Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 10

y a

Nedendir Bu Güçsüzlük ve Korkaklık?

M ed
Şüphesiz hamd Allah’a mahsustur. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz.

re
Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah’a sığınırız. Allah’ın hidayete

a
ilettiğini kimse saptıramaz. Saptırdığını da kimse hidayete iletemez. Şehadet ederim ki

n
Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O bir ve tektir, O’nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki

i
Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür.

z M
a
Ey Müslüman ümmetim! Bu konuşmam sizin içindir ve Kutsal Topraklar’daki ailelerimiz için

ey
ne yapmamız gerektiği ile ilgilidir. Çünkü onlara yardım etmekte geç kaldık, bu da bizim

B
davamıza zarar vermiştir ve onu daha zor ve karışık bir hale getirmiştir.

Biz güvenlik içinde yaşarken -yanlış ve geçici bir güvenlik olduğu halde- Filistin’deki
ailelerimiz daha ne kadar süre korku içinde yaşayacak? En azından şu an için, biz rahat ve
lüksün içinde yaşarken, Gazze’deki insanlar daha ne kadar süre kuşatma altında yaşayacak?
Arapların gizli anlaşmalarıyla beyaz fosfor bombaları altında yanan çocukları için onların
yürekleri yanarken, olayın büyüklüğü en cesur ve güçlü erkeklerin bile ağlamasına sebep
olurken, biz daha ne kadar oturacağız? Onların ağlamaları felaketin büyüklüğü hakkındaki
binlerce vaazdan daha dokunaklı ve daha anlamlı değil midir?!

“Kılıcın darbesinden daha şiddetlidir bir insan için;


Bir yakınının sapladığı bıçak.”

Evlatlarımızın, Annelerimizin ve kız kardeşlerimizin Gazze’de ölmesi veya ölüyor olmasının, ne


şarapnel ve kurşunlar ne de kuşatma sebebiyle olmaması şaşırtıcı değildir. Çünkü kuşatma, o
çocuk hâlâ orada olduğu sürece hiçbir şeydir; kuşatma o çocuğun kaybedildiği gündür. Bir
anne için krallar ve sahip oldukları her şey, onun gözünde küçük çocuğundan daha küçüktür,
ama Yahudilerin ellerindeki Amerikan uçakları, aralarında kendi çocuklarının da olduğu o
küçükleri tekrar tekrar bombalıyor. İşte bu, annelerimizin ve kız kardeşlerimizin korku içinde
titremesine ve aldıkları her nefeste neredeyse ölmelerine sebep olan şeydir. İşitmek, görmek
gibi değildir, yalnızca çocuğu kendisinden koparılanlar elinden alınmanın ne demek olduğunu
bilir ve yalnızca bombalarla yüzleşenler bombalamanın ne anlama geldiğini anlar; ve bu
tiranlardan öç alacak hiçbir Mu’tasım yoktur!

Şuna dikkat çekmek gerekmektedir; onları öldürmekte iş birliği yapanları ve bu katilleri


“Gazze’nin umudu” olarak tanımlayanları övmek, psikolojik yenilgi ve dine ihanetin bir
parçasıdır, oranın sakinleri buna kaşı gelen asil ve cüretkar insanlardır.

“Gazze’de gençler öldü...


Küfr’e hamdetmeyi serbest görenleri yaktı öfke ateşiyle

y a
Süngüleriyle özgürleşti insanlar

ed
Süngüleriyle nasıl esir olsunlar?

M
Ve başınıza gelen bu trajedi

re
Derin yara izleri bıraktı kalbimde,

a
Hiçbir şey koruyamaz inançları da, kurbanlar gibi

i n
Ne doğruları getirir ne de ulaşır onlara.

z M
Sattı davasını güçlü olanlar,

ey a
Ve köleleri oldu inançsızların.
Sorun, çocuklarınızı kim esir aldı, diye ona

B
Hiçbir fark yoktur onun kalbiyle bir taş arasında.
Yöneticilerimizin kalpleridir düşmanla aynı olan,
Ne Necd’de, ne Mısır’da asla yumuşamayan.
Yeniden geri dönen firavunlar,
Arapların evlatlarını aşağılayan ve onları köle edenler,
Bize karşı düşmanla işbirliği yaptığınız içindir ki,
Dinimizde bir görevdir boyunlarınızı vurmak!”

