Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 8

Aylık Kültür ve Sanat Dergisive |Sanat

Aylık Kültür Haziran | Sayı:


2016| Şubat
Dergisi 4 | | www.avrupa-kultur.eu
2016 Sayı: 01

AYDINLANMANIN BEŞİĞİ İÇİN ASIL ADRES

Modern Avrupa’nın
Anadolu Korkusu

■ Nuri Irak: Resim, tarih ve doğa denklemi


■ Berlin’de yine ilginç bir “Tiyatro Buluşması”
■ Momentum’da postkomünist kadın sanatçılar ve “Hero Mother”
■ Bremen: Zülfü Livaneli 70 yaşında
AVRUPA’NIN TARİHSEL TEMELLERİNE EGE’DEN MÜDAHALE

Modern Avrupa’nın

FRANKFURT
Anadolu Korkusu Anadolu’yla ilgili, sadece uluslara-
rası siyasette değil, antik tarih tartışmala-
rında da yeni zarlar atılıyor. Yeni bulgular
masaya yatırılıyor, yeni yorum talepleri
yükseliyor. Türkiye’nin, özellikle de batı-
sının, M.Ö. 2’nci binyılda, Troya savaşla-
rının patlak verdiği M.Ö. 1200’lerin öncesi
ve sonrasında, “Akdeniz’e bir kısrak başı
gibi uzanan” bir coğrafya olarak “Sıfı-
rıncı Dünya Savaşı”na sahne olduğu yeni
iddialar arasında yer alıyor. Bu dönemin
ardından Anadolu’nun 400 yıllık bir
karanlık döneme girdiği, artık “kitabî”
bir iddia değil, birçok somut bulgu ve
ipucundan hareketle tartışmaya açılan
bilimsel bir tez. Tamam, ama bunlar Türk-
çeye yabancı değil. İpuçlarını Türkçede
görmüştük. Yani bizim için çok yeni bir
durumda yok ortada.
Neden?
Buna geleceğiz. Önce şunu söyleyebi-
liriz: Her ne olursa olsun, Ege’nin proto-
historyası, yani “tarihöncesi” ile “tarih”
arasındaki dönem, gerçekten de çok
yeni sürprizlere açık. Batı Anadolu halkı
Luviler ve ülkeleri Luwiya’da, yani Bronz
Çağı’nda Batı Anadolu’da gelişmiş bu
uygarlıkla ilgili yeni bilgi ve tezler, yaşa-
dığımız zamanı da altüst edebilecek bir
enerji içeriyor olabilir.

Eberhard Zangger | Hattusa Temple

4 5
✤ ✤

UYGARLIĞIN HALİKARNAS
BEŞİĞİ BUGÜNKÜ BALIKÇISI İÇİN DE
TÜRKİYE Heinrich Schliemann Schliemann BİLİMSEL DÜŞÜNCE
COĞRAFYASIYDI. Sydney Hodges'in fırçasından (1877) Trojanische Altertümer EA VE FELSEFENİN
BATI BU GERÇEĞİ ANAYURDU
ÖRTMEK İSTEDİ. ANADOLU İDİ
Helen kültürünün Anadolu’dan kaynak-
landığını ileri süren Halikarnas Balık-
✤ çısı, “Hey Koca Yurt”, “Anadolu Tanrıları”, ✤
“Anadolu Efsaneleri”, “Merhaba Anadolu”
gibi yapıtlarında antik çağ Türkiye efsane-
lerini inceleyerek bu yargıya varmıştı.
Genel kanı, karşılaştırmalı mitoloji ince-
lemelerinde Halikarnas Balıkçısı’nın ilk-
lerden biri, birçok açıdan da birinci olduğu
yolundadır. Anadolu uygarlıklarını araş-
tırmaya trajik gençliğinden başlayarak
tüm ömrünü adayan Halikarnas Balık-
çısı için bilimsel düşüncenin ve felse-
fenin anayurdu, Anadolu’dur. Hatta ona
Bu enerjinin, biz neredeyse cumhuriyetle “jeoarkeolojik harekâta” girişen Dr. Eber- göre, Anadolu’da serpilen bilim ve bilimsel
birlikte, 1950’lerden itibaren ise yoğunla- hard Zangger’in bulgu ve tezleri arasında düşünce Yunanistan’a geçtikten sonra Halikarnas Balıkçısı/commonswikimedia.org
şarak Türkçede işlemeye başladığına tanık bir devamlılık var: Uygarlığın beşiği, “dejenere olmuştur”. Mitolojik unsur-
olmuştuk: “Mavi Anadolu”. bugünkü Türkiye coğrafyasıydı ve o coğ- ların, içinden çıktıkları toplumun ihtiyaç-
Ünlü Halikarnas Balıkçısı’nın, tam adıyla rafya, içerdiği kültürlerle birlikte bugünkü larından doğduğunu bilen Cevat Şakir,
Cevat Şakir Kabaağaçlı, ve onun öncülü- Yunanistan’dan çok daha önemliydi. Ancak mitlerin (efsanelerin ve masalların), ki
ğündeki “Mavi Anadoluculuk” hareketinin modern zamanlarda, Batı, bu gerçeğin Atlantis ile Troya “efsaneleri” de bun-
temel tezleri (“Anadolu yarımadası Yuna- üzerini örtmek için çok çaba harcadı. lardandır, içinden çıktığı toplumun, eko-
nistan yarımadasından daha uygar ve geliş- “Oynak Tolgalı Hektor”un sonsuza dek nomik, siyasal, kültürel damgalarını taşı-
kindi”) ile halen Zürih merkezli yeni bir gömülmesi şarttı. dığını ve bir biçimde onları yansıttığını

