Öküz Sayı 33 Şubat 1997

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 56

SAY1 : 3 3 F 1YAT1 : 1 5 O O O O TL.

(kdv dahil)
. •

il

ben üzerime rahat bişeyler giyiniyim, ,sen de kendine bi ayran hazlfla...

"Güney'in orada
ağladığını bizzat
gördüm. Tek ke­
lime söylemedi.
Sadece ağladı.
Çok ilginçtir sa­
dece ağladı."

1
e m

1
Dünyaya kendi gözümle bakmaya, kendi ağzımla konuşmaya, kendi ellerimle
n tutmaya, kendi ayaklaramla basmaya başlamıştım. Ama çok yalnızdım.
----'�·
m
METİN BÜKEY1LE ÖLÜMÜNDEN ÖNCEKİ SON SÖYLE İ Mesut Kara

1
IYİGÜNLER BEYFENDİ, ÖKÜZ DERGİSİ Mİ? BEN ŞEYi
SORACAKTIM ÖKÜZ DERGiSİ BU AY HARMANDA KAÇ
KAPLAN GÜCÜNDE?

amsefası
2 HAYAT Ö k ü z 3 3 /Ş u b at' 9 7

TOMRİ S ÖZDEN
Ben Kimim?
Dünvava kendi gözümle· bakmava. kendi ağzımla konuşma va. kendi ellerimle tutmava.

kendi avaklanmla basmava başlamıştım. Ama çok valn1zdım.

• •
nce yargılandım. Sonra herkes kendince !arca dokunup, aynı kelimeyi defalarca duymak erkek. Bana aşık, beni seven bir erkek. iki farklı

O
tanımladı beni: Kimisi yürekli bir ses, ba­ istiyorum. Her şeye "Mu ne?" diyor. ısrarla sor­ kuşağın, iki farklı insanı. Zincirlerle sırt sırta bir­
rış elçisi, kimisi de vatan haini ilan etti. ması beni çileden çıkarıyor. Sabırla, biraz daha birimize bağlayıp kenetlemişler bizi. Yürekleri­
Kimisi ise, henüz cenaze gelmeden hak­ büyüyor. Gövdesine yerleşmiş minik plakçık sa­ miz birbirleri için çarpıyor. Ama engeller var.
kında tahkikat d€di. Acılıydım. Hem de gururlu. yesinde, yarı anlamlı, yarı anlamsız hızlı-hızlı ko­ Duyamıyorlar bu sesi.
Gülüp geçtim. nuşuyor. Eteğimi de hiç bırakmıyor. Her yere bır­ iki farklı kuşağın gelini ben. Düşünceleri bastı­
Ömrümün yaşanan yarısı ailemle, diğer yarısı likte... rılmak istenmiş, hayattan bezdirilmiş. Güvensiz,
·

da eşimin ait olduğu toplumda geçti. H�r iki yarı­ 1978... diğeri de dünyaya gözünü açıyor. Biri korkak yaşamak bana göre değil. ·
dan da kendimi soyutladım. Bir boşluktaydım san­ kucakta, diğeri eteğimde. ikinci bebek, gerçek ço­ iyi bir gelin olamadım belki. Ama yuvasını bek­
ki. Bulutların arasında. En akılsız bilinen minik bir cuğu ve anneyi yaşatıyor bana. leyen dişi bir kuş gibi sadık bir anne oldum. O da
kuşun, minicik gagasına, koskoca bir zarf tutuştu­ . Birlikte yol alıyoruz doğuya, batıya. Birlikte çocuklarını seven bir baba. Ama sorumsuz. iyi bir
rulmuştu. Kuş, zarfın içindeki notalardan istediği yürüyor, birlikte büyüyoruz. Yaşamın engelli eş, iyi bir koca da olamadı. Ama son gününe de­
gibi bestele� yaptı. Günlerce bozuk bir plak gibi yollarında bugün gibi. Üçümüz. Babamız yok ğin en iyi, en çapkın bir sevgili oldu bana. Evlilik
aynı yerde takıldı kaldı. Dinleyenler sıkıldı. Değer gibi. Ve ben gerçek anneyi yeni oynamaya baş­ kavramını çok uzaklara itekleyerek. Ona hala aşık
yargılarını bildirmek için zorunluydular sanki! lıyorum. - bir eşim. T üm yüreğimi kapsıyor. Anlayamıyorum?
Sonuçta: Çevrenin değer yargılarıyla karakterli Tek çözümleyemediğim olay bu. Çok s.amimiyim.
ya da karaktersiz ilan edildim. Kimisi streçimle Çerkez Gelini Olamayan Ben Ben, beni aldatan sevgilime hala aşığım...
beni çağdaş buldu, kimisi de "mal kadın." dedi. Örf, adet, gelenek, görenek. Saygılıyım. Peşi
Hatta streçimi çıkartıp, şort bile giydirdiler bana. sıra sürüklediği, acımasız tabulara saygım yok. Asker Eşi Ben
Ne kazandılarsa? Bizim toplumumuzda dul kadı­ Asla ı Çağdaş, ama ardından koşuşan tabularla, Hiyerarşi, kurallar, biraz da riya yapabilmek. Bir
na, hem de muhalif kadına yönelik _en etkili teh­ hep yere kapaklanan bir erkek. Çaktırmadan, sı­ beyin, bir mantık olmak. Yaşamak zorundaysanız,
dit cinsel yönüyle yapılır. Anlayış ve sistem cahil­ kı sıkıya da, ardından koşan değerlere sahip bir çaresiz o şekilde görünmek.
di. Silah buydu. Ben, şen ve şakrak bir dul ima­
jıyla tanıtıldım.
Oysa ben kimdim? Kendimi test ettim. Duy­
gu, düşünce ve davranışlarımı çözümlemeye ça­
lıştım. Bu sıra çelişkiler döküldü ortaya. Dökül­
dükçe kördüğüm oldum. Telaşlandım, heyecan­
landım, ürktüm, üşüdüm, kaygılandım. Kaygıla­
rımı aştıkça çözüldüm, çözüldükçe kendimi ta­
nıdım.
Dünyaya kendi gözümle bakmaya, kendi ağ­
zımla konuşmaya, kendi ellerimle tutmaya, kendi
ayaklarımla basmaya başlamıştım. Ama çok yal­
nızdım. Çağdaş bir insan olarak kendime bir dün­
ya kurdum. içimdeki ben'i yerine oturttum. Vicda­
nımın sesiyle başka rollerle sorumluluk yüklendim.

Evlilikle Evcilik Oynayan Ben (1973)


Evlilik... iki yıl. Bebek henüz yok. Olmuyor diye
tepinip duruyorum. Doktor, sen kendin çocuksun
henüz, diyor. Arkadaşlarım çocuklarını yolluyor
bazen bana. Onlara yemek hazırlıyorum. Anneci·
lik oynayan ben ve çocuklar. Ben mutlu. Çocuklar
suskun, yüzleri asık, karınları aç. Tabağın içine boş
gibi bakıyorlar. Ellerindeki kaşıklarla
. tempo tutu­
yorlar. Hep bir. ağızdan "Karnı mız aç!" diyorlar.
"Yesenize" diyorum. "Yemekler çok kötü, anne­
mizin yaptığı gibi değil" diyorlar. O an anne ol­
maktan vazgeçiyorum.
Geçen gün Sultanahmet Adliyesi'ne gitti­
ğimde eski bir dost kı zıyla karşılaştım. Av. Hu­
lusi Gürbüz'ün kızı Av. Şebnem Hanım. Kolları­
nı açarak bana doğru koşuyordu. iri mavi göz­
leri ve bebek yüzüyle. Sanki yılları geri getirir­
cesine. "Tomris teyze, yemeklerin çok kötü!
Anneminki gibi değil" der gibi. Küçük Şeb­
nem, Av. Şebnem. Her ikisini de özlemle ku­
caklarım. Evlilikle evcilik günlerimi anımsadım.

Anne Ben (1 975)


Geceler gündüze karışıyor. Hep ağlıyor. Bibe­
ronu, kirli bezleri, ıngaa sesi, mis gibi kendine
özgü kokusuyla, yüreğimde sıcacık sevgisi kalı­
yor geçmişin. Canı istediği bir gün pat diye
"Anne!" diyor. En mutlu gün. Düğmesine d�fa-
Ö küz 3 3 /$ u b at' 9 7 HAYAT 3

sessizliği-sükuneti aradığımı, rrildye içindeki inci .


kadar saf ve öz olduğumu bilse, bu keşmekeşin
içinde olduğuma nasıl üzülürdü, nasıl! ..
Sinekten- bile korktuğumu, öldüremeyecek
kadar da duygusal olduğumu bilse, nasıl kahra­
man olduğumu anlardı, nasıl!..
Rüyalarım dizi dizi korku filmi. Özgürlük, sevgi,
mutluluk, cuma, cumartesi anaları, barış düşü di­
ye bitiyor. Ayağa kalkıyorum. Enerji dolu, kıpır kı­
pır ben, özgür yürümek, özgür konuşmak, özgür
yaşamak istiyorum. Ayaklarım var ama mecbur
kalmadığım sürece dışarıya çıkamıyorum. Teker­
lekleri olan arabam var ama bilmediği yerlere
park etmek, hareket halindeyken hedef olmak is­
temiyor.
Arabam ve ben. Tekerlekler ve ayaklar. Özgür­
lüğümün tutsaklığı gibi. Evimin bahçesi, çimler,
çamlar, bılmediğım çeşit çeşit ağaçlar. Rengarenk.
Anadolum gibi Dış bahçemin demir parmaklıkla­
rı. Düşünceleri için tutsak edilenler... Aklıma ceza­
evleri geliyor. Devlet gibı. ..
Ben böyle yaşamak zorundayım. Evim kendime
ördüğüm bir koza gibi...
Kendimi ben olarak saklayabilmenin müca­ yiveriyor kulağımıza. "Beni tut!" derken, "Artık büyüdük, bizi bı­
delesi nedir, bilir misiniz? Yaşamadan anlaya­ Sımsıyah, kirli, kapalı, kurallı, tehlikeli, karanlık, rak!" diyen yavrular. Şaşkın ben. Çaresiz ben. Do­
mazsınız. Fazla irdelemek istemiyorum. iyi bir sessiz ve yalnız bırakılan evim. Pembe derme-çat­ ğa kanunu, ne yapabilirim?..
asker eşi olmak istemedim. Onlar da söylediler ma evden daha farklı. Panjurları açıyorum, dışar­ Sonuçta yapayalnızsın. Erkek egemen bu top­
zaten. dan gelen ışık gözlerimi kör ediyor, kapkaranlık• lumun yapısı içinde, dul bir kadın olarakta güçlü
gecelerime düşercesine... Yorgunum, dinlenmeye olmalıyım.
Şehit Eşi Olarak Muhalif Ben ve sükunete ihtiyacım var. Tık! sesinden irkiliyo­ Sevmeyerek, düşmanca yaklaşanlar. insan ki­
Kan, zulüm, şiddet, nefret, işkence ... kısaca­ rum. Ölümü göze alacak kadar güçlüyüm. Ama şiliğini ezmek, insanı baskı-altında tutmak, on­
·
sı savaş. Hepsi benden çok uzaktalar. Şehitlik kahraman değilim. · dan faydalanmak amacıyla yaklaşanlar. Sinsi­
mertebesine s a y g ı m var. Ama savaş kurallı Sevgili Yaşar Kemal yanaklarımdan öpüyor. El­ ce... tilkı gibi ı ..
olursa.. lerim ellerinde. "Kahramansın sen!" diyor. Karan­ Fanatik yaklaşanlar... Olumlu ya da olumsuz;
Bir sürü şehit eşi var. Şu an hiç kimse onların lıktan korktuğumu, çocuklar gibi oyuncak ayıya en tehlikelisi!..
özel yaşamlarının gizemini bilmiyor. Ama benim sarıldığımı bir görse. Nasıl.utanırdım, nasıl! .. Severek, sıc acık, iyi niy etle yaklaşanlar...
yaşamım ters-yüz edildi. Demek ki ben hep ben Duygu yüklü, incecik, kelebeğin kanatları gibi Unutmayın: Yaralıyım, acılıyım, çaresizim. Ha­
oldum. iyi bir şehit eşi de olamadım. narin, kolay kırılan kalbimin olduğunu bir bilse. yatın tehlikelerinden payını yeterince alanlar­
Takdir komisyonunca en yükseği tarafların­ Nasıl üzülürdü, nasıl!.. danım...
dan belirlenen tazminatın adil paylaşımı beni Akvaryumun içinde bir balık burcu olduğumu, Ben barışa gönul verenlerdenim. Beni anlayın...
ilgilendiriyor.
Toplanan yardım paralarının yerini bulamayışı
beni ilgilendirmiyor. Ben sadaka istemiyorum.
Madalyanın verilip verilmeyişi de beni ilgilendirmi­
yor. Ama içişleri Bakanlığı'na açtığım savaş tazmi­
natının manevi değeri beni ilgilendiriyor. 42 yaşın­
da dul kalabilirdim, boşanarak. Ama ölüm acısı
çekmek zorunda değildim. Ya da çocuklarımı ba­
basız büyütmek. üstelik, "Seni kocan aldattı. Bo­
şanma davası açtın. Manevi tazminatı hak etme­
din!" diyerek, mahkemeyi temsil eden birkaç kişi­
nin aldığı olumsuz kararı kınıyorum.
Ne ben iyi bir şehit eşi oldum, ne de öldürülen
iyi bir şehit oldu bazılarının gözünde.

Siyasette Ben (Çağırdılar, _gittim... Kovdular,


geldim!.. ) Evlilikte, evcilik yıllarındaki gibi, siya­
sette de tecrübesiz günlerim oldu. Ama yılların
tecrübesiyle güzel yemekler yapabiliyordum. Ba­
zıları arsızca pişirdiğim yemeklere aniden saldır­
dı. Hazmedemeyince istifra etmek zorunda kal­
dı. Ben yine lezzetli yemekler pişirmekle meşgu­
lüm. Tanımadığım hiçkimselere ikram etmek ni­
yetinde değilim.

Kadın, Anne, Sisteme Muhalif; Üstelik Şu


Günün Karmaş ık Toplumsal Yapılaşmasında
Dul Bir Kadın Ben...
Çatısı toz mavi bulutlardan, duvarları saman
çöpünden, temeli okyanusların derinliğinde, pem­
be hayal evim yokoldu. Gökgürültüsü, şimşek,
çarpışanbulutlar çatıyı aldı, yoketti. Saman çöpü
duvarlar, okyanus genişliğine serpildi. Birisi bulut­
ların sonsuzluğuna yol alırken, üçümüz okyanus­
ların derinlığınde boğulmaya terk edildik.
Bulutlar rahat, huzurlu, sessiz. Özgür ve son­
suzluğa doğru.
Okyanus ürkütücü, acımasız, gızemli. Savurup
attığı yerler güvensiz. Yarım kalan kırık çizgi, kan
damlayan çizgi, üzerınde yaşanacak hayatı özetle-

A amse as ı
4 CİZGİ-SİİR-KISA ÖYKÜ Öküz 3 3 /S u b a t' 9 7

FERHAN
ŞEN SOY
Gec:edıe,ste,
Çıkmamış Bir Kitaptan Numarasız Sayfalar

fransa 'da siyasiler modası

siyasi misin d i yorlar

o rospu çoc u ğ u y u m d iyecek değil ya

siyasıyım d iyor çok iyi çocuk bülent

solcu türklerle yatıp kal k ıyor şişman a lzaslı karılar

bülent sağcı değ i l ya

kavgalara karışıyor fab r i kada sol siyasi

öldürürü m u la. n sen i diyor ustabaşına

sen ne d iyorsun a ğ b i

b izim köyde savaş va r gazetelerden gizli

fransa'da artı k bütün türkler siyasi

frenkçe kon uşmayı bi raz kıvı rıyor da

oku mayı yapamıyor sol siyasi çok iyi çoc u k bülent

hem utan ıyor kon uşmaya yan l ı ş b i r söz ederim diye

çok suskund u r fransızca meclislerde

OCTAVIO PAZ yalnızken orhan gencebay dinliyor

iradenin Şaşırtıa Halleri


reagy müzik plağını koyuyor pikabına

bir ecnebi misafir gelince

memleketi çok özlemiş elleriyle

S
aat tam üçte Bay Pedro masamıza varır, ·onu besliyor, yaşamına bir ciddiyet, yıllarına
orad�kilerin her birini selamlar, kendi azamet veriyordu. Siyah giysileri suçunun bir garajda çalışan çok siyasi servet çocuk geliyor
kendıne anlaşılmaz tümceler telaffuz matemini peşinen çeker gibiydi.
eder ve sessizce bir iskemle çekerdi. Bir fin­ Bir akşamüstü Bay Pedro alışıldığından daha aptal şaşkın bir gülmeyi iş edin miş suratı
can kahve i·ster, bir sigara yakar, gevezelik ciddi geldi. Ağır ağır oturdu ve varlığıyla olu­
dinler, fincanından yudumlar, masalara ba­ şan aynı sessizliğin merkezinde bu kelimeleri izine mi geldin d i yo r
kan çırağa öder, şapkasını alır, el çantasını döktü yalınlıkla:
toparlar, bize iyi geceler diler ve giderdi. Bu - Nihayet onu öldürdüm.
tatil kavramı yok izine gitmek var
her gün böyle olurdu. Kimi ve nasıl? Bazıları gülüp şaka olarak
Ne demek istiyordu Pedro, bu ciddi yüz ifa­ aldılar. Bay Pedro'nun bakışları onları alı­
onun kamilname beyninde
desi ve sert bakışlarla oturur kalkarken? Şunu: koydu. Hepimiz rahatsız hissettik kendimizi.
- inşallah ölürsün. Doğruydı:ı, orada ölümün boşluğu hissedili­
ağbi artiimiş turne gezmesindeymiş .
Bay Pedro günde birkaç kez bu cümleyi tek­ yordu. Grup yavaş yavaş dağıldı. Bay Pedro
rarlardı. Kalkarken, sabahları saçlarını düzeltir- yalnız kaldı, hiç olmadığı kadar ciddi, biraz diyor sol siyasi çok iyi Çoeu1< bülent
1cen, eve girer ya da çıkarken ·-sekizde, birde, · solmuş, yanık bir yıldız gibiydi, fakat sakin,
işç! değilim kardeşim p'atronum.
ikibuçukta, yediçeyrekte-, kahvede, işyerinde, vicdan azapsız. .
her yemekten önce ve sonra, her gece yatar­ ·Ertesi gün dönmedi. Asla dönmedi. Öldü­
ken. Dişlerinin arasından ya da yüksek sesle mü? Yıllar o hayat veren nefreti alıp götürdü
pat ron l ar ın i z n i olm az
tekrarlardı; yalnızken ya da toplum içinde. Sa­ belki. Belki de hala yaşıyor ve şimdi başka bi­
rinden nefret ediyordur. Davranışlarını yeniden
görevdeyim strasbourg ' da f i l i m icabı
zan yalnızca gözlerle. Ama hep canı gönülden.
Kimse bilmiyordu o kelimeleri kimin için gözden geçiriyorum. Ve sana da aynısını tavsi­
sarfettiğini. Hepsi o nefretin kaynağından ye ederim ki o küçük miyop gözlerin o sabırlı
casus olara k
habersizdi. Bu konunun üstüne gidildiğinde, ve dinmez öfkesine maruz kalmayasın. Hiç dü­
Baş Pedro küçümseyerek başını sallar ve su­ şündün mü -sana çok yakın olaylarda- kaç kişi­
casus b i r gezgi n dir ellerim
sardı kendi halinde. Belki de nedensiz bir nin sana Bay Pedro'nun gözleri ile baktığını?
n ef retti bu, yalın bir nefret. Fakat o duygu (çev: Zekine Turken)
a kşa m otu rup sizleri ya zac a k.

A kşamsefa
Öküz 3 3/ $ ubat'9 7 İCİNDE KİLER 5

AİLENİZİN EDİTÖR.Ü.
ÖKÜZ 33 iÇERIK Merhaba!
Aylık Kültür-Fizik
·-2-3 Tomris Özden: B E N KiMiM?
·-4- M usa Kart, Ferha n Şensoy, Octavio Paz Derginiz ÖKÜZ
·-6- Gani M üj de: iSiM, ŞEHiR, HAYVAN
bu ay aşka geldi ve
·-7- Orhan Pam u k: ÖDEViMi YAP TIM
ÖGRE TMENIM 56 sayfa oldu.
·-8- Oktay Taftalı: KOM PLO TEORiLERi
·-9- Nihat Genç: KEYiFLi G ERÇEKLiK
Bizi yüreklendiren
·
-10 11 H acer Yıldırım: ERM ENi ÇOCUGUNUN
-
ve eleşt:.ren fakslarınız
DÜŞÜ ÇALINDI, AÇLIGIN KOKUSU PARFÜM
· - 12 Küçük lskender: DAKTiLONUN TUŞLAR
-
ve laflarınıiiçin .
AKSA YUKARI AKSA, Demet Demir,
çok teşe_kkür ederiz.
Özgür M umcu
·-13- Perihan M ağ den: TÜRKAN ŞORAY Aylık tirajımız şu an
KALBiMDE BiR YARADIR
·-14- C a n Barslan: KÖYÜN DELiSi
haftalık tirajımızı da
·-15- Joe Lou i s B orger: N E VARSA H AYATIM­ geçmiş durumda.
DA ·-16- Ad nan Özer: AÇIK ELEŞTiRMEN
·-17-18-19 M et Üst & Sencer: ANLA BENi ilginize ve sevginize
ÖYKÜLERi
layık olmaya
·
-20 Sunay Akın: KATIL KiM,
-

Yasin Adıyeke: IS TILAHLI YAZILAR çalşıyoruz, çalışacağız.


·-21- Ad nan Özer: AÇIK ELEŞTiR M E N
(Laf aramızda,
Semra C a n
·-20- Sunay Akın: KATIL KiM?, Yasin Adıyeke bu editör yazılarını da
·-21- Aydın E ngin: AH, AH ESKi DARBELERiN
DEGERINI BiLM EDiK hiç sevmiyorum).
·-22- H üseyin Kuzu: DOGAL OLARAK EŞKIYA Kısa öykülerinizi,
KAYTARMASI
·-23- Şebnem lşigüzel: B E N KiMiM kısa şiirlerinizi
·-24- Turgay Nar: AN TONIN ARTAUD
kısa her türlü
·-25- M ıgırdiç M argosyan: H EY SAVULUN B EN
GELDiM ürünlerinizi bekliyoruz.
·-26- Derya Sayın: LE B-1 DERYA
·-27- B a l Kırdar: HER ŞEY ÜSTÜN E
Gelen her türlü
·-28- 29 Su, G ü ler, C a n Yücel: MAAiLE mektubu ve ürünü
·-30- Vedat Özdemiroğlu: VEDAT B EY'IN
GÖRKEMLi H AYATI heyecanla, dikkatle
·-31- H a l i l Turhanlı: PATII SMITH
okuyoruz, okuyacağız.
·-32- K. Serhat, Feyhan Güver
·-33- M urat Beşer: ÖLÜLER DANS EDiYOR Gelecek ay
·-34- 35- Mehmed Uzu n: ÖTEKiLER
·-36- Jaklin Çel i k, Mevlüt G ü lveren
buluşmak üzere.
·-37- Yavuzer Çeti nkaya: ÖNC ELiKLER Kestane kebap,
BULA MACI
·-38- Kemal Gökhan G ürses acele cevap:.: .
·-39- Ayşe Sarp: KATIL DOGANLAR ...
·-40- 41- Sezai Sarıoğlu: ŞEHiR AŞKIYASI
·-42- Eflatun N u ri: GEÇMiŞ ZAMAN OLUR Ki MET ÜST
·-43- Meryem G öktepe: SEVGiLi M E TiN
SAYI: 33 ·ŞUBAT 1997
·-44- Mesut Kara: ARTIZLER KAHVESi
SAHiBi: ŞIMERA YAYINCIUK LTD. ŞTI. Yayın Yönetmeni: Metın ÜSTÜNDAG Sorumlu Yazı işleri Müdürü: Kutlu ESENDEMIR
· -45 C a n · Koza noğlu: SOSYOLOK EC EVi T
-
Öküz'e saman ve su verenler: Adnan ÖZER, Ahmet ERHAN, Altay MARTI, Aslan ÖZDEMIR. Ayça ŞEN. Aydın ENGiN. Ayşe SARP,
·-46- E n der Özka h ra m a n Arkadaş Z. ÖZGER. Bahadır BARUTER. Bahadır BOYSAL. Bal KIRDAR. Can BARSLAN. Can DÜNDAR. Can KOZANOGlU, Can YÜCEL.

·-47 M u hsin Kızılkaya: KÜRDiLiHiCAZKAR


- Cezmı ERSÖZ. Charlıe. Cüneyt ÖZDEMIR, Deniz KUTLUKAN. Derya SAYIN, Eflatun NURi. Ender ÖZKAHRAMAN. Eşber YAGMURDERELI.

·-48- C ü neyt Özdemir, Tuncer Erdem Ferhan ŞENSOY. Feyhan GÜVER. Gani MÜJDE, Güler YÜCEL, Güneri IÇOGLU. Hacer YILDIRIM, Halil TURHANLI, Halit ÇAPIN, Hüseyin

KUZU. Jaklın ÇELiK, Joe Louıs BORGES. Kemal GÖKHAN, Kutlu ESENDEMIR, Küçük ISKENDER, K.SERHAT, Mihri BELLi. Mehmet
-49- Ayça Şen: KÜÇÜK HAYVANLAR
ÇAGÇAG. Meryem GÖKTEPE, Mesut CEYLAN, Mesut KARA, Metin ÜSTÜNDAG. Metın CELAL, Mehmed UZUN. Mevlüt GÜLVEREN.
·-50- 51- Metin C ela l: OKUDUGUM KiTAPLAR, Muhsin KIZILKAYA, Murat BEŞER. Musa KART, Nıhat GENÇ, Octavio PAZ, Orhan PAMUK, Oktay GÜZELOGLU. Oktay TAFTALI, Ömer

Cezmi Ersöz LAÇINER, Özgür MUMCU, Perihan MAGDEN. Semra CAN, Sencer, Senem A. ERTÜRK. Sezaı SARIOGLU, Sunay AKIN, Süveyda AHKER,

·-52- Oktay G üzeloğlu: B EYOGLU'NDA Soner GÜNDAY, Su YÜCEL, Şebnem IŞIGÜZEL, Şevket SÜREYA, Tan CEMAL, Tank TOLUNAY, Tomris ÖZDEN. Tuncay AKGÜN, Tuncel

KURTIZ, Tuncer ERDEM, Turgay NAR, Vedat ÖZDEMIROGLU. Yavuzer ÇETINKAYA, Yasın ADIYEKE Sayfa Sekreteri:
· GARIBANIN OTOPSiSi YAPILMAZ, Aydın ŞAHIN.

Bayram USLU Bilgisayar Tasarım: Mustafa Devrim ÖZDINÇ, Murat YÜCEŞAN, Cebraıl OKÇU, DiZGi: Yasemın KALE, Vesile ÖZDEM
·-53- Tun cel Kurtiz: ÇiN G E N E BARON il Montaj: Kadri Çavuşoglu Satış: Cüneyt AYDIN işletme: Orhan AÇAR Halkla ilişkiler: Suzan ÇARK Muhasebe: Yaşar AKŞAHIN Bina
·-54- Okur Mektupları: S EVGiLi ÖKÜZ Görevlisi: Yasin ADIYEKE Tel: 251 42 44 - 251 57 54 Fax: 251 52 67, Baskı: Basmat Dağıtım: Bir-Yay, Adres: istiklal Cad.
·-ss- B u l maca imam Adnan Sok. No:20 80800 Beyoğlu/ ISTANBUL
6 OYNAYALI M LOY LOY Ö k ü z 3 3 /S u b a t ' 9 7

GANİ 'MÜJDE

İsim: Şehir: Hayvan: Bitki: E;;ya: Artist: Not:


Dido Sotiriyu Denizli Dalgıç Kuşu Dut Daktilo Danyal Topatan
Benim "D" de­
12 Eylül er tesi Horozu, tozu, Ku;:; beyinli de­ Oerli on fat7ri­ Tı tı ı tı tı . .. Hay canını al­ yince aklıma hep
yıllarda "Benden kızı dediler dü;:;- ği I, ama k u ;:; ol­ kas n n be. ç.sine Remingt o n a b i bızlar alası Camo­ okullarım gelir.
Selam Söyle Ana- • tük yollara. mak isterdim. göri..:nrY'eı'.Aerı fabri­ biz sana h a sızlık ka hey! Nedense hep D
dolu'ya" k itabını S e k i z ay a s­ En çok da D al­ anın arka bahçe­ mı ettik? Sen ölüp gide­ s ı n ıfl a r ı n a d ü -
Ka;:;'ta ok u mu7- kerlik. . gıç KU?U. s·ne süzüldük mü Ama i n a n b e n cek adam mıydın 7erdim.
tum. Küçük bir Ak­ Ne h o r o z gör­ Hem havada, ona y a k ın d u t• seni hiç kötü emel­ Danyal abi... 3-D sınıfı, 5 fen
.
deniz pansiyonu­ dük, ne kız? Hep hem karada, hem : ağacı servise ha- lerim iç in k u l l a n­ Türk sineması­ D sınıfı...
·
n un banyo nemi toz, hep toz... •deniz üstün de, • zır beklerdi bizi. madım. nın en kötü ada­ D benim okullar­
kokan odasında... Ara sıra Baba­ hem deniz altında. Ellerimizde bok- B i lgisayar olma- mını hangi gözü­ da yol arkada;:;ım
Uzaktan Pets­ • dağ'a çıkar, bir hi­ Ba;:;ka bir yer de • lu kenarındaki çalı­ • dan önce tükenmez­ pek azrail gelip al­ ordu hep.
h o p b o y s'un b i r . za kesilmi;:; askeri kalmadı zaten. lara takılmı? po- kalemle veya elle ya­ dı aramızdan? Sonra da...
;:;arkısının sesi ge­ çamların arasın­ Bütün yüzeyle- • ;:;etler dut ağaçla- zıyordum yazılarımı. · O gör ündü mü Denizli, Kanal D,
liyor, klima olmadı­ . dan çavu;:; çavu;:; rini ya;:;amak is- · r ını sallamaya Sonra bilgisayar : çok korkardım. Denizyaran apart­
ğı için her d a i m bakardım İstanbul • terdim dünyanın. ; ba;:ılardık. , denen o muhte;;em Balat'taki milli . manı, Dizel Golf
a ç ı k pencereden • yoluna. Bütün tundrala­ Az sonra dut- alet geldi. sinemanın tahta (burda ;:;ike de va r
.
Meis'in ı;:;ıkları ya­ Bit kadar görü­ rından su içmek, • lar karlar gibi dü­ Ku s u ra bak m a koltuklarını minik • elbet); dördüncü
nıp sönüyordu. nen ( hiç bit gör­ bütün çöllerinde ?erdi naylon po- n o s t a lji m o s t a lji ellerimle sıkı sıkıya katlar (arkada;:;la­
Ezeli dü;:;man- mediğim için bu öl- k u mlara i s m i m i • 7etlerin içine. • ama ;; i m d i y a n lı;; kavrar sonra d a r ı mı n ç oğu dö r ­
larımızın ve ebedi . çünün sizin için ne yazmak isterdim. D ut yemek ten · yazarsam nasıl dü­ Karaoğlan abimin d ü n c ü k atlarda
dostlarımızın ifade ettiğini bil- Kristof Ko - mosmor olurdu z elticem diye gö­ ba7ına bi?ey gel­ • oturuyor.)
ı?ıkları... miyürum bu ara- lomb'a yo göster­ parmaklarım z. t.Um pat,amıyor l:le mesin diye gözleri­ D deyince dert­
Şimdi yüzlerce •da) arabaların mek, tropik or­ Bir süre sonra Remington abi... mi kapatıp tanrıya . !erim gelir aklıma...
Dido vardır orada hepsine tek tek bi- manlarda y ılan­ • fabrikanın bekçisi Ul an k e ;; k e bu dua ederdim. Olmayanlar,
diyordum içimden ner giderdim. lar l a b o ğu?mak, •n i h ayet u y anır: sahnede kadın değil Y ıl l a r sonra olanlar ve olacak­
ve onlar da ;:;imdi O zaman terör kutuplarda buzla­ • kurt köpeklerinin • de adam konu;;say­ Yasemince setin­ lar.
Ka7'1n 17ıklarına • folklorik düzeyde. rı gagamla deli p . havlamasıyla bir - d ı gibi bir eton dü;;- de Karaoğl an'la Ba?ka yapacak
bakıp Sotiriyu'nun Askerlik ense de­ balık avlamak is- • likte dut korsanlı- tü mü, k ağıdı c ı r t tanı?tım. bi bok yokmu7 gibi
?U sözlerini mırı�­ mek, özlem demek. • ğımız da s ona diye çıkartıp top ya- Sapasağlam • dertlenirim...
danıyorlardır: Sekiz ay boyunca Vizesiz, sınırsız, · ererdi. pıp kar;;ıdaki sepete kar;:;ımdaydı...
"Benden selam her ;:;eyini özledim bayraksız... Yenmeye hazır a t miyo r u m . B ack Ya Camoka?..
söyle Anadolu'ya İstanbul'un; Tak-' Bir avcının tüfe- yüzlerce dut'u ka- space tu;;uyla gidip Çoktan ölmü7-
Kör Mehmet'in da­ sim-Florya otobü­ ğine gez, göz, ar­ ra toprakta bıra­ • Control X yapıyorum • tü, ya Karaoğlan
m a d ı . To p r a ğ ı n ı sünün gelmeyi;;ini pacık olmadan ön­ karak kaçardık. • oluyor bitiyor. haklamı;:;tı onu, ya
kanla suladım diye bile özledim. ce yapacağım çok B·iz dut yerdik Bak ağlama ama. kara talihi... ·
bana gücenmesin, A m a g en e d e ?ey olurdu elbet. Sen d e ilk z a ­ Galiba ikincisi...
lakin karde7i kar- çok sevdim De- manlar yazı hokka­

de;:;e kırdıranlara nizli'yi. sını ağlatmı;;tın, ha-


lanet olsun." • tırlıyor musun?

E eee naa p a l ı m.
Etme bulma dünya­
s ı be R e m i n g t o n
: abi...

\.
\
: \�
t .-> �...
Öküz 3 3 /S u b at ' 9 7 OYKU 7

ORHAN PAMUK
Odevimi Yaptım
011retm8nim
Sanki ödevimi yapmışım gibi defterimi açanm, sayfalannı oraya-buraya çevirmeye başla­
nm. Biraz sağdaki savfalan çeviriyorum, burada ödev yok. Tabii, öte taraftavdı, şimdi de

Ş
defterin başına doğru sayfa/an çevirivorum.

imdi hatırlayacaklarımın Sonra her gün o kötü ma ema ı şimdır. Bu yüzden hemen aklıma geldi. Bir an heyecanla, inançla bakıyor
üzerinden çok yıllar geçti. dersi oluyordu. O ders olaca dıye, "Öğretmenim, şimdi hatırladım, gösterdiğim sayfaya .
Çocuktum. Küçük bir kız­ iki ders kaldı, bır ders kaldı, tenef­ ödevimi temiz defterime yapmıştım." "Geçen ay yaptığın bölme ödevi­
dım, uzun boylu ve alımlıy- füsten sonra o olacak diye düşünü­ "Peki, git getir temiz defterini." niz o" diyor öfkeyle. "Niye yalan
dım. ilkokul üçteyken bile öyleydim. yordum, ve canım sıkılmasın diye hiç dedi öğretmen. Sonra ben arkadaş­ söylüyorsun kızım sen hep."
Çünkü ondan önceki sene hasta ol­ düşünmüyordum ki matematik dersi lara kaş-göz işaretleri yapıp yerime, "Affedersiniz öğretmenim. Babam
duğum ve kışın Avrupa'ya gittiğimiz başlayınca günlerdir hep aynı şey defterimi almaya giderken bütün sı­ dün kalp krizi geçirdi."
için devamsızlıktan sınıfta kalmıştım. oluyordu. nıfa bağırıyor: "Matematik ödevleri "Allahın belası seni..."
Sınıfta en uzun boylu ve en büyük "Zarife, kalk bakalım sen." diyor­ temiz deftere yapılmayacak diye kaç Birden temiz defterimi yere fırlatı­
bendim, ama aldırmıyordum. O ka­ du öğretmen. Sanki günlerdir her kere söyledim." yor, yerinden fırlayıp bana bir tokat
dar hayat doluydum, o kadar eğle­ derste beni tahtaya kaldırmıyormuş Temiz defterimi alıp öğretmenin atıyor. Canım çok yanıyor. Bütün sı­
niyordum ki. da, ben şimdi aklına gelmişim gibi. yanına dönüyorum ve her gün yaptı­ nıftan utanıyorum. Ben ağlamaya
Şoförümüz Naim beni her sabah "Ödevini yaptın mı Zarife?" ğım gibi hışır da hışır safyalarını çevir­ başlıyorum. Çok ağlıyorum.
okula bırakır, "Küçük hanım, koşma­ "Yaptım öğretmenim." meye başlıyorum. Ödevimi şu sayfa­ "Al defterini yerden, otur yerine.
yın, düşersiniz" deyip elime çantamı Derdim ve defterimi alıp tahtaya ların birine yapmıştım da şimdi bula­ Ödevini yarın da yapmazsan. . . "
verir, ama ben onu dinlemez, merdi­ çıkardım. Öğretmen sormaya baş­ cağım. Lütfen bekleyin, arıyorum. Dinlemiyorum bile sosis parmak­
venleri koşa koşa çıkardım. Sınıfa gi­ lardı. Matematik soruları tabii. Hep­ "Bak Zarife," diyor öğretmenimiz lı, iğrenç yüzüklüyü. D·efterimi yer­
rince arkadaşlarımı toplar, dün evde sini unuttum. Hiçbiri aklımda kal­ bir süre sonra, "kızmayacağım, öde­ den eğilip almakta zorlanıyorum,
ne yaptığımı, annemin hangi plakları mamış. Bütün sınıf bana bakardı . vimi yapmadım de, kızmayacağım." çünkü sanki bütün sınıf gözyaşla­
çaldığını, babamın hangi misafirleri­ Ben burada mıyım? Elimde defte­ " Ödevimi yaptım öğretmenim, rımda yüzüyor ve dünya su gibi
n in geldiğini, akşam yemeğinde rim. Öğretmen soruyor, bilmem ne burada işte." diyorum. O anda o akıp dönüyor. Hepiniz sustunuz, en
Fransa'dan gelme taze Avrupa kon­ sayılar. Aklımda da hiç kalmaz bu dediğime birden öyle inanıyorum ki kıskanç, en sinsi olanlar, en acıma­
serve yediğimizi, cumartesi öğle si­ matematik. Ben susuyorum. Suçlu­ temiz defterimi yeni bir heyecanla sızlar, hatta ileride Orhan Pamuk
nemaya gideceğimi, akşam da belki yum ama sınıfa bakıp biraz gülüyo­ karıştırmaya başlıyorum. Ama bu da olacak olan o bızdık bile şimdi be­
Hilton Oteli'nde kalacağımızı ve bu­ rum. Aklımda hiçbir şey yok. Saat çok sürmüyor. Başka şeyler düşünü­ nim için üzülüyor.
nun gibi her şeyi anlatırdım. kaç? Hangi yıldayız? Burası neresi? yorum. Aslında öğretmenimizin par­ Üzülmeyin, üzülmeyin. Şimdi ye­
Ama bunları kimseyi imrendirmek, Sanki onları da unutmuşum, hiçbir mağında çok iğrenç bir yüzük var. rime oturacağım. Biraz daha hıçkı­
benimki gibi olanakları olmayan ar­ şey bilmiyorum. Parmakları da annemin Schütte'den rarak ağlayacağım. Ama sonra zil
kadaşlarımı kıskandırmak için yap­ En sonunda öğretmen, sanki bu aldığı sosisler gibi boğum boğum. çalacak ve ben teneffüste baba­
mazdım. Hayatımı olduğu gibi orta­ ilk defa oluyormuş gibi, sinirlenirdi: Sınıfa bakıp gülüyorum. mın Avrupa'dan getirdiği badem
ya koymaktan hoşlandığım için ben, " Hani ödevini yapmıştın?" "Ödevini şimdi göstermezsen seni ezmeli çukulataların resimli kağıt­
" Dün babam Paris'e telefon etti" "Yapmıştım öğretmenim!" fena yapacağım!" diyor bağırarak. larını sizlere teker teker göstererek
deyiverirdim. iyi arkadaşlarım da bu­ " Göster o zaman." "işte ödevim.Buldum öğretmenim." gülümseyeceğim.
nu anlarlardı. Onlara akşam evde bu Sanki ödevimi yapmışım gibi def­
kış tatili için Uludağ planları yaptığı­ terimi açarım, sayfalarını oraya-bu­
mızı anlatırdım. Onlar da bana kendi raya çevirmeye başlarım. Biraz sağ­
anneleri-babaları ne konuşuyor, an­ daki sayfaları çeviriyorum, burada
latırlardı. Mesela, birinin annesi kır­ ödev yok. Tabii, öte taraftaydı, şimdi
mızı çanta almış. "Biz de belki Ulu­ de defterin başına doğru sayfaları
dağ'a gid.eceğiz," derdi başkası. On­ çeviriyorum.
lar hep iyi arkadaşlardı; hiçbirinden "Ödevini yaptın mı, bak yalan söy­
korkmaz, çekinmezdim. Sınıfta be­ leme ı " diyor öğretmen.
nim gibi şoförlü arabayla gelen bir "Yok öğretmenim, yalan söylemi­
çocuk daha vardı, ama ben ondan yorum, yapmıştım."
çekinmezdim. ' Hatta .çok üzülürdüm " E, bul göster o zaman·."
ve onu çok severdim, çünkü Hakan Çok ciddiyim. Şimdi tam ödevimi
çocuk felçli olmuştu ve topaldf. Beni bulmak üzereyim. Gene defterin
sınıfta herkes severdi. Bir tek kıs­ sayfalarını çeviriyorum. Bir kelebek
kançlar ve sinsiler hariç. Bir çocuk resmi. Hayat Bilgisi dersinden şey.
vardı, hep ön sırada oturur. Öğret­ Kuş. Daldım gittim, niye sayfaları çe­
menin hoşuna gitmeye çalışır, kendi­ virdiğimi unuttum, başka şeyler dü­
ni akıllı zanneder, büyüyünce ro­ şünüyorum.
mancı Orhan Pamuk olmuş. Bir tek " Susun, " diye bağırıyor öğret­
o sinsi kıskanırdı. Yazsa· benim hak­ men sınıfa. "Yaptın mı ödevini, ya­
kımda kimbilir neler uydurur, ona
lütfen inanmayın.
lan söyleme!"
Ben hayatımda hiç yalan söylememi-
Desen: Orhan Pamuk \
as ı
8 PARANOYA Öküz 33/ S ubat' 9 7

OKTAY TAFTALI

KomploTeorileri
BAGIMLI KiŞiLiK VE ğımsız bir imparatordur. imparator­ vaoglu gibi vulger karakterler bile, menko oynarken, benzeri bir mantı­
luğunu kaybeder ve intihar eder. bugün kalkmışlar Türkiye'ye iyi ve et- gın işlevini mi yerine getirmektedir?
MÜSLÜM GÜNDÜZ kin bir sol lazım, gibisinden laflar edi­
·

