Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 64

FlRTINAU PAZAR
Hissediyorum kanının soğuduğunu
Yağmurlu bir pazar sabahında
Sürüklendiğim milyonlarca mili
Sayıyorum, bugün buradan
Cehenneme kadar

Pencerelerinden bakıyor insanlar


Tanımıyorum oradaki şefkati
Bildiğim yalnızca edilen dualar
Denizde batan gemilerin ardından
Ama ikimiz için değil hiçbiri

Kuvvetli bir yağmur keyfini kaçırabilir ancak


Yine de keşke bir nedenim olabilse, kalacak TARLA ŞARKiSi SARKAÇ
Haydi suyun kenarına inelim lsa buradaydı, gitti
Sarhoşum, yarı kör
Orada sümbüller açıyor Ödenecek acı dolu bir bedeldi
Fırtınalı bir pazar sabahında
Seni severek Soğuk yaşlar karanlık gözlerinde
Rüzgar çıkıyor, ama bulutlar dağılmıyor
Geçiriyorum günlerimi Hayatı fırtınada bırakıp gitti
Dağılmıyor benim gibi parça parça
Bu tarlaları terk ettim Sallan sarkaç, alçakta sallan
Eğer dünya artık dönmeyecekse
Çünkü hiç bilemedim Kendime ait bir yerim yok
Nasıl oluyor da yağıyor bunca yağmur
Bir at olmayı Ah Tanrım, beni umursamıyor musun
ıslatırken beni senden
Bir tren olmayı Ölesiye yorgunum
Milyonlarca mil uzakta
Bunun için yürekli değildim. Ölesiye yorgunum
Eğer şimdi o kadar yalnızsam
Patikanın yanında lsa buradaydı, gitti
Nasıl oluyor da giderek zorlaşıyor
Bir elma arabası göreceksin, Terk edilecek acı dolu bir yerdi
Şimdi elveda demek
Belki de evde kalırız Kiraz ağacının dalları buz tutmuş
Şimdi elveda
Ve asla yalnız olmamak üzere birlikte oluruz Bu soğuk, soğuk rüzgar gömüyor beni
Asla yalnız olmamak üzere birlikte, Sallan sarkaç, yavaşça sallan
Suya bak, ışıkla karışmış Kendime ait zamanım yok
KATEDRALiN BASAMAKLARINDA
Allak bullak oldum senin için Ah Tanrım, beni umursamıyor musun
Çok üzgünüm
Neyi kastettiğini çok iyi biliyorum Tarlalar hakkında Ölesiye yorgunum
Boynum bükük, yanılmışım. Ölesiye yorgunum
Şeytani olmaktan yorgun
Kötü olmaktan bıkkın
Her zamanki gibi ve vefasız
Bir başka başlangıç
Aslında bu son olsa da
Saygılarımı sunarım sana
Dururken basamaklarında
Basamaklarında katedralin
Yaz sona eriyor bak
Ve ben bir yere varma çabasındayım
Herhangi bir yere
Ama biliyorum, günümde değilim.

ISA'NIN DOKUNUŞU
Aslanları dışarı salın ve kapıyı kapatın
Daha çok ihtiyacım var sana
Her zamankinden,
Yaşlı Jack öldürüldü ve gömüldu
Haydi kapının dışında
Takılalım tek başımıza,
Alevler korkutur aslanları
Düşlerinin korkuttuğu gibi
Ve bu hep böyle olacak
O halde iyisi mi kapatalım kapıyı
Bu hep böyle olacak
O halde iyisi mi kapatalım kapıyı,
Bazı budalalar asla fazlasını istemez
Donmuş elleriyle, lsa'nın soğuk dokunuşu
Bazı ateşten kulelerin kefareti ödenebilir
Bırak beni de yanıp gideyim
Böyle yüksekferdeyken
ROLL•OV3R K z L o A N y

İyi, kötü ve solcu


Sinemayla uğrasmak: Herkes bunu düşler. işin ilginci, aşka bakış yöntemi oldukça bireysel bir şeydir: Aslın-
sineınadan bir gıdım bile anlamam. Oilşiincem bir da bu mmde tek eksik olan, kelimenin olumlu anla-
09 "Balıklı Bulgur" westem çekmekti. Godard'a gelince, sinema onun mında siyasal boyut. kahramanlar. yalnız başlarına.
için çok önemliydi; yalnızca sinemayla ilgilendiği için toplumun tüm önyargılarının kurbanı olan iki kişidir.
değil, onun radikal bir eleştirisini de yaptığı için. Sine- Başka şeylerin söylenebileceği doğru: Fassbinder'de
12 "Shine A Light" rnadarı kopmak üzereydi. Kendisine bir westem yap- olan bu duyarlığı, daha genel bir siyasal mücadelenin
& "Dream Of Life" mak istediğimizi söyledik ve o, edilen lafları bizden ol- hizmetine sokmak.
dukça farklı arı- Önemli olan günü-

18 Zi Punt ladı. Ben sol bir müzün devrimci


westem yapmak hareketinin sine-
istJyordurn. Ayak- mayı pratiğin içine
22 Neil Young lanan ustabaşıla- sokmaktan yok-
rına karşı silahla- sun olmasıdır. Bir
24 Marianne Faithfull nan maden işçile- grup, sorunu ülke
ri, çetesiyle işçile- çapında gazete çı-
re saldıran pat- kartıp afişler, bro-
28 Chambao ron, madeni işgal şürler basmaktan
eden fşçiler filan. ibaret görmeyip
32 1968: Bitmeyen şarkı Roma'da bu filmi günlük ınücade-
çekrneye çalıştık, lede sinemadan

38 68 soruda '68 ama işler iyi yürü· yararlanırsa, ni-


medi. Godard'ın ·� teliksel olarak sıçrama yapmış olur.
kendi görüşleri vardı ve biz kaybettik. Yüzümüze gözü-- :§ Chaı1es Bronson gibi yıldızların olduğu ve uç dakika
43 Moğollar müze bulaştırdık: Film hiçbir zaman gösterilmedi... � içinde kayboldukları bir westem çekmeyi de düşün­
Godard'a göre Hollywood tipi sinema gerçek anlamıy- �
müştük. Film başlıyor: Klasik şema. Bir çete kentte
57 Joni Mitchell la faşizmin bir silahıydı. ister geleneksel bir western Jj dehşet saçıyor ve birkaç dakika sonra şerifin �ıldız­
olsun. isterse "Z" {Ölümsüz), belli bir tür sinema, duy- i; kötüler tarafından haklandığı bir düello oluyor. Film
gularra oynanan ve izleyicinin eğlendirilmeye çalışıldığı ;3
gerçekte işte o zaman başlıyor; Bronson kayboluyor
04 Ajans bir izlence olma anlamında "faşist"ti. Bu sinemada � ve bir daha da görünmüyor. Ardından dövüşmelı ve
4,.? Ses ile Gölge Tuncer Erdem başka bir şey yapmak konusunda en ufak bir girişim .�
kötülere karsı mücadele etmek isteyen bir kentin zor­
bile yoktu. Ve o, sinemadan siyasal bir mücadele için ,sı, luklarını gösteriyoruz ...
46 Gayd nasıl yararlanabileceğini düşünüyordu. Bana gelince, e Bugün devrimci bir sinemanın olabileceğini sanmıyo­
49 Kıraathane tam olarak aynı düşünmüyordum. Bir westem yapmak ]
ruın �ünkü varolan durum devrimci deği�. ancak mü­
50 Kısa dalga istiyordum. Arkadaşların filmleri kabullenmesinde en � cadele anlannda bazı şeyler ciddi ciddi sinema saye­
çarpıcı yan. bir film ne kadar tepkiselse onlan o ölçü- � sinde söylenebilir. Yine de, sinema ileri kapitalist bir
Steve Wynn, Long Blondes. Jesca Hoop. de hosnut etmesiydi. Westemlerin tümünün, gözle gö- ,e toplumun bir gereksinimine cevap vermektedir -genel
Lou Rhodes, Silver Mt. Ziorı. Klng Creosote,
rüldüğü gibi üstün insan teması vardır; başlıalanyla, �kültürümüzün bir parçası olmuştur-, ama devrimci mi-
Elf Power, Rodolplıe Burger
kadınıar ya da erkeklerle olan sadist cinsel ilişkileri ııı litanlar hfüa kağıt aşamasında, yerlerinde sayıyorlar.
betimlerler. Westem sahiden bütün ibnelerin ibne of- � Çok matrak! Aynı şey televizyon için de geçeni: Ben
52 Halkla ilişkiler mamalan için elden gelen her şeyi yapmaktır; taban- bir teleınanyağım. Bir gün boyunca televizyonda olup
53 Albümler ca kullanmak, kavga etmek insan ilişkilerine öyle bir bitenler beni büyülüyor. Eğer fabrikalara, olıullara el
56 Liste erkeklik katar ki, ta baştan adamların başka ilişkilere atmalı isteniyorsa, televizyonla aynı bağlamda el at-
sahip olma olanağını ortadan kaldırır. işte bu nedenle mak gerekir. Çalıştığım kreşte, ufaklıklarla teıevizyorı-
62 Ansiklopedi westemleri sevın!=?nin temel siyasal bir sorun olduğu- da izlediklerini tartışıyordum. Onlara ·saçma bunlar"
nu sanıyorum, çünkü bu, siyasetimizle gündelik ya- diyerek konuyu asla geçiştinniyordum. Öyküyü başka
/obdı.m<ıtılm Soğan. Adnan Uludağ. Ahmet El<en. Ali �n. şantımız arasındaki bir kopuşu göstermektedir. Siya- türlü anlatmaya çalışıyordum. Filmlerde gösterilenler-
Ali Yıldııalp. Alicıvı Ta)1a. Alişan Çapan. Arrrf. SpafıgJer, ı'ı'slan
Ercığlu. Ayşegül Oğuz. Banu Güwn, Batan Ozdemir. Barış Yı! set-gündelil< yaşam kopukluğunun aşılmaya çalışıldığı, den bambaşka kızılderililer yaratıyordum. Tabii çocuk-
tıınm, Bilge Ceren Şekeıciler, Cem Sorguç. COneyt Cebeno­ başka türlü yaşamaya, gündelik yaşamı politize etıne- lar bana karşı çıkıyorlardı ve öyle hırslı tartışmalar olu-
)'ôll, Ç�daş Önder. Çi�ern ÖZtürK. Deniz Öztürk. Deıya Beı�
ye uğraşan insanların bulunduğu bizim grubumuzda yordu lıi, sanki gerçekliklerinin önemli anlarıydı bu
gf, Doııaı Bayer, Doru!\ Yurctesin, Emin Ekşi, Ender Ergün,
ftay Makal, E'ıdır Zat. Esra ipekçi, Fatih Özgüven, Göl<harı Ak­ bile, resmi izlencede, özellikle de sinemada yansıtılan filmler. Aşırı sol gruplar ise çocuklar için sıkıcı mı sıkı-
Ç\lra, Gökhan Pamuk, Gülüş Gülctigll, Hakan Lo kanoğl
u, lfa­ sorunlann kalıntıları mevcuttu. cı kitaplar basıyorlar boyuna; babalan işçl olsa bile

run iter, HknK�slı, Hllml TeigÖ<, Htiseyiıı Ustaoğlu, ,ker Afi..
scw. Mehmet Ali Meram, Mehmet F)doğan, Melih Kaııl\01, Şimdi ben kendisine antKıtoriter diyen bir gruptanım, patron, sömürü gibi sözler çocul<ları ilgilendirmiyor:
Men-e Erol, Muhsin Al<gOlı, Murat Meiiç, Neslihan Say,Nev. ama yoldaşların çoğunluğu ltalyan westernlerini, Me� Aralarında televizyonda duyabilecekleri lafları etmezler
z.aı ÇatışKan, Ogan Gilrle!:. Örey Selmo, Pelin Batu, Pelin
Ozer. Pmar Oğiirıç. Reha Oztvnaıı, Salllı Nazını Pekef. Sarp
ville ya da Costa Gavras gibi Fransız polisiyelerini ba- onlar. Ve sanıyorum, çocuklar 1çin geçerli olan herkes
Kesklner. Serdar Beyaz. Serdar Karauış. Sl!lan Kolat. Siren yağı seviyor; üstelik tOm bu filmlerde yeni bir şey ol- için geçerli.
ldemen. �u Çapan. Şah&ı N�u. Şule Caııadan. Ta Kitap sınıtsaı bir iletişim biçimi, halbuki televizyon da-
ınamaktan başka, öyküyle, sinema kahramanlanyla
ekle Kaya Güner. Toıga Yağlı. Ulaş Ozdemir. Umut Giiney,
Ümit Bayazoğl;ı. V. can Yaoo. Yasemin Avdaıı. YiğitAtııııan. artılı gelenekleşmiş bir özdeşleşme var. Buna karşılılı, ha demokratik. Çalışmanın, gündelik yaşamın düzen-
Yücel Göktürk. leyrıep Nutıoğ)u. ZÜiai Kalkandeletı baskı: insanların yeni bir şeyler fonnüle ettiği filmleri anla- lenmesi okumaya izin vermiyor. Gençler için okumayı

t8 nls.ın '08
4+4 Maıtıaacılık Ba.sım Yayın San. Tic. ltd. Şti. tHııaır m<111,
ltıı!'ll1ÇEŞme C<ıd. Naci Kaçar 1$11ıılı ııo:12/� Sıı',mııtepe / lstmllUI makta da bir yetersizlik var: Godard, Fassbinder ("Öte- yadsımak bir tür isyandır: Hareket buralardan geçti,
Tel: 289 75171 basım ye� vo 1atthl: lstaı11lıl, Nisan 2008 da­ kilerin Adı Ali"). Bu filmleri yapan yönetınenler, az çok artılı bugün kimse okumak istemiyor. Teoriyle otoriter
ğıtm: Doğıın D�m A.Ş. yiineön yeri: ı\bdullalı Sol<. No:9
BeyoğJ\ı lstırıbul teflaks 0212 251 87 67 ooıall rcitde�
solcu, göstermek istedikleri lıonusunda alabildiğine ilişlıi devri geride kaldı. Ama baş�ıaca da
� �

E
� si@yalıoo.oom abonelik expressrciı@groail.com yıl 12 sayı - ncak :in�ı�an�n alışılmış kurallar�na alab i�i·
�uyarlı a bl< şey yok"" yi� : de tartış�aca ba ı
imtiyaz hakkı: Bilge Ceren Şelleıııiler
gine aykırı oldugu ıçın bıze yabancı gelen bır mantık : şeyler ınevcut ha1a. Bana gore bır miting,
sorumlu yazılşleri miicffirü: E. Deıya Bengi ilan irtibat:
Şahan Nutıoğlu (0535 576 21 U) içerisinde-, bireycidirler. Bu yüzden, bu filmleri gördü- sinema. tiyatro, müzik ve söylevi aynı an-
ISSN 1307 · 4628 ğümüzde hayal kınklığına uğrarız; öykü yoktur çünkü. • da bir araya getirirse başanlı olabilir.
YEREL SÜRELi YAYINDIR
AYDA BiR YAYINLANIR Aynca, Fassbinder'in göçmenle yaşlı kadın arasındaki ·ıunıuaı.n: Daniel Cohn-Bendit, "Hepinizi Öpüyorum"
Geçen gün yapbğı bir röportajda "müzik sesi dinlemek beni çıldırtıyor" diyen Müj·­ Aptalca bir harekete karşı en iyi çare, onu Yeni olan illa ki daha
de Ar, gazinocuların milyonluk teklif leıine daha fazla direnemedi. Şimdi gizli d en gtz­ dertıal tekrarlamakbr. Tekrar, aptallığı n zehıini iyi değildir. Postmo·
liye sinir tedavisi görüyor. 10 yaşın a doğru evdeki müzik sesleri yüzünden ders ç alı-
akrtır ve onu şakaya dönüştürür. Böylece ap· dern fikrin hakikati
• şam adığı içirı zamanla müzik sesi gelince kendini kaybeden bir insan haline geldiğin i
tallık bilinçli hale gelmiştir: herkes bizi komik de belki budur.
"" söyleyen Ar, daha önce Dr. Ergon Mengü tarafından tedavi edilmişti. Ruhundaki
müzik nefretini silmek için adeta savaş veren Ar, "bu savaştan galip çıkacağız, çün­ bulur, Kültürümüzde akıllılık böyle biçimlenir. EDGAR MORIN,
ku dokto rum ve ben çok ümitliyiz" di yor. (Hafta Sonu gazetesinden, 1975) MATTHUS VAN BOXSEL, Aptallık Ansiklopedisi Aşk Şiir Bilgelik

QUEEN Freddie Mercury'siz ilk albü­ THE SUBWAYS Butch Vig ile kotardı­
münü 1 Eı�ül'de çıkaracak, ardından ğı ikinci stüdyo albümü "All Or Not­

Bremenli DJ Gülbahar Kültür da bir AvnJpa turnesine başlayacak. hing"i hazlranda çıkaracak. Albüm­
"Latin Bahçesi" serisini üçledi. Mikrofon, artık eski Free şarkı- deki şarkılardan "Girls and Boys"
Biri Ezginin Sihri, diğeri Ritmin cısı Pauı f;lodgers'a emanet. grubun İnternet sitesinden beda­
Kuwetl altbaşlığı taşıyan iki va indirilebiliyor.
CO'den oluşan "Latin Garden 3" MARTHA WAINWRIGHT'ın ye­
albümü, sınırlı bir coğrafyadan zi­ ni stüdyo albümü "I Know Yo­ OfMontreal'den Kevin Bames ile
yade dünyanın her köşe-bucağın· u're Marriıed But l've Got Fee­ MGMT'den Andrew VanWyngar­
daki ateşli Latin ruhuna vurgu ya­
Hngs Too" haziranda piyasada den BUKK FANG adıyla yeni bir
pıyor. Toplam 37 şarkı arasında
olacak. Piink Floyd'dan "See grup kurdu.
bildiğimiz "Elbette" şarkısının
Emily Play"' ile Eurythmics'den
Richardo Lemvo/Janan Guzey
versiyonundan tutun da Raul Paz, "Love Is 1\ Stranger"ın da birer co­ IRON MAiDEN ilk dönem şarkıların­
Gabriel Rlos gibi favori isimleri­ ver'ının olduğu 14 şarkılık albünıe dan oluşan "Somewhere Back in Ti­
miz ve daha nice tangolar, mam­ misafir olacak isimler Pete Town­ me" adında bir derleme çıkarıyor. Bu
bolar, rumbalar, merengeler var. shend, Gı3rth Hudson (The Band), arada grubun solistr Bruce Dickinson
Donald Faıgen ve Wainwright'ın kar­ ilk gösterimi Cannes Film Festiva­
deşi Rufus olacak. li'nde yapılacak korku filmi "Chemi·
ırak'takl ilk haftasında wruıarak eve ISOBEL CAMPBELL ve MARK LA· cal Wedding"in senaryosunu yönet­
geri gönderilen Amerikan askeri To­ NEGAN yeniden bir araya geliyor. iki­ Babysharnbles davulcusu ADAM Fi· men Julian Doyle'la birlikte yazdı.
mas Young'ın savaş sonrası hayatı­ linin 2006 tarihli "Ballad of the Bro­ CEK, önce evde üretip postayla dağı­
na odaklanan, Phil Donahue ve Ellen ken Seas" albümünü izleyecel� yeni tacağı tek şarkılık bir single çıkara­ THE CHARLATANS yeni albümü
Splro belgeseli "BODY OF WAR"un albümlerinin adı "Sunday at Devil cak, "Sparkling Bootz" adındaki bu "You Cross My Path"i Xfm.co.uk
çift CD'lik soundtrack'inde Michael Dirt" olacak. single'ı yaız aylarında çıkaracağı bir adresinden ücretsiz dağıtma- " ·�
Franti, Tom Waits, Public EP izleyecıek. ya başladı. Albüm CD olarak ••���
Enemy, Bruce Springsteen, BOB MARLEY'den iki beyaz­ mayısta yayınlanacak. �·i[.
Neil Young, Bright Eyes. perde haberi: Marley'nin eşl Londralı beşli CAJUN DANCE ı ""'·l·

w
Against Me!, Kimya Daw­ Rita'nın 2004'te yayınlanan PARTY Suede gitaristi Bemard But­ Yeni albümünün çalışmaları- � 't>.
son, Rage Against The Mac­ "No Woman No Cry: My Life ler'la kayd!ettikleri ilk albümleri "The nı sürdüren AMY WINEHOU- �
hine, Bad Religion, Pearl With Bob Marley" adındaki kita- Colorful Ufe"ı nisan sonunda çıkara­ SE Easy Living adlı derginin
Jam, Ben Harper, John Len­ bından yola çıkılarak çekilecek fil­ cak, hemı�n akabinde ikinci albüm nisan sayısına hayırlı bir iş için _

non, Tori Amos ve Roger Wa­ mi Rudy Langlais yönetecek; Rita için çalışmaya baş layacak. çıplak pozlar verdi. Geçmişte göğüs
ters gibi pek çok isim yer alıyor. Ed­ Marley rolünü Lauryn Hill üstlene­ kanseriyle mücadele kampanyası
die Vedder, albümün küratörlüğünü cek. MARTIN SCORSESE de blU­ Alex Tumer, ARCTIC MONKEYS'e kapsamında lngi liz mecmuasına so­
gazi asker Young'la birlikte yapmış. es'cuların, Bob Oylan ve Rolling Sto­ kısa bir ara vererek The Rascals'dan yunanlar arasında Sade ve aktris He­
nes'un ardından, kamerasını bu kez Miles Kane'le beraber oluştUrduğu ıena Bonham Carter da bulunuyor.
Beat1es'ın uzun süre stüdyo mühen­ Bob Marley'e çeviriyor. Belgesel, THE LAS'T SHADOW PUPPETS'a
disliğini yapan, ilk dönem Pink Floyd 2010 yılına, Bob Mar ley'in 65. do­ kendini adadı. Grubun ilk albümü BECK yeni albümünde yapımcı ola­
albümlerinin prodüktörü ünlü müzik ğumgününe yetişecek. "The Age of the Understatement" bu rak DANGER MOUSE ile çalışacak.
adamı NORMAN "HURRICANE" ay yayınlatıacal<.
SMITH 85 yaşında hayata gözlerini On yılın ardından ilktumesine geçen Ufukta THE CURE tribUte albümleri
yumdu. Rock'n'roll'la saykodelik ay başlayan PORTISHEAD'in me­ Post-punk efsanesi iki isim, Soft gözüküyor. Çıkışları yıl sonu ve 2009
rock arasındaki köprülerden biri rakla beklenen üçüncü a lbü­ Boys'd•an ROBYN HITCHCOCK başına tarihlenen iki albümden biri
olan, Roger Waters tarafından "eski mü "Tiıird" nihayet gün yüzü ile XTC'den ANDY PARTRIDGE olan "Perfect as Cats"de Blonde
usul şarkı ve dans adamı" olarak ta­ gördü. Bir döneme damgası­ yeni bir albüm üzerinde çalışıyor. Redhead, Dandy Warholsı Bat for
nımlanan, tal�ım elbise ve kravatıyla nı vuran "Dummy''nin trip Lashes, CocoRosie, Kaki King, Jesu
her daim iki dirhem bir çekirdek do­ hop sound'undan ziyade, folk­ GNARl.Si BARKLEY'in yeni single'ı gibi isimler yer alırken, ''Just Like
laşan Smith, yakın zamanda "John tan post punk'a uzanan, elek­ "Run'' için çektiği klip, haddinden Heaven"da The Raveonettes, Tlıe
Lennon Cali Me Normal" adıyla oto­ troniği ihmal etmeyen bir se­ fazla erotik bulununca MTV'de Rosebuds ve The Brunettes'in Cure
biyografisini de yayınlamıştı. da var yeni albümde. yayını yasaklandı. yorumlarını d inleyeceğiz.

COLDPLAY, Brian Eno'yla beraber


son rötuşlannı attıkları yeni albümle­
ri "Viva la Vida"yı büyük ihtimalle ha­
,,/,lı\), (,):Jil!!il.]!.}IJ(i}1:ilijW;I DOLDURDUK

Duvarda sıradan bir tuğla olma­ Aylin Aslım maddeyi, Replikas ve Cahit
ziranda yayınlayacak. yan, vak vak, vak dı rak diye Berkay ilkçağda Anadolu uygar1ıklannı,
avaz avaz bağıran öğrenciler var Özge Fışkın yedi bölgeyi ve gezegenimizi
Sonic Youth'dan Kim Gordon, Pussy bu sı1nıfta. Ve ilim irfan, mate­ anlabyor, Tuğçe Özkara, Tolga Futacı,
Galore'dan Julie Cafritz ve Yoshlml matik 11e edebiyat, çarpım tablosu Cenk Yüksel ve Can Karadoğan'dan uzun­
P-We'den oluşan süper grup FREE ve nazariyat, bol gitarlı bir müfredat luk ölçüleri, geomebi, sözcükler, ismin hal­
KITIEN 1997 tarihli "Sentimental Testsiz sına11sız bir proje albümü, bir leri geliyor. Bruce Springsteen, "üç dakika·
Education" dan yıllar sonra yeni bir a� şen bilgi deposu "Rock Sınıfı". Okulun yö­ lık bir şarkıda, okulda öğrendiğimden daha
netimi, sözlen�? Çağla Aydın, müziklerle çoğunu öğrendim" demiş. Demek ki bu
bümle geri dönüyor. Mayısta yayınla­
Ozan Baysal, rnerl<ez üssü MIAM stüdyo­ okulda okumamış. Çocuklara en güzel he­
nacak "lnherit"te grubun orijinal bas­
lan. Hocalar işinin ehli, anlabmlan kuv­ diye "Rock Sınıfı". Hem derslerini sevsin­
çısı, Pavement menşeli Mark lbold
vetli: Nejat 'Yavaşoğullan vitaminleri, ler, hem rock'n'roll'u.
yer almayacak.
Zaman zaman suskunluğun u1anca, Bir yaması var üstün yeteneğimin Filrn seyrederken, yaşamdakinden çok daha fazlasını payl�ınz: Bir serseriyi, bir ber­
utanan da vicdana işaret ettiğini düşünü­ Pantolonunda du:ju. bir Şado·Chaplin'i severiz. Ama sınema çkışında, dşanda karşılaştıklarımızın
yorum. Bu fazlaca saf ve cömert bir yo­ yO;rüne bakmayız ve pis koktuklannı dllşünürüz. EDGAR MORIN, Aşk Şiir Bilgelik
Umudu yere seriyor şanssızlık
rum mu? Belki. Ama neden saf ve
cömert olmayalım ki? ARUNDHATI ROY
Nakavtla Rüzgar henüz yakınmaya başlamadıysa, sessizlik öylesine yoğun olabili­
(ilk rauntta) yordu ki, neredeyse insanın kulaklarını aabyord u.
Hayal gücü dağa çıkıyor. ('68 sloganı) KATEB YASIN Al.BERTO VAZQUEZ-FIGUEROA, Tuareg

DAFT PUNK filmi "Electrorna" DVD Jamaikalı prodüktör, DJ


ve Blu-ray formatıyla yayınlan& ve müzisyen MIKEY DREAD,
cak. Metal kutuda satılacak beyin tümörü sebebiyle hayatı­
filmin yanında, fotoğraflardan nı kaybetti. 1954 doğumlu regga­
oluşan kırk sayfalık bir kitaı:r e yıldızı, UB40 ile çalmış, ayrıca
çık da bulunacak. "Bankrobber" single'ıy1a "Sarr
dinista!" albümünde Clash'le
NICK CAVE birlikte "The Propositi· birfü\te çalışmıştı.
on•ı çektiği yönetmen Jol1n Hillcoat
ile ikinci film projesi üzerinde çalışı­ JOAN AS POUCEWOMAN ikinci al­
yor, 1989 tarihli "Ve Eşek Meleği bümü "To Su rvive''ı haziranda yayın­
Gördü"yü izleyecek yeni bir roman lıyor. Albümden ilk single olarak ''To
yazmayı planlıyor. Cave, ayrıca, Be Loved"ı seçen sanatçı, kapanış
1977-78 yııtannda Güzel Sanatlar şarkısını Rufus Wainwright'la ber&
bölümünde okuduğu, ama müzikten ber kotamıış.
başını kaldıramadığı için atıldığı
Avustralya'nın Monash Üniversite­ "in Rainbows"un dumanı tütmeye
si'nden fahrl doktora unvanı aldı. devanı ederken RADIOHEAD, pro­
düktör Nigel Godrich'le beraber yine

1 1 MADONNA'nın Tımbaland, Jus­ stüdyoya giriyor. Grup, yeni single
/C-.f tin Timberlake, Pharrell Williams "NUde"un interaktif remiKslerinin y&
� ve Nate ·•oanja'' Hills eşliğinde pılması için çeşitli kayıt parçalarını da
kaydettiği 11. albümü nisan so­ internet üzerinden yayınladı; remiks­
nunda raflarda olacak. "Hard ler, radioheadremix.com sitesinde
Candy"den seçilen ilk single " 4 yayınlanacak.
Minutes'' intemet üzerinde y& Dünyalar tatlısı bir ihtiyarı toprağa verdik. Lili Boniche 6 Mart'ta, 85 yaşında ara­
yınlandı bile. Aynca, 9 Mart al<­ TOM PETTY, emektar grubu Heart­ mızdan aynldı. Cezayir'in başkenti Cezayir'e has Yahudi-Arap-End ülüs kırması
şamı düzenlenen törenle Rock breakers 'dan önce, 1970'1erde be­ şarkılar söyler, Arapça ve Fransızcanın iç içe geçtiği "arapfranga" lisanında derdi­
and Roll Hali Of Fame·e kabul edilen raber çaldığı Mudcrutch ekibiyle ilk ni anlatır, bir rock'çu gibi Fender'ini çalardı.•. Cezayir ve Fransa arasında mekik
Madonna, IGGY POP ve STOO­ albümünü doldurdu. dokurken her iki ülkede de epey ünlenmiş, güzel şehrine adadığı "Alger Alger"
GES'dan gecede kendisinin yerine şarkısı di llerden düşmemiş, hatta Françols Mitterand'ın da ilgisine mazhar olmuş­
tu. Akrarılan Mauıice El Medioni, Reinette L'Oranaise gibi, bu zengin nağmeleri
sahne almalarını rica etti. Sebep, ko­ Küba müziğinde iki kayıp: ABD'de
Enrico Macias'lara ve sonraki kuşaklara aktaranlardan biriydi. Uzun yıllar lokanta ­
mitenin bu yıllanmış rock'çuları şöh­ Dizzy Gillespie, Miles Davis gibi isim­
cılıkta iştigal edip müziği sadece zevk için düğünlerde sürdüren Boniche. 1998'de
retler müzesine henüz kabul etrne­ lerle de çalışan, ama ırkçılıkla başa
başlayan ikinci bahannda önce Bili Laswell'in prodüktörlüğünde "Alger Alger" al­
mesini protesto etmek. Madonna'yı çıkamayınca memleketi Küba'ya yer­
bümünü kaydetti (hatta Laswell bu kayıt-fardan "Boniche Dub" adında altematif
kırmayan Pop ve arkadaşları co­ leşen caz davu lcusu TATA GÜINES bir başyapıt da çıkardı), sonra 2003'te M. Manu Katche ve Smadj'la ortaklaşa
ver'lamak içfn "Bumlng Up" ve �Ray hayata gözlerini yumdu. Buena Vista "O!uvr�; recentes''I yayınladı... Tuhaftır, Damon Albarn'ın girişimiyle yayınlanan
of Ught" şarkılarını seçti. lggy, Ma­ Social Club kadrosu için düşünülen, ve bugünlerde elimizden düşmeyen Abdel Hadi Halo & The El Gusto Orhestra Of
donna'ya sahneden "Pırıl pırıl, taze ama turnede olduğu projeye katıla­ Algiers'rıı albümünü dinlerken, sık sık Lili Boniche'in kulağını çınlatıyorduk. Ne-
kılıyorsun beni, ilk defa dokunulan mayan Güines, en son Cesaria Evo­ \ relerde, neler yapıyor acaba diye düşünürken ölüm haberi geldi.
bir bakire gibi'' diye seslendi. ra'yla beraber kayıttaydı. Mambonun t'
yaratıcılarından sayılan basçı ISRA·
EL LOPEZ "CACHAO" da 89 yaşın­ LES SAVY FAV geçen yılbaşı gecesi THE ROOTS şimdiye l<adar çıkardığı
da Miami'de hayatını kaybetti. verdiği konserin kaydını intemetten en politik albümle geri dönüyor. Hiı:r
Mikail Aslan'ın dördüncü albümü 1962'de terkettiği Küba'ya bir daha yayınlıyor. "After The Balls Drop" hop grubunun ''Rising Down" adını
"Zernkut"ta {Simya), tarih ve coğ­ geri dönmeyen Lopez'in çe­ isimli albümde New York'lu art­ verdiği kayıtta Mos Def, Talib Kweli
rafyanın Şiir olup dile geldiği 12 ez­ şitli kayıtlarını al\tör-müzis­ punk ekibinden Nirvana, PiXies, ve iH< single "Birthday Girl "de ekibe
gi yer alıyor. Kürt sanatçı. Kalan Mü­ yen Andy Garcia gün ışığ� The Misfıts, Clearance Clear­ katılan Fall Out Boy şarkıcısı Patrick
z.ik tarafından yayınlanan albümün­
na çıkarmaya çalışıyordu. wateır Revivaı ve Love cover'lan Stump gibi pek çok önemli ismin
de kendi bestelerinin yanına Dersim,
da diınlenebilir. emeği geçmiş.
Koçglrl, Erlvan halk şarkılarını kat­
Amerikan folkunun büyül< ismi JOHN
mış. "Zernkut"ta bonus track olaral<
bulunan ve llda Simonian'ın seslen­ STEWART, memleketi San Diego'da, M.WARD ve oyuncu ZOOEY DISC­ Adı James Taylor, Carole King, Jack­
dirdiği "Sbidak badankov ağavnin" 68 yaşında hayata gözlerini yumdu. HANEL, SHE & HIM adıyla ortak bir son Browne gibi şarkı yazarları ara­
(Ak libaslı güvercin) ise Hrant Amerikana akımının mucidi sayılan albüm doldurdu. Üç cover'ın dışında sında anılan, '70'1erde ve '80'1erin
Dink'in hatırasına adanmış. şarkıcı - şarkıyazan, liberter görüşleriy­ şarkıların Dischanel'a ait olduğu ilk başında "The Power of Gold", "Dan­
le de tanınıyordu. ilk plağını 1957'de albümün adı "Volume One". cing Shoes " ve "Longer gibi pek çok
yayınlayan Stewart'ın şarkıları, Robert hit çıkaran Amerikalı şarkı yazarı
WYatt'tan Joan Baeı'e, pek çok isim Chemical Brothers'ın Ed Si- ' DAN FOGELBERG aralıkta pros­
tarafından okunmuştu. mons'ından bir bebek bekle- .. tat kanseri sebebiyle hayata göz­
diği haberiyle hayranlarını f> lerini yummuştu. Müzisyenin
NOlWIST 2002 tarihli "Neon Gol­ sevindiren ULY ALLEN ocak 2005'te yazdığı "Sometimes A
den"ı izleyecek yeni albümünü nih& ayı içerisinde düşük yapmıştı. Song" adlı şarkısı, sevgililer günün­
yet çıkarıyor. Mayısta yayınlanacak ikili geçtiğ;imiz ay sevgili ola­ de, geliri Prostat Kanseri Vakfı'na
"The Devil, You + Me"de 11 adet rak yollarıını ayırmaya karar verilmek üzere slngle olarak ya­
şarkı yer alıyor. verdi. yınlandı.
Gece cıvadan bir yorganla
Sessi z sinema gü nlerinin en ünlü vampirlerin­ Başkasının özgürlüğü benimkini sonsuz genişletir. ('68 slogan)ı
11--------·-------------t seıildi üzerime
den biri de Lucille Young idi. Bu uzun boylu,
Her şey sona erdiğinde haltırladığımız düşmanımızın sözleri değil, içimden daha ağırdeğildi hiçbirşey
cazip vücutlu genç kadında hiç de vampir ha­
i li ğidir. MARTIN LUTHER KING
dostlanmızın sessz Ve anladım
vası yoktu. Yoktu ama, ekmek parası ve şöh­ 11--------·-------------t H
er şeye kadir olan zama ndı
ret uğruna vampirliğe katlanıyordu. Çalışan insanlar çalışmadıklarında sıkılırlar. Çalışmayan insanlar Tanndeğil
(Ses dergisinin 27 Oc:ak 1968 tarihli sayısırıdan) hiçbir zaman sıkılmazlar. ('68 sloganı) BEJAN MATUR

Kürke düşkünlüğünu her fırsatta Caz-pop ş arkıcısı CORINNE BAILEY­ Önümüzdeki ay 1990 tarihli "Bo­
açıkladığı için hayvan hakları eylem­ RAE, kocası JASON RAE'yi genç ya­ o!''dan bu yana ilk albümünü yayınla­
cilerinin boy hedefi olan ARETHA Erdem Helvacıoğlu'nun sokak sesle­ şında kaybetti. 31 yaşındaki sakso­ yacak olan '80'1erin saygıdeğer soul­
FRANKLIN'i n ödemekte zorlandığı riyle ördüğü elektro-akustik projesi foncu, grubu Tlıe Haggis Horns'la fUnk-pop grubu WAS (NOT WAS)' ın
vergi borcunu PETA örgütü üstlenme­ "Altered Realities" ABD'de yayınlan­ beraber fl.my Winehouse ve Mark yeni albümünde "Green Pills in The
yi önerdi. PETA'nın teklifine göre, dığında büy ük övgüler toplamış, kla­ Ronson'un arkasında da çalıyordu. Dresser" isimli şarkıyı Kris Kristoffe r­
Franklin bir daha küı1< giymemeyi, sik müzikle elektroniğin, folkla ambi­
Ölüm sebebi, alkol ve uyuşturucu ko­ son okuyo r. "Mr. Alice Doesn't Live
ent'ın buluştuğu albüm pek çok der­
elin deki leri örgüte vermeyi, başta ya­ ması olarak açıkl andı. Here"ın altında ise, grup üyeleriyle
ginin en iyi ler listesinde kendine yer
şam hakkı olmak üzere hayvanlann beraber Bob Dy lan' ın da im­
bulmuştu. Helvacıoğlu, arbk Türki­
haklarına -meşhur "Respect" şarkı­ Mikrofonu Jello Biafra'dan zası var.
ye'de de dağıblan albümünün tanıbm
sına göndermeyle- "saygı" duymayı devralan JEFF PENAL TY
k onserini 23 Nisan'da Garajistan­
kabul etmen. de DEAD KENNEDYS'i ter­ BARRY ADAMSON, nisanda ya­
bul'da verecek, akustik gitannı bir ta­
kım elektronik işlemlere tabi tutacak. ketti. Şarkıcı, diğer grup ele­ yınlanacak yeni albümü "Back To
sene aradan sonra yeni a lbümü
Altı manlarını para pul işlerinde The Cat"te cazla rock'un örtüştü­
"Mr. Love Justice"ı geçti ğimiz günler­ fazla hassas olmakla, bir Hı- ğü noktada bu luşan cinai balad­
de çıkaran BlllY BRAGG rlstiyan folkçuyla aynı menajeri pay­ lar söylemeye devam edecek.
il e lngilizlerin gencecik laşmakla, MTV'ye çıkabilmek hırsına
şarkı yazarı KATE bürünmekle itham ediyor. PAUL WELLER'ın son noktayı koy­
NASH, birkaç kere sah­ mak üzere olduğu dokuzuncu solo
neyi paylaşmalarının ar- KIUING JıOKE kısa bir turneye çıkıp albümü "22 Dreams " , çift-CD halin­
dından beraber stüdyoya ardından yeni bir albüm kaydetmek de piyasaya verilecek.
g iriyo r . ikili, Shangri-Las üzere tam kadro bir araya geldi.
.....,.iıııiiiii,_..Zmı11 klasiği "Give Him A Kiss"i Blues'un yerleşmesinde, rock'n'rol­
okuy acakmış. Küçük bir kadro revizyo nuy la yoluna l'un gelişmesinde bü-.
f
devam eden TINDERSTICKS'in yeni yük payı olan Chess � :.
.,
Ska pistlerinin büyük grubu THE albümü "The Hungıy Saw" bu ay ya­ Records'un hikayesi- .,.
,..
____.�
SPECIALS otuz yıl aradan sonra bir yınlanıyor. Klavyeci David Boulter'a nin anlatıldığı "Cadillac ti�·,
araya gelmek üzere. Grubun şarkıc ı­ Jack White'ın da üyesi ol duğ u THE göre yeni şaı1<ılar da "yaratıcılık, yı­ Records" isimli filmde
sı. sıkı müzisyen Terry Ha il beraber RACONTEURS'ün yeni albümü kım, yitiriş;, endişe, intikam, gerçek Chuck Berry'yi MOS DEF, Et­
yeni şeyler üretebileceklerine dair "Consolers" bu ay yayınlanıyor. aşk gibi şeylerden" bahsediyormuş. ta James 'i BEYONCE can­
hayli umutlu konuşuyor. landırıyo r.
ECHO & THE BUNNYMEN de tarihi GREEN DJW'in yeni yan projesinin
Uzun yıllar sonra yeniden toplanan önemi haiz bir albümünü baştan so­ adı FOXBORO HOT. Grubun '60'1a­ ELVIS COSTEUO'nun yeni albümü
gruplar kervanına ERIC BURDON & na canlı icra edecek. 1984 tarihli rın dans müziği havasında kotardığı "Momofuku" sadece plak formatın­
WAR da katıldı. Bu ay Londra'da bir ''Ocean Rain'' kasım a yın da memle­ "Stop Drcıp and Roll" albümü gün da yayınlanacak, ayrıca intemet üze­
Konser verecek olan ekip yollarını ketleri L iverpool'da , yeni şarkılar ın sayarken, s ing le "The Pedestrian" rinde n indirilebilecek, CD versiyonu
ay ıral ı 37 sene olmuştu. da eklenmesiyle çalınacak. internet sitelerinden indirilebiliyor. basılmayaca l<.

TAHA PARLA'NIN GÖZÜYLE HUKUK, SİYASET, DİN (2j


SEBEP-SONUÇ İLİŞKİLERİ

KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ


CİLAU YIKIM DEVRİNİN DİRENİŞ MAHALUELERİ

TUZLA' DA .TERSANE CİNAYETLERİ


İŞÇİLERİN BİYOLOJİK SINIRLARI

TSK'NIN GÜNEŞ OPERASYONU VE ÖTESİ


� İZAFİYET VE ZAFivET

iNTERNETIE "FEMİNİST YAKtAŞIMLAR"


ANNEl,ER VE KIZKARDEŞLER

COŞKUN ÜSfERCİ-'YLE "ÇARKLARDAKİ KUM" üiZERİNE


VİCDANİ RED: SİVİL ÖLÜM HALİ '

EVLİLİK PROGRAMLARI VE TELE-GÖRÜCÜLÜK FIURYASI


TÜRKİYE 'DE EVLENMEYEN KALMASIN
"Açık RadY.o." ....,
949 CJIGITURK THEHOUSE 1 APART ((t:J) TURKCELL
.,,
ABDELLATIF KECHICHE'TEN BALIKLI BULGUR TARİFİ
27. lstanbul Film Festivali'ndeki güzeller içinden biz bunu seçtik, öylesine "kalbi" bir film ki, kalbimizi ona verdik. Güney Fransa'daki Sete kentinde (Bras­
sens'in memleketinde) bir Arap ailesinin kederinin, sevincinin ortağıyız. Filmin odağında sadece liman işçisi Slimane ve kızı Rym'in hayalleri değil, kuskusun,
kefal balığının ve bir fasıl heyetince iaa edilen Arap havalarının dayanılmaz cazibesi var. Yönetmen Kedıiche, Les lnrockuptibles'e ve Telerama'ya anlabyor...

••

GOBeK oansıvLa eLveoa


Sinema hayatınıza nasıl girdi? rikan sinemasından daha mı etki­ lar, bir ideal vardı ve niçin solcu o�
Abdellatif Kechiche: Sinema çok leyici geliyordu? duğunıuzu biliyorduk. Ve bu idealin
erken yaşta benim için bir sığınak Evet, Fransız sinemasına kendimi bir taşıyıcısı vardı. Birçok konuda
oldu. Nice'de, Victorine stüdyoları­ çok yakın hissediyordum. O döne­ onu eleştirebilirdik, ona kızabilirdik,
nın yakınında bir kenar mahallede mi n ltalyan filmlerini de beğeniyor­ belki de bu ideali kullanıyordu, anıa
büyüdüm. 1970'1i yıllarda normal dum, Sinema benim için bir uyuştu­ sonuçta Mitterrand o ideali taşıyor­
sinemalara da, Nice deki sinemate­
' rucu madde gibiydi. du. ideal olarak, mantıken ve ma­
ke de çok giderdim. Beni ilk cezbe­ Nice'in ağır havasından uzaklaş­ kGI olarak hala ve her zanıan sos­
den oyuncular olmuştu: Michel Si­ manın bir yolu muydu sinema? yalistim. Ama artık maalesef sosya­
man, Jules Berıy, Harıy Baur, Ar· Evet, biraz ağır bir hava vardı. ırkçı­ listler kalmadı. Çünkü insanlar son
letty... Pagrıol'un filmlerindeki Rai· lıktan, bu tür şeylerden bahsetmek sürat yön değiştiriyor, herkes yalnız­
mu sankl başka bir dünyadan gel­ istemiyorum, ama sinema ve tiyat· ca kendini düşünüyor. Çok yazık.
miş bir oyuncuydu... Sonraları yö­ roda özgürleşmeyi araradığım ke­ Sosyalist Parti'den hayal kınkhğı­
netmenleri tanımaya başladım: De sindi. Bildiğim dünyadan çok farklı na uğradıktan sonra, radikal sola

1
Sica, Pasolini, Pialat, Sautet... S� ve uzak olan bu dünyaya girdiği� yönelmediniz mi?
nematekte Chaplin'i keşfettim. Li·
seden sonra, kertıen geometri tah­ Anlattığım toplumsal ortamı çok iyi tanıyorum. Neuilly'li
siline başladım. O arada senaryo
, bir burjuva çevresini aynı derecede iyi konuşturamazdım.
da yazıyordum, öyle ya da böyle, Nesilden nesile aktanlan sözlü dil geleneğinden geliyorum. Evet, ama ben kısaca "oyuncu" o�
mutlaka sinema yapmak istiyor­ mayı arzu ediyordum. Bu da o ka­
dum. Ve oyuncu olma arzusuyla Ni· de, lıakikaten soluk aldığımı lıisset­ Hayır. Çünkü bence oradan bir şey dar kolay değildi. Bana teklif edilen
ce konservatuarına kaydoldum. tim. iki yıl sonra da sosyalistler yö­ yapmak mümkün değil. roller ya suçlu yasadışı tipler ya da
,

Babanıza oyuncu olmak istediğini­ netime geçti. Mitterrand iktidara ilk defa 1987'de Andre Techine'nln tersine mazlum, kurban karakterler­
zi söylediğinizde endişelendi mi? geldiğinde yirmi yaşındaydım ve ha­ "l..es lnnocents"ında (Masumlar) di. Hakiki bir karakter asla önerilmi·
Hiçbir zaman karşı çıkmadı. Mace­ kikaten bir özgi'.ırlük havası, her şe­ perdede karşılaştık sizinle... yordu. Araçsallaştırıldığım, ideolojik
racı ruhlu biriydi . Dilin i bil mediği, ta­ yin değişebileceği duygusu hisset­ Konservatuardan sonra Paris'e ge� şemalara hapsedildiğm düşünces�
i

nımadığı bir ülkeye, üstelik ilk baş­ miştim. Her ne kadar sonrası gül­ dim. Odeon'da, Marigny Tiyatro­ ne kapılıyordum. Tam manasıyla
ta ailesini de Tunus'ta, geride bıra­ lük gülistanlık olmasa da. Ve gide­ su'nda, sonra da Techine'nin birkaç oyunculuk yapamıyordum ... Yönet­
karak tek başına gelmişti. Sadece rek hayal kırıklığı arttı. filminde rol aldım. Daha önce, menliğimde de angaje yönetmen,
''L'Esquive"den önce, ölümüne ya­ Aileniz politikayla ilgili miydi? 1984'te, Abdelkerim Bahloul'un, ön­ toplumsal sinemacı etiketlerinin
kın onu biraz endişeli hissettim. Si­ Solcu ya da sağcı olmanın ne de­ cü diyebileceğimiz, ama maalesef iş üzerime yapıştırılmasından çok
nemayı, sanatı seven bir insandı, mek olduğunu hakikaten biliyorduk. yapmayan filmi "Tile a la ment- korkmuşumdur. Bugün bu tür sınıf·
beni seyretmeye tiyatroya gelirdi. Bugün insanlar niçin sağcı oldukla­ he" da (Nane Çayı) rol kapmıştım. landırmalardan kurtulmam dalıa ko­
Aramızda hiç duvar olmadı. rını, sağcı olmanın ne anlama geldi· Mağrip kökenli ilk oyunculardansı­ lay, ama ilk başlarda bu imkana sa­
O yaşlarda, Fransız sineması Ame- ğini tam olarak bilmiyor. O zaman- nız yani... hip değildim.
Yönetmenliğe nasıl geçtiniz?
Yazmayı hiç bırakmadım, yönet­
menlik arzum da hiç geçmedi. Ab­
delkerim Bahloul'a birkaç senaryo
projemi okutmuştum, beni teşvik
etti. Ama finansman bulma imkanı
yoktu. Bütun yolları denediğim ilk
senaryom "L'Esquive"di. Hiçbir so­
nuç alamadım. Devlet yardımı ol­
madan "ilk film" yapmanın neredey­
se imkansız olduğunu kısa sürede
anlıyorsunuz. "La Faute a Voltaire"
için yardım almayı başardım.
Bu ilk filminizde de diyaloglar çok
ağırlıklı bir yer tutuyor...
Evet, fikir alışverişi, sohbet benim
için çok merkezi. Bu alışveriş, kel�
melerle olabileceği gibi, gözyaşlarıy­
la, gülüşmelerle, haykırışlarla da
olabilir. Mühim olan, hayatın arada
dolaşması, insanların birbirine ha­
yatlarını, tecrübelerini aktarması, ..
Sözler, yaşadığınız, paylaştığınız
şeylerle atbaşı gidiyor. Anlattığım
toplumsal ortamı çok iyi tanıyorum,
oradan geliyorum, hala orada yaşı­ garda sürüklenen bir tel(ne gibi his­
yorum. Neuilly'li bir bu�uva çevresi­ sederdim.
ni aynı derecede iyi konuşturamaz­ Sinemanızda kuşak çatışmalan yer
dım, karikatürleştirlrdim. Nesilden almıyor. Oysa, aile ilişkilerini ele
nesile aktanlan sözlü dil geleneğin­ alan filmlerde önemli bir dramatik
den geliyorum. Kelimelerden obur­ çıkış noktasıdır bu...
ca bir haz alıyorum; tonu, ifadeyi, Benim açımdan öyle bir mesele
hareketleri onlar sürüklüyor. yok. Benim kuşağımdan pek çok ki­
Diyaloglannızda doğaçlama ne ka­ şi önceki kuşağa derin bir sevgi
dar yer tutuyor? besliyor. Sonraki kuşal(lar için de
Yok denecek kadar az, çünkü diya­ aynı şey geçerli sanırım.
logların tamamını yazıyorum. Önce Yani hesabı görülecek bir ödip du­
tek başıma yazıyorum, sonra aynı rumu yok mu sizin için?
zamanda montajda da yer alan O manada söylersek, hiçbir zaman
Ghalia Lacroix'ya okutuyorum. Gha­ babamı öldürmem gerektiği hissini
lia aynı zamanda oyuncu, ben de yaşamadım. Aksine, onu rahatlat­
oyunculuk yaptığım için neyin nasıl mam, sırtındaki yükü hafıfletmem
işlediğini. oyuncuları rahatsız eden gerektiğini düşünüyordum. Bugün
şeylerden kaçınmanın yollarını bili­ de aslında bir anlamda aynı şeyler
yoruz. Yazılı metne çok önem veri­ ruın. Babamın belkl biraz daha faz­ den sonra beraber çalışmaya baş­ geçerli; baksanıza, hazırlanan yeni
yorum, ama değişikliklere de açı­ la, farklı yüzleri vardı. ladığımız diğer oyuncu da öldü. Bü­ emeklilik yasasına göre 100 yaşına
ğım. Bir diyaloğu rötuşladığımız, bir "Balıklı Bulgur"da ilk kuşak göç­ tün cesaretimi kaybetmiştim. Pro­ kadar çalışmak zorunda kalmamak
sürü farklı seçenek denediğimiz ve menlere hümıetinizi sunmak mı is­ düktörüm Claude Berri'nin ısrarı sa­ için genç ölmek daha iyi!
sonunda ilk metne döndCığümCız tediniz? yesinde yola devam ettim. Sonun­ Filmlerinizde yaşama ve mücadele
çok oluyor... "L'Esquive"in çekimle­ iç içe geçen birçok tema var. Ama, da rolü babamla beraber çalışmış gücünü, umudu erkeklerden ziya­
rine başlamadan önce. aylarca Bel­ inşaatlarda evleri boyayarak ailesini oları Habib Boufares'e teklif ettim... de kadınlar taşıyor...
leville'de bir işgal evinde prova yaı:r elinden geldiğince geçindirmeye ça­ Bir figür olarak babanız hayatınız­ Öyle düşünmüyorum. Bence, umu­
mıştık, "Balıklı Bulgur"da da Parfs lışan, hayatını ailesine adayan ba­ da ha.la önemli bir yere sahip mi? du bir grup, bir topluluk taşıyor.

