Abbasiler Donemi Siyasi Tarihi

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 29

ABBASİLER DÖNEMİ SİYASİ TARİHİ

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 1
Abbasî Hanedanı
• Abbasî Devletini kuranlar, Hz. Abbas’ın (ö. 32/653) oğlu Abdullah’ın soyundan gelmektedirler. Hz. Abbas,
geç dönemde Müslüman olduğu için sonraki dönemlerde Abbasîler zamanında yazılan bazı kitaplarda rolünü
büyütmeye yönelik rivayetler nakledilmesine rağmen, Müslümanlara geç katıldığı için ilk dönem İslâm
toplumunda belirleyici bir rolü olduğunu söylemek doğru olmaz.

• Hz. Peygamber döneminde belirleyici bir pozisyonu olmayan Hz. Abbas’ın takip eden dönemde de etkili
olduğunu söylemek zordur. Hz. Osman döneminde vefat etmiştir. Oğlu Abdullah b. Abbas’ın (ö. 68/687-88),
yaşadığı dönemin önemli âlimlerinden biri olmakla birlikte siyasî arenada etkin bir role sahip olmadığı açıktır.
Bu dönemde Hâşimoğulları içinde siyasî temsil Ali ve evladının elindeydi. Bazı gelişmeler onları öne
çıkarmıştı. Abdullah b. Abbas, Hz. Ali döneminde başlarda onunla birlikte hareket ederken, halifeliğinin
sonuna doğru aralarında ihtilaf ortaya çıktığı, bu sırada Basra valisi olan Abdullah b. Abbas’ın beytülmaldeki
malların bir kısmının kendilerinin hakkı olduğunu söyleyerek onları alıp Hicaz’a gittiği görülmektedir. Ayrıca
Hz. Ali’nden sonra Kûfeliler tarafından seçilen Hz. Hasan’ın ordusunun komutanlığını yapan Hz. Abbas’ın
diğer oğlu Ubeydullah, Hz. Hasan’dan önce Muâviye ile anlaşarak onun tarafına geçmek suretiyle Hz.
Hasan’ın hareket alanını oldukça daraltmıştır.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 2
• Alioğullarına destek hususunda oldukça mesafeli duran Abbasoğullarının aynı zamanda Emevîlerle
de iyi ilişkiler kurduklarını söylemek yanlış olmaz. Emevîler döneminde Alioğullarının
faaliyetlerine destek olmadıklarını söylemek gerekir. Ne Kerbelâ’da, ne de başka hadiselerde
inisiyatif üstlendiklerini görmüyoruz. Buna rağmen iyi bir zamanlamayla, Alioğulları ve diğer
muhaliflerin oluşturduğu muhalefeti kullanarak iktidara gelmeyi başarmışlardır.

• Abbasoğulları, iktidara geldikten sonra kendilerini Hz. Peygamber’in ehl-i beyti ve varisleri olarak
lanse ettikleri gibi kısa sürede Alioğullarıyla karşı karşıya gelmişlerdir. Çok geçmeden iktidarda
olanın amca çocukları olmasının Alioğulları açısından fazla bir şey değiştirmediği görülecektir.
Öyle ki Kerbelâ ile kıyaslanabilecek hadiseler yaşanmıştır. Bununla birlikte Abbasoğullarının
iktidar döneminin tamamını aynı siyasî çizgide devam etmiş olan bir dönem olarak tasvir etmek
doğru olmaz. Bazı dönemlerde Alioğullarına yönelik çok sert bir politika izlenirken, bazı
dönemlerde barış ortamı oluşturma çabası ortaya konmuştur.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 3
Abbasî Hareketi ve Devletin Kuruluşu

• Abbasî hareketi, Hz. Abbas’ın soyundan gelen Muhammed b. Ali tarafından başlatılan bir
muhalefet hareketidir. Başarıya ulaşması için onlarca yıl gizli çalışmalar yürütülmüştür. Hareketin
temelinde Ümeyyeoğulları devletini kuran hanedan ile akrabaları olan Hâşimoğullarının rekabeti
varsa da Abbasî muhalefetinin arkasındaki muhalefet yelpazesi oldukça geniştir. Emevî iktidarıyla
sorun yaşayan, haklarının verilmediğine inanan, kabile çatışmaları sebebiyle muhalif duruma düşen
Arapların dışında, iktidar tarafından mağdur edildiğini düşünen mevalinin de önemli desteğinin
olduğu birçok muhalif unsur, kendisini bu şemsiye hareketin altında ifade etmiştir. Nitekim kendini
Ehl-i Beyt taraftarı olarak ifade eden, geniş bir kitle, Abbasî hareketi içinde yer almıştır. Ancak bu
kitlenin bağlılıklarını Abbasoğulları üzerinden değil, Alioğulları üzerinden ifade ettiklerini
söylemek mümkündür. Bundan dolayıdır ki Abbasoğulları hareketi, geniş bir yelpazeye dağılmış
olan muhalifleri toparlayacak sloganlarla onları etraflarında toplamışlardır.
• Abbasoğulları halifelikle ilgili haklarını Muhammed b. el-Hanefiyye’nin oğlu Ebû Hâşim’in
Şam’dan Medine’ye giderken Humeyme’ye uğrayarak imamet konusunda Muhammed b. Ali b.
Abdullah b. Abbas’ı yetkilendirdiği söylenir. Bu iddianın Abbasîlerin meşruiyet dayanağı
oluşturmaları amacına hizmet etmek üzere ortaya atıldığı söylenebilir.
• Humeyme, özellikle Muhammed b. Ali döneminde yoğun bir gizli davet süreciyle muhaliflerin
merkezi olmaya başladı.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 4
• Abbasi muhalefet hareketi Emevîlerin son halifesi Mervan b. Muhammed’i epey meşgul etmiş ve
nihayet ölümüyle son bulan bir iç savaşla sonuçlanmıştır. Mervan sorunun farkına vardığı zaman iş işten
geçmişti. Hareketin farkına varıldığında başında İbrahim b. Muhammed vardı. Devlet güçleri hemen
harekete geçerek Humeyme’de bulunan İmam İbrahim’i tutukladılar. İbrahim, buradan devletin başkenti
Harran’a götürüldü ve burada hapishanede öldü ya da öldürüldü. İmam İbrahim’in yakalanmadan önce
kardeşi Ebü’l- Abbas’ı yerine bırakma fırsatı bulduğu nakledilir.

