Professional Documents
Culture Documents
427048
427048
T.C.
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI
T.C.
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI
SİVAS
2015
3
TEŞEKKÜR
Uzmanlık eğitimim boyunca değerli bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım,
hiçbir konuda desteğini esirgemeyen hocam, tez danışmanım Doç. Dr. Önder
KAVAKCI’ ya,
Uzmanlık eğitimim boyunca destek ve katkılarından dolayı hocam Prof. Dr.
Nesim KUĞU’ ya,
Bölümümüz öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr.Zekeriya YELBOĞA ve Yrd.
Doç. Dr. Nuryıl YILMAZ’a,
Sabır ve ilgiyle desteğini esirgemeyen Biyoistatistik Anabilim Dalı öğretim üyesi
Yrd. Doç. Dr. Ziynet ÇINAR’a ve Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim
üyesi Prof. Dr. Emine Gül KAPÇI SEYİTOĞLU’na,
Şimdi ve geçmişte beraber çalışmaktan büyük keyif aldığım asistan
arkadaşlarım Dr. Ayşegül YAĞIZ, Dr. Ayfer EPÖZDEMİR, Dr. Cansu ULAŞ, Dr.
Tuğba BOZKIR, Dr. Yavuz YILMAZ, Dr. Onur ŞAHİN, Dr.Ayhan TAŞ’a,
Psikoloğumuz Esengül AVŞAR’ a, sekreterlerimiz Lütfiye ÇİMEN ve Sevinç KILIN’
a,
Hayatım boyunca bana her türlü desteği sağlayan annem Nergiz KUYU ve
babam Satılmış KUYU’ ya, ağabeyim Alper’e,
Ve her zaman yanımda olan sevgili eşim Birant’a,
Burada ismi yazılı olmayan ama her zaman yanımda olan bütün sevdiklerime
sonsuz tesekkürlerimi sunarım.
Ece YÖNEL
Nisan, 2015
iv
ÖZET
MODİFİYE PERİNATAL TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
ÖLÇEĞİ TÜRKÇE GEÇERLİK VE GÜVENİLİRLİĞİ İLE POSTPARTUM
TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU ETYOLOJİSİ VE YAYGINLIĞI
Dr. Ece YÖNEL, Psikiyatri Anabilim Dalı, Sivas, 2015
Bu çalışmada, Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği’nin
(MPTÖ) geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasının yapılması, ardışık hasta grubunda
postpartum TSSB yaygınlığı, postpartum TSSB’nin etyolojik faktörlerle olan
ilişkisinin değerlendirilmesi amaçlandı.
Çalışmaya Ağustos-Kasım 2014 tarihlerinde Cumhuriyet Üniversitesi
Hastanesi pediatri servisinde yatan, 4-18 ay önce doğum yapmış 158 kişi alındı. Tüm
katılımcılara MPTÖ Türkçe formu uygulandı, TSSB değerlendirilmesi yapıldı.
Olayların Etkisi Ölçeği (OEÖ), Beck Depresyon Envanteri (BDE), Edinburg Doğum
Sonrası Depresyonu Değerlendirme Ölçeği (EDDÖ), Sosyodemografik Veri Formu
tüm katılımcılar tarafından dolduruldu.
Güvenilirlik analizleri için tüm ölçek (Cronbach α= 0,85), alt ölçekler ve
tekrar-test için Cronbach α değerleri hesaplanmış Türkçe formun güvenilirliğini
desteklemiştir. Faktör analizinde toplam varyansın %53’ünü açıklayan üç faktör elde
edilmiştir. MPTÖ ile BDE ve OEÖ toplam puanları arasındaki ilişkiler Pearson
korelasyon tekniği ile incelenmiş ve anlamlı bulunmuştur (r= 0,73 ve p< 0,01).
Kesme puanı ROC analizi ile hesaplanmış, uygun duyarlılık (0,81) ve özgüllük
(0,91) değerleri için kesme puanı 19,5 alınmıştır. TSSB tanısı konulan (N=41) kişide
gebelik öncesinde (p=0.002) ve gebelikte psikiyatrik hastalık öyküsü (p=0,002),
istenen gebelik olmaması (p=0,024), doğum sonrası eş desteği olmaması (p=0,001)
faktörleri travması olmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek
saptandı.
Sonuç olarak elde edilen bulgular MPTÖ’nün Türkçe versiyonunun geçerli ve
güvenilir olduğu, 19,5 kesme puanı için tanısal performansının iyi olduğu, iç
tutarlılığının yüksek olduğunu göstermiş, postpartum dönemde travma belirtilerinin
sorgulanması için bu döneme özgü ölçüm araçlarının kolay ve etkili bir yöntem
olacağı düşünülmüştür.
Anahtar Sözcükler: Travma, doğum, risk faktörleri, geçerlilik, güvenilirlik
v
ABSTRACT
MODIFIED PERINATAL POSTTRAUMATIC STRESS DISORDER
QUESTIONNAIRE TURKISH RELIABILITY AND VALIDITY AND
ETIOLOGY AND PREVALENCE OF POSTPARTUM POSTTRAUMATIC
STRESS DISORDER
Dr. Ece YÖNEL, Psikiyatri Anabilim Dalı, Sivas, 2015
In this study, it was aimed to perform reliability and validity studies of modified
Perinatal Posttraumatic Stress Disorder Questionnaire (modified PPQ) and to assess
prevalence of postpartum PTSD and its relationship with etiological factors in a
group of consecutive patients.
The study included 158 patients admitted to Pediatrics Department of
Cumhuriyet University, Medicine School between August, 2014 and November 2014
who gave birth within prior 4-18 months. Turkish version of modified PPQ was
applied to all participants and PSTD was assessed. All participants were completed
Impact of Event Scale (IES-R), Beck Depression Inventory (BDI), Edingburgh
Posnatal Depression Scale (EPDS) and Sociodemographic Data Sheet.
For reliability analyses, Cronbach α value was calculated for whole scale,
subscales and re-test, supporting reliability of Turkish version. In factor analysis, 3
factors were revealed, which explained 53% of total variance. Pearson correlation
analysis was used to assess correlation between modified PPQ, BDI and IES-R
scores (r=0.73 and p<0.01). Cut-off point was calculated by ROC analysis and it was
defined as 19.5 for appropriate sensitivity (0.81) and specificity values (0.91). In
patients diagnosed as PTSD (n=41), history of psychiatric disorders before (p=0.002)
and during pregnancy (p=0.002), undesired pregnancy (p=0.024) and lack of
partner's support after birth (p=0.001) were found to be significantly higher when
compared to those without trauma.
In conclusion, the findings suggest that Turkish version of modified PPQ is
reliable and valid tool; that it has high internal consistency and good diagnostic
performance for cut-off point of 19.5; and that measurement tools specific to
postpartum period will be simple and effective in order to question trauma symptoms
during postpartum period.