1
ve Sete arasında sürdü provalar. bamı anmak istediğim doğru. Halin­ 1962 yılında, bu adam doğduğu ül­ Filmlerimde l(adınlarla erkekler ara­
Gençleri tiyatro oyunlarına çalıştır­ den hiç şikayet etmezdi, ben onun keden ayrılmaya karar vermeseydi, sında bir denge olduğuna inanıyo­
dım, Çehov, Marivaux... Herkesin rum. Filmlerimdeki erkek karakter­
l(endi özgünlüğünü bulup yakalama­ Eskiden filmlerin konulan halkla, alt sınıflarla daha fazla ler genellikle ana itkiyi veren tiple­
sını istiyorum, ardından simya geli­ ilgiliydi. Bugün, Ken Loach ve Robert Guediguian haricinde melerdir. Kadın karakterlerse yakın­
yor. Çekimlerin öncesindeki her şey çok az sinemacı bu sınıfa ilgi gösteriyor. dan tanıdığım ve sevdiğim kadınlar­
filmi besliyor. dan esinlenmiştir: Annem. kızkar­
"Balıklı Bulgur"daki, projesini va­ için ondan daha çok şikayet eder­ benim hayatım nasıl olurdu? O za­ deşlerim... Fal(at aynı zamanda,
retmek için sonuna kadar direnen dim. Ekmeğini kazanmak ona mut­ man küçücük bir çocuktum. Kız ve Fransa'da hakim olan Arap kadınla­
sanatçı portresinden yola çıkarak, luluk ve gurur veriyordu. Her gün erkek kardeşlerimin çoğu Fran- rı ya da Arap ailelerinde erkek haki­
bunun en şahsi filminiz olduğu söy­ mavi tulumunu giyip inşaatlara g� sa'da doğdu. Babamın yaşadıkları­ miyeti klişelerinin dışına çıkmak gı­
lenebllir mi? derdi, aynen filmdeki Slimane gibl na bir anlam vermeyi görev biliyo­ bi bir çabam da var. Bu bunaltıcı
Bir sanatçı , yapıtlarının her birine mobiletle. Ama resim yapmayı da rum. Kırk yıl boyunca, zehirli mad­ tasviri kırmak istiyorum.
kendisini katmalıdır. Bu benim için seviyordu, bir enstrCıman çalıyordu, deler soluya soluya inşaatlarda çalı­ Sofra hazırlama, yeme-içme, dans
neredeyse ahlakT bir inanç. Önceki­ hikaye anlatmaya bayılıyordu. Bu fil­ şarak çektiği eziyetin ne manası sahneleri çok şehvetli... Özelllkle
lerden daha şahsi bir film yapmal( min projesi yıllar öncesine uzanıyor; olurdu yoksa? Bütün bunlara bir an­ kadınlann yemek yediği sahne...
gibi bir tercihim yoktu. Belki de bi­ aslında babam kendisi oynayacaktı. lam, bir neden vermek lazım. Bu, Erkekler de öyle. Mesela, Bruno
lincinde olmadan öyle olmuştur. Sli­ Ama o arada vefat etti. Provalara benim için bir görevin ötesinde, bir Locl'ıet masadaYken, lokmalarını
mane karakterinde babamı görüyo- başlamıştık, gayet iyiydi. Ölümün- zaruret Aksi takdirde, kendimi rüz- çiğneyişi, kılçığı ağzından çıkarışı,
çok sansüeı, çok şehvetli. Sadece
kadınsı bir şehveti gösterdiğimi
sanmıyorum. Benim açımdan cin­
sellik insanidir ve herkeste, bütün
yüzlerde vardır.
Hafsia Herzi'yi nasıl keşfettiniz?
Ana karakterlerden biri olan Rym
rolünü neredeyse geriye çekecek­
tim, çünkü onu canlandıracak genç
kızı bir türlü bulamıyordum. Hafsi­
a'yı gördüğümde, karakter ete ke­
miğe büründü. Bir arkadaşım bana
onun bir kasetini göndennişti. Yay­
dığı ışığa, duruşuna, güzelliğine çar­
pıldım. Onunla tanışma!( için Marsi�
ya'ya gittim. Oyuncu olmak istiyor­
du ve çok kabiliyetliydi. Hiçbir şey
öğrenmeye ihtiyacı yok, tamamen
sezgilerine dayanıyor_ Tek yapması
gereken kendi gizlerini, iç ateşini
bulup çıkarmak. Dans etrneyi bil­
mediğini düşünüyordu, kalçasını na­
sıl hareket ettireceği konusunda
birkaç teknik tavsiye, enerjisini açı­
ğa çıkarmaya yetti.
Niçin şişmanlamasını istediniz?

10-+
Daha yuvarlak bir kamın karaktere ralarda bir soğuk rüzgar esiyordu.
daha çok yakışacağını düşündüm, Çok iyi iş yapmış ve ödül bekleyen
o kamın içinde hayat olduğuna, bir filmleri finanse edenler bayağı bo­
şeyin titreştiğine inandırmalıydı. Ay­ zuldular. Sonrasında da, bu kişiler­
nca, sadece kilo almadı. Karnını ve le çıkar birliği içinde olanlar basın­
bacaklarını, baldırlarını kaslandır­ da sözlerini sakınmadılar. Epey bel­
maya da çalıştık. Manken tarzı bir den aşağı darbe yedim o sıralar.
güzellik istemiyordum. Güzelliğini "Balıklı Bulgur" yazdığınız ilk se­
mümkün olduğunca uzun süre sak­ naryo muydu?
lamayı, dans sahnesinde patlama­ Hayır, ama senaryolarımın çoğu gi­
sını istiyordum. bi onu da "La Faute a Voltaire"i
"La Faute a Voltaire"de de, "Ba­ çekmeden önce yazmıştım. Böyle
lıklı Bulgur"da da cinselliği işler- bir proje tasarlamıştım, çünkü baş­
ken bayağı ileri gidiyorsunuz.. . ka bir projeyi finanse etmeyi başa­
Daha da ileri gitmeyi isterim ... Cin- ramıyordum. ''Hiçbir şey olmadan
selliği gösteriyorum, ama aynı za­ da çekilebilecek bir film düşün" de­
manda, daha cesurca olanın. hayal dim kendime. Bunun üzerine, para
kırıklığı, tatminsizlik. plokaj anlarını ödemeyeceğim oyunculc;ırla -ili­
yansıtmak olduğunu düşünüyorum; lem-. para ödemeyeceğim bir de­
mesela, Slimane'ın sevgilisiyle ya­ korda-Nice'teki mahallem-, aile­
rım kalan oynaşmaları ... Slimane'ı, min evinde, 16 mm. çekeceğim bu
göçmen tiplemesi klişelerinden fi im fikri doğdu.
uzak durarak, yaşadığı ailevi, şah­ Üç filminiz de ı.kendine ait bir

1
si, cinsel sıkıntılarıyla göstemıek yer" bulmanın zortuğuna tanıklık
istedim. ediyor ..
.

Cinsellii gösteriyonm, ama daha cesurca olan11, tatminsizlik,


blokaj anlarını yansıtmak olduğunu düşünüyorum; mesela,
Slimane'ın sevgilisiyle yanm kalan oynaşmalan...

Niçin bu kadar önemliydi bu? Benim kendi durumum da böyle.


Karakterlerim hem sıradan hem de Bu etnik kökenimden değil , top­
özgün olmalı. Filmde, yabancı kav­ lumsal sınıfimdan kaynaklanıyor.
ramına da istihzayla yaklaştım. Bir işçi sınıfından gelen herkes bu ko­
yerde, Slimane arkadaşlarından bi­ nuda rahatsızlık yaşar. Daha yük­
rine patronunun kendisini başın­ sek bir statüye, başka bir kültüre "Dıinya, Kötülük Yapanlar Değil, Seyirci Kalip
dan atmanın yolunu aradığını anla­ erişmek zordur. Hep kendinizi biraz
Hiçbir Şey Yapmayanlar Yüzünden Bu Haldedi1: "
tıyor. Arkadaşı bunu gayet normal dışlanmış hissedersiniz. Üstelik
karşılıyor, tersanelerde artık Fran­ ben Paris'e sonradan gelmiş bir
sızları istemediklerini söylüyor. Sli­ taşralıyım. (gülümsüyor) Toplumsal İÇİNE ALDIGI KİTLEYİ ÇJLGINLIGA
mane da işte "bütün öteki Fransız­ sın ıfıma hapsedileceğim korkusuy­ SÜRÜKLEYEN BiR DENEY "DALGA"
lar" gibi yeterince rantabl olmçıdığı la yönetmen oldum. Sanatçı olarak
için kapıya konuyor. Toplumsal bü­ özgürlüğümü kazanmak için başka­ Amerika'da bir kolejde tarih öğretmeni Rotı
tünleşme için mücadele etmenin larından daha fazla gayret göster­ JON ES in yaşadığı bir deneyden hareket ederek,
'

en iyi yolu bütün söylemleri aşa­ mem gerekiyor. Eskiden toplu�


Alınan Reinhold TRJTT tarafmdan yazılan oyun;
rak, insani olana sarılmak. sal, sınıfsal kaynaşma daha fazlay.
2005'te, en iyi film de dahil ol­ dı. Filmlerin konuları da halkla, alt
baş1angıçta bir disiplin oyunu olarak gelişen ,

mak üzere dört Cesar alarak bü­ sınıflarla daha fazla ilgiliydi. Bugün, soruasında bütün okulu jçine alan bir çıl gınl ığa
yük bir zafer kazanmıştı "L'Esqui­ Ken Loach ve Robert Guediguian dönüşen deneyi anlatıyor.
ve". Neler hissetmiştiniz? haricinde çok az sinemacı bu sını­
Hem küçük bir bulutun üzerinde gi­ fa ilgi gösteriyor. Sinemanın birleş­ Yazan: Reinbold TRTTT
biydim, hem de gergindim. Benim tirici olma gibi bir erdemi vardı. Bu­
Çeviren: A. Naki ÖNER
miıacım böyle, hiçbir anın kolay ko­ nun, bugünkü sözde popülerlikle,
Yöneten: Şakir GüRZUMAR
lay tadını çıkaramam. Ama ailemin en çok sayıda seyirciyi çekmek için
mutlu olduğunu gömıek hoşuma başvurulan reçetelerle alakası yok.
Dekor: Ali Cem KÖROGLU
gitmişti, on lar için Cesar ödülleri Toplumsal olmanın ötesinde, sine­ Koslüm: Nalan TÜRKOGLU
erişilmez bir şeydi. Ama aynı za­ manızın varoluşsal olduğunu da Işık: Kemal YİGiTCAN
manda, bu takdirin biraz geç geldi­ söyleyebilir miyiz? Müzik: Targan TÜRE
ği duygusunu yaşıyordum. Babam Şüphesiz, ama umut ve ütopyanın Yapımcı: Tank GÜVENÇ
kısa süre önce, "L'Esquive''in mon­ da içinde büyük bir yer tuttuğunu
tajları esnasında vefat etmişti. Öte gözardı etmeden ... "Balıklı Bul­
OYNAYANLAR
yandan, bu takdirden ve ödüllendir­ gur"da pek çok Ortaçağ efsanesi·
meden ötürü çok duygulanmıştım. ne göndemıe var. Chretieıı de Tro­
Levent ÜLGEN Ayçe ABANA Faruk AK.GÖREN
Bir yandan da bu ödülün ortalığı yes'un kitabı "Perceval"de kutsal Melin COŞKUN Ayşegü.1 ALPAK Onur DİKMEN
bulandırdığın ı, bayağı bir anafor ya­ Graal derin bir kasedir, döne- Duygu EREN Çetin GüNER Ece ÖZDİK.İCİ Fatih
rattığını da fark ediyordum: Ödül min ta.blolarına bakılırsa, kus- i SÖNMEZ Serhan SÜSLER Serhal TEOMAN Ek.in
sadece •gettodan bir Arap"a veri� kus kasesine çok benziyor! Bu E TÜRKMEN Serdar YEGİN
mekle kalmıyor, asıl önemlisi , du­ .�
arada, finaldeki, eski kuşağa bir
rumları cilalamayan bir filme veril1- veda olan göbek dansı sahnesi- !
yordu. Salonda sadece benim filmi­ nln, iyimser sembollerle yüklü
Vi 0212 251 54 80 (pbx)
me oy verenler bulunmuyordu ve bir vaat olmasını istedim: Gele-
c 0212 251 55 O l (liıx)
bu gayet açık hissediliyordu. "L"Es­ ceğe doğru uzanan bu karından � www.donkisotproduksiyon.com.tr
quivenin aldığı her Cesar'da ön sı- yeni bir şey doğabilir. S
�. iKi FiLM BiRDEN: SHINE A LIGHT VE IDREAM OF LiFE FESTiVALDE
lstanbul Film Festivali'nin NTV Belgesel Kuşağı'nda rock'n'roll tarihinin dört büyüğiüne adanmış filmler de gösterilecek. "Lou Reed'in Berlin'i"ni
geçen ay gözümüze kestirip sözümüzü söylemiştik. Kadroya son anda dahil olan "İınanılmaz Bir Yolculuk: The Who'nun Hikayesi"ni önemli bir
not olarak aktaralım ve gelelim esas kızımıza ve oğlanlarımıza... Beyazperdedeki Patti ve Stones'u Banu Güven Berlinlerden bildiriyor...

••

ATLar DORTnaLC� GiDeRKen


Şubat ayı başında günlük haber ruti­ olduğu gibi, Mick ve Charlie sahney­ daha iyi biliyor. Konser de "Jumpin' Keith Richards vokaliyle "You Got
ninden kopup kendimi müzik alem� le ilgileniyorlar. "Ama yerler bir garip Jack Flastıı"le açılıyor zaten! The Silver", ardından "Connection",
nin engin suıanna bıraktım. Hem de olmuş. Ben bunu daha önce hiç gör­ Ama Scorsese de az değil. Konser­ "Sympathy For The Devil" (Godard
yalnızca müzik keyfi değil, sinema medim!" "iyi de, bunu siz istediniz!" den önce Mick Jagger'ın telefonda filmi de festivalde!) ve sonra gücü
keyfini de yaşadım. Nerede? Berlin "Evet, ama şimdi beğenmedim." yaptığı ''kameralar dinleyicilere yakın tartışmasız, ama yorumu tartışılabile­
Film Festivali'nde ... On gün süren Mick tüm tatlılığıyla gülüyor, ekipte olmasın, can sıkıcı olabilir" uyarısı cek bir sesle, Christina Aguilera'yla
festivalin ilk beş gününde oraday­ sinirler yay gibi, ama bu adamlara ya da özel ulakla lletilen "spotlar 18 "Live With Me". Son parça "Start
dım. Ama ne beş gündü! lstanbul kızmak ne mümkün? Marty'nin kari­ saniyeden fazla üzerinde kalırsa Me Up"l Biste "Brown Sugar" ve
Film Festivali'nde NTV Belgeseller katürize ederek verdiği "set-list" çe­ Mick yanarmış" mesajı Scorsese'ye "Satisfaction var.

Kuşağı'nda yayınlanacak iki filmi, kişmesi muhteşem. Konsere az bir vız geliyor. (Buradaki diyaloğu aktar­ Arada eskiye de gidip geliyoruz. Be­
Martin Scorsese ustanın Rolling zaman kalmış, ortada set-list yok! madan geçemeyeceğim. Scorsese: manları Rolling Stoned şekilde görü­
Stones'u resmettiği "Shine A Light"ı Scorsese gözümüzün önünde bay­ "Nasıl yani, bildiğimiz alevden mi yoruz bol bol. Richards'a soruyorlar:
ve benim de, alınterine hayran oldu­ gınlı k geçirmek üzere. Bizimkilerse söz ediyoruz?" Ulak: "Evet!" Scorse­ "Konserden önce ne yapıyorsu·
ğum bir emekçi, arkadaş, abla ve Scorsese gerildikçe eğleniyorlar. Ke­ se: "Micl<'in yanmasına izin vereme­ nuz?" Cevap: "Uyanıyorum: Filme

1
hatta anne ve de harika bir müzis­ ith Richards'ın Scorsese ekibini "da- yiz. Ve Mick'in sesi duyulur: "Bu
• adını veren "Shine A Ught" şarkısı­
yen bildiğim Patti Smith'i anlatan nın esin kaynağı, grubun çok erken
"Dream of Life"ı izledim. Hem de Scorsese'nin filminde elemanları Rollinıg Stoned şekilde ölen gitaristi Brian Jones gencecik,
filmlerin kahramanları ve yönetmen­ görüyoruz bol bol. Richards'a soruyorlar: "Konserden önce karşımızda duruyor. Şarkıyı ise, an­
leriyle kısa da olsa konuşma fırsatı­ ne yapıyorsunuz?" Cevap: "Uyanıyorumı.'' cak filmin sonunda, "roll caption"
nı bularak... bölümünde duyuyoruz. Scorsese,
Benin Film Festivali'nin açılış filmi vulun kick'inin gölgesinin ne kadar spotlar kıç:ırnı yakıyor! ") Scorsese eski belgeselleri ve söyleşileri kUlla­
olan "Shine A Ught"ın dünya gala­ güzel göründüğüne· ikna etmeye ça­ bildiğini ofluyor, iyi de yapıyor. nırken tutumlu davranmış. Bazı si­
sından önce ilk gösterimi basın lışması, beni en çok güldüren sah­ "Shatterecr, "She Was Hot", "All nema ve müzik yazarları, Scorsese
mensuplarına yapıldı. Yüzlerce kişi­ nelerden. Set-list krizinin nasıl so­ Down The Line· derken, sahneye bir gibi bir ustanın, bunca konser
lik iki salon doldu. 72 milletten ga­ nuçlandığını anlatmayayım, heyeca­ delil<anıı daha çıkıyor. Jack White DVD'si ve belgeseli olan bir grubu
zeteci sanki kırk yıllık dost gibi kay­ nı kaçmasın, ama Scorsese'nin id­ mutluluktaın dört köşe olmuş vaziyet­ anlatırken, neden daha fazla malze­
naşmış (iki saat sonra basın toplan­ diası, durumun filmdekinden çok da te, Jagger' la birlikte "Loving Cup"ı ic­ me kullanmadığını soruyor. Ben şöy­
tısında yer bulabilmek için itişecek· farklı olmadığı. Ama set-list olmasa ra ediyor. "'As Tears Go By", "Some le düşünüyorum: Scorsese'nin bir
!erdi!) ve kanı kaynamış şekilde sa­ ne olur? Birincisi, 17 kamera var. Girls", "Just My lmagination" ve "Far bildiği var. Bu filmde grup elemanla­
lonun kararmasını bekledi. Sonra ikincisi, "Mean Streets" için "Jum­ Away Eyes."ın ardından filmin en can rını sahnede ilk kez bu kadar yal<ın·
esas kirk yıllık dostlanmız beyazper­ pin' Jack Flash"ten ilham alan, hat­ alıcı anı geliyor. Muddy Waters şarkı­ dan takip ediyoruz, onlarla empati
dede belirdi. ta bu filmin oluşumunda Rolling Sto­ sı "Champagne and Reefer"ın kurabiliyoruz. Scorsese, bilinçli bir
Film, New York'taki Beacon Theat­ nes'un "Aftermath" albümünün de Buddy Gu�ı·ıa ortak yorumu. O kadar şeklide, araya haddinden fazla mal­
re'da, 29 Ekim ve 1 Kasım önemli rol oynadığını söyleyen yö­ sofistil<e bir duyuşu var ki Buddy zeme sokmayarak, Beacon'ın sıcak
2006'da kaydedilen iki konser ön­ netmen, her bir şarkının trafiğini, Guy'ın, heırkes daha güzelleşiyor. Ke­ sahnesinden inmemize izin verm�
cesinde, grubun tatlı huysuzluklarıy­ grup üyelerinin sahnedeki muhtemel ith onu sahneden çok anlamlı bir he­ yor. Ben şikayetçi değilim.
la başlıyor. Her konser öncesinde hareket biçimlerini belki onlardan diyeyle uğurluyor. "Tumbling Dice", Film, Ahmet Ertegün'e adanmış. Er­
tegün'ün atlatamadığı kaza, tanı da
ilk çekim gününde, 29 Ekim'deki
konserden hemen önce, kuliste ger­
çekleşiyor. Grup elemanları, konser­
den sonra durumun ciddiyetini Öğ'
rendlklerinde kahroluyorlar. Dördü
de Ertegün'e ne kadar değer verdik­
lerini. kırmızı halıda yaptığımız kısa
görüşmelerde dile getiriyor. Keith,
elini yüreğine ve çizgilerle dolu alrn­
na götürüyor: "O her zaman kalbim­
de ve aklımda!"
"Woodstock"un yönetmen yardımcı­
sı, Tiıe Band'in veda konserinin (bir
dönemin en iyi rock müzik filmi ola­
rak anılan ''The Last Waıtz"un) ve
Bob Dylan'ın "No Direction Ho­
me··unun yönetmeni, yedi filmlik
"The Blues· serisinin yaratıcısı,
"müzik adamı" Scorsese, bizlere
çok değerli bir belgesel daha arma­
ğan ediyor. Değeri zamanla daha iyi
anlaşılacak...
B R U N O LATOU R

B iz H iç Modern O l m a d ı k

Geliyoruz "Dream of Life"a. Bir oza­ karşımıza bir şaman çıkıyor. Kocası­
nın, ressamın, fotoğrafçının, aktivis­ nın mezarına konyak bırakıyor. ora­
tin, emekçinin ve aynı zamanda iyi da vakit geçirirken ölümü değil, ha­
bir annenin, yönetmen Steven Seb­ yatı düşünüyor.
ring·e göre, bir efsanenin hikayesi. Atlar dörtnala giderken Patti Smith
Bob Dylan·ın cesaretlendirmesiyle diyor ki: "Hayat, bizim tasarladığı­
uzun bir aradan sonra sahnelere dö­ mız, yolu kader, şans ve şanssızlık­
nen Patti Srnith'le fotoğrafçı Steven larla kesişen bir maceradır.•
Sebring'in yollan R.E.M.'den Micha­ Filme Patti Smith hitlerini dinlemek
el Stipe'ın tavsiyesi üzerine kesişi­ için gidecekleri uyaralım. Bu hitlerin
yor. Sebring'in bakış açısı Snıith'in çoğunu, mesela Bruce Springste-
hoşuna gidiyor, yollar bir daha ayrıl­ en 'le beraber yaptıkları "Because
mıyor. Sebring, 16 mm'lik kamera­ The Night"ı duyamayacaklar. Ber­
sıyla 1995-2006 yılları arasında Pat­ lin'deki basın toplantısında bu konu­
ti Smith'e tanıklık ediyor. da gelen soru üzerine, "Take me
Projeye başladıklarında, bazı eşyala­ now baby here as 1 am" diye hemen

l
nnı yatak odasının bir köşesinde şarkıya giren Patti Smith durumu
topluyor Patti Smith. Çocuklarının şöyle açıldıyor: "Şarkılar benim, ama

"Yayın haklan servet gerektiriyor, bu filmde de daha ucuz


olan şarkılanmı dinliyorsunuz" diyor Smith, "ama dert değil,
çünkü bu bir müzik filmi değil, insani bir film".

ağartıcı kullanılmadan yıkanan, leke­ yayın haklarını almak bir servet ge­
li ama tertemiz bebeklik kıyafetleri, rektiriyor. Dolayısıyla burada daha
Bob Dylan'ın da çalıp pek beğendiği ucuz olan şarkılanmı dinliyorsunuz,
O zaman onlara ne diyeceksiniz? Tüm iktidar
ilk akustik gitan, birlikte çektirdikleri ama dert değil, çünkü bu bir müzik
bir fotoğraf, tabii ki kendi polaroid filmi değil, bU insani bir film!" kaynaklarını, tüm eleştiri im�nlartnı ellerinde
fotoğraf mal<inesi ve onunla yakala­ Filmde, Patti Smith'in çocukları Jack­ tutarlar, ama yerlerini merciden merciye öyle
dığı kareler, sevdiği sembolist yazar­ son'la Jesse'nin nasıl büyüdüğüne
bir hızla de�iştirirler ki, onları suçüstü yakalamak
ların, William Blake'in, Arthur Rimba­ de tanıt< oluyoruz. Kulislerde bolca
ud·nun kitapları, "Horses· albümü­ toz yutan Jackson, sonunda anne­ ıasla mümkün olmaz. Evet, hiç kuşku yok ki,
nün kapağını borçlu olduğumuz ar­ siy1e birlikte çalmaya başlıyor. Patti 'yenilmezler, yenilmez oldular, yenilmez
kadaşı Robert Mapplethorpe'un kü� Smith'in dostları da kolay değişmi­
ıolmalarına ramak kaldı, kendilerini yenilmez
leri, son albümü "Twelve"in kapağını yor. Bunlardan biri Flea. Kumsalda
da süsleyen. Mapplethorpe'un hedi­ bir doğaçlama seansının ardından :sandılar.
ye ettiği elyapımı def, siyah eskimiş mesanelerinin kendilerini düşürdüğü B.L.
botları, çorapları ve kedisiyle bera­ zor durumla ilgili itirafları harika!
ber bizleri bu köşede ağırlıyor. Sade­ Patti Smith, filmin Berlin'deki ilk
ce Mapplethorpe'dan değil, peşpe­ gösteriminden sonra etrafındakilerle
şe kaybettiği kocası Fred "Sonic" sohbet ediyor. Kendisine lstan­
Smith'ten ve kardeşi Todd'dan da bul'da bıraktığı izden söz edince,
anılar var burada. Rlmde evlerine "Herkesi kucaklıyorum. Sevgilerimi
misafir olduğumuz annesiyle babası­ iletin lütfen· diyor. Tamam, mesajı
nı, hatta köpeklerini de bu 11 yıl ilettim, ama Patti Smith sizi "Dream
Norgunk Yayıncılık
içinde kaybediyor Patti Smith. Çareyi of Ufe"ta bizzat kucaklayacak zaten. Şehit Erdogaı:ı lban Sokak Akal C/8 Akatlar / İstanbul
ölümle uzlaşmakta buluyor. Mezar­ Ayağınıza gelmişken, siz de kollarını­ T. 0:212 35 ı 48 38 ı F. 0212 221 1 1 94 •
lıklar onun sık uğradığı yerler zaten. zı açıp ona doğru koşun bence. WW"ill.norgunk.com / info@norgunk.com n
Aynı sahnede olduğu gibi, burada da Banu Güven
Sakin, sakin sakin ama göstere göstere geldi. Ba�arda, festivallerde ve myspace'te estirdiği rüzgarı ardına katarak parıltılı bir ilk albümle, "Hayat"la
çıktı karşımıza. Modem rock'tan nasiplenmiş bir ses örgüsü ve genç bir lisanla dile gelen yürek yaralan ... Bu "Hayat", Mor ve ötesi'nin kurduğu
Rakun'un, müziğimize ilk armağanı aynı zamanda. Yediği içtiği ayn gitmeyen dört kafadarın ifadesini Tünel'de bir kafede, çay ve bira eşliğinde aldık.

Dördünüzün birlikte gittiği son konser hangisi? Onur: Canıgönülden okuduğum gazeteler Taraf, dece esprisine, rahatlamak için.
Onur Özdemir: Gittiğimizi değil de, gideceğimizi Radikal, bir de Birgün ... Ara sıra "acaba ne var, Cenker: Birbirimize kızdığımızda, tıpkı sevgililer
söyleyeyim: 27 Haziran'da Glasgow'daki Radi· ne yazmışlar" diye Hürriyet alıyorum, ama elimde gibi trip atarız. Kendi köşemize çekilip suskunla­
ohead konserine bilet aldık. Radiohead hepimizin taşırken bile kendimi rahatsız hissediyorum... şırız. (gülüyor)
çok sevdiği bir grup, Glasgow da çok sevdiğimiz Bu dört kişiyi bir arada tutan sebep ne? Müziği Futbol sana neden sadece sertliği çağnştınyor?
bir şehir. bir kenara koyarsak, ortak bir çete ruhuna sa­ Onur: Bende yarattığı algı çok sert. Futbolun
Neden Glasgow'u seviyorsunuz? hip misiniz? özünde böyle bir şey var, Hayatta başka sporlar
Onur: Mogwai, Belle & Sebastian ve Arab Strap Cenker: Eskiden bu ruh vardı . Boğaziçi Ünivers� da var. Mesela yüzmede birbirine dokunmuyor­
o şehirden çünkü. tesi'nde okuduğumuz dönem, Taşoda stüdyo­ sun, çarpınıyorsun. Boks gibi bir sporun olması
Franz Ferdinand da oralı. sunda en son saati alırdık, akşam 9'dan saba­ tabii daha büyük bir problem. (gülüyor)
Onur: Franz Ferdinand'ı da severim, ama bu üç ha kadar müzik dışında da her tür şeyi paylaşır­ Dünyadan Mbol kalksa hiç eksiklik hissetmez
isim beni daha çok heyecanlandırıyor. Her fırsat­ dık. Arkadaşlığımız böyle gelişti. O çete ruhu bu­ misin?
t.a adını andığımız üç grup Mogwai, Belle & Se­ gün pek kalmasa da, o dönemlerin ekmeğini h& Onur: Hiç hissetmem. Dünyamda yeri yok.
bastian ve Sigur Rös'tur. Bunların arasına Air de la yiyor gibiyiz. Rock'n'roll'da da bir sertlik yok mu?

1
katılabilir. Soner'i gruba almak için ikna etmeye Hepiniz Boğaziçili misiniz? Şimdi kaç yaşlannda­ Soner: En azından bizim bakışımızda öyle bir yön
çalışırken "Air gibi bir şeyler yapmak istiyoruz" sınız? yok. Zaten rock'n'roll olalım diye bir derdimiz yok.
demiştik. Soner: Ben ve Cenker .. . . . ..

Dördünüzün de sevdiği bir film var mı? '80'1iyiz, onur ve Özdemir


MUZ1kle ılgilı kaygımız neyse, dunyaya karşı da aynı
Soner Özışık: Bir ara Cheech & Chong filmlerini ise '81 doğumlu... Özde- kaygıyı duyuyoruz. Gündelik hayatımızda da daha naif,
bayılarak, gülmekten yerlere yatarak izliyorduk. mir'le ikimiz ITÜ'lüyüz, Cerr daha kibar insanlanz. Sert olmaya hiç ihtiyacımız yok.
Onur: Todd Solondz'un �Mutluluk". ·weıcome to ker ve Onur Boğaziçili . . .
the Dollhouse" gibi filmlerini çok severiz. Onur: Rolling Stone'da Stephen Malkmus'un bir Elektro gitann şeklinden tut, sesine kadar er­
Hepinizin okuduğu bir kitap var mı? röportajını okudum. ·Belirli bir süre sonra, istedi­ kek bir simge olduğu söylenir.
Onur: Bilmem, yoktur hertıalde. ğiniz kadar büyük bir grup haline gelseniz de, ilk Soner: Ama gitar çalarak da bunun dışına çıkabi�
Aynı evde yaşıyormuşsunuz. Birbirinizin kitapla­ günlerdeki enerji bir daha geri gelmiyor" diyordu. me imkanın var. Futboldaki şiddet dolu atmosfe­
nnı okumuyor musunuz? O enerji, o ruh demek ki zamanla kayboluyor. lrr rin dışına çıksan bile, içinde yer bulamazsın, var
Onur: Soner, Özdemir ve ben beraber yaşıyoruz. şallah bu bizim başımıza gelmez. Müzikle ilgili olamazsın.
Daha çok müzik konusunda paylaşııncıyız. kaygımız neyse, dünyaya karşı da aynı kaygıyı du­ Cenker: Şiddete yönelik tavırlardan ben de rahat­
Birbirinizin tişörtlerini, pantolonlannı giyiyor mu­ yuyoruz. Gündelik hayatımızda da olabildiğince sız oluyorum. Mesela Çarşı taraftarının bir araya
sunuz? az kırıcı, daha naif, daha kibar insanlarız. Sert o� gelince kendini güçlü hissederek, içip içip taşkırr
Soner: Evet, bu üstümdeki Özdemir'in mesela. maya hiç ihtiyacımız yok. Çete mevzuunun yarat­ lık yaparak st.ada yürümeleri rahatsız edici. . • Ta­
(gülüyor) tığı o sert noktada değiliz. Mesela futbolu hiç mam, bazen yol kapatıp hayatın akışını durdur­
Televizyon açılır mı evde? sevmiyoruz. mak iyi bir şeydir elbette. Ayrıca bazı güzel slo­
Onur: Devamlı açmıyoıuz. Mesela ''Avrupa Yaka­ Cenker: Bir dakika, ben futbolu severim, takım ganları da var Çarşı taraftarının.
sı"nı ben ve Özdemir takip ediyoruz, Soner gıcık tutmam, ama maç izlerim, Soner: Ben Mbolun kötü bir icat olduğunu dü­
oluyor. Haberleri de pek seyretmiyoruz. Özdemir Dereli: Biz birbirimizin en iyi arkadaşıyız . şünmüyorum, ama insanların hayatında bu kadar
Cenker Kökten: Haberleri genellikle internetten Kavga ederiz ama küfürleşmeylz, vurdulu kırdılı fazla yer kaplamasını yadırgıyorum.
takip ediyorum ben. durumumuz yoktur. "Başka türlü bir futbol" mümkün değil mi?
Eve gazete giriyor mu? Onur: Normalde ben çok kUfür ederim, ama sa- Onur: Ben kendimi bildim bileli satır, bıçak mev-

14-+
zuları var futbol tarihinde. Rakıcı mısınız, biracı mısınız?
Şiddete ve ırkçılığa karşı bir sürü futbolcu ve
taraftar kolektifleri var dürıyada... Aynca muh-
Onur: Bilmem, genellikle bira içeriz.
Evde, dolapta şişe şişe bira var mı?
ROMAN >
temelen sizin şu Glasgow'lulann da hayatı fut. Soner: Yeni bitti. (gülüyor) "Siz mesela,
bolsuz geçmiyordur. Onur: Evde bazen parti veriyoruz. Bayağı iyi geçi- hiç dUşUndUnUı mO,
karınızın içinde daha
Onur: Oraya hiç ginneyelim. (gülüyor) Gerçi Bel- yor. Ev sahipleri olarak en çok biz eğleniyoruz kaç kadın varacaba?..
le & Sebastian'ın futbolla ilgilendiğini sanmıyo- galiba. Kafamız iyiyken müzik çalmayı da dene- Annenizin tarihinde
s;zden başka kaç
ıı.ım, ama Mogwai öyle. dik, ama o ortamda konsantre olamadık. adamın hikayesi ya zılı?..
Rock'n'roll ortadan kalksa eksikliğini hisset- Dördünüz de sigara içiyorsunuz. Kaç yaşlannda Sonra anneanneniz,
halalanoıı,
meyecek insanlar var mıdır? başladınız? teyzeleriniz.•.
Aile kadınlarının
Cenker: Vardır tabii. Mesela TOrt<iye'de kimse Onur: Herhalde hepimiz lisede başlamışızdır. Bir hikayesinde
eksiklik hissetmez. (gülüyor) tek Özdemir çok geç başladı. lnterrail'le Amster neredesiniz?.." Sllheyla
- Acar'ın bir aile lçlndekl
Bu ülkede rock çalarak kapalı devre bir hayat daın·a gidip geldikten sonra. (gülüyor) kadınların ana
yaşadığınızı mı düşünüyorsunuz? Sakin ismine ne gibi anlamlar yüklüyıorsunuz? l\ahrctman oldukları;
bUyUlerin, sırlarm ve
Onur: Yoo, ben gidebileceğim her türlü insana Soner: ilk zamanlar daha direkt bir anlamı vardı masalların arasında
sak� kalmış yalanlann
ŞAPKASIZ YALANLAR
gitmel� istiyorum. Hepimiz her şeye açığız. bizim için. Şimdi daha ziyade ironik bir şeyler al- SDheyla Acar
izinisOrdUkleri yerıi
Aileleriniz '68 kuşağından mı? Bu ay Roll'da gılıyoruz. romanı...
'68 özel sayısı yapıyoruz... Onur: Sakin deyince çok geniş bir meçra düşü-
Soner: Babam o yıl Altın Mikrofon yarışmasını
kazanan TPAO Batman Orkestrası'nın orgcusu.
sen de Batman'da doğdum, lojmanda geçti ço-
nüyorum. Bir yerde duran. ama hep etrafına, ile-
riye bakan, dünya tarihine ve sanat tarihine ba-
FEMiNİST
KITAPLIK > GöLGenin
kan bir isim bence. Baktığım yerde Moliere de KanrnLarı
cuKıuğum. Annem-babam açık kafalı insanlardır. var, Shakespeare de var, Aıisto da var. Yaşadı- Bu kitapta hikayeleri
anlatılmakta olan . -
Annem Batman'da o dönemlerde motosikletle ğıırıız ülkede insanlar çok fevri ve çok günlük
gölgede kalan kadınlar,
gezen birisiymiş... düşünüyorlar. Sal<in isminin o fevrilikten uzak ve hayatlarının
Cenker: O yıllarda Ooors, Led Zeppelin, Pink ileriye bakan bir boyutu var. b'lr döneminde ışığı
yakalamak ne �elime,
Floyd gibi grupların çıkıp farklı yaşayış tarzını, y& Şarkılannız arasında biraz dolanalım "Edepsiz
.••
kendileri ışık saçıyorlar. -�
'
.
'
ratıcı fikirleri müziğe dahil etmesi çol< önemli. Komedya"nın etki kaynağı Sevgi Soysal'mış, Saçtıkları ışığın
neıedeyse hepsi de
�-
. -·
Hayatın bir sürü alanına aynı yaratıcılık hakim ol- öyle mi? sanal alanında BeraT
du ve biz bunu müzik üzerinden takip ettik. Onur: "Yenişehir'de Bir Öğle Vakti'' çok güzel bir birleşiyor. Oreten, cünçu:an
dönemini sorgulayan,
Onur: '78'1iler denen kuşakla '68'1iler arasınd& roman. Şarkının genel döngüsü oradaın geliyor. hayatını anlamaya
ki en temel fark, '68'1ilerin çok daha fazla Ol{U- ŞarKı sözlerinde ''Aşk bir kaza dedin, bizse se1ğ çahşan kadın için
gölgede kalmak,

1
maya, tartışmaya, müzik dinlemeye, resme bak- kurtulduk" diye bir bölüm var. Romanc!a iki sev- içl!ş!İmesinden
maya vaKitJeıinin olması. '78'1iler buna imkan gili ayrılırken buna benzer bir laf geçiyor. Şarl<ıyı !ite bir şey. Ostelllo!. G0LGENIN KADINLARI
gölgesinde Berat GOnçıkan
bulamadı, çok genç yaş
-
ta bir savaşın içine sü- "Den�k Haya t ım" ıçın . . vardı.. K"oyu.. ;yak.ı1an
. . b"ır ki'ıp fikrımız
kalınan erkekse...
.
.
>
rüklenmek durumunda bır Kurt, ilkokulda andımızı okumaya zorlanan çocuk...
kaldılar... o dönemde, Bu cumhuriyet bizi denek araçlar olarak kullanıyoır. SiNEMA
5. yüzyıl Atinasıyla ilgili
okuduğum ve hissettlğlm şeylerin daha mo­ yazarken o sahneyi hissettim. Anneke Smellk'in
dern, daha tuhaf bir tahayyülü yaşanmış özgür­ Peyote'de bir konserde seyircilere "arkadaşlar, 'kadın anlatı sUıemast'
ilzerine oturttuğu
lüğe dair. Boş bir özgürlük değil bu. Ezber bo­ hiç kitap okumuyoruz, biraz kitap okuyalım" di­
bu kltap, çağdaş �
zan bir dönem. ye seslenmiştin sahneden. feminist sinemanın FEMİNİST SİNEMA
Ailesinde müzisyen olan başka biri var mı içi­ Onur: Evet, bazen böyle şeyler yaptı!<, ama sah· siyaseti ve beğenilerini
VE FİLM TEORİSİ
nizde? neden konuşma yapına durumu artık hiç uygun ele alan bir çalışmadır VE AY� �TLADI
Özdemir: Benim babam da lzmir'de gitar çalın& gelmiyor bana... Hele politik konuşma yapmayı ve bu niteliğiyle,
hepsi birer eşsiz
ya başlamış, üniversitede uda geçmiş. Aynı za­ hiç istemem.
eser olan ilimler
manda notisttir, yıllarca koro yönetti. Türk sanat "Yenişehlr'de Bir Öğle Valdl"ni hepiniz okudu­ aracılığıyla, ihtlyac;ı
müziği konusunda derin bilgisi vardır. Benim de nuz mu? çok hissedilen feminist
6
kulağım Türk sanat müziğine aşina. Evde Zeki Soner: Ben okudum. t<anonlaştırmaya önemli
Müren plaklarıyla büyüdüırı. Özdemir: Ben okumadım. bir katkıda FEMiNiST SiNEMA VE
bulunmaktadır.... FiLM TEORiSi
En sevdiğin sanat müziği şarkısı ne? Cenker: Ben de okumadım. Demek ki sahne­
Anneke SmeUk
Öıdemir: Zeki Müren'in "Sorma" şarkısını seve­ den esas bize söylemiş o lafı. (gü/üyo•r) Tllritçes� Dıınlz Koç
rim. Sezen Aksu'nun bestesi. Zaten Sezen Ak· Niye kitabını venniyorsun Özdemlr'le Cen·

>
su, grupta hepinıiıin ortak kesiştiği biridir. ker'e?
Onur: Pini< Floyd dinleyen bir insanın kafusınd& Onur: Burunlarına sokmaktansa, gelip benden SiNEMA
ki Pink Floyd tahayyülününün çok daha fazlası, ıstemelerini beklerim. Sakin'lik böyle t>ir şey!
bende Sezen Aksu için var. Onu anadilinde dirı­ (gülüyor) Sinema tarihçisi
leyebildiğim için çok mutluyum. Bir defasında sahneye etekle çıkmış1m. Bu po­ Agah özgüç, her biri
Sarhoş olduğunuzda hep bir ağızdan Sezen Ak­ litik bir mesaj sayılmaz mı? bir dönemi simgeleyen
TUrk sinemasının
On.ur: Tabii ki bu politik bir mesaj. Konuşma
su şarkılan söylüyor musunuz?
kadınlarını anlatıyor. . TURK
Onur: Sarhoş olmadığımızda da söylüyoruz. yapmaktan çok daha iyi. Konuşma diclal�ik bir Hepsi ayrı birer SiNEMASININ
"Aşkları da vururlar•ı mesela. şey, ama elek giyıııek çok metaforik. Ne olursa yıldız ve fenomen olan KADINLARI
Hep beraber meyhaneye, rakı içmeye gider mi­ olsun, sanatçı sayılırız, sonuçta gazet1�de köşe kadınlar: C-ahlde Sonku,
siniz? yazısı yazmıyoruz... Sezer Sezin, Muhterem
N.ur, Belgin Doruk.
Onur: Evet, çok düzenli değil ama, kutlanacak Eteği nereden buldun?

idJs�.,�
Leyla Sayar, Fatma
bir şey olduğunda, özel bir arl<adaşımızla bulu­ Onur: Mağazaya gidip aldım. Evde bir�;aç tane Girik. Tilrkan Şoray,
şacağımızda gideriz. En son, prodüktörümüzle eteğim var... Boksör dişfiğiırı de var mesela. Pe­ flllı Akın, MOjde Ar ve �
albümü l<utlamal< için Asır meyhanesine gittik. ruğum var, Sezar tacım var. Ara sıra bunları korı­ Hotva Avşar... TÜRK SINEMASININ
KADINLARI
Fasıllı meyhanelere pek gitmiyoruz, çünkü çok serlerde kullanıyorum...
Agih ÖZg(lç
pahalı. Ama zaten $arhoş olup milleti rahatsız "Sentetik Sez.ar", "lkarus Başarsa" �,bi şarkı·
edecek kadar yüksek sesle şarkı söylüyoruz ya larda neden geçmişe, mitolojiye referans var?
www agorakıtaolıgı.cor.ı
da polrW� tartışmalar yapıyoruz rakı ma.sasında.
Sonra da Peyote'ye gidiyoruz
. (gülüyor)
Onur: "lkarus" daha zamansız bir şar�11. "Sente­
tik Sezar"ın ise bizim için Irak işgali gibi bir refe-
lt!! 02ıı 24l 96 2& ll
lak'- 0,-.1�"" .n.3 96 ıB
6
agoralcıtaplıg+
rans nol<tası var. Yine de direkt söylemedik, gü­ Neymiş? şaşırtır insanlan?
nümüzün iktidar ilişkilerini Roma imparatorluğu Cenker: Ayakkabıya bakıp çalmak, başka bir şey Onur: Çok ezbere düşünülüyor. Mesela 1998'de
üzerinden anlatmayı tercih ettik. değil. (gülüyor) Kafayı öne eğip cın cıın cın cın gi- Bursa'da Mor ve Ötesi konseri yapmak için çır·
Albüme almadığınız bir şarkınızda "lrak'ta hala tar çalmak... pındığımız yıllarda, içimizde yer alanlardan biri
savaş var" diye direkt bir dize vardı. Onur: Türkçede "ürl<müş'', "ürkel<" filan denebilir Uludağ Üniversitesi'rıde okuyan türbanlı bir l<ızdı.
Onur: Evet, ''öteki" şarkısında... belki. Çekiniklik hissiyatı... Ben bunu hiç garipsemiyorum. En sarmaş dolaş
"öteki"yle birlikte "Bir Kez", "Kayboluş", "Ben "lkanıs Başarsa"da "tekil hayatlar da bir gün gezip yiyişen arkadaşlarımın çoğu türbanlıydı. Be-
Kendim", "Son" gibi uzun ve deneysel şarkılar devrim yapar" diyorsunuz... nim öyle CHP, Cumhuriyet tipi algılarım yok. Bur-
Sakin'i daha post rock, daha gri bir alana götü­ Onur: insanın kendi lıafasında veya evinde anne- sa Fen Lisesi"nde yatılı okurl<en her sabah Cuın-
rüyordu. Bu yüzünüzü albümde pek göremedik••• sfne, babasına, ablasına, çocuğuna }taklaşımında huriyet alırdım. ilhan Selçul< ve Oral Çalışlar çok
Soner: On dakikalık uzun bir şarkı yapmak deney­ devrim yapmadıkça, diğer insanlarla lbir araya ge- okuduğum insanlardı. Çevremde birçok arkada-
sel olmak için yeterli değil ki. lip kolektif bir devrim yapmasının mümkünatı yok- şım hala Cumhuriyet olıuyor, ama ben hiç ihtiyaç
Cenker: Bu albümdeki şarl<ılarda da grilik var muş gibi geliyor. insan kendine döndüğünde d� duymuyorum. Kemikleşmiş zihniyeUer beni yoru-
bence. ğer insanlara daha faydalı oluyor. yor, yeni sorular üretmemi engelliyor.
Onur: Bu albümde hakikaten şarkı gibi şarkılar O şarkıdaki konuşma sample'lan ne? Mor ve ötesi'yle aranız nasıl? Ne zaman tanıştt-
olsun istedik. "Öteki" gibi bir şarkıyı bir insanın Onur: Sample değil, orada lkarus'a gönderme ya- nız onlarla?
yolda yürürken mırıldanması kolay olmayabilir. pan antik Yunanca bir metin okuyorum. Onur: Lise ikideyken Ada Müzik'i arayıp "Bur-
Ama bLt albümdeki bütün şarkılar al<ılda kalıcı. Albümün kartonetinde çok çarpıcı msimler var, sa'da konser yapacağız" diye yalan ataral< Ha-
Albümde, demolannıza oranla cilalı bir sound'la bir tanesi de hedef tahtasındaki oyuncak bebe- run'un telefonum.ı alıp aramıştım. Kısa bir süre
karşımıza çıktınız. ğe saplanan Turk bayraklı oklar. sonra sahiden Bursa·ya konsere geldiler. Harun

l
Cenker: Bu normal. Albüm dediğimiz şey, cilala­ Onur: Diğerleri gibi o da Can Su Boğuşlu'nun tik- (Tekin) bizim okulda kaldı, hoca problem yarattı,
narak piyasaya sürülüyor zaten. riydi. Sunduğu alternatifler
Onur: Bence cilalı değil, ama daha seri bir al­ içinde Amerikan bayraklısı 196:8'de, 5. yüzyıl Atinasıyla ilgili okuduğum şeylerin daha
büm. Kayıt konularına pek hakim değiliz. Şahsen da vardı, ama biz Türk bay- modem, daha tuhaf bir tahayyülü yaşanmış özgürlüğe
gitar ve vokalime dair her konuda prodüktörümüz raklı olanı seçtik.
. Çünkü dair. Boş bir özgürlük değil bu. Ezber bozan bir dönem.
Volkan Gürkan'ın dediğini yaptım. Riff'lerim belliy. biz "Denek Hayatım" şarkı-
di, ama nasıl sound edeceğine dair sadece bazı sında TC'de yaşamaya dair bir şey anlatmak isti- Harun'un l<imliğini alıkoydu, hepimiz bira içmişiz,
tasvirlerde bulundum, çağnşımlarla hareket et­ yoruz. Orada dart tahtası üzerinde eciş bücüş, okulda konserin flyer'larını dağıtıyoruz. O dönem
tim: "Şimdi yağmur yağsın, bir adam şemsiyesiy­ kanadı kınl< bir bez bebelı, bebeğe saplanan Türk için "cheap" bir rock"n"roll hikayesi. (gülüyor) Biz
le yürüyor olsun .. ." Belki şimdi size küstahlık gibi bayraklı oklar var ve oklaıın sapland@ yerden lstanbul'a gelince, Mor ve Ötesi'y1e arada bir gö-
gelebilir ama, Blonde Redhead'le Belle & Sebas­ kanlar akıyor. Şarkı Pamukova'daki hızlı tren ka- rüşmeye başladık. Harun bizim çalışmalarımızı
tian arası bir albüm yaptık gibi hissediyorum ve zasından bahsediyor, ama Türkiye'de! her şey dinlemek için hep özen gösterdi.
gayet mutluyum. Post rock olmak istemedik. Bi­ beyle yaşanıyor. "Denek Hayatım" için bir klip fık· Müzikal olarak üzerinizdeki etkisi nedir?
zim için böylesi daha kolay olurdu. Post rock yaı>­ rimiz vardı: Köyü yakılan bir Kürtten M, ilkokulda Onur: ilk iki Mor ve Ötesi albümü benim için en
saydık, çok kapalı kalırdık. Albümdeki en post andımızı okumaya zorlanan çocuğa kadar herkes yüksek nol<tadır. "Gül Kendine"de istediğim şeyi
rocl< şey, "Denel< Hayatım"dan sonra gelen hid­ olacaktı. Hayatın pek çok alanına balıınca anlaşı- pek bulamadım, sonrasında hiç bulamadım. "Öz-
den track "Sus" olabHir. lıyor ki, bu cumhuriyet bizl denek araqlar olarak gürtük" ve "Çelişki", ufkumu açmış şarkılardır.
Myspace sayfanızda müzik ürünüz
t için ..indie" kullanıyor. Cumhuriyetin bel<ası uğruna belli düze- Nejat Yavaşoğullan, Mor ve ötesi sözlerini lkin-
ve "shoegaze" yaz.ıyor? Siz shoegaze misiniz? neklerden geçmek zorundayız. "Oene!k Hayatım" ci Yeni şiirine yakın buluyor. Sizce de öyle mi?
Onur: El<şi Sözlük'e bir arkadaşımızın bizim hak­ bunların hepsi: Mesela sokakta tacize uğrayan Onur: h<inci Yeniciler kadar yalın ve figürsel anla.
kımızda yazdığı entry sayesinde öğrendim sho­ kadının polise gidememesi, çünkü polisin tavrının tımlarının olduğunu düşünmüyorum. Daha gizli.
egaze'in ne olduğunu. nasıl olacağının baştan belli olması.... daha metaforil<, belli bir odal< noktasının olmadı·
Özdemir: Ama şarkı didaktik değil. ''Elu doğrudur, ğı şarkılar yapıyorlar artık. Hele "lütfen bırak te-
bu yanlıştır'' diye göstermiyoruz. pinsinler üstümde / bunu çol<tan hak ettim'' gibi
Soner: Doğruları biz biliriz gibi bir tavrımız yok. bir sözü son albümlerinde bulamazsın.
"Yanlışlardan acı çekiyoruz ve acı çel<en başl<a Sizce onlann varlığı Turkçe rock müziğine ne
insanlar da var" demenin bir yolu bu. kattı?
ÖZdemir: Bu yaklaşımın dönüştürücü olduğunu Onur: Mor ve ötesi dinlemeye başladığımda Kes-
düşünüyoruz.. meşel<er, Bulutsuzluk Özlemi dinlemeye de baş-
Onur: Bence yine "telıil hayatlar da bir gün dev- ıamıştım. Üçü benim dünyamda birçol� noktada
rim yapar" fikri dönüyor bunun etrafında. aynıdır. "Bir Derdim Var'' sonrasında, mesela
Ortaokulu imam Hatip'te okuduğunu okuduk. Bursa'ya gittiğimde bir adamın haftasonu arab&
Anılann nasıl? sını yıkarken Mor ve Ötesi dinlediğine şahit olabi-
Onur: Bugünden bakınca, artık uzakta kaldığı için liyorum. Mor ve Ötesi, gitarı başka türlü çalmak,
iyi anabiliyorum o günleri. Bursa Anadolu imam sözleri başka ürlü
t kullanmak anlamında kapı aç-
Hatip Lisesi'nde okudum. Bana apayn bir dene- tığı l<adar, bu müziğin popülerleşmesini de sağ1a-
yim katmış oldu. dı. Bugün belli bir şeyleri rahatlıkla yapabiliyorsak
Tam bir dini eğitim aldığını düşünüyıı>r musun? onlar sayesindedir.
Onur: Tabii, mesela namaz kılmak zcırunluydu. Eurovision şarkısı "Deli"y'i nasıl buldunuz?
Çocuktum, o yüzden batmıyordu, rahattım, ama Onur: Bir sonraki albümlerinde yer alabilecek :ı..
bugünden bakınca çol� problemaLik bir durum.
Nihal Bengisu Karaca'yla yaptığımız söyleşide,
bir single olarak bakıyorum.
Harun sizin albüm için ne diyor?

c.:ı
imam Hatiplerdeki baskıcı eğitimdeı� yakınıp Cenker: Bizim albümün "en iyi ilk albüm" ol- 'S
"bu okullar lslamcı partilerin oy depıosu gibi gi>
riilüyor, halbuki oraya gidenler tam ıterslne bo-
duğunu düşünüyor. Bu bizi çok sevindirdi.
Kanka değiliz, ama iyi arkadaşız onlarla.

zulup çıkıyor" demişti, hatta "biz dinden soğu- Beraber meyhaneye gittiniz mi? ·;:;.
c
yalım diye devlet bunu bilinçli olaraı.t yapıyor" Soner: Bir kere beraber Zeytinli'ye gitmiştik...
&
diye şakalaşırfanmş aralannda...
Onur: (gülüyor) Kesinlikle haklı. Şu anda zaten
dinle alakamız yok. Ortaokulda soğumaya başla-
Biliyorsunuz, Harun futbolu çok seviyor.
Onur: (gülüyor) Evet, maalesef... Bir kere evi-
ne gitti!<, Galatasaray'ın •100 Yıllık Sevda"
l
Q
mıştıın, Nirvana filan dinliyordum. DVD'sini izletti bize. Hiçbir şey anlamadım,
Bir imanı Hatiplinin Nirvana dinlemE�sı veya bir ama komik geldi. O gece çol< eğlendiğimizi
rock konserine bir türbanlının gelmı�I neden hatırlıyorum.
Zi PUNT
lstanbul kentsel dönüşüme maruz kalıp sokaklanyla, işhanlanyla cilalı ve tipik bir gelişkin Batı şehrine benzerken, müzikleri de dönüşüme uğruyor,
müzikler Londra, Paris, Berlin menşeli işlerle yarışıyor. Zi Punt'un ilk albümü "Nudge Nudge"ı "blind test" usulü dinletseniz, buralarda üretildiğini
bilemezdik. Acı gitarların yumuşak, dakik ve kaotik {ibnler üzerine yayıldığı bu elektro rock albümü, Electrip şirketinin son hediyesi. Zi Punt'ta,
lstanbul Calling serilerinin fikir babası Oğuz Kaplangı (gitar) ve Uğurcan Sezen' in (bilgisayaı;) yanında Çiğdem Kaplangı'nın şarkıları ve vokali var.