M.Kırmızıgül'ün lspanyol Gizli Servi­


OLAYI "SAG" NiÇiN YENi yorlar. Yok ya, keriz mi var sizin karşı­ si'yle ilişkisi olduğunu sanmıyoruz.
Geçen ay M. Gündüz'ün televiz­ POLiTİKALAR nızda... Uyanıklar sizi! Böyle diye di­ Ayrıca, lspanyol Gizli Servisi'nin de
yonlarda yer alan basılış sahnesini ye çoluğu-çocuğu solcu yapın, sonra Harran'da flamenko oynatarak GAP
anımsayın. Bir yandan giyinmek için ÜRETEMiYOR? da politika üretemeyen beyinlerinizi bölgesinde herhangi bir yatırım veya
polislerle gömlek çekiştirmece oynar­ Bu ülkede yıllarca ortaçağların ca­ anti-gommonizim salatasıyla meşru çıkar girişimi için kültürel zemin ha­
ken, bir yandan da "merhamet edin• dı avma benzer bir biçimde solcu avı kılıp, çoluğun-çocuğun kellesini, ge­ zırlamak gibi bir savı olduğunu da
diye bir yakarışta bulunuyordu. yapıldı. Sol partiler, dernekler, sendi­ ce yarıları tosunlarına koparttırın. düşünmüyoruz. Öyleyse diyoruz ki,
"Merhamet edin" bu bir parola, kalar ve sol kadrolar yıllarca akla ha­ Sizin ve sizin gibilerin 70'1erin ön­ bu konunun açıklıga kavuşması için
bir şifre önermeydi ve bağımlı bir yale gelmedik kıyımlardan geçirildi; cesinde, 80'1erin öncesinde insanları M.Kırmızıgül'ün Harran'da flamen­
kimligi ele veriyordu. Birçok saf insa­ kimi asıldı, kimi sürüldü, kimi zin­ nasıl gaza getirdiğini unutmadık. Bu ko oynamasına yol �çan, düşünsel
nın yüreğini dağlayan bu yakarış, danlarda çürütüldü. Ayrıca, birçok ülkeye sol lazımmış. Artık hayvan ve sezgisel sürece ilişkin kimi sorular
bence çok daha içkin (immanent) bir önder kişilik de çeşitli yöntemlerle terli, yemezler, sol yok.solculuk yok. yöneltmek gerekiyor.
varoluşsal soruna işaret etmektedir. bağımlılaştırılarak taşeron örgü . tlerin Biz hepimiz sağcıyız. milliyetçiyiz, M.Kırmızıgül hayatında ne zaman
başına getirildi. 70 yılda en az yarım maneviyatçıyız . Şimdi solcu, Lale hakiki bir flamenko gösterisi izlemiş­
milyon insanın hayatını kaydıran bu Mansur ve hatta Sartre imitasyonu tir? izlemişse, kaç yaşından sonra ve
cadı avı sonunda bugün bağımsız, yasak gazete satıcısı Orhan Ab_i. kaç kez böyle bir gösterinin lezzeti­
ciddi, bilimsel bir sol anlayışı ülke ve Ha, siz artık politika üretemiyor ne varmıştır? Klibin prodüksüyonun-
halk yararına savunabilecek ne bir musunuz? Size adam gibi bir sol mu
örgüt, ne 'de bir kadro kaldı. Pek gü­ lazım? Hadi abi, hadi birader, bir
zel olqu. Oldu olmasına da, bütün zahmet...
bu süreci canla başla icra eden "sağ
güçler". ortada ele avuca gelir bir HARRAN'DA
sol kalmayınca, yıllardan beri kendi FLAMENKO
meşruiyetlerine dayanak yaptıkları
"anti-gommonizim" geyiğini de ya­
VE TÜRKiYE'DE
pamaz oldular. Artık kimse solcu de­ İSPANYOL
ğil, beklenen oldu ve solun köküne ÇIKARLARI
kibrit suyu ekildi, şimdi herkes sağcı.
Toplumun en apolitik, en lümpen Hemen anlaşılacağı gibi Mahsun
kesimleri bile, çıplak mankenlerden, Kırmızıgül'ün klibinden söz ediyori­
uyuşturucu kaçakçılarına dek, her­ um. Ben bu klibi post-strukturalist
Her fırsatta düşman bildiğı Kema­ kes milliyetçi maneviyatçı kesildi. (yapısalcılık sonrası) bir yaklaşımla ir­
list devlete ve onun kurumlarına kar­ Şimdi alın- bu kadar sağcıyı, nerenize delemeye çalıştım ama söz konusu
şı esip savuran bu adam. anılan bas­ sığdırırsanız sığdırın bakalım. Hepsi­ yaklaşım, yazının başlığındaki diya­
kın sahnesinde, yine düşman bildiği ni işe alın, hepsine torpil yapın, hep­ lektik önermeyle ters düşünce doğal
güçlerden merhamet dilenme . kte. sine ekmek verin. Evet, bu insanların olarak bir antagonizm (uzlaşmaz çe­
Niçin asasına sarılıp "düşmanları­ hepsine ekmek verin. Veremezsiniz; lişki) tehlikesi belirdi. Ben de Gabriel
na" tekme-tokat girişmez? Niçin kimse buna karşı çıkmaz ama lüm­ Marcel'in regressus at infinitum"

döğüşmez, karşı koymaz da merha­ penleştirip, içi boş sloganlarla futbol durumuna maruz kalmamak için. yi­
met dilenir? maçlarından sonra avaz avaz sokak­ ne klasik, bilinen bir kültür emper­
Çünkü o, düşman bildiği bu yapı lara saldığınız bu insanlara iş verin yalizmi ve kültür yozlaşması savına
içindeki bir kesim ve o kesimin dış ekmek verin, hadi bakalım. tutunmak zorunda kaldım. dan, yayınlanmasına kadar olan sü­
uzantıları tarafından yönlendirilmek.: Yani şöyle: T ürkiye'deki lspanyol reçte yer alan herkes. lspanyol kül­


tedir. Yani o, bağımlı bir kişilik- olduğu çıkarları genellikle Fransız ve ltalyan türüyle doğal bir alışveriş içinde mi­
için, yine bağımlı olduğu güçlerle dö� çıkarlarının yedeğinde yol alırlar. dir? Pek ilgisi yok belki ama lstanbul
ğüşmek yerine, onlardan merhamet Geç kapitalist bir ülke olarak lspan­ Festivali'nde. yer alan kimi gösteriler
dilenmektedir. Bu aŞağı bir örnektir. ya'nın, anılan öteki Avrupa ülkeleri böylesi bir klip çekimi için bahane
Aynı bağlamda bir üst örnek ver­ Ortada en ufak bir sol muhalefet dışında bağımsız, kendi başına bir oluşturabilir mi? Ayrıca, yarın öbür­
mek gerekirse: Çöken imparatorlu­ yok, en baba muhalif solcum.ız Bay­ Ortadoğu politikası da yoktur. gün, Julio lglesias da kalkıp Kordoba
ğunun ardından, şakağına bir kur­ kal bile, son seçimlerde torpille ba­ Bilinen Amerikan Politikaları'na sokaklarında halay çekerse, bu glo­
şun sıkacak yürekliliği gösteremeyen rajı geçebildi. Bir de mini etekli frikik paralel bir yaklaşımla bu iş kolay an­ bal kültür kaosunun sorumlusu kim
ve bir lngiliz zırhlısına binerek impa­ solcusu var, Lale Mansur. Hadi gelin laşılamıyor. Yeşilçam'a Western çe­ olacaktır? Bu esnada kimse M.Kır­
ratorluğunu, ülkesini terk eden Sul­ bu karşıtlık içinde "sağ" politikalar virttiren, Anadolu'daki bebelere No­ mızıgül'ü içine düştü�ü garabet ve
tan Vahdettin de, bu bağımlı kişiliğe üretin, hadi antigommonizim nara­ el Baba gönderen Amerikan Kültü­ acınası durum dolayısıyla onu uyar­
yenik düşmüştür. Hitler'in intiharı bi­ ları atın, bakalım kim duvar? rü, bu ülkedeki Amerikan çıkarlarını mak gereksinimi duymamış mıdır?
le bu konuda ibret vericidir. O bir sa­ 1980 öncesinde elleri kanlı "Tercü­ korumanın önemli bir dayanağını Bu adamın hiç mi dostu yoktur, bu
vaş suçlusudur, siyasi ve askeri bir man" gazetesinde en provakatif sağ oluşturmaktadır. Bu bilinen, apaçık . ne yalnızlıktır? Son olarak, acaba bu
canavardır ama Alman emperyaliz­ yazıları yazan şimdinin limon suyu bir olgudur. klibin · Bask modeli" savıyla bir ilgisi
mi' nin siyasi ifadesinde Hitler ba- demokratları Rauf Tamer, Güneri Ci- Fakat M.Kırmızıgül Harran'da fla- var mıdır? Düşünelim bakalım!
Ö k ü z 3 3 / S u b a t' 9 7 POLİTİ KA 9

N İ HAT G ENÇ

Keylfll Gerçeklik
B u yazıyı yazmaya beş yt! önce Metin Üstündağ'tn bir vazıstnı okuduğumda karar vermiş, bir kenara not

a lmıştım, o zaman Leman 'da yazacağımı hiç düşünmezdim . Sıra ancak geldi.

et-Üst b i r k e l i m e h i l katcis i d i r . O b i r 11eşeli hoşdur ki, ' keyifli b i r gerçek l i k ' , işte o n u n oyu ncaklarıy­

M
f i l ozof ! Neşe n i n ve düşlerin zekas . ıdır! Bu la oyn a m a k istiyors u n uz. Korku la r ı a l ı r:ı m ı ş bu gerçek­
ü l k e a yd ı n l a r ı d ü ş ü n ce n i n s ı n ı r l a r ı n ı ç o k l i k, a ş k ı n , büyük oyun u n ta ken d isidir.
zorla d ı , a nc a k i çi m izde, neşe n i n s ı n ı rl a r ı n ı Met-Üst ' ü n k ü fürleri, ci nsel bir a rg o d eğ i l d i r, bede­
d üşsel b i r coş k uyla patlatıp, söz k a h ra m a n l ı ğ ı n a d ö­ n i m i z i ci nsel çilecili kten bir çırpıda u z a k l aştırıp, ten i m iz­
n üştüren, sosyal k r i z a n la rı m ızda içinde k i litlend iği m i z l e sevişen melod i k t ı n ı la r d ı t ! B oşve r m i ş, v u rd u m d uy­
b u n a l ı m l arı z e k a c a m ba z l a ğ ı , k e l i m e s a k l a m baçlığ ıyla maz g i b i görü n e n kelimeleri deştiği n i zde, a ş k ı n ve be­
u nutturuveren kaç i ns a n yaşa d ı b u ü l kede ! den i n ' esperanto sevişmesi n i ' b u l u rsun u z ! . .
Bütün ' koca m a n ' sözler yuvarlaktı r ! Bu yuvarlağ ı n i l k Met-Üst ' ü n nostaljisi, u n ut u l m uşluğa k us a n bir küs­
görüp i ğ d i ş eden M et-üst'tür. Gökdelen g i b i ağır, han­ m ü ş l ü k değ i l d i r, i ç i m izdeki bizden b üy ü k yaşaya n ö l ü
tal ve heybetl i kel i meleri a ğ ı z dolusu bir coşk uyla yerle c a n l a rı nefeslend i rme, oyun a katma·. sonsu z l u k m a ra- ·

bir eder ! Yerine ç a l ı çırpıyla küçücük k u ş yuva l a rı g i b i ton u n a sok a b i l m e çabası d ı r ! .


çocuksu k e l i m e l e r i nş a eder ! Yan i , u c u b e b i r çoc u k ge­ M et-Üst a h l a k i sosya l değerleri, teneke s u ratl ı , ve­
tirir d ünyaya, çoc u k o kadar şiri n d i r ki, iyi ki sakattı r bu rem l i öksürü k l ü klerle genelevde kocak a r ı l a ş m ış k a d ı n ­
k e l i m e , d iye; h e m d i l i n izle, h e m zek a n ı z l a k e n d i n ize l a rda saklı kraliçe l i k g i bidir. İpsiz, sapsız, d i lenci, kötü­
o l a n g ü ve n i n i z atağa k a l k a r ı Yani M et-üst. korkudan rüm i n sa n la rda sakl a n m ı ş ' k ra l l ı k ' g i bi d i r, a n c a k b u ka­
tüylerim i z i n t i r t i r titreyip d i k e n leştiği işte tam da o an, dar d o k u n a k l ı , b u kadar tem i z yüreklerin sesi, birgün
tüm korkularımızın yal a n olduğ u n u söyleyen keşişler gi­ b i r telefon k u lu besi kenarında u l a ş ı r size ! . .
b i ortaya f ı rl a r ! M et-Üst ' ü n k e l i m eleri n i n , satırları n ı n , M et-Üst ' ü n h ikayemsi yaz ı ları, a ç i n s a n l a r ı n a y ı ş ı ğ ı n ­
o n larca gözü vard ı r, aya k l a r ı , b u r n u , t ı r n a k l a rı vard ı r, da k u r u üzüm yem esi g i b i d i r, boğazın ı z yan a r, a m a n e
:.
keli meleri n i n s ı rl a kaplı, ç i niyle süslü s ü m ü k l ü öcü doku­ güzel d i r, yerken, bütün i n s a n l ı ğ ı m ı z ı k o r u r . . . V e mutla­
ları vard ı r ı Ç ü n k ü M et-Üst bir h o k kabaz değil, hokka­ ka orada, koltuğ u n uz u n a l t ı n a b i r sevg i l i çizikti riverir ı ..
bazlara i nsan elbiseleri h a z ı rlayan şaşırtıcı bir terzid i r ! M et-ü st ' ü n ne yapagları, hakbilir b i r i l a n ta htası de­
Ç ü n k ü M et - Ü st i ç i m i z d e k i soyt a r ı l a r ı b ö y l e teş h i r ğ i l d ir, g a rdiya n la r ı n a ya k ka b ı tabanlarında d ışarı kaçır­
eder ! B i r kedicikte bile, u n ut u l m u ş bir ş a i r i n mısrağın­ Met-Üst'ü, Hasan Cemal pozuyla görüyorsunuz' d ık la rı k üç ü k notlu m a h k u m m e k t u p l a rı g i b i d i r, içer­
d a bile, h ayatı mızda k i yerleri a rt ı k karışmış soru işaret­ den sesler, a h h ' l a r d uya rı z ! .
leri, ü n l e m l e rd e b i l e, h e p i m i z i b üy ü k y a r g ı ç ö n ü n d e Şair, heyk e l i konuşarak yonta b i l me sanatı, velvelen i n Met-Üst bizi g ü l dürmek için h ikaye a n latan gemici de­
sorgu layacak h o ş kok u l u suçlar b u l u r ! . . B i z b u suçlarla san at ı ! Şiir, kaf dağının bılimi, h ırlaya n . ı sıran , a levler ğildir. Bizi neşelendirmek gibi bir derdi yoktur. Met-üst
çok m ut l u h issederd i k k e nd i m i z i . Met-Üst ağaçkakan f ı ş k ı rt a n dev kolları vard ı r ! Balerin sımyacı ! Hem de gündelik hayat ı mızda bizi korkuta n l a ra karşı kalkanlı bir
gibi gagalar tahta d a n m ut l u l u ğ u m u z u . Utan c ı m ı zd a n gemıci ! Met-Üst g e m i n ı n k uyruk yeri ! Denizin taşlaştı­ psi kolog d u r . Kelime k a l k a n l a rı n ı n a r k a s ı n d a s a k l a d ı ğ ı
a şa ğ ı l a n ı r, a ğ l a m a k l ı oluruz ! Öyle y u m u ş a k g ü m üşten ğı yere ilk çarpa n ! . . oyuncu!, Sokratlı d üşleriyle b i z i koruma altın a a l ı r !
sivri laflar b u l u r ki, i şte orada koşa n bir çoc u k heyeca­ Met-Üst d üşsel bir bozguncudur. Kucağı nda mışıl· m ı­ O b i z i m , ' kötü ' şeyleri kafaya takm a m a m ı z i ç i n h e r
nıyla sivri l i k leri eriti p , k u l a k l a r ı m ı z ı ç ı n l at ı r, i çten ve kıtır ş ı l büyüdüğümüz keli melerin dahi hortlak yüzleri n i gös­ tür şaklaba n l ı ğ ı deneyip d i l i n i ç ı ka rtan b i r f i l ozof d u r ! . . ·

k ıt ı r b i r k a h ka ha yl a ! .. i ç i m izde kim, y ı rt ı c ı b i r k u rt u n terir bize. Çocuksu bir h ı rs ve çocu ksu bir d i kbaşl ı l ı k l a Yal n ı z o m u ı B u m izah g alerisin de, sayfa lar boyu ya­
d işleri n d e n ö nce, s ı c a c ı k k a l b i n i g ö re b i l i r ? i ç i m i zde k u l l a n ı l m a z h a l e geti ri r l D üŞsel bir makas va rd ı r elinde. z ı l a ca k Ahmet Y ı l maz, C e m Y ı l maz. Y ı l m a z E rdoğan,
kim m i n i c i k bir serçen i n soğ uktan ü ş ü m ü ş tir tir tüyle­ Kelimeleri karton parçaları g i bi, h i çte u m u lmadık kenar­ Erdi! Yaşaroğ l u , d a h a neler var ! . .
r i n d e n önce bıçak s ı rtı pa rça layıcı g a g a l a rı n ı görebili r l . . · larından kesip, d uygu denizleri açar ö n ü m üze ! . Bambaşka bir ü l k e n i n çoc u k la rı ı . . f:ie d e g üzel a nlatı­
E n soylu m ısra l a r ı n sırt ı n a s ü l ü k g i bi ya p ı ş m ış başıbo­ Haritadaki ırmakların yerini değiştirir g i bi, şeh i rlerden yorlar kendi ü lkeleri n i ! .. Bu ü lken i n orduları, yüz tane
z u k ş aç m a l ı k la rı önce M et-Üst görür. TNT k a l ı bıyla oy­ kom i k k uşlar, k uşlardan t u h a f a d a m l a r ya pıverir, hepsi­ ü n i versitesi, yüz t a n e g azetesi, b u ü l k e n i n tiyatroları,
n a m a k g i b i d i r k e l i m eyle oyu n u , M et-ü st, k utsa l l ığı bir ni büyü kçe bir eski za m a n halısı üstüne yerleşti riverir, bizi kork utuyor, o n l a r bu korku m uzla 'eğleniyorlar' ..
bomba g i b i i n f i l a k edecek k el i m e n i n şiri n l i k le don u n u nasıl yapar bilemem, ama hep o h a l ı üstünde oyna m a k Başard ı n ı z çoc u k l a r ! .. Tari h i m iz i n e n ceh e n nemi siya­
aşağı çekeb i l i r l Keli m e n i n a ğ z ı n d a k i sütü emer ı Posası­ isters i n i z ı . . si g ü nlerinde, böyle bir g ü n d e başard ı n ı z ! . .
nı kusar! E l leri y u m u şa k sanmayın, pençelerini laga-lu­ Met-Üst, bozguncu, kör b i r M oğol savaşçısı değ i l d i r, B a ş a rd ı n ı z çoc u k l a r ! . . T a ri h i m iz i n e n c e h e n n e m i
gayla s a k l ayıveri r ! bozd u k l a r ı n ı n üstüne yen i bir gerçe k l i k inşa eder. Öyle siyasi g ü nlerinde, böyle b i r g ü n d e başard ı n ı z ! . .

NIERABA ÖZGE . . . SU GS:::e


EVİNİN ANAHTA�!NI BAN.b,
ve12i1'2 M(SİN ?.. Ş6Y (ç:/N YAN ı • . •
SEVGİLiMLe BEN BU GECE
KEM IC(iM ...

S E M RA CAN
10 PAREV! . . Öküz 3 3 /$ u bat' 9 7

H AC E R Y I L D I R I M

Ermeni Çocuğun Dişi Çallndı


1 962 yılmda Gedikpaşa Ermeni
Protestan Kilisesi'nin alt katı ye­
timhane olarak kullamltyordu. Ço­
cuk saym çoğaldıkça, bu alt kata
sığmak da zorlaştı. Kilise yönetimi
Tuz/a 'da çocuk kampı yapmak için
bir arazi satm aldı. Dümdüzdü bu
arazi. Çocuklarm başma bir kalfa
verildi. Kurulacak kampm ilk ame­
le grubu 8- 12 yaş arasmdaki ço­
cuklardı. Önce bir kuyu kazdı ço­
cuklar. Ardmdan çukurlar kazıp, el
arabalanyla taş ve kum taşıdilar.
Ve temel atıldı... Hergün Gedikpa­
şa 'dan Tuzla 'ya gitmek zor olduğu
için çadtrlar kurdular kendilerine.
inşaa t yükseliyordu, diktikleri fi­
danlar büyüyordu, kendileriyle be­
raber. Ve sonunda bitti, Tuzla Er­
meni Yetim Çocuk Kampı. Ranza­
/arma yerleştiler. . . Artık yetim de­
ğildiler, kalacak/an bir yer, başla­
rmda öğretmenleri ve yaşlt Mora­
kur vardı her sabah saçlanm ören ..
Her sabah mmtıka temizliği yapar­
lardı. Mmtıka temizliğinden sonra
ders, dersten sonra da oyun oy­
narlardı. Güzel günlerde bahçele­
rinde piknik yaparlardı. Uyku son­
rası akşam üzeri saat 1 7. 00 ' de bir
dilim ekmek üç beş zeytin yerlerdi
çam ağaçlan arasmda. Yil 1 9 79.
Vakıflar Genel Müdürlüğü azmlık- _

larm mülk edinemeyeceğini gerek­


çe göstererek Kartal 3. Asliye Hu­
kuk Hakimliği'ne başvurdu. Kilise­
nin elindeki tapunun iptal edilme­
sini ve eski sahibine geri verilmesi­
n i istedi. D a va dört yil s ü rdü.
Kamp kilisenin elinden altntp eski
sahibine verildi. Boş olarak satm
alman arazi yıllar sonra beş kuruş
ödenmeden geri alındı .. Şimdi ha­
rabe durumda bu kamp. Çocuklar
mı kimbilir nerelerde ? Çocuklar­
dan geriye kalan bu harabe kamp-
ta 1970 basımlı "Güzel Türkçemiz"
kitabı. Ya onlara bakan yaşlt Mo­
rakur nerede ? Morakur şimdi Ye­
dikule 'de yaşlilar yurdunda kafi­
yor. Tuzla Kampmı ve saçlanm ör­
düğü çocuk/an özlüyor. "O günler
çok gerilerde kaldı " derken gözleri
doluyor. Ve çocuklara öğrettiği bir
türküyü söylüyor:
Bir dede vardı yaşlı/ Yaşı vardı
sekseni geçmiş/Torun/arma can ve­
rirdi/Yiyecek ne bulursa onlara ye­
dirirdi/Bir- gün büyük bir çamur ge­
tirdi/Böldü parçaladı önlerine koy­
du/Yallah çocuklar yiyin dediNar­
taki yavaş ye/Akaboğosik o kadar
yedi ki/Karm şişti/Aman karmm
şişti ölüyorum/Dedeyle torunlar
birbirine girdi/Çocuk ne güzel ye­
din dedi/Bir daha size çamur al­
mam/Sizin ölmenizi istemem.
(IHD lstanbul Şubesi, Azınlık Hakları iz­
leme Komisyonu geçtiğimiz ay bu konu­
da fotoğraf sergisi düzenlemiştir.)
Öküz 3 3 /S u b at' 9 7 SESVER 1 1

Açlığın kokısı pırfinı


"Han i çok eskiden köle devri varmış ya . Bir köleler bir de efendi­
ler. Biz köle/eriz dia fonun düğmesine basanlar ise efendiler.

1 986 yılında geliyor, istanbul'a dım. Pol isi var içirıde, mil letvekili
Yılmaz Aktaş. D iafonu n olmadığı va r içinde, kom i ser var, bakan
b i r köyden . işsi z l i k , savaş o n u var.iki ay oldu. Hangisi girdi ha­
g ö ç etti riyor . E s k i d e n " pa rf ü m pise . O kadar yiye n l e r o kadar
koka n " Beyoğ l u ' na . 75 yaşında­ içenler. Efendim nedir, milletve­
ki Nilgün Hanım kapıcı Yılmaz k i l i nedir aşiret sa h ib i . Bir tane
Aktaş ' ı n yüz metre i lerisindeki bir işçi var m ı içinde, bir tane eşkiya
apartmanda oturuyor. "Ah evla­ var mı içinde ı Dönüyorlar, d uru­
dım ah kızı m " diye başladığı sö­ yorlar. Çatlı'nın başına üşüşüyor­
z ü n ü " P a rf ü m k o k u l u i st i k l a l lar. Şunu kım yaptı? Ç atlı. B u n u
C addesi 'nde yürüyen beyefendi­ k ı m yapt ı ? Ç at l ı . M ü b a r e k s i z
ler nerede k a l d ı ? İsta n b u l artık
Vicdani Retçi Ülke : Firar etmeyeceğim
hıçbır şey yapmadınız mı? O ölü­

O şıtları Derneği ' n i n k urucu larından . Askere gitmediği için tu-


eski İstanbul değil " sözleriyle biti- . dür, cevap veremiyordur. Türkiye sman Murat Ü l ke Vicdani retçi . 26 yaşında, lzmir Savaş Kar­
riyor. Bir apartman ı n kalorifer da­ C um huriyeti, Tem i z E l ler olmalı.
i res i n i n i kiye bölü n m ü ş bir oda­ nünün de olmadığını sqylüyor. Bir Olmadığı içinde herg ün Çatlılar tuklandı, Mamak Askeri C ezaevi'nde yatt ı . C ezaevi ' nde tek tip elbi­
s ı n d a otu ra n k a p ı c ı Y ı l m a z Ak­ g ü n ü n ü şöyle anlatıyor: " Sabah da polisi de amiri de, başbakanı­ seye karşı çıktığı için h ücreye konuldu. Daha sonra askerlik yapması
taş'ı n evine gidiyorum . 1 9 yaşın­ 6 . 3 0 d a k a l ka r ı m . S o n ra 7 . 3 0- na kadar çıkar. " Sohbet birden­ için Bilecik'e gönderildi. Orada da askeri elbiseyi giymediği için em­
daki eşi San iye ve i k i çocuğuyla 08.00 arası milletin gazetesini da­ bire Susurl u k olayıyla değişiyor.
re itaatsizliğe ısrardan hakında dava açıldı. Eskişeh i r Askeri Mahke­
birlikte yaşıyor bu odada. Otur­ ğıtırım. Saat 1 0.00'da servise çıkı­ Aktaş söze g i riyor " M i ll etve k i l i
duğu apartma nda ki 1 7 dairenin yorum . Kalorifer kazanını kontrol mesi' nde yargılandı, tutuklandı.C ezaevinde yattıktan sonra tahliye
k i m var, k i m yok hepsin i n aşağı­
kapıcılığını yapıyor. Onlara konuk e d e r i m , k ü l ü n ü t a ş ı r ı m . Gece edildi. Osma n M u rat Ülke'nin hakkında TC K ' n ı n 1 55. maddesi yan i
ya indirilmesini istıyorum dıyor. •

olduğumda iki Ağrı ' l ı a krabasıylci 2 3 .00'e kadar ça lışırım . " Y ı l ma z Ağa Kızılaslan a lıyor sözü " De­ " ha l k ı askerli kten soğutmak " gerekçesiyle açılan davalar sürüyor.
d a t a n ışıyoru m . K o n u k l a r ı n d a n Aktaş, kapıcı k a n u n l a rı n a göre dem 80 yaşına cahil gelmiş cah i l Ü lke, bu davadan 2 8 Ocak'da Ankara Genelkurmay Askeri Mahke­
b i ri 4 6 yaş ı n d a k i seyya r gazete ka loriferle i l g i lenen bir kapıcıya gitmiş. Babam 8 0 yaşına gelmiş, mesi' nde yargılanacak. Osman Murat ülke davaya katılacağını ve fi­
satan Ağa Kızılaslan biri de sey­ yoğurt verme zorun l u l u ğ u oldu­ cahi ld ir. Ben 46 yaşındayım cahi­ rar etmeyeceğini söyleyerek şöyle diyor: "Ben vicdani retçiyim. As­
yar satıcılık yapan Mehmet Kızı­ ğunu, kendisine bunun verilmedi­ lim. Çocuklarım köyde yeni yeni ker kaçağı değilim. Firar e tmeyeceğim, önümüzdeki duruşmalara
laslan. K üçük bir odada tıkış tıkış ğini, bir kapıcının evden 200 met­ okula başladılar. Devlet zamanın­ kattlacağım ".
oturuyoruz. Engin adlı bebek be­ re ileriye gitmesinin yasak olduğu­ da oraya yatı rım yapsaydı . Okul
şikte ağlıyor, 2 , 5 yaşındaki Ayhan nu ama kendisinin gittiğini, özel kursaydı, bende belki olacak.tım,
oynayamadığı için sikı ntı l ı bir bi­ işlerin kapıcıla ra ya ptırı l ması n ı n C u m h urbaş ka n ı . i ş gönde rme­
Havaya ateş açtllar, 24 kişiyi öldürdüler

D olaylarında sorumluluk üstlenmed i . Gazi ve Ümraniye olayla­


çimde diva n ı n üzerinde oturuyor. yasak edilmesine rağmen kendisi­ miş. Ekonomik yok. Hep toprak evlet, 2 4 k iş i n i n ö l ü m üyle son u ç l a n a n G a z i ve Ü m r a n iye
Eskiden parfüm kokan Beyoğ­ nin yaptığını söylüyor. ev. N iye toprak ev? N iye burada
l u ' n u , lstanbul ' u nasıl bozdukla­ 1 9 yaşındaki San iye de zaman 2 0 katlı evlerde dairelerde 'otu­ rında ö l d ü rü l e n l e r i n ya k ı n l a rıyla,
r ı n ı s o r a r a k s ö z e b a ş l ıyo r u m . zaman eşine ya rd ı m ettiğini be­ ruyorlar/ Neden orada toprak ol­ ya ralananları n aileleri, olayların so­

Od a n ı n i ç i n d e k i h e r k e s lsta n ­ l i rtiyor . Y ı l m a z a l d ı ğ ı maaş ı n ı n sun ki. Ev ocak olsa, kim gider rumlusu olarak gösterd i kleri dev­
bul'u bozanlardan oluşuyor. Ben kendisine yetmedi ğ i n i ş u sözlerle teröre. Ben istanbul' lunun başı­ letten, tazminat istemişlerdi fakat
1 983 y ı l ı n d a g e l d i m İsta n b u l ' a . açıklıyor : " Bir şişe süt 45 bin lira . na bela olmak istemiyorum. Do­
K a p ıc ı l ı k yapa n Y ı l ma z Aktaş Hergü n lk i şişe süt almak zorun­ bu talepleri kabur edilmedi . içişleri
ğ u d a b i r saat k a layı m . B u ra d a

;
1 986 yılında gelmiş eşi Saniye'yi dayı m . B u n u n hesa b ı n ı siz ya­ b i n saat kalmayayım" B a ka n l ı ğ ı 1 . H uk u k M ü şaviri Vali
de 1 99 3 yılında evlendikten son­ p ı n " N i l g ü n H a n ı m(l a r) geliyor Y ı l ma z Aktaş, buzdolabı ala­ Akif Tığ imzasıyla davacı a ilelere
ra getird i ğ i n i söylüyor. Meh met a k l ı m a . " B u köyden gelenler ne madığını söylüyor. Eşi San iye ça­ gönderi len yan ıtta " Ka n u na karşı
Kızı laslan 1 980 yılı nda, Ağa Kızı­ sinemaya gidiyor ne koı:ısere, ne maşır maki nası istiyor. " Çamaşır gelen· kişilere ancak ceza verilebi­
l a s l a n ise b i r h a fta ö n ce A ğ ­ de tiyatroya g idiyorlar" demişti. elde yıkanabi l i r, şimdi gerek yok. l ır, tazminat verilmez" den ildi. Di-
r ı ' d a n gelerek lsta rili u l ' u bozan­ Soruyorum Y ı l maz ve San iye 'ye Ama buzdo l a b ı zoru n l u ı h t ı ­ l ekçede, i ç i ş l eri B a k a n l ı ğ ı ' n ı n sa­
lar arasına katı lmış. Önce Yılmaz " S inemaya hiç gittin i z m i ? " Yıl­ yaç " dıyen Aktaş'a, Sanıye " Oto­ vunma amaçlı yan ıt yazısında üm­
Aktaş b a ş l ı yor g e l i ş öyk ü sü n ü maz Aktaş " Ne sineması. Hıç yü­ matık ıstemıyorum ı hıç değılse ranıye'de halkın üzerine çevre binaların çatılarından ateş açıldığı
a n fatmaya; " Ağrı'da yılda bir ay zünü görmedim " Aktaş'ın dayısı merda nelı olsun . . . " Mehmet Kız­
öne sürüldü. Olaylarda taş ve sopalarla saldırıya uğrayan polislerin
i ş b u l u p ç a l ış ı rd ı k . B e l k i büyük M e h met K ı z ı l a sl a n " S ı ne m a ya laslan bu konuşmaların ardından
şeh i rde çalışır evimiz olur. lşada­ nasıl gitsin adam kahvede çay iç­ yalnızca havaya ateş açtıgı ıddia ediliyor.
şöyle diyor: " Ölmüş ölüden sor­
mı olabiliri z diye geldik. Malesef m eye kork uyor " d i yor. N i l g ü n muşlar sa na ne lazım. O da de­
hiçbir şey olamadı m " Hanım bir gazete b i le okumadık­ miş ki, ben ölmüşüm, bana ne Cesedi tahliye edildi!
Yılmaz dört y ı l inşaatlarda çalı­ larından da söz etm işti . " Gazete, lazım olacak. Bir kefen verin ye­

Phasta l ı ğ ı n a ya k a l a n d ı ğ ı nda cezaevi n ­


şıyor, k a p ı c ı l ı k işi b u l u nca köye k i tap o k uyor m u su n u z ? " d iye ter, demiş. " olat lyit öldü . Polat lyit ölümcül kanser
gidip, San iye ile evlen iyor ve be­ soruyoru m . " H iç gazete a lmadım. " Devle t i n e l i u z u n d u r " d i yor
raber lsta n b u l ' a dön üyorlar. i k i Ama başkalarından isteyip oku­ Ağa Kızılaslan ve devam ediyor: deyd i . A d l i tıp raporunda Polit lyit'in tedavisi
çocu k la rı oluyur. Tek b i r oda da duğum oldu. " diyor Yılmaz Ak­ " Ama bu kol n a s ı l b i lmem, bir mümkün olmaya n kanser hastalıgına yaka­
yaşa m a ya b a ş l ı yo r l a r . M u t f a k taş. Ağa Kızıl aslan " Ben gazete Ankara'ya bir de lstanbul'a kadar landıgı, beyn inde tümörler ol uştugu ve kısa
olara k kullandıkları yer ise ka lori­ ok uyoru m . Ç ünkü yen i iş bul mu­ uzanıyor. Bu ne biçim koldu r ? " bir süre ıçı nde öleceğ i l>e l i rti l d i . B u rapor
fe r dairesi i le iç içe Pencereleri ş u m . G a zete satıyoru m . Satar- lstanbul ' u kim bozd u ' N i l g ü n � üzerine avukatı M ihriban Kırdök Devlet Gü-
yok . . Odadaki eşyalar, bir yatak . kende şöyle bir g öz atıyor u m " H a n ı m , isti klal C addesi' nde rahat
, • ven l i k M a h kemes i ' ne başvurarak tutu k l u
bir, kanepe bir beşi k, bir de tele­ diyor. yü rüyeme d i ğ i i ç i n köyden göç
vizyondan oluşuyor. Ağa Kızı laslan satt ı ğ ı gazete­ iyit'in bir a n önce tahlıye edilmesin i ve son g ü n lerini a i lesiyle birl i kte
edenlerin bozd u ğ u n u d ü ş ü n ü ­
Kapıcıların sorun larından konu­ den eline günde 2 00-300 bın lira yor . . N i l g ü n H a n ı m , ş i m d i lerde geçirmesi n ı istedı . Mahkeme avukatın bu isteği n i " hastal ı k ölümcül
şuyoruz. Aktaş d iafonu göstere­ k a l d ı ğ ı n ı b u n u n l a h e m kend ı n i meta f i z i k l e u ğ r a ş ıyo r . R u h ve de olsa tutu k l u l a r gerektığ ı nde i l g i l i hastanelere sevked i le b i l i r "
rek " Ha n i çok eskiden köle devri geçi n d i rdiğ i n i h e m d e birıktirıp Madde ile ilgilenen bazı derg i lere açıklamasıyla reddettı Polat lyit cezaevinde öldüğ ü nde 3 3 yaşı n ­
varmış ya . Bir köleler bir de efen­ köye göndereceği n i bel i rtiyor ve yazıyor. Kapıcı Yılmaz ve a k ra­ daydı. iyit'ın cenaz esıne katılanlara Sarıgazi'de jandarmalar saldırd ı .
diler. Biz köleleriz, diafonun düğ­ ekliyor: " Yı lbaşında Ç il ler 2 mıl­ baları penteresiz odalarında is­ Birçok k i ş i yaralandı Polat lyit'le a y n ı d urumda o l a n v e Ankara Ka­
mesi ne basa n l a r ise efen d i l e r " yar lira harcadı bir gecede. Gün­ t a n b u l ' u değ i l " T ürk iye'yi k ı m palı Cezaevi' nde kalan ıki mahkum daha var. 1 6 yaşı ndaki siroz
di yor Asg ari ücretle ç a l ışt ı ğ ı n ı , lerce televizyonda S usurl u k ko­ bozdu? sorusunu tartışıyor" · hastası S . K ve kanser hastası Reşit Kayra n . Onlar, öldükten sonra
mesai almadığını hiçbir izinli gü- nuşuld u . Ben o zaman Ağ rı'day-
değ i l henüz yaşarken tah l iye ed i l meyi bekl iyorlar . . .

:-�
İşkence
"Seferberlik Türküleriyle Büyüdüm "
Krikor Ceyhan'ın Bırıncı Dünya Savaşı sonrası oluşan, ekonoIT'.k s kıntıları ve seferberlık dönemınde
...::::ı•,g."'PI "Çıkmaz Sokak"da!
geçen çocuklugunu anlatan " Seferberlık Türkulerıyle Buyudurı" adlı kıtabı Aras Yayıncılık 'tan çıktı. Sı·
"Cumarıesı Annelerı ıçın "

T
vas'ın Zara ılçesınde geçen çocuklugunu, Ermefl1 ve Musluman arkaaaşı'arının. komşularını ve annesının u n c e r C ü.c e n o ğ l u ' n u n
bır yandan zengınlere kılım dokurken bır yandan da bıtrnez ukenmez Seferberlık Turkuylerıyle ağlayışını " Ç ı kmaz Soka k " isımli
anlatıyor. " H ey oğul hey çıkayım gıdeyim de oğul uzun yollara Karışayım da ah yavrum boz bulanık sel­ oyu n u n u Mask-Kara Tiyatrosu
lere" dıye başlayan turküsuyle annesının aglamasına eşlik eden ama nıye ağladığını bılemeyen bır çocuk
Ocak ayından ıtıbaren Bahçeli­
" B u tur kuyu soylerdı en çok anam Hem d e nasıl bır mekan ve gaydeyle Başı açıklar dedığı bız dort yav·
rusuyla kocasının olusu başında oturmuş aglaya ağlaya ağıt yakan bır eskı Ermenı dudusu sanırd ı m " Yaz
evler Necıp Fazıl K ü ltür Merke­
kış ınşaatlarda çalışan herkesın derdıne deva olan bır baba, çocuklarının bak ı m ı n ı ustlenen zengınlere kı· z i ' nde s a h n e l iyor. Oyu n , C u ­
l ı m dokurken seferberlık turkulerını de işleyen bır anne ve bir çocuğun gözuyle seferbedık gunlerı. .. martesi Annelerı ' ne ithaf edildı.

e
12 SİİR Ökü z 3 3 / $ u bat ' 9 7

İ S KE N D E R kü çü k
Daktilom un Tuşları
Aksia Yukaırı A. ksa
Kimsenin içaçJ/annm top/am1, diğerinin içaÇtlarmm top/amma eşit değildi! Serbesttik. Dağıtmak ve birbirimizi

düzmek mevzunda serbesttik ! Orgazmm kitapta yeri vardı. Çünkü, pencerenin, uçurumun kenannda bu vardı.

ölüyorum pil Kariyerim s a rs ı l ı yo r ve geri ç e k i l e m iyo­


r u m . Oysa b ü t ü n biri k i m i m i orada bıra­
hayatım, gözlerimi n önünden
bir bağ ı rsak şeridi gibi geçiyor k ı p u z a k l a ş m a k , m a tm a z e l m anzaraları
otomobil i n altında kalmış seyretm e k istiyo r u m . Ç ü n k ü henyz çok
S e n t e t i k u y u şt u r u c u l a r ı n k a f a ç e k ­ peygamber. genci m . Ç ün k ü henüz p a rça l a n m a d ı m .
m e ye g i tt i k l e r i n i e l bette h e p i m i z b i l i ­ B a n a y ü k l e n e n soru m l u l u k l arı yerine
yord u k . M a k i ne ye yazı l a n ve d i sketler­ bir del ikten içeri sızmaya çalışmış g e t i re b i l i ri m . Y e r i n d e b u l u n m a zs a m
de k a l a n , ö l ç ü s ü z b i l i n ç l e r i m i z , h e r h a n ­ k a p ı n ı n ö n ü n e b ı ra k a b i l i r i m . O n l a r ı
hayatı boyunca kan.
g i b i r a kş a m ü st ü n ü n s e r i n serseri l i ğ i n ­ o ra d a b ı ra k ı p u z a k l a ş m a k. v e bayat ba­
d e i l e rd e k i şeh i r lere d o ğ r u c e s e t taşı­ l ı k l a z e h i r l e n m e k istiyoru m . V ü c u d u ­
yorl a rd ı . Penceren in k e n a r ı n d a bu var­ kapan kapanmadan önce kararan hava m u g ereb i l i ri m . V ü cu d u m u arkaya a l a ­
d ı . S u d a yd ı k . A b a r t ı l ı s e k s yaşa nt ı m ı z , şişirmiş kom i k cinlerin etl i ciğerlerini. b i l i ri m . V üc u d u m b i r n o k ta y a t ü n e r­
ç i ç e k l e r i n d u d a kl a r ı n d a i r i b i r . i k i n sa­ k e n , a ğ ı ben örebi l i ri m . Ortope d i k ol­
ba h layışı n ı a n l atiyordu . G a zeteler öyle m a ya n sevg i l i l e r i m y ü z ü n d e n sı n ıfta ka­
yazıyord u . Ö z g ü r B a s ı n , o l a y ı n boyut­ istanbul'a inen uçak l a b i l i r i m . Tıraş o l m uyoru m . P a rm a k l a ­
l a r ı n ı araştı rıyordu . K a d ı n , erkeği e m e­ avucundan su içmiş karanlığın . r ı m ya n a k l a r ı m d a t a h rişe m üs a i t . i l g i­
c e k t i . E rk e k , k a d ı n ı e m ec e kt i . H a y a l l e n m i yo r u m . Z afi yet g e ç i r m e ye , t e l aş­
g a z ı , b i tiyord u ; a c ı , k ı ş k ı rtyord u . l a n maya, k l işeleşmeye ve verici o l m aya
öyle yazmışsın mektubunda
işitiyord u k ! Y a b a n c ı b a rb ar l a r, arka­ k a l k ı şıyoru m . A ğ rı l a r ı m b i r beden b ü ­
d a ş l a r ı m ı zı teker teker ö l d ü r üyorl a rd ı . öyle dedi akıl hastanesine yatırıl a n postacı. y ü k g e l i y o r l a r . D a r m a d a ğ ı n ye r l e ş i m
H e r k e s m u t s u z v e ç a re s i zd i . T a b u tt a yerlerine saç ı l m ı ş çocu k l u k l a r ı m ı ya pış­
vam p i r yetişt i rd i ğ i m iz, . m k o k u l u k a d ı n ­ t ı r m aya ç a b a l ıyoru m . J ü ri k a ra r s ı z . Kas­
l a r ' ı izlediğim iz, b i re r d u ble bi'şeyler içti­ raraya g e l i p örg ü t l en d i k . Dayak yiyen g i n e sa h i pti m . B i r fantastik çizgifi l m de l a r gerg i n . D a m a l a r çeki l m iş . Küçük
ğ i m iz, birbirimize sok u l d u ğu m uz, b i rb i ri­ radyo d a l g a l a rı , s ü m ü k l ü a rtezyen k u­ iş b u l a b i l i rd i m . t a n siyon s ı f ı r ! H a k k ı m ı h e l a l e diyoru m !
m izin k oyu n l a r ı n d a u yu d u ğ u m uz, o ru­ y u l a r ı , örümcek a da m ' ı n kayınbira d e ri - i l k a na ! i l işki kaç yı l ı n d a k u r u l d u ? i n a n ı l m a z ! Yaşarken, ben i bütün b i r
t u bet l i yatak larda azgın rüya l a r görd ü ­ k a n a l i zasyon şebekeleri, yüksek g e r i l i m H OC A M B A N A B U N U S O R M UŞTU ! tarih e yalancı şahit yazdılar! inanılmaz!
ğ ü m ü z yı l l a r, ç ı k a n g ö z l e ri m i z i , k o p a n h a t l a rı ve c i ns e l a ç l ı k k a t ı l d ı a r a m ı z a - Hatırl a m ıyorum efend i m ! E vet ! Erkek, k a d ı n d a n g ö r k e m l i d i r !
dil lerimizi, l i m e l i m e olan tenle ri m izi bi­ s o n r a d a n s ı rasıyl a . B i z çoğ a l dıkça m e n ­ ADAM FENA B OZ U L M U ŞTU ! Evet ! Kadın, erkekten d a h a zeki v e k u r­
rikti riyord u . C i n net, u s u l ü n e u yg u n d u . z i l u z a k l a ş ı r o l d u . M e n z i l i n m a kyaj ı - Avdan dönen vahşi insan lar, k a l ı n n a zd ı r ! B u n u , hocama itira f etmeliyi m .
Ki m s e n i n içaçı l a r ı n ı n topla m ı , d i ğeri n i n a k a r , foy a s ı o rtaya ç ı ka r o l d u P o l i s , o rg a n la r ı n ı sıvazlaya sıvazlaya ' b a n a ot Kızgı n l ı ğ ı geçene k ad a r, o n a yard ı m ni­
içaç ı l a r ı n ı n topl a m ı n a eşit d e ğ i l d i ! Se r­ e l ı nd e k i m eg afon arac ı l ı ğ ıyla çevrem i­ getir l a n ' d ıye bağ ı r d ı k l a rı nd a sene yak­ yeti ne, kestırme yol lar h a ritası h a k k ı n d a
bestt i k . D a ğ ıtm a k ve birbiri m i zi d üz m e k z i n s a r ı l d ı ğ ı n ı söyle d i . B i rb i r i m i z i n y ü ­ laşık kaçtı ve yeral t ı n ı n o şah sıyetli göt­ ş a b l o n l a r ç ı k a rt a b i l i r i m . C a h i l l i ğ i m i
mevzu n d a serbestti k ! Orgaz m ı n k i ta pta z ü n e baktı k . i l k defa birbiri m i z i n yü­ leri, o c i l lop g ibi rockerl a rı ot'obur ol­ sperm l e r i m l e sıvazlaya b i lirsem, a lted i l e­
yeri vard ı . Ç ü n k ü , pencere n i n , u ç u r u ­ z ü n e b a kt ı k . ' i ç i m i z d e k i h a i n k i m se d u k l a rı n ı n f a r k ı n a va r d ı k l a r ı n d a , n a s ı l m e z b i r ş i d d e t i l e g e r çe ğ i n orta s ı n d a
m u n kenarında b u vard ı . Tebligat, şa h s­ k i m l iğ i n i a ç ı k l a sı n ' d iye b a ğ ı rd ı m . ' Ya n i ifade etsem, mesela ben, k a ç memeliy­ c a n l a n a n , ağaçla ra t ı r m a n a n plastik ze­
m ız a m ü n ha s ı rd ı ' Ç e k i n i rd i k . U t a n g a ç , a ç ı k c a s ı , h e r şey y u m uşuyor ve b e n , dim, a d ı m nasıl yazılıyordu, herhangi bir baniler b u l u r, onları m ut l a k a eve g ötü­
m a hçup, m a z l u m m a h l u klardı k ! Aşk e n e rj i n i n tazzigi esnasında zeyti n ya ğ l ı rakam içeriyor m uydu m , çenem kaç pa­ rürü m . Sanırım, evde birkaç paket pre­
şantaj ı n a boy u n e ğ d i ğ i m iz yaşlardayken, d e l i k a n l ı p i ş i r iyorum ' c ü m l e s i n i de raydı, . aşşak l a r ı m buruşmuş m uydu ; ce­ z e rvatif im ve su b a z l ı k a y g an fa şt ı r ı c ı m
b i r b i r i m i z e ' rö l a n s ' d i ye s e s l e n i r d i k . u nu tm a d a n sözlerime e k l e d i m . O rada­ vap ver bre 66 ! . v a r . N e var? ! Haya t ı n ızda sanki h i ç m is­
Devlet ' i görmeye h ayva n a t b ahçelerine k i l e r , çok e t k i l e n m i ş l e rd i . A s l ı n d a , H O C A M BANA B U N U S O R M U ŞTU ! tik bir varlı k l a i l işk iye girmemiş gibi bakı­
g iderd i k . D evlet ' e fı�t ı k atard ı k . D evlet, u z u n u z u n konuşmayı, geçmişi ve ge­ - Hatırlam ıyorum efen di m ! yors u n u z b a n a ! . Sevdi ğ i m le çöld e k a l ­
sevin ç l e k uyru ğ u n u s a l l a rd ı . Eee, b u n a leceği d e ğ e r l e n d i rmeyi p l a n l a m ıştı m . ADAM FENA B OZ U L M U ŞT U ! s a k , birbir i m i zi n terin i yalayarak geçiştir­
çoğ u m uz g ü l e rd i k . B e n , b i r m i k t a r te­ K r i t i k b i r k o n u mdayd ı m . Ama, n e ya­ O k u l ç ı kışı y ü r ü m ü ş ve k ı s m e n filtreli m eye çal ı ş ı r d ı k s u s u zl u ğ u m uz u . G a l i b a
bessü m ederd i m . zık, yeryüz ü n d e k i m e yvalar b i rbi rleri n e bir s i ga ra yak m ıştım . Ş ü phesiz k a l item s i z d e n işte b u den li u z ak t a ve tered­
Ö r g ü t l e n d i k . T e r b i ye s ı n ı r ı , g ü n l ü k. k ü s m üşlerdi ve b e n , artık, b i r s ü re için a r t m ı ş t ı . D o m u z g i b i esrarl a n ı p n a l l a rı d ütsüzüm ı S i zd e n s ı k ı l d ı m ı D o n u m u gi­
a l ı ş k a n l ı kl a r, tarih i ya n ı l g ı l a r v e b e n , bi- dahi olsa cam içinden geçme yetene- d i k m ek a rz u s u . . K a ri y e r i m s a r s ı l ı y o r . yim yatakta n k a lk ıyorum ! .

