Professional Documents
Culture Documents
9 Guram Doçanaşvili - Horumi Bir Gürcü Dansıdır
9 Guram Doçanaşvili - Horumi Bir Gürcü Dansıdır
OYUN
ÇEVİREN:
Varlam NİKOLADZE
1
KİŞİLER:
BİRİNCİ PERDE
Perde açılmadan önce ritimsiz bir tıkırtı duyulur. Ses yavaş yavaş yükselir. Perde
açıldığında bu sesin bir körün değneğinden çıktığını anlarız. Kör sahne üzerindeki bir
kayanın etrafından dikkatlice dolaşıp sahneden çıkar. Sopasının sesi bir süre daha işitilir. Bu
ses gitgide ritmik bir davul sesine dönüşür. Davul “Horumi”yi çalmaktadır. “Horumi” bir
Gürcü halk dansıdır. Ses gitgide yükselir.
Sahnede üç uzun mısır sapı arasında donmuş yüz ifadesiyle oturan yaşlı köylü müziğe hiç
aldırmaz.
Az sonra köylüler el ele “Horumi” oynayarak sahneye girerler. Sıranın başında folklorik
elbiselerin içinde, diğerlerinden daha uzun boylu olan Svimon vardır. Hareket değişimlerinde
“Hop” komutuyla diğerlerini uyarır.
Zaman zaman tüm dansçılar yere yatarak toprağının sesini dinlerler. Onlar bunu yaparken
davul sesinin üstüne çıkan ritimsiz tıkırdamalar duyulur ve o arda hepsi ayağa fırlar.
Yüzlerinde çok sert ve danstan bıkmış bir ifade vardır. Tüm hareketler uyum içindedir ama
sanki bir görev yerine getiriliyormuş ifadesi hissedilmektedir.
Davul sesinin kesilmesiyle dağılırlar ve sanki birbirlerini hiç tanımıyormuş gibi
davranırlar. Sahnenin değişik bölümlerde ikili üçlü gruplar oluştururlar.
Veriko sahnenin gerisinde çorba yapar. Agnessa sahnenin diğer köşesindeki şöminenin
önüne diz çökmüş mısır lapası pişiriyordur. Lamzira şemsiyesini boynuna sıkıştırmış şekilde
masanın üstünde soğan keser ve gözyaşlarını tutmaya çalışır. Vamiçeyşvili, Kokilo’nun yeni
elbisesini kontrol eder. Kokilo pantolonunu sınamak için birkaç kez eğilip kalkar, kollarını
kaldırıp indirir. Giysisinin etrafında çeşitli demir parçaları asılıdır. Bu gruptan uzak bir
köşede tavla oynayanlar vardır. Arkipo zarları atarken elini göğsüne vurur ve parmaklarını
gösterişli bir şekilde oynatır. Biktor ise zarları boynuzdan atar. Her ikisinin de yüz ifadeleri
çok ciddidir. Biktor’un başında bir kasket, Arkipo’da ise oldukça pahalı bir kalpak vardır. Ön
sahnenin bir kenarındaki bankta siyam ikizleri, Saşiko ve Data oturmaktadır. Giyimleri
aynidir. Sergia amaçsızca sahnede dolaşmaktadır, hareketlerinden terbiyesiz biri olduğu
hemen anlaşılmaktadır. Onu görenler birden gerginleşirler. Dans esnasında sıranın en
sonunda olan avcı, elinde tüfeği olduğu halde sanki bir şey ararmış gibi sahnede dolaşır.
Kokilo farkında olmadan üç mısır sapından birine çarparak düşürür. Yaşlı köylü yüz ifadesini
değiştirmeden eğilip mısırı düzeltir. Şalva dalgın dalgın kitap okumaktadır. Bazen ayağa
kalkar ve okudukların doğrultusunda yüz ifadesini değiştirir. Sahnenin bir kenarında
Besarion ile karısı sandıktan yemekleri alıp büyük bir sırt çantasına koyarlar. Besarion
yemekleri yerleştirme konusunda karısına direktifler vermektedir. Avcı kısa bir süre için
sahneden çıkar, az sonra da geri döner, masanın ve tavlanın altında bir şeyler arar. Hiç
kimse onunla ilgilenmez. Sahneyi zaman zaman terk eden sakinleştirici hareketlenir, herkesin
yanına giderek mimik ve jestleriyle sakin olmaları konusunda onları ikaz eder. Svimon tek
başına sahnenin bir kenarında durur ve eski bir kılıçla uğraşır. Kılıcın keskinliğini kontrol
eder, bazen de tek gözünü kapatıp eğri mi doğru mu diye dikkatle bakar. Tavla oynayan
Biktor aniden kasketini çıkarıp masaya atar ve Kokilo’nun elbiselerini kontrol eden
Vamiçeyşvili’yi kolundan tutarak, sert bir şekilde ön sahneye getirir. Arkipo sırayla her iki
taraftan da zar atarak tek başına iki kişinin yerinde tavla oynamaya devam eder. Biktor ve
Vamiçeyşvili bir ara birbirlerine çok sert bakarlar. Daha sonra her ikisi de yüzlerine zoraki
bir gülümseme ifadesi takınırlar.
VAMİÇEYŞVİLİ
Oooo, merhaba canım Biktor, merhaba.
BİKTOR
Merhaba canım ciğerim
(Oldukça sert el sıkışırlar)
3
DATA
Onlar birbirlerini seviyorlarsa, ben Data değilim.
SAŞİKO
Neden kardeşim, komşu onlar…birbirlerine çok yakınlar.
DATA
(Alaylı) Hıh…Yakınlarmış… Zaten yakın olanlar birbirinden en çok nefret eder. Yabancı
olandan nefret etmek için herhangi bir sebep yok ki…
(Birbirlerine sırtlarını dönerler)
VAMİÇEYŞVİLİ
(Biktor’a) Nasılsın sevgili dostum?
BİKTOR
(Bambaşka şeyleri düşündüğü bellidir ama yine de cevap verir) Tanrıya şükür…İdare
ediyoruz.
VAMİÇEYŞVİLİ
İyi, iyi, böylesi daha iyi.
BİKTOR
Evet, evet…(Bir şarkı mırıldamaya başlar ama birden keser ve çok sert) Efendim? Benim
hakkımda ne dedin sen?
VAMİÇEYŞVİLİ
Ne zaman efendim ve nerede?
BİKTOR
Akşam değirmende.
VAMİÇEYŞVİLİ
Aaaah, yalan bu! Sana yemin ediyorum yalan!
BİKTOR
Yalan mı? Yalan olan ne?
VAMİÇEYŞVİLİ
Sana söylenenlerin hepsi yalan.
BİKTOR
Bana ne söylediklerini nereden biliyorsun sen? Belki de iyi şeyler söylediler? Örneğin senin
beni çok övdüğünü söylemiş olamazlar mı?
VAMİÇEYŞVİLİ
Övdüğümü mü? (Merakla) Bunu sana kim söyledi?
BİKTOR
(Kulağına eğilir) Erasti söyledi. Çok gizli…
ARKİPO
(Çok uzaktadır ama bilemediğimiz bir şekilde bunların konuştuklarının farkındadır) Oh,
hayır, hayır, Erasti böyle bir şey söyleyemezdi. (Tavlanın öteki tarafına geçer ve elini
göğsüne vurarak zarları atar)
VERİKO
(Konuşanlardan o da bayağı uzaktadır. Lapa yapmaya devam eder) Yooo, hayır, hayır, Erasti
bunu söylemiş olamaz.
DATA
Herkes her şey söyleyebilir. Herkes aynı boktur.
SAŞİKO
Neden kardeşim? Bazı insanlar kötüdür ama bazıları iyidir…
DATA
Yok ya… Tanrı hepinizin belasını versin. Hepiniz aynı boksunuz.
(Birbirlerine tekrar sırtlarını dönerler)
4
VAMİÇEYŞVİLİ
(Konuşulanları duymaz mı dikkatine mi almaz belli değil) Ah, baştan söyleseydin, kardeşim!
BİKTOR
Ne söyleseydim?
VAMİÇEYŞVİLİ
Erasti’nin söylediğini baştan söyleseydin.
BİKTOR
Eee? Söylesem ne olurdu?
VAMİÇEYŞVİLİ
Hiç. Seni denedim canım.
BİKTOR
Sahi mi?
VAMİÇEYŞVİLİ
Tabii. Bir yandan senin inanıp inanmayacağını, öbür yandan da onun söylediklerimi saklayıp
saklayamayacağını denedim. (Küskün) Sen ise inandın değil mi?
BİKTOR
Yapma ya…(İnanıp inanmayacağını anlaşılmaz) Demek denedin ha?
VAMİÇEYŞVİLİ
Tabii!... Ben de şaşırdım bu adam ne söylüyor diye.
BİKTOR
O zaman barışalım, kardeşim.
(Çok erkeksi bir el sıkışma)
SVİMON
(Ön sahnede kendi kendine konuşarak volta atar) Her türlü zenginliğe sahiptir işte bu
topraklar. Her türlü hububat, asma, meyve, büyük ve küçük baş hayvan, balık, kuş, hatta vahşi
hayvanlar. En lezzetlisi meyve ve balın… Dünya güzelidir kadın ve erkekler bu toprakların.
Narin ve heybetlidirler. Gururludurlar, sadıktılar , iyi hatiptirler, ve iyi savaşçıdırlar. İyi
niyetli ve efendi bir yaşam sürerler yöresel giysileri içinde. Bağlıdırlar dinlerine ve dillerine.
Abartmayı seven gürcülerdir onlar
BİKTOR
(Vamiçeyşvili’ye) Bir daha böyle yaparsan, yani beni denemeye kalkarsan, ağzını boydan
boya yırtarım. Anladın mı? (Eski yerine döner ve tavla oynamaya devam eder.)
(Sakinleştirici girer. Kimseye bakmadan kendi kendisine konuşuyormuş gibi)
SAKİNLEŞTİRİCİ
Tamam, tamam, yeter, yapmayın, sakin olun…Kavga yok…Ayıp oluyor… rezil oluyoruz…
Anlayışlı davranmaktan güzel ne var?...Tabi ki hiçbir şey…(Sahneyi dolaşır ve çıkar)
ARKİPO
Canım Biktor, sence aldatıldım mı ben? (Zarları atar)
BİKTOR
Onu en iyi ben bilirim. (Zarları atar)
KOKİLO
Hiç de böyle düşünmüyorum… (Ellerini açar, mısırlara çarpıp devirir. Yaşlı köylü mısırları
düzeltir. Kokilo giysilerine asılı demir parçaları düzeltip çıkar)
ARKİPO
Neyse, gün gelir ona bunu kesinlikle hatırlatacağım. (Biktor’la şapkaları değiştirirler çünkü
Arkipo bu sefer yenildi) Oooo, Besarion da buradaymış!...Merhaba Beso! (Zarları atar)
DATA
Bu Beso da tam aptalın tekinden başka bir şey değil.
SAŞİKO
Neden sevgili Data? Hiç de kötü biri değildir. Çalışkan bir adamdır.
5
DATA
Onun bütün çalışkanlığı yemekler üzerindedir ve o yemeklerin ona neden gerektiğini senin
gibi bir aptal bile iyi bilir.
SAŞIKO
Bana bak, artık fazla olmaya başladın…Uzun süredir kendimi zor tutuyorum ama…Her şeyin
bir sınırı vardır. Tepemin tasını attırma. (Sırtını döner)
(Bu ana kadar Besarion karısına sürekli emirler verip karısı da yiyecekleri
alıp sırt çantasına yerleştiriyordu ama çanta dolunca Besarion yavaş ama tam
kahraman gibi önde, karısı sırt çantasını taşıyarak arkada ve durumu
kanıksamış olarak sahneyi dolaşmaya başlarlar)
BESARİON
(Elini kaldırarak) Merhaba, merhaba, hepinize selamlar. Sağ olun, var olun. (Köylülerin bir
kısmı ona yaklaşıp selam verirler. Besarion aniden durur) Evet, onu diyordum…Düşmanın
ormanındaydık… Sofrayı kursana karıcığım!... (Vamiçeyşvili ve Sergia sahnenin ortasına
büyük bir masa getirirler. Tavla oynayanlar oyunlarını kesmeden onların peşinden gelirler.
Besarion’un karısı masanın üstüne beyaz bir örtü serer) Evet, onu diyordum…Bir baktık,
dalların arkasından göründü ama ne göründü…
ERASTİ
(Tekerlekli sandalyeyle girer. Eldivenlerini giymiş. Sandalyenin tekerlekleri hızla
çevirmektedir) Şarap kokusu aldım sevgili dostlar, iyi şarap kokusu… Evet, sen ne diyordun
sevgili Besarion. Kim görünmüş, ne görünmüş?...
BESARİON
Düşman, düşman göründü canım Erasti… Pideleri çıkartsana karıcığım.
ERASTİ
Kaç tane, canım ciğerim, kaç tane?
BESARİON
Pide mi?
ERASTİ
Hayır canım, düşman.
BESARİON
(Düşünür) Tam yedi tane.
ERASTİ
Auuuuh…
BESARİON
Şarap çıkart karıcığım, önce şarap…(Karısı söyleneni yapar)
ERASTİ
Ne kadar uzakta idiler canım ciğerim?
BESARİON
Kim?
ERASTİ
Ne demek kim? Düşman tabi ki.
BESARİON
Ha, buradan mesela…benim avluma kadar.
SAKİNLEŞTİRİCİ
(Girer) Tamam, tamam…Niçin kavga? Kavga yok, tartışma da yok…daha dikkatli
olmalısınız…kavga iyi değil…(Tüm sahneyi dolaşır ve çıkar)
ERASTİ
Evet, ne güzel anlatıyordun sen canım Besarion?...Eee, sonra?
BESARİON
Belki de daha yakın.
6
SVİMON
(Sahnenin dibinden) Ah! (Kılıcın düzgünlüğünü kontrol ekmektedir)
BESARİON
(Onun sesine döner) Evet, evet…Hadi karıcığım haşlanmış tavukları çıkar…koy masaya…
tamam.
EKASTİ
(Çok heyecanlı) Sonra sevgili Besarion, sonra?
BESARİON
(Hem neşeli hem şüpheli) Merak ediyor musun?
ERASTİ
Ne demek, hem de nasıl?...Tabi ki merak ediyorum.
(Avcı girer, etrafı dikkatlice dolaşır ve çıkar)
BESARİON
Karıcığım, hindiyi çıkar, hindiyi…bu şarabı de değiştir. Masaya öbür şarabından koy.
ERASTİ
Oh,oh,oh!
BESARİON
Evet…bana doğru yedisi birden geliyorlar. Yedi düşman grup halinde. Şöyle…askeri
düzende…
SAKİNLEŞTİRİCİ
(Tekrar girer) Sakin olun, heyecanlanmayın…ne olur heyecanlanmayın…(Masanın üstündeki
yiyecekleri görünce donup kalır)
SERGİA
(Bu ana kadar sahnede terbiyesiz bir şekilde dolaşıp ve herkesin yanına gidip küstahça sohbet
etmeye çalışıyordu ama hiç kimse ona yüz vermiyor soğuk davranıyordu. Sırtını dönüyorlardı.
Birkaç kez köylünün mısırları da devirip düşürmüştü. Birden Besarion’a) Yalan söylüyorsun
be!
BESARİON
(Öfkeyle) Efendim?
SERGİ
Yedi kişiyi de yendin değil mi?
BESARİON
İnanmıyor musun?
SERGİA
Hayır!
BESARİON
Hayır mı? (Sinirli) Yenmeseydim, şimdi nasıl burada olabilirdim?
SERGİA
Buradasın çünkü anlattıkları hiçbir zaman olmamıştı. Hep yalan söylüyorsun. Baştan sona
hepsi yalan!
BESARİON
(Öfkesini dizginleyemez) Kadın, kaldır sofrayı! Hayır, hayır, önce hindiyi koy çantaya, sonra
diğerlerini...Önce hindi anlamıyor musun?. Ha, tamam…şimdi tavukları…Tavukları diyorum!
Bunlar hiçbir şey hakketmediler.
SAKİNLEŞTİRİCİ
(Besarior’u kızgın görünce kaçar) Ben size ne diyordum?...Şey diyordum…Sakin olun
demiyor muydum?...
BESARİON
Nah size şarap! Kadın, koy şarapları çantaya, şişelerin kapaklarını da unutma sakın! Demek
inanmıyorsunuz ha? Neyse, kim kayıp etmiş olur bakalım! Hadi bana eyvallah!
7
ERASTİ
(Tekerlekli sandalyesiyle onun peşine düşer) Sevgili Besarion, bizden ne istiyorsun? Biz ne
yaptık ki? Bak, hepimiz seni merakla dinliyorduk ve inanıyorduk da…Sana, inanan insanlara
bunu yapamazsın…
(Besarion ardına bile bakmadan karısıyla birlikte sahnenin arkasına kadar
yürür. Durunca karısı çantadan aldığı yiyecekleri yeniden sandığa yerleştirir.
Besarion sandığın üstüne oturur. Erasti kızgın bir şekilde sahneyi dolaşır)
SVİMON
(Ön sahnede volta atarak)Demin de söylediğim gibi, narin ve heybetlidir buranın kadın ve
erkekler. Soylu aile çocukları gibi görünür en fakir ve hatta sefil aile çocukları bile. Farksızdır
giyimleri bir aristokratinkinden... (Kılıca bakar) İyi ata binip iyi kılıç kullanırlar hepsi.