Keywords: Trauma, birth, risk factors, reliability, validity
vi
İÇİNDEKİLER
ÖZET……………………………………………………………………….……… iv
ABSTRACT………………………………………………………….……………..v
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………….……… vi
SİMGELER VE KISALTMALAR………………………………………………...ix
ŞEKİLLER...…………………………………………………………………….….x
TABLOLAR…………………………………………………………………….….xi
1. GİRİŞ VE AMAÇ………………………………………………………….……. 1
2. GENEL BİLGİLER……………………………………………………………... 3
2.1.Tarihsel Süreç ve Tanım…………………………………………………3
2.2. TSSB Tanısı……………………………………………………………..5
3. GÜVENİLİRLİK VE GEÇERLİLİK…………………………………………...15
3.1. Güvenilirlik…………………………………………………………….15
3.1.1. Güvenilirlik Ölçme Yöntemleri………………………………………15
3.2. Geçerlilik……………………………………………………………….16
3.2.1. Kapsam Geçerliği……………………………………………………..17
vii
5. BULGULAR……………………………………………………………………. 25
5.1. Sosyodemografik ve Gebelikle İlişkili Veriler…………………………25
5.2.Güvenilirlik Analizleri…………………………………………………..28
5.2.1. Test-Tekrar Test Güvenilirliği ve İç Tutarlılık………………….……28
5.3. Geçerlilik Analizleri…………………………………………………….30
5.3.1. Yapı Geçerliliği………………...……………………………………..30
5.3.2. Örtüşme Geçerliliği…………………………………………………...30
5.4. ROC Analizi…………………………………………………………….31
6. TARTIŞMA……………………………………………………………………....33
6.1. Ölçeğin Geçerliliği……………………………………………………...33
6.2. Ölçeğin Güvenirliği……………………………………………………..35
6.3. ROC Analizi ve Kesme Puanı…………………………………………..35
6.4. Sosyodemografik Faktörlerin Değerlendirilmesi……………………….36
6.4.1. Sosyodemografik Özellikler Açısından Grupların Karşılaştırılması…36
6.4.2.Postpartum TSSB ile PPD İlişkisinin Değerlendirmesi……………….45
SONUÇ VE ÖNERİLER………………………………………………………….. 49
KAYNAKLAR …………………………………………………………………….51
ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………………………..65
EKLER…………………………………………………………………………..…66
viii
ŞEKİLLER
Şekil 1: ROC Eğrisi ve Eğri Altındaki Alan (AUC)
xi
TABLOLAR
Tablo 1: Sosyodemografik ve Gebelikle İlişkili Verilerin TSSB ile İlişkisi
Tablo 2: TSSB ve EDSDÖ ilişkisi
Tablo 3: MTSSBÖ İç Tutarlılık Analizlerinde Cronbach α Değerleri
Tablo 4: Madde silindiğinde Cronbach α Değerleri
Tablo 5: Test Toplam Puanları ile Tekrar Test Toplam Puanları ve Test Alt
Ölçekleriile Tekrar Test Alt Ölçekleri Arasındaki Korelasyon
Tablo 6: Faktör Analizi ve Varimax Dönüştürmesi
Tablo7: Temel Bileşenler Yöntemiyle Faktör Analizi Yapılan ve Varimax
Dönüştürmesi Uygulanan MPTSSBÖ Türkçe Formunun Üç Faktörlü
Değerlendirmesi
Tablo 8: MTSSBÖ ile BDE ve OEÖ Arasındaki İlişki
Tablo 9: Kesme Puanlarına Göre Duyarlılık ve Özgüllük Değerler
1
1.GİRİŞ
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), bireyin fizik bütünlüğünü tehdit
eden, dehşet duygusu yaratan ve çaresiz bırakan, ister olağan ister olağan dışı olsun,
bireyin başa çıkabileceği düzeyin üzerinde yaşanan travma sonucu gelişen ve
süreğenleşme eğilimi gösteren bir ruhsal bozukluktur (1).
Gebelik dönemi kadın yaşamında fizyolojik, ruhsal ve sosyal değişimlerin
yaşandığı ve bu değişimlere uyumu gerektiren bir süreçtir (2). Plasentanın
doğumuyla başlayan, gebelik sırasında anne vücudunda oluşan değişikliklerin,
gebelik öncesi duruma geri döndüğü altı sekiz haftalık lohusalık periyodu ve
emzirme dönemini de kapsayan bir yıllık zaman dilimi olan postpartum dönem,
psikiyatrik tabloların da görülebildiği önemli bir süreçtir (3).
Postpartum dönemde duyarlılığın arttığı tarihsel olarak bilinir ve tablonun
şiddetine göre; postpartum hüzün (blues), postpartum depresyon (PPD) ve
postpartum psikoz (PP) şeklinde üç kategoriye ayrılır (4). Bu bozukluklarla ilişkili
yapılmış çok sayıda çalışma vardır. Önceki yıllarda daha çok ve daha ayrıntılı olarak
postpartum depresyon ve hüzün ile ilgili araştırmalar yapılmakla beraber son yıllarda
başta anksiyete bozuklukları olmak üzere diğer postpartum psikiyatrik bozukluklara
yönelik çalışmalar sürdürülmektedir (5). Postpartum travma sonrası stres bozukluğu
da bu konulardan biridir.
Doğumla ilişkili travma sonrası stres bozukluğu ya da postpartum travma
sonrası stres bozukluğu, doğum sırasında ve doğum sürecinde, anne ya da bebeği
için gerçek veya ciddi bir yaralanma veya ölüm tehdidi içeren bir olay sonrası ortaya
çıkmaktadır. Doğum yapan kadın yoğun korku, çaresizlik, kontrol kaybı ve dehşet
yaşayabilir (6).
Yapılan bazı çalışmalarda postpartum TSSB insidansını %1-6, ve ciddi
belirtileri olan kısmi TSSB insidansı % 6-24 olarak bildirilmiştir (7). Doğumla
ilişkili TSSB uzun dönemde; anne ruh sağlığının çocuk gelişimindeki olumsuz
etkileri, anne-babalık sorunları, bağlanma sorunları, zeka gelişimi ve çocuklarda
görülen diğer psikiyatrik bozuklular (8,9), cinsel kaçınma (10), tokofobi (11), kürtaj
düşünceleri, gereksiz sezeryan arayışı ile sonuçlanabilir (12,13).
Sıklığı, anne, bebek ve aileye olumsuz etkileri göz önüne alındığında
postpartum dönemdeki psikiyatrik bozuklukların oluşumunda rol alan faktörlerin
2
2.GENEL BİLGİLER
2.3.3.Postpartum Psikoz
Postpartum psikiyatrik hastalıkların en ağır formu postpartum psikozdur (23).
Diğer postpartum bozukluklara göre daha ender görülür. Görülme oranı %0,1-2’dir
(44,45). Hızlı başlangıçlıdır, belirtiler postpartum ilk 48-72 saatte ortaya çıkar.
Paranoid, grandiyöz veya bizar hezeyanlar, duygudurum dalgalanmaları, şaşkınlık,
dezorganize davranışlar görülebilir. Verilerin büyük çoğunluğu postpartum psikoz ile
özellikle bipolar bozukluklar ve major depresif bozukluk gibi duygudurum
bozukluklarının ilişkili olduğunu düşündürmektedir (44,46). Bipolar Affektif
Bozukluğu bulunan kadınların %40’ı postpartum psikoz bulguları göstermektedir
(47). DSM-IV, PP’u major depresyonun ağır formu ya da şizofreni gibi primer bir
psikotik bozukluğun başlangıcı ya da rekürrensi olarak değerlendirmektedir. Ayırıcı
tanıda atipik ya da kısa reaktif psikoz, major affektif bozukluk (depresyon veya
mani), şizofreni ya da organik beyin sendromu düşünülebilir (24). Doğum sonrası
görülebilen deliryumdan ayırt edilmelidir (23).
Loğusalıkla ilişkili olsun ya da olmasın, daha önce psikoz öyküsü bulunanlar,
duygudurum bozukluğu öyküsü bulunanlar, psikiyatrik hastalık yönünden ailesel
yüklülüğü olanlar risk grubu olarak kabul edilmektedir. Postpartum dönemde majör
depresyon tanısı alan kadınların çoğu, daha sonra bipolar bozukluk tanısı almışlardır.
Bu nedenle postpartum psikoz olgularının genelde birincil duygudurum
9
durumdur. DSM-5 ölçütlerine göre YAB belirtileri tanı konulmadan önce en az altı
ay sürmelidir (14). Yapılan bir çalışmada üçüncü trimesterde prevelansı %8,5’dur
(62).
YAB etyolojisinde de serum östrojen ve progesteron düzeylerindeki
değişimlerin gebelikte duygusal sorunları şiddetlendirebileceği ileri sürülmüştür.
Bunun yanı sıra annenin, bebeğin sağlığı ile ilgili kaygıları, doğumla beraber annenin
hayat şeklinin değişmesi, iyi anne olabilmekle ilgili kaygılar ve ekonomik
problemler, beklenmeyen ya da istenmeyen gebelikler, bazı kadınlar içinse
geçmişteki kendi aile yaşantısını anımsatan anıları getirmesi gebelikte anksiyete
bozuklukları gelişmesinde etkili psikososyal faktörlerdir (65).
Tedavinin amacı gebelik ve laktasyon dönemi süresince remisyon
sağlamaktır. Mümkünse YAB ve PB için ilk sıra tedavi BDT gibi farmakolojik
olmayan tedavilerdir (65).
2.5.1.Tanımı ve Belirtileri
Travmatik olay bir bireyin kendisi ya da onlara yakın başka bir kişinin ölüm
ya da ciddi yaralanma tehditi içeren herhangi bir deneyimiyle ilgili olabilir. Doğum
travması; doğum sırasında ve doğum sürecinde ortaya çıkan anne ya da bebeği için
gerçek ya da ciddi bir yaralanma veya ölüm tehdidi içeren bir olaydır (67). TSSB
tanısı konulması için kişi yoğun korku, çaresizlik ya da dehşete kapılma ile yanıt
vermesi gerekir. Bu nedenle, şimdilerde genellikle TSSB‘nin travmatik doğum
eyleminin de bir sonucu olabileceği kabul edilmektedir. Doğumla ilişkili TSSB
sadece 1994’te (DSM-IV) tıbben tanınmasına rağmen, yıllar öncesinde kadınların
12
doğum sonrası bu tip bir travmatik stresi yaşadığı gösterilmiştir. TSSB’nin bu türüne
Postpartum TSSB ya da doğum travması denilmektedir (68,69).