• Abbasî Devletinin kuruluş sürecinde hareketin içinde etkin olanlardan biri Horasan bölgesinin önemli
isimlerinden biri olan Ebü Müslim el-Horasani’dir. Ebû Müslim’in bundan önceki hayatı hakkında
bilinenler çelişkilidir. Etnik kökeni hakkında farklı görüşler mevcut olup Arap olmadığı ve İran menşeli
bir kökenden geldiği söylenebilir.

• Bir diğer önemli isim de Irak bölgesinde etkin olan Ebû Seleme el-Hallal’dır. Bu zatın aynı zamanda
Ehl-i Beyt liderleriyle ilişkisi olduğu, Abbasoğulları ailesinden değil, Alioğulları ailesinden birisine biat
etmek için bazı gizli faaliyetlerin içinde olduğu söylenir.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 5
• Ebü’l-Abbas ve kardeşleri Irak’a gittiler. Ebü’l-Abbas, Kûfe’de Ebû Müslim el- Horasani’nin
desteğiyle biat aldı. Ancak devletin fiilen rakipsiz olması, Mervan b. Muhammed’in
öldürülmesinden sonra mümkün olmuştur.

• Mervan b. Muhammed ile Abbasî ordusunun komutanı Abdullah b. Ali arasında meydana gelen
Zap savaşında Mervan yenilmiş; savaş alanından kaçıp Mısır’da yakalanıp öldürülmüştür
(132/750).

• Abbasîler dönemi, siyasî nüfuzu ve hâkimiyet alanları zamanla değişmekle birlikte V asırdan fazla
sürmüştür. Ancak Abbasîlerin bütün dönemlerinde ailenin siyasî otoritesi aynı şekilde devam
etmemiş; birinci dönemden sonra siyasî nüfuz başka güçlerin eline geçmiştir. Devletin başında
Abbasoğulları ailesinden bir yönetici bulunmuşsa da, halife siyasetin belirleyici aktörü olmaktan
çıkmıştır.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 6
Abbasîlerin Birinci Dönemi
• Abbasîlerin yaklaşık bir asır süren ilk döneminde halifeler, devlet yönetiminde daha etkin ve söz
sahibiydiler. Ancak Abbasî halifelerinin gücü, onları iktidara getiren unsurların kendi aralarında ve
halifelere karşı aleyhte bir nüfuz mücadelesine dönüşmüş ve halifelerin siyasi itibarı yok olmaya
başlamıştır.
• Ebü’l-Abbas es-Seffâh
• Abbasîlerin ilk halifesi es-Seffâh’a (iktidarı: 132-136/749-754) Kûfe’de biat edildi. Mervan’ın
mağlubiyetinden sonra iktidarlarını güçlendirmek için çalışmalara başlayan Abbasîler kendilerine
karşı tekrar toparlanabilecekleri korkusuyla Ümeyyeoğulları ailesine karşı tam bir kıyıma
girişmişlerdir. Bu meselede Seffâh’ın komutanlarından ve Suriye valisi amcası Abdullah b. Ali, bir
diğer amcası Hicaz valisi Davud b. Ali önemli rol üstlendiler. Diğer şehirlerde bulunan
Ümeyyeoğullarına mensup olan, hatta fiilen siyasetin içinde bulunmayanlar bile bu kıyımdan
nasiplerini aldılar. Daha önce Ümeyyeoğullarının zulmüne maruz kaldıkları için muhalif olan
insanlar, maruz kaldıkları haksızlıklara benzer bir tutum içine düştüler.
• Ümeyyeoğullarından Halife Hişam b. Abdülmelik’in torunu Abdurrahman b. Muaviye Endülüs’e
kaçarak canını kurtardı ve buradaki kabileleri Abbasîlere karşı organize ederek burada Endülüs
Emevîleri hanedanını kurdu.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 7
• Emevîlere karşı girişilen bu kıyımda aileden olan halifelerin mezarları açılarak cesetlerine ya da
cesetlerin kalıntılarına yönelik olumsuz davranışlar ortaya konulmuştur.

• Seffâh’ın birkaç yıl devam eden hilafetinde, hâkimiyetin pekiştirilmesi, muhaliflerin ortadan
kaldırılması ve istikrarın sağlanmasına yönelik bir çalışma yürütülmüştür.

• Seffâh vefatından önce kardeşi Ebû Cafer Mansûr’u birinci veliaht, yeğeni İsa b.Musa’yı da ikinci
veliaht olarak tayin etmişti.