Süratli, tatlı dilli, hareketli, yetenekli, cesur ve kahraman oldukları gibi, zenginliği severler.
Yetenek sahibidirlel para kazanma konusunda muazzam. Fakat günü gününe yaşamayı
severler, düşünmezler yarınlarını. Şahanedir sesleri ve iyi anlarlar müzikten. Severler kitap
okumayı, aydın ve zekidirler. (Sahnenin arkasına doğru ilerler)
DATA
Ben sana onun aptal olduğunu söylemedim mi?
SAŞİKO
Neden aptal olsun canım? Adam fikirlerini ve anılarını paylaşmak istiyor…
DATA
(Sözünü keser) Sana gelince…gerçekte geri zekalısın sen!
SAŞİKO
Neden? Dürüst insanlara inandığım için mi?
DATA
Sen aptal sözcüğünün nereden kaynaklandığını biliyor musun?...Çok eskilerde adamın birinin
adı Eptalmış…İnsanlar ona Eptal, Eptal derken Aptal demeye başlamışlar. Derken adam
aptalın teki olup çıkmış. Senin adın ne?
SAŞIKO
Saşıko
DATA
İşte, biz de sana Saşiko, Saşiko diye diye sen de saşkına yani şaşkına döndün ve şaşkının teki
oldun çıktın.
SAŞİKO
Şimdi onu vursam…tek vuruş…bir tek…ama sonunda bunu insan yerine koyup beni hapse
atarlar… En iyisi onunla hiç konuşmamak. Data, seninle artık konuşmuyorum. Küstüm işte.
(Sırtını döner)
ERASTİ
(Tekerlekli sandalyesiyle Sergia’ya doğru çok kızgın olarak gider) Doğruları söylemeyi çok
seversin değil mi? Hep doğruyu söylersin değil mi? Hay ben senin gibi doğrucunun… Belanı
mı arıyorsun sen ha? Belanı mı?
SERGİA
Doğruluk insan ilişkileri için vazgeçilmez bir şarttır.
ERASTİ
Bana bak, sen hangi insan ilişkilerinden, hangi insanlıktan bahsediyorsun ha? Hay ben senin
gibi dürüstün… Belanı mı arıyorsun sen ha?
SERGİA
Sinirlenme Erasti…Haklıydım ama ben.
ARKİPO
Çocuk doğru söylüyor. (Zarları atar)
8
ERASTİ
Doğrudan onu doğurtan ebeyi…(Bir an) Biz şimdi ne yapacağız ha? (İstemeden mısırları
devirir. Yaşlı köylü hemen düzeltir) Ben bugün ne yapacağım ha?
ŞALVA
(Erasti’ye yaklaşır ve ona çok değerli bulduğu kitabını uzatır) Al, al Erasti! Kitap bilgi ve
mutluluk kaynağıdır. Başlangıçta ilginç gelmeyebilir ama sonra elinden bırakamazsın. Bu
kitapta öyle ilginç gelişiyor ki olaylar, inanamazsın. Çok ilginç, çok.
ERASTİ
Manyak mısın be! Defol başımdan! Hemen toz ol! Kitapmış… Kitaptan kim hayır görmüş ki
ben göreyim. Bu kadar insanın içinde beni mi buldun kitap okutacak? (Birden hareketlenir)
Hey bakın, geliyorlar, geliyorlar!
(Eldivenleri çıkararak tekerlekli sandalyeden hızla kalkınca onun sakat
olmadığını anlarız. Tüm insanlar toplanır. Tavla oynayanlar tavlayı bırakır
ve onun yerine masaya satranç tahtasını koyarlar. Şalva kitabını koynuna
saklar. Birkaç köylü mısırların olduğu yerde çalışmaya başlar. Yaşlı köylü
hiç istifini bozmaz. O anda sahneye giren avcıyı hemen kovalarlar.
Sakinleştirici koşarak girer)
SAKİNLEŞTİRİCİ
Hadi arkadaşlar, siz şimdi ne yapacağınızı bilirsiniz, yeter ki sakin olun. Aman sakin olun da
rezil olmayalım. Heyecan yok, panik yok, sakin olalım. Anlaştık mı ha?
ERASTİ
(Mısırların olduğu yerde kazma kürekle çalışır) Geliyorlar işte, geliyorlar…
(Herkes elbiselerini çok çalışmaktan yıpranmış ve kırışmış bir hale
sokar. Svimon ön sahneye gelir)
SVİMON
Başta olmak üzere kralların en yücesi Davit vardı ve onunla birlikte her işin üstesinden
geliyordu kahraman Gürcüler. Ön saflarda çarpışırken Davit, ondan geri kalmıyordu
kahraman halkı. Mucizeler yaratıyordu Davit’in elindeki kılıcı. Hiçbir düşman
dayanamıyordu onun karşısında. Adeta devdi, yüce idi, sadece Davit değildi O.
ERASTİ
Geldiler işte, geldiler.
SVİMON
Yaptıkların yüzünden ona Diriltici Davit adı takılmıştı. Kötü durumdaydı bu vatan ondan
önce. Her yere canlılık getirdi onun varlığı. Onun için dua ederlerdi bütün garibanlar. Çünkü o
düşünürdü herkes için dinlenmedin, durmadan. Kiliseler, binalar inşa ettirdi her yerde. Çok
severdi kitapları…
ERASTİ
Duymuyor musunuz be? Geldiler diyorum!
(Ağır hareketlerle ilerleyen bir grup sahneye girer. Grubun başında göbekli
bir adam vardır. Bu adam muhtardır. Sıkıldığı belli ama yine da dimdik
yürümektedir. Muhtarın arkasından elinde kocaman kaşe olan bir memur,
onun ardından da kocaman apoletleri olan bir yüzbaşı gelir. Yüzbaşının
belinde kocaman bir kılıç vardır. Onların arkasından garip bir üçlü gelmektedir.
Bunlar bir müzisyen grubudur. İkisinin elinde tumba, birinde kaval vardır.
Grup hiçbir yerde durmadan yoluna devam eder. Avcı sahnenin bir köşesinden
Görünür ama grubu fark edince hemen gözden kaybolur. Halk sıraya dizilir)
MUHTAR
(Sıkkın) Nasılsınız? İyi misiniz? Bir ihtiyacınız var mı?
(Yüzbaşı kılıcını çıkarmaya hazır olduğunu belli eder. Çok sert bakmaktadır)
9
HALK
Sağ olun efendim. Çok iyiyiz sayenizde eksiğimiz yok.
ERASTİ
(Çalışmaktan yorulmuş gibi) Siz iyi olduğunuza göre biz de iyiyiz efendim. Hem de çok
iyiyiz.
MUHTAR
Çok iyi, çok iyi…Başka ne var ne yok?
KAŞELİ ADAM
Sakın kötü bir şey söylemeyin yoksa…
HALK
Sizin gibi iyi bir yöneticimiz olduktan sonra nasıl kötüyüz deriz, iyiyiz, çok iyiyiz, bomba
gibiyiz.
MUHTAR
Çok iyi, çok iyi…Demek eksik bir şey yok.
(Data muhtara doğru fırlar. Saşiko’nun başı neredeyse ters döner)
DATA
Eksik çok efendim. Sadece yemek içmek mi, çatılarımız için kiremit bile bulamıyoruz. Bütün
tavanlardan yağmur damlıyor. Perişan durumdayız.
MUHTAR
(Duymazlıktan gelir) Çok iyi, çok iyi, bir eksiğiniz olmadığına sevindim.
SAŞİKO
Beni dinleyin efendim, siz ona inanmayın. Nerede yağmur? Gökyüzünde bir tek bulut bile
yok. Bakın işte bu onun yalan söylediğinin kanıtı. Öyle değil mi efendim?
DATA
Değil elektrik, mum bile bulamıyoruz, mum. Bu yüzden de güneş batınca tavuklarla birlikte
yatıyoruz
MUHTAR
Çok iyi, çok iyi.
(Yüzbaşı ikizlere oldukça sert bakar)
SAŞİKO
Aman efendim, tamamen yalan. Tavuğun yataklarımızda ne işi var? Olacak şey mı bu?
MUHTAR
Çok iyi, çok iyi.
YÜZBAŞI
(İkizlere doğru hızla yürür) Seni vahşi hayvanlara atacağım, görürsün sen. Az bekle, şu
gezimiz bitsin, görürsün sen. (Kaşeli adama döner) bunu derhal kara listeye yaz (Bir an)
kardeşiyle birlikte. Derhal ikisini birden yaz.
SAŞİKO
(Korkuyla) Aman efendim, ben şimdi ne yaptım? Onun yüzünden ben neden ceza göreyim?
KAŞELİ ADAM
Çünkü ona iyi bir eğitim vermemişsin.
SAŞİKO
Gözünüzü seveyim saygıdeğer efendim, ben ona nasıl eğitim verebilirim ki?...Aynı yaştayız.
Üstelik de birbirimizden nefret ederiz.
KAŞELİ ADAM
İşte. Onun için.
SAŞİKO
Ne için efendim? Nefret ettiğimiz için ise, bu hiç adil olmaz. O benden nefret ettiği için beni
onun önünde ödüllendirmelisiniz. İşte o zaman ona iyi bir ceza vermiş olursunuz.
10
KAŞELİ ADAM
Ödüllendirmek mi? Tabii, tabii… Seni kara listeye hemen yazıp cehennemin dibine gitmeni
sağlayacağım…Hıh…ödül verecekmişiz.
(Saşiko çaresizlik içinde muhtara doğru hızla ilerle ve bu kez data’nın başı ters döner)
SAŞİKO
Aman canım muhtarım, bakınız, ben çok iyi bir insanımdır. Beni cezalandırmayınız. Zaten bir
suçum da yok. Tamamen bir yanlış anlaşılma. Bana bir kez bakın, tanrı aşkına, ne olur
gözlerime bakın de söyleyin, ben iyi bir insan değil miyim?
MUHTAR
Çok iyi, çok iyi.
SAŞİKO
(Zafer kazanmanın mutluluğu ile kaşeli adama bakar ve tekrar muhtara döner) Beni ve çılgın
kardeşimi kara listeye yazmamaları iyi olur değil mi efendim?
MUHTAR
Çok iyi, çok iyi.
SAŞİKO
(Neşeyle kaşeli adama doğru ilerler ve peşinden Data’yı da sürükler) Duydun değil mi? Onu
duydun değil mi? O koskoca bir muhtar ve sen onun sözünü dinlemek zorundasın. Üstelik
halk da şahit. Halkın sesini de dinlemek zorundasın çünkü halk her zaman haklıdır ve halk her
zaman halktır. Üstelik sağı solu da belli olmaz. Anladın mı?
(Kaşeli adam üzülerek kara kaplı defteri kapatır. Halk onları uğurlar. Halkın
arasında en aktif Erasti’dir)
ERESTİ
Her şey çok iyi efendim, her şey çok iyi!
(Muhtarın el hareketiyle müzisyenler marş çalmaya başlarlar. Özellikle kavalcı çok
istekle çalmaktadır. Müziğin ritmine uyan köylülerin bir kısmı da onların ardından
çıkarlar. Müzik sesi ağır ağır kaybolur. Erasti bir süre arkalardan etkilenmiş gibi el
sallayarak bakar. Sonra yüz ifadesi birdin değişir)
Tanrı belanızı versin! Tanrı en büyük belayı size versin! Vicdansızlar! Ahlaksızlar! Beni nasıl
da çalışmak zorunda bıraktılar?! (Arkalarından tükürür) Nasıl da saflar ama, nasıl da
inandılar?! (Eldivenlerini giyer) Nasıl kandırdım ama? Ooooh! (Tekerlekli sandalyeye oturur.
Herkes eski yerine geçip eski işine döner)
SAŞİKO
(Data’ya) sen beni hiç bırakmayacak mısın?
DATA
Nasıl yani, ben mi seni bırakmıyorum?
SAŞİKO
Elbette. Senin yüzünden ben de az daha kara listeye alınacaktım. Bana bir yapıştın, bir daha
bırakmıyorsun.
DATA
Ben mi sana yapıştım? Asıl sen bana doğuştan beri yapıştın, bir daha da asla bırakamadın.
Tıpkı bir asalak gibi.
SAŞİKO
Ben miyim asalak?
DATA
Başka kim olabilir ki? Senin yüzünden inandığım doğruları bile söyleyemiyorum.
SAŞİKO
Hangi doğruları be? Hangi doğruları? Sen kendini dürüst biri mi sanıyorsun? Görüyorsun ki
iyinin karşısında kötü her zaman kaybediyor.
11
DATA
Senin dediğinin tam tersini çok gördüm ben.
SAŞİKO
Çünkü kötü niyetlisin.
DATA
Sen de geri zekalısın. (Birbirlerine saldırırlar. Tavla oynayanların dışında herkes onları
ayırmaya çalışır)
ERASTİ
Aman tanrım, bunları kim ayırabilir ki…
SAŞİKO
Böyle bir kardeş olur mu hiç?! Al bakalım!(Data’nın göbeğine bir yumruk vurur ama acıyı
kendi göbeğinde hisseder) Ah! Öldürdü beni, öldürdü! (Yeniden banka oturur ve birbirlerine
sırtlarını dönerler)
SAKİNLEŞTİRİCİ
(Girer) İşte böyle, sakin olun, böylesi daha iyi değil mi? İnsanların birbirlerine iyi
davranmasından, sevgiden daha iyi ne olabilir ki? (Halkın arasında dolaşır) Sakin olun, rahat
olun…artık üç ay uğramazlar…Yılın tam dörtte biri rahat geçer. Endişelenmeyin. Üç ay
rahatız. Lütfen sakin olun.
ERASTİ
Gelirlerse gelsinler kardeşim. (Etrafa bakar) Kim korkar hain kurttan?!.. Ama köyümüzde ne
çok bülbül varmış? Kıyamam! Nasıl da tatlı tatlı konuştunuz onlarla?!
ARKİPO
((Biktor’un başından kalpağını alır, kendi başına takar. Belli ki Biktor oyunu kaybetmişti) En
tatlı dilli bülbül sendin ama cancağızım.
BİKTOR
Evet ,evet, dilinden sal damlıyordu.
ERASTİ
Kim, ben mi? Aman, şimdi çıldıracağım. Sanki sen hiçbir eksiğimiz olmadığını, çok iyi
olduğumuzu söylemedin. (Onu taklit eder) Çok iyiyiz efendim, çok iyi…(Kahkaha atar) Biri
de bomba gibiyiz dedi. Tanrı aşkına onu kim söyledi?... Çok merak ettim, içimizden kim
bomba gibi? (Kahkahaya boğulur) Ay, çatlayacağım…Ölüyorum…Tanrı aşkına, Biktor, onu
kim söyledi?...(Kahkahası yavaş yavaş herkese bulaşmaya başlar) Sen mi söyledin, Biktor,
kuzum, doğru söyle, sen miydin?
BİKTOR
Ne münasebet? Ben neden söyleyecekmişim?
ERASTİ
Sen mi söyledin, Vamiçeyşvili?
VAMİÇEYŞVİLİ
Yok ya, neden ben söylemiş olayım?
ERASTİ
O halde… (Etrafa bakar) Evet, Data söylemiştir. (Data nefretle ona bakar) Ne güldük be?!
Oh! Bomba gibi ha?! (Tekrar etrafa bakar) Canım kızım, bana bir bardak su verir misin?
AGNESSA
Bana mi dediniz?
ERASTİ
Evet canım, sana dedim. Adın neydi unutmuşum…
AGNESSA
Agnessa.
ERASTİ
Sevgili Agnessa, bana bir bardak su verir misin? Tanrı da sana hemen iyi bir koca versin.
12
(Kokilo yeni giysileriyle girer. Sergia Agnessa’nın hiçbir hareketini kaçırmaz, onu
yiyecekmiş gibi bakar. Agnessa suyu getirir)
Çok teşekkür ederim canım kızım. Agnessa, senin kaç kardeşin var? Çok mu?
AGNESSA
Neden sordunuz?
ERASTİ
Annenle baban sana bu ismi neden takmışlar merak ettim de ondan sordum. Her halde çok
kardeşin var ki başka isim bulamayıp sana bu garip ismi takmışlar. (Güler)
AGNESSA
(Erasti’ye çıldırmış gibi saldırır. Uzun tırnaklarını onun yüzüne geçirmeye çalışır. Sağdan
soldan koşanlar onu tutmaya denerler) Ben sana su getireyim, sen benimle alay et! Öyle mi?
Tüh sana! Tüh! Tanrının cezası! Terbiyesiz! Ben sana gösteririm gününü! Hayvan!
SAKİNLEŞTİRİCİ
(Kaçar) Ben size defalarca sakin olun demedim mi? Yapmayın canım…Kavga kötüdür…Evet
çok kötü…uzlaşın, ne olur uzlaşın…İnsanlar her zaman uzlaşmaya çalışmalılar…
(Kavga büyüdükçe ayırmak için gelenler kaçmaya başlar. Erasti tekerlekli
sandalyesiyle geri çekilir. Tavla oynayanlar hiç umursamazlar. Veriko heyecanla
sağa sola koşar. Agnessa’yı sakinleştirmeye çalışır)
VERİKO
Tamam kızım, tamam, adam sana sadece şaka yaptı…Sakin ol…(Erasti’ye döner “Bu adam
sayılmaz ki” anlamında bir hareket yapar ve sonra ayni Erasti’ye çok tatlı dille) Bu deli kıza
ne diye şaka yaparsın be adam. Bunun deli olduğunu bilmiyor musun? (Agnessa kötü
bakınca) Yani diyorum ki, kızcağızın sinirleri bozuk, bir de sen üstüne varma. Aslında bu kız
var ya…bir melektir, melek…
ERASTİ
Ben bu kızın böyle saldıracağını nereden bileyim Veriko’cuğum?
