Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 5

1

GÜRCİSTAN VE GÜRCÜ TİYATROSU ÜZERİNE


KISA BİLGİLER
Bugünkü Gürcistan topraklarında insan topluluklarının kökleri Alt Paleolitik Çağa
değin uzanır. Neolitik sitelerde yapılan kazılar o dönemde bölgede hayvancılık ve tarımla
uğraşan yerleşik kabilelerin varlığını kanıtlamaktadır. Eski Yunan tarihçilere göre demir
dökümcülüğünü Gürcülerin ataları bulmuştur.
İ.Ö. 1 000’lerin başlarında Alt Asur ve Urartu kaynaklarına göre ilk Gürcü birliğini,
sonradan Gürcistan’ın güneybatısındaki Tao iline yerleşen ve Yunanlılar tarafından Taohiler
olarak adlandırılan Diaohler kurmuştu.
Gürcü boylarının oluşturduğu ikinci birlik olan Kolha-Kolhis (Gürcüce – Kolheti)’da
Karadeniz’in doğusunda geniş toprakları egemenliği altında tutuyordu. Kolha, Yunan
mitolojisinde Medeia’nın yurdu ve argonotların varmaya çalıştıkları efsanevi bir servet ve
büyü ülkesi olarak geçer.
İ.Ö. 700’lü yıllarda aynı bölgede yerleşmiş olan ulus ve devletin adı İberia-Kartli ya da
Egrisi-Kolhis olarak geçiyor.
İ.Ö. 300-100 arasında İberia-Gürcistan hakkında ilginç bilgilere eski Yunan
Coğrafyacısı ve tarihçisi STRABON ile Romalı tarihçisi TASİTUS’un yazılarında
rastlanmaktadır. Bu yazılardaki bilgilere göre Gürcistan o zaman oldukça gelişmiş, güçlü bir
ekonomiye, askeri güce ve kültüre sahip, kendine ait bir alfabesi olan bir ulus ve devlet olarak
tanınmaktadır.
İ.S. 337’de Hıristiyanlığını kabul eden eski putperest Gürcistan sonraki üç yüz yıl
boyunca Bizans ve Fars imparatorlukları arasındaki çatışmalara sahne olmuştur.
654 yılında Gürcistan’a giren Arap orduları Tiflis’te bir emirlik kurmuştur. Araplara
ve Bizanslılara karşı verilen savaşlar sonucunda topraklarını yavaş yavaş geri alan Gürcüler,
1109-1125 yılları arasında hüküm süren IV DAVİT (KURUCU)’in komutasında 1122’de
Tiflis’i de Müslümanlardan geri almayı başarmışlardır.
Kraliçe TAMARA döneminde (1184-1215) gücünün doruğuna ulaşan Gürcistan’ın
sınırları Azerbaycan’dan Çerkesya’ya, Erzurum’dan Gence’ye kadar uzanıyordu. Ancak
Müslüman Devletlerin kuşatmasında bulunan, diğer devletlere göre oldukça küçük
sayılabilecek, dışarıdan hiçbir destek almayan Hıristiyan Gürcistan 1220’lerden başlayarak
önce Harzemşahlar, ardından da Moğollar’ın istilasına uğramış, özellikle Timur’un 1386-
1403 yılları arasındaki saldırıları büyük bir ekonomik ve kültürel çöküntüye yol açmıştır.
Osmanlıların 1453’te İstanbul’u almalarından sonra Gürcistan’ın Batı Hıristiyan
dünyasıyla olan bağları tümüyle kopar. Sonraki dönemde Gürcistan sürekli olarak Osmanlı ve
İran saldırılarına uğraşmıştır. 1510 yılında Batı Gürcistan’daki İmereti Bölgesine giren
Osmanlılar, bölgenin en büyük şehri Kutaisi’yı ele geçirmişler, ardından da İran Şahı İsmail
Doğu Gürcistan’daki Kartli bölgesine geçmiştir. 1578’de Gürcistan’ın başkenti Tiflis
Osmanlıların eline geçti.
1744-1798 arasında hüküm süren II EREKLE küçük parçalara bölünmüş olan Doğu
Gürcistan’ı birleştirdi. Öte yandan Batı Gürcistan’daki İmereti Kralı I SOLOMON da
İmereti’yi Osmanlılar’dan geri aldı. Dağıstanlı kabilelerin akınlarıyla karşılaşan II EREKLE
1783’te Rusya ile Gürcistan’ın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü güvence altına alan
Georgievsk Antlaşması’nı imzaladı. Buna karşın İran saldırıları karşısında Gürcistan yalnız
kaldı. İranlılar 1795’te Tiflis’i yağmalarken, Ruslar da 1801’de Doğu Gürcistan’ı ilhak ettiler.
Rus valilerin sert yönetimi ve asimilasyon politikası 1804’te büyük bir halk ayaklamasına yol
açtı. Ruslar 1810-1864 arasında diğer Gürcü bölgelerini topraklarına kattılar.
1905 devrimi sırasında gerilla savaşlarına ve Kazaklar aracılığıyla sürdürülen genel bir
misilleme hareketine sahne olan Gürcistan 1917 devriminden sonra 26 Mayıs 1918’de
2