. . .

D E M ET D E M i R OZG U R M U MC U
Çarmıha gen/ip çivilenmiş ellerimzincirlenmiş ayaklanm Sevdiğim puslu bir şarktyı söylüyor ara sokaklar
Görüyor diye mil çekilmiş gözlerim yağmuru ıskaltyorum sürekli,
Konuşuyor, söylüyor bağmyor diye ağzım dikilmesin yüreğimde milyon yıllık bir yara.
Dos tluk sevgi saçan yüreğim Kara bir tarih paltomun astarında.
Tüm bun/an onaylayan beynim kafam o sevimsiz kurşunla parçalanmasm Üşüyorum, masallar içinde yağıyor kar.
Koca bedenim yosun tutmuş taş duvar pas tutmuş Eskimiş bir umudu borç alıyorum yaşamdan.
Demir parmak arasmda çürümesin Seni çağmyorum uykumun dehlizlerinde uyumadan
Yaşam bağlarımı zedeleyen o gereksiz işkence metodlannt saklanıyor gündüz suskun u bir dil belleğimde.
istemiyorum be kişiliksiz ve kişiliksiz/er Dilimde adın kıvran tyor, milyon yıllık bir yara yüreğimde.

şamse as ı
Öküz 33/$u b at' 9 7 M ESE LE 13

P E Rİ HAN MAG D E N
T:. . . :urk
;: s:a n •UI=: 4'..
ş·/Oray
.::·:
Kalbimde Bir Yaradır

B
a l ı k b a ş t a n k o ks u n . veren a g a ç l a rı taşla m aya kadar G ü n ey, T ü r k a n Ş o r a y resimle­ m ay a z m a s ı z l ı k l a r ı v e T i ta n i k l a rd a yanaştı kları n ı n k ö r b i r sti­
B e n e vi m d e t e k başı­ vard ı rıyoru m işi . (Bilcümle ma­ riyle k a p l ı . Türka n Şoray 1 5 yjJ­ boyu t l a r ı r:ı d a ( e n c i n ve d o l a r l i stçeta k l i d i " ge n ç i n sa n " g i ysi­
ma o t u ru p bu y a z ı y ı g a z i n p r o g ra m ı n d a l b r a h i m şında atıp si nemaya k e n d i n i , n e çarp m ı ş o l a n l a rı d a d a h i l) d a n ­ leri i ç i n d e . Tayt la r, b a n d a n a l a r,
ç ivi l e r k e n , T ü rk a n Şo­ Tat l ıses 'ten Harika Avcı ' ya, E m ­ n i nn i lerle a bsürdlüklerle büyüt­ g a l a k l ı k l a rıyla d e ğ i l , böyle ço­ botla r, za rtlar z u rtlar. Ç i p i l göz­
ray S e l i m i le ri ' y l e çay rah'tan G ülben E rg e n 'e, hepsi­ t ü bizi. Kleopatra k ı l ı g ı n a g irip cuk a k l ı m ı z l a , o l a nca a ş k ı m ı z l a l ü o Yapı Kredi o ğ l a nı n ı n kolla­
· i ç i yo r o l a c a k . S e l i m l l e r i ' yl e , n i n m ot t o s u b u : Y a v r u v e r e n " Tavernada sen yok ben yok " seyrede ede büyüd ü k . Zaten r ı n d a çevird i ğ i aşk s a h ne l e r in i
Ati l l a Dorsay ' l a, C a n D ün d a r ' l a . a g a çg açaççç). S o k a k l a rd a boş şa rkıs ı n ı m ı söylemedi, sevgilisi çoc u k a k lıyla yapılmış f i l m l e r d i . izlerken , a n a m ızı süfli barlarda
Degişik t a rz ve m od e l lerde a m a t e n e k e k ut u l a r ı n ı t e k m e l iyo­ M urat Soyd a n ' ın " Dü n ya n ı n E n Fatih 'teki yok s u l evi n d e n setle­ g e n ç ç oc u k l a r l a k o k l a ş ı r k e n
k e s i n ke s " i ç l i " b u a d a m l a r l a . rum. Ked i l e r i n k uyru g u n a bag­ G üzel Kadı n ı " bestesin i elleri n i re a l ı n a n T ü rka n Şoray da hep görm ü ş kadar old u k . i ç i m i z acı­
T ü r k a n Şoray b e n i çaya ç a g ı r­ l ayacag ı m baglamasına da, ke­ k a l ç a l a r ı n d a dolaşt ı rıp k e n d i n i 1 5 'lerinde k a ld ı . d ı . A y r ı c a g ı d ı s ı ç ı k m ı şt ı , s ı rf
m ayacak . Hiç. B a n a k e n d i " yar­ d ilerden i m t i na ediyorum . işaret e d e e d e söylerken göbek O kadar çok f i l m çevi rdi k i , o n a has o şah a n e gözleri yorul­
d ı m c ı l a r ı n a " p i ş i rt t i g i c e v i z l i Kızarkadaşım Başa k . S Ü R Ü ­ v u rg u l u d a n sl a r mı etm e d i . Be­ hayatı k a ş ı ya c a k v a k t i yo k t u . m uş, k ı rışmış, saçları azalm ı şt ı .
k e k t e n k e s i p titreyen e l l e riyle D E N A Y R I B İ R i . H a n i nefretl i k pekledi bizi. Başka bir başeser­ B a ba/t a n r ı/pa t ro n /a ş ı k f i g ü rü Esteti k a m el iyat o l m a k istem e ­
t a b a g ı m a koymayacak . Sofrada b i r şa r k ı d i l i n iz e t a k ı l ı-r, i ç i n i z de sevg i lisi o l a n -yi ne- M u rat Rüçhan A d l ı işi gücü idare etti, y e c e k k a d a r g ü ze l d i . Z a t e n
t a rç ın l ı k u rabiyeler o l m ayacak . b u l a n a b u l a n a d i l i n iz d e n s i lke­ Soyd a n ölüm f ı ç ı s ı n d a ç a l ı ş a n dış d ünyayla o m u hatap old u . h a k l ıyd ı : D ün ya n ı n e n g ü ze l ka­
B e n böyle b e d b i n v e k ı s k a n ç l eyemezsi n i z ya . 1 ki-üç g ü n d ü r b i r gençti. ( Ö l ü m fıçıs ı : H a n i biz Türka n ' ı hep i m i z i n S u lta n ' ı b u d ı n ı n a hiçbir kul e l i değmesin,
h i ç b i r ç ay a ç a g ı r ı l m a d a n v e h a b i re b u d i l i m d e . R a d i ka l ' i n­ çocukken varolan l u n a park ku­ a k ı l l ı , yakışıklı işa d a m ı yap m ı ştır k a rşı m ı za plast i k bebe k l e r g i b i
hatta telefon ç a l d ı g ı n d a : " Alo, m u hteşem reklam k a m pa nyası­ y u l a r ı , y ü r e k l i bir d el i k a n l ı n ı n çokça d a . D ı ş d ünyadan yalıtıl­ çıkmasındı.
o r a s ı S i n d re l l a ç o c u k y u v a s ı nı hep b i r l i kte i zledi k ve bizim içinde motosi kletiyle dört dön­ m ı ş bir çeşit Uyuyan G üzel g i bi A m a n e yapmacıklar şahikası
m ı ? " vari yanlış n u m a ra l a r yal­ köşedeki bakkal dıŞı n d a herke­ d ü ğ ü . ) Bu f i l m , iktida rs ı z oldu­ b o l ca d u yg u l a n a ra k , i c;i n i n o entonasyon vurucu t i m i R utkay
n ı zc a . . . Y a l n ı zca o n lar. sin ne k a d a r Radi k a l o l d u g u n u g u n u k e n d i nden gizlemek sonsuz f u k a ra çoc u k i nceliğiyle Aziz'in, n e de Yapı Kredi oğlanı­
B üyük Türk sokak rom antigi ögrend i k . Zaten RADi KALLERiN a macıyla olsa gerek, l i m onata­ t a b u g ü n lere geldi Şoray n ı n k o l l a r ı n d a o l m as ı n d ı . ( K i ,
C e z m i E rs ö z ' e t a p a n d o g u l u ü l kesi b u ra s ı . M e se l a k ı za r k a ­ s ı n a ilaç a t a r a k Ş o ra y ' a sahip S o n ra R ü ç h a n A d l ı ö l d ü . şimdi Aydan Şener'le kenar ma­
k ı z la r, h e m şi re o k u l u n da k i l e r, daşı h a k k ı n ı . . . · s u . m � m l e kette olan zen g i n çoc u ğ u n (tabii as­ O n u n v e hepimizin başın d a n halle dizileri çeviren R utkay Aziz
a n n e s i f e s l e g e n y e t i şt i r i r m i ş kaç kız (hem de kaç şehirli orta l ı n da o l a m a m ış bu iktidar me­ kaynar sular gibi indi hayat. de çocu k l u ğ u m u z u n AST s a h ­
a m a " o ş i m d i b i l i n çl i " ler, V a k ­ s ı n ı f kız) g i d i p k u aförde saçın a selesin d e n . Hem ilk, ö l ü m fıçısı (Hoş biz zaten Rüçha n Adl ı ' s ı z n e l e ri n i n y ü reğ i m i z i h o p l a t a n
k o ra m a ' d a n k e d i d e se n l i k a ­ fön çektirir? O çarpıcı u m u l m a ­ sahip olm uştu ona: Kı rda hırka­ hayatlarda haşl a n m ış yengeçle­ k a h ra m a n ıydı . ) B e n merak edi­
z a k l a ra p a ra bayı l a n l a r v e daha d ı k saç modelini yapt ı rd ı g ı yet­ l a rı bi rbiri n i n üstün e d ü ş m ü ş­ re çoktan d ö n m ü şt ü k . ) T ü r k a n yoru m : O şahane v u rg ulamaları
a d ı n ı a n a m a d ı g ı m ı z k i m le r m iyormuş g i bi, yag l ı boya fırça­ t ü . ) O n u n , d e r m a nsızca ö l ü m Şoray kaset doldura ca g ı n ı açık­ neye borçluyuz; yani, b i r yerde
k i m ler b e n i o k um ayaca k . O k u ­ sı k a d a r bir fırçayla yüzüne pi­ fıçısı M urat' a a ş ı k k ı zkardeşin i n l a d ı . Lise i nşa etti rece k p a r a s ı · parça l a n m ış cam kase gibi böyle
y u p " öz leşş " " d eş m eyece k " . yasa a ra ş t ı r macısı " ge n ç k ı z " v e m u htelif r e n k v e boyda k u ­ vardır bir yerlerde. Yok, yine bir Türkçe var da, bir biz mi ha­
lçlenmeyec e k . Tapon (dizgi ha­ m a kyaj ı n ı yaptırır? Tabii bu her k uletaların d a filmiydi a y n ı za­ ışıkları istiyord u . Arzu N esnesi, ber a l a mıyoruz. Neyse ne. K ı zar­
tası) tapan. tapılan adam C e z­ yig i d i n harcı deg i l . Bu şeh i rliler. m a nd a . D ün ya n ı n En G üzel Kad ı n ı , vs. kadaşım BAŞKAS ! S ü rü de n ayrı­
m i E rs ö z d a h i i l e r d e b i r g ü n bu sok a k l a r, bu sinema g ün leri, Türkan Şoray için bir t u t k u ­ " Gözlerinde Son G ece " yi çevir­ lanı K U RT kapar; k uaförde n çı­
T ü r k a n Ş o r a y ' l a ç a y i ç e ce k . b u Jan G arbi!rek - Sezen Aksu d u r k u k u letal a r . (Ali K ı rca için d i . Zen g i n insanların Ha rley Da­ k a rk e n tak k u k u letayı . Dışarda
Mavi gözlerin i o n u n h ü ly a l ı ba­ festivalleri hep bu Başkak ' la rı n . b ü y ü k T ü r k bestek a r ı Sezen v i dson ' l a rıyla Paşa 'ya n e k ı l ı k - n e biçim ayaz var. Ayaz.
l ı k l a r kadar koca m a n ( h ü lyas ı z S ü r ü d e n ayrı, c ü m lesi . G eriye A ks u ' n u n besteleri n i n o l d u ğ u
b a l ı k l a r k ü ç ü k ve k ı l ç ı k l ı d ı rl a r) kala k a l a sen-ben-bi z i m ogl a n , kadar.) H e r el bisesin i n , her pal­
g ö z l e ri n i d i k i p y i n e i ç l i , y i n e b i r k a ç b i ç a re k a l ı yo ru z . S Ü R Ü tos u n u n a rkasın d a. Kırmızı Baş­
a n l a m l ı y i n e d e r i n y i n e i ns a n a S Ü RÜ Y Ü R R Ü o l a ra k . S a p g ibi l ı k l ı K ı zı hasetten çatlatacak bir
d a i r laflar edec e k . yürüyel i m bari . Ayrı l a m ıyoruz . k u k u leta, hadi o l m a d ı bir t ü r­
M aviş g ö z l ü içli a d a m l a r se­ itiraftan başımı a l ı p mevzuya ban, bir eşarp, bir bant, bir ti­
r i si n i n en y ü z k ız a r t ı c ı ö r n e g i g iremiyo r u m ki. Tabii bu da de­ ara yan i hakikaten başın ı ve ka­
A l i K ı rca d a e l i n de b i r d e m e t f a n s m e k a n iz m a l a rı m ı n h ab i re ba rtı l m ı ş saçl a r ı n ı bi başl a r ı n a
k ı r çiçegi (Bahçeşeh ir'den ken­ yag l a n m a s ı n d a n . T ı k ı r t ı k ı r işli­ b ı ra k ı p t a o rt a l ı kt a d o l a n m a z
d i s i t o p l a mı ş) T ü r k a n Ş o ra y ' ı n yorlar ve a m açları, y ı rt ı n ma l a rı Türkan S u ltan .
k ap ı s ı n ı ç a l a c a k . S o h b e t d e ­ ş u : iftira o l acagı n a itiraf olsu n . B i r k e re : T Ü R KA N Ş O R A Y
m o k ra t i k top l u m , h a k ve ö z ­ B u m e m l e k et i ft i r a d a n g e ç i l ­ D Ü N YA N I N G E L M i Ş G E Ç M i Ş
g ü rl ü k lere s a y g ı temasıyla baş­ mez, bilen bilir. Hatta k a l k ı p E N GÜZEL KAD I N l ' d ı r. Kalpleri-
l ayıp, H a d i U l u e n g i n kreşen do­ d ünya n ı n e n körgözü m parma­ . m i z i n ( y a n i 65 y ı l ı n a k a d a r
l a r ı n a v a r a m a y a ca k . ( Z i r a b u g ı n a, a ç ı k , a nlaşılır kitab ı n ı ya­ doğ m uş, görmüş geçirmiş, iti­
virtiözite i ç i n Ali K ırca çok An­ zarsınız; ne yorumlar ne yorum­ lip k a k ı l m ı ş , h a f t a d a üç T ü r k
k a r a çok k a s a b a . ) A p a ra t l a r lar! Ben bana getirilen yorumla­ f i l m i n i S i N E M A LARDA seyrede­
(=barda k l a r) v e kalpler birbirine rı ifti ra gözüyle değerlendiren rek büyü m üş b iz l e r i n ) g e rç e k
d egece k . Ali K ı rca a deti o l d u g u bir paranoya g ı m işte ve k u ru if­ k ra l içesid i r .. O n u görü nce göz­
ü z re k a rş ı kon u l ma z o l d u g u n a tira la ra karşı t upturuncu bir can leri m i z dolar, b u r u n k a p a k ç ı k­
p e k f a z l a i n a n d ı g ı g ö z l e ri n i n yelegi daha sallayarak okya n u s­ l a r ı m ı z t i t rer, i ç i m i z c ı z z eder.
yaş l a rı n ı t ut a ma y a c ak . C e b i n ­ lara: itiraf g e m is i battı. Biri b u (Bam t e l l e r i m i z h e m u ç a rı ve
d e n çıkardıgı gözyaşı k a b ı n a l a f ı haykırıyor habire duygusuz k ıvrak, hem efkarlı ve ürkek bir
top l a d ı g ı sıvıları n , " Le B a n a le " k u la k l a r ı m a . O biri d e ben i m . m üzikle . . . içli köfte ol mayı biz
a d l ı bir parfüm olara k piyasaya Ken d i m i böyle portakal g i b i di­ de b i l i r i z, beyl e r . ) Ü n i v e r s i t e
s u n u l m asına dair önerim . . . l i m dilip edip her rolü oynarım yı l la r ı m ı zd a videon u n keşfol u ­
K E N D i M E KALACAK. m a d e m a l m aya n iy et i n i z yok n uşuyla b u n a n eyi b i z d e ye­
Görüşemiyor u m k i b u i n sa n ­ beni çay sofra larınıza. medik degil; ama o n u n filmle­
larla. A nti-popü laritem bezdirdi B i z d e a na m ı z d a n böyle so­ ri n i ya bancı laşmayla k a k a r a k i ­
a rtı k ben i . Ç oktan a n l a m ışsınız­ ğ u k, neden doğ m a d ı k . i l k o k u l k i ri y l e M TV/K r a l çocu k l a rı n ı n
dır: Her şeye küstü rd ü . M eyve dörtte beşte duvarl a r ı m Y ı l m a z a po l i t i k g e ç m i şs i z l i kl e r i , o k u -

m
14 FUTBOL-KRİTİK Öküz 33/ S u bat' 9 7

CA N BA RS LA N

K6yii n Del is i
Tribündeki yerimizi altnca dostlar biraz olsun neşelenebilmişlerdi. . . Hatta bilebildiğimiz kadanyla teza­
h üra t bile yaptık.' . . Ya ya ya, şa şa şa bizim takım çok yaşa . . . Haaydi Bastır! . . Diğer futbolseverler bu
çağdışı kalmış sloganlanmıza ve bize biraz hayret, biraz küçümseme ve çokça da alay ederek bakt!lar. . .

DOSTLARLA BiRLiKTE BiR LiG d iye bağ ırmayı esp ri san a ra k gürültüyle g ü lüyorlar­
d ı . . . S o n ra b i r a ra yan ı mızd a k i kız l a rı farkettiler ve
MAÇINDA! o n la ra bakarak ya la n maya başlad ı l a r . . . Şer m i n, S i be l
v e N a h ide'yi a ra m ıza a l ı p sa klad ı k . . . B u a rada O r k u n
Tacettin b i r medya kuruluşu nda çalışıyordu ve ser­ dostu muzun, yak ı n koruma bahanesiyle Şermi n a r­
yis şefi ona b i r yazı d izisi hazırlama s ı n ı söylem işti . . . kadaşımıza değdi rd i ğ i de d i kkatl i gözlerden kaçma­
Kararlaştırılan konu ise " Ü l ke m izdeki F utbol Olgusu­ d ı . .. S ı ra i lerled i kçe bir felakete doğru yaklaşıyord u k
n u n Sosyo-ekonom i k Bağlamda i rdelen mesi " idi . . . v e n i hayet ya n ı n d a n geçmek zoru n d a k a l d ı k . . . B u
Gene p l a n l a n m a m ış b i r şekilde b i rer h a m b u rger, ya­ b i r kokoreççiyd i . . . B i lemi yo r u m ka l ı c ı m ı d ı r ama Tev­
n ı nda patates k ıza rtması ve t a b i i ki i çecek b i rşeyle fik hariç, fizi ksel ve duygusal olara k çeşitli ölçeklerde
öğlen atıştırmasını yaptı ğ ı mız Mc Donald ' da dostlar­ tah ri p olmu şt u k . . .
la b u l u şt u k . . . Aramızda sadece Tevf i k yoktu . . . Kimse Tribündeki yerimizi a l ı n ca dostlar b iraz olsun neşe­
ona haber vermemişti ç ü n k ü Tevfik M c Donald türü lene b i l m işlerdi . . . Hatta b i le b i l d i ğ i m i z kada rıyla teza­
yerlere girmemize insani b i l i nç gereğ i ve sömürü tü­ h ürat b i le yaptık . . . Ya ya ya, şa şa şa b i z i m ta k ı m
ket i m i bağla m ı n d a ş id detle ka rşıyd ı . . . H e l e b i rg ü n çok yaşa . . . H aayd i Bastı r ! . . D i ğ e r futbolseverler b u
Şerm i n v e O r k u n a d l ı dostları Kentucky Fried C h i ken çağdışı kal m ış sloga n l a r ı mıza v e b i z e b i raz hayret,
a d l ı yerde Amerikan tav u ğ u yerken gôrünce çok si­ b i rçız küçü mseme ve çokça da a lay ederek baktılar . . .
nirle n m iş ve o n l a rı ayaklar ı n d a n d e m i r masaya bağ­ Hakemin başlama d ü d ü ğ ü ile b i r l i kte tek t ü k küfür­
layarak en ya k ı n b üfeye koşmu şt u . . . i ri yarı o lması­ ler de d uyu1 maya başl a n m ıştı . . . Tacett i n , görevi ge­
nın da verdi ğ i u m u rsa mazl ıkla, usta n ı n şaş k ı n bakış­ reğ i not tutmaya ça lışıyor, fakat tam arkasında otu­
ları arası n da tav u k döner i n de n i k i avuç kopartıp tek­ ran heyeca n l ı b i r f a n at i ğ i n d u r m a d a n k e n d i s i ne
rar yan l a r ı na d ö n m üş ve Şermi n ' le Orku n ' u n ağ ızla­ çarpması son uc u sadece titrek şe k i l l e r çize b i l i yor­
rına tavuk dönerleri n i zorla tıkarak yutturm uştu . . . d u . . . Son ra gitgide tarafta rlar a rası ndaki elektrik a rt­
Hatta b i r yandan " Türk tavu ğ u n u n nesi eksik u la n ! . . herkesi heyeca n l a n d ı rm ıştı . . . Hemfikir o l u nd LJ ki; ot­ tı, büyüyen b i r yangın g i b i nefret herkesi sardı. . . Kü­
B i z i m kendi öz tav u ğ u m uzu yiyin u la n ! . . " d iye ba­ lar üzeri nde forma l ı adamların bir meşin yuvarlağ ı n fürleri n n itel i ğ i nde anlatıl maz bir düşüş o l u rken ni­
ğ ırdığ ı n ı da söylerler a m a ben duymad ı m . . . Söylen­ peşi sıra koşma ları n ı izlemekten çok, stad atmosferi­ cel iği, mağara ağzı ndan fı rlaya n kara yarasa lar gibi
d iğ i ne göre çok sarhoşm u ş . . . Sonradan b u davra n ı­ ni yaşamak, ilginç gözlemlerde b u l u n mak, i n sa nı mı­ a rt ı yo r d u . . . S ü re k l i o l a ra k , çok ya k ı n ı m ıza d üşen
şından dolayı p i ş ma n l ı k d uymuş ve d uygusal bir ko­ zın günde l i k yaşamları dışında b ı r başka ortamdaki bomba parça l a rı n d a n koru n maya çal ı şa n sivi ller gi­
n uşma yap m ıştı. .. " Bu yaptığım size aptalca bir m i l ­ davra n ış bıçımlerı n ı i rdelemek adına maça gıdecek­ biydik ... Kızlar ve Tarcan ağlamaya başla m ışlardı , er­
l iyetç i l i k hezeyan ı g i b i görü n e b i l i r dostl a r ı m . . . Ama tik . . Sonra içimizden birisı, san ıyorum ki oluşa n coş­ keklerse ken d i l e r i n i b u raya getiren Tacettin ' e s i n i rle­
beni tan ı rs ı n ı z . . Sadece, kalelerim iz i n b i rer b i rer yı­ k u n u n verd i ği cesaretle " Tevfiğe haber vermeye­ nerek bakıyorla rd ı . . . Neyse ki yan ı mızda Tevfik va rdı
k ı l d ı ğ ı n ı görmeye daya n a m ıyor u m , o kada r . . . E ko­ l i m ! . . " dedi . . . " Tevfiğe haber vermeye l i m ! . . " H e p ve olası bir kavgadan korkm a mıza gerek yoktu . . .
nomik sistem leriyle cepleri m ize, kültü rleriyle beyi n­ beraber donaka l ı n d ı . . . S i n i rler geri l d i . . . E ğ e r b u l un­ Ta m b u sırada b u l u n d uğ u muz trib ü n deki taraftar­
l e r i m ize, sigaralarıyla c i ğ e r l e r i m ize g i riyorlar . . . B i r d u ğ u m uz mekanda M ustafa Sanda l ' ı n Mest Old u m, ların ta kımı b i r gol yed i . . . O a n ı yaşa maktan sa Reha
de, kalorisiz p lasti k besi n leriyle m idelerimize girme­ Va l l a h i Jest o l d um şarkısı çal ı n masaydı , birbirimizin M uhta r ' ı n progra m ı n a kon u k o lmayı bin kere yeğ­
ler i n i h iç içim ka l d ı rm ıyor . . . B u n a h iç deği lse biz kar­ ka l p atışla r ı n ı d uya b i leceği mize e m i n d i m . . . Ü ste l i k lerd i m . . . Karşı ta k ı m tarafta rlarıyla a ra l a r ı nda kor­
ş ı koya l ı m dostla r ı m . . . B i l iyoru m , a rt ı k modası geçti nezle o l a n Taygun ' u n d u rmadan b u r n u n u çekmesi kunç bir düello başladı . . . B u d üellon u n s i l a h ları e ller
ve çok gerilerde kaldı a ma e l i mde d e ğ i l , yerli m a l ı de hepimizi s i n i r etmişti . . . Tevfiğe haber veri lmeme­ ve bileklerdi . . . i l k atış hemen Nah ide dost u n b u rn u­
y u r d u n malı, her T ü r k o n u k u l l a n malı i l kesi v e söyle­ s i n i söyleyen Beki r ' i n gerekçesi, o n u n maç paras ı n ı n u n d i b i nde gerçekleşti . . . Ö n ce " Ş ı l laaa k ! . . " d iye
m i nden kopa m ıyoru m . . . Kopam ıyorum . . " Zaten ür­ b ize ödetti receğ.i i d i . . . Kısa s ü r e n fısıldaşmalardan doğada olma ması gereken b i r ses, ardından sol avu­
pertici b i r ses tonuyla konuşuyordu ve herkesi n başı sonra talep haklı b u l u nd u ve maça Tevfi k ' siz g i d i l­ c u n içinde b i le kten sa l l a n a n k ı l l ı b i r y u m r u k . . . Boş
ö n ündeydi . . . B i r de o son " kopam ıyoru m " kel i mesi­ mesine kara r verildi . . . b u l u n u p başı n ı çevi ri nce bu hareketle göz göze ge­
n i öylesine d uygusal b i r tın ıyla söylemişti ki kızlar ay­ K i m i l e ri n i n kader, k i m ileri n i n tesadüf d e d i ğ i şey len Nahide ' n i n çığ l ı ğ ı e m i n i m ki hiçbir korku f i l m i n ­
nı a n d a h ıçkırmaya başlad ı l a r . . . H atta e rkeklerden bizi m içi n ka hredici bir la nete dön üşerek gerçekleşti de d a h i d u y u l ma m ıştır . . . S o n ra peşpeşe patlaya n
Tarcan adlı dost bile gözyaşl a r ı n ı sa klamak için ka­ ve maça giderken Tevfiğe rastladık . . . Ona söyleme­ flaşlar g i b i ş ı l la klar gitgide çoğ a l d ı . . . Ş ı l l a k ! . . Ş ı l la­
ran l ı k o l masına karşın a n l a m sızca güneş gözlükle r i n i den maça gidiyor o l mamızı hangi i nce pol itik cümle­ a k ! . . Ş ı l laaak ! . . K ızlar ciya k c iya k bağı rıyor, Tarcan
taktı . . . Fakat Tevf i ğ i n bağ ı ra ra k v e y u m r u ğ u n u ma­ ler ve hangi mucizevi d iya loglar sonucu açıkla mayı a ğ l ıyor, ş ı l l a k l a r a c ı masızca yağıyordu . . . Ş ı l laaaaa-
saya i n d i rerek söyled iği şu son sözleri, o lu şa n ambi­ başard ı k b i l m iyorum a ma başa rdı k . . . Kuşk u l a n mad ı a k ! .. Sonrası n ı pek net hatırlamıyoru m . . . Bekir a d l ı
a nsa pek uyg u n d üşmed i . . . " Amerikan a si d i n i içip ve san k i o anda maça gitmeye karar v�riyor havası dostun futbolseverlere çıkışarak ya nlarında baya n l a r
onların şapşal tavukları n ı yemektense ben b u mem­ ya ratı larak stadır. yolu tutuldu . . . Yaşadığımız teh l i ­ o l d u ğ u n u hatı rlatması, futbolseverlerin " z. kerim b a - -
leket i n l a ğ ı m suyu n u n yan ı n a boku n u meze yapar ken i n a rd ı ndan öylesine rahatla mıştık ki maça giriş yan la rı nızı lan ! . . " d iye yakışıksız şek i l de karşılık ver­
yerim be ! .. " Yaratt ı ğ ı etkiden hoşla n m ış ve çok vu­ için o luşan kuyrukta keyfimizi kaçıran bir iki olay ya­ meleri, Tacett i n ' i n s i n i rlenerek arkasındaki taraftara
rucu · bir son c ü m leyle konuşması n ı taçland ırmak is­ şandı. . . Kabul etmeliyiz ki futbol seyi rcis i n i n arasın­ ş ı l lak yapması, kavga, y u m r u k lar . . . Gözleri mizin Tev-
.
tem i şti . . . Fakat bence ölçüyü b i raz kaçırmıştı dost . . . da kendimizi evi mizden uzakta ya l n ız kovboylar gibi fiğ i a ra d ı ğ ı a n d a o n u g i z l i ce sıvışırken görmemiz,
Ağlaya n kızlar b u son c ü m leyle b irden i rk i l m işler, fa­ hissediyord u k . . Nasıl a n latab i l i r i m ki . . . Sadece ka l ı n dehşet, vahşet . . . B i l i nçalt ı n ı n en deri nlerine itil mesi
kat ağlamalarını hemen kesemedi kleri için, lağım ve do' lardan o l uşmuş uyumsuz ve kaba bir senfo n i n i n ve en yoğ u n p s i ka na l izde d a h i yüzeye ç ı k maması
bok sözcüklerinden son ra k i h ıçkırıkları b i raz yersiz arasında ka lsın la sesleri gibiyd i k . . . Ya da z ı m pa ra gereken anlar . . .
ve itiraf etmel iyi m ki kom i k ka l m ıştı. . . kağıtları arasındaki pembe pel ur kağıtları gibi . . . Ka­ Staddan ç ı k ı p e n ya k ı n bara koşt u k , kend i m ize
H erneyse işte, Tacett i n yarın oynanacak gece ma­ ba komed iler ve vahşi reality şovlar tarafından kena­ caz m üziğ i d i nleyebi leceğ i m iz b i r ortam b u l unca ya­
çına gideceğ i n i söyleyince bütün dostlar hareketlen­ ra i t i l meye ça l ış ı l a n belgese l lerle sanat ve k ü l t ü r vaş yavaş sak i n leştik . . . Taygun dedi ki, " maçta ol­
di . . . Aram ızda futbolla i lgilenen sadece b i r i ki k i ş i p rogramlarına benziyord u k . . . Ayn ı kuyruğu paylaştı­ m a n ı n en iyi ya n ı , d uyu lma korkusu olmadan rahat­
v a r d ı . . . Fakat h e p b i r l i kte m a ç a g i t m e d üşü ncesi ğımız futbolseverler birb irlerine " maraba Televole " ça burn u n uzu çekebilmenizçJ i r . . . "
Öküz 33/S u b at' 9 7 SiiR 1 5

J O E LOUİ S B O RG ES
.li
.
.
-�. Edebiya tı olduğu gibi, dinleri ve felsefeleri de estetik içeriklerindea do­
· . ,' layı dikka te aldı. Sana t on un için " dünyanın aynası 11 değil, ona " eklen ti
bir şev"dir. Birevsel varoluş sorunlannı önemsemedi
-.- s
·

24. 8 . 1 899 tarihinde B u ­ lında ise " Sur" (Güney) adlı Özel Yaşam ı N e Va rsa H ayatı mda
enos A ires'te doğdu. Ailesi ülkenin en önemli dergisini Borges' in yaşamı bir ede­
zengin ve kültürlü kişilerden çıkaranlar arasına katıldı . biyatçı yaşamıdır. Toplum ya­
oluşuyord u . Aile çocukların şamına pek katılmadı . Oku­ Yine burada, o unutulmaz dudaklar,
eğitimi için bir lngiliz müreb­ iş Yaşam ı du, yazdı, çeviriler yaptı, der­
bir eşi daha olmayan ve
biye tutmuştu. Annesi de ln­ Borges'in ilk işi Buenos Ai­ giler çıkardı. 1 963 yılında ya­
giliz asıllı olan Borges lngiliz res Kent Kütüphanesi'nde rı yarıya kör olmuştu. Daha sizinkileri andıran.
dili ve kültürüyle çok yakın mem u r l u kt u r. Anca k , Pe­ sonra hiç göremez hale gel­
ron'a karşı bir bildiriye imza Bu yoğun hantallık içindeki ruh benim
ilişkiler kurmuşt u r. lngilizce di. Ölmeden birkaç yıl önce
onun ikinci dili olmuştur. attığı için bu işinden kovul­ genç sekreteri ile evlendi. Hep kyısında durdum mutluluğun ve
Borges daha 6 yaşınday­ du. B ir dönem bir tavuk çift­
ken yazarlık yeteneğini gös­ liğinde çalıştı. 50- 5 5 yılları Edebiyat Yaş a m ı ; yamacında kederin.
termeye başlamıştı : 9 yaşın­ arasında Arjant in Yazarlar Görüş ve Tarzı Aştım denizleri.
da Oscar W ilde'in " M utlu Birliği 'nin başkanlığını yaptı .
Prens " adlı masalını çevirdi. Peron'un devrilişine kadar ln­ Borges ilk edebiyat eğiti­ - Nic-e diyar gf;.zdim; bir kadın gördüm,
Delikanlılık çağlarında sol'a gilizce dersleri vererek idare mini annesinden aldı. · Da­ iki ya da üç erkek.
eğilim duydu ise de bu pek etti . 1 9 5 5 y ı l ında Arjant in. ha sonra evlerine s ı k sı k
fazla sürmedi; ailesi ile birlik­ M illi Kütüphanesi'nin genel gelen Macedonio Fernan­ Bir kız sevdim, ay yüzlü ve mağrur,. bir kız
te 3 yıl Kaldığı lspanya'dan müdürü oldu. Ardından, üni­ dez adlı ilginç ve bohem
ispanya/ suskunluğunda.
dönüşünde ( 1 9 2 1 ) ultraizm versitede lngiliz Dili ve Edebi­ bir yazardan oldukça etki­
adlı modern edebiyat akımı­ yatı profesörü olarak da ça­ lendi; ilk ustasının o oldu­ Sonsuza yaytfan kenar mahalleyi gördüm
na katıldı , b u akımı Arjan­ lıştı ; burada fahri doktorluk ğunu söyler. Şiir ve düşün­
ünvanını aldı . Borges bu işle­
günbatımlarının
t i n'.e g e t i rd i . i l k dergi s i n i ce bak ı m ı ndan Le opoldo
1 92 2 yılında çıkardC ı �3 1 yı-
·
rini uzun yıllar sürdürdü. Lugones adlı bir şair ve fi­ yorulmaksızın devrildiği yerde.
kir adamın.dan etkilendiği­
ni bilmekteyi z . Borges- La" Nice sözcüğün tadına vardım.
tin Amerika edebiyatında Derinden inanıyorum ki buydu tüm
egemen olan düşsel ger­
çekçilik akımına pek katıl­ görüp göreceğim ve kalmadı
madı. Her Latin Ameri kalı artık yapacak yeni bir şey
yazar gibi düşselliğin sınır­
larında g e z i nd i , ancak o lnamyorum ki eşittir günlerim ve gecelerim
tüm edebiyat temalarını bir Tanrı 'nınkilere ve bütün insanlarınkine,
bilgi biçimi olarak kulland ı .
Edebiyatı olduğu gibi, din­ hem fakirliklerine, hem zenginliklerine.
leri ve felsefeleri de estet ik
içeriklerinden dolayı di kka­
t e a ld ı . Sanat on u n i çin Son Parlak!tk
" dünyanın aynas ı " değil,
ona " e klenti b i r şey " d i r. Hep kasvetlidir günbatımı
Bireysel varolu ş sorunlarını gösterişli de yalın da olsa,
önemsemedi : örneğin, bi­
risi bir başka birini herhan­ fakat daha kasvetlisi halihazırda
gi bir yangından yara al­ günba tısının övüncüne dair
maksızın düşlüyorsa, sap­
tanan, bu birisi bir başka hiçbir iz kalmadığında ufukta
üçüncü biri tarafından düş­ çayıra (2ası yayan
leniyordur. Ya da : Yeryüzü
sınırlı bir olasılıklar sayısın­ o hükümsüz son parlaklıktır.
dan oluşuyorsa, bu sayı yo­
Dert olur içimize öylece duruşu
ko l u yo r v e h e r ş e y y e n i
baştan başlı yordur. Ya da bu gergin ve benzersiz ışığın,
her türlü insancıl tavır ken­
bir sanrıdır o uzaya yüklenen
di içinde karşıtını taşıyor ve
yans ıtıyord u r. Sürekli b i r hepimizin ortak korkusu karanlıktan
metafor ve imgesel ger­
çeklik içinde ortaya çı kan ve açığa vurduğumuzda sah teliğini
lab irent, yapay ve u staca aniden ortalıktan çekiliveren,
kurulmuş bir çıkmaz soka­
ğa d ö n ü ş ü r . Ş ö y l e d e r : tıpkı bölünmesi gibi bir düşün
" Temel k itaptarı ok u d u m anladığında bunu düşgören uykusunun
v e diğerlerini yazdı m ben.
( .. . ) Yaşamadım b i r başka içinden.
insan olmayı arzuladım."' (/spanyolca 'dan çev: Adnan Özer)

A kşamsef s ı
1 6 CELİ K-COMAK Öküz 33/Subat'Si
• •

AD NAN OZE R

Açık eııe,tir men ·.·.··:·:-:····

B u a nt i - d e m o k r a t k v i t r i n d ı za y n ı n a s ı l tunç ötesi kafiyelerle eş harf sayısını 8'e çı­ çevirildiği ü lkeye dag m ı dayanır?
S u s ku n l u k Çetesi artmış (b z. yattayım ) . Bu bır rekort 3 ) H a ri ka Y a r a ta n l a r / . S l a v k o Ya­
oluşmaktadır dersınız? ! • •

S u s k u n l u k , özel E deb iyat H a r p Dai re­ Ş i m d i s o r u yo ru z : N e r d e I h sa n O tay Bu sereserpe oşu lar Serdar O rtaç'a nevski. 70'ini aşmış Makedon romancının
si' n i n psikoloj i k savaşta başvu rduğu yön-. Anar, Mırhmet Eroğlu , N ihat Genç ve Hal­ yazılmış, tevatür b u . O rasına karışmayız, b u ya p ı t ı Av r u p a ' d a i l g i g ö rd ü . Yayi n c ı
temlerden b i r i d i r bizde. Ekibinden biri b i r d \,J n Ç u b u kçu ' n u n k i t a p l a r ı ? Vıtrin lerde a n c a k t o p l u m o l a ra k z a t e n d e r t l e re dost u m Betre B akevsk i 'den meth i n i duy­
k i t a p yazd ığında b ü l b ü l olan d i l l e r susar, beşl i k simit gibi salınan diger yazarların ro­ g a rk o l m u şken bu çok fazla geldı, ş a i rı n d u m . Yanevski , Nobel'e doğru g idiyor, ya­
kalem f ıskiyeleri k u r u r . Bu yoksayma ve manlarından daha mı kötüler? Kötüyseler, dediği gibi " tahammül mülkünü yıktı " . Biz yıncılar haberin i z ola !
g ö rmezden gelme g i ri ş i m c i l e r i s ı k ı ş t ı r ı l ­ neden köt ü l e r ? Yok, iyi yse.l e r , n e d i r b u bunu haketryıedik; yoksa hakettik m i ? ı 4) El Sent i m i e nto (Duygu) / J . M . Gu­
d ı klarında ' ka r ı n d a n kon uşma ' d e n e n b i r suskunluk? (B u arada: Koskoca Varlık Yayınları şiir elenzu. ispanya 'da 96 listelerinden hiç in­
yöntemi seçerler: " H ı m m . evet. aslında, dizisini sürdürmekte zorlanıyormuş_ Kav­ med i . Kaç sattı , Allah bilir? Duyg u ' n u n ro­
ama . . . " Yüzler böbrek sancısı ya d a da­ M i l l i Şa i rleri·m i z: 1 ram Yayınları yayın haya tından çekilesiy­ manı, arzular üzerine kurguların deÇJ i l .
l a k şişmesi g i b i b i r s ı k ı ntıyla b u r u ş u r b u miş, Yeryüzü Şairleri adlı nefis şiir dizisi ti­ 5) A ş k B e n i Geçer I Abd ü l k a d i r B u ­
esnada. İfrat-ı H i s Ayse l G ü re l cari yüklerden biri olmuş. Yılların emek tar dak. 7 0 kuşag ı n ı n 90'1arı zorlayan şairinin
S u s k u n l u k Ç etesi işi n i sürdürür. Yete­ C u mh u riyet sonrası Türk ş i i rinde hece çevirmeni Sait Maden çevirilerini harika yeni şii rleri. Aşk ehlinin yıİmaz okuyucuları,
nekli ve işine sayg ı d uyarak emek vermiş gözdeyd i . Milli ölçümüz hece. Bu işte pek baskıyla sundu, sa tış hak getire! B ü tün bu şiirleri çok seveceksi niz. Yakında piya­
yazarımız şaş k ı n d ı r köşesi nde. Saygı duy­ i leri vard ı k . M i l l i marifetlerimizden biri de bunlar neden oluyor acaba, ka fıyeler mi saya çıkıyor, kitapçılara koşturacaksı nız.
dugu degerlendirmeciler bir satır olsun de­ budur: ifrat. Dili mize Arapça ' dan (Fart'tan yetersiz?!)
gerlend i rmemektedi rler. O l umsuz eleşti r i g e l i y o r . G ö r ü ıd ü g ü g i b i k ö ke n i n d e d e H a ra retl e Tavsiye
bekler sonra, hatta kötüleyici bi rkaç söz, meymenet yok bu sözcügün, kötü çagrı­ B u Kita p l a r H e n üz
ona da razıdır, yeter ki bu susku n l u k bit­ ş ı m ları var) g i rmiş bu sözcü k , " pek ileri Çiçek Tozu Günleri
sin . G e lgelelim uzun b i r ' tıp ' oyu n u oy­ varma " . "·aşırı g i tme " a n l a m ı nda. ifrat- ı O k u n m a d ı l a r. . . İ rfan Y ı l d ı z / Ş i irler, Göçebe Ş i i r Kitap­
nanmaktadır. his'in Fransızca 'daki karşı lığı hyperesthesie 1 ) Terra Nostra (Bizim Toprak) / Carlos ları yay. Yaba n, coşku ya da yaba n ı n bü­
B i r ya n d a s u s a c a k s ı n ı z , ö b ü r ya n d a (aşırı duyu). Yine Fransızlara nazire olsun Fuentes. Ortadogu ve Balkanlar gözönü­ yüsü, insanı şair yapan. şiiri de şiir yapan
elektronik aksa m l ı sokak satıcıları gibi yay­ diye, " Üç Silahşörler "e karşı " Beş Hececi- ne a l ı n d ı g ı nda en çok k itabı bizim ü l k_.e­ gizli -bir-algıdır. i rfan Yıldız' da b u fazlasıyla
gara yapacaksınız. Buna da edebiyat orta­ l e r " i yetişti rdik. . mizde çevrildi bu Meksikalı yazarın. Yapıt­ var. Ayrıca i rfan, estetik dışı nesneyi şiire
mı diyeceks i n i z . Bu taktiklerle oluşt u rd u ­ Aysel Gürel ' i n ifrat-ı his. bir başka deyiş­ l a r ı n d a n çok azı ka l d ı , ha gayret Terra konu ederek başarılı olmuş ender şai rler­
g u n uz okurlar da edebiyat kamuoyu ola- le, h isli duyg u ların gözünü çıkaran şiirleri Nostra, Amazon gibi bir nehir roman ve den. K itabı a l ı rsan ız. " L eş Uyandı " ş i i rine
-
caklar . . . yayımlandı. 1 . baskısını da tüketti, duyum­ en iyisiymiş. b i r ba k ı n . Baudelaire'den son ra aynı te­
Sözgelimi aşırı veya mesnetsiz bulanlar, larımıza göre. Geç, Ç ok Geç Dönem Hece 2 ) Sein u n d Zeit (Va r l ı k ve Z a m a n ) I ma'da yazmak kolay iş deg i l . i rfan, habire
kitapçılara bir göz gezd i reb i li rler. Görecek­ Şii rimizin son şairı Aysel G ürel . Eee, hece Martin Heidegger. Nazılere fıkır babalığı atları çizen ressam Avni Arbaş gibi atları
lerd i r ki, dön dolaş belli yaza rların kitapları şiiri bu, zihninde parmak sayıp hece sayısı ettığı söylenen, b u a rada ögrencısı Han­ yazıyor. Ne atlar var lrfa n ' ı n şii rlerinde, at­
serg i l e n m ekte ve satmakta d ı r. Ş i ş i r ı l m ı ş tutturacaksın, bu arada kafıyeye de gaz ve­ nah Arendt'e udretlı nefesını ufleyıp aşk ların ne halleri .
veya gerçekten ıyı -bu ayrı b ı r konu- " vıt­ receksin, böylece şii ri n beline belıne vura­ yaşayan ve onu da filozof yapan b u Alman Kıtaptan size i k ı dize sunalım:
rin baronl a r ı " o l uşmuştur. O nl a ra emsal caksın . Aysel Gürel de bunu yapmış: " Fer­ filozofun en baba eseri; .600 küsur sayfa. "derenin akış kemanı, leş
nice yazar vitrinlerde yer b u lamamaktadır. yattayı m " . alt d izede " h ayattayı m " gibi Ç evirilmesi ruha şifa verir. Hem Ulysses' i n al/ahım zar a tıyordu ! "