Ey Müslüman ümmetim! Filistin’in işgali üzerinden 90 yılı aşkın zaman geçti ve bu zaman
zarfında Filistin, Yahudi ve Hristiyanların ellerinden en acı iki duyguyu tattı. Gösterilen onca
çabaya rağmen, sürekli gösteriler ve eylemler de dahil, işgal hâlâ devam ediyor. Şimdi,
Filistin’i özgürlüğüne kavuşturacak, bu zulmü ortadan kaldıracak ve Ümmeti harekete
geçirecek pratik adımları sunmak için sizden birkaç dakika istiyorum. Bu, acı olsa da gerçeği
konuşmayı gerektirir, çok ağır olsa da asilzadeler kadar güçsüzlere de uygulanması
gerekmektedir, bunun aksini yapmak bir felakete sebep olacaktır, bu yüzden dikkat edin!
Allah’ın Elçisi Sallâllâhu aleyhi ve sellem der ki: “Onlar arasındaki asilzadeler çaldığında,
gitmelerine izin verdiler, ama onlar arasındaki güçsüzler çaldığında ona had cezası
uyguladılar.” (Hadisin sahihliğinde ittifak vardır.)

Müslüman Ümmetim; beyan edilmesi gereken en acı gerçek şudur ki, Gazze’deki ailelerimizi
kurtarma ve üzerlerindeki kuşatmayı kaldırma isteğimize rağmen, onlarla bizden daha çok
ilgilenenler vardır -bununla kastettiğim Batı Şeria da dahil Filistin’in geri kalanındaki
kardeşlerimizdir- Fakat onlar açıkça şu sebepten dolayı ailelerinin yardımına koşamadılar:
ülkeleri işgal altındadır ve Siyonist askerler ve Abbas’ın yetkisi altındaki askerler oradaki
kardeşlerine yardım etmekten onları alıkoymaktadırlar.

Bu sebep, bizi de Gazze’deki ailelerimize yardım etmekten alıkoyan sebebtir. Acı olan gerçek
şudur ki; bizim ülkelerimiz de işgal altındadır ve Arap Siyonistler -bölgenin yöneticileri ve
düşmanımızın temsilcileri- ve onların askerleridir bizi oradaki güçsüzlere ve baskı

a
altındakilere yardım etmekten alıkoyan.

ed y
M
Bu yüzden, eğer ülkemizin, yöneticilerin ve onları görevlendirenlerin çıkarlarıyla işgal altında
olduğunu ve bunların hem askeri hem de sivil ordular tarafından desteklendiğini fark

re
etmezsek; - ki bu sivil ordular en önemli ve tehlikeli olandır-, şeytan akademisyenler, eğitimli

a
sınıftakiler ve kiraladıkları medya insanları tarafından başı çekilir ve bu ordular Ümmetin kötü

i n
yola sapmasını, kaybetme ruhunu yaymasını ve yöneticilerin arkalarından ilerlemeleri için
mümkün olan her yolda onları eğitmelerine yol gösterir. Bu durumda hükümeti gasp etmeye

M
ve yoldan çıkarma ve tehditle Ümmeti iradesinden saptırmaya devam edeceklerdir. Bu

z
durumda Ümmet, inisiyatif alma ve yöneticilerin ve adamlarının etkisi dışında hareket etme

ey a
yeteneğini kaybedecektir...
Eğer bunun farkına varmazsak ve onlar hakkındaki gerçeği açığa çıkarmaya çalışmazsak,

B
onlara karşı uyarmazsak, onları ortadan kaldırmazsak ve kendimizi onların otoritesinden
kurtarmazsak, hiçbir şeyi olmayan kişinin hiçbir şey veremediği gibi, Filistin’i asla
özgürlüğüne kavuşturamayacağız ve Kutsal Toprağın işgalinden bu yana hareket ettiğimiz o
kapalı alan içerisinde dönmeye devam edeceğiz.

