1987 4 Yaparelr

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 16

T.C.

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARI


0907 • BY 87 • 009 • ı025

iLAHIYAT FAKÜLTESi
• •

DERGISI
~IV

(PROF.DR. Ö:MER YİGİTBAŞI'NA ARMAGAN)


o

DİNİN TARİFİ MÜMKÜN MÜ ?

1
A.rş. Gör. Recep YAP AREl.ı

Din kelimesi zlihinlevde neler uyanrurmıştır? İnsanlar bu kelime ile


karşı tarafa neyi a%tarmak istemişler, gürrıümfude i:se isteme!ktedirler?
Günlüık konuşmalarmda bu kelimeyi kullananlar hep aynı şeyi mi söyleı­
mektedirler, yoksa kelime aynı olmakla heraibeT kastedilen manalar farklı
mı olmaktadır? Kısaca, din haıkkında konuşmak ve araştırma yapmak mak-
. sadıyla ilim adamları dini nasıl tarif etmişleroir?

Bu tarif işi, özelli!kle din mevzu bahds edildiğinde, araştırmacının ba-


§lill ağntan en önemli me!seledir. Bazı iLim adıam1arı, çalıişmalarının ba§lan~
gıcmda bunu ertelemekle beraber, yine de din kelimesiyle neyi anladıikıa ..
rını, istemiyerek de oLsa, dile geıtirmek zovunda ka1mışlal'dır. (Mesela,
Allpo11t, 1950; bahseden Cla:rık, 19:58, S· 20).
Yinger'm da ifade ettiğ;i: gihi <~in kon'U!sunda!ki birçok araştvrmacı­
run takıldığı :ilik engel tarif meısıe1e:si olma~taıchr» (Ying,er, 1970,1 s. 3).
D'inin tanımlanması meıs:elestne geçmeden önce, tarif i§leminin ken·
disinin ne olduğuna ilişkin bir kaç söz söylemek gerokecektir.
Tarif, genel hatlarıyla,
her hoogi: bir kelimeye, onu diiğer '}{ıeldmeler·
den, atıfta bulunduğu nesneyi de diğer nesnele:rıden ayırmak maikis:adıyla
birtakım husursiyetleır ekleme işlemi olmaktadır (Ma11tin, 19 58, s. 9). Bir
1

ba§lka dıey1şle, tadf; «bir kelimenin veya tabir:in (phııa:se) sahih anla:mım
ortaya koyan açık ve ikesin bir ibare veya süreçtir (Flew. 1984, s. 86)
Bu itibarla, bir kelimenin mana kazanıp ileıtiştm dünyasınıdaki fonk-
siyonunu yerine getireiJ:lHmesi için tarif i§leminden geçmesi zarftridir.
Bu konuda bir anlaşma olmalkla beraber, tarif i§leıminin naısıl
yapılması ge~tiği hususunda tam bir fikir ve yaklaşım birliğinin
bulunduğunu söylemek oldukça gıüçıtür. Çünkü, tarif konuısunda değişik
usftller t,aıkip edilegelmiştir. (Bkz. Barker, 19 65, ss. 198-\204; Martin, 1958,
1

ss. 9-36; Öner, 1974, 32-38).

- 403
Arş, Gör. Recep YAPAREL

Bir bdTtinıclençok farklı hadiselerin meydana getilrdiği bir dünyada


araştırma yapmak durumunda olan ilim adamı bu hadi1seleııde 111 hangi-
' '
lerinin kendi ikonusruna dahil olduğunu, hangilerinin olmadığını tespit
gayesiyle bazı kıstaslar seıç;ip, onlara göre "hareket etmek zorundadır. İşte
ihhyaıç duyulan kıstaslarm belirlenip ortaya komna:sı içi. bir anlamda <<i!:a"
rif etme» arneliyesi olmaktadır. (Yinger, 1970, s. 4) Sonuçta varılacak
olan tarif, hadiıseler deniızinde yolculuğa çıkan araştırmacının adeıta pu-
sulası olup, ona yönünü tayinde ya:rdı:mcı olacaktır. Aıksi ta!ktirıde hede-
fine ulaşması oldukça güçleşeoeikıtir. Bu durumda, <4arifler, bir dereceye
kadar ihtiyil.ri olU[), araştırma i:şiınin yÜiriitülmesıinde kullamlan vaısıtalar­
dır. Tarif1er, sımrlandırılmış bir saha dahillindeki beooerlikleııe ve bu sa-
hanın hadcindeki farklıbklara dikkat çekmek~te, böylece gerçeğin bir vee-
hesine önem ver:mektedirler.» (Yirıger, 1'970, s. 4).
Yinger'ınsözünü ettiği ·tarifteki ihtiyarilik nereden_ kaynaklanmak·
tadır? Bu sorunun cevabını verebilmek için, yukarıda değindiğimiz tarif
konusundaki değl§iık usülleı:ıdeıı kısaca ba:hsretmeık yardımcı o~ahi1ir.
Aristo'dan ıgıüoomüze
kadar, tammlanana göre yapılan tarıifler ilki
şeki1de karştmıza: çllkma:ktaıdır. İtki re.el (haikiJ\ii), ikincisi ise ismi (ııomi- .
nal) tammlardır: Hakiki tammlar, tarif edilen ne!snenıin mahiyeti ile ilgili
iken, ismi tanrınlar kelimelerin ifade ettikleri manalata ili!şkin olarak or·
taya konurlar. (Martin, 1958, s. 10; öner, 1974, s. 33) Ha:krki tanımlar
nesnelerin mah'lyetlerini belilrlmeyi amaçladtk1armdan, keyfi olmayıp
tanımlananın (def1niJenıdum) t:a:biatına bağlıdır1ar. Yani1 tarifi yapan kişi
tammEmacak olan nesneye uymaık zorundadır. Nominal tanımlar ise ha·
kiki tanımların aksine, durumdan duruma ve zamandan zamana· deği§me
gösteınip tamamen keyfi (arbiüary) bir hüviyete sahiptirler. Bir baş"
ka deyişle, tarifi yapana bağl'ldırlar. (Martin, 1958, s. 10; öner, 1974,
68. 3:5•36)

