Professional Documents
Culture Documents
Güngör Dilmen - Deli Dumrul - Akad'in Yayı
Güngör Dilmen - Deli Dumrul - Akad'in Yayı
182.04.003. 1s1.45
/>DAM YAYINCILIK VE MATIJA.6CIUK A 5 V.Alİl'ON.AGI CAOOE5İ AKKNAK SOKAK 4/J TElfK5,2J7QO rııde ır
Güngör Dilmen
•
Oyun
DELİ DUMRUL
KİŞİLER
Dumrul
Elif
Dede Korkut
Memo (Kırk Yiğit)
Azrail
Duha Koca, Dumrul'un babası.
Dum.ro.l'un Anası
Çengi, Çalgıcılar, Dört Genç Kadın.
Bezirganlar (Canguzoğulları)
Köylüler (Yas Tutan Kadınlar, Pazarcı, Meyhaneci Apostol)
l. SAHNE
.
DELİ DUMRUL : Hah, bu da oldu işte. Amma sağlam oldu
be. Yıkmak istesen yıkılmaz. Elime sağlık valla. Hııh , bu
da şöylee. Biraz sallantılı, ama zarar yok, köprü dediğin es
nek olmalı. Ay çok sevdim bu işi. Gören parmağını
ısıracak.
Deli Dumrul derler adıma.
Bir köprü kurdum işte
yeryüzünde eşi benzeri olmayan bir köprü:
Herkesin köprüsü çaylar ırmaklar üstünde
benim köprüm kuru çaylar üstünde.
Bunu niçin böyle ettim
şunun için ki, efendim
benden deli benden güçlü
11
DELİ DUMRUL
bir er var nu bu acunda
çıka benimle savaşa
12
BİRİNCİ BOLÜM, 1. SAHNE
- Merhaba
- Bu da nesi?
DUMRUL: Beklediğiniz köprüyü kurdum işte.
BİR KÖYLÜ: Beklediğimiz köprüyü mü?
DUMRUL: Sağlam sağlam karşıya geçersiniz şimdi.
(Uzaktaki köylülere bağırır.)
Gelin erenler böyle gelin.
Sakın ola, Dumrul'un köprüsü dururken
başka yerden geçmeyin.
(Dışarı koşar, bir iki köylüyü zorla çevirip getirir.)
1. KÖYLÜ: Niye bizi yolumuzdan çeviriyorsun, yiğidim?
DUMRUL: Köprüden geçeceksiniz.
il. KÖYLÜ: Niye geçecekmişiz köprüden?
DUMRUL: A a, sorduğu şeye bak. Köprüden niye geçilir?
111. KÖYLÜ : Arada çay ırmak vardır, o zaman geçilir köprü-
den.
DUMRUL: Köprüyü buldular, çay ırmak ararlar.
iV. KÖYLÜ: Biri olmazsa öbürü neye yarar?
DUMRUL: Bre bu benim köprüm köprü değil midir?
il. KÖYLÜ : Köprü olmasına köprü ama.
DUMRUL: Ama?.
iV. KÖYLÜ: Geçilmese de olur.
DUMRUL: Nasıl ulaşırsınız karşı kıyıya?
IV. KÖYLÜ: Dümdüz yürüyüp.
DUMRUL: Köylü aklı işte.
iV. KÖYLÜ: Köylü aklı möylü aklı .
DUMRUL: Köprüme güvenf:p.iyorsunuz demek?
111. KÖYLÜ: Gü-ıenip güvenmeme sorunu değil.
DUMRUL: Tehlikelidir diyorsun?
III. KÖYLÜ: Gereksiz diyorum yalnızca.
DUMRUL: Köprünün ayaklan göçer, sulara kaynar boğulu-
rum diyorsun?
II. KÖYLÜ: Boğulma tehlikesi hiç yok.
DUMRUL: İsteyen geçer istemeyen geçmez.
1. KÖYLÜ : Değil mi ya.
13
DELİ DUMRUL
14
BİRİNCİ BÖLÜM, 1. SAHNE
bir gün akar olur elbet.
(Köylüleri çevreleyip köprüye sürer, zorla geçirtir,
paralarını alır, kimi çaresiz geçer, kimi direnir. )
KÖYLÜLER (sözler çakışır): DUMRUL:
- Al otuz akça yiğidim. -Helal et ama.
-Helal olsun.
-Haram olsun. -Geç baba.
-Helali haram olsun. -Buyur teyzanım.
-Buyur delikanlı.
-Nasıl ama manzara?
-Oh valla püfür püfür,
-Bütün Oğuz illeri ayak altında.
-Ben kırk akça veririm, yine geçmem zorba köprüsünden.
DUMRUL
. : Sen ver de kırk akçayı.
v· KÖYLÜ : Ben geçeceğim geçmesine, ama param çıkışmı
.
yor oğul.
DUMRUL (birden anlayışlı):
Canın sağolsun baba, pazar dönüşü verirsin üst�ü.
iV. KÖYLÜ: Benim de param çıkışmıyor.
DUMRUL (parlar):
Köylü aklınla beni mi kandırıyorsun, spkül paralan.
(Köylülerin ünlemleri yavaş yavaŞtiirküye dönü
şür. Önce tek tek, alaycı, şikayetçi, homurtulu.)
KÖYLÜLER : -Deli!
-Deli!
-Deli deli bu!
-Deli bu, deli deli!
-Deli deli, deli deli de bu!
-Deli deli deli deli de bu.
(Koro.)
-Hay deli deli deli de
-Vay deli deli deli de vay
-Vaay, vaay, vaay, yaay
deli deli deli deli de
15
DELİ DUMRUL
16
BİRİNCİ BÖLÜM, 1. SAHNE
17
DELİ DUMRUL
18
BİRİNCİ BÖLÜM, I. SAHNE
ELİF: Garibanları soymaya benzemiyor, değil mi?
DUMRUL: Senin nişanlın hangisi?
ELİF: Hiçbiri ya da hepsi.
DUMRUL: Nasıl yani?
ELİF: Bütün bu kervan ve bunun kırk gibisi
develeri, yükleri, sürücüleri, bezirganları,
menzillerde otağları, hanları, hamamları ...
Nişanlım benim.
DUMRUL: Çok yakışıklı bir nişanlı doğrusu.
BEZİRGANLAR (çan vuruşlarıyla):
Ağam zengin, ağam zengin.
DUMRUL: Ağan da kim, ağan da kim?
BEZİRGANLAR: Çalan çırpan çalan çırpan
çalan çırpan çalan çırpan.
DUMRUL: Kimden, kimden, kimden kimden?
BEZİRGANLAR: Şundan, bundan, şundan bundan
şundan, bundan, şundan bundan.
DUMRUL: Nerden gelir bu kervanlar
varışları nereyedir?
BEZİRGANLAR: Gelir Çin'den ya Maçin'den
Hint'den gelir Rum'a gider.
İpek yolu, bahar yolu
arada bir Anadolu
al bezirgan sat bezirgan
geçer kervan, göçer kervan
vurur ziller, çalar ha çan.
DUMRUL : Yükün nedir, yükün nedir?
BEZİRGANLAR: Fağfur kase, amber fincan
Buhara'dan gümüş şamdan.
Beylere paşalara
sırma tülbent, ipek kaftan.
DUMRUL: Sermayesi sermayesi?
BEZİRGANLAR : Kandan candan, kandan candan.
DUMRUL: Kimin canı, kimin kanı?
BEZİRGANLAR : De sen ona Anadolu, de sen ona Anadolu.
19
DELİ DUMRUL
20
BİRİNCİ BÖLÜM, il. SAHNE
il. SAHNE
21
DELİ DUMRUL
(Dumrul, yiğitleri birer birer gözden geçirir. Pazu
larını yoklar, ağızlarını açtırıp at gibi, dişlerine ba
kar. Önünde "ÖL DEDlÖİN YERDE ÖLÜR" ya
zısı bulunan yiğitle ilgilenir. Uyumak tadır bu yi
ğit. Sarsar, uyandırır. )
DUMRUL: Adıri ne senin?
YİGİT (adının ilk harfini mırıldanır):
Mmm.
DUMRUL: İşitmedim.
YiGiT: Mo.
DUMRUL: "Mo" diye de ad olur mu be?
YİGİT: Eskiden daha uzundu adım
azala azala bu kadar kaldı.
Memo da diyebilirsin.
DUMRUL: Yok, Memo'yu da beğenmedim.
YİGİT : Beni mi satın alıyorsun, adımı mı?
DUMRUL (sürdürür):
Şöyle kırk yiğidime yakışır bir ad olmalı.
Sarp, kulak doldurucu, oturaklı.
YİGİT : Peki, şu .ada ne dersin: "Kırk Kartal Kara Kartal
Kırkı Oturur, Kırkı Kalkar"?
DUMRUL: Görüntüsü hoş ya, fazla uzun, söylemesi güç.
YiGiT: Ya da "Kırk Küp
Kırkının da Kulpu Kırık Küp"?
DUMRUL (tekme atar gibi):
Dibini de kırarım şimdi küpünün.
Ben kırk yiğit arıyorum kendime
kırk soytarı değil.
PAZARCI: Hadi beyler, ağalar
her türden her boydan yiğitlerimiz var.
seç seç al.
YiGiT: Öbür otuz dokuzun adlan neymiş?
DUMRUL: Seninle siftah ediyor:.ız.
PAZARCI (sürdürür):
Her inanca, her davaya hizmet edecek
22
BİRİNCİ BÖLÜM, i l . SAHNE
yiğitlerimiz var.
YİGİT: Alacaksan al, beyim.
PAZARCI (uzak tan):
Kapanın elinde kalıyor.
DUMRUL (elindeki keseyi şıkırdatır):
Doğru dürüst adın bile yok senin.
YİGİT: Dilediğin adı koy canım.
Nasıl çağırırsan öyle gelirim.
DUMRUL: Ad çok önemli, yiğidin, beyin kişiliğini yansıtma
lı.
Bak, Canguzoğullan ne güzel bir ad beğenmişler kendileri
ne.
YİGİT: Ya senin adın, beyim? De, kime satıldığımızı bilelim.
DUMRUL: Dumrul'dur adım.
YİGİT: Delisi de var mı? Köprüsü de var mı?
(Dumrul başıyla eueüer. )
Böyle bir beye kendimi satmak
bana onur verir. Hele şu keseyi görelim.
DUMRUL (kesenin ağzını açar):
Senin gibi daha otuz dokuz yiğit satın alacağım .
YİGİT (kesenin içini yoklar):
Bu parayla sen ancak beni satın alabilirsin.
Beni de zor ya ...
DUMRUL: Pek açıkgözsün.
YİGİT: Yiğidin enayisi sana daha pahalıya gelir.
Hem ben kırk kişiye bedelimdir.
DUMRUL (etkilenmiş):
Kırk kişiye bedelsin ha?
Öyleyse Kırk Yiğit diyelim senin adına.
,Bir seni satın alayım, giydireyim donatayım,
öbür otuz dokuzu şimdilik erteleyeyim.
KIRK YİGİT (adını benimsemiştir):
Böylece ucuza getirmiş olursun beylik hevesini
bir tek Kırk Yiğidin sırtından.
DUMRUL (elini uzatır):
23
DELİ DUMRUL
Satın alıyorum seni.
KIRK YİGİT: Saattım gitti sana kendimi. Ama kaça?
Şunun da adını koyalım.
(Pazarcı araya girer. )
PAZARCI: Hayırlı olsun beyim, güle güle kullan.
Bizim komisyonu da aradan ...
K. YİGİT: At isterim, pusat isterim.
DUMRUL: Atsız pusatsız yiğit olur mu?
K. YİGİT : Karnımı iyi doyuracaksın.
DUMRUL: Öl dediğim yerde öleceksin.
(Dumrul ile Kırk Yiğit at pazarında alıcı satıcı gi
bi sıkılı ellerini aşağı yukarı sallaya sallaya pazarlı
ğı sürdürürler. Müzik yükselir, bir süre sonra
sözler işitil mez olur. )
III. SAHNE
24
BİRİNCİ BÖLÜM, III. SAHNE
25
DELİ DUMRUL
DEDE KORKUT (alaycı):
Canguzoğulu'.ndan dünür mü geliyorsun?
DUMRUL: Canguzoğlu'ndan ne geliyorum?
DEDE KORKUT (yerden narı alır):
Ne bu?
DUMRUL: Naar?
DEDE KORKUT: Kız evine nar sunmak
ne anlama gelir Oğuz töresinde?
(Dumrul, utangaç, susar. )
Kızı isteyesi olmak değil mi?
DUMRUL (bir çabayla):
Canguz'la ilgisi ne bunun?
DEDE KORKUT (narı Dumrul'un suratına atar, Dumrul tu
tar):
Canguz'dan dünür bekliyorduk bugün.
Seni elinde nar görünce.
DUMRUL (ezik):
Kararınızı vermişsiniz.
(Narı saygıylaElif'in ayakucuna kor. )
Bu sadece bir nar.
Anamın bahçesinden kopardım. Başkaca bir anlamı yok.
ELİF (narı aynı incelikle alır, ışığa tutar):
Sadece bir narmış dedeciğim, duygusal simgesel bir anlamı
yokmuş.
Ne güzel bir renk ama. Kilime dokumak isterdim.