Filistin İçin Mücahid Kuvveti

Ey Müslüman Ümmetim; Filistin’deki şartları inceleyen bir kişi şunu görür ki, işgal altındaki
Filistin’de bu her ne kadar zor olsa da, özellikle ailelerimizin üzerine konan ambargoya ve
bunun yanında şimdi ve daha sonra imzalanacak olan “yatıştırıcı” anlaşmalara rağmen,
Cihadın amacına ulaşması için yapılması gerekenler hâlâ tamamlanmayı beklemektedir. Ve
on yıllardır karşılaşılan durum da bunu doğrulamaktadır. İşte bu nedenle yeterli sayıda
Mücahid kuvveti Filistin üzerindeki kuşatmayı kaldırmak için oluşturulmalıdır, böylece oradaki
ailelerimize yardım edebilirler. Çünkü tüm Arap kordonu devletleri Filistin’le sınırlarını
kapatmıştır ve onları Mücahid hareketinden mahrum etmektedir. Ayrıca, Lübnan sınırında,
Filistin’in kuzey bölümünden hariç tutulan bölge ile ilgili, Hasan Nasrallah ve partisi bunu
kapatma yasa tasarısı üzerinde anlaşmaya varmışlardır: Yahudileri korumak için binlerce
Hristiyan kuvvetin girişine izin veren Yasa Tasarısı 1701. Böylece, Hasan Nasrallah, Hüsnü
Mübarek ve oradaki ailelerimizi kuşatma altına alan tüm tağutlar arasında hiçbir fark
kalmamıştır.
Yukarıda anlattıklarımın temelinde, Mücahidlerin sınırı açmak için zorla girebileceği kordon
dışındaki devletleri araştırmalıyız, böylece kutsal Mescid-i Aksa çevresindeki ailelerimize
ulaşabiliriz. Mescid-i Aksa’ya ulaşma isteklerinde dürüst olanlar için nadir ve değerli bir fırsat,
Mezopotamya’yı özgürleştirmek için ihtiyaçları olan her şeyle mücahidleri Irak’a geri
döndürmektir. Bununla iki görevi başaracaklardır: ilki; Cephelerin en iyisi ve en genişi olmakla
beraber, halkının yarısı geçmişte oradan kovulmuş Filistinliler olan Ürdün’e geçmeden önce
Siyonistlerin en büyük müttefikini başarısızlığa uğratmak. İkinci hareket ise; Ürdün’den Batı
Şeria’ya ve çevre alanlarına olacaktır, gerekli boşlukları doldurmak için sınırlar zorla açılacak,
böylece Filistin’in tamamı nehirden denize kadar, Allah’ın izniyle özgürlüğüne kavuşacaktır.
Bu kadar oturmak ve zaman kaybetmek yeter, sorumlulukları üzerimizden attığımız yeter!
Bu uzun süren kuşatmanın ortasında Gazze’deki soykırım önemli ve tarihi bir olaydır ve
Müslümanların münafıklardan ayrılmasını gerektiren açık bir trajedidir. Gazze’den sonraki
şartlarımızın Gazze’den önceki şartlarımızla aynı olması doğru değildir; bu günün
gerektirdiği, ciddi bir şekilde hareket edip cihada hazırlanmak ve gerçeği getirip yanlışları

y a
ortadan kaldırmaktır. Yüce Yaradan’ın önünde masum olduğumuzu ve Gazze’deki insanlara

ed
karşı düşmanla iş birliği yapanlardan olmadığımızı beyan etmeliyiz. Bu işbirlikçiler arasında
olmadığımızı belirtmek ihtiyari bir hareket değildir: Hayır, bu Tevhid’in iki ayağından biridir.

M
Müslümanlara karşı kafirlere yardım etmek, kişiyi İslâm’dan çıkaran en temel küfürlerdendir.

re
Allah’ın kelamını okuyunuz: : “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları velî (sırdaş, dost ve

a
idareci) edinmeyin. Onlar (ancak) birbirlerinin yâr ve yardakçısı (İslâm’ın da düşmanı)dırlar.

n
Kim onları (ve aynı zihniyette olanları) velî edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz Allah (böylece

i
kendilerine ve müslümanlara) zulmeden toplumu doğru yola eriştirmez.” (Mâide, 51)

M
“Din(e girmede/iman etme)de zorlama yoktur. Doğruluk ile sapıklık (iman ile küfür, hak ile

a z
bâtıl) meydana çıkmıştır. Artık kim, tâğûtu (Allah’dan uzaklaştıran ve emirlerini yapmaktan

ey
men edenleri) inkar edip de Allah’a iman ederse, işte o, kopması (mümkün) olmayan sağlam
bir kulpa yapışmıştır. Allah (her şeyi) hakkıyla işitendir, bilendir.” (Bakara, 256)

