Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 5

Doğrudan Demokrasi Üzerine

Son dönemde Doğrudan Demokrasi’nin ne demek olduğu ve güncel mücadeleye ne şekilde yansıması gerektiği
ile ilgili olarak bir dizi tartışma yürütülmektedir.
KSG’li arkadaşların “DOĞRUDAN DEMOKRASİNİN GEREĞİ” başlığı ile geçtiğimiz günlerde internet
üzerinden yayınladıkları makale ile ilgili görüşlerimizi daha da açarak en anlaşılır şekilde ortaya koymaya
çalışacağız. Arkadaşların yayınladıkları makalenin tamamına
http://www.st-cyprus.co.uk/webgazette_tr/index.php?option=com_content&task=view&id=1319&Itemid=1
adresinden ulaşılabilir. Biz bu makalede ortaya konan ve bize göre sorunlu görünen kısımları aktararak altına
kendi değerlendirmelerimizi aktaracağız.

“Kaldı ki Kuzey Kıbrıs’ta meydanlarda toplanarak doğrudan demokrasi uygulamak da mümkündür. Gerek 2004
yılındaki gerekse bugünlerdeki mitinglerde İnönü meydanına hemen hemen tüm seçmenler toplanmaktadır.
Seçimlere katılım oranı da dikkate alınırsa hemen hemen tüm oy kullanan seçmen bu mitinglerde yer almaktadır.
O halde? O halde ve eğer demokraside ileri bir adım atılmakta ortaklık ve kararlılık sağlanırsa o toplantılar
sırasında doğrudan demokrasi uygulanabilinir. Vekiller mesela o toplantılarda seçilebilinir. Sözünü tutmayan
hükümet o toplantılarda devrilip yerine yenisi seçilebilinir. Vergilerin ne kadar olacağı, maaşların ne kadar
olacağı, garanti anlaşmalarının ne anlama geleceği, hangi askerin nerede kalabileceği -örneğin, İngiliz üslerinin
sökülüp atılacağı- bu toplantılarda karar altına alınabilinir. Alınırsa da demokrat olanlar tarafından da
uygulanır. Demokrat olanlar uyarlar. Uymazlarsa, kararı alan, yani halk onlar (uymayanlar) hakkında da
kararını verir. Böylece kimin demokrasi taraftarı, kimin demokrasi düşmanı olduğu da açığa çıkmış olur.”

Bu konuda arkadaşlar kaş yapayım derken göz çıkarma pozisyonundadırlar. Doğrudan Demokrasi (DD)’nin
uygulanabileceği koşulları yok sayarak kitlelerde mevcut burjuva düzenden yanlış beklentiler içerisine
girmelerine neden olmaktadırlar. Özellikle yukarıda ortaya konan görüşün yanlışlığı şu tespite dayanmaktadır:
“Gerek 2004 yılındaki gerekse bugünlerdeki mitinglerde İnönü meydanına hemen hemen tüm seçmenler
toplanmaktadır. Seçimlere katılım oranı da dikkate alınırsa hemen hemen tüm oy kullanan seçmen bu mitinglerde
yer almaktadır” bu tespit son derece yanlıştır. Söz konusu mitinglerde meydanda toplanan kitlelerin çok büyük
bir bölümü memur, küçük esnaf, dahası büyük sermayedar kesimleridir. Ancak toplumun ana ilerici gücü olan ve
bugüne kadar DD’nin hayat bulması için örgütlenmesi ve iktidarı ele geçirmesi ana gerekliliklerden birisi olarak
ortaya konan işçi sınıfı son derce kısıtlı bir şekilde meydanlara çıkmakta, çıkabilmektedir. Özel sektörde çalışan
işçilerin neredeyse tamamı örgütsüz olduklarından, kitleleri meydanlara taşıyan örgütlerin neredeyse tamamının
özel sektör çalışanlarını örgütleme ve onları mücadeleye dahil etme yönünde hiç bir adım atmayışları, işçilerin bu
meydanlarda yer almamasına neden olmaktadır. Yani yazıdaki temel tespit olan ve DD’nin uygulanabilirliğine
kanıt olarak ortaya konan “oy kullanan seçmenlerin neredeyse tamamı bu mitinglerde yer almaktadır”saptaması
son derece hatalıdır.
DD siyasetinin temellerinin ortaya konduğu ve hala daha temel kaynak olarak kabul edilen “İnternetin Ağında”
kitabında öne sürülen görüşler ile bu yazıda ortaya konanlar arasında ise ciddi çelişkiler vardır.
Kitabın daha sunuş bölümünde ortaya konan saptamaların geçerliliği konusunda sanırım kimsenin kuşkusu
yoktur. Bakın orada ortaya konan ne:

“Bu kitapta, bilgisayarların bizi ``tümüyle otomatikleşmiş üretime`` götürmekte olduğu, insanların sürekli artan
maddi ve kültürel gereksinimlerini karşılamak amacıyla üretim yapılsa çok kısa zamanda ``tümüyle
otomatikleşmiş üretime`` ulaşabileceğimiz ortaya konuluyor. Bilgisayarların yarattığı bu yönelim, tekelci
kapitalizmle uyuşmaz, çünkü bu yönelimin kaçınılmaz sonucu makinelerin köleleştirilmesiyle varılan bir bolluk
toplumu olacaktır.
Bu kitapta kapitalistlerin, bilgisayarların kullanılmasıyla nelerin başarılabileceğini bildikleri ve uzun yıllardır
da bilmekte oldukları gösteriliyor. Onlar ``tümüyle otomatikleşmiş üretimi`` gerçekleştiremezler. Bu onların
sonu olur. Bu yüzden de bilgisayarları ancak kârlarını en üst düzeye çıkarabilmek için zorunlu kaldıklarında
ve mümkün olduğunca az kullanırlar ve bu süreçte de sefalet ve yıkıma neden olurlar.
Kapitalistlere yakarmak çare değildir. (ABÇ)
Bolluk yaratılmasıyla kaybedecek bir şeyi olmayanlara; ``tümüyle otomatikleşmiş üretim``den, makinelerin
köleleştirilmesinden kaybedecek bir şeyi olmayanlara; insanın insana köleliğine son vermekten kaybedecek bir
şeyi olmayanlara; sefalet ve yıkıma son vermekten kaybedecek birşeyi olmayanlara seslenmemiz gerek.
İşçilere seslenmemiz gerek.
Birleşin, örgütlenin, siyasi iktidarı ele geçirin ve bu şekilde de bu kitapta gerçekleştirilmesinin gerekli ve de
mümkün olduğu ispatlanan değişikliği gerçekleştirin. İlerlemenin bundan başka yolu yok. (ABÇ) Bunun
dışındaki her yol bizi bilgisayarların barbarların emrinde olduğu bir barbarlık dönemine götürür.”

Kitabın ilerleyen bölümünde bu konu daha da açılılıyor:

“Emekçilerin çoğunluğunun bu gerçeği görmesi ve gidişata karşı çıkması, işlerin nasıl olması gerektiğini bilmesi
gerekir. İşlerin olması gereken şekilde yürütülebilmesi için emekçilerin örgütlenip siyasi iktidarı ele
geçirmeleri gerekir. Ancak o zaman, akla yatkın olmayan ve bu yüzden de gerçek olmayan şeyler sona erecek
ve akla yatkın ve bu yüzden de gerçek olan şeyler gündeme gelecektir. Bu yukarıda tanımlanan toplumdur.
Komünist toplumdur.”

Ne demektir bu? Bugün iktidarı elinde tutan sermaye kesimleri bilgisayarların hayatın her alanına girmesi ve
bunun düzenin tüm toplum tarafından doğrudan yönetilmesinin bir aracına dönüşmesine neden olacağının çok iyi
farkındadırlar. Doğrudan demokrasinin zemin kazanmakta olduğunun bilincindedirler, ancak kendi maksimum
karları için teknolojiyi en geniş şekilde kullanmak zorunda da kalsalar doğrudan demokrasinin hayat bulmasının
önüne geçmek için her türlü yola baş vurmaktan da kaçınmazlar, kaçınmayacaklar. DD’nin hayat bulmasın yolu
işçilerin DD’yi kavraması ve örgütlenerek SİYASİ İKTİDARI ele geçirmesidir. “İLERLEMENİN BUNDAN
BAŞKA YOLU YOK!”
Arkadaşlar İnternetin Ağında kitabını kaleme alırlarken ortaya koydukları bu görüşten vaz mı geçtiler de 28 Ocak
ya da 2 Mart mitingi gibi işçi sınıfının en zayıf şekilde yer aldığı mitinglerle, burjuvazinin en güçlü şekilde
iktidarda olduğu ve meydanlardaki on binlerin el kaldırarak onayladığı kararların tek birini hayata geçirme
yönünde gözle görülür bir baskı dahi duymazken, DD’nin bu koşullarda hayat bulmasından bahsedebiliyorlar.
İşçi sınıfı örgütlenmeden, iktidarı ele geçirmeden DD kısmi de olsa nasıl hayat bulacak bu anlatılmalıdır.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde ortaya konanlar daha da nettir:

“Daha önce belirttiğimiz şekilde çok yaygınlaşacak olan bilgisayarlar ağı sayesinde, demokrasi bazılarının
`düğmeye basma` demokrasisi dedikleri hale gelecektir. Başka bir deyişle, siyasi kurumlara olan gereksinim
sürdüğü müddetçe bu kurumlar, her konuda referandum hakkını, kendi istekleri doğrultusunda hareket etmeyen
bütün siyasi kurumları dağıtma ve işini yapmayan bütün siyasi temsilcilerin işine son verme hakkını kullanabilen
ve kullanan toplumun bütün bireylerinin doğrudan gözetimi altında hareket etmek zorunda kalacaklardır. Bu
demokrasinin son şeklidir. Görüldüğü gibi bu, kölelerin hiç bir hakka sahip olmadıkları, buna karşın bütün
vatandaşların karar mekanizmasına katılma hakkının bulunduğu Atina demokrasisine, bu köle sahipliği
şehrindeki demokrasiye geri dönüş demektir. Fakat bu sefer köleler olmayacak ve tarihin çarkının yöneticilerin
gücünü artırmak ve genişletmek, köle sahibi sınıfların köleler dışındaki diğer vatandaşların demokratik haklarını
çalmalarını sağlamak yönünde dönmesi yerine, yönetim gücünün azaltılması ve sonunda da ortadan kaldırılması
söz konusu olacaktır. Herkes hükümet kararlarına katılırken ve katılmayı öğrenirken, hükümetin işi yalnızca
üretimi ve dağıtımı yönlendirme işine indirgenirken, demokrasi de, toplumun siyasi yaşamı da, kendisini
yaratanların, ezen sınıfların buluştuğu sonla buluşur ve ölür. O halde, ve kapitalistler de ``demokrasi``yi ne
kadar da çok sevdiklerine göre niçin bu demokrasiye sahip değiliz ki? Bunlar demokrasi savunucularıdır!?.
Demokrasi aşkına ``komünist diktatörlüğü`` yıkmışlardır!?. Demokrat olmayanlara borç para vermeyi bile
reddediyorlar!?. Demokrat bir tefeci olmayı o kadar kolay mı sandıydınız siz? Evet sayın Bay ve Bayan
demokratlar: işte un işte şeker, helvayı yapın bakalım. Düğmeye basma demokrasisini hayata geçirin. Yaklaşık
her 5 senede bir nüfusun yarısının bile katılmadığı seçimler yapmak ve seçmenin, bir kez oyunu kullandı mı,
uygunsuz iş yapan politikacıları devirememesi akla yatkındır denebilir mi?” (ABÇ)

Bu satırlarda burjuvazinin DD’nin hayat bulması yönünde adım atmak bir yana bunu engellemek için neler
yapabildiklerini belirten arkadaşlar acaba kitlelerin politikleştiği ve burjuva siyasetlerin etkisiyle de olsa sokağa
çıktığı bugünlerde burjuva siyasetleri teşhir amacıyla mı bunu öneriyorlar. Yani aslında onlar da bu koşullarda
DD’nin hayat bulamayacağının farkındalar da kitlelere DD siyasetini anlatmak, kavratmak ve sahiplendirmek için
mi bu görüşleri ortaya koyuyorlar.
İyi de bu biraz fazla iyimserlik olmaz mı?
Bakın “DOĞRUDAN DEMOKRASİNİN GEREĞİ” yazısında ortaya konan görüşler neler:
“Bu arada doğrudan demokrasinin kötü bir örneği olarak İsviçre vardır. Onlar da, burjuva hakimiyeti nedeniyle
demeyelim de ne hikmetse (?) diyelim, bir türlü internet kullanmaya ve doğrudan demokrasilerini her alana
uzatmaya yanaşmıyorlar. Ama bu bile ve bu kısıtlı haliyle bile modern toplumlarda doğrudan demokrasinin hiç
mümkün olmadığı temsili demokrasinin kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu tespitinin yanlışlığını kanıtlamaya
yeter.
Malum olduğu üzere İsviçre'de en azından bir kantonda seçmenler meydanda toplanarak karar alırlar.”(ABÇ)