ELeKTRO İST8NBU L
Üçünüz de yıllardır çeşitli düzeyler·
de müzikle uğraşıyorsunuz. Zi
Punt çatısı altında toplanmak ne­
reden esti?
Oğuz Kaplangı: Uğurcan Sezen'le
beraber yaptığımız müzikleri belli bir
aşamada artistik bir isim altında
toplamamız gerekmişti. Uğurcan,
Electrip'in aranjörlerinden; yıllardır
beraber çalışını. ilk ·istanbul Cal­
ııng" albümünde de, yurtdışına yap­
tığımız bazı işlerde de kendi ismimi­
zi kullanıyorduk. Ama daha sonra
aramıza Çiğdem katılınca Zi Punt
tam anlamıyla oluşmaya başladı.
Zi Punt'tan önceki çalışmalarınız
nasıl işlerdi?
Oğuz: Etnik dokunuşlar da taşıyan,
daha çok intro gibi çalışmalardı.
Çiğdem' le de reklam cingıllarında,
film müziklerinde beraber çalışıyor­
duk. Çiğdem'in bazı parçalarını da
iyice şekillendirelim diyorduk, ama
öyle bir birliktelik oldu ki, birden
elektro rock gibi bir tarz olarak orta­
ya çıktı ortak çalışmalarımız.
Bectrip'i nasıl bir niyetle kunnuş­ Sezen var, ama şimdi onun yerini okuldak. Onun eski grubunun takip­ burada gezdik. ilk adam gib1 öğren­
tunuz? Reuben almış. Neden? çisiydi!� Ama profesyonel olarak bu diğim dil İspanyolcaydı, sonra lngi­
Oğuz: Birinci amacım, kimsenin ka­ Oğuz: Askere gitti çünkü. 15 ay işi yapacağımı düşünmüyordum lizce. Bir süre bunları Türkçeden da­
pısını çalmayacağım bir kale kur­ aramızdc;ı olmayacak. Portecho'co­ açıkçası. Türkiye'ye geldikten sonra ha fazla kullandım. Neyse ki, dö­
mal<tı. Müzikte kapıları çaldıkça in­ ıar da askerde, bando·mızıka çalı­ bir dönem gazetecilik yaptım, ora­ nünce toparladım. Düşünce dediği·
sanın özgürlüğü kısıtlanıyor. dolayı­ yorlar, ama yakında gelecekler. dan reklam yazarlığına geçtim ve mlz şey illa dille birlikte gitmek zo­
sıyla çok idealist bir şeydi Electrip. Düzenlemelerin ötesinde, Zi şarkı sözü yazmaya başladım. runda olmasa da, buradayken ken"
Ben ve etrafımdaki başka müzisyen Punt'a asıl mayasını veren Çiğdem Oğuz'la tanışmamız da reklam yü­ dimi ifade etmekte zorlanmak iste­
arkadaşlanm 1çin. aynı bakış açı­ galiba... zünden oldu, benim yazdığım bir medim. Ama işte, böyle bir şeyler
sına sahip insanlar için bir bağım­ Çiğdem Kaplangı: Böyle demek reklam spotunun cingııını yapacakc yapmaya çalışırken lngillzce düşün­
sızlık kazanmak istedik. Bir plak şir­ çok ayıp olur arkadaşlarıma. Beste­ lardı. Zaman içinde bazı cingılları mek devreye girebiliyor. Fonetik ola­
l�etinden çok, bir müzik prodüks� lerin, sözlerin çoğu bana ait, ama seslendirmeye de başladım, o ara­ rak da bu tür bir müziğe o dil daha
onları bu hale getiren bir ekip var.

1
yon şirketi olarak tanımlıyoruz ken­ da Electrip'e dahil oldum. Bir de uygun geliyor bana. Çok da bilinçli
dimizi, sanatçılarımızın prodüksiyon Sen nasıl merak saldın müziğe? baktık, albümler çıkmaya, Zi Punt b1r tercih değildi aslında, ama gözü­
sonrası işlerini de takip ediyoruz. mü kapayıp ağzımı açınca da böyle
Burada kimseye minnet etmeden,
EJectrip'te kimseye taviz venneden, inandığımız müzikleri şeyler çıkıyordu. Türkçe yaptığımız
taviz vermeden, inandığımız müzik­ üretebiliyoruz. Etnik elektronik ve elektro olarak iki kollu cingıllar var birtek.
leri inandığımız çizgide üretebfliyo­ gidiyor genellikle. Zi Punt son elektro rock projemiz. Zi Punt'un elektronik tarafını Uğur­
ruz. "Kendin pişir, l�endin ye'' duru­ can'dan Reuben devraldı. Seni ls­
mu aslında. Ne kadar çok insan Çiğdem: New York'ta, üniversitede oluşmaya başladı, hayat bambaşka tanbul'a hangi rüzgar attı Reuben?
üretip yerse, o kadar da mutlu olu­ psikoloji okurken bir yandan da mü­ bir yöne çekti beni. Reuben de Lautour: Yeni Zelandalı­
yoruz, aile genişliyor. Electrip'fn çiz­ zik dersleri alıyordum. Aıyalar söylü­ Gazetecilikte de, reklam yazarlı­ yım, ABD'de okuyordum, altı yıl
gisi son zamanlarda etnik elektro­ yorduk hep beraber. O dönemler ğında da, Türkçe düşünüp kendini New Jersey dolaylarında bulunmuş­
nik ve elektro olarak iki kollu gidiyor çok sık dinlediğim tek bir albüm Türçeyle iyi ifade etmeye alışmış. tum ve çok sıkılmıştım. Doktoraya
genellikle. Yani bir tarc;ıfta Zi Punt, vardı, Portishead'in "Dummy"si. sındır. Zi Punt'un sözleri neden İn­ devam ediyordum, bir yandan da
Portecho, Orange, Dlgital Playgro­ Onun dışında çok da fazla bir şey gilizce çıktı? müzik yapıyordum. Okulda klasik
und gibi belli bir duruşu olan grup­ dinlemiyordum, lokal gruplar vardı Çiğdem: Önce melodi geliyordu, müzik çalışıyorduk, piyano çalıyor­
lar var, diğer tarafta da lstanbul bir sürü, onların konserlerine gidi­ ona uygun doğaçlama yaptığımda dum, ama çocukluğumdan beri po­
Caliing, Techno Roman Project gibi yorduk. Kimisi tarihe karışıyor o da ağıımdan Türkçe çıkmıyordu. Bir pa düşkündüm, lisede çeşitli grup­
projelerimiz var. Zi Punt, en son grupların, kimisi parıldıyor. Veah Ve­ de, hayatımın çok büyük bir bölümü larda çalıyordum. 2003'te MIAM'da
elektro rock projemiz. ah Yeahs'in gitaristi Nfck Zinner yurtdışında geçti. Babamın işinden iş bulunca istanbul'a geldim.
Zi Punt'un ilk albümünde Uğurcan mesela, benden bir dönem büyüktü dolayı, dört yaşımdan beri orada Ne çalıyordun eski gruplannda,

18-+
klavye mi? işlerim. deyken, babam orada bulunacağ1- bası, kendi de savaşçı gibi bir tip
Reuben: Hayır, gitar çalıyordum, ba­ Şimdiden var mı yeni şarkılar? Al­ na evde gitar çalıyor ve ölüm habe­ zaten. (gülüyor) Hala da formu ye­
zen de bas. ilk defa Zi Punt' la bera­ büm daha yeni çıkmadı mı? rini alıyor. Davulcuydu amcam da. rinde, hala lstanbul'daki her basçı
ber sahnede klavyenin başına geç­ Oğuz: Zaten bitirdiğiniz her bir par­ O noktada bırakmış babam, her şe­ ondan bir kere geçer. Ben de on­
tim. Eskiden bir sürü blues çalar­ çada bir sonraki parçaya geçmiş yini kırmış. Öyle bir ortamdan gelen dan geçerek lise grubumuzda bas
dık, şimdi dayanamıyorum. (gülü­ oluyorsunuz, ama prodüksiyon he­ bir evde nasıl gitar olmadığına şa­ çalıyordum, ama gitarist ayrıldı, ben
yor) "Blues Brothers"daki sahneleri yecanıyla sahne heyecanı da bam­ şırdık ve gidip bir gitar aldık hemen. geçtim gitara. Normalde tersi olur.
hatırlıyor musunuz, insanlar bunlara başka şeyler. Daha önceki konser­ Baban bir şey dedi mi gitara heves basçı aynlır. kötü gitarist basçı olur.
şişe fırlatırlar filan, öyleydi aYnen. lerde Orange'ı bizim setimize bağlı­ etmene? iyi mi yaptım, kötü mü, bilemiycr
Ya da, çaldığınız şeyi beğenmiyor­ yordu!�, bizden sonra o çalıyordu, Oğuz: Demedi, ama gitar alırken rum, bası hala çok seviyorum.
larsa, juke-box'ı açıyordu birileri. şimdi beraber çıkacağız. keşke yardım etmeseydi. (gülüyor) Dinlediğin müziklerde hep gözettt.
"Sesinizi kesin ve sahneden inin" Senin epey sahne deneyimin var, "Ben anlarım" diye bir gttar aldı, tel­ ğin bir şey midir gitar?
demekti bu. (gülüyor) Hell's Angels değil mi? ler iki pamıak yukarıda. Basketçile­ Oğuz: Bir dönem her gitarist gibi
tipli elemanlar dolanırdı ortalıkta. Oğuz: Evet, 18 yaşımdan beri hep rin kabak topuyla çalışması vardır ben de virtüoziteye önem verdim,
gitar çaldım sahnede. Sadece ls­ ya, onun gibiydi müzik çalışmam. Joe Satriani, Steve Vai gibi gitarist­

1
Gitar çalışınızı beğenmedilerse, ar­
ka kapıdan kaçmak durumunda ka­ tanbul Calling ve Techno Roman Arkadaşların eıeı<tro gitarlarını eli- leri çok takip etmiştim gitar öğrenir-
labllirdiniz. Bir yandan epey DJ'lik Project'te bilgisayar çalıyorum. (gO­
de yaptım. lüyor) Bir kayıt için grup keman gerekiyordu, Şenyaylar ekibi
Tekno mu çalıyordun? Seni gitara sevk eden neydi? geldi, direkt çalmaya başladılar, aralarda da at yanşı
Reuben: Teknoyu hiç o Kadar sev­ Oğuz: Rahmetli Barış Manço·yıa konuşuyorlardı. Bir hafta çalışsam, o notayı anca çalarım.
medim. House, deep house, funky çok yakın akrabaydı!<. Ben ortaol\ul­
house, biraz Latin, daha yumuşak dayken bir gün bizim eve geldiğinde me alınca acayip sürat yapabiliyor­ ken. Ama özellikle Tiıin Lizzy, Deep
şeyler yani... Minimal de fena değil, annem çok seviyor diye "Kol Düğ­ dum. (gülüyor) Purple, bir dönem Triumph dinler­
ama öyle sert şeylere pek takılamı­ meleri"ni söyleyecek. O kadar der Barış Manço şarkılarını sever miy­ dim, melodik, çift gitarlı grupları se­
yorum. ğal istedi Ki gitarı, çok utanmıştık din peki? verdim. Öyle hiçbir zaman gitara
Klaslk müzik öğrencisiyken neler ve çok da saçma bulmuştuk evde Oğuz: ilk aldığım kaset onundu, dikkat edip gitaristlere bakmadım,
çalıyordun? gttar olmamasını. Çünl<G bütün Kur­ çok eski bir albümü, epey dinledim daha çok basa baktım. Benim için
Reuben: 19. yüzyıl ya da 20. yüzyıl talan Ekspres bizim evde yaşıyor gi­ onu. Eskinin bütün tayfası hoşuma müzikte groove, o groove'un içinde
başı oda müziği, piyano, keman ve biydi, babam da Türkiye'nin en eski gider, dünyada örnek olacak kadar basın nasıl yer aldığı çok önemli.
çellodan oluşan bir üçlü. Bu üçlüyle gitaristlerinden biri. Meşhurlardan iyi rock yapmışlar. Ama asıl Ahmet Bir de enstrümanların nasıl yaratıcı
epey konser verdik. Seviyordum biri ilk kez babamın gitarıyla televiz­ abi {Güvenç) benim kahramanımdır. kullanıldığı önemli. Çok kez gitarı gi­
ama, klasik müzik çalmayalı en az yona çıkmış gibi komik hikayeler Bu arada, ben aslında profesyonel tar gibi çalmam, synth gibi çalarım,
on sene oldu. Üst seviyelere çık­ var. Kimse gi
tar bulamazken, onun müzik hayatıma bas çalarak başla­ Zi Punt'ta da öyle.
mak icin yeterli hissetmedim kendi­ elektroları falan varmış. Sonra bir dım. O yüzden de kahramanımdı Bir dönem de syhth-gitarlar vardı...
mi, bir "dahi çocuk" değildim. O kısa devre olmuş. Amcam hastane- Ahmet abi. Conan'ın baltası gibidir Oğuz: (gülüyor) Yok, onlarla hiç
çevrelerdeki insanların yaşayışlarını işim olmadı. Ama Zi Punt'ta synth
görme imkanım oldu, o da bana uy­ sanılan pek çok şey aslında benim
madı. gitarım. Rahat rahat deneysel tak1-
MIAM'dakl derslerin nasıl? labildim. Yine de, albümdeki sert
Reuben: lntermedia art denebilir. gitarların sound'larıyıa da çok uğ­
lnteraktif videolar, ses performans­ raşmadım. Pedalınıı taktım, ampl�
ları, ses yerleştirmeleri, kısa film­ den geçirdim, direkt kaydettim. Bir
ler... Bir sürü yetenekli öğrenci var parçada kaybolmak çok mümkün,
okulda. Çoğu doktora öğrencisi, saatler geçer, hala tonları inceliyor
tezlerini yazdıkları için pek ortalarda olabilirsin. Ama yıllardır benim al­
görünmüyorlar, kırk-elli kadar da bümlerde, kayıtlarda çaldığım gitar­
master öğrencisi ekleniyor her se­ lar genellikle hep ilk çalışımdır. Üç,
ne. Benim okuldaki beşinci senem dört. beş deneme derken ben ya­
bu. Çok iyi gruplar da çıkıyor oku� bancılaşmaya başlıyorum.
dan, Nekropsi'nin iki elemanı öğ­ Çiğdem: Tekrarlardan da sıkılıyor­
rencim oldu mesela. Replikas'çılar sun. Tezcanlı bir yapın var.
var sonra. Okulda beş bölüm var, Oğuz: Ama session'larda saatlerce
ama daha çok ses mühendisliği çalmak da çok keyifli.
tercih ediliyor galiba. Türkiye'nin, Sen Rebel Moves üyeslydin, değil
hatta Avrupa'nın en iyi stüdyoların­ mi?
dan biri de MIAM'da tabii. Oğuz: Evet, kurucularındanım, altı
Orange olarak daha rahat hlssedt. sene çaldık beraber. Session döne­
yor musun kendini, sahnede ya da mi çok iyiydi, sınırsız bir dönemdi.
stüdyoda yalnızken? Başarılı bir singıe çıkardık. güzel
Reuben: Yalnızlıktan değil de, çalı­ bir noktada albüm de geldi. Rebel
nan müzikten ötürü daha rahatım. Moves bir kriz dönemi grubuydu.
Z i Punt'la da gayet mutluyum, ama Yoğun bir iş döneminin ardından
Z i Punt'un daha köşeli, daha rock patlayan krizde birden kendimizi ve­
bir tarzı var. Bir de Zi Punt'ta dos­ receğimiz bir zaman ortaya çıkmıştı.
doğru şarkılar var, Orange'daysa Stüdyo var, alet edevat dolu, hepi·
"parça"lar. miz müzlsyeniz, çalmaya başladık.
Orange olarak senin nasıl bir kat­ Bir-iki sene session yaptık, Rebel
kın olacak Zi Punt'a? Moves'un bütün renkliliğini taşıyan
Reuben: Şarkıların temelleriyle oy­ bir albüm çıkardık. Ben devam ede­
namam, ama sahnede l�endi doku­ medim, Electrip'e başladım.
nuşlarımı yapabilirim. belki detaylar­ Daha önce ağırlıklı olarak stüdyo
da kendimi gösterebilirim. Bir de müzisyeni miydin?
yeni şarkılar var tabii, onlara el atıp Oğuz: Prodüktörlüğüm ve ses mü-

-+19
hendisliğim ön plandaydı hep. Arı­ çok seviyorum.
kara'da Radyo ODTÜ'yü kurduk­ Sen ilk istanbul'a geldiğinde na­
tan sonra lstanbul'a taşındım, sıl bir müzikal atmosferle karşı­
tonmaysterlik tabir edilen. ama laşmıştın?
aslında ses mühendisliği olan işi Reuben: lstanbul Calling albümle­
yapmaya başladım. 35 tane falan ri şehrin ruh halini çok iyi yansıtı­
albüm miksledim. Sonra Jingle yordu bence, ama illa da şehrin
House'da yine ses mühendisliği sesini gösteriyordu demek değil
tarafım öne çıktı, prodüktörlük de bu. Benim de kafam karışıyor b&
yapmaya başladım. Gitarist olarak zen, bir bağlama sesi duyuyorum
18 yaşımdan itibaren hep barlar­ mesela, ama dünyanın herhangi
da çaldım, çok sağlam cover bir şehrinde de duyabilirsiniz aynı
gruplarım da oldu Ankara'da. An­ şeyi. istanbul'un da elbette kendi­
kara, beste çalmaya müsait bir ne has bir kokusu, kendine has
sahne sağlamaz insana. Rebel bir müziği var. ama insanların ls­
Moves'dan sonra gitarist olarak tanbul'a atfettiği bazı sesler, mü­
yer aldığım ilk grup Zi Punt. zikler de sırf buraya ait değil. Bir
Prodüktörlüğünü yaptığın iki pro­ sound art gösteriminde Hindistan
je, lstanbul Calling ve Techno sokaklarında kaydettiğim bazı
Roman Project nasıl gidiyor? sesleri çalmıştım, dinleyicilerin ya­
Oğuz: ikisi de yurtdışında çok tu­ nsı bunların lstanbul'da kaydedil­
tuldu. Biri etnik elektronik, diğeri diğini zannetti. Bence büyük şehir­
elektronik "gypsy music" tabir edi­ lerin pek çoğu aynı şekilde tınlı­
len bir tür. lstanbul Calling'in iki yor: İstanbul, Londra, New York,
albümünü de "compilation" ol& Paris, Bombay... Trafik, keşme­
rak değerlendirmemek gerekir. keş. bir sürü farklı dil. farklı ens­
Normal bir albümde bir kişiyle ç& trümanlar... Dolayısıyla lstanbul'a
!ışırken, lstanbul Calling'de 15-20 ait tek bir ses de yok, farklı ses­
farklı artistle çalışıyorum. Her biri ler var. Ama simitçinin, eskicinin
sırf o albümler için farklı etnik sokakta bağırışı sırf lstanbul'a öz­
elektronik parçalar üretiyor. Çok gü bir durum olabilir. Sonuçta,
üstüne titrediğim bir proje. Yakın­ müzikal açıdan zengin imkanları
da üçüncüsünün çalışmalarına da da var lstanbul'un. istanbul'a gel­
başlayacağız. meden önce Türkiye'deki müzik
Techno Roman Project'te Sesler hakkında çok fazla bilgim yoktu,

1
ailesiyle ve lari Dilmen'le çalışı­ Türk popu dışında. New York'un
yorsun. kuzeydoğusunda, New Jersey t&

Hindistan'da kaydettiğim bazı sesleri çalmıştım,


dinleyiciler İstanbul kaydı zannetti. Ama simitçinin,
eskicinin sokakta bağırışı sırf lstanbul'a özgü olabilir.

Oğuz: Selim Sesler ve oğlu Rama­ raflarında bol bol Türk popu duy&
zan 'la çalışıyoruz. Romanların bilirsiniz, benim de Tarkan, Sertab
hepsi çok iyi müzisyenler, ama Erener, Ajda Pekkan dinleyen ar­
Selim abi tam bir virtüoz... Yıllar kadaşlarım vardı.
önce bir kayıt için grup keman ge­ Bir yandan reklam cingıllan, film
rekiyordu, göz ucuyla baktım, aca­ müzikleri de üretiyorsunuz. El at­
yip notalar var yaylılar için. Şen­ tığınız filmlerin en popüleri her­
HER YAŞA VE KOŞULA UYGUN ÇOK AMAÇLI BUFF yaylar ekibi geldi, direkt çalmaya halde "Recep İvedik".. .
başladılar, aralarda da at yarışı Oğuz: Evet. "Çılgın Dersane"lerin
KOLEKSİYONU. YÜZLERCE DESENİYLE KUTUPAYISl'NDA. konuşuyorlardı. Bir hafta çalış­ de müziklerini yapmıştık. Cingıl,

� � <9 � @
sam, o notayı anca çalarım ben. film müziği yapmak müzikal açı­
Çok iyi müzisyenler. Ailenin git& dan benim için bir renklilik sağlı­
risti Erdinç Şenyaylar, Paco de Lu­ yor. Cingıı yaparken her gün farklı
cia'yla filan arkadaş, lspanya'da bir müzik türüyle uğraşmanız söz
FULAR ( ATKI 1 ( aimLlK 1 1 BANT 1 1 TAÇ 1 çok iyi karşılanıyor. konusu olabiliyor, bazen gün için­
Etnik elektronik tabiri üzerinden de iki-üç farklı türle uğraşıyorsu­

���
düşünürsek, lstanbul nasıl bir nuz. Bir telefon geliyor, bir günde
müziğe imkan veriyor? müziği hazırlamanız isteniyor. in&
Oğuz: Bunu ancak müzikle tarif nılmaz iyi bir okul aynı zamanda
edip lstanbul Calling'de yansıtabi· bu iş. Sert bir sektör reklam sek­
( HANDANA J ( TOl<A 1 ( SAHARAN J

�Zi'.,o �>�>a
liyorum. lstanbul'u tanımayan bir törü, hata payı hiç yok. Ama iyi
insan olarak şehri bir gün gezdiği­ para kazandırıyor, Electrip de o
nizde, Eminönü'nden Haliç'e uğra­ sayede dönüyor.
yıp, Beyoğlu'nun, Taksim'in enerji­ ''Recep ivedik"ln tartışılmayan
sinden geçip dolaşsanız, Kadı­ tek yanı müzikleri herhalde... !
köy'ün çok daha farklı atmosferi­ Oğuz: Evet, memnunum o yüz­
ne girseniz, bir sürü müzikal ma­ den. (gülüyor) Ama ben karak- �
Beyoğlu Mağaza: Tarlabaşı Bulvarı No:ll7 Beyoğlu / lsıanbul ceraya da girmiş olursunuz. teri de seviyorum. Çevremizde �
e-mail: beyoglu@kutupayisi.com Tel: 0212. 2 430 430 Fatih Akın'ın "İstanbul Hatırası" çok var o tiplerden. Sokaklar
• isi Kadıköy Mağaza: Osmanağa Mh. Deregazino Sk. No:4 Kadıköy / lsıanbul
filmini izlemiş miydin Reuben? onlarla dolu, ama Recep lve-
D�ğa Sp�rlın lılıe.leri e-mail: kadikoy@kutupayisi.com Tel: 0216 337 80 67
Reuben: Hayır, ama Fatih Akın'ı dik'te bir saflık da var.
ROLL GİTTİ GÖRDÜ: NEIL YOUNG'DAN AKUSTİK, ELEKTRİK, SİN EMATİK
Neil Young gibi bir efsanenin artık herhangi bir yerde konser vermesi rahatlıkla sıradışı bir olay olabiliyor-bu yer, Avrupa'da rock'un kalbi
sayılabilecek Londra olsa bile. Adı, son zamanların moda sorusuna ("Türkiye'ye kimin gelmesini istersiniz?") verilecek cevapların en başında
yer alan Young'ı geçen ay hem Londra konserinde yakaladık, hem de Beri in'de filmini seyretme şansı bulduk...

DI RTY
Young, 2007 sonlarından bu yana "hızlı" yaşıyor.
Otuzuncu stüdyo albümü "Chrome Dreams ll"yu
kaydeden sanatçı, albümün yayınlanmasını taki­
ben turnesine hemen Amerlka'da başlamıştı.
Aralık ayının ortalarında Avrupa turnesin[ de açık­
laması büyük ilgi 1.1yand1rdı. Özellikle lngiltere'de
heyecan arttı, zira Young orada en son konserin[
2003 yılında vermişti ve pop müzik dünyasının
önemli merkezlerinden biri olan lngiltere için beş
yıllık ara aslında uzun bir süre sayılabilfr. Ada'ya
3 Mart'ta Edinburgh üzerinden geçiş yapan Yo­
ung, daha sonra 5-9 Mart tarihleri arasında dört
konserle Londra'da sahne aldı. Bu konserlerden
sonra Manchester'a geçip tekrar Londra'ya döne­
cek olduğundan Londra'da toplam altı konser
vermiş oldu. Biz de onu Londra'da 8 Mart'taki
Hammersmlth Apollo konserinde izledik.
Aslında Neil Young'ın konserine gidecek olmanın
benim için büyük bir heyecan �<aynağı olmadığını
ltiraf etmem lazım, zira kendisinin birkaç albümü­
nü çok iyi bilmeme rağmen tam anlamıyla fanati­
ği değildim. Ama her şey bir yana, konsere olan
buyük ligi ve 3 bin l<Üsur kişiyle ağzına kadar do­
lu bir konser salonu da insanı bir anda havaya
sokmaya yetebiliyordu.
Bilet fiyatları 7().8() sterlin seviyelerinde gezen bir
konser için ilgınir:ı hayll sağlam olduğu söylenebi­
lir. Zaten biz de büyük bir şans eseri ele geçire­
bildiğim iz konser davetiyelerinin ne kadar değerli
olduğunu ancak konser salonuna vardığımızda
farkettik. Salonun önünde taksiden lndiğim1z an­
da, ellilerinde bir lngiliz beyefendisi bize "fazla bi­
letiniz var mı" diye soruverdi. Londra'nın heybetli
konser saıonıanndan Hammersmith Apollo'da
bütün biletler bitmişti; diğertarihlerdeki Young
konserleri için de durumun farklı olmadığını az

sonra öğrendi!<.
Gecenin ön grubu, Neil Young'ın eşl Pegi'den
başkası değildi. Pegi Young ilk albümünü geçtiği­
miz aylarda yayınlamıştı ve konserde Neli Yo­
ung'a eşlik edecek olmasına rağmen turne bo-
yunca açılış konserini de üstüne almaktan çekin- da duvardaki afişlerden görebiliyorduk: 19:30 - Konserin ilk yarısı (programda da belirtildiği gibi}
memişti. Pegi Young, 20:30 - Al<ustik set, 22:00 - Elel�- tamamen akustil< bir setti, sahnenin önünde tek
Ancak son dakikalarını görebfleceğfmfz Pegi Yo- trik set... başına bir Neli Young ve etrafını çevrelemiş bfr
ung konserini izlemek yerine konsantrasyonumu-

1
Fuayeden salona geçip yerimize yerleştiğimizde, sürü gitardan (ve tabii arkadaki koca dekorlar­
zu Neil Young'a saklamaya karar verip fuayede sahnenin daha çok sahne arkasına benzediğini dan) başka bir şey yoktu. Beyaz bir takım giyin­
takılmaya başlad@mızda, miş olan Young, geceye "Harvest Moon" albÜ·
konsere gelen izleyici kitle- Konserin başında ne bulacağını bilmeyen bir dinleyici münden "From Hank To Hendrix"le başladı. Gita­
sinln ne kadar •yaşlı" oldu- olarak kesin karanmı venniş olarak aynldım salondan: rı ve aITTıonikasıyla oturduğu yerden bir tatlı ve
ğ nu farl< ettık (ve tabii Pe- huzurlu sesle şarkısını söylemeye başlayan Yo­
� Neil Young'ı kanlı canlı sahnede gönnek gibisi yokmuş!
g 'nln konsennı_ Jzıemeyen- ung'ın görüntüsü de huzur vericiydi, olgunluğu ve
ı
lerin sadece bizden ibaret olmadığını da). Ger- farkettlk. Gerçekten de, sahne düzeni değil de, tecrübesiyle. Young yer yer hırçınlaşıp coştu,
çekten de Neil Young lngiltere'de ciddi bir hayran düzensizliği söz konusuydu sanki; blr Hollywood ama yine de konserin bu ilk yansı boyunca sakin­
kitlesine sahipti ve bu kitlenin büyük blr kısmı stüdyosunun deposuna gelmişsiniz de, bir sürü liğinden pek bir şey l<aybetmedi. 14 parça çaldığı
kendisfyle aynı yaşlardaydı. Ama alkol tüketim[ kullanılmayan dekor, koca koca ışıklı harfler, blr bu ilk yarıda özellikle "Haıvest" albümü hakimdi,
konusunda gençleri aratmayacak kadar hızlı bir takım müzik aletlerinin oraya buraya yığıldığı bir bu albümden ·Heart Of Gold", •A Man Needs A
kitleydi bu ve arada fuayede iki bira alana kadar atmosfer. .. Bütün bunların arasından bir yerler- Maid" gibi klasikleri çaldı, "Love Is A Rose" ve
15 dakika beklemek zorunda kaldık. Herkes bar- den Neil Young sahneye çıktığında ise, tabii ki "Arrıbulance Blues'' gibi sevilen eserlerini de ses­
lardan son içkilerini alırken konserin programını büyük bir alkış koptu salonda. lendirdi. • Harvest" ı çalmak için piyanosunun ba-

22�
Soru:Müzik dünyayı şanya atıyor. ama önemli bir bölümü
de içende kalıyor. "Olıio ruhu", içen­ •
değiştirir mi? l�,���m�i�iz;ıe;rke deki bırkaç bın kişıyte canlanı)'Or. Fi�
n, "iyi de, şoke olan dınleyı­

evap. Deja Vu
ciler, Young·ın 'Living With
War· albümünün bitr bakı­
ma tanıtımı olan bu konser-
Müzik dünyayı değiştirebilir ml? ·csNY de neyle karşılaşacaıklannı
Deja Vu"nün yönetmeni Bemard Sha­ hiç mı tahmin edem�{Ol1ar?•
key·nın, yani NeliYoung'ın bu soruya oe­ diye soruyorum kendi kend�
vabt •o kadar saf olmayalım artık" şek­ rne. Young'ın buna cevabı,

linde. Tercümesi hayal kınklığı... Adını ·vönetimının ne yaptığıyla ılgı­


1970'te yayınlanan ilk Crosby, Stllls, Nash lenmeyenlerden, bizim yaklaşı­
ve Young lşbır1iğinden, "Oeja Vu" albümünden mımız hakkında fikiryürütmeıe­
alan filmde gôrdükleıimlz bu hayal kınklığının
, n beklenebilir mi?" şeklinde. Şayısal
kaynağı olabilir mi? Elbette. ıralfta tıer geçen gün
daha fazla Amerikan askeri ölmesıne rağmen,
Grup, daha çok Vietnam ve post-Vietnam döne­
mi şarkılarına yüklenıyor, adı üzerınde ·oıeJa vu·, iletişim
"içinde bulunduğumuz şu zor günlerde" yaklaş�
mının orada da tıüküm sürdüğü ortaya çıkıyor. At­
ama Young'ın yenı albümünden de çalıyorlar.
Yine de, bu bir konser filmi değil. Bu, kışlıırtıcı,
Danışmanllğı
lanta konserinde eski CSN&Y hayranı dinleyicile­ siyasi bir film. Statükocuların nıuhaltf olana öfke­
rin önemli bir kısmı, dörtlü sahnede "let's lmpe­ sinin yanında, lrak'ta yaşadıklan tecnibelıerin ar­
ach the Presıdentfor Lylng" dediğinde, yııhlama­ dından vicdani retçi halıne gelen askerler de bu­
ya, salonu terketmeye başlıyor Kendilenni takıp
. rada yer buluyor. Hatta bu askerlerden bilinin,
eden kameralara orta pannakfar kalkıyor, en gay­ güle oynaya gıttıği cephede yaşadığı büyük şüp­
retkeş biçımde kameralann ıçıne sokuluyor nere­ he nedenıyle yazdığı savaş karşıtı şarkıyı da du­
deyse, büyük öfkeyle! "Brz müzik dınlemeye gel­ yııyoruz.
dik. bunu değıll" dıye bağırıyor1ar. Bu dört •del� www.
Neli Young, "müzik artık dünyayı değiştiremez•
kanlı" hakkında nahoş ifadeler de kullanılıyor. in­
sanoğlu benziyor birbirine. Blrl diyor ki: "Büyükle­
diyor, ama bana tedbiri de elden bırakmı�ronnuş
gibi geliyor. Berlln Film Festıvalı'ndeki gösterimin
pbmuzik.com
rimiz her şeyi bızden daha iyi düşünürler. Dolayı­ ardından, kondorda durmuş 1ilmi alkışlayan kala­
sıyla 'Başkan'ı görevden alalım' demek doğru de­ ballğa bakarken, o sabah söyledikleri ha�;kında
ğildir." Blr yerlerden tanıdık geliyor. belki tekrar düşünüyor. Deja Vu. Kırk yıl önce

u
Konsere gelenlerin önemli bır bölümü kendını d� durum ne kadar farklıydı ki? Banu Güven Dig�aı
Media
Consuıtıng
bir şeyler çiziyordu. Akustik seli "Old Man·ıe bi­
tiren Young, yine güçlü bir alkış eşliğinde, yanm
saat sonra geri gelmek üzere sahneyi terkettl.
Afişlerde "elektrik ser olarak belirtilen ikinci ya­
n gerçekten de hayli elektrikli başladı. Sahneye
gitarlarda Ben Keith ve Rick Rosas, davulda
Ralplı Mollna ve piyanoda Anthony Crawford ile
çıkan Young, daha ilk ş arkısı "Mr. Soul" ile ade­
ta ortalığı yıkıverdi. Bu sefer üzerinde her tara­
fında boya lekeleri olan siyah bir kıyafet vardı .

ikinci parçası yeni albümünden "Dirty Old


Man"di; sahnedeki hırçınlığıyla şarkınııı tam an­
lamıyla hakkını verdi desek yeridir. ·cı1rome
Dreams il"dan parçalarla devam eden Young,
"Hey Hey My My", "Down By The River" ve
"Powderfınger· gibi şarkılarını da sesl<�ndirdi.
"Hey Hey My My"la seyirciden büyü!� cılkış alan
Young, konserin bu bölümü boyunca neredeyse
hiç konuşmadı sadece konserin sonuında yıllar­
,

şına ağır adımlarla geçti, parça bittikten sonra dır kendisiyle beraber olan ekibini tanıttı, "Wirr
beyaz piyanosuna sevgilisini okşar gibi sevgiyle teriong'da ise eşi Pegi'y1e düet yaptı...
dokunuyordu. ikinci set boyunca, daha önce arkada resimler
Young, akustik set boyunca pek az konuştu. çizen ressamın ne yaptığını da öğrenmiş olduk
Hatta ilk başlarda şarkı aralannda kendisinden -kendisi yaklaşık bir buçuk saat süren konser
hiçbir ses çıkmayınca seyircilerin tallı sataşma­ boyunca her yeni şarkıda, o şarkının isminin de
ıan giderek daha da yükseldi. Ortalarda bir yer­ yer aldığı koca bir tuali sahnenin sağ tarafında­
de bir seyircinin bir şeyler söyle Neill' diye ba­
" ki şövalenin üstüne koyuyordu. Kimisi yanm ya­
ğırmasından sonra, Neil Young'ın babacan bir malak, kimisi de oldu kça detaylı olan bu çizim­
tonla "aramızdaki bu anlamlı sessizlikler gerçek­ lerin o konserde deği l de, turne boyunca deği­
len çok hoşuma gidiyor" diyerek cevap vermesi şik konserlerde, zaman içinde yapıld@nı dü­
salondan sıkı bir alkış aldı. Ama bu tavır koyma­ şündük.
ya rağmen bu dakikadan sonra seyirciyle biraz Bir buçuk saat sonra konser biterken Neil Yo­
daha "muhabbet" içinde olması da dikkat çeki­ ung, biraz yorgun düşmüş, ama hala aynı ener­
ciydi. bir şarkıyı eski bir dostuna armağan etti. jiyle "Roll Anottıer Number"ı çalarak seyircilere
bir başka parçanın da hikayesini anlattı. Bu ara­ veda etti. Konserin başında ne bulacağını bilme­
da. akustik set boyunca sahnenin arka tarafın­ yen bir dinleyici olarak ben de kesin kararımı
da da sürekli bir hareketlilik vardı, birileri ara sı­ vermiş olarak ayrıldım salondan: Neil Young'ı
ra bir şeyler taşıyor, bir adam arkada koca bir kanlı canlı sahnede görmek gibisi yokrnuş!
tuaı üzerine oturduğumuz yerden göremediğimiz Harun İzer
•• ••
""'

DOG U m G nu •• ••

Basın toplantısında PJ Harvey'i andınız. salı çocuğu...


Yeni albümünü, "White Chalk"u nasıl Tepeden tırnağa zarafettir.
buldunuz? Çarşamba çocuğu kederlidir. Perşembe
Marianne Faithfull: Çok beğendim, yine çocuğunun...
güzel şarkıl ar yazmış, performans ı da çok Yolu uzundur.
güzel. Cuma çocuğu sevecen ve müşfiktir. Cu-
En çok hangi şarkıyı sevdiniz? martesi çocuğu...
Birkaç tane favorim var. 'The Devil"ı ve Geçimini sağlamak için didinir.
"Grow Grow Grow"u çok sevdim. Pazar günü doğan çocuk ise adil ve bil-
Sizin de yeni albümünüzün eli kulağında, ge...
öyle değil mi? Ve...
Evet. "Stranger Weather"dan (1987) beri iyi kalpli ve neşelidir.
Hal'le (Willner, prodüktör} yaptığımız ilk Ne hoş! Ben de pazar günü çocuğu ol-
albüm bu. Ama, "Stranger Weather" gibi manın hakkını vermek için elimden geleni
değil, çok farklı. Benim için harikulade bir yapıyorum. (gülüyor)
tecrübe oldu. New York'ta canlı kayıt yap- David Bowie'yi sever misiniz?
tık, çok tempoluydu, grup dört dörtlüktü. Elbette! Harikadır David. Ama, hiç görü-
Sekiz günde 18 şarkı kaydettik. şemiyoruz. Onu çok takdir ederim, hakiki
Double albüm mü olacak? ustalardandır. Lou Reed'i de çok seve-
Galiba. Önümüzdeki eylül ayında çıkacak. rim. lggy'yi de tabii...
ismi kesinleşti mi? "Berlin" sahneleniyor bugünlerde.
Evet, "Easy Come, Easy Go" (Haydan ge- Evet, seyrettim. Harika. Hal'in (Willner)
len huya gider) olacak. de parmağı var o işte.
Ne düşünerek öyle koydunuz? Turneye dönersek, Harry Nilsson'ın ünlü
Albümdeki şarkılardan birinin adı. Ayrıca, şarkısını da söylüyorsunuz, "Don't For-

1
bir albüm için de güzel bir isim. get Me"yi...
Gözcleleriniz hangi şarkılar? Evet, onu ilk defa "An Evening in the
Bir çırpıda söylemek
zor, hepsi çok taze. Pazar günü doğan çocuk adil, bilge, iyi kalpli ve
ilk aklıma gelenler neşeli olunnuş. Ben de pazar günü çocuğu olmanın
"Many Changes", hakkını vermek için elimden geleni yapıyorum.
"Black Coffee",
"Children of Stone", "The Crane Wife" ... Weimar Republic"de söylemiştim. Ağırlıklı
Folk şarkıları var, klasikler var, örneğin olarak Brecht ve Weill şarkılarından olu­
··solitude" ... Tahmin edebileceğiniz gibi, şan bir kabareydi. Çağdaş şarkıyazarıarın­
şu an bir sürü şarkı dolanıyor zihnimde. dan, benim çağdaşım anlamında çağ
daş,
"Songs of lnnocence and Experience" bir tek Harıy Nilsson'ın şarkısı vardı,
(Masumiyet ve Tecrübe Şarkılan) turne­ "Don't Forget Me". Bu turneye çıkarken
si nasıl gidiyor? onu da yanıma almak istedim, öyle güzel
Çok iyi gidiyor, bir buçuk yıldır devam edi· bir şarkı ki...
yor. Zorlu bir iş, ama ne yapalım, bu ha­ Bir dizesi "When we are old... (Yaşlandı­
yat böyle. (gülüyor) ğımızda...)
Turnenin adını William Blake'in şiirine "And full of cancer" (Ve kanserle sarıldı­
borçluyuz, değil mi? ğımızda)... Çok sevdiğim bir dize. Öte
Evet, "Songs of lnnocence" ve "Songs of yandan, gördüğünüz gibi, karşınızdayım.
Experience"dan geliyor. Bu tür kararları (gülüyor)
tek başıma almıyorum, ama turnenin is­ Korkutmuştunuz bizi.
minin kimliğime uyduğunu düşünüyorum. Şimdi çok iyiyim. Çok talihliydim, teşhis
Blake şiirleri içinde bir gözdeniz var mı? erken kondu.
"The Uttle Black Boy"u (Küçük Siyah Oğ­ "The Rock and Roll Circus"ta söylediği­
lan) çok severim. niz "Something Better"ı da turnenin
"Holy Thursday"? programına dahil etmişsiniz. Bu akşam
O da şaheser. Aslında hepsi öyle. onu da söyleyecek misiniz?
David Bowie'nin "Hours" albümünde Söyleyeceğim tabii. Eskisinden daha iyi
"Thursday's Child" (Perşembe Çocuğu) söylüyorum. Sesim çok daha güçlü çün­
diye bir şarkısı var. kü. Ayrıca, "Rock and Roll Circus"ın çe­
David perşembe günü doğmuş herhalde. kimlerinde kafam dumanlıydı, hepimizin
Çarşamba günü doğmuş, ama kendini kafası dumanlıydı. (gülüyor) "Something
perşembe çocuğu addediyor. Siz pazar Better'' çok güzel bir şarkıdır.
günü çocuğusunuz. O ünlü kadim teker­ "lt's absurd to live in a cage" (Bir ka­
lemeye göre, en talihli çocuk pazar ço­ feste yaşamak saçma)...
cuğu. Pazartesi çocuğu nur yüzlüdür, "There's gotto be something better'' -t
(Daha iyi bir şey vardır mutlaka)... Palm"da çok şanslıydım. Müthiş yetenekli
Bu yıl filmin kırkıncı yılı. oyuncularla çalıştım.
O kadar olmadı. Miki Manojlovic'i Emir Kusturica'nın oyun.
Çekimleri 1968'de yapıldı. cusu olarak tanıyona •.•

Ben o zaman hiç beğenmemiştim. Hep de Kusturica'nın oyuncusu olacak.


Ama şimdi kült oldu. Ama başka şeyler de yapıyor. Onu son gör-
Tabii. Michael Lindsay·Hogg çok iyi bir yö- düğümde Dostoyevski'nin "Kumarbaz"ında
netmen; "Rock and Roll Circus"ın yıllar için- oynamaya hazırlanıyordu. O oyunu görmeyi
de kült haline gelmesi onun sayesinde. Bir çok isterim doğrusu. Miki o rol için biçilmiş
sürü ilginç buluşu vardı. O filmi bir defa çok kaftan. Kastingi ben yapsaydım, o rolü on·
zevkle izledim. o da Yeni Delhi'de. Çok ma- dan başkasına vermezdim.
kaslanmıştı, Hintçe altyazılıydı. O bağlamda Oyunculuğu dışında nasıl biri?
her şey başka türlü görünüyordu. (gülüyor) Futbol hastası. Mutlu bir evliliği var.

UBELER 2001'de yaptığınız bir söyleşide, "Şimdiye


kadar oynadığım filmler Mr zıvır şeylerdi.
'Hamlet' (1969) haricinde" diyorsunuz.
Sizin futbolla aranız nasıl?
Hiçbir alakam yok, sıfır. (gülüyor) Miki ger-
çekten harika bir adam. Çok cömert. lşlerin-
- 202 ffaiku­

1
''Hamlet" hakikaten güzeldi. de iyi olan insanlarda hep aynı özellik vardır:
Pı 1 1 n G z ı r Sonra da "Motosikletli Kız"ı (1968) ekli- Pozcu, yapmacık, kibirli değillerdir. Miki de
yorsunuz, "onu da " • • .
• ,,
zaman içinde se- Rock and Roll Cırcus ı bır defa çok zevkle izledım, o da
ver oldum" diyor- Yeni Delhi'de. Çok makaslanmıştı, Hintçe altyazllıydı.
sunıa. O bağlamda her şey başka türlü görünüyordu.
.
Eh, evet. Sanırım
insanlara zevk veren bir filmdi. Ben de zevk öyledir, cool'dur.
veren bir haldeydim. Ama ahım şahım bir Miki, Mick Jagger'ı çağnştınyor. Daily Ma­
film değildi doğrusu. Bana yeniden sinema il'in haberine göre, rahatsızlığınız sırasında
oyunculuğu yapma aşkını geri veren film, sizi hastaneden aramış ve 35 yıl sonra ilk
Patrice Chereau'nun çektiği "lntimacy"ydi. defa konuşmuşsunuz. Doğru mu bu?
(Hanif Kureishi'nin aym adlı romanından Hayır, hiç olur mu öyle şey! Biz görüşüyoruz.
uyarlanan "Mahremiyet", 2001) O filmden Arada bir karşılaşıyoruz. Birbirimize düşman
hakikaten büyük zevk aldım. "lntimacy"den filan değiliz. Ameliyatımdan sonra arayıp ha­
sonra oyunculuğa daha çok ağırlık verdim. limi hatırımı sorması çok nazik bir davranış­
Tesadüf eseri, dün gece "lrina Palm"ı sey­ tı. Bana ulaşmak için epey uğraşmış.
rettik. Performansınız harikaydı. Avrupa ilk oynadığınız film Jean-Luc Godard'ın
Film Akademisi'nin sizi "En iyi Oyuncu" "Made in USA"iydi, değil mi?
ödülüne aday göstemıesi boşuna değilmiş. Evet. O çok hoşuma giden bir filmdi.
Onu kazanamadım ama, Norveç Film Festi­ Jenerikte "Marianne Faithfull: Kendisi" ya­
vali'nde Liv Ullmann ödülüne layık görül­ zıyor. 1966'da, Marianne Faithfull'un "ken­
düm. Bundan ziyadesiyle gururlandım, çün­ disi" kimdi, nasıl biriydi?
kü Liv Ullmann benim favori, favori, favori Küçücük bir kızdı. Bir katede oturmuş "As
oyuncumdur. "lrina Palm"a gelince, harika Tears Go By"ı söylüyordu. (gülüyor)
bir senaryoydu (Martin Herron - Philippe Godard'ın o film için sizi düşünmesine ne
Blasband), çok iyi, çok ilginç bir fikri vardı. demeli?
Fakat yanlış istikametlere gidebilirdi, öyle bir Bende. benim bilmediğim bir şeyi görü­
risk söz konusuydu. Ama kasting çok iyiydi. yordu demek ki. Çok akıllı bir adamdır
Sam Gabarski de çok iyi bir yönetmen. Godard. "Made in USA" de çok iyi bir
Mikl Manojlovic büyük alkış hak ediyor. filmdir.
Yaa! Yaa! Acayip iyiydi! Ama herkes çok iyiy­ Godard filmleri içinde en çok sevdikleri-
>
..�::ı
di. Benim oğlum rolündeki Kevin Bishop ha­ niz hangileri?
rikaydı. Ve o kötücül kadın rolündeki Jenny O kadar çok var ki. Ama, "Pierre le Fou"' 'fil'
Agutter! O harikulade bir oyuncu! "lrina (Kaçık Pierre) bir başka... �
U)
NiSAN
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
2008
• • • • • • • • • • •

\ ·� CAN
B E
LJ SA N

ı:'�"��· · ·· · · · ·· · · · ·· · · ·
• •• •
• • •
• • •

Konserler 23 : 00' da başlamaktadır.


• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •

www.peyote.com.tr 1 1 www.myspace.com/peyotenevizade 1 1 www.last.fm/group/peyote


• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
[CHAM olarak tarif edebilirim, bir nevi sığı­
nak. Chambao'nun müziğinin de
dinleyenler için bir sığınak olmasını
Flamenko ile elektronik müziği en iyi harmanlayan grup olarak gösterilen Chambao, 2000'li yıllann başında temenni ediyorum.
Malaga sahillerinden koyulduğu yolculuğunda geçtiğimiz ay lstanbul'a da uğradı. Son albümleri "Con Otro Yeni albümünüz "Con Otro Aire"de
Aire" turnesi kapsamında iş Sanat'ta sahne alan Chambao'nun kaptanı Maria Del Mar Rodriguez Camero'yu eski yol arkadaşlannız olmadan
çalışmak nasıldı?
-ya da arkadaşlannın kendisine hitap ettikleri gibi Mari'yi- konser öncesi yakaladık, "Pokito a Poko" ile
Anlatacak hikayelerimin olması be­
tavan yapan başarılannın, incelikli müziklerinin sırnna vakıf olmaya çalıştık... ni asıl motive eden şey. Üstelik çok
sıkı müzisyenlerle çalışıyorum. A�

iLeRiCi TUTUCU
bümdeki 11 şarkının müziklerini
de. sözlerini de ben yazdım. Son1J9"
tan da oldukça memnunum.
Şarkı sözlerini yazarken nelerden
esinleniyorsunuz, şiir kitaplanna
merakınız var mıdır mesela? Endü­
lüs belki de lspanya'nın en güçlü
" şiir geleneğine sahip bö l gesi.
t
z
Şiiri çok severim, ama ilgi alanım
sadece şiir değil. Farklı türde kitap­

! ları seviyorum; tek kıstasım, okudu­


ğum şeylerin insana dair olması.
Bu yüzden felsefi metinlere de mey·
!ediyorum.
Albümün çıkış şarkısı "Papeles
Mojados" (lslak Evrak) sosyal içe­
rildi bir şarkı. Anlatacak hikayele­
rim var dediğinizde, Chambao'nun
giderek politize olacağı sonucunu
çıkarabilir miyiz?
"Papeles Mojados"u yapmamın se­
bebi, her gün yüzlerce Afrikalının 15'
panya sahillerine yarı aç yan tok,
yarı ölü yarı diri şekilde ulaşması.
Üstelik memleketim Malaga bu sa­
hillerden biri. Şu sıralar lspanya'da
çok ciddi bir göçmen sorunu yaşa­
nıyor ve görünüşe bakılırsa, bu S(}
runlar artarak devam edecek. Bu
kadar yakınımda yaşanan bir insan­
lık dramına seyirci kalmak isteme­
dim açıkçası, iki laf da ben edeyim
dedim. Ama bana kalırsa insana
dair olan her şey politiktir, politik ol­
mak için illa göçmenlerle ilgili bir
şarkı yapmanız da gerekmez.
Önümüzdeki hafta lspanya'da ge­
Müziğiniz "flamenko chill" olarak yor) Eduardo ve Dani'yle üçümüz di karısı ve kızıyla Malaga'da sakin nel seçimler yapılacak, seçim sü­
adlandınlıyor, ama ne ftamenko ne çıkmıştık yola. Sonra aramıza Ho� bir hayat sürüyor, ama hala kendi reci hakkında ne düşünüyorsunuz?
de chill out olarak nitelemek landa'dan Henrik Takkenberg katı� köşesinde ufak ufak müzik yaptığını Seçim süreci tam bir sirke benz�
mümkün sanki... dı. Henrik önceleri konserlerimizde biliyorum. Edi ise 2005'te "Pokito yor. Tam bir kamuflaj işlevi görüyor
Maria del Mar: Doğru. (gülüyor) flüt çalıyordu. ilk albümün kayıtlan� a Poko" albümünün kayıtlarından televizyonlarda şahit olduğumuz bu
Endülüslü olduğumuz için müziğimi­ da ise prodüktör olarak yer aldı, sonra ayrıldı. Biraz önce de söyledi­ sirk. insanlar gündelik hayatlarını
zin ana damarı doğal olarak fla­ ama sonra yollarımız ayrıldı. ğim gibi, profesyonel anlamda mi} gerçekten etkileyen olaylara göre
menkodan besleniyor, buna ayrıca Takkenberg'in hayli genç bir yaşta zisyenllk yapmak kendine göre zor­ karar vermeliler, medya aracılığıyla
yaratılan sanal dünyayı bir kenara

1
elektronik sound'ları da ekledik, öldüğünü duyduk... lukları olan bir iş. Ya severek yapar­
ama elektroniği fazladan bir enstrü­ Evet, Henrik maalesef zamansız bir sın ya da nefret edip bırakırsın, ik� bırakmalılar. Brüksel'de bir takım
man olarak düşünmüştük işin ba­ bürokratlar bir araya gelip Avn.r
şında. Flamenko chill bir etiketten Ricky Martin bana Chambao'yu çok beğendiğini anlattı pa'da yaşayan insanların gündelik
ibaret, hele Chambao'nun bugün uzun uzun. Ben de "o benim" deyiverdim. Müziğin sihri işte .
hayatlarını doğrudan etkileyen bir
yaptığı müziğe kulak kabartırsanız, Şarkılannızın nerelere ulaşacağı belll olmuyor. sürü karar alabiliyor. Böyle olunca,
bu etiketin bizi tarif etmekten gide­ sıradan insanlar giderek bir yaban­
rek daha da uzaklaştığını görebilirsi­ şekilde aramızdan aynldı, ama öl­ sinin ortası pek yok. Sonunda cılaşma yaşıyorlar. insanların politi­
niz. Şarkılarımızı yaparken her za­ meden uzun süre önce yollarımızı Chambao'yu tek başıma devam et­ kadan anladığı, yirmi-otuz yıl önce­
man içimizden geldiği gibi çalıştık. ayınnıştık. Pek bağlantıda olmadığı­ limıeye karar verdim, tabii yeni mi} siyle aynı değil artık. Bu söyledikle­
Şarkı neyi gerektiriyorsa, o öğeleri mız için neden öldüğünü bilmediği­ zisyenlerle. Grubun adını değiştir­ rim sadece Avrupa'yla sınırlı değil,
dahil ettik. Bu süreçte insanın ak­ mi itiraf etmeliyim. meye içim elvermedi, çünkü çok dünyanın geri kalanında da böyle
lından çok sezgileriyle hareket et­ Grubun öbür üyeleri neden ayrıldı? seviyorum, hem tınısını hem de an­ bir kadercilik göze çarpıyor. Neyse
mesi daha doğru geliyor bana. Edi (Eduardo) ile Dani kuzenler. Ön­ lamını. Kendi memleketim Mala­ ki, biz Endülüslüler ters insanlarız.
Başlangıçt.akl kadronuzda bayağı ce Dani ayrıldı, çünkü sürekli kayıt ga'da kullanılan bir sözcük "cham­ Kültürümüze son derece bağlı inat-
değişiklikler oldu, değil mi? yapıp turneye çıkan bir müzisyen bao". lnsanlann kırda ya da plajda çı bir yapımız var. Dışarıdan gelen
Evet, birer birer herkes ayrıldı. So­ olarak hayatına devam etmek iste­ güneşten ve rüzgardan korunmak etkilere direnebiliyoruz. Gençlerin
nunda sadece ben kaldım. (gülü- miyordu. Evleneli, bir kızı oldu. Şim- için kullandıkları iptidai bir tente büyük bir çoğunluğu analarının ba- �
U1Jk.USUZA lnASAllAr
balarının, dedelerinin değerlerini be­ Enrique ve Estrella Morente, bera­ lara eşlik eder, kimi de hiçbir şey diniz mi hiç?
nimsiyor, onların adetlerini sürdür­ ber çalıştığınız başka ünlü isimler. yapmadan dinler. Hepsi kendine Camar6n'a yaşım küçük olduğu için
mek istiyor. Endülüs'ün geneli tutu­ Morente ailesinin yaptığı bütün işle­ göre müziğin tadını çıkarıyordur. yeti$emedim, ama Paco de Lucia'yı
cudur. Tuhaf bir şekilde, tutuculu k re tapıyorum. Onlarla çalışmak be­ Müzik, herkesin farklı yaşadığı bir Granada'da izledim, müthişti.
iletici bir anlam kazanabiliyor günü­ nim için en büyük ödül. Flamenko şey oluşuyla bana aşkı çağrıştırıyor. Siz gitar çalıyor musunuz?
müzde. (gülüyor) camiasıyla yaptığım çalışmaları ayrı insanın beyninden çok kalbine hi· Çok az. Şimdilerde biraz daha sık
Müziğe dönelim isterseniz, Ricky bir yere koyduğumu itiraf etmeliyim. tap ediyor çünkü. Flamenkoyu da çalmaya başladım. Ama beste ya­
Martin'den Cesaria Evora'ya kadar Aynı toprağın insanı olmak bambaş­ bu çerçeveden değerlendirirsek, be­ parken şarkıyı kendi kendime söy­
çok farklı müzisyenlerle işbirliği ka bir şey. Habichuela ailesi mese­ nim için flamenko, "puro'' (saf} bir leyerek kaydediyorum. Şarkının giri­
yaptınız... la, onlara da taparım. Bütün bir aile müzik türü olmanın ötesinde, bir ya­ şini, melodisini ve sonunu teybe
Başka sanatçılarla çalışmak tama­ sanatçı olabilir mi? Oluyor işte. Pi­ şam biçinıi anlamına geliyor. kaydedip müzisyen arkadaşlarımı
men kişisel bir tercih. Arada ne tingo, Farruco'lar, hepsi benim için Bu noktada saf flamenko fanatik· çağırıyorum. Ben söylüyorum, onlar
plak şirketleri ne maddi çıkarlar ne efsane isimler. lspanya'da •duen­ terinin Chambao'nun füzyon anlayı­ çalıyor. Sonra farklı fikirleri deniyo­
de başka bir hesap var. Birlikte ça­ de" dediğimiz şey var bu insanlar­ şını reddetmeleri gibi bir sorun or· ruz, şurasında vurmalı girsin, bura­
lışacağım insanları mutlaka şahsen da: Az rastlanır bir sanatçı ruhu. taya çıkabilir... sında nefesliler olsun gibi taleple­
tanıyıp sevmem lazım. Mesela Flamenko'nun travesti kraliçesi Çıkabilir tabii. Bence bir sorun yok, rim oluyor.
Ricky Martin'le konser veımek için Falete hakkında ne düşünüyorsu­ sonuçta bir şarkıyı dinlersin, sana Konser DVD'nizde bazı şarkılarda
Madrid'e geldiğinde tes.;ıdüf eseri nuz? hitap eder ya da etmez. Gerisi te­ hiphop yapan dansçılar var, sahne­
Bayılıyorum, müthiş bir sanatçı. Es­

l
karşılaştık. Bana Chambao CD'leri ferruat. Flamenko seven birinin her de sürekli dansçı kullanıyor musu­
gösterip çok beğendiğini anlattı ki bir şarkıcıyı, Banbino'yu kendine türlü flamenko füzyon çalışmasını nuz?
uzun uzun. Ben de "o CD' lerdeki DVD'ye aktarılan konser kendi çöp­
benim" deyiverdim. Matrak oldu ta­ "Papeles Mojados", her gün yüzlerce Afrikalının İspanya'ya lüğümüzde, Malaga yakınlarındaki
bii. Müziğin sihri de burada işte. Bir yan ölü yan diri ulaşmasını anlatıyor. Ama insana dair olan Fuengirola Kalesi'nde verdiğimiz bir
takım şarkılar yapıyorsunuz ve nere­ her şey politiktir, illa göçmenlerden bahsetmek gerekmez. konserdi. Arkadaşlarımızla böyle
lere, kimlere ulaşacağı, kimlerin bir şey yapmayı düşündük. ama
kalbinde yer edeceği hiç belli olmu­ örnek alıyor. Ama bana kalırsa, Fa­ beğenmesini beklemek saçma sürekli dansçımız yok. Aslında kon­
yor. Ricky'yle daha sonra da karşı­ lete'yi sadece şarkıcı olarak nitelen­ olur. Öte yandan, flamenkoyu hangi serler için bazı fikirlerim var. Mese­
laştık bir-iki kere. Sonunda "bu ka­ dirmek haksızlık olur. O komple bir türle karıştırırsanız karıştırın, ister la "Con Otro Aire" turnesinde kon­
darı da tesadüf olamaz" dedik ve sanatçı, şarkı söylerken bazen öyle Arap, ister Türk müziği, isterse de serlerin karanlıkta başlaması ve
birnkte bir şarkı yapmaya karar ver­ jestler yapıyor ki. seyircinin aklını elektronik müzil< olsun, saf flamen­ sahne yavaş yavaş aydınlanırken
dik. Böylece ortaya TommyTor­ başından alıyor. Başkası yapsa ya ko dediğiniz öğe ardadır. Bu anlam­ iki dansçının semazenler gibi elleri­
res'in "Tu Recuerdo" (Hatıran) adlı hlçbir şey ifade etmeyecek ya da da saf flamenko bir referans nokta­ ni açarak dans etmesi gibi bir şey
şarkısı çıktı. Tommy, Porto Ri­ komik olabilecek jestler onunla sı oluşturur, siz de zevkinize göre o düşünmüştüm, ama bunu yapmak
ko'nun önde gelen müzisyenlerin­ başka b1r anlam kazanıyor. kaynaktan beslenirsiniz. mümkün olmadı. Gerçek semazen­
den. Daha önce de Ricky için şarkı­ Ketama'dan Chambao'ya kadar yı­ Aamenkonun büyük ustası Paco ler olmayacaktı bu dansçılar, ama
lar yapmış, ama kendi solo kariyeri ğınla Endülüslü müzisyen, flamen­ de Lucia'nın da kendi füzyonunu danslarıyla onları andıracaklardı.
de oldukça sağlam biri. 'Tu Recuer­ koyu farklı biçimlerde algılayıp bir yaptığı rahatlıkla söylenebilir. Eğer sahnede dans olacaksa, mut­
do"yu getirip dinlettiğinde hem söz­ tür füzyonun peşinde koşuyor. Ba­ Evet, ama Paco de Lucia biraz ay­ laka insanların kafalarını açmalı.
leri hem de müziği çok beğendim. şanlı bir karışıma ulaşmanın for­ kırı bir örnek, daha önce bahsetti­ Bu nedir, ne anlatmak istiyor de­
Chambao müziğine uygun bir teklif­ mülü nedir sizce? ğimiz füzyon denemeleriyle aynı ke­ meliler, soru sormalılar. Ne bile­
ti, oldukça zengin, füzyon olarak n� Bir formül olabileceğine inanmıy<r feye koymamak lazım kendisini. yim, tipik bir Flamenko dansı
telendirilebilecek bir şarkı. Üstelik rum, Her ne kadar müzikten bahse­ Paco o kadar iyidir ki, isterse en koymayı düşünmem mesela
flamenkoya yakın bir sound'u vardı, diyor olsak da, bence aslolan kül­ l<armaşık, en özgün şekilde fla­ konserlere. Yanlış anlaşılmasın, i
ki bu da benim işimi kolaylaştırdı. türlerarası bir füzyon. Her yiğidin bir menko yapar, isterse de en saf lıa­ o haliyle flamenkoya hiçbir itira- i'
Şarkının kayıtlarında yer alan Porto yoğurt yiyişi vardır. Her müzisyen, lini damıtır. Üstelik her ikisinde de zım yok; aksine, bayılırım. Ama

Rikolu müzisyenlerin de olağanüstü
çaldıklarını eklemeliyim. Uzun lafın
kendi algılarına göre bir karışımın
peşinde koşuyor. Konserlere baktı­
kusursuzdur. Paco ile Camarön de
la lsla'nın ayrı bir yeri vardır bizim
Chambao'nun s1ahn esi n d �
e a
�-
ak bı r şey o 1m a 1 1 daha az bıldı-
.�
Ci
kısası, sonuçtan hepihıiz çok mem­ ğınızda seyircilerin her birinin müziği dünyamızda. ikisi de olağanüstü ğim, keşfetmekten hoşlanabile­
nun kaldık. Bu tip işbirliklerine her farklı şekillerde takip ettiğini görür­ sanatçılar. ceğim bir öge olmalı, çünkü i:
zaman açığım. sünüz. Kimi dans eder, kimi şarkı- Konserlerine gitme şansı bulabil- Chambao da bir arayışın ürünü. (55
İSPANYA'DA YENİ FLAMENKO RÜZGARLARI
Türkiye'de bir süredir flamenkoyla yatıp flamenkoyla kalkıyoruz ya, meğer lspanyollar da farklı değilmiş, flamenko oralarda da alıp yürümüş. Şaka
bir yana, eski usul değil yeni okul, elektrikli, cazlı, rock'lu bir taze dil, gruplarıyla, şarkıcılarıyla flamenkonun anavatanında iyiden iyiye yerleşiyor.
Böylece flamenko, ne kadar dinamik ve evrensel bir dil olduğunu yeniden kanıtlıyor, zaten kendisinin bizzat bir melez olduğunu hatırlıyor ...

•• •• ••

EVLeRiniN onu BOYaLı FUZYOn


Animasyon film Oscar'ını alan "Ra­ Karşı Rumba" diye bir fanzini bile
tatouille"da, genç aşçı fare Remy, var ekibin. Ama asıl gücü şüphesiz,
oburcuk kardeşine füzyon mutfağı flamenkonun şiddetini hiphop'un
üzerine ders veriyordu: Remy. d& enerjisiyle birleştiren, solist Mari­
mak tadı az gelişmiş yamyam kar­ na'nın kesintisiz güç kaynağı: Mari­
deşine önce bir parça peynir, sonra na, sahnede bir ışık efektiyle bu­
bir üzüm tanesi tattırır; ardından da lerias söylemeyi bıçakla Kesip değ­
ikisini aynı anda ısırtıp sentezden me bir MC kesilebiliyor. Bu sekiz ki­
çıkan yeni tada kendini bırakmasını şilik "jipjop flarnenklllo" çetesi, ken­
ister. Son yıllarda, lspanya'daki pek di bağımsız plak şirketini l<urup
çok genç flamenko sanatçısı da bir Dlegıı üçüncü albümleri "Techan"yi (ls­
tür füzyon aşçısı kesildi. Ülkeden çı­ el Cigala Condıa Buika panyol Çingenelerinin dilinde "hür"
kan yeni gruplar, flamenkodan ge­ demekmiş) 2007 yılında çıkardı.
len zengin daman electronica, reg. gibi üstadlar cazla flamenkoyu bir­ tesi veya şemsiyesi anlamına gelen Youtube'da klibi dönen "Sultanas
gae, hiphop ve caz gibi türlerle har­ leştiren denemelere girişti. Ancak Chambao, elbette İbiza'daki yeni de Merkaillo" kaçırılmayacak cins­
manlayıp yepyeni sound'lar oluştu­ Türkiye'deki Anadolu rock ve caz club kültürüne de çok şey borçlu. ten. Grubun geçenlerde BBC tar&
ruyor. janrı misali, bu sanatçıların etkisi Grubun daha ilk albümü bir Premio fından 2008 En iyi Avrupalı World
Flarnenl<o füzyon ya da yeni flamen­ lspanya'yla sınırlı kaldı. 2000'1i yıl­ Ondas ödülü aldı; asıl sükseyse Music Grubu ödülü için aday göste­
lıonun öncülerinden Chambao'nun ların başından itibarense, eıectroni­ yüz binden fazla satan ve "Pokito a rilmesi boşuna değil.
6 Mart günü lstanbul iş Sanat'taki ca yeni bir uluslararası sanat dili Poko" single'ıyla parlayan aynı adlı Fakat flamenko füzyonda çok daha
konseri damaklarda aynı melez ve haline gelirken, DJ'ler binbir janr­ 2005 tarihli albümle geldi. Grup, içli, ağırbaşlı, dokunaklı bir damar
leziz tadı bıraktı. Şüphesiz, Cham­ dan lılasikleri gözünün yaşına bak­ baş döndürücü, yabancılaştırıcı da mevcut elbet. Akdeniz'deyiz, ak­
bao 2002 tarihli "Flamenco Chill madan yeniden yorumlarken, elbet­ kent ritminin karşısına dingin ve si mümkün mü? Akla "Lagrimas
Dut" albümüne sekiz parçayla katıl­ te flamenko pas geçilmedi. doygun bir müzikal manifestoyla di­ Negras" albümünde Kübalı caz pi­
madan ve 2003'te kendi albümü Endülüs'ün Malaga kentinden üç kiliyordu adeta: "Pokito a Poko"da yanisti Bebo Valdes'le çalışan Die­
"Endorfinas en la Metne"yi çıkar­ gencin, La Mari, Edi ve Dani'nin, dedikleri gibi, "sırf yürümüş olmak go el Cigala geliyor ilk -ki 2006'da
madan önce de, füzyon denemeleri çeşitli flamenko palo'larını down­ için yürümeye değmez, çoğalmak istanbul'da konser vermişti. Aynı iş­
olmuştu lspanya'da. 1980'1erden tempo bir altyapıya oturttuğu ve La için adım atmalı". birliğinin devamı olan "Dos Lagri­
beri Kiko Veneno ya da Pata Negra Mari'nin buğulu ve cool vokalleriyle 2007'de "Con otro aire"yi yayınl& mas" geçenlerde lspanya'da çıktı,
gibi sanatçılar rock'la, ardından da süslediği tarza "flamenco chill" adı yan grup dünya turnesinde, fakat meraklısına duyurulur.

l
Chano Dominguez ve Jorge Prado yakıştırılıyor. Günlük dilde, plaj ten- orijinal kadrodan yalnızca La Mari Ama caz ve flamenkoyu bol bol so-

lspanyollar nedense klasik ftamenkodan çok hoşlanmıyor.


Camaron? 1-ıh. Paco de lucia? Eh. Ama füzyon grupları
yeni sound'larıyla gençleri ayağa kaldırıyor.
mevcut. Son albüm, elektronik mü­ ul'la karıştırıp bizi bizden alan, Ek­
ziğin de ötesinde, zengin Arap ve vator Ginesi l<ökenli Concha Buika
Hint melodileriyle tıamenko arasın­ oldu asıl. Mükemmel bir zenci gırt­
daki ortak dili gösteriyor. Zaten, lağıyla flarnenko okununca ne oldu­
ağır bir göğüs kanserini yenen La ğunu merak ediyor musunuz?
Mari'nin araştırmaları hiç öyle hız 2006 tarihli "Mi Nina Lota" albü­
kesecek gibi değil -Ricky Martin'le münü koyduğunuzda, bir süre bu
gerçekleştirdiği "Tu Recuerdo" düe­ Janis Joplin mi, yoksa Nina Simone
tinde de görüldüğü üzre. mu diye afalladıktan sonra anlıyor­
Türkiye'nin çeşitli yerlerinde, kafede sunuz ki, Buika, Cigala'ya taş çıkar­
barda lafladığınız İspanyollara sor­ tan bir gırtlakla nev-i şahsına mün­
duğunuzda, nedense klasil< flamen­ hasır birjanr açmış. Bulka'nın yeni
kodan çok da hoşlanmadıklarını g& albümü "Niiia de fuego" mayıs ba­
rüyorsunuz. Camaron? Hh. Peki P& şında çıkıyor...
co de Lucia? Eh, işte. Ama füzyon Umarız yeni flamenko gruplarını ls­
grupları gerek yeni sound'tarı, ge­ tanbul'da izlemeye devam ederiz.
rekse de mizahi, muhalif, hınzır Flarnenco a la Turka, Öykü ve Berk
söylemleriyle özellikle gençlerı aya­ gibi pek çok yerli çalışmanın kamu­
ğa kaldırıyor. oyunda yarattığı ilgi ve heyecan,
Hınzırlık deyince. Barseıonaıı sihir­ flamenkonun bu topralılarda ne ka­
bazları, Ojos de Brujo'yu düşünme­ dar güçlü kök saldığını gösterdi.
mek mümkün mü? Evet, grup azılı Bütün Akdeniz müzikleri füzyonla
bir muhalif dil tutturmuş, yoksullu­ zenginleşirken bizim de çorbada bir
ğa, eşitsizliğe türkü yakıyor. "Ruın· tuzumuz olsun!
ba contra el mundo", yani ·Aleme Banş Yıldınm

-+31
KIRK YILIN GETİRDİKLERİ: j68 VE MİRASI
Bu yılki İstanbul Film Festivali programında, 1968 isyanının kırkıncı yıldönümü vesilesiyle, "68 ve Mirası" başlıklı bir seçki yer alıyor.
Roll'un da katkılarıyla sahaya sürülen 1 1 filme, dönemin siyasal, kültürel, müzikal ikliminden enine boyuna bir bakış ...

.,
:e
"'
:::ı
o
.;;
·c

&.

- -
..._
- l
ı-.
� --
� ��--
----
--�--
� ���--
� �������__:
:.::=...
...: ....
.=- ....:. �....--
.-..
....�
. ....
.-. .. -=-
� - ����---
� ���--ı �

"Bir folk şarkısı gibi başladı, bir sürü değişimden Rolling Stones'un kurucularından Brian Jones, rını 17. yüzyılın proto-komünist hareketinden alı­
geçti ve nihayetinde samba oldu." Mick Jagger'ın 1967'nin ilk gününde, bu yeni ahlakı şöyle özetli­ yorlardı- bağımsız gazete San Fransisco Ora<>
"Sympathy For The Devil" için söyledikleri, yordu: "Bizim gerçek dinleyicilerimiz günümüz le'da yapmıştı: "Yeraltından yeni bir ruh doğmalı,
1968'in de hikayesi sayılır. '66 yazında, "Fıfth Di­ toplumunda müsamaha edilen ahlaksızlıkları sor­ bilinçlere yerleşmeli, paylaşılmalı; arzu, farkında­
mension"da belirmişti alametler; The Byrds say. guluyorlar: Vietnam'daki savaşı, eşcinsellerin ko­ lık ve aşkın rönesansıyla bir devrim olmalı ki, in­
kodelikle ("8 Miles High") Nazım'ın "Kız Çocu­ vuşturulmasını, kürtajın ve keyif verici maddelerin sanoğlu kendisiyle ve doğayla barışabilisin."

1
ğu"nu ("I Come And Stand At Eveıy Door"), Bri­ yasak olmasını ... Biz kendi beyanımızı yapıyoruz. 1968'e gelindiğinde, Diggers'ın sözünü ettiği ruh
tanya folkuyla ("John Riley") Hint raga'sını Başkaları daha entelektüel
("Why") aynı albümde buluştunrıuştu. beyanlar yapıyor." 13 Mayıs 1968. Sorbonne'un kapısındaki afiş: "Devrim,
Folk artık başka bir şeydi, kelimenin iki anlamı Brıan Jones'un sıyahları sadece kapitalist toplumu değil, endüstri toplumunu da
da -halk ve müzik- başka bir yerdeydi. Ertesi unutmuş olması talihsizlik-
sorgulayacaktır. Hayal gücü iktidarı ele geçiriyor."
yaz, popüler tarihe "aşk yazı" olarak geçecekti. ti. O unutkanlığı Godard
100 bin kişinin San Francisco'nun Haight-Ash­ "Bir Artı Bir"de telafi edecek, "Synıpathy For The dünyanın dört bir yanında kol geziyordu.
buıy'sinde toplanmasıyla başlayan, Jefferson Devil"in kayıt seansları sık sık Kara Panter'lerin Elle tutulur, gözle görülür bir ruhtu bu: Hali tavrı,
Airplane, Jimi Hendrix Experience, Grateful Dead söylevleriyle kesilecekti. kılığı kıyafeti hemen belli ediyordu kendini �n
ve The Byrds gibi gruplara evsahipliği yapan Mon­ Brian Jones'un "daha entelektüel" dediği beyan­ belirgin işareti saçlarıydı_ Tarihçi Mary Hei­
terey Pop Festivali'yle devam eden "aşk yazı", lardan birini, "aşk yazı"ndan altı ay önce, 14 mann'ın deyişiyle, "Batılı öğrenciler anne ve ba­
kültürel ve siyasal bir başkaldırının, yeni bir ahi& Ocak 1967'de 50 bin kişinin katıldığı "Human baları gibi kapitalist veya savaş şakşakçısı olma­
kın doğumunun habercisiydi. Be-in" eylemini düzenleyen Diggers örgütü -adla- dıklarını göstermek için saçlarını uzatıyorlardı, Çe-

32-+
kosıovakya'daki öğrencilerse eski kafalı bağnaz 1 Kleln'ln "Bay ÔlgOıiük" filminde
l{omünistlerden olmadıklannı göstennel{ için.· S4'!e Galnsbourg danıl alıyor
1968'in -ister yıl diyelim. ister ruh- ekseninin
adını, o yılın ilk günlerinde yayınlanan albümüyle
Jimi Hendrix koymuştu: "Eksen: Aşk Kadar Ce­
sur" (Axis: Bold As Love). 1968'in son günlerin­
de gösterime giren "Eğer"in afişi ise ebedi bir
soru soruyordu: "'Kimin yanında olacaksınız?"
Konumuz nostalji değil, güncel tarih. The Econcr
mist bile, özel sayısının (2007 Kış) kapağında
"1968: Modem dünyanın doğumu" anonsu yapı­
yor, içeride de şöyle diyor: "1968, kırkıncı yıldö­
nümünde, modem tarih duygusu olan herkese
tesir etmeyi sürdürüyor:
Evet, bitmeyen, sürüp giden bir şarkıdan bahse­
diyoruz. Jean-Luc Godard da "Bir Artı Bir"de öyle
yapıyor. Onun seçtiği simge Stones'un
"Sympathy For The Devil"ı; bizimkisi, sözlerini 1
Mayıs pankartımıza yazdığımız "lf Six Was Nine".
Hendrix'in şart<ısı, "Easy Rider"ın köprü sahnesi­
ne şu dizeleriyle eşlik ediyor: "Alb dokuz olsa /
Vazgeçmem / Bütün hippiler saçlarını kazıtsa /
Dert etmem / Beyaz yakalı muhafazakar çıkıp
karşıma / Plastik pannağını sallasa da / Vazgeç­ Muhafazakar milletvekili Enoch Powell'ın ırkçılık kişi yaralanmış, 589 gösterici tutuklanmıştı.
mem.. : kokan "Kan ırmakları" namlı söylevi, müstakbel Chicago olaylarından iki gün sonra, 31 Ağus­
1968'de çektiği "Fırın Saatleri"ni "Che Gueva­ "demir lady" Thatcher'ın desteğini almakla kal­ tos'ta piyasaya çıkan Rolling Stones singte'ı
ra'ya ve Latin Amerika'nın kurtuluşu için hayatıa­ mamış, kamuoyu yoklamalarında da yankılanmış­ "Street Rghting Man"in "nümayişler görüyorum
nnı l<aybedenlere· adayan Fernando Solanas, tı. Bu, iki yıl sonraki seçimlerden Muhafazakarla­ her yerde / devrimin tam zamanıdır bence" dize·
2007 seçimlerinde, Arjantin meclisinde bir millet­ nn zaferle çıl<acağının ilk işaretiydi. Almanya'daki leri yalnız Chicago'nun değil, dünyanın dört bir ya­
vekilfyle temsil edilen Hakiki Sosyalist Parti'nin koalisyon hükümetinin şansölyesi Kiesinger bir nında sokakların ruh halini dile getiriyordu. ABD
cumhurbaşkanı adayıydı. "Fırın Saatleri"ne "Sgt. Nazi esl<isiydi, "demir perde"yi sayınazsak, Avru­ radyolarının ve BBC'nin yasakladığı "Street Figh­
Pepper's Lonely Hearts Club Band"i koymuştu, pa'da üç diktatörlük iktidardaydı: ispanya'da ting Man"in esin kaynağı, Tarık Ali ve Vanessa
l{ampanya şarkısı da pekala "lf Six Was Nine" Franko, Portekiz'de Salazar, Yunanistan'da albay. Redgrave'in başını çektiği Vietnam'la Dayanışma
olabilirdi. lar cuntası. Latin Amerika'da ise vahşi militarist Komitesi'nin 16 Mart'taki My Lai katliamını pro­
Fransa, Arjantin'den altı ay önce sandığa gitmiş­ rejimler hÜl{Üm sürüyordu. Bu tablo, Daniel Ben­ testo etınek üzere 17 Mart'ta düzenlediği göste­
ti. Sağın adayı Sarkozy, 29 Nisan 2007'de, Pa­ said'in deyişiyle, '68'in paradokslanndan biriydi: riydi. Aralarında Mick Jagger'ın da olduğu 10 bin
ris'in Bercy meydanında 30 bin kişiye seslenir· "Solun en büyük ayaklanmaları, sağın en büyük kişinin katıldığı nümayiş, 20. yüzyıl lngiltere'sinin
ken "Eğer"in afişindeki soruyu cevaplıyordu: "Bu zaferleri." tanık olduğu en şiddetli polis müdahalesiyle dağı­
seçimin meselesi şu: Mayıs '68'in mirasını yaşa­ Bu yenilgiye, süregfden yenilgiye rağmen, '68 ni­ tılmış, 86 kişi yaralanmış, 200 kişi tutul<lanmıştı.
tacak mıyız, yoksa ondan ebediyete kadar kurtu­ ye hala yürekleri titretebiliyor? Ya da Sarl<ozy gibi­ Social Deviants solisti Mick Farren'ın ifadesiyle,

l
lacal{ mıyız?" lerini niye öfkelendiriyor? Hendrix, 1967'deki bir "ortalık 19. yüzyıl savaş alanı gibiydi, atlı polisler
Seçimi Sarkozy kazandı, kırk yıl önce de de Gau� söyleşide "mühim olan
le l<azanmıştı. Sarl<ozy gibi, de Gaulle de istisna kaç kişi olunduğu değil, k� 1968'in ekseninin adını albümünün adıyla Jimi Hendrix
değildi. 1968 seçimlerinden ABD'de Cumhuriyet­ min haklı olduğudur" diyor- koymuştu : " Eksen: Aşk Kadar Cesur". "Eğer"in afişi ise
çiler, ltaıya'da Hıristlyan Demokratlar galip çık· du. 2007 .nın The Econo- ebedi bir soru soruyordu: "Kimin yanında olacaksınız?"
mıstı. lngiltere'de lşçi Partisi işbaşındaydı ama, mist'i, kimin haklı olduğu-
nu şu cümleyle teslim ediyor: ''1968 gizli bir za­ saldırdı, uzun coplarıyla menzillerindeki herkese
ferdi." acımadan vuruyorlardı".
1968 paradokslar yılıydı. Baha�a başlamıştı, Ale­ Londra. 17 Mart vakası dışında, '68 boyunca gö­
xander DubçeK'in 5 Ocak'ta Çel<oslovakya Komü­ rece sakindi. Kıta Avrupa'sına ıwasıa lngiıtere'de
nist Parti'sinin lideri seçilmesiyle ilan edilen siyasal radikalizm revaçta değildi. O yüzden de,
"Prag baharı"y1a. O günlerde Prag'ın yeraltında Mick Jagger "Street Fıgtıting Man"de "devrimin
Velvet Underground ve Frank Zappa kasetleri ve tam zamanıdır bence" dedikten sonra, "ama be­
Milan Kundera'nın "Şaka" romanı da elden ele nim yaşadığım yerde / taviz politikası geçer akçe
dolaşıyordu. Jaromil Jires'in 1969'da perdeye ak­ / gariban bir çocuk ne yapabilir bu uyl<ulu Londra
tardığı romanın kahramanı LUdvik'in 'masum"
' bir şehrinde / bir rock'n'roıı grubunda çalmak hari­
şaf{a yüzünden kararan hayab, Stalinizmin l\arart­ cinde" diye devam ediyordu. '68 Londra'sı radi­
tığı hayatıann timsaliydi. Ne var ki, Dubçek'in "in­ kal siyaset bakımından uykuda olsa da, kültürel
san yüzlü sosyalizm" çağrısıyla başlayan "Prag yaratıcılığın beşiğiydi, adı üstünde "swinging Lon­
baharı", 20 Ağustos'ta Sovyet tanklanyla ezile­ don"dı.
cel<ti. 1960'1arın ortalarından itibaren İngiliz rock grup­
Aynı günlerde, Sam Amca'nın kolluk kuvvetleri ları dünyanın çehresini değiştirmiş, gençliğin ku­
Ludvik'in "ruh kardeşleri"ni tepeliyordu. Dig­ lak kesildiği sözcüler olmuşlardı. 1968'e gelindi­
gers'dan esinlenerek kurulan Yippie Partisi, Ch� ğinde siyaset dışında kalmaları mümkün değildi.
cago'da toplanan Demokrat Parti IMultayını, par­ Mick Jagger, "Street Fıghting Man''in sözlerini el­
tinin Vietnam savaşını sona erdinneye kararlı gö­ yazısıyla radikal sol dergi Blacl< Dwarf'a gönder­
rünmemesinden ötürü "ölüm festivali" ilan et­ miş, onlar da tıpkı basım yaparak tam sayfa ya­
miş, ülkedeki bütün savaş karşıtlarını aynı yerde, yınlamışlardı.
aynı tarihte "hayat festivali" yapmaya çağırmıştı. 1967'nin ikinci yarısından beri mistisizmle iştigal
MC 5 ve Phil Ochs'un sokak konserleri verdiği eden Beatles'ın nasıl bir tavır alacağı merakla
festival, o güne kadarki en büyük savaş karşıtı bekleniyordu.
gösteri olmuş, 12 bin polis ve 15 bin asl<erin Muhteşem dörtlü "Revolution"la çıl<ageldi. "Dev­
müdahalesiyle Chicago Prag•a dönmüş, yüzlerce rim istediğini söylüyorsun / Biliyorsun, hepimiz
t�-
....-----..,...
- .. ---------.

.•
'1
1
'" , � ' '
' 'I
ıı

\��-�,�
i11
i1


. -... --
1 GEBER KALTAK!
'·· eı ka7'ıerasıyla Paris'teki ;6s isyanını kayda ğeçi:
'
· ren William Klein'ın "Büyük Geceler ve Küçül( ,' 1,
Sabahlar" belgeselinde, tesadüfen geleceğ\n
stan Renaud da var. 16 yaşında.�rlama bir, liseli ,
, olarak, kahvede atıp tutuyor... Renaud ilk �rkısı.
, "Creve salope"u (Geber kaltak) o yıl y��ı/6.B•ı

Mayısının bu "mini marşı"nı öğrencilerin işgal


· ettiği Sorbonne'da, liselerde, barikatlarda söyle·
' di. Ama korsan bir kayıt dışında hiçbir Rena u.cJı
. albümünde yer almadı ş_a!�'· ilk kıta.d.a 9� :·
'
. otoritesini, sonra öğretmenin, p9lislenn ve p�;;
paılann otoritesini sorguluyçrduı: Re.na_ııd, ba_sil·
'
ve direkt sözlerle: "Mahalledeki eyl
em d- en dii··
1 nüyordum / Eve geldim, yorgun arg;n , Bab�.(ıi
' · dedi: iyi akşamlar, nasılsın? / Kapa çeneni an�
1ı gut sana ne nasıl olduğumd_�! /, Y! d_ediı:iı ki;�_
geber, kaltak I Geber pislik, geber çöplük I Yıfl
: Bir tokat!" Renaud yıllar sonra, d
.evrim umutla; -
.- A-
gone" şarkısındaki '
; •
• nndan arta kalanları "Hex a
t:ar caktı:, Fr�ns!z!�r. h�b��r_ �;yı_s·
şu�dizeJı.:rı.:.,aka '!

: gelince / Akan kırmızı ve siyah kanı (Az ka_lsin'


',Jarih� altüst ed_eçek ı,
Bu bi�m.em!� isyanı�·" 1
Eğer (Lirıdsay Anderson) J,1

değiştinnek istiyoruz dünyayı." Devamı, "ama"yla Dwarf bir açık mektup yayınladı. "Şimdi gördün ha büyük bir yüzde "count me out"a eşlik ediyor­
geliyordu: "Başkan Mao'nun resimleriyle yürüye­ mü 'Revolution'daki yanlışını?" diye başlıyordu du. Ve herhalde çoğunluk ikisini birlikte söylüyor·
ceksen varacağın bir yer yok asla." Bu dize, Mao­ John Hoyland imzalı yazı. "Kibar devrim diye bir du, tıpkı John Lennon gibi.
istler bir yana, Marx, Engels ve Lenin'le birlikte şey yoktur. Bu, şiddetin her zaman doğru olduğu '68'in paradokslarından biri de buydu: Sosyal
Mao'nun resmini de pankart yapan dünya solu­ anlamına gelmez. Hatta bir sonraki eyleme ge� psikolog Kenneth Keniston'ın deyişiyle, "Viktorya
nun hatın sayılır bir kısmını gücendirecekti. men de şart değil. (Sisteme meydan okumanın dönemi lngiltere's inde cinsellik neyse, '68 kuşa­
Şarkının devamı daha da tartışmalıydı. "Yıkmak· başka yollan da var.) Adaletsiz ve çürümüş bir ğının ekseriyeti için de şiddet oydu." Hem katCL

l
tan bahsediyorsan"ın arkasından gelen dize, toplumda tutuklanmak onursuzluk değildir. Sol­ gorik olarak reddediliyor, hem arzulanıyordu.
"Revolution"un iki versiyonunun birinde "ben yo­ dan hiç kimse senin başına kötü bir şey gelmesi- Lindsay Anderson 'ın ·Eğer" inin, l<eza Antonio­
kum" (count me out) diye ni'nin "Zabriskie Noktası"nın finali, bu arzuyu
bitiyor, diğerinde iki yöne "Bir Artı Blr"de "Sympathy For The Devll" tamama resmediyor. "Eğer"in kahramanları "müesses ni­
de açılıyordu: "Ben yokum ermiyor, sürekli değişiyor. Merrlll'ln dediği gibi, "Godard'ın zam"ı makinalı tüfekle tarıyor, "Zabriskie Nokta­
(count me out) / Ben varım gözünde devrim gibi -hiç bitmiyor, hiç tamamlanmıyor". sı" 11 Eylül'ü çağnştıran bir sahneyle son bulu­
(count me in)". "Ben yo- yor. Fassbinder, Kfuge, Schlöndorff gibi isimlerin
kum" koroydu, "ben vanm"ı ise sadece Lennon ni istemez. Fakat, bu olaydan ders çıkar John. imzasını taşıyan " Alman Sonbahan" ise kuwe­
söylüyordu. içinde yaşadığımız topluma bir bak ve kendine den fiile çıkan o arzunun trajedisini anlatıyor.
"Hey Jude" single'ının B yüzü, "Revolution"ın sor: Niçin? Ve sonra da gel bize katıl." "ikinci kuşak" RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) militan­
"ben yokum"lu versiyonuydu. "Ben varım"lı versi­ 1971 Temmuz'unda lnstitut Allensbach'ın yaptığı larının kaçırıp öldürdüğü Alman işverenler Birliği
yonu yayınlamaya o günlerde kimse cesaret ede­ kamuoyu yoklamasında, yaşı 30'un altında olan başkanı, Nazi eskisi sanayici Hans Martin Schle­
memişti. Ama yayınlanan versiyon da radikal so­ Almanların yüzde 20'si Baader·Meinhofa sempa­ yer'in cenaze töreniyle açılan "Alman Sonbahan"
lu kızdınnıştı. Lennon '68 Ekim'inde üzerinde ke­ ti duyduğunu, bunun yüzde 10'u da örgüte yar­ RAF'ın kurucularının cenazesiyle kapanıyor. Res­
yif verici madde bulundurmaktan tutuklanınca, dım ve yataklık yapmaya hazır olduğunu söylüyor­ mi açıklamaya göre, Baader, Ensslin ve Raspe,
Tank Ali'nin yayın yönetmenliğini yaptığı Black du. Muhtemelen o yüzde 20 "count me in"e, da- Stammheim cezaevindeki hücrelerinde intihar et·
eden" Ulrike Meinhofun beynini, savcılığın izniyle di: "Kurumlar içinden uzun bir yürüyüş." O günter-
çıkarıp almıştı. Maksadı, üst-orta sınıf bir aileden de Putzgruppe adlı anarşist örgütte yer alan, da-
gelen, evli barklı, iki çocuk annesi, tanınmış bir hası Baader-Meinhof'un yaptığı bir s ilahlı soygLr
gazetecinin şehir gerillası olmasının sırrını çöz- na katılan Joschka Fısher, 1970'1erden itibaren,
mekti. Cevabın Meinhof'un beyin kıvrımlarında ol- Fransa '68'inin ünlü siması Daniel Cohn-Be�
duğunu düşünüyordu. dit'le birlikte "kurumlar içinden'' yürümeye başla-
Meinhof'un "devrimci şiddet"e yönelişini anla- yacak, 1990'1arın sonlarında Yeşillerin sosyal de-
mak için "Alman ilkbaharı"nın seyrine bakmak mokratlarla kurduğu koalisyon hükümetinin Dışiş-

1
yeterliydi. 2 Haziran 1967'de, lran Şahı'nı protes- teri Bakanı olacaktı.
to eden göstericilerden Benno Ohnesorg polis Rudi Dutschke'nin "uzun yürüyüş" çağrısını "sos--
kurşunuyla can vermiş, ya-
pılan yargılamada sanık Rolling Stones'un "Street Fighting Man"inin "nümayişler
polis, çok sayıda görgü ta- görüyorum her yerde / devrimin tam zamanıdır bence"
nığının ifadelerine rağmen, dizeleri sokakların ruh halini dile getiriyordu.
mişti, genel kanıya göre ise devlet eliyle öldürü� beraat etmişti. Bu kararın
müşlerdi. Alman kamuoyu ikiye bölündü: "Devle­ ardından, Gudrun Ensslin'in Ohnesorg'un ölümü yal demokrat zırva" olarak niteleyen Gudrun Enn­
tin kendini korumaya hakkı vardır" diyenler ve üzerine yaptığı konuşmada söyledikleri, gençlik slin - Andreas Baader ikilisi ise, 2 Nisan

,
"devlet hukukun dışına çıkamaz" diyenler. Ün� hareketinin bir kesiminin gözünde meşruiyet ka­ 1968'de, Frankfurt'ta iki büyük mağazayı bomba­
versitelerin tavrı netti: 177 profesör, devlet şid­ zanmıştı: "Bunlar hepimizi öldürecek. Bunlar layarak RAF'ın kuruluşunun ilk adımlarını atacak­
detini lanetleyen bir bildiri yayınladı. Auschwitz kuşağı. Auschwitz'i yapanlarla tartışıla­ lardı. Dokuz gün sonra, 11 Nisan 'da Rudi Dutso­
Öyle bir bildiriye imza atmayacağı kesin olan aka­ maz. Onların silahları var, bizim yok. Onun için s� hke aşırı sağcı bir militanın kurşunlarına hedef
demisyenlerden biri, Tübingen Üniversitesi öğre­ l ahlanmalıyız. " olup komaya girecekti.
tim üyesi Jürgen Peiffer'dı. "Alman Sonbaha­ Gençlik hareketinin simge ismi Rudi Dutsc­ Gençlik hareketinin temel taleplerinden biri, dev­
rı"ndan bir yıl önce, 1976'da hücresinde i ntihar
" hke 'nin (Kızıl Rudi) çağrısı ise aksi istikamettey- let yönetimindeki Nazi eski lerinin görevlerini bt-

m
�·.��
.._
,,��
if 1
'1( "Beyoğlu ve Kadıköy'ün
en güzel dükkanlan"
kendisine özgü ve sıradışı
yüzlerce görsel ayrmtı,
kartlar, posterler, magnetler,
rozetler, saatler, panolar,
' kitaplar, ayraçlar, çerçeveler,
gerekli-gereksiz ıvır zıvırlar,
ve gerçek sürprizlerle dolu ...

LiMAN I BEYDÖLU LiMAN I KADIKOY LiMAN YAPIMEVI


lstıkıaı Cd. 140/96 SakızgOIO Sk. 19 Boğazkesen Cd.
Halep Pasajı Bahariye Tomtom Kaptan Sk 6A
0212 252 50 39 0216 449 18 64 0212 252 36 83
per ve Peter Fonda, filmin finali için Dylan'dan
"lt's Alright Ma"yı ister. Oylan da, "filmin sonunu
değiştirin, vereyim" der. "Easy Rider"ın sonunda,
Billy (Dennis Hopper) meşum kamyonetten açı­
lan ateşle vurulup düşer, Wyatt (Peter Fonda)
motosikletini kamyonete doğru sürer, tüfek bu
defa onu hedef alır, namludan çıkan duman gö­
rüntüyü kaplar, motosiklet infilak eder, beyazlık
kızıllığa dönüşür. Dylan'ın istediği final ise şöyle­
dir: "Wyatt motosikletiyle kamyonete çarpsın,
kamyonet havaya uçsun.., Anlaşamazlar, ama
s ulh olurlar. "lt's Alright Ma", The Byrds'ün solis­
ti ve şarkıyazan Roger McGuinn'in yorumuyla yer
alır "Easy Rider"da.
1968 bir folk ş arkısı gibi başlamıştı, ritmi giderek
hareketleniyordu. Mayısın son günlerinde Stones
stüdyodaydı, dizelerinden biri "Kennedy'yi kim ö�
dürdü" olan yeni şarkılarını kaydediyorlardı. 4 Ha­
ziran'da, Robert Kennedy'nin suikaste uğraması
o dizeyi değiştirtecek, "Kennedy'leri kim öldürdü"
yaptıracaktı. Söz konusu şarkı "Sympathy For
The Devil"dı ve şarkı olmanın ötesinde, Go·
dard'ın "Bir Artı Bir"inin başrol oyuncusuydu.
Godard, Stones'la birlikte stüdyoya girmiş ve
"Sympathy For The Devi!" ın kayıt sürecini baştan
sona çekmişti. Bu görüntüleri "Bir Artı Bir"in mer­
rakmasıydı. Bunların başında, sicilinde Nazi Parti· Demokrat Parti kurultayına gitmiştim. Polisin tu· kezine oturtmuş, ancak şarkının tamamlanmış
si üyeliği olan şansölye Kiesinger geliyordu. Ni· tumu ve gençliğin ruh hali beni derinden etkiledi. haline yer vermemişti. Yapımcılann ticari kaygılar­
san 1970'e gelindiğinde RAF kurulacak, kısa bir 'Zabriskie Noktası'. bir ölçüde Chicago sokakla­ la filmin adını değiştirip "Sympathy For The De­

1
süre sonra da prestijli sol dergi Konkret'in önde rında olanlardan esinlendi." vi!" koymaları, aynca şarkının tamamlanmış hal�
gelen ismi Ulrike Meinhof'un katılımıyla birlikte Polisin Chicago'daki tutumu, Demokrat Parti se­ ni de eklemeleri, üstelik bunları izin almadan
Baader-Meinhof diye anıl maya başlayacaktı. natörü Abraham Ribicoff'a
O yıl gösterime giren "Zabriskie Noktası"nın kah­ göre "Gestapo taktiği", si­ William Morris'in dediği gibi: "insanlar mücadele eder,
ramanı Mark (Frechette) " usandım" diyordu, ''bi­ yahi lider Jesse Jackson'a yenilir. Ortaya çıkan murad ettikleri şey değilse,
zimkiler şiddeti tartışıyor, polisler uyguluyor". m göre ise "düpedüz fa­ başkalan gelir ve o mücadeleyi başka bir isimle sürdürür."
min açılışındaki hararetli kampüs tartışmasını şizm"di. 1968 Ağus­
(konu devrimci mücadelenin stratejisi) "sıkıldığı­ tos 'una gelindiğinde, dünyanın dört bir yanı Chi­ yapmaları Godard'ın tepesini attıracak, yapımcı­
nı" söyleyerek terkeden Mark, bireysel silahlı ey­ cago sokakları gibiydi, polis de her yerde aşağı lardan birine kroşeyi çakacaktı. Haksız sayılmaz­
lem yolunu tercih edecekti. Antonioni, Haziran yukarı aynıydı. Ve gençliğin ruh hali "Revoluti­ dı, filmini müdafaa ediyordu -bir nevi nefsi müda­
1969'da, "Zabriskie Noktası"nı çektiği sırada on"ın iki versiyonu arasında gidip geliyordu. faa. Aynca tutarsızlıkla da suçlanamazdı. Şiddet
verdiği mülakatta şöyle diyordu: "Geçen ağustos­ Bu bağlamda, "Easy Rider"cılarla Oylan arasında­ hakkındaki görüşünü şöyle formüle etmişti: "Hü­
ta, çekimlere başlamadan önce, Chicago'daki ki tartışma ziyadesiyle kayda değer: Dennis Hop.. cum barışçıl olmalı, müdafaa ise şiddetli." Ya-

Jean-Luc Godard yukarıda "Bir Artı Bir"de (Sympatlıy For


The Oevil), Stones üyeleriyle... Yarıda ise Yves Montand
ve Jane Fonda'h Godard filmi "Her Şey Yolunda"
der,&:tilClftdOrffYe diğeılerinden "Alman Sonbahan"
Fassbin

Doğa sporlannda ihtiyacınız olan ve


güvenebileceğiniz bütün markalar
KUTUPAYISl'nda ...


mm t$:0)@] �
---- � -
�wbY�_,..,,,:.,r silvretta®

)�
BEUCHAT. 5 �!� ��'!!!!a�
THI! ORIGIN•L
HE.AÖWEAR
v
T'REK.

pımcılar "Bir Artı Bir"in ana fikrini 1945-50 doğumlularla.


berhava etmişlerdi. Şarkı bitme­ '68 ruhu, Tanpınar'ın ünlü dizesi­
meliydi, filmin adı da bununla ni bozarak söylersek, ne içinde
bağlantılıydı. zamanın, ne de büsbütün dışın­
Şimdi bir Manic Street Preachers da. William Morris'in dediği gibi:
şarkısı dinleyelim: "Benim haki­ "insanlar mücadele eder, yenilir.
katim bu, seninkini söyle." Ve Uğruna mücadele ettikleri şey,
1968'in kalbine gidelim. Tarih, yenilgilerine rağmen gerçekleşir. Dörtmevsim ve her koşulda
13 Mayıs 1968. Sorbonne'un Ortaya çıkan murad ettikleri şey kullanabileceginiz, her


ana kapısındaki afiş: "Başlamak­ değilse, başkaları gelir ve o mü­ ihtiyaca yönelik profesyonel
ta olan devrim, sadece kapitalist cadeleyi başka bir isimle sürdü­ ve gündelik çantalar.

toplumu değil, endüstri toplumu­ rür."


nu da sorgulayacaktır. Tüketim "Bir Artı Bir"in finalinde iki bayrak Gore·Tex kumaş öze/ligi sayesinde su geçirmeyen ve sa/uyabilen, yüksek ısı

toplumu ölüme mahkumdur. dalgalanıyor, biri kızıl, diğeri si­ yalıtımlı kışlık giysiler ve UV filtreli, kolaykuruyan yazlık giysiler.
Sosyal yabancılaşma tarihten si­ yah. Eleştirmen Martha Merrill'e
linmelidir. Yeni bir dünya yaratJ­ göre, "Bir Artı Bir" komünizm artJ
yoruz. Hayal gücü iktidan ele ge­ anarşizmdi: "Devrim komünizmi

l
çiriyor." yaratacaktı, ama komünizme, o
Sorbonne·u işgal eden öğrenciler toplumu sürekli eleştiriye tabi tut-

'68 ruhu ne belli bir dönemle kaim, ne de 1945-50


doğumlularla. '68 ruhu, Tanpınar'ın ünlü dizesini bozarak
söylersek, ne içinde zamanın, ne de büsbütün dışında.