B
Güvenilir Liderlere İhtiyaç Var

Bu olay hepimiz için bir sınavdır; hidayete tabi olan kişi başarılı olur, yanlış yöne sapansa
başarısızlığa uğrar. Bu alanda yeterli sayıda Müslüman’ın enerjisini toplamak için gerekli olanı
yapan dürüst liderlere ihtiyacımız vardır. Ümmet, korkunç bir liderlik başarısızlığı ile karşı
karşıyadır. Evlatlarının çoğu onları güvenli bir kıyıya götüren liderleri olduğunu sansa da –
krallar ve başkanların birinci aşamasında olmasa bile en azından ikinci veya üçüncü
aşamasında – ama gerçek şu ki, bu, temel bir aldanma ve kusurları saklamadır ve diğer
işgallerin yanında doksan yıldan beri işgal altında olan Filistin, kaynakların çokluğuna rağmen
fakirlik, cehalet ve hastalıkların yayılması da dahil, bunun açık bir göstergesidir. Bir gemi, ne
kadar güçlü ve büyük olsa da, eğer güvenilir bir lidere sahip değilse güven kıyısına ulaşamaz.

Birinci aşamadaki liderlerin ve onların düşmanımıza boyun eğdirmesi ile ilgili gerçeği biliyoruz
ama daha kötü ve daha acı olan şey şudur ki, arkalarından gelen liderlerin çoğunu
eğitebilmektedirler. İkinci aşamadaki liderler ve onlara yakın olanlar, yanlışlığa eğilim
gösterme ve onu iyi gösterme bağlamında içinde olanları değiştirmezlerse, Ümmet, Mescid-i
Aksa’nın özgürleştirilmesi yolundaki ilerlemesini asla gerçekleştiremeyecektir. Çünkü onlar
Ümmeti bu vahşetin dışına çekerek bu yol üzerinde engel ve bariyer teşkil etmektedirler.
Onlar bir demiryolu gibidir, yöneticilerin vagonu önde, liderlik treni ikinci sırada ve onlara yakın
olanlarınki hemen arkalarında ve her iki tren de Filistin’in özgürleştirilmesine giden yolu
yıllardır tıkamaktadırlar. Bu yüzden Mescid-i Aksa’yı almanın tek yolu, her iki treni de yoldan
çıkarmak ve onları arkada bırakmaktır; ama eğer Müslümanların çoğunluğu uyanmaz ve
vatanlarına ve yönetici, akademisyen veya İslami grup liderleri olsun bu kişilere yönelik
kınanması gereken fanatikliği bırakmazlarsa ve eğer onlara öğütler vermenin ve onlar
hakkındaki gerçeği ortaya çıkarmanın karşısında olmayı bırakmazlarsa, bunu gerçekleştirmek
zor olacaktır. Eğer bunu yapmazlarsa, o zaman gerçekleştirdikleri eylemler, bizden önce
parçalanmış devletlerin yolunu aldıklarını gösterir, işte bu nedenle Ümmet on yıllardır karanlık
bir labirent içindedir ve Allah’ın Elçisi’nin buyruğunu anlamamış gibi görünmektedirler: ‘Eğer
Muhammed’in Sallâllâhu aleyhi ve sellem kızı Fatıma bile hırsızlık yapmış olsa elini keserim.’
(Hadis muttefekun aleyh’dir.)

y a
ed
İlerleyişimizi düzene sokmak için, nasihatların ruhunu içimizde hissetmeliyiz ve şunu da fark
etmeliyiz ki gerçek her şeyden daha büyüktür ve gerçeğin sağlığı ve güvenliği, vatanın,

M
kişilerin, parti ve grupların sağlığı ve güvenliğinden daha önemlidir. ‘Din nasihattır’ diyen

re
Elçimizin sözlerinden başka herkesin sözleri kabul edilir veya reddedilir (Tirmizi, Nesei,
Ahmed). Evet, eğer onu görmezden gelirsek, dinimizi kaybederiz ve kaybımız işte bu yüzden

a
olur. Bu bizim gerçeğimizdir. Ömer (‫ )رﺿﻲ ﷲ ﻋﻨﻪ‬şöyle söyler, ‘Bizler, Allah’ın İslâm ile

i n
onurlandırdığı insanlarız ve her ne zaman başka bir şeyde onur ararsak, Allah bizi zelil kılar.’

