Tanju Koray - Masonlugun Caga Uyumu - Geometri

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 7

MASONLUĞUN ÇAĞA UYUMU

Tanju KORAY

Masonluk kadar çağdaş kurum az bulunur herhalde. Bugünkü yapısıyla bile 300 senelik
geçmişi olan bu kurumun günümüze dek gelebilmesinin başlıca nedeni kendini sürekli
yenileyebilmesi. Her türlü dış değişikliğe rağmen kendini ayakta tutabiliyor, Sadece kökleri
ve temeli sağlam olduğundan, din ve siyaset tartışmalarını yasaklamış olduğundan değil,
temel ilke ve erdemlerini her çağda koruyabilmesinden. Bugüne kadar böyle ama bundan
sonra ne olur, bilinmez. Çünkü dış dünyadan esen rüzgârlar içeriye fazlaca girmeye başladı.
Batıda da, bizde de aynı.

Batı Masonluğunda Bugün

Örneğin, Amerikan Masonluğu üye bulmakta zorluk çekiyor. Eskiden birisine Mason
olmasını teklif etmek ayıp karşılanırken, Baptist kiliselerinin cemaat toplamak için kapılarının
önüne koydurdukları gospel’cılar gibi, adam toplamak için, gazetelere ilan verdiler: “Bize
gelin, daha ucuzuz”, “Biz daha çabuk 32 yapıyoruz”.

Anglosaksonların resmi bir internet Locası var; araştırma yapmışlar, İngilizce konuşan
ülkelerde, 2010 yılına kadar %54’lük bir üye kaybı bekliyorlar. Duraklama vardı, şimdi
düşüşe geçtiler.

Gene aynı araştırma, üç ülkede artış olduğunu söylüyor, İskandinavya, Fransa, bir de bizde.

İngiltere’deki kaybın çeşitli sebepleri var, Bir tanesi, İşçi Partisinin daha muhalefette iken,
Adalet ve Emniyette çalışan, hakim, polis hatta gardiyan Masonların isimlerinin açıklanması
için hazırladığı kanun teklifinin iktidara geçtiklerinde işlerlik kazanması. Her ne kadar Büyük
Loca, isimleri, açıklanmaması şartı ile gerekli makamlara verdiğini söylüyorsa da açığa
çıkmayacağının bir garantisi yok. Bir başka sebep, İngiltere’de Masonluğun hep belirli bir
tabakaya hitap eden bir kurum olarak tanınmış olması. Masonluk halka uzak kalmış insanların
topluluğu olarak görülmüş. Bugün de toplum Masonluğa uzak bakıyor, Anlaşılan Büyük
Locanın tanıtıcı broşürleri, gazete ilanları, Mabet gezdirmeleri fayda etmemiş. Bir başka
sebep, Masonluğun sınıf atlamak için bir vasıta olarak görülmüş olması, Belki bir zamanlar
işe yaramıştır ama şimdi batı toplumunda sınıf anlayışı pek kalmadı.

Batı’da yılda 4-6 toplantı yapılıyor. Buna rağmen devam da düşük. Önemli bir sebep
vakitsizlik. Bir de, evde oturup İnternet’in sanal dünyasında yaşamak hem ucuz hem de rahat
geliyor, Ayrıca daha başka faaliyetler ön plana çıkmış, insanlar kendilerini başka türlü
eğliyorlar.

Bugün artık bilgi kaynaklarına kolay ulaşılıyor. Masonlukla ilgili olarak, İngiltere Büyük
Locasının arşivleriyle, Rusya’nın bir türlü Fransa’ya iade etmediği 20-25 bin kadar Fransız
Masonluğuna ait dokümanının dışında bilinmeyen birşey kalmadı. Kitaplar, resimler, filmler,
videolarla herşey yayınladı, yayınlanıyor, Bir de buna Web sayfaları eklenince, Masonluğa
merak kalmadı.
Bana göre, ilginin azalmasının en önemli sebebi, Masonluğun, başka derneklerden farklı bir
çalışma düzeni sergileyememesidir. Toplantıyı aç, kapat, arada bir tören yap. İnsan bıkar aynı
şeyleri tekrarlamaktan. Ayrıca yaşlanan nüfus içinden, kendi yaşam düzenini bozarak, belirli
bir yaştan sonra da bir derneğe kim üye olmak ister?