6 7
Batı Anadolu ve Luviler
Eberhard Zangger ve araştırmalarını gerek dünya ölçeğinde gerekse Türkiye’de sürdüren bazı çalışma arka-
daşları, “luwianstudies.org” sitesinde İngilizce, Almanca ve Türkçe olarak çeşitli bilgilere yer veriyorlar. Buna
göre, Luviler ile bu halkın yaşadığı Luwiya ülkesinin Avrupa tarihi içindeki özel yeri ve buna “modern zamanlar
Batı’sının” gösterdiği arkeolojik/ideolojik ilgi, daha doğrusu ilgisizlik, ciddi çelişkiler barındırmaktadır. Bu rol
çalma ve küçültme güdüsünün hedefi, dünyanın yedi harikasından üçünün ve Sokrates öncesi Ege filozoflarının
hemen hemen hepsinin ortaya çıktığı Luviler ve ülkeleridir. Dolayısıyla ortada kolay kolay sineye çekilebilecek bir
“keyfilik”, bir tarihsel boşluk yoktur. İş, son derece ciddi boyutlardadır ve bugüne kadar uzanan bir toplumsal tarihi
de ilgilendirmektedir. Bu yakıcılık, sözü geçen sitedeki yazılarda da gözleniyor:
“Luvi kültürü filolojik açıdan oldukça iyi araştırılmıştır. Buna göre Luviler Bronz Çağı ve Erken Demir Çağı’nda
Anadolu ve Kuzey Suriye’de yaşamış tarihi bir halktır. Hititlerin başkenti Hattuşa’da bulunmuş ve Akatça çivi yazı-
sında yazılmış belgelerde Luvi dilini konuşan halkların yaşadığı bölgeye Luwiya deniyordu. Hitit yasalarında ve
diğer belgelerde Luvi diline yapılan tercümelerden söz edilir. Luvi dili Hint-Avrupa dil ailesinin Anadolu dilleri
grubuna girer. En azından 900 yıl boyunca kullanımda kaldığı belgelenen Luvice, hiyeroglif işaretleriyle yazılırdı.
Luvice farklı diyalektlerle Güney ve Batı Anadolu’nun tamamında konuşulurdu. Takriben MÖ 2000 yılından itibaren
Luvice kişi isimleri ya da Luvice kökenli kelimeler eski ticaret şehri Kültepe’de (Kaniş veya Neşa) bulunan Asur
tabletlerinde görülmeye başlanır. O dönemde Anadolu’da yaşayan Asurlu tüccarlar yerli halkı, “Luviler”in karşılığı
olan nuwa’um olarak adlandırırlardı. Aşağı yukarı aynı dönemde Eski Hititler biraz daha kuzeyde Kızılırmak civa-
rına yerleştiler. Hititler, bugün Hititçe diye isimlendirdiğimiz dillerini, politik ve ticari merkezleri (Neşa) doğrul-
tusunda başlangıçta neşa ya da neşaca diye adlandırırlardı. Bu dil, sonradan başkent olan Hattuşa’nın çevresinde
özellikle üst tabakanın yazı dili şeklinde kullanılırdı.
Anadolu’nun batısı, muhtemelen engin yüzölçümünden ve karışık topografyasından kaynaklanan sorunlardan yazıyordu. Azra Erhat, Sabahattin Eyu- Odisseya”yı Gılgamış efsanesinden etki-
dolayı binlerce yıl boyunca küçük krallıklar ve beylikler arasında paylaşılmıştı. Bu durum bölgenin ekonomik ve boğlu, Vedat Günyol, İsmet Zeki Eyüboğlu lenerek yazmıştı; çünkü Homeros, Anado-
askeri gücünü zayıflattığı gibi, az veya çok homojen bir Luvi kültürünün kabul edilmesini da geciktirmiştir. ve hatta Melih Cevdet Anday gibi yakın lulu idi ve yazdığı tanrılar da Anadolu’da ✤
Hitit belgelerindeki Luwiya isminin yerini kısa bir süre sonra, az çok Luvilerle eş anlamda, politik olarak en yazar dostlarıyla geliştirdiği “Mavi Ana- bilinen tanrılardı.
etkili olan Luvi Krallığı’nın ismi Arzawa alır. Arzawa, ana bileşenleri olan Wiluşa, Şeha, Mira, Hapalla ve daha dar doluculuk” düşüncesi, Anadolu’nun bugü- Antik tarih yazımını, 19’uncu yüzyıl
anlamda Arzawa gibi küçük krallıklara ayrışır. Bunun yanında Hitit belgelerinde Batı Anadolu’da, bazen büyük nüyle eski çağları arasında kopmayan bir Avrupa’sının ideolojik ihtiyaçları doğrultu- ANADOLU
Hitit krallarına bağlanan, bazen de Hititlerin düşmanı olan bir düzine kadar küçük Luvi krallığından söz edilir. Bun- kültür bağı olduğuna dikkat çekiyordu. sunda Anadolu’yu görmezlikten gelmekle UYGARLIKLARI
lara yukarıda sayılanların yanında Lukka, Karkişa, Pedasa, Tarhuntaşşa, Kizzuwatna, Walma ve Maşa da dâhildir. Dünyadaki birçok mitin ve Yunan mitolo- suçlayan Halikarnas Balıkçısı için Ege BİLEREK İHMAL
Günümüz bilim adamlarının çoğu, bu krallıkların bulunduğu bölgeler konusunda az çok hemfikirdir. Batı Anadolu jisinin kaynağı Anadolu’daydı. Burada da ve Akdeniz, uçsuz bucaksız bir açık hava
EDİLMİŞTİR
devletlerinden olan ve Hitit yazılı belgelerine göre kısa bir süre için (MÖ 1290-1272) Hitit İmparatorluğu’na bağımlı mihenk taşı olarak Klasik Ege Uygarlığı müzesiydi. Anadolu ile bugünkü Yuna-
VE BATI, BU
olan Wiluşa’nın yeri tam olarak açıklığa kavuşmamıştır. Ama günümüzde araştırmacıların çoğu, Wiluşa’nın Troya öne çıkıyordu. nistan arasında bir uygarlık ve mitolojiler
ile aynı yer olduğu düşüncesindedir. karşılaştırması yapılmamasından yakınan
İHMALİN
Balıkçı’ya göre, Batı toplumları Doğu’nun ÜRÜNÜDÜR
(...) BATI’NIN KÖKLERİ NEREDE?
Luvi Kültürü, kısmen bu gibi nedenlerden dolayı filoloji alanında çok büyük bir öneme sahiptir. Dilbilimciler, aydınlanmasından korkmaktadır ve bu
Hattuşa’da ele geçen 33.000 belge sayesinde Luvi Kültürü konusunda çok kapsamlı bilgiler elde etmeyi başar- Batı veya Avrupa, daha doğrusu “Batı korku büyük uygarlıklar yaratmış Anadolu
mıştır. Bu konudaki önemli çalışmalar arasında Susanne Heinhold-Krahmer’in Arzawa (1977); H. Craig Melchert’in demokrasileri”, kendi köklerinin Yunan gerçeğine gözlerin kapatılmasını gerektir- ✤
The Luwians (Luviler) (2003) ve Alice Mouton ve diğerlerinin Luwian Identities (Luvi Kimlikleri) (2013) adlı kitap- mitolojisinde yattığını kabul ederken, ışığı miştir. Anadolu uygarlıkları bilerek ihmal
ları yer alır. Anadolu uygarlıklarının üzerinden çekmek edilmiştir. Bugünkü Batı, işte tam da bu
Buna karşın, protohistorya arkeolojisi sahasında Luvilerden hiç söz edilmez. Ege’nin erken tarihi ile ilgili son ve o bölgeyi karartmak zorunda kalmıştı. ihmalin bir ürünüdür.
yıllarda çok kapsamlı kitaplar yazılmasına rağmen, Luvi kültürüne değinilmemiştir. Bu anlamda Luwian Studies ilk Halikarnas Balıkçısı ve arkadaşlarına “Mavi Anadolu”nun çeşitli boyutla-
kez olarak dilbilimleri, protohistorya ve doğa bilimleri alanlarındaki araştırmaları bir araya getirmek için çaba sarf göre ise Yunanistan yarımadasına sıkış- rıyla, 1973’te ölen Balıkçı ve ondan sonra
etmektedir. Luvi kültürünün tanınması, çeşitli nedenlerden dolayı bir yüzyıl kadar gecikmiştir.” tırılan Yunan uygarlığı Anadolu’dan çok art arda bu dünyadan göçen yol arkadaş-
(Kaynak: www.luwianstudies.org) geriydi ve olsa olsa onun takipçisi konu- larının takipçilerince yaşatılmaya çalışıl-
mundaydı. Bunu savunuyorlardı. Örneğin, dığını, ama bunun yerleşik Batı arkeoloji-
Cevat Şakir’e göre, Homeros, “İlyada ve sine, daha doğrusu onun Anadolu’yu geri