M
Bu sözlere kulak verin.

a z
ey
Liderlik konusuna geri dönersek, Mescid-i Aksa’nın özgürleştirilmesine giden yol, bu büyük
çaptaki olaylar seviyesinde, gerçek, dürüst, bağımsız, güçlü ve güvenilir liderlikler

B
gerektirmektedir ve bu güncel olayların fıkhında ve şeriat fıkhında uzman olmayı gerektirir.
Şeriat, İslâm dünyasının tamamında şubelere sahip bir nasihat komitesi kuracak ve bu komite
Ümmetin evlatları arasında bilgiyi, şer’î ve siyasi şuuru yayacak ve böylece zihinler cehalet ve
saflıktan; ruhlar, boyun eğmekten ve düşmana boyun eğen yöneticilere teslim olmaktan
kurtulacak.

İçinde yaşadığımız ve yöneticilerin ve yardımcılarının burada oynadığı rollerin gerçekliğinin


tehlikesinin farkında olmak, bu karanlık gerçekliği değiştirmek için harekete geçecek
kuvveti oluşturmada ilk adımdır.

Bu gerçeklik için Şeriat fıkhı uygulanmalıdır.


Böylece hareketlerimiz düz bir yola göre düzenlenecek, bu korkunç şartlar ve Ümmetimize
saldırılar ortadan kaldırılacaktır. Bu komitenin üyeleri, konseylerinde yer alan yöneticilerin
müdahalesinden korunmalıdır, inkâr edilmeli ve şeytan akademisyenler yoluyla komitelerinin
filtrelenmesine dikkat edilmelidir; ülkemizde kurulan birçok komitede olduğu gibi. Bunların
görevlerinden biri, etkinliğe ulaşana kadar Cihad’ın mecburi olduğunu vurgulaması ve
Müslümanlara karşı düşmana yardım edenin İslâm’ı geçersiz kıldığı ve ondan kaynaklanan
kuralları listelediği belirten Gazze olayları sırasında bilgili insanların yayınladığı fetvaları
vurgulamak gibi konularla ilgili yasal kuralları yaymaktır.
Bu alanda akademisyen ve vaizlerin önüne, kendilerini geliştirmeleri ve
mükemmelleştirmeleri için her türlü çabayı harcamalarını isteyerek birkaç öneri getirmek
istiyorum. Bu önerilerden en önemlileri arasında:

Birincisi; Ümmetine öğütler veren, en önemli eserleri ile birlikte, Ümmet içinde bunları yayan
dürüst akademisyen, vaiz, düşünür ve yazarların isimlerinin listesini çıkarmak. Bazı kasıtsız
hataların varlığı bir engel olmamalıdır; aksine bu hatalar not edilmeli ve tavsiyeler verilmelidir;
yoksa bizim için hiçbir akademisyen kalmayacaktır. Ayrıca, İslam metodolojisine bağlı olan
dürüst liderlere önem vermek için çaba harcanmalıdır.

a
İkincisi, Ümmetin düşünce ve yaşamındaki şer’î kavramların düzeltilmesi. Bununla ilgili bazı

y
yararlı kitaplar şunlardır:

M ed
Fethu’l Mecîd kitabı – Şeyh Abdurrahman bin Hasan Alu’ş-Şeyh, Tevhid’den bahseden ve

re
şirke karşı uyaran çok önemli bir kitaptır.

a
Şeyh Muhammed Kutub tarafından iki kitap, “Düzeltilmesi Gereken Kavramlar” ve “Bizler

i n
Müslüman mıyız?”

M
Mücahid Şeyh Nâsır bin Hamd el-Fahd (Allah onu Riyad hapishanelerinden kurtarsın)

z
tarafından yazılan, “Amerikalılara Yardım Eden Kişinin Küfrünün Açıklığa Kavuşturulması”

a
kitabı.

ey
Beşinci yararlı bir kitap da, İslam Dünyasındaki tüm rejimleri değerlendiren, “İslam Mizanına

B
Göre Suudi Rejimi” kitabıdır ve birçok yararlı kitap da, Tevhid ve Cihad web sitesi gibi
internetteki birçok adresten okunabilir.

Üçüncüsü, Allah’ın yasakladığını yapmak için onlara yasal isimler ve terminoloji verenlere
karşı bir savaş içinde olduğumuzu Ümmete bildirmektir. Bunun aksi iddia edilmeli ve yasal
isim ve kelimeler yayılmalıdır. Bunun birkaç örneği:

Adına “fayda” denilerek faizin ve adına “ticari bankalar” denilerek faizcilerin yasaklanmasını
ihlal etmek.

Şarap yasağını ihlal etmek istediklerinde, ona “ruh” veya diğer isimler verilmesi.