William Klein'a "bizi çek" derler, ma imkanı eklenmeliydi. Go­


"olaylan bizim gözümüzle anlat". dard'ın 'bir artı bir'i bu." Tevekke­
Klein da öyle yapar ve "Büyük Ak· li değil, filmin adına dair sorulara,
şamlar, Küçük Sabahlar" ortaya Godard hep aynı karşılığı veriyor: iJmür boyu kadro
çıkar. Sonra da absürd bir kome­ "Bir artı bir iki etmez, bir eder." garantili ithal bisikletler.
diyle Amerika'nın hakikatini anla­ "Bir Artı Bir"de "Sympathy For
tır. "Bay Özgürlük" bugün yapıl­ The Devi!" tamama ermiyor. Sü­
mış gibi. Godard'ın "Tout Va Bi­ rekli değişiyor; enstrümanlar deği­
en"ı keza. Rlmdeki patron, bugün şiyor, ritmler değişiyor, hatta söz­
sadece patronlardan değil, kimi ler değişiyor. Ve şarkı sürekli dö­
eski '68'lilerden de •·neo"sunu nüşüyor, gelişiyor, güzelleşiyor.
günde beş posta dinlediğimiz "Sympathy For The Devi!", Mer­
vaazı veriyor. Sendikacılar da çok rill'in dediği gibi, "Godard'ın gö­
tanıdık, siz deyin Türk-iş, biz diye­ zünde devrim gibi -hiç bitmiyor,
lim DiSK. iki de entelektüelimiz hiç tamamlanmıyor".
-biri reklam filmleri yönetmeni, di­ '68 ruhunun en güzel tarifi "Bir
ğeri gazeteci- var ki, 2008 mo­ Artı Bir" galiba: Kırmızı Artı Siyah.
delleri gani. Ve hiç tamamlanmayan, hiç bit­
'68 dendi mi, akla hemen bir ruh meyen bir şarkı.
ve bir kuşak geliyor. Ve He­ Kırmızı ve siyah demişken, Leo
gel'den apartma bir kavramla, Ferre'yi de selamlamayı unutma­
"zamanın rulıu''yla izah ediliyor. yalım, bir Leo Ferre şarkısıyla: Bi­

k u t u p ayi s i
Gelgelelim, adını zuhur ettiği yıl­ ze bu iki rengi verdiğin için tenk
dan alan bu ruh, ne 1968'1e veya
belli bir dönemle kaim, ne de
yu şeytan.
Yücel Gölctürlc www . . com
1. Hangisi 1968 doğumlu değildir? 8. Türkiye işçi Partisi önderliğindeki Uyanış mitinglerine cevaben, Milli
a) Daman Albam b) Thom Yorke c) Kylie Minogue d) Madonna Türk Talebe Birliği önderliğindeki milliyetçiler, düzenledikleri miting­
lere ne ad veriyordu?
2. Türkiye'de şu "ilk"lerden hangisi 1968'de yaşanmıştır? a) Şahlanış b) Kükreyiş c) Havlayış d) Hortlayış
a) İlk kadın trafik polisi ve ilk kadın belediye başkanı göreve başladı
b) İlk gece maçı Ankara 1 9 Mayıs Stadyumu'nda oynandı 9. Hangi Sezen Cumhur Önal dizesi bizlere 1968'in bir annağanıdır?
c) Türkiye'de yapılan ilk uçak İstanbul'dan Ankara'ya uçtu a) Kedim çapkın ve sevimli, bekler martın gelişini, kovalar hep dişileri
d) Anneler Günü ilk kez kutlandı b) Cumartesi pazar, söylenir şarkılar, Zeki Müren de var
c) Aşk eski bir yalan, Adem'le Hawa'dan kalan
3. 1968 senesinin en önemli Broadway müzikali olan "Hair'', kaç yıl ara­ d) Duyduk duymadık demeyin, doğnı söyleyin, şimdi o kimin
dan sonra Milas Fonnan tarafından sinemaya aktanldı?
a)3 b) 1 1 c)20 d} 1 6 10. 15 Mayıs 1968'in Hürriyet gazetesi, Paris'teki devrimci öğrencilerle
polis arasında geçen çatışmayı hangi başlıkla duyurdu?
4. "68 kuşağı gençleri, 30 yıllık refah döneminin şımank çocuklanydı. Sı­ a) Paris şakilere teslim oldu b) Burası Vietnam değil Paris
nır tanımayan bir yaşam sürdüler, değerleri alt üst ettiler ve bunun c) Bir Türk öğrenci yaralandı d) Yaşasın ihtilalci gençlik
faturasını bugünkü gençler ödüyor. Onlann idealleri yüzünden iş ya­
salannda aşın cömert davranıldı ve gençler rahata alıştı." Bu inciler 11. TİP milletvekili Çetin Altan, üstüne saldıran onlarca AP'li milletveki­
2006 yılında kimin ağzından saçılmıştı? li tarafından tartaklandı. Altan, kürsüdeki İçişleri Bakanı Faruk Sü­
a) Nicolas Sarkozy b) George W. Bush kan'a ne söylemişti de böyle bir linç girişimine maruz kalmıştı?
c) Ertuğnıl Özkök d) R. Tayyip Erdoğan a) Tabii ki Nazım Hikmet büyük bir vatan şairidir
b) Sizin benden yukanda olmanız bir marangoz hatasıdır
5. Aya ilk insanlı uçuşu gerçekleştiren Apollo 8 dünyaya dönmeye ha­ c) Almanya'yı Hitler yönetti, bizi tl
i er yönetiyor
zırlanırken, 25 Aralık 1968 günü Türkiye' de kim ne dedi? d) Bir sosyalist hiçbir zaman yalan söylemez
a) Genelkurmay Bşk. Cemal Tural "ileride biz de aya uçacağız" dedi
b) Ali Avaz "ya kendimi denize atacağım ya da aya çıkacağım" dedi 12. Sinema tarihinde derin iz bırakmış şu filmlerden hangisi 1968 tarih­
c) Karadeniz köylüsü bir kadın "ayın da ırzına geçtiler'' dedi li değildir?
d) Aziz Nesin "binip füzeye gitmek marifet mi uzaya, göreyim ki seni a) Rosemary'nin Bebeği (Roman Polanski)
geç Mahmutpaşa'dan yaya" dedi b) Maymunlar Cehennemi (Franklin J. Schaffneıj
c) Arabistanlı L.awrence (David Lean)
6. Senenin simge şarkılanndan, reggae esintili "Ob-L.a-Di, Ob-L.a-Da" d) 2001 : Uzay Macerası (Stanley Kubrick)
hakkında aşağıda ileri sürülenlerden hangisi doğru değildir?
a) Beatles'ın "Beyaz Albüm"ündeki şarkılardan biridir 13. Dolmabahçe'ye demirleyen Amerikan 6. Rlo'suna karşı yapılan pro­
b) İskoç gnıp Marmalade'in cover'ı listelerde başan kazanmıştır testo eylemlerini engellemek için 17 Temmuz 1968'de İTÜ Talebe
c) Şarkıdaki Desmond karakteri Desmond Dekker'e atıfta bulunur Yurdu polis tarafından basıldı. Dövülerek pencereden ablan Vedat
d) Öztürk Serengil tarafından "Hoplama ablacım" adıyla söylenmiştir Demircioğlu, 24 Temmuz'da hayatını yitirdi. Ruhi Su, hangi parçasın­
da, "Demircioğlu bir değil / Halkımız gibi çoğul / Geliyor çağıl çağıl"
7. 1968'de hangisi ABD Başkanı seçildi? sözleriyle onu anmıştır?
a) Lyndon B. Johnson b) Richard Nixon a) Annem Beni Yetiştirdi b) Bir Sabah Uykusunda
c) Jimmy Carter d) Ronald Reagan c) Ellerinde Pankartlar d) Bu Nasıl İstanbul Zindan İçinde
38-+
14. ABD'de Sivil Haklar Hareketi'nin önde gelen isimlerinden siyah li­ 28. Türkiye'de ilk kalp nakli ameliyatlan sırasıyla önce Kemal Beyazıd,
der Martin Luther King 4 Nisan 1968'de öldürüldü. İki hafta sonra, sonra Siyami Ersek tarafından 1968'in kasım ayında yapıldı. İki has­
hangi sanatçı, King anısına yazılan "Why? (flıe King Of Love Is De­ tanın yeni kalpleriyle 18 ve 39 saat yaşatılabildiği bu denemeler, dün­
ad)" isimli şarkıyla sahneden acısını haykınyordu? yadaki ilk başanh örnek olan Güney Afrikalı cerrah Christiaan Bar­
a) James Brown b) Nina Simone c) Aretha Franklin d) Marvin Gaye nard'ın ameliyatından kaç yıl sonra gerçekleşmiştir?
a) 1 O b) 20 c) 5 d} 1
15. 1968'de Amerika'daki siyah mücadele Martin Luther Kin.g gibi ağır
kayıplar verirken, pek çok alanda kazanımlar da elde etti. Bunun 29. O yıl Güney Amerikalı Miriam Makeba, bir üçüncü dünya stan ola­
simgelerinden biri de Diahann Carroll'dı. Kimdir Diahann Carroll? rak Batı listelerinde yükseldi. Hangi şarkıyla?
a) Bir televizyon dizisinde başrol oynayan ilk siyah aktris a) Zabadak b) Pata Pata c) Kokomo d} Uhuru
b) Pulitzer ödülü alan ilk siyah gazeteci
c) Beyaz ağırlıklı hizmet sektöründe ilk siyah sendika başkanı 30. Oliver Stone, önümüzdeki aylarda gösterime girecek yeni filmi
d) Bir Avrupa ülkesindeki ilk siyah ABD büyükelçisi "Pinkville"de 1968'e ait hangi olayı anlatacak?
a) Vietnam' da ABD ordusunun yapbğı My Lai katliamını
16. Yunanistan'da Nisan 1967'de darbeyle kurulan Albaylar Cuntası re­ b) Meksika'da polisin kanla bastırdığı üniversite işgalini
jimini 20 Ocak 1968'de ilk tanıyan ülke hangisidir? c) İran'da 1 O bin kişinin hayatına mal olan Horasan depremini
a) ABD b) Türkiye c) Libya d) SSCB d) Çekoslovakya'nın Sovyetler tarafından işgalini

17. "İşte, hücremin dışına bir darağacı kuruyor1ar / Geriye kaldı 25 da­ 31. Aşağıdakilerden hangisi, 1 Aralık 1968'de yitirdiğimiz Dario More­
kikam / Bütün kasaba buraya geliyor bağırdığımı duymaya I Geriye no'nun şarkılanndan biri değildir?
kaldı 24 dakikam" sözleriyle başlayıp "Şahinleri görüyorum, kargala­ a) Brigitte Bardot b) Deniz ve Mehtap
n duyuyorum I Gitmeme 1 dakika kala J Şimdi sallanıyorum, işte gidi· c) Coucouroucoucou d) Samanyolu
yorum, oh oh oh ha" diye sona eren "25 Minutes to Go" şarkısı, 1968
tarihli hangi albümdendir? 32. "Clapton bir elektro gitan fişe takar ve onu bir akustik gitarmış gi­
a) At Folsom Prison (Johnny Cash) b) Any Day Now (Joan Baez) bi çalar. Hendrix bir elektro gitarı fişe takar ve onu dişleriyle çalar.
c) Electric Ladyland (Jimi Hendrix) d) God Bless Tıny Tim (Tıny Tim) Şu anda Vietnam Savaşı'nda askerler var. Kimi dinliyorlar? Clapton?
Hayır, Hendrix'i dinliyorlar. Onlara doğruyu söyleyeni." Bu replik, fo­
18. Müzik dünyasında hangi ikili, Jack Lemmon ve Walter Matthau'nun nunda 168 isyanı bulunan şu filmlerden hangisinde geçiyor?
oynadığı 1968 tarihli "The Odd Couple" (Garip bir çift) filmine atıfta a) Reprise (Herve Le Roux, 1996)
bulunarak, albümlerinden birine aynı ismi vermiştir? b) Dreaıners (Bernardo Bertolucci, 2003)
a) Chemical Brothers b) Gnarls Barkley c) Les Amants reguliers (Philippe Garrel, 2005}
c) Tegan and Sara d) Two Gallants d) L'An 01 (Doillon, Gebe, Resnais. Rouch, 1973)

19. Popüler müzik tarihinin şu ünlü enstrümantal eserlerinden hangisi 33. 1968'de ilk kez bir Japon yazar, Nobel Edebiyat Ödülü aldı. Kim?
1968'in hitlerinden biriydi? a) Kenzaburo Oe b) Yasunari Kavabata
a) Tequila (The Champs) b) Green Onions (Booker T. & the M.G.s.) c) Yukio Mişima d) Masuji !buse
c) Telstar (The Tomados) d) Albatross (Fleetwood Mac)
34. "Ne mektubun gelir ne de selamın I Hasret kaldım bizim elin gülü­
20. Hangisi 1968'de oldu? ne/ Gözleri gönnüyor gayri anamın / Nasıl oldu yolum düştü Kölün'e
a) Dave Gilmour Pink Floyd'a katıldı b) Van Morrison Them'den aynldı il Sevdiğim dilberin dilin bilmezem I İşim yaklaştınr beni ölüme /
c} Cliff Richard Shadows'a katıldı d) Lemmy Hawkwind'dan abldı Anacığın selamını almadan / Nasıl oldu yolum düştü Kölün'e•.."
1968'de "Nasıl oldu yolum düştü Kölün'e" 45'1iğiyle Almancı Türkler
21. 1968'de hangi sanatçı evinde çıkan yangında iki çocuğunu yitirdi? arasında büyük sükse yapan "Köln bülbülü" kimdir?
a) Mar1on Brando b} Clint Eastwood c) Frank Sinatra d) Roy Orbison a) Neşet Ertaş b) Yüksel Özkasap c) Derdiyok Ali d) Gülcan Opel

22. John Lennon ve Yoko Ono'nun, bazı Amerikan eyaletlerinde teşhi­ 35. "Gerçekten de oradaydım ben, bütün mayıs ayı boyunca. Bor­
ri yasaklanan ve el konulan "Unfinished Music No.1: Two Virgins" al­ sa'nın yakılması, Odeon'un işgali, Billancourt grevi, geceleyin Al·
bümünün kapağında ne vardı? manya'dan kükreyerek başkente doğru gelen tank bir1iği söylentile­
a) Çiftin çınlçıplak fotoğrafı b) Vietnam dilinde "go home" yazısı ri arasında oradaydım ben. Ama gerçekte hiçbir şey görmemiştim.
c) Cigaralık içen bir bebek resmi d) Yanan bir Amerikan bayrağı İçtenlikle konuşmak gerekirse, gökyüzünde tek bir duman bulutu­
nun izini bile anımsayamıyorum. XVI. Louis, Bastille'in düştüğü gün
23. 1968, Bob .Oylan için müzikal açıdan sönük bir yıl oldu. Aşağıdaki­ avlanmaya gitmiş, sarayına döndüğünde de o akşam güncesine şu­
lerden hangisi, Dylan'ın biyografisinde '68'e ait olaylardandır? nu yazmış: Hiç." 1968'de Paris'e okumaya gitmiş bir İngiliz genci olan
a) Motosiklet kazası geçirdi b) J. Cash'in TV şovuna kabldı ana karakterin ağzından yazılmış bu satır1ar hangi romandan?
c) W. Guthrie anısına konser verdi d) Kitabı ''Tarantula"yı yayınladı a) Metroland (Julian Bames) b) Zamane Delikanlısı (Regis Debray)
c) Kara Plak (Hanif Kureishi) d) Altın Damla (Michel Toumier)
24. Hangi nesnenin 100. yılı 1968'de kutlandı?
a) Çengelli iğne b) Dalgıç elbisesi c) Daktilo d) Barometre 36. 1968 tarihli, sadece erkeklerin katıldığı bir referandumda çıkan so­
nuç uyarınca, hangi ülkenin hükümeti kadınlara oy hakkı tanımıştır?
25. Hangisi o yıl hayatını kaybedenlerden biri değildir? a) Fas b) Malezya c) İsviçre d} İtalya
a) Amerikalı romancı John Steinbeck
b) Fransız ressam-heykeltraş Marcel Duchamp 37. "O yıl mayıs 1 2 ay sürdü I Sen ve ben henüz yeni doğmuştuk I Je­
c) Sovyet kozmonot Yuri Gagarin an-Paul Sartre ve Oylan düet yapıyordu / Lenin ve Rimbaud çember
d) Yunan şair Yorgo Seferis çeviriyordu I İki kere iki dört etmiyordu bundan böyle / Şiir sokağa
taşmıştı I Yüzlerimizi yeniden tanıyorduk / Her şeyin mümkün oldu­
26. Sadun Boro ve ailesi 2 yıl, 1 O ay, 13 gün süren dünya turunun so­ ğuna inanıyorduk 1968'de I Ama tarihi yeni baştan yazamadık I
nunda, 14 Haziran 1968'de, İstanbul'da onbinlerce kişinin akın ettiği Ölüm Vietnam'da çiklet çiğniyordu I Tanklar Prag'ın çiçeklerini ezi­
bir törenle krallar gibi karşılandı. Boro'nun, limana gurur1a yanaşbr­ yordu .'' Şarkımızın adı: "1968". Kim söylüyor bu güzelim İspanyol­
•.

dığı teknesinin adı neydi? ca şarkıyı?


1
a) Şans b) Talih c) Kader d) Kısmet a) Paco lbaiiez b) Joaquin Sabina c) lsmael Serrano d) Llufs Uach

27. Hangi Leo Ferre şarkısında '68 isyanından bahis yoktur? 38. 1968'de hangi fırbnalı aşk son buldu?
a) L'ete 68 b) Comme une fille a) Yılmaz Güney - Nebahat Çehre b) Fikret Hakan • Hümeyra
c) Paris, je ne t'aime plus d) Avec le temps c) Tamer Yiğit - Sevda Ferdağ d) Türkan Şoray - Rüçhan Adlı

-+39
44.Türkiye İşçi Partisi'ne yakınlık duyan ve sosyalist fikirleri savunan
üniversiteli gençlerin örgütü Fikir Kulüpleri Federasyonu, "halka açıl­
mak" ve "kır örgütlenmesine gitmek" maksadıyla 1968'de düzenle­
nen ıv. Kongresinde kısaca hangi isimde karar kıldı?
a) Dev-Yol b) Dev-Sol c) Dev-Genç d) Dev-Güç

45. 1968 Türkiye'de televizyonun milat yılıydı. Ankara televizyonunun


deneme yayınlarından birinde, 6 Şubat'ta, ilk televizyon oyunu olarak
canlı yayınlanan eser aşağıdakilerden hangisidir?
a) Şair Evlenmesi (Şinasi)
b) Lüküs Hayat (Ekrem-Cemal Reşit Rey)
c) Harput'ta Bir Amerikalı (Cevat Fehmi Başkurt)
d) Vatan yahut Silistre (Namık Kemal)

46. Türkiye'nin nüfusu 1968'de yaklaşık 38 milyon, 2000'de ise 68 mil­


yondu. Gazeteler 31 Mart 1968 tarihinde, Dünya Sağlık Örgütü'nün
raporlarında yer alan tahmini duyuruyordu: "2000 yılında Türkiye'nin
nüfusu ........ olacak." Bu tahmini tahmin edebilir misiniz?
a) 11 O milyon b) 44 milyon c) 79 milyon d) 65 milyon

47. 1968 yılında Eurovision'da İspanya'yı temsil etme görevi verilen Jo­
an Manuel Serrat, "La la la'' isimli bir şarkı yazıp Katalanca okuya­
cağını ilan etti. General Franko'nun dikta rejimi altındaki ülkede Kata­
lanca bir şarkının İspanya'yı temsil etmesi hayal bile edilemezdi. Ser­
rat bestesini verip devreden çıktı. Massiel'in İspanyolca seslendirdi­
ği "La la la" ile o yıl İspanya Eurovision'da kaçıncı oldu?
a) Birinci b) ikinci c) Üçüncü d) Sondan birinci

48.Shakira "1968" isimli şarkısında "henüz hayatta değilken, ah neler


neler kaçırmışım" diye hayıflanıp dünyayı isyana çağırdığını tahmin
ettiği dört ismi sıralıyor... Şarkıdaki dörtlü aşağıdakilerden hangisi?
a) Russell mı, Guevara mı, Şarlo mu, Kari Marx mı?
b} Hendrix mi, Malcolm X mi, Einstein mı, Rubinstein mı?
c) Rousseau mu, Luther King mi, Sartre mı, Gagarin mi?
d) Freud mu, Pink Floyd mu, Venüs mü, İkarus mu?

49. "Freud'un dönemlerinden birine çakılmış bir insan nasıl bezdirirse,


68 kuşağının 'biz o meşhur 68 kuşağıyız' teraneleriyle hayatlannı sür­
39. İngiliz Muhafazakar Parti milletvekili Enoch Powell, 1968'de yap1ı­ düren üyeleri de bezdiriyor. Hep bir eli çabukluk var işlerinde, söz­
ğı bir konuşmada "İngiltere eğer göçmenlere dur demezse kan gölü­ lerinde. Yazdıkları romanlar, yaptıklan filmler, resimler kötü, olduk­
ne dönecek'' demişti. O sıralar stüdyoda şarkılar kaydeden Beatles ça zayıf. (...) 'İyi' işler ortaya koyanlarının 'biz 68 kuşağı' diye guguk­
elemanlan, bu ırkçı diskuru protesto mahiyetinde, yeni bir şarkının lu saatin guguğu gibi hafta başı ötmeyenler arasından çıkmış olma­
sözlerine toplu konutta yaşayan Pakistanlılann hikayesini de ilave sı da, bilmem o denli tesadüfi midir?" Böyle yazıyordu Perihan Mağ­
etti ve kaydetti, ancak bu versiyon hiçbir zaman yayınlanmadı. Han­ den, Cogito dergisinin Bahar 1998 tarihli "Mayıs '68" özel sayısında.
gi ünlü şarkıydı bu? Yazısının başlığı aşağıdakilerden hangisiydi?
a) Gel Back b) Across The Universe c) Let it Be d) Don't Let Me Down a) Edalı işveli 68 güzeli b) 68'1iler gidiyor kızların gözü yaşlı
c) Sen neymişsin be abi d) Ne hayrın dokunur ne bir şey umulur
40. 1968'de ilk doğum kontrol hapının piyasaya sürülmesinin üzerin­
den sekiz yıl geçmişti. O yıl "cinsellik insan haya1ının üremesiyle 50. Aşağıdaki kitaplardan hangisi 1968'de Türkiye'de yasaklanarak
olan gerçek bağını korumalıdır, başlamış üreme sürecine doğrudan toplatılan kitaplar arasında değildir?
müdahale haramdır" diyerek doğum kontrolü ve kürtaj hakkına doğ­ a) Türkiye'de Sosyalizm 1848-1925 (Kerim Sad�
rudan müdahale etmeye kalkışan kimdir? b) Umut (Andre Malraux)
a) Papa 6. Paulus b) Orson Welles c} General Franko d) Salvador Dali c) Hayatım ve Hatıratım (Rıza Nur}
d) Kadın - Bağımsızlığa Doğru (Simone de Beauvoir)
41. 1968'de feminist hareket daha önce benzerine rastlanmayan hangi
eylemle ses getirdi? 51. 1968 Ses Sinema Art.isti Yanşması finalistleri arasında aşağıdakiler­
a) ABD'de güzellik yanşması törenini basmak den hangisi yoktu?
b) Yasadışı kürtaj yaptırdıklarını açıklayan 343 kadının manifestosu a) Seyyal Taner b) Kadir İnanır c) Sümer Tilmaç d) Arzu Okay
c) Amerikan üslerinin tel örgülerine kendini zincirlemek
d) Toplutaşım araçlannda erkeklere iğne batırmak 52. 1990 yılında, "68'1inin Türküsü" adlı parçada '68'lilere "yüz yaşında
bir çocuk gibisin" diye kim seslendi?
42. "Kendimizle küstük banşbk / Bazı şeylere çok zor alıştık / Ergen­ a} Cem Karaca b) Ali Rıza Binboğa c) Bora Ayanoğlu d) Tımur Selçuk
llklerimiz vardı geçti / Çoğumuz çoluk çocuğa kanştık" sözleriyle
"Sene 1968" şarkısını söyleyen kimdir? 53. CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, "göz göre göre iç çatışmaya or­
a} Selda b} İlhan Şeşen c) Leman Sam d) Süavi tam hazırlanıyor" diyerek Başbakan Süleyman Demirel'i kime özen­
mekle suçladı?
43. Fransa'da mayıs isyanından sonra, haziran ayında yönetimi kontrol a) Enver Hoca b) Salazar c) Mao d) Enver Paşa
albna alan Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle 25 Ekim'de Türkiye'ye
geldi. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından Fransızca ''Vive La 54.24 Aralık 1968'de "Ortak Pazar'a Hayır" kampanyası başladı. Han­
France" (Yaşasın Fransa) sözüyle karşılanan de Gaulle, bu jestin al­ gisi dönemin karakteristik sloganıdır?
tında kalmayarak, konuşmasını Türkçe bir cümleyle tamamladı ve a) Türkiye Avrupa'ya pazar olamaz
"Türk halkına Fransa'dan selam" sundu. De Gaulle, bu cümlede b) Avrupa'yla ortaklık, çarşı-pazarda açlık
Türk halkı için hangi sıfatı kullanmıştır? c) Türke Türkten başka ortak yok
a) Kahraman yüce b) Ulu yiğit c) Mert cesur d) Mümtaz yılmaz d) Onlar ortak, biz pazar
40-+
55. 1967'nin bol ödüllü i'The Graduate" (Mezun) filminin şarkısı "Mrs. 59. 1963'te öldürülen Amerikan Başkanı John F. Kennedy'nin dul eşi
Robinson" 1968 boyunca dillerden düşmedi. Siman & Garfunkel'ın bu Jacqueline Kennedy'nin Aristotle Onassis'le evlenmesi, 1968'in ga­
klasiğini sonraki yıllarda aşağıdakilerden hangisi cover'lamadı? zetelerinde "dünyayı şaşırtan izdivaç" başlıklarıyla yer aldı. İzmir do­
a) lndigo Girls b) Lemonheads c) PJ Harvey d) Bon Jovi ğumlu Yunanlı armatör Onassis, eskiden kimin sevgilisiydi?
a) Edith Piaf b) Maria Callas c) lrene Papas d) Müzeyyen Senar
56. Ses dergisinin değerlendirmesine göre 1968'in müzikte dört dev is­
mi hangileridir? 60. "Herkes gibi biz de 68 Mayıs olaylanna şaşkınlıkla tanık olduk. O
a) Ajda Pekkan, Berkant, Mary Hopkln, Tom Jones dönemki gençler tarafından pek o kadar kötü gözle görülmedim" di­
b) Nilüfer, Alpay, Joan Baez, Engelbert Humperdinck 1 yen, işgalci öğrencileri desteklemek üzere üniversite konuşmaları
c) Tülay German, Erkin Koray, Dalida, Johnny Mathis 1 yapan, birkaç yıl sonrasında da o gençlerle birlikte Liberation gaze­
1
d) Kamuran Akkor, Ertan Anapa, Rita Pavone, Nicola di Bari • tesini kuran filozof Jean-Pauı Sartre 1968'de kaç yaşındaydı?
aj 56 � ro tj � d) �
5'1. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi genel başkanı Alpaslan Türkeş'in
11buralarda gençlik, çeşitli sportif ve kültürel faaliyetlerde bulunuyor, 61. İstatistiklere göre Türkiye'de 1955 yılında 50 bin olan gecekondu
kendilerine judo da öğretiliyor, komünistler memleketi sahipsiz sa­ sayısı, 1968'de kaça yükselmiştir?
nıp da sokak hakimiyeti kuramazlar" sözleriyle savunduğu koman­ a) 150 bin b) 500 bin c) 700 bin d) 250 bin
do kamplannın ilki 1968 yazında nerede kurulmuştur?
a) Ayvalık b) İzmir c) Silivri d) Adana 62. Mexico City Olimpiyatlarında 200 metre koşusunda altın ve gümüş
madalya alan iki Amerikalı siyah atlet, Tommie Smith ve John Cartos,
58. Hangi Afrika ülkesi bağımsızlığını 1968'de kazandı? 1 kürsüde seremoni esnasında Kara Panterler Partisi'ni destekleyen
a) Sierra Leone b) Çad c) Ekvator Ginesi d) Madagaskar 1
1
hangi protesto eylemini gerçekleştirdi?
1 a) Amerikan bayrağını yırttılar
1 b) Siyah eldivenli yumruklannı kaldırdılar
1
c) "Siyah güç" yazılı bir pankart açtılar
'
1 d) Milli marşı kürsüde oturarak dinlediler

ro. 1968 yılından itibaren "kırdan kente doğru silahlı mücadele" yürüt­
mek için İstanbul Üniversitesi ve ODTÜ'de örgütlenmeye başlanan
Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun (THKO) İstanbul ve Ankara'daki
1
1 lider isimleri kimdi?
1 a) Deniz Gezmiş - Hüseyin İnan
1
b) Ulaş Bardakçı - Mahir Çayan
1
1 c) Doğu Perinçek - Şahin Alpay
1 d) Mihri Belli - Muzaffer Erdost

64. Fransa'da '68 isyanının elebaşlarından Daniel Cohn-Bendit diyor ki:


"Ne zafer şarkısı ne de cenaze marşı söylüyoruz. Sadece ..............
1 diyoruz.1' Noktalı yerleri doğru cümleyle doldurursanız, Kızıl
1 Dany'nin 1988'de yayınladığı ve '68 liderleriyle yaptığı röportajlardan
l
oluşan kitabının adını bulacaksınız.
J
1 a) Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir
1 b) Kaptan yemeğe çıktı ve tayfalar gemiyi ele geçirdi
1
1 c) Biz devrimi çok sevmiştik
l d) Hayallerini yak evi ısıt

65. Aşağıdaki albümlerden hangisi, 1968'de Brezilya müziğine damga


vuran Tropicalismo hareketine bir selam niteliği taşımaz?
a) Mutation (Beck)
b) Smokey Rolls Down Thunder Canyon (Devendra Banhart)
c) Ringleader of the Tormentors (Morrissey)
d) Rei Memo (David Byme)

66. 1967-68 sezonunda hem lig şampiyonluğunu hem federasyon kupa­


sını kazanan takım hangisidir?
a) Beşiktaş b) Eskişehirspor c) Fenerbahçe d) Galatasaray

67. Situationist lnternational'in kurucusu yazar ve sinemacı Guy De­


bord'un 1967'de yayınlanan ve isyan günlerinde elden ele dolaşan ün­
lü kitabının adı nedir?
a) Gösteri Toplumu b) Kötülüğün Şeffaflığı
c) Hoş Cinayet d) Hız ve Politika

68. O yıl yapılan Altın


Mikrofon Şarkı Yanşması'nda birinci olan TPAO
Batman Orkestrası hangi türküyü seslendirmişti?
a) Meşelidir enginde dağlar meşeli
b) Leblebi koydum tasa gız annem
c) Müdür beyin yeşil kürkü yeni çıktı bu türkü
d) Tabancamın sapını gülle donatacağım

1 .d, 2.a, 3.b, 4.a, 5.a, 6.d, 7.b, 8.a, 9.c, 10.b, 11.a, 12.c, 13.b, 14.b, 15.a, 16.b, 17.a, 18.b, 19.d, 20.a, 21.d, 22.a, 23.a, 24.c,
CEVAP
25.d, 26.d, 27.d, 28.d, 29.b, 30.a, 31.d, 32.b, 33.b, 34.b, 35.a, 36.c, 37.b, 38.a, 39.c, 40.a, 41.a, 42.b, 43.b, 44.c, 45.a, 46.c,
ANA TARI 47.a, 48.c, 49.a, 50.d, 51.d, 52.a, 53.c, 54.d, 55.c, 56.a, 57.b, 58.c, 59.b, 60.b, 61.b, 62.b, 63.a, 64.c, 65.c, 66.c, 67.a, 68.a
ses ile gölge TUNCER ERDEM

uyku

karanlık mahzenlerde bir ışık gibi akar kış geceleri, saatlerin akışını duymadan

denize varan yolları görürsün sabahları, uzaklarda güneye koşan bulutlar, gözlerinde soğuğu örten sis

midye yataklarında, ağır akıntılarla salınan balık sürüleri . . . i l k ışığın suya düşmesiyle uyanan

bir tekneni n yelken açmayı bekleyişidir uyumak, ışık çoğaldıkça sararan bir yosun kayalarda
M OGOLLAR KISİMI
..
2
Kırk yıllık grupla söyleşimizin ikinci ayağında, onlara ne çok şey borçlu olduğumuzu, nasıl bir boşluğu
doldurduklarını bir kez daha anladık. Moğollar, yaptıkları kadar, yapamadıklanyla da, yapamadıklarını
ı
anlayışıyla, anlatışıyla da güzel. Tarihte, coğrafyada, siyaset meydanında küçük bir yolculuğa çıkıyoruz... !..-

MUDDY wareRS ile HaTAvf


Moğollar ilk kurulduğunda Anadolu pop olc;ırak Moğollar 1968-69
anılıyordu. Sonradan Anadolu rock denir oldu. Sol üstten, saat
istikametinde:
Arada nasıl bir fark var?
Murat Ses, Aziz
Taner Öngür: 1968'de rock'tan çok pop kavramı Azmet, Taner
kullanılıyordu, pop art vardı mesela. BeatJes'a, Öngür, Cahit
Berl(ay, Engin
Stones'a filan pop deniyordu. Anadolu pop, beat
Yörükoğlu
formatından gelip halk müziğinden, kültüründen
beslenen ve buraya ait yeni bir müzik yaratma
amacıydı. '61 anayasasının getirdiği açık bir or­
tam vardı, sosyalizm konuşulmaya başlanmıştı,
toprak reformları, Köy Enstitüleri yeniden günde­
me gelmişti. iyi bir tartışma ortamı vardı, gelece­
ğe umutla bakılıyordu. Bizim de müzikal anlamda
çözümümüz Anadolu pop'tu. 1993'te yeniden bir
araya geldiğimizde, pop düzeysizlik anlamı taşı­
yordu, Rock formatı, özellikle progressive rock bi­
ze daha uygun geldiği için Anadolu rock dedik.
Bunun da arkasında şöyle bir şey var: Modern­
leşme, kapitalizme geçiş; bu dönüşüm kaçını�
mazdı. Köyden kente son büyük göç dalgası ya­
şandı. Anadolu lstanbul'da yaşıyor; kentleşme,
dünyayla bir iletişim kurma özlemi içinde. Ama
hiçbir bilgisi, donanımı yok, kimse yardımcı olmu­
yor. Onların gençleri, bakıyorlar rock'çular var,
özeniyorlar, içlerinde acayip fırtınalar yaşıyorlar.
Arabeske kayıyorlar, beyaz bere takıyoı'lar. Ana­
dolu rock, hem sosyal, hem müzikal açıdan bura­
dan bakarak söylenmiştir. Türkü barlara gidenler­
le rock barlarına gidenler birbirleriyle iletişim kur­
muyor. Türkü barlara gidenler rock'çulara özen�
yor, ama rock barlara gidenler onları adam yerine
koymuyor. Ama bunlar zamanla aşılacak şeyler.
Kabahat kimsenin değil, kabahat Türkjye'nin mo­
dernleşmesini doğru dürüst planlamayan, hatta
kendi rantları adına alabildiğine koyvermiş olanla­
rındır. Sağ iktidarlar bU toplumun gelişme sürec�
ne dinamit koymuşlardır. O yüzden bu kadar sos­
yal problem yaşıyoruz. Bugün türbanla uğn;ışıyo­
ruz, ama kökeninde badem bıyık var esasında.
Buna benzer bir sürü şey... Anadolu rock, bütün
bunları simgeleyen, bitmemiş bir süreçtir. Müzik
olarak nedir? Sivri burun çizme, deri pantolon gi­
yip, saçları uzatıp biraz Cem Karaca taklidi yapa­
rak türkü söylemek değildir elbette. Onlar da ken­ gösteriyoruz ve o saygıyı da istiyoruz karşımızdan. bay "Batsın bu dünya• deyince rock'çu mu oldu?
dilerine Anadolu rock diyorlar, ama bunları ayırt Acımızdan ölsek, bildiğimiz yoldan, bildiğimiz fe� Sibel Can'la, papyon kravat klip yaptı. Bizim roc­
etmek müzik eleştim1enlerine düşer. sefeden şaşmayız. Neye muhalifiz? O da çok ker'lardan bir tepki duymadım.
Cahit Berkay: Şöy1e toparlayabilir miyiz? Pop,

1
açık: Emeğin sömürülmesine, paylaşım alanında­ Öngür: Açıkçası, rock'a bu kadar sahip çıkma ni·
"para nerede, ben oradayım" amaçlı bir müzik ki haksızlıklara, küresel ısınmaya . . . Taner 16 se- yetinde değilim. Bir kavrama körü körüne sahip
üretimi. Rock'un ise hala çıkmak da anlamsız. Biz kırk yıldır beat'ten gelip
muhalif bir felsefesi var. Türkü barlara gidenler r�k'çulara özeniyor, rock barlara rock'a ve belki rock ötesine giden, belki Anado­
Rock'un tiraj ve raüng kay- gidenler onlan adam yerıne koymuyor. Anadolu rock, lu'yla bütünleşen, belki bütün bölge geleneğini
gusu yoktur. Ben bir parça- sosyal, müzikal açıdan buradan bakarak söylenmişti. takip eden, kendine has bir grubuz. Buna Anado­
yı ne hissettiğimi, düşün- lu rock demek doğru mu, bilmiyorum. Belki de
düğümü, neye karşı olduğumu ifade etmek için ne evvel "Alamı" diye parça yaptı. Buradaki sam� değil. Ama Anadolu rock'un arkasında ne olduğu­
kaydederim. Moğollar'ın birinci kaygusu, gerçek miyeti, Moğollar'ın bu samimiyetini görmek bizim nu, en azından benim ne kastettiğimi anlatmak
anlamıyla rock felsefesini hissettirme, yaşatma ruhumLızu biraz okşar kırkıncı yılda.
(gülüyor) istedim, Herkes bunu kastetmiyor olabilir, "Avru­
ve insanlara sunmaktır. Faso fiso müzisyenler Öngür: Rock'u herkes başka türlü anlatabilir; kul­ pa Yakası" dizisinde komik bir figür Anadolu
değiliz, "reçetesi yoktur'' derler ama, para getire­ lanılan enstrümandan hayata bakış açısına, çok rock'çu olarak tanıtılıyor. Haksız da değiller, öyle
cek müziğin ne olduğunu bilen insanlarız. Ama geniş bir yelpazedir. içinde hayata sağcı, faşist tipler de var. Ama ben onlarla aynı fikirde deği­
hiçbir zaman oraya yönelmedik. Niye dağılmıyo­ açıdan bakan da vardır. Rock'a, 20. yüzyılın so­ lim. Mesela kökler konusunda çalışmalar yapan
ruz, niye dağıtmıyoruz bu inancımızı? Bu felsefe­ nunda gezegenin halk müziğidir diyebiliriz. arkadaşlarımız var. Ama sadece Ankara bölges�
mizle beraber üstJendiğimiz sorumluluğa saygı Berkay: Pardon, biraz sinirlendim. Orhan Gence- nin oyun havalarından yola çıkıp egzantrik kıyafet-
lerle ve dansöz oynatarak o köklere ulaşılmıyor, meyi başarıp bir anlamda yeniden üreterek top­ ne kadar salaklıksa, Erkin Koray'ın yaptığı müzi­
Bunu da ayrıca belirtmek isterim. Çünkü kökler lumsal bir başkaldırıya önayak olması örnek gös­ ğe Batıdan bakarak, "ben daha Batılı oldum Er­
denilen şey gerçekten çok derin. Ozanlarımız, şa­ terilebilir," Bu bir lngilizin görüşü; bizi dinledikten, kin Koray'dan, Doğu müziğine öyle bakıyorum"
irlerimiz, bir edebiyat geçmişimiz var. Biz bunca araştırdıktan sonra vardığı sonuç. Biz bunları dü­ demek de salaklık. Affetsinler kardeşlerim. lstan­
yıldır uğr;;ışmamıza rağmen tam olarak kavrayabil­ şünüyor muyduk? Düşünüyorduk tabii, belki daha bul'da yaşıyoruz. Burası da gezegenin önemli bir
miş değiliz. fazlasını. Ama bu şekilde dile getiremedik; belki noktası, her yer gibi. Batı kültürü, orada yaşanan
Anadolu pop - Anadolu rock aynmını, birlikte ça­ biz söyleseydik, iddialı bir şey olarak algılanabilir­ bütün deneyler de çok önemli, burada yaşanan­
lıştığınız iki solistle özetleyebi lir miyiz? "Banş di. Bizde Batılı uzmanlara kendi insanımızdan da­ lar da çok önemli. Hepsine aynı değeri verip doğ­
Manço Anadolu pop, Cem Karaca Anadolu ha çok önem verilir ya, onun için okudum bunu. ru algılarsak, bir şey çıkarabiliriz.
rock" demek yanlış olmaz herhalde. "Sentez" meselesini açalım mı? Demin "rock'a Berkay: Biz, Moğollar olarak, bağlamaya, kabak
Öngür: Bu doğru bir yaklaşım. Birmingham Üni­ gezegenin halk müziği denebilir" dedin ... kemaniye, yaylı tanbura, gitara ve bas gitarın
versitesi'nde müzik araştırmaları yapan bir lngili­ Öngür: Yalla bizim bu konuda, kendi becerileri­ tellerine aynı anda rezonans yaptırabiliyoruz, on­
zin, Stephen Nunn'ın analizini okuyayım size: mizin sınırı içinde yapabildiklerimiz var, bir de ya­ ları aynı anda titreştirebiliyoruz. Bu kolay değil.
"Saykodelik, progresif rock unsurları kullanılarak pamadıklarımız var. Olayı iki yönden ele alalım. Hepsinin aynı anda titreşebilmesi için o enstrü­
ortaya çıkan bu sentez müzik, birçok zıt kavramın Müzik deyince, enstrümanlardan, notalardan, manların gerisini bilmek lazım. O alet en iyi ne­
birleşmesinde aracı bir rol oynamıştır. Mesela bunların yüzlerce yıllık geleneğinden bahsediycr rede titriyor, nerede titrerse kötü tınlıyor? Bana
eski.yeni, folk-rock, birey-toplum, Bat�Doğu ve ge­ ruz. Türk enstrümanları, Türk kökleri deyince, "bağlamayı gitar. gitarı da bağlama gibi çalan
leneksellik"gelişim gibi ayrımları bir potada erit- başta bağlama var. Her bölgede ayrı bir çalınış adam" diyorlar. Gitarda pek olmuyor ama, ya­
biçimi, bir sürü de stili var. Başlı başına bir alan, vaş yavaş oraya da geliyorum. Bağlamadaki tek­
oraya daldın mı kaybolabilirsin. Erdal Erzincan nikleri gitarda bayağı kullanıyorum. Bağlamayı
belki bugün bunu en ileri götüren adam. Bizim ise hiç diğer bağlamacılar gibi çalmıyorum, yaylı
ona erişmemiz mümkün değil. ama onunla bu­ tanburu daha çok çello gibi çalıyorum ... Anadcr
nun sohbetini yapabiliyoruz. Kökler deyince, illa lu'dan beslendik ve bir sentezimiz oluştu. Ta­
o kökleri bütün detaylarıyla alıp yapmak değil, ner'in söylediği o müthiş kültürel çökelti burada
onu samimi bir şekilde anlamaya çalışmak birikmiş, birikmiş, birikmiş ... Muhteşem bir zen­
önemli. "Oradan şöyle bir şey alayım da şununla ginliğin üstüne doğmuş insanlanz; yapacağımız
birleştireyim, iyi gider" şeklinde yüzeysel bir yak­ iş aklımızı, eneoimizi kullanıp bunlardan besle­
laşımdan bahsetmiyorum. O köklere, geleneğe nerek yeni şeyler üretmek.
saygı göstermek, onu anlamaya çalışmak lazım. Öngür: Sevgiyle yaklaşmak lazım. Cahit dedi ya,
O insanlar 2000'1i yıllarda
yaşamadılar, ama "biz da, Bağlamayı ve gitarı aynı anda titreştirebiliyoruz. Bu kolay
ha moderniz, dolayısıyla değil. Muhteşem bir zenginliğin üstüne doğmuşuz,
üstünüz" diye bir ukalalık bunlardan beslenerek yeni şeyler üretmeliyiz.
da olamaz herhalde. Her
çağın kendine göre bir ruhsal gelişimi var, onlar bağlamayla bas titreşiyor, orada Muddy Waters
belki bizden çok daha üstündü ruhsal açıdan, da, Hatay! de titreşiyor. Onları anlayınca, birlikte
Metin And deyince. şamanlara kadar gider olay. titreşiyorlar zaten. "Şunu da koyalım, böyle bir
O kadar basit şeyler değil. Hoş, biz bunların hep­ paket yapalım" değil bu, içten bir şey...
sini alıp yapabiliyor muyuz? Hayır. Yapabildiğimiz Sentez bahsini George Harrison'la bağlayalım
ölçüde yapıyoruz, ama nasıl yapılması gerektiği­ mı? O da sitarla gitan buluşturdu.
ni, nasıl yaklaşılması gerektiğini biliyoruz en Öngür: Bir şarkısı var. "My Sweet Lord" diye, Aşık
azından. O köklerde Doğudan gelen tüm felsefe­ Veysel'in "Sen Varsın Orda"sıyla karşılaştırdığım
lerin süzüldüğü bir kültür var. Bir Alevi-Bektaşi zaman, aynı şeyleri söylediklerini görüyorum.
kültürü var, halk edebiyatı var, bunların hepsi ha­ "Sen Varsın Orda" Allah'a güzelleme... ''Hu çeker
kikaten çok derin şeyler. Bugün ezoterik konula­ iniler çalınan sazlar / Kükremiş dalgalar coşar de­
ra meraklı insanlar genellikle Hint, Kızılderili ve­ nizler / Güneş doğar perdelenir yıldızlar / Saçar
ya Zen takılıyor. Ben hepsini takip etmiş birisi kıvılcımlar sen varsın orda... " Gözleri görmeyen
olarak, Kızılderili meskalito deneyinde neler ya­ bir adam güneş patlamalarını görebiliyor. onun ar­
şandığını, Zen ustalarının neler söylediğini biliycr kasında Allah'ın olduğunu düşünüyor, kendince
rum, ama bizim Alevi dedelerinin veya dervişlerin öyle yorumluyor... George Harrison da ·nasıl
neler söylediğini de bildiğim için, bunların yaba­ adlandırdığın önemli değil" diyor bir söyleşide,
na atılmayacak, hatta birçoğundan çok daha ev­ "Lord, Allah, bilmem ne. Hepimiz o okyanusun bir
rensel boyutta şeyler olduğunun farkındayım. dam!asıyız" . ., Ne olduğu bilinmeyen o kavrama,
Mesela, Hatayi "Onaltı bin alemi bir zerrede gör­ yaratıcı kavrama bir güzelleme... Buna katılınır ka­
müşem" diyor. Bir dizesini daha söyleyeyim: tılınmaz, o ayrı mevzu. Nereden geliyor Aşık Vey­
"Cehennemde ateş yoktur, herl<es kendi ateşini sel'e bu esin? Alevi kültüründen, Türk tasawu­
yanında götürür." Bu gezegende yaşamış olan, fundan, Ve kendine göre yorumluyor. George Har­
yaşayacak olan herkesin sırrını çözmeye çalıştığı rison'a nereden geliyor? Hıristiyan kültüründen,
şeyler, bu ülkenin folklorunda, halk kültüründe Budizmden, şurdan burdan... Hepsi birleşiyor, ser
fazlasıyla var. Onlara biraz daha iyi yaklaşmak nuçta iki şarkı birbirine çok benzeyebiliyor. Geor­
lazım. Türkiye toplumunun yüzyıllardır en büyük ge Harrison'ın öyle bir evrenselliği vardır. Hakika­
sorunu şu: Doğu ile Batının ortasında, bütün ten dünyalı bir adamdır, bir ülkeye mal etmek
çağlar boyunca göçlerin kesiştiği bir yerdeyiz. mümkün değildir onun müziğini. Slide gitarı dün­
Çok zengin birikimi olan bir toplumuz, ama bu­ yada en melodik, en anlaml ı çalabilen adamdır.
nunla baş edemiyoruz, bundan bunalıma giriyo­ Çok sevdiğim bir insandı. Bizi de tetikleyen, Ana­
ruz. Halbuki, buradan çok güzel şeyler yaratabili­ dolu pop konusunda düşünmeye iten biriydi.
riz. Avantacı zihniyetle baktığımız için, hiçbir şe­ Biraz Turgut Berkes'in kulaklannı çınlatalım mı?
ye derinliğine yaklaşmıyoruz. Öngür: Cahit' le Turgut, Lennon-McCartney gibi.
Sentezin bir ayağı bu, öbürü ne? Epey parçaları oldu...
Öngür: Tamam, Doğu güzel de, bir de Batı kültü­ Berkay: Turgut bizim hissettiklerimizi, şarkı sözü
rü var. Müziği, felsefesi, edebiyatı, şiiri ... Hepsi olarak ifade edemediğimiz şeyleri ifade etmiştir.
başlı başına bir olay... "Batılılar bizi sevmiyor, 1993 sonrası Moğollar'da önemli yeri var. Mese­
AB'ye almayacaklar" deyip Batı düşmanı olmak la, en tedirgin parçamız "Bişey Yapmalı"nın söz-
leri onundur. Çok saydığım gerçek bir rock'çudur. Öngür: Hayır, hayır, onun kesinlikle şüphesi yok. yınlama, yoksa koromu çekerim." Şunu anlamı­
Öngür: "Kanıtlar Kanatlı"daki sözler hala geçerli: Cinayetin öncesinde, sonrasında. yapılanlar da yorum: Erkan Mumcu AKP hükümetinin küttür ba.
"Kanıtlar kanatlı, devletin malı ne tatlı...'' Sonra, gayet açık. Susurluk'tan bin kat daha büyük bir kanı olarak Sivas olaylarının videoda görünmesin­
"Bir ileri Bir Geri", "Ekimin Günahı Yok" ... skandal. Ve kimlerin neler yaptığı ortada. den acaba neden gocunuyor?
Berkay: "Romantik bir şey yaz allahını seversen'' Berkay: Ben yurtseverlerle milliyetçileri ayırıycr Şevket Kazan faillerin avukatıydı .. .
dedim, ''Ekimin Günahı Yok"u yazdı. "Birden mi rum. Aynı kefeye koymuyorum. Berkay: Sonra da Adalet Bakanlığı yaptı.
eridi onlarca yıl / Tonlarca yıl böyle mi geçti... " Öngür: Ben de başka bir cephe açıyorum: Geze­ Öngür: Fazıl Say'ın bu kadar kızgın olmasının ana
(gülüyor) gensever olarak adlandırıyorum kendimi. Yurtse­ nedenlerinden biri de uğradığı sansürdür. Fazıl
Öngür: "Yürüdük Durmadan"daki sözler de çok verlik bana dar geliyor. Say'ın çıkışı tartışılırken bu hiç hatırlatılmıyor, bu
güzel. Turgut, kısa heceli Türkçe kelimelerden Şemdinli de Susurluk kadar önemli değil miydi? konuya girilmiyor. O girmek istiyor, ama sokmu­
çok güzel bir müzikal ritm yaratıyor. Berkay: Şemdinli var, Malatya var, var oğlu var. yorlar. Bir otelde 37 kişinin yakılmasını, orada ya.
"Bişey Yapmalı" Susurluk üzerine, değil mi? Dağlıca'ya ne demeli? nan bir şairin hayatını anlatan bir müzik eserinde
Berkay: Ta kendisi. Ama Susurluk'tan önce yazıl­ Berkay: AKP'li bakan kalktı, "keşke ölüleri gel­ o olayın videosunun gösterilmesine hükümet ni­
dı. Ve cuk oturdu. seydi" dedi. O olayda da medyanın toplumu nasıl ye karşı çıkıyor? Karşı çıkıyorsa, gocunduğu bir
Çiller, "devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen manipüle ettiğini gördük. şey vardır. Bu olaylar bitmiyor ne yazık ki. Papaz,.
de şereflidir" demişti... Öngür: Medya denince aklıma nükleer santral ların peşinde manyak katiller dolaşıyor. O arada
Öngür: Bugün farklı mı? geldi. Doğan Grubu ihaleye girmeyi planlıyor, Ay­ bazı adamlar TV'de ''misyoner faaliyetleri arttı,
Hem farklı, hem değil. Fark şu: Susurluk döne­ dın Doğan'ın kızı Arzuhan Doğan Yalçındağ da, gizli kilise evler var!" diye bas bas bağırıyor. Cin&
minde "Bir Dakika Karanlık" eylemi yapanlar, TÜSIAD başkanı olarak çıkıp şöyle diyor: "Nükle­ yete teşvik eden insanlar var televizyonlarda.
geçen sene "devlet içi n kurşun atanlar"ırı dü­ er santralde çok geciktik."
zenlediği Cumhuriyet mitinglerine katıldılar. Buyrun bakalım. Bizim adı­ Doğan Grubu ihaleye ginneyi planlıyor, TÜSİAD başkanı
Öngür: Cumhuriyet mitingleri çok karışık bir kcr mıza karar veriyorlar. Anti­ Arzuhan Doğan Yalçındağ da "nükleer santralde çok
nu ... Mesele, Tüı1<iye'nin küresel kapitalizme kar­ nükleer kampanyada eli� geciktik" diyor. Anti-nükleer kampanyaya başlıyorum.
şı verdiği tepkinin çelişkili olmasından kaynaklanı­ den ne geliyorsa yapmaya
yor. "Erdemir satılıyor, o satılıyor, bu satılıyor, ya­ kararlıyım. 1993'ten bu yana anti-nükleer kam­ Böyle bir ülkede yaşıyoruz ve böyle bir zamanda.
bancılar alıyor... " Buna karşı, dünyadaki gelişme­ panyalar sağlam bir temel edindi. Cumhur Ersü­ Berkay: Biz bunlardan kaygu duyuyoruz. Kafamızı
leri fazla takip etmeyen insanların ilk tepkisi ulu­ mer elini masaya vurup "kim ne derse desin yap­ yoran konulardan şarkılar yapmayı da kendimize
salcı bir yaklaşım olacaktır. Bu kaçınılmaz; bayrak­ tıracağım" demişti, ama yaptırmayacağız. görev biliyoruz. Şimdi bir şarkı yapıyorum, "Man­
lar da çıkacaktır ortaya. Ama bu kadar çok bayrak Bu temmuz Sivas katliamının 15. yıldönümü. da Maganda" . . . Müstemleke anlamında manda
ve bu kadar çok öfke bir araya gelince, insana "ıssızlığın Ortasında"yı Sivas katliamı üzerine ve bundan yararlanan magandalar. Bu şarkıda
nasyonal sosyalizmi hatırlatıyor. Tehlikeli boyutla. yazmıştınız, değil mi? Hrant mutlaka geçecek. Belki doğrudan bir Hrant
ra varabilecek bir gidiş. Ama, ülkenin bütün kay­ Berkay: "lssızlığın Ortasında", iki film müziğinin Dink parçası da çıkabilir, bilmiyorum.
nakları satılırken bu tepkiye direkt "faşizme yakJa. harmanlanmasından oluşan bir parça. iletişim Öngür: Ben Serap Yağız'ın albümünde ("Suların
şıyorsunuz'' damgası vurmak da yanlış olur. imkanlarının o kadar gelişmiş olmasına rağmen Uğultusu") bir şarkı yaptım. "Dileyaman" diye Er­
Ama o m tingleri, özellikle Ankara'daki ilk mitin·
i oradan çıkan feryadın Ankara'ya ulaşmaması, o menice güzel bir uzunhava var. Hrant Dink'in anı­
gi düzenleyenlere baktığımızda, "derin devıenn insanları kurtarmaya gidilmemesi korkunç bir sına yaptık. Serap da çok güzel söyledi.
ünlü isimlerini görüyoruz. şey. O infialle yapılmış bir parçadır. Her konseri­ Kırkıncı yıl programında neler var?
Öngür: Toplumsal tepkiler manipüle edildi çünkü. mizde çalıyoruz. Sivas katliamının unutulmaması, Öngür: Yıl boyunca konserler olacak. Yakında bir
Berkay: Mitingleri asıl ateşleyen AKP'nin fütursuz unutturulmaması gerekiyor. albüm çalışmasına giriyoruz. Parça aday adayları­
gidişiydi. Soldan da, sağdan da bir sürü insan infial dedin. O otelin altında kebapçı açtılar. nı tespit etmekle meşgulüz. Ama genel sound,
vardı. Haklı çıkarmak için söylemiyorum... Berkay: Dalgalarını geçtiler. O insanları kebap konsept aşağı yukarı belli. Sosyal, politik konular
Öngür: Hrant Dink'in cenazesine katıldım doğal yaptılar, arkasından da kebapçı açtılar. Orada na­ olacak, ama hayatın güzel taraflarını anlatan,
olarak, cumhuriyet mitingine katılmadım. ikisinde sıl yemek yiyebiliyorlar, anlamış değilim. aşktan bahseden şarkılar da olacak. Sound biraz
de benzer bir tepki var aslında. Fakat algılama bi­ Hürriyet'in Sivas katliamı manşeti "Aziz Nesin '70'1er, riffler zaman zaman biraz daha sert...
çimleri ve yönelişleri çok farklı. Küresel kapitaliz­ isyanı ydı. Öyle olmasını arzu ediyoruz.