AGNESSA
Benden hemen özür dilesin! Hemen! Ya benden özür dilesin, ya da surat derini eline veririm.
Kimse beni tutmasın! Tutmasın diyorum!
ERASTİ
(Tekerlekli sandalyeden hızla kalkar) Bayan Agnessa, sizden sonsuz kereler özür dilerim.
Beni bağışlayın.
AGNESSA
Sakın bir daha adımı ağzına alma! Anlaşıldı mı?
ERASTİ
Peki bayan, söz veriyor ve tekrar özür diliyorum.
AGNESSA
Ha şöyle, hizaya gel!
(Agnessa sakinleşir. Herkes işinin başına döner. Yaşlı köylü devrilen mısırları düzeltir.
Kokilo defilesine devam eder. Agnessa hafif sesle bir şeyler mırıldanır. Şalva kitabını
Okur. Kadınlar çanak-çatalla uğraşırlar)
DATA
(Kendi kendine) Ne kadar da aptallar!
SAŞİKO
(Hızla ona doğru döner) Nedenmiş ha? Nedenmiş?
DATA
(Yine kendi kendine) Bir isim için bu kadar kavga edilir mi hiç?
SAŞİKO
Neden? İsim çok önemlidir.
13
DATA
Yok ya!? Bence bir insanın adının ne olduğu hiç önemli değil.
SAŞİKO
Nedenmiş?
DATA
Adı ne olursa olsun insan eninde sonunda ölür de ondan.
SAKİNLEŞTİRİCİ
(Girer ve sakince çalışan insanların arasında heyecanla dolaşır) Sakin olun, rahat olun… Siz
kendinize bakamazsanız, size kim bakar?...Sakin olun, aman, sakin olun, rahatlayın…
SERGİA
(Tavla oynayanlara yanaşır) Biktor amca, bana biraz borç para verir misin?
BİKTOR
Git başımdan.
(Avcı girer, av arar ama bulamaz)
SVİMON
Tam bir cennet bahçesine benziyor buralar. Yemyeşil ormanlarla çevrilidir ve mis gibi gül
kokar her yer. Kürkleri ve derileri harika olan vahşi hayvanlar yaşar dağlarda ve ormanlarda.
Suları temiz ve tatlı olan pırıl pırıl akarsuları çeşit çeşit balıklarla dolup taşar. Cennettir
vatanım, meleklerle dolu bir cennet.
(Avcı sahneden fırlar)
SERGİA
Biktor amca, lütfen bana biraz para ver ya…
BİKTOR
Bu zarın üstünde dört yok mu acaba?
ERASTİ
(Etrafa bakınır)Şalva! Şalva’cığım, biraz buraya gelir misin lütfen.
ŞALVA
Evet efendim, buyurunuz.
ERASTİ
Senin şu kitabını biraz bana versene. Okudukça belki stresten kurtulurum.
ŞALVA
Sahi mi?... Ciddi misin?... Biliyordum. Bir gün gerçekleri göreceğini biliyordum. Ah, Erasti!..
Erasti, sevgili dostum!...
ERASTİ
Peki ama sen kitapsız ne yapacaksın?
ŞALVA
Düşündüğün şeye bak. Ben hemen yenisini alıp gelirim. Bende kitap çok.
ERASTİ
Tamam canım, hemen git. (Şalva sevinçle sahneden çıkar. Erasti arkasına bakar ve daha
sonra kitabı yelpaze olarak kullanır)
ŞARKICI
(Girer ve hiç kimseyle selamlaşmadan sahnenin ortasına gelip durur. Elinde folklorik bir
çalgı olan “Çonguri” vardır. Çok yüksek sesle çalıp söylemeye başlar)
Robinson ile Kruzo çatıştılaaaar
Çatışmanın şiddetinden bütün dağlar sallandııı
Robinson Kruzo’yu yendi ve Kruzooooooooooooooo (Bir virtüöz gibi ses kullanımı)
Hüngür hüngür aaağladıııı.
(Erasti ve Data dışında herkes çok memnundur. Alkışlar)
HERKES
Aferin! Bravo! Harika! Şahane! Arada sıra bize gelmezsen, biz ne yapardık?! Ağzına sağlık!
14
anladın mı? İstemiyorum! Şarap istiyorum ben, şarap! (Birden Besarion’un geldiğini görür)
Sergia, bana bak, şimdi ona bir söz, tek kelime söylersen, seni parçalarım. Svimon, sevgili
Svimon, kılıcını bana biraz verir misin?
SERGİA
Tamam, tamam Erasti amca, söz, sesimi çıkartmam.
ERASTİ
Tamam Svimon, kılıç kalsın. (Besarion heyecanını gizlemeye çalışarak yaklaşır) Ooo, kimler
Gelmiş, aman, aman, kimler gelmiş…Besarion, sevgili kardeşim, sen nerelere kayboldun?...
Sohbetini özlettin. Bizi o güzel anılarından mahrum ettin. Biz senin yaşadıklarını dinledikçe
yaşamımız renkleniyor, vallahi de billahi de, sana yemin ediyorum, bizim, yani sıradan
insanların yaşamımıza anlam geliyor. Gözünü seveyim gel de bize bir şeyler anlat ne olur…
Tanrı aşkına bana hayır deme…Lütfen…
BESARİON
(Şüpheli) Demek benden bir şeyler anlatmamı istiyorsun ha, Erasti? Peki. Kadın, sofrayı kur!
(Kadın işe koyulur. Köylüler yanaşmaya başlar. Tavla oynayanlar bile
oyunu bırakıp yaklaşırlar. Birisi mısırları devirir. Yaşlı köylü düzeltir)
ERASTİ
Ama senden bir ricam var. Yaklaş, kulağına söyleyeceğim. (Kulağına fısıldar) Bak öyle yedi
kişi, on yedi kişi, yirmi yedi kişi deme. Azar azar, bizi de alıştırmalısın canım, yavaş yavaş,
tamam mı?
VAMİÇEYŞVİLİ
(Uzak bir yerde Kokilo’yle birlikte durmaktadır) Tabi canım, bir iki kişi olursa daha da
inandırıcı olur.
VERİKO
(Uzaktan) Kesinlikle öyle.seksen yedi kişiyle kim baş edebilir canım?!
BESARİON
(Düşündükten sonra) Tamam, dediğin gibi olsun. Bir düşmandan fazla yok. (Kulağına eğilir)
Ama çok güçlü olması gerekir.
VAMİÇEYŞVİLİ
Elbette. Güçsüz birinin yenilmesi hiç de ilginç olmaz.
SVİMON
Ne kadar da zormuş yedi kişiyi yenmek, pöh!
ERASTİ
Tamam canım, sen başla. (Sergia’nın başını aşağıya çeker ve ağzını eliyle kapatır)
BESARİON
Kareciğim, pideleri çıkart, masaya koy! Evet, onu diyordum…düşmana ait bir ormandaydım.
Karıcığım, haşlanmış kavukları koy masaya!..Evet, düşmana ait ormanda ilerliyordum… Bir
baktım, geliyorlar…geliyor…tek kişi…evet…tek kişi geliyor ama elbette ki kişiler arasında
fark olur…bu işte böööyle iri bir kişiydi…çok iriydi…tam şu kadar bıyıkları vardı. Sakalları
şu kadardı. (İkizleri gösterir) Omuzları bunlarınkinden genişti, bu kadardı…Ya boyu?...Asıl boyunu
görmeliydiniz…böyle…yok böyle…(Erasti’ya bakar) Böyle nasıl? (Erasti abartıyorsun diye işaret
eder) Tamam…Eh…Böyleydi….evet…bu kadar boyu vardı. Ben de vasat biri değildim, kurnazdım en
azından. Çok kurnazdım…karıcığım şarap koy masaya! Evet, onu diyordum. Düşman çok korkunç
gözüküyordu…ben de kurnazdım…Ağaçların arasından bir çıktım…
VAMİÇEYŞVİLİ
Bu olay nerde oldu Besarion?
ERASTİ
Kesmeyin!
BESARİON
Düşmana ait bir ormanda.
16
VAMİÇEYŞVİLİ
Tam olarak nerede?
ERASTİ
Kesmeyin diyorum size
BESARİON
(Biraz kızgın) Eğer şifresini bilmek istiyorsan, söyleyeyim. “F-4” dikdörtgende, kardeşim.
VAMİÇEYŞVİLİ
F kaç efendim?
BESARİON
Dört.
VAMİÇEYŞVİLİ
Hört!
BESARİON
Kadın, sofrayı kandır! Derhal çantaya koy!
ERASTİ
(Heyecanla tekerlekli sandalyeden fırlar) Gözünü seveyim, dur Besarion! Ne oldu, neden
kızıyorsun? Kötü bir şey demedi ki…adam F kaç olduğuna merak etti, sen “dört” dediğinde o
da “dört” diye tekrarladı. Sevinerek, onurlanarak “dört” dedi. Bir, iki, yada üç olsaydı
bilemem ama dört onlardan büyük ya, senin başarılarına, yiğitliğine sevindi. Düşman
ormanının yerini anladı, uzaklığına, ulaşılmazlığına, ormanın büyüklüğüne şaşırdı…Öyle
değil mi Vamiçeyşvili, söyle…(Sessizce Vamiçeyşvili’ye) İnşallah dilin kopar.
BESARİON
Anlatacaklarım bitmeden hiç kimseden tepki istemiyorum. Ne olursa olsun, ister beğeni, ister
alay…tık çıkmayacak. (Sesini yumuşatarak) Tamam karıcığım, bırak hepsi masada kalsın.
Evet, onu diyordum…Ağaçların arasından çıktım, karşımda düşman. Tek kişi. Evet, tek kişi
ama dört metre boyunda. Aramızda buradan benim avluya kadar mesafe var. O zaman ben de
çok ama çok iyi savaşçıydım…hem de kurnaz…üstelik de çok iri yapılı…
VAMİÇEYŞVİLİ
Kim sen mi? İri yapılı ha?
(Erasti sergia’yı bırakır, Vamiçeyşvili’nin yanına gider)
BESARİON
(Kararsız) Güçlüydüm…becerikli…
SERGİA
(Küstahça güler) Kuşları kaçırmak konusunda şimdi de çok beceriklisin.
BESARİON
Ne? Ne dedin sen? Yok kardeşim, siz hiçbir şey hak etmiyorsunuz! Hepiniz beyinsizsiniz!
Cahiller! Kadın, her şey kaldır! Önce hindiyi koy! Ne? Çıkartmadın mı? Tamam, o zaman
tavukları koy. Sonra pideler. Şimdi masa örtüsünü katla. Düzgün katla! Sekiz kez! Dört, beş
altı, yedi, sekiz. Tamam mı? Şimdi çantaya koy!
ERASTİ
Besarion, canım, çoğunluk seni dinliyordu…hepimiz gık çıkartmadan dinliyorduk…Bu iki
zibidi yüzünden bizi sohbetinden mahrum etme lütfen.
BESARİON
Hadi be!...Hepiniz aynı boksunuz! Bundan da ancak siz zarar görürsünüz!
(Karısı çantayı alır ve kendi yerlerine giderler)
ERASTİ
Svimon, kılıcını biraz verir misin?! (Svimon’dan kılıcını kapıp tekerlekli sandalyeyle
Sergia’nın peşine düşer. Su kovalamaca esnasında mısırları düşürür. Yaşlı köylü düzeltir)
Öldüreceğim, geberteceğim seni!... Tanrının cezası!...Geberteceğim!... (Bir an) Aman tanrım,
bu kılıçla gerçekte gebertebilirim…(Kılıcı atar. Kovalamayı sürdürür. Sahneden çıkarlar)
17
VERİKO
Sergia doğrucudur.
AGNESSA
Hiç işim yok da onunla evleneceğim.
SAKİNLEŞTİRİCİ
Tamam, tamam, sakin olun. Sükunet insan sağlığı için çok önemlidir. (Bu sözlerin tümünü
tavla oynayanlara söyler ama onlar zaten sakindiler)
VERİKO
Sana kim mutlaka evlen dedi?
AGNESSA
(Çok sinirli) Ne demek şimdi bu? Yoksa nikahsız mi oturayım? Odalık mı olayım? Metres mi
olayım ha? Hem sen neden onu övüyorsun? Çöpçatan mısın?
VERİKO
Sana kim çöpçatanlık yapar be? Hangi aptal seninle uğraşır? Senin gibi persa…peras…pert...
dur bir dakika…(Şalva’nın elinden kitabı kapar, kurcalar) Hah, buldum! Perspektifsfz… işte
senin gibi perspektifsiz birisinin işleriyle kim ilgilenir? Tutmayın beni! (Saldırır. Diğerlelı
ayırmaya çalışırken mısırlar devirir. Yaşlı köylü düzeltir. Erasti nefes nefese sahneye girer.
Demin sahnede bırakmış olan tekerlekli sandalyesine oturur)
ERASTİ
Öldüreceğim o puştu!...Mutlaka öldüreceğim! Elime bir geçireyim…(Bir an) Ya kaçmayıp
yerinde dursa?... O zaman ben ne yaparım?...Deliler çok kuvvetli olur… Belki de o beni
döverdi…Aman tanrım! Şalva, kitabını biraz versene. (Kitabı alıp yelpaze olarak kullanır. Bu
arada Vamiçeyşvili’ye) Sen de aptalın tekisin ha!
VAMİÇEYŞVİLİ
O sofra kuracak diye palavralarını dinlemek zorunda mıyım ben? Yalancı!... Bizde sofra
kuracak malzeme yok mu? Boş ver ya…kendimiz kurarız. Kuramaz mıyız?
BİKTOR
Doğru söylüyor.
ERASTİ
Kaldırın o zaman tavlayı. Burası kumarhane mi? Bu kitap da ne oluyor? Şalva, gene niye
verdin bunu bana? Ne yapacağım ben bunu? Tanrı aşkına al şunu elimden. Hadi herkes
ayaklansın. Masayı şöyle çekin! Tamam…Hadi şimdi herkes evine gidip birer yiyecek şey
bir de içecek şey getirsin. Şarap yani, güzelim ev şarabı!... Sofra kuruyoruz, sofra!...(Herkes
heyecanla sofrayla uğraşırken Erasti masanın başında emirler verir, keyiflidir. Sergia girer,
küstahça güler. Erasti sinirlenir) Ah seni tanrının…(Bir an) Sergia, gel canım, gel, ne de olsa
sen de bizdensin. Gel, seni bir öpeyim. (Öper)
(Veriko başının üzerinde taşıdığı bir tabakta masaya haşlanmış kavuk
getirmektedir. Avcı sahneye girer. Veriko’nun başının üzerindeki tavuğu
görünce nişan alır, ateş eder. Veriko bunu fark edince kendisini yere
atar ve çığlığı basar. Herkes avcıya saldırır. Avcı çok utanır)
ŞALVA
(Herkese) Ne oluyor? Wilhelm Tell’i okumadınız mı?
(İnsanlar dururlar. “Evet” anlamıyla kafaları sallarlar ve sakinleşirler)
ERASTİ
(Avcıya) gel be adam, bizimle birlikte otur. Gece gündüz demeden ormanda dolaşıp duruyorsun.
(Güler) İyi ki buralarda iki kişi değilsiniz.
AVCI
Neden?
ERASTİ
Buralarda avlanacak bir şey olmadığından birbirinizi vururdunuz. Gel, otur şöyle.
18
AVCI
Yok, hayır, kesinlikle olmaz. Çok işim var. Gitmem gerekiyor.
ERASTİ
(Avcı çıkarken arkasından seslenir) Bir ganimet bulursan buraya getirmeyi unutma. (Alaylı
güler. Sofra hazırlanmıştır. Erasti masanın başına oturmuştur ama rahatsız olduğu bellidir
çünkü masanın bir ayağı tısadır. Erasti dayanınca masa sallanır. Etrafa bakar, aniden aklına
bir şey gelir ve çok neşelenir) Şalva, Şalva’cığım, canım, biraz buraya gelir misin?
ŞALVA
(Yaklaşır ama soğuk) Evet efendim, sizi dinliyorum.
ERASTİ
Biliyorsun ki biz şimdi hemen hemen sabaha kadar sofrada oturacağız, yarın uyandığımda
yataktan hemen kalkamayacağım…bilirsin işte…şarap…baş ağrısı falan…çanım sıkılacak…
ama şu senin kitaplarından birini bana verirsen hiç canım sıkılmaz. Sabah uyanınca hemen
okurum. Rica etsem şu kitabını bana verir misin?
ŞALVA
(Sevinçle) Ah canım Erasti, elbette veririm. Zaten burada tartışabileceğim kimse yok.
Fikirlerimi kimseyle paylaşamıyorum. Al sen bunu, oku ve sonra tartışırız olur mu?
