Professional Documents
Culture Documents
Ahsen Roman
Ahsen Roman
Ahsen Roman
“Yaşasın yaşamak!”
TEŞEKKÜR
Sevgilerimle,
“TESADÜF”
AhSEN Yıldız
1.Bölüm
Kimselere de bakmadım
- Ama şimdi.
- Chi sei?
- Ne diyorsun?
- Che ne dici?
- Calmare.
- Dur! Dur!
- Serdar, andiamo.
- Massi.
- Andiamo.
- Şey! Ben şimdi gitmek zorundayım. Durumu
öğrenip size haber vereceğim. Tekrar özür dilerim.
Yalnız şunu bilin ki mutlaka bir yanlış anlaşılma
var. Dün gece için affedersiniz biz çok sarhoştuk.
- Kim?
- O işte.
- Ya ne işte.
- He şu vahşi kuş.
- Nasıl?
- Gerçekten aynı dövme onun da göğsünde
var.
- Epey uzun.
- Ahsen.
- Efendim.
Gitme…”
5. Bölüm
Fiumicino Leonardo da Vinci havaalanında
gereksiz bir bekleyişin yaşanıyor olması, İtalyanlara
göre gerekli görülmesi can sıkıcıydı. Her yolcu,
kurallara uygun olduğuna karar verilince Roma
topraklarına ayak basabilmenin heyecanını
yaşıyordu. Ahsen’in ikinci kez gitmek istediği
sonraki durağı Roma, tam da ayağının altındaydı
artık.
- Peki. Görüşürüz.
- Soytarılarla mı?
- Bekliyorum.
- Nereye gidiyoruz?
- Yürü hadi.
- Yani.
- Ahsen.
- Bilemiyorum Arda.
Sesli düşünüyorum
Belki tam olduğumuz yerde aşkı buluruz
Aşkı tam olduğumuz yerde bulduk
Ve aşkımızı tam olduğumuz yerde bulduk.”
Daniel, şarkısını bitirdiğinde kalabalıktan alkışlar
yükseldi. Islıklar kulak tırmalayacak kadar
yüksekti. Daniel, Ahsen’i yanına çağırdı.
- Vampir mi?
- O sırada senin sesini duyduğumda
daha önce aklımdan geçirdiğim
vampirlerden biri olduğunu düşünmüştüm.
- Anlayamadım. Nasıl?
- Aslında ben o sokaklarda
gezinirken, ürkütücü sokaklar olduğunu ve
korku filmine mekân olarak seçilebileceğini
düşündüm. Biraz da fantastik gerilim
kurguladım. Yani o korkutma kararı oradan.
Ortaçağ sokakları, taş duvarlar ve karanlık.
Kuleler, işkence müzesinin lanetli kurbanları
falan.
- Heyyyy! Sus artık. Çok korktum.
Ben sana boşuna Korku Prensesi dememişim
ve evet ben bir vampirim. Şimdi seni güzel
boynundan ısırıp kanına karışacağım. Gel
buraya.
Odanın içinde kahkahalarıyla koşuşturmaya
başladılar. Ahsen’in yakalanmasıyla kovalamaca
son buldu. Daniel, Ahsen’i yeniden kaslı kollarının
arasında hapsetti ve öpmek için eğildi. Ahsen, bu
sefer karşılık vermeden başını çevirip kolunun
altından sıyrıldı.
- Heyyy! Ne yapıyorsun?
- Anladım.
Ahsen sıkıntılı olduğunu gizlemeye çabaladıkça
Arda’ya yakalanıp duruyordu. Arda’nın kendisi
için seçtiği yemeği hızlıca bitirmiş, kadehindeki
şarabı iri yudumlarla içmişti.
- Ooo! Ahsencim. Hızlısın.
- Leyla Hanım hızlı oldu biraz, haklısınız.
Acıkmışım epey. Ardacım bekliyorlar
biliyorsun. Çıkalım mı?
Arda, Ahsen’in ne demek istediğini bir iki
saniyede anlayabildi. Arda’nın babasının
selamlamaktan başka tek bir cümle kurmaması,
karısının yanında pek konuşmayan adam gibi
göründüğünü düşünmesine sebep olmuştu
Ahsen’in. “Kılıbık bir İtalyan mı bu adam?” diye
içinden geçirip istemsizce kahkaha attı.
- Arda.
- Damla. Drop.
- Siz de mi Türk’sünüz?
- Arda’mı?
- Evet Arda.
- Ne diyorsun sen?
- Nice.
- Ben de.
- Şaka mı bu?
- Pasta.
- Pasta mı?
Damla gülümsedi.
- Şey. Perde?
Damla komodinin üzerindeki kumandaya
dokununca tavanda gizlenmiş perde yere kadar
indi.
- Şey. Duş.
- Sebep.
- Ne Ahmet?
- Arda’da.
- Arda’da. Hatta özellikle o.
- Damla. Onu öldürmelisin.
- Delirdin mi?
- Hayır, yanlış anladın. Onu
zihninde gömmemeli, kendinden atıp
sensizlikle öldürmelisin. Senin olmadığın bir
mezara göm onu artık. Yapabilirsin.
- Ahsen Hanım.
- A o da Daniel. Massi’nin
üniversiteden arkadaşı. Uzun süre Adriana’
nın sevgilisiydi. Kızı hamile bırakıp ülkesine
kaçtı. Şeye. Hımm Şeye…
- İrlanda’ya.
- Massimilliano.
- Hangi kitap?
- Hakkımda ne düşündüğünü
bilmiyorum ama canımı yakanın canını
yakarım Ahsen. Acımak yok.
- Haklısın. İzninle.
- Özür dilerim.
- Heyy! Özür dileme. Gel buraya.
- Damla. Ben.
- Damla. Ne yapıyorsun?
- Edepsiz.
- Damla.
- Evet.
- Elbette.
- Öyleyse telefonu kapat.
Konuştuğun telefona adresimi gönderdim.
Gel ve al onu.
“Üzerimde aşkın ışığı kesen, içeri
sızdırmadan nefretle dışarı fışkırtan o güç her
nereden geldiyse, gitsin. Bedenimi de zihnimi de
terk etsin istiyorum. Ne zırh, ne miğfer, ne kılıç,
ne de kalkana ihtiyacım var artık. Korunamk
istemiyoum. Hepsini çıkarttım üzerimden.
- Elbette. Hemen.
- Damla hastanedeymiş.
- Kim nerede?
- Şey. Anlatması zor. Nasıl söylerim
bilmiyorum ama burada olmamızın sebebi,
benimle buraya senin için gelen birinin
olması.
- Nasıl?
- Aşıklar. Gördüm.
- Aşıklar.
- Damla, ben.
- Damla nasıl?
- Efendim.
- Massi, senin tamamlayanın. O
dövme tılsımlı. Siz tamlanansınız. Bunu
önemseyin lütfen. Ne demiş üstadım Yaşar
Kemal, “İnsan bir kere birine geç kalır, bir
daha hiç kimse için acele etmez.” Benim için
hayatta acele yok artık. Gelişine göre akış
bundan sonra. Siz geç kalmadan birbirinizi
buldunuz. Sahip çıkın.
- Elbette anlaştık.
- Geliyoruuuum!
11. Bölüm