bağımsızlığını ilan ederek Almanya’nın korumasına girdi. Tiflis’te NOE JORDANİA


başkanlığında bir hükümet kuruldu. Paris Barış konferansına katılan 22 ülke tarafından
tanınan Gürcistan Cumhuriyeti kısa bir süre sonra Komünist-Bolşeviklerin ciddi tehdidiyle
karşılaştı. 1921 Mayısında Gürcü STALİN (İOSEB CUĞAŞVİLİ) ve Gürcü SERGO
ORCONİKİDZE yönetimindeki Kızıl Ordu ülkeye girerek JORDANİA hükümetini devirdi ve
Gürcistan’da Sovyet rejimini kurdular.
Halk arasında büyük tepkiye yol açan bu olayın ardından 1924’te Sovyet Yönetimine
girişilen büyük bir ayaklanma Kızıl Ordu tarafından bastırıldı. 1936’da Gürcistan SSCB’yı
oluşturan onbeş cumhuriyetten biri oldu, ama bağımsızlık eğilimi hiçbir zaman durmadı.
9 Nisan 1989’da Tiflis’te bağımsızlık yanlısı barışçıl bir gösteri SSCB yönetimi
tarafından sert biçimde bastırıldı. Pek çok suçsuz kadın ve genç öldürüldü. Ancak ZVİAD
GAMSAHURDİA’nın önderliğindeki “Yuvarlak Masa” adı verilen yeni politik örgütlenme
seçimlerde parlamentoda çoğunluğu ele geçirdi. Düzenlenen halk oylamasının ardından 9
Nisan 1991’de Gürcistan SSCB’den bağımsızlığını ilan etti. 26 Mayıs 1991’de
GAMSAHURDİA halkın oyuyla yeniden devlet başkanlığına seçildi ve SSCB
cumhuriyetlerinde bu göreve doğrudan seçilen ilk kişi oldu. Bu arada onu diktatörlükle
suçlayan muhalif eski komünist güçler ile GAMSAHURDİA yanlıları arasında kanlı
çatışmalar çıktı. 1992’de ülkenin bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele veren
GAMSAHURDİA eski komünist güçler tarafından devrildi. Mart 1992’de parlamento işlevini
gören Devlet Konseyi Başkanlığı’na dağılan SSCB’nın eski dışişleri bakanlarından ve eski
Gürcistan Komünist Partisi’nin Birinci Sekreterlerinden, Gürcü EDUARD ŞEVARDNADZE
getirildi.
Gürcü tiyatrosunun kendine özgü bir “Antik Çağ”ı yoktur. Ama köklü bir geçmişi
bulunan Gürcü Edebiyatının en eski kaynaklarından Tiyatro örnekleri günümüze ulaşmıştır.
Bu örneklerde Gürcü tiyatrosunun ulusal biçimlerinin ilk izleri görülebilir.