İslâm’ın zirvesinde, Allah yolundaki Cihadla savaşmak istediklerinde, buna “şiddet, aşırılık”
veya “terörizm” isminin verilmesi.

İslâm’ın geçersiz kıldıklarına karşı savaşmak ve kendilerini Allah düşmanlarıyla müttefik


etmek istediklerinde, din değiştirme için ölüm cezası koymak ve bu cezanın uygulanmasını
isteyen her kişiyi “Tekfirci” adıyla tanımlamak. Ayrıca kafir, mürted, zındık ve münafıkları
“diğerleri” ismiyle anmaktadırlar ve şer’î terimlerin kullanılmasından kaçınmaktadırlar. Diğer
benzer safsatalar, “dinler diyaloğu”, “fikir özgürlüğü”, “konuşma özgürlüğü”, “barış içinde bir
arada yaşama”, “dost devletler” ve Filistin, Irak, Afganistan, Veziristan, Somali, Keşmir,
Filipinler ve Çeçenistan’daki kardeşlerimizi öldürmeleri için Haçlı savaş gemilerini, ayrıca
Yahudi ve Hristiyanları destekleyen şartların olduğu anlaşmalar. İsim ve terimlerle ilgili bu
safsatalar çok geniş bir alandır ve takip edilmeli, hakkındaki gerçekler ortaya çıkarılmalıdır.

Dördüncüsü, münafıklar ve onların medyasından olan düşmanları içeren, özellikle de gazete,


kitap, dergi, radyo istasyonu ve uydu kanalları gibi bilgilendirme medyasını içeren listeler
oluşturmak.

a
Bahsettiğim son iki medya aracı, Britanya Radyosu ve kardeşleri al-Hurrah ve al-Arabiyyah

y
kanalları gibi en tehlikeli olanlardır.

ed
Düşmanın çıkarlarına hizmet edenleri, haber yayanları, kaçakları ve Müslümanlar arasındaki
ahlak bozucuların listesini şer’î düzenlemelere göre çıkarmak ve her yola bu listelere ümmete

M
dağıtmak gereklidir.

na re
i
Böylece Ümmet uyarılır, belgeler ve kanıtlarla çürütülür. Burada Yüce Allah’ın kelamını
paylaşmak isterim: “Ey iman edenler! Allah için adaleti (hakkı) ayakta tutan (hâkimler), adalet

M
timsâli şâhitler olun. Bir kavme duyduğunuz kin sizi adaletten sapmaya sevketmesin. Âdil

z
davranın, takvâya daha yakın olan da budur. Allah’a karşı takvâlı olun (emirlerine uygun

ey a
yaşayın). Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide, 8)

B
Münafıklar hakkındaki gerçeği ortaya çıkarmak Kur’an’ın bir yöntemidir ve âlimler, münafık ve
bid’atçıları ortaya çıkarmanın zorunluluğu üzerinde hemfikirdirler. İmam Ahmed’e (‫ﺣَﻤُﮧ اﻟّﻠُﮧ‬
ِ ‫ )َر‬şu
soru sorulur: “Oruç tutan, namaz kılan ve itikaf eden birini mi yoksa bid’atçılar hakkında
konuşan birini mi tercih edersiniz?” Kendisi şöyle cevap verir: “Eğer namaz kılar ve itikaf
ederse, bunları kendisi için yapar, ama bid’atçı kimseler hakkında konuşursa bunu
Müslümanlar için yapar, bu nedenle bu daha iyidir.”

Yaradan’ın kelamındaki gibi Ümmet bugün tüm cephelerde münafıklara kendini gösterme,
onlardan haberdar olma ve onlara karşı cihad başlatmak için müthiş bir ihtiyaç içindedir:
“Onları gördüğün zaman, cisimleri (kalıp ve kıyafetleri) hoşuna gider. Eğer (dünyalık söz)
söylerlerse, sözlerini dinler (yaldızlı vaadlere kanar)sın, (ama) sanki onlar (elbise giydirilip)
yaslanan keresteler gibidir. Her (İslâm’a ait bir toplantı ve) seslenişi, (korkularından) kendi
aleyhlerinde sanırlar, (İslâm’a ve müslümanlara) asıl düşman onlardır. Onlardan sakın(ın).
Allah kahretsin onları! Nasıl da (hakikatten aldatılıp) döndürülüyorlar.” (Münafikun sûresi, 4.
Âyet-i kerîme.) ve yine Allah’ın şu ayeti: “Ey Peygamber! Kâfirler(e karşı silahla), münâfıklar(a
karşı delil getirerek, dil) ile cihadda bulun ve onlara karşı sert davran; onların varacakları yer
cehennemdir. O, ne kötü bir dönüş yeridir!” (Tevbe, 8)