• Mansûr

• Abbasî Devletinin ilk halifesi es-Seffâh’tan sonra iktidara kardeşi Ebû Cafer Mansûr (iktidarı: 136-
158/754-775) geldi. Mansûr Abbasî halifeliğinin kök salmasını ve güçlenmesini sağlayan gerçek
kurucusu sayılır. Seffâh’ın hilafet döneminde de etkin olan Mansûr halife olduktan sonra hem
hanedan içinden hem de hanedan dışından bazı muhaliflerle mücadele etti.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 8
a. Abdullah b. Ali İsyanı

• İlk önemli muhaliflerden biri amcası Suriye bölgesi valisi Abdullah b. Ali idi. Abdullah b. Ali
devletin kuruluş sürecinde aktif rol oynamış; Zap savaşında Mervan b. Muhammed’i yenmiş
önemli bir komutandı. Seffâh’tan sonra halife olmayı umuyordu. Ancak beklediği olmayınca
yeğeni yeni halife Mansûr’a karşı çıktı. Mansûr, amcası Abdullah b. Ali tehlikesini bertaraf etmek
amacıyla bir başka tehlike olarak gördüğü Ebû Müslim’i göreve davet etti. Ebû Müslim bu sırada
Horasan bölgesinde çok güçlenmişti. Halife’nin emrini alan Ebû Müslim, ordusuyla Suriye
bölgesine geçti. Abdullah b. Ali ile aralarında meydana gelen savaşta Abdullah yenilerek esir
edildi. Ebû Müslim Suriye bölgesine hâkim oldu. Yakalanan Abdullah b. Ali Mansûr’a gönderildi.
Önce hapsedilen Abdullah, bir süre sonra hapiste öldürüldü (ö. 147/764).

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 9
b. Ebû Müslim’in Öldürülmesi

• Mansûr, bundan sonra tehlike olarak gördüğü Ebû Müslim’i Horasan bölgesinden uzaklaştırmak
amacıyla Suriye valiliğine tayin etti. Ancak Ebû Müslim, Suriye’ye bir yardımcı bırakarak
Horasan’a gitmek istedi. Mansûr, onu merkeze davet etti. Ebû Müslim davetin iyi niyetle
yapılmadığını düşünerek gitmek istemedi. Ancak Mansûr gönderdiği aracılar vasıtasıyla kendisini
ikna ederek yanına gelmesini sağladı. Saraya küçük bir askeri birlikle birlikte giden Ebû Müslim,
askerlerini dışarıda bırakarak içeriye girdi. İçeride Mansûr tarafından görevlendirilen adamları
tarafından öldürüldü (ö. 137/755).

• Ebû Müslim’in öldürülmesi, onu seven taraftarlarını devlete karşı muhalif bir konuma sürükledi.
Bunların Ebû Müslim hakkındaki kanaatleri zamanla din haline gelerek farklı bir boyuta taşındı ve
yıllarca devleti meşgul eden isyanların sebebi oldu. İsyancılar, Ebû Müslim’in ölmediği, yeryüzüne
dönerek dünyaya hâkim olacağı inancıyla devletle mücadele ettiler.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 10
c. Ehl-i Beytle İlişkiler

• Mansûr dönemine Ehl-i Beyt mensuplarıyla Mansûr arasında da bazı sorunlar yaşandı. Bir yandan
Mansûr onları kendi siyasi geleceği için tehlike olarak görürken, öte yandan Ehl-i Beyt
mensupların bazıları da hilafet haklarının gasp edilerek haksızlığa uğradıklarını düşünüyorlardı.

• Ehl-i Beyt ileri gelenlerinden bazılarının görüşleri Mansûr’u rahatsız ettiği için, ciddi bir destek
oluşturmadan isyan etmeleri için bilinçli bir şekilde onun tarafından sıkıştırıldıkları söylenir.

• Ehl-i Beyt mensuplarından Muhammed Nefzüzzekiyye (ö. 145/762) ve kardeşi İbrahim (ö.
145/763), bu dönemde ayaklanmış ve ikisi de öldürülmüştür. Mansûr, Ehl-i Beyt mensuplarının ve
taraftarlarının muhalefetinden çekindiği için Ehl-i Beyt mensuplarına yönelik bazı tutuklamalar da
yapmıştır. Muhammed’in babası Abdullah bunlardandır. Tutuklanan Abdullah Hâşimiyye’de
hapiste hayatını kaybetmiştir.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 11
d. Bağdat’ın Kurulması

