Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 5

Ey sarı Akragas kıyısında kaleye doğru yükselen

Büyük kentte yaşayan dostlar, iyi işler düşünerek

Yabancıların saygıdeğer sığınağı kötülük bilmez yerlerde

Selam sizlere! Aranızda ölümsüz bir tanrı değil, insan olarak

Dolaşıyorum herkesten saygı görüp, böyle görünüyorum onlara

Şeritlerle süslenmiş olarak ve taze çelenklerle.

Ayak basınca parlak şehirlere saygılıyorlar beni

Kadınlı erkekli. Arkamdan koşuyorlar binlerle

Sormak için selamete çıkan yolu, dilemekte

Bir takım kahinlik soruyorlar ötekiler de

Deva sözü işitmek için çeşitli dertlerine

Uzun zaman katlanmışlar acıların keskin hançerine

Fakat neye uğraşıyorum bunlarla büyük bir iş yapıyor gibi

Üstünsem ölümlü insanlara, felaketten felakete koşan

Ey dostlarım, biliyorum hakikat bulunduğunu

Söylediğim sözlerde; ancak güç kılınmıştır

İnsanlara, zorlukla sokulur inanış ruhlara.

Var Kaderin bir sözü, tanrıların pek eski bir yargısı.

Ebedi, mühürlenmiş geniş yeminlerle.

Ellerini öldürme kanıyla buladı mı şaşırıp da biri

Kavgaya uyup olursa yemin eden yalan yere

Uzun bir hayat kısmeti çekmiş olan daimonlardan

Üç kere on bin yıl bu, bahtlılardan uzak dolaşacak

Bu zamanda ölümlülerin çeşitli kılıklarına girerek

Hayatın meşakkatli yollarını değiştirerek.


Havanın gücü kovalar onları zira denize.

Deniz ise tükürür yerine dibine, toprak da ışıklarına

Parlayan güneşin, o da fırlatır havanın kasırgalarına;

Bu ondan o bundan alır, nefret ederler fakat hepsi de.

Onlardanım şimdi bende, tanrının kovduğu bir serseri.

Azgın kine güvenileden beri

Ulaştık bu üstü örtülü ine…

Ağlayıp sızladım görerek yabancı yeri

Nasıl bir şereften, ne kadar büyük bir bahtlılıktan

Ayrılarak düştük şimdi bulunduğumuz yeryerüzüne!

Vaktiyle ben oğlan, kız, çalı oldum

Kuş oldum, denizden sıçrayan dilsiz balık oldum

Uzun zaman kalmam gerek bu sevimsiz yerde,

Cinayetin, Kinin ve başka cin sürülerinin

Korutucu hastalıkların, kokmaların ve akıcı ağrıların

Felaket çayırının karanlığında dolaştıkları bu ülkede.

Orada idiler Yer-ana ile uzak-bakışlı Güneş hatun

Kanlı Kavga ile ciddi bakışlı Anlaşma,

Güzellik Çirkinlik, Çabuklukla Yavaşlık,

Sevimli Doğruluk, karagözlü Vuzuhsuzluk

Yetişme ve Göçme hatunlar, Uyku ile Uyanıklık

Durmazlık ile Dururluk, çelenkli Ululuk

Çirkef hatun, Susma ile Konuşma…


Vah sana, ey zavallı insan soyu, ey bahtsız

Böyle kavgalardan işte, böyle inmelerden yaratıldınız!

(İNSAN HAYATI)

Ağrılar ve acılar karıştırarak, aldatmalar ve sızlanmalar

Ruhları etten yapılma yabancı bir gömlekle kuşatan

Canlılardan ölüler yaptı çünkü, şekilleri değiştirerek

Ölülerden de canlılar

Hayvanlar arasında dağda barınan yerde yatan arslan

Olurlar, güzel saçlı ağaçlar arasında da defne

Sonunda bilici, ozan ve hekim, başta gelen kişi

Olurlar yer yüzlü insanlar arasında

Oradan yükselirler şerefçe en üstün tanrılığa

Öteki ölümsüzlerin ocak ve sofra eşi olarak

İnsanlık acılarından pay almaz, hiç yıpranmazlar

(ALTIN ÇAĞ)

Onlar için ne Ares diye bir tanrı vardı

Ne de Kydoimos, ne hakan Zeus ne Kronos, ne Poseidon

Yalnız Kypris (Sevgi Tanrıçası) hatun…

Dinlice adaklarla sığınıyorlardı ona

Hayvan resimleriyle, güzel kokan yağlarla

Saf mirsafi ve kokulu günlük sunup

Sarı baldan yere serperek yaptıkları saçlarla

Boğaların saf kanıyla ıslanmıyordu sunak

Günahların en büyüğü idi bu insanlar arasında

Can alarak asil uzuvları yutmak


Hep yapraklı- hep meyveli ağaçlar yemyeşildiler

Meyvelerle bol bol bütün yıl hep yüklüydüler

Bütün yaratıklar ehli ve insanlara sokulgandılar

Vahşi hayvanlarda, kuşlarda, sıcaktı dostluk ateşi

(ALTIN ÇAĞDAN SONRA Kİ İNSANLIK)

Vardı onlar arasında üstün bilgili bir kişi (Pythagoras)

En büyük fikir hazinesine sahip olan

Her türlü bilgece işlerden en çok anlayan

Uzanınca yukarı zekasının bütün gücüyle

Kolayca görüyordu bütün var-olanların her birini

İnsanların onuncu ve yirminci göbeğine kadar

Ölümlülerden birinin hatırı için, ey ölümsüz Muse

Çabalamalarımızı aklından geçiriyorsan

Yardım et şimdi yine, ey Kalliope, yalvarana

Bahtlı tanrılar üzerine doğruyu açıklayana

Ne mutlu tanrıca düşüncelerden bir servet edinene

Zavallıdır karanlık kuruntuları olan tanrılar üzerine

Olamaz, yaklaştırmak, gözle erişilir kılmak

Yahut ellerimizle tutmak -budur geçidi

İnanışı insan yüreğine sokan en büyük anayolun


Donatılmış değildir tanrının uzuvları insan başıyla

Uzanmaz sırtından ayrılıp iki dal

Ne ayaklar, ne hızlı dizler, ne kıllı yerler

Sadece kutlu ve anlatılmaz zeka vardır

Hızlı düşünceleriyle bütün kozmosu dolaşır

(HAVYANLARIN ÖLDÜRÜLMESİ VE YENMESİ)

Herkese buyurulan şey, hükmü her yanı kaplayan aitherde

Son vermeyecek misiniz bu iğrenç öldürüşe?

Görmüyor musunuz birbirinizi yuttuğunuzu düşüncesizlikle?

Kılık değiştirmiş oğlunu yakalayarak babası

Kesiyor dualarla, koca budala. Şaşkınlık içindeler

Kurban edecek kişiler yalvaranı. Buysa işitmiyor sızlanmaları

Kesip hazırlıyor iğrenç bir yemek evinde

Böylece yakalayarak oğul babayı, çocuklar anayı

Canlarını alıp yutuyorlar akrabalarının etlerini

Vah bana, öldürmedi beni acımaz gün

Dolaştırmadan önce lafını ağzımda bu uğursuz yemeğin

Kötülüklerle yolunuzu şaşırdığınızdan, hiçbir zaman

Yüreğinizi kurtaramayacaksınız uğursuz acılardan

Perhizli kalmak günaha öğüdüm bu siz zavallılara

You might also like