Yani arkadaşlar bizlere İsviçre’de en azından bir kantonda DD’nin kötü bir örneğinin uygulandığını mı anlatmaya
çalışıyorlar? “Modern toplum” denen burjuva toplumlarda Doğrudan Demokrasi’nin mümkün olduğunu mu
kanıtlamaya çalışıyorlar? Ve bunu da herhalde İsviçre’de mümkün, bizde de neden olmasın düşüncesi ile yazıda
belirtme ihtiyacı hissediyorlar.
İyi de durum buysa İnternetin Ağında ortaya konan şu görüşlerle bu yazıda ortaya konan görüşler nasıl oluyor da
bir birine uyuşturuluyor:

“NOT 4. DOĞRUDAN DEMOKRASİ VE BURJUVAZİ


Bilgisayar ağlarının gelişmesine paralel olarak doğrudan demokrasi, Düğmeye Basma Demokrasisi en azından
15 yıldır konuşulan bir konu, etrafa yayılmadan, sessiz sedasız konuşulan bir konu. Burjuvazi teknolojinin
doğrudan demokrasiyi zorlamakta olduğunu bildiği için tedbirlerini alıyor. Nedir bu tedbirler. Bunlardan
birincisi, bilgisayar ağlarının demokrasi aracı olarak kullanımını bugünkü temsili demokrasiye uydurmaktır.”

“Daha geçenlerde Danimarka`da bunun bir örneğini gördük. Hükümet Avrupa Birliğine girmek istiyordu.
Referandum yaptı. Çok küçük oyla kaybetti. Sorun bitti mi? Yok. Aynı konuda hemen bir referandum daha. Bu
sefer çok küçük bir oyla kazandı. Sorun bitti mi? Tabii ki bitti. Gel gelelim referandumların bilgisayar ağı
üzerinden yapılmaya başlanması burjuva demokrasisi için tehlikelere gebedir. Mesela yukarıda ki örnekte oylar
birbirine çok yakın olduğu için, bilgisayar ağları üzerinden referandum yapılmış olsaydı hükümetin kendi
kazandığı referandum sonrası bu iş oldu bitti demesi oldukça zor olurdu. Mesela İsviçre`de belli miktarda imza
toplayabilirseniz her hangi bir konuda referandum yapılmasını sağlayabilirsiniz. Bilgisayar ağının mevcudiyeti
hem İsviçre vatandaşlarının gerekli imza miktarını kolayca sağlamalarını mümkün kılar, hem de referandum
anında yapılabilir. Mülkiyet sorununda referandum istemek yasaksa bile, mülkiyet sorununda referandum
yasağının kalkması için bir referandum talep edilirse ne olacak? Olur ama bu kadar da olmaz ki. Olmaz tabii ki.
Sürekli referandum imkanı orada duracak, devlet ve hükümet de referandum yapılıp yapılamayacak konular
üzerinde kendi başına ahkam kesecek. Mümkün mü ? Mümkün tabii ki. Vatandaşların bu ağı kendi istekleri
çerçevesinde kullanmalarını önleyerek, onların bu ağı birbirleriyle haberleşmek için kullanmalarını
yasaklayarak mümkündür. Bu da üçüncü tedbirin devreye girdiği anlamına gelir. Yani üçüncü tedbir
diktatörlük empoze etmektir. Bilgisayar ağlarının yaygın olduğu, referandum için kullanılabildiği bir toplumda
vatandaşların bu aracı kendi sorunlarını ele almak için kullanmalarını önlemenin tek yolu budur. Burjuvazi
vatandaşlarına bilgisayar ağları üzerinden doğrudan demokrasi vermez, veremez.”(ABÇ)

Bu yeterli değilse kitaptan aktarmaya devam edelim:

“NOT 5. SİNGAPUR`DA BİLGİSAYAR AĞLARI


Bugün dünyada bilgisayar ağının en geniş olarak devrede olduğu ülke, bir şehir devleti olan Singapur`dur. Her
vatandaş kart sahibi. Her işini, kendisi hakkında her türlü bilgiyi taşıyan bu kartı kullanarak yapıyor. Yani devlet
baba vatandaşının ne yaptığını sürekli olarak takip edebiliyor. Diyeceksiniz ki, o zaman bunlar doğrudan
demokrasi uyguluyorlardır? Yok canım. Daha neler. Diktatörlüğün (demokratik türden) en alası Singapur`da ve
tüm dünya ülkeleri Singapur örneğini dikkatle izliyorlar. Niye böylesi şartlarda bile doğrudan demokrasi
uygulanmıyor? Doğrudan demokrasi burjuva düzenle, kapitalist düzenle tam bir uyumsuzluk anlamına geliyor
da onun için.”(ABÇ)

Burjuva düzenle tam bir uyumsuzluk anlamına gelen DD, nasıl oluyor da burjuva düzen sapa sağlam ayakta
dururken, burjuva düzenin kuyruğuna takılmış ve kitleleri de bu kuyruğa mahkum etmek için her türlü yola
başvuran örgütlerin bu uğurda kitleleri meydanlara topladığı bir ortamda DD’nin hayat bulmasından
bahsedebiliyorlar?
İnternetin Ağında kitabında İsviçre’de dahi DD’nin hayat bulmasının mümkün olmadığı savunulurken son yazılan
yazıda İsviçre örnek gösterilerek bunun Kıbrıs’ın kuzeyi gibi işgal rejiminin olduğu, 40 bin askerin vatandaşların
hür iradelerine etkide bulunabildiği, elçilik, mafya, sermaye çevrelerinin vatandaşların kendi kaderlerini tayin
etmelerini her türlü yolla etki altına alabildikleri ve işçi sınıfının en örgütsüz kesim olduğu, onbinler sokaklara
dökülürken dahi kıpırdanamayıp örgütlenemediği koşullarda DD’nin hayata geçirilmesinden bahsedebiliyor
arkadaşlar! DD’nin hayat bulabilmesi için yapılması gerekenler değil, yani işçi sınıfının örgütlenerek iktidarı ele
geçirmesi için ne yapmak gerektiği değil, DD’yi bu koşullar ap açık ortadayken hayata geçirmek! Acaba
arkadaşlar bunu savunarak mevcut yapıda DD’nin hayat bulabileceği gibi bir hayali kitlelere aşılayarak onları
mevcut düzenin aslında düzeltilebilir olduğu reformist bataklığına sürüklediklerinin farkında değiller mi?
Arkadaşlar belki de farkında olmadan büyük bir hataya düşüyorlar. İşçi kitlelerin örgütlenmesi için onlara DD’yi
anlatmak, mevcut temsili demokrasi sisteminin anti-demokratikliğini kitlelere kavratarak onları bu düzene karşı
harekete geçirmeye çalışmak başka şey, kitlelere DD’nin bu yapı içinde, hele hele işçi sınıfında en ufak bir
örgütlülüğün dahi olmadığı ve burjuva hareketlerin kitleleri istedikleri her yöne yönlendirebildikleri bugünün
koşullarında DD’nin uygulanabilirliğinin mümkünlüğünü aşılamak başka şey.
Arkadaşlar İsviçre’nin en azından bir kantonunda sürekli referandumlar yapılmasını DD’ye örnek vererek ve buna
dayanarak bunun tüm modern toplumlarda uygulanmasının mümkün olduğunu savunarak kitlelere burjuva
düzende kısmi olsa da DD hayat bulabilir ve kitleler daha örgütlü olursa DD’nin daha da geniş şekilde
uygulanması sağlanabilir görüşünü savunuyorlar. Yani arkadaşlara göre DD’nin hayat bulması bir Devrim sorunu
değil Reform sorunudur. Bu tam anlamıyla REFORMİZMdir. İnternetin Ağında kitabında ortaya koydukları
“Doğrudan demokrasi burjuva düzenle, kapitalist düzenle tam bir uyumsuzluk anlamına geliyor da onun
için.” görüşünü terk etmek ve “doğrudan demokrasi burjuva düzenle, kapitalist düzenle uyumlu olabilir”
görüşüne varmak demektir.
Söz konusu yazıda deniyor ki:

“Bizce işler seçmenlerin 4 saat geçimleri için çalışmaları 4 saat de demokrasi için, siyaset için, devleti yönetmek
için çalışmaları ve devlet görevi iş olarak iş yapmasına kadar uzatılmalı, ilerletilmeli, geliştirilmelidir.”