Özetlemek gerekirse, Şer’î ve siyasi duruşu olan, Allah yolunda cihad eden liderler olmalıdır,
münafıklar ve onlardan ayrılma hakkındaki gerçekler ortaya çıkarılmalıdır. Unutmayın ki ayrılık,
yöneticiler tarafından zaten uygulanmakta olandır. Sayıları yüz binleri bulan, Ümmetine
öğütler verenleri izleyen ve özetleyen, ve onlarla, yoldan çıkarmak ve tatlı sözlerle kandırmak,
işten çıkarmak ve hapsetmek, seyahat yasakları, takip ve iftira etmek, hatta öldürmek gibi
çeşitli yollarla savaşmak için “kara liste” dediğimiz listeler çıkaran güvenlik organlarına
sahiptirler. Ümmetine öğütler verdikleri ve onları komplolara karşı uyardıkları minberlere gelir
onların arasına karışır, âlimleri ve medyaları ile Ümmeti rahatça aldatır ve yanlış
yönlendirmeye çalışırlar. Ben de düşmanlarımızın listeleri ile ilgili ve zaman kısıtlamaları
içinde, onların, bizim ülkemizdeki kıdemli liderlerini tanımlamaya çalışacağım. Bu olaylarda
insanlar, özellikle de asilzade ve başkanlar, yönetici veya “Ulema” olarak ayrıldı ve bazı Arap
yöneticilerin insanlarımıza karşı Haçlı/Siyonist koalisyonu oluşturması da açıkça ortaya çıktı:
Bunlar Amerika’nın “ılımlı devletlerin yöneticileri” dediği kimselerdir. Gerçek şu ki,
Endonezya’dan Moritanya’ya tüm İslâm devletleri şu iki kategoriden birine ayrılmıştır: Çarpık
devletler ve daha çarpık devletler; ve İslâm onların tüm yöneticilerinden beridir.

y a
ed
İslâm’ın başlangıcında ortaya çıkan ilk grubun güçlenmesine ve böylece İslâm devletini
oluşturma yüküne dayanabilmelerine yardım eden çok sayıda etken vardır, ancak en önemlisi

M
-iman ve riyazetten sonra- inananlar ile münafıklar arasındaki farktır. Büyük olaylar ve

re
trajediler, özellikle savaş ve felaketler, kötüyü iyiden ve dürüstü münafıktan ayırmıştır. “Ey

a
Müminler! İki topluluğun (Uhud gazvesinde) karşılaştığı gün başınıza gelen musibet, Allah’ın

n
izniyle olmuştur. Bu, Allah’ın gerçek inananları ayırt etmesi ve münafıklık yapanları meydana

i
çıkarması içindi. Münafıklara: ‘Gelin, Allah’ın yolunda savaşın veya düşmana karşı savunmada

M
bulunun.’ Denildi de: ‘Eğer biz savaş etmeyi bilseydik, elbette arkanızdan gelirdik.’ Dediler.

z
Onlar o gün, küfre, imandan daha yakındılar. Onlar, ağızlarıyla inanıyoruz diye, kalplerinde

a
olmayanı söylüyorlardı. Allah, onların kalplerinde gizlediklerini pek iyi bilendir.” (Ali İmran, 166-

ey
167)