• Mansûr döneminin önemli icraatlarından biri Bağdat şehrini kuruluşudur (145- 149/762-766).
Mansûr’un yeni bir merkeze ihtiyaç duymasının sebebi, Irak’ta merkez olarak kullanılan Kûfe ve
civarındaki yerleşim yerlerinde Ehl-i Beyt taraftarlarının fazla olmasıydı.
• Abbasî Devleti ilk ilan edildiğinde Kûfe merkez olarak kullanıldı. Kısa süre sonra Kûfe
yakınlarında Hâşimiyye adıyla yeni bir kent kuruldu. Ancak Mansûr burasının da emniyetli
olmadığını düşünüyordu. Yaklaşık 100.000 kişinin çalışmasıyla kurulan şehir yuvarlak planlı
olarak inşa edildi (m. 762-766). Bu sebeple şehrin isimlerinden biri de el- Medinetü’l-
Müdevvera’dır (dairevî şehir, yuvarlak planlı şehir).
• Bağdat, şehir plancılığı için önemli bir örnektir. Şehir, merkezinin her taraftan eşit uzaklıkta olması
ve kolayca kontrol edilip korunması için daire şeklinde planlanmıştır.
• Mansûr’un şehri kurdurduğu yerde Sasani döneminden kalma Bağdat isminde harap bir köy vardı.
Mansûr, şehre Kur’ân-ı Kerim’de geçen olarak Medinetü’s-Selam adını verdi. Resmi
yazışmalarda bu isim kullanıldıysa da halk Bağdat adını kullandı. Dicle’nin kenarına kurulan şehir,
kısa sürede büyük ilgi gördü. Dairevî planı, şehrin merkezine her taraftan kolayca ulaşılmasını
sağlıyordu. Ancak şehrin büyümesiyle birlikte şehir merkezinin planlı yapısı korunamamış, bir süre
sonra şehir, Dicle’nin öbür yakasına da uzanmıştır. Burası İslam dünyasında asırlarca ilmin
merkezi olarak önemli bir konuma sahip olmuştur.
• Mansûr, uzun hilafet yıllarında devlette nüfuzunu arttırdı ve halefi olan oğlu Mehdi’ye maddî
açıdan güçlü bir devlet bıraktı.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 12
Mehdi
• Mansûr’un vefatından sonra yerine oğlu Muhammed el-Mehdi geldi (iktidarı: 158- 169/775-785).
Mehdi, babası döneminde Ehl-i Beyt mensuplarıyla ortaya çıkan olaylar sebebiyle gerilen iki aile
arasındaki ilişkileri düzeltmeye çalıştı. Bu amaçla hapiste olan muhalifleri serbest bırakarak olumlu
bir adım attı. Bu faaliyetleri, iktidar yıllarını rahat geçirmesini sağladı. Ancak Horasan bölgesinde
Ebû Müslim’in öldürülmesinin beslediği bazı muhalif gruplar, özellikle de eski İran inançlarından
beslenerek bu dönemde faaliyetlerini arttırdılar.
• Mehdi, zındıklarla mücadeleye önem verdi. Zındık olarak bilinen birçok kimseyi sorgulayarak
cezalandırdı. Çeşitli şekillerde zındıklıkla suçlananları hapse attı veya ortadan kaldırdı, bazılarını
da tövbe ettikleri için affetti. Zındıkların faaliyetlerine engel olmak ve isyanları bastırmak amacıyla
Dîvânü’z-Zenâdıka’yı kurdu.
• Mehdi döneminde, Horasan bölgesinde Mukanna [maskeli, peçeli] (ö. 161/778 [?]) adlı kişi isyan
etmiştir. Gözü sebebiyle yüzünü altından bir maske ile örttüğü için bu ismi almıştır. Tenâsüh
inancına sahip olup ulûhiyyet iddia eden Mukanna Horasan bölgesinde çok sayıda taraftar buldu ve
159 (776) yılında ayaklandı. Mehdî-Billâh’ın Mukanna üzerine gönderdiği kumandanlar başarılı
olamadılar. Mukanna‘ isyanı ancak 161’de (778) Horasan Valisi Muâz b. Müslim tarafından
bastırılabildi.
• Mehdi vefatından önce iki oğlu Hadi ve Harun’u veliaht olarak atamıştı. Vefatından sonra bu atama
çerçevesinde Hadi halife oldu.
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 13
Hadi

• Mehdi’nin vefatından sonra onun yerine veliahdı olan oğlu Musa el-Hadi hilafete geldi (iktidarı:
169-170/785-786). Hadi’nin iktidar dönemi kısa sürdü. Bu dönemde Mehdi döneminde başlamış
olan zındıklarla mücadele devam etti.

• Hadi döneminde meydana gelen önemli gelişmelerden biri Hüseyin b. Ali b. el- Hasan’ın isyanının
Fah’ta kanlı bir şekilde bastırılması oldu. Burada meydana gelen çatışmalarda iki kişi dışında
Hüseyin b. Ali ve adamlarının hepsi öldürüldü.

• Hadi babasının ikinci veliahdı olan kardeşi Harun’un yerine kendi oğlu Cafer’i veliaht yapmak
istedi; ancak hastalığı sebebiyle vefat etmesi üzerine bu düşüncesini gerçekleştiremedi.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 14
Harun Reşid

• Hadi’den sonra babasının ataması çerçevesinde kardeşi Harun Reşid halife oldu (iktidarı: 170-
193/786-808). Abbasî Devletinin en güçlü halifelerinden biri olan Harun Reşid 23 yıl devam eden
döneminde devlet parlak bir dönem geçirdi. Bununla birlikte bu dönemde devletin birliğini sarsan
bazı önemli gelişmeler de meydana geldi.
• Harun Reşid dönemindeki önemli gelişmelerden biri, devlet yönetiminde güçlü bir nüfuza sahip
olan Bermekiler ailesini cezalandırması olmuştur. Kökenleri İranlı Mecusi bir aile olup Müslüman
olan Bermekiler, Abbasî Devleti’nin kuruluş döneminden itibaren devlet hizmetinde
bulunmuşlardı. Yahya b. Halid el-Bermeki Mehdi tarafından oğlu Harun’un yetiştirilmesi amacıyla
görevlendirilmişti. Harun, kendisini yetiştiren Yahya’ya büyük saygı duyardı. Bu sebeple devlet
yönetiminde çok güçlenmişlerdi. Yahya, devlet yönetiminde çok güçlenmişti. Yönetimin
kendisinden sorulduğu Tefviz Veziri olmuştu. İki oğlu Fazl ve Cafer de vezir olmuşlardı.
• Bermekilerin cezalandırılmalarının sebebi, ailenin devlet yönetiminde çok güçlenmeleri ve bunun
Harun Reşid’i rahatsız etmeye başlamasıdır.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 15
• Harun Reşid’in cezalandırdığı Bermekilerden Yahya b. Halid hapis cezasına çarptırıldı. Çocukları Cafer
ve Fazl ise idam cezasıyla cezalandırıldı.