8 9
✤ The story of the Iliad (1911) The story of the Iliad (1911) ✤

YERLEŞİK plana itip geriliğe mahkûm eden ideoloji- ması gerekiyordu. Zangger’in bu konudaki arkeolojinin bir kriz içinde bulunduğunu özellikle Luvi yerleşim birimlerinin araş- BATI
ARKEOLOJİNİN sine kafa tutulacak kadar derin ve yaygın öneri ve girişimlerinin, Troya kazılarını kitaplaştırdı (“Die Zukunft der Vergan- tırılmasına çağrıda bulunuyor. Nere- ANADOLU
"RAHİPLERİ", yapılamadığını biliyoruz. Burada bir yöneten Prof. Dr. Manfred Korfmann ile genheit - Archäologie im 21. Jahrhun- lerde kazılar yapılması gerektiğini iyi bil- İLE İLGİLİ CİDDİ
boşluk oluşmuştu. onun Türk dostları, özellikle de Prof. Dr. dert”). Ancak Anadolu’nun profesyonel bir diklerine yeni yayımladıkları kitapta ve
BU FIRLAK BİR BİLGİ
Bu boşluğa müdahale edenlerden biri İlhan Kayan’ın olumsuz tutumuyla “göğüs- uzmanı olarak “bu meslekte” daha fazla internet sayfaları “luwianstudies.org”da
ZEKANIN YENİ BOŞLUĞU VAR.
de, 1990’larda Atlantis ve Troya’yı ilişki- lendiği”, hatta Süleyman Demirel’e yakın ısrar etmeme kararı aldı ve 2000’lerde da dikkat çeken vakıf yöneticileri ile Eber-
SORULARINI lendiren genç bir “jeoarkeolog” oldu. Dr. olduğu bilinen Korfmann’ın “O varsa ben arenadan çekildi. En azından öyle sanıldı. hard Zangger, özellikle Türkiye’deki araş-
EBERHARD
AFFETMEDİLER Eberhard Zangger, Troya’nın ve bulun- yokum” şantajıyla bu ölçümleri engellediği Uzun süre bu çevrede adı geçmedi. Son- tırmacıların Troya’da “Hisarlık tepesinin ZANGGER DE
duğu bölgenin, Bronz Çağı’nın en gelişkin hâlâ konuşulmaktadır. Bir başka ifadeyle, raki yıllarda Zürih’te danışmanlık yaparak altındaki alüvyon ovasında” ayrıntılı kazı BURAYI
uygarlığı olmasına rağmen hak ettiği arke- bu bilime pek sığdırılamayacak müdahale anlaşılan ciddi bir birikim sağlamayı ve araştırmalara çağrı çıkarmakta, “Geç HEDEFLİYOR
✤ olojik ve tarihsel ilgiyi göremediği düşün- ve açık engelleme, artık herkesin iyi bil- başardı. Bu arada temel araştırma konu- Bronz Çağı’na ait şehrin”, yani Troya’nın
cesindeydi. Zangger, Troya’nın Atlantis diği bir sırdır. Bu engeller ve yarattığı ger- sunu unutmadığını, tersine kendini daha “yer altındaki kalıntılarını bulmak ama-
efsanesine modellik ettiğini, sonuçta çekten kirli tablo sonucunda, Zangger, da geliştirdiğini, kişisel olarak araştırma- cıyla” bilimsel yöntemlere başvurulmasını ✤
Troya’nın aslında Atlantis’e karşılık gel- larına devam ettiğini anlıyoruz. önermektedir.
diğini ileri süren kitabını yayımlayınca Ortada ciddi bir bilgi boşluğu olduğu
önce büyük bir ilginin odağı oldu, büyük “LUVİ BOŞLUĞU” açık. Vakıf sitesinde şu ifadeler yer alıyor:
bir destek de aldı, ama hemen ardından “Luwian Studies’in kapatmaya çalış-
da büyük yalnızlığı başladı. Yerleşik arke- Eberhard Zangger, son yıllarda tekrar tığı bu bilgi eksikliği, muhtemelen geç-
Troya Nuremberg Chronicles_commons.wikimedia.org

