Yaygın Deyimler

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 12

EN YAYGIN İNGİLİZCE DEYİMLER

Bu İngilizce deyimler ABD'de günlük konuşmalarda son derece yaygındır. Bu deyimleri filmlerde ve
dizilerde duyabilirsiniz ve İngilizce'nizin kulağa daha doğal gelmesi için kullanabilirsiniz.

Deyim Anlamı Kullanımı

A blessing in disguise başta kötü gibi görünen iyi bir şey cümle
içerisinde

A dime a dozen değersiz cümle


içerisinde

Beat around the bush Lafı dolandırmak, genelde nahoş olduğundan dolayı cümle
içerisinde

Better late than never Bir şeyi hiç yapmamaktansa geç yapmak daha iyi tek başına

Bite the bullet Kaçınılmaz olduğundan dolayı bir şeyi kabullenme cümle
içerisinde

Break a leg İyi şanslar tek başına

Call it a day Bir eylemi sonlandırmak cümle


içerisinde

Cut somebody some Müsamaha etmek cümle


slack içerisinde

Cutting corners Kestirmeden gitmek cümle


içerisinde

Easy does it Acele etme tek başına

Get out of hand Kontrolden çıkmak cümle


içerisinde
Deyim Anlamı Kullanımı

Get something out of Yapmak istediğiniz bir şeyi yapıp aklınızdan çıkarmak cümle
your system içerisinde

Get your act together Daha iyi çalış veya terk et tek başına

Give someone the Birinin dediğine inan cümle


benefit of the doubt içerisinde

Go back to the Sil baştan başlamak cümle


drawing board içerisinde

Hang in there Vazgeçme tek başına

Hit the sack Uyumaya gitmek cümle


içerisinde

It's not rocket science O kadar zor değil tek başına

Let someone off the Birini bir şeyden artık sorumlu tutmamak cümle
hook içerisinde

Make a long story Bir şeyi kısaca söylemek cümle


short içerisinde

Miss the boat Çok geç cümle


içerisinde

No pain, no gain İstediğin şey için uğraşmak zorundasın tek başına

On the ball Becerikli cümle


içerisinde

Pull someone's leg Birine şaka yapmak cümle


içerisinde

Pull yourself together Sakin ol tek başına


Deyim Anlamı Kullanımı

So far so good Şu ana kadar herşey yolunda tek başına

Speak of the devil Bahsettiğiniz kişinin gelivermesi tek başına

That's the last straw Sabrım tükendi tek başına

The best of both İdeal bir durum cümle


worlds içerisinde

Time flies when you're Eğlenirken zamanın nasıl geçtiğini farketmiyorsun tek başına
having fun

To get bent out of Üzülmek cümle


shape içerisinde

To make matters Bir sorunu daha kötü hale getirmek cümle


worse içerisinde

Under the weather Hasta olmak cümle


içerisinde

We'll cross that bridge Şu anda sorun hakkında konuşmayalım tek başına
when we come to it

Wrap your head Bir şeyin karmaşık olduğunu anla cümle


around something içerisinde

You can say that again Doğru, katılıyorum tek başına

Your guess is as good Bir fikrim yok tek başına


as mine
YAYGIN İNGİLİZCE DEYİMLER & TABİRLER

Bu İngilizce deyimler ABD'de düzenli olarak kullanılırlar. Her gün duymayabilirsiniz, fakat ana dili
İngilizce olan kişiler tarafından bilinirler. İçerik uygun olduğunda kullanmaktan çekinmeyin.