ERASTİ
Tabii ki, çok sağ ol, teşekkürler Şalva’cığım, elbette tartışırız. Ben şimdi bu değerli kitabı
koynumda saklayacağım ve senden bir ricam daha var. Lütfen bene bir boynuz getirir misin?
Ama önce güzelce hem dışından hem içinden yıka tamam mı? (Şalva yeteri kadar uzaklaşınca
kitabı masanın ayağının altına koyar ama masa yine de sallanır. Şalva boynuzu getirir) Bak,
Şalva’cığım, ben yarın neredeyse bütün gün yatıp kitap okumayı düşünüyorum, sense bana
incecik bir kitap veriyorsun. Kitap değil, resmen bir broşür. Şöyle kalın bir kitap versen de
bütün gün doya doya okusam, ha?
ŞALVA
Elbette efendim, işte buyurun.
ERASTİ
İşte bu uygun olabilir. Can ciğerim, senden bir ricam daha var. Kusura bakma, sana çok
zahmet ama şu turpu Biktor’a götürsen de o güzelim şişlenmiş kuzunun ağzına şöyle koysa.
Soframız daha da güzelleşse ha? Ne dersin?
ŞALVA
Hemen götüreyim.
(Şalva uzaklaşınca Erasti kitabı masanın ayağına koyar, masa sallanmaz.
Erasti mutludur. Şarkıcı girer, sahnenin ortasında durur ve şarkıya başlar)
ŞARKICI
Oliver ile Tvist çatıştılaaar
Çatışmanın şiddetinden dağlar sallaandııı
Oliver Tvist’i yendiii
Ve Tviiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiist (Virtüöz gibi ses kullanımı)
Hüngür hüngür ağladııı.
(Alkışlar)
VAMİÇEYŞVİLİ
Bravo, bravo, harika söyledi!
BİKTOR
İşte yetenek dediği budur.
ERASTİ
(Gitmek üzere olan şarkıcı’ya) Nereye? Hayır, gitme, bizimle oturmaz mısın?
ŞARKICI
Hayır, teşekkür ederim, provam var.
19
ERASTİ
Ne provası?
ŞARKICI
Şan provası canım.
SAKİNLEŞTİRİCİ
Tamam, tamam, sakin olun…Gerginlik yok…Rahat olun…
ERASTİ
Provalarınızı nerede yapıyorsunuz canım?
ŞARKICI
Nerede olacak? Halktan uzakta, ormanda.
VAMİÇEYŞVİLİ
Aman, o salak avcımız yanlışlıkla bunu vurmasın.
ERASTİ
Neden halktan gizli?
ŞARKICI
Yöntemlerimi kimse kapmasın diye.
ERASTİ
Anladım, o zaman bir bardak iç de öyle git bakalım
ŞARKICI
Yok, hayır, içmem.
ERASTİ
Neden?
ŞARKICI
Boğazıma zararlı.
ERASTİ
Nasıl yani?
ŞARKICI
Ses tellerime zarar verir.
ERASTİ
Aman, aman, o zaman sakın içme, sesine zarar gelmesin.
ŞALVA
Sevgili Erasti, Biktor masada şişlenmiş kuzu olmadığı, bu yüzden de turpu ne yapaçağını
bilemediğini söyledi.
ERASTİ
Öyle mi? O zaman masaya koy. Hayır, hayır, oraya değil, biraz sağa…biraz daha…sağa…çok
ileri koydun canım, biraz sola…tamam işte…şimdi tamam.
ARKİPO
(Şarkıcıya) Bize sık sık uğra. Hepimiz müziği çok seviyoruz.
ŞARKICI
(Gururlu) Şimdilik elimden gelen bu ama yine de daha sık gelmeye çalışırım. (Çıkar)
SAŞİKO
(Arkasından sevgi dolu gözlerle bakar) İçimizden böyle bir yeteneğin çıkması ne gurur verici.
DATA
Yok ya… bu mu yetenek? Herif kezzap içmiş gibi bağırıyor.
SAŞİKO
Sen neyi beğenirsin ki?...Asıl sen kezzap içmişsin, onun için de sürekli saldırıyorsun.
DATA
Kim, ben mi?
SAŞİKO
Evet, sen!
20
DATA
Yok ya…Senin gibi aptal mı olsaydım?
SAŞİKO
Kimmiş aptal ha? Kimmiş?
DATA
Kim olacak? Sen. Neden sürekli bana yapışıyorsun?
SAŞİKO
Ben mi sana yapışıyorum? Sen bana yapışıyorsun, sen! Artık senden bıktım. Yüzsüz! Hiç
gururun yok mu senin? Tutmayın beni, tutmayın!...
ERASTİ
Aman, aman, tutun, birbirlerine girmesinler, sonra ayıramıyoruz.
(Herkes ikizleri ayırmaya çalışır)
SAKİNLEŞTİRİCİ
(Kaçarak) Sakin olun, ben size kavga yok demedim mi? Elbette söyledim ama siz beni
dinlemiyorsunuz.
ERASTİ
Buyurun efendim, buyurun! Soframız hazır. Şimdi kavga zamanı mı? Uzlaşma zamanı
elbette. Bir kere siz ikizsiniz, uyum konusunda örnek olmalısınız.
DATA
Ne yapayım ben sizin sofranızı?!
ERASTİ
Ne demek o öyle sevgili Data? Siz ikiniz de bizdensiniz. Bakın, masamızda tavuk, hindi.
Pırasa, daha neler neler var. Gelin oturun.
DATA
O zaman bu içmesin (Kardeşini gösterir)
ERASTİ
Neden iki gözüm?
DATA
O içince ben sarhoş oluyorum da ondan.
ERASTİ
Sen de iç gözüm ya…İkiniz de için. Tatlı tatlı yarışın. Bakalım kim kimi sarhoş edecek. Hadi
buyurun. (Sofraya otururlar. Erasti şarap dolu boynuzu kaldırır) Evet, bayanlar ve baylar,
nihayet, bu boynuzu hepimizin şerefine kaldıracağız…
(Masanın etrafında oturanlar aralarında eğlenmeyi sürdürürler ama biz artık
onların seslerini duymayız. Sırayla ayağa kalkıp boynuzdan şarap içerler,
boş boynuzu birbirlerine atarlar. Bu esnada sırtlarında çantalarıyla Gogi,
Bilge ve Asistanı girerler. Asistanın üzerindeki kıyafet yok gibidir. Oldukça
kısa bir etek giymiştir. Yeni gelenler yüksek bir tepeye çıkıp otururlar ve
masanın etrafında oturanları izlerler)
BİLGE
Bunlar mı?
GOGİ
Evet bunlar…Halkım…
BİLGE
İlginç…(Hepsine dikkatle bakar) Çok ilginç…Dediğine bakılırsa çok zor bir halk, öyle mi?
ĞOĞİ
Evet, çok zor.
BİLGE
(Ameliyat yapan cerrah gibi elini uzatır, asistan eline dürbün koyar. Bilgin hepsini dürbünle
inceler) Diğer halklardan pek farklı görünmüyorlar. Yalnız gözleri biraz daha parlak gibi.
21
Özellikle masanın başında oturan iri yarı adamın gözleri çok parlak. O adam sakat mı Gogi?
GOGİ
(Gülümser) Hayır, sadece tembel.
BİLGE
Doğrusu oldukça ilginç bu ikizler
GOGİ
Evet.
BİLGE
Bu da kim?
GOGİ
Hangisi?
BİLGE
Şu mısırların başında oturan. Üzerine garip bir şey giymiş olan.
GOGİ
(Yüzünde acı bir gülümseme belirir) Garip değil…. O aslında içlerinde en doğru giyinmiş
olan.
BİLGE
Nasıl yani?
GOGİ
Bu bizim folklorik kıyafetimiz. (Bilgin dürbünü bırakır. Gogi ile birbirlerine bakarlar)
BİLGE
Anlamıyorum…Beni neden buraya getirdin? Görüyorum ki sen onları gayet iyi tanıyorsun.
GOGİ
Yanılıyorsun. Tanımıyorum. Hele böyle bir araya geldiklerinde öyle garip oluyorlar ki, onları
hiç anlayamıyorum.
BİLGE
Garip olan nedir? (Tekrar dürbünle bakmaya başlar) En çok neyi merak ediyorsun?
GOGİ
Ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Nasıl anlatabilirim ki? Benim halkım (Heyecanlanmıştır)
diğer halklardan oldukça değişik. Halkların hemen hemen hepsini özelliklerine göre
tanıtabilirsin. Falanca halk soğukkanlıdır, falanca halk neşelidir, şunlar kavgacıdır, bunlar
romantiktir, berikiler savaşçıdır dersin. Oysa bu halk, yani benim sevgili halkım için hiçbir
şey söyleyemiyorum. Tam beş yıldır onlardan uzaklarda yaşıyorum. Belki uzaklaşınca onları
daha iyi anlarım dedim ama olmadı. Bu yüzden de sizden yardım istedim. Çok iyi bir uzman
olduğunuzu biliyorum. Lütfen bana yardım edin. Halkımı tanımak istiyorum.
BİLGE
Tamam ama bu sizin için neden bu kadar önemli?
GOGİ
Ben de onlardan biriyim. Evet, onlardan biraz daha sakinim, daha ölçülüyüm ama ne olursa
olsun onların içinden çıktım. Onlardan biriyim ben. Doğrusu nasıl bir halkın evladı olduğumu
merak ediyorum. Bu bütünün bir parçası olduğuma göre, onları anlamak kendimi anlamaktır
diye düşünüyorum. Sizce ilk etapta uzaktan bakıldığında nasıllar?
BİLGE
Net bir şey söylemek için çok erken. Yoksa sen onları beğenmiyor musun?
GOGİ
Hayır, bunu demek istemedim. Şey…yani…bilmiyorum. (Bu arada Muhtar ve adamları
yeniden geçerler. Onlar geçerken masanın etrafında oturanlar büyük bir örtüyle masanın
üstünü örterler. Muhtar ve adamları daha önceki geçişlerinden farksızdırlar. Onlar gidince
halk örtüyü kaldırıp eğlenmeye devam eder. Erasti birilerinin taklidini yapar, “Bomba gibi”
diye artarda bağırır. Muhtarın gelişinden itibaren hafif hafif duyulan sesler gülüşmelerle
22
kaybolur) Onları beğenmediğimi söyleyemedim. Üstelik garip bir sevgiyle bağlıyım onlara…
Onlar benim halkım. Daha önce başka bir muhtarımız vardı. O daha sert ve daha acımasız bir
adamdı, ama bundan daha iyiydi, çünkü bunun gibi menfaatçi değildi. Parmağında kocaman
bir altın yüzük taşırdı. Daha doğrusu biz öyle zannederdik. Aynı altın gibi parlardı çünkü…bir
gün yüzüğü kayboldu. Çanlar çalmaya başladı. Hepimizi köy meydanında topladılar. Muhtar
yüksek bir yere çıktı. “Az ileride bir yerde yüzüğüm kayboldu, aramanız şart değil ama arar
ve bulursanız iyi olur” dedi. Normalmiş gibi gözüken bu konuşma aslında tehdit idi. Bütün
köylü Muhtarın yüzüğünü kaybettiğini söylediği yere gitti. Orası bir papatya tarlasıydı.
Herkes yüzüğü aramaya başladı. Çoğu zaman bulduklarını zannedip sevindiler, ama onlar hep
papatyaların sarı göbekleri çıktı. Hava karardığında yüzük hala bulunamadığından, biz
çocuklardan köyden mum getirmemizi istediler. Bir koşu gidip getirdik. Mumlar işe yaramadı
çünkü havada rüzgar vardı ve mumları söndürüyordu. Yorgunluktan perişan olmuş olan
köylüler son çareyi ünlü orakçı olan Tek Gözlü Kosta’yı çağırmakta buldular. Ben bir tepeden
seyrediyordum.. orağın savrulduğunda çıkarttığı sesle, rüzgarın sesi birbirine karışıyordu….
Tanrım, öyle ürkütücüydü ki… Papatya tarlası tamamen biçilince köylüler papatyaları ayırıp
tarlanın dışına attılar ve bütün tarlayı yeniden aradılar. Her yer karanlıktı, hiçbir şey
gözükmüyordu, yorgunluktan belleri bükülmüştü, hatta bazıları dizlerinin üzerine çökmüştü.
Ama yine de aramayı sürdürdüler, çünkü Muhtardan çok korkuyorlardı. Onlara bakıp
ağladım… Hepsine tek tek sarılmak istiyordum… Keşke çok uzun kollarım olsaydı diye
düşündüm. Hepsine birden sarılabilseydim. Tıraşsız yanaklarından, ellerinden öpseydim. Tek
istediğim, onların yüzlerindeki korkuyu silmekti. Sabah yüzük Muhtarın parmağındaydı.
BİLGE
Kim buldu?
GOGİ
Hiç kimse…Muhtar yüzüğünü kaybetmemiş ki sadece bizi sınamış. Halkım orada canını
dişine takarken, ikimiz iki yandan onları seyrediyormuşuz meğer. O yüzünde hain bir
gülümsemeyle bir yanda…
BİLGE
Diğer yanda sen
GOGİ
Evet, diğer yanda ben… O gülüyormuş, bense tam aksine, ağlıyordum.
(Asistan deftere not alır)
BİLGE
Yüzüğün altın olmadığı nasıl öğrendiniz?
ERASTİ
(Bilgin’e bakmadan bağırır) Çünkü parmağında paslandı.
BİLGE
İyi de Gogi, beni buraya neden getirdin? Benim fonksiyonum ne?
GOGİ
Yardımınız dokunur diye. Siz çok iyi bir uzmansınız.
BİLGE
Tamam, ben konumda uzmanım da bunun senin halkınla ne faydası var? Şunlara bak nasıl da
eğleniyorlar.
GOGİ
Bizim kökümüz ne? Biz nasıl bir halkız?
BİLGE
Nasıl yani? Siz bunu bilmiyor musunuz?
GOGİ
Hayır.
23
BİLGE
İyi de neden?
GOGİ
Bilmiyorum.
BİLGE
Tamam, anlaşıldı. Sen kendini tanımak istiyorsun.
GOGİ
Evet.
BİLGE
Bunlara dayanarak
GOGİ
(Halkına bakar) Evet… Ve ben onları çok seviyorum.
BİLGE
(Aniden çok enerjik bir adam olur) Tamam, anlaştık. Şimdi her şey halledeceğiz. (Tepeden
hızla iner) Önce coğrafi ortamı tanıyalım. Coğrafi ortamı nedir? (Gogi bilmiyorum anlamında
bir hareket yapar) Kıta demek istedim. Hangi kıtadayız? (Gogi kararsız) Avrupa mı, Asya mı?
GOGİ
Bunu bile bilmiyoruz.
BİLGE
Ne demek bilmiyoruz?
GOGİ
Bilmiyoruz. Bazıları öyle diyor, bazıları böyle. Bazen Avrupa oluruz, bazen Asya. Ama bizde
dağlar da var, ovalar da… Etraf yem yeşil, akarsular, deniz, hatta küçük bir çölümüz bile var.
BİLGE
Peki ya ırk?
GOGİ
Gürcüyüz (Asistan not alır)
BİLGE
Yaş?
GOGİ
Oho hoooo…
BİLGE
İyide…Tamam, tamam, boş ver…
(Hep birlikte masanın etrafında oturanlara yaklaşırlar. Masadan gelen sesleri
duymadığımız süre zarfında; Erasti sürekli bir şeylerin şerefine, hatta bir ara
tekerlekli sandalyesinin üstüne çıkıp kadeh kaldırmıştı. Vamiçeyşvili ile
Lamzira flört ediyorlardı. Sakinleştirici arada sırada sahneye girip, bildik
sözlerini söylemişti. Saşiko Data’yı sarhoş etti ve Data masada uyudu.
Besarion dayanamayarak, eşi ve çantasıyla birlikte eğlenceye katıldı. Sergia
gözünü Agnessa’dan ayırmadı. Besarion kızarmış domuz yavrusunu sofraya
koydu. Vamiçeyşvili Svimon’dan kılıcını alıp domuz yavrusunun kafasını
kesti ve “Tamada”-ya, yani Erasti’ye teslim etti. Herkes onu alkışladı.
Lamzira ile Veriko bir ara aynı şemsiyenin altına girerek dolaştılar. Arkipo ve
Vamiçeyşvili dans ettiler. Kokilo giysilerinin demirleriyle oynadı. Bir ara
demirlere parmağını çarptı, zıp zıp zıpladı. Şalva masanın ayağına destek olarak
konulmuş kitabını gördü, onu almak istedi ama herkes Erasti’nin tarafını tutunca
başaramadı. Daha sonra bir yerlerden tahta parçasını bulup getirdi. Onu koydu,
kitabını aldı. Kitabını kibarca Erasti’ye uzattı ama Erasti onu kabaca reddetti.
Bir süre sonra Veriko bir tepsi içinde kızarmış hindi getirdi. O anda Avcı
Hindiye nişan aldı. Büyük bir panik yaşandı. İnsanlar Avcıya çok kızdılar.
24
VAMUÇEYŞVİLİ
Zaten Vamiçeyşvili Fransız olmaz ki (Kendi cevabını kendi beğenir)
BESARİON
Besarion, saygı değer efendim.
(Asistan sürekli not almaktadır)
SERGİA
O bir savaş gazisi. Rus-Japon savaşına katılmıştı (Gizlice güler)
BİLGE
Doğru mu?