B i z i m m a h a l ledeki eski tüfeklerden eczacı Celasun Ağ­ Beklerken kendi kendime, " Ul a n şu meydanda ne g üzel

M E S UT C EYLAN b i ' de n d uymuştum, b u M a l boro ' d a " ti r i m u ti n " d iye bi


madde varmış. Sürekli içi nce bagışık l ı k yapıyo . Daha fe­
gösteri yapılır, slogan atıl ı r " d iye mırı l d a n ıyoru m . Y i r m i
dakika geçti geçmedi, ya n ı m da bi araba d u r d u . Baktım,
nası, bu tirim utin puştu beyin hücrelerini deforme ed iyo .
Orkun Kitabeleri Yılların komin istiyken bi anda azılı kapital ist olup çıkıver­
araba n ı n şoförü Vam p i re l l a . U l a n ne iş dedim ya, n ' olu­
yoruz dedim . D i k katlice b a k ı n ca anladım, meğer b u bi­
iyosun . Görüyosun babacı m , ipna Amerikalılar ne biçim zim Berci ş ' miş. Hemen atladık a ra baya babacım, vın n n ! .
B i z i m o k u l u n havası ç o k sıkıcı be babac ı m . Aklı başın­ çalışıyolar. Ama bana yuttu ra mazlar, içmem ben onların B.al o meka n ı n a g e l d i k . i ç e r i g i ri n ce şok o l d u m val l a .
da bi adam böölesine bi sıgırlar kararg a h ı n a tahammül sigara l a rı n ı . Neyse, ben bahçede ta k ı lmaya devam ediyo­ Okuldaki n e k a d a r zen g i n ya�ak varsa doluşmuş. ipne­
edemez. Şerefsizin evladıyım b u rüsva şahsiyetlerin a ra­ r u m . Tam o esnada pattadanak bi kız yanaşt ı . M e reba, n i n evlatları Süpermen o l m uş, korsan olmuş, Palyaço ol­
sında deli rirsin ha ı G eçen g ü n dersten çıktı ktan sonra bi­ felan dedik, tanıştık babacım. Adı Berciş'miş. Kız, yakla­ muş, n e bileyim, maymu n olm uş, tavşan o l m u ş . içimden,
raz kantine t a k ı l d ı m . bana fen a l ı k geld i . Len, dedim, mı­ şık i ki-üç haftadır u za ktan beni kesiyomuş. Dogru söyle­ " La n Orkun, sen i n ne işin var b u rda, " d iyorum, " yu h ol­
n a k o r u m bööle orta m ı n , d e d i m . Ken d i m i bahçeye at­ mek gerekirse hoş . kız. Ufak bi muhabbetin ardından tut­
s u n sana, " d i yo ru m . · G ittim aynen bara oturd u m . Bar­
t ı m . D a l d ı m a g a ç l a r ı n a ra s ı n a , ya k t ı m bi s i g a r a , o h tu beni k ıyafet balosu na davet etti . Ben, yok-mok, felan
men sıgırı, bana adını sa n ı n ı d uymad ı g ı m içkiler sayıyo.
mis. Hava fena sog u k , biliyo m u s u n . Fakat b e n g ra m üşü­ dedim, ama anlayan kim. Sonuç olarak, peki, dedim, ge­
Yok dedim, ööle b u rjuva içkilerinden içmem ben, dedim,
m üyor u m . E , bizim m a h a l ledeki terzi Seracetti n ' e ööle l i r i m Berciş, dedim .
palto yaptırmışım ki, a k ı l lara zara r . Kapşo n l u , yeşil bişi. Ç ı kardım cebimden otuzbeşl i k votkamı, oh mis . . . Ben iç­
Eve varınca hemen kıyafet balosu için hazı rlıklara baş­
Görseniz, D e n i z G e z m iş ' i n paltos u n un ayn ı s ı n d a n . Kü­ k i m i götürürken yan ı ma h e rif Robinson kıyafetiyle g e l ­
l a d ı m . G eçtim ayn a n ı n karşısına, a l d ı m elime üç paket
ç ü k l ü ğ ü mden beri hep bööle b i paltom olsun ister d i m . m i ş . Ya n ı n d a d a Z e n c i C u m a var . O nl a rı görü nce b iraz
pa m u k, kendime Kari Marks sakalı yapmaya koyul d u m .
B a k a rd ı m D e n i z G e z m iş ' i n fotog rafı n a , u l a n n e g üz e l moralim d ü ze l d i . " Lan, " dedim, " haksızlık etmişim herif­
U l a n be babacım, ööle g ü zel o l d u ki ! . . Görsen rahmetli
palto b u y a , derd i m . Duyd u g u m a g ö r e o palto dehşet b i ­ ç ı k ı p g el m i ş s a n ı rsı n . B a k ı ş , d u ruş, endam aynısı o l d u . lere " ded i m . " Ba ksana, 'siya h -beyaz demeden n e g ü ze l
şeym i ş babacı m . Ateşe d ü şse ya n mı yo, sogu kta ka lsa Şööle bi baktım kendime, u l a n ded i m , sen neymişsin be kardeşçe eğleniyolar " d e d i m . B a ş l a d ı k herifle m u h a bbe­
donm uyo. Hatta, k u rşun geçirmediği bile söylen iyo . Ney­ Orkun, ded i m . Bittim babacım, bitt i m . te. Bi a ra Robinson k ı l ı k l ı lavuk kulagıma e g i lip, " Benim
se babacım. ben b a h çede ş a h a n e t a k ı l ıyoru m . B a kıyo­ Kıyafetim tamam olunca fırladım evde n . Soka kta beni pede r çok zen g i n d i r . B u zenciyi a ksesuar olsu n d iye So­
r u m gökyüzüne, kuşlar nefis uçuyo, rüzgar haylazca saç­ b u şekilde görenlerin götü d üşüyo tabi. Tam faşoların ta­ m a l i ' den geti rtt i m . Nasıl? . . Tam C u lma o l m uş . " demez
l a r ı m ı yal ıyo. Ç ı k a rıyoru m bi S a m s u n daha, çat yak ıyo­ k ı l d ı g ı kave n i n önünde n geçerken tuttum karaktersizlere m i l Ç ı l d ı r d ı m babac ı m . N e zaman votka şişesini kavra­
r u m . Kendi kendime, u l a n , d iyor u m , n e güzel sigara bu bi el işa retı çaktım. a layı dondu kal d ı . Ööle coştu m ööle d ı m da i togl uıtin kafasın a geçird i m, h i ç hatırla mıyorum.
ya, d iyor u m . Samsun gibisi var mı bet .. Ben başka bi si­ coşt u m ki a n latamam babac ı m . Artık kesi n l i kl e eminim, b u seksen kuşagı yara maz. Şe­
gara içmem babac ı m . Hele M a lbora, kesi n l i klen içme m . B a ş l a d ı m B erc i ş ' ı Ta k s ı m Meyda n ı ' n d a b e k l e m ey e . refsizin evladıyım, b u böyle . . .

şamse as ı
Anla . Beni Öyküleri M ET- Ü ST & SE�CCR
.1"lYP.fl.AB9İM SEN - BÜ>'ÜÜÜKSÜÜN N � �

A kş
amsefas ı
- SON -
20 ARAŞTIRMA Öküz 3 3 /S u b a t ' 9 7

S U NAY AKI N

>a t": .:ı i m?


.
... . ...

B
ir askeri öld ü rmekten yarg ılanan da bize, biz neden idam ed iyors u n uz,
E rdal E ren, cezaevindeki arkada­ d iye sormaya hakları yoktu r. "
şıyla " Katil Kim ? " oynuyor. Gar­ G ü n ü m ü z Tü rkiye ' si nde şeriat tehli­
d iya nlar tarafından " Asker " d iye kesi ne karşı laikliğin savu n u c u larından
çağrılan E rdal, gerçekten de ci nayeti iş­ b i ri olan Kenan Evre n ' i n gerçek yüzü­
lemiş m iydi ? .. Yıllar sonra, Askeri Yar­ nü ta r i h sayfa l a r ı n a d ü ş ü rmek için 1
g ıtay 3. Daire eski üyesi A hmet Turan E k i m 1 984'de yaptığı kon uŞmayı u n ut­
ş u a ç ı k la mayı ya paca kt ı r : " Be n- E rd a l mamalıyız: " idam yal n ı z kan u n ları mız­
E re n ' le i l g i l i i d a m kara r ı n d a a d l i hata da değ i l d i n i m izde de vard ır. Hatta ln­
o l d u ğ u i nancı n d ay ı m . Dosyada E rd a l c i l 'de de vard ı r . l ncil de idamı kabul et­
E re n ' i n eri ö l d ü rd ü ğ ü n e i l iş k i n yeterli m iştir. Allah ' ı n g önderd i ğ i kita pta b u
d e l i l yokt u . Biz ü ç ü n c ü d a i r e o l a r a k va r sevg i l i vata ndaşla r ı m . O halde, Al­
idam kara rı n ı b u gerekçe i l e bozd u k . lah' ı n gönderd i ğ i kitapta b u var da biz
B e n i m vicda n i k a n aat i m b u d e l i l lerle kendi ken d i m ize m i kal d ı racağ ız. "
idam kararı verilemeyeceğ iyd i ve arka­ Erdal E re n ' d e n g e riye, u ğ ru na ca n ı ­
daşla rı m ı b u yönde ikna ederek kararı n ı verd i ğ i kavga v e kardeşi D i l e k ' e b ı­
bozd u k . Ancak, başsavc ı l ı k i t i raz ett i , ra k t ı ğ ı son mekt u b u k a l ı r : " Gö n der­
ikinci kez bozduk, e n son u nda daireler d i ğ i n so n m e k t u b u d a a l d ı m , d a h a
k u r u l u idam kararı n ı o n a d ı . Y a n i so­ öncekileri d e : Sağal. S e n i b i raz kızd ı r­
ru m l u l u k onlara aittir. Ben bozma ka­ d ı ğ ı m ı yaz ıyors u n . Fena m ı ? Havalar
rarı verd i ğ imden dolayı vicdanen raha­ iyice soğ u d u a ma k ı za rs a n ü ş ü mez­
tım ve vicda n i kanaatim E rdal E re n ' i n s i n . Ben b u rada üşüyü nce (kızamadı­
bu suçu işled iğine i l işkin yeterli delil le­ ğ ı m i ç i n) koşar a d ı m ' ma rş-ma rş' e ğ i ­
rin b u l unmadığıdır. " t i m y a p ı y o r u m . . . D ev r i m c i S e l a m l a r .
Askeri Ya rgıtay üyeleri, E rdal E ren ' i n G ö z l e r i n d e n öperi m . "
k i m seyi öldü rmed i ğ i n e i na na rak idam 7 i n sa n ı n k a t i l i o l a ra k , E rd a l E re n
kara r ı n ı i k i kez· boza rlar. Ama, onların i l e b i r l i kte M a m a k C ez a ev i ' n d e ka­
b u kararları da b i rileri n i n kafası n ı bo­ l a n M H P ' l i l b ra h i m Ç iftçi b e raat
za r ! 1 980 yı l ı n ı n 1 3 Ara l ı k g ü n ü idam e d e r k e n , A b d u l l a h Ç a t l ı " vata n se ­
seh pası na çıkarırlar E rdal Ere n ' i . Fidan ve r " i l a n e d i lecekti r ! . . S u s u r l u k ' ta k i
gibi i ncecik boy n u darağac ı n da k ı r ı l d ı­ kaza d a n s o n ra gözler ö n ü ne s e r i l e n
ğ ı nda i k i yüzbaşı ağl ıyord u : " Gencec i k " Devlet- Po l i s - M afya " i ş b i r l i ğ i n i n a r­
çoc u ğ u ast ı l a r, b u n u n h e sa b ı n ı nasıl d ı n d a n top l u m u n g e l d i ğ i y e r E r d a l
verecekler? " E re n ' i n ya p m ı ş o l d u ğ u savu n m a n ı n
Kenan Evren, 12 Eylül Faşiz m i n i n he­ son soz l e r i d i r : " B i r g ü n m ut l a ka s i z i n
sab ı n ı U l uslara rası Af Örgütü ' ne şöyle yeri n izde h a l k ı m ı z olacak, s i z i v e ko­
verir: " Biz, neden idamları kaldırdı nız, r u d u ğ u n u z d ü z e n i y a r g ı l a y a c a k ve
d iye _ o ü l kelere sora m ıyorsa k, o n l a r ı n doğru karar verecekti r. "

YAS İ N ADIYE KE için çok erken emekli oldu oglan. Tarikat, ticaret, siya­
set bu üç m iskini bir avuç içinde tutan sahte şeyh bir
dördüncü miski nliğini elaleme rezil olduğu sözde lider­
suzlu kla rıyla k e n d i n i fela kete a tıyor. B u n u a n l a m a k
çok zor. Karşında b i r fert yok, b i r cemiyet va r. B u ce­
miyet inandığı doğruların kendi etrafında toplamış ol­
l i kle körpe ca riyeleri iğfal yoluyla allaha ya klaştıraca k duğu mü nevver zümreler size taziyet matemlerini söy­

lsti lahlı Yazılar cahi l l i k yaparken, sen düşkün bir h a l i n le hangi yolda
yürüd üğünü karşına aldığın kitle ve o kitlenin temsi lci­
leri ve mizah camiası ta rafından çok iyi ta n ı n ıyors u n
l üyorlar. Duyarsan tabii oğ l a n .

oğla n . S iyaset, nezaket ve cesaret doğruların ı ş ı ğ ı altın­

Y ması, vakayı yazan kişinin doğru yazdığına kendisinin


azılacak her vakanın sahih, muteber ve inandırıcı ol­ da bir bildiğin var ise ifşaasında hiç zorl uk çekmeden
yaymak karşı tarafın hoşgörüsü ol masa bile keyf ince
i na nması lazım, yoksa h iÇbi r şekilde itibar görmez. Bazı yaşa m hakkını kendi nde duyarlı l ıkla yaşayabilirsin oğ­
adamlar vardır, içinde inanılmaz mücadele kuvveti taşır­ l a n . i nsan bahçes i n i n i nsan sevgisinin ayyukta olması
lar, bazı adamlar da vardır, içinde inanılmaz husumet ve iki seven kalbin sokak ve caddelerde e l ele, kol kola
kin taşırlar, bazı adamlar da vardır ki esas i nsana insanlı­ gezmesi bu bahçen i n güzelliğinden ve bu güzel bahçe­
ğını unutturan şerefsizli k ve saldırı k uvvetin i taşırlar. Zik­ de bir çiçeğin daha kokulu olmasından ve zenginliğin­
redeceğim cümleler dalkavuklar içindir. lnsa n iyetsizlikleri den, hoşnutsuzl uğun sen i n sevgiden uzak olduğunun
hiçbir hoşgörüyle bağdaşmayan birtakım dalkavuklar in­ b i r uzantısıdır oğlan.
san bahçesine bile g iremezler. O bahçe insanlık bahçesi­ Lüzumsuz adamların fütu rsuz yazılarıyla kar şı l a şabi ­
dir. O bahçe güzell i k bahçesidir. O bizim bahçemizdir. l i rsiniz. Değerlend i rmeleri n i z d uygusa l l ı ktan öte ger­
insan bahçesinde hiçbir tenazzura yer verilmeden man­ çeklerle hesaplarınızı yaparak, herkeste olan beş du­ Eğer niyet g e rçek i ş meydana ç ı k a rsa zava l l ı b i r ço­
zaralar açık açık insanların önüne kon ulur. Karşılığı olan yunuzu k ul la narak çok iyi değerlendirip yargılamanızı c u k g i b i başı boş k a l d ı ğ ı n ı n fa rkına va rı rsan zayıf k urt,
bedel istenir ve alınır. Alınıyor da. ise a ltıncı duyunuz ile yaparak h a k l ı l ığ ı mızı desteklersi­ s e n i z köpek ma s a l ı n ı h a t ı r l a rs ı n o ğ l a n . Y u k a r ı d a n
Sevgili ok urlar, insanın en zararlı düşmanı nefsidir. niz. Ç ünkü sizin benden bir fazlanız olan altıncı d uyu, a ş a ğ ı i za h ı n ı i l t i z a m etti ğ i m i m l a s ı z k u ra l s ı z u z u n
Ç i rkin tuğrasıyla tarikat l ideri nefsin a rzuları için b i r ke­ yani yarg ı lama hakkı sizdedir. Olgun i nsa n olmak isti­ c ü m l e l e r i n i bede n i n d e s a k l ayacak m ü sa i t ye r b u l a ­
pazelik içine d ü şt ü . Ayn ı zaafiyeti liderlik değ il de ya­ yorsan düşma n ı n ı tanı derlerdt bana. Senin düşmanın mazsan acı çekersin o ğ l a n . Deyim, terim, a n l a m , ma­
zarl ı k l a başka l a r ı n ı n m a l ı üzerinde nefs i n old u ğ u n u senden çok, çok olgun oglan.lsmini tebçil etmediğim na dolu bu yaz ı m ı bende a ğ a c ı n ı t i kti k lerime a rma­
a m a a rzu l a r ı n ı gerçekleştiremeyece ğ i ni--çok iyi b i l d i ğ i b i r yayın organı hoşgÖfüye sığınara k b i rtakım fütur- ğan ediyorum, ey bizim oğla n ! . .

kşamsefas ı
Öküz 3 3 /S u b at' 9 7 MİLLİ TARİH 2· 1

AYD I N E N G i N

Ah,· Ah, Eski Darbelerinı


Değerini Bilmedik!
Ç �
ok ciddiyim. Ken i m i kadir kıymet
bıl mez, nankör bır " solcu " bulu­
yorum. G üzeli m darbeler yaşadık.
görmesin sen ı . .
Ş u b a t 1 994 / Batman (ses b a n d ı çözü­
m ü):
n ı skemıelerın ardına asmış, beyaz, d üz­
g ü n ü t ü l ü gömle .erı n ı rı kol larını sıvamış
ikı genç polıs memuru, masanın ardındaki
de nıye bekletildiÇJıni sordu Bir rakam söy­
lediler, 1 46 gelıp konuşacak seninle " fi­

lan g ibısinden birşeyler söylediler . . . Neden


Ağzı m ı z köpüre köpüre " faşizm " . . . Beni yoldan yürürken aldılar agabey. tek iskemleye tutukluyu oturttular. Her bıri sonra 1 46 geldi. Tutukluyu tepeden tırna­
geld i " d iye yayga ra bastık . B i r a n d u ru p A l d ı l a r be � i O beyaz re noya koyd u l a r . iki bin mumluk üç ampul tutuklunun üstü­ ğa süzdü. Su katılmamış bir E rzuru m ağ­
" Ya h u bir ya n l ı ş l ı k ol ması n . Kitapta oku­ Gittik gittik. Gözlerim bağ lı. indirdiler. Hiç ne sıkıldı. Polislerden biri açıklama yaptı: zıyla konuştu:
d u ğ u m u z faşizmle b u n u n a rası nda bazı bir şey sormadan, adımı bile sormadan, i l- -Kom utan sohbet dedi ama, çay kahve -lpineee . . . Yaz yaz yazıları, gencecik va­
.
c i d d i farklar va r " demey i a k ı l edemed i k . kin bir tokat indi suratıma. Ardından baş­ içmeyeceÇJiz tabri . . . Ç apraz sorgu yapaca­ tan evlatlarını zehirle, ba-ş larını yak. Şimdi
" Eğer bu faşizmse, i leride sahiden faşizm ladı " Atatürkçü değ il misin sen lan ? Ata­ ğ ız . Doğru söylemezsen yandı n . iki ay yat çık değil m i ? Kel i pineee ... Anlat
geldi('.) i nde ona ne d i yece('.) i z ? " diye sor­ türkçüyüm de ulan o.ospunun dölü ! . . De Ç apraz sorgu ? H ii i i ! . . Ameri ka n f i l m le­ hele. örgütü a n lat . . . Kime baÇJlısın? Sana
mayı a kl ı mızın u c u n d a n b i l e geçirmed i k . ulan Atatü rkçüyüm de . . " " Hem söylüyor rındeki gibi kör edici ışık a ltında, birbiri a r­ kimler bağ l ı 7 Tutuklu gözünü kırpmadan
Ken d i m i şiddetle eleştiriyorum. 7 0 ' 1 i yılla­ hem dövüyor . . . " d ı n a patlayan sorular. Bir o soracak, bir hepsini inkar etti. 1 46 yine homu rda ndı:
rın " s ı k ı s o l c u " j a r g o n u y l a s ö y l e r se k : -Sen de öyle deyivereydı n . O kadar da­ öteki . . . H ız l ı , adamı sersemleten bir yön­ -Ah u l a n ipineee, ben şimdi yatırı r, da­
" Özeleştirimi verme k " istiyoru m . yak yiyip h ı rpalanacağına . . tem. Falaka daha mı iyi]'di ne? nalar g ibi böÇJü rtür hepsini a lırım ağzı ndan
Bir bugüne bak, bir o gün lere . B ileme­ -DiyeceÇ) i m ağabeyi m , d ıyeceğ i m ama Sorg u , tutuklu sürekli güldüğü, sinirleri ama, arkasın d a n avukatı ndan basın p i re­
dik, o eski darbelerin, hele hele 1 2 M art' ı n dayaktan ağzımı açıp, konuşamıyorum k i . bozulduğunda gülümsemesin i bir türlü tu­ sinden ne kadar puştu varsa b u raya yığı­
deÇ)erini b i lemedik. A l ı n size biraz ardan, tamadığı için yarıda kal d ı . " Erteledik " de­ l ı r . . . N u riiii ! . . Nuri getir lan şu kartoksu . . .
bira z burdan. Biraz o g ü nlerden, bi raz bu­ 1 2 M a rt Darbesi I Mattepe Askeri diler ama bir daha da arayıp sormad ılar. Bakalım b u ipinenin bir bulaşığı var m ı ? . .
g ü nlerden . . . Hapishanesi Tutuklu anımsadı kça hala güler. Ç a praz Nerede b u 1 46 ? " Ka rdokusu " mu, " Ka­
H apishane M ü dürü Alpay bin dereden sorgu eğitimi görmüş polislerden biri ke­ ro dokuzlu " rr:ı u , maça ası mı? ..
1 2 Mart Darbesi. Sansaryan Han: su getirip güvence verd i : kemeydi . . . Nuri kolt u ğ u n u n altında bilgi kartları ta­
H ücreler çoktan dolmuş, koridorlar t ı k­ -Va l la öyle dayak mayak yok. Sadece sora­ ş ı y a n k u t u y l a g e l d i . A n l a ş ı l d ı " ka rto­
lım tıklım. Aşağıdaki nezarethane sırf siya­ caklar. Zaten arkadaşlar eğitim görmüş polis­ Ara l ı k 1 979 / Gayrettepe 1 . Şube teks " m iş. K a r t l a r e l d e n g eçiyor a m a bir
silere tahsis edilmiş. Ya nkesic i ler, tırnakçı­ ler . . . Sohpet gibi birşey yani . . . Tamam mı? B i r an önce savcılığa sevkedi lip, televiz­ türlü " Ke l ipine " n i n vu kuatı çıkmıyor. Nuri
lar, gogocular, ha[>çılar dip kapıdaki oda­ " 1- ı h " d e n e meyeceğ i n ize g öre " H ı ı ı " yondan öğrendiÇJi " gıyabı tutuklama " ka­ can havliyle bir kart yakaladı " bu olmasın
da rahat rahat uyuyorlar. Koca siyasi şube­ dendi . Tutuklu yasaya aykırı olarak hapis­ rarı " vica h i " ye çevri l ip, hapishaneye yolcu amiri m ? " diye sordu . 1 46 kartı aldı, evirdi
de, siyasilerin ifadesini alabilecek e h liyette haneden çıka r ı l d ı , Tugay Hamam ı ' n ı n ar­ edilip gece deliksiz uyumayı düşleyen " gö­ çevirdi, benzetemedi. Tutukluya gösterdi.
b i r tek ( n u r içinde yatsı n) Komiser Ihsan kasındaki boş binaya götürül d ü . Ceketleri- zaltındaki tutuklu " gece yarısı olduğu hal- " Ne yazıyor l a n burada ? " . Tutuklu da işe
Bey var. E h liyette çünkü, öteki " siyasi ta­ koyu ldu. Üç kişi " A benziyor, N tutmuyor,
harri mem urları " n d a n fark l ı olarak I hsa n o harf E, hayır E değil L " diye bir süre ça­
Bey bilgi sa hibi: Solcular, sosya list devrim­ baladılar. 1 46 Nuri 'ye çıkıştı:
ciler ve m i l l i demokratik devrimciler olarak -Ne lan Nuri b u kartos kaÇJıtları. Pis be.
i kiye bölünmüş. Milli Demokratik Devrim­ Nuri boynu n u b üktü :
ciler'e kısaca " Meee-Deee-Deci " denecek. -Üstünde helva ekmek yemişler amirim.
Ötek ilere " See-Dec i " de den iyor, oportü­ Tahın ya ğ ı b u l a ş m ı ş . O kadar söy l e d i m
nistler de. Eh, bu kadar bilgi, sorgucu Ih­ yapmayın diye, b a k işte gene . . .
san Bey'e yetiyor da a rtıyor bile.
ilk iş, önüne g e le n i n devrimci olup ol­ N isan 1 995 / Diyarbak ı r - Mard i n ka-
m a d ı ÇJ ı n ı sapta m a k . Ard ı n d a n d a M e e ­ rayolu
Dee-Deci mi, See-Deci ' mi o l d u Ç) u n u sapta­ -Dur baka l ı m . Kimlik. Nereye?
dın mı iş bitti. -M idyat'a gideceğim. Ordan da l d i l ' e
Bir adamın devrimci olup olmadığı nasıl - N a h g ideceksin . . . Gazetecisin h a ?
a nlaşılır. Ç ok kolay. Sorulur: -Evet
-Atatürkçü müsün, M ustafa Kemalci mi­ -Hangindensin .
sin ulan ? Keriz, basın kartında " C u m hu riyet · yaz­
-Mustafa Kemalciyim ı dığını farketmedi bile. E n iyisi yabancı bir
Tamam. At içeri itoğl u iti. Besbelli dev­ ajans adıdır:
rimci. -Dablyu-ti-en (WTN)
Yanıt " Atatürkçüyüm " d iye gelirse, sor­ -Bir kontrol edelim bakalım. Kimlik sah-
g u n u n derinıe·ş tirilmesi gerek. Sorgu mola­ te mi, ajans tamam m ı ?
larında Ihsan Yanıt " Atatürkçüyü m " d iye Keriz dedik ya, dağın başında sarı basın
g e l i rse, sorg u n u n deri n leşt i r i l mesi gerek. kartının gerçeği ile sahtesini ayırt edecek,
Sorgu molalarında Ihsan Bey gelip dert ya­ WTN ' i n ne olduğunu b i lecek de a rdından
tıyor. " Siz devrimcileri çok takdir ediyorum g azeteci n i n WTN ' d e çalışıp çalışmad ı ğ ı n ı
çoc u k l a r " d iyor. " Adam g i b i söylüyorsu­ soruşturacak . .
n uz ne o l d u ğ u n u z u . B e n i m d e r d i m ş u . Telsiz çal ıştı. Karttaki bilgiler döküldü .
Atatürkçüyüm diyen ler. i ş i n yoksa, a raştır . Karşıdaki bilg isayar başındaki adama tek­
soruştur . " . n i k uya rılarda bile bulunuldu. Numara, ta­
Edirne tarafları nda yakalanmış. Kamyon rih verildi . . . Sonunda kart geri uzatıldı:
şoförüymüş ve kamyonuyla " a narşi k " taşı­ -Kimlik tamam. Şimdi geç yol u n karşısı­
dığı i hbar edilmiş. D iktiler I hsan Beyi!• kar­ na, ilk gelen m inibüsü d urdur. Doğru Di­
şısına. Malum soru geld i . Kamyon şoförü yarbakır'a geri. Bir daha da buralarda gö­
şöyle bir yekindi, derin bir sol u k a l d ı : rünme kırarım bacakları n ı . WTN muhabiri
-M ustafa Kemal Atatü rkçüyüm komse­ dört gün önce Kuzey l rak'a geçmiş. Bölge­
rim . . de başka muhabiri de yok. Haaa, zaten bu
Siyasi Ş ube sorgucusu I hsan Bey' i n a k l ı kartta da C um huriyet yazıyor. Tamam m ı
karıştı. Bir süre gözlerin i kırpıştırıp d üşün­ keriz?
dü. iri kıyım kopuku bir oraya yerleştirdi * * *
olmadı, öteki yana taşıdı sıÇ)ma d ı . Komise­
rin yüzünde yorg un bir g ü l ücük: Haksız mıyım ? O güzelim eski darbelerin
-Yıkıl ulan karşımdan, ded i . Yırttın itoÇJ­ değerini bilemedik derken abartıyor mu­
l u s u . H a y d i a l volta n ı . B i r d a h a g ö z ü m yum ? Bu özeleştiri yazısı yersiz mi? . .
2 2 SiNE MA ..
· Öküz 33/S ubat� 9 7
• •

H U S EYI N · K UZU

Doğal Olarak
Eşkiya Kaytarması ! • .

a m 35 yıl saf saf hapiste yattıktan olara k yıldızı parlayan Baran . . . d iye m i rer k u rşunda tak-tak-tak . . .

T
mak istediğimiz bir eşkiya. Hem de tam bir •

sonra, u ğ radı ğ ı ihanetin bedeli n i kolaj. Karakola a l ı n mazsak, korkarım her­ başlasak e l eştiriye. · Pardon · demeyece­ F i l m i n s o n u yaklaşmakta d ı r . O kadar
ödetmek için yollara düşen eskinin kes bu adamın Latin Amerika 'dan geldiği­ ğ i m . Ç ün k ü , b irara mafyadan kaçarken kötü adamı vuran Baran acaba nereye ka­
eşkiyası Baran . . . Ya n i , 1 996 eksi ne bile inanmaya hazır. Zorla değil ya, alt öyle koşmadı m ı allahaşkına ... Yoksa ben çacaktır? Bu, eski Türk filmi değil ki, so­
35, eder 1 96 1 . . ya n i bu a d a m tarafı bir film kahramanı . . . m i karıştırdı m ? Yoksa o sahne Amerika­ n u nda jandarmalar gelsin. Artık sansür de
1 96 1 yılında hapse girmiş! . . Vay anasını sa­ .Hatırlaya l ı m baka l ı m : B u eşkiya kolajı l ı 'da m ı vard ı ? Yoksa Pamukbank rekla­ yok. Ama nedense polis ·gelir. Baran onla­
yın seyirciler, dile kolay, tam 35 yıl ! . . . B a ra n ' la, bir zamanlar dağa çıkmış bazı mında mı? Bütün b u nların birbiriyle bağı ra da silahını çeker ve ... a ma indirir. Ç ün­
Peki, anladık d a , bu Baran h e p aynı ha­ adamlar, sonraları şehre inip, büyük şehir var mı, yoksa ben m i karıştırıyorum? k ü onun son u nda, kayan yıldız misali, C u­
pishanede mi yatmış? M üebbete bile 24 belediye başkanı bile olmadılar mı? Baran O zaman, c a h i l Türk m illetine banka di Dağı sandığı bu apartmandan göklere
yıl verilen bu ü l kede 35 yıl ? B i raz garip . . . neden buna hiç hayıflanmaz mesela? B u kartı k u l l anmayı öğretip " da h i · olan o uçmak vardır. O uçar gider, biz d e sinema­
Hani bir hesap hatası olmasın diye sorayım adam Keje dışında mapus damında hasre­ adam kim? Pek i , son g ü nlerde Amerika­ nın kerevet koltuğuna konarız. Sonuç; 1 6
dedim. özel olarak bir tek o af kapsamları­ tinden neden hiç prangalar eskitmemiş? O lı'dan çıkıp gelip, S u surluk civarından geç­ sinemada, 6 haftada 5 5 1 bin kişi . . .
nın dışında bırakılmış galiba ! hapislerden o zamanlar hiç mi Ahmet Arif miş g ib i olan ve adı d a C inayett i n olan Bir yanda, yıllar sonra geldiği ülkesinin (Is­
Eskiden beri bazı aydınlar mapus damı­ gibi birileri geçmemiş. öteki adam kim? Ve b u adamların ü l kesin­ ta n b u l ' u n ) n e kadar değişt i ğ i n i a nlayan
na · okul · derler. Ben, sakat da olsa eski­ Hadi 60' 1arı geçtik . Nurhak' lar, Kızılde­ de bu Baran niye hala bilmez? Bu senaryo · Amerikalı · , öte yanda kerıdini kral Argos
den bu görüşe inanırd ı m . Artık inanmıyo­ re'lerde ölenlerden hiçbiri de mi değmedi bu bu Baran'ı niye inatla hapiste saf, gariban sanan Bay E . . . Ve yine bir yanda, bugün uça­
r u m . Ç ün k ü b u Baran içerde yatmaktan Baran'a. Veya onların bir anısı? .. Biz değdir­ ve hiç gelişmemiş bırakıyor? H e ' m i de tam mayacağı için 4. Murat döneminde uçmaya
hiç nasibini alma mış. Bu adam öyle bir ha­ mezsek değmez tabii. Kemal Sunal'ın bir fil­ 35 yıl V€ sarma cıgara sardırarak . . . çalışan lstanbul Kanatlarım ı n Altında, öte
pishanede yatmış ki ne 60 ne 7 2 ne de 80 minin adı da · Dokunmayın Şabanıma · idi ! 3 5 yıla takmamak g erek . . . Yoksa, Ba­ yanda da Eşkiya . . . B u dört film, kalabalık si­
ihtilalleri ona değmiş ! .. B u n u nasıl başar- Hele 80 sonrası. . . Açmaya görsün i nsan ran ' ın sevg i lisi K ej e ' n i n 35 yıl h i ç konuş­ nema seyircimizle kendimize yeni bir tarih
,,. mış acaba? Yoksa bu adam bir Türk hapis­ ağzı n ı ! 1 0- 1 5 yıldır G ü neydoğu' nu n dağ­ mad ığ ı anadilini u nutmasını hoş karşıla­ yazmaya çalışan popüler mamüller . . . Hepsi
hanesinde kalmamış mı? Geceyarısı Eksp­ larında ordu ve " bölücü eşkiya " çiçek mi mak gerekecek. i nsan, doğal olarak me­ de bizi eğlendirirken, kaçtığımız vicdanımızın
res i ' n i n hapishanesi Batı'dayd ı , değil m i ? topluyor? " Güneydoğu kentlerin i n hapis­ rakla bekliyor. Acab� Türkçe mi konuşa­ yansımaları . . . Siz buna ister cahillik deyin, is­
A m a o Doğu 'da n geliyor. Senaryoda b i r h a n el e r i nde n e l e r o l u p b itiyo r? · B u n u cak yoksa o malum d i l i m i diye ! Ama 3 5 ter yeni özlemlerin dayanılmaz rüyaları. . .
sakatlık var, ama nerede? Y i n e de i nsa n devlet bile itiraf etti ama bu Baran'a değ­ yıl pratik ya pmadan ona Tü rkçe öğret­ N eyse/a nyway, f i n a l l y ! . . Ben, 1 2 Eylül
içerden birkaç masal-anı anlatır yahu ! m iyor. Zorla değil ya . . . o bizim kül basılmış meyi beceren Berf o veya/h e r h a l d e pa­ sonrası sinemamızın üzerinden bir kamyon
A n l a d ı ğ ı m ı z k a d a rıyla b u a d a m D o ­ vicda n ı mız . . . D uymaya n , görmeyen, ko­ rayla tuttuğu l isan hocas ı n ı n sayesinde­ gibi geçen Eşkiya'nın , temiz toplum adına,
ğ u'dan geliyor. Ç ünkü C udi-mudi g i b i laf­ nuşmayan ve itiraf etmeyi h iç sevmeyen . . . d i r ki, kadın maşşa l lah ş ı k ı r şıkır . . . daha derin soruşturmalara gebe olduğuna
lar var filmde .. Doğ u' da bir dağın adı değil Eskideeen . . . Bırakın f i l m eleştirmenleri, Baran lstanbul'a geld i ğ i için isterseniz inanıyorum. Ama bütün bildiklerimi de orta­
m i C ud i ? O dağ son yıllarda sık sık üzerine köşe yazarları ve diğer medyatikleri, çok kö­ biz de gelelim C u mali kardeşe ... B u arka­ ya dökmeyi şimdilik doğru b u l muyoru m .
Türk bayrağ ı d i k i l i p yeniden ve yeniden tü dediğimiz Yeşilçam filmlerinde Doğu'dan daş da kentin yükselen değerleri karşısın­ Ç ünkü bu ülkede adaletli b i r sinema ortamı­
fethedilen dağ değil mi? gelen herkesin nereden geldiğini soran bir da salaşlaşan C um huriyet otelinin e n uya­ n ı n olduğuna inanmıyorum. Birileri eni bu
Üstelik b u Baran, U rfa-mu rfa diye bir seyircimiz vardı. B u ü lkedeeee . . . DOğ u'da, nık geçineni. Babası Yılmaz G üney'i sevdi­ eşkiya meselesine bulaştırırsa, belki ben de
kente d e ugruyor ve bir baş işareti ile · sıra 1 00- 1 50 km güneyden kuzeye çıkın, herkes ği için, dogal olarak, onun adını da C u ma­ elimdeki tüm delilleri o zaman ortaya döke­
g ü n ü · nden adam kaldırıp, ihanetin nede­ bilir kim Hakkarilidir, kim Vanlı ve kim Kars­ lı koymuş . . . C umali kalkan son trene son rim. Benden bu kadar. . . Ne'me lazım ! ..
nini soruyor. Orası havuzlarında kutsal ba­ lı? Bilmez mi? Eee, bu Baran da C udi civar­ anda yetişmeye çalışıyor. Hem yavuklusu­
lıkların olduğu Urfa değil mi? Hepimiz bili­ larından bir yerlerden geldiğine göreee ! . . nu sikıştırıyor, hem harbi, hem üçkağıtç{. ÖLDÜREN SAHNE / SON MOHIKAN
yoru z k i bu kent m ü z i k p i yasa m ıza bol Asimile olduğu dilinden d e belli ki, Baran, hem de namusl u ! C umali bu yüzden iha­ Ben de eleştirilere katılıyorum . Hapisten
miktarda türkücü ihraç etmiştir. Urfa civarında bir yerde hapis yatmış . . . netin katmerl isini yerken, üçkağıdın kat­ çıktıktan sonra eskiden Kızılderililerin yaşadı­
Filmde a n latıl d ı ğ ı kadarıyla, benim bu Baylar-bayanlar, kaytarmak yok! N e za­ merlisini d e başkalarına atıyor. ğ ı köyüne bir uğrayıveren Eşkiya'yı karşıla­
Bara n ' ı n nereden g eldiğine pek aklım er­ man bir adam Doğu'dan gelse, onun kal­ Acaba, " neyse " deyip, Baran ile C uma­ yan C eran Ana'yı ben de çok sevdim. Ceran
miyor. Neyin ve k i m i n eşkiyası bu adam? kıp g�ldiği yeri iyi biliriz ve sorarız biz. iyi l i ' n i n h ikayesin i n izini m i süre l i m ? Ama Ana, beyaz adamlar tarafından kökü kazın­
O m u bizi ikna etmeye çal ışıyor, yoksa biz de bu kez kimse n iye sormuyor? Ben bili­ nasıl ? Mapus damlarında dersini iyi çalış­ mış bir Siu kabilesinden artakalan · Son Mo­
mi ona hemen inanıvermeye hazırız!. Ben­ yorµth, herkese de söyleyece ğ i m . B i l e n mamış ve d uvar dibinde it oturuşu otur­ hikan olduğu için, zoraki gönüllü(') kaldığı

ce hepimiz karakola alınıp itiraf ettirilmeli­ herkes d e söylese iyi -o lur! mayı sevmiş Baran m ı lstanbul labirentin­ bu köyden başka gidecek bir yer aramıyor.
yiz. Kaytarmak yok ! . B ence o bizim i nan- 'J-lababam Sınıfı'rıın beden öğretmeni de C u mali'ye ayak uyduracak? Görüldüğü Biraz da bu yüzden dünyadan bi'haber. Fu­
� gibi b u mü mkün değil. ·saran da ne yap­ kara, beklerken iyice aklını da yitirdiği için,
s ı n , bu f i l m i çeken yönetm e n i n ö n c e k i doğal olarak köyün harap halini su'dan bir
filmlerinde m J bulamamış kalıntılarla, otel sebebe bağlamak zorunda kalıyor. Ceran
lobisinde oturmaya başlıyor. Ana bu yüzden baraj sularının şırıl şırıl sula­
Faka t "o da ne? Yaşl ı fah işen i n küçük dığı o sulak arazide n iye arazi yağmacıları
oğl u ne kadar da ona yakışan sevimli bir yoktur, hala a nlamamıştır. Ama biz onun
toru n gibi. C umali de sanki onun babası oralarda dolaşan koruculara ve özel timlere
gibi .: iyi bari, üçü birbirine yaklaşmışken rastlamamak için köyden çıkmadığını biliyo­
Baran da C umal i ' nin babası gibi oluverse ruz. Zaten o yüzden iyil ikler ve kötülükler
tam bir melodram ol uverecek. Oldu da . . . ona yıldızlardan düşerek vahiy olmaktadır.
Ama fukara çocuk, bir yerden sonra film­ Arkada.şiar ! 1 2 Eylül sonrası sinemanın
de u n utuldu g itti . Sahi, bu çocuk nereye sor u n l a r ı n ı b a r l a rda çözmeye soy u n a n
gitti? Akademisyenlere sorsak, fılmin kah­ T ü r k s i nemacıları orada kendilerine bazı
ramanlarının zürriyeti olmadığı için çocu­ alışka n l ı klar edinmişlerdir. Özellikle oyun­
ğun da senaryoda u n utulduğunu söyleye­ cu seçimlerinde kendini açığa vuran bu il­
cek lerdir. (Buna senaryo yazımında " ka­ let Türk sinemasına artık çok pahalıya ma­
rakteri f i l m den çıkarmama k " d e n i r . B u loluyor. Niye m i ? Ç ünkü C eran ana misali,
yüzden Batı 'da asık i.l,(ratlı jüriler adama sanki bir yaşlı kadın oyuncu bulunamazmış
senaryo ödü l ü bile verı:çıezler.) gibi, genç bir oyuncuyu 3 0-40 yıl yaşlan­
Fakat, iş Bankası reklamlarında " sağdu­ dırmaktan başka insanın aklına bir şey gel­
yu " su i le iş gören C umali, bu filmde yal nız mez oluyor da ondan. Ben bu i llete, " bar
kal ıyor. Damarına ba�t ı g ı mafyoza lar da dost l ukları n ı n filme yansıması " d iyorum .
onu vuruveriyor. işte o zaman p i n e k le ­ Başka örnekler de vereyim m i ?
mekten iyice bıkmış Bara n ' ı n öfkesi kaba­ Bence Öküz, yukarıdaki örnekte görül­
rıveriyor. Dolayısıyla Baran " Leon " oluyor, d ü ğ ü g i b i , " ö l d ü re n s a h n e " köşe s i n i
yönetmen de Luc Besson . Hapishane poli­ okuyucuya açık bır köşeye dönüştürmel i .
gon unda iyi talim etmiş Baran herkesi bi- Ne dersin Met-Üst?.