İşin bir başka yanı da üye kaybeden Masonluğun “erkeklere mahsus” olması. Kadın
Masonluğu genişliyor, çünkü günün yeni modası bu. İngiltere’de iki Kadın Büyük Locasında1
sayı 25 binlere doğru gidiyor.

Bu gerçek karşısında, İngiltere Büyük Locası 10 Mart 1999 tarihinde bir deklarasyon
yayınlama gereğini duyuyor ve diyor ki “Bunlar uygulamalarında düzenlidirler. Belki bunları
tanımıyoruz, ziyareti de kabul etmiyoruz ama birbirimizi ilgilendiren konularda zaman zaman
görüşüyoruz, Kardeşlerimiz, gerekecek olursa, mason olmayanlara, Masonluğun yalnız
erkeklere mahsus olmadığını söyleyebilirler.”

Bu deklarasyonun sebebi, bana göre, eski gücünün kaybettiğinin farkına vardığı halde,
İngiltere’nin dünya muntazam Masonluğundaki söz hakkının hep kendinde kalma isteğiyle,
Kadın Büyük Localarının da sözcülüğüne kalkmasından başka birşey değildir.

İngiltere Büyük Locası, 1929 düzenlilik şartları içinde gördüğü “vahiy”i de 1989’dan beri
telaffuz etmiyor.

Benim merakım, İngiltere’nin her söylediğini, her yaptığını körü körüne savunup yalnız onun
dediklerini Masonluk sananların, şimdi ne yapacakları?

Son zamanlarda, bir ülkede birden fazla Büyük Locanın düzenli kabul edilebileceği de
konuşuluyor. Grande Loge de France’ın tanınmasa bile düzenli olduğu söylenmeye başladı
bile. Romanya, Yunanistan, Portekiz, İtalya’da iki Büyük Loca var. Herkes aynı Büyük
Locayı tanımıyor, ikisini birden idare edenler var.

Globalleşme adı altındaki ekonomik ve kültürel emperyalizm karşısında birtakım birliklere,


birleşmelere doğru gidiliyor, inanç biçimi, cinsiyet farklılığı üzerinde de artık durulmuyor,
Avrupa Birliği içinde bir Avrupa insanı ve onun yeni değerleri yayılıyor. Bir Avrupa Büyük
Locası konuşuluyordu. 8 Haziran’da Paris’te Grande Loge de France, Grande Loge
Traditonelle et Syrnbolique Opera ve National Grand Lodge of Yugoslavia birlikte “United
Grand Lodges of Europe” isimli bir federasyon kurdular. Tek ağızdan konuşmak için.

Bir süredir, temeli birleştirmek, bir yumağa sarmak olan Masonluğun, düzenli-düzensiz,
erkek-kadın ayrımından, İngiltere Büyük Locasının sert tutumundan, Masonluğun, bir Lions,
bir Rotary gibi Birleşmiş Milletlerde bir gözlemcisinin olmamasına kadar herşey tartışılıyor.

Sadece İngiltere Büyük Locasına karşı değil, onun gibi Grand Orient de France’ın da bir diğer
taraf olarak hegemonyasına ve siyasi işlere karışmasına karşı çıkılıyor. Masonluk iki taraf
yüzünden bölünmüştür, gelin bir ve birlik olalım, ayırımlar son bulsun, deniyor.

Bir de geçen sene birtakım yolsuzluklara karışmış olan Masonlar meselesi çıktı. İstifa edenler,
ihraç edilenler oldu Fransa’da, Üç Obediyanstantan 150 kişi kadar.
Masonluğun yeni yüzyıla doğru akışı böyle.

1
Biri, “The Honourable Fraternity of Ancient Freemasons”, diğeri, “The Order of Women’s Freemasons”.
Bizim Masonluğumuzda Bugün

Geçen sene millî Masonluğumuzun 90. yılı idi.

Yüzyılın başında, Millî Büyük Locanın kurulmasından önce, BJK, GS, FB Kulüpleri
kuruluyor, Meşrutiyet ilan ediliyor. Toplumda değişimler başlamış. Millî Büyük Locanın
kuruluşu bu hazır ortamda oluyor.