Kısmi TSSB; TSSB ‘nin tüm ölçütlerini karşılamayan ancak kişilerin yüksek
oranda travma sonrası semptomları bildirmesi ile kullanılmaya başlayan bir terimdir
(67,70). Kısmi TSSB‘nin önemli düzeyde işlevsel bozukluk, artan oranda özkıyım
düşünceleri, sağlık hizmetleri kulanımında önemli artış, işe devamsızlıkta artışla
ilişkili olduğunu gösteren giderek artan kanıtlar vardır. Kısmi TSSB’nin öneminin
azımsanması önemli sıkıntı, işlevsellikte bozulma ve TSSB gelişimi için risk altında
olan insanların ihmal edilmesine neden olabilir (71,72).
TSSB travmatik olayı zorlayıcı anılarla veya olayla ilişkili sıkıntı veren
rüyalarla yeniden yaşama, travmayla bağlantılı uyarıcılardan kaçınma, duygusal
tepkilerde azalma, uykuda, odaklanmakta zorlanma ve tepkisellik gibi uyarılmışlık
belirtileriyle karakterizedir (14). DSM-5’te TSSB tanısı konulabilmesi için gerçek ya
da göz korkutucu bir biçimde ölümle, ağır yaralanmayla karşılaşmış, ya da cinsel
saldırıya maruz kalmış olma, örseleyici olaylardan sonra başlayan örseleyici olaylara
ilişkin istenç dışı gelen belirtilerin bulunması, kişinin örseleyici olaylar yeniden
oluyormuş gibi hissettiği ya da davrandığı çözülme tepkileri olması, örseleyici
olaylardan sonra ortaya çıkan örseleyici olaylara ilişkin uyaranlardan sürekli bir
biçimde kaçınma, örseleyici olayların ortaya çıkmasından sonra başlayan ya da
kötüleşen örseleyici olaylara ilişkin bilişlerde ve duygudurumda olumsuz
değişiklikler olması, örseleyici olaylarla ilintili uyarılma ve tepki gösterme biçiminde
belirgin değişiklikler olması, tüm bu kriterlerin bir aydan süredir devam ediyor
olması, işlevsellikte düşme kriterlerinin karşılanması gerekmektedir (73)
2.5.3.Yaygınlığı
Yayınlanan bazı çalışmalarda doğum sonrası TSSB yaygınlığı %1.5-%6
aralığında tespit edilmiştir. Stramrood ve ark. %1-2. Cigoli ve ark. %1.25, Creedy ve
ark. ve Adewuya ve ark. sırasıyla %6.5-%5.9 yaygınlık oranları tespit etmişlerdir
(81). Son dönemlerde büyük örneklemlerle yapılan bazı çalışmalarda doğum sonrası
TSSB insidansını %1-6 (7,82) ve ciddi belirtileri olan kısmi TSSB insidansı %6-24
olarak bildirilmiştir (7). Yapılan bazı uluslararası çalışmalarda doğum travması
nedeniyle TSSB oranları; İsveç’te %1,7’den (83), Nijerya’da %5,9 (82) Hollanda‘da
%21.4, Almanya’da %0,9’a (84) varan aralıklarda gösterilmiştir (85). TSSB tanısı
almamış ancak travmatik doğum nedeniyle bazı travma sonrası stres belirtilerini
yaşayan kadınların oranı daha yüksek bulunmuştur. Amerika’da yapılan bir çalışma
örneğinde %34 (86) olduğu gibi. İngiltere’deki örneklerde TSSB yaygınlığı %2.8-3
oranlarında tespit edilmiştir (7,87).
2.5.4.Gidiş ve Sonlanış
Son dönemlerde doğumla ilişkili TSSB’nin uzun dönemdeki etkileri ile
ilişkili araştırmalar ön plana çıkmaktadır (7,83,87,88). Bu olumsuz etkiler eşle
olumsuz ilişkiler, cinsel disfonksiyon, doğum korkusu ve anne-bebek ilişkisinde
sorunları içermektedir (69). TSSB tedavi edilmediği taktirde özkıyım riski,
depresyon, alkol ve diğer madde kullanımlarında artış, bebeği ile ilişkilerde sorun
(emzirme ve bağlanma sorunları), cinsel isteksizlik, doğum korkusu (tokofobi),
sezeryan doğum isteklerinde artış, çocuğun sağlığı ile ilgili aşırı kaygı ve tetikte olma
hali, sosyal ilişkilerde bozulma, gelecekte tıbbi takipten kaçınma şeklinde
sonuçlanabilir (68).
2.5.5.Tedavi
Postpartum TSSB tedavisinde birincil, ikincil ve üçüncül seviyelerde
müdahale mümkündür. Birincil önlemede, gebelik sırasında kadınlarda travma
öyküsü ya da geçmişte psikiyatrik problemleri olması gibi risk faktörleri taranabilir.
Bu kişilere alternatif doğum yöntemleri sunulabilir, doğum süresince daha fazla
bakım ve destek sağlanabilir. İkincil önlemede, doğum sonrasında akut stres yaşamış
ya da ciddi travmatize olmuş kişiler için tarama ve tedavi yapılabilir. Üçüncül
14
korumada, travmatize kadın uzun vadede kronik TSSB geliştirme riski açısında
izlenir ve daha ileri tedavi gerekebilir (69).
Doğum sonrası TSSB gelişiminde yaygınlık ve risk faktörleriyle ilgili
çalışmalar olmasına rağmen yönetim ve tedavisiyle ilgili araştırmalara yakın
dönemlerde başlanmıştır, yeterli çalışma yoktur. Bu konuda yapılmış bir derleme
çalışmasında sonuçlar, doğumla ilgili olmayan TSSB tedavisi ile uyumlu
bulunmuştur. BDT ve EMDR etkili yöntemlerdir (80,89)
Eğitim, maruz bırakma, bilişsel yeniden yapılandırma, kaygı yönetimi
uygulanır. Postpartum TSSB’de de genellikle 60-90 dakika süren 9-12 seans şeklinde
BDT uygulanabilir. Tedavi genellikle Serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI) ile
birlikte uygulanır (68,69).
2.6. Amaç
Bu çalışmada doğum ve doğum sonrası dönemle ilişkili travma sonrası
semptomları yaşama potansiyeli göz önüne alınarak geliştirilen Modifiye Perinatal
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği’nin (90) geçerlik ve güvenirlik çalışmasının
yapılarak ölçeğin Türkçe’ye kazandırılması, çalışmaya alınan gönüllülerde
postpartum TSSB yaygınlığının saptanması ve etyolojik faktörlerinin araştırılması
amaçlanmıştır.
15
3.GÜVENİLİRLİK VE GEÇERLİLİK
3.1.Güvenilirlik
Güvenilirlik, ölçümün tutarlı olmasının ölçütüdür. Farklı yerlerde
uygulandığında benzer sonucu vermelidir. Yani bağımsız ölçümlerde benzer kararlı
sonuç alınmalıdır. Güvenilirlik, bir ölçeğin ölçmek istediği özelliği ne ölçüde doğru
ölçtüğünü, testin tekrarlanabilir ve aktarılabilir olması gerektiğini, bir ölçme aracında
bütün soruların birbirleriyle tutarlılığını, ele alınan oluşumu ölçmede türdeşliğini,
yeterliliğini ortaya koyan bir kavramdır (91).
İç Tutarlılık Güvenilirliği
Bir ölçeğin bir kez uygulanmasıyla güvenirlik tahmini yapılıyorsa, diğer
güvenirlik tahmini yöntemlerine göre, güvenirlik tahmininde meydana gelebilecek
hata daha az olacaktır. İç tutarlılık analizleri için farklı hesaplama ve istatistik
yöntemler vardır. Bunlar:
Kuder-Richardson Güvenilirlik Katsayıları: Amacı tüm maddelerin
birbirleriyle ve ölçeğin tamamıyla iç tutarlılığını tahmin etme üzerine kurulur. Bu
nedenle yöntem, ölçekteki tüm maddelerin aynı değişkeni ölçtüğü varsayımına
dayanır (92).