"

min baskısı, AB durumu, Türkiye'nin modernleş­ Öngür: Fazıl Say'ın çıkışıyla ilgili bir bağlantıyı an­ Berkay: Sloganlarımız da var. Nükleer santra-
me süreci, bu süreci AKP gibi din öncelikli bir ya.
pıyla geçirmek zorunda kalması ... Bayağı karışık
latayım. Metin Altıok da Sivas'ta yakılarak öldürü­
lenlerden. Fazıl Say, 1998'di galiba, lstanbul
le hayır! Küresel ısınmaya hayır! Zamana ha-
yır! Kırk sene oldu ya! (gülüyorlar) Şirket çe-

<:s
bir resim çıkıyor ortaya. Pozisyonlar sürekli deği­
şiyor... Bu arada, biz müzisyen, sanatçı olarak
nasıl bakacağız? Ben aslında biraz şüpheyle ba­
Festivali bünyesinde Kültür Bakanlığı korosunun
da katıldığı Metin Altıok oratoryosu yazmış. Ölü­
münün nasıl olduğu da videoda gösterilecek.
şitleri vardır ya, sınırlı sorumlu, anonim filan
diye... Moğollar olarak sınırsız sorumluyuz.
Öngür: Biz sinirli sorumluyuz, sinirleniyoruz


kıyorum, her şeye şüpheyle bakıyorum. AKP iktldara yeni gelmiş, Erkan Mumcu da kültür çünkü. (gülüyor)
Dink cinayetinin şüphe kaldınr bir yanı var mı? bakanı. Fazıl Say'ı tehdit ediyor: "O görüntüyü ya- Berkay: Sınırsız sinirli sorumlu... (gO/üyor)

ce'lerinde "96'dan beri hayatınızı mahvediyoruz" Firewaıter
Babylon'da bu ay
4-5 Nisan, 23:00 Eric Tnıffaz mottosuna, mikrofondaki Kvarforth'un başından
9 Nisan, 21:30 The Counterfeit Stones: Rolling aşağı kanlar akar halde vecd içinde fotoğraflan
Stones tribute grubu yüksek eğlence vaat ediyor, eşlik ediyor. Babylon'un ve geceyi borçlu olduğu­
kulube bir Stones üyesi kılığında gelmenizi rica muz Bantçılann ilginç bir gece yaşacağından şüp­
ediyor. heniz armasın. Kuzey diyarların black metali, Shi­
11 Nisan 23:00 Flrewater: "lşılda, elektrikli şehir,
,
ning'de ambient kilise çanlarıyla ve zımpara vokal­
ışılda!·· diye diye göbek attıran Fi­ le iyice kararıyor... Daha tanıdık
rewater, "şehir yanar, sen söner­ progresif ve deneysel gezinmeler,
sin tersine'' ruhunu punk diline ter­ tedirgin edici görkemli finallere t&
cüme ediyor. Belki de rock'n'roll şınayor. Taze kan arayanlar kana,
daha önce hiç bu kadar dünyalı ol­ kaosa doyacak! Gecenin açılışında
mamıştı. Grubun lideri Tod A'in ise Oandadadan'dan bildiğimiz
adını Joe Strummer, Robert Plant Berke Can Özcan, Feryin Kaya ve
gibilerinin yanına altın yaldızlı harf­ Burak lrmak'ın elektronik altyapılar
lerle yazıyoruz. Bush'un tekrar baş­ üzerinde gezinen "'jazzy" projeleri
kan seçilmesiyle kendini Doğu yol­ 123 var.
larına vuran punk seyyahı Amerika 18 Nisan, 23:00 DJ Mehdi: Hip­
lı Tod A, son Rrewater albümü hop'çu kanı taşıyan Fransız OJ, da
"Golden Hour"da Balkanlar'dan ha önce Rock'n Coke'a da konuk
Asya'ya harika bir seda oluşturdu. olmuş ve çok beğenilmişti.
Flrewater rock'unda en az gümbür­ 22 Nisan, 21:30 Attıena bümü dalında Grammy ve birçok ödül sığdıran
deyen gitar ve davul kadar önemli 24 Nisan, 21:00 Baba Zula Sanchez, Latin topraklarının en iyi hikaye anlatıcı­
bir enstrüman var: Clap hands, bil­ 25-26 Nisan, 23:00 Poncho Sanc­ larından biri. Yeni albümü "Rise Your Hand"den
diğimiz alkış, el çırpma, bir elin nesi, ikT elin sesi. hez: Latin dunyasının efsane addettiği Latin caz çalışmalarını da seslendirecek olan üstadın sihri­
Bunu o gece onlardan esirgemeyeceğiz. üstadı Poncho Sanchez, baharla gelen sıcaklığın ne kulaklarımızı açalım...
12 Nisan, 23:00 Shantel artmasına yardımda bulunacak bir performansla 29 Nisan, 21:30 Gevende: Eskişehir'in gezgin gru­
16 Nisan, 21:00 Shlnlng: Norveçli topluluk, Kub­ Babylon sahnesine çıkıyor. Otuz yıllık müzik kariye­ buna Portekizli bas klarnetçi Tobias Klein ve e
rick'in aynı adlı kült filmindeki Jack Nicholson·ın rine yirmiden fazla albüm, birbirinden ünlü isimler­ Man Bites Dog, Amsterdam Klezmer Band gibileri­
oynadığı karaktere rahmet okutur türde. Myspa le gerçekleşen performanslar, En iyi Latin Caz Al- nin gitaristi Damien Cluzel eşlik edecek.

Gitarcafe'de bu ay 17 Nisan, 2 1:00 Muammer Keten­ The Gutter Twins


2 Nisan, 21:00 "Cadının Bohçası Yo­ coğlu '90'1arın alternatif rook'unun iki büyük
la Çıktı" (Yazan ve oynayan: Esme­ 1 8 Nisan, 21:00 Kafdağı Topluluğu
ismi, Screaming Trees'in Mark Lane­
21 Nisan, 21:00 Sarp Maden Eylem
ray) -
gan'ı ve Afghan Twins'in Greg Dulli'si
3 Nisan, 21:00 Jazz Guitar Night Pelit - Turgut Alp Bekoğlu Trio epeydir beraber çalışıyorlardı, geçen ay
(19:30'dan itibaren caz 23 Nisan, 21:00 Klez­ bir ilk albümle beraberliklerini The Gut­
gitar atölyesi) mez ter Twins adıyla taçlandırdılar: "Saturna­
4 Nisan, 21:00 A-Oa-Ko 26 Nisan, 21:00 Hele­
lia" şerefine, iki ustayı 4 Mayıs't.a Yeni
5 Nisan, 21:00 Gitar ile sa: Doğu Karade­ Melek'te izleyeceğiz...
Tar nlz'den Türküler (Kon­
11 Nisan 21:00 "Göçe­
,
ser öncesinde Özcan
be Şarkılar" Alper'in "Büyükanne / Festivalin yan etkisi
12 Nisan, 21:00 Babil: Momi" filminin gösteri­ Bu yılki lstanbul Film FestiVali'nln
BI Dünya Müzlk mi yapılacak) bol bol yan etkinliği (konserler. par­
13 Nisan, 21:00 Akın Eldes Gltarcafe sahnesi haffanııı birgilnil ama­ tiler, sergiler. atölyeler). dolayısıyla
14 Nisan, 21:00 Murat Usanmaz Qı.­ törgruplara ayrılıyor. Ayrıntılar www.gl­ bol bol yan etkisi var. Kısaca:
artet (Flamenko-Latin caz) tarca.fe.com'da. Oylan yorumlan: Todd Haynes'in fil­
mi ''l'm Not There" şerefine, 5 Ni­
san Cumartesi gecesi Ghetto'da,
GePGenç Festival Mehmet Güreli, Teoman, Sertab
Santralistanbul, 11-16 Nisan tarihlerinde bu yıl ikincisini idrak edeceğimiz GeP­ Erener, Demir Demirkan ve Emre
Aydın [)yfan şarlııları çalıp söylüyor. Eyüboğ1u'nun küratörlüğü, Esen Ka­
GeNç FeSTiVaL'e evsahipliği yapıyor. "'Komşuluk" teması etrafında buluşula­
'68 partisi: "68 ve Mirası" başlığı
rol'un tasarım danışmanlığında ye­
cak etkinlikler dizisinde yokyok! Konserleri, sinema, tiyatro ve dans gösterim·
altında gösterilecelı 11 filme müzilı­ niden kurgulandı. Filmden dev fo.
!erini, forumlar ve atölyeleri koşuşturma içinde takip edeceğiz. Naomi Klein'ın
toğraflar, metin ve ses parçacıkları
NoLogo'daki lafını unutmadan: "Bugün radikal olmak. komşunla iyi geçinmekle li bir cila. Roll'cular evdeki CD'lerini
eşliğinde festival boyunca Bilsar Bi­
mümkün .. ." Aynntılar www.gepgencfestival.net adresinde ... toparlayıp 8 Nisan Salı gecesi Dogz­
nası'nda.
star'da olacaklar. lhsani'den Rolling
Stones'a, Caetano Veloso'dan Leo Söyleşi: Murat Belge, Fatmagül
Ferre'ye çevrimiçi devrim havalan... Berktay, Ertuğrul Kürkçü ve William
Kırıka Klein "68 ve Mirası" söyleşisi için
Yalandan Rolllng Stones: Festival­
1960 öncesi şehirli hallı müziği gele­ 10 Nisan Perşembe öğleden son­
de hem Scorsese'nin hem de Go­
neklerinden beslenip serbest şarkılar sası Bahçeşehir Üniversitesi'nde...
dard"ın Stones'lu filmleri var. Bir de
i:ıreten Kınka, beraberinde Dionysos ru­ Ders: Marc Caro 13 Nisan Pazar.
tıibute band Counterfeit Stones'un
hu, zeybekler, rembetil<olar, Bektaşi ne­ Tony GaUif ve Abderrahma-
konseri: 9 Nisan Çarşam­
fesleri getiriyor. lstanbul Blues Kumpan­ ne Sissako 15 Nisan Sa
ba, Babylon'da...
yası'ndan Salih Nazını Peker'in grup ar­ lı, Michael Ballhaus 16
''L'Avventuranyı Yeniden
kadaşı Sarp Keskiner'i de yanına kata Nisan Çarşamba öğleden
Kurgulamak: Antonio­
rak önayak olduğu grubun ilk lst.anbul sonralan Akbank Sanat'ta
ni'nin ''L'Awentura"sı bir
konseri 24 Nisan'da Ghetto'da. sergi salonunda Selim sinema dersi veriyor.

46-+
il
rolldergisi@yahoo.com il

The Doors Experience Merih Akoğul'dan "Standards"


Avusturyalı The Doors Experience, aslına en Memleketin hamarat deklanşörlerinden Merih Akoğul,
yakın duran Doors tribute grubu addediliyor. 10 Nisan - 04 Mayıs arasında Pg Art Gallery'deki sergi­
sinde "günlülı yaşamın sıradan detaylannı bağrına ba­
san, hatıra ile sanat arasında gelip giden görsel alanda
kendi dilini oluşturan fotoğrafın" standartlarıyla başbaşa
bırakıyor bizi. Sergide yer alan fotoğrafların adlan da caz
standartlarının adlarıyla paslaştınlıyor ve buradan bir fo­
toğraf felsefesine yol alıyoruz.. .
Cevdefpaşa Cd. No: 1513 Bebek I Tel: 0.212.263 33 90

Jason Jim" Boiler tarafından 2001 yılında


kurulan ekibin sahne ·performansıyla Morri­ Kayıtsız 1. Gezici Tahran Bienali


son hayranlan ihya olacak, reenkarnasyona Algımızı belirleyen temel 30 Mayıs - 6 Temmuz arasında ev­
inanmayanlar bir daha düşünecek. Kertenke­ unsurlardan biri de me­ vela lstanbul'da konaklayacak olan
le krala saygı duruşu 5 Nisan'da, Pulp sahne­ kan. Kişiyi "enformasyon ı. Uluslararası Gezici Tahran Bienail
sinde 22:00'de başlayacak. kapitalizminin süreçleri elı­ için son
seninde, lıüresel kurgular­ başvuru ta­
la oluşan sosyo.politik, rihi 21 Ni­
Devotchka kültürel, ekonomik uçu­ san. Amirali
Mariachi - Çingene kırması, indie işi bir hafif rumlann üzerine düşünmeye davet eden" karma sergi Ghasemi ve
caz, epey gaz. .. Coloradolu dörtlünün Doğu
"Kayıtsız", 5 Mart - 16 Nisan 2008 tarihleri arasında Serhat Kök­
Avrupa ezgileri, tereminli, tubalı, buzukili folk- Beyoğlu Akbank Sanat'ta gezilebilir. Sunumlar ve atöl­ sal 'ın küra­
ye çalışmalanyla desteklenen serginin küratörlüğünü törlüğünü
Başak Şenova üstlenmiş. üstlendiği
bienalin
başvuru
Lambdalstanbul'dan "Makili" çağnsı "kentsel kıskançlık" üzerine:
Her çeşit disipline ve dünyanın her
yerinden herkese açık olan bu sanat
etkinliği için elleri kaşınanlar, hiç
durmadan www.biennialtehran.com
adresine uğrayıversin.

punk'lan diskoteğimizde lıendine çoktan yer


edinmişti. Siouxsie & The Banshees, Frank
Altı ayda bir Gist!
Sinatra ve Velvet Underground ruhuna layıkıy­ Esas olarak dans ve tiyatro sahalanrr
la nüfuz ettikleri cover parçalarıysa işin kre­ daki yenilikçi ev sahipliğiyle önem
masıydı. Geçen senenin sempatik filmi "Litt­ kazanan Garajistanbul, "çağdaş" ka\4
le Miss Sunshine" için yaptıklan şarkılarla ramını, bu terimin gerekliliğini, mo­
başta Grammy olmak üzere birçok ödüle dem ile çağdaş arasındaki farklan tar·
aday gösterilen grup, Radyo Eksen'ln davetiy. tışnıaya açıyor. Tartışmanın mecrasını
le 15 Nisan'da garajistanbul'da olacak... da bir dergiyle pekiştiriyorlar: Ele aldığı
Tatminle tatminsizliğin ifade�si: Kusursuz An konulan en ince aynntısına
"Kusursuz an"lann tarifi imkansız, oı.asılığı ve olanaksızlı· kadar didikleyerek okurunu
The Alan Parsons Uve Project ğı tedirgin edici. Sakınan göze çöp batar misali. .. Res­ ve kendini öğrenmeye, arr
Progresrr ve senfonik sam Leyla Gediz, "Kusursuz An" adlı yeni serglsiy1e, o lamaya, yorumlamaya ve
rock'un tecrübelf ismi çöpü retinaya kadar saplıyor; huzursuzluğunu, yaşadığı değiştirmeye davet eden

� Alan Parsons bir kez da­


ha lstanbul'da. 5 Ni­
san'da Bostancı Gösteri
lkilemleri ya da bir anlık sakinliğini tualine döküyor. Res­
samın araştırmacı kişiliği galerinin dLNarlanna taşınıyor,
Gist adlı neşriyat altı ay.
da bir yayınlanacak...
tatmin ve tatminsizlik arasındaki seylirciyi de içine çeki­

.�...
t9l9' .
Merkezi'nde, aynı
zamanda mahir bir pro­
düktör ve ses mühendisi
yor. Leyla Gediz'in arayışı, belki de h•3pimizin arayışıdır.
Sergi, 5 Nisan - 3 Mayıs tarihleri ara::ıında Galerist'te...
Radyo Üniversite
olan Parsons'un sahnede ne çalımlar attığına
Vatani hizmetini Konya Ereğli'de ifa
tanık olacağız. . . Su Yücel'den "Yansımalar" etmek durumunda kalan bir ahbabımı­

"-i1
Su Yücel, ressamlık hayatının çeşitli dönemlerinden seç­
zın gece nöbetlerindeki sıkıntıyı Radyo

,�I
meleriyle Bebek'teki Almelek
Üniversite bastırmıştı. Selçuk Üniversi­
Nordik & 02GG Sanat Galerisi'nde. Gündelik
tesi iletişim Fakülte­ -

r.
Kadıköy Karga'nın canlı konser dizisindeki hayatın imgelerini, lstanburu
si'nin radyosunda
akustik cereyan bu ay elektronikaya dönüyor
ve sahneyi Nordik ve D2GG (Daire 2: General
lstanbul yapan objeleri, ba-
zen de doğa betimlemelerini
reklam, konuşma vs.
- --- =-=-;
az, indie'den elektro­
Gramofon) paylaşıyor. Can Söylemez'in gör-
sel kaptanlığında zenginleşen Alican Tezer ve
tualine hıırçın fırça darbeleriy-
le geçiren Yücel, sanki unut­
niğe, klasik rock'tan ı, e>�Jllt-<:> :
Türkçe popa uzanan
Onur Balaban'dan müteşekkil Nordik'in ambi- tuğumuz bir yavaşlığın izini,
ent kompozisyonlarının ardından, Gökhan Go- bir renk cümbüşüyle, coşkun diskografi geniş, çeşitli, zevk sahibi.

1
ralı ve Gökhan Deneç'ten deneysel, çok kat­ bir harekoetle takip ediyor. Konya'ya yolunuz düşmezse, www.sel­

J
·vansımalar", 17 Nisan'a cuk.edu.tr/radyo.htm adresinden
_J
manlı bir doğaçlama içinde minimal bir dinle-
tiye bırakacağız kendimizi 11 Nisan gecesi. ..
J
dek süre.cek... dinleyebilirsiniz.

-+47
1 1 N isan Cuma S . 2 1 : O
ROLL KITAPUGI

Ahmet Güntan Toplu Şiirler -1976-2005 (YKY)


Angela Davis Eğer Şafakta Gelirlerse (Agora)-------._
Bejan Matur lbrahim ' in Beni Terketmesi (Metis)
Cevat Çapan (haz.) Şiir Çevir, Denize At (Cumhuriyet Kitaplığı)
Cormac McCarthy ihtiyarlara Yer Yok (Kanat)
Eduardo Galeano Biz Hayır Diyoruz (Metis)
Gary L. Francione Hayvan Haklarına Giriş ( iletişim)
Haydar Ergülen Nar -Toplu Şiirler 1 (Merkez) -------.
llhami Algör Karabakal Ölüyor (Everest)
J.C. Mlchael Ateş Karınlı (Sel)
Jack Kerouac Yolda (Ayrıntı)
John Updike Tavşan Kaç (Alef)
Leo Perutz Kıyamet Günu Ustası (Kanat)
Matthijs van Boxsel Aptallık Ansiklopedisi (Ayrıntı)
Metin Gönen Paradoksal Sanat Sinema (Versus)
Müge iplikçi Cemre (Everest)
Nurdan Gürbilek Mağdurun Dili (Metis)
Oktay Rıfat Danaburnu (YKY)
Turgut Uyar Göğe Bakma Durağı (YKY)
Ulrich Brökling Disiplin (Ayrıntı)
o

Modernitenin lanetli çocuğu


Namı hallı yürüyen, etkisi baki kalan Jim Morrison, kanayan, kaynayan bir kişilik olarak geçti gitti bu dünyadan. Psikanalist Didier Lauru'nun
Türkçeye yeni kazandırılan kitabı, hem tekil hem toplumsal düzeyde, Morrison personasmın ayrıntılı bir analizini yapmaya koyuluyor...

Jim Morrison, kendi tekilliğini şiirine, kaldığı hadım edilmeden kurtulur. O lirler? ünü ve belirgin tavır ahşlanyla birlikte,
kaygılarına. korkularına, kabus ve düş­ canlı bir figürün cisimleşmiş halidir; Mayıs 1968'i hatırlatan itkisel slogan: onun kahramanlık konumuna, sınır du·
lerine tercüme etmeye çalışır. Verili, üm
t bir klana hakim olan ve bu neden­ "Her şey, hemen şimdi!" rumdaki kahraman haline erişmesine
özel bir döneme dahil olduğu ortadadır: le bütün kadınlaı'ın sahibi olan mitsel il­ Bu erteleme imkansızlığı tipik anlamda yeter.
Doğumu dünya savaşına denk gelir, Ko­ kel sürü babasının dengini temsil edi­ eıgen bir veridir, çünkü onlann hisset­ (...) Onun tuhaflığı, tuhaf tekilliği, ünü­
re Savaşı sırasında çocuktür, Vietnam yordu. Morrison şiirlerinde uyuşturucu­ tikleri temel güçlük itkinin evcilleştiril­ nün doruğunda olduğu yıilann modemi­
Savaşı sırasında eıgen . dan defalarca söz eder: yaşamı içinde mesidir. Zaman akışının, bu arzunun tesine nasıl bir karşılık vermektedir?
O, modemitenin lanetli çocuğudur. için· ve ölümcül yazgısının ivediliği içinde gerçekleşmesini beklemenin öğrenilme­ Ölümünden bu yana ergen ve yetişkin
deki kasvetli yanla rezonans gösteren merkezi bir işgal eden alkoldense daha si nazik bir iştir. Her şey ergeni itkisel kuşaklann onu övıııeye devam etmeleri­
dünyamızın karanlıK çehresini araştır­ az söz eder. gereKlerini anında tatmin etmeye iter. ni nasıl açıklayabiliriz? Bizim postnıo­
maktadır. Kendilerine sınır dayatılmasını ve h& Eıgenler, kendi işaretlerini, başka de­ demitemiz içinde de bu denli güçlü blr
Yaşarken, kendi mitsel figürünü medya­ dım edilme tehdidini genellikle acı için­ yişle kendi öz kimliklerini bulabilmek rezonansla temsil ettiği imleyen hangi­
ya ve kitleye yem olarak vermişti. Sevi­ de yaşayan ergenler, "We want the için başkalanndan, özellikle anne-baba­ sidir?
lecek ve hayran olunacak bir figür, bü­ world and we want it now!" (Dünyayı is­ larından farklılaşma yönünde kimi za­ Şan şöhret içinde ölmüş ebedi ergen
tün bir gençliğin özdeşleşebileceği bir tiyoruz, hem de şimdi istiyoruz) şeklin­ man yaşamsal bir tekillik ihtiyacı hisse­ imleyeni midir? Çok erken yaşta yaşa­
kült imaj. deki bu muhteşem özgürlük ve ütopya derler. mını yitirecek kadar kanatlannı yakmış
O, bir isyanın cisimleşmiş haliydi, aynı çağnsı karşısında nasıl suskun kalabi- Bir kademe daha yukarda, önlerine ç� olan ölüm meleği midir? Bizim en arka­
zamanda da ölçüsüzlüğün: Otoriteyle kan çeşitli psişik alanlan araştımıak ik ve en güçlü imleyenlerirnizi temsil et­
ilişkisinde ölçüsüz, başta alkol olmak için, ama aynı zamanda başkalanndan mek amacıyla kısa bir süreliğine yeryü­
üzere izinli ve izinsiz uyuşturucularla farklılaşmak için her türden tuhanıklan züne gelmiş bir meteor mudur?
ilişkisinde ölçüsüz_ yaraMar. Morrison, kendi tuhaflığını or­ Sınır, Morrison'u temsil eden. ardına s�
Hiçbir ılımlılık, hiçbir sınır, onun yeni dı..ı­ taya sererken, kendi tekilliğinin bir bölü­ ğındığı imleyene varana dek her yerde
yumlara yönelik yatıştınlamaz susuzlu­ münü üstlenir, ama özellikle tüm bir somutlaşmıştır: "Kapılar", "Ttıe Doors".
ğunu gideremez. gençliğe bir özdeşleşme imkanı sunar. Grup adının çoğulluğu onun tekilliğini
Taşkın itl<iselliğini gemlemeyi başar& Gerçekten de bu gençlik kendini onda kolay kolay gizleyememektedir. Kendine
maması onu bir idol haline getirir, böy­ bulmuştur. Mitin onun ölümünden epey özgü eşiklerden geçmeye yönelmiştir.
lece ona rnitik bir boyut verir. Sağlığın­ sonra varlığını sürdünnesi, ergen olsun Onun ükenmiş
t narsisizmi, kişiliğinin
da zaten yoğun olan bu boyut, ölüm h& ya da olmasın, birçok kişinin kendini geçici dengesi ve tekilliği bir süre sonra
beri verildiği andan itibaren giderek bü­ onun temaları, aşırı tavırlan, tuhaflığı ve depresyonun kıyılannı arşınlamasına yol
yüyecek ve günümüzde de varlığını sür­ isyanı içinde tanımlamaya devam ettiği­ açacaktır. Fazlasıyla atipik olan bu dep­
dürecektir. ni göstermektedir. resyon, onun özne konumunun bir baş­
O, "dizginsizce haz alma"yı bilen kişiyi Morrison, aşk, ölüm, savaş ve nefret ka yüzünü ortaya koyar. "Öte tarafa"
temsil etmektedir; en azından bunlar­ üzerine, ebedi temalar üzerine ve varo­ gitmek isteyen kişi, hudut bölgesine, sı­
dan biridir. Varoluşundan, alkolden, ka­ luşsal bakımdan temel önemdeki sorı..ı­ nır duruma yerleşir.
dınlardan, uyuşturucudan ve rock and ıar üzerine güçlü ve özgün fikirler ifade Didler Lauru .. Jirn Morriscın -Kahrama­

roil'dan haz alan kişi, herkesin maruz etmektedir: Bütün bu koşullar, şeytansı nın Sınır Durumu" (Versus)

+\9
LONG BLONDES LOU AHODES

Nostalji değil tarih Komün folk


ilk albümlerindeki parıltılı punk'/arıyla Eski ekibi Liırnb'in aksıne fo/k'a yakın duran
göz alan lngiliz ekip, ''Couples"la yo­ şarkıyazarı, ikind a/bOmO "Bloom"u yayın/atlı.
luna devam ediyor.
ilk albümün "Beloved One" ile yeni alb�
Yeni şartulannızdan blrt lngııız man­ mün "Bkıom" arasındaki fart< ne sence?
ken Erin O'Connor'ın adını taşıyor... Albümlerimle ilgili objektif bir bakış açısı ge­
STEVE WYNN Kate Jackson: Başka şarkılarda da llştinnem o kadar zor ki. Oturup da radikal
popüler kültüre atıfta bulunmak iste­ bir değişim için plan yapmadık, ama hayat
değişiyor, ben de değlşiyorum. Müzikal ola­
Muzlu plak dik. Ama bu sırf nostaljiden kaynaklan­
mıyor. Eğlence dünyasının ve şönretın rak etkilendiğim şeyler de değişiyor.
Alıümde kimlerle ça�n?
başka bir biçimini aramak denebilir Dexys Midnigtıt Runners mesela. De­
'80'/i yılların ındie efsanesi /uentfal band belki. Bu intemet çağıyla kıyaslanınca Albümün prodüktörü Emre Ramazanoğlu.
mek ki insanlar risk alıp gerçekten ı�
Dream Syndicale'in /iden sekizino solosu eskiden hiçbir � bu kadar kolay ula­ Tricky ile çalıştığı dönemde menajerim ta­
ginç bir şeyler yapmaya koyUlabillyor­
"Crossıng Dragon Bridgew; yayınladı. şılabilir değildi. bir takım ünlülerin gün nışmış onunla. Albümde vurmalılan da o ça­
muş. Böyle davranışlar kabul görmüyor
boyunca neler yaptığını daldka dakika lıyor; inanılmaz bir kulağı var. Gltanan Step.
artık. Ama biz akıntıya karşı yüzüyoruz
Kendini en çok benzettiğin kurgusal ka­ takip etmek glbi bir dun.ım yoktu. Erin hen Jun1or'a emanet ettik ve harika bir iş
galiba, ·couıples"ı yaparken "Some<>
rakter kim? O'Connor bu dünyanın parçası değll gı. ne To Drtve 'iou Home"un başansını
çıkardı, kendi yorumunu da katarak.
Eskiden kendimi bir kurgu karakteri zanne­ bl, sanki belli bir çağa ait de değll. Hala komünde mı yaşıyorsun?
sürdürme git>i bir kaygımız yoktu.
derdim. Ama esas adamım Tazmanya C& Ona saygı duyuyoruz bu yüzden. Kate: The Smiths, Soft Cell, Blondle
lkl yıldan sonra Rl<lge Fann'dan ayrıldım.
navan. Kaptırdım mı. enelji gelir ve iyi iş çı­ Ne yazık ki geçen seneden beri komün yok
Kendinizi kuşağınızdan fari<lı mı hlsS& gibi grupların izJnl sürüyoruz. Kendi
kartınm doğrusu. dlyorsı.ıuz? artık ortada. Şimdi Wiltshlre'da yan komün
kimliğini yaratmış. belli tarzlara hapsol­
Sence tüm zamanların en iyi albümü ne? Kate: Biı sınırda bir kuşağız. 20. yüz­ denebilecek bir ortamda yaşıyorum. Artık
mamış gruplan özlüyor insanlar.
Buna oevabım her allahın günü değişebilir, kendi mutfağım var.
yılda doğduk. ama olgunluğumuzu 21. Screech: Loııg Blondes'un belli bir f�
ama genellıkle Television'ın "Marquee M<> Senin için kıttlk bir dönemdi galiba...
yüzyılda yaşıyoruz. llkgençllğlmlz sona sefesi var. her ne kadar üzerinde ke­
on' albümü oluyor. iki gitar-bir davuldan ererken daha Oltada lntemet diye bir Rldge Farm·a taşındığımda iki büyük ayrılık
sin olarak u2faşamasak da. Ama şarkı
müteşekkil bir grubun nasıl olması gerekti· şey yoktu. iki ayrı kuşağa dahli olduğu­ yazarken çolt hoşgörülü değllfz, her şe­
yaşamıştım. Sevgilimden ayrılmıştım ve
ğine dair bir kullanma kılavuzu gibidir. O a� muz gibi bir duygu var hepimizde. Lamb dağılmıştı. Lamb sürekli bıçak sırtın­
yin soyunup dökünmesini, çınlçıplak
büıııü, nadide bir klasik arabayı parçalarına Long Blondes'un örnek aldığı gruplar kalınasını lsUyoruz. Ben hep taın bir
da yaşamak, sürekli daha Heri gitmek üzere
ayırmaya karar vermiş blr oto-tamircisi eda­ kurulmuştu. Ama artık bir sonraki adımı gö­
hangllerl? ınodemist olmaınızı lsteınlşlmdlr: Sa­
sıyla dinlerdim. Müthiş mühendisliğin yanı. Screech Lotıder: ·so·ıerin başında natsal olaralt etkileyici, ama aynı za.
remez hale gelmlştlk, ayrıldık. Rldge Farm'a
sıra, egzanttlk terclhle11e iç içe geçen par- Solt Celi. The Associates gibi gruplar gittiğimde böyle bir durumdaydım. Ve iki ço­
manda işlevli. Bu albümdeki her bir
hem gayet tutıaf, asabi müzlkler yapa­ unsurun belli bir etkisi var. cuğum vardı. Ben çılgın bir rock'n'roll hayatı
yaşayan bir !<adın değilim. Bir anneyim. Çift·
blllycr, hem de ticaıf başan yakalayab� Kate: Biz bir art rock gn.öuyuz, Loııg
liyordu. Geçenlerde başanlı ilk albüm­ Blondes·u bir sanat ve bir iş olarak gö­
lerin ardından adeta ticari açıdan lnt� rüyoruz. Söıler. klipler. internet site­
har sayılabilecek işler yapan gruplar miz, her şeyin bütünlüğü çok önemli.
hakkında bir makale okudum, OMD. (lndependent, çev: Merve Erol)

JESCA HOOP

çalan hayretle izledim ve bu beni dlreksiy<>


na geçmeye itli.
"Star Trek" mi, •star Wars" mu?
Kate Bush'a kısrnet
"Vıld11 Savaşlan"nı hiç izlemedim. 'Uzay Tom Waıts ve Kathleen Brennan'ın lewild" filmira izledikten sonra da tar­
Volu"na da sardıramaınışnm. Benim terci­ çoaıklarının dadısı, ilk albümü "Kıs· zım o havalara doğru kaydı. lnsanlann lik kendimi tekrar bulmamı s�adı.
him Stars On 45 grubu. iyi parçaları vardı. mel"ı nıhayetpişirdı. şaıkılanmı başkalarının işlenyle kıyas­ Çoğu şarlan lllşkller üzerine yorumlardan
Damak tadı açlSlldan cleğll de, �beyin ta­ ladıklannı duyuyonım, fakat ben bu oluşuyor...
dı" açısından ideal yemişin ne? Albüme başladimızda, kafanızda özel şarkıları yazcırken bahsi geçen kişlleı1 Öyle mi? Son zamanlarda daha önce aşk
Ayçiçeği çekirdeği. Kabuklu ve tuzlanmamış bir sound v211 mıyd? ı dlnlememiştıim bile. Belki de bizim ku­ üzerine yazdığım her şeyi sorgular hale ge�
olacak. Çekirdek çitledlğim zaman bir mut· Ana hedefim küçük, samimi bir dina­ şağın genel ı�ır etkileşiminden bahset­ dim. Aşk üzerine yazıyor olmak, aşk konu­
lak zen durumu hasıl oluyor, bir tür fiziksel miği daha olağandışı bir hale getirmek· meliyiz. Kuşakça daha eski şeylerden sunda ııııgm olduğum anlamına gelmiyor.
mantra yaşıycrum. Çuvalı alıp başıma çök· ti. Bunun için, şarkıları biraz. daha rlt· etkilenmiş h:aldeyiz. Bence daha ziya­ Belki de tam tersi... Dönüp bakıycrum da,
ti.ıın mü, artık başka bir boyuta geçiyorum. me yasladık; ses efektleri gibi şeylere de birbirimizle senkronize bir biçimde tüm hayatım bir ruh ikizi arayarak geçmiş.
Üstelik kafam da diğer boyutlardaklnden de yol verdik. Albümü gerçek1en neşeli ilerliyoruz. N<)rah Joııes iyi blr örnek. Şarkılanmın bir kısmı bunu bulduğumu san­
daha iyi işliyor. kılmayı, onun modemle geleneksel Eğe! birini onunla kıyaslıyorsanız, du­ dığım zamanlan, diğer bir kısmı da kaybetti­
Esin kaynakların kimler? arasında bir geçiş olmasını istedim. rup düşünmı�nız gerek. Belki daha ge­ ğimi anladığım zamanları anlatıyor.
Lenny Bruce ve Miles Davis. Diğerleri, aynı Bazı şarkılan geleneksel biçimde. bazı­ riye, Billie Hcıliclay'e balimalısınız. Düet yapacak olsan kimi isterdin?
temanın türevfen sadece. larını ise daha modem bir yaklaşımla Peki, siz klnılerden etkllendlğtnlzl d� SUfjan Setevens ya da Thom Yorke.
Altına imza atmış olabilmek istediğin baş­ Canlı çalmayı mı, stüdyoda çalmayı mı ter·
yazdım. şünüyorswıuz?
yapıtlar neler? Özellikle "Out the Back Door"ıla ne Tom Waits'irı bu albümde ortaya çıkan clh ediyorsun?
Disneytand, Rolling Stones'un "Exlle On tür bir etl<klen bahsedebiliriz? sound'cla etldsi var. Kate Bush ve Bunlar yin ve yang gıbl; farklı, ama birbirini
Main Sueet" albümü ve AMC Gremlln m<> Muhtemelen erken dönem, '20'1erin, BJörk gibileri de, sound'lanyta değil tamamlayıcı. Şu an sahne için yanıp tutuşu­
del bir araba. '30'1arın, ·40·ıarın cazı ile hlphop. "lô- ama, kendilrnine has olanı yaratmala­ yorum, çünkü etimde bir sürü yeni çalınma­
Gizli yeteneklertn var mı? nyla beni etl<iledl. Bir şarkıyı ilk defa dık şarkı var. Ama turne bittiğinde stüdycya
Mutfakta iyiyim, güzel eyliyor beni. dlnlediğinızde onun kime ait olduğunu girmek için yanıp tutuşacağımı da biliyorum.
Şiar edindiğin bir nasihat? anında fark edebilmek bence en Oysa ilk albümün "Beloved One" canlı
Bir keresinde John Coltrane, Mlles'a şöyle önemli şey. Kendimi şu an o noktada kayda çok yakın bir albümdü.
demiş: "Moruk, bazen soloya başladım mı, görmüyof'uırı. Lakin blrl<aç nokta yaka­ Evet. O albümün anaflkrint Van Monison'ın
nasıl du�mı bilemiyorum: Miles da layabildiğimi de S()y1emellylm. "Astral Weeks"lnden almıştık. Hazırlık yok,
dönüp "belki de aleti ağzından çıkaımayı Sözlerle müziğin uyumunu bazen bl� beste yok. Gir, çal, beğendiklerini al...
denemelisin" demiş. Ne zaman dunnam hassa boZJnuş gl>lslnlz... Uzun blf müzik kariyerine sahip olmanrı
gerektiğini öğrenmeye çalışıyorum. Sanki hiç lnı�lizce bilmiyormuşum gibi sırn ne?
Satın aldığın, çaldığın ya da ödünç aldığın yazmayı seviyorum. Bir kellmenfn M­ Bilmiyorum. Benimki yeterince uzun mu
en iyi şey ne? lamını bllmi}ıorsanız ya da o kelimeyi onu da bilmiyorum. 12 yıldır çocuklanmı,
Saydığın üç maddenin altına da şunu yaz: daha önce tıiç kullanmamışsanız. tını­ sevdiğim işi yaparak büyütebilme şansına
llK Velvet Underground plağı... sı da değlş�ıor sanki. sahip olmak benim için yeter1i.
(Popmatrers. çev:Şahan Nulıog/u) (8/ogaitics, çı�c V. c.an Yazıcı) (
Guardian. lnfinrtebloom, çev. Ogan <iDner)
SILVEA MT. ZION RODOLPHE BURGER
KesınllKle, par�;alarda Bessie Smith ve
Blind Willie JOhnson etkisi var. Ama aynı

Gezgin ozanhğa dönüş zamanda "13 t31ues forThlrteen Moons"


ısımli pan;ada Yardbirels'ün ilk albümle­
Gitar sohbeti
Yeni çıkan beşina albümleri "13 Blues Bu yüzden de daha doğrudan blr şarkı rinden, o siniri( Brltanya blues'undan da Rock dünyasnın en şaırane gruplanndan
lor Thırteen Moons"da Thee Si/ver Ml yazımı çıktı ortaya galiba. bir şeyler var. • 1.000.000 Died to Make Kat Onoma dagıldı, ama şarl<ıa Burger solo
Zion Memoria/ Ordıestta & Tra-la-la Mı.tıtemeıen. Ama başka şeyler de var­ This Sound" ise cıoğrudan Kuzey Ame� albümlerine en son •No Sport"u ekledi.
Bandadını kullanan kollektif. dagııan dı: Patti Smith"le çaldık, Vıc Chesnutt'la ka'nın, güncel sorunıao halka anlatan
Godspeed You/ Black Emperor'ın mırası· çahştık. sonra turneye çıktık..• Bu dene­ gezgin müzısyenlenne adandı. Biz de bu Konserlerde en az dört g1tar kullanıyorsu.
nı da sürdürüyor... yimler bizi bir sahne grubu olarak daha geleneğe dahil olmaya çatışıyoruz. nuz; gitar bağ)mlılığı mı var sizde?
da birbirimize yaklaştırdı, oysa ki başlan­ Bu sizin polltlk. yönünüz mü? Gitara çok düşkünüm. Albümde farl<lı �r
Thee Sllver Mt. Zlon kesin olarak Gods­ gıçta SilVer Mt. Zion s� prqestfdi. Politikadan zıyade, gündelik hayat bu: denemek için bambaşka gltaı1ar Kull<11dtm.
peed 'in yerini aldı mı? Grupta şarkı for. Yoksulluğu, "Marle'de çoll özel bir gitar çaldım, bir gı­
Efrim Menuck: Ailen evet Godspe- munun öne çık­ savaşı, çalış· tar-sitar Kırması. El yapımı, basit enstnJ.
ed' de fazlasıyla birikmiş tatminsizlik var­ masını sağlayan mayla gelen manian çok seviyorum. Ôzbeklstan'd<11 ha­
dı, on Kişilik bir grup, karmakarışık kon­ şey ne? yabancılaş­ rika sazlar getirmiştim.
serler... Hem grubun şanı olduğundan Şarkı söylemek mayı, finans­ "No Sport"da g1tar pek önde değ11 ama.••
fazla abartılmıştı. Biz militan<.fık, politik gibi bir yönüm de çıların saçma­ Akustik gitar çok var, ama canlı çalarken ya
değildik; yavaş yavaş, insanların kafa­ var benim, bu a� lamalarını ıs­ da Kat Onama'da çok önde oıan o _yoğun
sındaki imajımızı değiştirmek imkansız­ büm bu açıdan temıyoruz... sound yok. Vokale daha fazla alan açmak
laştı. Godspeed'in bir liderlik, bir bayral< benim lçln diğerle­ Bunlar Kana­ için Qaha detaylı dü�nlemeler, daha lnce­
taşıma iddiası yoktu. Aynı zamanda da­ rine Kıyasla daha da 'da yeterin· llKll bir gitar sound'u istedik. Hemen hemen
ha az metodolojik, rastlantıya ve doğaç. önemli. Albüm o� ce önem veril­ hic makine Kullanmadık, efektlere başvur­
lamaya daha çok yer bırakan blr müzik dukca sert, çünkü meyen top­ madık, her şeyi kendtmız çaldık.
isti_yorduk. Godspeed'in parçaları baştan 2006 ve 2007 yıllan benim için zordu. lumsal konular. Ailemin evinden 17 ya­ Gitarlı rock'un moda olduğu blr dönemde,
sona yazılmış, düşünülmüş, durağan kişisel nedenlerden dolayı. Çok üzgün ve şırnda ayrıldım ve üç yıl boyunca yata­ özetllkle mi ters yola saptınız?
parçalardı. Sllver Mt. Zıon ise sürekli bir kızgındım, bu da belli oluyor ıabii. cak yerim, işım yoktu. Yoksulluğun, Hesaplı kitaptı bir şey değildi. Eğer rock blr
deneysellik alanı. Bu albüm lçın mesela, Şarkı sözlerinde depreslf '20'11 ve '30'1u günü kurtarma mücadelesinin ne oldu­ yenilenme yaşıyorsa, bu beni sevindirir sa­
bazı parçalan kaydetmeden önce sahne­ yıllann folk ve blııes'uyla bağlantı ku­ ğunu bilirim. dece. Kat Onama bugün Kurulmuş olsaydı,
de okışturduk. rmaya çalışmışsınız sanki... (Lıber.ıllon, çev. Oemz ÔztfJrl<) her Şf!!o/ çok daha kolay olurdU. ·so·ıerde
tek başımıza;<ıık. Fransa'da pek benzeri o�
mayan, özgün bir hat çizmeye çalıştık. Yap­
KING CREOSOTE ELF POWER tığımız ne alternatif rock'tu, ne Fransız
rock'u ne de poptu. lngilizce kullandığımız
için çok eleştiriliyorclık, •musk:aly correct•

Banjolu rave Bukowski'yre dikiz değildik. Bugün albüm sektöni ciddi bir kriz·

lskoçya'nın tek kişılik folk rock ekıbı, dördüncü albüm Athens·Georgia'nın venmli topraklarında yetişen ındie toplu­
"Bombshell"ı yayınladı... lugu, sekizind albüm "in A Gıve"/e alkış tDpluyor.