Masonluk öyle bir kurum ki bulunduğu ülkenin sosyal yapısına, kültürüne, değerlerine,
folkloruna, inançlarına göre biçimleniyor ve adapte oluyor. Aksi halde yaşaması da mümkün
değil. Belki biraz yavaş hareket ediyor ama zamana ve ortama uyuyor.

90. yıl vesilesiyle yapılan tanıtmalar, bugünkü toplumumuzda, tabii belirli bir kesiminde,
gelişmeye başlamış olan “şeffaflık” anlayışına paralel olarak başladı. Toplum artık kendinden
uzak, bilmediği, tanımadığı şeyleri istemiyor. Halkla ilişkiler, tanıtım, reklam, yazılı ve görsel
medyadaki profesyonel kardeşlerimizin elbirliği ile hazırladıkları tanıtım programı, bu
çerçevede basın toplantısı, sergi, basın bülteni, Mabet gezdirme vs., Masonluk hakkında, ilk
elden doğru bilgi verilmesiyle faydalı oldu. Çünkü, 90 yıldır, aleyhinde bir sürü iddia üretilen
Masonluğun ne olduğu anlatıldı. İstanbul sergisi, kısa sürede, onbinin üstünde ziyaretçi
topladı, Hiç de öyle fena, kimseye zararı olmayan, üstelik, özü insanın ve insanlığın hayrına
olan bu kurum, bundan sonra da bu ülkede var olacağı için öcü olmadığının söylenmesi
gerekliydi. Niye insanlar bu Kurumu bir muamma, kendinden olmayan bir doku gibi
görsünler?

Masonluğu dışa tanıtıyoruz, ama gelin, tanıttığımız Masonluktan, biz ne anlıyoruz, bir de onu
kendimize de soralım.

Her şeyden önce, kollektif bir Masonluk anlayışımız olduğunu söylemek mümkün mü? Ama
bu gerekli; çünkü, bizi geleceğe taşıyacak ve gelecekte toplumdaki yerimize oturtacak olan
bizim toplu olarak Masonluktan anladığımız. Masonluktan ne anlıyorsak, nasıl bir Masonluk
istiyorsak, o Masonluk yerleşiyor. Ama Kurumun hem adının hem de içinin Masonluk olması
lazım. Adının Masonluk olması ama içinin Masonluğa benzememesi mümkün. Burada b!r
karar vermek durumundayız, Masonluktan ne anlıyoruz, ne yapıyoruz? Nasıl bir Masonluk
istiyoruz? İstediğimiz Masonluk, her ne ise, işte onu geleceğe taşıyacağız.

Bu ve bunun gibi sorulardan rahatsız olanlar olabilir, Dikkat edilirse, onlar bu Kurumda
üyelikten Masonluğa geçme gereğini duymamış olanlardır.

Hangi Kurum olursa olsun, sorgulamak yozlaşmayı önler. Eğer bizim de bu Kuruma saygımız
varsa bunu yapmak zorundayız.

Masonluk ülkemizde son 30 yılda önemli değişiklikler yaşadı.

Bunların en önemlisi muntazam Masonluk dünyasında yer almamız, Bugün Avrupa Birliğe
tam üye olmak için verdiğimiz uğraşılarla kıyaslayacak olursak 1950 li yılların sonundan
itibaren Türk Masonluğunun Batı Masonluğuna entegrasyonu için ortaya konmuş olan
vizyonun değer ve önemi daha iyi anlaşılır.
Ayrıca bir ayrılık yaşandı. Başka bir Büyük Loca kuruldu. O tarihte olmasaydı, daha sonra,
başka sebepler bulunup gene bir ayrılma olurdu. Aslında o kadar da önemli değil. Kadın
Büyük Locası bile kuruldu. Gene bu yıl, hiçbir yere bağlı olmadığını, yani başı boş, ve EKSR
ritinde çalıştığını söyleyen karma bir Loca da kuruldu.

Masonluğumuz kendi içinde de değişiklikler yaşadı, İntizamla birlikte hemen Iskoçyanm bir
ritüelini aldık, bire bir çevirttik. Bunu beğenmedik, bu ritüelden ve eski ritüellerimizden
alıntılar yaparak değişik ritüeller yaptık. Tabii birbiri ile uyuşmayan unsurlar da iç içe girdi,
Oturmadı, ama düzeltilir.