Cronbach α Değeri: Likert türü toplamalı ölçeklerde, anlamsal farklılık
ölçeklerinde, Stapel ölçeklerinde toplam veya ortalama puana dayanan diğer
psikometrik testlerde ve bileşik maddelerden oluşan indeks türü ölçüm araçlarında
maddelerin birbiriyle tutarlı olup olmadığını ve maddelerin hipotetik bir değişkeni
ölçüp ölçmediğini belirler. α değerinin esas işlevi iç tutarlılığı saptamasıdır. Esas
olarak bir güvenilirlik indeks değeri olan Cronbach α, ölçeğin içerdiği maddelerin
birbiriyle ne ölçüde tutarlı olduğu ve arka planda gizli, hipotetik değişkeni ne ölçüde
temsil ettiği hakkında bilgi verir (91). Maddeler doğru-yanlış şeklinde olmayıp likert
tipi puanlandığında, kullanılması uygun olan bir iç tutarlılık tahmin yöntemidir.
Cronbach α katsayısı, ölçme aracındaki farklı soruların aynı niteliği ölçerken
birbirlerini ne kadar tamamladıklarını belirler (92).
Yarıya Bölme Yöntemi
Yöntem, formu iki eş parçaya bölerek, iki yarının katılımcılara aynı anda
uygulanması sonrası, katılımcıların bu yarılardan aldıkları puanlar arasındaki ilişki
ile güvenilirlik tahmini yapılmasını sağlar (92).
3.2. Geçerlilik
Bir ölçeğin ölçmeyi amaçladığını ölçüp ölçmediğini ve genellenebilirliğini,
doğru ölçülüp ölçülmediğini ifade eder. Ölçümün geçerli oluşu, ölçme aracının
ölçmeyi planladığı özellikleri gerçekten ölçüyor olması anlamına gelir. Geçerli
olabilmesi için bir test, deney ya da ölçek, tekrarlayan ölçümlerde aynı sonucu
vermelidir, ölçülmek istenilen özellik başka bir özellikle karıştırılmadan ölçülmüş
olmalıdır. Ancak ölçeğin geçerli olabilmesinin ilk koşulu güvenilir olmasıdır. Geçerli
17
bir test aynı zamanda güvenilirdir ama güvenilirliği yüksek bir test geçerli
olmayabilir (91).
Geçerliliğin davranışsal özelliklerin ölçülmesinde önemli bir yeri vardır.
Davranışsal özelliklerin ölçülmesinde kullanılan ölçeklerin hiç birinin geçerliği tam
değildir. Fakat ölçeklerin geçerliği yeterli sayılabilecek doğrulukta ölçümler verecek
düzeye getirilebilir. Bir ölçme aracının geçerliği, standart koşullarda ölçme aracı ile
elde edilecek ölçümlerdeki değişkenliğin ne kadarının, incelenen bireylerin ölçülen
özelliğe sahip oluş dereceleri arasındaki gerçek farklardan gelmekte olduğunu
gösterir. Bir ölçme aracı ile standart koşullarda elde edilmiş olan ölçümlerde
gözlenen toplam değişkenliğin, kişilerin ilgilenilen özelliğe sahip oluş dereceleri
arasındaki gerçek farklardan gelen değişkenlikten daha büyük ya da eşit olması
beklenir. Bunun tersi olanaksızdır. Ölçme hatası tam olarak sıfıra indirgenemez.
Geçerlilik, bir ölçme aracının kullanıldığı amaca hizmet etme derecesi olduğundan,
ölçme araçlarından elde edilecek ölçümler hangi amaçla kullanılacaksa ölçme
geçerliği de o amaca bağlı olarak değişecektir. Ölçeğin geçerliliği sadece kendisiyle
değil, ölçeğin kullanış amacına, uygulandığı gruba, uygulama ve puanlama biçimine
de bağlıdır. Ölçeğin geçerlilik düzeyi geçerlik katsayısıyla anlaşılır. Bu katsayı(-
)1.00 ile (+)1.00 arasında değerler alır ve ne kadar büyükse ölçek amaca okadar fazla
hizmet ediyor demektir. Geçerlik katsayısının düşük bulunması, sadece ölçekten elde
edilen değerlerle kriter değerleri arasındaki ilişkinin zayıflığından kaynaklanmaz,
aynı zamanda elde edilen değerlerin güvenirliklerinin tam olmayışından da
kaynaklanabilir. Bu nedenle geçerlik katsayıları güvenilirlik katsayılarıyla birlikte
yorumlanır (92).
4. GEREÇ VE YÖNTEM
4.1. Örneklem
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Polikliniği’nde yürütülen
çalışma için, Cumhuriyet Üniversitesi Grişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik
Kurulu’ndan Karar No: 2014-07/15, Karar Tarihi: 24.07.2014 ile onay alındı (Bkz.
EK: 7)
Örneklem grubunu Ağustos-Kasım 2014 tarihlerinde Cumhuriyet Üniversitesi
Tıp Fakültesi pediatri servisinde yatan 4-18 aylık bebeklerin anneleri oluşturdu. 158
katılımcıya çalışmanın amacı anlatıldıktan sonra sözlü ve yazılı onayları alınarak
çalışmaya dahil edildi (Bkz. EK:8). Örneklem grubu 18 yaş ve üzeri olarak seçildi.
Çalışma formlarını dolduramayan, eğitimsiz, gerçeği değerlendirmesi bozuk
şizofreni, bipolar bozukluk, mental retardasyon gibi tanıları bulunan psikiyatrik
görüşmeleri tamamlayamayan hastalar çalışmadan çıkarıldı. Katılımcıların TSSB
değerlendirmesi Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği
(MPTÖ)’ne göre yapıldı, aynı zamanda tanıyı desteklemek ve geçerlilik güvenilirlik
analizlerinde kullanmak için Olayların Etkisi Ölçeği uygulandı. Geçerlilik
güvenilirlik çalışması yapılacak Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Ölçeği, yine analizlerde değerlendirilmek için Beck Depresyon Envanteri (BDE),
Edinburg Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDDÖ) ve Sosyodemografik Veri
Formu kullanıldı. Tanısal görüşme ve ölçeklerin doldurulması ortalama yarım saat
sürdü.
yapılmamıştır. Yararlı bir klinik araç olmasına rağmen madde cevap seçenekleri ikili
cevaplanan bir ölçekten likert tipi ölçeğe çevrilmiştir. Yanıt çizelgesine göre
puanların daha geniş bir aralıkta olması, riskli olanların hızlıca tanımlanıp psikiyatri
servislerine yönlendirilmesi için öngördürücü olması amaçlanmıştır (96). İstatistik
analiz sonuçları tartışılacaktır. Çalışmamızda ölçeğin Türkçe geçerlilik ve
güvenilirlik çalışması yapılması hedeflenmiştir.
4.3.Uygulama
Çalışmanın uygulanabilmesi için Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan onay alındı ( Karar No:
2014-07/15, Karar Tarihi: 24.07.2014).
Araştırmada kullanılacak MPTÖ Türkçe güvenilirlik ve geçerlilik çalışmasını
yapabilmek için yazarlarından e-posta yoluyla izin alındı. Ölçek, Türkçe ve İngilizce
dillerini iyi seviyede bilen kişilerce Türkçe’ye çevrildi ve maddelerin Türkçe’ye
çevrilirken kültürel uygunluğu göz önüne alındı. Türkçe’ye çevrilmiş ölçek tekrar
İngilizce’ye çevrilerek uygunluğu gözlendi. Ölçek Türkçe’ye çevrildikten sonra
anlaşılabilirliğini ölçmek amacıyla 10 katılımcıya uygulandı ve ölçeğin
anlaşılmasında sorun olmadığı gözlendi.
Çocuk hastalıkları servisinde yatan 4-18 aylık bebeklerin annelerinden
çalışmaya alınmaya uygun, ardışık 158 katılımcı değerlendirmeye alındı.
Araştırmada kullanılan veri toplama araçları örneklem grubuna Ağustos 2014, Kasım
2014 tarihleri arasında uygulandı. Tüm katılımcılardan sözlü ve yazılı
bilgilendirilmiş onam alındı. Çalışmanın ilk aşamasında katılımcıların
sosyodemografik ve kişisel bilgileri araştırmacı tarafından hazırlanan forma
kaydedildi. Diğer veri toplama araçları katılımcılar tarafından yanıtlandı. Görüşmeler
ortalama yarım saat sürdü.
Test-tekrar test geçerliğini değerlendirmek için çalışmaya alınan
katılımcılardan 47 kişiye ulaşıldı, üç hafta sonunda MPTÖ soruları katılımcılara
yeniden sorularak formları üzerinde işaretlendi.
