Professional Documents
Culture Documents
Locke-Hükümet Üzerine Ikinci Inceleme
Locke-Hükümet Üzerine Ikinci Inceleme
HÜKÜMET ÜSTÜNE
mı‘NCİ TEZ
JOHNE LOCKE
Çeviren
Aysel DOĞAN
Ç E V İR E N İN Ö N S Ö Z Ü
L o c k e 'm H a y a tı ve E s e rle ri
Locke (1632-1704) İngiltere'de W rington'da doğm uştur. Babası
bir avukat ve toprak sahibi olan Locke O xford'da eğitim görm üş
b ir d o k to rd u r, a n c a k u z m a n lık ç a lış m a la r ın ı t ıp a la n ın d a
yapm am ıştır. Locke, hüküm etin ekonom i politikalarına olan ilgisi
n e d e n iy le , 1 6 5 6 'd a n 1 7 0 0 ’e k a d a r e k o n o m ik p o l it ik a l a r
k o n u s u n d a h ü k ü m e te d a n ış m a n lık y a p a n T ic a r e t K u ru lu
K om isyonunda görev almıştır. G ene 1673-75 yılları arasında buna
b e n z er b ir kurum olan T icaret ve P la n ta sy o n la r K o n sü lü n ü n
se k re te rliğ in i y ap m ıştır. O nun bu k o n u la ra o la n ilg isi, ham
ipek ticareti ve köle ticareti şirketlerine yaptığı büyük yatırım
lardan da açıkça anlaşılm aktadır. Locke, özel m ülkiyet haklarım
güvenceye alan kuram lara büyük ilgi gösteren W hig hareketini,
1679-83 yılları arasında II. C harles'a karşı kom plo kuran v e 1688
de IL Jam es'e karşı suikast girişim inde bulunan v e b ir yıl sonra
da W illiam ve M ary'i iktidar koltuğuna oturtan hareketleri büyük
s Hükümet Üstüne İkinci Tez
L o c k e 'm Ö zel M ü lk iy e t K u r a m ı
Locke, Tanrı'm n yeryüzünü ve onun m eyvelerini in sa n la ra
geçim lerini sağlamaları için ortak olarak verdiğini varsaym aktadır;
yaşam a hakkı doğal b ir hak olduğundan h e r in san ın hay atın ı
sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğu şeyleri almaya doğal hakkı vardır.
Ayrıca, Locke, her bireyin kendi şahsiyetine v e kendi em eğine
sahiplik (m ülkiyet) hakkı olduğunu düşünm ektedir; v e dolayısıyla
bir kim se ortak olandan emeğini karıştırdığı h e r n e ise onu haklı
14 Hükümet Üstüne İkinci Tez
2Robert Nozick, Anarchy, State, and Utopia ( New Jersey: Basic Books, 1974),
s. 175
3Nozick, Anarchy, State, and Utopia, ss. 176-83. Nozick, normal şartlarda kıtlık
koşullarının bulunmadığını varsaydığından sınırsız özel mülkiyet hakkını savunur
ancak o modern kapitalist toplumda yapay oîara yaratılan aşın kıtlık koşullarını
göz ardı etmektedir.
Hükümet Üstüne İkinci Tez 17
Locke'ın adil m ülk edinm e prensibinin tem eli olan em eğin bir
objeye karıştırılm ası düşüncesine ikinci itiraz, bu prensibin bir
to p lu m s a l s ö z le ş m e n in ta r a f ta r la r ın c a k o la y k o la y k a b u l
edilm eyeceğidir. Jerem y W aldron bu iddiasını kanıtlam ak için iki
gerekçe ileri sürm ektedir. Îîk olarak, böyle bir prensip bireylerin
kaynakların eşit olarak kullanm asının önünde b ir engel teşkil eder
çünkü "zam an ve m ekân olarak pay edilm em iş kaynaklara en
yakın olanlar böyle b ir prensibin işlem esinden eşit olm ayan bir
biçim de yararlanırlar."6 Sadece b ir kaynağı kullanan ilk kişi o
kaynağın sahibi olur. B ir toplum sal sözleşm eye ta ra f olanlar bu
eşitsizliğ in fark ın d a olacaklarından, böyle b ir pren sib i kabul
etmezler. İkinci olarak, böyle bir prensibin kendisini bağladığı herkes
tarafından aym şekilde kabul görmesi pek olası değildir çünkü "böyle
b ir prensibi kabul etm ekle, en azından bu prensibin bağladığı
b azı k işile r acil fiziksel ih tiy aç la rım k a rşıla m ak için , başka
koşullar altında kullanım larına açık olabilecek v e kullanım larının
y e rin d e o lacağı k ay n ak ları k u llan m ak tan kaçın m ay ı taa h h ü t
ederler."7 B ir anne, örneğin, gerekli olan şeylere-süt, ekm ek, vs.
başkalarınca Locke’ın prensibine uygun biçim de te k taraflı olarak
el konulm uşsa, çocuğunu suç işlem eden doyuram az. D olayısıyla,
adil m ülk edinm e prensibi bu prensip olm asaydı kullanım ı m eşru
olacak olan kaynakları kullanm ak ihtiyâcında olanların Önünde bir
engeldir. Bu nedenledir ki, adil m ülk edinm e prensibinin eylemlerini
sınırladığı herkes tarafından kabul edilm esi pek m üm kün değildir.
Bu noktada, Locke'ın sınırsız m iktardaki özel m ülkiyete doğal
bir hak olduğu iddiasının doğa durumunda, insanların sivil toplum u
kurm adan önceki durum için ileri sürdüğünü hatırlam akta fayda
vardır. İnsanlar bu sınırsız doğal hakkı korum ak için sivil toplum ve
hüküm eti kurm a konusunda b ir toplum sal sözleşm e yaparlâr,
Locke’a göre. Bu iddia ise, C. B. M acpherson’un ifade ettiği gibi,
şu problem e yol açmaktadır: E ğer sivil toplum Önce gelir düzeyleri
*Jeremy Waldron* The Right to Private Property (Oxford: Clarendon Press* 1988), s. 275.
’’Waldron, The Right to Private Property, s. 276.
Hükümet Üstüne İkinci Tez 19
herhangi b ir kişi burada değinilm eyen Sör Robert Film er'ın şüphe
götürür İfadelerle dolu söylem ini açıklığa kavuşturm ak zahm etine
g ire r v e onun sözlerini doğrudan, pozitif, m akul ö n erm elere
in d irg e m e y e ç a b a la r ve o n d a n so n ra da o n la rı b irb iriy le
karşılaştırırsa o kişi kısa sürede doyum a ulaşacaktır, sağlam bir
İn g ilizced e b ir aray a getirilm iş asla bu k adar akıcı saçm alık
bulunm am ıştır. E ğ er söz konusu kişi onun eserinin tam am ını
incelem eye değer görm ezse, o kişiye onun tahtın ele geçirilm esine
ilişkin görüşlerini gözden geçirm esi için izin verin; ve yapabilirse
bütün becerisiyle onun Sör Robert'i makul ve kendi kendisiyle veya
ortak sağduyu ile tu tarlı yapm aya çalışm asına izin verin. B en bir
centilm en (son yıllarda geçmişteki bir kürsüye sahip olmayan, kendi
doktrinini sahiplenip onu o zamanların kutsal gücü yapm ayan, uzun
z a m a n d ır y a n ıtlam ay ı denem em iş) h a k k ın d a bu k a d a r açık
konuşmam alıyım . Onun Öğretilerine dayanarak başkalarını tehlikeli
bir şekilde yanlış yönlendiren adam lara, kör bir şekilde izinden
gittikleri efendilerinin otoritesinin neden ibaret olduğunun açıkça
gösterilm esi gereklidir. Böylece onlar kendilerini ifade etm ek için
y a dayandıkları bu kadar sağlıksız ve savunulam az zem inleri terk
edecekler y a da İncil adına vaaz ettikleri ilkeleri kanıtlayacaklardır,
h e r ne k ad ar Ingiliz Saray erkanından olan birinden daha iyi bir
yazara sahip olm asalar da. Çünkü ben Sör R obert'a karşı savaş
ilan etm em eli ya d a onun hatalarım , tutarsızlıklarım gösterm ek
zahmetine girmemeli ve Încılden-kanıtîar (ki onun o kadar güvendiği
ve tam am en ona dayanarak düşüncelerini oluşturduğunu iddia ettiği)
istememiş olacaktım eğer aramızda onun kitaplarını okuyan ve onun
doktrinini benim seyerek beni Ölü bir düşm ana karşı yazı yazm ak
utancından kurtaran insanlar olm asaydı. O nlar bu hususta o kadar
hevesli olm uşlardı ki, eğer ona karşı bir kusur işlem iş olsaydım ,
onların benî esirgemesi beklentisi içinde olmazdım. Ben onların onun
doğru olanı yaptığı ve halkın yanlış yaptığı yerde onların ona yeniden
k ılıf uydurm alarım ve bu düşünce (yani prense ve halka hüküm et
hakkında yalan yanlış fikirler yaym aktan daha büyük b ir kötülük
Hükümet Üstüne ikinci Tez 25
demektedir:
A yn ı d o ğ a l y ö n e liş in sa n la rın b a şka la rın ı sevm e
yüküm lülüğünün kendilerini sevm elerinden daha önem siz
olmadığım bilm elerini sağlar. Eşit olan şeyleri gördükten sonra
hepsinin ihtiyaçları için ölçütün bir ve aynı olm ası gerekir.
E ğ er bei% kendim için iy i olandan b a şka b ir şe y
dileyemiyorsam, hatta herhangi bir insanın yüreğinin kendisi
için dilediği ve elinin uzandığı kadar bile, arzu ettiğim şeyin
herhangi bir kısmının tatmin olmasını nasıl bekleyebilirim eğer
kendim şüphesiz bir ve aynı doğaya sahip diğer insanlarda
da olan benzer bir arzuyu tatm in etm ek konusunda dikkatli
olm azsam ? O nlara önerilen herhangi bir şeye sahip olm ak
bu arzu açısından iğrençtir; gereksinimler benim kadar onlara
da her açıdan keder vermelidir. Buna göre, zarar verirsem ,
acı çekm eyi göze almalıyım. Başkalarının beni, benim onlara
gösterdiğim sevgiden daha fa zla sevm esini beklem ek için bir
neden yoktur. D oğadaki akranlarım ca m üm kün olduğunca
çok sevilm e arzum, dolayısıyla, bana onlara karşı benzer bir
duyguyu beslem e doğal yüküm lülüğünü getirir, k i bundan
kendimizle bizim gibi olanlar arasındaki eşitlik ilişkisi ve doğal
aklın hayatı yönlendirm ek için çıkarımla elde ettiği, kimsenin
göz ardı edemeyeceği birkaç kural ve kanım elde edilir. (Ecel.
P o l.L ib .î.)