İnsan, dili öğrenmeye ha1§1adığı


ilk günden iberi, sürekli tanımlama
süreci (proceıs'S of definiüon) ile iıç içe yaşamaiktad11r. Bu sayede, Ç'evre·
si ile iletişim kurmakta, ancak bu yolla söylenenreri an1ayabilmekte ve
dü§ündüklerini karşı ta~·afa a:ktarabilmeıktedir. Bu sahada inı:sanoğlu en
biiyük problemle, dinin tarifi konusunda karşı karşıya gehni§tir.
Tarih boyunca ha:ya:tımn en yaygın ve hayati ibir h111susiyeti olan din
(Smart, 1976, s. 3) gündeme geLinee, dnsan niçin aynı ha:şanyı göısıbeıre·
rneme~kte ve sağlam bir iletişim sağlanaımamaktad~r? Acaba bu problemin
kaynağı nerede yatmaıMadır? Tarif eıdici durumunda olan insanda mı? ya

~· 404-
DİNİN TARİFİ MÜMKÜN MÜ?

da tarif edilmeyi bekleyen dinde mi? Gerçekten din, insanın tam anla-
mıyla görebdleaeği bir çey olmadığı , (Smart, 1976, s. 3) için mi, yoıksa
kendiısini çok değişik biçimleııde gözler önüne sergilemesinden ötürü mii
tarifinde güçlük çeki1mektedir? Veyal:l\ut da, twrifin ortaya atıldığı dönemin
. umumi havası ve roültürel ortam mı farklı görüşlere yol açma<ktadır? Me-
selenin kaynağına ilişkin olarak gösterilen faktörlerin her birinin değ' şik
ölçülerde de olsa tarif iŞlemini etkilemeleri mümkündür. Bu faktöderi
tekrar belirtecek o~urısa~k şöyle sıralayabiliriz: a) Dillin mahiyeti, b) Tarif
eıdenl.n kendi kişiliği {duyuşları, dünya görüşü, meşıgrul. o1duğu saha),
c) Tarifin yapıldığı dönemin umumi havası veya o anda hakim olan tema-
ytiller (Sosyal, siyasıi, ikti:sadi). (Krş. Bkmrd, 1959, ssı.. 127-!128; Strom·
men, 1971 ss. 5.2, 53). Ducıvssıe ( 1'953) ,,, dinin tıpkı lisan bilim; :sanat gibi
zaman iÇeriiSinde değişme göstermesini, dinin tarifini oluımsru:z yönde et·
'k,Heyen bir amil olarak z:/kretmektedlir. (s. 20).
Diııin tarifi konusunda ileri sürülen fikirlerde ortaya çıkan farklı·
laşmaya ilişkin o~arak, :vkla gelen bir diğer seibeib i:se, din l{elimesinin na·
sıl kullanı1ınasmdan çok, tarifin nasıl yapılacağı hwsusmıdaki kapalılıiktır .
. (Thoule:ss, 1971, s. ll). BiT başka deyi1ş1~, çok yönlülük (multidiımenti­
. onalıity) arzeden din gibi bir olguyu tek cepheden ele alınaik yeterli olma·
maktaıdır. GaDoway, (19,23), yapıran ibaızı tarifierin yeterısiz ve te!k taraflı
olduklannı ileri sürerek, ibu tüır tarifierin belki dinin muhtelif merhale-
leri iç:ln geçerli olabileceğini, diğerleri i:çin ise olamadığmı, ya da diııde
önem1i olam dışarıda bıralk,biklarını söytemeıkteıd!lr. Bu hususia i]gili olarak
da Galloway, Max MüHe·r'in yaptığı din tarifıni misatvermektedir. Bu ta~
rife göre din, insana sonısuzu ,idrak etme yeteneği kaızandaran zihni bi:r me~
~eıke veya dstıiıda:ttı:r. Böyle bir tarif, tahiaıtıyla, illlkieJ. dinleri dl'§<mda bıra­
kamk atG:fta bıile bulunama:zken, mütekamil dinlierdıe me;ycut olabilecek bir
çoık özelliği de göz ardı etmeiktedir (s .. 181) . Çi1n:kü, «din, çi tf yönlülüğü n·:!
eihemmiyet verilmesi: gereken, iç ve dış olmak üzere iki cepheye sahip
ıb~r süreçtir- Bir taraftan ha:kıldığLnda, bir iti'kad ve duygu hali, yani insa-
mn içinde mevcut olan mhi bir temayül; diğer ib:ir ib3!kışı açısından ise
din, bu subjektif temayüllerin uygun fiiUerle ifade edJlmesidiT-» (s. 181).
Denebilir ki:, <~din ne saıqece teori, ne sadece duyıgu, ne de sadece sos-
yal dayanışma ve kaynaşma mesele:sidir. Onda teori kadar ve hatta teori-
.. den de ço!k praıtik önemHdir». (Aydın, 19·83, s. 44) Bu seıbıeble, dinin sadece
·. bir veçhesini göz önünde bulmıdurarak meseleyi ele almaık yeterli olma·
dığından, daima yeni tamınıara ihtiyaç duyuılmuş, bu da tespit edilmeleri
bile başlı başına bir problem teşkil eden çok sayJJda tarifin o~taya çık-

-405-
Arş. Gör. Recep YAPAREL

masına yol açımıştır. Görüldüğü gibi, oldukça karmaşık (complex) bir ya-
pıya sahip olması hıünasebetiyle dini tarif etmek oldukça güç bir iştir.
(Johınıson, 1959, s. 47)

Dini tarif işi yanında, teklif edilen d:in tammlarını bazı özellikleri·
ne göre sınıflama teşebbüsleri de olmu~tur.