özelliği ne kadar iyi ölçtüğü soruldu. Kesme puanını değerlendirmek için ROC
analizi yapıldı, duyarlılık ve özgüllük değerlerine uygun olan kesme puanı belirlendi.
Bireylerin özelliklerine göre ölçek sonuçları arasında fark olup olmadığı
araştırılırken değişkenler arasındaki farkın önemlilik testi, Ki-kare, Fisher kesin Ki-
kare testi uygulandı ve Odds oranı hesaplanarak %95 güven sınırları belirlendi,
yanılma düzeyi 0.05 olarak alındı.
25
5. BULGULAR
Eğitim Durumu
okur yazar değil 6 100 0 0
ilkokul 36 76,6 11 23,4
ortaokul 31 77,5 9 22,5 P=0,30
lise 18 75 6 25
üniversite-yüksek okul 26 63,4 15 36,6
İş Durumu
çalışmıyor 92 77,3 27 22,7 P=0,102
çalışıyor 25 64,1 14 35,9
Aylık Gelir
asgari ücret 32 71,1 13 28,9
asgari ücretten fazla 75 75,0 25 25,0
asgari ücretten az 6 75,0 2 25,0 P=0,88
Gebelik Sayısı
1 37 75,5 12 24,5
2 37 75,5 12 24,5
3 24 64,9 13 35,1 P=0,50
4 10 90,9 1 9,10
5 ve üzeri 9 75,0 3 25,0
P=0,024*
Odds:0,39
İstenen Gebelik %95CI
evet 99 78,0 28 22,0 (0,17-0,89)
hayır 18 58,1 13 41,9
Gebelik yaşı
term 101 73,2 37 26,8 P=0,516
preterm 16 80,0 4 20,0
Doğum Şekli
spontan vajinal doğum 63 77,8 18 22,2
acil sezeryan 28 71,8 11 28,2 P=0,518
elektif sezeryan 26 68,4 12 31,6
27
Bebek Kilosu
<2500 14 82,4 3 17,6 P=0,562
>2500 103 73,0 38 27,0
Annede Komplikasyon
yok 84 77,1 25 22,9
var 33 67,3 16 32,7 P=0,197
Bebekte Komplikasyon
yok 98 75,4 32 24,6
var 19 67,9 9 32,1 P=0,410
Gebelikte Eş Desteği
yok 13 61,9 8 38,1 P=0,173
var 104 75,9 33 24,1
5.2.Güvenilirlik Analizleri
Tablo 5. Test Toplam Puanları ile Tekrar Test Toplam Puanları ve Test Alt
Ölçekleri ile Tekrar Test Alt Ölçekleri Arasındaki Korelasyon
faktör2 r ,469(**) 1
p ,000
Madde
13 11 7 8 10 9 2 4 5 1 14 3 12 6
Bileşen
OEÖ toplam puanları arasındaki ilişkiler Pearson korelasyon tekniği ile incelenmiş
ve MPTÖ’nün alt boyutları ile BDE ve OEÖ toplam puanları arasında anlamlı
ilişkiler saptanmıştır r= 0,73 ve p< 0,01. Yine tabloda görüldüğü gibi, MPTÖ’nün
Türkçe formunda yeniden tanımlanan alt boyutları arasındaki ilişkiler istatistiksel
olarak anlamlı düzeyde birbiriyle bağıntılıdır (Tablo 8)
Tablo 8. MPTÖ ile BDE ve OEÖ Arasındaki İlişki
Faktör 2 ,47(*) 1
OEÖ toplam
,61(**) ,61(**) ,52(**) ,60(**) 1
MPTÖ
,90(**) ,74(**) ,71(**) ,77(**) ,73(**) 1
toplam
6. TARTIŞMA
De Mier ve ark. tarafından 1996’da geliştirilen PPQ daha sonra Callahan ve
ark. tarafından 2006’da yeniden düzenlenmiş ve Modifiye Perinatal TSSB ölçeği
olarak adlandırılmıştır. Bu çalışmada, yüksek riskli infant annelerinde doğumla
ilişkili TSSB’yi oldukça güvenilir biçimde ölçen bu ölçeğin Türkçe geçerlilik ve
güvenilirliği incelenmiştir. Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Ölçeği olarak adlandırılan ölçeğin geçerliliğini değerlendirmek üzere; yapı geçerliliği
için faktör analizi yapılmış, örtüşme geçerliliği için BDE ve OEÖ ile korelasyonu
değerlendirilmiştir. MPTÖ ‘nün güvenilirliğini incelemek için iç tutarlılık ve test-
tekrar test güvenilirlik katsayıları hesaplanmıştır. Kesme puanını hesaplamak için
ROC eğrisi ve eğri altındaki alan değerlendirilmiş, kesme puanı için uygun duyarlılık
ve özgüllük değerleri seçilmiştir.
Ryding ve ark. vajinal doğum, aletle doğum, elektif ve acil sezeryanla doğum yapan
kadınlarda TSSB insidanslarını karşılaştırdıkları bir diğer çalışmalarında doğum
sonrası birinci ayda acil sezeryan ve aletle doğum yapan gruplarda TSSB oranı daha
yüksek bulunmuştur (125). MaClean ve ark. 40 kadının dahil edildiği spontan vajinal
doğum, indüklenmiş vajinal doğum, aletle vajinal doğum ve acil sezeryanı
karşılaştırmış, postpartum altıncı haftada TSSB semptomlarını değerlendirmiştir.
Aletle doğum diğer üç gruba kıyasla daha fazla stres etkeni olarak değerlendirilmiş
ve daha fazla travmatik algılanabileceği belirtilmiştir (126). Sezaryan (N=25) ve
vajinal doğum (N=25) yapan kadınlara PTSDC-CV uygulanarak yapılan bir
çalışmada, bazı gebelere epidural anestezi ile vajinal doğum (n=10), bazılarına
epidural anestezi ile sezaryen (N=6) planlanmış, acil sezaryana alınan tüm gebelere
genel anestezi uygulanmış. Vajinal doğum yapan kadınların hiçbirinde postpartum
TSSB bulunmazken, sezaryanla doğum yapan kadınların birinde (% 4) pospartum
TSSB tespit edilmiştir. Acil sezaryana alınan hastalar ile elektif sezaryen yapılan
hastaların ortalama PTSDC-CV puanları arasında anlamlı fark saptanmamıştır (66).
Bailham ve Joseph çalışmalarında alet yardımıyla yapılan doğumları TSSB gelişimi
için yüksek riskli bulmuştur (10). Ancak Polachek ve arkadaşlarının yaptığı
çalışmada TSSB ile doğum şekli arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmemiştir.
Bununla beraber aynı çalışmada epidural anestezi yapılmayan kadınlarda yapılanlara
oranla daha yüksek oranda TSSB saptanmıştır (117). Bir prospektif çalışmada ilk kez
anne olan 28 kadın bir sonraki doğumlarında, önceki travmatik doğum anıları
nedeniyle sezeryan doğum istemişlerdir. Bu kadınların %50’si önceki doğumlarını
acil sezeryanla yapmışlardır (12). Ryding ve ark. sezeryanla doğumun psikolojik
etkileri üzerinde durulması gerektiğini vurgulamışlardır (127).
Sezeryanla acil doğum yapanlarda ve alet yardımıyla vajinal doğum yapan
kadınlarda TSSB oranları daha yüksek bulunmuştur. Bu olgularda TSSB’nin yüksek
olmasının nedenleri birtakım ek tıbbi uygulamalara maruz kalma olasılığının artması,
hastanın yaşamı tehdit eden olaylar yaşaması, yeterli ağrı kesici tedavileri alamadan
bazı tıbbi uygulamalara maruz kalması olabilir. Elektif sezeryan, travmatik doğum
riskini azaltabilir ancak cerrahi doğumların kendileri de kadının postpartum
psikolojik durumu üzerinde olumsuz etkilerde bulunabilmektedir. Sezeryan
doğumlar maternal mortalite ve morbiditeyle ilişkili olabilir (128). Bu çalışmada
41
spontan vajinal doğum yapanlarla acil ve elektif sezeryanla doğum yapanlar arasında
istatistiksel olarak TSSB sonuçları açısından anlamlı fark bulunmamıştır. Bu
çalışmada alet yardımıyla doğum yapan kimse yoktu. Tıbbi olanakların gelişmesi,
cerrahi girişimlere ikincil komplikasyonların azalması, vajinal doğumun anne
adayları tarafından da tercih edilmesi ve doğuma hazır olarak girilmesi sonuçları
etkilemiş olabilir. Kişilerin ifade şekillerindeki farklılıklar nedeniyle acil sezeryan ile
doğum yaptığını belirten katılımcılardan ayrıntılı bilgi alınması gerekebilir. Daha
fazla sayıda örnek ile çalışılması sonuçları etkileyebilir.