Şu nar kabuğundan has boya çıkarabilir miyim dersin?
Ebegümeci yeşilini çok açıyor.
DUMRUL: Ben de o niyetle getirmiştim.
DEDE KORKUT: Canguz'dan gelmiyorsun demek?
DUMRUL: Yüzünü Azrail görsün.
DEDE KURKUT : Sen de Canguz'un bir benzerisin.
DUMRUL : Kim demiş.
DEDE KORKUT: Canguz'un ta kendisisin.
DUMRUL: Haksızlık ediyorsun, Dede Korkut.
DEDE KORKUT: Bre köprü başını tutup zorbalık etmek
26
BİRİNCİ BÖLÜM, I I I . SAHNE
28
BİRİNCİ BÖLÜM, III. SAHNE
29
DELİ DUMRUL
YENGE: Gönlünden kopan bir andaç...
ELİF: Ne versek, ne versek?
YENGE: Örneğin şu kilimi?
(Dumrul arada bir sandığın k apağını aralayıp ba
kar. )
ELİF: Yoo, o kilim daha bitmedi.
Nar kırmızısını işleyeceğim ona sevgimin.
YENGE (mırıldanır):
Yola geldi.
ELİF: Kilimi değil ama ... şu sandığı götürebilirsiniz.
(Canguzoğlu 'nun adamları sandığa yapışırlar,
güçlükle kaldırırlar. )
YENGE: Çok ağır, ne var içinde?
ELİF: Bütün düşlerim.
(Sandığın kapağı açılır, elinde kılıç Dumrul doğru
lur. )
DUMRUL (gürler):
Ha, haayyt, savulun bre Canguzlar!
(A damlar korkuyla sandığı koyverirler, sonra to
parlanıp kılıçlarına davranırlar, Dumrul hepsiyle
dövüşüp onları kaçırır. Hızla uzaklaşan deve çanla
rı. Kırk Yiğit de yetişir. )
30
BİRİNCİ BÖLÜM, I I I. SAHNE
DEDE KORKUT: Cangµzoğlu 'ndan Deli Dumrul 'dan başka
adam mı yok ülkede?
ELİF : Yüreğinin aynasını gördüm
dupduru bir su gibi
yangılgısı var yalanı yok
gönlümü ona düşürdüm.
DEDE KORKUT: Erdemini düşün.
(Elif, Dede Korkut 'a ayran sunar. Dede Korku t
içince yüzünü buruşturur. )
Çokça bekletmişsin, bu ayran ekşimiş!
ELİF : Çokça bekletilen erdem de ekşir.
Ben senin gölgende hazıra kondum erdeme.
Ama durup duran erdem ne ola?
Eylemsiz erdem ne ola?
Beri gel, Dedem Korkut, senin bilgeliğin de ekşimesin.
(Ayranı döker. )
DEDE KORKUT (gürler neşeyle, çatık kaşlı):
Çabuk düğün!
(Birden düğün şenlikleri, Elif ile Dumrul, Dede
Korkut 'un elini öperler. Elif çıkar. )
DUMRUL : Sözlerin ta yüreğime işledi
ak sakallı, ulu uslu Dedem Korkut.
Utandım, yerin dibine geçtim
bundan böyle tez değiştireceğim kendimi.
DEDE KORKUT: Gücün kuvvetin yerinde.
DUMRUL : Yerinde şükür.
DEDE KORKUT : Nerde bir haksızlık görürsen onunla savaş.
DUMRUL: Hele haksızlığı göreyim.
DEDE KORKUT : Haksızlıklar adım başına.
DUMRUL : Bana küçük haksızlıklar yetmiyor.
Büyük haksızlıklarla savaşmak isterim.
DEDE KORKUT (kaşlarını çatar):
Yine delilendin, Dumrul.
Haksızlığın büyüğü küçüğü olmaz.
(Dalgın)
31
DELİ DUMRUL ·
IV. SAHNE
32
BİRİNCİ BÖLÜM, JV. SAHNE
33
DELİ DUMRUL
34
BİHİNCİ BÖLÜM, IV. SAHNE
35
DELİ DUMRUL
36
BİRİNCİ BÖLÜM, iV. SAHNE
37
DELİ DUMRUL
I. SAHNE
39
DELİ DUMRUL
KIRK YiGiT: Kesene bereket.
DUMRUL : Şu güvercin kızartmasını da gövdeye indir.
KIRK YiGiT (elinde evirir çevirir):
O oo, nar gibi.
Azrail diye avladığın güvercin değil mi bu?
(Azrail bağrından güvercin çıkarır. )
DUMRUL: Adını anma.
KIRK YiGİT: Adını anmayalım, vakit erişince kendi gelsin.
DUMRUL : Geliyor.
KIRK YiGiT: Gelen kim?
DUMRUL: Yak hele şu çubuğu.
KIRK YiGiT: Ellerim yetmiyor.
DUMRUL (çubuğu yakar, ağzına tutuşturur):
Bugüne değin sen bana hizmet ettin...
Bugün de ben sana.
KIRK YİCTİT: Hangi dağda kurt öldü?
DUMRUL : Efendilik uşaklık ayrımını kaldırıyoruz aradan.
KIRK YiGiT: Dede Korkut gibi konuşuyorsun.
DUMRUL : Dede Korkut ne söylemişse güzel söylemiştir.
KIRK YiGiT: Dede Korkut'un güzel sözlerine merhaba.
(Birlik te içerler. )
DUMRUL : Ayrımız gayrımız yok bundan böyle.
KIRK YİCTİT: Ay ne hoş.
DUMRUL : Ha sen, ha ben.
KIRK YiGiT: Ha ben, ha sen?
DUMRUL : Hadi merhaba .
(Çamçak tokuştururlar. )
KIRK YiGiT: Ölmüşlerin canına değsin.
DUMRUL (onu öper):
Ve öleceklerimin.
KIRK YİQİT: N'oluyoruz yahu?
DUMRUL : Can yoldaşım.
KIRK YiGiT: A benim canım efendim.
DUMRUL : Can kardeşim .
KIRK YiGiT: Hep candan gidiyoruz. Durun bakalım.
40
İ KİNCİ BÖLÜM, 1. SAHNE
DUMRUL: Konu güzel sözlerden açıldı ya
ben de senin bir sözünü çok sevmiştim.
KIRK YİGİT: Vay, ben de mi güzel söz söylermişim?
DUMRUL: Öl dediğin yerde ölürüm demiştin.
KIRK YİGİT: Bende bu sözlerin bini bir para.
DUMRUL: İçten söylemiştin değil mi?
KIRK YİCTİT: Efendimize yağ çekmek görevimizdi.
DUMRUL: Sen sözünün erisindir .
KIRK YİCTİT: Sözümün eriyim, Dumrul'un Kırk Yiğidiyim.
Yahu, senin boynun çarpılmış.
DUMRUL: Önemsiz.
KIRK YİCTİT: Dur, ovayım biraz.
DUMRUL: İstemez!
KIRK YİGİT: Kulunç olmalı, açıkta yattın üşüttün.
DUMRUL: Kulunç falan değil. Bırak boynumu.
KIRK YİGİT (sürdürür):
İyice bir yoğurayım.
(Dumrul'u kafakola almıştır, bir süre boğuşur gi·
bi. . . güçlükle boynunu k urtarır. )
DUMRUL: Laf anlamaz mısın, bırak şu boynumu dedim.
KIRK YİGİT (yere düşmüştür):
E böyle eğri mi kalacak?
DUMRUL: Kendi kendine düzelir.
KIRK YİGİT: Boynunu bükük görmeye razı değil gönlüm.
DUMRUL: Ayağımın altına alırım seni şimdi.
KIRK YİCTİT: Beyliğin yine depreşti.
DUMRUL (içki sunar):
Hani ben Azrail'e küfrü bastım ya.
KIRK YİCTİT: Bastın dümdüz gittin.
DUMRUL: O yahşi yiğidin canını aldı diye.
KIRK YİGİT: Bilmez miyim, Dumrul beyim.
DUMRUL: Bu sözüm ulu Tannya hoş gelmemiş işte.
KIRK YİÜİT: Vay, o fena!
DUMRUL: Şu azgın Azrail sardı başıma.
KIRK YİÜİT: Deme!
41
DELİ DUMRUL
42
İKİNCİ BÖLÜM, I. SAHNE
DUMRUL: Sağolmak kolay mı sanıyorsun?
KJ RK YİOİT: Eh işte ölmedikçe sağ kalıyor insan.
DUMRUL : Azrail geliyor birazdan .
KIRK YİGİT: Yüzünü şeytan görsün.
DUMRUL: Cık cık, öyle denir mi?
KIRK YİGİT: Ho ş geldi sefa geldi mi diyecektik?
DUMRUL : Cana karşılık can almayı:ı geliyor.
KIRK YİGİT: Buldun mu öyle s ahipsiz, başıboş hir can?
DUMRUL: Yahu deminden beri ne konuşuyoruz?
KIRK YİGİT: Ne bileyim, bir can lafıdır dönüyor ortada.
DUMRUL : Herkes anladı, bir sen anlamadın.
KIRK YİGİT (oralı değil, türk ü söyler):
"Sen kimin canısın canıı."
DUMRU L: Vakit kalmadı .
KIRK YİGİT (sürdürür):
"Sen yine doldur fincanı."
DUM RUL (onu sarsar):
Beni deli edeceksin!
KIRK YİGİT: Delilik yeni bir şey mi senin için?
DUM RUL: Kendine gel . Benim için can verir misin?
KIRK YİGİT : Ayıp ettin.
D U M RU L: Nasıl yani?
KIRK YİGİT : Senden bir can mı esirgeyeceğiz?
D U M RU L (rahat soluk alır):
Hele şükür! Geç oldu ama .
KIRK YiOİT: Demek bu onurlu görev için beni seçtin?
D U M RU L: Seni seçmeyip kimi seçebiiirdim?
KIRK YİO İT : Daha anlı şanlı biri olabilirdi.
D U M RU L : Senin eksiğin ne ki?
Dostum, can kardeşim, biricik Kırk Yiğidimsin?
KIRK YİGİT: Başkasını seçseydin gücenirdim hani.
D U M RU L (içten):
Aslını ararsan bunu başkasından pek isteyemezdim.
KIRK YİGİT: Aa, niye isteyemezmişsin'?
D U M RU L: Ne bileyim . kendim için bir şey istemek
43
DELİ DUMRUL
Hep zor gelmiştir ban a .
KIRK YiGiT: Aramızda teklif m i var?
DUMRUL : Bu iyiliğini hiç unutmayacağım .
K I RK Y İ G İ T : Atla deve değil ya , alt yanı bir can .
DUMRUL: Sağol canım .
KIRK Y İ G İ T: Sağol diyor, ölüme gönderiyor.
DUMRUL: Çıkar şu üstündeki çaputları
Azrail yeni urubalar içinde görsün seni .
(Kendi kaftanını ona giydirir. )
KIRK Y İ G İ T: Güvey gidiyoruz sanki.
DUMRUL (ayna tutar):
Bak ne yakıştı.
KIRK Y İ G İT (beğeniyle):
Giderayak adama benzedik vallah.
DUMRUL (yeniden sedire oturtur):
İçkilerimizi tazeleyelim şimdi.
Ki RK Y İ G İT: Bu Urum şarapları da cana can katıyor ha.
Hele böyle urubalar içinde. Aah , aaaah!
DUMRUL : Niye öyle göğüs geçirdin?
KIRK YİGİT : Yaşamak ne güzel şey diye düşündüm bir an.
DUMRUL: Yoo, öyle yaramaz düşünceler geçirme usundan .
Yaşamın bir amacı olursa yaşamaya değer tabii.
Benim yaşamamın bir amacı var.
Toplum için gerekliyim.
KIRK YİGİT (onaylar):
Deli Dumrul'suz bu ülke ne yapar?
DUMRUL : Gerçekleştirmek istediğim nice tasanlanm var.
KIRK YiGiT : Böyle en verimli çağında gitmek olur muydu?
DUMRUL : Benim yaşamam için de birinin benim için ölmesi
gerekliydi.
KIRK YiGiT: Ne iyi işbölümü!
DUMRUL : Böyle senin gibi halk takımından olunca ölmek
kolay.
KIRK YiG1T : Öyle vall a .
DUMRUL : Gücenmedin ya?
44
İKİNCİ BÖLÜM, I . SAHNE
KIRK YiGiT: Doğru söze ne denir?
DUMRUL: Beni anlıyorsun, değil mi?
KIRK YiGiT: Fazlasıyla.
DUMRUL (onu kucaklar):
Her zaman anılarımda yaşayacaksın, Kırk Yiğidim.
KIRK YiGİT: Azrail efendimiz ne zaman onur verecekler?
DUMRUL: Nerdeyse gelir.
KIRK YiGiT (birden anımsamış gibi):
Tüh be, az kaldı unutuyordum.
Başka bir güne erteleyebiliriz. şu buluşmayı, değil mi?
DUMRUL: Hayrola, Kırk Yiğidim?
KIRK YiGiT: Bu akşam çok önemli bir işim var.
DUMRUL: Neymiş önemli işin gözünü seveyim.
Benimkinden önemli olamaz ya?
KIRK YiGiT : Geçende Bamsı Beyreğin seyisi ile tavla oy
nadık.
Üç el üst üste yendi beni. Şimdi çadırda çergide övünür
müş.