§ 6 ' Fakat bu bir özgürlük (liberty) durum u olm asına rağm en bir
serbestlik (licence) durumu değildir: o durum da insan kendisini ya
d a m allarını başkasına devretme kontrolsüz özgürlüğüne sahipken,
kendisini y a da m ülkiyetindeki herhangi bir yaratığı, varlığının
korunm ası gereğinden başka bir soylu kullanım hariç, tahrip etm e
Özgürlüğüne sahip değildir. D oğa durum u onu y ö n eten v e herkesi
bağlayan b ir d oğa yasasına sahiptir: Ve akıl, ki bu yasadır, ona
danışan tüm insanlığa, herkesle eşit ve bağım sız olan b ir kim senin
başkasının hayatına, sağlığına, özgürlüğüne y a d a m ülküne zarar
verm em esi gerektiğini öğretir. Çünkü insanların hepsi h er yerde
Hükümet Üstüne İkinci Tez 31
veya ateşli tutkularına göre hareket edip ona karşı m utlak veya
gelişig ü zel güç kullanam az; fak a t onu sad ece sakin k a fa ve
vicdanının emrettiği biçimde suçuyla orantılı olarak cezalandırabilir,
ki bu oran onu suç işlem ekten alıkoyabilecek ve verdiği zararı
telâfi edebilecek kadardır. Çünkü bu iki unsur ceza dediğim iz
şeyin, bir insanın diğerine yasal olarak zarar verm esinin, yegâne
nedenidir. D oğa yasasım çiğnem ekle, suçlu kim se kendisinin
Tanrı'nm karşılıklı güvenlikleri için insanların eylem leri üzerine
koyduğu ted b ir olan akıl ve ortak eşitlikten başka bir kurala göre
yaşadığım bildirir; ve böylece onları yaralanm a ve şiddetten koruyan
bağın suçlu tarafından görm ezlikten gelinm esi ve koparılm ası,
onu bütün insanlık için tehlikeli yapar. B ütün b ir türe karşı ve ona
tabii y a sa tara fın d a n sağlanan h u zu r v e güvenliği ihlal etm e
durum unda herkes, bu bağlam da, genel olarak insanlığı korum a
hakkına dayanarak insanlara zarar veren şeyleri sınırlandırabilir
veya gerektiğinde ortadan kaldırabilir. Ve bu durum da, ve bu
tem eld e, her insan suçluyu cezalandırm a ve doğa yasasının
uygulayıcısı olma hakkına sahiptir.
§9. B unun bazılarına çok tu h a f gelen b ir doktrin olduğundan
şüphem yok: fakat, bu doktrini eleştirm eden önce, onların bir
prensin y a da devletin kendi to p rak lan üzerinde suç işleyen bir
yabancıyı hangi hakla Öldürecekleri veya cezalandıracaklarını
b a n a a ç ık lam a la rın ı arzu ed erim . O n la rın y a s a la rın ın , y a sa
k o y u c u n u n irad esin in öng ö rd ü ğ ü c e z a ne o lu rs a o lsu n , b ir
yabancıya uygulanam ayacağı kesindir. O nlar ona söylenm ez, ne
de söylenseydi bile, o bu sözleri dinlem ekle yüküm lü olurdu.
Y asam a yetkisinin ki, bu yetkiyle yasalar b ir ulusun uyrukları
üzerinde b ir güce sahip olur, onun üzerinde bir otoritesi yoktur.
İngiltere, Fransa, ve H ollanda da y asa yapm a üstün gücünü elinde
bulunduranlar, bir Kızılderili için dünyanın geri kalanı gibi, yetkisi
olm ayan insanlardır. Ve dolayısıyla, eğer her insan doğa yasasına
karşı kusur işleyenleri cezalandırm a yetkisine sahip olm asaydı,
herhangi b ir toplum un sulh hakim lerinin başka bir ülkeden gelen
Hükümet Üstüne İkinci Tez 33
§ 16. Savaş durumu bir düşm anlık ve tah rip etm e durum udur:
ve dolayısıyla hırs ve aceleyle değil fakat başkasının hayatı üzerine
kurulm uş bilinçli bir tasarım ın söz veya eylem le ilân edilm esi, bu
ilânı yapan kişiyi söz konusu niyetini ilân elliği k işiy le savaş
durumuna sokar , ve böylece canını başkasının y a d a o n a katılan
ve onun kavgasını benim seyen herhangi bîr insanın saldırısına
m aruz bırakır. Beni tahrip etm ekle tehdit edeni tah rip etm e hakkım
m akul ve âdil bir haktır. Çünkü, doğanın tem el yasası gereği,
insan m üm kün olduğunca korunm alı, bütün insanları korum ak
olanaklı olm adığında, m asum olanın güvenliği tercih edilm elidir.
Ve bîr kişi kendisiyle savaşan, ya da kendisine karşı b ir düşm anlığı
olduğunu keşfettiği kişiyi b ir kın'-t y a da aslanı öldürm e gerekçesi
ne ise o gerekçeye dayanarak öldürebilir; çünkü böyle adam lar
ortak doğa yasasını tanım azlar, kaba kuvvet ve şiddetten başk a bir
kuralları yoktur ve bu nedenle [onlara] avlanan vahşi hayvanlara,
tehlikeli ve kötü yaratıklara, kî bu yaratıklar h e r ne zam an güçleri
y e te rs e a v c ıla rın ı y o k e d e c e k le rd ir, m u a m e le e d ild iğ i g ib i
m uamele edilebilir.
§ 17. Ve böylece her kim ki başka b ir adam ı kendi m u tlak
egemenliği altına alm aya girişir, kendini o adam la savaş durumuna
sokar; bu girişim onun yaşamı üzerine yapılmış birtasarım ın ilânıdır.
Çünkü her kim ki benim rızam olm adan benî egem enliği altın a
alm aya çalışır, [bu] o kişi beni ele geçirdiğinde beni istediği gibi
38 Hükümet Üstüne İkinci Tez
boşa çıkarmış sayılmaz. Bu kişi herhangi bir şey kendi elinde çürüyüp
dağı lm adıkça, başkalarına ait m allara zarar v erm iş sayılm az. Aynı
şekilde, bu kişi kuruyem işlerini bir parça m etalle değiş-tokuş ed er
v e m etalin renginden zevk alm ayı tercih ed erse; v e y a bu kişi
koyunlarm ı istiridye kabuklarıyla veya yününü parlak çakıl taşı veya
b ir elm asla değiş-tokuş ed er ve bunları yaşam ı b o y u n c a k o ru rsa,
başkalarının haklarım çiğnem iş olm az. Söz konusu kişi d ayanıklı
şeyleri istediği kadar biriktirebiîir; onun âdil olarak edindiği mülkün
sınırları sahip olduğu şeyin büyüklüğü ile d eğ il, m ülk iy etin d ek i
herhangi bir şeyin yararsızca çürüyüp dağılm asıyla belirlenir.
§47. Ve böylece para , insanların çürüm eden k oruyabileceği v e
karşılıklı anlaşm ayla yaşam için gerçekten faydalı an cak çürüyebilir
şeyleri değiş-tokuş ederek kullanabileceği dayanıklı b ir şe y o larak
kullanılm aya başlanır.
§48. Ve nasıl farklı çalışk an lık d ereceleri in sa n la rın fark lı
oran lard a m ülk sahibi olm asına neden oluyorsa, paranın icadı bu
m ülklerin devam ını [sağlar] ve büyüm esine o lanak verir. D ünyanın
bütün geri kalanıyla herhangi olası b ir tic a re t ilişk isi o lm ay an b ir
ada düşünün, ki bu adada y ü z aile, koyunlar, atlar, inekler, d iğ e r
faydalı hayvanlar, bütün m eyveler ve yüz binden fa z la m ısır için
y eterin ce arazi olsun; fakat adada h içb ir şey, y a o rta k o ld u ğ u için
ya da çürüyebiliri iği nedeniyle, paraya dönüştürüîem ez olsun. K im
bu adada em eğinin ürünü olarak veya [elindeki] çürüyebilir [ancak]
faydalı m allan başkalarıyla değiş-tokuş ederek tüketebileceğınden
ve ailesinin İhtiyacı olduğundan fazlasına sahip olm ak için b ir neden
bulabilir? D ayanıklı ve kıt ve biriktirm eye d eğecek k a d a r değerli
olan şeyin olm adığı yerde insanlar sahip oldukları arazîparçasını
genişletm e eğilim i içine girm ezler, toprak ço k zengin v e insanların
kullanım ı için serbest olsa bile. Çünkü sorarım , on bin y a d a y ü z bin
dönüm lük ekilip biçİlmeye hazır, sığırların otlandığı Am erikdm n orta
k esim lerin d ek i m ükem m el b ir arazinin , d ü n y a n ın g e ri k a la n
kısım larıyla ticaret yapm a ve ürünün satışın d an p a ra k a z an m a
um udu olm ayan b ir adam için ne değeri o lab ilir? B ö y le b ir y e rd e
60 Hükümet Üstüne İkinci Tez
olm am ak, yasanın olm adığı yerde v a r olam az. Fakat, özgürlük,
söylenildiği gibi her insanın listesinde sıraladığı her şeyi yapm a
serbestliği değ ild ir (çünkü her insan keyfîne göre b ir başkası
üzerinde egem enlik kurabildiği zam an kim özgür o labilir). Fakat
özgürlük b ir kim senin kendi şahsı, eylem leri, m ülklerini kendi
sıralam asın a göre düzenlem esi ve bütün m ülkünü tabi olduğu
yasaların sınırları içinde ve bir başkasının keyfî iradesine m aruz
kalm adan kendi isteğiyle devretm e serbestliğidir.
§58. Ebeveynlerin çocukları üzerindeki güçleri, öyleyse, onların
om uzları üzerindeki, çocukluğun yetersiz dönem inde çocuklarına
b a k m a y ü k ü m lü lü ğ ü n d e n k a y n a k la n m a k ta d ır. Ç o c u k lu ğ u n
vurdum duym az dönem inde, onlara akıl verm ek ve ak ıllan başlarına
g e le n e d e k o n la r ın e y le m le r in i y ö n e tm e k v e o n la r ın b u
yetersizliklerini giderm ek çocukların istediği ve ebeveynlerin yerine
g e tirm e k le y ü k ü m lü o lduğu şey budur. Ç ü n k ü T an rı in sa n a
eylem lerine yön verm esi için anlam a yetisi bağışlayarak, onun
isten ç ö z g ü rlü ğ ü n e v é uygun b ir şe k ild e o n a a it o la n eylem
ö z g ü rlü ğ ü n e , u y m a k la y ü k ü m lü o ld u ğ u o y a s a n ın s ın ırla rı
içinde, izin vermiştir. Fakat insanın iradesini yönlendirecek anlayışa
sahip olm adığı çağlarında, tak ip edeceği kendisine a it b ir iradesi
d e yoktur; onun yerine anlayan kim se o onun iradesi d e olur. O
onun iradesine em retm eli v e onun eylem lerini düzenlem elidir.
Fakat babasını özgür bıraktığı y aşa geldiğinde, ço cu k d a özgür bir
adam olur.
§59. B ir insanın em ri altında olduğu bütün yasalar, ister tabii
ister sivil y a sa olsun, için bu geçerlidir. B ir insan d o ğ a yasasına
tab i m idir? İnsanı o yasanın buyruklarından özgür kılan nedir ?
İn san a bu yasanın sınırları içinde m ülkünü istediği gibi, kendi
İradesine göre başkasına devretme, satm a hakkını ne verir? Yanıtım:
[insanın] yasayı bilip anlayacak v e böylece eylem lerini yasanın
sınırları içinde tutabilecek olgunluğa erişm esidir. İnsan o durum a
eriştiği zam an onun, o yasanın ona nereye kadar rehberlik edeceğini
Hükümet Üstüne İkinci Tez 67
öğretti ama aynı bir adamın oğluna bunu öğretm esi g ib i öğretti,
D e u t viii. 5*, yani, yum uşaklık ve şefkatle ve onları onlar için m utlak
olarak iyi bir disiplinden daha ağır ve bunu gev şetm ey e y ö n e lik
daha az nazik olan b ir disipline tabi tutm adı. Ç o c u k la rın itaat
etmelerinin emredildiği, ebeveynlerin çektiği zahm etlerin vebakım ın
artm ayabildiği veya sakat bir şekilde ödüîlendirildiği b ir gü çtü r bu.