Bu çalışmada değerlendirilen bir diğer faktör annede doğumda ya da
gebelikte komplikasyon gelişimidir. İstatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Bazı
çalışmalarda gebelik komplikasyonları ve obstetrik faktörler doğum sonrası TSSB ile
ilişkilendirilmiştir (82,98,107,121). Gebelikte ya da doğum sonrasında gelişen
komplikasyonlar kadınlarda TSSB gelişimi için riskli bulunmuştur (10,86,129). Bu
çalışmayla benzer olarak Creedy’nin 499 kadınla yaptığı bir çalışmada annedeki
doğumla ilişkili komplikasyonlar değerlendirilmiş ve postpartum TSSB ile anlamlı
ilişki saptanmamıştır (111). Komplikasyon gelişen annelerde kendi ya da bebeğinin
başına gelebilecek olumsuzlukların da etkisiyle stresin tetiklenmesi, çaresizlik ve
suçluluk hissi TSSB gelişimine katkıda bulunuyor olabilir. Ölüm korkusu ve
komplikasyonlu doğum arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır (130). Bazı
çalışmalar stresli olayların neden olduğu nöroendokrin bozukluklara yoğunlaşmıştır.
Stresli olayı takiben nöroendokrin sistemde norepinefrin ve dopamin gibi bazı
nörotransmitterlerde şiddetli bir azalma ortaya çıkar. Bunun yanı sıra hipotalamo
hipofizer adrenal eksende artmış aktiviteye kortizol hormon düzeyinde artış eşlik
eder. Bu endokrin değişiklikler anksiyete ve TSSB’ye neden olabilir (81). Klinik
izlemlerde annede doğumla ilişkili komplikasyon görülmesi doğum sonrası dönemde
stres yanıtını artırdığı yönündedir. Ancak bu durumun TSSB gelişmesine neden
olması için, gelişen komplikasyonun ne olduğu, hayatı tehdit edip etmediği de
önemli faktörlerdir. Bu çalışmada katılımcılarla bu konuda görüşme yapılmıştır
ancak her bir faktör ayrı ayrı incelenmemiştir ve bebeğin ya da annenin hayatını
tehdit etmeyen komplikasyonlar da değerlendirmeye alınmıştır. Bu açıdan detaylı
değerlendirme yapılması sonuçları etkileyebilir.
42
depresyonu olan kadınlarda bu oran neredeyse 5 kat artmıştır (81). Sjögren doğumla
ilgili aşırı korku yaşayan ilk kez doğum yapan ve daha önce doğum yapmış olan
kadınların da katıldığı görüşmelerde bu anksiyetenin doğum personeline olan
güvensizlik, kendini yetersiz görme, kendilerinin ya da bebeklerinden öleceği
korkusu, acı çekmekten korkma ile ilişkilendirmiştir (130). Soderquist ve
arkadaşlarının yaptığı çalışmada da erken ve geç gebelikte ciddi doğum korkusu olan
kadınlarda posttravmatik stres riski artmış ve gebelik/doğumla ilişkili geçirilmiş
psikolojik/psikiyatrik bozukluk ya da genel geçmiş psikolojik/psikiyatrik problemler,
depresyon ve düşük baş etme yetisi doğum sonrası birinci ayda artmış posttravmatik
stresle ilişkili bulunmuştur (124). Bu çalışmadaki sonuçlar yapılan çalışmalarla
uyumludur. Gebelik sürecinde ilaç tedavisinin çoğunlukla uygulanmaması, terapi
desteğinin yetersiz kalması, gebelik sürecindeki hormonal değişiklikler bu dönemin
postpartum TSSB gelişimi için daha riskli olduğu şeklinde yorumlanabilir.
Bu çalışmada TSSB gelişen ve gelişmeyen gruplar çocukluk ve erişkinlikte
yaşadıkları travmatik öykü açısından karşılaştırıldıklarında istatistiksel olarak
anlamlı fark görülmemiştir. Benzer olarak TSSB olanlarda ve olmayanlarda
gebelikte travmatik yaşantıya maruz kalma öyküsü anlamlı bulunmadı. Yapılan bazı
çalışmalarda daha önce travmatik bir deneyim yaşama, stresli yaşam olayı öyküsü
(7,10,86,88,112), cinsel kötüye kullanım ile TSSB gelişimi arasında anlamlı fark
bulunmamıştır (10). Soderquist ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada geçmiş travmatik
deneyimler ve geçirilmiş travmatik doğum, travma sonrası stresle ilişkili
bulunmamıştır (124).
Erişkinlik dönemi travma öyküsü ve çocukluk çağı travmaları olanlarda
gebelik sonrası TSSB semptomları görülebilmektedir (132-134). Cinsel travmaya
maruz kalan kadınlarla, doğum deneyimleriyle ilgili yapılan niteliksel bir çalışma
sonucunda cinsel travmanın TSSB nedeni olduğu vurgulanmıştır. Bu çalışmada
kadınlar kendilerine cinsel travmalarını hatırlatan doğum anındaki duygularını
yazmışlar, her iki olayda da acı ve kontrol kaybı hissetmişlerdir. Serum setleri ve
monitörizasyon ekipmanları, bağlandıkları hissini uyandırmış, görevli tarafından
doğumda verilen komutlar suçlunun konuşmalarına benzetilmiş, çocuklukta cinsel
travma yaşamış kadınlarda doğum sırasında bebek başının vajinaya yaptığı bası,
çocuklukta penisin vajene yaptığı basının hissedilmesine neden olmuştur (135).
44
bildirilmiştir (10). Dahası, pek çok kadın doğumda yeniden travmatize olmamak için
gereksiz sezeryan ve kürtaj arayışına yönlenebilir (12,13). Doğum korkusu olarak
tanımlanan tokofobi, travmatik doğuma ikincil gelişebilir (11). Bununla beraber
erken ve geç gebelikte ciddi doğum korkusu olan kadınlarda posttravmatik stres riski
de artmıştır (124).
Doğumla ilişkili TSSB uzun dönemde; anne ruh sağlığının çocuk
gelişimindeki olumsuz etkileri, anne-babalık sorunları, bağlanma sorunları, çocuğun
zeka gelişimi ve çocuklarda görüen diğer psikiyatrik bozuklular açısından önemlidir
(8,9). Kadınlarda psikiyatrik problemlerin ortaya çıkmasında en önemli nedenlerden
biri de gebelik, doğum ve postpartum dönemlerde ortaya çıkan stres ve anksiyetedir.
Ortaya çıkan bu pskiyatrik bozukluklar ve bunlarla ilişkili komplikasyonlar anne
bebek ilişkilerinde ve bebeğin bilişsel gelişiminde olumsuz etkiler ortaya çıkarırlar.
Aynı zamanda kişinin sosyal hayatı, ilgi alanları, aile üyeleriyle ilişkileri de etkilenir.
Bu yüzden bu bozuklukla ilişkili faktörler bilinmeli ve önceden önlemler alınmalıdır.
Tarama ve etkilenen anneleri zamanında tedavi etmek uzun dönemde ortaya
çıkabilecek komplikasyonların önlenmesi için gereklidir. Geriye dönük çalışmalarla
ilgili önemli bir sorun katılımcıların doğum öncesi durumlarıyla ilgili
değerlendirdikleri değişkenlerin kişilerin o anki ruhsal durumlarından etkilenerek
cevaplamalarıdır. Şimdiye kadar yapılan çalışmaların hiçbiri erken gebelikte doğum
öncesi değişkenleri ileriye dönük değerlendirmemiştir.
