Sunucu, adı Gizem olan 11 yaşındaki çocuğun ne kadar zeki ve akıllı olduğunu anlatıyor. Gizem’i birçok kişi ilk önce internette yayınlanan bir video ile tanımıştı. Karne günü arkadaşlarına yaptığı konuşmayı kaydeden öğretmeni bu görüntüleri internete koyunca izlenme rekorları kırmıştı görüntüler. Gizem, arkadaşlarına ailesinin ne kadar fakir olduğunu, yağmurlu havalarda ayağına giyecek bir botunun dahi olmadığını söylüyordu ve daha bir dizi konuda sitem ediyordu. Büyümüş de küçülmüş gibiydi Gizem... Günümüz kapitalist toplumu birçok çocuğun çok erken büyümelerine neden oluyor artık. Gizem daha sonra Beyaz Show adlı programa çıkarıldı ve bir o kadar daha insan tanıdı Gizem’i. Sonra Gizem’in yaşadığı gecekonduya birçok bot ve ayakkabı yollandı “hayırsever” kişiler tarafından! Hatta kimi devlet yetkilileri de Gizem’in gecekondusunu ziyaret ederek yardım vaadinde de bulunmuşlardı, tabii yanlarına bir basın ordusunu alarak! Aradan bir yıl geçti ve Gizem’in yoksulluğu unutuldu zat-ı muhterem “hayırseverler” ve de devlet yetkilileri tarafından! Gizem ve ondan bir yaş büyük olan ablası birlikte banyoya girdiler geçtiğimiz günlerde, birlikte girdiler çünkü böylece daha az yakıt harcayacaktı şofbenleri! Hatta şofbeni çok kısık tuttular daha da ekonomik olması için! Ve hem bakımsız olan hem de kısık çalıştırılan şofben gaz sızdırmaya başladı yavaşça! İki kardeş uykuya daldılar farkına varmadan! Gizem bu uykudan hiç uyanamadı, ablası İrem ise ailesinin fark etmesi sonucu hastaneye kaldırıldı! Daha doğrusu kabul edilmedikleri birkaç hastane dolaştıktan sonra en sonunda bir hastanede bakıma alındı İrem. Türkiye medyası bir iki günlük sansasyonel yayından sonra bir kez daha unuttu Gizem’i ve ablası İrem’i. İrem hayatta mı bilemiyoruz bu konuda haber yapan yok maalesef. Ama Gizem ve İrem gibi milyonlarca yoksul çocuk unutulmaya ve yoksulluktan kaynaklanan hastalıklar, ya da kazalar gibi nedenlerden ölmeye devam ediyor her dakika! Şimdi ülkemizde bir sayım tartışmasıdır aldı başını gidiyor! Bir ada üzerinde yaşıyoruz ve bu ülkeye giriş-çıkışlar belli yerlerden yapılıyorsa, nasıl oluyor da ülkede şu an kaç kişinin olduğunu bilemiyor yetkililer? Kaç tane seçmen olduğu belli, kaç kişinin doğduğu, kaç kişinin öldüğü, kaç kişinin girip kaç kişinin çıkış yaptığı belli, ama ülkede ne kadar nüfus var belli değil! Ve şimdi insanları bir gün boyunca evlerine hapsederek sayım yapacaklar ve tespit edecekler kaç kişi olduğumuzu! Bir de ülkede kaç tane kaçak olduğunu da bulacaklarmış! İçişleri Bakanı sıfatı taşıyan zat-ı muhterem bakın ne diyor: “Biz bu sayımda, birilerini kaçak olarak saymış olsak bile, 24 saat geçmeden bir de af çıkaracağız. ... Kaçak yaşam içerisinde olanları af süresi bittikten sonra yakaladığımızda ihraç edeceğiz. Sayımda öyle bir hedefimiz yoktur”. Ne anlama geliyor bu; biz size şimdi sınır dışı etmeyeceğiz, şimdi yerinizi tespit edip daha sonar “affedilmek” için gerekli parayı yatırmazsanız sınır dışı yapacağız!’ Peki bu kişileri bunca zamandır kaçak yaşamaya ve çalışmaya mahkum eden patronlara ne yapacaksınız sayın “bakan”?! Koca bir hiç! Dahası siz bu ülkedeki kaçak işçileri de sınır dışı edemezsiniz, çünkü bu kişiler o patronların maksimum kârlar elde etmelerinin araçlarıdırlar! İlk önce onlar karşı çıkar buna, siz olsa olsa daha da fazla ellerini, kollarını bağlarsınız bu kaçak işçilerin ki daha kolay ve daha azgınca sömürülebilsinler patronlarca! Şimdi neye yarayacak bu sayım bir düşünün… Mesela Gizem gibi fakirlikten kırılan çocukları tespit edip insanca yaşamalarını mı sağlayacaklar? Hayır, tam tersine Gizem’in ailesi gibi sömürülen ve yoksulluğa mahkum edilen binlerce aileyi daha da fazla sömürebilmenin koşullarını yaratacaklar sadece! Yoksa bilmiyorlar mı ülkemizde kaç bin tane köleleştirilen kaçak işçi yaşadığını! Biliyorlar… Hem de hangi köyde, mahallede, sokakta kaç kişi olduğuna kadar ayrıntılı olarak… Öyleyse bize sayım değil, bu düzeni yıkıp yerine sömürüsüz bir yaşam kuracak bir mücadele gerekmiyor mu sizce de?!