Tamamen hemfikiriz, da soru şu? Bu nasıl yapılacak? Yazıda hatalı şekilde ve de işçi sınıfının örgütlülüğünden
bağımsız bir şekilde ortaya konduğu gibi bir yolla mı, yoksa İnternetin Ağında yazısında ortaya konduğu gibi,
yani işçi sınıfının örgütlenerek iktidarı ele geçirmesi yoluyla mı?
Biz DD’nin günün mücadelesi, günün sloganı ve günün talebi olması gerektiğini düşünüyoruz. Aynen sosyalizm-
komünizmin günün mücadelesi, günün sloganı ve günün talebi olduğu gibi. Ancak nasıl ki sosyalizm-komünizm
burjuva düzenden talep edilecek bir reform değildir, DD de bir reform sorunu değildir. Bu mücadele, bu slogan,
bu talep işçi, emekçi kitlelerin örgütlenmesi ve iktidarı ele geçirerek onu hayata geçirmesi gereken bir devrim
sorunudur.
Kitlelerin politikleştiği ve sokaklara çıktığı bu günlerde esas görev kitlelere “bu düzen içerisinde DD’nin hayat
bulması mümkündür” reformist görüşünün benimsetilmesi değil, özellikle işçi kitlelere DD’yi anlatmak, onları bu
siyasete kazanmak ve DD’nin hayat bulmasının önündeki esas engel olan burjuva-kapitalist düzenin dağıtılması,
işçi, emekçilerin kendi iktidarlarının kurulması gerekliliğini anlatmak ve onları bu temelde örgütlemek olmalıdır.

İnternetin Ağında kitabından altını çizerek bir kaç alıntı daha yaparak noktalayalım. Belli ki kitabı yazanlar kendi
yazdıklarını unutmuşlar ya da farkında olmadan reddeder duruma gelmişlerdir. Farkında olmadan diyorum çünkü
arkadaşlar son yazdıkları yazıda hala daha bu kitabı referans göstermektedirler.

“NOT 6. DOĞRUDAN DEMOKRASİ VE İŞÇİ SINIFI


Doğrudan demokrasinin mükemmel şeklinin talepleri şunlardır. i) üretim ve dağıtımın hem tek tek birimlerde hem
de ülke çapında bilgisayarlaştırılarak tam otomasyonu ve sürekliliği, ii) bu bilgisayarların bir merkezi
bilgisayara bağlanarak üretim ve dağıtımın sürekli ve otomatik olarak kayıt edilmesi ve mükemmel planlanışı, iii)
tüm işçilerin bu merkezi bilgisayara kendi bilgisayarları üzerinden bağlanarak tüm üretim ve dağıtımı kontrol
etmesi, iv) tüm işçilerin bu bilgisayar ağını kullanarak hükümet idaresine doğrudan katılımı. Doğrudan
demokrasinin esas içeriği budur. Bugün hedeflenmesi gereken demokrasi de budur. Demokrasi talebi güne
uyarlanmalı, hayatın her alanında Doğrudan Demokrasi talep edilmelidir. Rusya`nın geriliği Bolşeviklerin
sosyalizm amacıyla iktidara gelmelerini dıştalayamadığı gibi, şu veya bu ülkenin üretim tekniğinin geriliği de o
ülkelerin işçilerinin doğrudan demokrasi amacını hedeflenmesini ve bu amacını pratiğe geçirmek için iktidara
gelmesini dıştalayamaz.
Emperyalist kapitalizm doğrudan demokrasi için imkanları yaratmışsa, ki yaratmıştır, işçilerin talebi doğrudan
demokrasi olmalıdır. Emperyalist kapitalizm yeryüzünde cennetin, bolluğun imkanlarını yaratmışsa, ki
yaratmıştır, işçilerin talebi yeryüzünde cennet olmalıdır.”

You might also like