• İdrisiler devletinin temeli Harun Reşid döneminde atılmıştır. Fah savaşından kurtulan iki kişiden biri
olan İdris, Mağrib bölgesine gitti. Harun Reşid’in onu zehirleterek öldürmesinden sonra eşinin (veya
cariyesinin) doğurduğu erkek çocuğa İdris adı verildi. Devletin kurucusu bu İdris’tir. İki asır kadar
Mağrib bölgesinde varlığı devam etmiştir (m. 789-985).

• Harun Reşid döneminde Kuzey Afrika’daki önemli gelişmelerden biri de İbrahim b. Ağleb tarafından
kurulan Ağlebiler devletidir. Bu devlet Harun Reşid’in Kuzey Afrika’ya komutan olarak gönderdiği
İbrahim tarafından kurulmuş ve bir asırdan fazla bir zaman bölgede faaliyetlerine devam etmiştir (m.
800-909).

• Harun Reşid yerine üç oğlunu veliaht tayin etmişti. Bunlar sırasıyla Emin, Me’mun ve Mu’temin idi.
Harun’un vefatı üzerine yerine, Mansûr’un torunu Zübeyde’den olma oğlu Emin geçti.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 16
Emin

• Emin (iktidarı: 193-198/808-813) halife olduktan sonra etrafındaki bürokratların da desteğiyle


kardeşlerini veliahtlıktan uzaklaştırarak oğlu Musa’yı veliaht tayin etti. Emin’in bu kararına o
sırada Rey’de görevli olan Me’mun karşı çıktı. Me’mun ile aralarında uzlaşma olmayınca Me’mun
ordusunu Bağdat’a gönderdi. İki taraf arasında meydana gelen savaşta Emin’in ordusu yenildi.
Emin kaçmak isterken yakalanarak öldürüldü (198/813). Emin, bürokrat seçiminde daha çok Arap
unsura, onun rakibi olan kardeşi Me’mun ise İranlı unsura dayanmıştı. Böylece Me’mun, Emin’in
öldürülmesinin ardından halife oldu.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 17
Me’mun

• Harun Reşid’in bir cariyeden doğan oğlu olan Me’mun (iktidarı: 198-218/813-832), devleti bir
süre bulunduğu Rey’den yönetti. Me’mun başarısı, bir anlamda mevalinin Arap unsura karşı
başarısını da ifade ediyordu. Me’mun dönemi, birçok önemli gelişmenin yaşandığı bir dönem
olarak dikkat çekmektedir.
• Me’mun halife olduktan bir süre sonra Abbasoğulları ile Alioğulları arasındaki gerginliği sona
erdirmek amacıyla önemli bir karara imza etti. Ali evladından -Şîa’nın sekizinci imam olarak kabul
ettiği- Ali er-Rıza’yı veliaht tayin etti. Onu kızıyla evlendirdi ve Abbasoğullarının kullandığı resmi
renk olan siyah rengi bırakıp Alioğullarının rengi olan yeşil rengi kullanmaya başladı. Ancak bu
tayin başta aile bireyleri olmak üzere tepki çekti. Hatta Bağdat’ta isyan çıktı. İsyanı bastırmak için
Bağdat’a gitmek üzere yola çıktı. Tus yakınlarında -bugün İran’ın Meşhed şehri- Ali er-Rıza
öldürüldü. Onun ölümüyle ilgili olarak kaynaklarda farklı bilgiler yer almaktadır.
• Ali er-Rıza’nın vefatından sonra idareye tekrar hâkim olan Me’mun, tekrar eski siyah renge döndü.
Bir daha da Alioğullarından veliaht görevlendirmesi yapmadı. Onun bu tavrı, bazı tarihçiler
tarafından ilk icraatında samimi olmadığı yönünde eleştirilmesine sebep olmuştur.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 18
• Me’mun döneminde Mutezile mezhebi devletin resmi mezhebi oldu. Mutezile’den olan âlimler
büyük bir teveccüh gördüler. Devlet nezdinde nüfuzlarının artmasıyla birlikte kendilerine muhalif
olanlara baskılar yapmaya başladılar Me’mun ve halefi olan iki halife döneminde devam eden bu
baskılara İslam tarihinde Mihne dönemi denmektedir. Mihne döneminde birçok âlim, Mutezile’nin
-Kur’ân’ın mahlûk olması gibi- görüşlerini kabul etmedikleri için ciddi baskılara maruz kalarak
hapse atılmış ve bir kısmı da hapislerde vefat etmiştir.
• Me’mun döneminin önemli icraatlarından biri, bu dönemde çeviri faaliyetlerine hız vermesi ve
Beytülhikme’yi aktif hale getirmesidir. Felsefeye ve ilme özel ilgi duyan Me’mun, felsefe,
maematik ve tıp gibi alanlarda telif edilmiş birçok kitabı getirterek Arapçaya çevirttirmiştir.
• Me’mun döneminde devleti meşgul eden gelişmelerden biri, Babek el-Hürremi isyanıdır. Bu isyan
devleti uzun süre meşgul etmiştir. Üzerine birçok komutan gönderilen Babek nihayet Me’mun
döneminden sonra yakalanarak Samerra’da öldürüldü (ö. 223/838).
• Me’mun döneminde bazı yerel hanedanlar ortaya çıktı. Bu manada Abbasî Devletinden ilk
kopmalar Harun Reşid döneminde başlamıştı. Me’mun dönemindeki kopmalardan biri, Yemen ve
Tihame bölgesindeki isyanları bastırmak üzere gönderilen Muhammed b. İbrahim ez-Ziyâdî
tarafından kurulan Ziyâdiyye Devleti’dir. Ziyâdiler, uzun süre bölgede hükümranlıklarını devam
ettirmişlerdir (m. 818-1017).