Leuıba (1912) din tariflerini üç grup halinde sınıflandırmıştır~.


Grup.
lardan her hangi birine dahil olan tctr:tfletr, dinin ö:oel1iikle bir yönıü önem·
senerek yapılmaktadır. Bu sınıflamaya göre, dinin aıkli (intellectual), his-
si (emehlonal), veyıa iradi/uygulamalı (Volunıtariısctic/practical) cephesi~
ne ağırlJ.ik: v;ereıı üç tip tariften sıöz edilebnir. (ss. 339_,360)
Bunlara, ictimru, kurumsal (institutional), teolojik · (Jorhnson, 19,59,
s. 48), felsefi, psitroolojiik ve aıhla!ki (Oates:, 19·73, s. 22) bir de; bu tezahür
biçimlerini daha genel bir görüş çerçe;vesi içinıde biraraya getirmeyi he-
defleyen sentetik tarifleri (Johnson, 19,59, s 48) ilave edebiliriz.

Din Sosyolojisi literatü:r:ünıde, din tarifleri umümi olarak iki sınıfta


toplanma:ktadır. Birinci gruba 'dahil olan tariflerde din, sahip olduğu kut-
sal, müteal, iHhlıi ve tabiatüstü gibi mana ve değer muhtevasına bağlı ola·
rak tanımlandığından aısli (suhstantive) ; ikinci gruptakilerde ise din,
fert ve toplUm hayatında ne ic:ra ettiğJne dayalı olarak tarif edilıdıiğ1nd:en,
fonksiyonel tarifler diye isimlendirllmeiktedirler. (RobertsO<n, 1970,
sıs. 34-:51: Berger, 1974).

Yinger (1970) tarifleri üç kategoriye ayırarak incelemektedir. Bu.


sımflamaya göre: <<Bidnci tipte olanlar, bir değedendirmeyi (valuation)
dile getirmektedirler. Böyle tariflerde, yazar önce dinin ne olması ge-
rektiği konusuııda hüküm verir daha sonra da dini, <~er:çeikte>> ve «esasta»
ne i~se öylece tarif eder. Bum:n dışındaki diğer tarifler, tasvir' veya asli
dir. Bu türdeki tanımlar ise sadece belirli hrususiyetleri olan inançları ve
arnelleri din olarak tavsif eder, fakat onlar hakkında her hangi hir değer­
lendirmede bulunımazlar.» (s. 4)
Clark (1958), <~tarif edilmeısi <~elinden» daha zor olan başka bir kelime
yoktur» (s. 17) dedtkıten sonra, psikoloji sahasında geliştirilen tarifierin
üç tipe ayrıla:bileceğini ileri sürmektedir. Clark'a göre, birinci tipte, di>-
ni pslş~k hayatın diğer ceçhelerin!den ayırınayı reddeden tammlar bulun-
maıktadır. Bu tür tanımlarda din ve hayat adeta bir biri içine girmiş hal·
dedir. İkinci grup tarifler, dinin sosyal tezahürünrü önıe çıkarmakrta ve dini
insanlar arasındaki münaseibetten (give-and-take) neş'et eden bir ~y

-406-
DİNİN TARİFİ MÜMKÜN MÜ?

olarak görme temayülü göstermektedirler. Bu gruba da:hil tanımlar umu-


miyetle sosyoloji sahasında yapılmaıkrt:adır. üçüncü kategorideki tanımlar
ise, ferdi ve onuın tecrübelerini (experience) vurgulama:ktadır. Bununla
beraber, soısyal~psikolojik diyebileceğimiz yani hem ferdi hem de toplu·
mu göz önünde bulunduran tariflerde vardır. (Clark, 1958, ss. 1&-20)
Dnlllin tarifi ~onusunda umumiyetle ilk olarak ele ahnan mevzu,
<<din» (religion) kelimesinin menşei (etimology) olmaktadır.
«Din, karışaık zilhinlerr üreten farklı manalarda kullanılmaya özellik-
le yatkıın bir kelimedir·» (Tihou'les, 197r1, s. ll) Bu yaıtıkınlık bir ölçüde
din kelimesinin bir birinden apayrı anlamları ifade eden köklere dayan-
dırılabilmes:inden kaynaklanmaktadır. «Dil bilimciler bu konuda Ü!: dört
ve bir kaç tane de makO.l etimolıoji ileri sürmektedirler. Webs:ter sözlü"
ğünde bu kelime, gizli tutmak (hold back) veya sırkıca sarmak, tereddüt
etmek anlamlarında r,eligare kökünden türetilmekıtedir; bu durumda
kelimenin altında yatan temel fikir, yasaklama (restraint) veya tabu ol-
maktadır. Aynı şekilde LectantiUıS, din kelimesini religare kökünden tü..
retmekle beraber, bu bağlanma engelleyici veya kıs:vtlayıcı olmayıp, aksi-
ne riıüs:bet açıdan, yani tanrıya tutunma (a,ttachment) veya gönülden bağ­
lıhk şeklinde, dıüş.ünülımektedir. Fakat Cicero, «din>> 'kelimesil1li tekrar tek-
rar okumaık, tiltiz~iklıe tek'r:arlanmaik manruarma gelfen relegere körkıüne da-
yandırmaktadır. «{ı1883, II. 28; Ducasse, 1953, s. 94.)