A kşamsef as ı
-.. ·r �

Okfrz 3 3/$ ubat' 9 7 ·

• •

Ş E B N E M I Ş'I G UZE L
• •

Jen
·.·.·.···· ·.·.·.··:::::::·:·:···· · .·.·.·.·.·.·.·. ·.·.·.·.·.·.·.·

Yine güzel bir yaz gün ü n ü fus m üdürlüğüne bir . kez daha gittim. Elle yazJ/mış listelerde adımı aradım.
.
Adım kocamın soyadıyla yazJ/mıştı ve bu yüzdeh adımı bulamadım. Lapistes beni azarladı, anlamam
için üç defa tekrar etti: Sizin adıntz artık: Şebnem Çıtak, Şebnem Qtak, Şebnem Qtak.

B
i r süredi r kayıptım. A n n e m g ü nler­ u n u t uyor m u ş . . . P e k i , çoc u k d ü ş ü n üyor üç defa tekrar etti: Sizin adınız artı k : Şeb­ kadının söyleyeb ilecegi, " insan gibi davra­
den beri her c u ma rtesi G a l atasa­ m uymuşuz? M u htar teyze'ni n bütün soru­ nem Ç ıtak, Şebnem Ç ıtak, Şebnem Ç ıtak. n ı n " türünden b i r laf söyle m i şti m . Ş i m d i
ray'da oturup polislerce tartaklan­ larına telefondaki sesin " Çocuk da sızinle M a l a tya ' d a n g e l e n fa ksta " Böyle b i r yardı m etme sırası bana g ö z kırpan tran­
mıyord u ama ben bir süredi r kayıp­ konuşmak istiyo r " ricas ı n ı kı rmayan ha­ kayda rast lamadık " d e n i l iyordu Lapistes seksüellerdeydi .
tım. Rüyalarımda kendimi devlet daireleri­ n ım hanımcık DJ kızlar gıbı cevap verdım. bir de kocanızı soralım dedı. Kocam ı n adı­ A m a japon balığı evlilik cüzdanımı istedi.
nin demir dolapları arasına sıkışmış görüp Ü ç a k i d e şe k e r i yiyip, nüfus değışti rme n ı d uyunca çıglık attı: Ne b içim isim b u ! . . " Ç antamda bulamadım. Lapistesle birbirleri­
uya nıyord u m . H ayır, evimdeyd i m . Kocam belgemi alıp oradan uzaklaştım. Sonra ay­ Nüfusun yarısı gibi koca mın adı da yanlış ne baktılar. Arkamdan konuştular: " Ya evli
ya n ım d a uyuyor, bozuk ba nyo m u s l u ğ u larca kabuslarıma g i ren o yere gittim. yazılmıştı. Doğrusunu söyledi m : Manuel. .. değilse, böyle oyalanıyorsa ! " Oyalandığımı
damla maya devam ed iyor, buzdolabı ya­ Güzel bir yaz günüydu . Nüfus müdürlü- . Lapistes beklenmedik b i r sevinçle " lspan­ düşü n d ü k l e ri a kva ryumdan dışarı çıktım.
rım saatte bir titriyord u . Varlığımla ortada, ğü b i r akvaryum kadar ıslaktı. Belki de bu yol mu? " dedi. Bir lspanyolun Malatya 'da Koşarak eve gidip d ü g ü n fotoğraflarıma,
resmi olara k · kayıptım. Kanlı canlı i nsanları yüzden " Yarın sabah geleceksin ablacım " ne işi olabilecegi n i düşünüp sırıtarak: " Ha­ çocukken annemin elime tutuşturup bak­
elinde kaybeden devlet beni sadece resmi d iyen memur kız bir lapistese benziyordu. yı r " d e d i m . M e r a k l a so rd u : " N e r e l i ? " , kala gönderd i ğ i deftere benzeyen evl i l i k
olarak kaybettiği için yine de şanslıydım. Bu cümleyi d uyabilmek için 2 0 dakika kuy­ Malatyal ı . Lapistesin agzından hava kabar­ cüzdanına baktım. H i ç kuşkusuz evliydi m .
Her şey evlenmemle başladı. B u Ameri­ rukta beklemiştim . E rtesi sabah evlendiğim cıkları çıkmaya başladı. " Manuel ' i n Malat­ B i rden n üfusum Malatya 'da yoksa a i l e kü­
kanvari c üm leyi l ütfen yan l ış anla mayı n . için nüfusumun gönderilmiş olduğu Malat­ ya 'da işi n e ? " Oksijeni denizin en dibinde tüğümdedir diye sevinçle sıçradım. Aradan
Evl i l iğ i m yol u nda? Üstelik güzel b i r düğün­ ya 'ya 250 b i n l i ra karşılığ ında (ina n ı n bu bitmekte olan balıkadam gibiyd i m . Lapis­ zaman ı n geçmesini bekledim.
l e evl e n d i k . ( D ü ğ ü n pasta s ı n ı p a rça layıp enflasyonda aylardır değişmeyen tek ücret) tese Manuel ' i n Malatya ' da ne işi oldugu­ Haftalar sonra güzel b i r son ba ha r günü
a n n e m i üzmemiz dışında bir tatsızlık ol­ faks çekildi. Bu kez Japon balığına benze­ nu anlattım . Ard ı ndan kocamın ve eşin i n n üf u s m ü d ü rl ü ğ ü n e ye n i d e n g i t t i m . Bu
madı.) Olayın ikinci boyutu e h l iyet almak yen memur cevabı bir hafta sonra alabile­ -dolayısıyla benim- kaydımın gönderilme­ kez aile kütüg ümün bulundugu Yalova'ya
isteme m d i . Asl ı n da kayıp olduğumu far­ cegimi söyledi. Oysa evimde İ nternet vard ı . sini istedi k . faks çektird i m . Gelen cevap beni hayalkı­
ketmeme de b u neden oldu . E h liyet baş­ D ü nya n ı n b i r ucuna a n ında u laşa b i l iyor­ G ü rrler sonra gelen cevapta kocam be­ r ı k l ı ğ ı n a u ğ rattı. Ya lova evl e n d i g i m için
vurusunda annesi n i n küçükken fazlaca ni­ d u m . işi m i n d üştügü devlet benden geri kar görünüyor, benim izime rastlanm ıyor­ n üfusumun Malatya 'ya gönderildigi bilgi­
şastayla besled iği memur, " N üfusunuz es­ m iy d i ? Devletin evin d e neden b i l gisayar" d u . Lapistes " Ya Manuel senden habersiz sini göndermişti . Lapistes ve japon " Ma ­
k i " dedi. Doğruyd u . N üfusu m u n veri l d i ğ i yoktu? Japon balıgının kocaman gözlerini evlenirse, bak bekar görünüyo r " dedi . Ja­ latya " ayrıntısından beni hatırladılar. Onla­
i lçe, i l olmuştu. H e r şey Ç iller yüzündendi. kapatıp açarak ve ucundan yağ dam layan pon balıgı " Kadınlar kocalarının n üfusuna ra evlilik cüzdanımı gösterdim. Karşılıgında
Artık kasabalılık diye b i r şey de kalmamış­ kravatın ı d üzelterek söyledigi gibi: " Bu na geçirilmiyor. E rkekler de bekar göründügü izleyecegim prosed ü rü a n lattılar. Evlendi­
t ı . Y e n i n üf u s ç ı ka rt m a m i ç i n p rosed ü r da şükürdü . . . " Eskiden teleks vardı, daha için üstüne evleniyor. " Sonra i kısi b i rden g i m ize dair evra klar Malatya'ya ulaşmamış
muhtarla başl ıyord u . M u hta r teyzeye git­ eskiden posta vardı. i nşallah devletın de tekerleme gibı · Kadınlar da burada düşüp olabilirdi. Evl i l i ğ i n n üfusl a ra bildirilmesine
ti'm. M u htar teyze, " Ge l hanım kızı m " de­ bilgısayarı olacaktı. düşüp bayılıyor· dediler. Arkamda pembe yaraya n , me rnis d e n i l e n şeffaf ve güzel
yip beni üç defa öpt ü . Meğer aylardır evı­ Yine güzel bir yaz günü nüfus müdürlü­ n üfus a l ı p Necatı yerıne Melek, H üseyin renklı bu kağıtlar yen iqen dolduruldu. B u
mizi gözlüyormuş. Temizlikç i kadınımız k i­ ğüne bir kez daha gittim. E lle yazılmış- liste­ yerine Hayal olmak için bekleyen transek­ kez de -evet sevgi l i okuyucu, b u kez de­
l i m l e r i b a l k o n d a n · sarkıtıp, s i l ke lemeden lerde adımı aradım. Adım kocamın soyadıy­ süellerin sesin i işittim. " Canım kocası üs­ kocamın soyadı yanlış yazıl mıştı.
topluyormuş. Kocam d a çok iyiymiş. B i rbi­ la yazılmıştı ve bu yüzden adımı bulama­ tüne ne diye evlensin ? G ü l gibi kız. " Onla­ Tüm b u n ların ardından evli l i k cüzdanı­
r i m ize yakışıyormuşuz. Neym i ş a d ı ? Hep. d ı m . Lapistes beni azarladı, anlamam için rı aşağı layan nüfus memuruna sıradan bir n ı n n üfus ye r i n e geçe b i l e ce ğ i n i d ü ş ü n ­
d ü m . Arka s ı n d a da b u yazıyo r d u . Trafik
şubeye gidip evl i l i k cüzdan ı m ı göstererek
e hl iyeti m i a l m a k iste d i m . Ç o c u k l u ğ u n d a
fazlaca nişastayla beslenen m e m u r " yapa­
b i l i rsiniz " dedi . E lbette ben ona kaç çocuk
yapacağımı sormamıştı m. Yeni nüfus kagı­
d ı alma çabam yen iden başlamıştı.
G üzel bir kış günü n üfus m üd ü rlüğüne
ye n i d e n g i t t i m . K a ra r ı m ı s a ç l a r ı k ı z ı l l a
pembe arası, i n a n ı n h iç görmed i g i m b i r
renge dönmüş olan lapistesten " El imizden
b i r şey g e l m e z " ya n ı t ı n ı a l d ı ktan sonra
verd i m . Malatya 'ya telefon açıp, " N 'o l u r
b e n i bulu� ! " diye yalvardım. Meğer aylar­
dır güzel, pembe renkli bir dosyanın içinde
d u ruyormuşum. Aylardır, dört mevsim, b i r
yıl o köşecikte kocam ı n nüfusuna geçiril­
meyi bekliyormuşum.
Sonunda kendimi hem bulmuş hem
kaybet m ı ş o l d u m . Z i ra n üf u sta yazı l d ı ğ ı
üzere Ş e b n e m Ç ıtak diye b irisi n i tanımı­
yord um. Şebnem lşigüzel adına olan kredi
kartın ı kullanıp kimlik sorulduğu nda Şeb­
nem Ç ıta k · ı çıkardığımda kasiyer kız d a ,
polisler de b e n i tanı madı . Evlilik cüzdanı­
mızla olay yerine gelip beni kurtaran koca­
ma: " Ben kimim ? " diye sorduğumu ve ka­
siyer kız tarafından ikram edilen kolonya­
nın yağl ı tütün kokusun u hatı rlıyor, ınanın
kim olduğumu bilmiyorum .

\ A kşamsefas ı
.
..

2 4 TİYATRO Öküz ·3 3 /S u b a e s 1

T U- RGAY · NAR

Antoni n Artaud
A
n to n i n A rta u d , 4 E y l ü l atre Alfred Ja rry'yi k u rar . . . B u rada, y ı m ıy l a , n e red eyse b i r ay i n e s r i k l i ğ i l u m u sorg u l a ma d üzlem i n e çekmeye
1 8 9 6 ' d a M a rs i lya ' d a d o ğ ­ Str i ndberg ' i n i mgeleme daya l ı oyu n u i ç i n d e göstermeye ça l ı ştı . O n a göre, ça l ışıyord u . . . Arta ud, tiyatroyu b i r ve­
d u . B i rçok oyu nda v e f i lmde o l a n Düş Oyu n u ' n u sa h neler . . . B u ­ tiyatro, h a l k ı n üzerinde g iz i l b i r bozul­ baya benzetirken, o n u n kitleler üze­
rol a l d ı , sa h n e rej i sö r l ü ğ ü n u n i ç i n d e lsveç e l ç i l i ğ i nden parasal ma etkisi yarata b i l mesiyle vebaya ben­ r i n d e k i yaşa msal i radesi n i n ya n ı s ı ra,
y a p t ı . B i r s ü re g e rç e k ü s t ü c ü a k ı m a d e stek s a ğ l a n m ı şt ı r . A m a , oyu n u n -ziyo rd u . . . O, i mgele m i n uyuyan yılanı­ ayn ı anda .b i r " öç a l ma " ya i l iş k i n e ğ i­
kat ı l d ı a m a gerçekü stü c ü l e r i n komü­ F ra nsa ' da k i i l k serg i l e n i ş i n d e A n d re nı i ğ n e l e m e k l e , d e v i n i m e sokm a k la l i m i n i de b u benzeşime d a h i l ed iyor­
n i st p a rt i s i n e ya k l a ş m a l a r ı ü ze r i n e B reton v� gerçeküstücü g r u b u n yo­ u ğraştı. . . Tiyatroda gerçekleştirmek is­ d u . Ç ü n k ü veba n ı n , d o l a ş ı m a l a n la­
1 92 6 ' da b u çevreden kopt u . 1 92 4 ' de ğ L! n t e p k i l e r i n i ç e ke r l e r . . . Ya k l a ş ı k tedi klerın ı n tılsım ı n ı a nca kendisi bul­ r ı nda bir ya n g ı n ta h ri batıyla ge rçe k­
Correspondance avec Jacques Ri­ otuz kişi l i k b i r sanatçı top l uluğu. tiyat­ g u l uyordu , a ma uygulaması başkala­ leştirdiği, a s l ı nda g e n i ş bir tasfiye d i r . . .
v i e re (Ja c q u e s R iv i e re ile Yazışma), royu basar . . . Gerekçe de, lsveç elçil i ­ rınca n eredeyse ola n a ksızdı . . . Y ı l g ı , o n u n b i ri c i k ta nrısıyd ı . . .
1 92 5 ' de L'ombilic des L i m bes (Be­ ğ i n d e n para desteği a l maları v e oyu­ B i rçok başarısız l ı ktan son ra zor l u M e k s i ka d ö n ü ş ü o n u n b e l k i d e
l i rsizl i k l e r i n Göbeğ i ), Le Pese-Nerfs n u n galasına b u rj uvaların çcığ rı l ması­ b i r M e k si ka yolcu l u ğ u na ç ı k a r . . . B u yaşa m ı n ı n e n tfaj i k d ö n e m i n i n b a ş­
. ( S i n i r Ö l ç e r) , l9 2 9 ' d a L ' Art et l a d ı r . . . A n to n i n Arta u d , bu o l a y d a n yol c u l u kta gene ya l nızl ı ğ ıyla del i l i ğ i n i l a n g ıcı o l u r . . . Kend i n i daha büyük b i r
Mort (Sanat Ve Ô l ü m) a d l ı k ita p l a r ı son ra gerçeküstücü topl u l u ktan kopar ya n ı n a a l mıştı r . . . Orada b i r s ü re Ta ­ ya l n ı z l ı ğ ı n i ç i n d e b u l u r . l r l a n d a ' y a
yayı n l a n d ı . 1 93 2 - 1 9 3 5 ' de daha son ra ve b i rkaç oyu n d e ne mesi n de n son ra m a h u ma ra yerli leriyle, o n l a r ı n tanrı ları kaçmak i ster, ama b u yolcu l u ğ u ger­
Le Theatre et Son Double (Tiyatro da Alfred J a r ry Tiyatrosu kapa n ı r . . . C i g ur i 'yi paylaş ı r . . . Uyuşt u r u c u b itki­ çekleşti remez . . . G e m i d e çıkardığı h u­
Ve i k i z i ) a d ı a l t ı n d a k i t a p laştı racağ ı Alfred Jarry Tiyatros u ' ndaki başarısız­ ler, m isti k ayin le r, tılsımlı b i r d ü nya . . . z u rs u z l u k l a rd a n dolayı ·tutu k l a n ı r ve
yazıları n ı yaz d ı . 1 934'de Heliogaba­ lık ve içinde b u l u n d u ğ u sanat g rubun­ Arad ı ğ ı n ı b u l m u şt u r b i r bakıma . . . Ar­ tımarhaneye kapatı l ı r, a rd ı n d a n i k i nc i
l e a d l ı y a p ı t ı n ı yayı n l a d ı . 1 9 3 6 ' d a -da n kopması o n u g itgide çı kmaz bir taud, yaşa m ı boyunca b i r traj i k g ez­ D ü nya Savaşı . . . T ı ma r h a n e y ı l la r ı
Meksi ka ' ya g iderek orada altı ay kal­ ya l n ızlığa sürükler . . . Sah neden uzak­ g i n d i r . . . Ç oc u k l u ğ u nd a k i çevre l e r i n u z u n s ü r e r . . . E n son Rodez ' d e k i b i r
dı. 1 95 5 ' d e Les Tara h u ma ras (Tara­ laştı ğ ı b i rkaç yıl, s i nema oyu n c u l u ğ u etk i s i , o n da b ü y ü l ü b i r k i şi l i k ya rattı k l i n i kte 6 5 e l ektroşok u yg u l a n ı r. B u
h u m a r s ' lar) a d l ı k i t a b ı yayı n la n d ı . yapar, Tiyatro V e Simya, Tiyatro ve ve sah nede yaratmak i stedi ğ i imgesel e l e k t roşok so n uc u d i ş l e r i v e saç l a r ı
1 93 7 ' de b i r l rlançla gezisi dön üşü tı­ Veba, Sahnelemede Metafizik g ib i , d ünya, o n u n b u öznel d u r u m uyla ör­ d ö k ü l ür, b e d e n se l b i r ç ö k ü ş ya şar . . .
m a r h a neye kapatı l d ı . 1 94 3 -46 a rası tiyatro a n layı ş ı n ı n tem e l i n i oluşturacak tüşü r . . . Acıma ve y ı l g ı yoluyla a r ı n ma, Arta u d , r u h s a l a ç ı d a n d a b üy ü k b i r
Rode z ' d e b i r t ı m a r h a n ed e t u tu l d u . denemeleri n i yazar . . . Arta ud ' ya göre h a sta n e ler, t ı m a r h a n e ler, g e m i am­ çöküşe u ğ ramış, e d i l g e n b i r m i stisiz­
1 946 y ı l ı nd a yayı n la n a n yapıtı Lett­ tiyatro, hastayı iççorganlarında bozul­ b a r l a r ı n d a yolc u l u k , t u tu k l a n ma l a r, m e b ü rü n müştür . . . Tımarhane yolcu­
res de Rodes ( Rodez ' d e n Mektu p ­ maya yolaçmadan ö l d ü re n veb a g i b i uyuştu rucu, d e l i li ğ i n i n b i re r sah nele­ l u ğ un d a n iki y ı l sonra b i r hasta n ede
lar) ' ı yazdı . 1 946 ' d a özg ü r kald ı . Ya­ olmalıdı r . . . riydi . . . Tiyatroyu vahşete, vahşeti de ti- kanserden ö l ü r . . .
şa m ı n ı n son y ı l l a r ı n d a Artaud le Mo­ Artaud, i nsa nı n vahşet i n i tüm çıp­ • yatroya çekmen i n d e l i r i u m u n u yaş ı ­ " i n s a n y ü z ü boş b i r g ü çt ü r , b i r
mo, Ci-git ( B u rada Göm ü l ü d ü r), Van la k l ı ğ ıyla gene kend isine tiyatro dola- yord u . Tüm b u n la rla b i r b a k ı m a , top- ölüm alanı. . . "
G o g h le S u i c i d e de a l a s o c i et e
(Van Gog h , Topl u m u n i nt i h a r Ett i r d i ­
ğ i ) , S u p pots et S u p p l i c i a t i o n s a
(Kötü l ü k O rtakları V e işkenceler), Po­
u r en f i n i r avec l e j u g e m e n t de "Ben, Antonin
' D i e u (Ta n rı ' n ı n h ü k m ü n de n k u rt u l -
mak i ç i n ) a d l ı ya pıtla r ı n ı yazd ı . Artaud, kendimin
4 Mart 1 948'de kanserden ö l d ü .
�ğluyum, kendimin
A n to n i n A r ta u d , g e rçe k l i ğ i n i
u m a rsız d e l i l i ğ i nde a rayan ve ona so­ babası, kendimin anası ve
k u l d u kça da del i l i ğ i n ta pı nağ ı n da kur­
b a n l a şa n , deyim y e r i ndeyse b i r acz­ ben 'im, . . Ama bu olağan
mendiydi . . . Beş yaşı nda geçird i ğ i me­ koşullarda varolmadım,
n e nj i t i n i z l e,r i n d e n yaşa m ı b oy u n c a
k u rt u l a m a m ı ş, k u l l a n m a k z o r u n d a dölva tağının kapılanndan
ka l d ı ğ ı u y u şt u r u c u i l a ç l a r , so n u n d sı
o n u , ondokuz yaşlarında, k l i n i k odala­
geçmedim bu dünvava . . .
rı na k a d a r- s ü r ü k le m i ş t i . . . B e d e n s e l Doğuşum,
hasta l ı ğ ı n ı n , ruhsa l hasta l ı ğa dönüşü­
m ü bir sarmaşık g i b i ben l iğ i n e dolan­ dehşetli bir çabalamaydı,
m ış, hasta l ı ğ ıyla olan uyumsuz l u ğ u sa­
korkunç bir sa vaş, .
natına b i r veba g i b i geçerek i m gele­
m i n i ve estetik a n layışı n ı b i ç i m le n d i r­ adsız bir günah. "r
m i şti r . . . a rta u d , ş i i rl e r i n i yayı m la m a ­
yan yayı n c ı Jacques Riviere'e yazd ı ğ ı
mektuplarda, şii rlerindeki dağ ı n ı kl ı ğ ı n
neden i n i , ken d i s i n i n b i r a k ı l hastası ol­
m a s ı n a ve b u n u n son u c u o l a ra k da
a k l ı n ı ve d i l i n i k u l l a n makta zorla ndığı­
na bağ layarak ya k ı n ı r ... B u a k ı l serp i n­
tisi yal n ızca ş i i r i n i değ i l , asıl u ğ raş ala­
nı tiyatroya i l işkin çalışma l a r ı n ı da et­
k i l e r . . . Varo l uşuyla özdeşleşti r d i ğ i ti­
yatro a nlayış ı n ı n uyg ul a n a b i l mesi ne­
redeyse bir tür d e l i l i ğ i gerektiriyord u .
B u a l a n da her ye n i l i kçi g ir i ş i m i , bi rçok
başa rısızl ı ğ ı ya n ı nda getirmişti . . . Ger­
ç e k ü s t ü c ü oy u n l a r sa h n e l e m e k i ç i n
Roger Vitrac v e Robert Aron i l e The-
Ö küz 3 3 / S u b a t' 9 7 ARASTI RMA 25

M I G I RD İ Ç MARGOSYAN
Heeyt! Savulun
Ben Geldim
e l efo n d a k i h a t u n , " o s i z m i s i ­ d üş ü ne d üş ü ne yatakta b ı r sağ a , b ı r n ız, eğer ten s ı p ederseniz, e ğ e r l üt­ g ü n d e me geti r i rken ' siz h a n g i ö k üz,

T n i z ? " d iye sord u . Ben de, " evet ı


O b e n i m " d ed i m .
B i r a n l ı k susk u n l u kt a n so nra, " ay !
so l a gözle r i bağ l ı dolap beyg i rlerı g ı b i
d ö n ü p d u ru r ke n , s ı k ı n t ı d a n terler
i ç i n d e k ı'vra n ı p n i hayet t a m da uyu­
f e d i p b ı z l e r i k ı r ma z s a n ı z , b u n d a n
kel1 i sizi d e aram ızda görmek b i z l e r i
so n s u z b i r m ut l u l u ğ a g a r k e d e c e k ­
h a n g i sap , h a n g i sama n d a n bahsedi­
yors u n uz m u hterem h a n ı mefend i i i i ! "
" Öküz'e b i raz su , b i raz sa man ve-
. . . . ıı

Olamaz, o kes i n l i k l e siz olamazs ı n ı z " m a k üzereyken b i rden b i re gece n i n t i r . . . Ancak ne varki . . . " r ı r m ı s ı n ı z I. . . .
deyip a r d ı n d a n d a , " a h , çok affeder­ b i r saati n d e b u kez efe " d a n da d a Doğrusu i l k anda ne anlama geldi­ " Ök ü z ' e b i raz su . . . "
s i n iz, s i z i b i rd e n b i re karşımda b u la­ d a a n ! D a n ı Dan ! Dan ! Dan da da ğ i ni pek de iyi kest i remed i ğ i m b u mo­ Uya n d ı m . K a n ter içi nde b i r kabus
cağ ı m ı d o ğ r u s u pek t a h m i n e d eme­ d a n ı " d i y e r e k ya r ı m p o r s i yo n l u k nolog, beni baya ğ ı sevi n d i rd i . Ancak g ö r m ü şt ü m . Yastığ ı m t e r d e n s ı r ı l s ı k ­
miştim de. . . " bey n i me i n e n Ramazan tokma k l a rıyla yine de işin içi nde bir bit ye n i ği oldu­ l a m kesi l m i şt i . B a lkona ç ı kt ı m . Gece­
Telefon d a k i sesi n sah i b i a s l ı nda yer­ g eç i rd i ğ i m u y k u s uz gece l e r i n a r d ı n­ ğ u n u, a d ı m ı n , h e r seç i m d ö n e m i nde n i n sessizl i ğ i n i bölen davu l c u n u n tok­
d e n g ö ğ e k a d a r h a k l ıy d ı 1 B e n , h e r d a n , e m r i m d e ç a l ı ş a n b u n ca g e n e l seçm e n k ü t ü k l e r i n d e " M i ğ i r d iç, Mu­ m a k l a r ı uzaktan d uyu l uyord u . Sa h u ra
defası n d a " zı ı rr n " d iyerek çala n tele­ m ü d ü r, b u nca özel sek reter l e r i m var­ g u rd uç, M ı h ırd ıç, M ıc ı rd ı k , M ı g o rviç, k a l ka n l a r ı n ı ş ı k l a r ı t e k e r t e k e r ya n ı­
fonlara öyle yerli yersiz, m ü nasebetsiz k e n , b e n i m. kaş ı m ı n b i r i n i şööyle ha­ M ı r m ı rv i ç " ve son kez de n i h a y e t yord u . Soka ğ ı m ız ı n b i r kenarında ya l ­
bir zamanda yırtık dondan b i l me m ne vaya ka l d ı r ı p , d i ğ e ri n i i n d i rd iğ i m d e " M emetd i n ç " o l d u ğ u g i b i a n l ad ı m ! n ı z b a ş ı n a yaşaya n y a ş l ı ç ı n a r, her za­
g i b i " zı ı ı rt " d iye ç ı k m ı yord u m . Neden e t ra f ı m d a k u l k ö l e g e z i n e n b u n c a S a n k i ça ktırmadan b e n i " ti " ye a l a n , m a n k i g i b i n a y l o n çöp t o r b a l a r ı y l a
mi? Ç ü n kü , zira ben bir ü n l ü kişiyd i m ! " i nsa ıı m ü sved desi " e l p e n ç e d ivan b e n i ni l e n e rdeyse u f a k t a n ufaktan y ü k ü n ü a l m ı şt ı . H e r uykusuz gece n i n
Be n i m " ü n ü m " , dağ, bay ı r demeden; d u r u rke n , neden böyle davra n d ı ğ ı m ı dalgasını geçen hatuna, bir ders ver­ a r d ı n d a n i z l e d i ğ i m b u n d a n son ra k i
d e r e , tepe d i n l e m e d e n " ço kt a a n " , A l l a h vek i l b i l m iyord u m ı m e n i n tam zama n ıyd ı ! Bu g i b i d u ­ yaşa m ı a rt ı k ezbere b i l iyord u m . Önce
" ü ü h h ve de " el h a m d ü l i l la h " M i sa k­ Ben s i n i r l e r i m i mahfeden, s i n i rleri­ r u m l a rda h e r a s i l T ü r k vata n d aş ı n ı n , s o k a k k e d i l e r i , s o n ra d a k ö p e k l e r
M i l l i S ı n ı rl a r ı n ı a ş m ı ş , b u n u n la yet i n ­ m i h a l laç pamuğu g i b i atan uykusuz başı her sıkışa n " vatan evlad ı " n ı n fer­ n a y l o n torba l a r ı parça l aya c a k , yiye­
mey i p a rd ı nd a n da, önce c ü mle " Ü m­ gecelerin saba h ı nda ne ded i ğ i m i , ne yad ıyla bağ ı rd ı m : cek b i rşeyle r b u l d u k la r ı nda da a rala­
m e t - i M ü s l ü m i n " ve s o n ra da t ü m yaptı ğ ı m ı b i l e m iyord u m a ma, telefon­ " Vatandaş Türkçe konuş ı " r ı n d a h ı r l a ş a ca k l a rd ı . S o n r a ? S o n ra
" G avurista n " s ı n ı r la r ı n ı d e l m i ş, h atta daki hatun u n ben i ra hatlatan şu uzun Vee h ı z ı m ı a l a maya rak d eva m et­ ked i ve köpe k l e r i n yem ey i p i k i teker­
hatta çevresi k ı r k b i n k i l o metre o l a n t i rad ıyla ken d i me geld i m : t i m : " . . . Hem u n u tmay ı n k i i i i , b u g üne l e k l i a r a ba la r ı n a y ü k l e m e k i ç i n k a r ı
b u kava noz d i p l i d ü nyayı d a , kasası n­ " B eyefe n d i ı . S i z m e m l e k et i m iz i n kadar bu ü l kede baş ı m ıza ne g e l d iyse koca ç i n g e n e l e r g e lecekler, b i r taraf­
da " geçme b e n i , eze r i m se n i ! " yaz ı l ı e n d e r yetişti r d i ğ i e n m ü mtaz, e n a k l ı hep b i r b i ri mizi a n lamamak için icar et­ t a n k ut u ları torb a l a ra yerleşt i r d i kten ,
kamyon g i b i b i r kaç kez turlayıp, sol­ başın da, e n b u l u nmaz ' H i nt K u maşı ' t i ğ i m iz b u ' kuş d i l i ' nden gelm işti i i r l ! ı d i ğ e r ta raftan da İ n g i l izce d e r s l e r i n e
l a m ı ş vee h ı z ı n ı a l amaya rak h a l a d u r yaza rla r ı n d a n e n , e n , e n b i ri nc i s i ve B u n u n i ç i n d i r k i i i , ş i m d i de b i r i m i z i n ça l ı ş m ı ş o l a c a k l a r d ı . D a h a s o n ra i se
d urak demeden yol u n a " ka l e ş " mer­ de ö n d e g e l e n m e d a r ı ift i h a r ı m ızsı­ ' soba tahtas ı ' derken d iğer i n i n ' man­ g e r i d e k a l a n çöp l e r i topla maktan zi­
m i s i g i b i ö l ü m saç a n h ı z ı y l a d e v a m n ı z ! Zate n b u y üzd e n , o p ı rı l p ı r ı l ze­ gal hafta s ı ' anlama ması için Ata ' mızın yade , saba h ı n köründe bilki tek tük
ediyord u . B u n e d e n l e rle d e h e r ö n ü ­ k a n ı zl a b u g ü n e k a d a r ' deveye h e n ­ izindeee, O ' n u n kurduğu Türk D i l K u ­ uyuya n l a r ka l m ışsa, onları g ü r ü ltüyle
. n e g e l e n i n z ı rt - p ı rt açt ı ğ ı te lefon l a ra dek a tlata n · u sta l ı ğ ı n ızla b ı r kere b ile r u m u ' n u n ö n d e r l i ğ i n de e e e y i n e s ı l u ya n d ı r m a k i ç i n , ü z e r i n d e " l s t a n ­
b a l ı k l a m a a t l a y a r a k " A l oo ! , " A l e­ olsa ' d üş ü nce suçu' işlemeden, do­ baştan 'ol madı p ılav, çevir la paya ' bi ­ b u l ' u m u z u te m i z t u ta l ı m ! " Veya :
eou ! ., " He l loou " deyi p , a rd ı n d a n da : layısıyla m a h ke m e ka p ı l a r ı n d a s ü r ü ­ l i msel çalışmalarıylaaa . . . " " Te m i z l i k i ma n d a n g e l i r ! " yazı l a rı n ı n
" No Matmaze l , m i l p a rdon ! Sa norom n ü p k o d e s i boy l a m a d a n yazd ı ğ ı n ız " Öküz'e b i raz su, b i raz sa man verir k i rd e n , pasaktan z a r z o r o k u n d u ğ u
ki siz yağ n ı ş n ü me ro ·çevi r m i şs i n izd i r " k i t a p l a r şarktan g a r b a , cen uptan şi­ m i s i n iz? . . .
" d ö k ü n t ü ç ö p k a myo n l a r ı n ı n i ş i yd i
d i yerek ceva p l a m a k b a n a , b e n i m " m a l e kadar e l d e n ele, d i l d e n dile do­ H i ç bekleme d i ğ i m b u cevap karşı­ S o n z a m a n l a r d a ka r ı m ı n " ro m a t iz­
kariye r i m e " h i ç ya k ı ş ı r m ıyd ı 7 H a y ı r ! l a ş ı p b a s k ı ü. stü n e baskı yapa b i l iyor­ s ı nda doğrusu baya ğ ı afa l la d ı m . Ama m a l a r ı n a i y i g e l i r " d i y e r e k d oğ u m
S ü m me haşa hay ı r ! sa; h er baskısı da eşe d osta elden üç­ A l la h ' ta n üstün zeka m ı n yard ı m ıyla g ü n ü mde satın a l d ı ğ ı u z u n paça l ı
Peki, b u g ü n , b u h a tayı nasıl v e ne­ beş tane d a ğ ıt ı l d ı k tan s o n r a g e r iye hemen ken d i m i toparlayarak yine ver­ y ü n d o n u m l a b a l konda domates s ı r ı ­
den m i işle d i m ? K a riyeri me bir nebze k a l a n l a r d a l z m i t ' e , S e k a ' y a , t e k ra r d i m verişt i rd i m : ğ ı g i b i d i k i l m i ş d u r u rken, b i r g ü n ön­
de o l sa g ö l g e d ü şü recek böylesi b i r kağ ıt yapa b i l me k i ç i n g ö n d e r i l iyorsa , " Affedersi niz a ma', b i z burada 'va­ c e k i telefo nda " Ö k ü z ' e b i raz su, b i­
gafı, böylesi b i r potu nasıl m ı k ı r d ı m ? e h ! t a b i i k i va r d ı r b u n u n b i r h i kmeti ! ta n ı n ve m i l letin böl ü n mez b ü t ü n l ü­ r az s a m a n v e r i r m i s i n i z ? d i y e r e k
Üste l i k böyle d ü ş ü n cesiz davra n makla işte b u yüzderı eğer kab u l buyuru rsa- ğ ü n ü , üstün ve de yüce menfaatleri n i b e n d e n ceva p bek leyen k ı z ı hatırla­
telefon d a k i hatu n u şaşkı n l ı ktan sudan d ı m . Evet ı B e n i m için y e n i b i r g ü n
çıkmış balığa,· yeşi l başlı ördeğe çevir- ·
b a ş l ıyord u . " Ö k ü z ' e su v e s a m a n "
meye ne gerek vardı ki ! verme l i m i yd i m ? Sağ e l i m i n işa ret
A s l ı n d a t e l e fo n d a k i h a t u n u n h i ç p a r m a ğ ı m ı t ü m c i d d i yaza r l a r g i b i
b e k l e me d i ğ i , be n i m d e , herkesin ko­ bey n i m e d ayay ı p d ü ş ü n d ü m, d üş ü n ­
lay k o l a y b e c e r e m iyece ğ i o ö k ü z ü n d ü m vee n i h ayet tari h i kara r ı m ı ver­
" mooo " d iye sesle n d i ğ i g i b i " a loo " d i m : " Eveeet ! Ö k üze su ve sa m a n
d ey i ş i m i yad ı rg a d ı ğ ı n ı , b u n u da be­ verecekti m ! " E ve t ! a m a " Ad i l D ü ­
n i m ş ö h ret i me y a k ı ş t ı r m a d ı ğ ı i ç i n zen " g ereğ i ü ç şart l a :
böyle şaşı rdı ğ ı n ı ş ı p d iye a n la m ı ş t ı m Bak, bu b i i i r ; telif ücreti S u u d i Ara­
A m a doğrusu " a loo " dey i p öküz gi­ b istan Riya l ' i i le ödenecekti !
b i böğ ü r d ü kten, o k yayd a n ç ı kt ı ktan Bak, b u i ki i i ; ücret, her ayın başında
sonra d a ; b u , h i ç d e u m u r u mda de­ " kı rmızı meşi n , para peşi n " adaletiyle
ğ i l d i . Ç ü n k ü , son z a m a n larda h e r ak­ gerçekleşt i ri lecekti.
şa m temcit p i lavı g i b i ı s ı t ı l a ra k tele­ Ü ç ü n c ü s ü ü ü ve e n ö n e m l i s i d e ;
vizyo n larda ö n ü m üze " k ı rk k ı s ı m tek­ sayfa n ı n b a ş köşesi n e k o n a c a k res­
m i l i b i rd e n " f i l m le r i g i b i s ü r ü l e n m i m , öyle " p i ş m i ş kel l e " g i b i s ı rıtma­
" C i n ci H oca ve K ı r k H a ra m i le r " ma­ yac a k , a k s i n e g ö re n l e r i n k ı s k a n a r a k
c e ra l a r ı n ı i z l e m e k t e n ,, " ka h pe fele­ şöyle d iyeceğ i t ü rden olaca ktı :
ğ i n " n a m u s t i m s a l i g ü ly üz l ü F a d i ­ " H e l a l o l s u n ! A d a m a b a k yav !
m e ' l e re, melek yüzlü E m i re ' lere karşı Aynen öküzün trene baktığı g i b i
n e d e n bu d e n l i a c ı m a s ı z o l d u ğ u n u b a k ı yo r !

A kşamsefas ı
26 CiZGi Ö k üz 3 3 /Ş u b at ' 9 7

De rya Say ın
PfA �jA . . . l<A1'T

l<Al<ros. . . ZENCE:Fı (... , ••
Öküz 3 3 /$ u b at ' 9 7 CESNİ 27

BAL K I R DA R

Her ey Ostiine :.;.;.;.:..


.··

T,am 2 sene boyunca tablo bulunamaz. 1 1


MONA LİSA: Aralık 1 9 1 3 günü bır boyacı ustası Floran­ Kel i me, ifade katlan: re ise işerken bir k u rşun u n saplan masıyla
ölmüş.
Tüm zamanların en ünlü tablosu kavak saiı bir anti kacıya tabloyu satmaya kalkı­ Antibiotik: 1 9 1 6 ' da U k rayna asıllı bir Bestekar J.P. LULLY ( 1 63 2 - 1 687): Kötü
agacından pano üzerine yapılan genç bir ş ıncaya dek . . . Louvre M üzesi ' n i n tamiratı Amerikal ı . Selman Waksman, Streptomi­ k a ra kteriyle de m e ş h u r o la n bu Fransız
kadının portresidir. B u portre Lisa del Gi­ sırasında orada bul unan boyacı gömlegi­ sin'i bulduktan sonra 1 94 1 'de antibiotik bestecisi, eserlerinin tekrar edildigi bir or­
acondo'nun portresi olup, 5 asırlık bir tari­ nin altırıda g izleyip götürdügü tabloyu 2 kelimesini icat etti. tamda m üzisye n lerine öfkel e n i p tempo
h i va rdır. F l oransa l ı Zanobi del G iocon­ yı l boyunca yoksul odasında saklar. Tabii Kübizm: 1 908'de ressam Matisse, Bra­ tutmaya yaraya n uzun sopasını şiddetle
do' n u n eşi olan 24 yaşındaki Madona Lisa son u 1 yıla mahküm o l maktır. Tablo ltal­ que ve Salon ' u n peyzajlarını görüp etki­ yere vurmuş. Aslında ayak parmaklarına
i l k defa Leona rdo da Vinci'ye poz verir. ya ' dan Fransa'ya döner ve Louvre M üze­ lendikten sonra " küçük küpler" den bah­ isabet eden b u sopa bestecide kangrene
Ressam portreyi a ncak 6 sene sonra birçok s i 'nde yerini b u l u r. 1 9 56'da Bolivyal ı bir seder. Bir sanat eleştirmeni yazdıgı yazıda yolaçmış ve birkaç gün içersinde de ölü­
eskiz. retuşlardan sonra bitirebilir. i ncecik a hçı Mona Lisa'ya dogru bir taş atar ve ka­ ilk defa " kübizm " den bahseder. müne sebep olmuş.
e l l i ve d üz g ü n hatlı bu kadını Leona rdo dının koluna isabet etti rir. Yırtılan kol u n Esperanto: B i r d i l ve göz hasta l ı k l a rı Papaz Clement XIV. ( 1 705- 1 7 74): B i r
dünyanın g üzellik simgesi haline getirmeyi t a m i r i n d e n s o n r a tablonun camekanda uzmanı olan Rus L. Zamenhof, m i lletlera­ karpuzdan zehirlenerek ölmüş.
başarır. Gizemli g ü lüşünü tanrılaştıran bu g izlen mesi öngörülür. rası barışa katkıda b u l u n m a k a ma c ıyla lsadora DUNCA N Amerikalı ünlu bale­
kadını ölümsüzleştirir. 1 96 3 ' de tablo Amerika'ya gemiyle gi­ uluslararası bir dil icat eder. Dr. Esperanto rin, bu yüzyılın başında Fransa'ya yerleşir.
Yaptıgı esere hayran kalan Leonardo bir der. John F . Ken nedy tabloyu görmeye adı altında 1 887'de " Ul uslararası D i l " adlı 26 Nisan 1 9 1 3 günü, arabası Sen nehri kı­
türlü eseri iade etmek istemez. Tabloyu is­ tüm Wash ingto n ' u davet eder. 1 9 74'de bir kitap bastırır. Esperanto ismi öyle bir yılarında arızalanır. Araba nın içinde şofö­
temeye gelen kocaya " bitmedi " demekte­ seya hat etmeyi beni mseyen Mona Lisa bu sükse yaratır ki, istenmeden bu dile verilen rün a rabayı tamir etmesini bekleyen 8 ya­
dir. Fransa kralı 1. François onu yıllar sonra sefer de Japonya'ya uçakla g ider. Gülüm­ isim olarak kalır. şındaki oglu Deirdre, 3 yaşındaki oglu Pat­
sarayına çagırdıgında bile yan ında tabloyla semesi bütün afişlerde, tişörtlerde, vitrin­ Demi r Perde: Winston C hu rchill'in ifa­ rick ve bir dadı vardır. Ancak el freni iyi çe­
gider. Tabloyu gören kral müthiş etkilenir lerdedir artık. O denli büyük bir kalabalı k desi " " Dünyanın üzerine bir demir perde kilmemiş araba bir süre sonra Sen nehrinin
ve tabloyu ne yapıp-edip büyük paralarla vardır ki, tabloyu görme süresi kişi başına çöktü ! " sularına gömülür ve nehirden 3 ceset çıka­
Leonardo'dan satın a l ı r. Böylece 1 5 1 6 yı­ 9 san iyeye indirilir. Bir gülümseme süresi P u l m a n : G eo r g e M a r t i m e r P u l l m a n rılır. 1 4 sene sonra a nılarını yazmak üzere
l ında tablo Fransızların eline g eçer. 3 yıl kadar ! . . ( 1 83 1 - 1 897}'ın 1 863'de C h icago'da planla­ inzivaya çekilen balerin, 1 4 Eylül 1 92 7 gü­
sonra, 2 Mayıs 1 5 1 9 'da ölen Leonardo da rını demiryollarının bir vagonu için çizdigi nü bir a raba tamircisinin getirdigi Bugatti
Vinci efsaneye göre ölmeden önce son bir
kez daha eserine bakar.
Avrupa İçin : gece için katlanabilir yataklarına verilen ad. spor arabayı denemek üzere arabaya bi­
ner. Anca k arabayı çalıştırır çalıştı rmaz el
Tablo önce krafın galerisinde. Versai lles
Sarayı' nda kalır. Fransız Devrimi'yle Louvre
• Kadınlan Fransızlar cezbederler, lngi­ Garip Ö l ü m ler: boyaması uzun ipek eşarbı arabanın arka
lizler evlenirler, Ruslar tecavüz ederler ve tekerlegine sıkışır ve boynu kırı larak ölür.
M üzesi 'ne gider. 1 870'de alınıp yeraltında Amerika/dar sa tın alırlar. E Ş İ L ( I Ö . 5 2 5 -456): Eski Y u n a n l ı tra­ Abbe PREVOST ( 1 697 - 1 763): Fransız
bir yerde saklandıktan sonra 1 9 1 4'de Bor- · (Anonim) gedya yazarı. Yolda g iderken üstü nden yazar. " Manon Lescaut " n u n yazarı köylü­
deaux ve Toulouse şehirlerinde emin yer­ • Bir Fransız yanlış şarkı söyler ama uçan kartalın pençesini aniden açıp bırak­ ler tarafından kırda cansız bir şekilde ya­
lerde saklanır. 1 93 9 ' d a ise M areşal Go­ doğru düşünür. Bir A lman doğru şarkı t ı g ı k a p l u mbaga n ı n b a ş ı n a d ü şmesiyle tarken bulunmuş. Yakınlardan getirilen bir
ering'den kaçırı larak şatoların mahzenle­ söyler ama yanlış düşünür. Bir ita/yan dü­ ölür. cerrah otopsi yapmaya karar vermiş. Bistu­
rinde saklanır. şünmez ama şarkı söyler. A G ATO K L E S ( l . Ö . 3 6 1 - 2 8 9 ) : S i r a ­ riyi saplayınca romancı bagırmaya başla­
Bu t a b l o n u n m a c e r a s ı i l k o l a r a k 2 1 (H. de Regnier) küz'ün tiranı. Bilmeden zehirli b i r kürdan mış a ma iş işten geçmiş.
Agustos 1 9 1 1 'de Louvre M üzesi ' nde çalı­ • İtalyan kadını seven bir yara tıktır. Rus kullanmış ve zehirlendigini anlayınca acıla­ Arcangelo CORE LLI ( 1 95 3- 1 7 1 3): ltal­
şan bekçi n i n müze m ü d ü r ü n ü n odasına kadını kendini sever. Fransız kadını hoşa rına son vermek için kendinin ateşte yakıl­ yan besteci, acısından ölür. Rakibi Skarlatti
giri p " Mona Lisa 'yı çaldılar ! " demesiyle ilk giden yar:atıktır . ita/yan kadını aşk için masını emretmiş. onu hatalı bir nota yazdıgına ikna etmiştir.
skandal ortaya çıkar. Gözler önce Alman­ kendini aşka bırakır, Rus kadını ihtiyaç için K ra l I V . H E N R Y : Ebevey n l e r i n g a r i p J u l ie n CAR ETT E : iki savaş arasındaki
ya kra l ı i l . Guilaume üzerine çevrilir. fakat "eve t " der, Fransız kadını ise müteşekkir ö l ü m l erine ta n ı k · o l m u ş . Annesi J e a n n e Fransız sinemasının ikinci rol lerde oynayan
Fransız ozan Guillaume Apollinaire tutuk­ olduğu için . d'Albert zeh irli eldiven g iymesi nin son u ­ en popüler aktörlerindendi . 1 966'da feci
l a n ı r . Ozan 1 O g ü n h a p i s h a n e d e yatar. (S d 'Arpentigny) cu zehirlenerek; babası Antuan de Navar- bir şekilde can verir. Birkaç yıldır felçli ya­
şayan aktör, hayatını tekerlekli sandalyede
sürdürürken k a r ı s ı n ı n evde o l m a d ı g ı bir
g ü n bir sigara yakar ve uyku bastırdıgın­
dan. yavaş yavaş uykuya dalar. Yanan si­
gara a ktörün saba h l ı g ı na temas eder ve
sabahlık yanmaya başlar. Hiç kıpırdayama­
yan C a rette canl ı bir meşal e olur.
Aynı olay b u n d a n i k iyüz y ı l önce,
1 7 6 6 ' da , P o l o n ya k ra l ı 1 . S t a n i s l a s
Leszcgynski'in d e başından geçmiştir.
Jayne M A N S F I E LD, ya da a s ı l adıyla
Vera Jayne Pa lmer. Hollywood 'da sanatsal
yeteneg inden ziyade mu hteşem vücut öl­
çü leriyle ün yapmış (gög üs: 1 O 1 ve daha
da ilginç olan, 1 . Q'sü 1 64) olan bu aktris
" Dünya Erkek Güzeli " Macar M ickey Har­
gitay ile evlenir. Star yaşamı onun için toz
pembedir. Öyle ki tüm dergiler onun Los
Angeles'ekı kalplefle donanmış pembe vıl­
lası nın hatta yüzme havuzunun resimleriy­
le doludur. 26 Haziran 1 967 günü gene
pembe arabasıyla yol a l ı rken saçda n pla­
kalarla dolu bir ka myon a rabaya çarpar.
Plakalardan biri yerinden kopar ve hızla
uçup aktrisin başını gövdesinden ayırır. 1 O
y ı l öncesi " Bayan Otoyol " t a c ı n ı giyen
Mansfield'in pembe yaşam ı sona erer.
(Cl. Gagniere'in " Tout sur tout" kitabından
çeviren ve derleyen: Bal KIRDAR)

A kşamsefas ı
28 MAA İ LE Öküz 3 3 /S u b at' 9 7 .
• •

CAN Y U C E L
Takiyy,e DOttO
Kel Açıldı
H e rkese i k ra m ! . . A ra d a başa rı s ı n ı d a d ost l a r ı n a f ı s ı l d ıyo r; s i vi l l e r i n k u l a k l a rı n a d a ta b i i e r işe re k . .
Eve, Ayra n c ı 1ya d ö n üşte ke n d i s i n i ka rşı l aya n sivi l l e r l e B i ri n c i Şu be 1yi boyl uyo r. Ye r m ıs ı n, ye m ez
'

m i s i n ! i rt i ca i l e işb i rl iği n e k a l k ışa n b i r s o l c u s ıfatıyl a ifl a h ı kes i l iyo r. .