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 19
• Bu dönemde kurulan hanedanlardan birisi de Tâhirîler devletidir. İran kökenli bir hanedan olan
Tâhirîlerin nispet edildiği kişi Tahir b. Hüseyin olup Me’mun tarafından Horasan valiliğine atandı.
Tahir b. Hüseyin ve soyundan gelenler bir süre bölgeyi idare ettiler (m. 821-873).
• Me’mun vefat etmeden hastalığı sırasında kardeşi Ebû İshak Muhammed Muʻtasım’ı veliaht olarak
tayin etti.
• Muʻtasım
Annesi cariye olan Muʻtasım dönemi (iktidarı: 218-227/833-843), Türklerin devlet içindeki
nüfuzlarının arttığı bir dönem olarak temayüz etmiştir. Muʻtasım, Me’mun döneminde Mısır valiliği
sırasında Türklerden oluşan bir hassa ordusu oluşturmuştu. Zamanla ordu içindeki Türklerin
sayısında artış meydana geldi.
Muʻtasım halife olduktan bir süre sonra Bağdat’ın yaklaşık 100 km kuzeyinde Samerra şehrini inşa
ederek ordusunu da buraya almış, devleti buradan yönetmeye başlamıştır. Şehir, 221-279 (836-892)
yılları arasında başkent olarak kullanılmıştır

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 20
Vâsık

• Güçlü Halifeler döneminin son halifesi olan Vasık (iktidarı: 229-232/842-847) babası
Muʻtasım’dan sonra tahta çıktı. Vasık, bilimsel çalışmaları teşvik etti. Kendisi de halefi olan iki
halife gibi Mutezile mezhebine mensuptu.

• Vasık yerine kimseyi veliaht bırakmadan vefat etti. Bunun üzerine bürokratların yaptıkları
görüşmeler neticesinde kardeşi Cafer el-Mütevekkil b. Muʻtasım’a biat edildi.

• Nüfuzlu Komutanlar Dönemi

• Abbasî halifesinin ilk asrından sonra devlet üzerinde nufüz sahibi bazı komutanların devlet
yönetiminde doğrudan müdahale etmeye başladığı görülmektedir. Zaten Vasık’tan sonra seçilen
halife bizzat komutanlar tarafından seçilen Mütevekkil idi. Mütevekkil, Muʻtasım döneminde
güçlenmeye başlayan Türk komutanlarından Vasîf’in isteği doğrultusunda hilafete getirilmişti.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 21
1. Mütevekkil

• Mütevekkil döneminde (iktidarı: 232-247/847-861), Me’mun döneminden beri devam etmekte


olan Mutezile’nin devlet üzerindeki nüfuzuna son verildi. Bu çerçevede devlet bürokrasisinde
güçlü olan Mutezilîler görevlerinden uzaklaştırıldılar. Görevinden uzaklaştırılan Vezir Muhammed
b. Abdülmelik ez-Zeyyât işkencelere maruz kalarak hayatını kaybetti. Bir diğer önemli bürokrat
olan Baş Kadı Ahmed b. Ebi’d-Duâd da görevinden uzaklaştırılanlar arasındaydı. Onun yerine
Yahya b. Eksem getirildi. Daha önce tutuklanan Ehl-i Sünnet âlimleri serbest bırakıldı.
• Mütevekkil döneminde Alioğullarına da ciddi baskılar yapıldı. Bu amaçla Hz. Hüseyin’in
Kerbela’daki mezarının ve etrafındaki evlerin yıkılarak arazinin tarla haline getirilmesini emretti
(236/850). Alioğulları taraftarlarına ciddi baskılar yapıldı. Bazılarının mallarına el koymuş;
bazılarını da öldürtmüştür. Mütevekkil döneminde Şiîlerin 10. İmamı Ali el-Hâdî Samerra’da göz
hapsinde tutulmuştur.
• Mütevekkil, Türk komutanların desteğiyle hilafete gelmiş olmasına rağmen bir süre sonra onların
nüfuz alanından kurtulmak için bazı girişimlerde bulundu. Türk komutanlardan Inâk et-Türkî’nin
234 (849) yılında hacca gitmek üzere izin istemesini fırsat bilerek, onun yerine ordudaki rakibi
Vasîf’i göreve getirdi. Hac dönüşünde Inâk’ın tutuklanıp öldürülmesini emretti (235/849).