Kısıtlılıklar
Bu çalışmada belirtilmesi gereken kısıtlılıklar vardır. Örneklem grubunu 4-18
ay önce doğum yapmış olan kadınlar oluşturmuştur, bu çok daha uzun süre önce
doğum yapmış olan kadınların geriye dönük olarak değerlendirildiği orijinal ölçeğe
göre olumlu bir özellik olmasına rağmen, katılımcıların pediatri servisinde yatan
hastaların annelerinden oluşması bir stres faktörü olarak değerlendirilebilir ve bu
durum ölçeklerin doldurulmasında yanlılık oluşturabilir. Yapılacak çalışmalarda
örneklemin hastane dışı popülasyondan alınması bu yanlılığı ortadan kaldıracaktır ve
geçerlilik güvenilirlik çalışmasına ek katkı sağlayacaktır. Ayrıca orijinal ölçek
yüksek riskli grup için ölçeği geçerli ve güvenilir bulmuşken, çalışmamızda bu ayrım
yapılmamış tüm örneklem için geçerlilik ve güvenilirliği incelenmiştir. Risk
48
SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Postpartum dönemde duyarlılığın arttığı tarihsel olarak bilinir. Türkiye’de
Postpartum TSSB ile ilgili yeterli çalışma yoktur ve benzer semptomları nedeniyle
olguların çoğunda farklı psikiyatrik tanılar düşünülmekte ve buna bağlı tedavide
yetersizlikler ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada doğum ve doğum sonrası dönemle
ilişkili travma belirtileri yaşama potansiyeli göz önüne alınarak geliştirilen Modifiye
Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği’nin (90) geçerlik ve güvenirlik
çalışmasının yapılarak ölçeğin Türkçe’ye kazandırılması, çalışmaya alınan
gönüllülerde postpartum TSSB yaygınlığının saptanması ve etyolojik faktörlerinin
araştırılması amaçlanmıştır.
Çalışma sonuçları gözden geçirildiğinde;
1-Bulgularımız, modifiye postpartum TSSB ölçeğinin Türkçe formunun
geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermiştir.
2-19,5 değeri kesme puanı olarak kabul edildiğinde, duyarlılık (0,81) ve
özgüllük (0,91) değerlerinin travması olan bireyleri saptamak için bir ölçüm aracı
olarak oldukça iyi olduğu düşünülmektedir.
3-Çalışmaya alınan katılımcılar için doğumla ilişkili TSSB yaygınlığı %25,9
olarak saptanmıştır.
4-Doğumla ilşkili travması olan ve olmayan grup etyolojik faktörler açısından
karşılaştırıldığında”doğum sonrası eş desteği olmaması, istenen bir gebelik
olmaması, gebelikte ve gebelik öncesinde psikiyatrik hastalık bulunması” TSSB
gelişimi için istatistiksel olarak anlamlı bulundu.
5-Yaş, eğitim durumu, çalışma durumu, aylık gelir, gebelik sayısı,
gestasyonel yaş, doğum şekli, bebek kilosu, anne ve bebekte komplikasyon
gelişmesi, doğum ekibinden memnuniyet, gebelikte eş desteği, çocuklukta ve
erişkinlikte travma öyküsü istatistiksel olarak ilişkili bulunmadı.
6-Postpartum depresyon ve postpartum TSSB beraber görülebileceği gibi ayrı
ayrı da görülebilen psikiyatrik bozukluklardır. Bu nedenle hastanın travmayla ilişkili
belirtileri mutlaka sorgulanmalıdır.
Öneriler;
1-Sıklığı, anne, bebek ve aileye olumsuz etkileri göz önüne alındığında
postpartum dönemdeki psikiyatrik bozuklukların oluşumunda rol alan faktörlerin
50
KAYNAKLAR
29-Cusack KJ, Frueh CB, and Brady KT. Trauma history screening in a
community mental health center. Psychiatr Serv 55: 157-162, 2004.
35-Stowe ZN, Nemeroff CB. Women at risk for postpartum onset major
depression. Am J Obstet Gynecol, 173:639- 645, 1995.
54
46-Nau ML, McNie DE, Binder RL. Postpartum Psychosis and the Courts. J
Am Acad Psychiatry Law, 40: 318–25, 2012.
59-McDougle CJ, Barr LC, Goodman WK, Price LH. Possible role of
neuropeptides in obsessive compulsive disorder. Psychoneuroendocrinology, 24: 1-
24, 1999.
61-Smith MV, Rosenheck RA, Cavaleri MA, ve ark. Screening for and
detection of depression, panic disorder and PTSD in public-sector obstetric clinics.
Psychiatr Serv, 55:407-414, 2004.
67-Stein MB. Full and partial posttraumatic stres disorder: finding from a
community survey. Am J Psychiatry, 147: 202-206, 1997.
68-www.birthtraumaassociation.org.uk (2013).
76-Blanchard EB. Who develops PTSD from motor vehicle accidents? Behav
Res Ther, 34: 1- 10, 1996.
80-Ross LE, McLean LM. Anxiety Disorders During Pregnancy and the
Postpartum Period: A Systematic Review. J Clin Psychiatry, 67: 000–000, 2006.
105-Nye SM. Are low Cronbach alpha values reliable?. J Am Diet Assoc.
91(8): 912, 1991.
106-Averill JR, Chon KK, Haan DW. Emotions and creativity, East and
West. Asian Journal of Social Psychology, 4: 165-183, 2001.
108-Andersen LB, Melvaer LB, Videbech P, Lamont RF, Joergensen JS. Risk
factors for developing post-traumatic stress disorder following childbirth: a
systematic review. Acta Obstet GynecolScand, 91(11):1261-1272, 2012.
60
109-Stramrood CA, Paarlberg KM, Huis In 't Veld EM, Berger LW,
Vingerhoets AJ ve ark. Posttraumatic stress following childbirth in homelike and
hospital settings. J Psychosom Obstet Gynaecol, 32(2): 88-97, 2011.
119-Van der Ploeg E, Kleber RJ. Acute and chronic job stressors among
ambulance personnel: predictors of health symptoms. Occup EnvironMed, 60: 40-6,
2003.
131-Shaw RJ, Bernard RS, DeBlois T, Ikuta LM, Ginzburg K,ve ark. The
relationship between acute stress disorder and posttraumatic stress disorder in the
neonatal intensive care unit, Psychosomatics, 50(2):131–137, 2009.
132-Yampolsky L, Lev Wiesel R, Ben Zion IZ. Child sexual abuse: is it a risk
factor for pregnancy?, J Adv Nurs, 66:2025–2037, 2010.
134-Seng JS, Kane Low LM, Sperlich MI, Ronis DL, Liberzon I. Trauma
history and risk for PTSDamong nulliparous women in maternity care. Obstet
Gynecol, 114: 839–847, 2009
143-Joseph S. Social support and mental health following trauma. 3th ed. Ed:
W. YULE, Post-traumatic stress disorders: Concepts therapy. Chichester: 1999.
ÖZGEÇMİŞ
1986 yılında Çorum’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimlerini Çorum’da
tamamladı. 2004 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı.
2010 yılında tıp fakültesinden mezun olduktan sonra aynı yıl Cumhuriyet
Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları bölümünü kazandı.
Üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışırken EMDR eğitimi aldı.
66
EKLER
EK-1
OLAYLARIN ETKİSİ ÖLÇEĞİ
EK-2
10- (0) Her zaman olduğumdan daha canı sıkkın ve sinirli değilim.
(1) Eskisine oranla daha kolay canım sıkılıyor ve kızıyorum.
(2) Her şey canımı sıkıyor ve kendimi hep sinirli hissediyorum.
(3) Canımı sıkan şeylere bile artık kızamıyorum
69
EK-3
Modified Perinatal Post-traumatic Stress Disorder Questionnaire
(Modified PPQ)
(1) Did you have bad dreams of giving birth or of your baby’s hospital stay?
(2) Did you have upsetting memories of giving birth or of your baby’s hospital stay?
(3) Did you have any sudden feelings as though your baby’s birth was happening
again?
(4) Did you try to avoid thinking about childbirth or your baby’s hospital stay?
(5) Did you avoid doing things that might bring up feelings you had about childbirth
or your baby’s hospital stay (e.g., not watching a TV show about babies)?
(6) Were you unable to remember parts of your baby’s hospital stay?
(7) Did you lose interest in doing things you usually do (e.g., did you lose interest in
your work or family)?
(8) Did you feel alone and removed from other people (e.g., did you feel like no one
understood you)?
(9) Did it become more difficult for you to feel tenderness or love with others?
(10) Did you have unusual difficulty falling asleep or staying asleep?
(11) Were you more irritable or angry with others than usual?
(12) Did you have greater difficulties concentrating than before you gave birth?
(13) Did you feel more jumpy (e.g., did you feel more sensitive to noise, or more
easily startled)?
(14) Did you feel more guilt about the childbirth than you felt you should have felt?
Notes: Response scale and scoring weight for each question: (0) not at all; (1)
once or twice; (2) sometimes; (3) often, but less than 1 month; (4) Often, for more
than a month.
71
EK-4
MODİFİYE PERİNATAL TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU ÖLÇEĞİ-
TÜRKÇE FORM
fazla
Hiç
1. Doğum yapmayla ya da bebeğinizin hastanede yatışıyla
ilgili kötü rüyalar gördünüz mü?