Deyim Anlamı

A bird in the hand is worth two in Sahip olduğun şey daha sonra sahip olacağın şeyden
the bush
daha değerlidir

A penny for your thoughts Senin düşüncen nedir

A penny saved is a penny earned Biriktireceğin parayı daha sonra harcayabilirsin

A perfect storm Olabilecek en kötü durum

A picture is worth 1000 words Söylemektense göstermek daha iyi

Actions speak louder than words İnsanların söylediklerine değil yaptıklarına inan

Add insult to injury Bir durumu daha kötü hale getirmek

Barking up the wrong tree Hatalı olmak, çözüm için yanlış yere bakmak

Birds of a feather flock together Birbirine benzeyen insanlar genelde arkadaş olur

(genellikle olumsuz bir şekilde kullanılır)

Bite off more than you can chew Halledebileceğinden daha fazlası ile uğraşmak

Break the ice Havayı yumuşatmak


Deyim Anlamı

By the skin of your teeth Kıl payı

Comparing apples to oranges Karşılaştırılamaz iki şeyi karşılaştırmak

Costs an arm and a leg Pahalıya mal olmak

Do something at the drop of a hat Bir şeyi öncesinde planlamadan yapmak

Do unto others as you would have İnsanlara karşı adil davranmak.


them do unto you
"Altın Kural" olarak da bilinir

Don't count your chickens before Dereyi görmeden paçaları sıvama.


they hatch

Don't cry over spilt milk Düzeltilemeyecek bir için yakınmanın faydası yok.

Don't give up your day job Bu işte pek iyi değilsin

Don't put all your eggs in one basket Yaptığın şey çok riskli

Every cloud has a silver lining Her işte bir hayır vardır

Get a taste of your own medicine Başkalarına davrandığın gibi sana davranılsın (olumsuz)

Give someone the cold shoulder Birini görmezden gelmek

Go on a wild goose chase Amaçsızca bir şey yapmak


Deyim Anlamı

Good things come to those who Sabırlı ol


wait

He has bigger fish to fry Şu anda konuştuğumuz şeyden daha önemli işleri var

He's a chip off the old block Babasının aynısı

Hit the nail on the head Taşı gediğine koymak

Ignorance is bliss Cehalet mutluluktur

It ain't over till the fat lady sings Bu iş henüz bitmedi

It takes one to know one Kişi kendinden bilir işi

It's a piece of cake Kolay

It's raining cats and dogs Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor

Kill two birds with one stone Bir taşla iki kuş vurmak

Let the cat out of the bag Bir sırrı ortaya çıkarmak

Live and learn Bir hata yaptım

Look before you leap Sadece hesaplanmış riskleri al

On thin ice Tehlikeli bir durumda olmak

Once in a blue moon Çok nadir


Deyim Anlamı

Play devil's advocate Şeytanın avukatlığını yapmak

Put something on ice Bir şeyi rafa kaldırmak

Rain on someone's parade Birinin planlarını bozmak

Saving for a rainy day Daha sonrası için para biriktirmek

Slow and steady wins the race İstikrar hızdan daha önemlidir

Spill the beans Baklayı ağzından çıkarmak

Take a rain check Bir planı ertelemek

Take it with a grain of salt Çok ciddiye alma

The ball is in your court Karar senin

The best thing since sliced bread Çok güzel bir icat

The devil is in the details Uzaktan hoş gelir, ama yakından bakınca, sorunları vardır

The early bird gets the worm Erken kalkan yol alır

The elephant in the room Görmezden gelinen aşikar gerçek

The whole nine yards Ne var ne yok hepsi


Deyim Anlamı

There are other fish in the sea Bir fırsatı kaçırmak sorun değil. Başka fırsatlar doğar.

There's a method to his madness Deli gibi görünüyor ama aslında akıllı

There's no such thing as a free lunch Hiçbir şey bedava değil

Throw caution to the wind Bir risk al

You can't have your cake and eat it Her şeyi elde edemezsin
too

You can't judge a book by its cover Bu kişi veya şey kötü gibi görünebilir ama aslında özünde iyi

İYİ BİLİNEN İNGİLİZCE DEYİMLER & ATASÖZLERİ

Bu İngilizce deyimler ve atasözleri ana dili İngilizce olan kişiler tarafından iyi bilinirler ve kolayca
anlaşılırlar, fakat günlük konuşmada pek sık kullanılmazlar. Daha yaygın deyimlere hakim değilseniz,
oradan başlamak daha iyi olur, fakat aşina olduysanız, aşağıdaki deyimler İngilizce'nize daha da renk
katacaktır.