Diğer taraftan Rhys Daıvids, «din» kelimesini lex'e dayandıran


türetme tarzına meyletmektedir; böylece din kelimesi <~una» bağlılığı
(law-ıaıbiding), kılı kırk yaracak tarzıda vicdanlı bir düşünce şeiklitni ifade
eldecek hale getirilmektedir. (Ducasse, 1953., ss. 94-95). Rhyıs Da,viıds'e gö~
re, 1lk devirlerde Kanun, yasama (legi:stlation) manasında olmayıp, bu-
na karşılık örf, adet, yerle§llliş, kahul gıörmüş emsal anlammda tanrıya
müteveccih ibii.r hürmeti ima ve .ihtiva eıden şeylerin yerleşik nizamma
duyulan bir görev hisısini ifade etmektedir. (Davids, 1907, ss. 1,2 nakleden
Ducasse, 1'9<53, s. 95)
<~e.rtodumua: önce lafzi (veııbal) tetkik ile haşlayaca1ktır ..
Çünkü,
kel!imeleri kullaruş tarzınıız, nasıl düışündüğıUmüz konuswnda mÜrhim bir
göstergedir ... Kullandığımız mefhumlar ve terimler hakkında eğer ten-
kidçi olaıbilirn~k bu durum dünyayı ve kendimiiZi anlamada yarrumcı ola-
cakıtır ... Gelişmiş ibdr fikirler tarihi, yeni kelimelerin ve aynı zamanda esı­
ki: kelimelerin manalarında meydana gelen yeni geli§melerin dikkatli bir
tetkikine dayanmak zorunda1dır. Yapıldığı takdirde bu, dünya hakkındaki

- 40'7.-
Arş. Gör. l"..ecep YAP AREL

ger~~kçi (realist'c) anlayışımızın lSınırlannı geniQlertecektir>> (Smith 1962


!;,; ' '
s. 16) diyen Sıllith'e göre, din kelimesi köken olarak Latince religio dan
gelmekted'r. <<Bir ki§inin, her hangi b~r şeyin kendisi için religio olduğu­
nu söylemesi, o §eyin kişi için yapılıp. yapılmaması konusunda ağır bir
yük yüklediği
..
anlamına gelmeıkıtedir.» (Smith, 19 62 s. 20; bkz. ss. 15-50
'
1

arası)

Hemen her kehmede olduğu gibi, farklı etimolojilere sahip olan


<~dıill>> :sıözcüğü ile dilimize tercüme ettiğimi.z «religim1>> teriminin aynı §e>-
yin yerine gecip geçmediği dıe başlı ba§ına b]r problem olmaktadır.

, Her hangi bir mefhunıun farklı iki kiültüre mensulh insanlarca bir-
bd.r1nd:en değişik manalarıda anlaşılınam veya değer1endiri1mesinin, kültür-
lerarası karşıla§rtırmalarda önemli bir husms olduğunu vurgulayan Watt'a
göre, dngilizce'de din anlamına gelen religion ile dm kelimeleri dilde,
e§anlamlıı:dır. Fakat bir Müslüman için din,, hayatın her yönünü içine aldı­
ğı ha1de, sıradan Mr Avr-upalı H:rristiyan için :reügion, hayatın ancak
küçıük bir bölümünü i-çine alma!ktadır.» (s. 21) Bu münaseihet1e, İngıll!iz~
ce'den dilimize yapılan tercümeleı:ıd:e genellikle din terimi ile karşılanan
religiton kelimeısinin geçtiği her yerde, bu hususun göz önünde hulundurul·
ması gerekmektedir.

Simdi de kendi dilimiz;de kullandığım:ıız <<:dill» terimi için teklif edi-


len bazı etimo1ojileri ele alacağız.
Smith (1962) «dilli> (religion) kelimesinin zaman içersinde geçir-
diği mana ve yapı değişmelerini detaylı bir biçimde ele aldığı eıserının
<<İslam'ın Hm~;usi DurumU>-> ba§hklı bölümünde, din (rel(gion anlammda
değil) kelimesini mana itibariyle üç ayn köke dayandırmaktadır. C*) Bun"
lardan ilk1 Fars~a olan daena olup, şahsi ve derfmi olan bir şeyi göstey;.
me:ktedir. Bu bl:r anlamda insıan psikolojisinin b:ır parıçası durumunda olan
ve keııdiısiyle in;anın, dini .hakilmti, Allah' ı veıya ahlaki müeyy1deleri idrak
ettiği ve onlara tepkide bulunduğu bir §eydir. Bu durumda dini bir Mi-
data sahip olduğu kalbul edilmektedir. (s. 99)
Danea kelimesi asırlar içereinde değişime uğrayara:k günümüz Fars·

(*) Dtaz (1978) bu konuda şunları söylemektedir: « ... din kelimesi bütrün an-
lamlarıyla birliıkte Arap dilinin gramerine uyan Araıpça asıllı ibir kelimedir.
Miüısteşriklerin ileri sürdüıkieri ıg~bi din kelimesi Arapçaya Frasıça veya İbrrar
niceden geçmiş değildir.» (s. 44)

-408
DİNİN TARİFİ MÜMKÜN MÜ?

ça'sındaki din şeklinde kullanılan den olmuştur. Dini ce maartl e ( commu-


munity) birlikte onun kendine has {karakteri:stik) ~sirstemini ifade edip,
aynı zamanda dertini iman filliJrini dıeı muihafaıza etmektedir.
'
(Smith, 1962, srs:. 9'9~100) Bir başka deyirşle, den veya din kelimesi <<Sistem-
li dıİn>>e işaret e:hneıkıtedir. (Smith, s. 101) Buna «dıin teori>Si» manası da
verilmektedir. (Yahya, s. 178) ·
İkinci
olara!k, din kelimesin.dn sahip olıduğu mana hüküm (judgment)
dür. Bu ınanaya misal olarak ,[;.ıkhkla «din günü» veya <<hüküm grünü»
(day of judgment) gösteri]meikteıdir Bu ti:\Jb1r ise ]branice'ye dayandml-
maıktad~r. (Izutsrur,, 1975, ss. 207-18; Smith, 19,62, s. 102)

Üçünc<ii. ve son olarak, din kelimesinin saıhip olduğu Arapça manalar


ise şunlardır: Kendiı kendini idare etmek, muhrtelif amellen yerine ge-
tirmek, geleneğe bağlı örfü (uşarge) takip ejtmek, boyun eğmek, ısım
olarak da ta'at, tazim aıyrıca örfler, adetler, standart davranış gibi mana-
ları da vardır. CSrnith 1962, s. 102)