§68. Öte yandan, onlardan alm an ve görülen faydaların karşılığı
olarak m innettarlığın gerektirdiği yegâne şey o lan saygı v e d estek
çocuğun olm azsa olm az bir yüküm lülüğüdür ve ebeveynlerine uygun
düşen b ir ayrıcalıktır. Bunun am acı ebeveynlerin av an tajıd ır; aynı
diğerlerinînkinın çocuğun avantajına olm ası g îb i-eb ev ey n lerin
y ü k ü m lü lü ğ ü o la n e ğ itim in , en fa z la g ü c e s a h ip ş e y o la ra k
görünm esine rağm en. Ç ünkü çocukluğun v u rdum duym azlığı v e
zayıflıkları sınırlandırılm aya v e düzeltilm eye ihtiyaç d u y a r k i, bu
kuralın görü leb ilir bir egzersizi ve bir ç e şit baskıdır. Ve " o n u r”
sözcüğüyle kavranılan yüküm lülük daha a z itaati gerek tirir; bu,
yetişkinler üzerindeki bu yüküm lülüğün çocuklar üzerinde olandan
d a h a g ü ç lü o lm a s ın a ra ğ m e n , b ö y le d ir . Ç ü n k ü ç o c u k la r
ebeveynlerinize itaat edin em rinin kendi çocukları o la n b ir insan
için, onun babasına çocukken tabi olm ası gibi aynı teslim iy eti
gerektirdiğini kim düşünebilir? Ve bu hüküm ile onun babasının bütün
em irlerine uym ak yüküm lülüğünde olduğunu, e ğ e r o to ritesin in
kibriyle o o n a hala bir çocuk olarak m uam ele etm e b asiretsizliğini
gösterirse, kim iddia edebilir?
§69. Pederşahi gücün ya d a daha doğrusu y ü k ü m lü lü ğ ü n ilk
kısm ı, ki bu eğitim dir, babaya aittir ve belli b ir dönem de so n a erer.
Eğitim işi sona erdiğinde, o kendiliğinden durur v e de Önceki gibi
bırakılabilir. Ç ünkü bir adam oğlunun okul taksitlerini başk a birine
ödetebilir ve oğlunu başkasının çırağı yapabilir; o sü re zarfinda onun
hem k endisine hem de annesine itaat yüküm lülüğü b ü y ü k ölçü d e
ortadan kalkar. F akat onlara saygı gösterm e y ü k ü m lü lü ğ ü , bunun
diğer kısm ı,tam b ir şekilde geçerliliğini korur. H içb ir şey bun u iptal
edem ez. Bu onların her ikisinden de o kadar a y rılam a z b ir şey d ir
74 Hükümet Üstüne İkinci Tez...
tabiiyeti üzerindeki haklarım , doğa durum unda o lan lar kadar, nasıl
koruduklarım açıklamaktadır. Eğer tüm siyasi güç yalnızca pederşahi
olsaydı ve aslında bunlar bir ve aynı şeydir, bu m üm kün olam azdı.
Ç ünkü o zam an, bütün pederşahi güç prenste olacağından, uyruklar
doğal o larak bu gücün herhangi bir p arçasın a sah ip olam ayacaktı.
F akat bu iki güç, siyasi ve pederşahi, öylesine farklı v e a y rıd ır ki,
öylesine farklı tem eller üzerine inşa edilm işler ve onlara öyle farklı
em eller yüklenm iştir ki, baba olan her uyruğun çocukları üzerinde,
bir prensin onun üzerinde olduğu kadar pederşahî b ir gücü vardır.
Ve e b e v e y n le ri o lan h e r p re n s, a y n ı en re z îl u y r u k la r ın ın
ebeveynlerine karşı borçlu olması gibi, ebeveynlerine karşı b îr evlada
yak ışır şekilde yüküm lüdür ve itaat borçludur. Ve dolay ısıy la, bu
pederşahi güç, bir prens veya kralm uyrukları üzerindeki h e r türlü
hakim iyetinin bir kısm ı veya derecesini bile içerm ez.
§72. E b e v e y n le rin ç o c u k la rı yetiştirm e y ü k ü m lü lü ğ ü v e
çocukların ebeveynlerini onurlandırma y ü küm lülüğü b u ilişkiye
uygun bütün güç ve itaati anlatsa da, babanın çocu k ların ın itaati
üzerinde bağlayıcı olaıı başka bir gücü vardır. B u g ü ç o n u n d iğ er
insanlarla ortaklaşa sahip olabildiği bir güç, zam an zam an görüldüğü
gibi, hem en hem en daim a babalara kendi özel a ile le rin d e o lan ve
örneklerinin başka b ir yerde nadiren bulunduğu v e d a h a a z fark
ed ild iğ i b ir güç olm asına rağm en, y ery ü zü n d e p e d e rşa h i yarg ı
y etk isin in bir kısm ının yerine geçer. Ve bu in san ların arazilerini
en çok sevdiklerine bağışlamalarıyla sahip o ld u k ları b ir güçtür.
B a b a n ın m ü lk le rin in ç o c u k la rın ın , h e r ü lk e n in g e le n e ğ i v e
hükukupa göre, belli şartlarda, beklentisi ve m irası olm asıdır. F akat
biraz d a h a savurgan veya serbest b ir elle, şu v e y a b u ço cu ğ u n u n
onun iradçsi ve m izacına uygun davranm asına g ö re p a y la ştırm a
kadın arasındaki bu birleşm e daim ioim alıdır; hatta doğum dan sonra
çocukların-ki onlara onları, dünyaya getiren lerce bak ılacak tır“
beslenm esi ve bakım ı gerektirdiği sürece, onlar kendi kendilerine
bakabildikleri zam ana kadar,; bu ilişki devam etm elidir. Sonsuzca
bilge olan yaratıcının el lerinin eserleri olanlar için koyduğu bu kurala
aşağı yaratıkların daim i bir; şekilde uyduklar in r görüyoruz. O tla
beslen en m em eli h ay vanlarda erkekle dişi a ra s ın d a b irleşm e
döllenm e eylem inden sonra sona erer. A nneniniT iem esi yavruyu,
o kendi başına otlamaya başlayıncaya kadar, beslem eye yettiğinden,
erkek yalnızca çiftleşir. Bunun dışinda dişi veya yavruyla, ki onların
ayakta kalabilm esi için yapabİîeceği bir şey yoktur, ilgilenmez. Fakat
avlanan hayvanlarda birleşm e daha uzun sürer. D işi kendi b aşına
yeterince idare edem ediğinden ^ e yaln ızca k e n d i avladıklarıyla
sa y ısız y a v ru su n u b e sle y e m e d iğ in d e n , bu o tla k la r ü z e rin d e
beslenm ekten daha zahm etli v e b ir o kadar da tehlikeli bir yaşam a
biçimidir, erkeğin yardımı ailenin bakımı ve korunması için gereklidir.
Y avrular kendileri için avlanabilecek y aşa gelinceye k adar erkek
ve dişinin birlikte bakımı olmadan ayakta kalamazlar. Aynı şey bütün
kuşlarda da gözlem lenebilir (yiyeceğin bolluğüiöişiyi y avrularım
beslem ek ve onlara bakm aktan kurtaran küm es hayvanlan dışında).
Y uvada y a v ru la n yiyecek bekleyen kuşlar, eril ve dişi, yavruları
kanatlarını kullanıncaya Ve kendi kendilerine bakar hale gelinceye
kadar birlikteliklerini sürdürürle^:;: i.
§80. Ve insan türü içinde erkek ve dişinin birlikteliğinin niçin
diğ er ya ra tıkla rd a n daha uzun, sürdüğüm te k
değilse, nedeni sanırım bu noktada yatm aktadır. Ç ünkü dişi gebe
kalabilmekte ve fî ilen genellikle çocukla birlikte olm akta ve bu çocuk
ebeveynlerinin hiçbir yardım ına bağımlı olm adan v e kendi kendine
ebeveynlerinden hiçbir yardım alm adan bakabilecek yaşa gelm eden
ç o k ö n c e d iş i y e n i b ir b e b e k d p ğ u rm a k ta d ır. B u n e d e n le
döllediklerinin bakımını üstiehmekleyüküm îuolduğıandân baba, aynı
kadınla aynı çatı altında birlikteliğine diğer yaratıkların devam ettiği
süreden daha uzun bir süre deyam ettirm ek zorundadır. D iğer
yjkiikiimel&stüne îkw cïTez j 81 m
.Içj-
Bu
§ 82 .
sahip o lsalar da,.kî
yerm ez.
Bu h aliyle kocanm gücü m utlak b ir k ra jım g ü c ü n d e n o k a d a r
82 Hükümet Üstüne İkinci Tez
fark lıd ır ki, kadın pek çok durum da, doğal hak v e aralarındaki
sözleşm e izin verdiğinde, kocasından ayrılma özgürlüğüne sahiptir-
is te r b u sö z le ş m e d o ğ a d u ru m u n d a y a p ılm ış o ls u n , is te rs e
yaşadıkları ülkenin yasaları veya geleneklerine göre yapılm ış olsun,
böyle b ir ayrılm a sonucunda çocuklar sözleşm enin kurallarına göre
babaya veya anneye verilir.
§ 83. Siyasal bir hüküm et çatısı altında, doğa durum unda olduğu
k a d a r , y a p ıla n b ir e v liliğ in b ü tü n a m a ç la n g ö z ö n ü n d e
bulundurulduğunda, sivil m em ur (sulh hakim i) onlardan herhangi
birini bu am açlar için doğal olarak gerekli olan h ak veya güçten
m ahrum edem ez, yani ürem e ve birlikteyken birbirlerine karşılıklı
d estek verm eleri ve yardım etm elerinden. F akat o yaln ızca erkekle
kadın arasında çıkabilecek bir anlaşm azlıkta o n lar hakkında karar
verir. Eğer bu başka türlü olsaydı ve o m utlak egem enlik ve yaşatm a
v e öldürm e gücü doğal olarak kocaya a it olsaydı v e erk ek le kadın
arasındaki birliktelik için bu gerekli olsaydı, kocalara böyle bîr mutlak
otoritenin verilm ediği ülkelerin h içb irin d e ev lilik diye b ir şey
olm azdı. F akat evliliğin am açları kocanın böyle b ir gücü olm asını
gerektirm ez; aile birliğinin şartı o gücü kocaya verm ez, h a tta n e de
bu o durum için gereklidir. A ile birliği varlığını onsuz sürdürebilir ve
a m a ç la rın a o n su z ulaşabilir. N e de m alla r to p lu lu ğ u v e o n lar
üzerindeki güç, karşılıklı yardım ve bakım ve aile birliğine ait diğer
şeyler bir sözleşm eyle değiştirilebilir ve düzenlenebilir. O sözleşm e
ki o toplum da erkek ve kadını birleştirir, ürem eyi sağlam ak ve kendi
k e n d ile r in e b a k a b ile c e k y a ş a g e lin c e y e k a d a r ç o c u k la rın
y etiştirilm e si am acından ibarettir. B ir to p lu lu ğ u n o lu ştu ru lm a
am açları için gerekli olm ayan bir şey o toplum için gerekli değildir.
§84. E beveynler ve çocuklar arasındaki to p lu lu k ve onların
karşılıklı hakları ve güçleri sorununa önceki bölüm de o kadar geniş
y e r verd im ki, b u rad a o n a ilişkin h e rh a n g i b ir şey sö y lem ek
ihtiyacında değilim . Ve, sanırım , açıkça görülüyor ki, o siyasal bir
toplum dan çok farklıdır.
Hükümet Üstüne İkinci Tez 83
§85. Efendi ve hizmetkâr tarih kadar eski isim lerdir, fak at çok
farklı koşullar altında olanlara v erilir bu isim ler. Ö z g ü r b îr adam ,
ken d in i b elli b ir süre için sa ta rak b ir b a ş k a s ın ın h iz m e tk â rı
yaptığından, belli bir ücret karşılığında hizm et eder. Ve bu [eylem i]
hizm etkârı efendisinin ailesine katıp orda geçerli olan disipline tabi
kılsa da, bu efendiye hizm etkârı üzerinde geçici b ir g ö ç v e rir v e bu
güç aralarındaki sözleşmede belirtilenden daha büyük olam az. Fakat
köle dediğim iz başka türlü bir hizm etkâr v a rd ır ki, b u n la r âdil b ir
savaşın tu tsak ları olarak efendilerinin m u tlak eg em en liğ in e ve
gelişigüzel güç egzersizlerine tabidirler. B u adamlar, söylediğim gibi,
ceza o larak kendi hayatlarını ve o nunla birlik te ö z g ü rlü k lerin i v e
a ra z ile rin i k a y b e tm e d u ru m u y la k arşı k a rş ıy a d ırla r; v e köle
durumunda olduklarından herhangi bir m ülke sahip olam azlar, onlar
tem el am acı m ülkiyetin korunm ası olan sivil top lu m u n b ir parçası
olarak düşünülem ezler.