A
k l - ı evve l i n b i r i ç a r p u k l a n g ıçtı . Size sonraki gelişmelere ı ş ı k
b i r l a f yeste h l e m i ş : " De­ t u t a n b i r öykü·a n l atay ı m :
n i ze d üş e n ya s i l a h a , ya 1 9 5 0 b a ş l a rı n d a A n k a ra ' nı n Ç u­
A l l a h ' a s a rı l ı r, " d iyecek b u k ' u nd a P i l avoğ l u n a m ı n d a k i za­
o l m u ş ! Ağzı n d a n yel a l s ı n , a l s ı n tın ö n d e rl i ğ i n d e bir Ticari Tar ikatı
d a , ş u son i k i ayd ı r h e p b u ç ü r ü k a l d ı y ü rü d ü . O z a m a n l a r s i g o r t a
cevize n i n etrafı n d a d o l a n ıy o r m u ­ p ro d üktö r l ü ğ ü ya p a n , s o l c u ş a i r­
ş u z g i b i g el iyor b a n a . . l e r l e s ı k ı - f ı k ı b i r zat-ı m u hterem
B u yaz ı d a S u s u rl u k ' u s u st u ru c u ­ va rd ı , s o n ra d a n n a i v ressam kesi l ­
l a ra havale e d i p , g e n i ş b i r zaviye­ d i . O i şte, nerden estiyse a k l ı n a , Pi­
den Ta ri kat-Siya set-Tica ret ü çg e n i ­ l a vo ğ l u ' n u n h u z u r u n a ç ı k m ı ş , h a ­
n e gözatı p d ö rt k ö ş e o l a l ı m ı yat s i g o rta s ı n ı n d i n c e c a i z , h atta
T ü r k l e r i n l s l a m ı k a b u l s ü re c i n i n fa rz o l d uğ u n a d a i r fetva ve r m e s i
a ra s ı n d a yata r tarikat s o ru n u . Ata­ k a rş ı l ı ğ ı n d a top l u b i r d ü nya l ı k e d a
l a r ı m ı z ta ri katl a r y o l u y l a Ara bi Is­ etm eyi ö n e r m i ş . T i c a r i m ü ritleri n i n
l a m h ı rkas ı n ı Ş a m a n b e d e n l e r i n e 1 O . O O O ' i a ş k ı n sa y ı s ı n a b a k ı l�rsa ,
uyd u r m u şl a r, Uza k - D o ğ u m i s t i s i z­ hayli k a r l ı b i r g i ri ş i m ı Ya h u d i s i g o r­
m i n d e n de yara r l a n a ra k , va h d et-i ta yönetici l eri b i z i m ·a rk a d a ş ı n b u
v ü c u t l a r ı n ı A n a d o l u 'ya t a ş ı m ı ş l a r, b a ş a r ı s ı n ı sevi n ç ç ı ğ l ı k l a rıyla karşı-
a rda da bu ya p ı yı K a d i m A n a d o l u 1 a y ı p , p r o d ü k t ö re e p e y de b i r
kütle riyle karmaştıra ra k sa ğ l ı k l ı b i r ava n s tos l a m ı ş l a r. O da parayı ye­
b i rleşim o rtaya ç ı k a r m ı ş l a rd ı r. meden i ç m eye, K ü rt M e m e d ' e
Ara bi riyazeti n d e n s a nata, i ns a n ­ d üştü. H e rkese i k ra m ! . . Arada ba­
c a l ı ğ a b i r yö n e l i ş sayı l m a l ı d ı r b u ı ş a r ı s ı n ı da d ostl a rı na f ı s ı l d ı yor; sivi l'­
Ö r n e k m i l . . M evl evi l i k , Bektaşi l i k . . l e r i n k u l a k l a r ı n a da ta b i i eri şe re k . .
Öte y a n d a n A l l a h i l e k u l a ra s ı n a Eve, Ayra n c ı ' ya d ö n ü şte ken d i s i n i
g i ri l m ey e ce ğ i k e s i n k es l i ğ i özg ü n k a r ş ı l a y a n s i v i l l e r l e B i ri n c i Ş u be ' yi
k u r u m l a rl a , töre l e r l e g i d e ri l m i ş, ca­ boyluyor. Ye r m is i n , yemez m i si n !
m i l e r i n k a p ı s ı n ı n teraviyl e k a p a n ­ i rtica i l e i ş b i r l i ğ i ne k a l kışan b i r s o l ­
ması ü z e r i n e b a ş l a ya n ya l n ı z l ı k c u sıfatıyla ifl a h ı kes i l iyor. . .
topl u m s a l b i r d e r g a h b i r l i ktel i ğ i ne O za m a n d a n b u ya n a i ş l e r a l d ı
kavuşt u r u l n:ı u ş t u r. O s m an l ı , za m a n y ü r ü d ü e l b et . Ş u a n d a 5 0 0 tari kat,
za m a n sert ö n l e m l e re b a ş v u r m a k 5 0 0 0 de şeyh var p i yasa d a . i h l a s
ü zre, res m i ve . o rt o d o k s m e z h e p ve l h; i l as atbaşı yürüyor. Ta ri kat va­
. .. .. . . . ·
k u r g u s uyla b u y a r ı a ç ı l ı ş l a rı d e n ge­ k ı f- h o l d i n g l e r i ü ç ü n c ü b i r s e k t ö r
l e m eyi b i l m iştir. o l uşturd u . Siyaset, ta rikat · i l i ş k i l er i ­ Desen.· S u Yücel
G a z i , 1 92 5 ' d e, yek-avaz b i r T ü r k n e d a y a n ı r o l d u . Ş ey h i n i s ö y l e ,
d evleti k u r m a çabası i ç i n d e , b u te­ p a rti n i söyleyi m ! H e r kon u d a fiki r, Püf d e m i ş yüz ü n e K a l ka nc ı , H a k a n
raziyi k a ç ı r m ı şt ı r. Ş i m d i b u n u n acı­ z i k i r çeş i d i n e g ö re b e l i rl e n i y o r ı . . d a ( n a h böyl e ! ) kafasıyla gol ü Fe­ S U S U RLU K V E SA İ R E
sını ç e k mekteyiz. Bu ya n k u r u l u ş l a­ O l mayan sivil top l u m u n d e r n e k l e­ n e r a ğ l a r ı n a yo l l a y ı v e r m i ş ! Ay n ı
r ı n yozla ş m ı ş l ı k l a r ı n1 o rta d a n k a l ­ riyle, o d a l a rıyl a , s e n d i k a l a rıyla k i lit­ Ka l ka n cı , F a d i m e l e r i d e ü f ü r m ü ş ­ Tutun ki bir !stanbul milletçe
d ı r m a k ve yo z l a ş m a e ğ i l i m l e r i n i l e n d i ğ i b i r i s t i b d a t o rta m ı n d a b i r m üş ! . Ü f ü r ü r a ! . . Aczi m e n d i l e r ise vicdantmız
" ü n iter d evlet " y a p ı s ı i ç i n de d e n e­ yere a i d iyet i h ti ya c ı , b i r k i şi l i k ka­ s i l a h d e ğ i l , p rezervatif k u ş a n ıyor­ Kazlıçeşmesi 'nde oranın
ti m i m ü m k ü n o l a b i l i rdi . . za n m a k a p ı s ı ya yeş i l dergah k a p ı ­ l a r. Allah versi n ! . .
Tabakhaneler yerinden
· B u yan l ı ş a d ı m , Tek Parti s u ltasın ı n s ı , y a da sta d y u m tri b ü n le riyle k a r ­ Geçende b izi m G üler Beşi ktaş pa­
k a l k m a s ıyla b i r l i kte, ters te p k i l e re , ş ı l a n ı y o r. Te l e v i zyo n d a sevi m l i b i r zarın d a alışveriş ederke n , m i n i ete k l i oynamış da
o l m a d ı k çarp u k l u k l a ra yolaçtı. M e n ­ saka l l ı n ı n a n latt ı ğ ı n a g ö re , G a l ata­ b i r k ı z geçm iş. Pazarcı a rd ı n da n ü n � Sıçanlar istila etmişler sanki
deres ile ismet Paşa a rasında patl a k s a r a y l ı H a k a n g o l k ı s ı r l ı ğ ı n a k a rş ı l e m i ş : " Kız, böyle dolaşma b u ra l a r­ bütün şehri.
veren n u rcu çıngarı sadece b i r baş- A l i K a l k a ncı 'ya ü f ü r ü l meye g i t m i ş . da, tari kata sokarım seni ! . " demiş.

A kşamsefas ı
Ö k ü z 3 3 /$ü b a t' 9 7 MAAİLE 29
• • • •

G U LE R YU C E L
. -

. . .r nama. B
A �Jasma
· s
..

e l a m g üzel i m , af e d e r- mezsin sen iyi d uvarcıyım ben, yeter y a ; çol a k H a s a n g eç m ez m i o ra d a n . le ş ü k ü r, son u nda g ü l d ü y ü z ü n . . ho­
s i n g e c i k t i m . . . Ç ay iç- ki barıa bi " h e " de neler yapmaz se­ Koca b i l a g o s t u t m uş, d ö n üy o r m u ş ş u n a g itti, d i -m i ? . H e r şeyi , a m a her
- t i cı m i ? Kötü m ü ka l k- n i n i ç i n bu i k i e l . . . Ş ü k ü r, g ül d ü n b i raz. bal ı kta n . . . hçışlad ı m , b o l pirinç, bol li­ şeyi d üş ü n ü rü m b e n , e n u f a k ayrıntı
. tın b u saba h ? Benim A n laya ma d ı m g itti , m ü s rif ş u m i l­ monlu; bol bol da maydanoz . . . Bayıl­ atla mam .. Hadi g üzel i m kalk g i d e l i m ,
d e afyo n u m patla m a d ı d a h a ! . . Ta k ­ let . . AIJ a h doyu rsun gözler i n i , bok gi­ d ı la r. . Anlamadım neden hep açtır b u h e m e n ş i m d i , b i de b u g özle bak . . N e
.
m a o h erifi kafa n a . . . B i r k a h ve getir b i para var heriflerde; a l ıyo, a l ıyo bi­ gavurlar. . . iyi a hçıyımdır b e n , b u n u d e olsa kad ı n gözü başka . . B i b ahçesi
M ustafa . . . S e n d e k u z u m , koyver ra­ raz k u l l a n ıyo, hadi eski d i d i ye atıyolar. d a i n kar edemezs i n herhalde . . . Kafayı . var k i , sorma ı .. Ağaç-mağaç yok, tabi
hatl a . B a k g ö rece ks i n , o işini h a l l ede­ Doğru b u tarafa . . . Sade zen g i n i d i i l, b u l d u k, soğ u k-moğuk demeden, valla b i raz çorak , taş var biraz kaya l ı k .
r i m , h e r şey d ü z e l e c e k . D ü ze l e c e k · fa k i ri de öyle . . . Sözü m ona ta m i re ko­ çıplak g i rdiler d e nize .. Eee saba h ı et­ . Kolay, kolay, ver e l i n i ba k, korkma,
h e r şey, a m a za m a n ı var. yacağı z d iye sökm üşler koca ote l i , at­ t i k , i şte o n d a n u ya n a m a d ı m b u sa­ d o k u n , n e çek i n iyors u n ? N a s ı l , h a ? . .
- Pisi pisi, pisi pisi, şuna bak, n e m ışlar her şeyi bizim evin d i bi n e . . . N e bah, ondan geç kald ı m . . . Seni de bi­ Taş g i b i d i -m i ? . H iç göbek yok bende,
g üz e l , k a r n ı n m ı a ç se n i n ? G e l , g e l a ra rs a n b u l u rs u n , fazla s ı d a c a b a s ı raz b e k l ett i m , hiç te ya l a n söyl eye­ koyvermedi m ööle k e n d i m i .. Ama sen
kucağı m a . . . Yoo o k a d a r d a d e ğ i l h a , haa , değ i l ev, u l a n h a l ı m o lsa o raya mem ben . . . Yine n e som u rttu n ? Kadı­ s a l m ı ş s ı n k e n d i n i , eee kolay d e ğ i l o
a y d u r ya l a m a y ü zü m ü . H a a h a h a , ote l otu rt maya n şerefsiz k e n d i payı­ nı m ı kıskand ı n ? G üzel d i , b i raz geçkin adamla yaşa m a k ö l d � r m ü ş, a l m ı ş gö­
u n ut m a m ı ş , ta n ı d ı b e n i . . . B ü t ü n k ı ş n a .. H a k l ı s ı n tabi g üzel i m , sen fa rke­ ca n ı m , sa r k t ı ta b i i .. Yüz v e r m e d i m t ü r m üş sen i , hiç g üve n i n k a l m c:ı m ı ş . . .
b a l ı k t a şı d ı m o n a , k e rata . . . B i r d e d e m e m i şs i n d i r evi , g erçi b i ra z y ı k ı k ben , h e m kocası vard ı ya n ı n d a . Ne­ Karar d a vere m iyor s u n h e m e n . . H a k­
n a n kö r derler b u h ayva na . . . G i t b i raz dökük, sade dört d uva r. . . D u r, h e m e n den- sen de gel med i n ? Gelmezdi b u n-. sız da d eğ i l s i n , h a k l ı s ı n h a kl ı . . Allah­
da a n a n a . Ay u n u t t u m s e n i n k e d i a s m a s u ratı n ı . . Ö y l e b i keresteler at­ lar başı ma, yı lıştı d u rd u kad ı n . . . Ama tan b e n ç ı ktım karş ı n a , h e m d e tam
sevmed i ğ i n i ı m ışlar ki kerezler, bi h ı za ra bakar, h ı­ se n i seviyo r u m ben . . N e m i k a za n ­ z a m a n ı n d a . . E e e h i ç se s i n sol u ğ u n
B a k g üzel i m , n ed e n çağ ı rd ı m sen i zar da tam ya nda, bi biçtiririm, kalern d ı m ? Ta m ı ta m ı n a i ki bu ç u k m i l yo n , ç ı k m ıyor. . H a l a evet d e m e d i n bana . .
saba h ı n körü n d e b u raya , ş i m d i b e n i k a l e m . D ü nya tahta ç ı k a r, d öş e r i m ikisi g itti balığa, beş yüzü de şarapla­ B i e kt i k m i b a hçeyi, salata l ı k , b i ber,
s ı k ı d i n ı e ı Uçaca k s ı n h a be r i d uy u n ­ h e m tava n ı , hem tab a n ı " Yok! B a n a ra . . . K ı z m a be g ü ze l i m , k ı z m a . . Ta­ domat . . H e r a kşam yapar ı m zen g i n b i
ca . . . N e şa n s l ı k a rı s ı n , i y i k i rastla d ı n b i o d a y et m e z " d e rse n , b ö l e r i m mam h a k l ısın da, sen i n de a k l ı n hep salata . . . E l i n i s ı c a k s u d a n soğ u k suya
bana.. ta h tayla o rayı . . . Nasıl m ı ? Çok kolay, parada .. B i raz d a i nsa n l ı k l a z ı m ada­ sokturmam . . H a k k ı n a rt ı k , otu rtacam
- H a n i diyip d u ru rd u n boyu na, "Ah rayl ı kapı yapa r ı m , g ü n d ü z açar ak­ ma .. Pe k s�vd i l e r b e n i , g e l i rl e r yi n e sen başköşede, d i n l e n bu yaz. " Otu­
keşke benim de evim olsa burda. " şam kapars ı n . . . Bakma, ben iyi ma­ b u ralara; işte o za man a l ı rı m çatır-ça­ racak yer mi yok ! " H oppala, hele bi
B u l d u m evi, tam sen i n i stedi ğ i n g i b i . rangozumdur ha ! . Yetti be g üzel i m , tı r, k ıstı r ı p para n ı n i k i kat ı n ı vermez­ g ö rs e n , sayma d ı m a ma sav u r m uşlar
N a s ı h a be r ! Şaşı rd ı n d i - m i ? H a h a ha n e d i r b u s u rat' Yeter n ' o l u r b a n a b i se . . . Ya da ka r ı s ı n ı ta r i kata sok a r ı m . k a nape, koltuk, m a s a , b i l u l l a h .. E h ,
h a h a . . . Yal n ız bana b i " he " de yeter. " evet" bi "evet" d e . Küsme be, darıi m a , va l l a h d eğ iş i ri m , b i raz yaylçırı fı rla m ı ş a m a , kolay kolay
Nerd e m i ev? Ya k ı n . Şu koy u n a rkası n­ Yal n ı z m i llet değil, devlet d e m üsrif, n ' apal ı m i k rama a l ı şm ışız. b i elden geçeriz, döşemeden a n larım,
da . . . Den ize sıfı r. Ç ı ka ramad ı n m ı ye­ devlet de. O n lar d a atmışlar o n met­ B ı çay iç, had ı . . Nasıl i stersen ı. Hey iyi döşemeyicimd i r .. B i kad ı n e l i şart
r i ? . . D u r bakayı m , sana n a s ı l tarif et­ re ' l i k elektir i k kaıas n , tam bizı m arsa­ M u stafa, bana bi ada çayı. . . Oooo . . ta b i . . Akşam o l d u m u a ç a r ı z ş i şeyi,
se m k i ? H a n i geçe n g ü n g ez i n i rk e n , n ı n ya n ı n a , oh oh . . . N e e d e r b ı l ı yo r m e r h a b a , m e r h a b a . . R a sg e l e . . S e ­ v u r u r u z d i b i n e , ooo h keyif kekaa . .
den ize g i rmiştim ben , büyük b i ote l i n m us u n ? . Nerden baksan b i onbeş, y i r­ l a m . . H e rkes ' d e ta n ı r b e n i b u ra la r­ D ü nya va r m ı ş d e d i rti r i m sa n a . . Hadi
yan ı n da . . . H a n i ca n ı m bana selam ver­ m i m i lyon u va r, ben a l masam bi baş­ da . . D u r. . D u r, b i l ba k a l ı m e l ı m de k i g ü ze l i m , h a d i k a l k g i d e l i m .. Araban
d i le r, hatırladı n , değ i l m i ? Ev, ote l i n bi­ kası ytı rütecek, bi ben mi ka l d ı m vata­ n e ? Ç a nta m ı ? Yok o değ i l b u ? N er­ b u rada m ı ? .. B a k b a ka l ı m a n lattı kla­
tişiği . . . S ı r ıtma öyle pis pis, aslı nda çok n ı kurtaraca k ? . N ' o l d u , ne pis pis s ı rı­ den b i leceksin ı Ayak pompası ı Kö­ _ . r ı m gerçek m i , yal a n m ı , b i g ö r orala­
iyi tan ır ı m sa h i plerin i . . . B u n la r iki or­ tıyorsu n ? i n a n m ıyor m u s u n ? Palavra r ü k l ü , yata k ş i ş i r m e k i ç i n , yata ğ ı m rı . . Sevg i l i m be n i m . . . Ne, ne, ne, ne
t a k , b i r L ç o k iyi d o st u m d u r. A m a b i mı atıyorum sa n ıyorsu n sen ? . Sen ba­ ca m baz N u ri ' n i n tek nesi n d e . . M a r i ­ dedi n , n e d ed i n 7 .. A l l a h -A l l a h .. Lafa
g ö rsen herifi, u l a n b u m u dersin b u na g üven , ta k m a g ü zel kafa n ı , b e n n a d a . . Te k n e d e yata r ı m b e n . . S e n b a k l a f a , h a , h a , h a . . Ta p u m u k i ­
koca ote l i n sah i b i ? i n a nmazs ı n , a n a m her şeyi halled eri m . D a m ı mı yok ' yattı n m ı h iç şişme yatakta ı S u yata­ m i n i . . K i m i nse k i m i n , b a n a n e . . Tapu­
avra d ı m o l s u n . Hep b u mevs i m d üşer Hoppa l a , h a l lett i m b i l e şekeri m ; çok ğı g i b i . . Bi tane daha va r bende, gel da m ı oturacak s ı n yoksa ? .. A m ma ka­
b uralara . Geçen y ı l d ı g a l i ba, rastla d ı m kolay demir ibad u l la h .. Otefden tab i , b u g ece . . Korkma ya ! . . A l ı ş ı rs ı n se n rısın be b i laf ettin parça parça ettin
ke rataya; b i ç i ti n g i r sof r a s ı k u r m uş, i k i çuval çimentoya bakar, on olsa n e de şişme yata ğ a . b e n i .. Aynama bastı n , ayna m a .. B u n­
san k i yer yqkmuş gibi tam ote l i n du­ yazar. . K u m desen bedav_a . B i beton Ne o y ü z ü n k ızard ı , n e va r b u nda, ca zaman boş kon uşmuşu m , haybeye
va rına . . . Bol rakı, b i kaçta çağla . . . Bu­ dökerim, kaymak, kaymak, bakma iyi b i tan e d a h a a lı r ı z . . Sen getir çoc u ğ u . . k ü re k sal l a m ışım, haybeye . . Kad ı n aklı
y u r etti b e n i de, b i çekmişiz kafaları, sıvacıyımdır ben .. Koca teras püfü r, Yok geti rmezs i n . . B a k ! Ben i m ü ç ço­ işte ı . . H a d i eyva l l a h , eyva l l a h , sen kal
kalender herif . . . Sızmışım, sabah bul­ p üfür. . Orda yatarız . . Ha, turislere ve­ cuğum var, görmedim üç y ı l d ı r. . Ney­ b u rada .. Hey ! A b d i n e reye g id iyon ?
d u m ken d i m i kuyu n u n başı nda . . . r i riz gecesi b i l m e m kaça . . . Nası ben­ se .. Şimdi a m m a benze d i n sen de, be­ N e tarafa, n e tarafa? . . Sen kal b u ra­
" G e l " d e d i b a n a lsta n b u l_' a ! Kafa deki kafa ? N a s ı l sevd i n m i b u f i k r i ' n i m e s k i ka rıya . . Yoo şişme yata kta d a . Tap u - m a p u ,· tÇ)vbe-tövbe . . . G ü n
yok ki bende b i bok varmış gibi çakıl­ Pa rayı d uy u nca h o ş u n a g itti . A k l ı n a yatmam d i yorsa n , yatak bol, i ba d u l ­ g ü n d ü r, g ü n b u g ün d ü r.
dım b u ralara . . . Öbür ortak hiç yok or­ ya n l ış bişey gelmesi n h a , şenden iste­ lah . . Atm ışlar otelden, o n l a r ı n üstün ­ A l l a -a l l a h , A l l a -a l l a h , h e p A b d i ı .
tada, nerede b i l iyor m usu n ? Kuyumcu yen yok para-mara . H a d i bi " he " de de yata rsı n sen . . " Su mu yok " de­ Abd i , bekl e ! . .
d ükkanı var kapa l ı çarşıda; b i dük ka n ı gari .. N e ded i n , yok mu bende para' din .. Amma ett i n h a a ! .. Koskoca bi
da nerede bil iyor m u s u n ? Nerd e n bi le­ H a l t ett i n ha . . Bak g ö z ü m e , iyi b a k tan k , ta m bizi m evi n yanında . . Ç atlak­ O AKŞAM
cen , Ç e koslovakya ' da . . . Ş i m d i çaktı n ş i m d i bak . . D a h a d ü n i k i ltalya n , karı­ pat l a k , b i ya m a r ı m o n u , s a l l ad ı k m ı AYN I A D A M
d a l gayı d i - m i ? Ote l i n s u y u u za kta n k o c a . B u l d u m o n l a r ı , i n d i k l e r i a n da h ortu m u ote l i n d e p o s u n a . . H i ç ver­ BiR BARDA
g e l iyo, O pek d ü şmez b u ralara, h e p g a rajda " hello, mello" dedim yanaş­ mez olu rlar m ı ? D i l i m d e tüy bitti, tanı­ VE TAB i i AYAKTA
Avrupa-Ameri kala rd a . . . N ' a p s ı n h e rif tım yan l a r ına, sen bilmezs i n ben çat­ r ı m ben sa h i p l er i n i . . E l e k t i r i ğ i b i l e Y i N E B i R ŞEYLE R A N LATIYO R D U
b u ra l a rda ı Aman boş koy bize n e o n­ pat'1a olsa konuşurum lta lya nca. Tak­ otelden haliedicem. b i uzatma tak, ışıl B A Ş K A B i R KAD IN A
lard a n , a m a komşuları m ı z onlar. . . Sen tım o n l a r ı peşi m s ı ra , doğru sarı Av­ ışıl her yer. . Hakeza nelaya m ı geldi sı­ H A R I L H A RI L
ça ktı n di-mi evi n yeri n i ? Ev-mev yok n i ' n i n barına, h ı rt öyle içmiş ki a kşam ra ? . . Ta rlaya yapacak değ i l iz, ta k m a AYN I H EY E C A N LA �

m u ? A m m a ett i n h a a ! . . E v d e d i ğ i n s ı rtladı m o n u d oğru f ı rlatt ı m yata ğ ı - kafa na, o da t a m a m . . Sen de on, b e n


dört d uvar. . . i k i kapısı , dört penceresi n a . . . K i m se b i l mez ben i m g i b i i ç m e - diyim yirmi tuvalet, hepsi otelden, b i e . m a i l : @ S ıç . t ı ğ ı n . ye. re . ka. dar.
var, kapı çok dersen örerim tek i n i .. b i l- yi . . . Tab i m utfak bomboş. Tesad ü f b u o kada r klozet, seç e n sağlam ı n ı . . He- k o . va . l a r. ı m . xxy.z. G ü l .

amse . as ı
30 M İZAH Öküz 33/S ubat' 9 7

VE DAT ÖZD EMİ ROGLU

Kaptan Kusto. Veda t Bev'in dostudur. Veda t Bev ona "Kusti " der. Belgesel/erin tasanmmı Veda t Bey'in vaptığtnı iddia
edenler de çıkmıştır. O avn. Veda t Bev. Kaptan 'tn " Denizfilleri" belgeselini izlerken duygulandı. Denizfil!eri. milyon­
larca vıl önce köpek türü bir kara havvanwken. suda .vaşamak zorunda kalmış ve bu şekilde deniz havvant olmuşlardı .
Veda t Bey köpekleri düşündü. Çok zaman sonra ne olacaktı köpekler? Dahası ne olacaktı insanlar? Ne olacaktı Veda t
Bev? Şarap renkli dumanlann sardığı akşamm gündemi bu olmuştu. Ölüm denen şey: dikenlerden ibaret bir gül gibi
büvüdü içinde. "O gi.}I benim haya limdir" dive düşündü Veda t Bey: " ölürüm de vermem ele ! "

Ne Şeker Şey mıyoruz. Acımasızlıgın ve vah­


şetin her t_o nu var dışarıda, biz
buradan çıkarsak ölürüz ! "
{yen i macera) U z u n k ir p i k l i esmer k ı z ı ko­

V
edat B ey, b i r dönem nuştu:
Ameri ka ' da gazeteci­ " E * iden zen g i n d i k a m a. şim­
l i k ya p m ı şt ı r ./ B u n u , di d u r u m u m uz çok köt ü . Görü­
Ameri ka ' da o l m a k ya yorsu n u z, k o n a k a d eta bo m­
da gazeteci l i k yapmak i ç i n de­ boş. Tefecilere, bazen de -eski­
gil, a r k adaşı Clark K ent' i n ri­ cilere bütün eşyalarımızı satt ı k .
cası üzerine gerçekleşt i rmi şti r. B irgün bu hallere düşecegimizi
Gazete ç a l ı şa n l a rı Clark tah m i n e d emezd i k . Bu, b i z i m
Kent ' i n " as l ı n d a " S ü p e rm a n k a l d ı ra m ayaca g ı m ı z k a d a r a g ı r

•:ı..: _�,,=�iii�1���·
oldugunu bilmedikleri gibi, bir keder ! "
gazeten i n Ortadogu haberleri­ .
Vedat Bey, medyayı d ü ş ü n ­
nin redaktörü V l ad i m i r G re­
gory ' n i n d e Vedat B ey o l d u ­
h#����i#11f t@kt
�J�';;��� ) d ü , bu " realiteyi " görseler, na­
sıl üşüşüverirlerd i .
g u n d a n h a bers i z o l m u şl a r d ı r . ince bıyıklı kötü konuştu:
Fakat Vedat B e y b i r süre son ra k e n " Doga, dag, bayır - Doga, !ardır.) Konagınızın resmi n i yap­ fabrikatör. " Birgün kuralı bozdum ve d ı­
gerek sı k ı l d ı g ı , gerekse c a n ı d a g , bayı r " d iye m ı rı l d a n d ı g ı mak için izninizi isteyecekti m ! 2- E v i n a n n e s i , ç a t ı k k a ş l ı , ş a r ı ç ı ktı m . Ç ü n k ü k ötüyü m .
K ü ç ü k Ayasofya ' d a g e z i n t i d u yuld u . i k inci insan ise, k i b u Gerçi Vedat Bey, ressam de­ otoriter, saçları topuz kadın. Para k a z a n m a m gerek iyord u .
yapmayı çok isted i g i için T ü r­ b i r kadındı, Vedat Bey'e alışıl­ g i l d i a m a ne z a m a n dı r res i m 3- Gözleri i ri , k irpikleri uzun, B u g ü n ü n köt ü le r i n d e n bi riyle
le: i y e ' y e d ö n m e k i st e m i ş t i r . d ı k i l t i f a t l a r d a b u l u n d u kt a n ya p m ayı d ü ş ü n ü yord u . Y a n i esmer ve esas kız. a n l a ş ı p , bir k ı z ı n i ç k i si n e i l a ç
C l a r k K e n t d e Vedat B e y o l ­ s o n r a , a z i le r i d e k i t u h a f b i r söyledikleri yalan olmayacaktı. 4- Kızın şoför ü , i n ce ya p ı l ı , k o y d u k . K ı z bayı l d ı . B e n k ı z ı
madan h i ç b i r şeyin tadı olma­ k o n a k t a n s ö z ett i . K o n a g ı n (Van Gogh tutkunu olan Ve­ u z u n boyl u, saçları briya nt i n l i k o m b inezonuyla bırakana ka­
yaca g ı n ı b i l d i g i için, gazetede ö n ü n de n geçerke n , pence re­ dat B e y ' i n y a t a k o d a s ı a y n e n esas oglan. dar soyd u m . Sonra onu yataga
son bom basını patlatmış, ken­ lerden birinden d ışarıya bakan Vincent ' i n yatakodası gibidir.) 5- Kızın abisi, yakışık l ı ve ka­ götürüp, ben de soyunup, fo­
di i m za s ı y l a S ü pe r m a n o l d u ­ siyah-beyaz b i r l<ız görmüştü. Konagın kapısını açan olma­ lender ve de k a h ra m a n deniz tog raflar çektird i m . Amac ı m ı z
g u n u s ü r m anşette n · a ç ı k l a m ı ş Ç o k şaşırmış, bir d a h a ve çok dı. Vedat Bey, yine oradan ay­ subayı . şa n taj ya p ı p a i l es i n d e n pa ra
v e gazete, tari h i n en büyük ti­ d i k katli b a k m ı ş fakat kız kay­ rı 1 m a y ı d ü ş ü n d ü . K a p ı y ı s o n 6- Arap Bacı . sızd ırmaktı. Fotograflar çeki l i n ­
rajına u laşm ıştı r. bol m u şt u . " G al iba d uvardaki k e z ç a l d ı . O esnada üst pence­ 7- Evin şişman aşçısı . ce benim i ç i n iş bitmişti . Ama
iki dost, neon ışıkları n ı n yag­ fotoğ raft ı • dedi k a d ı n , " a r­ rel e rd e n b i r Ara p B a c ı kafası 8- E v i n s a l a k ve e r k e k h i z­ ren k l i kötü •Dur bakalım• de­
m u rl u a s f a l tta y a n s ı t t ı g ı b i r d ı n d a n p_erdeyi ç e k m i ş o l ­ belirdi: metkarı, di, "o kadar uğraştık, şu cıvı­
son b a h a r a k ş a m ı sarı l ı p ayrıl­ malılar." - Ne çal ı p duruyorş u n be 9- Evi n neşeli ve k a d ı n hiz­ rın tadına bi bakalım ! " i na­
m ı ş l a r, C la r k Kent. K r i pto n ' a , Vedat B e y olayla ilgilendi, ko­ adam? Aaa, bu kadar da ol­ metkarı. n a m a d ı m , • Hayır" dedim "O
Ved a t B ey i se · T ü rk iye 'ye geri nagın yerini tam olara k ögrenip maj k i ! 1 0- Divane ve sakar bahçe­ kadar da değ i l . A h l a k s ı z l ı k
dönm üştür. k a d ı n d a n a y r ı l d ı . A z so n ra Vedat B e y hayatında i l k kez van . olur b u . B i z sadece kötül ü k
Şimdi Vedat Bey, C l a rk ' ın iç­ ö n ü n d e d ur d u g u k o n a k , ger­ utandı belki de: 1 1 - Yine ince bıyıklı, k u mral · ederiz, iğrençlik yapmayız."
ten mektubunu okudugu bu şi­ çekten de garip bir elektrik taşı­ -.Özür d i lerim. kötü adam . Beni çok fena dövdü . Hem kı­
rin a i l e çay b a h ç e s i n d e e s k i yord u . Vedat Bey, oradan he­ Arap Bacı haykırd ı : 1 2- Elinde içki kadehi tuta n, za, hem bana tecavüz etti ! "
gü nleri h a t ı r l a ma ktad ı r . Fakat m e n ayrı l m ayı düşünmedi de­ - Aaa! Vedat Bey b u ! Ve­ sarışı n kötü kadın. Kötü a d a m ag lıyord u . Kötü
eski g ü n le r i h a t ı r l a m a k t a n s a , g i l . Fakat içeriden gelen. o fasıl dat Bey ! G itme şak ı n ! Dur! 1 3 - Kel ve u st u r u p l u a i l e ve sarhoş sarışın dışında evdeki
yen i gün leri tasa rlamaya d a h a sesi, " Şe n g ö n l ü m ü z sev iş­ Dur kıj! doktoru. b ü t ü n k a d ı n l a r d a a g l ıyord u .
yat k ı n olan beyn i onu k a l d ı r ı p m e kten u s a n m a s ı n b ı kma­ F a b r i k a t ö r k o n u şt u , V e d a t D e n i z su bayı, öfkeyle s i l a h ı n ı

O
u z u n bir yürüyüşe ç ı kard ı . s ı n '' d iye çınlayan o şarkı, Ve­ n d a k i ka sonra, Vedat B e y dinled i : okşa d ı .
Vedat Bey yürüd ü . Zevkle yü­ dat B ey ' i n içindeki o maceracı Br konag ı n ve hayret­ " Bizler, malum, o kadar ç o k · O sırada merdiven lerden b i r
rüdü. Hayatta ve yürüyor olma­ çocugun gözlerint dört açtı. lerin için deyd i . B ütün Türk S i ­ işlendik ki, hayal olmaktan ç ı k­ top y u va rl a n d ı . T o p u n a rd ı n­
nın hazzıyla yürü d ü . Keyifle yü­ Vedat Bey oymalı kapıyı çal-· neması ti pleri burada yaşıyor­ tık, işin ne naifl igi kaldı, ne tica­ dan i k i çocuk bel irdi ve olduk­
rüd ü . Sadece yürü mek için yü­ d ı g ı an fasıl kesildi, içeride çıt d• .ynı f i l m lerdeki g i biyd iler reti, nasıl oldu bilmiyoruz, ete­ ları yerde donup Vedat Bey'e
rüd ü . Şevk l e yürüd ü . lsta n b u l çı kmaz o l d u . Vedat Bey kapıyı _ siyah-beyazdılar. Vedat Bey kemige büründ ü k . Bugünün korkuyla baktı lar.
için yürü d ü . t e k ra r ç a l d ı . B i r ya n d a n da yine sa k i n o l m aya ç a l ı ş a ra k , koşullarında, bu kona ktan h i ç V e d a t B e y , A y ş e c i k ve
Yürüyüş sı rası n d a k a rşılaştı gı açan olursa ne d iyeceg i�i düşü­ hepsi ne tek tek baktı. Toplam çıkmadan, iyiler ve kötüler, he­ Ömercik'i görür görmez, narin
iki i nsandan birincisi, sakallı ve nüyordu . Şöyle diyecekti: onüç kişiyd i ler: p i miz birarada yaşıyoruz. Siyah­ gözyaşına engel olamad ı . Ta m
profesyonel b i r yürüyüşçü i d i . - iyi günler. Ben Vedat (Za­ 1 - K o n a g ı n sa h i b i , a i l e n i n beyaz oldugumuz için degil, dı­ kon uşacaktı ama görüntü bo­
Vedat B ey ' i n ya n ı n d a n geçer- ten büyük i htimalle tanıyacak- babası, beyaz bıyık l ı, babacan şarısı çok renkli oldugu için çık- zuldu, titredi ve koptu .

A kşamsefas ı
Ö küz 3 3 / S u b a t' 9 7 M ÜZİK 3 1

. .

HALİ L T U R HAN L I
. . . . . . J. =·
· ··


Evet, bütün has müzisvenlerinkinde olduğu gibi, Pa tti Smith 'in müziğinin de bir rengi var ve topluluk

üyelerinden bu talebi onun müziğinin ne renk olduğunu açıkl!ğa kavuşturuyor: Siyah.

1 97 5 ' te New York p u n k ikonu Patti a l b ü me katkıları n ı yarıda kesm iş.