Teıknik
Terinller Lügatindeki (Ke§~af-ı Istılahat-il Flünün) «din>>
maddesindie a·det, ı;ürert, hesaıpı, kahr, hükmetmeık, ta'at; hal v:e ceza
ayrıca siyas·et ve re'y manalarma geldiği yazılıdır. (is. 503.) Bunlara ek
olarak «Uibüdiyyıet>> (kuil1uk) anlamını da hari:zıdir. (Izutsu, 1975, s. 207).
İslamdan önceıki Arap Edebiyatında, keHme üç ayrı kök manaya
sahipti:
1) adet ve huy, 2) kar§ılık vermek, S) ta'at. (Izut:su, 1975, s. 208)

Izutsu'nun da iıtiraf ettiği gibi, «l\:ur'an'da son derece önemli bir


anaihtar teril11>> olan din kelimesinin hangi kökten geldiğini (etimo,loji-
s:ini) keısiın olaraık söy1emek oldukça gltiçtür. (1975, s. 207)
Problemin açıklığa kavuşturulması bu çalı§manın sınırlarını a~tığı
için, §imdi teklif edilen bazı din tariflerine geıçebiUriz.
Leuba':nın (1912) (*)toplayıp ü~ ayn başlık altında sınıfladığı
ıam:n tarlfleıdınde:n bazılatı. :

AKLA (I:ntelleet) ÖNEM. VEREN BAKlŞ AÇISI

Max Müller
<<Diın tımine Giri~>> isimli kitabında Max Müller şöyle yazmaktadır:

. (*) Leuıba (1912) kitabının appendi:ks bölümünde, üç ayrı sıp:ıfa ayırarak kırk
sekiz din taı·ifi vermektedir. Bu yazıdaki tarifler adı geçen bölilirnden tercü-
me edilereik alınmıştır.
-409-
Arş. Gör. Recep YAPAREL

«D·ın, his ve akla karşı olınamaıkla heraıber, onl:aTdan ayn ola-


rak kendi mUıhtariyetine sahip olup, insana' değişik görüntü ve isimler ali-
tındaki Namütenahlyi kavrama ve idrak. etme kaıbiliyeti kazandıran bir
meleke veya istitadtır. Bu meleke olmaks11ıın sadece din değil en düşük
düzeyıdeıki puta ve fetişlere talpıcılı:k bile· mümkün olamazidı; ve eğer sade-
ce pür dıikkat kulak vereook olursaik, bütün dinlerıde ruh~arın hasret çeıki§i·
ni, kavranamaz olanı anlayabilmek için verilen mücade]eyi, dile getirl!Lemi-
yenin dile geli§ini, Namütenahinin hasretinin çekilişini, Allah sevgisi-
ni, duyaıbiliriz.» (ss. 13·14, Leuha. l'9tl2, s. 339)
James Maffineau
Martineau din denilince, «Sonsuza dek yaşayacak olan Tanrıya, bir
başka dey.1 şle inısanlı:k ile ahlaki (moral) münaıs;ebetleri olan ve Kainatı
idare eden lradeye ve İlaıhi Akla (Divine Mind) imanı anlamaktadıı;.>.
(A Study of Religi:on, s. 1 Leuba, 1912, s. 343)
G.J. Romanes
<<Din, malzemesi Benlik Şuuruna sahip ve akıllı Varlık olan düşün­
cen::n bir bölümüdür.» (Thoughts on Religion, s. 41, Leuba, 1912, s. 344)
F.B. Jevons
<iliir düşünce tarzı olarak din, yaratılanlar vasıtaısıyla Onun (Tann-
nın) görünmeyen yönlerinin idrak. edilmesidir (percepbon) « (History of
Religion, ss. 9-110, Leuba, 1912, s. 334)

HİSSİ YÖNE AGffiLIK VEREN BAKlŞ AÇISI


F. Schleiermacher
Schleiermacher'e gıöre his diğer !Z'ihni süreçleıxlen bağımsız olarak
varlığıını sürdrüremez. tdmk (peroeption), his ve faaliyet (activity) konu-
suında açıkça şöyle demektedir: «bu ziluhl. süreçler özıdeş olımamaıkla be-
raber yine de biııbirinıden kopamazlar.»
Ona göre din, faaliyet ve düşünce (bilim, felsefe) hayatı ile kesin
bir münaısehet içinde bulunan hisle:rıde kaynağını bulur. Din, faaliyetin
olmadığı bir durumdur, yani teemmüldür. Kendi başına insanı harekete
geçiremez.
«İnsanda
sadece dinin bulunduğunu farzedelinı, bu durumda Onun
ne bu, ne de baŞka amel (deeds) ortaya koyamadığını görürüz. İnısan her

- 410-
DİNİN TARİFİ MÜMKÜN MÜ?

hangiı bir daıvramşta {act) bu1unama z, yalnızca hiss:ed:erdi.» (Spe·echeıs on


1

Religiıon s. 57) Eğer dinin davranış dünyası ile bir bağlantısı bulunmuyor-
sa, bundan böyle düşünce dünyasıyla da bir münaseıheti olmayacaktır:
«Din katıksız bir bilme arzusundan (impulıse) neşek ederneyeceği gibi, et·
mez de. Diıni duygularda hissettiğimiz v·e şuur sahibi oLduğumuz şey, nes-
nelerin mahiyeti olmayıp aksine üzerimizdeki tesiridir. Nesnelerin ma-
hiyeti hakkında bilebilceğimiz veya inanahileceğimiz husus Din alanının
(sıphere) çok aşağılarmdadır.» (İbid, s. 4:8) Din, özelliği olan her hangi
bir nesnenin yani kainatın bitr ~ası olarak bu nesnenin ele alınmasrı ve
bütünün bir parçası olarak lılissedilmesiı halinde <<ki ibu nesnenin <l:'ğer
· varlıklarla karşı kar§ıya ve sınırlı olarak değil, fakat hayatımızdaki namü-
tenahinin açığa vurulması şeklinde, bizde huısüle getirdiği. duygudur
O)eeling). Bunun ötesinde bulunan, mesela varlıkların mahiyetirün ve
özüııün derinden araştırılınaısı için gösterilen çaba gibi b]r şey bundan
}}öyle din olma özelliğini yi:tirir, aıksioo bir tür dlim olma yoluna g~rer, ona
ulaşınaya çalı§ ır>>· Oıhid., s. 49)