§86. Ö yleyse şim di onun kendine özgü kuralı a ltın d a birleşm iş,
karısı, çocukları, hizmetkârları ve köleleriyle o la n ilişk ileriy le
bir ailenin efendisini düşünelim , ki bu aile d ü z e n i, ofisleri ve
bunların sayısı itibariyle küçük bir ulus görünüm ünde o lsa da, hem
ana yapısı, hem gücü, hem am acı açısından b ir ulu s olm aktan ço k
uzaktır. O b ir m onarşi olarak, içinde m utlak k ralın o ld u ğ u b ir aile
reisi olarak düşünülecekse bile, bu m utlak k ral ç o k k ıs a v e sınırlı
b ir g ü c e sa h ip olacak tır. Ö n ced en sö y le n e n le rd e n d e a ç ık ç a
anlaşılacağı üzere, ailenin efendisi ailedeki b îık a ç k işi ü zerin d e
hem zam an hem boyut açısından çok farklı v e sın ırlı b ir güce
sahiptir. Çünkü köleler (ve aile ister onda köleler olsun ister olm asın
gene de bir a ile d ir ve onun gücü gene de b ir a ile reisin in k i k adar
büyük olacak tır) dışında, onun aile üyeleri ü zerin d e y a şam v e
ölüm le ilgili herhangi bir y a sa yapm a gücü yok tu r; n e d e ailen in
hanım ının onun kadar sahip olabileceği herhangi b ir y a s a y a p m a
gücü vardır. Ve ailedeki h er b ir birey üzerinde ç o k sın ırlı b ir güce
sahip olan babanın bütün aile üzerinde k esinlikle m u tlak b îr gücü
yoktur. F a k a t b ir aile y a da başk a b ir to p lu lu ğ u n siy a sa l b ir
84 Hükümet Üstüne İkinci Tez
belirlem e gücü ile (ki bu y asa yapm a gücüdür) egem enliğini kurar.
A yrıca, ulus kendi toplum unun üyesi olanlardan h e rh a n g i b irin e
b a şk a b ir to p lu m u n herh an g i b ir üyesi z a ra r v e rd iğ in d e o n u
cezalandırm a gücüne de (ki bu savaş ve b a rış y a p m a g ü cü d ü r)
sahiptir. Ve bütün bunlar o toplum un bütün ü y elerin in m ülkünü
m üm kün olduğu ölçüde korum ak içindir. Sivil to p lu m a giren v e b îr
ulusun üyesi olan h er insan bu şekilde d oğa y a sa sın a k a rşı işlenen
suçları kendi özel yargısına göre soruşturarak cezalandırm a yetkisini
bırakır. Fakat bütün durum larda işlenen kusurlara ilişk in yargısını
y a s a m a g ü c ü n e d ev re d e rek -k i bu d u ru m d a o s u lh h a k im in e
başvurabilecektir-bır insan ulusa, h e r ne zam an ç a ğ rılırsa u lu su n
yargılarının icrası için kendi gücünü kullanm a hak k ın ı verm iştir.
A slında ulusun yargıları kendisi veya tem silcileri aracılığıyla yaptığı
onun kendi yargılarıdır. Ve burada sivil toplum un yasam a v e yürütm e
gücünün başlangıcını görürüz, ki bu toplum ulusun sın ırları içinde
işlenen kusurların cezalarının ne kadar olacağına, ilan edilen yasalara
dayanarak karar verir. Aym zam anda o zam an zam an karşılaşılan
ülke dışından verilen zararların intikamının ne olacağım belirler. Ve
bunların her ikisinde, gerektiğinde bütün üyelerinin b ü tü n gücünü
kullanır.
§89. H er nerede, dolayısıyla, belli b ir sayıdaki in san ın h e r b iri
tabii yasayı icra etm e gücünü kam uya devrederek b irleşirse, o rad a
ve yaln ızca orada siyasal veya sivil b ir toplum vardır. V e bu d oğa
durum unda bulunan herhangi sayıdaki insanlar, h e r nered e b ir halk
oluşturm ak için tek bir siyasi yapı, üst bîr yönetm e gücü a ltın d a bir
to p lu m a g irerse olur. Ya da bu b ir kim se za te n k u ru lm u ş b ir
hüküm ete kendini üye yapar ve ona katılırsa olur. Ç ünkü bu şekilde
o toplum a ya da onunla aynı şey olan y asam a g ü c ü n e o n u n için
toplum un kam u yararının gerektirdiği şekilde y asa y a p m a ve onları
uygulam ak için gerektiğinde kendi yardım ını (aynı fiille ri gibi)
kullanm a yetkisi verir. Ve bu insanları doğa d u ru m u n d an çık arıp
y ery üzünde bütün anlaşm azlıklarda b elirleyici o la n v e u lu su n
herhangi bir üyesine verilebilecek herhangi b ir z a ra rın te la fisin e
karar verm e yetkisi olan bir yargıç oluşturarak, ki o y a rg ıç y a sa
86 Hükümet Üstüne İkinci Tez
* Toplumun kamusal göçü o toplumdaki her bireyin gücünün üstündedir; ve o gücün ana kullanımı
o toplumdaki herkes için yasalar yapmaktır. Eğer bu yasaların aklın ya da Tanınım yasasına aykırı
olduğunu gösteren bir gerekçe yoksa, biz o yasalara uymalıyız. Hook. Ecel. Pol. i. sect, i 0,
Hükümet Üstüne İkinci Tez 87
* Bu karşılıklı şikâyetler, yaralamalar ve yanlışlardan, yani insanlara doğa durumunda eşlik eden
kötülüklerden, kurtulmak için, insanların bir düzen içinde bir araya gelip anlaşmalarından, kamusal
bir hükümet oluşturmaktan ve kendileri için kural koymaları ve yönetmeleri için yetki verdiklerine
itaat etmekten başka bir yol yoktur. Bu yetkililer sayesinde banş, sükunet ve mutlu bir huzur dununu
sağlanabilir. İnsanlar her zaman bilirler ki, kimse kendi hakkının ne olduğuna kendi gerekçelerine
dayanarak karar vermeyecektir ve bu hakkı kendi kararlarına göre korumaya kalkmayacaktır. O
eyleminden etkilenenlere karşı taraflı olursa, başkaları da onun kadar ona karşı aym şeyi yapacaktır
ve dolayısıyla çelişkiler ve kötülükler onlar ortak bir uzlaşırola üzerinde anlaştıkları bîri tarafından
yönetilmeyi seçmedikçe, sonsuz olacaktır. Bu uzlaşım olmadan o kişiyi kimsenin başkası özerinde bîr
Lord veya yargıç kabul etmesi için bir neden olmayacaktır. Hookefm Ecel. P o li. seid. !ö.
88 Hükümet Üstüne İkinci Tez
* Bütün siyasi yapmışı eylemi olarak sivil yasa, dolayısıyla, aym yapmın birkaç kısmını iptal edebilir.
Hooker, ibid.
BÖLÜM V III
Siyasal Toplumlar in Başlangıcı
g enerali olm asına rağm en, Özellikle kral denildi. Ve Sam uel'in
oğullarının hatalı davranışlarından ötürü canından bezen İsrail'in
çocukları, kendilerini yargılayan ve onların önünde giden ve onların
sav aşların d a dövüşen bir kral arayan bütün m illetler gibi, b ir kral
arzu ettiler. (1. Sam vii.2Ö J Onların arzusunu kabul eden Tanrı
SamueVe dedi ki: Ben benim halkım ı F ilistin lilerin elinden
kurtarabilecek olan adamı göndereceğim ve sen onu benim
h a lkım ın , İs ra il , kaptanı ya p a ca ksın . ( ix . 1 6 .) S a n k i b ir
k ralın y eg an e işi ordularını y ö netm ek ve o nları savunm akm ış
gibi, v e b u n a göre, görevi devralm a sırasında onun üstüne küçük
b ir şişe y ağ dökerek Saul'a dedi ki, Tanrı onu onun mirasının
kaptanı olarak atadı, (x. 1.) Ve d o la y ısıy la S au l'u n M isp u h
kabilelerince vakarla seçilen ve selam lanan kral oluşundan sonra,
onun onların kralı olm asını istem eyenler şu itirazın d ışında başka
b ir İtira z d a b u lu n m a d ıla r: Bu adam b izi n a sıl kurtaracak?
(v. 2 7 .) Sanki onlar bu adam bizim kralım ız olm aya, bizi savaşta
savunabilecek beceri ve güce sahip olm adığından, uygun değildir
d e r gibiydiler. Ve Tanrı hü k ü m eti D a v id ’e d e v re tm e k a ra rın a
vardığında, bunu şu sözlerle ifade etti: F akat şim di krallık devam
etm eyecek: L ord kendi kalbinden sonra bir adam aradı v e L ord
o n a kendi halkının kaptanı olm asını em retti, (xiii. 14.) Sanki bütün
krala ait otorite onların generali olm anın dışında başka bir şey değildi.
Ve dolayısıyla, D avid'in saltanatına karşı çıkan v e Saul'un ailesine
bağlı olan k abileler H ebron'a o n a teslim iy et şartlarıy la birlikte
geldiklerinde, onların ona kralları olarak teslim olm aları gerektiğini
ifad e eden diğer argüm anların yanında, o n a d ed iler ki: aslın d a o
Saul'un zam anında onların kralıydı v e dolayısıyla onu şim di kralları
o lara k kabul etm enin dışında b ir gerekçeleri yoktu. Aynı zam anda
(d ed iler onlar) geçm işte, Saul onların kralı olduğu zaman İsrail'e
sürülen ve getirilen o k işi şendin ve L ord ona dedi k i, sen
benim halkım olan İsra il’i besleyeceksin ve İsrail'in kaptanı
olacaksın.
Hükümet Üstüne İkinci Tez 10!
* Uk başta, belit bir rejim türü bir kez onaylandığında, o zaman yönetim ta m özerine dalıa fazla
düşünülecek başka bir şey olam azdı. Fakat herkes yöneticilerinin bilgelik ve tak d ir gücünü
kullanmalarına, bunun her kesim için çok uygun olmadığını deneyimle anlayana kadar, izin verdi.
Böylece onların bir çare olarak tasarladığı şey aslında tedavi etmesi gereken ağnyı artırdı. Onlar bîr
adamın iradesine göre yaşamanın bütün insanlann sefaletini» nedeni olduğunu gördüler. Bu onları
yasalar yapmaya, ki onlarla herkes yükümlülüğünü öngörüp yasaları çiğnemenin cezalarını biliyordu,
zorladı. HookeOn Ecel, Pol. 1. sect. i. ÎÖ.
Hükümet Üstüne İkinci Tez 103
içine doğduğu böyle bir doğal bir tabiiyet ilişkisine sahip olm adı, ne
de insanlar prenslere v e onların varislerine, kendi rızalarıy la tabi
olm adan, birine veya diğerine bağlı olduklarını düşündüler.
§115. Ç ünkü tarih te insanların otoritesi altında doğdukları ve
aileleri veya yetiştikleri toplum un içinde yaşadığı hem kutsal hem
de dünyevî olan bir hüküm ranlıktan kendilerini ve bağlılıklarını geri
çekm eleri v e başka y erlerde yeni hüküm etler kurm aları k ad ar
sık görünen başka b ir örnek yoktur. Y üzyıllar öncesinde, bütün
küçük u lu slar bundan doğm uştur v e y eterin ce y e r olduğu sürece
bu u luslar çoğalm ıştır, ta ki daim güçlü veya şanslı o lan lar z a y ıf
olanları y u tan a kadar. Ve bu büyük uluslar d a p arçalara ayrılm ış
daha küçük alan lard a hakim iyetler kurm ak ü zere çözülm üştür.