olojinin “rahipleri”, bu fırlak zekânın yeni Anadolu uygarlığı üzerine çalışmala- mişte Avrupa ile Osmanlı İmparator-
soruları ve sorunları tartışmaya açmasını rına döndüğünü ve eski tezlerinin altını luğu arasındaki çekişmelerden kay-
affetmediler. dolduracak yeni araştırmaların peşinde naklanmış ve zaman içinde gelişmiştir.
İşin trajik yanı şuydu: Eberhard olduğunu gösteriyor. Bu nedenle kur- Bilimsel bir disiplin dalı olarak arkeo-
Zangger, 1990’larda sadece Batılı arkeo- duğu vakıf, Batı Anadolu halkı Luvileri ve loji, Avrupa o dönemde güçlü olan Os-
logların değil, Türkiye’deki meslektaşla- Luwiya’yı incelemeyi hedefliyor. Batı’nın manlı İmparatorluğu’yla rekabet etmeye
rının da tepkisiyle karşılaşmıştı. Troya’nın Anadolu’ya kör olan gözlerini açmaya çalışırken biçimlenmiştir. Osmanlı
çevresindeki kanalların bulunması için çalışacağını duyuruyor. “Luwian Stu- İmparatorluğu’nun çöküşünün üzerinden
helikopterlerle de özel ölçümler yapıl- dies” (Luvi Araştırmaları) adlı bu vakıf, üç kuşak geçtikten sonra bu döneme ait ➔
10 11
Batı Anadolu’da, MÖ 2’nci binyılda, bir arada göz önüne alındıklarında ekonomik ve politik Arthur Evans 1920 yılında Ege’nin erken tarihinin kronolojisini oluştururken, Tür-
güçleri açısından Minos ve Miken uygarlıklarıyla boy ölçüşebilecek çeşitli küçük ve orta boylu kiye ile Yunanistan arasındaki savaş şiddetlenmişti. Bu şartlar altında, Antik Helen
krallıkların mevcut olduğunu savunan Dr. Zangger ve araştırmacı arkadaşları, bu uygarlığı Luvi kültürüne hayranlığı ile tanınan Evans’ın aklına Türk topraklarında yaşamış eski bir
kültürü ve bu topraklarda yaşayanları da Luviler diye adlandırıyor. Bu terimin, etnik bir birimi uygarlığı öne çıkarmak gelmezdi. Bu nedenden dolayı Troia, dünyanın en tanınmış

LUVİLER,
tanımlamak için değil, kendilerini ne Yunan, ne de Hitit dünyasına ait görmeyen insanlar için katmanlı sit merkezi olmasına rağmen, diğer kültürlerden ayrı olarak algılandı.
genel anlamda kullanıldığını belirten Zangger’e göre, “Luvi devletleri, potansiyel bir bölgesel 100 yıl önceki bu ihmal yüzünden, dünyada Batı Anadolu kadar keşif potansiye-
güç oluşturmanın yanı sıra, Geç Bronz Çağı’nın sona ermesine katkıda bulunan – ve bugüne line sahip başka hiçbir yer yoktur. Bütün bu süre boyunca önemli bir kültür tamamen
kadar görmezden gelinmiş – temel bir unsur teşkil” etmektedir. gizli kalmıştır. Ancak Luvilerin belleği Yunanistan, Anadolu ve Mısır’daki birçok bel-

ARTHUR
Luwian Studies Vakfı uzmanları, internet sitelerinde, “Luviler neden yoklar?” sorusuna yanıt gede muhafaza edilmiştir. Günümüzde sistematik olarak araştırılması gereken yüz-
arıyor ve önerilerde bulunuyorlar. “Yerleşik teorilere rağmen” üretilmiş bu saptama ve çıkışlar, lerce arkeolojik sit merkezi söz konusudur.
gerçekten de birçok çevreyi meseleleri yeniden masaya yatırmak zorunda bırakabilir: Luviler Batı Avrupa’nın gelişiminde kilit rol oynamıştır. Grek felsefesi, şiiri ve

EVANS
bilimi Luvilerin kültür mirası üzerinde yükselmiştir. Batı Avrupalılar bin yıl boyunca
“Batı Avrupalı araştırmacı ve maceraperestler, 1870-1910 yılları arasında, Anadolu ve kökenlerini seçkin bir Luvi şehri olan Troia’nın kraliyet ailesine dayandırmaya çalış-
Yunanistan’da, Avrupa tarihyazımcılığının başlangıcından 1000 yıl daha eskiye giden çeşitli mıştır. Aralarında Roma, Paris ve Londra’nın da olduğu yüzlerce Avrupa şehri inşa