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 22
• Mütevekkil’in bir diğer icraatı ise Türk askerlerinin güçlü olduğu Samerra’dan ayrılarak Dımaşk’a
gitmesidir. Ancak Türk komutanlar planını bozmak için ona baskıyapmaya başladılar. Mütevekkil,
komutanların baskılarına iki ay dayanabildi. Irak’a döndüğünde eski başkent Samerra yerine el-
Caferiyye’de ikamet etmeye başladı.
• Yönetimi sırasında birçok isyanla da mücadele etmek zorunda kalan Mütevekkil, nihayet Türk
komutanlar tarafından oğlu Muntasır ile işbirliği yapılarak öldürülmüştür. Muntasır’ın askerlerle birlikte
hareket etmesinin sebebi, Mütevekkil’in ilk önce üç oğlu Muntasır, Muʻtez ve Müeyyed’i sırasıyla
veliaht tayin etmesi, ancak daha sonra ikinci sıradaki oğlunu birinci sıraya alması oldu. Mütevekkil ile
birlikte öldürülen yardımcısı Feth b. Hakan hakkında ise onun katili olduğu için idam edildiği şayiası
yayıldı.
• 2. Muntasır Billah

• Mütevekkil’in öldürülmesinde dahli olan oğlu Muntasır’ın dönemi (iktidarı: 247- 248/861-862)
istikrarsızlığı daha da derinleştirdi. Kendileriyle işbirliği yaparak iktidara geldiği Türk komutanlarına
karşı bazı icraatların içine girdi. Güçlü komutanlardan Vasîf’i Bizans devletine karşı sefere göndererek
merkezden uzaklaştırdı. Ancak bu icraatı diğer komutanların yönetim üzerindeki nüfuzunu azaltmadı.
Aksine halifenin kendileri açısından uygun görmedikleri veliahtları Muʻtez ve Müeyyed’i görevden
uzaklaştırdılar.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 23
• Ehl-i Beyt taraftarlarına karşı müsamahakâr olan Mustansır’ın iktidar dönemi kısa sürdü.
Ölümünün zehirletilmek suretiyle meydana geldiği, ya da hastalanarak öldüğüne dair rivayetler
mevcuttur.
• 3. Müstaʻîn Billah
• Mustansır’ın vefatından sonra Türk komutanlar bir araya gelerek Müstaʻîn’i (iktidarı: 248-252/862-
866) halife seçtiler. Müstaʻîn, Halife Muʻtasım’ın torunudur. Muntasır’ın ölümünden sonra
komutanlar tarafından hilafete getirilmiştir. Mütevekkil’in çocuklarından birisinin hilafete
getirilmemesi yönünde anlaşan komutanlar, kendilerinden intikam alınabileceğini düşünerek böyle
bir karar vermişlerdi.
• Türk komutanların halifeler üzerindeki nüfuzuna karşı çıkan bazı isanlar bu dönemde ayaklandılar.
İsyanların tehlikeli bir noktaya gelmesi üzerine Türk komutanlar, isyanları kanlı bir şekilde
bastırdılar. Zaman zaman komutanlar arasında da ciddi mücadeleler meydana geliyordu. Bu
dönemde etkili olan komutanlardan biri olan Vezir Otamış ve kâtibi, diğer Türk komutanları
tarafından öldürüldü (249/863). Ancak halife, olaylara müdahil olamıyordu. Halife, komutanlar
arasında meydana gelen nüfuz mücadelesi sırasında önce hapsedilen, sonra da öldürülen Bâgir et-
Türkî’nin askerlerinin ayaklanması üzerine Bâgir’in rakipleri olan Vasîf ve Boğa es-Sağîr ile
birlikte Samerra’dan Bağdat’a kaçtı. Böylece Bağdat tekrar hilafet merkezi oldu. Samerra’da kalan
Türk komutanlar Müstaʻîn’i kendisine itaat edeceklerini söyleyerek Samerra’ya davet ettiler.
Müstaʻîn’in bu öneriyi reddetmesi üzerine hapiste bulunan Muʻtez’i serbest bırakarak ona biat
ettiler.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 24
• Bir süre sora iki halife arasındaki mücadele sırasında Muʻtez kardeşi Ebû Ahmed’i Bağdat’ı muhasara
etmek üzere görevlendirdi (251/865). Komutanlar, çıkarlarını gözeterek iki halife arasında
bölünmüşlerdi. Bir yıl kadar devam eden bu mücadele, Muʻtez lehine sonuçlandı. Uzun süren kuşatma
sırasında halk ve askerler yavaş yavaş Muʻtez tarafına geçince Müstaʻîn hilafafetten çekildi ve Muʻtez’e
biat edildi (252/866). Anlaşmaya göre kendisine bir miktar para ve ikta ayrılacaktı. Bağdat’tan ayrılarak
Vasıt’a giden Müstaʻîn, bir yıl geçmeden Muʻtez’in bir görevlisi tarafından öldürüldü.

• Müstaʻin döneminde hanedan için çatışmaların yoğunlaştığı ortamda bazı isyan hareketleri de meydana
gelmiştir. Özellikle Ehl-i Beyt mensuplarından bazılarının bu dönemde isyan ettiklerini görüyoruz.

• 4. Muʻtez Billah

• Mütevekkil’in oğlu Muʻtez (iktidarı: 252-255/866-869), döneminde komutanların nüfuz mücadelesi


devam etmiştir. Muʻtez’in hilafet dönemi uzun sürmedi. Askerlerin maaşlarını ödeyememesinin
akabinde halifelikten ayrılması için kendisine baskı ve hatta işkence yapılmş, daha sonra da
öldürülmüştür.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 25
5. Mühtedi Billah

• Mühtedi (iktidarı: 255-256/869-870), Halife Vâsık’ın torunu olup Muʻtez’in hal’inden sonra Bağdat’tan
getirtilerek kendisine biat edilmiştir. Türklerin nüfuzunu kırmaya yönelik faaliyetlere girişen Mühtedi de
Türk komutanlar tarafından öldürülmüştür.