Son zamanlarda, birbirimize “Kardeş” demeyi azalttık, Üstat ya da Pek Muhterem diye hitap
etmekten daha ziyade hoşlanır olduk.

Şekli ön plana çıkarttık, güzel, gösterişli törenlere, Tenue Blancher!ara daha fazla önem
vermeye başladık. Bu arada da eğitimi iyice azalttık.

Özellikle sorgulamadan rahatsız olanlar için tekrar tekrar soruyorum.

Bizim Masonluktan anladığımız, kendini yetiştirmek, kendi hata ve kusurlarını görüp bunları
düzeltmeye, ihtiraslarını dizginlemeye, kendini bilmeye, aydın, düşünen, sadece bakan değil
ama gören, sorgulayan, aklını kullanan, gönlü açık, sevgi dolu, toplumda örnek, alçak
gönüllü, çalışkan, tutarlı, erdemli, ömrü boyunca kendini yontmaya gayret eden, üye olmak,
görev almak, sanal sıfatlar takınmak, eski Sovyet generalleri gibi göğsüne madalyalar
döşemek yerine, Mason olma yolunda bir insan eğitimi midir, yoksa, 15 günde bir toplantıya
katılmak, sofraya kalmak, ritüeli papağan gibi seller sular gibi ezbere tekrar etmek, törenleri
güzel yapmak, birtakım görevlere yazılmak, yıllanmak, mevki ve sıfatlar edinmek ve kendine
Üstat, Pek Muhterem dedirtmek midir?

Bu ikilem içinde karar vermek, birini seçmek durumundayız, Nasıl bir Masonluk istiyorsak,
öyle bir Masonluk yaşarız.

Bizim toplumumuzda da, sivil toplum örgütlerine ilgi arttı; insanlar bir yere, bir şeye bağlı
olmak istiyorlar. Bu kurumu, başka dernekler gibi görüp bir yere bağlanmış olmak için buraya
gelenler var. Hazine için üye kazanmak güzeldir, ama bunlar Masonluğa ne getirir ya da
Masonluktan ne götürür? Aramıza gelen ne yapıyor? Ondan ne yapması isteniyor? Ona ne
veriliyor, ne bekleniyor? Ne verdiğimizin farkında mıyız?

Görevimiz kendini aşmaya niyetli ve buna yatkın insanı seçip almaktır. Ama o insana da
inisiyasyon yolunu açmak zorundayız. Bu da Masonluğun dışını değil, içini göstermekle olur,
Bunun için de, kim olursak, kendimizi ne zannedersek zannedelim, tefekkür hücresinde,
önümüze konmuş olan aynaya iyice bakalım. Bakmak yetmez, görmek lazım, Bu da cesaret
ve samimiyet ister.

Ülkemizdeki genç nüfus dolayısiyle, aramızda gençlerin sayısı arttı, Artık hep gençler olacak,
Masonluk diye anlatılanlar, gösterilenler, bu genç kardeşlerimizde birtakım soru işaretleri
yaratıyor. Genç beyinler boşa zaman harcanmasından pek mutlu olmuyorlar, Buraya gelenin
burada tatmin olması lazım. Bunun için de yapılan çalışmanın içini doldurmak, toplantıya
katılanı harici dünyadan koparıp Masonluk dünyasına çekmeyi bilmek lazım. Çünkü Loca
toplantısı birkaç kişinin oyuncu, diğerlerinin seyirci olduğu bir çahşma değildir.
Biz bir sürü, uzun ve gereksiz levha ile tempoyu daha başta düşürüyoruz. Hele Sekreterler,
maşallah, kâğıtların üzerinde evrak basım kod no.su olsa, onu da okuyacaklar. Bazıları
levhanın içeriğini, özünü kısaca söylemek yerine, Evrenin Ulu Mimarı başlığını besmele
zannedip imzaya kadar nefes almadan okuma gayretindeler, Sonra diğer locaların
davetiyeleri. Gitti toplantının önemli bir kısmı. Bir de, sözleşmeli konuşmacılar var. Ne olursa
olsun durmadan konuşuyorlar.

Masonluk diye kendi fikirlerini anlatıyorlar.

Toplantı bitiyor. Ne yapılmış, geriye ne kalmış, sorgulanmıyor. Sanki vakit öldürmek için
gidecek yeri, yapacak işi olmayanların 15 günde bir tekrarladıkları buluşmalar.