VE
önemli yerleşimler tespit ettiler. Alman işadamı Heinrich Schliemann’ın girişimi ve finansma- edilirken Troia’nın örnek alındığı iddia edilmiştir.
nıyla Kuzeybatı Anadolu’da, jeologlar ve amatör araştırmacıların Troia’nın olduğunu tahmin Troia’yla ilgili her şey konusunda duyulan bu coşku ve heyecan, Osmanlıların
ettiği Hisarlık tepesinde ilk kazılar yapılmaya başlandı. Burada kazıların kısa sürede başarılı Konstantinopolis’i fethetmesiyle (1453), hatta Viyana’yı kuşatmasıyla (1683) tama-
sonuçlar vermesiyle cesaret kazanan Schliemann Yunanistan’da kazılar yapmaya başladı. mıyla ortadan kayboldu. O tarihlerden itibaren Orta Avrupa’nın entelektüel seçkin-

SORUNUN
Girit’in 1898 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndan özerkliğini kazanmasıyla adada bir düzine leri Troialıların soyundan geldiklerine inanmaktan vazgeçip kendilerine yeni tarihsel
kadar kazı yapılmaya başlandı. Bunların en önemlileri İngiliz Arkeolog Arthur Evans’ın yöneti- modeller aramaya başladılar. Antik Grek ve Roma kültürlerinin seçilmesinin nedeni,
minde Knossos’da yapılanlardı. Berlinli Asurolog Hugo Winckler 1906 yılında, Orta Anadolu’da muhtemelen bu kültürlerin Doğu Akdeniz çevresindeki büyük bölgelere hâkim olmuş

TEMELİ
yer alan Hattuşa’da kazılar yürütmeye başladı. Troia, Mikene, Knossos, Hattuşa ve başka birçok olmalarıydı. Grekçe bilmeyenler aniden Barbar sayılmaya başlandı.
sit merkezinde yapılan araştırmalar sonucunda, Klasik Antik Çağ uygarlığından 1000 yıl daha İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan sonra, ırksal önyargılara dayanan böyle değer-
eskiye giden uygarlıkların varlığı ortaya çıkartıldı. lendirmeler tasvip edilmemeye başlandı. Ancak bu tür düşüncelerin bilinçaltında var
Arkeologlar kısa süre içinde, Ege bölgesindeki bu erken dönem uygarlıkları konusunda elde olmaya devam ettiği ve Anadolu uygarlıkları konusundaki araştırmaların gecikme-
edilen bilgileri düzenleme işlemiyle karşı karşıya kaldı. Arthur Evans 1920’dan sonra yayınladığı sine neden olduğu anlaşılmaktadır. Bunun neticesinde oluşan bilgi deformasyonu ve
eserlerde, MÖ 3. ve 2. binyılları için bugün de halen geçerli olan üçlü kronolojiyi (Erken- Orta-, eksiklikleri yavaş yavaş kapanmaktadır. Ancak Akdeniz’in erken kültürleri konusun-
Geç-) oluşturarak Ege’nin protohistoryasının temelini oluşturdu. Evans bu işlemi yaparken üç daki bilgi haritamız, halen büyük bir boşluk içerir, o da Batı Anadolu’nun Geç Bronz
bölgeyi göz önünde bulundurdu; Anadolu, Yunanistan anakarası ve Girit Adası. Bu bölgelerin Çağı’dır (MÖ 1800-1200).
her birinde iyi bilinen birer kültür merkezi vardı: Troia, Mikene ve Knossos. Evans, çalışma- Luviler konusunda daha fazla bilgi sahibi olunca, Akdeniz Arkeolojisi ile ilgili
sında üç uygarlıktan bahsetmesine rağmen bunlardan sadece iki tanesi, adı geçen bölgelerle sayısız soruyu cevaplamak da mümkün olacaktır. (...)”
uyuşuyordu. Knossos, Minos uygarlığının ve Mikene, Miken uygarlığının merkezleriydi. Troia
ise tek başına kaldı. Evans Troia’yla belli bir uygarlığı bağdaştırmak yerine, belirli bir politik
merkezleri olmamasına ve MÖ 2. binyılda herhangi bir güce sahip olamamalarına rağmen, Ege
adalarını bir uygarlık alanıymış gibi gösterdi. Hattuşa bile ilk etapta bu çalışmaların dışında
tutuldu.
(...)
(Kaynak: www.luwianstudies.org)