BESARİON
Evet efendim
BİLGE
Siz hangi taraf için çarpışıyordunuz?
BESARİON
Heyt!... Bu da başladı… Kadın, her şey topla!...
GOGİ
Sakin ol Besarion, adam safça sordu. Hiçbir şey bilmiyor ki o. Art niyeti yok.
BESARİON
Ben anlamam. Anlamak da istemem. Kadın, kaldır sofrayı!
BESARİON’UN KARISI
(Artık dayanamaz. Çantayı fırlatır) Al çantanı kendin koy! Nereye gideceksen git! Yaşlandım
artık, yaşlandım ben ve senin ne eşyalarını ne de palavralarını kaldıracak halim kalmadı.
Büyük kahraman, yenilmez savaşçı…Yalancı! Geçenlerde bir kez inek seni kovalamıştı da
nasıl korkup kaçmıştın, onu niye anlatamıyorsun ha?
VERİKO
Tamam, tamam, sakin ol.
BESARİON’UN KARISI
Şimdi de yabancıların önünde yapmaya başladı. Topla, kaldır, topla, kaldır…Yeter artık!...
BESARİON
Yeter canım. Herkes bize bakıyor. Çok ayıp.
BESARİON’UN KARISI
Canım ha? Bana canım dedin ha? Senin canında kimmiş terbiyesiz adam?!
GOGİ
(Bilgine) Bunları dikkate almayın. Bakın, bu bizim buraların avcısı. Adı Kohta. (Bilgin
tokalaşmak için elini uzatır ama avcı “sus” işareti yaparak bir şeyler aramaya devam eder)
Bunlar da köyümüzün ikizleri.
SAŞİKO Çok memnun oldum efendim.
DATA
Bir patlatacağım…İki seksen uzanacak…Ama gerek yok…Nasıl olsa sonunda o da geberecek
SAŞİKO
Pis sarhoş…yabancılardan bile utanmıyorsun.
DATA
Yerli geri zekalı az mıydı da şimdi de dışarıdan takviye geliyor?
GOGİ
(Bilge’ye) Lütfen dikkate almayın.
BİLGE
(Kızar) Ben bunlara dikkat etmeyeceksem burada ne işim var?
SAKİNLEŞTİRİCİ
(Sahneye girer ve Bilginin yanına gider) Lütfen sakin olun…Şimdi kavgaya gerek yok…
Gürültü yapmayın…Sakin olun… Yavaş, yavaş…
26
BİLGE
Ne diyor?
GOGİ
Boş verin, bir şaka. Aldırmayın.
ERASTİ
Sergia, canım, bir misafirimiz var, şeyleri çağırsana, bizim müzisyenleri…Misafir karşılamak
böyle mi olur? Siz nasılsınız efendim? Aileniz nasıllar? Değerli yengemiz nasıl? Size
boynuzumuzla şarap ikram edeyim. Şarap – dünyanın en güzel içkisi.
BİLGE
Hayır beyim, sağ olun, istemem. Şimdi daha önemli işlerimiz var. (Gogi’ye) Bunların
akıllarını kısa zamanda başlarına getireceğim, görürsün.
GOGİ
Dilerim öyle olur.
ERASTİ
Daha önemli iş de neymiş efendim? Zaten bu iş fazla zaman istemez ki? son derece basit bir
iştir. Bakın, göstereceğim. (Boynuzu ağzına götürür ve içer. Etkilenmiş olarak mini etekli
asistana bakar. Asistan o anda Erasti’nin fotoğrafını çeker.) Oh be!...Bu mükemmel insan da
kimdir acaba? Lütfen söyler misiniz, beyefendi?
BİLGE
Asistanım olduğu söylendi ya?
ERASTİ
O kutunun içinde neler saklıyorsunuz bayan Asya?
BİLGE
Onun adı Asya değil.
ERASTİ
Doğru. Asya ne demek, Avrupa, hatta bütün dünya bile sana az. (Bilgin Gogi’ye bakar. Sergia
müzisyenleri getirir, bir kavalcı, iki tulumcu. Tulumculardan biri çok sarhoştur, mısırları
devirir. Yaşlı köylü düzeltir) Oh! Kimler gelmiş efendim! Çocuklar nasılsınız? Tatsız bir olay
yok değil mi?
KAVALCI
İyiyiz, İyiyiz, Sağ olun, var olun.
ERASTİ
O zaman misafirlerimiz için çok havalı bir marş rica edelim arkadaşlar.
KAVALCI
Hadi çocuklar, otuz ikinci!
BİLGE
Anlayamadım, repertuarınızda bu kadar çok marş mı var?
KAVALCI
Hayır ama…
BİLGE
Peki, kaç tane var?
KAVALCI
(Utanır) İki.
BİLGE
Kaçıncı ve kaçıncı?
KAVALCI
On dokuzuncu ve otuz ikinci.
BİLGE
Peki, bu numaraları neye göre verdiniz?
27
KAVALCI
Neye göre mi?...Şeye göre…(Bir cesaret) Hiçbir şeye göre değil efendim! Sadece böyle daha
saygınlık uyandırıyor da onun için bu numaraları verdik.
BİLGE
(Gogi’ye) Bunların hepsini kısa süre sonra akıllandıracağım. Görürsün.
GOGİ
Göreceğiz.
KAVALCI
Haydi çocuklar, otuz ikinci, son, iki, üç, dört!
(Çok hızlı bir marş çalarlar. Bilgin ve yaşlı köylü hariç herkes
marşın ritmine ayak uydurur. Erasti tekerlekli sandalyesiyle
ayaklarını tepeye doğru dikerek havaya sert tekmeler atar.
Sergia zıplar. Hepsinin gözü mini etekli asistandadır. Asistan
Ritme uyan hareketlerle fotoğraf çeker)
İKİNCİ PERDE
SAHNE BİR
(Perde açılmadan önce bir tıkırtı duyulmaya başlar. Perde açılır. Sahneden uzun yemek
masası kalkmıştır. Yaşlı köylü ve mısırları aynı yerdeler. Biktor ve Vamiçeyşvili bir köşede
üçgen bir kulübenin yapımını bitirmek üzeredirler. sakinleştirici onlara yine beylik sözlerini
söylemektedir. Asistan onlara inşaat konusunda yardım edip ara da sıra çivi ve diğer
malzemeleri uzatmaktadır. Biktor ve Vamiçeyşvili Asistanın elinden malzemeleri alırken onun
vücudunu süzmektedirler. Bankta oturan diğer kişiler de Asistanı süzmektedirler. Erasti
bankların önünde tekerlekli sandalyesinde oturmaktadır. Gogi ve Bilgin kulübenin önünde
ayakta dururlar)
SAKİNLEŞTİRİCİ
Sakin olun arkadaşlar. Çekici birbirinizin başına vurmayın. Bu çok can yakıcıdır.
BİLGE
(Enerjik) İşte böyle. Amacımız belli. Bunlar sadece seni değil, beni de meraklandırdılar. Tüm
üstün güçlerimi kullanacağım. Tüm bildiklerimi, tecrübemi konuşturacağım. Hepsinin aklını
başına getireceğim. Hiçbiri elimden kaçamaz. Onları akıllandıracağım. Analarını ağlatacağım.
Binlerce durumlarla karşılaştıracağım onları.
GOGİ
Analarının ağlatılmasından hiç hoşlanmazlar.
BİLGE
Hayır canım, laf olsun diye söyledim. Her şey kurallar çerçevesinde gelişecek. Belirlediğim
yöntemler her şey ortaya dökmemizi sağlayacak. Önce tıbbı araştırmalardan başlayacağım işe.
Şuradaki acayip elbiseli olan köyün en zengini mi?
GOGİ
28
ASİSTAN
29
ERASTİ
30
BİLGE
31
LAMZİRA
32
BİLGE
33
(İçeriden konuşmaları dinlemektedir, cesaretlenip dışarı çıkar) Bayanlar, baylar, lütfen geri
kalmış Asyalı insanlar gibi davranmayın. Avrupa’nın hiçbir yerinden böyle basit bir nedenden
bu kadar gürültü çıkmaz.
ARKİPO
Basit mi?
ERASTİ
Canım, geri mi ileri mi bilemem ama elbette Asyalıyız biz.
ŞALVA
Çok istiyorsa hepimizin önünde Asya’ya elbiselerini çıkarttırsın. (Kitabına döner)
ARKİPO
Yani elbiseleri çıkartmak doğal mıdır acaba?
BİLGE
Elbette, doktorun yanında...
ARKİPO
Pöh!
BİLGE
Benden çekiniyorsanız. Asistanım de iyi bir doktordur. Sizi o muayene etsin.
ERASTİ
Beni hasta etti ama.
BİLGE
Kadınlara sıra gelince ben dışarı çıkarım. Böylece çekinmeden soyunursunuz.
LAMZİRA
Başka derdin?
BİLGE
Neden öyle dediniz?
LAMZİRA
Ya sonra size her şey anlatırsa?
(Bilge önlüğünü çıkarıp kulübeye girer. Kulübenin içinde bir kaç tur atıp dışarı çıkar)
GOGİ
En iyisi bu muayene işinden vazgeçelim biz.
BİLGE
Ciddi olamazsın?
GOGİ
Bunların sağlık sorunu yok ki?
BİLGE
(Düşünür) O halde şimdi bunların başını başka türlü döndüreceğim. Evet! Romantizm!
GOGİ
Onlar romantizmi iyi bilirler. Göreceksiniz, sizi şaşırtacaklar, emin olun.
BİLGE
Hayır, öyle değil. Bu yüce romantizm yöntemi. Özel bir yöntem. Ey, insanlar!
HALK
(Bilge’ye dönerler) Efendim? Ne var? Ne istiyorsunuz? Ne oluyor?
BİLGE
(Kararlı) Ey ahali! Bütün gün yiyip içip uyuyorsunuz. Tabi bazen de soytarılık yapıyorsunuz.
Bu boş yaşamdan sıkılmıyor musunuz? Bunun sonunda ne olacak düşünüyor musunuz? Şimdi
size soruyorum: Romantizmi istiyor musunuz, istemiyor musunuz?
ERASTİ
O da ne be?
BİLGE
34
Sana ne oldu Sergia, oğlum, uyudun mu yoksa? Konuş, sanki Agnessa’ya evden dışarı
çıkması için izin vermiyorlarmış gibi…
SERGİA
(Agnessa’ya ellerini uzatır) Bataklıkta yetişen nadide çiçeğim Agnessa
AGNESSA
Papatya gibisin, Raymond, canım, beyaz ve ince…
ERASTİ
Güzel, harika, devam…
(Sahneye müzisyenler girer. Şaşkın bakarlar. Kavalcı çok sarhoştur)
BİKTOR
Yalvarırım tanrım, yapma bunu… Yapma ne olur yüce tanrım…Benden istediğini alma…
SERGİA
(Sesi normale döner) Sahi mi Biktor Amca. O zaman senden bir ricam var.
ERASTİ
Yapma!
SERGİA
(Tekrar eski sesine döner, oynamaya devam eder) Ah, o parça parça olmuş bulutlar, tıpkı
kalbim gibi…
BİKTOR
O başka idi, bambaşka…Büyük adam… Büyük kahraman…
BESARİON
(Omzunda bir sırt çantasıyla girer) Ama öldürdü onu…Gaddar…Keskin bir nişancı…Bir
vuruşta…
LAMZİRA
Göğsündeki yara bile yakışmıştı o kahramana…Gelincik açmış gibiydi göğsü…Kızıl kan…
(Agnessa yere düşer, halk ağlamaktadır)
KAVALCI
(Dayanamayıp ellerini öne uzatır) Hava yavaş yavaş kararıyordu…son kadehini içti…ve
sonsuzluğa karıştı…
VAMİÇEYŞVİLİ
Sonuna kadar “Hayır, hayır” diye bağırıyordu.
BİKTOR
Nabzı zilzurna zabıta gibi zonguldayarak zıngırlıyordu…
ŞALVA
Bir berber bir berbere “Hey berber, gel barışalım ve beraber Berberistan’da bir berber dükkanı
açalım dedi
ARKİPO
O başkaydı…Büyük adamdı…Güneş gibi aydınlattı her yeri…
AGNESSA
(Ellerini yukarı doğru açar) Hepinize mutlu ve uzun yıllar dilerim
BİLGE
Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar…size derdimi anlatsam…(Toparlanır)…Şey… İyiydi,
fena değildi…idari eder…şey…Biraz yoruldum. Gidelim Gogi. Biraz dinlenelim. Yarın
devam ederiz.
ERASTİ
Na’ber? Nasılmış romantizm?
BİLGE
Evet… biliyormuşsunuz
ERASTİ
37
İşe bak ya! Olay biliyormuşuz da adını bilmiyormuşuz. Zaten ben eskiden her şey
yapabileceğimizi söylüyordum. Aptal Şalva, bize ne on dokuzuncu yüzyıl Almanya’sından…
romantizm dediğin şey zaten her insanın içinde vardır.
BİLGE
Doğrusu etkileyiciydi…artistikti…
ERASTİ
Gördüğünüz gibi hepimiz birer sanatçıyız. Tüm köyler böyledir buralarda.
BİLGE
Yarın görüşürüz.
(Bilge, Asistan ve Gogi çıkışa doğru yürürler)
ERASTİ
Hey, durun! Bu şekilde bırakıp gidemezsiniz! Hadi, çabuk elli yedinciyi çalın!
KAVALCI
Repertuarımızda elli yedinci yok efendim.
ERASTİ
Ne var?
KAVALCI
Otuz ikinci var
ERASTİ
Çalın!
(Sert bir marş çalmaya başlarlar. Kavalcıya sadece Tubacı eşlik eder.
Diğer çalgıcı yalpalayarak Lamzira’nın peşinde dolaşır. Gogi, Bilge
ve Asistan marş eşliğinde sahneden çıkarlar)
SAHNE İKİ
SVİMON
(Ön sahnede volta atar) Muazzamdır buraların havası, suyu. Yemyeşildir. Her taraf bağlık,
bahçeciktir. Aşırı sıcak da olmaz yazın. Kışlar ılık geçer. Envai çeşit hayvanla doludur
ormanları. Tam bir cennettir avcılar için. Balık kaynar suları, olgun ve tatlıdır meyveler. Tatlı
dillidir insanları. Muazzamdırlar. Fidan gibi vücuda, dolunay gibi çehreye sahiptir gürcüler.
Kolay yorulmazlar, çalışkan ve beceriklidirler. Bilim ve sanat içlerine işlemiş bir parçası
olmuştur günlük yaşamlarının. Barışın da simgesidir savaşçı ruhlu bu insanlar.
ERASTİ
(Kokilo’ya) Biraz gelir misin? (Kokilo yaklaşır) Sana bir şey soracağım canım. Mesele sen,
ayağını mı tercih edersin, yoksa çok kaliteli ithal bir protezi mi?
KOKİLO
38
Nikel mi?
ERASTİ
Hem de şıkır şıkır nikelaj.
KOKİLO
Ayağıma uygun mu?
ERASTİ
Tam oturacak
KOKİLO
Ve şey…Evim de olacak mı?...
ERASTİ
Üç katlı. Tripleks. Geniş balkonlu, bahçeli, şömineli, üstü teraslı, şahane bir ev.
KOKİMO
O zaman evli de olurum değil mi?
ERASTİ
Hem de gün yüzü görmemiş bir bakireyle.
KOKİMO
Cebim de para dolu
ERASTİ
Abartma be! Daha ne istiyorsun, belanı mı? (Tavla oynayanlara doğru gider. Gogi ve Veriko
girerler. Veriko çok heyecanlıdır)
VERİKO
Ben ömrümde böyle terbiyesiz bir adam görmedim. Kusura bakma Gogicığım, tamam, senin
misafirin olabilir, ama dayanılmaz biridir o. (Gogi bir şey söylemek ister ama beceremez) O
kocaman kulübeyi sadece beni soymak için mi inşa ettirdi ha? Hiç biriniz bugüne kadar
namusum hakkında tek bir kötü söz duydunuz mu ha? (Cebinden çıkarttığı aynaya bakar)
Bana bir açıklama getirseydi… Yani havanın sıcaklığından falan söz etseydi… Küstah…Sahi
kaç yaşında?
VAMİÇEYŞVİLİ
(Ağzında çivilerle uzaktan seslenir) Yaklaşık elli.
VERİKO
Bir erkek için tam olgunluk yaşı…Onun yanında elbiselerimi çıkaracakmışım…çok bekler…
Amca oğullarım yurtdışında olmasalardı gününü görürdü o… (Şalva’nın kitabına bakar) O bir
centilmen değil… Evli mi?
BİKTOR
Bu yaşında bekar olacak hali yok ya?
GOGİ
Evet, evli
VERİKO
Tanrı yuvasını dağıtsın!...O zaman benimle niye oynaşmak istedi? Beni ne sanıyor? Ucuz bir
yosma mı? Soyun dedi, hem de başka hiçbir güzel söz söylemeden…Tabii, evlilik başka…
ARKİPO
Doğru
VERİKO
Ben onun eşi ve çocuklarının mutsuzluğuna sebep olmak istemem… Gogi, sen ona kesin
cevabımın hayır olduğunu ilet lütfen.
AGNESSA
Aman, aman, çok iyi, çok iyi
GOGİ
NE? İyi olan nadir ki, Agnessa?