En çok hangi enstrümanı çalmayı seviyorsunuz? Hiç dinlememiş blrlne Ett Power müziğini nasıl tarif edersi­
Kenny Anderson: �u sıralar yeni elektro gltarımı. Ama aşk niz?
ilişkimiz yakında bitecek herhalde ve nikahlı e.şım akordeona Andrew Rleger. Psyctıedellc rock.
geri döneceğim. 33 yıldır çalıyorum onu. Eskiden babam ça­ Eski albümlerinize nazaran daha lo·fl bit hava hakim yeni al­
lardı. en büyük oğlu ben olduğum için bana geçti. bümünüz "in A Cave"de...
Kayıtıannızı nasıl yapıyorsunuz? Pek çok farklı duygu ve katman mevcut ·ırı A Cave"de. Orta.
Evde, bodrumda. Orta halli bir ekipmanım var. Gece geç vaKit doğu folkundan, Çingene folkımdan daha fazla etkilenen ev­
ya da kızımı okula göııderdikten sonra bodruma geçiyorum. velki albüme göre, evet, Jerfi havası biraz daha baskın. Şark�
Bir davul loop'u, biraz gitar, akordeOn ve vokalden sonra baş­ ları Olivia Tremor
ka ne çalayım diye etrafa göz gezdiriyorum. Bir�ki gün sonra Control'un eskı
da ne çıkmış diye dlnliyorum. davulcusu Erle den geçıyor, ama aynı zamanda yaratıcı bir
Albüme girecek şarkılan seçmek sorun oluyor mu? Hams'le beraber hareket de var. Müzikal çıt<111n �kseliyor.
·Kc Rules OK" deneysel bır albÜmcli, şirkettekiler bir EP ya­ yazmamın da payı farl<lı şeylen dinleme alışkanlığı gelişiyor.
pacağımı clüşünüyorlaıdı, ama ortaya bir albüm çıktı. içinde var bu gelişmede. AltıWn boyunca, fonn değlşlkllkleff olsa
sirıgle'a dönüşecek tek bir şartlı bile banndırmı_yorelu. •Bomtr Athens'ln da, hep bir blues havası var...
stıeın kaydetmeyeyse singıe·ıık şartlı <1lşünerek koyuldUm. hareketli milzlk Kesinlıkle. Sevdiğimiz bütün müzıklenn ora­
ÜQ<fört dakikalık güçlü şarkılar yazmak ıstiyordUm, böylece illemlnln önde ge­ dan geldiğini söy1emel< çok klişe bir deyiş,
nsl< alma özgürlüğümü koruyabitırdm. "Cowardly Custard" gi­ len gnıplanndan ama öyle. Fakat, katı blues Kurallan içinde
bı bir şari<ı için bile, üç mısrCl'jı bir melodika solosuyla aynştı­ blrlslnlz. Vlc hareket etmiyorum. Ortodoks olmayan un­
ramazsırı dryorlardı. ama dinlediklennde ıyi bır duygu nakletti­ Chesnutt'la ortak surları işin içine sokmayı seviyorum. gıtar1a
ğine kani olô.ı b1sanlar. albümünüz de ilişkin de böyle. Blues'da gitarla sohbet
Sizin için iyi blr albümü bellr1eyen nedir? gün sayıyor•.. edersin, tartışırsın. Sözle söyleyemeyeceğin
Talk Talk'un ·spınt c:t Eden·ı mesela, bence iyi bir albümdür. Harika bir iş oklu şeyleri ifade edebilmek ıçin enstrümana ih­
ilk dinlediğimde "bu ne saçmalık" demiştim, ama hala dinli­ o. Vic'in bodrumdaki stüdyosunda f<aydenik albümü. Her gid� tiyaç duyarsın. James Blood Ulmer'ın "Mari­
yorum ve yeni şey­ şimizde bize bir şarkıyı anlatıyorCIU, biz cıe oracıkta düzenle­ e•de vokal yapması sembolik açıdan çok
ler keşfediyorum. iYi meleri ya1J4yorduk ve hemen kayda girişıyorduk. Plak şirketi­ önemliydi. Ulmer"in albümlerini hiçbir kate­
bir albümün kendini miz Orange Twin'den Neutraı Milk �ıoteı, The ınstruments, goriye koyamazsınız -eleştirmenler tarzına
tekrar dinletecek Nana Grizol gibi isimlerin albümleri yayınlanıyor. Geniş bir punk-caz diyardu. Bütün biçimleri havaya
kadar iyi numaralan paylaşım ve konser ağımız var. Bir nevi müzlkaı Komün orta­ uçuru_yordu, ama aynı zamanda kulağa hep
olması lazım içinde. mının içindeyiz Athens'de. blues gelir.
Folk kategorisinde Diğer elemanlann aksine, siz Elf Pıııwer'a daha çok vakit "Ensemble"da Sarl<ozy'ye karşı çok sert
anılıyorsunuz ama, ayınyor gibisiniz. Grup işleri dışınd.o ne yapıyorsunuz? sözler var...
bu sizi tam yansıt­ Bu işler zaten epey vaktimi alıyor, şarKı yazmak elimi oyalı­ Angaje şarl<ılardan çok hoşlanmıyorum,
mıyor galiba. _yor. Ara ara beraber çaldığım bir·lki ııoise grubu da var. Ama maksadım ders vermek ya da tavır almak
1991·92"de bir blu­ en b<ı'jıldığım şey, belgesel izlemek. Charıes Bukowski belge­ değil, ama benim de fikirlerim ve tavrım
egrass grubumuz seli "Bom lnto This"e bittım en son, üstadı yemek yaparllım, var. Bu şarl<ıda hoşnutsuzluk ve ikrah duy.
vardı. Bir konserde içerken, seyahat ederken, gündelik hayatında gösteriyor. gumu dile getirdim. Şari<ı onu esinlendiren
bir baktım, sahile Ne tür müzikler dlnllyorsunıa bu al'alar? bağlamın çok ötesıne gidiyor. Aşina olduğu­
önünde millet çıldı� Her türden bir sürü şey. Sun Ra, Bcıns, Rooertwyan, Na­ muz bu manzaranın gensinde pazar1ıldar,
yor. 0Rave ritmini banıo ve akordeonla yaratmaı dahice bir palm Death. Wilco, KinKs, Caı, Hawkwlnd. karman çormaı nefretler var. bu da bir mesafeyi varsayan
şey" dediler bana. Hıç de öyle bir nıyetimiı yoktu halbuki. bir zevlom var tıöyle... siyasal ilişkinın tamamen zıeldı bir durum.
(Bandweblogt. musıcomh, çev. MEJ (Austını5t, l.unapark6, çev: M E.) (Rfımusıque. çev: Siren /demen)
Hazıflayarı:
Ayşeguı Oğuz

Aydın Mutlu, 18, öğrenci Ba/ıaJ ôztunç, 28, satış asistanı Ayşegül Okan, 29, müzeci

Neden bugün lstlklal Maışı Okuma Şu anda �e dinliyorsunuz? Şu anda ne


Yarışması'na geldin? Gipsy Kings'den "Volare". Latin müzi­ dlnllyorsı.ı­
Okulum da yanşıyor. ğini çok seıviyorum. nuz?
istiklal Marşı'nın on kıtasını bllfyor Elinizde ElllfŞafak'ın "Siyah Süt"ü Garbarek,
musun? var. Bregoviç ve
Biliyorum elbette, ilkokulda ezberletti­ Aslında Güındüz Vassaf'çıyım. Elif Şa­ Balkan müzik·
ler. Sız göremedik, ataıanmız gördü ve fak'ın kiatıını
t aldıktan sonra öğrendim leri var bugün
o yıllan bize anlatıyor bu eser. ki, mahkemeye faları düşmüş, Türkiye aletin içinde.
Emre Açıkgöz, 18, öğrenci
O günler! yır aleyhine olaylan Hayatınızda
şamamış bi­ Neden istiklal Maışı Okuma Yarışmır olmuş, ama al­ ne zamandır
ri olarak bu­ sı'na katılmak istedin? mış bulundum, MP3 var?
gün sana ne Vemıek istediği duyguyu yüreğimde okuyorum. fena Fazla zaman
ifade edi­ hissettiğimi düşünüyorum. değil. Bu dö­ olmadı. Ama
yor? Şiirdeki bütün sözcüklere, ifadelere nemde milliyet­ bir CD'ye para vemıeyell çok oldu. Sa­
Dinimize hakim misin? çilik duygulanm dece yerlileri satın almaya çalışıyo­
olan düşkün­ Hiç kimse, hiçbir zaman istiklal Mar­ kabardığı için rum.
lüğü, bayr& şı'na hakim olamaz. Çünkü o günleri hassas davranı­ Mp3 indirme işi, hepimizi oburluğa
ğımızın nasıl yaşamak lazım. Kahraman milletimiz yorum. sevketmlyor mu?
kazanıldığı­ şöyle böyle diyoruz, ama orada kan Mllllyetçlllk Ben bilgisayarda çok yer kaplamasını
nı ... Daha dökenler, savaşanlar çok daha iyidir. duygularınızı ne kabarttı? istemediğimden, illa ki seçiyorum. Full
öt esi yok ki! Yarışmaya nasıl hazırlandın? AKP! Müdahale edilmezse olabilecek­ dolu, arada sırada dinlenen bir çöplü­
istiklal Marşı zor bir şiir değil mi? Bildiğim bir şeydi, bir kere tekrar et­ leri düşünmek dahi istemiyorum. ğe dönüştümıüyorum bilgisayarı.
Çok değil, bir Türk için zor olmamalı. tim, sayın müdürümüz de dikkat et­ Nasıl bir müdahale talep edlyorsı.ı­ Sizi bir bilene sorsak, akıllarına hangi
içinde geçen bütün kelimeleri biliyor mem gereken yerleri söyledi, o kadar. nuz? müzikler gelir?
musun? Çok çalışmamışsın o zaman. Akşamlan dışanya çıkıyoruz, içki içilen Biraz daha rock gelir, yakın zamandan
Yüzde 90'ını biliyorum. Sağlık olsun, ilçede birinci oldum, ls­ ortamlarda dahi başı bağlı insanlan Devotchka, sonra da Radiohead diye­
Nasıl müzikler dinlersin? tanbul çapında dördüncü. görüyoruz, bu tamamen siyasi. Amaç­ bilirler.
Çok deli dolu bir hayatım yoktur, Müzik dinler misin? ları belli: insanları rahatsız etmek. Devotchka konserine gidecek misi­
rock'ınış, rap'miş bilmem. Türküler� Güzel olan her şeyi dinlerim. Eylemlere de katılıyor musunuz? niz?
mizJe yaşıyorum. Çok eski bir sanatçı, isim versen. Tuncay Özl<an'ın yapmış olduğu bütün Yeni bir grup, gidip göreceğiz işte.
ama Müzeyyen Senar'ı çok severim. Hepsi çok iyi yan1! mitinglere katılmaya çalışıyorum. Ama iyi bir konser izleyjcisi değilimdir.

Gaye ônen, 16, öğrend Deniz Aydogdu, 17, öğrend

Şu anda ne dlnllyorsım? Şu anda "'� dlnllyorsım?


Jeff Buckley. Tool. Üç sEmeden beri rock dinliyorum,
Başka neler dinliyorsun? zevkler sürekli değişiyor.
Anathema, Gipsy Kings, Beatıes... Müzik zevldn nasıl değişim geçirdi?
Müzik seni nerelere götüyor? Progressive, lndie, soul dinliyordum,
Hayal alemine dalıyorum. Öyle evim ol­ şimdi metal.
sun, arabam olsun gibi de değil, gün­ Hayatında ilk aldığın albüm neydi?
delik hayata dair hayaller belki. .. Fan­ Hatırlamıyo­
Ahmet Baytar, 32, ayakkabı tasarımcısı Gülşen Çaglayan, 30, serbe�t meslek
tastik kitaplar da beni hayal alemine rum.
Şu anda ne dinliyorsunuz? götürür. Vampirleri, ejderhaları seve­ indirdiğin ilk Şu anda ne dinliyorsunuz?
Electric Universe. Tür olarak goa trance rim mesela. Ama bunun yanında ki& mp3 neydi? Radyo, ama genelde rock dinliyorum.
dinliyorum. sik müzik de dinlerim, özgün de. Çok eskiden Gripin, Şebnem Ferah, Manga...
Nasıl bir müzik goa trance? Özgün derken? beri müzik Rock sizin lçln nasıl bir miizlk?
Elektronik altyapı üzerine etnik melod� Grup Yorum, Kızııınnak, Ahmet Kaya... dinliyorum, Şimdiki rock plyasası eskisi gibi değil.
ıer... Aslında kainatla ilgili bir müzik. Sonuçta sol görüşe sahibim. bunları hatır­ Eskiden nasıldı?
Dünyayı kapsıyor, Satüm'ü kapsıyor, Bu yıl '68'1n de kırkıncı yılı. 1968 lamam lın­ isyan vardı, şimdiyse yalnızca müzik
her yeri kapsıyor. gençliği sana neyi ifade ediyor? kansız. var. Hep aşktan bahsediyorlar. Esk�
Bu müziğe nasıl merak saldınız? Onlara çok özeniyorum aslında. Ama Kulağında den sosyal olaylar, çevre sorunları da
Saykodelik rock dinliyordum, hala da şu anda o zamanki hava yok. Tool, elinde şarkılann içindeydi.
dinlerim. Led Zeppelin, Deep Purple... "Hatırla Sevglll"yl izliyor musun? "Yüzükierin Protest anlamda aklınıza kim geliyor
Zaten bu müziği yapanlar saykodelik Bazen. Ama Deniz Gezmiş'le, Mahir Efendisi". INasıl bir dünyan var? mesela?
rock'tan yetişen insanlar. Enstrüman!& Çayan'la ilgili kitaplar okuyorum. Vallahi "Yüzüklerin Efendisi"nin dünY& Bulutsuzluk Özlemi.
nnı Hindistan'a, Goa plajına götüreme­ Si orta dünya, bambaşka bir alem. Katlanamadığlnız müzik var mı?
dikleri için 1970'lerin başında synthes} Fantastik işte, ama çok etkileyici. Yok, çünkü emeğe saygım var. Tabii kl
zer'lannı gö t üyorlar. Yeril müzl�de aran var mı? fazla zırvalığı da sevmiyorum. Sagopa
'68 kuşağı size ne hissettiriyor? Dinlemiyonıın ama, TDrk rock müziği �mer'in sözlerini sevmiyorum galiba,
'68 özgürlük demek. Eşcinsellerin. si· gelişsin d�·e elimden geldiğince kon­ Neden?
yahlann, baskı altındaki topluluklann öz­ serlere gidliyorum. En son Duman'a Edepsizce geliyor bana, çünkü küçük
gürce kendilerine ifade alanı bulduğu gittim. Yeni bir albüm şart. Çok oyal& yaşta çocuklar da dinliyor. Yani bir
zamanlar. Giyimde, düşüncede her an­ dılar insanlan, eski şarkılarla bir yere şeyleri iğnelemek adına şuursuzluk
lamda dışavuruıııcu b1r anlayışlan var. kadar! yapmaya gerek yok.
52-+
Eleştirinin silahları silahların eleştirisinden geçer. ('68 sloganı) irim beni cezbetti ve denizin kenanna gelirdi. Vecd
beni denize düşürüp boğulmaya bırakb. Denizin
Aptal olduğu için öldürdüm onu, kötü niyetli, cahil, salak olduğu için,
artısında ilimden yardım istedim, beni kurtarmadı,
kalınkafalı olduğu için, hıyar ağası olduğu için, andavallı , ikiyüzlü, hır-
Vecd ise beni neredeyse boğacaktı. Beni kurtaran
tın teki olduğu i çin , yalancı, kalpazan hıyan n teki olduğu için, cizvit
ancak cehalet oldu. BABA TAHIR-1 URYAN
olduğu için, siz seçin nedenini. Ama şunu u nutmayın: Herhangi bir
neden yeterli. iki tane gerekmez. MAX AUB, Örnek Suçlar Sanat öldü. Godard ne yapsın. ('68 sloganı)

R.E.M.
Accelerate
THE RAVEONETTES
Lust, Lust, Lust
takmıyor gibi görünseler de, ikinci albüm
"Pretty in Black"te, gönül bağıyla bağlı
oldukları bazı şeyleri törpülediler. Bunun
(WEA) (Vice Records) sonucunda, "Love in A Trashcan'' gibi
Üzerinde epeyce çalışılmış, uzun, pop tınılarıyla dolu "Around The "Madem geceleri sevişmek yerine mu­ inanılmaz melodik ve her türden müzik
Sun" dan dört yıl sonra R .E.M. 14. stüqyo albümüyle aramıza d� habbet ediyoruz, o zaman birlikte müzik din leyicisini kolaylıkla bağlayabilecek bir
nüyor. Davulcuları Bili Berıy'yi emekli ettikten sonra yaptıkları ilk yapalım bari." Danimarkalı ikili The Rave­ parçayla kitlelerini genişletmeyi ve ger­
saf ve has rock plağı bu galiba. Editors ve Bloc Party 'yl e çalışan onettes'in temelinin ablmasına sebep çek manada parlamayı başardılar. Kon­
Jacknife Lee'yi yapımcı koltuğuna oturtmaları boşuna değilmiş. olan sözler bunlar. Esas adamımız Sune serleri çok daha kalabalık geçmeye baş­
Bas. gitar. davul var, prodüksiyon, cila yok "Accelerate"de. Rose Wafjler çok sıkıcı bir partide, orta­ lad ı. Daha önemlisi, İngiltere dışında
R.E.M.'in dünya çapında şöhret olacağını rüyasında görse inan­ lıkta Deborah Harry umarsızlığı ve sar­ kendisinin yetiştirmediği müzisyenleri zor
mayacağı, "hani bu iş­ hoşluğuyla salınan esas kızımız Sharin kabul eden Amerika'ya bile isimlerini du­
ten kazandığımızla ge­ Foo'yu gördüğünde ilk düşündüğü, onu yurdular. Son albüm "Lust, Lust, Lust"
çinebilsek" dediği yıllar­ nasıl eve götürebileceğiymiş. Bir süre ise çoğu eleştirmene göre geç kalmış bir
da yaptığı işlerden bile birlikte takıldıktan sonra, bunun asla o� albüm. Yine de geldi, hem de iyi geldi
daha sert parçalardan mayacağının farkına varmış. Bu neredey­ ya, biz ona bakalım.
mürekkep bu albüm. se iki metrelik enfes afeti hayabnda tut­ Şarkı sözlerinden sorumlu Wagner, Lou
"living Well Is The manın yollarını aramaya başlamış. Ve Reed tarzı karanl ık sokak şai rliği tarafını
Best Revenge" ile bunun en etkili yolunun ortak tutkuları göstermeye devam etme kararı almış.
gümbür gümbür açılt­ olan müzik olduğuna karar vermiş. Şimdi Sadece ''sex"I 1'drugs and rock'n'
yor, grubun uzmanlık rahatça •onu yanıma aldığımda gitarı na­ roll"dan biraz ayırıyor ve yüceltiyor, ama
alanı sayılan "dünyanın sıl tutacağını bile bilmiyordu" diye dalga ''hepsi aynı günahın parçası, kişisel bo­
sonu"yla ilgili bir şarkıy. geçiyor. "Ortağını, sevgilim ve kızkarde­ zulmamdan aynı derece sorumlular" de­
la, muhteşem "l'm şim '' dediği Foo ise şuh gülümsemesiyle meyi de ihmal etmiyor. Açılış parçası
Gonna DJ" ile bitiyor. buna onay veriyor. ''Aly, Walk With Me'' sizi sakin bir şekil­
Üstelik başladığından çok daha hızlı ve gürültülü: ''Ölüm güzel bir lskandinavya'ya hakim soğuk iklimden de karşılayıp sonlara doğru fazla dinler-
final olur/ Plak biriktiriyorum ben / Dünyanın sonu gelince DJ'lik
yapmak için." Bu arada "eğer fırtına öldürmezse beni, hükümet
bitirir işimi " gibi sözleriyle Michael Stipe da her geçen albümle
muhalifliğini keskinleştiriyor, Biz her çıkan R.E.M. albümünü az
çok beğeniyoruz, o ayrı. Ancak bel li ki "Accelerate" en çok, yıllar­
dır gruplarını tüm dünyayla paylaşmaktan hoşnutsuz olan o ilk
hayranları memnun edecek gibi gözüküyor. llker Aksoy

HERCULES & LOVE AFFAIR


Hercules & Love Affair
(EMI)
Genç DJ Andrew Butler'ın dört senedir üzerinde çalıştığı biricik
projesinin adı " Hercules & Love Affair'' ... Bu ilk uzunçalarında But­
ler'a ağabeylik eden adamsa, plak firrnası/remiks fabrikası muh­
teşem ikili DFA'den Tim Goldsworthy. LCD Soundsytem'ın albüın­
lerinden de hatırlay acağım ız gibi, DFA'ciler genelde sert. köşeli iş­
lere imza atarlar. "Hercules & Love Affair" pek öyle değil. Adamla­
rımız erken Chicago house'uyla tüm zamanların soul'unu birlikte
eğirip dantel gibi işlemişler. Mikrofonu da Antony Hegarty'nin
ipeksi sesine emanet etmişler -bir diğer şarkıcıları da Kim Ann çıkan nadir ateşli şeylerden grubumuz. seniz delirmenize yol açabilecek bir
Foxman. Sonuç düpedüz barok, görkemli, göz kamaştırıcı, sanki Aynı zamanda, etkilendikleri gruplar hak­ synthesizer'la bitiyor. Albümün genelinde
diskolara. kulüplere değil de, şatolara, saraylara layık bir elektro. kında en komplekssiz davrananlardan. karanlık bir disko kuşağı havası hakim
Öyle bir şıklık, öyle bir parfüm kokusu .. , Açılışı yapan "Time Will", isimlerini The Ronettes ve rock'n'roll'un zaten. ikinci parça "Hallucinations"a
daha önce single olarak yayın la­ ilk genç kayıp larından Buddy Holly'nin geçtiğimizde bu bariz şekilde hissedi li­
nan "Blind", "Athene" şüphesiz ünlü "Rave On" parçasını birleştirerek yor. "Expelled From Love" ve "Sad
çok güzel şarkılar ama, iki nu- uydurduklarını söylüyorlar, Velvet Under­ Transmission" ise kanımıza daha ağır ve
marada gelen "Hercules The­ ground ve Jesus and Mary Chain'e ben­ daha derin işleyen parçalar. Kapanışı ya­
me" çıldırtan ritmiyle zetilmeninse ancak gurur verici bir şey pan "The Beat Dies" ise adı gibi hızlı
dans pistlerinin bu se­ olduğunu, başlayıp çabuk sönüyor.
neki kralı -yoksa kra­ ilk albümlerini 2002'de, zamanında Düomuzun ikinci albümün popülaritesin­
liçesi mi desek­ Blondie ve The Go Go's'un da prodüktör­ den güç alarak yeniden kendileri gibi ol­
olacak gibi. Galiba lüğünü yapan Richard Gottehrer'ın kanat­ maya çalıştıkları ve onları bu şekilde
yılın ilk büyük ları altında tamamlamışlardı. Ruhlarını sevmemizi istedikleri aşikar. Ee, bize
dans albümüyle Jack Kerouac'a satmış ikilinin büyük Be­ de, yolları bu taraflara düşene kadar,
karşı karşıyayız. Geti­ at Generation aşkı bu albümün her yeri­ gözlerimizi kapayıp ana-babalarından sa­
rin kılıcı da elini değd� ne saçılmıştı. Sadece belirli bir kitleye h� dece iyi genleri armış bu iki insanın rste­
ren herkesi şövalye ilan tap ediyor olmalarıyla ilgili eleştiriler belki diklerini yapmaktan başka iş düşınüyor.
edelim! llker Aksoy de sadece bu yüzdendi . K.afalanna pek Esra ipekçi

-+53
Yolun kıyısında, karşı kaldırınıa geç- Devrim inanılmaz çünkü gerçek. ('68 sloganı) Haftanın sonu ı Bir nakarat gibi
mek için bekliyorduk. !şıkla zincirlenmiş (Pinlıani'nin "Haftanm Sonu" şarkısmdan)
Taşlar için de yalnızlık gerekli.
arabalar, birbiri ardından hızla geçiyor-
Hayat ancak geriye bakarak kavranabilir, oysa
du. Yapmam gereken, biraz itmekti
Zeytin ağaçlan
hayat ileriye doğru akar. KIERKEGAARD
onu. Oniki yıldır evliydik. Önemi yok. Ve koyu gölgelerin gizlendiği ev içleri için de.

MAX AUB. Örnek Suçlar BEJAN MATUR Beni özgürleştinne, kendim yapanm. ('68 sloganı)

ediyorlar. Nervous Cabaret de bunlardan biri. Bizi durum başka. "Flame Girl"de şöyle sözler dinleyip
NERVOUS CABARET alaz-kızların (''Flame Girl"), somnambÜl'lerin (bül­ eft<arlanabilirsiniz bile: ''She'll paintyour lıearts /
Drop Drop bül/uyurgezerlerin) ("Sleepwalkers") ve mezarlık­ she'll read your dreams / l'm not sure how she
(Naive) gezerlerin ("Pere-Lachaise'') şarkılarıyla eğlendiri­ does this but / ı know that she knows the things /
Birinci adım. Ritüellerin muhteremliği. Bu ne de­ yar, tebessümlendi riyorlar ... Ehh, nedir o zaman she lifts your spirits high / she's an angel With fla­
mek? Belli disiplinlere uymak, belli durumları es problem demez misiniz? Yok, tamam. Ama bunla­ ming wingsn (Kalplerinizi boyar / rüyalarınızı okur /
geçmek/beklemeyi bilmek ve beklemekle gelen , rın hepsi birbirine benzemeye başladı -Nervous bunu nasıl da yapar, hiç anla.marn ama / bilirim, o
yalnızlıkları karanfille dolduran hazzı hissetmek. Cabaret'nin tostunu çiğnerken arada hep aynı işini bilir/ Ruhunuzu uçurtu r / o bir melaikedir ateş­
Boyalara/notalara dalmak, derininden, ya da kı­ şeyleri yemenin iştahsızlığı kabarabilir. Albümü ten kanatlı). Durum vahim. Erkekliğinizi/erkekliğimi­
saca, keyfe odaklanmak, 1001 şekilde. Bunu ya. dinleyecek olan herhangi birisinin acemice ilk so­ zi bozarsa o başka. Dalga geçmeyi bilmeli, kelebek
pabilenlere ne ala. Neyse, biz ritüelistik müzikle­ rusu "bu Gogol Bordello mu?" olacaktır. NC'de ta­ çocuklarla ("Les Enfants du Papillon" şarkısındaki·
re .gelelim, Roman ateşlerine, yinelenen ritüel-kli­ bii ki parlak özellikler var, ama arada bu kadar lerle), temiz gömleklilerle, kendinizle... "Merd-i Kıpti
şelere. Son birkaç yılın Gogol Bordello/Devotc­ külliyat oluşmuşken cılız kalabiliyorlar. Ayrıca de­ şecaat arz ederken sirkatini söyler" diye bir laf var­
hka/ BeirutjVampire Weekend trend'i göster­ neysellikleri, pek çoğuna deli saçması gibi gelebi­ dır. Herkes kendi bahçesine. Pelin Batu
mektedir ki, Amerikalılar, ve tabii ki arkalarından lir. Tarza hakim olmayan bir güruhla birleşince bu
koşan bizler (ne yazık mıdır dır dır d ır ki, bilin­ ilgisiz grup, "hiç şansı yok Brooklyn'li çocuklarımı­
mez?), fena halde Çigan/folk/Africana "belası­ zın" diyebiliriz.
na" saplanmışız. Yanlış anlaşılmasın, bu asla ve Durum hiç de öyle değil ama. Echo & The Bunn­
kat'a kötü bir şey değil. Heyhat, bir şey "trend" ymen, Dandy Warhols. LCD Soundsystem ve AA
haline gelince, kekreleşiyor. Ve pembe yanaklı tony & The Johnsons gibileriyle sahne kardeşliği
2000'1erin yeni çiçek çocukları festivallerde salı­ etmiş bu beyefendilerin gittikçe büyüyüp kültleşti·
nırl<en, "diğer toplumları" ' "diğer insanları'' kavra­ ği aşikar. Alan memnun, veren memnun, sorun
dıklarına kanaat getirip empati'deşlik yapmış olu­ yoksa geçelim o zaman. Albüm, Çingene cazıntı·
yorlar. Tekrar yanlış anlaşılmasın, Çingeneler, Kı­ sında/cazırtısında seyreden nefesli sazları ve vo­
zılderililer. kavruk olanlarla, yüzeysel de olsa, ilg� kalleriyle gayet sağlam ipler üzerine gerilmiş. Bu
lenmek iyidir, güzeldir. Ama her şey zamanla sı­ akımdan sıkılmadıysanız, buyurunuz, sevininiz.
kabiliyor işte. Neyse, biz dans edip eğlenelim. Eğ­ Müzikal sevmeyenler gibi. Romana'dan özel bir
leneceğiz. Düşünm eyelim. zevk almayanlardansanız, hiç uğraşmayınız.
ikinci adım. Bu nedir diye sorunca şöyle bir şeyi Üçüncü adım, insanın artık yeni müzikleri bile din­
idrak ediyoruz. Yukarıda adı geçen gruplarımızın lemeye takatinin kalmadığı an başlamıştır. Kuş­
hepsi takdir-i şayan işler yapmış, bizi iyi hislere luk vakti.
sevkeden, .bizi cezbeden şeyler yapmaya devam Sirklere, Fellini'esk sergüzeştlere zaafı olanlar için

özü, "dur bir otur'' ya da Peter uhaus'un o malum dub müziğini bu­ Murphy'nin grubuna tekrar kavuşma­
BAUHAUS Murphy'den mUlhem tasavvufi "bir güne de kaşelemiş. Murphy'nin kimi sını sağlamanın yanısıra, diğer ele­
Go Away White lokma bir hıl'Ka" mevzuu. solo çalışmalarında da yer alan Da­ manları bir kez daha hatırlamamıza
(Bauhaus Music) ''Adrenalin" Türkçe başlayıp Türkçe vid J. Haskins'in alamet-i farikası bas vesile oldu. Ash'in o güzel spiral g�
Bauhaus 1983 yılında çıkardığı "Bur­ bitiyor. Albümün şahane parçaların­ yürüyüşleri', Murphy'nin teatral vokali, tarları (volkanik mi demeli?) dupstep
ning From lnside"la dört yıllık mace­ dan. Ash'in gitarı, Murphy'nin Bowi­ parçanın sonundaki el çırpma sesi bir gotik havaya eskiden de bürünür­
rasını sonlandırmıştı. Yarattığı glam, e'vari vokali ve sanki 25 yıl öncesin­ ve elektrikli piyanoyla albümün en gü­ dü. Özlemişiz. "Burning From Tlıe ın­
pust-punk, gotik atmosferinin rüzgarı den havada salınıp ge len blr Bauha­ zellerinden. Son parça "Zikir", buralı side''da "King Volcano" diye şahane
dinmedi, grup zamanla kült mertebe­ us klasiği .. , Anıbient-gotlk "Sa- olduğumuz ve oryantalizm kokusu al­ bir parçaları vardır. Kimilerine göre
si edindi, daha fazla büyüdü, belki ved"de, sevdiklerini bildiğimiz Dead dığımız için midir nedir, fazla düz gel­ gotik ruh halinin ve sanatının ortaya
de tam istedikleri gibi, adı karanlıkta Can Dance'ın ikliminde dolaşıyorlar. di. "Usan zikri" formatında söz tek­ çıktığı nokta, Vezüv'ün 16. yüzyıldaki
bir ruh gibi sallandı. Çeyrek asır ön­ (Tabii ki burada Dead Can Dance'in rarlarını (love me / love rne not) ba­ arka arkaya patlamalarıdır zaten. Ta­
ce sonlanan bir müzikal macerayı üzerindeki Bauhaus etkisini de es rındıran ve gittikçe kısılarak, kaybo­ butlar, mezarlar, kurumuş çiçekler,
şimdi bir albümle tekrar diriltmeye geçmemek lazım.) lan vokalle "zikr-i alaniye"den "zikr-i ağaçlar (ki Vezüv'ün lavlarından son­
geldi sıra. Geçen zaman içinde köp­ "The Dog's A Vapour", Bauhaus'un hafi"ye doğru kayan parça, muhte­ ra bir imge olan ve en bilinen gotik
rülerin altından Tones on Tail, Love ikinci dönem konserlerinde yer ver­ melen, sonunda dilin tutulup hare­ peyzaj öğeleridir), işkence, Orta Avru­
and Rockets, Dali's Car gibi çok su­ dikleri parçalardan biri. Huzursuz. . . ketsiz kalması, kalbin zikretmesi pa korku mitleri ve -başta felaketle­
lar aktı. Ve elbette bizim Ankaralı Pe­ Siren efektleri, primitif ayin davulları (kalp zikri) inancının uzantısıyla, albü­ re dayalı ölüm olmak üzer� doğanın
ter Murphy'nin solo albümleri... ya elinizi kolunuzu bağlayıp içine çeki­ mün sonunda kendine yer bulmuş . . . yıkıcı etkisi, Bauhaus sözlerinin çeh­
'98'de "Resurrection• turnesiyle Ba­ yor ya da arkanıza bakmadan kaçma "Go Away White", '80'1erde "Gotl8" resini çizen unsurlar...
ulıaus tekrar bir araya gelmişti. Hat­ hali yaratıyor... ·'Mirror Remains", Ba- rın Kralı" olarak anılan Peter Elimizdeki bu yeni albüm gösteriyor
ta '99'da uGotham'' ismiyle bir km ki, Baulıaus'un temeli hala sabit,
ser albümü de yayınladılar. Bu topar­ arna üzerinde yükselen başka bir b�
lanma provasının on sene sonrasın­ na var. Belki de suskun bir volkanın
da. esas birleşmeyle, son Bauhaus tekrar aktif hale gelmesi! Hayal gü­
albümü "Go Away Wlıite"la karşımız­ cünün trajedisini yaratan şey şeyta­
dalar şimdi. Albümün giriş parçası nın ölümü ve karanlığın yitmesi oldLt­
"Too Much 21st Centuıy'' yüksek ğuna göre, "Go Away White", acaba
tempolu bir funky rock'n'roll. Fazla ağarmaya başlayan dünyadan uzak­
çabadan, paradan maldan mülkten,
,
laşıp hayırlı karanlıklara yapılan bir
fazla aşktan dem vuruyor. Sözün çağrı mı? Cem Sorguç

54.+
ÖZÜR: Geçen ay "l'm Not Hiç can sıkıcı, yapışkan, durmadan ısrar Umudumuz Aşl<ın meselesi o karşılıklı aidiyete bağ- Patronun sana ihtiyacı var, senin ona
There" filmiyle ilgili yaııda eden bir piyango biletçisini öldürme 1s- lıdır: Bize alt olana alt olmak. Kendi- ihtiyacın yok. ('68 sloganı)
umutsuzlar!
mizden önce gelen süreçlerin ürünü
Eugene V. Debs'in soyadını teği duymadınız mı? Herkes adına yap- ('68 sloganı) Kendinden önce �rkısı vardır söylenir

ı
olan b1reylerlz; bizi aşan ve ötemize
yanlışlıkla Dubs şeklinde yazmışız. tım. MAX AUB, Örnek Suçlar
gidecek olan şeylere ai1iz, ama bir şe- D�nyaya gelir gelmez herkesin
Herhangi bir yerde yaşanan adaletsizlik her yerdeki Orduya katıl -ve öbür dünyayı tanı kilde, onlara sahip de olabiliriz. GULTEN AKIN
adaleti tehdit eder. MARTIN LUTHER KING (Duvar yazısı) EDGAR MORIN, Aşk Şiir Bilgelik Kıçıma reform yap. ('68 sloganı)

dan, "By Torpedo Or Chrones"da bir sağlıklı yiye­


WHY? cek dükkanının otoparkında ayakkabılanna kus­ KENT
Alopecia maktan bahsediyor. Albümün en neşeli şarl<ısı Tillbaka Till Samtiden
(Anticon) olan "Fatalist Palmistry"de bile tabut provası yap­ (Sony BMG}
Kendi varoluşuyla ilgili memnuniyetsizlil�ler ve ya­ mak için sırtüstü uyuduğundan dem vuruyor. Söz­ "Tillbaka Till Samtiden" (Zamanımıza dönüş ), ls­
şadığı nahoş olaylann yarattığı travmatik hissiyat­ ler bilinç akışı eseri gibi görünse de, bu bir kan­ veç'in büyük attematifrocl< grubu Kent'in sel<i­
lardan beslenen bir adam Yoni Wolf. Deneysel dırmaca; tek tek özenilmiş şok etkisi yüksek keli- zinci stüdyo albümü. iki ingilizce albüm çıkararak
·

hiphop'un kalelerinden Anticon kolektifinin üyele­ melerin l<amuflaj elbisesi. Amerika pazarında şansını artırma!< isteyen, an­
rinden olan müzisyen, cLOUDDEAD macerası Albüm, Subtle ve Son Lux gibi Anticon sanatçıları­ cak başarılı olamayınca tekrar kendi öz diline dö­
sonrası yoğunlaştığı solo kariyerinde kardeşinin nın da yaratmak istediği o janrlar üstü mükem­ nen Kent1n son albümü yine lsveç dilinde. ..
ve Fog elemanlannın desteğini alıp doğal yaşam melliğe ulaşmış değil, hatta orta bölümünde tö­ Diğer Kent albümlerine göre pop ve elektronikle
alanı olan gri denizlerde yüzmeye devam ediyor. kezliyor yer yer, ama "A Sky For Shoing Horses" biraz daha fazla harmanlanmış "Tillbaka Till
Sular gri, zira tek bir rengi baskın olarak ayırt et­ ile toparlanıp son bölümünde hedefe çok yaklaşı­ Samtiden''. Sanki Depeohe Mode'dan bazı yer­
mek mümkün değil. Hiphop tabanının arasından yor. Solo projesi için seçtiği isim Wotfu ele veri­ lerde akıl almışlar. Özellikle "Colombus"da yu­
indle rock ve folk esintileri, mesafeli piyano dön­ yor, "neden?" çığlığı albüm boyunca yanl<ılanıyor. muşak bir " I Feel You" havası hissediliyor. Kent
güleri, cıngıldayan perküsyonlar ve hatta cayır ca­ Alopecia bir durum tespiti, cevaplar henüz ortada elenıanlanna göre bu değişimin sebebi, ewelki
yır gitarlar başgösteriyor sıl< sık. Projenin başan­ yol<. Wolf korl<u ve endişelerini kafasında ne ka­ albümdeki gitar fazlalığından sıkılmaları ve farklı
sı, bu sesleri çorbaya döndürmeden, tam lwa­ dar geç çözerse o kadar iyi dinleyenleri için. bir şey denemek istemeleriymiş. Elektronik de­
mında bir pop sosUyla farklı damak tatlanna sa­ Yiğit Af.Ilgan diysek de, Kent-severlerin gözü korkmasın. Alış­
hip dinleyicilere lezzetli bir mönü halinde sunabil­ kın olduktan Kent'in de orada durduğunu göre­
rnesinde yatıyor. Bir hastalıktan ismini alan "Al<> cekler. Yine melankolik melodiler, yine Kent ç1-
pecia", müz.isyenin kendine uyguladığı bir psike> kışlan, yine Kentsel kopuşlar...

terapi seansı niteliğinde; "psikoloğuna bile bah­ Açılış şarl<ısı "Elefanter" {Filler), ilk single "lngen­

sedemeyeceği" şeyleri dinleyicileriyle paylaşarak ting" (Hiçbir şey), cool mid-temposuyla "Vaga Va­

tedavi oluyor Wolf. Ölüm ve yalnızlık gibi karanlık ra Radd" (Korl<maya cesaret etmek), sevdiğimiz

konular albümün teması; müzisyenin herkesler· Kent şarl<ılannı anımsatan "Generation Ex" ve
kapanış şarkısı "Ensammast i Sverige" {lsveç'in
den gizlediği günlüğünün sayfalannı okurmuşçası­
en yalnızı) albümün en dikkat çeken şarkılan ola­
na röntgenci bir zevl< söz konusu. Albümün imge
rak sayılabilir. Favori parçamızsa "LSD, Nagon"
dünyasını sevimlileştirmek için hiçbir çaba göster­
(LSD, herhangi biri). Yay!ılarla l1üzünlü bir giriş
miyor Wolf. "The Hollows"da bir basketbol saha­
yapıp enerjik bir tempoyla devam eden şarkı, ka­
sının karanlık bir köşesinde düzüşen iki adam-
panışta piyano ve gitarla doruk yapıyor...
"Tillbaka Till Samtiden" tam bir kış albümü. ls­

THE TEENAGERS
tanbul'un aralık soğuğuyla aynı hissiyatı yaşati­
yor. Ama, yayınlandığı mevsime çok uygun olsa
Reality Check da, "Du & Jag Doden·e göre daha az doyurucu
(Beggars XI) da gelebilir. Yine de, Kent hayranlarını bir sonra­
Hikaye meşhur: Sex Pistols'ı ilk kez sahnede gören yirmi küsur dinleyici, "bunu ben de yapanm" diyor. ki albüme kadar rahatça idare edebilir. Şarl<ı
sonra da evine gidip bir güzel kendi grubunu kuruyor. O günden bugüne otuz sene geçti, köprülerin al­ sözlerinin sözlerinin lngilizceye çevrilmiş halini şu
tından çok sular aktı, eski camlar bardak oldu, devran da o biçim döndü. Öyle ki bugün, üç ahbap ça­ adreste bulabilirsiniz: www.kentjunkie.com/tillba­
vuş, sanl<i gruplan varmış gibi MySpace'de sayfa açıp, içine de bir adet şarkı sözü kondurup kendileri­ katillsamtidenlyrics.htm... Adnan Uludağ
ne albüm yapacak yolu açabiliyorlar. Bir de istemek yapmanın yarısıdır lafıyla dalga geçerdik.
�u çavuşların isimleri Quentin Delafon, Donan Dumont ve Michael Szpiner. Üçü de Fransa vatandaşı.
Uçü de yirmilerinin başında, canlı, heyecanlı, hareketli gençler. '50'1erin meşhur r&b grubu Teena­
gers'la karıştırmayın, bUnların akıllan fikirleri belden
aşağıda. Sanki Serge Gainsbourg'la aynı mahalle­
de oturuyorlar da, uzaktan bakıp bakıp çapkın am­
caya özeniyorlar. Gerçi ellerinden de pomo dergile­
re bakıp iç geçinnekten fazlası gelmiyor gibi -elbet­
te "gerçek" Teenagers'ın solisti Frankie Lymon gibi
eroine takılmalarından iyidir. Amerikalı -ateşli,
bronz ve aptal- kuzeni kibar tabiriyle götürmekten,
Starlett Johansson'a evlenme teklif etmekten bah­
settikleri şarkılar yazıyorlar: "Biliyorum '84 doğumlu
olduğunu / Yan Polonyalı, yan Danimarl<alısın / Se­
kizinde Broadway'de çıkmaya başladın / Sen bir yıl­
dızsın / Tel�eşliliğe inanmazmışsın / Ben de hiç
kıskanç değilim Scarlett, evlenir misin benimle?/
(...)/ Annemi bile satarım seninle i<aybolmak için /
Tokyo'da ya da işte her neredeyse / Keşke beni de davet etseydin / Şu Disneyland'da yaptığın part�
ye... " Komikler, dalga geçiyorlar, bu halleriyle -ve kimi parçalarda sound'lanyla- Art 6rut'yü hatırlatıyor­
lar. Ne yalan söyleyelim, müzikleri de fena değil. '80'1erin synth popunu, ayıp örten üst üste bindiril­
miş elli gitan, l<onuşur gibi ilkel bir vol<ali üst üste koyup kıyak parçalar çıkarmışlar. Sıl<ıcı oldukları an­
larsa, ciddi ciddi şarl<ı yapmaya çalıştıkları zamanlar. Lafı uzatmasak da, burada yazmakla oyalanaca­
ğımıza, biz de bir-U<i şiirimizi jntemete mi koysal< ne? /lker Aksoy

-+55
ı 1
O N B E Ş Ş A R K
e O.•
Azam Ali Abode
American Music Club The Dec1bels and The Little Pills
B-52's Hot Corner
Q.· YouTube güzelleri �
Berry Demain
Feist My Moon My Man
Duffy
Gnarls Barkley Who's Gonna Save My Soul
Duffy - Mercy • Offidal M usic Video
Hercules & Love Affair feat. Antony 811nd
Jello Biafra & Mojo Nixon Plastic Jesus Efterklang
King Creosote Now Drop Your Bombshell Efterklan.g Mirador
Mirkelam Elma Değil Ayva
Müslüm Gürses Aldanma Çocuksu Mal1sun Yüzüne Justice
Rolling Stones Sympathy For The Devil Justice • DVNO (official)
Second Sex Le monde est sllencieux
Marl< Ronson
Stephen Marley & Ben Harper lnna Di Red
Mark Ronson featuıing Lily Ailen-Oh My God
3 Mustaphas 3 O Memetis
Nick Cave & Blixa Bargeld

ROLL DİSKO OTUZ


the weeping song-nick cave and the bad seed$

Windmill
Windmill 'Tokyo Moon'
O N B E Ş A L B U M

Adam Gren Sixes & Sevens


ıJ"" Kula Shaker
Kula Shal<er - Second Sight
Bauhaus Go Away White �
Devotchka A Mad and FaithfUI Telllng Morcheeba
'4('-- Foals Antidotes Morcheeba Enjoy The Ride
French Cowboys Babyface Nelson Was A French Cowboy
Herbie Hancock River: The Joni Letters Johnny Cash & June Carter Cash
Hot Chlp Made in The Dark Johnny Cash & June Carter "Jackson"
The Kilis Midnight Boom
Lee Perry & Mad Professor
Lee Perry & Mad Professor • Mad Man Du bwise
Kreş Zaman Yok
Lou Reed Berırn
Mark Knopfler Kil i To Get Crimson
Nick Cave & The Bad Seeds Dig Lazarus Dig
R.E.M. Accelerate
Roy Paci & Aretuska Suonoglobal
ZI Punt Nudge Nudge

ISTANBUL ŞARKILARI İNGİLTERE albunı


The Breeders lstanbul 1. Duffy Rockferry
Dario Moreno lstanbul'un f<ızları 2. Onerepublic Drearning Out L.oud
Duman lstanbul 3. Nickelback Ali The Rigtıt Reasons
Eartha Kitt Uska Dara -Oh! Those Turks 4. Leona Lewls Spiril
Elbow Hotel lstanbul 5. Amy Wlnehouse Back To Black
Emel Sayın Kız Sen lstanbul'un Neresindensin
6. Goldfrapp Seventh Tree
The Four Lads tstanbul (Not Constantinople)
7. Michael Jacflson Thriller
Grup Baran Bekle Bizi lstanbul
8. Temptatlons Classic Soul Hits
Kurtuluş lstanbul Sokakları
9. Amy Macdonald Tlıis Is The Life
Marc Almond She Took My So ul in lstanbul
Mazhar Fuat Özkan Bu Sabah Yağmur Var lstanbul'da
10. Marc Ronson Version
Melike Demirağ lstanbul'da
Pamela lstanbul
Olma k
ABD albünı Q.· Dinleyici istekleri
Sezen Aksu lstanbul lstanbul Olalı 1. Rick Ross Trilla
Tom Walts Telephone Call From lstanbul 2. "Now 27" (Varlous Artists) The Raconteurs SaJute Your Solutlon

3. Snoop Dogg Ego Trippln


(Yeni albüm "Consolers Of Tlıe Lonely"den)
http://hypem.com
4. Jack Johnson Sleep Through The Static
DÖRT KERE DÖRT ikl plakçı + iki bar 5. Alan Jackson Good Time Amy Winehouse Hey Little Rich Girl
6. Fat Joe The Elephant in The Roorn (Amy'den nefis bfr Specials cover'ı)
7. Sara Bareilles Little Voice
ZERO / Kadıköy DEFORM / Beyoğlu
http://hypem.com
8. Janet Jackson Dlscipline
1. Ron Carter Dear Miles 1. Ae Bizottsag Kalaııdra fell! LTNO & The Dead Sexy ine. Ça plane
9. Erykah Badu New Amerykah pour moi
2. EJiane Elias SomeUıirg For You 2. Ali llın Rachid 2
10. Miley Cyrus The Best Of Both Worlds (Plastk Bertrand'ııı unutulm;;ız punk'ıııa yeni yorum)
3. Gonzaio Rubalcaba Avatar 3. Prisoners A Taste of Pink http://Jıypem.com
4. Steve Kdın Trio 4. Plastic People of the Universe FRANSA albüm
Live at Bird land Egon Boııdy's Happy Hearts Club Elmore Judd Trone Song
1. Raphael Je sais que la terre est plate ("lnsed Funk" albümünden içedonök funk nağme/en)
Banned
2. Les Enfoires Les secrets des enfoires www.myspace.com/elmorejudd
3. Muse Haarp
PEYOTE/ Beyoğlu KARGA / Kadıköy 4. Renan ı.uce Repenti Ludeal Costume de nonne
1. Dlnky No Love 1. Jonny Greeıwood
ı Proven Lands 5. Amy Winehouse Back To BLack (Fransa'dan taze taze bir lanwzi rock'çu)
2. Shellac Eiephant 2. N.lck Cave Dig, Lazarus, Oigl 6. Christophe Mae Mon paradls www.myspace.com/lude<1I

3. Windsor For The Dertıy 3. LCD Soundsystem Us v Tlıern 7. Vox Angeii Vox Angell
Kelly de Martino Honest
MelodY Of A Fallen Tree (Any Colo' U Lıke R�miıQ 8. Christophe Wlilem lnventaire (Los Angeles-Paris hattında gotik folk)
4. We vs Death 4. Cocteau Twins Krıow Who 9. Mika Life in Cartoon Motion www.myspace.com/kellydemartinobaby
Pictures From Stanford You Are At Every Age 10. Mlchael Jackson Thrl ller
Arms Whi rring
(Brooklyn'den melankolik lndie rock)
ŞARKI DEGIL TARiH! http://www.my$pace.com/armsongs

Louis Annstrong What a Wonderful Wortd F.M. Certain People


B. Thlele ve G.D. Weiss imzalı şarkı, Louis Armstrong tarafından '67'de singte (Paris'ten, barok pop şansonlar arasında)
olarak yayınlandı. iyimserliğiyle, Vietnam savaşı yıllaıında ABD'de önc:eleıi http://www.myspacc.comlfmpopmusıc
pek ilgi görmedi, ama lngiltere'de '68'in en büyük hltiydi. "Good Morning,
Vietnam". "MeetJoe Black" , "WithoutaPaddle", "Davandeh" (The Run­ Belle & Sebastian Here Comes the Sun
ner), "Twelve Monkeys"de ve "Madagascar" çizgifilmindeçalındı. "Bowlirtg (G/asgow'Juların konserinden Beatles cover'ı)
for Columbine" da Joey Ramone, "Michael" filminde Wıllie Nelson versiyon­ http://hypem.com
l&n kullanıldı. Şarkı zamanla "christmas songs" standartlan arasına giıince
okumayan kafmadı. Kayda değer cove(latı arasında Shane MacGowan & Flaming Li ps Can't Get You Out Of My Head
Nick dıve, Tony Benne!t & k.d. lang ve Rod Stewart & Stavie Wonder dü­ (Wayne Coyne ve arkadaşlarından bir Kylie şakası)
etleri, BI> King, Flaming Lips, Eva Cassidy (Katle Melua ile sanal düeti de nırp:i/hypern.com
mevcut), TNT. Ministry, Dr. John, John Legend, Keane yorumlan bulunuyor. .•
j ONI MITCHELL
1968'deki ilk albümü "Bir martıya şarkı"yla onu yeni bir folk prensesi olarak karşılayan eleştirmenler, zamanla nereye koyacağını şaşırdı.
Derinlikli sözlerini başka sazlara başka cazlara açtıkça kapılar yavaş yavaş üstüne kapandı... Crosby Stills Nash & Young'ın ilham perisi, Björk
ve Tori Amos'un öncüsü oldu, Prince, Miles Davis, Herbie Hancock ona büyük hayranlık duydu ... Geçtiğimiz yılın sonlannda 1'Shine"

L albümüyle suskunluğunu bozan bu büyük şarkı yazarını Mojo, Word, Telerama, Saloon aracılığıyla huzurlannrza getiriyoruz...