Gürcü edebiyatının en eski eseri İAKOB TSURTAVELİ’nin “ŞUŞANİKİ’nin
Cefakarlığı” İ.S. beşinci yüzyılda yazılmış bir yapıttır. İOANE SABANİSDZE’nin
“ABO’nun Cefakarlığı” yedinci, GİORGİ MERÇULE’nin “GRİGOL HANDZTELİ’nin
Yaşamı ve İOANE ZOSİME’nin “Gürcü Diline Övgü ve Yüceltme” ise onuncu yüzyılın
yapıtlarıdır. Buna koşut olarak Gürcistan’da İ.S. 5-6 yüzyıllardan itibaren uluslar arası ünlü,
isim kazanmış bilimsel okullar ve akademiler faaliyete geçmiştir. Bu okullarda gürcü bilim
adamları hem yurtiçinden, hem yurtdışından gelen öğrencilere felsefe, matematik, astronomi,
tıp, mimarlık vb bilim dallarında eğitim veriyorlardı. (Örn: İKALTO Bilim Akademisi,
GELATİ Bilim Akademisi vb)
XII yüzyıldan günümüze kadar gelen ŞOTA RUSTAVELİ’nin “KAPLAN POSTLU
ŞÖVALYE” adlı manzumesi ise yine önemli bir başyapıttır.
Dilini, dinini ve nüfusu kurtarmak için Müslüman devletlerin saldırılarına karşı
savaşan Gürcistan’ın tiyatro yapmak için zaman bulamadığını söyleyebiliriz. Ama bu tür
olaylar yine de folklorda ve eski halk oyunu ve gösterilerde yansımış ve günümüze değin
temsil edilen gösteriler olarak ulaşmıştır. Bu tarz gösterilerin en eskisi tabii ki
“BERİKAOBA” adlı bir oyun-gösteridir
“BERİKA” Gürcüce Soytarı, “BERİKAOBA” ise soytarılık yapmak demektir. Bu eski
halk oyun-gösterisi İtalyan “COMMEDİA DELL ARTE” gibi bir maske tiyatrosudur. Daha
sonraki “KEENOBA” (KAANCILIK) Moğol saldırganların karşısına çıkan bir halk oyun-
gösterisidir ve bu oyunun sonunda Kaan rolünü oynayan oyuncu mutlaka nehre ya da suya
atılmaktadır. Mütecavuzcilere karşı çıkan gezici halk tiyatro grupları her türlü yasaklara
rağmen ve çok büyük tehlikelerin içinde yine de hedefe doğru gidiyor, işini sürekli devam
ettiriyordu. Zaten Gürcistan’da saldırgan yabancıların girmediği çok az yüzyıl sayabiliriz.
Gürcistan’da ilk resmi tiyatronun tarihi XVIII yüzyılın ilk yarısına rastlanmaktadır.
Kurucular ve ilk yazarları iki önemli faaliyet adamı ve yazarı DAVİT ÇOLOKAŞVİLİ ve
3