2. Doğumla ilgili ya da bebeğinizin hastanede kalışı ile ilgili
üzücü/rahatsız edici anılarınız oldu mu?
3. Sanki bebeğinizin doğumu yeniden oluyormuş gibi ani
duygulara kapıldınız mı?
4. Bebeğinizin doğumu ya da hastanede kalışı hakkında
düşünmekten kaçındınız mı?
5. Doğumda ya da bebeğiniz hastanede kaldığında
hissettiğiniz duyguları uyandırabilecek şeyleri yapmaktan
kaçındınız mı?(örneğin, bebekler hakkındaki bir televizyon
programını izlememek gibi)
6. Bebeğinizin hastanede kalışının bazı kısımlarını
hatırlayamadığınız oldu mu?
7. Genelde yaptığınız şeylere karşı ilginizi kaybettiniz mi?
(örneğin, işinize ya da ailenize olan ilginizi kaybettiniz mi?)
8. Kendinizi yalnız ve diğer insanlardan uzaklaşmış
hissettiniz mi (örneğin, hiç kimsenin sizi anlamadığını
hissettiniz mi?)
9. Diğer insanlara karşı şevkat ya da sevgi hissetmek sizin
için daha zor oldu mu?
10. Uykuya dalmakta ya da uyumakta her zamankinden
farklı bir zorluk yaşadınız mı?
11. Diğer insanlara her zamankinden daha hırçın veya öfkeli
miydiniz?
12. Doğumdan öncesine göre odaklanmakta (konsantre
olmakta) daha fazla güçlük çektiniz mi?
13. Daha gergin hissettiniz mi?(örneğin gürültüye karşı
daha hassas hissettiniz mi ya da daha kolay korktunuz mu?)
14. Doğum yapma konusunda kendinizi hissetmeniz
gerekenden daha suçlu hissettiniz mi?
72
EK-5
EDİNBURG DOĞUM SONRASI DEPRESYON ÖLÇEĞİ
Yakın zamanlarda bebeğiniz oldu. Sizin son hafta içindeki duygularınızı
öğrenmek istiyoruz. Böylelikle size daha iyi yardımcı olabileceğimize inanıyoruz.
Lütfen, yalnızca bugün değil son 7 gün içinde, kendinizi nasıl hissettiğinizi en iyi
tanımlayan ifadeyi işaretleyiniz.
EK-6
SOSYODEMOGRAFİK BİLGİ FORMU
1. Yaş:
2. Evlilik durumu: ( ) evli/partneri ile beraber ( ) bekar/boşanmış/dul
3. Eğitim durumu: ( ) okur yazar değil ( ) ilkokul ( ) ortaokul
( ) lise ( ) üniversite-yüksek okul
4. İş durumu: ( ) ev kadını ( ) işsiz ( ) işçi ( ) memur ( ) diğer (…)
5. Aylık geliri : ( ) asgari ücretten az ( ) asgari ücret ( ) asgari ücretten fazla
( ) düzenli geliri yok
6. Kaçıncı gebeliği:
7. En son gebelik istenen bir gebelik miydi? ( ) evet ( ) hayır
8. En son gebeliği: ( ) term ( ) preterm
9. Doğum şekli: ( ) normal yolla vajinal ( ) alet yardımıyla vajinal
( ) acil sezeryan ( ) elektif sezeryan
10. Doğumda hissedilenler(Doğumunuzu düşündüğünüzde şu anda sizi en çok
rahatsız eden duygu): ( ) ağrı ( ) korkuya kapılma ( ) güçsüzlük hissi
( ) kontrolün kaybı hissi ( ) çaresizlik ( ) diğer..
11. Bebeğin kilosu: ( ) <2500 ( )>2500
12. Gebelikte, doğumda ya da doğum sonrasında komplikasyon gelişimi:
( )yok ( )preeklampsi/eklampsi ( )Diyabet
( )kanama ( )enfeksiyon ( )diğer(….)
13. Doğum ekibinden memnuniyet: ( ) memnun kaldım ( )memnun kalmadım(
nedenini belirtiniz) ( ) kısmen
14. Bebekle ilgili komplikasyon gelişti mi? (uygulayıcı hekim tarafından
anlatılacaktır)
(0 )hayır
(1 ) anemi,hipokalsemi,hipoglisemi,sarılık,yenidoğan taşipnesi
(2 ) apne,bradikardi,beslenme intoleransı
(3 ) respiratuar distres sendromu (RDS)5 günden kısa süren,inguinal
herni,intraventriküler hemaroji-1,sepsis-pnömoni
(4) mekonyum aspirasyonu, PDA, Persistan fetal dolaşım,menenjit, böbrek
yetmezliği, Prematürite retinopatisi (ROP) evre 1-2, Intraventriküler hemoraji
(IVH) evre 1
(5 )Beyin ödemi,hidrosefali,Nekrotizan enterokalit,pnömotoraks,ROP-evre
3,nöbet,RDS 5 günden uzun süren
(6)konjenital kalp defekti, bronkopulmoner displazi,diyafragma
hernisi,gastroşizis,ileostomi,IVH-evre 3,konjenital anomali,periventriküler
lökomalazi,ROP-evre 4-5
(7 ) ciddi kardiyopulmoner yetmezlik,IVH-evre 4
75
( 8)diğer
15. Gebelik öncesi psikiaytrik hastalık öyküsü: ( )yok ( )anksiyete-panik ( )fobi
( ) psikoz/şizofreni ( )OKB ( )depresyon ( )BAB
16. Gebelikte psikiyatrik hastalık öyküsü: ( )yok ( )anksiyete-panik ( )fobi
( )psikoz-şizofreni ( )OKB ( )depresyon ( )BAB
17. Çocuklukta ya da erişkinlikte aşağıdaki olaylardan birini yaşadınız mı?
( ) hayır
EK-7
EK-8
BİLGİLENDİRİLMİŞ OLUR FORMU
Sayın …
Bu katılacağınız çalışma bilimsel bir araştırma olup, araştırmanın adı
“Modifiye Perinatal (gebelikle ilişkili,gebelikten hemen önce,gebelik ve gebelik
sonrası) Travma Sonrası Stres Bozukluğu Anketi Türkçe Geçerlilik ve Güvenilirliği
ile Postpartum(doğum sonrası dönem) Travma Sonrası Stres Bozukluğu Etyolojisi
(nedenleri) ve Yaygınlığı”dır.
Bu araştırmanın amacı, Modifiye TSSB (Travma sonrası stres bozukluğu)
ölçeğini kullanarak ardışık gelen hastalarda Travma sonrası stres bozukluğu
yaygınlığını saptamak ve Postpartum (doğum sonrası dönem)dönemde Travma
sonrası stres bozukluğunun ortaya çıkmasında etkili olan psikososyodemografik ve
obstetrik(gebelikle ilişkili) risk faktörlerini belirleyip, bunların doğum sonrası
dönemde Travma sonrası stres bozukluğu gelişimi konusunda öngörücü olup
olmadıklarını belirlemektir.
Çalışmaya katılım gönüllülük esasına dayalıdır. Kararınızdan önce araştırma
hakkında sizi bilgilendirmek istiyoruz. Bu bilgileri okuyup anladıktan sonra
araştırmaya katılmak isterseniz formu imzalayınız.
Bu araştırmada sizde Postpartum TSSB (Doğum sonrası dönemde Travma
sonrası stres bozukluğu) saptanırsa siz istediğiniz takdirde bu rahatsızlığın tedavisi
planlanacaktır. Bu araştırmada yer almanız için bir defa gelmeniz yeterli olup,
rastgele seçilen 47 gönüllüden biri olursanız üç hafta sonra ikinci kontrole gelmeniz
gerekebilir, ya da uygun görürseniz telefonla anket uygulanabilir. Araştırmada yer
alacak sizin gibi gönüllülerin sayısı 158’dır. Çalışma üç ay sürecektir.
Bu araştırma ile ilgili olarak sizden beklenen, beklenen istenen araştırma
ölçeklerini ve formlarını doldurmak, araştırıcının sorularına uygun ve doğru cevap
vermektir. Herhangi bir kan tetkiki ya da görüntüleme tetkiki (film, BT, MR, vb.)
yapılmayacaktır.
Bu araştırmada sizin için herhangi bir risk ve zarar söz konusu değildir. Sizin
için beklenen yararlar tanı konulduğu ve istediğiniz taktirde Postnatal TSSB’ nin
tedavi edilebilecek olmasıdır. Araştırma sırasında sizi ilgilendirebilecek herhangi bir
gelişme olduğunda, bu durum size veya yasal temsilcinize derhal bildirilecektir.
78