B ü tü n b u n la r p e d e rşa h i e g e m e n liğ e k a rşı o lan ç o k say ıd ak i
kanıtlardır ve açıkça ispatlam aktadırlar ki, hüküm etleri başlangıçta
o rtaya çıkaran şey babanın m irasçılarına devrettiği doğal b ir hak
değildi çünkü öyle olsaydı bu kadar çok küçük krallığın var olması
im kânsız olurdu. B ütün olm ası gereken y aln ızca tek b ir evrensel
m onarşiydi eğer insanlar kendilerini ailelerinden ve biçim i ne olursa
olsun hüküm etten ayırm ak ve gidip farklı uluslar ve kendilerine
uygun başka hüküm etler kurm ak özgürlüğüne sahip olm asalardı.
§116. B u başlangıcından günüm üze d ü n yanın y aşadığı bir
uygulam a olm uştur. N e de insanların orm anlarda, herhangi bir
sın ırla m a a ltın d a olm ayan sa k in le r a ra sın d a d ü n y a y a gelm iş
olm aktan ziyade yasalar ve hüküm et biçim leri kuran anayasal, antik
kent-devîetlerindedoğm uş olmaları insanoğlunun özgürlüğü önünde
artık bir engel teşkil etm ektedir. Çünkü bizi, herhangi b ir hüküm et
çatısı altında doğmuş olmakla, bizim doğal olarak ona tabi olduğumuz
v e a r t ı k d o ğ a d u r u m u n u n ö z g ü r lü ğ ü n e h a k id d ia s ın d a
bulunam ayacağım ız konusunda ikna edecek o lan lar bunun için şu
gerekçeden, zaten yanıtladığım ız pederşahi güce başvurm ak, başka
b ir gerekçeye sahip değildirler: B izim babalarım ız veya atalarım ız
kendi doğal özgürlüklerini hükümete devrettiklerinden ve dolayısıyla
kendilerini ve ardıllarım daim i olarak kendilerini teslim ettikleri
Hükümet Üstüne İkinci Tez 105
böylece bütün yaşam larım başka bîr hüküm etin egem enliği altın d a
geçiren ve onun im tiyaz ve korum asından faydalanan y abancılar,
h atta vicdanen onun yönetim ine herhangi b ir y erli v atan d aş k a d a r
bağlı o lsa la r da, bu nedene dayanarak o ulusun üyeleri veya
uyrukları olmazlar. Herhangi bir kişiyi p o z itif b ir anlaşm a v e alenî
bir vaat ve sözleşm eyle kendisinin bir ulusa gerçek katılım ı dışında
h içb ir şey b ir ulusun uyruğu yapam az. B u siy a sî to p lu m la n n
başlangıcıyla ilgili olarak düşündüğüm şeydir ve bu o n ay herhangi
bir kişiyi bir ulusun üyesi yapar.
BÖLÜM DC
Siyasal Toplumun ve Hükümetin Sonu
* İnsanların siyasal toplamlarını yönetmek için yasalar yapma nıeşıu gücü o toplamların tamamına
aittir. Çünkü herhangi bir prens veya yetyüzündeki herhangi bir çeşit hükümdarın bu gücü kendisine
dayanarak uygulaması ve kişisel olarak ve açık bir ifadeyle bunu Taundan veya Sic bakışla yasaları
kendileri için yaptığı insanların onayına dayalı yetkiden alarak yaptığım dile getirmesi onu te s it bîr
tiranhktaıı daha iyi yapmaz. Onlar, dolayısıyla, kamunun tahsis etmediği şeyler olarak yasal değîldnîer.
Bookertn Ecel. Pol. 3. i. sect. 10. Bu noktada, dolayısıyla, belirtmeliyiz Jd insanlar insanların siyasal
yapılarının tamamına hükmedecek ve dolayısıyla tam ve mükemmel bir güce doğal olarak sahip
olmadıklarından, biz onayımız olmadan böyle bir durumda hiçbir adamın emrinde yaşayamayız. Ve biz,
parçası olduğumuz toplum benzer bir evrensel anlaşmadan sonra bunu iptal edip, önceden bir uzlaşıma
varmamışsa, onun emrine ııyanz.
Yasalar, dolayısıyla, insan yasaları veya herhangi başka bir tür, onay ile vücut bulur. Ibid..
118 Hükümet Üstüne İkinci Tez
* Kamusal topîumlann dayandığı iki temel vardır. Bîri bütün İnsanların sosyal bir hayat ve arkadaşlık
arzuladığı doğal bîr eğilimdir. Diğeri açıkça ifade edilen ya da gizlice Özerinde anlaşılan, insanların
birlikte yaşamak için bir araya gelme tarzına dokunan bir düzendir. Somakine biz ortak-rcfah yasası,
yasal bîr yapının ruhu demekteyiz. Bu yapının parçalan yasayla hayat bulur, b ir arada tutulur ve kamu
yararının gerektirdiği eylemlerde hayata geçirilir. Eğer insanın iradesinin içsdt olarak İnatçı, isyankar
ve doğasının kutsal yasalanna itaatten kaçınan bir yapısı olduğunu varsaymazsak, m «anlar arasında
dış düzen ve rejim İçin yapılan siyasal yasalar asla olmaları gerektiği gün tasaılanmazlardı. Kısaca,
eğer insanın, mahrumiyet içindeki ruhu hakkında, vahşi bîr hayvandan b ira z daha iyi olduğu
varsayılmazsa, onların buna göre, dışsal eylemlerinin bu şekilde sınırlandın İmasına izin vermeleri,
topîumlann kendisi İçin kunılduğu kamu yararına engel olmamaları söz konusu olmazdı. Eğer onlar
bunu yapmazlarsa, mükemmel değildirler. Hooker’ın Ecel. Pol. I. i. sect. 10.
** İnsan yasaları yönlendirdikleri insan eylemlerinin ölçütüdürler. Bu yasalar d a daha yüksek kuralları
kendilerine ölçüt alırlar ki bunlar iki tanedir: Taun yasası ve doğa yasası. Buna göre, İnsanlar yasaları
genel tabii yasalara göre ve kutsal kitabın herhangi pozitif bir yasasıyla çelişmeden yapmalıdır, aksi
takdirde onlar sakat bir şekilde yapılır. Hooker'm Ecel. Pol. 1. iii. sect. 9.
İnsanı uygun olmayan bir şeyle sınırlandırmak rasyonel görünmemektedir. Ibid. 1. i. sect. 10.
120 Hükümet Üstüne İkinci Tez
im ajı, görüntüsü veya tem silcisi olarak, y a sa la rla ilan edilm iş,
to p lu m u n ira d e siy le h a re k e t eden biri o la ra k düşünülür* Ve
dolayısıyla, onun yasanın olduğundan başka b ir iradesi, b îr gücü
yoktur. Fakat o bu tem sil durum unu, bu kam usal iradeyi bırakıp
kendi şahsi iradesine göre hareket etm eye başlarsa, kendi kendisini
alçaltm ış olur. O artık gücü ve itaat istem e hakkı o lan b ir iradeye
sahip olm ayan sıradan bîr özel şahıstır. Toplum un üyeleri toplum un
kam usal iradesi dışında herhangi b ir kim seye itaat borçlu değildir.
§ 152. Bir kişinin eline verilen yürütm e gücü, o kişi aynı zam anda
yasam a gücünden de pay alıyorsa, alenen y a sam a g ü c ü n e ta b id ir
ve ona hesap verm ekle yüküm lüdür v e istenildiğinde değiştirilebil ir
ve yerinden edilebilir. B una göre, tab i olm aktan m u a f o lan üstün
yürütm e gücü değildir, fakat yasam a gü cü n d e pay ı o lan üstün
yürütm e gücüne sahip olan kimsedir. Bu kim se tabi olacağı v e hesap
vereceği kendisinden ayrı, katılacağı ve o nay vereceğ i b ir üstün
yasam a gücüne sahip değildir. D olayısıyla, b ir k im se o n u n uygun
gördüğü dışında bir şeye tabi olm ası olasılığının ç o k d ü şü k olduğu
sonucuna kesinlikle varabilir. B ir ulustaki diğer bakanlık v e a lt güçler,
farklı uluslarda, farklı gelenek ve anayasalarda sınırsız b ir çeşitlilik
gösterdiğinden, onların belli bir açıklam asını v erm en in im kânsız
olduğunu söylemeye gerek yoktur. Bizim şu anki am acım ız açısından
onlar hakkında söylem em iz gereken şey y a ln ız c a şu dur: o nların
hiçbiri onlara pozitif garantiyle verilenin ötesinde b îr yönetim tarzına
sahip değildir ve h er biri ulustaki b ir b aşk a g ü c e h esap verm ek
durumundadır.
§ 153. Yasa koyucunun her zam an işbaşında olm ası n e gereklidir
ne de p ratik açıdan elverişli bir şeydir. F akat b u y ü rü tm e gücü için
m utlaka g ereklidir çünkü her zam an yeni y a sa la r y a p m a y a gerek
yoktur am a her zam an bu yasaların uygulanm asına g e re k vardır.
Yasa koyucu yaptığı yasaların uygulanm ası için b a şk a la rın a y etk i
verdiğinde, bu yetkiyi, geçerli bir neden olduğunda, v erdiklerinin
e lin d e n g e ri a lm a ve y a s a la rı ih lal e d e n ç a r p ık id a re c ile ri
132 Hükümet Üstüne ikinci Tez
B ununla birlikte, bazen sorunların çok hızlı ortaya çıkm ası, onların
ani yardım ını gerektirebilir. Bu yardım ların ulaştırılm asındaki
herhangi bir gecikm e kamu yararını tehlikeye sokabilir. Bazen de
onların işi o kadar büyük olabilir ki, sınırlı bir süre ile toplanm aları
onların işlerini yapmaları için çok yetersiz kalabilir ve halkı yalnızca
o n la rın o lg u n la ş m ış d ü şü n c e sü z g e c in d e n e ld e e d ile b ile c e k
faydalardan m ahrum edebilir. O zam an, bu durum da, sabit aralıklar
v e d ö n e m le rle m ec lisin to p la n m a sı v e k a ra r a lm a sı h a lin d e
toplum un zam an zam an şu veya bu şekilde cid d i b ir riske m aruz
kalm asını önlem ek için, kam u m eselelerini bilen halihazırda m evcut
b ir kim senin sağduyusuna güvenildiğinde, söz konusu kim senin bu
ayrıcalığı kam u yararına kullanması için ne yapılabilir? Ve aynı amaç
için yasaları uygulam akla görevlendirilen kişiden başka kim in eline
bu yetki bu k ad ar yakışır? B öylece, y a sam a gücünün toplanm a ve
ç a lış m a s ü r e l e r i n in d ü z e n le n m e s in in o r i j i n a l a n a y a s a d a
düzenlenm ediğini varsayarsak, bu doğal o larak yürütm e gücünün
yetkileri içine girm ektedir. A ncak onun zevkine kalm ış gelişigüzel
b ir güç olarak değil, fakat bu gücü h er zam an, yeri v e zam anı
geldiğinde, kam u refahı için kullanacağı güveniyle bu onun yetkileri
içinde y e r alır. Y asam a organının önceden belirlenm iş sürelerde
m i, yoksa b ir prense bırakılm ış bir özgürlük olarak mı, ya da belki
de her ikisinin karışım ına göre mi toplanm asının onun için en uygun
şey olup olm adığını araştırm ak beni burada ilgilendirm iyor. Benim
am acım yalnızca, yürütm e gücü yasam a organının toplanm asını ve
dağılm asını belirlem e ayrıcalığı olsa da, bunun bu nedenle onu
y asam a gücünden üstün yapm adığını gösterm ektir.