Schleiermachr daha sonraki dönemlerde yazdığı bir kitabında


(Chııisticlıe Glaubenısleıhre) Red.en de bulu.ınan tar1fd.nden tkelimeleri iti-
bariyle ayrılan bir din tanımı vermektedir. Bu son çalışmasmda sıklıkla
i:ktiibas edilen formüle ulaşmaktadır. Buna göre: «Dinin aslı (essence)
muıtlak bir bağımlılık hisisinden k:aynaklanmaktadır.» (Leuıba, 19,12,
SJS. 346-348)

C.P. Tiete
«Dini fenomenlerin dikkatli bir tahlilinin. bizi bunların tümünün
duy.gulara götürülebileceği sooucuna sevketmesinden memnunum, fakat
bunu söylerken dini fenomenlerin dı,ı.ygulaı.ıdan neşet ettiğini söylemek
istemiyorum. Çünkü kökeni daha derinleiıde yatınaktadır.» (Science of
Religion, Vol. II., s. 15) Leuba, 1912, s. 348)
George M. Stratton
<<Din, nesnelerin sergiıledtkleri nizamın eheımmiyet ve tesilrine kal]ı
gösterilen tedrid uyanıştır.» (The Psyho1ogy of ıthe Religious Life, ss. 345;
Leuha, 1912, s. 350)

AMEU ~KIŞ AÇlSI


William James
<<MürııiDün olabilen en geniş ve genel terimlerle söyleyecek olursak,
- 4111-
Arş. Gör. Recep YAPAREL

dini hayatımız gözle görülemeyen bir ni,zamın mevcut olduğu ve en yük-


sek hayrın (supreme good) bu niııaıffia ahen'ldi bir biçimde intibak etme·
mizde yathğı ht~susurnda:ki inancımı:zıdan kaynaklanmaktadlr. Bu itikad
ve intibak ruhun dini tavndır.» (The Varieiies oıf Religious Experience,
s. 53; Letıba, 1912, s. 352)
A· Reville
<<Din. her§eyden evvel, insanoğlunun bu dünyada kar§ı karşıya kal-
dığı zıt tesirler ve kendi kaderi arasmda ahenkli bir terk1bi gerçekleştir­
me ihtiyacına dayanma.rktadır>>. (La Ret:g:on des peuple.s nonıeivilises,
Vol. I, s. 120; Leu:ba, 19'12, 352)
H. Bosanquıet

«Denebilir ki, inısanın


dini, neye delalet ederse etsin, ihmalden zir
yade uğrunda canını feda edebileoeği, kesin kanaatler, itiyatlar ve nesne·
ler. bütünüdür (seıt) .» CBald'vvin's Dictionay, art. Rehgion, Philisopyh of)
ffi.ram M- Stanley
«0 zaman diyebiliriz ki, dm biyolojik aıçıdan çevııenin üsıtün veç-
helerine gösteriLen hususi bir tepki taı:zı, psilmlojik olarak ise, idrwk eı­
di1diğind€ kenıdisi ile aHikah olarak husı.ı!sil. bir duygu ve irade biçimine
sevkeden, böylece en faydadalı davranışı (action) temin eden en üstün
varlığın idrak edilmesi şeklinde tarif edilmelidir». (On the P&yhology of
Religion, Psychological Rev., 1898, voL V, s. 258 (Leuba, 1912, s. 353)

J.G. F:ra.zer
<<Ü zaman din de:nilince, insan hayatını ve Tabıatın gidi§atım kollltrol
ve idare er!:.tiğine inanıl,an insanüstü 'kuıvvetlerin yatuş1tınlması v~eya gönül-
lerinin alınmasın] anlaınaktaymll>>. (The Go~den Bough, 2d. ed., VoL I,
s. 63) (Leuıba, 19,12, s. 353)

A. Com.te

«...1\rzu ·edilen dayanıklı ve mükemmel bir ahengi tesis etmek iÇin,


gerçelden in:sanlann derüni yapısını . sevgi ile bUtUnleştirmek ve sonra
da o insanı dış dünyaya iman ile raptetmek lazımdır. Genel olarak ifade
edecek olursak, böyle bir şey fert veya toplumun birlik ve beraJberliğine
kalbi.Jı zorunlu i§ıtirakidir.» (Cateehirsm of Posit~ve Religion, (S:, 51; Leuba,
19'12, 355)

- 412-
1
DİNİN TARİFİ MÜMKÜN MÜ?

E. Kant
<~Din, (sriibjektif olarak düşünüldüğünde)
tüm ödevlerimizin ilahi
emirler olaraJk kıa:hıJllenilmesildir.» (Die Religion mnerhalh der Grenzen
blossen Vernunft, V:Ler:tes Stuck, erster Theil; Leu:ba, 19·12. 358)

Leuba'mn 19<12 de yayınlanan kitaıbı, o ana kaldar değişik sahalara


mensulh din hilimciısi tarafınıdan teklif edilen tarifler ihtiva etmektedir.
Tarif eşlemi, o tarihten sonra da devam e.tmiş, bir çok yeni tarif ortaya
atılmıştır. Bu durum ise, Batılı 1s.osyal bilimcilerin hala dinin tarifi ko-
nusunda
.
kes·n bir fikir birliğine ula§amadıklarına
'
işaret etmektedir.
.
T'ekltf .edilen tarifler yanında, iyi bir tarifin n:asıl yapılabileceği ve~
ya ortaya çıkabileceği konusunda ileri sürmen bazı görü§lerden birisi
de Galloway' e aittir ( W23) .
Galloway'e göre, iyi bir tarif ancak «hadiseleri kemal durumların­
da ve arzettikleri çeşitlilikler dahilinde tarafsız bir gözle ve dikkatlice
araştırq:ıcktan sonra meydana çıkabilir» ( 19,23, s. 182)