GİORGİ AVALİŞVİLİ’DİR. Bundan kısa bir süre sonra ise Kral II EREKLE’nin saraysında
Saray Tiyatrosu faaliyete geçer ve XIX yüzyılın ortalarında tiyatro Gürcistan’da profesyonel
bir kurum olarak yerleşir.
1850’de GİORGİ ERİSTAVİ’nin çabalarıyla eski Gürcü tiyatro gelenekleri temeline
oturan bir grup tiyatro çalışmaya başlar.
1851’de Tiflis’te Opera ve Bale Tiyatrosu açılır.
1873’te Tiflis Koro Topluluğu kurulur ve daha sonra adı Tiflis Devlet Konservatuarı
olarak değişir.
1879’da ünlü Gürcü aydınları ve yazarlarından İLİA ÇAVÇAVADZE ve AKAKİ
TSERETELİ’nin çabalarıyla Tiflis’te sürekli sabit kadro sahibi olan dramatik tiyatro
çalışmalarına başlar ve bir yıl sonra aynı olay Gürcistan’ın ikinci büyük kenti olan Kutaisi’de
de gerçekleşir.
Aynı zamanda Gürcistan’da klasik müzik kompozitörlüğü ve tiyatro oyun yazarlığı da
gelişme sinyalleri vermektedir.
Bu dönemde ortaya çıkan kompozitörler: ZAKARİA PALİAŞVİLİ, VİKTOR
DOLİDZE, ANDRİA KARAŞVİLİ, MELİTON BALANÇİVADZE (Amerika’da çağdaş
Amerikan Balenin temeli sayılan Modern Bale atılımını yapan ünlü Bale Yönetmeni
GEORGE BALANCHİN’İN gerçek ad ve soyadı GİORGİ BALANÇİVADZE’dir ve
MELİTON BALANÇİVADZE’nin oğludur) çok başarılı çalışmalar yapmaktadırlar.
Gürcistan artık kendi folklörünün temelinde bir klasik müzik, opera ve bale sahibidir.
ZAKARİA PALİAŞVİLİ’nin “ABESALOM ile ETERİ” ve “DAİSİ”, VİKTOR
DOLİDZE’nin “KETO ile KOTE”, MELİTON BALANÇİVADZE’nin “ŞOTA RUSTAVELİ
EFSANESİ” sadece Gürcistan opera sanatının ulusal anlamda gururu değildir, oyunlar aynı
zamanda pek çok kez yurtdışında da sahnelenmiş ve büyük başarı kazanmıştır.
Tiyatro oyun yazarları: GİORGİ ERİSTAVİ, DAVİT ERİSTAVİ, AKVSENTİ
TSAGARELİ, DAVİT KLDİAŞVİLİ, ALEKSANDRE SUMBATAŞVİLİ’nin (Daha sonra
Moskova’da Rusya’nın tiyatro tarihinde çok önemli bir yer alan ALEKSANDR
SUMBATOV-YUJİN aynı kişidir)’ çabalarıyla Gürcistan’da tiyatro büyük başarı görmüştür.
ALEKSANDRE SUMBATAŞVİLİ’nin “İHANET”, “AKVSENTİ TSAGARELİ’nin
“HANUMA”, VAJA PŞAVELA’nın dramatik manzumeler ve DAVİT KLDİAŞVİLİ’nin
yapıtları güncelliğini günümüze kadar kaybetmemiş bir şekilde gelmiş ve halen de sahnelenen
oyunlardır.
XX yüzyılın önemli ve başarılı tiyatro yazarlarını, rejisörlerini, kompozitörlerini ve
oyuncularını burada saymamız imkansızdır. Bunun için elinizdeki kitaba ciddi bir ek
yapmamız gerekecektir.
KOTE MARCANİŞVİLİ, SANDRO AHMETELİ, VASO KUŞİTAŞVİLİ,
VAHTANG TABLİAŞVİLİ, ALEKSANDRE TSUTSUNAVA, ŞOTA AĞSABADZE gibi
rejisörler, VASO ABAŞİDZE , VALERİAN GUNİA, SESİLİA TSUTSUNAVA, UŞANGİ
ÇHEİDZE, VERİKO ANCAPARIDZE, AKAKİ HORAVA, AKAKİ VASADZE, VASO
GODZİAŞVİLİ, ALEKSANDRE JORJOLİANİ, ALEKSANDRE GOMELAURİ,
ELİSABED ÇERKEZİŞVİLİ, NİNO ÇHEİDZE, LADO MESHİŞVİLİ gibi oyuncular,
LADO GUDİAŞVİLİ, ELENE AHVLEDİANİ, DAVİT KAKABADZE, İRAKLİ
GAMREKELİ gibi ressamlar ve sahne tasarımcıları, GRİGOL ROBAKİDZE, ŞALVA
DADİANİ, SANDRO ŞANŞİAŞVİLİ, MİHEİL MREVLİŞVİLİ, İLO MOSAŞVİLİ gibi
oyun yazarları XX yüzyılın ilk yarısında Gürcü tiyatrosunu çok yüksek kaliteli bir noktaya
çıkardılar. Özellikle sahne tasarımı ve reji açısından KOTE MARCANİŞVİLİ, SANDRO
AHMETELİ, İRAKLİ GAMREKELİ’nin yaptığı çalışmalar Avrupa çapında tiyatro alanına
yenilikler getirmiştir.
Tabii ki Gürcistan’da yerli prodüksiyonun yanında dünya çapında ünlü yapıtlar da
sahnelenmekteydi. SHAKESPEARE, MOLLİERE, LOPE DE VEGA, SHİLLER, GARCİA
4