Kırk Yiğidi mars ettim diye. Akşam onunla tavla ataca
ğız.
DUMRUL (sinirli gülerek):
Hey Tannın, önemli dediği işe bak.
KIRK YİCTİT: E, önemsiz kişilerin önemli işi bu kadar olur.
DUMRUL: Senin canın bana hu akşam gerekli.
KIRK YİCTİT: Ah Deli Dumrul, seni kırmak ister miydim,
ama canım hana gerekli bu akşam.
DUMRUL: Sen bu akşam benim için can vermezsen
bir daha beni hiç göremezsin.
KIRK YİÜİT: Versem de göremem, ne çare?
DUMRUL: Hayır duamı alırsın.
KIRK YİGİT: Şu tavla partisi olmasaydı.
DUMRUL : Yahu a canım Azrail bekler mi? Bırak şu tavla
yı...
Başka gün oynarsın.
KIRK YiGİT: Başka gün kalmıyor ki.
45
DELİ IH it ı: j
46
iKİNCİ BÖLÜM , 1 . SAHNE
DUMRUL : Bre . benim için can vermez misin'!
KIRK YiGiT : Dumrul , Deli Dumrul
Bre kardeş yansı Dumrul
kardeş çoğu Dumrul
(Birden törensi)
Ben Dumrul 'un nimetini çok yemişim ,
bilmez isem gözüme dursun .
Yürük atlarına çok binmişim
bilmez isem beni sürükler olsun
yahşi kaftanlarını çok giymişim
bilmez isem kefenim olsun.
Şu yırtık giysilerim s ana giyit olsun
dünya güzel can tatlı
canıma kıyamam böyle bil .
(Dumrul anlayışla, peki diye başını eğer. Kırk yiğit
çıkar. Dumrul çalgıcı kılığından sıyrılan Azrail'i
görür. )
DUMRUL (şaşkınlıkla):
Bre , sen miydin otuz akçaya tuttuğum çalgıcı?
AZRAİL : Otuz akçanın hakkını verdim , işimize bakalım .
Artık eğlenemem hurda.
DUMRUL (Kırk Yiğidin ardından):
Oğuzelinde güvenilecek adam kalmarmş , yazık .
AZRAİL (üstüne varır):
Yazık be Deli Dumrul.
DUMRUL : Bre Azrail , dur .
Gerçi , Kırk Yiğidim bana c :ın vermedi .
Umudum dinmedi, az dah a ertele .
AZRA İ L : Havada umut , sende bulut
bu kez kimden can d ileyeceksin?
DUMRUL : Babam ne güne d uruyor? Varıp onu bulayım
onun tek of:;luyun.1, tez can dileyim
ardına komuz , elbet verir.
AZRAİL (dudak b uker}:
Duha Koca degil mi senin baban?
4'1
DELİ DUMRUL
DUMRUL : H a ya , nerden bildin?
AZRAİ L (tanırım anlamında baş sallar):
Senin için can vereceğini hiç sanmıyoru m .
D UM R U L : Yıllardır görmedim . anamdan ayn yaşar.
Yaşamından bezmiş , biçarenin biridir.
Çocukluğumdan bilirim, canım çıksa da kurtulsam
diye hep şikayet etmişt ir .
AZRA İ L (kuşk uyla dudak büker):
Duha Koca , bende hiç de öyle bir izlenim bırakmamıştı .
DUMRU L : Babamı benden iyi mi bileceksin?
II. SAHNE
48
İKİNCİ BÖLÜM, I I . SAHNE
Anam mı?
DUHA KOCA : E , seni doğurttuğum beni kapı dışarı edince . . .
bo ş duracak değildim ya.
DUMRUL : Elini öpeyim anacağım.
1. ÇALGICI KIZ (Dumrul'dan gençtir):
Elini öpenler çok olsun , oğlum .
DUHA KOCA(!!. Çalgıcı 'yı gösterir):
Öp bakalım ananın elini .
DUMRUL (iyice şaşkın):
Nee? Öpeyim elini anacığım .
49
DELİ DUMRUL
I I . ÇALG ICI KIZ (o da öyle):
Elini öpenler çok olsun , yavrum.
DUHA "KOCA fJil. Çalgıcı 'yı gösterir):
Öp bakalım ananın elini .
DUMRUL (alışmış):
Anacığım öpeyim elini.
I I I . ÇALGICI KIZ : Elini öpenler çok olsun , balam.
DUMRUL (çıplak çengi kıza yürür):
Anacığım, anacığım öpeyim elini.
DUHA KOCA : O daha anan olmadı , ama bu gece oluyor.
Taze gelin , ondan böyle utangaç .
ÇENGİ (nazlı - fingirdek):
Ayy, elini öpenler
( Utancından uzun uzun güler)
olsun , şekerim .
. . .
(Ayar. )
Burası ana dolu , ana dolu !
- DUHA KOCA: Şimdilik bu kadar.
DUMRUL (mırıldanır):
Bizim moruk azmış be .
Ben bunu süngüsü düşük bilirdim.
Seni gerçekten çok iyi gördüm , babacığım.
DUHA KOCA : İkinci gençliğimi yaşıyorum.
DUMRUL (mırıldanır):
Ben daha ilk gençliğimi yaşayamadım.
DUHA KOCA : Sen de , işittim evlenmişsin .
DUMRUL (gözleri parlar):
Dede oldun.
DUHA KOCA : Aman , anaların duymasın . Yaşımız .. .
50
İKİNCİ BÖLÜM, il. SAHNE
DUHA KOCA : Canguzoğullarına çatmışsın.
DUMRUL : Canguzoğullarının lafı mı olur baba,
asıl ben kime çattım bilsen .
DUHA KOCA (sırtına vurur, Dumrul yıkılacak gibi olur):
Hey benim aslan oğlum .
DUMRUL : Gücün kuvvetin yerinde .
DUHA KOCA : Demir gibiyim maşallah .
DUMRUL (mırıldanır):
İşimiz iyice zorlaştı .
DUHA KOCA : Seni biraz bunlu görüyorum, oğul .
DUMRUL : İyi bildin , baba, dardayım,
ondan kapına vardım.
DUHA KOCA : Hele sen otur, soluklan , her derde deva bulu
nur . . .
Ölümden gayrı . Hanımlar yiyecek çıkarın oğuıcuğuma .
(Azrail'in ıslığı işitilir. )
DUMRUL : Oturucu değilim, canım babam, yoldaşım var dı
şarda .
Bak sabırsızlanıyor.
DUHA KOCA : Çağır çağır on;ı da , dışarda bekletilir mi?
DUMRUL : Çağırırım birazdan , önce diyeceklerimi diyeyim .
Bilir misin , baba, neler oldu
küfür sözler söyledim
Ulu Tanrıya hoş gelmedi .
DUHA KOCA : Aman Dumrul 'um?
DUMRUL : Azrail 'i başıma bela etti. Hay, geberdin be ,
Benim dememle irkiliyorsun , bir de gözlerinle göreydin .
(Azrail daha sert ıslık çalar. )
DUHA KOCA : Deme Dumrul 'um ! Yahu çağır şunu .
(Dışarıya işaret eder, Azrail girer. Duha Koca şaşı·
rır, sevinir, Azrail'i kucaklar. )
Ay , sen miydin doktorcuğum .
DUMRUL : N e doktoru be?
DUHA KOCA : Yahu, ayıp ettin , dışarda beklenir mi , yaban
cı yer mi?
51
DELİ DUMRUL
AZRAİL (saygılı):
Belki özel bir şey konuşuyordunuz diye
DUMRUL : Hangi doktor yahu?
DUHA KOCA : Ya , doktorum benim, sana sözünü ettiğim .
DUMRUL : Vay hergele , demek doktor diye de evlere giriyor-
sun?
AZRAİL (sus işaretiyle):
Doktorluk hekimlik en sevdiğim görünümüm.
DUHA KOCA : Doktorcum, hazır gelmişken bir de tansiyo
numa baksana?
Bu gece . . . anlarsın ya?
(Dumrul 'a)
Sen devam et oğlum,
bir şeyler söylüyordun ya?
(Azrail çantasından tansiyon aletini çıkarır. )
DUMRUL : Anlatmasam belki daha iyi olacak.
DUHA KOCA : Anlat. anlat ,Azrail falan diyordun , çok ilginç ti?
AZRAİL : Tansiyon biraz yüksek ama, normal sayılır.
Yürek ise davul gibi gümbür gümbür.
DUMRUL : Ya öyle oldu . Ulu Tanrı al kanatlı Azrail 'e buyurdu
o da uçageldi , benim akça göğsüme kondu ,
hırlatıp tatlı canımı alır oldu .
DUHA KOCA : Aman evladım , üstüne afiyet .
AZRAİL : Yalnız biraz perhizi bozmuşsun son günlerde .
DUHA KOCA : E , arada bir kaçamak yapıyoruz . Sonra
oğlum?
DUMRUL (boş ver işaretiyle):
Anlatsam ne olacak, anlatmasam ne?
DUHA KOCA : Olur mu Dumrul 'um , Azrail senin canına kast
ediyor
ben bir baba olarak hurda -
DUMRUL (umutla):
Ne yaparsın baba?
DUHA KOCA : Çok bozulurum yani, bir baba olarak .
DUMRUL : Yetmiyor baba, bana canını verir misin?
52
İKİNCİ BÖLÜM, il. SAHNE
Böyledir kavli ulu Tanrıyla Azrail 'in .
DUHA KOCA (Azrail'i elinin tersiyle iterek):
Oğul oğul , ay oğul
canım parçası oğul .
Doğduğunda dokuz buğra
kurban ettiğim oğul .
(Azrail Dumrul 'un arkasına geçer. )
DUMRUL : Baba çabuk ol Azrail 'in soluğu ensemde .
DUHA KOCA : Karşı yatan kara dağım gerek ise
söyle gelsin Azrail 'in yaylası olsun .
Azrail göçebe , çoban değil .
Soğuk soğuk kaynaklanın gerek ise
ona içit olsun .
Yağız , doru atlanın gerek ise
ona binit olsun .
Tülü tülü develerim gerek ise
ona yüklet olsun .
DUMRUL : Bunlar umurunda değil baba .
DUHA KOCA : Kara koyunum , akça koyunum gerek ise
ona şölen olsun ,
altın gümüş para gerek ise
ona harçlık olsun .
DUMRUL : Paraya pul demiyor. Konuya gel .
DUHA KOCA : Evlerim otağlanm gerek ise
ona konut olsun .
DUMRUL : Oturucu değil bu Azrail , çat orda çat hurda,
kimi zaman bin yerde birden .
DUHA KOCA : Vay namussuz , doktor, senin elinde çare var
mı bu işe?
DUMRUL : Tam soracak kişiyi buldun .
(Azrail çaresiz ellerini açar. )
Baba senden can isterim verir misin?
Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın?
DUHA KOCA : Ben ölürsem oğul, öksüz kalacaksın?
DUMRUL : O büyük acıya katlenacağım artık.
53
DELİ DUMRUL
54
İKİNCİ BÖLÜM, I I . SAHNE
ben sana anan kamında can vermişim .
DUMRUL (alaycı):
Doğduğumda dokuz buğra kesmişsin .
DUHA KOCA (kırgın):
Eşek boyuna eriştirmişim ,
gelmiş babanı tepersin .
DUMRU L : Genç bir can mı yaşama kanmamış,
yoksa bir can eskisi mi
görmüş geçirmiş , yıpranmış
ağır basar yaşam tartısında?
DUHA KOCA : Bilmem, öyle bir tartı yok elimizde .
Ama ham canların dünya durdukça
onu yüzü , bini bir araya gelseler
çeki çekmeyeceğini söyleyebilirim sana .
DUMRUL : Oğlu için can veren Duha Koca diyeceklerdi senin
için . . .
DUHA KOCA : Babasından can alan Dumrul dedirtmeyece
ğim sana .
DUMRUL : Bir gün görürsün doktorunun gerçek yüzünü .
DUHA KOCA : Benden bir hak olarak istemeseydin
seve seve verirdim canımı , ama böyle dilenci gibi can
istemen . . .
kendini ve beni küçülterek .
(Dumrul, çık diye Azrail'e işaret eder. Çıkarlar
ken, döner, babasının elini öper. )
DUMRUL : Baba , korkudan ne yaptığımı bilmez old .' m
bir daha görü şemezsek hakkını helal et .
(Çıkarlar. A rkadan ağıt gibi. )
DUHA HOCA - ÇALG ICILAR : "Oğul , can oğul , Deli
Dumrul . ' '
AZRAİL (hamle eder):
Evet , baban da canını vermedi?
DUMRUL : Dur, Azrail , dur.
AZRAİL : Daha ne durması?
55
DELİ D U M RUL
DUMRUL : Bizim yalnız babamız yok ya
ömrüne bereket anamız da var.
I I I . SAHNE
56
İKİNCİ BÖLÜM, I I I . SAHNE
hırlatıp canımı alır oldu .
(A nası bayılır. )
Gördünüz mü ana yüreğini?
Katı baba yüreğine benzemez.
(Kucağında A nasını sever. )
Ak pürçekli anam benim.
Dokuz ay beni kamında gezdirmiş
bir misli akça südün emzirmiş
beşiğimi pışpışlamış bir o kadar ay
benimle gülmüş benimle ağlamış,
şimdi de elbet seve seve
bana canını verir .
