Professional Documents
Culture Documents
İdeal Düzen
İdeal Düzen
Tarihin en başından beri düşünürler ideal toplum düzeni hakkında kafa yormakta ve düşüncelerini öne
sürmektedirler. 17. yüzyılda Avrupa'da başlayan Aydınlanma Çağı, akla, bilime ve kişinin toplumda
değişiklik yaratma yeteneğine olan inancın eşlik ettiği kapsamlı sosyal değişimler getirdi. Dönemin
aydınlanma düşünürleri, olumlu ve kalıcı bir değişim yaratmaya çalışan fikir ve eserleriyle ideal bir
Bu düşünürler, dine dayalı geleneksel inançların ve hurafelerin yerini alarak rasyonel düşünce kavramını
desteklediler. Bu, arka plan veya sosyal konum ne olursa olsun tüm insanlara uygulanabilecek doğa
yasalarının yorumlanmasına yol açtı. Aydınlanma düşünürleri ilerlemeye ve bireylerin kendi kaderlerini
oluşturabileceklerine inanıyorlardı.
Kant, John Locke, Jean-Jacques Rousseau ve Thomas Hobbes başlıca gelen aydınlanma düşünürlerinden
bir kaçıdır. Kant ‘’ Aydınlanma, insanın kendi yüzünden girdiği ergin olamayış durumundan kurtulup
aklını kullanmaya başlamasıdır.’’ diyerekten ‘Aydınlanma nedir?’ sorusuna yanıt verir. Kant’a göre insan
aklını kullanıp, kendi kararlarını kendi iradesiyle alıp, özgür ve bağımsız bir birey olup sorumluluk alırsa,
ancak gerçek bir birey olabilir. John Locke ise insan zihninin bomboş bir kâğıttan ibaret olduğunu ve her
insanın iyi doğduğunu savunur. İnsanı kendisi yapan ve biçimlendiren aslında yaşadığı çevredir.
Rousseau, Toplumsal Sözleşme adlı kitabında siyasi ve hukuki gücün ayrılmasının (güçler ayrılığı) en
ideal yönetim şekli olduğunu savunur. Ona göre hukuk bağımsız ve halka ait olmalıdır. Hobbes ise daha
farklı bir açıyla yaklaşır ve tek çözümün devlet kurup onun otoritesine boyun eğmek olduğunu söyler.
Nihayetinde, Aydınlanma düşünürleri eşitlik ve sosyal adalete dayalı bir toplum yaratmaya çalıştılar.
İnsanların kendi görüşlerine ve seslerine sahip olma hakkına sahip olduğu genel bir refahın sağlanmasına
izin verdi. Aynı zamanda, birçok ülke ve kültürden insanları tek bir değerler ve ilkeler dizisi altında
birleştirirken, bireylerin kendi kendini yönetmesine izin vererek, tüm hükümetleri aşan bireysel haklar
yaratmayı da amaçladılar. Bu toplumsal düzen, demokrasinin mihenk taşları haline gelecek olan özgürlük,
İdeal toplumsal düzeni gerçeğe dönüştürmek için Aydınlanma Çağı düşünürleri, dönemin eşitsiz ve
baskıcı monarşilerinin yerini alacak yeni bir yönetim sistemi önerdiler. Bu sistem, yasamanın toplumun
seçilmiş üyelerinden oluşan bir meclis olduğu ve yürütmenin amacı bir yönetim organı olmaktan çok
halkın hizmetinde olan bir kurum olduğu kuvvetler ayrılığı fikrini içeriyordu. Hükümeti sorumlu tutmak
için, halk onu periyodik olarak seçecek ve hükümet bireysel haklara saygı göstermekle yükümlü olacaktı.
Aydınlanma Çağı'ndan ortaya çıkan ideal sosyal düzen, o zamandan bu yana dünya genelinde birçok
şekilde toplumlarda uygulandı. Bu toplumsal düzende özgürlük ve haklar, eşitlik, söz ve düşünce
özgürlüğü, bireye saygı ve hukukun üstünlüğü vurgulanmaktadır. Bu ilkelere her zaman bağlı kalmasak
da özellikle bugün hem sosyal hem de politik alanlarda küresel eşitsizlik ve dışlanma sorunlarıyla
Sonuç olarak, Aydınlanma Çağı'nın idealleri, ideal bir toplumsal düzen yaratmak için bir ilham kaynağı
olmaya devam etmektedir. Bu düzen, tüm insanların katılmak için eşit fırsatlara sahip olduğu, seslerinin
duyulduğu ve saygı gördüğü daha eşitlikçi ve adil bir toplumu temsil eder. Bu, kişisel özgürlük, adalet ve
bireye saygı ilkelerine dayanan bir yönetişim ve yaşam yaklaşımıdır ve ilk ortaya çıktığında olduğu gibi