LORCA, GOLDONİ, ÇEHOV, GOGOL vb yazarların yapıtları Gürcü tiyatrosunun ayrılmaz


bir parçası olmuştur.
O zamanki yabancı medyadan Gürcü tiyatrosu üzerine kimi satırlar:
“SANDRO AHMETELİ Gürcü folklor ritimleri ve hareketleriyle, Gürcü müziğini
olaylarla öylesine birleştirmiş ki, reji yorumu olarak ortaya olağanüstü bir şey çıkmış”
(NİLSEN. Oslo Tiyatrosu Müdürü)
“RUSTAVELİ Tiyatrosu bütün Moskova’yı büyüledi. Moskova tiyatro severlerine
göre, bugün Tiflis RUSTAVELİ Tiyatrosu dünya çapındaki en büyük tiyatrolardan biridir ve
ben de bu görüşe seve seve katılıyorum” (ANATOLİ LUNAÇARSKİ. SSCB Kültür Bakanı)
“AKAKİ HORAVA’nın OTHELLO’su için diyebilirim ki, buna benzer başka bir
OTHELLO biz Sovyetler Birliği olarak seyretmedik” (VLADİMİR NEMİROVİÇ-
DANÇENKO. Rejisör)
XX yüzyılın ikinci yarısında ise tiyatroda yepyeni bir kuşak gelir. POLİKARPE
KAKABADZE, KİTA BUAÇİDZE, VALERİAN KANDELAKİ, GİORGİ
NAHUTSRİŞVİLİ, NODAR DUMBADZE, ALEKSANDRE ÇHAİDZE, OTİA
İOSELİANİ, ARÇİL SULAKAURİ, TAMAZ ÇİLADZE, OTAR ÇİLADZE, MERAB
ELİOZİŞVİLİ gibi oyun yazarları, ARÇİL ÇHARTİŞVİLİ, DİMİTRİ ALEKSİDZE, LİLİ
İOSELİANİ, MİHEİL TUMANİŞVİLİ, ROBERT STURUA gibi rejisörler, SOLİKO
VİRSALADZE, PARNA LAPİAŞVİLİ, MAMİA MALAZONİA, GİORGİ GUNİA, GOGİ
MESHİŞVİLİ gibi sahne tasarımcıları ile SERGO ZAKARİADZE, SESİLİA
TAKAİŞVİLİ,EROSİ MANCGALADZE, GOGİ GEGEÇKORİ, RAMAZ ÇHİKVADZE,
MEDEİA CAPARİDZE, MEDEİA ÇAHAVA, SALOME KANÇELİ, ZİNAİDA
KVERENÇHİLADZE, EDİŞER MAĞALAŞVİLİ, İZA GİGOŞVİLİ gibi oyuncular Gürcü
tiyatrosunu bu dönemde daha yükseklere çıkartmışlardır
Dünya çapında ünlü yabancı sanatçıların Gürcistan tiyatrosu hakkındaki görüşleri ise
şöyledir:
“Bir afişte SERGO ZAKARİADZE’nin adını görünce hemen seyretmeye koşuyorum,
çünkü bu büyük sanatçıdan her zaman yeni şeyler öğreniyorum” (MİHAİL ULYANOV.
SSCB Devlet Sanatçısı)
“İngiltere’de LAWRANCE OLİVİER’nin tiyatrosunu biliyorum, ama orada tek kişi
varsa, Seaur LAWRANCE’in kendisi. Ama Gürcistan’da seyrettiğim her tiyatroda birçok
olağanüstü oyuncu gördüm” (MANFRED WECKWERT. Alman Rejisör)
“Gürcü oyuncular işlerini öyle iyi yapıyorlar ki, sanki doğuştan aktör olarak
doğmuşlar. Onlar için seyirci rampanın öbür tarafından olan biri değil de yakın bir dost
sanki...” (EJİ GOLİNSKİ. Polonyalı Rejisör)
“Gürcü tiyatrosunu seyrederken kendi kendime diyorum ki, mükemmel oyuncularla
tiyatro nasıl yapılır şimdi onu öğreneceksin” (ECKEHARD SHALL. Alman Oyuncu)
“Biz gürcüce bilmiyoruz, ama seyrettiğim oyun gerçekten de mükemmel bir
Shakespeare ve İngiliz seyircisi tarafından da çok kolay ve doğru anlamaktadır” ( REETER
BROOK. İngiliz Rejisör)
Şu anda beş milyon nüfusu olan Gürcistan’da 34 Devlet Tiyatrosu var. Bunların içinde
3 Devlet Opera- Bale tiyatrosu, 1 Devlet Müzikal Tiyatrosu, 1 Hiciv ve Mizah Devlet
Tiyatrosu, 1 Pantomim Devlet Tiyatrosu ve 20’ye yakın normal dram topluluğu yer alıyor.
Bunun dışında Tiflis’te Tiyatro Enstitüsünde Reji, Oyunculuk, Dramaturgi, Tiyatro tarihi,
Televizyon rejisi, Sinema rejisi, Müzikal Tiyatrosu’nun Oyunculuğu ve Halk Gösteri Rejisi
bölümleri var.
Tiflis Devlet Konservatuarında Kompozitörlük, Şan, Çalgı, Orkestra-Koro Şefliği ve
Müzik Teorisi bölümleri vardır.
Resim Akademisinde ise diğer bölümlerin yanında Sahne Tasarımı dalında da eğitim
verilmektedir.
5