B
Uhud savaşında Müslümanların yenilgisine neden olan felaketler arasında, ordunun üçte
birinin münafıkların lideri Abdullah bin Ubeyy bin Selul’e teslim edilmesi, ona uyması ve
ordunun düşmanla savaşmamalarını emretmesi bulunmaktadır. Bugünün dünyasında da, tüm
resmi ordu birimleri, bölgedeki yöneticilerin arasındaki münafıkların komutası altındadır.
Ancak gayri resmi birçok ordu, İslamî grup liderlerinin komutasındadır. Birçok kişi, bu
yöneticilerin isyan edilmesi yasaklanan yasal yöneticiler olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle,
ardı ardına gelen trajediler nasıl olur da başımıza gelmez?! Görevimiz, liderlik ve rehberlik
pozisyonlarını münafık ve kaçaklardan arındırmaktır, Uhud seferinden sonra Sahabeler
tarafından yapıldığı gibi. Abdullah bin Übeyy bin Selul gibi münafıkların toplumu
yönlendirmelerini ve ordunun üçte birini tekrar felaketlere sürüklemelerini engellemek için
minberlerden uzak tutmaktır. Bugün, bu münafıklar ve kaçaklar yıllardır aynı felaketleri
Ümmete yaşatmaktadır. Kurtuluş, bu kalın zincirin halkalarından birini açmakla başlayacaktır
ve ardından geri kalan halkaları çıkarmak ve atmak mümkün olacaktır. Allah’tan, O’nun
yolunda cihad etmek ve dine yardım etmek için başarı ve yardım diliyorum. Bu görevi,
özellikle Irak, Afganistan, Pakistan, Somali ve İslâmî Mağrib’de (Kuzey Afrika) birçok cihad
alanında gerçekleştirmek için fırsat bugün buradadır. Allah’tan, O’nun yolunda cihad etmek ve
dine yardım etmek için muvaffakiyet diliyorum, böylece Müslüman ülkeleri özellikle de Irak’ı
özgürleştirip oradan Filistin’e doğru ilerleyebiliriz. Konuşmamı tamamlarken, Ümmetimi,
kalplerimizi imanın gücüne yakın tutmanın, sapkınlık ve münafıklıktan uzak durmanın ve Yüce
Yaradan’ı hatırlamanın önemini hatırlatmak isterim. Bizler, her gün kalbimizi temizleyen ve
zihinlerimizi aydınlatan ve yıllardır düşmanlarımızın, müşriklerin ve münafıkların niteliklerini
bize gösteren Kur’an’ın on üçüncü bölümünü okuruz. Bizler Yüce Yaradan’ın sözlerini okuruz:
“Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, gönüllerde olan kötü duygulara, batıl inançlara, dert ve
sıkıntılara bir şifa, inananlara bir yol gösterici ve bir rahmet olan Kur’an gelmiştir.” (Yunus, 57)

Ayrıca, önerilen kitapları okumanın, risaleleri tamamlamanın, ve onları dikkatle inceleyip


dağıtmanın önemini de hatırlatmak isterim. Çünkü bunları üzerimizdeki iç ve dış saldırıların
karanlığında bize yol gösterecektir.

Son olarak, kendimi ve kardeşlerimi şu dizelerle yüreklendirmek istiyorum:

Ve azmim bana sordu

a
Nedendir bu korkaklık ve güçsüzlük?

ed y
İnancımızı kaybettirmek için
Dünyamız Tağut’larla dolduğunda

re M
Ve tehlikeler yatarken bu uçurumda

a
Kardeşim, O Yüce güç

i n
Allah’ın yoludur senin hedefin.

M
Ölümü hissediyor musun?

a z
Ölüm ne zaman senin cennetin olacak?

ey
Dinin temeli güçlenmez

B
Oy vermek ve kaçmakla.
Hiçbir şey değil fakat kılıçlar yardım edecek
Yeminimdir, siz gençliğe

Yüce Rabbim! Bize doğru yolu göster ve doğru yolda yürümemiz için bize hidayet et, bize
yanlışı göster ve yanlış yolda gitmememiz için bizi koru. Yüce Rabbim, Ümmetimize, Sana
inananların onurlandırıldığı ve Sana inanmayanların utandırıldığı dürüst bir yönetim sağla.
Yüce Allah’ım, bize bu dünyada ve öbür dünyada iyiyi nasip et ve bizi Cehennem ateşinden
koru, ya RaRabb
Allah’ım, Mücahidlere her yerde zafer nasip eyle ve onların şehadetlerini kabul et, yaralarını
iyileştir ve esirlerini serbest bırak. Sen her şeye kadirsin. Allah’ım, Haçlı/Siyonist koalisyonunu
ve onlara yardım edenleri cezalandır. Yüce Rabbim, Sensiz bizim gücümüz yoktur, o yüzden
bize yardım et ve kafirlere karşı zafer kazanmamızı nasip et. Allahumme Amin. Allah’ım,
Nebimiz Muhammed’e, ailesine ve tüm sahabelerine salât ve selam eyle.
Elhamdulillahi Rabbil-Âlemin.

Rebîulevvel 1430 – Mart 2009.


t.me/Beyazminaremedya2

y a
M ed
nare
M i
a z
B ey

You might also like