Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 2

DEVLETİN KÖKENİ ÜZERİNE BİR TEORİ

Robert L. CARNEIRO
Carneiro’ya göre insanoğlu, iki milyon yıldan beri band ve köyler
şeklinde bağımsız ve otonom şekilde yaşamıştır. Daha sonra bu şeklindeki
yaşayışından ayrılarak daha büyük siyasal yapılar içinde erimeye başlamıştır.
Siyasal bütünleşme süreci bir başlayınca gerisi gelmiş ve devletler
oluşmuştur. Ona göre, devletin kökeni, ne bir dehanın ürünüdür, ne
tesadüfidir ne de gizemlidir. Düzenli ve belirleyici kültürel süreçlerin
sonucudur. Bu nedenle de eşsiz bir olay değil tekrar eden bir olgudur. Uygun
şartların bulunduğu her yerde devletler kurulmuştur.

İradi ve zorlayıcı teorileri, devletin kökenini açıklamada yetersiz kabul


eden Carneiro, savaşı devleti ortaya çıkaran birincil bir sebep olarak
değerlendirmiş fakat tek olmadığını öne sürmüştür.

Çevresel sınırlama teorisinde açıklamak için, Amazonları ve Peru


Kıyıları arasında yaptığı karşılaştırmada Carneiro, Amazonlarda geniş tarım
topraklarının olması nedeniyle savaşı kaybeden topluluğun, boyunduruk
altına girmek zorunda kalmadığını, geniş Amazon Coğrafyasında başka bir
yerde yine tarım yapabilerek otonom yapısını sürdürdüğünü öne sürmüştür.
Fakat Peru’da geniş tarım alanları yoktur. Bir topluluk, tarım toprağı
nedeniyle savaşınca, yenilen taraf diğerinin boyunduruğu altına girmiştir.
İşte, siyasal bütünleşme bu şekilde başlamış ve köylerden şefliklere geçiş
sağlanmıştır. Bu önemli bir siyasi eşiktir ve başarılması kolay olmamıştır. Bir
kere, uzun sürmüştür. Burada, topluluğun bulunduğu yerdeki tarım
topraklarının coğrafik yapısı etkili olmuştur.

Bir kere siyasi bütünlük oluşunca, siyasal evrim devam etmiştir. Dış
fetihler ile köyler, şefliklere, şeflikler krallıklar içinde erirken, giderek büyüyen
siyasi yapıların iç teşkilatı ve toplumsal katmanları da oluşmaya başlamıştır.
Çevresel sınırlama teorisini, test eden ilk soru da şu olmuştur:
Amazon’un gerisinde binlerce mil verimli bozulmamış toprak varken niçin
burada (Amazon Nehri kıyısı) şeflikler ortaya çıksın? Bunu da Carneiro,
Amazon Nehri kıyılarındaki, varzea denilen verimli tarım arazileriyle
açıklamaktadır. Bu toprak, nadasa ihtiyaç duyulmadan ekilebiliyor. Ayrıca
nehrin sayesinde balık ve su ürünleri de elde edilebiliyor. Kısaca burada bir
kaynak yoğunlaşması vardır. Bu yoğunluk, oraya talip olanlar için yine bir
savaş sebebi olarak karşımıza çıkıyor. Nüfusu artan ve nehirden yararlanmak
isteyip de savaşta yenilen topluluk, bu nedenle yine boyunduruk altına
giriyor. Aslında nehirdeki kaynak yoğunlaşması da bir sınırlama oluyor.
Böylece, kaynak yoğunlaşması da sınırlama teorisine ek bir unsur haline
gelmektedir.
Devletin oluşmasını açıklayan sınırlama teorisinin üçüncü unsurunu
da toplumsal sınırlama oluşturmaktadır. İlk olarak köy arazilerinin
büyüklüğünde bir azalma olacaktır. İkinci olarak nüfus yoğunluğu artacaktır.
Toprak için savaş kaçınılmaz hale gelecektir. Bitişik araziler, komşu köylere
ait ve mağlup olan taraf başka yere kaçamayacaktır. Böyle olunca da yine
çevresel sınırlama kavramıyla açıklanan siyasal evrim meydana gelecektir.
Sınırlama teorisinin, devletin kökenini açıklaması bu şekilde
özetlenebilir. Teorinin temelinde, ekonomik ihtiyaçlar bulunmaktadır. Bu
ihtiyaçlar da tarım topraklarına sıkı sıkıya bağlıdır. Köyler halinde yaşayan
topluluk, tarım toprakları konusunda başka bir deyişle hayatını sürdürmek
için gerekli tarım toprakları konusunda bir sınırla karşılaşınca, savaş
kaçınılmaz olmuştur. Savaşın kaybedeni, sınırı aşamayacağını anlayınca ve
yaşamını sürdürecek başka verimli bir yeri de yoksa siyasal bütünleşme içine
girmek zorunda kalmıştır. Kaynak yoğunlaşmasında sınır, yine ekonomidir.
Nüfus da yine başka bir sınırdır ve yine ekonomi temellidir.
Böylelikle, belirli özel, kültürel, nüfus ve çevre şartları, devleti kurmaya
yol açan öngörülebilir sebepler olabilmektedir. Ama bütün bu sebeplerin savaş
çıkartacak derecede bir sınıra ulaşması gerekmektedir. Bu teori, temelinde
evrimseldir ve uzun bir süreyi barındırmaktadır.
Bilge CİVELEK

You might also like