Gürcü Tiyatrosu Türkiye’de daha çok Rustaveli Devlet Tiyatrosu’nun sergilediği iki
oyunla tanınır. Uluslar arası İstanbul Tiyatro Festivali’ne çağrılı olarak iki kez gelen bu
topluluk 1991’de BERTHOLD BRECHT’in “KAFKAS TEBEŞİR DAİRESİ”ni 1992’de de
SHAKESPEARE’in “KRAL LEAR”ini oynadı. Her iki oyunu da 1972’den bu yana
RUSTAVELİ Devlet Tiyatrosu’nun genel sanat yönetmenliğini üstlenmiş olan ROBERT
STURUA yönetti.
Gürcü Tiyatrosunda İAKOB TSURTAVELİ’nin “ŞUŞANİK’in CEFAKARLIĞI”
ndan başlayarak KONSTANTİNE GAMSAHURDİA’nın “AY’ın KAÇIRILMASI”,
MİHEİL CAVAHİŞVİLİ’nin “CAKO’nun MÜLTECİLERİ” ve NODAR DUMBADZE’nin
“BEYAZ BAYRAKLAR” isine varıncaya değin birçok Gürcü klasiği ve düzyazı yapıtı
oyunlaştırarak sahneye konmuştur. Bu yapıtların tiyatroya uyarlanması beraberinde sahne
kurallarının askıya alınmasını ya da sınırlarının yapay olarak genişletilmesini getirdi.
LALİ ROSEBA, GURAM DOÇANAŞVİLİ, GİGLA HUHAŞVİLİ, GURAM
BATİAŞVİLİ, MAMUKA DOLİDZE, TEMUR ABULAŞVİLİ, TAMAZ METREVELİ,
RAPİEL MAMULAŞVİLİ gibi yazarlar Gürcü tiyatrosunun son yıllardaki en güzel
örneklerini verdiler.
Elinizdeki kitabın içinde yer alan altı oyun bize göre yazıldıkları dönemi en iyi
yansıtan ve sahnelendiklerinde yankılar uyandıran birer başyapıttır. Bu örnek yapıtları,
saygıyla okuyucularımızın ilgisine ve beğenisine sunuyoruz.

VARLAM NİKOLADZE

KAYNAKÇA:

1. BRİTTANİCA COMPTİON’S Genel Kültür Ansiklopedisi. Nisan 1992. Sayı 59


2. LEVAN SANİKİDZE. “GÜRCİSTAN TARİHİ” Samşoblo Yayınevi. Tiflis. 1994
3. Prens S.BARATAŞVİLİ. “ORTAÇAĞ’DA GÜRCİSTAN TARİHİ”. Cilt 2. Kutaisi
Kooperatif Yayınları.1895
4. FAHRETTİN ÇİLOĞLU. “GÜRCÜLERİN TARİHİ”. Ant Yayınları. İstanbul. 1993

You might also like