(Anasını ayıltır. )
Ama ne zor şey babadan anadan can dilemek .
ANASI : Oğul oğul can oğul, hurda mısın?
DUMRUL (anasını kucağında sedire taşır. Kendi onun kuca
ğına yumulur):
Kucağındayım, ana .
ANASI : O, gelmedi mi daha?
DUMRUL : Ana ana , güzel ana
senden can dilerim ana
canın bana verir misin?
Yoksa oğul, Deli Dumrul
diye ağlar mısın
acı tırnak ak yüzüne çalar mısın?
kargu gibi kara saçın yolar mısın?
(A nası, yeniden bayılmak ister. )
Yoo, bu kez bayılmak yok ana
Azrail 'in eli yüreğimde
-
can verdin verdin, vermedin benim canımı alır.
ANASI : Oğul oğul can oğul
gözümün karası oğul
Südümün akı oğul
dokuz ay karnımda götürdüğüm
ak südüm akış ettiğim .
Sl
DELİ DUMRUL
DUMRUL : Bunların hepsini az önce ben saydım, ana .
ANASI : Oymalı beşikte belediğim .
DUMRUL : Ana , bilmiyor muyum?
AN ASI : Karanlık gözlerimin aydını oğul .
Azgın dinli kafir elinde
sarp burçlu hisarlarda tutulaydın , oğul ,
akça gücüyle seni kurtaraydım , oğul .
DUMRUL : Öylesini yapamadım, doğrudan Azrail'in üstüne
vardım.
ANASI : Yaman yere varmışsın .
Yaşam güzel , can tatlı .
(Azrail görünür. )
Azr . . . ail .
(A nası ölür. )
DUMRUL : Bayıldı yine .
AZRAİL (bileğini yoklar, cebinden kağıt çıkarır, işler):
Zaman dışıdır!
DUMRUL (anasının üstüne kapanır):
Anam. Anacığım. Bir kötü evlat için canını verdin .
(Hıçkırır. )
Keşke ben , ben senin yerine . . .
AZRAİL (omuzuna dokunur):
Hadi Dumrul .
DUMRUL : Ne hadisi?
AZRAİL : Vakit !
DUMRUL : Anam can verdi ya . Can istememeliydim ondan .
Keşke , ben hiç . . .
AZRAİL : Anan sadece öldü , can vermedi senin için .
DUMRUL : Nasıl can vermedi?
AZRAİL : Sadece .senin öleceğini düşünüp , sana yandığından ,
senin için canını kolayca vermediğine üzülüp . . .
can korkusundan .
DUMRUL : Ne yani, anam can vermedi mi benim için?
AZRAİL : Orası gölgeli. Senin yüzünden öldüğü açık ama . . .
Benim saptadığım verilere göre
58
İKİNCİ BOLÜM, I I I . SAHNE
senin uğruna ölemediği için öldü .
D UMRUL : Ah , anacığım , beşikte sallanır gibi
ölümle oğul arasında ikircikli kaldı ha?
AZRAİL : Bir sen yoksun başımda .
(Kızlar Dumru l 'u n A nasını çıkarırlar. Acılı müzik . )
D U M RUL : Anam . anacığım
··ne ben sana oğul oldum
ne sen bana . . .
(Azraile)
Mızıkçılık ediyorsun , anam benim için can verdi.
AZRAİ L (yok diye ellerini açar):
Binlerce kişi bekliyor sırada .
DUMRUL : Yok , bekledin , az daha bekle .
AZRA İ L : Daha kim can verse gerek?
DUMRUL : Bir sevgili eşim var .
AZRAİL (yüzünü buruşturur):
Bre eşinden mi can dileyeceksin?
DUMRUL (doğrulur, y üzünde ışık):
Biricik sevgilimden can mı isteyeceğim?
Yoo , Tanrı göstermesin
bunu usumdan geçirmedim ,
yüreğimden geçirmedim .
O benim canımdan ötedir . Elif,
ötelerin ötesidir.
AZRAİL (şaşırmış):
Bre Dumrul , nasıl oldu bu iş
özge canı öz canından değerli tutarsın?
DUMRU L : Ulu Tanrı benden artakalan yıllan
onun yıllarına katsın .
Anacağıma son hizmetlerimi yerine getireyim.
Sonra Elif'imle vedalaşmak isterim .
Benim ondan bir oğlancığım var
son kez kucaklamak isterim.
(Azrail başıyla peki der. Ağıt müziği y ükselir.
Kararır. )
59
DELİ DUMRUL
IV. SAHNE
60
İKİNCİ BÖLÜM, iV. SAHNE
61
DELİ DUMRUL
rünce irkilir, haç çıkarır. Azrail, korkma diye omu
zunu okşar. Masa yerine bir şarap fıçısının önünde
ki iskemlelere ilişir/er. Meyhaneci fıçının üstüne iki
kupa koyar. )
DUMRUL : Vaktimiz dar. Biraz tulum peyniri, zeytin , ek
mek, soğan falan .
APOSTOL : Oriste pasam.
(Dumrul gelen sıcak somunu koklar, öper, kırar.
Azrail'e verir, o istemez. Azrail'le k upa tokuştu
rurlar. Dumrul önüne konanları b üyük bir iştahla
yemeye başlar. )
' DUMRUL : Somurtup durma karşımda, sanki senin canını
alacaklar.
(Azrail gülümser. Yeniden kupa tokuşturup içer
ler. )
Anlamıyorum, seninle tanıştığımızdan beri
yaşamın lezzetleri keskinleşti.
(Azrail, çok doğal anlamında başını sallar. )
En küçük dünya nimetleri , sonsuzca değere bindi .
AZRAİL : Zaman yoğunlaştı , mayalandı .
DUMRUL : İçimde sanki bin yıldır taşıdığım
ve şimdi ayrımına vardığım
şu hüzün de olmasa
mutluyum diyeceğim.
(Azrail kupa kaldırır. )
Yüreğimi bu kıvamda taşımak isterim
evimin kapısına dek.
AZRAİL : Öyle olmalı .
DUMRUL : Biraz kendinden söz etsene?
AZRAİL : Kendim diyebileceğim bir yanım var mı ki?
Senin yokluğunum olsa olsa .
(Dışardan kanat şakırtıları).
DUMRUL : Konuğum . öyle vardın ki üstüme
kuşlar can evimden uçtular
Elif Elif diye kuşlar,
62
İKİNCİ BÖLÜM, iV. SAHNE
bilirim tek yönlü bir göçtür bu
bir daha dönmeyeceker.
AZRAİL : Vakittir, ayrılığın kapısına varalım .
DUMRUL : Kızıl kanatlı alıcı kuş
sen olmaya idin
şu güzelim dünyada .
AZRAİL : Gerekliyim ben bu dünya icin .
DUMRUL : Can alıcı melek , beni güldürüyorsun?
AZRAİL : Yaşamın özünde vanm ben ,
bak , adam gül ağaçlarını buduyor orda
acımasızca. Yediveren güller
daha bir gür açsın diye mevsimde
benden fışkıran coşkuyla.
DUMRUL (isyanla):
Budanan dalların erken tomurcuklan?
AZRAİL (evetler):
Ve aldanan meyva ağaçlan ve çoğu dağ köylerinde
beşikte devşirdiğim bebeler .
DUMRUL : Sevgiliyi sarmadan biçilen gençler?
AZRAİL (başını eğer):
Onlara yazık işte.
DUMRUL : Tannsa! adalet bunun neresinde?
AZRAİL : Tannsa! adalet sözü sizin uydurmanız .
DUMRUL (şaşırmış):
Adalet diye bir şey yok mu yeryüzünde?
A ZRAİL : Var diyorsanız vardır belki . . . .
ama bu siz insanların oluşturduğu bir kavrı:ı.m
özgürlük , eşitlik gibi .
Diyeceğim , Tanrının kavramlarla işi yok .
Bütün yaratıklarından esirgediği
usu vermiş size, daha ne yapsındı'?
DUMRUL (mırıldanır):
Tanrısal adalet diyorum'?
AZRAİL : İnsan adaleti de şuna . Bütün Oğuz illerinde
Canguzoğullannın adaleti yürürlükte .
63
DELİ DUMRUL
Ve onlar "Tanrısal adalet " diyorlar buna
işlerine öyle geldiği için ,
yaşamdan en büyük payı koparabilmek için .
(Birçok atlının doludizgin geçtiği işitilir. Ürkü tücü
naralar, at kişnemeleri. )
Dinle , Canguzoğlu 'nun yiğitleri
yeni bir talana gidiyorlar.
DUMRUL : Ve sen de Canguzoğlu'nun hizmetindesin .
AZRAİL : Eh , bugünk\i görünüme bakarak öyle diyebilirsin .
Doğrusu , onlar benim hizmetimde..
Canguzoğullan , kırımlar, sayrılıklar,
doğal yıkımlar . . .
(Koynundan haritalar çıkarır. )
Oğuz illerinin haritası işte ve bütün dünyanın
en yoğun can devşirdiğim bölgeleri
renk renk boyamışım.
DUMRUL (ilgiyle):
En yoğun bölgeler?
AZRAİL : En yoksul , bilisiz bilinçsiz halk yığınlarının
yaşam alanlarıyla çakışıyor nedense.
DUMRUL : Bu hep böyle mi sürecek?
AZRAİL (şarap içer):
Neşeniz bilir. Ancak , kendi beceriksizliğinizi
Tanrıya yüklemeyin , ne de bana.
DUMRUL : Günahsız canlan sen topluyorsun ya?
AZRAİL : Ben sonucum , neden değil .
DUMRUL : Bu gidiş değişmelidir .
AZRAİL : Keyfiniz bilir.
DUMRUL : Canguzoğullan ha?
AZRAİL (şikayetçi):
Onlardan can almak meseledir .
Bu yüzden üreyip dururlar .
DUMRUL : Dede Korkut bin yıl sürebilecek
bir savaşımdan söz ediyordu?
AZRAİL (başıyla doğrular):
64
İKİNCİ BÖLÜM, iV. SAHNE
65
DELİ DUMRUL
V. SAHNE
66
İKİNCİ BÖLÜM, V. SAHNE
67
DELİ DUMRUL
68
İKİNCİ BÖLÜM, V. SAHNE
ELİF (atılır):
Aman Azrail , beni Duınrul'suz koma.
DUMRUL (onu iter kavgaya tutuşurlar):
Oğlumuza kim bakacak.
ELİF : Sen .
DUMRUL : Sen . Otur oturduğun yerde .
ELİF : Sensiz yapamam.
DUMRUL : Ne de ben sensiz .
ELİF : Azrail yetiş.
DUMRUL : Koma al canımı .
ELİF : Benim canımı .
DUMRUL (vurur):
Kadınım, evimin direği .
(Birden bir yıldırım boşanır. Birbirlerine sarılıp,
yan yana dizüstü kalırlar. )
Eyvah , yine Tanrının gazabına uğradık.
ELİF - DUMRUL : Yücelerden yücesin
kimse bilmez nicesin
görklü Tanrı.
Çok bilmezler seni
gökte arar, yerde ister.
Sen inananların gönlündesin .
Alırsan , ikimizin canını birlikte al .
Korsan , ikimizin canını birlikte ko !
(Arka arkaya şiddetli gök gürlemesi. Azrail dim
dik, dinler. Ürkütücü bir yağmur başlar, ortalık
kararır. A rada bir çakın çakar. )
ELİF : Evet , Tanrının öfkesi bu .
AZRAİL (yüzü yumuşar, gülümser):
Tansık bu . Tanrı halinize kahkahalarla gülüyor.
ELİF : Peki bu yağış?
AZRAİL : Bağış!
ELİF - DUMRUL : Bağış mı?
AZRAİL (bağırarak):
Bağış, bağış, bağış
69
DELİ DUMRUL
70
İKİNCİ BÖLÜM, V. SAHNE
1. SAHNE
77
AKAD'IN YAYI
ÇAGRICI (Sıska Adam 'ın küpünün kapağını açıp elini içine
daldırır, parmaklarını yalar} :
Bir küp bal Danyal kadı, hem pek nefis . . .
DANYAL : Anlat bakalım.
SISKA ADAM : Bu kalın enseli adam benim kuzularımı yedi,
kaç kez güzellikle, yeme şu benim kuzuları dedim, gene
yedi.
DANYAL : Sanık ne diyor?
.
ÇAGRICI (minik küpün kapağını açar, tadar, yüzünü bu·
ruşturur} :
Sirke.
DANYAL : Ayıp değil mi sana, niye bu yurttaşın kuzularını
yedin?
KALIN ENSELİ ADAM : Ben kuzuları yemeyi severim.
DANYAL (öfkeli):
Nasıl seversin?
K. EN. ADAM (umursamaz):
Kızartmasını severim.
DANYAL : İnsan başkasının kuzularını yer mi?
K. EN. ADAM : Kuzular yiyenindir.
DANYAL : Kenan ülkesinde hak var hukuk var.
ÇAGRICI : Davacının küpünde bal, sanığın küpünde sirke
var.
Keskin sirke küpüne zarar.
(Kalın Enseli A dam testiyi Çağncı 'nın elinden
alır, testinin boğazını bir sıkışta kopanr. )
DANYAL (Sıska Adam 'a):
Sen de kuzuları ayak altında bırakmayacaktın canım. . .