S m it h ' i n Horses a l b ü m ü yay ı m la nd ı ­ G o n e A g a i n ' i n p r o.d ü k s i y o n u n u
ğ ı nda l n g i ltere h e n üz p u n k ' u n s ı f ı r yı­ Ma lcolm B u r n s ve Patti S m it h ' i n u z u n
l ı ndayd ı . Sex Pistols' ı n " God Save The y ı l l a r d a n b e r i b i r l i kte ç a l ı şt ı ğ ı Le n ny
Quee n " s i n g le ' ı ve C lash ' ı n i l k a l b ü m ü Kaye orta klaşa ·gerçekleşt i r m i şler. Ka­
a n c a k i k i yıl son ra p iyasaya çı kacaktı . ye ' i n katkısı prodü ksiyon la s ı n ı rl ı değil;
G e rçekte, aradaki b u i k i y ı l , p u n k ' ı n önceki Patti S m i t h a l b ü m lerinde oldu­
Atla n ti k ' i n i k i yakasında farklı temelle­ ğ u gibi yine sanatçıya eşlik eden mü­
ri ve a ç ı l ı mları old u ğ u n u n gösterge s i . z i sye n ler arası nda yer a l ıyor. Yen i a l ­
l n g i ltere ' de p u n k i k i y ı l l ı k b i r rötar b ü mde özg ü n Patti Smith G roup üye­
yaptı . Fa kat 1 97 7 ' d e b i r v o l k a n g i b i l e r i n d e n dav u l c u Jay Dce D a u g he rty
patlad ı ğ ı nda lavları Ada ' n ı n h e r köşe­ de var. Ve el bette bazı kon u k m üz is­
s i n e yay ı l d ı . Oysa A m e r i ka ' d a e r ken yenler de . . . J o h n Cale, Tom Verlai ne,
d oğ u m yapma s ı n a k a rş ı n e t k i a l a n ı Jeff B uc k ley, v i y o l o n s e l c i J a n e Scar­
büyük ölçüde New York ve Kal iforn iya panto n i , Patti S m i th ' i n m a n d o l i n ça­
i l e s ı n ı rl ı kald ı . Black Flag (S iyah Bay­ lan kızkardeşi Ki mberly . . .
r a k ) ve D e a d K e n n e d y s ( Ö l ü K e n ­ " S u m m e r C a n n i ba l s " (Yaz Y a m ­
nedy' ler) g i b i do laysız sol politika ya­ ya mları) a d l ı v e d i na m i k, h ızlı tempo l u
pan ve ha rdcore ' a a ç ı l a n to p l u l u k l a r p a rç a y l a a ç ı l a n a l b ü m F re d ' So n ı c '
p u n k meşalesi n i n Kal iforn iya ' da k i taşı­ S m it h ' i n a n ı s ı n a ithaf ed i l m iş " Fa re ­
yıcı la rıyd ılar. well Reel " i l e kapan ıyor. Patti Sm i t h ,
New York p u n k ' ı ( b i r so n raki evre­ a l b ü mdeki " About A Boy " adlı parça­
de alacağı ad ıyla Y e n i Dalga) doğ r u­ yı ise K u rt C o b a i n i ç i n yazmış. Fakat
dan ve keski n b i r politik tavır sergi le­ h i ç k u ş k u yok, s a n a tç ı n ı n y ı l d ı z ı e n
m iyord u . Fakat, virt üoziteyi küçü mse­ f a z l a a l b ü m e a d ı n ı v e r e n p a rç a d a ,
yen l n g i l iz p u n k ' ı n ı n tam a k s i ne, ol­ " G one Aga i n " de parlıyor.
d u kça sofistike b i r müzikal yapıya sa­ yazd ı ğ ı " Because The N ig h t " adlı par­ t i m . Ona duyd u ğ u m sayg ıyı o zaman­ Yu karıda, Patti S m it h ' i n önceki beş ·

h i p t i . D a h a da ö n e m l i s i , Y e n i D a l ­ ça h it l i stelerinde beşınci sıraya kadar dan b u g ü n e hep korud u m . Horses ' ı a l b ü m ü n ü n her b i r i n i n i l k basımlarda
ga ' n ı n d i n leyicileri genelde ça l ı şa n sı­ y ü kseld i . Ne ki, b ı r yıl son ra yaym la­ çıkt ı ğ ı i l k g ü n sat ı n .a l d ı m v e o g ü n yer a l ma m ı ş b i re r " i k ra m iye parça "
n ıf köke n l i d e ğ i l d i ler. Te levision ya da n a n ve prod ü ktör l ü ğ ü n ü Todd Ro­ haya t ı m d a bir d ö n e m kapa n d ı , y e n i ekle nmiş olarak yeniden yayı mlandığı­
Patti S m i t h p l a k l a rı n ı sat ı n a l a n l a r , u ndgreen ' i n üstlenmiş olduğu Wave bir dönem başlad ı . " ( R . E . M . ' ı n yen i al­ n ı b e l i rtmişt i m . Radio Ethiopia albü­
konserler i n i i ze leyen ler a rası n da orta ( D a l g a ) a l b ü m ü tam b i r d ü ş k ı r ı kl ı ğ ı b ü m ü n deki " E- Bow Letter " adlı par­ m ü n e " C h i k l ets " a d l ı parça ilave edil­
s ı n ı f ayd ı n ları çoğ u n l u ktayd ı . yarattı . B u düşkırıklığı nın etkisi henüz çada S t i pe ve S m it h ' i n b i r l i kte vokal m i ş . B u parça n ı n g i rişi nde Patti Smith
Yeni Dalga, Ramones ' u n deri ceket­ g eçmemişti ki, Patti Smith, b i r döne­ yaptıkları n ı a n ı msatay ı m . ) ken d i sine eşlik eden arkadaşlarına na­
l e r i n i ve g a raj m ü z i ğ i n i , N ew Y o r k m in e n p o l i t i k top l u l u k l a rı n d a n b i r i Geçtiği m iz yaz, t a m sekiz y ı l l ı k b i r s ı I ç a l m a l a r ı n ı i s t e d i ğ i n i sö y l ü y o r :
D o l ls ' u n camp imaj v e g l a m rock ' ı n ı , o l a n M C S ' ı n g i t a r i s t i F r-e d ' S o n i c ' a r a d a n sonra Patti S m ith ' i n ye n i b i r " Gerçekten kara n lı k; seksi b i rşey, ru­
Richard Hell ' i n yırtık giysileri n i v e kan- Smith i l e evlenerek Detroit'e yerleşti, a l b ü m ü yayımla n d ı . Gone Aga i n baş­ t u betli bir mağara g ibi bi rşey olsu n . "
- calı i ğ neleri ni, Tom Verla i ne ' n in kibirini müzikten kopt u . 1 988y ı l ı nda bir geri l ı k l ı bu ça l ışma sa natç ı n ı n a l t ı n c ı ve Evet, b ü t ü n has m ü zisye n l e r i n k i n ­
ve gitarı n ı n l i ri k t ı n ı larını içeriyordu . Ne dönüş daha ya ptı. B u kez, Dream of 1 9 88 tari h l i Dream of Life ' da n b u de o l d u ğ u g i b i , Patti S m i t h ' i n m ü z i ­
ki, b u n ların biraraya . gelmesi Yeni Dal­ L i fe ( H ayat ı n R üy a s ı ) b a şl ı k l ı a l b ü ­ yana i l k a l b ümü . Aradan geçen sekiz ğ i n i n d e b i r re n g i va r v e t o p l u l u k
ga ' n ı n çağ ı n r u h u n u yakalayan ve yan­ m ü yle. D ream of Life i l k çıkt ı ğ ı nda y ı l l ı k sürede sanatçı sevd i ğ i b i rkaç in­ ü ye l e r i n d e n b u t a l e b i o n u n m ü z i ğ i ­
s ı t a n b i r a k ı m o l m a s ı n a yet m i yo rd u . pek b eğ e n i l m e m i ş t i ; a n c a k b u g ü n sa n ı ard arda yitird i . Önce 1 988 yı l ı n­ n i n ne re n k o ld u ğ u n u a ç ı k l ı ğ a kavuş­
Patti S m i t h ' d e b e d e n l e ş m i ş a n d roje n d i n l ed i ğ i m izde hayl i iyi b i r albü m ol­ da d o s t u R o b e rt M a p p e l t h o r p e t u ruyor: S i ya h . Yas t'uta n la r ı n , fakat
b i r p u n k i kon u n u n va rlığı da gerekl iyd i . d u ğ u n u ra hatl ıkla söyleye b i l i riz. AIDS'e yen i k d üştü . i k i y ı l önce d e ko­ a y n ı z a m a n d a b a ş k a l d ı ra n l a r ı n d a
Patti S m i th ' i n i l k plağ ı 1 974'de dos­ H orses ' ı n kap a ğ ı n d a k i . Robert cası Fred ' So n ı c ' S m i t h b i r kalp krizi re n g i . D o ğ u rga n l ı ğ ı rı ve b e re k et i n ,
tu k u ra+d ı ş ı fotoğrafçı R o b e rt M a p ­ Mappelthorp e ' u n i mzası n ı taşıya n ve son ucu öldü. Kocas ı n ı n ö l ü m ü n ü b i r­ k ı zg ı n l ığ ı n v e yı k ı m l a r ı n , h e m taşk ı n -
pelthorpe ' u n m a d d i desteğ iyle yayım­ b i z e roc k ' ı n u n ut u l maz ve ö l ü ms ü z kaç ay son ra erkek kardeşi Todd ' ı n k i 1 ı ğ ı n h e m d e a ğ ı r. b a ş l ı f ı ğ ı n , ö f ke l i
lanan " Hey Jcie / Piss Factory " s i n g le ' ı i majla rından b i r i n i s u n a n o fotoğraf . . . izled i . B u traj i k kay ı p lar G o n e Aga­ tan rıçala r ı n , kara n l ı ğ ı n k ızkardeşleri­
i d i . B u n u b i r y ı l sonra p ro d ü ktörl ü ğ ü­ O m u z l a r ı n d a n d üşen beyaz, bol b i r i n ' i n yarat ı l ı ş ı n ı k u şk u s u z e t k i l e m i ş . n i n v e e l b e t t e , g e c e n i n , ya l n ı z c a
n ü J o h n Cale ' i n yapt ı ğ ı Horses (Atlar) erkek gömleği g iymiş, siyah ve gevşek Ancak y i n e de, alb üme bir matem ha­ " a şı klara a i t o l a n gece ' n i n reng i . B u
izled i . iki nci a l b ü m ü n ü gerçekleşti rme­ b i r boy u n b a ğ ı t a k m ı ş Patti S m i t h . . . vas ı n ı n egemen o l d u ğ u söyl enemez. renk sadece Gone Aga i n ' e d e ğ i l ,
si u z u n sü rmed i; Radio Ethiopia 1 976 Baş ı n ı hafifçe ge riye doğru atmış, ki­ Ta m aksine, Patti S m it h yas tutarken Patti Smith ' i n bütün albü mlerine
y ı l ı n d a p i yasaya ç ı kt ı : B a ş ı n a o kaza b ir l i bir d u r u ş u var . . . U z u n , k e m i k l i b i le hayatı kutlamayı ve u m uda alkış e g e me n . Dolay ı sı y l a , o n u n m ü z i ğ i n i
gelmeseyd i aynı hızla üçüncü a l b ü m ü ­ y ü z ü size Patti Smith hakı nda b i l mek tutmayı i h mal etmemiş. " noct u r n a l roc k " olarak n iteleyeb i le­
n ü hazı rlayacaktı . isted i ğ i n iz hemen herşeyi açıkl ıyor. Gone Again, Fred 'Sonıc' Smith ' i n ceğ i m i z i d ü ş ü n üyor u m .
1 97 7 ' de b i r konser esnasında sah­ Ve bu fotoğraf geleceğ i n nice mü­ ö n e m l i katkıla rıyla gerçekleşecek b i r Gone Aga i n , hayat v e ö l ü m a ra­
n e d e n d üşü nce boyn u k ı rı l d ı . M üz i k­ z i sye n i n i etki l e m işti . B u nl a r arasında Patti Smith solo a l b ü m ü olarak tasar­ s ı n d a boşl u ğ u d u y g u yoğ u n l u ğ u y l a
ten b i r y ı l uzaklaşmak zoru nda ka l d ı . R . E . M . ' i n vokal isti M i ke Stipe da va r: l a n m ı ş . Bazı şa rkıları birl i kte yaz m ı ş, dol d u ruyor.
Easter (Paskalya Yortusu) a l b ü müyle " O n u on beş yaşı mdayken m ü t a l a a b i r kısım stüdyo kayıtların ı yine b i r l i kte Rock' ı n en özgü n yaratıcılarından ve
başa r ı l ı b i r dön üş ya ptı . A l b ü mde yer sa lonu ndaki sandalye n i n a ltında b u l­ yap mışlar. Fakat, Fred 'Sonıc' Smith ' i n e n kızgın seslerinden b i r i n i n sekiz yıllık
a l a n ve Bruce S p r i n g steen i l e b i r l i kte d u ğ u m. b i r makale sayesinde keşfet- kalp krizi sonucu a n iden ö l ü m ü o n u n bir aradan sonra m uhteşem dönüşü.

A kşa sefas ı
Ö k ü z 3 3 /S u b at' 9 7

FEYHAN ••

G UVER
gülay'a, özden 'e, eda 'ya,
ramize'ye, semra 'ya ve bana . . . . .

o biz çizgi overlokçuları




::ı hayal bohçacıları mürekkep cinleri
V"

:�
� gül ekicileri yel biçici/eri

o
,.. el yordamıyız yol yorgantyız
"::J

2.

;-,. -ı' i '


• az geliriz dar geliriz
'v

� ��::=:'.::==�� ·�· ,

daral getiririz susuz götürürüz

kaşla göz arasıyız

taş gi. . . . taş ocakları gibiyiz

prensi daha kurbağayken öperiz

dere kenarıyız yol ortasıyız

hoşuz naifiz yumuşağız

kırk katırla kırk satmz

boşa dolmayız doluya sığmayız

aztn!tk halklarıyız

gece sefasıyız gündüz cefasıyız

kJ/dan ince kı!tçtan az biraz kaltnız

ev içi siyasileri

gündelik hayat muhalif/eriyiz

içinizdeki zilli

dıştnızdaki uslu kızlarız

bir eli meltem bir eli karayeliz

keşişlemeden eseriz

çizgi çılgmıyız hayat durgunuyuz

eskiz yorgunuyuz

yayık ayrantyız buzlu rakıyız

hepi topu üç aşağı beş yukarıyız

sen bana aldırma

ben bazan

böyle olurum

şemsiyeyi sen al

ben bir saçakaltı bulurum. . .

A kşamsefas ı
Öküz 3 3 / Ş o b a t' 9 7 33

MU RAT .B EŞ E R

Olüler Dans Ediyor


1 99 3 ' te ç ı ka rd ı k �a rı " l nto h a r m a n l a n m as ı n d a g a ra n ti a l tı n a
a l ı r. Asl ında bu analoji i l k albümleri
işkence sesle ri ve ü rk ü n ç b i r at­
mosfere sa h i p . '
Pencereden b u görüntüye ta n ı k
o l a r a k müzik ü retiyor i k i l i . B i r san­
t h e Labyri n t h " ve
1 9 9 5 ' te k i i l k L i s a G e r ra rd s o l o ­ için d a h a çok geçerl i d i r. Dead C a n D e a d C a n D a n c e ' l e r ( B re n d a n tim l i k demir parmaklığın, ne denli
s u n d a k i m a d ri g a l l e r in m e l od ra m Dance ' ı n a s l ı n a s a d ı k k a l d ı ğ ı , kök­ Perry v e Lisa Gerrard) lngiltere' de, kalın bir manevi d uvar oluştura bi­
yoru m l a rı ye r i n i ş i m d i Afr i k a , i s­ l e r i n i b u l d u ğ u b i ç i m l e r i , d o k u l a rı H i n d i stan ve Pakistan gibi ü l keler­ leceği n i , a n ca k içeri g i rd i ğ i n i z d e
pa nya ve M ı s ı r r i t m l e r i i l e g l obal­ ve b u n u n n a s ı l ya ratı l d ı ğ ı p i r kaç d e n g e l e n i n s a n l a r ı n o t u rd u ğ u farkedebilirsiniz. içerideki özerklik.
fo l k şarkı söz l e r i e ş l i ğ i n de k i , ant­ y u zy ı l ö n ces i n i n m e ra k l ı l a r ı i ç i n blok b i na l a rd a n b i r tanesin i n 1 3 . a l a n ı tam bir Dead C a n Dance
ro p o l oj i k b i r yo l c u l u ğ a b ı ra kt ı . m eçh u l değ i l d i r. B u esi n kayn a ğ ı , katı nda çalışıyorlar. B i r parmak ka- d ü nyas ı . Evdeki e n çok kullanılan
Dead C a n D e a d ' i n 7 . Stüdyo a l ­ E l iza beth dönemi oda m ü z i ğ i , La­ 1 ı n l ı ğ ı n d a k i , d e m i r ç u b u k l a rd a n odada, d uvarın bidni halılar, Afrika
b ü m ü " S p i rit C h a ser " ı n p s u edo­ t i n Hym n l e r i , G regorya n şa r k ı l arı o l u ş a n d ı ş k o r u m a k a p ı l a rı v a r. m a s kl a rı ve Ira s u retleri süslüyo r.
wo r l d yöneti m i b u ta rz için o l u m - . ve a ltın çağın Yen i Plato n i k Felse­ Böylesi b i r d ü nyada yaşayan her­ B i r b a ş k a d uv a r ı i ki l i n i n k o n se r
l u yö n d e Ç ü n k ü 8 0 ' 1 er i n başların­ fel i içerisinde mevcuttur. Fakat yi­ kesin m u hakkak korunma gereksi­ a f i ş l e r i v e F r a n s a ' d a S i st e r s o f
da meyd a n a çıkan bu tip g r u p l a r, ne de D e a d C a n D a nce m ü z i ğ i , n i m i var ve bunun d iğer önlemler­ Mercy i l e çektirdi kleri b i r fotoğraf
- k i say ı l a r ı fazla d e ğ i l d i r- 9 0 ' 1 a rda K ra l içe 1 . E l izabet h ' i n h uzurunda den daha ucuza geldiği kesin . ln­ d o l d u rm a kta. Yan ı nd a ki nd e Dead
i n i ş g r af i ğ i ç i z e r k e n , D e a d C a n gerçekleşti rilen 400 yaşındaki Jan­ giltere ' n i n b u yöresinde gerek sı­ C a n Dance ' i b i r orkestra ile birl i kte
D a nce " S p i rit C ha s e r " i l e iyi yol d a Session '!arın ötesi nde bi rşeydir. nıfsal, gerekse yapısal açıdan, bir­ görmekteyiz. Son d uvarda ise kirli,
o l d u ğ u n u ispatl a d ı . Ö r n e ğ i n ya k ı n " l nto t h e La byo i n t h " , 9 0 ' 1 a rı n birleri nden çok farklı i ki d ünya var. ağır b i r hava n ı n altında ezilen " en­
k u l va rda k a b u l ed i l e b i l ec e k C oc­ c i d d i ve i rk i l t i c i ça l ı ş m as ı " Ai ­ Birbirleriyle çok ayrıksı olmal a rı na d ü st r i s o n r a s ı topl u m · u n g ü n eş
tea l Twi n s , 4 AD ' d en Polyg ra m ' a o n " dan beri, " Spi ntehaser " ı n ha­ k a rş ı n , p a r m a k l ı g ı n i ç i n d e k a l a n b a t ı m ı n a a rd ı n a d e k a ç ı l a n b i r
tra nsfer o l d u ktan s o n ra , yen i p l a k bercisi olan m a l zemelerle ya p ı l a n yaşamda, dışarıdaki kadar gerçek. pencere b u l u n uyor. lşığı seviyorlar,
ş i r k e t l€ r i n i n s i p a r i ş l e r i n i i c ra et­ i l k a l b ü m . A l b ü m ü n e n d ikkate de­ Ancak bir başka gezegenden gelip bu yüzden siyah perdeleri her za­
m eye başl a d ı . Ağ ı r l ı ğ ı v u r m a l ı l a ra ğer çal ışması i se , ş ü phesiz " How de burada yaşayan insanlarınki ka­ man a çık.
kayd ı racak ş e k i l d e ka d rosu n u g e ­ Fort u n ate the Man With None " . dar gerçe k . Ve bu d ü ny a n ı n ço­ Brendan Perry ve Liza Gerrard,
n i ş l eten Dead C a n D a n c e i s e , Is­ Kapan ışta yeralan g örkem l i ağ ıtta cukları da evlerin i n önlerinde tıpkı b u eşitsizlikler topl u m u n da karşıla­
ta n b u l ' d a k i tek g e c e l i k b a ş a r ı l ı ş a r k ı s ö z ü oJ a r a k B e r t h o l d başka yerdeki çocuklar gibi oyun şılabilecek garip ve özel şahsiyet­
k o n se r d e d e , m ü z i k l e r i y l e d o ğ r u B recht' i n C esaret Ana oyunundan oyn uyor l a r. O n l a rı d iğ e rleri n d e n l e r. H e r n e açı d an o l u rs a o l s u n ,
ora n t ı l ı b i r görü ntü i ç i n d eyd i l e r. b i r metin kullanı lıyor. Parça insa n ı n ayı ran t e k fark,- mülteci izolasyonu model olarak a l ı n ması son derece
G regory gotiği Dead C a n Da nce, b en l i ğ i n e bozucu etk i d e b u l u n a n yaşıyor olmaları . sakıncalı i k i nihil ist.
" l nto the La byri nth " i l e fiya k a l ı b i r
ç ı k ı ş ya p m ışü. i l k bakışta, h e l e b i r
·
rock g ru b u i l e kıyasla n d ı ğ ı n da , b i ­
raz h uysuz, soğ u k v e aşırı titiz g ö­
r ü n m ekteyd i ler. O n beş y ı l s ü resi n ­
ce, 'i n g i l i z m ü z i k çevre l e ri n i n ka­
rekteristi k eği l i m l erinden ve h a ra l a
g ü re l e s i n d e n uzak d u rd u l a r, izole
yaş a d ı l a r, p e k fazla tem s i l c i s i b u ­
l u n m ayan n evi ş a h s ı n a m u n h a s ı r
b i r t ü r ü icat ett i l e r, d ü ş ü n v e sa­
natta i nce beğen i s a h i b i olan e l it­
l e r i n i l g i l e n d i ğ i n a d i d e örneklerden
b i r i o l a ra k · ka l d ı l a r. B u n a k a rşı l ı k
bağlı o l d u k l a r ı 3 A D p l a k şi rketi n i n
- C oct e a u Tw i n s v e P i x i e s d a h i l ­
tü m diğer g r u p l arı n d a n daha fazla
satmaya başl a d ı l a r.
i l k önem l i çıkışları " Spleen a n d
idea l " i n g ücü v e zayı f l ı ğ ı aynı n ok­
taya daya n ı r. i k i l i n i n h o b i s i d ü nya
fol k m ü z i k l e r i ü z e r i n d e yoğ u n laş­
m a kta . Asya , l rl a n d a ve B u l g a ris­
ta n m ü z i k l e r i çok iyi etüd e t m i ş ,
fakat rafine o l m ayan b i r m ü zi k or- �

taya koym u ş l a rd ı . 1 , 5 - 2 yıl a ra i l e


ç ı k a n a l b ü m l e r i n d e d e n eyi m l eri
entel lektüel i l g i a l a n l a r ı n a p a ra l e l
olarak s ü rekli a rtar. " Ai o n " kendi­
s i n i , J O Y D i V I S I O N ' ı n " C l ose r " ı n ­
daki Kadersız lngiliz post
p u n k ' ı n ı n , G l o b a l -fo l k m ü z i ğ i i l e

ş ..
34 BİRİ VE ··D İGEAlE Rİ Öküz 3 3 /$u b at ; S 7-

M E H M E D UZU N
,fü.füi

�)te
1. manı Odysseus'un sıcak b i r evi. yaşamının ğuna başlıyor. C izlra Bota n ' a doğru. Ya­ Bu a n l ayı�a göre, tüm dünya n ı n merkezi
Tüm zamanların en büyük yazarı, en bü­ merkezi olan b i r lthake ülkesi var . Ancak bancı sevg ilisini bulmak, onu tanımak ve Yunan ve Latin kökenli L!ygarlıktır. B u uy­
yük a nlatıcısı H omeros'tan başlaya l ı m . l n ­ tüm Akdeniz, tüm Ege ve oradaki d il ler, o n u n l a b i rleşmek, bütün leşmek içi n . garlıgın dışında kalanlar ise barbardır . Yani
sanog l u, yazılı edebiyata bu büyük a n latı­ kültürler ve halklar da onun çileli, hasretle Mem, ülkesi n i terk etmen i n hazırl ı kl a r ı n ı uygar olmaya n d ı r, potansiyel d üşma n d ı r.
c ı n ı n " l lyada " ve " Odysseia " yapıtlarıyla dolu yaşamının merkezlen d u rumundadı r . yaparken, t ü m hazırlıkların eksiksiz olması­ Böyl e l i k le Ksenephon sadece b u m üt h i ş
kavuşt u . B u büyük yapıtların ortaya çıkma­ 2. nı e m red i yo r ve çevre s ı n e şöyle d i y o r : yap ı t ı n ı i ns a n l ı ğ a a r m a ğ a n etmedi, a y n ı
sından b u yana neredeyse üç bin yıl geçti . B i raz da yine bu topraklara aıt, Home­ ' welate xerlbiye çetin e . . • (yabancı ülke­
. zaman da Ksenephonizmi de a rmağan etti;
Ama biz onları hala çok severek, çok he­ ros ' u n öyküleri kadar güzel olan başka bir ler zordur . . . ) kendisi ile öteki arasına sınır koyan, kendi- ·
yecan l a na rak okuyoruz. ithake k ra l ı n ı n as­ destandan söz edeyim : Kürtlerin ünlü des­ 3. n i m erkez k a b u l eden, ötekinden kuşku
keri g üçleriyle Truva lıtar arasında, bu top­ tanı Meme Alan. Ne yazık ki Kürtlerin dı­ Yabancı, yabancı yerler, diyarlar, insan­ duya n , onu aşağılayan Ksenephonizm . .
raklarda, Ç a n a k k a l e Bogazı ' n d a k i Troya şında fazla bilinmeyen bu destanda i nsan lar, çevreler, ülkeler, di ller, kültü rler -yani Çok son raları, rönesans ve aydınlanma
şehrinde gerçekleşen uzun ve müthiş sa­ ve i nsanlıgı ilgi lendiren tüm ögeler va r. Bu bilin meyen- tüm tarih boyunca edebiyatın d ö n e m l e r i n d e b i l g i ve d ü ş ü n c e n i n çok
vaşı a n latan " llyada " ve lthakelerin soylu destan da yine görkemli b i r başl a n g ıçla en önemli teması ve ana ögesi olmuştur. önemli hale geldiği za manlard a , çok şey
kralı Odysseus'un çileli sürgün yaşa m ı n ı ve öykü dünyasının kapılarını açıyor: "Bajare B i reyin vazgeçilmez, terke d i lmez merakı • gibi barbar mefhumunun içeriği de değiş­
evin e , ü l kesi n e g e r i dön ü şü n ü a n l at a n Mixribe baareki mezin Cı pir giran e I Li ser hep yen i ve bilinmeyene doğru kaymıştır. ti. Artı k hor göre n , kendi n i merkez kabul
" Odysseia " , b u görke m l i desta n la r n i ç i n heft çiyan e ı Li ser se sed Cı şest Cı şeş de­ insanı anlatan, insanlığı sorgulayan edebi­ eden, başka kültü rlere ve kimliklere kapalı
b i z i b u k a d a r h eyeca n l a n d ı rıyo r ? N iç i n riyan e ı Her deriki fi ser se sed Cı şest Cı şeş yatın da, bence, en temel görevi, hep aynı yaşayan insan ve toplumlar barbar olara k
b unlar devamlı okun uyor, deva m l ı bize yol wilayetan e ı Her wilayetek fi ser se sed Cı olmuştur: çoğu zaman b ilmediğimiz, bize adlandırı lmaya başlandılar.
gösteriyor? şest Cı midiriyetan e . . . " (Mağrib -kuzey- ül­ yabancı olan bi reyin iç dü nyasına, trajedi Ç ü n k ü bilgi, b i l mek, tanımak, kült ü re l
E l bette b u ra d a " l lyada " ve " Odysse­ kesi büyük ve görkem l i / Yedi dagın üs­ ve sevinçlerine, toplumsal ve kültürel i l işki­ olarak zeng i nleşmek a rtık çok ö n e m l i hale
ia " daki o müthiş gerilimli, renkli dü nyayı tünde / Üçyüz a ltmış altı kapısı va r / Her lerine daha derin.daha kapsamlı bir yakla­ geldi . Ve kapalılık, kendi n i beğenmişlik b i r
a n latacak değ i l i m . Ama konu m u z açısın­ kapısı üçyüz a ltmış altı vilayete açıl ıyor I şım. Yeni, renkli, canlı ufuklar. Daha geniş, e k s i k l i k , ya n l ı ş l ı k o l a r a k d e ğ e r l e nd i r i l d i .
dan, kafama takılan soruların .ceva b ı n ı ver­ her vilayete üçyüz altmış altı bölge bağlı. . . ) daha etkin, bize ait olmayanı, bi lmediğimi- K e n d i s i n i , k e n d i s i n e a i t o l a n ı başkasıyla
meye çalışayım . Bana göre soruların iki ce­ Meme Alan, Mağrib şehri sultanı E li Be­ zi göstererek, onu a nlatarak, bir ayna gibi karşılaştırmak olanağı ndan yoksun bir in­
vab ı var . i lk i basit b i r ceva p : Homeros ' u ge' nin oğludur. Arap kökenli Kureyşelerin onu bize tutarak daha yoğun bir sorgu la­ san ya da toplum nasıl uygar olabilir? Je­
h e r zaman güncel kılan, onun insa n ı v e i n ­ yeğeni ve Kürtlerin su ltanıdır. Meme Alan. ma edebiyat yüzümüze tutulmuş bir ayna­ a n -Jacques Roussea u ' n u n çal ışmala r ı n ı n
sanl ı ğ ı a n latmas ı d ı r . i k i n c i cevap i s e çok onbeş yaşında m irligi babasından devrala­ dır: Renklili klere, farkl a ra ragmen aynada b i r bölümü bu sorun u n çevresinde dola nır.
daha zor: Homeros insan ve i nsan lığı i lgi­ rak yaldızlı sultan kürsüsüne oturuyor. An­ gördüğümüz aslı nda bizim aksimizdir. Edebiyat başından bugüne kadar öteki
lendire n her şeyi a nlatıyor. Peki, insan ve cak tahta geçmesiyle tüm kaderini değişti­ i .Ö. 400 yıllarında yaşamış ünlü Yunanlı ile çok yakından ilgili olmuştur. B i r yere a it
i n sa n l ı g ı i l g i l e n d i r e n şeyler n e ? H o m e ­ ren bir şey oluyor. Mağrib ülkesinden, atla, düşü n ü r , yazar ve askeri deha Ksenep­ olmak ama aynı zamanda ötekini de b i l­
ros' u n yapıtlarına bağlı kalarak kısaca şun­ bir yıl altı ay uzakta olan Cizlra botan emir­ hon ' u n kitabı " Anabases " , Yunan ordusu­ mek, ona varabilmek, onun yarattığı heye­
ları söyleyeyim; dogu m (insanın, tabiatın, liği sultanı Mir Ezdl n ' i n dünyalar güzeli bjr nun Anadolu ve Mezopotamya 'daki serü­ can ve korkuyu d uyabilmek, onu istemek
canlıların), gelenekler ve b i rey, b i reyin için­ kızı vard ır: Zln. Zina Zedan . Apaydınlık bir venlerini a n latıyor . Yeni okud u ğ u m bö­ ve arzulamak h ep edebiyatın ana teması
de dogup büyüdüğü ev ve çevre, sosya l gece Periler Padişa h ı ' n ı n üç kızı, Tavbanü lümler, b u çok uzun, çok kanlı ve çok zor o l m uştur. Öte k i n i tanımak, b i l mek, i l işki
i lişkiler. b ireyin dalgalı, çokya n l ı iç dünyası, ( G ü n e ş B a n u). H eyvb a n ü (Ay B a n u) e geçen yolculukta Yunan ordusunun Asur, kurmak ya <la ötekiyle yaşanan çatışma ve
arzu ve merak, öğrenmek ve b i l mek tut­ Sterbanü (V1l dız Banu) gızl ice Zln'in yçıtak Amedıya, Karduk ve Armenıa ülkelerınden çelişkileri a n layabi l m ek ve gerilimleri azal­
kusu, başarılı ve üstün olmak güdüsü, ça­ odasına g i rerek, onu yatağıyla birlikte ·alı­ geçişini anlatıyor. Tümüyle yabancı, b ı lın­ tab i l mek konusunda edebiyat diğer tüm
tışma ve çelişki, �ekabet. haset, kıskançlık, yorlar .ve Kuzey ü l kesine, Meme Alan' ı n mez yörelerde, yabancı d i l ve kültür or­ bilim dallarından daha fazla b i r rol üstlen­
kötülük, i ğ rençl ik, felaket, korku, nefret, renkli yatak odasına götürüyorlar. Periler, tamlarında, düşmanlarla çevri l i diyarla rda miş ve görev görm üştür. Ç ünkü edebiyat,
kin, iyili k ve güzell i k, iyi l i k ve güzelliğe du­ yaşamları birbirine mahküm bu iki genç ya­ geçen bu yolcu l u kta Y u nan ordusu hep özellikle ri gereği, hem çok yereldir hem de
yulan sevgi, sevgi ve şiddet, hasret ve hü­ bancıyı orada tanıştırıyorlar. iki yabancının savaşa rak yol u n u açıyor. Ç e k i l e n b u nca çok evrense l d i r . Kaliteli edebiyat, her za­
z ü n ve sonuçta ö l ü m . Doğ u m ve ö l ü m : ilk karşılaşmasını biliyoruz; korku, kuşku, acı, savaş, yıkım ve ya ngından sonra Yu­ man, b i r coğrafyayı sın ırların ötesine, bilin­
Yani b i r kara n l ıkta n ç ı k ı p yen iden başka merak, h eyecatı, arzu. Tüm b u nl a r ı n ya­ nanlıla rın bir tek istegi vardır; evlerine, yer­ meyen ve pratik olara k varılması çok zor
bir kara n l ığa dönmek . Ama b u arada da şan masından sonra iki genç uzun bir soh­ lerine, yurtlarına dönmek. Bugünkü Kürt­ olan yerlere taşımıştır. Yerel bir cografyay­
ışıkla, aydınlıkla yaşamak, b u n u arzulamak bete dalıyorlar ve o gece yaşadıklarının bir lerin ataları olan Kard ukları n ü l kesindeki la evrenin i lişkisi n i kurmuştur. Bu nedenle
ve b u n u yaşayabi lmek . . . Home ros ' u n öy­ düş olmadığını kanıtlamak için de yüzükle­ geçiş yedi gün sürüyor. Savaş ve mücade­ edebiyat sınırlar ötesidir, sınırlar üstüdür.
külerini sarmalayan ana öğeler kısaca bun­ r i n i değ iştiriyorlar. Zln ' i n yüzüğünün arka leyle dolu yedi kanlı gün. Kitabın b i r yerin­ Rejimler, ideolojik ve siyasal sistemler ve
l a r . B u n l a r ı her g ü n . her z a m a n biz de yüzünde " C i zlra Botan mirinin kızı Zina Ze­ de Ksenephon, ı r m a ğ ı n öte ki yak.asında çeşitli davaların bağnaz savun ucuları hep
kendi küçük g üncel yaşamımızda d uymu­ da n " yaz ı l ı d ı r . M em ' i n ki n de i se sadece Kard u k l a r ı n ha reket etmeye başlad ı ğ ı n ı insa n ve insa n l ı ğ ı sınırlandırmışlardır. Hep
yor m uyuz, ya·şamıyor m uyuz? " Meme Alan " . Gençler sabaha doğru uy­ görüyor ve şöyle diyor: " Karduklar artçıla­ başkasını, ötekini b i r tehdit u nsuru olara k
Evet, Homeros, yitmiş zamanları n giysi­ kuya dalıyorlar. Ve peri k ızları yine gelip rın . . . pek azalm ışa b e nzediğ i n i görü nce görmüş akıl a lmaz önyargı lar, d üşmanlık­
leriyle beni, sen i , bizi, sizi a nlatıyor. Bu ne­ Zln ' i a l ıyor ve ülkesine, sıcak, şefkat dolu türkü halinde kimbilir neler söyleyerek hız­ lar yaratmışla rdı r. Hep farklılıklarını öne çı­
denle de onu mera kla okuyoruz. B u rada evine, güzel yatak odasına götürüyorlar. iki landılar . . . " kararak, ötekilerinden üstün olduklarını id­
m e ra k ı , i nsan ve i n sa n l ı g ı h i ç b i r zaman gencin sabah uyandıkla rındaki b8yük he­ Evet, k i m b i l i r neler söyleyerek . . . Tüm dia ederek b a ğ n a z l ı ğ ı ve tutucu l u g u b i r
terk etmeyen merakı ve merakın yarattığı yecan ve hayalkırıklığını tahmin etmek güç gezi boyunca Yunanlı lar, geçtikleri yörele­ yaşam tarzı haline getirmişlerdir. Hep tek­
heyecan ve korkuyu özellikle belirtmekte değ i l . Her iki genç de tek başlarına, kendi rin insanlarıyla tercümanla r a racılığıyla ya liği, tekyanlılıgı savun m uşlardır. Hep siyası,
yarar va r . Ç ü n k.ü H o m e ros a n l a t ı l a r ı n ı n odalarındadırlar. Sanki o gece h iç yaşan­ da onların hareket ve davranışlarına baka­ idari, kültürel, dinsel ve etnik sın ırlar koy­
a n a sütunlarından, a n a · motiflerinden biri mamış! Tüm o olup bitenler bir düş müy­ rak, bunlardan sonuçlar çıkararak, anlaş­ muşlardır. Ve bu sınırları koruyabilmek için
de merak ve merakın sonuçlarıdır. Ve Ho­ dü? C i n lerin, perilerin kötü bir şalı:ası mıy­ maya, i l işki kurmaya çalışıyorlar. O döne­ de bir yıgın yasakla yaşamı dara ltmış, çe­
meros'a inanılmaz bir evrensellik ve ölüm­ d ı ? Hayır, değil. Ç ünkü yüzükler değiştiril­ min Anado l u ' s u ve M ezopota mya ' s ı n ı n kilmez hale getirmişlerdir. Edebiyat ise bu­
süzlük kazand ıran bu öğe bizi çok yakın­ miş, Mem ' i n parmağındaki yüzük Zln ' indir. mükemmel b i r panora masını çizen b u gü­ nun tam tersi n i yapmıştır: Hep s ı n ı rla ra
d a n i l g i le n d i r iyo r . H ome ros a n l at ı l a r ı n ı , Zln ' i n parmağındaki de Mem ' i n . Peki kimdi zel yapıtın en ilginç yanı ise şu: Ksenephon karşı koymuştur, i nsan yaşa m ı n ı genişlet­
büyük olasılıkla, lonca söyledi. Ancak anla­ o yabancı? Ta n ınması, b i l i n mesi, uğruna tüm bu dilleri, kültürleri, ülke ve diya rl a rı miş, zengi n leştirmiş, di!ler, k ü ltürler ara­
tılar m uazzam b i r d i l le r, kültürler, halklar ölünmesi gereken o yabancı kimdi? bir tek sözcükle ifade ediyor: barbar. Kse­ sında i l etişimi sağlamış, önya rgıların orta­
ve uygar l ı k l a r denizinde seyred iyor . lçiçe Mem ile Zln ' in , son u büyük bir keder, nephon ve Yunanlılar için tüm o insanlar, dan kal kması i çi n aydın l ı k, ren kli ufuklar
geçen ama du rmadan da b i rb iriyle çatışan hüzün ve trajediyle biten, aşk öyküsü bu­ kim ve ne ol urlarsa olsunlar, sadece bar­ açmıştır. B i reyi, topl u m u , d ü n yayı tecrit
tüm bunlar an latıları müthiş oranda. çok­ rada bu sorularla başlıyor. Tüm karşı koy­ bardırlar. Yunanca barbaros, Latince bar­ edilmiş, yalnız bir va rlık olarak değil, renk­
yanlı, çokrenkli hale getiriyor. B u nedenle mala ra, engellemelere rağmen Mem deniz barus olarak söylenen sözcükle anlatılmak li, çok kültürlü bir mozaik olarak görmüş­
'
i nsanlığın ilk büyük edebi yapıtının sahibi sularından çıkarılmış ünlü atı Roze Rewa n ' ı istenen ise şudur : Yabancı, ben ve bize aıt tür. Ç o k l u ğ u , çok ya n l ı l ı ğ ı hedeflem ıştir
Home ros, ayn ı zamanda i l k ço k k ü l t ü r l ü hazırlatıyor, ya nına fazlasıyla altın alıp, bir olmayan öteki, Latince ve Yunanca'yı bil­ Ve d urmadan yasakları n üstüne g itmiştir.
yapıtların da sahibidir Homeros ' u n kahra- daha gerı dönmemek üzere uzun yolculu- meyen, doğru dü rüst konuşamayan ınsan. Edebıyatın yaptığ ı şudur: Yoğu n bir h ü ma-

şamse as ı •
.

• �

"3 5
•• •'1 ıl ..