• • •

PaRT1DeK1 TeK S1Yafi


ilk şarkılannızdan biri, 1964'te larca hastanede yattım, bir sabah deki kaçamakları saymazsak. (gü­ Bobby Darin'in akvaryum balıkları
yazdığınız, 1968'de Judy Collins'in yataktan kalkmaya ve tek başıma lüyor) gibi olduklarını anlatıyordu.
yorumuyla hit olan "Both Sides yürümeye karar verdim. Mucizevi Hakkınızdaki efsanelerden biri de, Siz de ilgi çekmek, popüler olmak
Now"du. Henüz 21 yaşındaydınız, bir şekilde başardım. Bu arada re­ Sex Pistols'ın, basçıları Glen Mat­ istemiyor muydunuz? Hele o yaş­
"hayatın iki yüzüne de baktım" di­ sim yapmayı ve talihsiz hastane ar­ lock'u "Joni Mitchell dinliyor" diye larda...
yordunuz. O yaştaki biri için biraz kadaşlarımı eğlendirmek için şarkı gruptan atrnalan. Duymuş muydu­ Hayır, çünkü zaten popülerdim. Li­
iddialı bir söz değil mi? söylemeyi öğrenmiştim. Sigaraya nuz bunu? sede dansçıydım, ispat etmek iste­
Joni Mitchell: ilk eşim Chuck (Mitc­ da orada başladım. 1964'te okulu Hayır. (gülüyor) Sex Pistols'la diğim bir şey yoktu. Dans benim
hell) da aynı şeyi söylemişti. O ede­ bırakıp Toronto'ya gittim; gündüzleri aramda büyük bir fark olduğunu için mutluluk demektir, dans eder­
biyat tahsili görmüştü, bense Güzel tezgahtarlık yapıyor, geceleri kafe­ sanmıyorum. Tanıştığımızda Johnny ken bütün dertlerimi unuturum. Mü­
Sanatlar birinci sınıftan terktim. lerde şarkı söylüyordum. O yıl hami­ Rotten'a hemen kanım ısınmıştı. Li­ ziğe piyanoyla başladım, klasik mü­
Onun gözünde "aptal şarışın"dım, le kaldım. O zamanlar bir kadının sedeki halimi andırıyordu. Neticede zik bestelemek istiyordum. Ama
beni güzel bulduğu için evlenmişti, başına gelebilecek en büyük fel& ben de punk'ım. parmaklarıma cetvelle vurarak he­
zaman içinde eğiteceğini düşünü­ ket evlilik dışı çocuk yapmaktı. Has­ Müziğe başlarken gönlünüzde ya­ vesimi kırdılar. Piyano hocam hep
yordu. "Both Sides Now"u yazdı­ tanede resmen maneVı işkence tan aslan neydi? Şan şöhret mi, şöyle derdi: "Burada ustaların nota­
ğımda, "sen hayat hakkında ne bili­ gördüm. Sonra da bebeğimi, Kilau­ başka şeyler mi? ları varken kendi kulağına göre çal­
yorsun ki!" demişti, "daha 21 ya­ ren 'ı, evlatlık vermek zorunda ka� Şöhret benim için hiçbir zaman mak da ne oluyor!" Klasik müzik
şındasın". 21 yaşındaydım ama, dım. 21 yaşına gelene kadar çok önemli olmadı. Alkış müptelası de­ bestelemek bizim harcımız değildi,
akranlarımdan çok daha fazla hayat şey yaşamıştım. ğilim. Genç kızlığımda bile aynanın yapılmış ve bitmişti, bize düşen on­
tecrübem vardı. Dokuz yaşında ço­ Aynı şarkıda "aşkın iki yüzüne de karşısında prova yapmadım. Lise­ ları aynen çalmaktı! Gitara, piyano­
cuk felci geçirmiştim, ölümün eşiği­ baktım" diyorsunuz, hızlıydınız an­ deyken starların hali bana acıklı ge­ dan soğuduğum için geçtim -Pete
ne gelmiştim, yaşayacağım anlaşıl­ laşılan... lirdi. Hatta bu konuda bir şiir yaz­ Seeger'ın şarkılarını çalışarak. Ama­
dığında yatalak kalma riskiyle karşı Hızlıydım, ama monogamisttim, se­ mıştım. Adı "Akvaryum"du, o döne­ cım ünlü bir pop şarkıcısı olmak de­
karşıyaydım. insan erken yaşta ri monogamist. (gülüyor) Turneler- min gençlik ilahları Sandra Dee ve ğildi, şarkı yazmak istiyordum.
hastalıkla ve ölümle burun buruna
gelince iki seçeneği oluyor: Ya tes­ SEK PISTOLS'LA ARAMDA BÜYÜK FARK OLDUGUNU SANMIYORUM. JOHNNV ROTTEN'A
lim olmak ya da mücadele etmek
ve yalnızca kendine güvenmek. Ay- HEMEN KANIM ISINMl$TI, LİSEDEKİ HALİMİ ANDIRIVORDU. NETİCEDE BEN DE PUNK'IM.
Neticede ünlü oldunuz, ama kolay Klasikleri çok severdim, D�
kolay sınıflandınlamıyorsunuz, folk­ bussy'ye, Stravinsky'ye, Chopin'e,
çu diyen var, cazcı diyen var. Siz Çaykovski'ye, romantik melodili her
kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? şeye, özellikle noktürnıere bayılır­
Benim gitanm hep orkestra! olmuş­ dıın. Ama en büyük kahramanım
tur, ilk albümümde bile folk değil­ Nletısche'ydi. Nietzsche tanrısızla­
dir, yan klasiktlr. ''Marcie" gibi şar· rın lncil'idir, bireyin yaratıcısıdır.
kılarım, folk olmaktan ziyade, Schu· Ama derinine inmek gerekiyor. ln­
bert'e yakındır. Schubert de popü­ sanlann bakmaya cesaret edem�
ler Alman şiirlerini bestelemiştir. dikleri hakikatlere bakan bir düşü­
Yaptığım müziğe follı deniyordu. nür, düşünürlerin düşünürü. Bir de
çünkü görüntü öyleydi: Gitar çalan ortaokuldayken bir öğretmenimin
kız! Folkçu değilim ama, müziğimi üzerimde büyük etkisi oldu. Radilıal
çalabilecek gruba kavuşmam için bir tipti, müfredatı boşverir, her sa­
altı albüm beklemem gerekti. Ve o bah bize RUdyard Kipling·ın
grup da bir caz grubuydu. Siyah mü­ "Kim"inden pasajlar okurdu. O öğ­
ziğini eskiden beri severim, Duke retmenin şarkıyazarlığıına da büyük
Ellington'ı, Miles Davisl .. Ama caz­ katkısı oldu. Yazdığım epik bir şiirin
cı değilim. Yaptığım yegane caz al­ her tarafını kırmızı kalemle işaretle­
bümü "Mingus"tur (1979). Onu da miş, )teni düşmüş kar gibi beyaz",
Mingus·un arzusu üzerine yaptım. "gümüş gölgeli tepeler" gibi dizele­
"Mingus" dışında yaptığım her şey, rin yanına "klişelerden kaç" gibi
bazen cazımsı tınlasa da, caz kural­ notlar düşmüştü. O kırmızı işaretler
ıannın dışındadır. Cazla tek ortak kulağıma küpe oldu.
noktam deneysel ritmlertlir. Kullanmaktan özelllkle kaçındığı­
MüzJğlnlzln en kestirme tarifi ne? nız kellmeler var mı?
Bir nehir gibl. Bazen durgun ve d� kadının, o tarihte elli yaşındaydım, gülümsüyorsunuz, bu beni deli ed� Psikolojiden gelenler -nevrotik, ego
rin. Bazen şelalelere dönüşüyor. annesiyle kavga etmesi tuhaf bir yor." (gülüyor) Buyrun, acıların kadı­ filan- dışında yok. Doktorlar kapıla­
Bazen çamurlu. bazen berrak. şey. Ama evlilik dışı cinsel ilişkiye nı olduğumu düşünen biri daha. Ve rını çalan her kadına nevrotik de­
Size Mltfrafçı şarkıyazarı" denme­ giriyorsanız, kaç yaşında olursanız acı çekmediğlme dair bir işaret gör­ meye bayılıyor. Bir ara tanrı kelime­
sinden hiç hoşlanmıyorsunuz... olun, bu ülkede anne-baba tepkisiy­ düklerinde hakiki olmadığıma hük­ sine takmıştım. Bir partide Dylan'ı
itiraf denince benim aklıma iki şey le karşılaşıyorsunuz. Bu yalnız be­ mediyorlar hemen. Oysa ben kend� köşeye sıkıştırıp sordum: ''Şarkıla­
geliyor: Kafana tabanca dayamışlar nim başıma gelen bir şey değil. lro­ mi hem sağtak, hem solak hissedi­ rında tanrı deyip duruyorsun, tanrı
ya da diz.çöküp "affet beni peder, nik olan ş u ki, bu tür önyargJların yorum. Acı çekiyorum. neşeleniyo­ nedir sence?" O da, "insanlann kul­
günah işledim" diyorsun. "itirafçı televizyonda bile kırıldığı bir dönem­ rum, acı çekiyorum, neşeleniyorum. landığı bir kelime işte" diye cevaır
şarkıyazarı" etiketini cahilane ve de annem hala eski kafada. Anne­ Kederli şarkılanm da var, neşeli ıamıştı. Yaklaşık Cıç yıl sonra, bir
hakaretamiz. buluyorum. Ne itirafı min zamanında, ıv dizilerinde evli olanlar da. Ama daha çok kederli karşılaşmamızda "hatırlıyor musun,
yapmışım ki? Birtane ömelı verin. çiftler ayn yataklarda yatarlardı. olanlar öne çıktı. bana tannyı ve şeytanı sormuştun"
"Blue" (1971) albümündeki "A (gülüyor) Benim için şarkı yazma Size en çok hüzün veren şarkıları­ dedi -Hıristjyan dönemindeyd� ve
Case Of You" mesela. süreci, bir ruhsal analiz sürecidir ve nızdan biri "Woodstock"tur herhal- başladı anlatmaya. "Ama Bob" de­
dim, ''ben sana şeytanı değil, tann·

WOOOSTOCK MODERN BİR MUCİZEYDİ, O MÜTHİŞ İYİMSERLİK GÖZ YAŞARTICIYOI. yı sormuştum". (gülüyor)
Demin Sylvla Plath'tan hoşlanma­
''WOODSTOCK" ŞARKISINI İCRA ETTİÖİM İLK ÜÇ SEFER GÖlYAŞLARIMI TUTAMADIM. dığınızı söylediniz. Hoşlandığınız
şairler kimler?
O bir aşk şarkısı. (bir sigara yakı­ ruhsal analiz itiraftan farklı bir şey. de. Katılamadığınız festfvalln anısı­ Kipllng'i severim, Yeats'in bazı şiir­
yor) Sanat böyledir. Bazen gördüğü­ dlr. (bir sigara daha yakıyor) "itiraf' na unutulmaz bir şarkı yazdınız. lerini, E.J. Pratt ve Cari Sand-
nüz bir şeyi aynen yazarsınız; bazen denen şeye en çok yaklaşan şar­ Davet edildiğim halde katılamadım, burıfu ... Onların dışında şairlerle
oradan bir şey, buradan bir şey alır­ kım "Wild Things Run Fasrteki çünkü menajerim aynı gün için ünlü pek aram yoktur. Bu konuda N�
sınız, onlan karıştırırsınız. Mesela (1982) "Man To Manrdir. (sôzleri bir TV programıyla söz kesmişti. etzsche gibi düşünüyorum: "Şairler
"Edlth And The Kingpln"ln ("The mırıldanıyor) "Yalan söylemeyi sev­ Woodstock'U kös kös TV'den izle­ kibirlilerin en klbirllsldir. Tavuskuşıa­
Hissing Of Summer Lawnsr. 1975) mem ama / Yapmacık olabiliyorum dim. Öyle içime oturdu ki, şarkısını rının tavuşkuşudur. Suyunu bulandt­
bir kısmı Vancouver'de tanıdığım bir korktuğumda / Burnumu uzatıyo­ yazdım. Woodstock modern bir mu­ rır, ki derin zannedilsin."
muhabbet tellalına, bir kısmı da rum havaya / Taş, taş kesiliyorum cizeydi, o kadar büyük bir kalabalı­ 1960'1arda New York'un folk ale­
Edith Piaf'a ilişkindir. Bir melezdir. korktuğumda.. ." (gülüyoı7 ğın o kadar iyi örgütlenmesi ve o mine katıldığınızda folk şairleri ve
ikisi birlikte bir hakikati oluşturur. "Kadın şarkıyaıan" etiketinden de müthiş iyimserlik göz yaşartıcıydı. şarkıcıları için de aynı şeyleri dü­
Ben insan gerçeğini, insanlık duru­ hoşlanmıyorsunuzdur herhalde. ··woodstock"u bu duygularla yaz­ şünüyor muydunuz?
munu anlatmaya çalışıyorum. Anlat­ Hoşlanmıyorum tabii. Dylan'a "er­ dım ve icra ettiğim Hk üç seferin Hayır. Cohen'i seviyordum. Ama Ca­
tıklarımın yaşadığım şeyler olup of. kek şarkıyazan" mı diyorsunuz? Al­ üçünde de gözyaşlarımı tutamadım. mus ve Lorca'yı okuyunca onlardan
mamasının ne önemi var? "itirafçı dığım en güzel iltifatı bir siyah piya­ Bugüne kadar dinlediğiniz en hü­ aparttığını göfdüm ve hayal kınklığt­
yazar• denince benim aklıma gelen nist yapmıştı: "Senin şarkılann ırk­ zünlü parça hangisi? na uğradım. Dylan·a başlangıçta
isimler Az.iz. Augustine, Anne Sextorı sız ve cinsiyets1t." Rachmaninov·un "Paganini'nin Bir mesafeli duruyordum, bana Woody
ve Sylvla Plath. Üçünden de hoşlan­ "Ve kederli" diye ekleyeblllrdl. Teması Üzerine Rapsodi"si: Tatlı, Guthrie taklidi gibi geliyordu. Sonra
mam. Ayrıca, yazdıklarının da sami­ "Shlny Toys", "Ray's Dad's Cadll­ hüzünlü, kederli, güzel, hasret dolu, yanıldığımı anladım ve ondan çok
mi, dürüst filan olduğunu düşünmü­ lac", "in France Ttıey Klss On Ma­ romantik. ilk dinlediğimde 13 yaşın­ etkilendim. Benim burcum yaratıc�
yorum. "Oz Büyücüsü" gibi olmayı in Street" gibi neşeti, dans ettiren daydım. vuruldum. Kolay kolay eğ­ ilk burcudur, Marie Curie'nin doğdu·
tercih ederim. Ben gorünmez ola­ şarkılannız var, ama genelde Jonl lenceli şarkı yazamamamın nedeni ğu gün doğdum. Benim için özgün­
yım. yarattığım şey görünsün. Oyun Mltchell denince, ağırbaşlılık ve belki de o melodinin içime işlem� lük, yaratıcılık önemlidir. Onun için
yazarı olmalıydım aslında. kederli şarkılar gellyor akla. sidir. (gülüyor) Charlie Parker'ı severim.
"Face Lift" ("Tamlng The Tlger", Bir gün. bir kafede genç bir kız gel­ Çocukluğunuzda başka neler lçlnl­ 1960'1arın başında Güzel Sanatlar
1998) annenizle lllşklniz üzerine. di yanıma, "ben manlk depresifim" z.e işledi? öğrencisiyken hayranlık besledlğı­
O ne tür bir şarkı sizce? dedi ve şöyle devam etti: "Şarlıılan­ Annem öğretmendi, başka anneler niz sanatçılar kimlerdi?
O annemle girdiğim büyük bir kav­ nıza bayılıyorum, fakat fotoğrafları­ çocuklanna lncil okurken, o bana Jackson Pollack ve Bamett New­
ganın hikayesi. Benim yaşımda bir nız.dan nefret ediyorum. Hepsinde Shakespeare'in sonelerini okurdu. man gibi soyut ekspresyonistler

ss...
çok revaçtaydı, ama bana hitap el lik kazanıyor, hatta bazı durumlarda şarkılarını söylüyordu, bana da aynı­ rock alemindeki eleştiriler genellikle
mezdi. Benim kahramanlarım Van bas gitar vasfı kazanıyor. Blues'cu­ sını yapmamı önerdiler. "Asla" de­ cahilane ve nefret dolu. Jean Reno­
Gogh, Gauguin, Matisse ve Rem­ ıar banjodan gitara geçtikleri için dim, "ben yeni şarkılarımı söyleye­ ir harikulade bir yönetmen, "Oyu­
.
brandt'tı. Modem resimde son du­ banjo akorları kullanıyorlardı, Keith ceğim . . Ve öyle yaptım. nun Kuralı" ("La regle du jeu") adlı
rağım Picasso'ydu. Ben kendimi Richards da öyle yapıyor. Altıncı te­ Yeni şarkılannızın kabul gönnesl filmi de harika, ama bu�uvaziyi kız­
hep önce ressam, sonra müzisyen le dokunmuyor, gitarı beş telli banjo epey zaman aldı. "The Hissing of dırdı ve Renoir'ı defterden sildiler.
olarak gömıüşümdür. gibi çalıyor. Folk kafelerde çalınan Summer Lawns" (1975) ve "Heji­ "Oyunun Kuralı", zenginlerin yaşam
Ressamlığınızın miiziğinize nasıl gitar da öyleydi. Ben de ayak uydur­ ra" (1976) şimdi övülüyor, ama ilk tarzına, yapmacıklıklanna dair bir
bir etkisi oldu? dum. Fakat zamanla o akorlardan çıktıklannda bayağı yeıilmişlerdi. komedi. Şimdi seyrettiğinizde, ne
Renkleri yan yana getimıek bana istediğim renkleri elde edemediğimi 1980'1erdeki albümleriniz de keza. vamıış bunda bu kadar kızacak di­
büyük haz veriyor. Müziğimde de gördüm ve grtanmı zihnimde duydu­ Bunu neye bağlıyorsunuz? yorsunuz. Ama, bir söyleşide, Reno­
aynı şeyi yapıyorum, renkleri yan ya­ ğum al<orlara ayarladım. O gün bu­ Müzik endüstrisinin cehaletine ve ir o filmin l<endisine çok zarar verdi­
na getiriyorum. Ben müzik dilinden gündür, öyle çalıyorum. eleştirmenlerin ahmaklığına. Özel­ ğini söylüyor. Benim için de "Dog
anlamam, sayısal ya da alfabetik Bir söyleşinizde, ''akorlanm çok likle beyaz eleştimıenler melodi ol­ Eat Dog" (1984) öyle oldu. O tarih­
sistem bana hiçbir şey söylemiyor. katmanlı hayatımı yansıtıyor, onun madığını söylüyorlar, çünkü rock'çu- ten sonra kendimi Gauguin ve Van
Hangi notayı çaldığımı bilmiyorum.
Annoni anlayışım tıpkı renkleri yan
yana getirişim gibidir.
BENİM BURCUM YARATICILIK BURCUDUR. MARIE CURIE'NİN OOGOUGU GÜN OOGDUM.
Acoustlc Guitar dergisi, 1996'da BENİM İÇİN ÖZGÜNLÜK ÖNEMLİDİR, ONUN İÇİN CHARLIE PARKER'I SEVERİM.
şu yorumu yapmıştı: "Mltchell'ın
gıtan gitar gibi tınlamıyor. Mitc­ için de eski, sade şarkılanm artık lar yedi notadan fazlasına gelemi­ Gogh gibi hissetmeye başladım.
hell'ın çalışıyla büyülenen bir gita­ bana uymuyor" demiştiniz. Ama yor. Bense geniş amıoniyi seviyo­ "Turbulerıt lndlgo" (1994) albümü­
rist, o sound'un kaynağını müzik li­ fanlannızın eski şarkılannızı dinle­ rum. O aı1maklar kerameti kendin­ nüzün kapağında kulağını kesmiş
teratüründe bulamaz. Onun çalışı, mek istemeleri de doğal değil mi? den menkul üç akorlu ve hiçbir şey Van Gogh olarak görünmenizln se­
akort edişinden tellere wruşuna, Konserlerinizde mesela "Uttle Gre­ söylemeyen şarkıları yüceltip beni bebi bu mu?
çoğumuzun uyguladığı şemanın ta­ en"l niye hiç söylemlyorsunuz? yerin dibine batırıyorlardı. Yaptığım Evet, o kadar öfkeliydim ki, sembo­
mamen dışındadır." Gitannızın gi­ Bir kere sesim değişti. Dahası, o işin niteliğini ölçebilecek kapasite­ lik olarak kulağımı kestim. (gü/0-
zemini siz nasıl açıklıyorsunuz? zamanlarki grtar çalışım bana artık deyim. şarkılarımın iyi olduğunu bil� yor) Yimıi lıüsur yıldır iyi işler yapı­
ilk şar1<ımı. "Urge For Going"i stan­ tamamen yabancı. Bu bir ressam­ yordum. Ama, satmaması bir yana, yordum ve kimse umursamıyordu.
dart akor1arla yazmıştım. o günlerin dan. örneğin Picasso'dan ilk dö­ ilgi ve takdir de gömıüyordu. Bu da Elbette fanlarım vardı, tıpkı benim
iklimi öyleydi. Kafelerde çalınan folk nemlerindeki gibi resim yapmasını bütün hevesimi kaçırıyordu. Carlos Castenada'nın yeni kitapları­
gitarın tınısı her yerde aynıydı. Be­ istemeye benziyor. Sanatçı dediğ1- Ama bir sanatçının düşük satışlara nı iple çektiğim gibi, yeni albümleri­
nim zihnimdeki akorlar ise farklıydı, niz evrilir. Benim bu endüstride kö­ ve eleştirmenlerin acımasız eleşti­ mi bekliyorlardı. Devam edebilmemi
ama gitarda mevcut değildi. O akor­ yün delisi gibi olmamın sebebi, mü­ rilerine dayanıklı olması gerekmi­ sağlayan da onlardı. Ama müzik sa­
ları çıkarabilmek için gitarın tellerini zik dolabı olmayı reddetmemdir. yor mu? nayli ve eleştimıenler bende tam
hafifçe çevinnek lazım. O zaman Bob Oylan ve Van Morrison'la tur­ Sanatçılar kalın derili değildir, has­ aksi yönde bir arzu uyandınyordu.
akorlar genişliyor, orkestra! bir nite- neye çıkmıştık. onlar en popüler sastır. Zeki eleştiriye amenna, ama Ama o yirmi yılda, özellikle '90'1ar­
da, müzik endüstrisi size birçok
ödül verdi.
Ödüller zincirleme kaza gibiydi. Biri
verince öbürü de vemıek zorunda
kaldı. Niye verdiklerini bilmiyorlardı
aslında. Ödüller verildikten sonra
başa döndük: "Yeni işlerin eskileri
kadar güzel değil." Bunun hakikatle
alakası yoktu. Güzel dedikleri işler­
den sonra büyük bir gelişme gös­
temıiştlm, ama benden istenen,
başladığım yere dönmemdi. Ama
başlangıç noktam benim duygu
dünyamı artık yansıtmıyordu ki. Mü­
zik endüstrisi, sanatçıları belli bir
döneme hapsetmek istiyor. Kendi
döneminde kal, sonra öl. Altıncı al­
bümümden itibaren gönnemeye
başladılar benl. Yaptığım her şey
··court and Spark''la (1974) kıyas­
lanıyor ve beğenilmiyordu.
Kimi eleştirmenlere göre, sigara
tiryakiliğiniz sesinizi bozmuş, yük­
sek notalara çıkma yetinizi körelt­
mişti. Doğruluk payı var mı?
Buyrun, bir cehalet örneği daha.
Benim sesim üç oktav; müzik ale­
mine girdiğimde soprano sesimi
kullanıyordum, çünkü o zamanlar
folk şarkıcıları öyle yapıyordu. An­
nem attoydu, ben de zamanla onu
kullanmaya başladım. Sigarayla bir
alakası yok. dokuz yaşımdan beıi
içiyorum.
Sigara içtiğiniz için suçluluk duyu­
yor musunuz?
Neden duyayım lıi? Ben tiryakiyim,

-+59
iyi veya kötü, böyle. madı, aksine... Newsweek, "üniver­ kuşağımın hali. Gençliğimizde dün­ başlayıp başlamama kararımın belir­
Ama ölüme sebebiyet veriyor. site birinci sınıf öğrencisi işi" dedi. yayı değiştirmek istiyorduk, ama ya­ leyicisi olduğunu ne bilsinler!
N'apalım yani? (gülüyor) Ama sonraki birkaç yıl, kapak konu­ şımız ller1(�ikçe Amerikan tarihinin Yeniden yazmaya nasıl başladınız?
Melodilerinizin ve sesinizin güzelli­ su yaptıldan meseleler benim "Dog en açgözlü kuşağı haline geldik. "Shine"ın oluşması nasıl oldu?
ğinin, sözlerlnizdeki mesajın ulaş­ Eat Dog"da anlattıklarımdı. News­ 1960'1arın hippileri, 1980'1erin yup­ Küçük bir çiftlik evim var, yazları gi­
masına engel oluşturduğu söylene­ week'in yorumu, Amerikan kültürü pie'leri olclu. Şimdi torun sahibiyiz diyorum, ruhumu dinlendinrıeye.
bilir mi? hakkında da önemli bir ipucu veri­ ve torunlaırımıza sunabileceğimiz bir Genellikle de şarkılarımı orada yazı­
Oylan gibi kendime teatral bir ka­ yor. Üniversite birinci sınıftan sonra etiğimiz yok. yorum. Ve istediğim gibi sigara içe­
rakter yaratsaydım, belki de sözleri­ dünya meseleleriyle ilgilenmeyecek­ Yeniden müziğe dönmeniz nasıl biliyorum. (gülüyor) Dol<uz yıldır
mi daha iyi iletebilh'dlm. Ama sin, olgunlaşıp sisteme uyacaksın. oldu? enstrümanlara eOmi sürmüyordum.
Dylan'ın da mesajını ilettiği pek "Oog Eat Oog'' gibi siyasi bir al­ Diana Krall'ın Starbucks'ın "Sanatçı­ Bir gün bir şey dürttü, piyanoya
söylenemez. Bu aslında beyaz er­ büm yazmanızı tetikleyen ne oldu? lann Seçtikleri" serisinden çıkan al­ oturdum. Ve kısa sürede dört şarkı
keklere dair bir mesele. Eşcinseller 1980'1erin başı benim için bir siya­ bümünü g;öndermişlerdi. Hoşuma çıkıverdi. Ama ortada hiç söz yoktu.
ve siyahlar duygulanmaktan ürkmü­ sal uyanış oldu, Reagan ekonomisi gitti, Startıucks'a "benim de bir seç­ Derken bir arkadaşım aradı, Kip­
yor, beyaz erkeklerinse ödleri patlı­ herkes gibi beni de vurdu. Getirdik­ ki yapmamı ister misiniz" dedim. ling'in "Eğer" şiirini telefonda oku­
yor. Beyaz erkeklere benim şarkıla­ leri vergi sistemi benim gibi serbest Böyle bir seçkinin, beni çocuklu­ du. Ben de, "bu şiir albüm için mü­
rım tehlikeli geliyor, içine girdikleri çalışan insanlan soyup soğana çe­ ğumdan bıeri sevdiğim, dinlediğim kemmel bir final olur" dedim. Ge­
takdirde gardlannın düşeceğinden virdi. Sanki yeterince kölelik yapmı­ müzikleri ııeniden elden geçirmeye, nellikle, önce müziği, sonra sözleri
korkuyorlar. Ama genel olaral{ in­ yormuşuz gibi, vergi sistemi şirket­ bir muhas.ebe yapmaya zortayacağı­ yazarım. Bu zor yoldur. "lf" kolay ol­
sanlar kadınlardan toplumsal eleşti- ler lehine değiştirildi. Zaten, kadın nı hissetmiştim. ilk müzil{al kahra- du, çünkü sözler hazırdı.
Niye zor yolu tercih ediyorsunuz?
Hayatı zorlaştırmaya meraklı oldu­
MÜZİK DİLİNDEN ANLAMAM. HANGİ NOTAYI ÇALDIGIMI BİLMİYORUM. ARMONİ
ğum için değil. Sözleri müzikle eş­
ANLAYIŞIM TIPKI RESİM YAPARKEN RENKLERİ VAN VANA GETİRİŞİM �iİBİDİR. leştimıeye çalışırken çok daha öz­
gün bir kafiye şeması oluşuyor. Ve
ri dinlemek istemiyor. olduğum için erkek müzisyenlerden manlarım Duke Ellington, big band sözleri değil de, müziği önce yazdı­
2002'de "müzikten nefret ediyo­ daha az kazanıyordum, iyiden iyiye swing'i ve annemle babamın dinle­ ğınızda, eski melodileri ısıtıp kullan­
rum" diyerek inzivaya çekildiniz. köle ücretine tabi oldum. Açgözlü dikleri l<lasiklerdi. Hazırladığım seçki ma imkanı olmuyor. Müziğimin po­
Bardağı taşıran damla ne oldu? '80'1erde herkes soydu beni. Kali­ Debussy ile açılıyor. "Clair de Lune· püler olmamasının bir sebebi de bu
Rasyonel değildi yaptığım, ama mü­ fomiya eyaleti, bankalar, şirketler, annemin plaklarından biriydi, çocul<­ galiba. (gülüyor)
ziğimin kabul görmemesi sabrımı menajerim, etrafımdaki herk.es. Ve ken onu dlinlemek çok hoşuma gi­ Bale Pf'OJesl "The Flddle and The
taşırdı. Sorun benim kronolojik ya­ o süreç siyasal uyanışımı sağladı. derdi. Ondan başlayarak esin perile­ Orum"a katılmanız nasıl oldu?
şım mıydı? Hepimiz yaşlanacağız, Bugünün siyasal ortamını nasıl g� riml sıraladım: Billie Holiday, Edith Alberta Balesi'nin yöneticisi koreog.
orta yaşlılar için de, ileri yaşlılar için rüyorsunuz? Piaf. Marvin Gaye, Steely Dan, Leo­ raf Jean Grand-Maitre beni aradı ve
de şarkılar lazım. Ben zarafetle yaş­ New Orteans felaketine deVletin na­ nard Cohen... Seçmem o kcıdar "Dancing Joni" adında, şarkılarım­
lanmak istiyordum, ama müzik ale­ sıl seyirci l<aldığını gördük. Dünya­ uzun sürdü ki, arayıp niye bu kadar dan hareketle hayat hikayemi anla­
minde öyle bir mefhum yok. Müzik daki herkesin Amerika'yı niye bom­ zaman aldı diye sordular. O parçala­ tan bir gösteri hazırlamak istediğini
endüstrisi gırtlağına l<adar cehalete balamak istediğini anlamak isteme­ n seçmenin hayat memat meselesi söyledi. Taşradan çıkıp popüler mü­
batmıştı, meme-kalça ve çiklet mü­ dik. Beni asıl öfkelendiren, kendi olduğunu, yeniden şarkı yazmaya ziğin "yaşayan efsanesi" olan kızın
ziği her tarafı sarmıştı. Ben de ta­ hikayesi. Kendisine, "gezegen kır­
hammül edemez olmuştum. mızı alarm verirken böyle kaçış eğ­
Tamlng The Tlger"da, "her plak
'' lenceliklerinin ilgimi çekmediğini"
bir poker fişi, her şarkı tek gecelik söyledim. O sıralarda bir sergiye ha­
ilişki" diyorsunuz, popüler müziği zırlanıyordum. iki metre boyunda
"gençler için aburcubur" olarak ni­ tablolar yapmıştım, hepsi savaş ve
tellyorsunuz. Ama popüler müzik işkence üzerineydi. Jean, "balede
hep varolmadı mı? bu tabloları da kullanalım" dedi.
Oldu tabii, ama bir bugünün radyo­ "Hayır" dedim. "başka bir bale dü­
larına bakın. bir de geçmiştekilere. şünenırı, yaşadığımız dünyanın dra­
Eskiden DJ'lerin en önemli özelliği, matik haline dair yeni şarkılar üze­
yaratıcılıkları ve dağarcıklarının zerr rinde çalışalım". Ve böylece kendi­
ginliğiydi. Yağmur yağarken Chartie mi bir bale gösterisi için müzik ya­
Parker çalabilirlerdi. Dağarcıklarında zarken, koreografiye çalışırken bul­
çiklet şarkılarının yanısıra Charlle dum. Bu işe kalkıştığımda zaten
Parker da vardı. Şimdiyse ticanlik "Shine"ın kayıt sürecindeydim, on
adına katı ayrımlar var ve radyolar­ yıldır ilk defa stüdyodaydım. iki de­
da Charlie Parker gibilerlne yer yok. vasa proje vardı elimde. Emeklilik
Bana "albümünüz formatlanmıza halinden yirmili yaşlardaki üç kişi­
uymuyor" denmesine illet oluyo­ nin altından kalkabileceği bir işe gi­
rum. Benim müziğim hangi formata rişmiş oldum. Fiziksel olarak beni
uymuyor? Ben bir formata niye çöp­ perişan etti, fakat manen çok iyi
çatanlık yapayım? Yapmadığım için geldi. Bahçeyle uğraşarak, eski
çalınmayacak mıyım? Bu kalibrede filmleri seyrederek geçen -ki yıllar­
bir müzik yapılmışsa, çalınacak yer dır böyle yaşıyordum- bir emekliliğe
bulamaması bir cinayet değil mi? hazır değilmişim meğer.
"Dog Eat Dog" resmen katledildi. Gösteride de yer alan "Shlne"daki
Piyasadan çekildi ve yimıi yıl depo­ "lf 1 Had A Heart"ın sözleri çok �
da yattı. Albüme "negatif" dediler, zel: Kutsal yerküre / Nasıl lylleş­
"

"hırçın" dediler, çünkü kafalarını ku­ tirebllirtz seni / Üstüne üşüşüyoruz


ma gömmüşlerdi. Birinin çıkıp bir kene gibi / iştahlı tuhaf kuşlar gi­
şeyler söylemesi, nasıl bir tehlikey­ bi / Ağlayayabilen bir yüreğlm ol­
le karşı karşıya olduğumuzu anlat­ saydı keşke..." Esin kaynağı ne?
ması lazımdı. Ben de öyle yapmaya Dünyanın her açıdan çekilmiş yedi
çalıştım, ama bu beni popüler yap- gece fotoğrafını sahneye yansıtmış-

6()..+
CDOUBLEMOON
__., cm
_ ...

ADI: KADIN UYRUCU: DONYA

"Doublemoon'un kadınları", hikayeleri olan kadınlar.


Yalnız sesleriyle ve müzikleriyle de�il kendi
hikayeleriyle de... Başkaldıranlar, sorgulayanlar, sesleri
ve sözleriyle anlatanlar... Yaşları, kimlikleri, sesleri,
tık. Ne biçim bir elektronik kene ol­ "çalmayacaksın" emriydi. O sıralar­ duruşları, duyguları bambaşka da olsa bu albümde
duğumuza tanıklık etmek çok ürkü­ da, kasabada bir kadının hayır işleri
onları buluşturan, müzikle anlatmaya inanışları ve
tücüydü. Kuzey Amerika'nın gece çe­ için toplanan parayı zimmetine geçir­
kilmiş fotoğraflarını gördüğümden diği ne dair bir rivayet vardı. Ortada kadın olmaları...Göç edenler, seyyahlar, arayanlar,
beri geceleri ışıklan söndürüyorum. bir kanıt olmamasına rağmen, insan­ bulanlar, anlatanlar... Yılların ve yolların ötesinde hem
O enerjiyi doğadan emiyoruz. Bütün ların o kadına karşı tavırları değiş­ çok gençler hem de çok yaşlı, hem çok uzaktalar hem
dünya savaştan kırılıyor, savaşa sar­ mişti. Bir nevi manevi linçti. Yeni p& de yanıbaşımızda ... Almanya'dan, ABD'den,
fettiğimiz kaynaklan gezegeni kurtar­ paz işte bu ortama gelmişti. Vaazına
Kanada'dan, Anadolu'dan, lran'dan, Hindistan'dan...
maya seferber etmeliyiz. Gezegen bi­ "çalmayacaksın"ın alışılageldik yoru­
Dünden, bugünden ve yarından...
zi sırtından silkelemek istiyor, biz muyla başladı. Sonra birden, maddi
onun bakterileri ve enfeksiyonuyuz. olmayan şeylerin de çalınabileceğini
Ve onu daha fazla yaralamaya çaba­ söyledi. "Bir insanın itiban da çalına­
lıyoruz. Böyle bir zamanda savaş, bilir" dedi. Cemaatte öksümıeıer ve
her zamankinden daha saçma. Bir mırıldanmalar başladı. Papaz has­
de buna "kutsal savaş" demek, sas bir noktaya dokunmuştu. Çok
müstehcen, cahilce ve trajik. hoşuma gitmişti. Hikayenin sonu
Eski şarkınız "Blg Yellow Taxl"yl şöyle: Ertesi hafta cemaatin yarısı
yeni albüme koymanızın sebebi ne? kiliseye gitmedi. 4. Buraı Bat Be Burhan Öçal And Tha Trakya Ali Stars/ Karabiber
Gündeme cuk oturduğunu düşünü­ Bu kıssadan hisse ne?
yorum. Hala "cenneti oyup otopark Haki kati söylerseniz, salonun yarısı s. Denı Sor

yapıyorlar", öyle değil mi? boşalır.


"Shlne"da "bizi kim kurtaracak der­ otobiyografinizi yazdığınızı duyduk.
siniz" diyorsunuz ve Mlkl Fare'yle Nasıl gidiyor?
Süpermen'I zikredip dalga geçiyor­ Etrafında dolaşıp duruyorum. Krono­
8. Emel Sayın Be Burhan Öçal I Ben �tarken
sunuz. Peki, Jonl Mltchell ya da lojik olmamasını istiyorum, birbirin­
herhangi bir şarkıcı kurtuluşumuza den kopuk vinyetler olarak tasarlıyo­ '·
yardımcı olablllr mi? rum. Kronolojik akışta dile gömül[}
Ben elimden geleni yaparım ve söy­ yorsunuz ve ortaya sıkıcı bir kitap çı­ 10.

lediklerimin birilerinin kulağına yerle­ kıyor. Ben hikayeler anlatmak istiyo­ Bonus
şerek eyleme dönüşmesini umarım. rum, yaşadığım ve tanık olduğum h�
"Big Yellow Taxi" nedeniyle arada sı­ kayeler... Film sahneleri gibi duruyor­
rada fotoğraflar geliyor bana. "Bak lar kafamda. Çok iyi bir dinleyiciyim,
12. Amn Ali & Meran Dada/ Dam
Joni" diyorlar, "burası bir otoparktı, diyalogları teyp gibi kaydederim. •
.. .. ....
şimdi vahşi çiçekler yetişiyor''. Dolayısıyla, suslemeye ve mub& Cli
Hakikat sık kullandığınız bir kelime. fağaya kaçma ihtimalim yok. Ha-
Hakikatin sizin için önemli bir nlte­ fızam kuwetlidir, fazla hatırlıyo- �
llk kazandığı bir an hatıı1ıyor musu­ rum, mesele de bu. Benim mad-
c
0.9"'m: E*1S.bıvel'aao1ame


nuz? delerle ilişkim uzun sürmedi. TU"'lıoidanulılı�r. f: (+�2125129'100F: (• 'IOJ212519 41 15
- •

(gülüyor) Giriş cümlem hazır: Par- � Doublomooo börfXIZICJF tlnfmcf<. O 2008 Pozitif Müzik Yopım.O2008 Podtif Edityan
Küçükken kili sede bir vaaz dinlemiş­
. . . m
tim -yeni papazın ilk vaazıydı. Konu tıdekı tek sıyahtım. o
yönetiminin 11 Eylül sonrasında yaptığı iki bü­ daha iyi hayatlar yaşamıyorlardı, ancak en kötü

c-.
yük anti-drug operasyonuna hedef olclu. Cumhtr durumdaki şüphesiz oydu.
riyetçi propaganda makinesi, bu "kapıitalist hip­ Lymon, 196l'de tedavi gördü ve bağımlılıktan
pi"yi medya linçine uğratmaktan ayrı lbir haz kurtuldu. Ancak "temiz" hayati sadece birkaç
duydu. ibret olsun diye tam olarak 11. Eylül sene sürdü. 1966'da eroin bulundurmaktan tır
CHEECH & CHONG 2003 günü, 9 ay hapis, 103 bin dolaır para ve tuklandı. Hapse girmemek için askere yazılmayı
'70'1erde başlayıp '80'1e­ bir yıl ticaretten men cezasına çarptırııldı. 2004 kabul etti. Ancak d isiplinsizlik nedenjyle ordu­
rin ortasına kadar devam temmuzunda hapisten çıkan Chong, Eve Ens­ dan da atıldı. Ardından Georgia'ya yerleşti ve
eden şovl arıyla geniş bir ler'ln "The Vagina Monologues" oyununa nazire kendi halinde bir öğretmenle evlendi, mahalle
izleyici kesimine ulaşan yaptığı "The Marijuana-Logues" taşlamasını bir· barlarında sahne almaya başladı. Hayatını düze­
stand-up komedi ikilisi. Cheech & Chong, skeç­ kaç ay içinde hazırlayarak biriken tepl�isini tiyat­ ne koyduğu düşünülürken. New York'ta bir hafta
lerinde dönemin popüler hippi kültürünü, özgür ro sahnesinden gösterdi. sonu işi bulduğunu bahane ederel� evden ayrıl­
aşkı ve uyuşturucu kullanımını işledi. ikilinin çe­ dı. 1968 şubatında, çocukluğunun geçtiği evde,
nesi düşük elemanı Richard Anthony "Cheech" yanında boş bir şırıngayla ölü vaziyette bulundu.
Marin. ağır lspanyoıca aksanıyla lngilizce konu­ Vefatından sonra da telif haklarıyla ilgili davalar

ı ..
şan (cholo) Los Angeles'lt bir Meksika göçme­ birbirini izledi, özellikle de 'BO'lerde Diana Ross
niydi; cebi delik, eğitimsiz (ve '70'1erin ikinci ya­ "Why Do Fools Fail in Love"u okuyup yeniden
rısından itibaren işsiz) işçi sınıfını temsil ediyor­ hit yapınca. Frankie Lymon ve The Teenagers,
du. "Her dem kelle" dolaşan Kanadalı-Amerikan 1993'te The Rock and Roll Hail of Faıne'e ka­
Tommy Chong ise tipik bir Woodstock hippisini LYMON, FRANKIE bul edildi; en azından rock'n'roıı tarihinde oyna­
oynuyordu. Cheech'in uzman •astronot" R&b. doo-wop, rock'n'roll grubu The Teena­ dıkları kısa, ama önemli rolün hakkı teslim edil­
Chong·un kontrolünde yaşadığı saykodelik zihin gers'ın ana vokali Frankie Lymon, Amerikan mlş oldu. Lymon·ın trajik hayatı. 1998'de Gre­
seyahatlerinin çevresinde kurulan parodilerin bi­ gençliğinin ilk siyah şarkıcı idollerinden biriydi. gory Nava'nın yönettiği. başrollerini Larenz Tate
ri nde beat filozofu Timothy Leary de bizzat ger Grubunun sound'u ve başarısı, The Stu­ ve Halle Berıy'ııin paylaştığı "Wlıy Do FOols Fail
rünmüş, elindeki halisojenik maddeyi Cheech'in dents 'dan Jackson Fıve'a, pek çok orkestranın in Love·· adlı filmle beyazperdeye de uyarlandı.
diline koymuştu. kariyerine yön vermişti. '50'1erde Ronınie Ben­
Esasen müzisyen olan Chong, işe bir country nett ve Diana Ross gibi şarkıcılar, '6()'1arda Mo-
şarkıcısı ve gitarist olarak başlasa da, r&b ile

r-.
tanıştıktan sonra siyah müziğe yöneldi. Batı Ka­
nada·nın ilk r&b orkestrası The Shades'in kurır
cularından biriydi. Ardından kurduğu kendi grır
bu The Vancouver, 1965'te Motown·ıa sözleş­
me imzalayacak kadar ileri gitti. Ama JackSon ROCK AND ROLL CIRCUS
Fıve'ın racon kestiği ortamda sönük kaldılar. 1960'1arda Rolling Stones'un hevesle girişip
Gene de bu deneyim 1970'de başlayan Che­ hayal kırıklığıyla bıraktığı egzantrik projelerden
ech & Chong serüvenine paha biçilmez bir bo­ biri. Grup için iki klip de çekmiş olan Michael
yut kattı. Şovlarında elektrikli gitarın envai çeşit Lindsay-Hogg, Mick Jagger'ın kendisinden birte­
kullanımını sergilediler. Frank Zappa'nın müziği levizyon şovu hazırlamasını istemesi üzerine, bir
teatralleştirme çabasına tiyatroyu müzikalleşti­ sirk fikriyle çıkagelir. 11 Aralık 1968'de, Stones
rerek cevap verdiler. ve dostları, büyük bir çadır süsü verilmiş bir
ikili dağıldıktan sonra Tomnıy Chong esas tut· stüdyoda bir araya gelir. Ateş yutanların, kukla­
kusu olan müzjğe geri dönse de, bu alanda ti­ ların, kaplanlann, akrobatların ekSlk olmadığı
cari başan lıazanan Cheech oldu . "Tek hitlik sirkin müzisyen konukları arasında The Who,
star" Cheech, Bruce Springsteen'in "Bom in Taj Mahal, Marfanne Faithfull, Jethro Tull da
The USA" şarkısına nazire olarak yaptığı "Bom vardır. O ana kadar diğer Beatle'lar olmadan iş
in East LA" 45'1iğiyle çoksatan listelerine girdi. town plak firmasından çıkan kız vokal grupları yapmamış olan John Lennon ve nişanlısı Yoka
Cheech daha sonra aralarında Aslan Kral'ın da hep onlardan ilham almıştı. Ono, gitarda Eric Clapton, davulda Jimi Hendrix
bulunduğu birçok Walt Disney yapımında çizgi The Teenagers, 1956'da yayınlanan ilk single'ı Experience'dan Mitch Mitchell, basta Keith Ric­
karakterler seslendirdi. Robert Rodriguez'in "Why Do Fools Fail in Love" ile bir anda ülke ça­ hards'ın olduğu The Dirty Mac grubuyla icrayı
"Marfachi Üçlemesi" filmlerindeki parlak geri pında şöhret olmuş, konserler, radyo programla­ sanat eyler. Ona, ayrıca, Stravinsky ve Berg'in
dönüş, ona karakter rolleri getiren yaşlılık döne­ rı, filmler birbirini izlemeye başlamıştı.. Ekip, Har­ keman konçertolarını ilk defa kaydetmiş olan
mi kariyerinin kapısını açtı. lemli üç siyah, Frankie Lymon, Jimmy Merohant. kemanaı lvry Gitlis'le de "Whole Lotta Yoko"yu
Chong ise "uçan adam" olarak kazandığı şöhre­ Sherman Garnes, Porto Riko asıllı Herman San­ söyler. Mamafih, Brian Jones'un Rolling Sto­
ti bir ticari markaya dönüştürdü. Marihuana için tiago ve Joe Negroni'den mürekkep beş sevimli nes'la beraber son kez göründüğü kayıtlardan
nargileler, bongtar, pipolar imal eden bir firma gençten kurulmuştu. Takım elbiseler, temiz pak
kurdu: "En iyi bong, Chong Bong.• Ancalı Bush süveterler içinde, iyi aile çocuğu görünümleriyle
orta sınıf Amerikan ailelerinin takdirinii hemen
kazanıvermlşlerdi. Bilmedikleri, aynı takd iri aynı
hızla kaybedecekleriydi. Zaman çabu�; geçiyor,
elemanlar çocukSu görünüşlerini ve seslerfnf
kaybetmeye başlıyordu. Her albümde satışları
biraz daha düşüyordu. Frankie Lymon'ın sopra­
no sesi de giderek yok oluyordu ama" aslında
onun için sonun başlangıcı , eroin bağ)mlısı oldu­
ğu 1958'de, henüz 16 yaşındayken tıaşlamıştı.
Müzil� işine girdiğinde, şarkılarının hal<larını üs­
tüne almayı aklına bile getirmemişti eılbette. Ya­
şamı boyunca da yazdığı hiçbir parça(Jan para
kazanamayacaktı. Zaten kazansa da doğrudan
eroine yatırırdı. O yıllarda diğer grup üyeleri de

62...
"Alexander Sakh.ıroff". AlexseJ von Jawlensky. 1909

memnun kalmaz grup ve projeyi rafa kaldırır. Dinlendirici, acıtmayan. Eğlendirici! Oysa bugün,
Sahne değişiklikleri o kadar uzun sürmüştür ve Altındağ gecekondularına, film çekebilmek için
aslında herkes o kadar gevşek davranmaktadır seyre gittiğinde hiçbir şey seyredememiş, film
ki, Rolling Stones ancak 14 saatin ardından, er· için gerekli ayıklamaları yapamamış... Sadece
tesi sabah sahne alabilmiştir, haliyle dökülürler. yorulmuştu. Seyredilmişti bir de. Üstuıne dikilen
hele Who'nun yanında iyice sönük kalırlar. Len­ kuşkulu gözlerin seyrinden sıkılmış, Paris kah­
non'la Jagger'ın karşılıklı iltifatlanyla renklenen velerindeki o eski hazırcevaplılığın yeri nde yeller
"Rock'n'Roll Circus"ın bantları. 1989'da bir estiği gibi, kendisine yöneltilen sorulaıra inandır�
bodrumda, çöpler arasında bulundu, 1996'da cı ve güvendirici karşılıklar verememişti. Ansızın
CD ve video olarak yayınlandı. çok, çok özledi Giselle'i. Bütün o büyCık sözlere
rağmen ayrılmak çok zor olmuştu. Kendisini ge­
çirmeye gelen dost kalabalığı arasında ağlama­

Y-+
mak için çaba göstermek zorunda kalmıştı.
Şimdi gözlerini yummuş yataı11en, Gis0elle'in ela,
benekli gözlerini, diri vücudunu kafasında can­
landınrıaya çalıştı. Ama peşine takılanı çocukl& filmini de şiddetle kınamıştı. ırkçılık karşıtı duru­
YENİŞEHİR'DE BİR ÖGLE VAKTi c ısrarlı bakışları Giselle'in gözlerinin önüne
ın şunun yanında, çocuk emeğinin sömüriilmesine
Akşam sofrasında kimseyle konuşmadı. Pa- geçiyor, gözlerdeki soru-umut-yakarı vE! kuşku de Karşı çıkıyordu. Kadın ve erkek işçllerin ara­
ris'ten dönünce üniversite giriş sınavlarına gir­ karışımı boğuyordu onu. Doğan, başını yastığına sında eşitlik talebi, işsizlik sigortası, verginin ge­
mişti. Anasının sınav sonuçlannı çok merak etti­ gömerek, uzun bir süredir ilk kez ağlacjı. lire göre alınması, ulusal bir eğitim bakanlığı ku­
ğini biliyordu. Hukuk fakültesini kazandığını bir Sevgi Soysal, Yenişelıir'de Bir Öğle Vıakti rulması, öğrenci yurtları açılması, çalışan hakla­
gün önce öğrenmişti. Bu da sıkıyordu canını. rının düzenlenmesi gibi istekleri ilk dile getiren­
Asıl isteği film yapmaktı. Üniversite öğrenimini lerdendi. Savunduğu çoğu fikir ölümünden son­
gereksiz buluyordu. Kendi ilgilendiği alanda bir ra Cumhuriyetçiler ve Demokratlar tarafından

zap-.
şey öğrenmeyecek olduktan sonra. Hele o arzu­ sahiplenilmiş, uygulanmıştı.
halci okuluna gitmenin hiçbir anlamı yok, diye Debs, 1900, 1904, 1908, 1912 ve 1920 yılla­
düşünüyordu. Şimdi anasına bunları söylese yi­ rında Sosyalist Parti'den başkan adayı oldu.
ne tatsızlık çıkacak. Oğlunun üniversiteye gitme­ 1912'de ülke çapında toplam oyların yüzde
mesi sözünü bile duymak istemiyor. Babası da DEBS, EUGENE VICTOR 6'sını almayı başardı -ABD'de sosyalist bir
sertti bu konuda. Profesörlerin oğlu da okumaz. 1855'te lndiana'da dünyaya geldi. ABD'ye bir· aday bu orana bugüne kadar ulaşamadı.
sa kim okuyacak? Sonunda yine anasıyla baba­ kaç sene önce göç eden Fransız ebeV'eynleri, is­ ABD'nin ı. Dünya Savaşı'na katılmasını eıeştird�
sı kızacaklardı birbirlerine; anası, babasını ale­ mini ülkelerinin iki önemli yazan Eugeıne Sue ve ği konuşması sebebiyte on yıl hapse malıküm
min çocuklarıyla uğraşıp kendi oğlunu ihmal et­ Viotor Hugo'dan esinlenerek koymuşlardı. edildi. Hapishanedeyken katıldığı 1920 se­
mekle suçlayacak, "Eğitim konusunda onca Hali vakti yerinde bir ailenin çocuğuyd:u, çimlerinde de ciddi miktarda oy Kazandı.
makale yazacağına. oğlunu eğitl" diye söyfene­ ama 14 yaşında demiryollannda boya· Taraftarlarının serbest bırakılması için
celı, babası sofrayı terk edecek, Mevhibe Ha­ çı olarak işbaşı yaptı. Ardından daha açtıkları geniş çaplı Kampanya etkili
nım yatalı odasına kitlenecek, tatsızlık yine gün­ tıareketli bir hayat özlemiyle lokomo­ olunca, 1921 Noelinde hapisten çıka-­
lerce sürecekti. Doğaıı'ı tek düşündüren asker­ tiflerde ateşçiliğe başladı. 1874'te nldı. iyi bir hatipti. Kalabalık karşısın·
lil<ti. Üniversiteye yazılmazsa askere gitmek zo­ toptancı bir sebze-meyve firma­ da gezgin vaizler gibi ateşli blr şekf�
runda kalacak, film işi iyice suya düşecekti. Ye­ sında çalışmak üzere memleke­ de konuşur, Hıristiyan mitolojisine
nilgi başlangıcının tatsız boğuntusu kavrıyordu tine geri döndü. Bir yıl sonra ve lncil'e bol gönderme yapar­
yüreğini. Sofradan kalktı. Fakülteye yazılırım her· "Brotherhood of Locomotive dı. "The Red Special" adını
halde, diye düşündü. Annesine, hukuku kazan­ Firemen"in kurucu üyelerin- verdikleri trenle oy topla-
dığını söylemeden odasına kapandı. Yatağına den oldu, kısa zamanda mak için ülkenin dolaş­
uzandı. Parasızlıktan Türkiye'ye dönmek zorun­ örgütün dergi editörlüğünü madık yerini bırakma­
da kalınca ister istemez ayrıldığı Giselle'in yüzü üstlendi ve genel sekreter­ mıştı. Hapishaneden
geldi gözlerinin önüne. Altın renkli teni, sağlıklı liğine yükseldi. Aynı yıllar- çıktıktan sonra daha çok
yüzü, ela gözleri. Biı1ikte sürttükleri Paris kalwe­ da ABD'nin ilk işçi send� bozulan sağlığını düzelt­
lerinde, aşkları hakl11nda soru soranlara, gerekli kalarından olan Amerikan meye çalıştı, 1924 se­
olduğuna inandıkları bir umursamazlıkla, "Ne Demiryollan Sendikası'nı çimlerine katılması yönün­
demek aşık olmalı? Birlil<teyiz ya," derlerdi. Gi­ (ARU) kurdu. 1884'te De­ deki istekleri reddetti, ancak
selle böylesi düşünceleri dile getirmekte Do­ mokrat Parti'den aday olup eya- politikadan hiç kopmadı. Bol bol
ğan'd an daha ustaydı. Şöyle derdi o: ''Birbirimi­ let parlamentosuna seçildi. Aynı yıl AFfü'nun yazdı, çeşitli konuşmalar yaptı. Rusya'daki dev­
ze rastladık, otomobil kazası gibi bir olay bu, in­ gerçekleştirdiği grev başarıyla sonuçlandı, işçi­ rimi övmekle birlikte, Sovyet sistemine mesafe­
sana otomobil çarptı mı, yoluna devam ede­ ler taleplerinin büyük bölümünü kabul ettirdi. Er· liydi. ısrar edildiği halde Amerikan Komünfst
mez. Şimdi iyileşene kadar birlikte olmak zorun­ tesi sene otomobil firması Puııman'dcı, pek çok Partisi'ne üye olmadı. 1924'te Nobel Barış
dayız. Sonra yolumuza devam edeceğiz." Böyle işçinin ve kolluk kuvveti mensubunun hayatını Ödülü'ne aday gösterildl. 1926'da lllinois'de
geliştiriyorlardı sözlerini, birbirlerini seyrettiklerini kaybettiği olaytı grevde ARU da taraf oıldu. Sen­ 11ayata gözlerini yumdu. Yaşarken de, ölümün­
söylüyorlardı. Giselle Doğan'ın hoşuna gideceği· dikasın ın bu grevi desteklemesine karşı çıkan­ den sonra da pek çok sosyaliste ve sanatçıya
ni düşünerek şöyle diyordu: "Seyircllik önemli, lardan olsa da, Debs de tutuklananlar arasın· ilham kaynağı oldu. Jack Landon, San Francis­
ama dural bir şey olmamalı, burada bir otomo­ dayd ı. oo'daki bir grevi anlattığı 1909 tarihli kısa hik&
bil kazası oluyorsa, uzak bir yerde savaş oluyor, Hapishanedeyken Marx'ın yapıtıanyla ve sosya­ yesine "Tlıe Dream of Oebs" adını koymuştu.
olay ve coğrafya değiştirmeli seyircilik ... Ses h� lizmle tanıştı. Hapisten çıktıktan sonra kendisini Kurt Vonnegut da yıllar sonra "Hocus Pocus"
zına ulaşmak gerekiyor bunun için, bu durumda sosyalist olarak tanımlamaya başladı. Görüşleri adlı romanının ana karakterine "Eugene Debs
gözlerimizi birbirimize dikip bunun adına aşk de­ zamanının çok ötesindeydi. Güney illerinde Ken­ Hartke" adını verecek ve anısına adadığı kitaba
mek budalalığını başkalarına bırakalım..." Do­ disini dinlemeye gelen siyah ve beyaz işçilerin hayranı olduğu Debs'den bir alıntıyla başlaya­
ğan da Giselle'in hoşuna gitmek için buna ben­ ayrı saflarda sıralandıklannı görünce lwnuşma caktı: "Bir alt-sınıf olduğU sürece ben de onlar­
zer şeyler söylerdi, böylesi konuşmaları geliştir­ yapmayı reddetmişti. D.W. Griffitlı'in bıugün si­ dan biriyim. Bir suç unsuru varolduğu sürece
mek bir noktadan sonra öylesine kolay ki. Gü­ nema dili açısından başyapıt sayılan, ancak ina­ ben de içindeyim. Hapse atılmış tek kişi bile
zel, acı, buruk bir Fransız kahvesi içmek gibi... nılmaz derecede ırkçı olan "Birth ofa Nation" varsa. özgür değilim."

-.&3

You might also like