SISKA ADAM : Benim ağılımla onun bahçesi arasında çit
vardı.
K. EN. ADAM : Kuzular çiti aşıp benim bahçeme tecavüz edi
yorlardı.
SISKA ADAM : Yalan, kuzular çiti aşamaz. O atlayıp geçi
yordu içeri.
K . EN. ADAM : İki komşu arasında çit yakışır mı?
78
BİRİNCİ BÖLÜM, 1. SAHNE
79
AKAD'IN YAYI
komşu . hakkını gözet. Sırf sen yiyesin diye
besle�or o kuzuları . . .
K . EN. ADAM (asayı yeniden düzeltir) :
Hepsini yemem, onun hakkını da gözetirim elbet.
DANYAL : Çekilin. İkinci davaya geçelim.
SISKA ADAM : Ama benim kuzularım . . .
ÇAGRICI : Çekilin dedi Danyal kadı, sizin dava bitti. . .
SISKA ADAM : Kuzularım!
(Çağncı onlan dışan çıkanr. Bu kez bir kan koca
öne gelir. lkisi de beyaz. Genç, güzel kadının kuca
ğında kara derili bir bebek. Onlann gerisinde kara
derili bir adam öbür dinleyiciler arasında durur.
Yanlar, iki çıkını saygıyla bırakırlar. Çağncı rüş
vetlere bir göz atıp, birbirine denk diye Danyal'a
işaret eder. )
DANYAL : Davacı kim?
KADIN : Ben.
ADAM : Ben.
ÇAGRICI : Karşılıklı davacı bunlar. Karı koca.
DANYAL : Söyle, kadın.
KADIN : Kocam doğurduğum çocuğu beğenmiyor
babalığını kabul etmem diyor.
DANYAL : Öyle mi?
ADAM : Etmem ya, çocuk benden olma değil.
Baksana benim elime yüzüme, beyaz
Çocuk kara.
DANYAL : Çocuk çikolata, nasıl oldu bu iş?
ADAM : Ona sormalı.
DANYAL : Kocan biraz haklı hurda.
KADIN : Çocuğum kara ama alnım ak.
Ben onun nikahlı karısıyım, çocuğun babası başkası ola
. maz ya?
DANYAL : Nikahlı karısıyım diyor.
ADAM : Nikahlı karım ama, çocuk benim değil.
80
BİRİNCİ BÖLÜM, 1. SAHNE
�1
AKAD' I N YAYI
KADIN : Hu yavrum hu, huu . . .
DANYAL : Rengi kara olmuş ak olmuş ne çıkar?
Bahtı ak olsun yeter.
Böyle güzel çocuk sokağa atılır mı?
Sende hiç vicdan yok mu?
Herkes çocuğum olsun diye çırpınır,
sen bulmuşsun bunuyorsun. Rengin ne önemi var?
İnsana insanlık yeter.
Al bu yavruyu bağrına bas, adam et, büyüt,
evinize mutluluk getirecek, aptallık etme.
(Çıkın di'J'e eliyle işaret eder, Kadın kucağında
çocuk memnun, kocası da şaşkın çıkarlar. )
ÇAGRICI : Haydi dava bitti ne duruyorsunuz çıkın.
Öbür davacılar davalılar gelsinler.
DANYAL (üzgün):
Yok, bugünlük bu kadar yeter
başka bir davaya bakmayacağım.
(Çıkar. )
ÇAGRICI : Danyal Kadı'nın hiç çocuğu olmadı
ondan böyle çocuk falan görünce
derinden burkuluyor yüreği.
İşte bu dava da onu duygulandırdı.
Yaş da geçiyor,
yiğit bir oğlu olsun elbet ister Danyal Kadı
yoksa gözleri arkada gidecek.
Çocuksuz bir adamın acısını
nasıl anlatmalı? Ne var ki Danyal Kadı
bu konuda gerekli ilk adımı bile atmadı
Danyal'ın kadılık ettiği Kenan kentinde
evlenmeden baba olmak da güç.
(Sahne dışına bakarak)
Ama bakın, bu kez kararını vermiş gibi,
sırtından sırmalı kadılık giysilerini çıkarmış
eski püskü alçakgönüllülük gömleğini giymiş
yalınayak başı açık
82
BİRİNCİ BÖLÜM, il. SAHNE
il . SAHNE
83
AKAD'IN YAYI
84
BİRİNCİ BÖLÜM, iL SAHNE
85
AKAD' iN YAY I
86
BİRİNCİ BÖLÜM, III. SAHNE
I I I . SAHNE
87
AKAD'IN YAYI
KOŞAR USTA : Ben diyeyim dokuz ay, sen de bir yıl,
kapanacağım yeraltı mağarama.
DANYAL : Oh, oh senin yokluğunu ben duyurmam Dimit
ya'ya,
merakta kalma.
KOŞAR USTA : Bunu bildiğim için geldim kapına.
DANYAL : Hadi uğurlar ola, Koşar Usta
Tanrılar bileğine güç, yüreğine inanç,
usuna ışık versin. Seni hurda özlemle
bekleyen Dimitya'na sabır versin.
(Koşar Usta çıkar. Danyal Dimitya ile yalnız kalır.
Kadın gayet çekingendir, Danyal kızıl elmayı çıka·
rır, Dimitya utanır. )
DANYAL : Gel, güzel Dimitya
şu elmayı paylaşalım seninle.
(Sözsüz oyun: Dimitya utanır, Danyal elmayı siler
parlatır, usul usul Dimitya 'ya sokulur, ikisi arasın·
da bir sevişme öncesi dansı başlar. Genç kadın
elmayı ısırırken kararır. )
iV. SAHNE
(Danyal'ın evi. )
ÇAGRICI : Dokuz ay dolunca
bir on gün geçince. . .
(Bebek ağlaması. )
Ama olan güzel Dimitya'ya oldu
çocuğu doğururken . . . öldü.
(Danyal ortada.
Sağ yanda: Çiçeklerle süslü Dimitya ölü yatıyor.
Üç ağlayıcı kadın ellerinde gözyaşı şişeleri,
saçları dağınık ağlaşıyor.
88
BİRİNCİ BOLÜM, iV. SAHNE
&>l yanda: Beşik, üç sevinici kadın ellerinde saz ça
lıp söylüyorlar.
Danyal elinde şarap testisi, kilh Dimitya 'mn ölüsü
ne eğilip yakınıyor, kilh oğlunun beşiğini sallayıp
seviniyor. )
AGLAYICI KADINLAR : Gitti Dimitya, ah gitti, vaaah git
ti
gençliğine doyamadan gitti
doğurduğu kuzusunu göremeden gitti.
SEVİNİCİ KADINLAR : Nur topu bir oğlan sana Danyal
Kadı
vuru n kadınlar mızraplarınızı
bugün Kena'nın en mutlu günü.
DANYAL : G itti Dimitya'm gitti.
SEVİNİCİLER : Yerine oğlun geldi.
AGLAYICILAR : Ağlayın kadınlar, ağlayın
kara yazına bağlayın.
DANYAL : Yüreğim ikiye bölündü dostlar
yansı acıyla kabarır, yarısı sevinçle taşar.
ÇAGRICI : Yeter artık Danyal Kadı, fazlaca ağladın.
DANYAL : Dimitya'ma az bile.
SEVİNİCİLER : Biraz da oğlancığın için sevin,
sen hep bugünü beklerdin.
AGLAYICILAR : Ah Dimitya, vah Dimitya n' oldu kadınım
sana?
ÇAGRICI : Yeter artık Danyal Kadı, fazlaca ağladın.
DANYAL : Koşar U sta' nm bana emaneti
talihsiz Dimitya'ma az bile.
(Ağlayıcılara)
Haydi kızlar yavaş ladınız yine,
şişeler daha y arım.
AGLAYICILAR : Sürelim şu soğanları da gözlerimize
daha bir candan ağlayalım.
DANYAL (sevinicilere):
Daha canh vurun bakalım mızrapları siz de.
89
AKAD'IN YAYI
90
BİRİNCİ BÖLÜM, iV. SAHNE
91
AKAD' IN YAYI
92
BİRİNCİ BÖLÜM, iV. SAHNE
93
AKAD'IN YAYI
'
V . SAHNE
94
BİRİNCİ BÖLÜM, V I . SAHNE
(Kararır. )
Vl . SAHNE
( Yargı evi. )
DANYAL : Oturumu açalım, çağrıcıbaşı
davacılar sanıklar gelsin.
ÇAG RICI : Kimse yok Danyal Kadı, sakin bir gün.
Kenan elinde, görülecek dava yok. . .
ama dur sözüm ağzımda kaldı.
(Koşar Usta gelir, kürsünün önünde durur. )
DANYAL : Koşar Usta hangi yel attı seni buraya?
KOŞAR USTA : Davam var Danyal Kadı.
DANYAL : Buyur, konuş öyleyse
bak senden başkası y ok . Kimden davacısın?
. KOŞAR USTA : Kenan Kadısı Danyal'dan.
95
AKAD'IN YAYI
(Sessizlik, birbirlerinin yüzlerine bakarlar. Dan
yal'ın dudağı yanm bir gülümsemeyle kıvnlır. )
DANYAL : Peki davana bakacağım, anlat.
KOŞAR USTA : Geçen gün Kenan Kadısı'nın evine uğradım
omuzumda bir yay vardı. Bir ara şarap içiliyordu
Danyal Kadı yayın ne olduğunu uzun uzun sordu.
DANYAL : Senin yayını hen çalmadım.
Ben Kadıyım ne anlarım yaydan?
KOŞAR USTA : Ben yayın çalındığını kimseye söylemedim
sen nerden bilirsin?
DANYAL : Canım senin yayın çalınmadı mı?
KOŞAR USTA : Çalındı diyorsan çalınmıştır.
DANYAL : Bu ne biçim dava?
KOŞAR USTA : Ben bu ne biçim kadılık demedim.
(Çıkmak üzeredir. )
DANYAL : Dur, konuş.
KOŞAR USTA : Konuştum, davamı sundum.
Danyal Kadı yayın çalındığını bildiğine göre
suçluyu bulsun, kurtarsın yayı elinden.
Danyal Kadı'ya güvenim var, sonucu bekliyorum.
DANYAL : Böyle hem sanık hem yargıç
kendi kendimizi yargılayacağız demek
Sanırım bu dava uzun sürecek.
(Karanr. )
İKİNCİ BÖLÜM
I . SAHNE
97
AKAD' I N YAYI
Davacı Koşar Usta . . . Koşar U staaaa?
(Yaşlanmış Koşar Usta içeri girer, gözlerindE
gözlük vardır. )
DANYAL : Günaydın Koşar Usta.
(Koşar Vsta ses etmez. )
Günaydın dedim, bir selamı esirger misin?
KOŞAR (somurtkan):
Günaydın.
DANYAL : Hangi rüzgar attı seni buraya?
KOŞAR USTA : Yirmi yıl önceki rüzgar, hala sorar mısın?
DANYAL : Davanın konusu ne?
KOŞAR U STA : Her defasında alay eder gibi
davanın konusunu soruyorsun.
DANY .ı\L : Usulen soruyoruz canım, unuttuğumuzdan değil.
KOŞAR USTA : Bıktım sizin usulünüzden artık
yirmi yıldır savsaklıyorsunuz.
Yay davası yay!
DANYAL : Ooo, bü tün öfken üstünde,
savsaklama ne söz Koşar Usta
hukuk dilinde erteleme derler buna.
Eee, büyük davalar biraz vakit alır
boyacı küpü dı�ğil bu
görgü tanığı yok, belge eksikliği çok
bir vicdanımızın sesi kalıyor geriye
KOŞAR USTA : Onun da seslendiği yok.
DANYAL : Cık cık cık, tepeden tırnağa sitem bugün Ko$ar
Usta.
Biz ki senin davana bunca dikkatle eğiliyoruz.
KOŞAR USTA : Çok eğildin , düştün, bir türlü çıkamıyorsun
içinden.
DANYAL : Şakayı da hiç bırakmazsın elden.
KOŞAR USTA : Gayet ciddiyim, Danyal Kadı.
DA NYAL : Burnunun ucuna taktığın ne?
KOŞAR USTA (gözlüğünü düzeltir):
Burnumun ucuna değil , gözüme takıyorum .
98
İKİNCİ BÖLÜM, l. SAHNE
99
AKAD'IN YAYl
1'00
İKİNCİ BOLÜM, I. SAHNE
1 01
AKAD ' I N YAYI
1 02
İKİNCİ BÖLÜM, l. SAHNE
ağır çalışıyor desek daha doğru.
DANYAL : Ne ayrımı var be adam?
ÇAGRICI : B iraz çarpık çalışıyor diyelim.
DANYAL : Öyle de . Çarpık çalışması ağır çalışmasından yeğ
dir.
Çarpıklık bir özellik olabilir.
Ama, ağacın tepesindekiler bütün
bir araya gelseler hız veremezler
ağır çalışan kafaya.
ÇAGRICI : Doğru söylersin.
DANYAL : Daha çok genç.
ÇAGRICI : Yaşıtları ok yay kuşanmış
aslan seriyor çölde.
DANYAL : Bizimki içine kapanık.
ÇAGRICI : İçe kapanıktan çok . . .
ÇAGRICI : Pısırık mı diyorsun?
