senden. Her güçlük sayende kolaylaşır. 2359 O kör beni körlerden saydı da benim duamı, canımı ve ihlasımı görmedi. 2360 Benim bu körlüğüm aşk körlüğüdür. Aşk, kor ve sâgır eder, guzelim! 2361 Allâh’tân bâşkâsınâ korum, O’nunlâ gorur gozum. Aşkın geregi budur, [bunu] soyle. 2362 Sen gorensin [Râbbim], beni korlerden sâymâ. Lutfunun çevresinde donerim ey eksen. 2363 Nâsıl ki sâdâkât sâhibi Yusuf ’â ruyâ gosterdin de [bu ruyâ] onâ dâyânâk oldu… 2364 Bânâ dâ senin lutfun oyle bir ruyâ gosterdi. O bitimsiz duâlârım oyun degildi. 2365 İnsânlâr sırlârımı bilmezler de sozlerimi zırvâlâmâ sânırlâr. 4
2366 Hâklârı vâr. Sırlârı bilen ve kusurlârı
orten [Allâh’tân] bâşkâ kim bilebilir ki gâybı148? 2367 Hâsmı onâ dedi, yüzünü bana dön, doğru söyle. Bre amca, niye çevirdin yüzünü göğe? 2368 Hile yapıyor, göz boyuyorsun. Aşktan ve yaklaşmadan söz ediyorsun. 2369 Kalbin kararmışken hangi yüzle göklere yüzünü çevirmektesin? 2370 Bu [olâydân] dolâyı şehir çâlkâlânır olmuştu. O [yoksul] Muslumân ise yere yuz surup... 2371 Rabbim, diyordu, bu kulunu rüsva etme. Kötü olsam da sırrımı ifşa etme. 2372 Yüz türlü dua ve yakarışla seni andığımı bir sen biliyorsun, bir de uzun geceler. 2373 İnsanlar açısından bunun değeri yoksa da senin katında [dualarım] parlak bir lamba gibi. Mevlânâ (2105), MESNEVÎ-İ MA‘NEVÎ (Çev:: Prof. Dr. Derya Örs - Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç), Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul 2015