AGNESSA
39
ARKİPO
40
GOGİ
42
BESARİON
43
ŞALVA
44
BESARİON
45
Ne rejimi?!
BİLGE
Tedavi için gerekli ilaçlar alıyorum. Şimdi bana şu kitap okuyan adamı gönderir misiniz?
(Besarion yiyeceklerini çantasına toplar. Bilge Gogi’yi kenara çeker) Beni buraya neden
getirdin Gogi? Bunların hepsi yalancı ve kindar.
GOGİ
Yok, hayır, hayır, asla yalan söylemezler, kötülük düşünmezler, kin tutmazlar. Kusura
bakmayın ama bunu asla kabul edemem.
BİLGE
Tabii canım, bu insanlar tam doğru ve barışçı… Kardeş kardeşle kavga ediyor, hatta
dövüşüyor, köyün ortasında eli tüfekli bir adam dolaşıp duruyor…(Goği ile konuşmaları sürer
ama artık sesleri duyulmaz. Besarion ve Asistan Şalva’ya dogru giderler)
BESARİON
Şalva, bakar mısın?
ŞALVA
Şimdi olmaz. Şu paragrafımın sonuna kadar gideyim önce.
BESARİON
Nereye gideceksin, ne zaman döneceksin? Oyalanırsan ayıp olur. Bak, misafirimiz var. Hem
seni yanına çağrıyor.
ERASTİ
(Tekerlekli sandalyesiyle girer) Nasılsınız Bayan Asya? Buralara alıştınız mı?
ASİSTAN
Adım Asya değil.
ERASTİ
Evli misiniz Bayan Asya?
ASİSTAN
Bekarım ve evlenmeyi düşünmüyorum.
ERASTİ
Aman tanrım, nasıl olur? Sizin gibi güzel bir kadının bir değil, iki değil, kaç kocası olurdu
şimdiye kadar?
ASİSTAN
(Şalva’ya) Müdürüm sizi istiyor.
ERASTİ
Şalva’cığım, şu mükemmel kitabını biraz bana verir misin?
ŞALVA
Buyurun Erasti canım. Buralarda beni anlayan tek kişi sensin zaten. Bak, bu kitapta her şey
yavaş başlıyor, ama daha sonra olaylar çok hızlı gelişiyor. Çok ilginç.
ERASTİ
Önemli değil. Zaten her şey yavaş başlar. Sonra gelişir.
ŞALVA
Evet ama…(Erasti onu dinlemez. Asistana döner)
ERASTİ
Biraz dolaşalım mı Bayan Asya?
ASİSTAN
Müdürüm bana önemli bir görev verdi. Size vakit ayıramam. Dört numaralı insanla görüşme
yapacak.
ERASTİ
Demek bize numaralar da taktınız? Ben kaç numarayım?
ASİSTAN
46
VAMİÇEYŞVİLİ
47
ERASTİ
48
SERGİA
Bana mı akıl vereceksin? Yok, yok, istemem.
ERASTİ
Elbette akla ihtiyacın yok. Kafadan çatlak değilsin ya? Sadece yabancının yanında beni
utandırmamak için gel.
ARKİPO
Kafadan çatlak olan, olsa olsa Şalva var. Demin Vamiçeyşvili’ye öyle bir kafa attı ki, çatlamış
olabilir. (Şalva duyamaz)
SERGİA
Erasti, fındık verirsen gelirim.
ERASTİ
Tamam. Agnessa, canım, bana biraz fındık getirir misin?
AGNESSA
Başka derdin? Fındık getirirsem ona delice aşık olduğum dedikodusunu yayacaksın. Herkes,
hatta komşu köylerdekiler ve uzaktaki şehirlerde yaşayanlar bile duyacak. Peki böyle bir
dedikodu yayılırsa benimle kim evlenecek?
BİLGE
(Besarion’un karısına) Bayan, siz fındık getiremez misiniz?
ERASTİ
Hayır bayım, o bayan evli ve Besarion’un karısıdır, bizim kahraman Besarion’un.
VERİKO
O zaman ben bekar olduğuma göre...Ben getireyim bari…(Bilge’nin yanından caka ile geçer)
BİLGE
(Gogi’ye) Şimdi onları şaşkına çevireceğim… Tüm yeteneklerimi kullanacağım ve onlara
gerçeği göstereceğim. Bu adamlar asla kimseye akıl veremezler, çünkü onlarda yok. Bunlarda
sadece kötü niyet var.
GOGİ
Hayır, yanılıyorsunuz. Onlar iyi niyetli insanlar.
ERASTİ
Canım Goği’ciğim, sen yurtdışında da yaşasan, sonuçta bizlerden birisin.
BİLGE
Kalıbımı basarım yapamazlar.
ERASTİ
Lütfen biraz sabırlı olun. Hep birlikte bir komisyon oluşturacağız. İki gruba ayrılalım. Bayan
Asya sizin tarafınızdan olsun.
BİLGE
Veronika’nın çok işi var. Jüri hep sizden olsun.
ERASTİ
Anlayamadım. Ne bizden olsun? (Şalva’nın kitabına bakmak ister ama Şalva kitabını öfkeyle
çeker)
BİLGE
Jüri, yani puan veren komisyon.
ERASTİ
Tamam, ama tüm üyeleri siz seçin ki sonra şüpheye düşmeyin.
BİLGE
Şu iki genç olsun.
ERASTİ
Tamam. Sen Saşiko’cuğum “jü”, sense Data’cığım “ri” olacaksınız
DATA
50
DATA
51
(Tekrar bir fındık verir) Canım Sergia’cığım…Öbür yola gitseydin ne olurdu?Düşün… bir
kral olabilirdin? Kral, her şey elinde, altın, ha?...pırlantalar! dünya zenginliği…ne
istiyorsan…her şeye sahip olurdun ama gaddar ve kötü bir insan…Halkını hiç düşünmüyor,
aksine eziyet eden bir kral…kötü vatandaş yani…ama sanırım sen böyle bir insan olmanı
istemeyeceksin, iyi niyetli bir dilenci olmaya tercih edersin…İ yi insan olmak her şeyden daha
güzel değil mi? Rahat rahat oturacaktın sana ayırtılmış bir yerde köprünün başında… elini
uzatarak sadakati isteyecektin ama kalbin temiz olacaktı. İnsanları sevecektin…aileni,
çocuklarını…Tek derdin iyi etmek olacaktı…ne olursa olsun insanlara yardım edip mutluluğu
dağıtacaktın…insanların yararına hastaneler, müzeler, tiyatrolar, aşevleri kurup öğrencilere
burslar verecektin
BİLGE
Bütün bunları bir dilenci mi başaracak?...Katiyen olamaz.
ERASTİ
Aaa..Şey…Yanlışlıkla üçüncü yola girdik de…
DATA
Ben sana dört yol var diye dememiş miydim?
BİLGE
Olacak şey mi? Bir dilenci müze, hastane açacakmış.
ERASTİ
Haklısınız bayım. Hata yaptım ve düzeltiyorum. Gerçi dilencilik de iyi bir kazanç kapısıdır
ama neyse… Bak, Sergia, üç fındığın var. Zengin bir adam geliyor ve senden üçünü de
istiyor. Verir misin?
SERGİA
Haaa
ERASTİ
Tam cevap?
SERGİA
Evet.
ERASTİ
(Memnun) Evet.
SAŞİKO
Canım Sergia, ne kadar da iyisin
DATA
Sergia, tanrı aşkına, bana biraz fındık verir misin?
SERGİA
Yok ya?...Ben gerçekten de dilenci değilim ki…
BİLGE
Cimri onlar, hem cimri, hem kötü niyetli.
GOGİ
Hayır, hayır, yanılıyorsunuz, hiç de öyle değiller.
ERASTİ
Sergia’cığım, şimdi seninle sevginin derinliklerine dalalım. (Şalva’nın kitabına bakar. Lokal
ışık altında düşünceli bir halde sağa sola yürür) Sevgi….Aşk…O yüce duygu…İnsanın
ayaklarını yerden kesip mavi ufuklarda dolaştıran o bitmeyen heyecan…Örneğin bir kadına
aşık olsan…O senin için sadece bir cinsel obje mi olur?...Elbette değil…O kadının duyguları
da senin için çok önem kazanır ve o duygulara da aşık olacaksın…Huyuna da…O kadının
incinmemesi için elinden geleni yaparsın…Sence ben ve Bayan Asya birbirimize aşık mıyız?
BİLGE
(Asistana) Böyle konuşmasına neden izin veriyorsunuz?
ASİSTAN
53
Aaa! Öyle mi? Beni muayene etmek istemedi…Tamam, öyle olsun. Ben yapacağımı bilirim!
Hemen köprüye gidip kendimi nehrin soğuk sularına atacağım…İntihar edeceğım…(Koşarak
çıkar. Kalabalık bir grip da onun arkasından koşar)
BİKTOR
Arkipo, nereye?
ARKİPO
Ya gerçekten atlarsa?
BİKTOR
Atlarsa ne olacak? Derenin suyu ancak belimize kadar geliyor. İstese de boğulamaz
ARKİPO
Doğru ya… (Tavlaya devam ederler)
BİKTOR
Sana bir düşeş avans.
ARKİPO
İstemez… İki pul eksik…Nerede onlar? (Masanın altına bakar. Aniden Biktor’a) Bana bak,
(Biktor irkinir) Ya kayaların üzerine düşerse, kafasını bir taşa çarpsa?
BİKTOR
Ne?
ARKİPO
Taşa çarpsa diyorum, Veriko.
BİKTOR
Haydi hemen gidelim, kötü bir şey olmasın. (İkisi aynı anda koşarlar)
SAŞİKO
Hep böyle. Hiçbir olaya katılamıyoruz. Kız senin yüzünden kendini öldürecek. Herhalde
farkındasındır.
DATA
Tamam, tamam, gidelim… Sonra şahitlik, ifade, uğraş, suçlama, aklama…Bir sürü saçmalık...
(Çıkarlar ve çıkarken mısırları devirirler. Yaşlı köylü düzeltir. Sergia
Erasti’nin sandalyesinin kolunda fındık kırar ve yer. Sahne kararır)
ÜÇÜNCÜ PERDE
(Perde açılmadan önce sadece tek gitarla çalınan duygusal bir melodi duyulur. Perde
açıldığında herkes yine eski işini devam ettirmektedir)
ERASTİ
Eee, Gogi’cığım, demek gittiler ha?
GOGİ
Öyle çok kavga gürültü ettiniz ki, insanlar çılgına döndü.
VAMİÇEYŞVİLİ
Doğru. Size ne oldu anlamadım. Hiç mi kültürünüz ve terbiyeniz yok?
ŞALVA
Hangi kültür. Hangi terbiye? Siz herkesi çıldırtırsınız.
ERASTİ
55
ARKİPO
56
İnanmıyorsun ha? Demek bana inanmıyorsun! Kadın! Sofrayı kaldır! Dur! Ne sofrası? Bir şey
kurmadık ki? Zaten bunlar hiç bir şeyi hak etmiyorlar. (Bir an) Sen kime hayret diyorsun ha?
Kime? Bana mı? Siz beni ne sanıyorsunuz ulan?! Nerede benim dürbünlü tüfeğim?! Şalva, o
iğneni biraz verir misin?
ŞALVA
Git başımdan yalancı!
BESARİON
Bana yalancı mı dedin? Aaa! Tutmayın beni! Tutmayın!
(Kargaşa başlar başlamaz sahneye yırtık elbiseler giymiş ihtiyar bir adamla
birlikte onu belinden kalın bir iple bağlamış, çeken bir jandarma girer.
Jandarma kalın kaşlı uzun bıyıklıdır)
VAMİÇEYŞVİLİ
Bunlar da kim?
ARKİPO
Merhaba bey amca. Ne yaptın da jandarma seni yakaladı?
İHTİYAR
Merhaba oğlum. İşlerim ters gitti…(Jandarmaya) Biraz oturabilir miyim? Çok yoruldum,
dizlerim titriyor. (Jandarma başıyla hayır işareti yapar)
SAŞİKO
Neden izin vermiyorsun? Senin yaşlı baban, konun komşun yok mu? (Jandarma yine hayır
işareti yapar)
ARKİPO
İzin ver be adam. Sen de acıkmışsındır. Oturun da ben yiyecek bir şeyler getireyim.
BESARİON
(Arkipo’ya) Hiçbir yere gitmen gerekmez. Sandığım yemek dolu. (Sandığını açar)
BİKTOR
O yemekler daha bozulmadı mı?
BESARİON
Neden bozulsun ki hep tazeliyorum. (İhtiyara) Domuz eti sever misin? (Jandarma başıyla
onaylar) O zaman buyurun, oturun. (Jandarmaya) Siz de yersiniz değil mi?
İHTİYAR
Evet oğlum. (Herkes harekete geçer ve küçük bir sofra kurulur)
ERASTİ
Buyurun bayım, şuraya oturun. Bu tekerlekli sandalye çok rahattır.
İHTİYAR
Sağ ol oğlum (Herkes oturmasına yardım eder)
VAMİÇEYŞVİLİ
Siz rahatsız olmayın ben istediğiniz parçayı size uzatırım (Jandarmayı kast ederek Biktor’a)
ona kemikli bir parça ver ki yemesi uzun sürsün.
AGNESSA
Hemen mısır ekmeyi pişireyim. O kadar kolay yenir ki dedeciğim.
İHTİYAR
Teşekkür ederim.
ERASTİ
(Diğerlere) Ağzına bakmayın. Belki de utanır. Göğe bakın, ne güzel, ne kadar da mavi.
DATA
Bildiğimiz gök işti. Ne olacak ki?
İHTİYAR
(Vamiçeyşvili’ye) Yeter yavrum, çok yiyemem. İki lokma yedim mi bir gün boyunca yetiyor.
VAMİÇEYŞVİLİ
60
Kalanları paket yaparız. Yorulunca paketleri (Jandarmayı kast ederek) Şuna verirsiniz ve o
zıkkımlanırken siz de biraz dinlenirsiniz.
İHTİYAR
Zahmet etmeyin
ARKİPO
Ne zahmeti. Sıkıntıda olana yardım etmek görevimizdir. Zaten her şey hazır ya? (Hep birlikte
yiyecekleri paketlerler)
SERGİA
Fındık sever misiniz? Buyurun, alın.
İHTİYAR
Bunun için diş gerek ama bende yok.
SERGİA
Ben kırarım.
İHTİYAR
Teşekkürler evladım. Ne kadar da çok paket olmuş. Bu kadarını taşıyamam.
ERASTİ
Ne demek efendim. İşte benim tekerlekle sandalyem. Yükleyin ve götürün.
İHTİYAR
İyi de bu dik yokuştan aşağı indiremem ki.
ERASTİ
Doğru ya…Nasıl çare buluruz?
SERGİA
Ben taşırım Erasti Amca. Hem başka işim de yok.
ERASTİ
Canım Sergia, ne kadar da iyiyisin.
AGNESSA
Tanrı sana daima iyilik versin Raimond.
ARKİPO
Anayasamıza göre ne tür bir suç işlediniz de (Sesini azaltır) bu itin eline düştünüz?
İHTİYAR
Yaşam bana acımasız davrandı oğlum. Önceleri her şey çok güzeldi. Ben aslında bir
mühendisim. Poti limanındaki iki fabrikada birden müdürlük yaptım. Gel gör ki oğlum
paralarımı kumarda kaybedince çok zor duruma düştüm. Borçlarını ödemek için ben büyük
borç aldım. Güzel bir evim vardı, satmaya düşünüyordum…
DATA
Ama yandı değil mi?
İHTİYAR
Nereden biliyorsun
DATA
Öylesine attım işte.
İHTİYAR
Evet yandı ve sonuçta borçları ödeyemedim için Bu adam da beni yakaladı. Şimdi hapse
götürüyor.
ERASTİ
Bu adamda vicdan yok mu? Bu yaştaki bir adam hapsedilir mi? Biz bunu asla kabul edemeyiz
(Jandarma yemeğini bırakıp silahını çeker) Aman ne korktum! Sen bana silah çekemezsin.
Bir patlatırım suratına, yere yapışırsın, (Jandarma ayağa kalkar. Dövüşe hazır olduğuna belli
eder)
ŞALVA
61
ERASTİ
62
Ne biçim sebep bu? Ev yapmak o kadar zor mu? Biz sana burada, köyümüzde çok güzel bir
ev yaparız. Lazım olduğu zaman bayağı da çalışkanız biz.
BİKTOR
Ev yapmaya ne gerek var canım. Onu yalnız başına mı bırakacağız. Her gün birimiz konuk
ederiz, çok da güzel bakarız. Ellerimizin üstünde dolaştırırız.
ARKİPO
Doğru, böyle daha iyi olur.
VAMİÇEYŞVİLİ
Ben kendi adıma söylüyorum, bir eş olarak tabi ki değil, ama bir evlat olarak her zaman
hizmetinizdeyim efendim
İHTİYAR
(Çok şaşkın) Çok teşekkür ederim, sağ olun var olun, ama size söylemediğim bir şey daha var.
SAŞİKO
Söyleyin efendim, ne ver?
İHTİYAR
(Çekinerek başını eğilir) Buralı değilim ben…Yabancıyım…Ve atalarım…Eh…Atalarım
atalarınıza ve size de çok, ama çok kötülük yapmışlar…
ERASTİ
Yapma be…Bu bizi hiç ilgilendirmez…Ne olacak yani?...Onların hepsi geçmişte olmuş…Siz
bir insansınız ve biz de birer insan olarak size, yani sıkıntıya düşen bir insana yardım eli
uzatamaz mıyız mı düşünüyorsunuz? Olur mu böyle bir şey efendim?