ÇAGRICI : Mıymıntı diyelim istersen?
DANYAL : Çağır şunu.
ÇAGRICI : Kenan Kadısı D anyaloğlu Akad
D anyaloğlu Akaaad.
(Akad yerinden doğrulup içeri girer. Danyal oğ
lunu uzun uzun süzer. )
DANYAL : Adın?
AKAD : D anyaloğlu Akad.
DANYAL : Doğum yerin, günün?
AKAD : Kenan, Koşar U sta'nın ünlü yayının
çalındığı gün.
(Danyal yüzünü buruşturur. )
B abam b ildiği şeyleri niye soruyor b ana?
DANYAL (gayet ciddi):
Usuldendir. Hem karşında baban yok şimdi
Danyal Kadı var, görev başındayız.
AKAD : Niye çağrıldığımı sorabilir miyim?
DANYAL : Bir ön soruşturma için.
İ lerde davacı da olabilirim.
1 03
AKAD'IN YAYI
AKAD : B abam . . . Danyal Kadı mı b enden davacı?
DANYAL : Soracaklarımı yanıtla şimdi.
Koşar U sta' nın yeni buluşu yazıyı
sen de öğrenmişsin, okuyup yazıyormuşsun?
AKAD : Suç mu bu?
DANYAL : Suçtur demedim.
Okuyup yazdıkların ne?
AKAD (elindeki tomara bakarak):
Tanrı B aal'in buyrukları.
DANYAL : Hah, boş yere harcıyorsun vaktini
Baal o palavralara kendi bile inanmaz
tanrılığını sürdürmek için b aşvurduğu
birtakım boş kurallar onlar.
AKAD : O zaman kuşkuya düşerdim B aal'in tanrılığından.
DANYAL : O buyruklar b irbirini tutmaz bile.
AKAD : Evet, çelişen sözler var
bir gün bunları B aal' e sormak isterim.
DANYAL : Hep böyle bulutlarda mı dolaşacaksın?
Ayağın yere değmeyecek mi? Dinle beni Akad
yirmi yaşına geldin, kendine seçtiğin yolu
b ilmek isterim.
AKAD : Açık seçik değil, Danyal Kadı, Yol.
İ nsanların yazgısımbiçimleyen tutkular,
özgürlük, doğruluk, hak dedikleri
ilgilendiriyor beni.
DANYAL (alaycı):
Sen de baban gibi hukukçu mu olacaksın yoksa?
Bırak, bu meslekte bir gelecek yok
senin gibiler için.
Ben seni ülkücü bir genç olarak görmek isterdim.
AKAD : Ne yapmamı salık verir Danyal Kadı?
DANYAL : Ok yay kuşanıp b aşarılar kazanmanı,
kendine bir ad yapmanı.
AKAD : O yönde bir eğilimim yok.
DANYAL : Biliyorum, yok, ama olmalıydı.
1 04
İKİNCİ BÖLÜM, I. SAHNE
1 05
AKAD'IN YAYI
akıllıca bir yorumla b unlar da,
değişik durumlara uygulanabilir,
destekler seni, engel olmaz.
Çünkü bir fatihe başka türlü seslenir B aal
bir köleye başka,
aynı buyrukta.
AKAD : Sözlerin usumu karıştırıyor Danyal Kadı.
DANYAL : Çok bocalayacaksın daha.
AKAD : B ocalayacağımı biliyorum.
Ama er geç yalın bir tapınağa
varacağım düşüncelerimde.
Şimdilik içimde kararsız mimar
kara saydam kubbelerini
yıkıp yıkıp kurar.
DANYAL : Anlayamıyorum seni. Hem kaç gündür
yemek yediğini görmedim, oruç mu tutuyorsun?
Sofu mu oldun?
AKAD : Hitit ülkesinde kıtlık var.
DANYAL : Sana ne Hitit ülkesindeki kıtlıktan?
AKAD : Onların çektiği açlığı bir ölçü
ben de duymak istiyorum.
DANYAL : Zorun ne çocuk? Hititler bizim düşmanımızdır.
Açlık kıtlık ülkelerini kasıp kavuruyorsa
bizim sevinmemiz gerek.
AKAD : Kimse benim düşmanım değil.
Açlık denen sarı ejder
bizim yurdumuzu da ziyaret edebilir
komşularımızın mutsuzluğuna
sevinmek nicedir?
Yardım etmeliyiz onlara.
DANYAL : B aşımıza ermiş peygamber mi kesileceksin?
B ırak bu gülünç düşünceleri. Ben senin
Kenan Kadısı' na layık bir oğul olduğunu
kanıtlamanı isterim.
AKAD : Bu nasıl olacak?
106
İKİNCİ BÖLÜM , 1. SAHNE
DANYAL : Bir kahramanlık göstereceksin,
hem de çabuk.
Yarından tezi yok.
AKAD : Ismarlama kahramanlık olur mu?
DANYAL (Çağrıcı 'ya):
Haydut Yatpan' dan şikayetçi yurttaşları çağır.
ÇAGRICI (asayı vurur):
Haydut Y atpan' dan şikayetçi yurttaşlar.
(İçeri kadınlı erkekli Yurttaşlar dolar. )
YURTTAŞLAR : Bir yiğit yok mu kurtarsın bizi
haydut Yatpan 'ın şerrinden?
Anasından helal süt emmiş
bir koçyiğit yok mu?
DANYAL : Gene mi haydut Yatpan?
I . YURTTAŞ : Gene soyguncu Yatpan, Danyal Kadı
halka yapmadığı zulüm kalmıyor.
I I . YURTTAŞ : Dağlarda ormanlarda kanun benim diyor.
I I I . YURTTAŞ : Kentin kapılarından dışarı ayak atınca
bir Yatpan korkusu tutuyor yürekleri
ha şu kayanın ardından ha bu yol kavşağından
çıkıverecek korkunç Y atpan.
IV. YURTTAŞ : Yatpan Yatpan
Tanrının bol olduğu dağ başında
kıstırdı bizi, soydu soğana çevirdi.
I I . YURTTAŞ : Yatpan, fare gözlü Yatpan
davarlarımı önüne kattı götürdü.
I I I . YURTTAŞ : Yatpan, öküz boyunlu Yatpan
düşmanlarının hesabına kardeşimi
öte dünyaya göçürdü.
I . YURTTAŞ (Kadın):
Y atpan, boğa kösnülü Y atpan
iki kızımı kaçırdı yatpanlık etti
yavrucaklarımın karnı
ayın on dördü şimdi.
YURTTAŞLAR : Yazık, yazık, Yatpan'ın şerrinden
1 07
AKAD'IN YAYT
1 08
İK İ NCİ BöLür.:ı, I. SAHNE
Şimdi hir hedef bulalım. Canlı bir hedef.
AKAD : Yok, canlı olmasın.
DANYAL : Bütün zevki hurda, b ak şu bulutun kıyısından
süzülen atmacaya doğrult yayı.
AKAD : Canlıları öldüremem dedim.
DANYAL : Canlı olmayan da zaten öldürülemez.
Bak, atmaca zavallı bir kuşu
parçalamak üzere. Amaç yayı denemek.
AKAD : Bu kadar uzaktan vuramam nasıl olsa.
DANYAL : Ger şimdi yayı. Benden yana tutma. Nişan al.
Düşmanın büyüklüğüne uzaklığına göre
gerersin yayı. Hafif çek. Amaç yayı denemek.
(Akad yayı gerip bırakır. Yaydan göz kamaştırıcı
bir ışık ve gürültüyle yıldırım boşalır. İkisi de yere
yuvarlanırlar. )
AKAD (dehşet içinde): Neee?
DANYAL (çılgınca gülerek):
Gördün mü ne atmaca kaldı gökte
ne de onun kapacağı kuş , kül oldular.
Sen vuramayacağını sanıyordun.
AKAD : İ stemeyerek öldürdüm onları.
Korkunç bir silah bu.
DANYAL : Korkunç bir ölüm silahıdır bu
göğün yıldırımlarını yağdırır ok yerine
kahretmek istediğin düşman üstüne.
Bu yayla yalnız haydut Yaptan'ı değil
bütün dünyayı dize getireb ilirsin, A kad. ım,
Tanrıların da muştaladıkları bu.
AKAD : Koşar U sta'nın ben doğduğum gün
yitirdiği yay bu değil mi?
DANYAL: Hah . hah, ha, şıp diye çaktığına göre
kafan pekala çalışıyor demek.
Çağrıcıb aşı iftira ediyordu. Evet,
senin doğduğun, anacığın Dimitya'nın öldüğü gün
Koşar Usta' nın omuzundan uçurdum onu,
1 09
AKAD'IN YAYI
b unca yıl senin için sakladım.
Onu sen kuşanacaksın oğlum
ve b ir kahraman olacaksın kestirme yoldan.
B en de senin baban olmakla kıvanacağım.
A K A D : Bu yay b ir Tanrıça için yapılmış t ı değil mi?
DA N YA L : Ama sana kısmetmiş .
A K A D : N erdedir Tanrıça?
D A N Y A L : B ütün Tanrıların tünediği
D ilek Ağacı ' nın tepesinde elbet.
N iy e soruyorsun?
A KA D : G ötürüp y ay ı teslim edeceğim.
D A N Y A L : Alay mı ediyorsun?
A K AD : Sahibine vereceği m .
DA N Y A L : Y ayın sahib i sensin.
A K A D : N e benim ne başka b ir ölümlün ü n
elinde olmalı b u yay .
D A N Y A L : Haydut Y atpa n ' ı dağdan indirmeye
söz verdiğini unuttun mu?
A K A D : B öy le bir silaha gÜ\·enmiyordum
yurttaşlarıma söz verirken .
D A N Y A L : E linde b u silah olmadan zor öldürürsün Yatpan'ı_.
A K A D : Onu öldürmeden yola getireceğim.
D A N Y A L : Azılı Y atpan ölmeden y ola gelir mi?
A K A D : H içbir canlıya karş ı k ullanmayacağım
bu korkunç silahı.
D A N Y A L : Çarpık çalış ıyor senin kafan
Çağrıcı' nın dediği gibi . Ver ş u y ay ı
sen layık değilsin ona.
A K A D : Veremem.
D A N Y A L : Vermez misin?
A K A D : B ana emanet ettin b ir kez. B ense şimdi onu
ne sana ne b aşkasın a vereb ilirim.
Tanrıçanındır y ay , Tanrıçaya gidecek.
D A N Y A L : E line kuvvet geçmiş kullanmaya bak.
A K A D : İ çimde Tanrı Baal'in sesi
1 10
İ KİNCİ BOLÜM , l. SAHNE
bunun yanlış olduğu nu söy lüyor .
1 1 .1
AKAD'IN YAYI
bu günah birleşmeden doğdun ,
hırsızlama bir rahimde konuk oldun .
Anan aşiftenin biriydi
babansa bir tilki.
Bil nasıl bir aileden geldiğini .
Şimdi geçmiş ihtiyar babanın karşısına
doğruluk taslıyorsun .
Seni de görürüz yakında
kanına kattığım cevher
yakında senden fışkınr.
Danyal'ın oğlu er geç Danyal 'a çeker .
. Nasıl , sözlerim seni . . .
AKAD : Tann Baal'in buyruğu beni kıvrandıran .
"Anan babanı say" diyor Baal Tann
ne güç şimdi bu sözü tutabilmek
babam Danyal 'ı saymak.
DANYAL : Ayağını denk al , Akad
Tanrının o buyruğuna kulak ver
babanı say.
&mra seni evlatlıktan reddederim .
AKAD : Ben daha çabuk davranayım öyleyse Danyal Kadı .
Ben seni reddediyorum babalıktan .
Oğulun değilim bundan böyle
ne ben sana güveneyim , ne sen bana.
DANYAL : Yazıklar olsun , seni oğul diye
dünyaya salana yuf olsun .
Geç ihtiyar babanın karşısına
onu böyle aşağıla. Ver o yayı .
AKAD : Git Kenan kadısına dava et ,
bir çaresini bulur elbet .
Yayı götürüp Anat Tanrıçaya vereceğim.
oonra da Yatpan'ın mağarasına .
DANYAL : Yatpan'ın mağarasında bulursun belanı .
(Akad çıkar. )
Saçını s akalını yol şimdi Danyal Kadı
112
İKİNCİ BÖLÜM, II. SAHNE
hem yay gitti elinden , hem oğul .
I I . SAHNE
1 13
AKAD'IN YAYI
ne yaptığınız var ki? Siz de biliyorsunuz ya artık
son çağınızı yaşadığınızı .
İnsanlar yıkmadan
sapır sapır yuvarlayacağını sizi aşağı .
(Ağacı sarsar. )
BAAL : Şirret kız gene başladı .
EL (korkuyla ağaca sarılır):
Anat , Anat , delilenme .
ANAT : Ölümlülerde size
ne korku kaldı ne saygı ,
ağacın dibine bir zamanlar
adak diye , sunu diye
tatlı kanlarını akıtırlardı .
şimdiden sonra köpekler işer bu ağacın dibine .
EL (bir gayretle):
Bu sözlerin sana hiç yakışmıyor Anat
bir Tanrıça olduğunu unutma .
ANAT : Senden mi öğreneceğim Tanrıça olduğumu , moruk?