Bu değerlendirmenin yapıldığı döneme kıyasla günümüızrle, özem~­


le Bıaıtı ülfk:elerinıde, ·elimi çeş;ıt]i açılardan inceleyen çok sayıda araştırma
yapılmış ve yapılmaktadır. Tabii', bu ataştırmalann ulaştıkları neticeler,
sadece helirli bir kü1türe dayalı olması münasebetiJyle, ıönenıli eksiklikle-
re sahip bulunabilir. Fakat yine de, diğer küLtürleı:ıde müşa:hede edilen di-
ni hayatın genel ola:rak ve dillin de özel olarak anlaşılma:sma ışık tutabi-
liırler.

Yine OaUoway'e göre, (1923) <<İYi bir din tarifi, dini tecrühede hep
birlikte i§ gören ruhi faktörlerin her birin~ bir ölçüde göz önünıde bıulun­
duranrlc onlara atıfta buluıimahdıtr>> (s. 182). Bi:r başka ifadeyle, dini
tecrübeyi meydana getiren değişik faktörlerin ayııı anda değerlendirilme>­
leri biııbirleri He olan münasebeUerinin hesaba lı:atıılmalan uygun bir tarif
iıçin zarur:ı görıülmektedir. Çül1!kü, di'ni tecrübenin ya da dinin oluşumunda,
hissi, ameli ve lmgnitif falktöder hep lbirliMel etikili olmaktadırlar.
(Galloway, 1923, s. 184)
Kısaca söyle•yecek olursak, din, bir yönüyleı iman (veya iıtikaıd), bir yö-
nüyle amel (pra:t'lk), diğer b!ir yönüyle de duyguyu içine alan bir bütünlük
arzeden yapıya sahip bulunmaktadır. Bu yaklaşıru, giinümüzde gerek teorik
ve gerekse empüik ara§tırmalarda destek görmektedir. (Bkz. G1ock ve
Staı'k, 1973, ss. l!:h-37).

- 413 -·
Arş. Gör. Recep YAPAREL

Dinin bütün ve karmaşık bir yapı olduğunu iana eden bir başka gö-
rüş de Wieman ve Wieman (1935) dan gelmektedir. FaıkaJt, dinin bu ö-
zelliği, onun tanid:iin! gü~1eştiren bir unsur olara:k de,ğerlendhilmektedir.
Adı geçen yazarl!a:ra göre, <~in, tam anlamıyla her yıönr!inü kapsıyacak
tarzda ele ahnması ınıümkün olmayıan çok geniş bir Hıgi alam durumrmda-
dın:', Bu sebeplıe, tam sümüllü bk din tarifi de mevcut değild 1 ır» (Wieman
ve W&eman, 1935, s. 29).
Din Bilimcilerini zor durumda bırakan bu korınpleks özelligine rağ­
men dini, Clark'ın (1958) deyimiyle Sosyal Psikolojiık, Johnson'un (19'59)
tabiriyle i~se, sentetik olarak .tarif etme girişimleri olmuştur. Pratt'm din
tarifini bu tür tanırnlara bir misili olarak gösterebiliriz. Pratt bu tammın·
da, dini şöyle tarif etmektedir: «Din, fert veya toplumların, kendi mu:kad·
deratları ve menrfaatleri üızerinde mutlak kontrole sahip olduğunu düşün­
dükleri güç veya güçlere karşı takındıklan ciddi ve sosyal bir tavırdır
(attitude)» (Pratt, 1948, s. 2).
Kendi kültürüroüzde mevcut bulunan d~n tarifleri, günümüz ·SOSyal
bilimcilerinin ulaşbklan neticeler ışığınıda değerlendirilmeleri ınüstakil
bir çalışmayı gerektirdiıği düşüncesiyle, buraya dahil edilmemiştir.
Kısaca özet1eyıecek olursak, d'in tarifleri arasındaıki faıiklılaışma, ma-
hiyetten çok, dillin hü:tününü teşkil eden değişik boyutlardan hangiıstinin
daha çöl{ önemsendiğine bağlı olarak ortaya ç~kmaktadır. Diğer bir de-
yişle, boyutlara atfedilen önemi,n derecesinin farklılaşmaya sebeb olduğu
söyleneibilir.

-414-
DİNİN TARİFİ MÜMKÜN MÜ?

