Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 2

Mahfuz, Kahire'nin Cemaliye bölgesinde 6 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya

geldi. Bir tüccarın oğlu olan Mahfuz, adını kendisini doğurtan Profesör Necib Paşa Mahfuz'dan
aldı. 70 yıllık kariyeri boyunca 34 roman, 350 küsur kısa hikâye yayımladı. Kitaplarının çoğunda,
hayatının tamamını geçirdiği ve Nobel ödülünü almak için bile ayrılmadığı Kahire'nin tarihi
mahallelerindeki yaşamı; modern ve geleneksel yaşam arasında denge kurmaya çalışan
sıradan insanları anlattı. Pek çok kitabı Arap filmlerine konu oldu.

Edebiyata olan ilgisi, 1920'lerde Mustafa Lutfi el-Manfuluti'nin makale ve şiirlerini okumasıyla
başlamıştı. Abbas Mahmud el-Akkad, Taha Hüseyin, İbrahim el-Mazinî, M. Hüseyin Heykel, ilk
dönemde kendilerinden en çok etkilendiği yazarlar arasındadır.

Yazı hayatına, 1928'de Selame Musa'nın çıkardığı el-Mecelle el-Cedide dergisinde yayımladığı
değini yazıları ve öykülerle başladı. Kahire Üniversitesi'nde felsefe öğrenimi gören Mahfuz'un ilk
romanı Abes el-Akdar 1939'da yayımlandı.

1941 senesinde yazımına başladığı Hân el-Hâlîlî adlı romanını 1946 senesinde neşretmiştir.
Romanda karakter şekillendirirken Sigmund Freud'un psikanalitik kuramlarından istifade
etmiştir. Bu eserinde sembolizme de rastlanmaktadır.[1]

1957'de yazdığı Kahire Üçlemesi ile Arap Edebiyatının tanınmış bir ismi oldu. Bu üçlemede
Kahire'de yaşayan bir ailenin üç kuşağının I. Dünya Savaşı ve 1952 deki Nasır darbesine kadar
olan dönemde yaşadıklarını ve Mısır toplumunu değişimini anlattı.

Değişik kurumlarda çalışan Mahfuz, en son Kültür Bakanlığında müsteşar olarak görev yaptı.
1971'de söz konusu görevinden emekli olmasından sonra, el-Ahram gazetesinde yazar olarak
çalışmıştır.

Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'a İsrail ile yaptığı barış antlaşmasında verdiği açık destekten
ötürü birçok Arap ülkesinde kitapları yasaklandı. 1988 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldıktan
sonra bu yasaklar kalktı.

1989 yılında Mısırlı köktendinci Ömer Abdülrahman tarafından hakkında ölüm fetvası çıkarılan
Mahfuz, 1994 yılında Kahire'deki evinin önünde bıçaklı saldırıya uğradı. Saldırıdan yaralı
kurtulan Mahfuz, sağ kolundaki sinirler zedelendiği için yazmakta büyük güçlük çekmeye
başladıysa da ilerleyen yaşına rağmen edebiyattan kopmadı ve kısa hikâyeler yazmaya devam
etti.

2006 Temmuz'unda düşerek kafasından yaralandı. 30 Ağustos 2006 günü Kahire'de 95 yaşında
öldü. Mahfuz ülser, böbrek ve kalp rahatsızlıklarından muzdaripti.

31 Ağustos 2006 günü Kahire'de devlet töreniyle defnedildi.


Ben her insanın hakkını savunan ve herkesin eğitim almasını cinsiyet ya da din fark etmezsin
isteyen biriyim. Ailem zengin olduğu için insanların geçtiği zorlukları tam olarak anlamayabilirim.
Ailem fakir ve babam kaza geçirmeden önce bana ayda 3 lira gönderiyorlardı çoğu şeye
burun kıvırırım sorulara cevabım “peh” ve bunu felsefem yaptım kadınların erkeklere yardım
etmek dışında amaçlarının olmadığını düşünüyorum ve bence eğitim almamalılar.
Babam bir tütün tüccarı ve benim zengin biriyle evlenmemi istiyor. ilk sevgililerimden biri
benim üniversiteden mezun olmamı istiyor ama ben liseden mezun olup bir aile yetiştirmesine
yardım etmeyi düşünüyordum

You might also like