EL (öfkeden titreyerek):
Hem o korkunç yay yakışmazdı senin eline
çalındığı iyi olmuş.
ANAT (tehditle):
Mısır püskülü sakalını yolarım şimdi
görürsün elime yakışanı .
EL : Yazıklar olsun .
BAAL : Biricik dedene el mi kaldıracaksın?
Ayıp ayıp .
ANA T : Beyinlerinizle turşu kurmasaydınız
düşmezdik bu duruma . Varlığın yönetimini
kaçırdınız elinizden .
Ölümlülerin inançları eksildikçe
bu görkemli ağaç kurudu .
Artık açıktan açığa "Tanrılar var mı yok mu?"
diye tartışıyorlar.
Size bakıp da var demek güç,
1 14
İKİNCİ BÖLÜM, I I . SAHNE
115
AKAD'IN YAYI
nasıl çalıp indirdilerse yeryüzüne
şimdi de en gizli bilgilerimize eriştiler
gerisi artık çorap söküğü gibi gelir.
(Akad omuzunda yay çıkagelir. )
AKAD : Ey ulu ağacın tepesinde tüneyen
görkemli Tanrılar, işitin beni.
İşit beni babam Tanrı Baal , dedem Tanrı El .
İşit beni bacım Tanrıça Anat .
BAAL : Bize seslenen kim?
KOŞAR USTA : Danyal 'ın oğlu genç Akad.
(Koşar Usta gözlüklerini düzeltir, A nat üst dallar ·
dan sıyrı Zıp iner. )
ANAT : Beni çağıran kim?
(Yayı görür. )
Nee?
KOŞAR USTA : Omuzundaki ne?
ANAT : Bu benim Koşar Usta'ya ısmarladığım yay değil mi?
KOŞAR USTA : Ta kendisi.
ANAT : Ver şunu bana .
AKAD : Vermek için getirdim .
ANAT : Bu yay nerden geçti eline?
AKAD : Babamın armağanıdır.
ANAT : Baban kim senin?
KOŞAR USTA : Kenan Kadısı Danyal .
Bizim dava aydınlandı demektir.
AKAD : Doğduğum gün babamın işlediği suçu
Ben onarmaya geldim, yayı kabul edin .
BAAL : Sevin bak, Anat , yay dönüp dolaşıp sana geldi.
KOŞAR USTA : Bu davranışın şaşırttı bizi.
EL : Gözün aydın olsun Anat , yay geri geldi.
ANAT : Ver şunu bana delikanlı
yirmi yıldır beklediğim yay.
AKAD : Vereceğim ya , önce sana Baal Tanrı
soracaklarım var .
BAAL : Kulağım sendedir .
116
İKİNCİ BÖLÜM, il. SAHNE
AKAD : İnsanlara verdiğin buyruklar birbirini tutmuyor.
BAAL : Yok canım, nasıl tutmazmış?
AKAD (elindeki tomardan okur):
Komşunu seveceksin ,
öldürmeyeceksin!
Kuzuyu anasının sütünde pişirmeyeceksin !
Bunlar senin sözlerin değil mi?
BAAL : Benim ya, benim .
Ne güzel söylemişim değil mi?
AKAD : Peki , şuna ne buyrulur:
Öcünü koma al düşmanından .
Hak kuvvetindir .
Kinin dinindir.
BAAL : Bunları da mı ben söylemişim?
AKAD : Baal'in buyrukları diye dillerde dolaşıyor.
BAAL : Belki ben söylemişimdir , seni şaşırtan ne?
AKAD : Birbirinin tam tersi bunlar, çelişiyor.
BAAL : Ne sakıncası var deiikanlı?
İsteyen o buyruğu tutsun isteyen öbürünü .
Tek tip buyruk salarsak
büsbütün kaçırırız ipin ucunu .
AKAD : Tam babam Danyal gibi konuşuyorsun .
BAAL : Baban Danyal benim gibi konuşuyorsa
aferin derim ona, akıllı adamdır Danyal
tilkinin tekidir .
AKAD : Bu sözlerinin benim sana duyduğum
büyük saygıyı eksilteceğini düşünmüyor musun?
BAAL : Bak , işte buna üzülürüm
bana olan saygın eksilmesin .
Cık cık cık . . . Hiç istemem bunu.
AKAD : Daha ne kadar sürebilir?
BAAL : Ne , ne kadar sürebilir?
AKAD : İnsanları
Dilek Ağacı 'nın tepesinden yönetmeniz .
BAAL : Valla , onu biz de pek bilemeyiz .
117
AKAD'IN Y AYI
Ama görüyorsun pekfila çevirip gidiyoruz dünyayı .
Ee, hepsi de senin gibi gelip ağaç altına
bize ahret sorulan sormuyor.
ANAT : Şimdi kısa kesin bu konuşmayı da
ver şu benim yayı , yakışıklı delikanlı .
Ver de biz de karşılığında
gönlünü çeken bir şeyi bağışlayalım sana.
AKAD : Yayı vereceğim ya , saydığım Tann Baal'in sözleri
beni düş kınklığına uğrattı .
ANAT : Haklısın , bizim morukların iler tutar r ali kalmadı
yumuşadılar, piştiler.
Bir silkelesen sapır sapır dökülürler.
EL : Öyle konuşman ayıp değil mi kızım
bizim hakkımızda?
AN AT : Yirmi yıl önce bana teslim edileceği gün
çalınan yay bak kimin elinde geziyor.
AKAD : Yirmi yıl önce sen de benim gibi
yeni doğmuş olmalıydın .
(Ağaçtan gülüşmeler. )
Ah , Tannçanın sonsuz gençliğini unuttum bir an .
Peki ama dedem 'l'ann El , babam Tann Baal?
ANA T : Yalnız insanlar üstündeki erkelerini
yitiren Tannlar, ihtiyarlar.
Ama yeter konuştuğumuz , delikanlı
ver şu yayı .
AKAD : Vereceğim ya ,
saygıdeğer Tannlann sorulanma verdiği yanıtlar
beni kandırmadı . Sizlerle yüce Baal , yüce El
biraz daha konuşmalıyım.
Babam Danyal Kadı'nın yargı evinde
göremediğim o yüce kavramlar
bu ağacın tepesinde de yoksa
nerde olmalı?
BAAL : Ne can sıkıcı sorular bunlar , yiğit Akad?
AKAD : Sorumu yanıtlayın .
118
İKİNCİ BÖLÜM, II. SAHNE
119
A KAD' iN YAYI
I I I . SAHNE
(Yatpan 'ın mağarasının önü. Güneşli bir gün, Yat
pan yarı çıplak, çocuk yüzlü bir dev. Mağaranın
kapısından öldürülmüş bir adamın çıplak ayakları
görünür. Yerde çeşitli öldürme aygıtları: balta, to
puz, yağlı urgan. Kuşlar cıvıldıyor; Ya tpan, göv
desini ısıtan güneşle keyifli türkü mırıldanıyor, ıs
lık çalıyor. )
YATPAN : Kuşlar ne güzel cıvıldıyor ,
güneş n e iyi ısıtıyor gövdemi
iyi ki kocaman bir gövdem var.
Küçük bir tarla faresi
olmadığıma seviniyorum.
(Ölü adama seslenir. )
120
İ KİNCİ BÖLÜM, III. SAHNE
Biri kaçtı , ikisini yakaladım . . . Hah , ha, ha . . .
Sonra saldım ama.
(Bağrını yumruklayarak)
Öf be , yüreğim davul gibi vuruyor gene
güm güm güm, kırmızı bir domuz yavrusu benim yüreğim
dışan çıkmak istiyor, ama yağma yok .
(Birden kulaklarını dikip çevreyi dinler. )
Biri yaklaşıyor, kim var o rda? Çık .
(Akad gelir. )
Kimsin sen?
AKAD : Yatpan sen misin?
YATPAN : Tabii benim , başka Yatpan gördün mü sen?
AKAD : İyi , seni bulduğuma sevindim .
YATPAN : Ölüyü almaya geldin değil mi?
AKAD : Ne ölüsünü?
(Mağaranın içindeki cesedi görür. )
Y ATP AN : Kertenkele ölüsünü .
AKAD : Onu sen mi öldürdün?
KATPAN : Yok , başını şu topuza çarptı da.
Bunlar ne biçim sorular be , sen kimsin?
AKAD : Akad derler bana .
YATPAN : Ne derler?
AKAD : Akad.
YATPAN : Kim der?
AKAD : Adımı bilenler işte .
YA TPAN : Kaç kişi bilirmiş senin adını?
AKAD : Eh , kentte birkaç kişi .
Kenan Kadısıoğlu da derler .
YATPAN : Bak, Kenan Kadısını çok işittim.
Hani şu kentte oturmuş
dağ başındaki Yatpan için fermanlar çıkaran
şaşkın kadı değil mi?
AKAD : Ta kendisi.
YATPAN : Seni de o mu gönderdi?
(Akad başıyla evetler. )
121
A K A D' I N YAYI -
122
İKİNCİ BÖLÜM, I I I . SAHNE
! . SAHNE
1 24
ÜÇÜNC Ü BÖLÜ M , l . SAHNE
öyle içelim .
AKAD : Bunda� sonra kan akıtma yok .
Y ATPAN : B u son . Kankardeşi olalım, hadi uzat sen de
kolunu .
(Bıçakla kollarını keserler, kanlarını karış tırıp içerler. )
Artık senin bir Yatpan kardeşin var dağbaşında
benim bir Akad kardeşim var.
Yüreğime ne yakın geldin Akad
ben çok yalnızdım mor dağlarda
kendimi ağaçlara kayalara kanştınrdım hep
kara bir suydum bazen
nereye akacağımı bilmezdim.
Şimdi sen geldin , yavaş yavaş kendimi
anlamaya başladım. Senin için yapmayacağım şey yok .
AKAD (birden ciddi):
Şimdi yanm kalan o işe gelelim .
YATPAN : Hangi yanın kalan iş, Akad?
AKAD : Kenanhlara verilmiş sözüm var benim.
YATPAN : Anlamıyorum. Buraya beni öldürmeye gelmiştin ,
kavga dostluğa döndü , beni bağışladın
belki de ben seni bağışladım, orası belli değil .
Daha ne istiyorsun?
AKAD : Kenan halkına Yatpan 'dan öcünüzü komam alırım
demiştim .
Şimdi bu sözü yerine getirmem gerek .
YATP AN : Beni öldürecek misin?
AKAD : Öldürmek , kolaylığın en çirkini.
Düşünseydim , omuzumdaki şu yayla
bunu kolayca yapardım . Ancak ,
çok günahlar işlemişsin .
YA TPAN : Bir cahillik ettik işte .
AKAD : Cezanı çekmelisin .
Y ATPAN : Öldürmeyeceğim demedin mi?
AKAD : Yalnız öldürmekle olmaz ki ceza.
YATPAN : Ya başka nasıl ol ur?
125
A K A D ' IN YAYI
AKAD : Seni önüme katıp kente götüreceğim ,
orada diz çökeceksin Kenanlılann önünde
yedi kez yedi diz çökeceksin .
YATPAN : Anladım , sopalarla dövecekler beni
taşlayacaklar , kafamı gözümü yaracaklar .
AKAD : Yok , kılına dokunmayacaklar,
yalnız bağırıp çağıracaklar , hınçlarını alacaklar .
YATP AN (şaşkın):
Beni öldürmeden
ya da iyice dövmeden nasıl alacaklar hınçlarını?
AKAD : Yumruklarını sıkıp yüzüne karşı bağıracaklar.
YATPAN : Ne olacak bağıracaklar da?
AKAD : Kötüleyecekler adını , aşağılayacaklar seni.
YATPAN : Ben kendimin aşağılık olduğumu bilmiyor
muyum?
AKAD : Böylece kinleri dinecek , öçlerini almış olacaklar .
YA TP AN : Pek eğlenceli olacak
Kenanhların benden öc alması .
Merak ediyorum.
AKAD : Ben yanındayım.
Ellerinin ucuyla dokunmayacaklar sana .
Söz veriyorum.
YATPAN : Sana güveniyorum. İsteseydin hurda öldürürdün
beni.
Demek el bile sürmeyecekler,
yumruklarını sıkıp bağıracaklar öyle mi?
AKAD : Yüzüne karşı bağıracaklar, aşağılayacaklar seni.
Topluca, tören gibi .
YATP AN : Pek merak ediyonım bu aşağılama törenini
garip insanlar olmalı bu Kenanlılar
böyle Yatpan'ı öldürmeden öçlerini alsınlar.
AKAD : Sen benim dediğimi yap da .
YATPAN : Tatlı canıma dokunmasınlar da , umurumda değil .
126
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM, 11. SAHNE
il. SAHNE
l27
A K AD'IN YAYI
128
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM, I I I.SAHNE
I I I . SAHNE
IV. SAI-TN�
1 29
A K A D ' I N YA Y l
beni utandırdı Akad . Gerçek bir kahraman şimdi.
Yuf olsun bizim bunak kafamıza!
ÇAGRICI : Ruh yüceliğini korkaklık sandık.
İstersen araya girip
barıştırayım sizi Danyal Kadı .
DANYAL : Ben ona layık değilim .
ÇAGRICI : Bu mutlu günde baba oğulun
birbirine dargın durması yakışık almıyor.
(Dışardan alkış sesleri}
İşte geliyor halkın göz bebeği Akad .