• Bundan sonra Abbasî Devletinin yıkılışına kadar 23 halife iktidara gelmiş; ancak devlet, siyasî otoriteyi
ellerinde bulunduran hanedanlar eliyle yönetilmiştir. Abbasî halifelerine de dokunmayan bu yöneticiler,
halifeleri çoğu zaman kendi iktidarlarının teminatı olarak görmüşlerdir.

• Hanedan içi çatışmaların yoğunlaştığı dönemlerde artan iç isyanlar, yöneticileri uzun süre meşgul
etmişlerdir. Bir kısmı dinî özellikleri de olan bu isyanların içinde Zenci isyanları uzun yıllar devleti
meşgul etmiştir.

• Devleti meşgul eden önemli bir isyan da Karmatî isyanlarıdır. Karmatîler gulat Şîa fırkalarından biri
olup devleti uzun yıllar meşgul etmişlerdir.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 26
Emîrü’l-Ümerâlar Dönemi

• Emîrü’l-ümerâ terkibi, “başkomutan” anlamına gelmekte olup erken dönemlerden itibaren


kullanılan bir unvandır. Mu‘temid Alellah’ın (iktidar dönemi: 870-892) hilafet merkezini
Samerra’dan tekrar Bağdat’a taşımasıyla (279/892) komutanların halife üzerindeki nüfuzları azaldı.
• Halife Mu‘tazıd Billah (iktidar yılları: 892-902) ve Müktefî Billah devirlerinde (902- 908) içte ve
dışta bazı önemli başarıların kazanılması halifelerin gücünü arttırdıysa da Muktedir - Billah’ın
halife olmasıyla (295/908) durum tekrar eski haline dönmeye başladı.
• Halifelerle kumandanlar arasındaki nüfuz mücadelesinin kıyasıya devam ettiği bir ortamda zorla
halife yapılan Râdî Billah halife olduktan iki yıl sonra (324/936) Basra ve Vâsıt’ın güçlü valisi İbn
Râik’i Bağdat’a davet ederek kendisine emîrü’l-ümerâ unvanını vererek geniş yetkilerle donattı.
Başkumandanlık, Dîvânü’l-harâc, Dîvânü’d-diyâ, Dîvânü’l- meâvin’in reisliği ve berîd teşkilâtının
yönetiminin yanı sıra valilerin ve yüksek dereceli memurların, hatta vezirin tayini bile onun
yetkisindeydi. Devletin idarî, askerî ve malî işlerinin yönetimi konusunda halifeye danışmadan
karar alma ve uygulama yetkisine sahip olan Emîrü’l-ümerâ İbn Râik’in protokoldeki yeri
halifeden sonra geliyordu. Hutbelerde kendi adından sonra onun adının da zikredilmesi bizzat
halife tarafından bütün eyalet valilerine bildirilmişti.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 27
• İbn Râik’ten sonra emîrü’l-ümerâ olan Beckem et-Türkî adına h. 329 (m. 940-41) yılında basılan
dinardan, paralarda halife ile birlikte emîrü’l-ümerânın da adının yazıldığı anlaşılmaktadır. Hutbe
ve sikkenin halifelik alâmetlerinden olduğu dikkate alınınca emîrü’l- ümerânın halifenin bütün
yürütme yetkilerini devraldığı söylenebilir.
• Vezirlik, hâciblik, valilik gibi bir müessese olarak ilk defa Halife Râdî - Billâh tarafından h. 324 (
m. 936) yılında kurulan ve İbn Râik ile başlayan emîrü’l-ümerâlık müessesesi, kısa bir müddet
sonra devlet adamları arasında bir rekabet ve mücadele unsuru oldu. Kumandanlardan Beckem et-
Türkî, iki yıl sonra İbn Râik’i görevinden uzaklaştırarak kendisini bu makama tayin ettirdi (938).
Daha sonra 945 yılına kadar Tüzün bu görevde bulundu. Diğer taraftan yine siyasî sebeplerle 942
yılında Hamdânîler’den Nâsırüddevle Hasan’a da emîrü’l-ümerâlık payesi verildi. 945’te davet
üzerine karışıklıklar içindeki Bağdat’a giren Büveyhîler’den Ahmed, Halife Müstekfî - Billâh
tarafından Muizzüddevle unvanı ile emîrü’l-ümerâ tayin edildi. Ancak bu idarî bir unvan olmaktan
çok şeref unvanı niteliğini taşıyordu. Muizzüddevle de oğlu Bahtiyâr’ı veliaht tayin etmiş ve ona
da emîrü’l- ümerâ unvanını vermiştir. Bu unvanın sağladığı itibar Büveyhîler’in İran’da hüküm
süren kollarını rahatsız ettiğinden Muizzüddevle’nin ölümü üzerine Halife Mutî - Lillâh onun
Reyve Cibâl hâkimi olan kardeşi Rüknüddevle’ye de emîrü’l-ümerâ unvanını vermek zorunda
kaldı.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 28
Hanedanların Nüfuz Dönemi

• Devletin komutanların nüfuzundan kurtuluşundan sonra daha önemli bir gelişme meydana geldi.
Artık Abbasî Devleti üzerinde belirli hanedanların onlarca yıl devam eden nüfuz dönemi başladı.
Bu dönemde Büveyhoğulları ve Selçuklular gibi hanedanlar, uzun süre yönetimi ellerinde
bulundurmuşlar, halifelerin varlığı sembolik bir hale gelmiştir.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 29

You might also like