12 13
➔ çekişmeler unutulmuştur. Günümüzde ise rindeki bilimsel araştırmalara da katılmış, çinin veya kendi deyişiyle “jeoarkeologun”
araştırma tarihindeki bu bilimsel boş- bu alanda uzmanlaşmıştı. yerleşik arkeolojiye yönelik bu tepkisi ger-
luklar, gelecek nesiller için fırsatlar sunar. çekten “ödülsüz” bırakılmadı, Almanya’da
Geçmişte Ege’nin protohistorya ve eski “BOŞLUK FALAN YOK!" REHAVETİ çok ağır saldırılara maruz kaldı. Özellikle
Yakın Doğu araştırmaları uzmanlarından akademyanın tepkisi acımasız ve amansız
bazıları, Türkiye’nin batısında MÖ 2. bin- “İnsanlarla çevre gelişimi arasındaki oldu. Görüşlerini savunabileceği tek bir
yılda, bugüne kadar büyük ölçüde ihmal tarihsel etkileşimin rekonstrüksiyonu”nu kürsü veya olanak verilmedi. Alan araştır-
edilmiş bir kültürün var olduğunu savun- son 40 yılda jeoarkeoloji olarak tanımlan- maları için izin başvurularına yanıt bile
muştur. Ancak Luvi kültürünün varlığına dığını hatırlatan Eberhard Zangger’e göre verilmedi. Üniversitelerin eski çağ araş-
işaret eden birçok ipucu yine de siste- Luviler pek az araştırılmış bir kültür ve tırmacılarına yönelik polemikleri nede-
matik olarak araştırılmamıştır.” uygarlıktır madem, o zaman bu eksikliğin niyle kendisine yönelik kuşku tam bir öfke
Bu hedeflerin, en az çeyrek yüzyıllık hızla giderilmesi gerekir. Böyle bir giri- dönüştü. Zangger, araştırma gruplarının
bir geçmişle bağlantılı, daha doğrusu bir şimin sonuçsuz kalması mümkün değildir. tamamen kemikleşmiş, kurumuş olduğunu
entelektüel ısrarın sonucu olduğunu söy- Ama “Luviler konusunda bir eksiklik yok, savunuyor ve akademyanın arkeolojideki
leyebiliriz. Eberhard Zangger, kazanımla- biz sabahtan akşama kadar öğrencile- her türlü yeniliğe uzak durduğunu, üniver-
rını bırakmaya niyetli görünmüyor. rimize Luvileri anlatıyoruz” diye gönül site dünyasının da kendi mevkilerini koru-
Ancak böyle kişisel tarihlerin çok öte- rahatlatan yerleşik Türk akademisyen ve maktan ve yaptıklarının onaylanmasını Truva Yanarken Johann Georg Trautmann (1713–1769)
sinde sonuçlara da hazırlıklı olmak gere- arkeologların varlığı da sır değil. görmekten başka bir hırs taşımayan koru-
✤ kiyor. Çünkü Luviler üzerine araştırma Aslında Zangger, 1990’ların ortasında cularca işgal edildiğini ileri sürüyordu. Bu
ve nicelemeler, sadece Ege’ye bakışı ve arkeolojinin kendi içine kapalı dünya- meydan okumaya büyük bir tepki geldi. ğından çok daha güçlü ve etkili oldukları
Ege’nin geçmişini değiştirmekle kalma- sına bir bomba gibi düştü. Düştüğü gibi Dr. Zangger, aslında bir sinire dokun- anlaşıldı.
EBERHARD yacak, Batı’nın Doğu’ya ve Anadolu’ya de uzaklaştırıldı. Troya’nın yıkılması muştu ve aldığı tepkinin bu açıdan önemi Troya’nın kazıcısı Manfred Korfmann,
ZANGGER, bakışına da ağır bir darbe olacak. Eber- ve etkileriyle ilgili tezleri, onu özellikle büyüktü. Bütün yaptıkları ve kişiliği “non- ölümünden önce en büyük savaşını, belki
1990'LARDA, hard Zangger ve yol arkadaşlarının düşün- Atlantis’le ilişkilendirmesi, “bilim adına valeur” (değersiz, yetersiz) başlığı altında de tek büyük savaşını Zangger’e karşı
celerini özetleyen bir bakış, şöyle: şarlatanlık” olarak damgalandı ve ken- toplanıyordu. Daha otuzlu yaşlarını vermişti, ama bunu onu kürsülere davet
ARKEOLOJİNİN
“Geçmişin araştırılmasına odaklanan disinin de “yeni bir Erich von Däniken” sürerken bir Amerikan uzmanlık dergi- ederek değil, tersine tüm kürsüleri ve tez-
KENDİ İÇİNE
disiplinler coğrafya yahut dil bölgele- olduğu ileri sürüldü. Böylesine acımasız sinin kitabını dâhice bulması ve bu arada lerini savunabileceği alanları kapatarak