(Akad ve çevresinde Kenanlı yurttaşlar girerler.
Baba oğul önce birbirlerini görmezlik ten gelirler.
Çağrıcı, A kad 'ın ya nına sokulur. )
ÇAGRICI : Selam sana Akad, Kenan ülkesinin kıvancı .
Gençlerin gizli erdemleri
her zaman açık seçik değildir biz ihtiyarlar için . . .
(Danyal Kadı A kud'ı görmezlikte devam eder.
A k ad gülümseyerek babasına yaklaşır. )
A KAD : Sevgili babamın elini öpmek isterim
yeniden oğulluğa kabul ederse beni .
!Baba oğul kucak laşıp öpüşürler. Halk alkışlar. }
YU RTTAŞLAR : Selam sana . Kenan ülkesinin kıvancı
Haydut Yatpan 'ı kuzu edip
dağdan mağaradan indiren !
DANYAL : Hem de ölümcül yayı hiç kullanmadan .
ÇAGRICI : Asıl şaşılası da bu ya!
I. YURTTAŞ : Yatpan 'ı dağdan düze indiren ,
bu yay el indeyken
daha büyüh başarılar bekler seni .
II . YU RTTA Ş : Y�(!it Akad , geç ordunun başına
Hititlere savaş açalını
başkentlerini başlarına )'ılr alım .
I I I . YURTTAŞ : Savaş açalım, s ı,.., aş!
IV. YU RTTAŞ : Hatusas 'ı , şu Boğazhöy 'ü
130
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM, IV. SAHNE
131
AKAD'IN YAYI
YURTTAŞLAR : Savaş isteriz , savaş .
AKAD : Omuzumda taşıdığım bu yayın size verdiği
garip sinsi güven gözünüzü döndürüyor.
Ama hiç kimse Akad 'ı
bir yıkıcı ordunun başında görmeyecek .
i l . YURTTAŞ : Sen korkuyorsan yayı bize teslim et .
YURTTAŞLAR : .Vayı bize teslim et .
AKAD : Onu kimseye veremem .
1 . YURTTAŞ : Sen kullanmazsan biz kullanırız .
AKAD : Açılın .yayı vermem dedim.
DANYAL (bir gayretle):
Açılın , açılın diyor Akad.
i l . YURTTAŞ : Zorla alırız biz de .
AKAD (yayı doğrultur):
Öz yurttaşlarıma çekmek zorunda bırakmayın beni?
1 . YURTTAŞ : Yürüyün üstüne, korkmayın , dediğini yapa
maz .
Yayı kapalım elinden . Yürüyelim Boğazköy'e .
YURTTAŞLAR : Mısır'a yürüyelim, yayı kapıp elinden .
DANYAL : Durun , açılın , Akad dediğini yapar.
(Akad yayı gerer yıldırım düşer, öndeki kişiler
cansız yere serilir. )
l l l . YURTTAŞ : Bunun Yatpan'dan ne aynını var?
1 . YURTTAŞ : Düşmana karşı kullanmadığın yayı
bize karşı mı kullanacaktın?
AKAD : Döktüğüm kendi kanım benim .
iV. YURTTAŞ : Biz seni bir kahraman bellemiştik.
il. YURTTAŞ : Oysa sen Yatpan 'dan Yatpan 'sın .
1 . YUJıTTAŞ : Yerin yok Kenan ülkesinde
Kovalım onu gitsin Yatpa'nın inine.
YURTTAŞLAR : Kovuyoruz seni glL. , Yntpan 'ın yanına.
AKAD : Yatpan 'ı , o koca dağ haydutunu
yola getirdim , ama siz
umutsuzluk salıyorsunuz yüreğime .
132
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM, V. SAHNE
(Kararır. )
V . SAHNE
133
A K A D' I N YAYI
(Kömürleşen ağaçtan Anat 'ın kahk ahaları duyu
lur. )
ANAT : Bir beni yakamadı
nişan aldı , yıldırımlarını
yanıma yöreme düşürdü ama
yakıp yok etmeğe yüreği varmadı
Dilek Ağacı kömür oldu artık
göklerde barınamam .
İnsanlar arasında dolaşacağım
yüreklerini hıncın nefretin
ağulu oklarıyla vuracağım .
Ve bir gün - hep Akad gibilerin
elinde kalmaz ya - elime geçecek , ölüm yayı
o zaman seyredilsin Tanrıça Anat 'ın
gerçek güzelliğini.
(Kararır. )
V I . SAHNE
1 ::14
Ü Ç ÜNCÜ BÖLÜM , VI. SAHNE
1 35
A KAD'IN YAYI
136
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM, VI . SAHNE
137
A K A D' I N Y A Y I
138
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM , VI. SAHNE
139
A KA D ' I N YAYI
140
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM, V I . SAHNE
YA TPAN (gözlerinde garip bir parıltı):
Şimdi elime geçirdim ya şu yayı
çıkıp bir ağacın üstüne Tanrı Baal gibi
sağa sola buyruklar yağdırabilirim, değil mi?
AKAD (gülerek):
Yağdırabilirsin , tabii .
Y ATP AN : Bütün insanları bütün canlıları
dize getirebilirim, değil mi?
AKAD : Getirebilirsin de . . . ne olur böylece?
Y ATPAN : Başkal arının ne olduğunu bilmem.
(Tutk uyla)
Ben ben olurum yeniden .
Ben daha güzel oİuru m .
AKAD : Güzel m i olurum?
YA TP AN : En güçlü olmak en güzel olmaktır çünkü .
AKAD (kaygıyla):
Öyleyse bu yayı sana teslim edemem .
YATPAN : Teslim ettin bile .
AKAD : Ama geri verirsin .
YA TP AN : Neden geri verir mişim?
AKAD : Kan kardeşimsin .
YATPAN (yayı geri verir).
Korksaydı , bana güvenmeseydi , kapıp kaçardım ,
nasıl olsa bana güvenmiyor derdim. Ama şimdi yayı
çalamam bu aşağının a şağısına yakışmaz .
AKAD : Neler söylüyorsun , Yatpan?
YATPAN : Düşünüyorum.
AKAD : Düşün bakalım , ben de yardım edeyim.
YATPAN : Yok , bu kez yardım edemezsin
sen kend\ yapacaklarını düşün .
AKAD (mırıldanır):
İnsanın bir yön olduğunu
yönsüzlük değil
er geç bir yön olduğunu kanıtlamak isterim .
Y A TPAN : Geliyorum işte . Ne olacaksa olsun .
141
A KA])' I N YAYI
142
ÜÇÜNC Ü BÖLÜM, V I I . SAHNE
VI I . SAHNE
143
A KA D ' I N YAYI
DANYAL : Akad'ı didikleyen akbabaları görseydin
böyle söylemezdin .
YATPAN : Akbabalar ha, demek akbabalar yedi Akad'ı?
DANYAL : Öcünü almak s ana düşer.
Y ATPAN : Öç almak çıkar yol değil derdi Akad .
DANYAL : Onu öldüren cezasız mı kalsın?
YATPAN : Belki cezasını çekiyordur, ne biliyorsun .
Yüreğine avuç avuç ateş bo şalıyordur şimdi
Akad gibi bir yiğidi öldürdüğü için .
DANYAL : Bu yetmez , ben onun canını isterim .
YATP AN : 'Znr dedim ya zor .
DANYAL : Tanıyor musun onu?
YATPAN : Akad 'ın bana tanıttığı kadar.
DANYAL : Senden kuvvetli mi?
YATPAN : Benim dengimdir, ne eksik , ne artık.
DANYAL : Korkuyor musun ondan?
YATPAN : Yatpan bir kendinden korkar .
DANYAL : Akad 'ın kan kardeşi
verdiğin bağlılık andını ansı
Akad 'ımı öldüreni yakalayıp getir önüme .
YATPAN : Peki, Akad'a verdiğim kardeşlik andımı tutaca
ğım.
DANYAL : Hem çabuk , beklemeye gücüm yok .
YATPAN : Çabuktan d a çabuk . Akad'ı öldüreni yakaladım
işte
diz çöktürüyorum önünde .
öcünü koma al , Danyal kadı -
aynı iple .
(Yatpan Danyal'ın önünde dizçöker, ipi uzatır. )
DANYAL : Sendin ha?
YATPAN : Utandırma bölümünü kısa geç .
Hemen bitirelim işimizi.
Ben de sana yardım edeyim . Dola şunu boynuma,
ha şöyle. Şimdi sık var gücünle.
(lhtiyar Danyal'la Yatpan, Yatpan 'ı boğmak için
1 44
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM, VII. SAHNE
uzun süre uğraşırlar. )
DANYAL : Olmuyor. olmuyor bir türlü . gücüm yetmiyor . . .
Ha şimdi olacak gibi . . . Boğuldun mu?
YATPAN : Ne gezer Danyal Kadı .
Daha sık , olmuyor.
DANYAL : Bir de şöyle deneyelim.
YATPAN : Ha . öyle dene .
DANYAL : Olmuyor. olmuyor.
YATPAN : Olmuyor ya . İyice aban üstüme .
Sık be Danyal Kadı , bak ben de sıkıyorum.
Bütün hıncınla sık . Olmuyor.
Bak Akad 'ı ben öldürdüm, Danyal Kadı
kalleşçesine öldürdüm
kan kardeşimi öldürdüm
senin biricik oğlun . yiğit Akad'ı ben öldürdüm
böyle soluğunu darlaştınp boğdum .
Sen de öyle yap .
DANYAL {kan ter içinde):
Olmuyor . seni boğayım derken
benim yüreğim . . .
{Bir süre daha debelenirler. )
YAT P AN : Böyle olmayacak Danyal Kadı .
Akad 'ın yayını kullan istersen .
(Yayı mağaradan çıkarıp getirir. )
Yayı çalıp Tanrıça Anat 'a vermek için
boğdum Akad 'ı , sonra
kardeşimin acısı çökünce yüreğime
gözüm Tanrıça falan görmedi.
Yayı vermedim. Mağaraya gizledim.
(Danyal yay ı alır. Yatpan 'a doğrultur. Aynı anda
Akad 'ın hayali belirir. Dur diye elini kaldırmış tır.
Danyııl yayı indi rir. )
Ne oluyor. Danyal Kadı , niye sarsıldın?
DANYAL : Akad , Akad'ım dur diyor bana .
Dur diyor, suçu ne olursa olsun
1 45
AKAD'IN YAYI
öldürmeyeceksin .
(Akad'ın görüntüsü gözden yiter. Koşar Usta çıka
gelir. )
Bir sen eksiktin .
KOŞAR USTA : Seni kentte ararken dağ başında. buldum
" Davan karara kaldı , " diyordun .
DANYAL : Dağ başında hile ardımı bırakmadın
aşkolsun Koşar Usta .
KOŞAR USTA : Bu kez de erteleyecek misin davayı?
Kanıt anyordiın , yay işte elinde .
DANYAL : Yok , bu kez ertelemeyeceğim,
dava sonuçlandı : Şimdi karan bildiriyorum.
Gereği düşünüldü : Yirmi yıl önce çalınan yay konusunda
ve Kenan yasalarının ışığı altında
Baal 'in buyruklarını hiçe s ayıp yayı çaldığı
ve yetkilerini kötüye kullanıp
davayı yirmi yıldır savsakladığı için
suçu açık görülüp Danyal 'ın
Kenan Kadılığından azline .
ondan bo şalan yere de
Akad'ın kan kardeşi Yatpan'ın
namı diğer Haydut Yatpan'ın atanmasına . . .
ve adı geçen yayın
onun yaratıcısı Koşar Usta'ya iadesine
oybirliğiyle karar verildi.
Al bakalım , Koşar Usta , yay sana teslim işte .
( Yatpan da, Danyal da sımsıkı yapıştıkları yayı
Koşar 'a uzatırlar. O da yapışır. )
KOŞAR USTA : Ama bırakmıyorsunuz ki.
DANYAL : Artık yayı kimse tam bırakamaz , Koşar Usta .
YAT PAN : Kimse tam bırakamaz .
(Oyunun b ü tün kişileri gelip yayı tutar. Tanrıça
A nat usulca gelir. Yüzünden acı okunur. )
KOŞAR USTA : Yirmi yıl önce çaldırdığım yayı
şimdi sana teslim ediyorum Anat Tannça .
1 46
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM, vn. SAHNE
(Yayı uzatırlar, ama bırakmazlar. )
ANAT (yayı kavrar, sonra bırakır):
Gerekli değil benim için artık.
Ölümüyle beni de çağırıyor aşağıya.
Gidişim, Dilek Ağacı üstünde tüneyen
insanüstü varlıkların sonu olacak .
İnsanlar göklerden, yitikten bir şeyler ummasın artık
ne de korksunlar .
Daha yalnız, daha yürekli
bir çağ bekliyor insanı
kendi yaratacağı.
(A nat uzaklaşır. Arka alanda Akad 'ın görüntüsüyle
öpüşür gözden yiter. )
Akad'ın Tanrılardan yoksul kıldığı acunda-
BÜTÜN KİŞİLER (yayı sımsıkı tutarak):
Ortak avuçlarla kavradığımız
kendi yazgımız bu .
Nasıl biçimleyeceğiz karmaşık istençleriınizi
geleceğe doğru?
(Tek ışık yay üstünde daralarak. Kararır. )