KAYNAKLA,R

Abd Al·Haqq Wajh M. Mohammad ve Gholam Kadi. (Ed:s.) A dlilctionary of


the Technical Tenns (Keşşafu LstıHÜlat-11-FUnün), c. 22., W.N.
Loos Press, 186,2, (Yeni baskısı: Kahraman Yay., tstanbul, 1984)
Allport Gordon W. The fudividual and His Religion: A Pyschological
Interptr.etation, London: Collieıı-Macmillan Ltd., 1950.
Aydın, Mehmet, «Tanrı Halkıkında Konuşmak: Fıelsefi Bir tahli]J,., D.E.ü.
DaMyat Fak. Dergisi, 1983, c.l, ss. 25-44.
Barker, S.F'. The Elements of Log~c; New York: Mc Graw-Hill, Ine., 1965.
Berger, P. L., <<Same Seoorııd Thoughts on Suhstantive versoo Functiooal
Definttions of Relig1on» Jouroal for the Screntifıic Study of
Religron, 1974, 13 (2), 126•134.
Birand, K. «Dlnin Mahiyeti Üzeriıne>> A.Ü. İlahiyat Fakültesi DergiSi, 19,57,
c. 6, :ı '-14.
Cicero, De natura deorum (London: Cambridge University Pııess, 1883),
II. 28.
Clark, Walter Houıston,The Psychology of Religion, New York: The
Macınillan Ciomp., 1958.
Davids, T. w.Rhys, Buddhlsm; It's·Hiistory and llierature, New York:
G. P. Putnam's-- Sonıs, 1907.
Draz, AJbdulla:h, Dm ve Allalı inancı, (Terc: Akif Nuri). İisıtanlbul: Çığır
Yay., 1978.
Ducaıstse,C.J. A Phllosoph®cal Scrutı:ny of RelJgion, New Yqrk: The Ronald
Press Company, 1953.
Flew, Antony, A D:iıctionary of Philosophy, London: Porn Books Ltd., 1984·
Galloway, G. The Philosophy of Religıl:on, New York: Charles Scribner's
Smı:s 1 9'2J.
'
Glock, Charles Y. ve Rodney Stark, ReUgion and Sodety in Tension, Chi·
eago: Rand Mc Nally and Comp., 1973.

' lzıutsu, Toshihiko, Kur'ap'da Allah ve İnsan, (Terc: Süleyman Ateş) An-
kara: A.ü. ilahiyat Fakültesi Yay., 1975.

-415-
Arş. Gör. Recep YAPAREL

Johnso·n, P. E. Psydıology of Reliıgion, Nashviılleı: Aihinıgdon Press, 1959·.


Lactantius, <·Opera Omrr;a>> Divinarum Insütu:tiıonum Lilbri Septem, N, 28.
Leuıba, '. H., A psychological Study of Religion, New York: The Macınillan
Comp., 19'12.
Martin, Harold C. The Logic And Rhetor\'c of Expusition. New York:
Rineharl and Oon:ııp, Ine., 1958.
Oates, Wayne E. The Psychology of Religion. Woı:d Texas: Word Books,
Pu:blisher 1973.
Öner, N ec atı,. Klasik Mantık. Ankara : Ankara üniversitesi Basımevi, 1974.
Pratt, J.B. The ReıHg.iious Consciousı:ıess: A Psycbological Study~ New York:
The Macımillan Oompany, 1948.
Robertson, Riolanıd, 'l'he Sociolog,lca.l inter.ıı1retation of Religion. Oxford:
Basil Blaokwell, 1970.
Smart, Ninian, The Relig:i.ous E:Xp,e:r[ıence of Mankind. New York: Charles
Scriıbner's;Sons, ıı976 (2. Baskı).

Smith, Wilfred C. The Memı/'ng and E nd of Religion. New. Yoırık: The


Macınillan Comp., 1'962 {19.63).

Strommen,. Meı~ton P. (Ed.) Research on ReıUgiousı Development: A


Compr'ehensive Handbook· New York: Hawthoırn Books, Ine.,
1971.
Şeyh'ul Aeel, EHVtervlervı: Muhıamed AlJi fb. Ali EHehfmevi (R.A.}, K~iab'·u
Keş§af-1 Is.tılaJı.at-ı Füı:ıftn, c. 1, istanbul: Kahraman Yay., 1984.

Tlıouless, Rober;:tı
H. An Introducti:on to the Psyhology of Religion. London:
Cambridge Univers;ity Press, 1971 (3. Baskı). . .
Watt, w.M Modern Dü:nyııda lsılam Vahyi. (Çev: Meıhmet Aydın) Ankara:
!lk-ISan Mat., 19ı82.
\Vieman,. H.N. and Regina Westcott-Wieman, Normative Psyhology of
Religion. New York: Thomas Y. Growell Ooımp., 193:5.
Yahya, Osman,, «İslam'ın Deruni Terzahürleri» (Çev: Saıbri Hizmetli)
A.Ü. İlalı5ı:yat Fald.Utes~ Dergisi, 1985, C. 27, ss. 177ı-200.
. .
Yinger, J. M:lton, The Scientific Study of Religi;on. New York: The
Macınillan Comp., 19'70.
- 416
DİNİN TARİFİ MÜMKÜN MÜ?

IS IT POSSIBLE Tü DEFINE RELIGION?»

ABSTRACT

There are as marny diefmirtiıons of religion as there are diefiiliers tJıems~


elves. Each stude111t of religion, whi~e doi:nıg an inquiry into the phenomena
of religion, 111eeds to seleot a definition that guides him through rthe complex
religiou:s events. If the reseaır.oher iiS not s.atisif·ed wit:h the definitions
available then he fee1s an obl:gatiou to def'lne it by himseff. For example,
J. Leuıba gathered forty~eight definitions whiıeh differ from each other by
stressing an aıspeot of all religiQn IS:uch as intellect, em0ction and practice.
He added two riew definiüons into this list Here in thiıS article, soıne
of those definitioiliS were. transiated into Turkish, Several factors
influence the definition process. The nrst factor iıs the n~ture of religion
itself. In othıer words, religion as a complicated set of different systems
(e.g. cognitiive, emotive, active) yie1ds difficu1ty for the reserarcher. The
seoond · factor İ'S the student of reli:gi:on himself. When a pıs:yhologist
defines it from his psychological point of view, a sociologist does from a
social perspective. The tlıi'rd one can be attdbuted to the political, econoı·
nomiıeal, socio"'Cultural eveurts in the soci:ety as a Whole. In the literature,
the defin:itiooo of rel"gion are being classified acooııding to some criteria.
If a definition emphasizes the individual asıpeot of ııelig~on then it is cal-
led «individualiıStiC>> defini'tion. Anıother one tak'es mto account social
and individual aspects of religon. Conısequently, it is classified in the
· sodal-psycho1ogical categ:r;ry of definition. When we evaluate any
def±niton of religion, i,t needs to he paid attention to the multidimen <tional
nature of reHgion. As a matter of fact, the pmcesıs of definitiOcn is in a
cl:egııee a value judgement.

You might also like