§157. B u dünyadaki şeyler öyle sürekli bir akış içindeki h içbir
şey uzun süre aynı durum da kalm am aktadır. B öylece, insanlar,
zenginlikler, ticaret, güç istasyonları değişm ekte, büyüyen kuvvetli
şehirler dağılm akta ve zam an içinde terk edilm iş boş köşeler halini
alm akta, d iğ er sık ziyaret edilm eyenler ise zenginlik ve insan dolu
k alab alık ülkelere dönüşm ektedir. F ak at şe y le r h e r zam an eşit
ş e k ild e d e ğ işm e m ektedir. Ve s ık lık la g e le n e k v e im tiy a z la rı
Hükümet Üstüne İkinci Tex 135
olm ası gerektiğiyle tu tarlı bir şeydir* Ç ünkü hüküm etin am acı
herkesi, hatta m asum lara karşı önyargılı olm adığı isp atlan ab ild i
suçluları bile, m üm kün olduğu kadar korumaktır.
§ î 60. Bu yasanın em ri olm adan ve bazen ona karşı kam u yararı
doğrultusunda kullanılan inisiyatife göre h areket etm e gücüne
ayrıcalık denir. Ç ünkü bazı hüküm etlerde y asa koyucu her zam an
işbaşmda değildir ve genellikle uygulamaya gerekli olan yönlendirm e
için sayısal olarak çok fazla ve de çok ağırdır. Aynı zam anda çünkü
kam uyu ilgilendiren bütün hal ve ihtiyaçları önceden görm ek ve
yasalarla bunları karşılam ak veya bütün durum larda ve ilgili bütün
insanlara değişm ez b ir katılıkla uygulandığında zarar verm eyecek
yasalar yapm ak imkansızdır. D olayısıyla, yürütm e gücüne, yasanın
em retm ediği pek çok tercih konusu şeyi yapm ası için bir boyut
bırakılmalıdır.
§161. B u güç, toplum un faydası için kullanılırsa ve hüküm etin
am açlarına ve ona verilen güvene uygunsa, şüphe götürm eyen b ir
ayrıcalıktır ve asla sorgulanm az. Çünkü halk bu konuda çok nadiren
veya asla titiz veya nazik değildir. H alk, bu ayrıcalığı yoklam aktan,
bu ayrıcalık taham m ül ed ileb ilir sınırlar içinde tasarlandığı am aç
için, yani halkın yararı ve açıkça onun çık arm a aykırı olm adan,
kullanıldığı sürece, çok uzaktır. F akat eğ er yürütm e gücü ile h alk
arasında b ir ayrıcalık iddiasına ilişkin bir anlaşm azlık söz konusu
olursa, bu ayrıcalığın, halkın yararına veya zararına göre uygulanm a
eğilim i bu anlaşm azlığı bir çözüm e kavuşturacaktır.
§ 162. H üküm etlerin bebeklik dönem lerinde, ulusların insanların
sayısı açısından ailelerden çok az farkı olduğu dönem lerde, onların
ailelerden yasaların sayısı açısından da pek bir farkı yoktu. Ve
idareciler, onların babalan olarak, onların iyiliğini gözettiklerinden,
hüküm et hem en neredeyse tam am en inisiyatifle yönetiliyordu.
B irkaç kurulu yasa işleri çekip çevirm eye yetiyordu ve geri kalanını
inisiyatif ve bakm a sorumluluğu sağlıyordu. Ancak, hata ve yalakalık
z a y ıf prensleri bu gücü kam u yararı için değil, fakat kendi özel
am açlan için kullanmaya yönlendirdiğinde, halk dezavantajlı bulduğu
Hükümet Üstüne İkinci Tez Î39
aykırı b ir şey yapm adığını çünkü onların bütün yasaların tem eli v e
am acı oîan kam u yararına uygun hareket ettiğini d ü şü n ü rd ü .
§ 166. B oyle Tanrı benzeri prenslerin bu argüm ana g ö re, aslında
gelişigüzel güç kullanım ına hakkı vardır. Bu m utlak m onarşinin, aynı
T anrı'nın kendisinin evreni yönetm esi gibi, en iyi h ü k ü m et biçim i
olduğunu kanıtlam aktadır. Çünkü böyle k ra lla r T anrı'nın bilgeliği
ve iyiliğini kısm en almıştır. Şu ünlü söz bu tem elde söylenm iştin iyi
prenslerin krallıktan her zaman halklannın özgürlüğü için en tehlikeli
şey olm uştur. Ç ünkü onların hüküm eti farklı d ü şü n celerle y ö n eten
a rd ılları iyi y ö n eticilerin eylem lerini ö n e ç ık a rıp o n la rı k e n d i
ayrıcalıkları için, sanki halkın iyiliği için y a p ıla n ş e y le r o n la r
istediğinde halkın zararına yapılabilecek hak larm ış g ib i, b ir Ölçüt
yaptıklarında, bu pek çok itiraza ve bazen, halk kendi orijinal haklarını
geri alıp onun bir ayrıcalık olmadığım , ki bu doğruydu, ilan etm eden
önce, kam usal kaosa yol açm ıştır. H alkın k am u y a ra n sın ırların ı
aşm ayan krallar ve yöneticilerin ayrıcalıklarına b ir sın ır koym am ası
m üm kün ve m akul olsa da, toplum da h erh an g i b ir k im se n in h a lk a
z arar verm e hakkı olm ası im kansızdır. Ç ünkü ayrıca lık kam u
yararı adına bir kural olmadan, bir şey yapm a yetkisin d en
başka bir şey değildin
§ 167. Ingi Itere’de Parlamentoyu toplantıya çağırm a, tam zam anı,
yeri ve süresinin ne kadar olacağının k a ra n y la b irlik te, y etk isi
kesinlikle kralın b ir ayrıcalığıdır. Fakat gene b u g ü v e n le bu y etk i,
zam anın gösterdiği ve olayların çeşitliliğinin gerek tird iğ i şek ild e
ulusun yararı İçin kullanılacaktır. Ç ünkü to p lan m ak için e n uygun
yerin ve en İyi m evsim in her zam an hangi y e r v e m ev sim olm ası
gerektiğini önceden öngörm ek im kansızdır. B unun seçim i, kam u
y ararına en iyi hizm et edecek ve parlam entonun a m a ç la rın a e n iyi
uyacak şekilde, yürütm e gücüne bırakılm ıştır.
§ 168. Ayrıcalık m eselesiyle ilgili olarak şu eski soru sorulacaktır:
Fakat bu yetkinin doğru kullanıldığına kim k a ra r v e re c e k tir? B una
y anıtım şudur: İşbaşında olan ve böyle b ir a y rıc alığ a s a h ip b ir
142 Hükümet Üstüne İkinci Tez
* Bay Locke tarafından düzeltilen bir kopyasında bu şu şekilde ifade edilm ektedir "Onların varlığını
ortadan kaldıracak kaba-saba, zalim biri."
148 Hükümet Üstüne İkinci Tez
A çık tır ki, b ir kim seyle diğeri arasında b ir ayrım yapm ayan yasa,
onların özgürlüğü veya imtiyazları konusunda bir fark olması şartını
am aç edinm ez.
§ 178. Fakat, nadiren olsa da, fetheden ve edilenlerin a sla tek
b ir halk olarak aynı yasalar ve Özgürlük altın d a biri eşm ediklerini
varsayarak, m eşru bir fatihin boyun eğdirilen üzerinde başka hangi
yetk iy e sahip olduğuna bakalım . B u yetki, ben derim ki, s a f bir
despotluktur. O adil olm ayan b ir savaşla hakkını fed a edenlerin
hayatları üzerinde m utlak b ir yetkiye sahiptir; fak at onun savaşa
k atılm ayanların hayatları veya servetleri üzerinde, ne d e h atta
savaşa gerçekten katılan ların m ülkleri üzerinde bir yetkisi yoktur.
§179. İkinci olarak, öyleyse, derim ki, fatih kendisine karşı
kullanılan o h ak sız kuvvete gerçekten yardım eden, katılan veya
onay veren d ışın d a kim senin üzerinde yetki sahibi değildir. Ç ünkü
h alk yöneticilerin e adil olm ayan bir şey, adil olm ayan b ir savaş
yapm ak gibi, yapm aları için yetki verm ediğinden (çünkü onların
kendilerinde böyle bir yetki yoktur) onlar adil olm ayan bir savaşta
şid d et u ygulam ak v e haksızlık yapm akla, gerçekten suça ortakl ık
ettiklerinin ötesinde, suçlanm am alıdır. H alkın adil olm ayan bir
savaşta şid d et uygulam ak, baskı yapm akla suçlanm asının, şiddet
veya baskıyı kendisi veya herhangi b ir kısım uyrukları üzerinde
kullanan yöneticilerinin bu eylem lerinden dolayı suçlanm asından
d ah a fazla olm ası düşünülem ez: H alk diğerine, bunu yapm ası için
berikinden d a h a fazla yetki verm ez. Fatihlerin b unlar arasında bir
ayrım yapm ak için kendilerini nadiren sıkıntıya soktukları doğrudur;
aksine onlar savaşın karm aşasının herkesi birlikte silip süpürm esine
b ile r e k v e is te y e re k izin v e rm e k te d ir. A n c a k bu h a k o la n ı
değiştirm ez. Fatihlerin fethedilenlerin hayatları üzerindeki yetkileri
onların kuvvet kullanım ından veya bir adaletsizliği korum alarından
k ay n ak lan d ığ ın d an , fatih in y aln ızca onun kuvvetine katı lan lar
ü zerin d e b ir yetkisi olabilir; geriye kalan herkes m asum dur. O nun
Hükümet Üstüne İkinci Tez 153
onun parasını (ki bu daha önem siz görünür) alıp gidem em . Bu benim
adım a hırsızlık olur. Onun zorbalığı ve kendisini içine soktuğu savaş
hali onun kendi hayatını gözden çıkarm asına neden olur, fakat bana
onun m alları üzerinde bir yetki kazandırm az. Fatihin hakkı, öyleyse,
y aln ızca savaşa katılanların hayatları üzerinedir, o n ların m ülkleri
üzerine değildir. O nların m ülklerine yalnızca yarattıkları tahribatın
tam ir edilm esi ve savaşın m aliyetinin karşılanm ası am acıy la hak
iddia edilebilir, ve bu d a m asum eş ve ço cukların h ak k ın ı sak lı
tutm ak kaydıyla geçeri id ir.
§ 183. Fatihin kendi payına düşünülebilecek en yüksek derecede
haklı olduğunu varsayalım . Onun kendisine yeniîenden, onun ceza
olarak kaybedebileceğinden fazlasını alm aya hakkı yoktur. O n u n
hayatı z afer kazananın m erham etine kalm ıştır ve o onun hizm etine
ve m allarına kendi kaybını telafi etm ek için el koyabilir. F ak at o
onun karısının ve çocuklarının mallarını alamaz. O nlann d a yenilenin
faydalandığı m allara ve onun topraklarından p a y la rın a d ü şe n e
ta s a rru f hakları vardır. D iyelim ki ben doğa d u ru m u n d a (v e bütün
u lu sla r birbiriyle doğa durum u içerisindedirler) b ir b a şk a adam ı
yaralad ım v e onun zararım karşılam ayı reddettim . B u b izi, h a k sız
bir şekilde elde ettiklerim i kuvvet kullanarak savunm am ın béni
s a ld ırg a n k o n u m u n a d ü şü rd ü ğ ü sa v a ş d u ru m u n a so k a r. B en
fethedildim : hayatım ı ceza olarak kaybetm ek d u ru m u n d a v e beni
feth ed en in m erham etine kaldığım doğrudur, fa k a t k arım ın v e
çocuklarım ın hayatları onun m erham etinde değildir. S av aşı o n la r
yapm adı, ne de savaşta bana yardım ettiler. B en o n la n n hayatlarını
ceza olarak kaybetm elerine neden olam am ; o n lar c e z a o la ra k fed a
edileb ilecek şey ler o larak bana ait değildirler. K arım ın to p ra ğ ım
ü z e rin d e payı v ard ır; ne de onu c eza o la ra k fe d a e d e b ilirim .