Hele hele seçimler, küsmeler, birbirini şikayet etmeler, inat olsun diye Loca kurmalar.

Masonluğu öğrenmemeye, anlamamaya inatla gayret gösteriyoruz. Kendi uydurduklarımızı


Masonluk diye başkalarına empoze etmeye çalışıyoruz. Kendi uydurduklarımıza kendimiz de
inandığımız için Masonluğu Masonluktan çıkarttığımızın farkına da varamıyoruz.

Günümüzde, herşey kısa, kolay, kestirme ve ucuz yoldan elde edilir hale geldi, ama Masonluk
çetin ve uzun yoldur, Onun için de, Masonluğu, ne kadar iyi ve güzel olurlarsa olsunlar, başka
derneklere benzetmekten kaçınmak zorundayız. Masonluğu haricileştirirsek, içi “masonsuz
önlük’le dolar,

Geleceğe Doğru

Masonluk özüyle, değerleriyle, güçlü, homojen bir “ürün”.

Konumuz, bu ürünün, yeni çağa uyarlanması yani “upgrade” edilmesi.

Bana göre, Masonluğun, günün ve geleceğin koşullarına uyması için “upgrade” edilmesine
gerek ve ihtiyaç yok. Zaten kendiliğinden hep “upgrade” oluyor, Bir de insan ve insanlıkla
ilgili olarak ön plana çıkartılmaya çalışılan değerler kendi bünyesinde var, Bizim yapmamız
gereken, Masonluğu değil, kendimizi “upgrade” etmek, kendimizi Masonluğa yükseltmek,
Onun için de Masonluğu öğrenmeye, anlamaya çalışmamız, kendimize bir çeki düzen
vermemiz lazım, Bunun için de, kusura bakılmasın, Rehber, harici dünyadan yeni gelenlerden
önce eskilere gerekiyor.

Kuruma üye telif etmek haktır, ancak o üyeyi Masonluk yolunda yetiştirmek de ödev ve
sorumluluktır. Çünkü Masonluğun, ben insanı, burada inisiyasyon yoluyla daha iyi, daha
donanımlı yapar, topluma daha faydalı bir insan haline getiririm diye bir iddiası var. Bunun
yolunun tarif edilmesi lazım, Ama yolu bilmezsek, nasıl tarif ederiz?

Loca toplantılarına dinamizm kazandırmalıyız. Sofralardan sadece karnımızı değil, beynimizi


ve gönlümüzü doldurmuş olarak kalkabilecek bilgi ve sevgi pratiği yolunu bulmalıyız.

Terfileri, görev dağılımlarını, seçim ya da tayinleri, sadece hazine intizamı, gün sayışma ve
ulufe sistemine göre değil, hak etme ve liyakat esasına göre yapmalıyız, Bütün bunlar
Masonluğu herhangi bir kutup veya dernek anlayışından kurtarmak için önemli ve gereklidir.
Aksi halde Masonluğun hiçbir işlevi yok demektir, O zaman yapacak birşey yoktur, Loca
açılır, kapanır, yemek yenir dağılınır. Ama bunlar başka yerlerde de yapılır.
Bilgi edinmek insanın hakkı. Her masonun kendi derecesiyle ilgili bilgilen istemesi en temel
hakkı. Bunun için de ister kitap olarak ister bilgisayar ortamında temel bilgilen çok çabuk
derleyip hazırlamalıyız. Artık, daha dur, acele etme, zamanı gelince öğrenirsin mazereti
arkasına saklanıp kendi bilgisizliğimizi saklama ayıbını sürdüremeyiz.

Kendimizi Kurumsal bir sistem içinde olduğumuz bilincine de kavuşturmalıyız. “Ben, sen,
benim, senin” yerine, “biz, bizim” diyebileceğimiz bir düşünce, yapı ve çalışma düzenini
kurmalıyız. Artık kendimizi Masonluktan ileri, Masonlukta tek ve vazgeçilmez insan olarak
görmekten kurtarmalıyız. Tabu, kutsal yönetim, makam ve kişi anlayışı yerine saygınlık,
liyakat düzeninde birleşmeliyiz.