KAPALI DÜNYASINA rine (Mısır bilimi, Eski Grek dili ve edebi- bir biçimde “ödüllendirilmesi”, onun bir da Der Spiegel’in kendisine ve çabalarına yapmıştı. Prof. Dr. İlhan Kayan’ın ise Korf-
BİR BOMBA yatı araştırmaları, Eski Yakın Doğu çalış- uzman arkeolog olarak yaşama planlarına geniş verirken “Arkeolojinin Einstein’ı” mann ile “Zangger bizim geçmişte yap-
GİBİ DÜŞTÜ maları vb.), zamansal dönemlere (pro- son vermesiyle sonuçlandı. gibi sıfatlar kullanması, Zangger’in lehine tıklarımızı değersizleştiriyor” gibi bir
tohistorya, Eski Çağ tarihi, vb.) ve içe- Aslında Zangger, Troya savaşının mit değil, aleyhine sonuçlar verdi. Yerleşik zeminde buluştuğu anlaşılıyor. Nedense
riğe (mimari tarih, filoloji, sanat tarihi değil tarihsel bir gerçek olduğu kanısın- arkeolojideki kurumsal saflar, uluslararası Zangger’e çok öfkeli “arkeoloji gazetecisi”
✤ vb.) göre gruplara ayrılır. Bilim yüz yıldan daydı. Eski dünyanın Bronz Çağı’nda, ölçekte ve iyice sıklaştırıldı. “Zangger’in Özgen Acar, Cumhuriyet’teki 15 Haziran
uzun bir süredir uzmanlaşmaya doğru bir büyük güçlerin “dünyaya egemen olmak popüler bilim hezeyanlarıyla fanteziyi 1999 tarihli “Kavşak” köşesinde “Atlantis
gelişim göstermektedir. Gözlemler spesifik için” giriştikleri dünya savaşının son aşa- karıştırdığı ve bilimle ilgisinin olmadığı” avcısı Zangger”e karşı sadece devleti
hale geldikçe, bilimsel başarı da o kadar masıydı Troya, Zangger’e göre. Dün- suçlamaları hızla yayıldı. Kendisine tutu- değil Koç, Sabancı ve diğer büyük serma-
yüksek olur. Ancak ayrıntılara odak- yanın merkezi, bundan 3-4 bin yıl önce nacak tek bir dal bile bırakılmadı. yeyi de uyanık olmaya çağırıyor, hırslı ve
lanmak, büyük resmi görmeyi engelleye- gerçekten de Doğu Akdeniz çevresiydi. görece genç bu araştırmacıyı Yunanların
bilir. Karmaşık tarihsel olayların rekons- Eberhard Zangger, ayrıca Atlantis’in KUTSAL FORMÜL TROYA bir yeni “tahta at”ı olarak çiziyordu. Acar,
trüksiyonunun başarılı olabilmesi için, Troya’nın nitelikleriyle örtüştüğünü mad- Zangger’in bulabileceklerine karşı Prof.
uzmanlık alanının sınırları dışına çıkıp deler halinde sıralıyordu ve kendine fazla Bu öfke, biraz da Troya ile ilgiliydi İlhan Kayan’ın itirazını da yazmıştı:
farklı alanlarla işbirliği yapmak gerekir.” güvenli çıkışı, yerleşik arkeolojide belki aslında. Troya, Batı kültürünün teme- “Kayan, ‘Helikopterle yapılacak anomali
Gelinen noktada Dr. Zangger’in gerekli kendisinin de beklemediği kadar büyük bir linde yatan bir kutsal formüldü. Avrupa, saptamaları yoluyla, örneğin bugünkü
donanıma ve hatta saha tecrübesine de irkilmeye, reaksiyona yol açmıştı. ortak kimlik için bu formüle gerek duyu- yüzey altındaki eski akarsular belirle-
sahip olduğu, jeoarkeolojik faaliyetle- Dr. Zangger, Troya’nın tarihsel ger- yordu ve zedelenmesini, alışılmış tanım- nebilir. Korkarım Dr. Zangger bunları
rinden anlaşılıyor. Kendisine geçmişte çekliğinden vazgeçmiş değil. Ayrıca bu lardan uzaklaştırılmasını affedemiyordu. Atlantis’in kanalları olarak sunacak. Oysa
gösterilen tepkide “tümüyle boş olma- konuda yeni veri ve bilgi birikimi oldu- Dr. Zangger’in meslekten arkeolog olma- yıllardır aynı yöntemlerle elde edilen
ması” da ciddi bir rol oynamış olabilir. ğunu da saklamıyor. Ancak şu sıralarda ması, üniversitelerden destek almaması sonuçları Stuida Troica’da sunduk’ diyor.”
Gerçekten de Zangger, 1982’den sonra tezlerini fazla öne çıkarmadığı söylene- ona karşı kullanılmaya başlandı. Böyle bir Böylece arkeolojinin doğumu ile
Doğu Akdeniz’deki arkeolojik sit merkezle- bilir. Unutması mümkün değil: Bu jeofizik- ortamda, Korfmann ve Kayan’ların sanıldı- Avrupa-Osmanlı savaşlarının örtüştü-