Ç o cu k larım d a, benden d o ğ duklarından, b e n im e m e ğ im v e y a
m ülküm le k o ru n m a hakkına sahiptir. B uradaki d u ru m ö y ley se
şudur: fatihin kendisine verilen zararın telafi edilm esini ta le p etm e
hakkı vard ır ve çocukların babalarının toprağını k en d i geçim lerini
sağlam ak için tasarruf hakkı vardır. Karısının payı olanla ilgili olarak,
156 Hükümet Üstüne İkinci Tez
ister onun kendi em eği ister sözleşm e ona ta sa rru f hakkını verm iş
o lsun, aç ık tır ki, kocası onun olanı ceza olarak fed a edem ez. Bu
duru m d a ne yapılm alıdır? Yanıtım: Tem el d oğa yasası, herkesin
m üm kün olduğunca en fazla korunm asını şart koştuğundan, bundan
şu sonuç çıkar. E ğer her iki tarafı d a tam am en m em nun edecek
y eterin ce m al-m ülk yoksa, yani fatihin kayıplarım giderm ek ve
çocukların bakılm ası için, istediği gibi harcayacağı m alı olan taraf,
isteklerinin tam am en karşılanm asından kısm en vazgeçm eli ve söz
konusu m al-m ülk olm adan y o k olm a tehlikesiyle karşı, karşıya
olan lara acil v e tercihen tasa rru f hakkını bırakm alıdır.
§ 184. F akat savaşın yarattığı yıkım ve m asrafların fatihe en üst
d üzeyde o lac a k şek ild e ödendiğini ve y en ilen in çocu k ların ın ,
babalarının bütün m allarını kaybettiklerinden açlık v e yok olm aya
terk edildiklerini varsayalım . G ene de, fatihin isteklerinin tatm in
e d ilm e sin e olan talebi nadiren o n a feth ed eceğ i ülke üzerin d e
tasarru f hakkı verir. Çünkü savaşın zararlarının bedeli nadiren bütün
to p rak ların sahiplen i İd iği ve ortak alanın kalm adığı dünyanın
herhangi b ir kesim indeki herhangi büyük bir to p ra k parçasının
bedeline denk düşer. E ğer ben fethedenin toprağım alam azsam , ki
yenilm iş bîri olarak bunu yapmam imkansızdır, ona vereceğim başka
herhangi bir zarar benim toprağımın değerine, onunkiyle eşit şekilde
ekilip biçildiği ve onun toprağını İşgal ettiğim kadarına yakın miktarda
olduğunu varsayarak, nadiren eşit olur. B ir ya da iki y ıllık ürünün
tahrip edilmesi (çünkü bu nadiren dört ya da beş yıla ulaşır) genellikle
yapılan en fazla zarardır. Çünkü para gibi, zenginlikler ve hazînelerin
hiçbiri doğanın m allan değildir; onların ilginç hayali bir değeri dışında
başka bir değeri yoktur. D oğa onlar üzerine bir değer koym am ıştır.
O nlar onun standardına göre, Amerikalı yerlilerin süs boncuklarının
b ir A vrupa prensi için değeri ne ise, A vrupa'nın güm üş paralarının
A m erikan yerlisi için olan değerinden fazla değildir. Ve beş yıllık
ürün toprağın tam am en paylaşıldığı ve artık toprağın bulunm adığı
y erd e, toprağın, fatih tarafından zap t edilm esi için, onun daim i
m irasının değerini karşılam az. E ğer bir kim se paranın hayali değeri
157
bir tarafa bırakılırsa, kolayca garanti edileb ilecek o ra n tısız lık beş
ile beş y ü z arasındadır. B ununla birlikte, aynı za m a n d a , b ir y ılın
yarısının ürünü m iras hakkından, sakinlerinin sa h ip o ld u ğ u v e b ir
kim senin arta kalan arazileri özgürce k u llan ab ild iğ i y e rd e , d a h a
değerlidir. F akat bu durum da fatihlerin k en d ileri d e y e n ile n in
to p ra k la rın a sa h ip o lu p o lm am ay ı p e k u m u rs a m a z la r. D o ğ a
durum unda insanların birbirlerine verecekleri h iç b ir zarar, (b ü tü n
prensler ve hüküm etlerin birbirlerine göre olduğu gibi), dolayısıyla,
bir fatihe yen ilen in ardıllarım m ülklerinden v e m ira sta n , k i b u d a
bütün kuşaklar boyunca onların m irasçılarının o lm alıd ır, m ahrum
etm e yetkisi verm ez. Fatih aslında kendisini efendi o lara k düşünm e
eğilimi içine girecektir ve bu tabi olanın haklarını aram asını im kansız
kı lan koşulun ta kendisidir. F akat bu böyle o lsa bile, b u te k b a şın a
k u v vetin, g ü çlü o lan ın z a y ıf olan ü z e rin d e y a ra ttığ ı ta s a r r u f
hakkından başka b ir hak yaratm az ve bu ned en le, en güçlü o lan
her ne isterse alm a hakkına sahip olur.
§185. O nunla savaşa katı lanlar üzerinde^ Ö yleyse v e y e n ile n
ülkenin halkı arasında ona karşı gelm eyenler ü zerin d e v e h a tta o n a
karşı gelenlerin ardılları üzerinde, fatih, hatta adil b ir savaşta, fethi
ile h a k im iy e t hakkını kazanm az. O n la r o n a ita a t e tm e m e k te
serbesttirler, ve eğer önceki hüküm etleri d a ğ ılırsa o n la r b a şta n
kendileri için başka bir hüküm et kurm ak özgürlüğüne sahiptirler.
§186. F atihin genellikle on lar üzerinde sa h ip o ld u ğ u k u v v ete
dayanarak, göğsünde bir kılıçla onları kendi k oşu lların a uym aya ve
o n la rı iste d iğ i h ü k ü m et b iç im in e te s lim o lm a y a z o rla y a c a ğ ı
doğrudur. F akat m erak konusu olan, onun bun u y a p m a y a n e hak k ı
olduğudur? E ğer onların kendi rızalarıyla o n a te s lim old u k ları
söy lenirse, o zam an bu, fatihe kendilerini yönetm esi am acıy la yetki
verm ek İçin onların onayının gerekli şart olm asına izin verir. G eriye
yaln ızca düşünülm esi gereken, zorla, hakkı o lm ad an e ld e e d ilen
sözlerin b ir onay olarak düşünülüp düşünülem eyeceği v e n e k a d a r
bağlayıcı olduğudur. B una diyeceğim şey, o n ların h erh an g i b ir
İ 58 Hükümet Üstüne ikinci Tez
sahiptir. H alkın geri kalanı özerinde, eğer savaşa onay verm eyen
kim seler v a rsa ve tutsakların çocukları üzerinde ve bu h e r ikisinin
m ülkleri ü zerinde onun b ir yetkisi yoktur. D olayısıyla, fethine
dayanarak o o n lar üzerinde hakim iyet kurm ak için yasal bir yetkiye
sahip olam az veya böyle b ir yetkiyi ardıllarına devredem ez. F akat
eğ er onların m ülküne el koym aya y eltenir ve bu nedenle kendisini
o n lara karşı savaş durum una sokarsa, o b ir saldırgan olur. Ve o
prenslik hakkına (H ingar veya Hubba'nın, Danim arkalIların) burada
İngiltere’d e sahip olduğundan daha fazla sahip olm ayacaktır. Yani,
Tanrı onların emri altındakilere bunu yapm aları için cesaret ve fırsat
v e rir verm ez, o n lar boyunduruklarım fırlatıp atacaktır. B öylece,
A sur’un krallarının kılıçla elde ettikleri Yahuda üzerindeki yetkileri
ne olursa olsun, Tanrı fetheden imparatorun hakim iyetini düşürm esi
için H ezekiah’a yardım etti. Ve Lord H ezekiah ile birlikteydi ve
o büyüyerek gelişti; o oradan kalkıp gitti ve A sur kralına karşı
isyan e tti ve ona itaat etm edi, 2 K ra lla r xviii. 7. B u n d an da
anlaşılacağı üzere, b ir kim senin üstüne hakla değil zo rla getirilen
gücü sarsm ak, isyan adını alsa da, Tanrı’nm önünde bir kusur değildir.
A ksine bu onun, hatta vaatler ve antlaşm alar, kuvvet k ullanılarak
elde edildiğinde, araya girse de, izin verdiği ve desteklediği bir şeydir.
Ç ünkü A haz ve H ezekiah'ın hikâyesini dikkatle okuyan herkes,
A surluların A haz'ı yendikleri ve onu azlettikleri ve H ezekiah’ı
b a b a s ın ın y a şa d ığ ı d ö n e m d e kral y a p tık la rı ve H e z e k ia h ’ın
anlaşm ayla ona sad ak aty em in i etm esinin ve bütün bu süre içinde
ona harç ödenm esinin ihtim al dahilinde olduğunu görecektir.
B Ö L Ü M X V II
G a sp E tm e
edilm esini, devlet biçim i aynı kalsa da, talep etm e hakkı yoktur. O
yasaların atadığı bir kim se olm adığından, sonuç itibariyle halkın
onayladığı b ir kim se de değildir. N e de böyle b ir gaspçının veya
o n a d ay an arak güç elde edenin, halk onay verm ek için özgür
oluncaya k adar ve gerçekten onun o zam ana k ad ar sahip olduğu
yetkiye izin verdiğini onaylayıp doğrulaym caya k adar herhangi bir
hakkı vardır.
BÖLÜM x v r a
T ira n lık
deprem le karm akarışık bir yığın halini aldığında ayakta kalm asının
İm kansız olm ası gibi.
gibi, kendine ayırarak halk, onların her zaman özgürce seçilebilm esi
ve bu şekilde seçilenin özgürce eylem de bulunması ve ulusun ihtiyacı
v e k a m u y a r a r ın ın , a r a ş tır m a v e o lg u n ta r tış m a s o n u n d a
gerektirdiğine hükm edilenin öğütlenm esinden başka b ir am aç için
bunu yapam az. B u, tartışm aya gerek duym adan ve gerekçeleri
h e r a ç ıd a n t a r t ı p in c e le m e d e n ö n c e o y la r ın ı v e r e n l e r i n
yapam ayacağı bir şeydir. Bunun gibi, bir m eclis hazırlam ak ve kendi
iradesinin tem silcilerini halkın gerçek tem silcilerinin ve toplum un
y a sa koyucularının yerin e koym aya çalışm ak k esinlikle güvenin
boşa çıkarılmasının m üm kün olabilecek en büyük ve bir tü r hüküm eti
d evirm ek için yapılan b ir planın ilanının m üm kün o lab ilecek en
m ükem m el şeklidir. E ğer b ir kim se b una aynı am aç için alenen
verilen ödülleri v e c e z a la n v e böyle b ir tasarıya karşı çıkan ve
ülkelerinin özgürlüklerine ihanet edilm esine sessiz kalm ayan v e n z a
g ö ste rm e y e n h e rk e sin g ö rev d en u z a k la ştırılm a sı v e o rta d a n
kaldırılm ası için çarpık yasaların bütün inceliklerinin kullanılm asını
e k le rs e , y a p ıla n şey k o n u su n d a şü p h e y e y e r k a lm a y ac a k tır.
Toplum un ilk kuruluşuna eşlik eden güvene aykırı bir şekilde hareket
edenlerin toplum da hangi güce sahip olmaları gerektiğini belirlem ek
k o lay d ır; ve b ir kim se böyle b ir şeye b ir kez y e lte n e n e artık
güvenil m ey eceğini görm ezlikten gelem ez.