Kurumun sevk ve idaresini, kişisel ve günlük fikir ve kararlarla değil, bilime, bilgiye, beceri
ve deneyime, plan ve programa dayalı metotlarla yürütmeye başlamalıyız. “Pek”
Muhteremlerin herşeyi ve en iyi bildikleri saplantısından kendimizi kurtarmalıyız.

Kurumumuz kendini tanıtmaya devam etmelidir. Çünkü, toplumdan uzak, toplumunun


dışında kalmış gibi olanı artık insanlar benimsemiyor. Önemli olan reklam yapmak değil,
doğru ve somut bilgiyi ilk elden vermek. Şeffaflaşma, bunu gerektiriyor. Internet, tanıtım için
bulunmaz bir imkân. Belki ezoterik kurumlar kendilerini tanıtmayı, anlatmayı sevmezler; ne
söylesen, ne yapsan, ezoterik sistem, inisiyasyon yaşanmadan anlaşılmaz, derler. Doğrudur.
Ancak, Masonluğun ve Masonların kendilerinden ayrı insanlar olmadığını topluma
hissettirmek lazımdır.

Bir başka husus da, Masonluktaki yardım, hayır ve hasenattır. Hepimiz biliyoruz ki Masonluk
bir hayır ve hasenat kurumu değildir, ama hayır ve hasenat yapar. Bunun da sebebi Masonun
insan ve insanlık sevgisiyle dolu, duyarlı olmasındandır. Her ne kadar Masonlukta yapılan
yardımlar “alanı mahcup vereni mağrur” etmemek için üstü örtülü yapılırsa da, toplum artık
kimin ne yaptığını merak ediyor. Bizim kendimizi yetiştiririz dememiz, kimseyi
ilgilendirmez. Topluma dönük olarak mutlaka maddi hizmet üretmemiz beiki fazlasıyla
gerekli değil, hâttâ son zamanlarda abartılarak ön pîana çıkartılmaya çalışılan faaliyetlerin
dozunu da ayarlamak lazım; ama yaptıklarımızı arada sırada topluma “çıtlatmak” da
gerekmektedir.

90 yıllık Masonluğumuzda ufak tefek arızalar olmuş, bozuk malzemeler çıkmış olabilir, ama
ürünün özü ile ilgili söylenecek hiçbir şey yoktur, Bu.bizim için bir avantajdır. Ürünümüz
bize Batının dünyaya yaymaya çalıştığı ahlâk ilkelerini, erdemlerr, insani değerleri zaten
veriyor. Bir de bizim, aklın yanında, Batının bilmediği “gönül gözümüz” var. Masonluğun
değerlerinden yararlanmak, bunu topluma taşımak o bakımdan kolay, O halde Masonluk
içinde olmamızın sorumluluğunun bilincine varıp öncelikle ve ivedilikle kendimizi eğitmeye
çalışmaya başlamalıyız.
Benim anladığım Masonluk, iç dünyanı temizle, burada bilim ve sanatla kendini donat, sonra
bunları topluma taşı diyor. İnisiyasyonun metodolojisini ben böyle anlıyorum, Bunun için,
ritüelleri göze ve kulağa hoş gelsin diye değil, aklın ve gönlün derinliklerine işlemek için
uygulamalıyız, ilke ve erdemlerimizi kâğıt üzerine yazıp unutmak için değil, ortak amaç ve
umutta birleşip sağlam bir düşünme, davranış ve yaşam biçimine dönüştürmek için
belirlemeliyiz. Toplantı ve yemek için bina ve yemek salonları yapmaktan önce, insan ve
insanlık Mabedini kurmayı düşünmeliyiz, Üye kalmak yerine Mason olmak için niyet, çaba,
sabır ve gayret göstermeliyiz. Kısacası bir Masonluk kültürü oluşturmalıyız.
Zaman ve anlayışlar gelip geçiyor, Masonluk da değişimlere uyarak sürüp gidiyor.
Değişmeyen ve değişmemesi gereken ise Masonluğun temel ilkeleriyle özü. Aksi halde,
Kurumun adı Masonluk olarak kalır, ama içinde Masonluk olmaz; binaları olur, ama binalar
mabet olmaz; üyeleri artar, masonu olmaz.

Tanju Koray, "Masonluğun Çağa Uyumu", GEOMETRİ 10. Yıl Kitabı, s. 632-640.

You might also like