VERİKO
Ah, canım, kıyamam ben sana amcacığım. Nasıl da üzülüyor atalarım atalarınıza eziyet etmiş
diye…(Yanaklarından öper) En iyisi sen bunları boş ver canım, gel ve bizimle yaşa.
İHTİYAR
(Gogi’ye bakarak tekerlekli sandalyeden kalkar ve bambaşka bir sesle söyler) Haklıymışsın,
Gogi, bu dünyada iyi denebilecek insanlar varsa, işte bunlardır.
GOGİ
Ben size söylemiştim.
(İhtiyar üzerindekileri çıkarır. Onun Bilge olduğunu gören halk şaşırır.
Veriko ona sarılmış haldeyken geri çekilir)
BİKTOR
Demek bize oyun yaptınız ha?
VAMİÇEYŞVİLİ
Bunu bize nasıl yaparsınız?
ŞALVA
İnanmıyorum
ARKİPO
Size inandığımız için aptal yerine geçmedik mi?
BİLGE
Hayır, hayır, olur mu? Siz sadece ve sadece ne kadar ili insanlar olduğunuzu kanıtladınız
SAŞİKO
Sahi mi?
JANDARMA
(Erasti onu dikkatle incelerken) Evet, benim, Asya…(Üzerindekileri çıkarıp mini etekle kalır)
VAMİÇEYŞVİLİ
Nasıl da aydınlattı etrafı, işte ışık, işte güneş…
ERASTİ
Asya’m, gel seni bir öpeyim. (Yaklaşır)
ASİSTAN
63
DATA
64
GOGİ
65
BİKTOR
67
Onun içip içmediğinden kime ne? Kimse onu sarhoş görmedi ki…Hem erkek dediğin de
birkaç kadeh şarap içer. Şalva gibi kitaplara gömülecek değil ya?...
GOGİ
Şalva çok havalara girmiş canım.
BİKTOR
Girecek tabi. Hak ediyor. O hepimizden eğitimli ve hepimizden çok daha ileridedir. Neler
okumuş, neler biliyor…hep okuyor zaten…Çok değerli bir adam, çok.
GOGİ
Nasıl yani? O esprili ve sevimli Erasti’den daha da değerli mi yoksa?
BİKTOR
Erasti de kimmiş ya? Pis alkoliğin teki, beyinsiz, köyden köye tekerlekli sandalyesiyle
tıngırlayarak gezen serseri bir ayyaş. Köyümüzün yüzkarası o.
GOGİ
Tamam da demek Şalva Sergia’dan da daha iyi?
BİKTOR
Sergia çok iyi bir çocuk canım. Dürüst, doğruları seven ve söyleyen, ama Şalva tabi ki ondan
çok daha ileridedir
GOGİ
Sana kalırsa o yalancı besarion bile Erasti’den daha iyi.
BİKTOR
Besarion mu? Onun adını herkes ağzına alamaz. O kahraman adam mermi yağmurların
altında bizim kurtuluşumuz için savaştı. Biz cahil olduğumuz için onu anlamıyor, yalan deyip
gülümsüyoruz ama onun yaralı, parça parça ve lime lime olmuş vücuda da sorun…
(Bilge derin düşüncelere dalmış ve başı eğilmiş bir şekilde oturmaktadır)
ASİSTAN
(Biktor’un Ğoği’ye verdiği cevapları tekrar gözden geçirmek için not defterinin yapraklarını
büyük bir hızla karıştırır) Efendim, a-1, m-7 ve c-4 cevaplar arasında bağırız bir çelişki var.
BİLGE
(Bakmadan) Biliyorum
BİKTOR
Hanımefendi, siz de tam o geri zekalı Besarion gibi konuştuğunuzdan farkında masanaz?
BİLGE
(Yavaşca kalkar. Volta atar ve birden çok sert bir şekilde Biktor’a) Tamam. Yeter.
Gidebilirsiniz.
BİKTOR
Nehir kenarındaki soframıza siz de gelip katılacaksınız değil mi? Hem tamada bizim sevgili
Erasti’miz olacak.
BİLGE
Tamam, tamam…Siz gidin, ben biraz sonra gelirim.
(Biktor gider. Bilge volta atümaya devam eder)
ASİSTAN
Çok net bir şekilde ortaya çıkan başka bir çelişki daha var efendim.
BİLGE
Size bir şey sordum mu ben? (Asistan başını eğilip susar. Bilge Gogi’ye döner) Senden bir
ricam var, Gogi.
GOGİ
Buyurun.
BİLGE
Tanrı aşkına söyle, bunlar kim ve sen benden ne istiyorsun?
GOGİ
68
(Kısa bir esten sonra gülümser) Tamam. Yeter ki sinirlenmeyin. Aklımda bir şey daha var.
Deneyelim mi? Buyurun, bu tarafa.
(Tombala oynayanlara yaklaşırlar)
ERASTİ
Sek-seeen.
SERGİA
Tombala! Bitirdim! Yaşasın, ben kazandım! Agnessa nerede, Agnessaaaa!
VAMİÇEYŞVİLİ
Ulan, bağırmasana!...Huh… Kulaklarım gitti yahu…
GOGİ
Bir dakika arkadaşlar, hepinizin dikkatini istiyorum (Herkes Gogi’ye bakar) İnci ister
misiniz? (Sessizlik) Çok değerli…Hakiki…Bakın, burada…(Sahne kararır. Lokal ışık sadece
inciyi aydınlatır. Etrafa incinin içinden çıkan renkli ışınlar saçar) Bu inci okyanusun
derinliklerinde doğdu. Sessiz sedasız, kendi halinde büyüyordu. Güneş ışınları ile besleniyor,
artanını da etrafa hayallerdeki gökkuşağılar’ın sihirli hafif melodisi gibi saçıyordu. Yanından
geçen balıklarla sürtüştüğü zaman tedirgin olup yumuşak vücudunda yaralanmış gibi garip bir
sızıntı duyuyordu. Etrafından koparılıp alınan soydaşlarının acısını yüreğinde hissedip onların
nereye götürdüklerine merak ediyordu.Kimileri ise durmadan dalıp denizi adeta soyuyorlardı.
Derin suların basıncından patlamaya kadar şişmiş gözler, pençeleşmiş vahşi eller, sessizlikte
tutulmuş soluklar… Bir gün pençe gibi bir el ona da dokundu. Yerinden koparılıp yukarıya
doğru çekildiğini hissetti, her yanını garip bir duygu sardı.Yükseliyordu güneşe doğru ve
güneşin ışınları vücuduna annesinin okşamaları gibi giriyordu. Daha önce hiç böyle bir şey
hissetmemişti. Birden bir kaba bıçak sapması…ve açıldı yeni dünyaya, bıçakla açtılar. Ani bir
acıdan kıvrandı. Adamın elleri titriyordu. Avucunda göz kamaştıran ışınların şamata…İlk kez
bu kadar büyük bir zenginliği avuçların arasında almıştı. Bitti derinliklerin karanlığı, başladı
yeni, aydın bir yaşam ve o da alıştı aydınlığa ama onu ışıktan saklayıp çalınmamak için hep
kapalı yerlerde tutuyorlardı. Kapalılıktan solmaya başladı, gittikçe matlaşıyordu. Ara da sıra
bir insan vücuduna değince eski canlı ve parlak renklerine kavuşuyordu. Yine de derinlikteki
eski sessiz ve huzurlu yaşamını özlüyordu. Birilerine dertlerini anlatmak istiyor ama
beceremiyordu. Bakın, şu anda benim avuçlarımın içinde parlıyor. Renk a renk, doğaldır,
sihirlidir ve daima değerlidir. Dünyaya bedel…Tek başına bir define…Büyük bir zenginlik…
İstiyor musunuz?
ERASTİ
Konuşmalıyız, toplantı yapmalıyız…
VAMİÇEYŞVİLİ
Bizim için niye bu kadar zahmet ettin ki Gogi?
DATA
Sahtedir o
SAŞİKO
Sus.
SERGİA
Bana hayatta göstermezler ki…
GOGİ
Şimdi beni iyi dinleyin. Hepiniz avuçlarınızı açıp oturacaksınız. Ben inciyi birinin eline
bırakacağım. Eğer konuğumuz kimin elinde olduğunu sizin yüz ifadelerinizden anlarsa, inciyi
ona vereceksiniz. Bilemezse bu incinin aynısından bir tane daha verecek. Kabul mu?
BİLGE
Tamam, ama şartlar çok adil değil.
GOGİ
Neden?
69
BİLGE
Kimin elinde olursa olsun yüz ifadesinden anlayacağım da ondan.
GOGİ
Onu bakalım görelim.
VAMİÇEYŞVİLİ
Ben de elimde değilken bile elimdeymiş gibi davranacağım. Öyle değil mi Gogi?
GOGİ
Evet
VAMİÇEYŞVİLİ
Bana verirsen de sanki yokmuş gibi davranacağım. Tamam canım anladım. Çok kolaymış.
BİLGE
Öyle mi diyorsunuz?
ERASTİ
Tabi. Bakarsınız inci bana denk gelir.
GOGİ
Hadi oturun.
VERİKO
Biz, bekar bayanlar da oturacak mıyız?
GOGİ
Evet.
VERİKO
Gelin Agnessa, Lamzira.
ERASTİ
(Gülerek ama çok heyecanlı) İlk sırada benim oturmamda bir sakınca var mı?
GOGİ
Sen bilirsin.
ERASTİ
O zaman oturuyorum.
GOGİ
Fark etmez. Ben inciyi kime vereceğimi biliyorum.
(Herkes yaşlı köylün karşısında oturur. Bilge herkese dikkatle bakar. Asistan
sürekli not alır.Gogi hepsinin avucuna sırayla inci bırakıyormuş gibi yapmaya
başlar. En başta Erasti olduğu için önce onun avucuna koyuyormuş gibi yapar.
Erasti korkunç bir heyecana kapılır. Nefesi hızlanır. Gogi sırayla önce Arkipo,
Ve Biktor’a gider. Erasti fenalaşmaya başlar. Gogi Vamiçeyşvili’ye yaklaştığında
Erasti alnındaki soğuk terler siler, bayılır ve banktan aşağıya düşer. Gogi, Yaşlı
Köylü ve Bilge dışında herkes ona koşar. “Açılın”, “Su getirin, su”, Nışadır
Koklatalım” diye sesler duyulur. Erasti ayılmamış gibidir. Yumruğunu sürekli
göğsünün üstünde tutar. Nışadırdan sonra ayılmaya daha da büyük hızla başlar
gözlerini açar. Kimseye göstermeden yumruğunu aralar ve içine, sonra da
çevresindekilere büyük bir korkuyla bakar)
BİLGE
Ben sana demedim mi Gogi’cığım. Bak, nasıl da belli etti, nasıl açık verdi.
GOGİ
Tamam. Anlaşma anlaşmadır. O halde gidin ondan inciyi alın.
(Bilge yaklaştıkça Erasti kaçar. Sonunda Besarion’un sandığına çarpıp
üzerine oturur ve ellerini yorgun bir halde aşağı sallandırır)
ERASTİ
Ne oldu? Benden bir şey mi istiyorsunuz?
BİLGE
70
(Onun yumruğunu tutar çeker) Bir inci istiyorum sizden bayım.(Şarkı gibi mırıldanır) Bir
incim varken şimdi iki oldu.
ERASTİ
(Aniden şımarır, yerinden fırlar, yumruklarını açar ve herkese gösterir. Sonra bilge’ye taklit
ederek) Ama incisiz yaşamak daha rahat, daha güzel. (Bilge şaşkın) Neden şaşırdınız
efendim? Yüzünüz bembeyaz olmuş. Asya, canım beyefendiye nışadır koklatır mısın?! Siz
efendim konuğumuzsunuz ve ben konuklarımızdan bir şey alırsam, ayıp olur. Böyle bir şey
olamaz (Bilge dönüp yerine gider. Erasti de arkasından) Ama üzülmeyin ne olur? Ben sizi
aldatmaya zaten çok önceden başlamıştım. Hani şu baygınlık numarasından çok daha önce,
oyunu başlamadan, üzülmeyin lütfen, suç sizde değil, bende, ben kuralları çiğnedim, doğru
dürüst davranmadım ve onun için bunu saymayıp yeniden başlayalım. Hadi bir daha yapalım
ne olur, lütfen, Gogi, bir şey söylesene…bunu saymıyoruz değil mi?
BİLGE
Gerçekten saymayacak mıyız?
GOGİ
Bilmem...anlaşmıştık…her türlü yola başvurarak olur diye ama…bilemem…siz nasıl
istersiniz…saymayalım…bir daha deneyelim.
BİLGE
Tamam, deneyelim, yalnız bu adam katılmasın.
GOGİ
Kenara çekil Erasti.
ERASTİ
Tamam. Demek ben şimdi (Şalva’nın kitabına bakar) diskalifiye mi oluyorum? Neyse. Öyle
olsun. Gördün mü sevgili bayan Asya? Ama bir gün gerçekten bayılırsam, lütfen nışadır
yöntemini bir daha kullanma, beni kendime getirmek için başka yöntemler de vardır elinizde
ASİSTAN
Ne gibi?
ERASTİ
Mesele gömleğinizin ilk iki düğmenizi açın.
ASİSTAN
(Çok nazik) Tanrı belanı… vermesin….
BİLGE
Veronika, bu olay kaydetme. Veronika… Veronika!...Asya!
ASİSTAN
Evet efendim?
BİLGE
Bu olay kaydetmeyin diyorum
ASİSTAN
Peki.
GOGİ
Hadi devam edelim, oturun.
SERGİA
Bana göstermezler bile, biliyorum…değil inci, iki kuruş bile alamadım o…
BİLGE
Önceden heyecanlanmak yok. Kimse önceden heyecanlanmasın.
(Herkes donmuş yüz ifadesiyle oturur. Gogi oyunu başlar. Birkaç kişinin
avucuna inciyi bırakmış gibi yapar sıra Sergia’ya gelmeden
o yerinden fırlar)
SERGİA
71
Agnessaaa! Duyuyor musun? Benimle evlenmek istemiyordun değil mi? Bu saatten sonra
artık ne yaparsın yap. İstersin saçlarını kes. Artık hiç umurumda değil.
(Hızla sahneden çıkar. Herkes onun peşinde. “Sersem, nasıl da
belli etti”, “O inciyi bir avuç fındığa değiştirir”, “Şimdi onu
Nerede bulacağız” diye sesler duyulur)
AGNESSA
(Düşünceli) Aslında hiç de fena bir çocuk değildi
BİLGE
Bu kadar da olmaz. Bir oyunun kuralları bu kadar da çiğnenmez. Sergia mıdır nedir, nereye
gitti? (Sergia gizlice sahneye girer ve Bilge’ye arkasından yaklaşır) Onu bulmak zorundayız.
Derhal geri gelmeli ve inciyi bize teslim etmeli, yoksa bütün köy birleşip bize verdiği zararı
kapatmak zorunda kalır. O çok pahalı bir incidir.
GOGİ
Anlaşmıştık ya, her türlü yola başvurarak diye, galiba o yanlış anladı…
BİLGE
Hiçbir şey bilemem. Buna resmen kaçırmak denir. Hırsızlık. Veronika…Veronika…Asya!
ASİSTAN
Buyurun.
BİLGE
Oyunu bizim kazandığımızı deftere geçirin. Uyanık…Mutlaka bileceğimi o da biliyordu, o
yüzden de kaçtı. Zaten anlamıştım canım…
SERGİA
(Arkadan Bilge’nin omuzlarına dokunur. Bilgin döner. Şaşırır. Sergia avuçlarını açar) Bak?!
BİLGE
Tabi ya, ben de hemen inandım. (Gogi’ye) Kim bilir nereye sakladı, belki de gömdü…(Gogi
elini kaldırıp inciyi gösterir. Bilge şaşkına döner ve bir süre donup kalır) O zaman neden
oyun bitmeden kaçtı? Bekleseydi. Hayır efendim, böyle şey olmaz. Sonuna kadar bekleseniz
ben inciyi mutlaka bulurum. Bu sayılmaz. Asya! Deftere geçirmeyin.
GOGİ
Oldu. Bir kez daha deneyelim ama her yol serbest.
BİLGE
Bu aceleci genç diskalifiye olsun. Aynen böyle yaz, Veronika. (Asistan Erasti’yle bakışmakta
meşgul) Veronika…Asya! Size yazın dedim!
GOGİ
Sergia, kenara çekil.
ERASTİ
Gel Sergia, yanıma gel. Sanırım bu taraf birazdan daha kalabalık olacak ve daha kaliteli bir
takım oluştururuz. Al sana fındık.
BİLGE
Yeter artık. Her şey kurallara uygun olacak.
VAMİÇEYŞVİLİ
Bu arada efendim, size deminden beri sormak istiyorum. Bu kadar iyi Gürcüce nereden
öğrendiniz?
GOGİ
Ben öğrettim.
BİLGE
Şimdi artık gerçekten kazanan ortaya çıkacak.
GOGİ
Tamam, buyurun.