Deyim Anlamı

A little learning is a dangerous thing Bir şeyi tamamen anlamayan insanlar tehlikelidir

A snowball effect Çığ etkisi

A snowball's chance in hell Hiç şansı yok

A stitch in time saves nine Sorunu büyütmeden halletmeli


Deyim Anlamı

A storm in a teacup Küçük bir sorunu büyütmek

An apple a day keeps the doctor away Elma yemek sizin için iyidir

An ounce of prevention is worth a pound of cure Tedbir tedaviden iyidir

As right as rain Mükemmel

Bolt from the blue Beklenmedik sürpriz

Burn bridges Köprüleri yakmak

Calm before the storm Fırtına öncesi sessizlik

Come rain or shine Ne olursa olsun

Curiosity killed the cat Fazla merak iyi değildir

Cut the mustard İyi bir iş çıkarmak

Don't beat a dead horse Boşa kürek çekmek

Every dog has his day Herkesin şanslı bir günü vardır

Familiarity breeds contempt Alışkanlık bıkkınlık yaratır

Fit as a fiddle Turp gibi

Fortune favours the bold Riskler al

Get a second wind Soluklanmak

Get wind of something Duyum almak


Deyim Anlamı

Go down in flames Başarısız olmak

Haste makes waste Acele işe şeytan karışır

Have your head in the clouds Dikkatini vermemek

He who laughs last laughs loudest Son gülen iyi güler

Hear something straight from the horse's mouth Bir şeyi o şey ile ilişkili kişiden duymak

He's not playing with a full deck Aklı noksan

He's off his rocker O deli

He's sitting on the fence Karar veremiyor

It is a poor workman who blames his tools Bir işi beceremiyorsan diğerlerini suçlama

It is always darkest before the dawn Durumlar düzelecektir

It takes two to tango Sadece bir kişi sorumlu değil.

Her iki kişi de işin içinde.

Jump on the bandwagon Bir trendi takip et, herkesin yaptığını yap

Know which way the wind is blowing Durumu kavra (genellikle olumsuz)

Leave no stone unturned Her yere bak

Let sleeping dogs lie Bir sorunu tartışmayı bırak

Like riding a bicycle Nasıl yapıldığını hiç unutmadığınız bir şey


Deyim Anlamı

Like two peas in a pod Her zaman birlikteler

Make hay while the sun shines Fırsattan istifade etmek

On cloud nine Çok mutlu

Once bitten, twice shy Önceden zarar veren bir şeyden çekinme

Out of the frying pan and into the fire Kötü bir durum daha da kötüye gidiyor

Run like the wind Hızlı koşmak

Shape up or ship out Daha iyi çalış ya da terket

Snowed under Meşgul

That ship has sailed Artık çok geç

The pot calling the kettle black Tencere dibin kara seninki benden kara

There are clouds on the horizon Ufukta kara bulutların belirmesi

Those who live in glass houses shouldn't throw Ahlaken şüphe oluşturan kişiler başkalarını
stones
eleştirmemelidir

Through thick and thin Hem iyi hem kötü günlerde

Time is money Vakit nakittir

Waste not, want not Sakla samanı gelir zamanı

We see eye to eye Aynı fikirdeyiz

Weather the storm Zorlukların hakkından gelmek


Deyim Anlamı

Well begun is half done Başlamak bitirmenin yarısıdır

When it rains it pours Aksilikler hep üst üste gelir

You can catch more flies with honey than you Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
can with vinegar

You can lead a horse to water, but you can't Zorla güzellik olmaz
make him drink

You can't make an omelet without breaking Bir şeyi yapmanın her zaman bir bedeli vardır
some eggs

You might also like