14 15
ğüne dikkat çeken ve Yunanistan ile onun lasıyla çıkartacak ve yeni yatırımlara bile
üzerinde yükseldiği varsayılan Avrupa’yı kaynaklık edecektir.
büyük göstermek, Türkiye toprakların- Anadolu, yabancı ülkelerdeki arkeolo-
daki uygarlıkları da küçük göstermek ama- jinin gelişmesine yardımcı oluyor.
cıyla modeller oluşturulduğunu savunan Çelişkiye bakın ki Türkiye’deki arkeolo-
bir tezin önü kesilmiş oluyordu. Bu nef- jinin gelişmesine yardımcı olmuyor.”
retin arkeolojinin üst katlarında bugün de
devam ettiği söylenebilir. Bir tezin kanıt- DOĞRU BİLDİĞİ YOLDA...
lanması için gösterilecek çabalara, üstelik
mali bir yük getirmeyen arayışlara böyle Bu tepkilerle, sadece Türkiye’de değil
engel olmanın bir gerekçesi olmalıdır kuş- Avrupa’da da neredeyse tüm kapılar yüzüne
kusuz. Cumhuriyet gazetesi çevresinden kapanan Eberhard Zangger, meslek değiş-
Orhan Bursalı, gerçi Korfman-Kayan-Acar tirdi ve bir başka alanda hayatını kazan-
“ortaklığına”arka çıkıyordu, ama gazete- maya başladı. Ancak anlaşılan o ki, gerek
sinin 30 Ocak 1999 tarihli Bilim Teknik arkeoloji gerekse Akdeniz uygarlıklarına
ekinde yer alan yazısında, kafasında yine olan gönül bağını ve entelektüel sorumlu-
de bazı soru işaretleri olduğu anlaşılıyordu: luğunu yitirmedi. Geçen yıllar içinde tez-
✤ “Bugün Troya’yı sahiplenmesi nedeniyle lerinden vazgeçmediği ve yeni araştırma- ✤
kendisine Türkiye olarak çok şey borçlu lara hazır olduğu yolundaki sinyalleri yeni
olduğumuz Tübingen’li Prof. Manfred Korf- bir site (“luwianstudies.org”) kurarak ver-
ZANGGER, mann ve bölgeyi iyi bilen Egeli Prof. İlhan mişti. Burada kalmayarak, kısa bir süre AVRUPA KİMLİĞİ
ÇEYREK YÜZYILDIR Kayan’a göre, Atlantis’le Troya’nın bir ilgisi önce İngilizce yayımladığı kitapla, yeni atı- bulunuyor. Vakıf, “bugüne kadar ilk kez tiriler karşısında daha şimdiden hazırlıklı VE TARİHİNİN
TROYA'NIN yok. lımlara hazır olduğunun ek bir işaretini Ege Denizi çevresinde Geç Bronz Çağı’na olduğuna işaret ediliyor. GÖZDEN
Ama hiç önemli değil, şu minicik vermiş oldu. ait bilinen bütün yerleşimleri gösteren bir Yeni durum şu: Eberhard Zangger,
BUGÜNKÜNDEN ÇOK GEÇİRİLMESİYLE
ömründe okyanusa olta atarak büyük Dr. Zangger yine 20 yıl önceki temel tez- harita” hazırlayarak, aslında bir ittifak elinde elbette kesin bir tanım olmadığını,
DAHA SONUÇLANABİLECEK
bir balık yakalamaya çalışan Zangger’e lerinden hareket ediyor. Bugünün ölçü- sistemine de dikkat çekmiş oluyor. Mısır amacının da zaten öne sürdüğü tezleri tar-
BÜYÜK OLMASI engel olmanın da anlamı yok. Kendi yarat- leriyle bakıldığında, M.Ö. 2’nci binyılda, kayıtlarına “Deniz Kavimleri” olarak giren tışmaya açmak ve kanıt için araştırılmasını
BİR KESİTİN
GEREKTİĞİ tığı maddi olanaklarla orada yapacağı Troya çevresinde bir dünya savaşı yaşan- orduların Batı Anadolu’nun birleşik prens- sağlamak olduğunu söylüyor. Ama Ribi’nin EŞİĞİNDE
TEZİNİ kısa süreli ama büyük bir çalışmanın bize dığının altını çizen Dr. Zangger’e göre, likleri ve krallıkları olduğunu savunuyor. sözü geçen yazıdaki final gerçekten ilginç: GİBİYİZ
SAVUNUYOR dahası yararı bile var. Yeraltındaki coğrafi Anadolu’nun doğusundaki Hititler ile Yuna- Zangger, bu deniz kavimlerini Luviler NZZ yazarı, arkeologların değil, Alman
değişiklikleri ve oluşumlarla ilgili yeni bil- nistan yarımadasındaki Minos, Miken, başlığı altında inceliyor. Bu ittifak, aynı zengin tüccar Heinrich Schliemann’ın
gilerin elde edilmesi, bölgedeki bilimsel Kiklat (Tavşan Adaları) prenslikleri karşı zamanda, düşman Miken ittifakı tarafından 1870’lerde elinde İlyada ile bölgeyi kazıyıp ✤
✤ çalışmalara ışık bile tutabilir. (...) karşı bulunuyorlardı. Büyük oyunculardı Troya’da imha edilen ittifaktır. Troya’yı ortaya çıkardığına dikkat çekiyor.
Bütün bu çalışmalar ve araştırmalar, bunlar. Ama aralarında, yani bu iki blok Geçen yıllar içinde, Zangger, kimile- Çok ilginç bir döneme girmiş bulunu-
yazılanlar, çizilenler ve tartışılanlar, arasında kimler ve hangi krallıklar vardı? rine göre, Türk atasözündeki gibi, “sütten yoruz.
Anadolu’nun uygarlığın gelişmesinde ve Troya’nın tam da bu belirsiz alanda bulun- ağzı yanınca yoğurdu üfleyerek yemeyi” Avrupa kimliğinin ve tarihinin yeniden
yaygınlaştırılmasında taşıdığı önemi vur- ması birçok soruyu beraberinde getiriyor. öğrenmiş gibidir. Öyle bir izlenim bıra- gözden geçirilmesiyle sonuçlanabilecek
guluyor. Zangger, çeyrek yüzyıldır, Troya’nın kıyor. Ancak hedeflerinden ve tezle- bir kesitin eşiğinde gibiyiz. Avrupa ve
Anadolu, her karış toprağındaki binlerce bugünkünden çok daha büyük olması rinden yüzgeri etmediği de açık. Gerçi Türkiye’nin genç kuşak bilim insanla-
uygarlık iziyle dünyanın en zengin arkeo- gerektiği tezini savunuyor. Ancak aynı artık Atlantis’ten söz etmiyor, fakat tam rını önyargısız ve dostça bir çekişme bek-
lojik bölgesidir. (...) Troya’nın sözü geçen güç bloklarına (“müt- bir meydan okuma içinde olduğu da göz- liyor. Buradan hem aydınlanma düşüncesi,
Türkiye, Anadolu için büyük arkeolojik tefik güçlere”) tek başına kafa tutacak lerden kaçmıyor. Ayrıca, bu kez bu alanda hem Avrupa tarihi, hem de Türkiye tarihi
projeler geliştirmelidir. kadar da büyük olmaması gerektiği kanı- sözü geçecek güçlü bazı isimleri arkasına kârlı çıkabilir. Ama kemikleşmiş, her yeni
Troya gibi... sında. Asıl ilgisini çeken, ortada bir iktidar almayı ihmal etmediğine dikkat çekiliyor. sorudan korkan ve yeni entelektüel meydan
Efes gibi... boşluğu bulunmaması. Anadolu’nun batısı Bu arada medyada da eskisi gibi değil, ken- okumaları kendisine, hatta kişiliğine karşı
Üç büyük proje, ülkemizdeki arkeolojiyi çok sayıda küçük krallıkla doluydu ve disine daha dikkatli bir biçimde yaklaşıl- saldırı sayan küçük ruhlu koruculardan
birden yükseltecektir. bunlar ne Miken uygarlığına ne de Hitit dığı gözleniyor. Örneğin Neue Zürcher (“rahiplerden/imamlardan”) aydın ve bilim
Hem bilim olarak hem meslek olarak kültürüne ait sayılıyorlardı. Luwian Stu- Zeitung’da yer alan Thomas Ribi imzalı insanı çıkmayacağı kesin.
arkeoloji değer kazanacaktır. dies Vakfı, Batı Anadolu’daki Geç Bronz geniş bir makalede, eleştirilerin de ortaya
Bu projeler ilk yatırım sermayesini faz- Çağı’na ait 340 yerleşim merkezi saptamış çıktığına, ama Zangger’in muhtemel eleş- Bekliyoruz. z

16 17

You might also like