§223. B elki denilecektir ki, h alk vurdum duym az ve h e r zam an
tatm insiz olduğundan, hüküm etin tem elini halkın dengesiz fikri ve
ne olduğu belli olm ayan kaprisine bağlam ak, onu kesin olarak
dağılm aya m aruz bırakm aktır. E ğer h alk h e r ne zam an eskisinin
b ir kusurunu gördüğünde yeni b ir yasam a erki oluşturacaksa, hiçbir
hüküm et uzun Ömürlü olm az. B una yanıtım : B unun tam tersi söz
konusudur; h alk kolay kolay eski hüküm et biçim inden, bazılarının
im a ettiği gibi, vazgeçm eyecektir. O nlar kolayca alıştıkları çerçeve
içindeki bilinen hataları düzeltm eye ikna olm ayacaktır. Ve eğer
o r ijin a l k u s u r la r o lu r v e y a z a m a n la te s a d ü fi h a ta la r v e y a
düzenbazlıklar ortaya çıkarsa, onları değiştirm ek kolay bir şey, hatta
Hükümet Üstüne İkinci Tez ıs ı
bütün dünya bunun için fırsat olduğunu görse dahi, değildir. H alkın
eski kuramlarım terk etm esindeki bu y av aşlık v e o lu m su z bakışı,
bu krallıkta görülen pek çok devrim i erde, bu v e ön cek i çağ lard a,
hala bizi bir arada tutan veya başarısız g irişim lerin y arattığ ı bazı
aralıklardan sonra, bizi gene kralın eski y a sam a org an ın a, lo rtlara
ve avam kamarasına geri getiren şeydir. Ve h e r ne tü r k ışk ırtm alar
tacın prenslerimizin bazılarının başından alm m asınayol açm ış olursa
olsun, onlar halkı asla tacı başka b ir çizgiye y erleştirm ey e sevk
edecek güçte olmamıştır.
§224. Fakat, denilecektir ki, bu hipotez sık sık devrim olm asının
fitilini ateşlemektedir. B una yanıtım ,
İlk olarak, o bu fitili başka herhangi b ir h ip o tezd en d a h a faz la
ateşlemez. Çünkü halk kötü k o şu llar içine sü rü k le n d iğ in d e v e
kendisini keyfi bir gücün kötü k u lla n ım ın a m a ru z b ıra k ılm ış
gördüğünde ve yöneticilerini Jüpiter'in oğullarına, y apabileceğiniz
kadar, şikayet ettiğinde, onların Tanrı tarafın d an k u tsa n m a sın a v e
iîahlaştırılm asına, onun soyundan gelm esine v e y a y etk i a lm a sın a
izin verin; onlara kimin için veya ne istiyorsanız onu v erin, aynı şey
olacaktır. G enellikle hakka karşı ve kötü m u am ele e d ile n h a lk
herhangi bir fırsatta üzerine konulan ağır yükü hafifletm ek için hazır
olacaktır. O nlar, insanla ilgili m eselelerin d eğ işim i, zay ıflığ ı v e
tesadüfleri arasında kendini sunm ayı uzun sü re bek lem ey ecek b ir
fırsatı dileyecek ve kollayacaktır. Y aşadığı zam an için d e b u n u n
örneklerini görm em iş olan b ir k im se y ery ü zü n d e ç o k a z b ir sü re
yaşam ış olm alıdır. Ve dünyadaki h e r tü rlü h ü k ü m e t b içim le rin d e
bunun Örneklerini k afasın d a can lan d ırm ay an b ir k im se ç o k a z
kitap okum uş biri olmalıdır.
§ 2 2 5 . İk in c i o la r a k , y a n ıtım , b u t ü r d e v r im le r in k a m u
m eselelerinin en u fak b ir yanlış id aresin d e gerçekleşm ediğidir.
Y önetici kesim in büyük hataları, pek çok y a n lış v e uygun olm ayan
y asalar ve insan zafiyetinin bütün sürçm eleri h a lk tarafın d an b ir
182 Hükümet Üstüne İkinci Tez
şeki İde dağılm ası ve helak olm asına neden olacaktır. Ç ünkü y an lış
edim g en elleşerek büyüyünceye v e y ö n e tic ile rin k ö tü p lan la rı
görü lü r hale gelinceye veya onların girişim leri to p lu m u n b ü y ü k
kesim ini etkileyinceye kadar, direnerek k en d ilerini düzeltm ekten
çok acı çekm e eğilim inde olan halk h arekete g eçm e eğ ilim in d e
olm ayacaktır. Belirli sayıdaki adaletsizlik örnekleri v ey a zavallı b ir
a d a m ın o ra d a b u ra d a m a ru z k a ld ığ ı b a s k ı o n la r ı h a r e k e te
geçirm eyecektir. Fakat eğ er o n lar evrensel o lara k a ç ık k an ıtlara
dayanılarak onların özgürlüklerine karşı planlar yürütüldüğüne ikna
olurlarsa, ve olayların genel gidişatı v e eğilim i yöneticilerinin kötü
niyetlerinden güçlü bir şekilde şüphelenm elerinden b aşk a b ir şeye
y o l a ç m a z sa , b u n u n iç in s u ç la n a c a k o la n k im d ir? B u n d a n
kaçınabilecek olanlar bu şüpheyi kendi ü zerlerin e çek erlerse, kim
bunun o lm am asın a engel o lab ilir? E ğ e r rasy o n e l y a ra tık la rın
duyusuna sahiplerse ve şeyleri buldukları ve hissettiklerinden başka
türlü düşünemiyorlarsa, halk mı suçlanacaktır? Ve bu, tersine, şeyleri
oldukları gibi düşünm eyen v e böyle b ir vaziy ete sokanların h atası
değil m idir? Ben kibir, hırs ve sıradan insanların dengesizliklerinin
b a z e n u lu s la rd a b ü y ü k d ü z e n s iz lik le re n e d e n o ld u ğ u n u v e
fraksiyonların devletler ve krallıklar için ölüm cül o ld u ğ u n u kabul
ediyorum . Fakat yanlış edim in daha çok halkın ahlaksızlığından v e
y ö n eticilerin in yasal otoritesini yıkm ak arzu su n d an m ı, y o k s a
yöneticilerin küstahlığı ve halklarının üzerinde keyfi güç uygulam a
ç a b ala rın d a n mı kay n ak lan d ığ ın ı; baskı v e y a ita a tsiz liğ in m i
d ü z e n siz liğ in ilk o rtay a ç ık ışın a yol a ç tığ ın ı ta ra fs ız ta rih in
belirlem esine bırakıyorum . Em in olduğum şey şudur: H e r kim ki,
ister yönetici ister vatandaş, kuvvet kullanarak y a p re n s y a d a halkın
haklarını çiğnem eye yeltenir ve anayasayı o rtad an kald ırm ak ve
herhangi adıl bir hüküm etin iskeletim yıkm ak için zem in hazırlar, o
k im se en b ü y ü k suçu işle m iş olur. B ir a d a m ın h ü k ü m e tle ri
dağıtm anın b ir ülkeye getireceği bütün kan dökülm e, çap u lcu lu k
tah rip etm e yanlış edim lerinin hesabını v e re b ile c e k kap asited e
o lm asın ı diliy o ru m . Ve bunu yapan k im se h a k lı b ir z e m in d e
186 Hükümet Üstüne İkinci Tez
İlk olarak, o bunun saygı ile birlikte olm ası gerektiğini ifad e
etm ektedir.
İkinci olarak, bu intikam veya cezalandırma olm adan yapılm alıdır,
ve onun bunun için ileri sürdüğü gerekçe alt seviyedeki b îrin in üst
seviyedeki birini cezalandıram ayacağıdır.
İlk olarak, b ir kuvvete baş v urarak karşılık v e rm e d en nasıl
direnilebileceğini veya nasıl saygıyla vurulacağını a n la şılır kılm ak
bazı becerileri gerektirecektir. B ir kalkanla v u ru şla ra m u k av em et
ederek b ir saldırıya karşı duran veya herhangi d a h a sa y g ılı b ir
şekilde, elin d e kılıcı olm adan, saldırganın k e n d in e g ü v e n in i v e
kuvvetini yenm eye çalışan bir kim se kısa sürede diren cin in so n u n a
gelecektir ve böyle b ir savunm anın yalnızca k en d isin i d a h a kötü
b ir durum a sokm aya yaradığım görecektir. B u Ju v e n a l’in k av g a
için düşündüğü kadar saçm a bir direnm e y o lu d u r: u b i tu puisas,
ego vapulo tantum . Ve m ücadelenin başarısı kaçınılm az o larak onun
orada anlattığı gibi olacaktır:
PSİKOLOJİ DİZİSİ
Korkuyu Yenmek..................................................... Gerd Hennenhofer-Klaus D. Heil
Özgüven Ö ğrenilebilir............................................................................................... Peter Laus
Sevme S a n a tı.................................................................... ..........................Erich Fromm
Yanılsama Zinciri .......................................................................................Erich Fromm
Kendini Savunan İnsan ..............................................................................Erich Fromm
Sevgi ve Cinsellik Üzerine .................................................................... Sigmund Freud
Totem ve T a b u .....................................................................................................Sigmund Freu
Rüya Yorumu (2 C ilt) .............................................. Sigm
İnsan Doğasını A nlam ak............................................................................. Alfred Adler
Ruhsal Çözümleme ve Bîlinçdışı -Bilinçdışmın Doğaçlaması ........... D.H. Lawrence
İyi Mükemmelden Daha İyidir...................................................................Doris Martin
Yaşamın 16 Temel G ü c ü ..................................... .Helmuth Fuchs~Andreas Huber
Hayatı Ölçülü Yaşamak..............................................Peter Uffelmann-Tobias v. Ecke
Sağlık, Mutluluk ve İnanç................................................................... Helmuth Kolitzus
Kendini A ffe t........................................................................................ Peter Uffelmann
Deli Kanlı ...................................................................................................Taner Güvenir
M İTO LO Jİ—TÂRİH DİZİSİ
Büyük İskender.....................................................................................S ieg fried Lavffer
Troya Savaşı ........................................................................................ Manfred Wöhlcke
As urlular (Tarih, Toplum, K ültü r)......................................... Eva Cancik-Kirchbaum
Antik Mitolojide Kim K im d ir.................................................................. Gerhard Fink
Klasik Yunan Mitolojisinin En Güzel Efsaneleri (2 Cilt).................. Gustav Schwab
Ortaçağdan Mitolojik Ö yküler............................................................. Gustav Schwab
Cermen Tanrı ve Kahramanlarının Efsaneleri (2 Cilt)......................... Reiner Tetzner
Firavun Keops ve Büyücü ............................................................. Karlheinz Schüssler
O dysseia............................................................................................... Manfred Wöhlcke
Cennette Kim K im dir............................................................Ditte - Giovanni Bandini
Japon Mitolojisi ...................................................................................... Afe/ijr Naumann
Hannibal (3 Cilt) ............................................................................... Klemens Peterhoff
Anadolu'daki Galatlarve Galatya T arihî........................................İ .Mehmet A li Kaya
Lilith - Adem'in İlk Karısı .............................................. ......................... Vera Zîngsem
Mitler ve Mitleri Y apanlar........................................................................................John F
Yer Benim Gök Benim - Ünlü Kadın Tanrıçalar....................................Vera Zîngsem
Çin Mitleri ve E fsaneleri.........................................................................................E.T.C.W
Antik Mısır Edebiyatı ........ ...............................................................E.Â. Wallis Budge
Sandığımdaki T anrılar.................................................................................................Alev in
El fier ve K ahram anlar.......... ..................................................................o . A. McKenzie
Elli Ünlü Kişi .............................. :.................................................. „...... Jiames Baldwin
Siegfrieden H ikayesi................................................................................................ James B
Antik Yunan Hikayeleri .........................................................................Ja m e s Baldwin
Kahramanlık Efsaneleri ..........................................................................Ja m es Baldwin
New England'm Başlangıcı ............................................................................ j 0hn Fiske
Destanlar Kitabı ............................................................................ //. Aâeliene Guerber
Ortaçağ Efsaneleri ........................................................................ h : Aâeliene Guerber
Yèni Keşifler Işığında Mısır-Kaîde-Babil-Suriye......................L.W. King - K R . K all
Yeni Dünyanın Mitleri ............................................................................. £>.G. Bringion
İLYA YAYINEVİ K L A SİK R O M A N LA R D İZİSİ