DATA
72
(birden çok kızar) Yeter artık be! Bu saçma sapan oyunu kesin artık. Bu aptallığın sınırı yok
mu? Durmadan saçmalıyorsunuz, artık başım ağırdı ya! Üstelik de uykum geldi…Yatmak
istiyorum ben, evime gitmek istiyorum. Saşiko, tanrı aşkına beni bırak da eve dideyim.
SAŞİKO
Bırakmayacağım.
GOGİ
Tamam Data’cığım. Hiçbir yere gitmiyorsun. Kim bilir belki de inci sana düşer?
DATA
Benim başka işim yok mu düşünüyorsunuz siz? Hep sizin saçmalıklarını mı dinleyeceğim
ben? İşim gücüm var benim. Derhal eve gidiyorum. Hadi Saşiko!
BİLGE
Bakın, bu giderse ben hükmen galip sayılırım çünkü siz oyundan çekilmiş olursunuz.
SAŞİKO
Hayır, nasıl gidebilir ki, izin vermem.
GOGİ
Data, yapma lütfen, bizi rezil etme.
DATA
Tamam, otururum ama elimi uzatmam.
BİLGE
Yine de ben kazanmış sayılırım.
BİKTOR
Yapma Data, hepimizi zarara sokuyorsun.
DATA
Canınız cehenneme. Tamam, elimi de uzatacağım.
GOGİ
Artık sonuna kadar bekleyin. Kimse bir şey belli etmesin.
BİLGE
Onlar bunu beceremezler.
HERKES
Hadi bakalım.
GOGİ
(Sırayla hepsinin eline inciyi bırakır gibi yapar. Kimse kıpırdamaz) Tamam… Şimdi bilin
bakalım, kimin elinde?
BİLGE
(Tedirgin. Herkese göz atar) Tamam, tamam…Veronika, bana tekli dürbünümü verir misiniz?
(Herkesi dürbünle incelemeye başlar) Yok ya… Böyle de olmaz canım, biraz kıpırdasınlar,
konuşsunlar, her yol serbest dedik ama…Sayın Arkipo bey. Bana doğru biraz bakar mısınız?
(Arkipo kıpırdamadan sadece gözlerini Bilgeye doğru çevirir) Sevgili Besarion, o inci şimdi
sizin elinizde olsaydı ne güzel olurdu değil mi? …(Sadece Sergia’nın dişleri arasından fındık
kırma sesleri duyulmaktadır) Bir ordu için silah alabilirdiniz…Bunu durdurun lütfen!...(Erasti
Sergia’nın başına hafifçe vurur o da susar) Bakın. Sonucu şimdilik açıklamıyorum çünkü iki
şüpheli kaldı. İnci onlardan birinin elindedir. Bay Biktor. İnci sizde olsaydı ne yapardınız?
(Biktor kımıldamaz) Cevap vermeden olmaz ama…hah…O büyük mutluluğu yakalamak
istiyorlar ama…
DATA
Ne büyük mutluluğu be?! Hangi mutluluğu?! (Yumruğunu havaya sallar) Ben bunu ne
yapayım? (Gogi’ye) Bana verdin de ne fayda? Ben içip (Saşiko’yı kast ederek) o sarhoş
oluyor, ben yiyip o doyuyor, bana iyilik yapmaya kalktıysan, ona verseydin, ben de rahat
olurdum o da…
BİLGE
73
İşte! Artık hiçbir şey duymak istemiyorum! Kaybettiniz ve bitti.Ağzından kaçırdığını herkes
duydu değil mi? Ben zaten biliyordum. Şimdi söyleyecektim. Veronika, kazandığımızı deftere
geçirin. Ama kabahat sende, Gogi. Böyle sır tutamayan adama vermemeliydin.
DATA
Tamam…Ne olmuş kaybettiysek?...İncisini de alsın, defolup gitsin!...Saşiko, kalk kardeşim
evimize gidelim.
SAŞİKO
Eşek oğlu eşek! (Kendi ayağına tekme atar)
DATA
Ah! öldürdü beni. Biri beni bundan kurtarsın yoksa…
BİLGE
Hadi bakalım, inciyi ver. Onu sana bırakacak değilim ya?...Bu kadar ter dökmemin elbette bir
karşılığı olmalı. Haydi, inciyi ver.
BESARİON’UN KARISI
Gogi, sende iki tane mi inci vardı?
GOGİ
Hayır, bir tane.
BESARİON’UN KARISI
O zaman bu ne? (Elindeki inciyi gösterir)
BİLGE
Ne?...Nasıl?...Olmaz ama!...Hayır!...(Data’nın avuçlarını açıp bakar) Burada olmalıydı…
SAŞİKO
Aslan Data. Seni çok seviyorum. Çok büyüksün. (Ellerinden öper)
GOGİ
(Bilge’ye) Bitti, artık kaybettiniz.
BİLGE
(Çekinerek halka göz atar. Sonra aniden dizlerine çöker ve yalvarır gibi) Gogi! Lütfen! Canım
arkadaşım, söyle, ne olur söyle bana, bunlar ne biçim insanlar?! (Sessizlik) Söyle…ve sonra
istersen öldür beni.
VERİKO
(Gogi’nin önüne dikilir ve dize çökmüş Bilge’ye gururlu bir şekilde) Hayır efendim, boşuna
yalvarmayın. Sizinle evlenemem. Başkasıyla sözlüyüm.
BİLGE
Bu kim?...Ne istiyor?...
VERİKO
Benim bize bütün söyleyeceklerim bu kadar. Hadi Lamzira, biraz dolaşalım.
(Çok gösterişli bir şekilde sağa sola gezerler)
GOGİ
Öğrenmek istediğiniz cevabının nasıl bulabileceğimi bilemem, çok zor bir iştir bu…ama
elimden gelene kadar deneyeyim…
BİLGE
Lütfen…Gogi, bana yardım et…ne olur…
VAMİÇEYŞVİLİ
Hadi ya…nehir kenarına gitmiyor muyuz?
BESARİON’UN KARISI
Gogi. Canım, sana bir şey söyleyebilir miyim?
BİLGE
Aman tanrım…Ben bunu nasıl olur da unuturum…(Parmağındaki yüzüğünden büyük inciyi
çıkartmaya çalışır) özür dilerim Hanımefendi,…Kazandığınız inciyi size hemen vereyim.
BESARİON’UN KARISI
74
Ne diyorsunuz siz, bayım. Kim ne kazandı? Ben onu almayacağım gibi, bu inciyi de size geri
vermek için kestim sözünüzü. (İnciyi uzatır)
BİLGE
Ama neden? Siz kazandınız.
BESARİON’UN KARISI
Hayır bayım. Böyle kazanmak kaybetmekten daha beterdir. Çok zor durumda kalırım ben.
Bunu bozdurup paraya çevirdiğinde kocam kendi anılar-yalanlarını insanlara dinletebilmek
için daha çok yemek pişirtecektir bana. Şimdiki yoksulluğumuzda bile hiç rahat bırakmıyor…
Ellerime bakın bayım…tavuk ayıklamaktan, hamur karıştırmaktan mahvolmuş…soğan
soyma-kesmekten gözlerim gitti…Yok, hayır bayım…Daha çok paramız olursa hayatım hiç
dayanılmaz hale gelir… Lütfen…Yalvarıyorum bunu geri alın.
GOGİ
O kadar da üzülme ablacığım, o inci zaten sahte.
BİLGE
Nasıl yani? Gerçekten sahte mi?
GOGİ
Kesinlikle.
BİLGE
Hayret…(Gözlerini Gogi’ye diker) Gogi, tanrı aşkına…Gözlerime bak…Sen de mi böylesin?
GOGİ
Ben de bunlardanım, unuttunuz mu yoksa?
(Kısa bir es)
BİLGE
Demek bu sahte taşın karşısında benim değerli incimi koydun ha?
GOGİ
Zaten hiç kimse onu sizden almazdı.
BİLGE
Ama neden? Böyle bir ayrımcılık neden bana yapacaklarmış?
GOGİ
Misafir olduğunuz için.
(Es)
BİLGE
(Diz çöküp yalvararak) Yeter artık…Gogi, lütfen söyle bana, kimsiniz siz?
ERASTİ
Sevgili dostlar nehrin kenarına inme vakti daha gelmedi mi? Boğazım kurudu vallah…bir
yudum şarap ha?...
GOGİ
Bir dakika arkadaşlar. Lütfen acele etmeyin. Misafirimize anlatmak istediğim bir şey daha var
BESARİON
Öyleyse biz gidip yemekleri tazeleyelim ve dönünce sizi de alırız.
GOGİ
Tamam. Bay Svimon, sizden rica etsem biraz kalmaz mıydınız?.
SVİMON
Tabi canım. Tabi efendim. Memnuniyetle kalırım.
ERASTİ
Hadi gidiyoruz! (Aniden durur. Kararsızlık) Bayım…Biz giderken…Bayan Asya da bizimle
gelebilir mi acaba? Hep kalem kağıtla uğraşmaktan hiç kadınsal işleri yapamıyor garibim…
BİLGE
Ne tür kadınsal işleri yaptırmak istiyorsunuz ona?
ERASTİ
75
BİLGE
76
(Ne diyeceğini bilemezken biraz utanır. Sonra Gogi’ye) Ama ben senden rica ettim bunların
nasıl insanlar olduğunu bana açıkla diye…
GOGİ
Aslında bakılırsa çok çalışkan bir halkız biz
BİLGE
Hiç de zannetmem
SVİMON
İlkbahar-yazın-sonbaharlarda göreceksiniz bizi
BİLGE
İşte sonbahar şimdi?...
SVİMON
Sonudur şimdi güzel sonbaharın, bitiyor işte son aynin son günleri. Ve bu son bir kaç günü
bile mi bize af etmeyeceksiniz saygıdeğer bayım?
BİLGE
(Gogi’ye) O zaman sen de beni buraya ilkbaharda getirseydin.
GOGİ
İlkbaharda efendim bu kadar şımarıklık yapmaya nasıl zaman bulabilirdik ki?
BİLGE
Hep şımarmaya zorunda mısınız siz?
SVİMON
Şımardığımızda daha iyi göstermiş oluyoruz biz kendimizi. Zevk de alıyoruz aynı zamanda.
BİLGE
Peki, biz çalışkanız diye deyip duruyorsunuz. Bağcılık yapıyormuşsunuz. O kadar abartılacak
ne var ki? Bir asma bakımı o kadar mu zor? Yanına bir sopa dikince pek çok yıl yaşar üzüm
verirmiş. Üzüm da ne? Eninde sonunda şarap yapmaya yarar. Siz de onu yapıyor neticede
kendiniz içiyorsunuz. Bunun mantığı ne?
SVİMON
O, Hayır, o kadar şarabı düşman içsin bayım.
BİLGE
Eee? Ne oluyor o zaman o kadar şarap?
GOGİ
Onun yolları çoktan bulunmuş. Hiç merak etmeyin siz…
BİLĞE
Hangi yollar mesele?
SVİMON
Gönderiyoruz yüksek dağlarda yaşayan soydaşlarımıza. Pek asma olmaz oralarda çünkü
BİLGE
Neden olmaz?
SVİMON
Yeterli değildir oraların hava sıcaklığı. Serindir dağlar.
BİLGE
Neden?
(Kimse fark etmeden sahneye girmiş) Neden de ne demek? Hava koşulları de bizim
koşullarımıza uyacak değil ya?...Değil yüksek dağlarda, bazen ovalarda bile soğuk olur. Bu
arada, bayım, doğa hangi ihsanların nerede yerleştireceğini bizden iyi bilir…
GOGİ
İyi de sen neden karışıyorsun?
ŞALVA
Tamam, karışmıyorum. Gidiyorum…Yalnız Erasti nihayet doğru ve iyi yola girdi de…
GOGİ
77
Nasıl yani?
ŞALVA
Beni kitap almaya gönderdi, Asya’ile evde okuyacaklarmış.
GOGİ
Neden kendisi gelmedi?
ŞALVA
O şimdi çok meşgul. (Kitabını alıp geri döner ve yolda kendi kendine) Kitap istediği çok
güzel, ama korkarım yine de masanın, sedirin yada…aman karyolanın altına bile koyabilir…
GOGİ
Şu uzun isimli insanla konuşmak istir misiniz? Yoksa buraya kadar ve artık yollarımız
ayrılsın?
BİLGE
Hayır, hayır, konuşalım. (Yaşlı Köylüye yaklaşırlar) Merhaba Amca, nasılsın
Y.KÖYLÜ
Ala
BİLGE
Şimdi mesele sizin işinizin püf noktası nedir? Makineleşme konusundaki görüşleriniz,
nelerdir? Hangi teknolojiyi kullanmayı yeğliyorsunuz?...
Y.KÖYLÜ
Bir temiz sopa çekerim şimdi sana…
GOGİ
Yapma, beni rezil etme amcacığım.
Y.KÖYLÜ
Bu da haddini bilsin. Abuk sabuk konuşmasın.
SVİMON
Sevgili ağabeyciğim, şu asma bakımı nasıl yapılır bize söyler misin?
Y.KÖYLÜ
Neden ben söyleyecekmişim? Sen bilmiyor musun?
GOGİ
Konuğumuz senden duymak istiyor. Ne olur bizi mahcup etme, söyle…
(Yaşlı Köylü üçüne de sırayla ve şüpheyle bakar)
SVİMON
Abi söyle lütfen, asma bakımı ne ister? Mesele ilaçlamasını ister mi?
Y.KÖYLÜ
İster
GOGİ
Anlat o zaman
Y. KÖYLÜ
En az altı yedi kere ister
SVİMON
Bu kadar mı? Bitti mi?
Y.KÖYLÜ
Kasım ayında bellenmek ister.
GOGİ
Çapa?
Y.KÖYLÜ
İstemez olur mu? Hem de kaç kere…
SVİMON
Ya budama?
Y.KÖYLÜ
78
önemli olduğunu tabi ki düşmanlarımız da iyi bilir. Bu yüzden de bağlarımıza zarar verirler
daima
BİLGE
İlginç.
SVİMON
Bazen tabi, kimi zaman beceriksiz krallar yüzünden kaçardık düşmandan, ama her zaman
değil. Kahraman gibi savaşırdık da...Yüce Kral Vahtang, Yüce Giorgi, Yüce Diriltici Davit,,
Yüce Kraliçe Tamar zamanlarında gördüğünüz şu uzun isimli adamın bir ad daha vardı –
“Hepimiz El Ele Vatan İçin”
BİLGE
Hmmm, çok ilginç.
SVİMON
Bu güne kadar memleketimiz Gürcistan ayakta kaldıysa, işte şu gördüğünüz adam gibi
tertemiz ve saf köylülere borçluyuz. Onun gibileri bir elimde kılıç, diğerinde orakla
memleketlerini korudu. Her yanı kan gölüyken, bir yandan yaralarını sardı, bir yandan savaştı.
Çok ağırdı yükümüz ama yine de tarihimiz kahramanlıklarla doludur. Birbirinden çok farklı
özellikleri taşıyan pek çok eyaletlere bölünmüş olmamıza karşın tektir bizim vücudumuz
çünkü hepimiz gürcüyüz. Bir sürü zorluk ve acılar içinde geleneklerimizi yaşattık, dilimizi
öldürmedik, dinimizi savunduk. Her şeye rağmen romantik efsaneler, muazzam şair ve
yazarlar, fevkalade müzisyenler, sanatçılar ve bilim adamları yetiştirdik. Tarihi
katedrallerimizi ve kiliselerimizi gezin. Hepsi sapasağlam ayakta. Onların yıkılmasına izin
vermedik. Sizce her zamanki tek amacımız dans edip şarkı söylemek miydi?
BİLGE
Hayır, hiç sanmam.
SVİMON
Bakın, iyice dinleyin…
(Hemen hemen bir dakika değişik eski halk şarkıları duyulur)
BİLGE
Harika
SVİMON
Bir de danslarımız?...Kimi zaman ateşli ve çılgın, kimi zaman sakin akan su gibi…yeter ki
ritmi hissedilsin…
(Çok yüksek sesle “Horumi”-nin ritmi duyulur. Tüm köylüler Horumi oynayarak
el ele sahneye girer ama oyun figürlerini tam beceremezler, çünkü herkesin
koltuk altında bir yemek görünür: haşlanmış tavuk, domuz yavrusu, yeşillik
demetleri, mısır ekmekleri, çeşitli börekler sağdan soldan sarkmaktadır. Dans
ederek sahnede bid tur atarlar ve yine nehrin kenarına giden yolundan sahneden
çıkarlar. Sıranın en sonundaki Erasti çıkmadan önce Bilgine doğru el uzatır.
Bilgin şaşkın ve kararsız Gogi’ye bakar)
GOGİ
Konuşmamız henüz bitmedi ama neyse, siz gidin, biz de birazdan geliriz.
(Bilge Erasti’nin elini tutar, dans sırasına katılır ve acemi bir şekilde horumi
dansının figürleri yapmaya çalışarak dansçılarla birlikte sahneden çıka. Davul
sesi yavaş yavaş azalır ama yine de yetere kadar duyulmaktadır)
SVİMON
Elini ver, Gogi! (İkisi birlikte horumi’ye başlarlar. Hareketleri diğerlerine oranla ağırdır)
Sence o adam bir şey anladı mı?
GOGİ
Bilemem. (Dansa devam ederek ön sahneye doğru gelirler)
SVİMON
82
OYUNUN SONU