Oküz 3 3 /Su b at' 9 7


nizmayla i nsanın, bireyin bölünm ü ş, şaş­ mak, dilimizi kesmek, kalemimizi kırmak . . . ve sağ lamak. bunların diyalogunu. iletişi­ resmi dil olan Türkçe ile yazmalarıdır. Ç ün­
kın, tedirgin. korkak. çılgın ruh halini irde­ N iye b u hale gel d i k ? Odysseus' un geniş mini, birbirlerini tanımaiarını gerçekleştir­ k ü kendi a n a d i ll e ri n i n g e li ş m e s i n e , bi r
lemek. iç d ü nyasının derinliklerine inerek, karınlı gemilerinin demirlediği bu mavi sa­ mek . Çok kültürlü, serbest, sivil toplumu edebiyat dili olarak yaşamasına ve güçlen­
oradan bize seslenmek. Ve i n sa n ı , bireyi h i ller, Meme Alan ' ı n beyaz yeleli atı Roze yaratabilmek. Gerçekleştirilmesi neredeyse mesine müsaade edilmedi. Kürtçe gibi ki­
a nlayabilmemize yardımcı plmak. Bu ne­ Rewa n ' ı n sırtında bir kartal gibi uçtuğu bu olanaksız olan bu özlemin, bu düşün uy­ mi diller eğitim dili olarak tamamen yasak­
denle çok sesli , çok ren k l i , çok l'. ü l tü r l ü karlı dağlar, Ksenephon 'un doyasıya şarap gulanmasında edebiyat önemli bir rol oy­ landı. Rumca ve Ermenice de azınlık grup­
olan edebiyat, ötekinin, ötekilerin de­ içtiği, ekmek yediği bu yeşil ovalar, yayla­ nayabilir. Dil ile gerçekleşen edebiyat, öte­ ların son derece dar sın ı rlarına hapsedildi.
vam l ı buluştuğu bir a nayurttur. Aykırı ve lar, nehir k ıyıları nasıl t:ıu kadar acımasız ve ki dillerin taşıdığı sesleri, ruh hallerini, ta­ Bu yazarların önünde Türkçe yazıp, kendi­
farklı olanların, kuşku, tedirginlik ve korku hoşgörüsüz ha1e geld i ? Nasıl fanatizmi n rihleri ve i nsan kçıderlerini bize i letebilir. ni ifade etm.e kten başka bir yol kalmadı.
içinde olanların. anlamak ve bilmek. ilişki egemen olduğu b i r korkular ve kuşkular Yeni kimliklere alışmamızı, onları sevme­ Peki bu iyi mi oldu ? Tekleşmeyi savunanla­
ve iletişim kurmak ·isteyenlerin anayurdu­ toprağı haline geldi? Bu bereketli topraklar mizi ya da en azından bilmemizi saglayabi­ ra göre elbette iyi oldu . Bana göre, hayır.
dur. nasıl bu kadar çorak hale geldi? Ege ' n i n lir. Baştan sona önyargılarla dolu kuşkulu çok kötü oldu . Keşke tüm bu yazarlar ken­
4. hüzünlü şairi Seferis'in dizeleriyle, niçin za­ beynimizi ve yüregimizi sakin leştirebi l ir. di anadilleriyle yazsaydılar ve yapıtları di­
·
Edebiyat d ü nyası n d a k i bu yolculu ktan man, savaşlar, yıkımlar ve sürgünlerle, çığı-· Çok kültürlü, çok dilli bir ortamda doğup ğer dillere çevrilerek bize ulaşsaydı. Keşke
sonra yine bu topraklara geleli m . E n bü­ rından çıkmış bir zaman haline geldi? büyümüş Canetti'nin üç ciltlik anılarının ilk Ahmet Arif ve C emal Süreya' nın o yoğu n
yük dinlerin doğduğu, en g üzel uygarlıkla­ Bu kaps a m l ı soru n u n politik yan l a r ı n ı cildinin başlığı şudur: Kurtarılmış D i l . Çok şiirsel duyarlılıgı K ü rtçe, M urathan M u n­
rın bir bölümünün boy attığı, sayılamaya­ yeterince bilmiyorum. Kültürel yanıyla ilgili eski tarihi dillerin öldügü, öldürüldügü bu g a n ' ı n Süryanca yazılsaydı, bir Türk oldu­
cak kadar çok dil, kültür ve h a l k ı n gelip kısaca şunu söylemek mümkün: Tekleşme topraklarda dili, d�leri, dillerin farklı hava­ ğ u halde sürekli Galata, Pera. Beyoğlu'nun
geçtiği bu Anadolu ve mezopotamya top­ arzusu, g üdüsü, hedefi ve ç ı l g ı n l ı ğ ı . Tek larını, farklı üslupları, farklı söyleyiş biçim­ o gizemli Bizans. Rum, Yahudi, Ermeni ha­
raklarının g ü n ü m üzdeki durumu nasıldır? dil. tek din, tek kültür, tek toplum, tek li­ lerin i kurtarmak gerekiyor. O n larla yaza­ vasını a n latan Demir Özlü' nün motifleri Er­
insanı ağlatacak, çileden çıkaracak kadar der, tek düşünce, tek siyaset. . . hep varsa rak., onları edebi olarak kullanarak, onların menice, Rumca, Safaradça yazılsaydı . Ma­
kötü. Evet, çok kötü. Televizyonların dur­ yoksa tek. olmak istendi. Her ne pahasına birbirleriyle iletişimini kurarak dilleri, dola­ rio Levi ve Bilge Karasu'nun ilginç ve kas­
madan pompaladığı sahte · vu r patlasın, o lursa olsu n tek olmak, tekleşmek, çok yısıyla kimlikleri yokolan ögeler degil. geli­ vetli ortamları kendi anadilleriyle ve Mıgır­
çal oynası n · havasının ötesinde, şöyle bir uzu n zamanlardan beri bu toprakların tra­ şen ve zenginleşen öğeler haline getirmek dıç M argosyan ' ı n · Gavur Mahallesi · de
çevremize bakal ı m . Görd ü ğ ü m ü z nedir? jik kaderi oldu. Tek olmak, tekleşmek boy­ gerekiyor. Dili, dilleri kurtarmak, farklılığı Ermenice yazılsaydı . Ve biz çeviriler aracılı­
Et kafalı askeri diktatörler. askeri diktatör­ n u m uza asılmış bir boyunduruk gibi bizi kurtarmak, bizi, bizleri kurtarmaktır. gıyla bunlara varsaydık. Eger böyle olsaydı.
lere taş çıkartan sivil ırkçılar ve bağnazlar, sürüklüyor. Bizi boğuyor, dilimizde. kişiliği­ Farklılığa en az özen ve hoşgörü göste­ ben eminim, Türkiye bugü n ve sosyal ve
d i n i bağnazlığı bayrak edinm iş mollalar, mizde, ruhumuzda derin yaralar açıyor. ren ü lkelerden biri de Türkiye'dir. Hepimiz kültürel kaosun, a h laki yıkımın ve kanlı ça­
dini ve kitabı sadece para olan, durmadan Oysa bu topraklar bir dinler, diller, kül­ kendi özel serüvenlerimizden de bunu bili­ tışmanın içinde olmayacaktı.
yüzümüze g ü l ümseyerek yalan söyleyen türler, kavimler beşiğiydi. Hala da, büyük yoruz. Sözgelimi benim kişisel serüvenimin 5.
p o l i t i k a c ıl a r, b i z i k u rt a r m a k i d d i a s ı n d a ora nda, resmi nevrotik saplantıların öte­ birkaç kısa cümleyle anlatılabilecek ö�_e ti Tüm bu bahar ve yaz ayları Yaşar Ke­
olup, saf ideallerimizi v e duygularımızı sö­ sinde, durum böyle. şu: Kürtçe konuşulan bir evde dogdum. mal'in son üçlemesi " Kimsecik " i de oku­
mürerek, bizi bağnaz bir savunucu, kör bir O halde? Ne yapmamız gerekli? biz de Yedi yaşına kadar, yani i l kokula başlayana dum. Bu uzun epik roman, denilebilir ki,
propagandist haline getirmek isteyen eği­ tekleşmeyi kabul mu etmeliyi z ? Öteden kadar Türkçe bilmiyordum. Sonradan, tüm Kemal ' i n özyaşam ı ve çocukluğu üzerine
limler. .. Ve yasaklar. bitip tükenmez ya­ beri kimi kalemşörlerin ve zevatın yaptığı egitim· yaşa m ı m ı n esas dili Türkçe old u . kurulmuş. Bildigimiz g ibi, Kem a l ' i n a n n e
saklar. Ve kan, lin, nefret, önyargı, göç, gibi biz de askeri diktatörlerimizin, baskıcı Kendi anadilimle hiçbir eğitim görmedi m . ve babası Van -Gölü civarlarından göçmüş
gözyaşı. Ve son karanlık: Ölü m ! . . reji mlerimizin, bağnaz dincilerimizin, biz­ Çünkü müsaade edilmiyordu. Onyedi yaşı­ Kürtler. Kendisi Ç ukurova'da, bir Türk kö­
Birbirinden oldukça farklı olan tüm bun­ den mutlak itaat isteyen siyasal lider ve na kadar kendi anadilimle okuma ve yaz­ y ü n d e doğ m u ş . A n a d i l i K ü rtçe . A n c a k
ların amacı aynı: Fanatizmle ruhumuzu ve sistemlerimizin. anti-demokratik ve hoşgö­ mayı hiç bilmiyordum. Şimdi romanlarımı Türkçe d e anadili. Evde Kürtçe, sosyal ya­
beynimizi esir almak, bizi tekdüze, tekyanlı rüsüz şeflerimizin birer vakanüseri, methi­ Kürtçe yazıyorum. Deneme ve makaleleri­ şamda Türkçe konuşuyor. Eğitim dili Türk­
hale getirmek, b ize söyleneni yaptırmak, ye dizicisi mi olalım? Kralın çıplak olduğu­ mi de K ürtçe, Türkçe, İsveççe yazıyorum . çe oldugu için Türkçe entellektüel ve ya­
ötekine karşı kuşku, kin ve nefret duyma­ n u görmeyelim mi, söylemeyelim mi? Kürtçe yazmayı ve K ürtçe b i r roman d i l i zım dili oluyor. Ama kendi anadil duyarlı­
mızı sağlamak. Yan i bizi mutlak itaate zor­ E l bette hayır, her şeye rağmen hayır. kurmayı çok zor koşullarda kendi özel ça­ l ıklarını, etni k ve k ültürel öze l l i klerini de
layarak, karanlık ve kokmuş bir kapalı nef­ Çoğu za m a n bizi ya l n ızlığa itse de, acı balarımla öğrendim. Türkçeye taşıyor ve yeni, zengin, çok renk­
ret gölünde boğmaz. Bunu kabul etmedi­ çekmemize ve felaketlere uğramamıza yol Türkiye'de değ işik k ü l t ü rel k i m l i klere, l i bir roman dili kuruyor. · Kimsecik · te ai­
ğimizde, onların buyurdukları gibi düşün­ açsa da yapmamız gereken şudur: Öteki­ sözg e l i m i Arap, R u m , E r me n i , Y a h u d i , lenin kürt bölgelerinden göçü, gelip Ç uku­
mediğimizde. hareket etmediğimizde de ni görmek, bilmek, tanımak, onun hakları­ Asu ri. Çerkez, K ürt k i m l i ğ i ne sahip çok rova 'ya yerleşmesi, M ustafa ' nı n (Y . Ke­
bize sunulan alternatif tektir: Çeşitli biçim­ nı savunmak. Yani tüm din lerin. d i l lerin, fazla yazar var. Birkaç istisnayı saymazsak, mal'in) doğuşu, Mustafa ' n ı n babası K ü rt
lerde, en ilkel metotlarla bizi cezalandır- kültürlerin, kimliklerin serbestliğini istemek çok farklı olan bu yazarların ortak özelliği Sadık Ağa ' n ı n evlatlıgı Salman tarafından
öldürülüşü ve bundan sonraki korku der­
yası, Kema l ' i n b i l i ne n o epik a n latımıyla
tasvir ediliyor. Roman baştan sona K ü rt,
Türkme n , Ermeni, Çerkez, Arap ve öteki
etnik, kültürel gurupların motifleriyle dolu­
dur. Tüm bunlar romanda ustaca buluşu­
yor, birleşiyor ve renkli, zengin, derin. yo­
gun bir anlatım ortaya çıkarıyor. Böylelikle
Kemal. Türkçe başarılı bir çokkültürlü ede­
bi yapıt yaratıyor.
Kemal ' i n bu edebi mozaiği, resmi " te k "
olmak iddiaları n ı n aksine, esasında, Türki­
ye ' n i n kendisidir. Türkiye çokkültürlüdür.
D ü n öyleydi, b u g ü n de böyledir. Türkiye
uzun zamandan beri tek dil, tek kültür id­
dıalarıyla bir boşlukta yaşıyor. Bir parante­
zin içinde yaşıyor. Dünyanın da geldiği bu­
g ü n k ü koşullarda parantezde ısrar etme­
n i n a rt ı k ne a n la m ı var, ne de olanağ ı .
Türkiye ' n i n artık parantezi kapatıp, kendi
gerçeği olan çok kültürlülüğe dönmesi ge­
rekiyor: Bu herkesi hem çok rahatlatacak­
tır. hem de zenginleştirecektir.
B u g ü n burada yayımlanan üçüncü ro­
manım " Yitik Bir Aşkın Gölgesinde " . lstan­
b u I v e G a l a t a ' d a b ü y ü m ü ş . yaşa m ı ş .
1 92 0 ' 1erde d e ülkesini terk etmiş ve yaşamı
boyu nca s ü r g ü n d iyarlarda. za m a n ı n da
çokkültürlü bir merkez olan Antakya 'aa
yaşamış ve Şam ' da ölmüş bir Kürt aydının
h üzünlü aşkının öyküsüdür. Yani, bir öte­
kinin öyküsüdür. Beğeniriz ya da beğen­
meyiz ama romanda ötekinin yaşamı, ba­
kış açısı, bölünmüş kişiliği ve duyguları var­
dır. Ve bizi alışkın olduğumuz ortamlardan.
normlardan başka yerlere götürmektedir.
Evet. başka yerlere . . . Perse, ü n lü Ana­
basis düzyazı şiirinde şöyle dememiş miy­

di: " Ey arayıcılar. ey bulucular nedenlerini
başka y�rlere gitmenin . . . •

A kşamsefas ı
36 ÖYKÜ-SİİR Ö k ü z 3 3 /S u b a t' 9 7

JAK L I N Ç E L i K

evsim bahar Aylardan Mayıs. d a n s u d a n k o n u şt u l a r O n n ı k bır evlıl ı k

M
C u m a rtesi ö ğ l e d e n sonrası, yem ı atmaya çalışt ı ysa d a olta b ı r türlü
saat beş suları. Solunan hava­ elıne gelmedı . B ü t ü n cesaretını toplayıp
n ı n d a m a r l a rd a k i k a n a a ş k hazırlandığı i lan-ı aşk sahnesi, sönen ı ş ı k­
a ş k d iye naralar attırd ı ğ ı demler. Annesi­ ların h ı şmına uğradı. Birinci perdenın or­
n i n b i r t a n e c i k o ğ l u , e l l i be ş l i k m ü z m i n talarında Yerça n i ki n e l i n i n nerede old u­
bekar O n n i k 'te ise damarı ara k i bulasın ı ğ u n u kestirmeye çalıştı . Terliyordu . H a l a
Boy bir elli, burun dolma, ten sol u k be­ h eyeca n ı d i n m e mişti . Yedi yıl beklemişti
nizli . Yine de "kaknem " suratlı değ i l ! · bu a n ı . l l e r i k i yed i y ı l ı n program ı n ı d a
O n n i k , İsa tasvi rinin ö n ü n d e d i z çöktü içinde b u l u n d u ğ u on beş d a k i ka içerisin­
" B u g ü nleri de görecekti m ? Sana şükür­ d e yapmıştı b i l e . E l i n i c e b i n e att ı . Evde
ler olsun ı " ded i . Yetmişbeş l i k a n nesi kol­ cebine koyd u ğ u kalp ilacını d i l i n i n altına
t u ğ u n d a n kal ktı, o ğ l u n u bir k e nara iti p yerleştirdi . Oturduğu koltuğa biraz daha
lsa tasvi ri n i n ö n ü ne kendisi geçt i . Ç at ı k yayı l d ı . Tam o sırada çeng el l i iğne açı l d ı .
k a ş l a r ı n ı y u m uş�tara k , a c ı k l ı b i r t o n d a O n n i k ' i n kuyruk sokum u n u n bir karış yu­
" Al c a n ı m ı da b u g ü n ü n bitimini görme­ karısı na, var g ücüyle bir- dalış yapt ı . .. O n ­
yey i m , şu O n n i k eve g e l d i ğ i n d e bir ke­ n i k ' i n ruhu opera binası n ı n tavanına ka­
nard a son nefesimi vermiş olayım " dedi dar çıktı. Tavan ı delip göğe ulaşmak iste­
O n n i k ' e k ı zg ı n d ı . Ç ü nkü yedi yı ldır Yerça­ di ama çıkış yol u bulama d ı . R u h u ses tel­
n i k d e n e n o ş ı l l ı ğ ı n peş i n d e n koştu ğ u leriyle orta klaşa atmak isteyip de atama­
yetmiyormuş gibi, b u a kşam b.ir d e ope­ d ı ğ ı ç ı ğ l ı k l a beraber tava n a d e n i z a nası
raya götürecekt i ! gibi yapışıp k a l d ı . Gözleri dışarıda. Yü­
O n n i k a n nesi n e yalva rıyor, o n sekiz yıl zünden ve deriyle kaplı iske l etinin her kö­
önce a l d ı ğ ı ta k ı m e l bises i n i gardıroptan şesinden ateşler fışkırıyordu Öyle ki Yer­
çıkarması i ç i n . Annesi ise evleneceği gü­ den özenl e boyanıp cilalanan iska rpinler caktı. Tekrar yan döndü. E l i n i yine cebine ç a n i k ' e olan ateşl i h isleri, b u ateşi n yanın­
n e sakl ıyor. H oş kimi istedi ki Yerçan i k e kapı önüne çıkarı ldı, giyinildi, ıstavroz çı­ d a l d ı r d ı , tamam şimdi her şey norma l e da sönük kalıyordu . Işıklar ve ara ! Otur­
he desi n ı Yerçan i k, hafif ş a ş ı v e şişma n . karılıp sağ ayakla dışarı adım atı l d ı . An ne­ dönmüştü. Tekrar yol a koyu l d u . Yerdeki d u ğ u yerde d e belenmesiyle i ğ n e b u l u n ­
Kültürlü b i r a i l e d e n . O da k ü ltürüne b i r s i arkasını döndü evden çıktığını görme­ taşlardan birine vuracak ken, a k l ı n a ayak­ d u ğ u yerden boşluğa ç ı k t ı . Ne rahatlad ı .
türlü birilerini ya k ıştıram ıyor. O n n i k i ç i n me.k i çi n . Ü ç sokak yukarıda oturuyordu kabıs ı n ı n fener misali parlayan burnu gel­ Alkışlar san k i O n n i k ' eydi . Yerçari i k ' e yal­
b u gece n e b ü y ü k b i r h eyeca n ! Yerça­ Yerça n i k . E l b i sesi kırışmasın d i ye O n n i k di. Vazgeçti . Aya kkabıs ı n ı n önüne baktı, varır gözlerle d ışarıya çıkmak isteyip iste­
n i k ' le yan yana, k i m b i l i r belki diz d i z e dizlerini k ı rmadan yürümeye çalışıyordu . herşey normald i . Sokağı d ö n d ü , so l d a n med i ğ i n i sordu. Açık olan çengelli ilğne
opera i zleyece k . D ü n bir ban kaya g i rd i . S o k a ğ ı n b a ş ı n a k a d a r a lt ı d e fa e ğ i l i p i k i nc i e v i n g i riş k.at ı n ı n , s o l ca m ı n ı n per­ aşağıda hala büyük bir teh l i ke ol uşturma­
Cebindeki bütün ban k notları gıcır yaptır­ ayakkabıların ı n tozunu aldı. Her defasın­ desi n i n oynadığını görd ü . Kalbi d u racak­ ya devam e d i yo rd u . Yerça n i k ' i n h i çb i r
d ı . lsa aşkına, sonunda a n n.esi _gö n ü lsüz da d a elını, pantolo n u n u n, ceketının al­ tı . Zıle bast ı . Y a k l a ş ı k üç b u ç u k d a k i ka şeyden haberi olmamalıyd ı . B i r a n rahat­
bir şekilde razı o l d u, takım e l bise nafta­ tındaki görünmeyen kısmına sıldi. Aya - apının açılmasını bekledı . Son un d a rü­ lad ı . Tam o sırada Yerçan i k i n k ucağında­
l i n ler a ra s ı n d a n ç ı kt ı . üzeri n d e i k i tahta !arı taşların üzerinde, heyecandan a d ı m yalarının ız urusu, er e urusuna a­ ki ç anta yere d ü ştü. Eği ld i , çantayı a l d ı .
k u rusu k u rban edildikten sonra, k ul l a n ı m şaşırırken, k.a l b ı de göğüs kafesının altın­ p ıyı açtı. a pıda to alaştılar. fo alaştı - _ Yerç a n i k ' e uzatt ı . Koltuğ a yas l a n ı r yaz­
s üresi n i n son d e m l e r i n i yaşayan b i r k e ­ d a bayram havaları çal ıyordu . C eketi n i n tan sonra O n n ı k sağ elıni nereye koyaca­ l an maz, çenge l l i iğne daha ö nce ç ı kt ı ğ ı
m e r b u l u n du . Kemer, pantolon u n britle­ d ü ğmeleri n i çözd ü . E l i n i pantolo n u n u n ğ ı nı b i l e m e d ı F ı rsattan istifade h e m e n yerin üç-beş santim yukarısına sağlam b i r
rine g e n i ş g e l d i . Ona da bir çözüm bu­ cebine sokt u . B u pozu n u merak ettiğin­ pantolonunun cebine soktu . B u i ş de ta­ d a l ı ş d a h a y a pt ı . Ta n rı m ı bu n e meta­
lundu. Pantolon, ceket i n altından i k i çen­ den, kend i n i net görebileceği bir kapı ca­ mamdı . Sokağ ı n köşesine kadar beraber net . . . Dişler i n i n a rasına gelen ç ı ğ l ı kları n ı
gelli i ğneyle yan lard a n dara ltılarak üzeri­ mı bakın d ı . Son unda temiz bir k a p ı ca­ y ü r ü d ü l e r . O n n i k yold a n g e ç e n t a k siyi i k i defa yuttu . Kendi n i sıktıkça sıktı . Kas:
ne oturt u l d u . C eketin omuzları hafiften mında görüntüsüne bakakalıp mest oldu. durdurdu. KapıY.ı açtı . Yerça n i k a ra baya tı kça kastı, en sonu nd a bağ ı rs a k l a rı n d a
s a r k ı k d u ruyo r d u a m a y a p a c a k bir şey . Ç e ngelli iğneli taraf potluk yapıyordu . Eli­ binmeye çalışırken tökezle d i . Ki losu ken­ sıkışmış ola n g a z k a l ı n bir isyana dön üş­
yoktu . Saçlarını l i mon suyuyla geriye ver­ ni c e b i n e sok masa m ı y d ı , yoksa ? O l u r dini gerisin geriye çekti. Sağ ayağıyla O n­ t ü . O l a n l a r o l mu şt u . Utangaç, ürkek ve
d i . S i ya h kaşlarıyla birlikte burnu da daha m u , bu haliyle bayağı asaletli gözüküyor­ n i k ' i n ayal) ına bastı. O n n i k'ten defalarca mahcup ayağa fırladı, Yerç a n i k bile umu­
belirg i n bir şekilde ortaya ç ı ktı . Kad ınca­ d u . Ama bu pot l u k . . . Hemen kenara geç­ özür diledi. O n n i k mem n u n bile olmuşt u . runda değildi art ı k ! insanların bakışlarını
ğ ız, kocasır:ıdan kalan ve gözü gibi sakla­ t i . Çengelli iğ neyi açtı. Pantolo n u n u n ar­ Yola koyuldular. Opera binasının ö n ü n d e sırtında birer k u rş u n gibi h issederek kapı­
d ı � ı pa rfüm ü istemeye istemeye çıkarıp kasından geniş bir parçayı avuçladı, pan i k taksiden ö n c e O n n i k i n d i . Yerçan i k ' i n ka­ ya doğru hedef küçülte küçülte a ktı. An­
elcağızıyla oğ l u n u n ceketine i k i kez fısla­ h a l d e i ğ n eyi çengel l e d i . Arkasına b a ktı pısın ı büyük bir sabırsızlık ve çabuklukla nesi o günden son ra , M eryem Ana K i lise­
dı . Son kalan tahta k u ru l a rı da kendi is­ camda n . H i ç de hoş bir görüntü deği l d i . açt ı . Yerç a n i k b u n d a n . hoşla n d ı ğ ı n ı belli si' n i n g i rişinde, kocası i ç i n yaktığı m u m u n
tekleriyle i ntihar etti ler. Bir a kşam önce- A m a olsun n a s ı l olsa ceketin i çı karmaya- etme d i . Opera başlayı ncaya kadar hava- yanına, bir i ki ncisini ekled i .

belki bu böyle değil, özlemimdir belki de, Korsanlar deyip geçmeyelim

M EVLUT G U LVE RE N ama bu böyİe, yalanım yok bu gecede. korsanların bahçeleri vardı
toprak bilmezlerdi ama vardı bahçeleri
Bir de korsanlar vardı, onu da ekleyin hasretime hem de hiçbir re�sama nasip olmayan yeşilden.

KORSANLAR
ve tek gözleri kördü korsanlann
'iki gözü de kör olsa ne yazar Doğru, korsanların ana/an yoktu
yüzlerce yil ölmüştü/er nasilsa ' diyemeyiz, ama nüfus kayıtları vardı
Bir gece yırtıyorum bu husus şaka kaldırmaz dinleri yqktu ama imanları vardı.
Tüm zamanlan batık bir gece 'sevgilileri yoktu korsanlann ' da diyemeyiz
Kimbilir belki de bir geceyi yıkıyorum karalan yoktu ama sevgilileri vardı Bazı ciddiyet uzman/an çıkıp
Toros şelalelerinde. onu onlar maviden yapmıştilar korsanları batlrabilir gözlerini ban tlayıp
saç/an da vardı sevgililerinin ama onlar battilar zaten ba tmadilar
- Ha, siz Toros 'u bilir misiniz / siyah köpüklere benzerdi, hadi bu da benden olsun tarnktım
yeşil bir buluta benzer hatta, inanmazsınız ama ciddiyet uzman/an ve gece yan/ilan
avuçlannda kırlangıçlar yüzdürür atlan bile vardı korsanlann rakamı şaşmış bir ma tematikle uğraşsınlar
yüreği ceylan yatağı kendileri yaptilar dalgalara karşıyken nefesleri. bu konuda

e as ı
Ö küz 3 3 /S u b at ' 9 7 OYKU 37

YAVUZ E R Ç ETİ N KAYA


Önc,e:likler Bulamacı
11 o lmak ya da olmamak.
Sorun bu . " i l l i a m Sha-
k e s p e a re ' ı n d ö rt y ü z y ı l
Bulamacı dök tavaya. Cass. Bıraz çevır ki,
eşit ka l ı n l ı kta yayılsın bulamaç. Bütün bu
işlemleri taburemden kalkmadan yapabıl­
Kendılerine özgü bır d ı l gelış irdi lerınden
berı, e n azından ben mle iletişemiyorlar.
Bu y ü z d e n de telev ı zyon ı z l e meyı ı y ı ce
sekız yılın ü retımi, bir ömürl ü k neredeyse.
Bu ürünlerı n o za manlar birlikte koştuğu­
muz ve koşacağımıza inandığımız dostlarla
. mek mutluluğum var, çünkü, mutfağımda­
ö n c e ya zdığı b u tümce, boşlad ı m . Radyomu açıyorum . Saat 1 5.00 . ortaklaşa üreti lmes i n i n keyfi de, bir ömür.
bulaşıkla rı yıkarken geldi aklıma. Duşa ge­ ki karşıl ı kl ı lavabo i le üzerinde elektrik oca­ Norveçl i bir bestecinin müziğ i . Krepin a ltı­ O günün i zleyici leriyle paylaşması da.
len soğ u k su borusuna elektrik d i renci ta­ ğı duran tezgah ı n arası yalnızca bir metre. n ı üste getiriyorum. Böylece ustü de a lta S i nema i l e ta n ı ş ı p oynaşmaya başladı­
k ı l ı p s u y u n ı s ı n a b i lmesi sağ l a n d ı ğ ı n d a n , Bu kolayl ı ğ ı çok seviyoru m . Japonlar gelmiş oluyor doğal olarak ve görem iyo­ ğım yıl Ege ün iversitesi G üzel Sanatlar Fa­
tuvaletin lavabosunda duruluyordu m bula­ için söylenmiş bir söz var: İki metreka­ rum ama, p�mbeleşiyor mutlaka. Utangaç kültesi ' nde, hem öğretim üyeliği, hem de
şıkları. Aynı anda üç direnç çalışmasın diye rede yatar, bir metrekarede yaşar diye. erotik krep seni. Pembeleş. G üzel Sanatlar Yüksek Lisansı. Yıl 1 97 . Ev­
önce elektrik l i kahveyaparı açıp, filtreden Eğer yaşamı içinizde taşıyorsanız yeti­ !kıncı krep kızarırken, birınci krep yavan lendiğim yaş. i l k kez Paris ' i gördüğüm ya Ş .
çay geçirme tek n i ğ iyle çayı demlemiştim . yor gerçekten. Bunlar düşünülürken kre­ yavan ısırılırken, çay yudumlanırken, rad­ Bu a rada k re p 'i n a l t ı n ı hafif yan ı k larla
Ç a y d e m l e n i r k e n , g i d i p e k m e k a l maya p i n a ltını n k ı zarmış olabıiece ğ i n ı tahmın yodan Norveçli bestecın ı n bestesı yaylı saz­ atlatıp çevird i k . Ocağ ı n ü zerine i n c e b i r
ü şe n d i ğ i m d e n , k rep b u l a m a c ı n ı hazırla­ edersi niz. Yetenekterımden benı en mutlu lar ağırlıklı olarak dınlenirken, a k lıma " Ol­ metal levha koymak gerek tava yan masın
m ıştı m . B ulamaç dinlenirken de, duşun di­ kılanlarından biriyle, usta bir bilek hareke­ mak ya da olmamak " sorunu gel ıyor yine. d iye . ilk işim o olsun.
rencinde bir acele bulaşıkları sudan geçi­ tiyle, krepehavada bir takla attırıp, tersin i Neden düşündüm bunu şimd i . Bir pazarte­ 1 97- 1 94 arası Paris'te yaşa n d ı . 1 98 1 kı­
rip, k repleri pişirmek için, elektri k ocağını yapıştırıyorum tavaya . Krep azapta gerek. si sabahı, bahar başı. zımın doğ u m u . Zeycan . O günden bugüne
devreye sokaca ktı m. Yetmiş yı l l ı k bir evde Çayla krep de biraz tatsız olacak. Peynir Kendimi anlatmam istenen bir yazı isten­ varlığı geri kalan her şeyi gölgede bıra ka n
oturd uğ umdan, ancak sırayla devreye so­ de kalmadı. Dün akşam sinemadan gelin­ mişti. Onu düşünüyordum herhalde. Kendi­ p ı r ı l p ı r ı l bir olgu . O da krep seviyor.
kabiliyordum elektrik l i gereçleri. ce bitirdim hepsi n i . Yalnız başına yaşama­ mi nasıl anlatacak tım? En kısa yoldan. Ol­ Zaten çok kızardığı için fazla bekletme­
B u laşığı bitirip duşun d i rencini kapattım. nın soru nları bunlar. Evli ya da değ i l , bir ev mak ya da olmamak. En -yalın biçimiyle ya­ den tavadan a lıyorum üçüncü krepi. Fişi
Elektrik ocağ ı n ı n fişi n i prize taktı m . Teflo arkadaşıyla yaşarken, sorumluluk düzeyleri şamım ve sanatım bu i k i sözcükle açıklanı­ prizden çekiyor u m . Soğu m a ya başla m ı ş
tava ısınana kadar beklemek gerekecekti. ya da önce l i k ler, i k i insanda ayrı olduğun­ yor. Üste l i k form ü l ü S h a k e s p e a re ' d a n çayı kahveyapardan u z u n bardağıma bo­
Yoksa ilk posta krep, biraz sa bırsızlıkla, ya­ dan, birbirlerin i tamamlama olasılıkları ar­ ödünç almaktan d a utan mıyoru m . Evet, şaltıyorum . iki krep yetti aslında. Üçü ncü
p ışıverird. Bekle rken, çayı koyd u m u z u n tıyor. B iri kısa vadeli düşünüp önce l iklerin evet. Benden istenen yazıya " Olmak ya da g i tmeyecek g i b i i k i y ı l d ı r a rt ı k b i r l i kte
bir bardağa. B a h a r rej i mine girdiğimden, gereğini yeri ne getiriyor. D ı ğeri uzun va­ olmamak. Sorun bu. " d iye başları m . ikinci oturmadığımız kızım ı n geldiği şen l i k gün­
ş e k e rs i z y u d u m l a m aya b a ş l a d ı m . U n l u del i sorunların çözümü ile uğraşığyor. i l k krep yanık kokusunu saldı burnuma . Önce­ ler için sa kladığım kakao kreminden biraz
yağ l ı krepin, rej i m le n e i lg isi var d iye sor­ kızarmış krebi tabağıma koyarken gülüyo­ lik, yazıdan, krepe geçti. Krep tabağa alındı. ödünç alayı d iye d ü ş ü n üyor u m . Bir y ı l l ı k
m a y ı n . Y a n l ış, b i l iyorum a m a , b i r ya n l ı ş rum kend i kendime. Meka n i k olarak ko­ birincis i n i n va rolma soru n u çöz ü m l e n­ i nfarktlı yüreğimi yormaya hakkın yok di­
yaptım d iye çayı d a şekerli içip, ya n l ışı iki­ layl ı kl a çöz ü m l e d i ğ i m karşı l ı k l ı önce l i kler mişti. Artık değişmiş biçimiyle varlığ ı n ı sür­ yor aklım. Temiz bir beze sarıyorum krepi.
lemeye ne gerek var? S ırtımı m utfağın la­ kuram ının ışığında kutsanan birlikteliklerin d ü rüyordu s i n d i r ı m yol l a r ı n d a . i k i n ciye Akşama bira z peyni r a lır, dürer yeri m .
va bosu na daya d ı m , b i r tabureye oturup. g ü n ü m ü z top l u m u n d a yaşa n a m a d ı ğ ı n ı kurşunlar. Bazen kabaklaşan çağırışım la rı­ Bardak elimde mutfaktan çıkıyorum. Za­
Ocağ ın kızarması n ı beklemeye başlad ım. sa n k i b i l m iyorm u ş u m g i b i . E n a z ı n d a n mın kültürel çevre kirl i liği nden bu hallere ten iki küçük odası ve holü, mutfağı, tuvale­
elektrik enerj isi ısıya dönüşürken bir for­ kendi yaşamımdan. zaman za man düştüğünü görüyorum ama ti ile toplam kırk metrekareyi bulmayan kira
m ü l d a h a ta k ı l d ı a kl ı m a . E e ş i t t i r m c 2 : B ulamacı i k i ncı kez döküyorum tavaya. olduğu gibi bırakıyorum ki, okura, d i n lere evi m i n salon undaki kitap yığınları arasına
Enerşi eşittir, maddenin, ışı k hızının kare­ Ç ayımdan bir yudum ıçıyorum. B ı rıncı krep yalan söylemeyeyim. ikinci krep kurşunlan­ oturuyorum . Soğuk çayımı içerken yerlerde
siyle çarpımına. Einste i n ' ı n bu ü n l ü formü­ ısırılmada bnce b raz m uzık gereksın m mayaca tı doğal olarak. DürülQp birincisi­ dağılmış yüzlerce fotoğrafa takılıyorum.
lü, atomun parçala nmasıyla ortaya çıkabı­ d uyu msuyorum. " Bı ra z müzı k " kavramı­ nın kaderın ı paylaşacaktı. Pa ris'te Devlet Tiyatrosu'nda oynadığım
lecek müthiş enerj iye d i kkati ni çekmişti in­ n ı n kom i klığine rağmen, hemen nasıl da Üçüncü ve son krepın bulamacını karıştırı­ oyu nlardan sa h ne ler, gençl i k y ı l larımdan
sanoğ l u n u n . Sonra da b u enerj i çekik göz­ beyni m i n ucuna geldiğini düşünüp şaşırı­ yorum birkaç kez. Radyoda onüç bestecının sararmış a nlar, kızımın fotoğ rafları, aile fo­
lü insanların yaşadığı bir ü l kede açığa çı ka­ yorum, küçük p i l l i radyomu yatak odası n­ katıldığı otuz yaş altındaki besteciler rostru­ toğrafları, gezip gördüğümüz kentlerden
r ı l ıverm i ş t i . S o n u ç ? T e k o l u m l u s o n u ç , dan mutfağa getirirke n . Krepin bulamacı­ munda Kanda Yayın Kurumu 'nun sunduğu a n ı lar. M utfakta ki radyodan gençlik y ı lla­
Marguerite Dura s ' ı n " Hi roşima, Sevg i l i m " i na biraz tuz, biraz şeker katılıyor da, i nsan ve birinci olan beste çalıyor. Üçüncü krepin rımda öğre t i l e n Amerikan h a l k şark ı l a rı
ve bu yapıttan Alain Resnais' n i n uyarladığı yaşamına nasıl biraz müzi k katar, an laya­ bulamacı, tavayı biraz da kalınca kaplarken, duyuluyor. Ben fotoğ raflara bakıyorum .
film. Çayımı yudu mlayıp Japonya ' ya gidip mıyorum. Zaten artık raydo ya da televız­ otuz yaşımı düşünüyorum. S o n yedi y ı l ı m ı d üşün üyorum ü l kemde.
geli rken ocak kızarmış. yon s u n u c u l a r ı n ı d a p e k a n l a m ı yo r u m . Evlendiğim yaş. ilk kez Paris ' i gördüğüm Sinema dümyası içinde varolma ve sinema
yaş. Altın Portakal Şarkı Yarışması birincili­ d ünyasını varetme uğraşı verilen yoğun ve
ğini kaza ndığım yaş. Fransızca öğrendiğim yeni k bir beş yıl. Zor koşu llarda üretilen üç
yaş. i l k kez karımdan beş ay uzak kaldığım fi l m . Küçüklü büyük l ü rol ler, genelde be­
yaş. Sonu sekizli yıllar. ğenilip, özel i l g i görmeye n .
Yıl 1 948 . Doğmuşum. Y ı l 1 9 58. i l kokulu S o n iki yılımı düşünüyoru m . T e k başıma­
bitirip Talas Amerıkan Ortaokul u ' n a gitmi­ lığımı. Bir süre taşıyamad ığım tekbaşımalı­
şim yatı l ı olarak. Kayseri ' n i n sert i k l ıminde ğımı. Sigara dumanı ile göze görün mez kı­
katıksız bir yaşam. Dini başk, d i l i başka in­ lınıp, içkı ile boğu lmak istnılen bir yaşama
sanlarla paylaştığımız tuzsuz kete gıbı. Ya­ yaptığım haksızlığı. Yüreği in, a k l ı n ı başına
bancı d i l i kendimize, d ı l i m i ze yabancı laş­ topla, duruveririm yoksa diye çektiğ i uyarı­
mak için değıl, başka d i l lerde de i n sa n ı , y ı . A k l ı m·ı b a ş ı m a top l a m a m ı i ç k i d e n
kü ltürü paylaşmak i ç i n öğrendiğimız yı l lar. uzaklaşıp sigarayı bırakma m ı .
L i se y i Robert K o l ej ' d e b i t i r i p A n k a ­ Son soğ uk ç a y y u d u m u . Seri n bir bahar
ra ' n ı n g r i kışında. o yılların yaşanası istan­ başı g ü n ü d ışarıd a . Öznel ve nesnel zor­
b u l ' u n u özlediğımiz ODTÜ ' de, bir yıl eko­ l u k lara rağmen ağaçlarda tomrcuklar. Ya­
nomi ö ğ re n d i kten son ra, benı parad a n şam ağacımda da.
çok i nsan i l g i lendiriyor g ıbi lerinden bir 1 8 Yerlere dağılmış yüzlerce fotoğrafa ba­
yaş gerekçesi ile, lstanbul Ü n iversitesi Psi­ kıp, trilyonlarca anı düşünüyoru m . Yaşayıp
koloji Böl ü m ü ' nde i k i n ci s ı n ıf öğrencisi­ yaşamadığım.
yim 1 968'de. Yaşa d ık l a r ı m ı yazmak m ı zor, yaşa ma­
Ş u an değiştiril mesi gerekeni n yüz misli, d ı k larımı mı? B i l e m iyoru m . Bir yazı isten­
bin misli daha hafif zorla nmaları n değ iş­ m i şt i bende n . Üç k re p l i k bir zaman a l d ı
mesi dileğiyle ya nan yürek. düşünmesi. Krebin üçüncüsü akşama kal­
Bir yıl sonra Dostlar Tiyatrosu' nda, yaşa­ dı. Yazıyı da k i m b i l i r ne zaman yaza rım
mımın yirmili yıl larına, yırmidokuz yaşıma Belki de dörtyüz yıl sonra, " Ol mak ya da
kadar damga vuran tiyatro eyle m i . H içbir olmamak " d i ye başlayan bır yazı gelır dak­
a n ı n dan p i şman olmad ı ğ ı m b u canfeda tıloma. Yazılır. Kimbilirl . .
38 .CiZGi Ö kü z 3 3 / Ş u b a t' 9 7

KE MAL-
Tre n ··· O

GO KHAN
• •

Po�{El tfcett irti bek{e�keN iç.i{eN


Kal·We._Yı . •.

$E,N TABAKTAN iç KAHVE.lf.Rı�


fç, ... iç PE KA l?AR ! ..

. YuR1;.c
S�NiN i6tN /\ABM�I$
Gifz.E A Bi �
L AA I
Clt., •. •• .

A kşam
Ö k ü z 3 3/$u l::i a t' 9 7 S İ N E MA 3 9

AYŞ E SA R P
KatH Dolanlar ve Pazar GQnG
S·e:y·r·e dı:ıııı:m:e::�,·e,c:e, k . Fiiili m: lıer, LJ:: ı.t:e:ı;,ı:ı
. . . B u n d a n üç beş sene önces i n e kadar " sa b u n köpüğünden bozma a k sıyon fil­ mani ve hamılı trıb nden vazgeçse .. ) ş ü n d ü m . . K a t ı l Doğan l a r ben i m fil m i m
.

" gişe f i l m i " yap m a k d iye b irşeyi (ne de­ m i " ( Ç i fte Oyun) veya " en acayipuçuk - i n a d ıyla en ılgınç olma çabası değıl ya v e b e n i m f ı l m lerim pazar seyre d i l ecek
m e kse) b i z zava l l ı televizyo n c u l a r s i n e­ ş u hayattanelerol uyor - f i l m " ( G ü n Batı­ da y u k a r ı d a a d ı n ı sayd ı g ı m a d a m l a r ı n filmler degil. . .
m a m ı z ı n e nt e l l e kt ü e l y ö n e tm e n l e ri y l e m ı n d a n Şafaga - Rod riguez) yapma ha­ " öy l es i n e y a p m a k i st e y i p " y a pt ı k l a r ı Ayşe ' n i n P a z a r S e y re t m e d i ğ i F i l m l e r
a ra sı ra d a o l s a b o y gösterebi l d i g i m i z si­ l i n e d ö n ü şt ü g ü son g ü n l e r d e d uy d u ­ f i l m ler d e degil, b u tarz filmlerın bızde Listesi
n e m a c ı b a r l a r ı n d a t a rt ı ş ı r d ı k . . . D i e g u m s o n bir h a b e r h ayatı m ı k arartt ı . B u prim yapmasından dolayı a rt ı k iyice ku­ B e n i m f i l m l e r i m sizi ne kadar yak a l a r
H a rd ' la r ı n iye ç o k sevd i g i m i z i , Steven g a r i p v e g e ç i c i gözüyle b a k t ı ğ ı m yen i r u m l a ş a n " Pa z a r G ü n ü S e y r e d i l e c e k b i le m iyorum . " Artistik; t e n poi n t ! Tek­
S ea g a l ' c ı l a r ı n , A r no l d ' c u l a r ı n , Sta l l o n e d a l ga ya u l u i n s a n M a rt i n Scorcese d e F i l m " veya seyre d i l m eyecek f i l m h a l i . . . n i k ; five poi n t d u r u m u n d a bir e leştir­
hayra n la rı n ı n da a s l ı n d a o n l a r g i b i " nor­ k e n d i n i k a pt ı r m ı ş - C a s i n o f i l m i n d e n Bir a rkadaşı n ızı a rıyors u n uz " Ya ş u " Öl ­ m e n o l m ayı başta n reddettiğ i m ve Go­
m a l i n s a n l a r " o l d u ğ u n u a n l at a b i l m e k son ra Scorcese 'yle i l g i l i haddim olmaya­ d ü ğ ü n Z a m a n Denve r ' da Yapılacak Şey­ d a rt ' cı a b i l e r i m izi n yaptığ ı g i bi f i l m lere
d e r d i ndeyd i k .. Küçüktük ya, bir de rak ufa k ufak şüphelen meye başla m ış­ ler " d ıye b'r fılm var ya o n u görsek d iyo­ yı l d ız, çiçek, balon ve daha b i l u m u m işa­
" fa s t food k u ş a g ı ç o c u g u " d a m g a s ı tım zaten - H o l l ywood bud i st lobısi n i n ru m " d e d i g i n ızde cevap h a z ı r " Boşver retlemelerle not vermekten d e s a k ı n d ı­
boy n u m u zda, fazta d a ciddiye a l ı nm az­ katkılarıyla DC?lai Lama ' n ı n hayatı n ı çek­ ya Pazar Pazar seyredı l ecek f i l m m ı o ? " g ı m için bu köşede a n c a k " Ayşe ' n i n Pa­
d ı k . N e yse b ü y ü d ü k Y e ş i l ç a m ' ı n d e v m eye baş l a m ı ş . B u d u r u m da n e ya p ı yo rs u n u z , s ı n e­ zar Seyretme d i g i F i l m l e r Listesi " ni bula­
prodüksıyo n l a r ı n ı v e b u prod ü ksiyon lara B u geçici bir dönem olabi l i r . . . Öyled i r m a ya t e k b a ş ı n a g i t m e k n e y ü c e b ı r b ileceksi n iz . . .
g işe kayg ı s ı n ı n nasıl yan s ı d ı ğı n ı hep bir­ d e . B e n i boza n Bertolucci g i b i bir ada­ d uy g u d u r d iyen(?)lerden d e d e g ı l s e n i z Tony Scott idealist bir a d a m k e n neler
l i kt e g ö r d ü k ve b u a n l a m sı z k a v g a ya mın Liv Tyler ' ı n a nn ea n ne oldukta n son­ Pazar g ü n ü kös k ö s " leblebi çekirdek " yapard ı ? d i ye bir m e ra k ı n ı z varsa veya
son verd i k . . . (Ta m da bu noktada Türk r a torun l a r ı n a " Ba k ı n çoc u k l a r n i n e n i z fi l m lere gid iyorsunuz . . . H afta a rası acısın ı b e n i m g i bi Catherine D e n e uve aşığı ya
s i n e m a sı n ı n Susurluk o l ayı " lstoı n b u l Ka­ genç l i g i n de şöyle güzeldi . . . böyle g üzel­ çıkarı rsı n ı z bel k i a m a Paza r ' l arı sizin d e da yaklaşık b i n çocuk l u k arkadaşım ka­
n at l a r ı m ı n A l t ı n d a " f i l m i n i v e ol a y ı n d i " demesinden başka bir i şe yaramaya­ böyle bir adeti n i z oluveriyor birden . d a r D avid Bowie'ciysen i z " Th e H unger­
k a h r a m a n ı M us t a f a A l t ı o k l a r ' ı n a d ı n ı c a k b i r film ya pması .. " G üze l l i k Ç a g ı " G e ç e n g ü n b i r a r k a d a şı m ı n e v i n d e Açl ı k " f i l m i n i önere b i l i r i m . Anlatı m ı n ı ol­
a n ma d a n geçemeyece g i m ) f i l m i n i ya p m ı ş T r u e b a ' n ı n B a n d e r a s - y ü k s e k s e s l e ş u n u söyle rke n d uyd u m d u kça zorl a m a b u l d u g u m " Açl ı k " Scog­
Bertol ucci ' n i n " Stea l i n g B e a u t y " ( Ç a ­ G riffith çift i n i ayn ı f i l m d e k u l la n m a se­ kend i m i ve kulaklarıma inanamadım n a m i l l o ' n u n dediği g i b i bir başyapıt de­
l ı ş m ı ş G üzel l i k), T rueba ' n ı n " To M uch " vinci içinde " Two M u c h " g i b i a n layama­ " Ya boş ve r i n K a t i l D o g a n l a r ı " ı K a t i l ğil bence ama y u k a rı d a saydığım neden­
( Ç i ft e O y u n ) C o p p ol a ' n ı n R o b i n J i l l i ­ d ı g ı m ( ! ) sabun köpügünden bozma bir Doga n l a r Pazar seyred i l ecek f i l m d e ğ i l ­ l e rd e n d o l ay ı seyre'd i l m e s i g e re k i r d iye
a m s ' l ı " Ja c k " i n i g örd ü kten son ra H ol ly­ a ksiyon f i l m i n e i mza atması . . . Coppola d i r . . " K a t i l Doga n l a r ' ı m ı P a z a r f i l m le­ d ü ş ü n üyor u m . B u R u s e d �b iyat ı n ı n bi­
wood ' d a son d ö n e m d e " g işe fi l m i " gibi d ünya sinemas ı iç'i n k u r u m laşmış bir r i n d e n s a k ı n m a k istemekten yok sa iyi­ l i n m e s i g e re k l i l i g i g i bi b i r tat a m a b u
yap m a n ı n i k i ncil derecede önem taşıdı­ ism i n " şu robi n yetenek l i b i r çocuk ona den iyiye Pazar s a b u n köpügü film sey: yok lu kt a i d a r e e d eceksin i z artık . . .
gını tespit etmiş b u l u n u yoruz. Dolayısıy­ uygu n degişik bifi l m n e o l u r n e o l u r ı E red i l i r ' e mi a l ışmakta n , b i l e m i yo r u m . . . A n i me f i l m d e n zevk a l a n l ar ı n -ki ben
la gişe fi l m i geyi g i yapt ı g ı m ı z bütün Ye­ ş i m d i bu çocu k otistik oldu, anarşist ho­ D e d i m işte . . . Kat i l Dog a n l a r seyre d i l d i ruh h a stası çizgi f i l m c i l e rd e n i m , yarım
şilça m ' l ı yönetmen -ya p ı m c ı a r ka d a ş l a r­ ca, a l kolik entellektüel evsiz oldu . . . o ol­ v e ö l e n l e r tekra r ö l d ü . . O l i v e r Sto n e saat izleyecefJi m bir Taş Devri, bir Sco­
d a n ö z ü r d i l i yo r u z . ( B e n söyle m işti m ! du b u oldu . . . n e o l m a d ı ? h a h " ya ş l ı - a n ı l d ı T a r a nt i no ' n u n k l a n l a ş m a çabası oby Doo veya Ş i ri nler r u h u m için her za­
B i r g ü n g e l ecek o 1 O yönet m e n i m i z i ç i n çoc u k " olmadı . . . hadi bu konuyu işleye­ ı ç ı n de yete n e ğ ı n d e n b ı rşey k a y be d i p m a n i l a ç k a p sa m ı n d a d ı r - vizyona g i r­
söyle d i g i n iz bütün sözler a h i rette boy­ l i m " demesi Hollywoo d ' u n son g ünler­ aybetmeyeceğı düşünüldü . . . Bazı fılm­ m e d e n izleme şansı n ı b u l d u ğ u m Notre
n u nuza yapışacak l afett i g i n i z h e r b ı r yö­ d e zaman zam a n toplu d u mura u g radı­ lerın sa l ı k a l m a s. , ya l n ı z s a n a ve d o­ D a m e ' ı n Kambu ru ' n u kaçırmama ları ge­
netmen i ç i n c e h e n n e m d e on g ü n çarpı g ı d ö n e m l e r d e n b ı r ı n ı yaşad ı g ı n ı n e n k u n m a s ı n ı ıste d i g i n ı ns a n l a r a do u n ­ rekıyor. Son d ö n e m o l d u kça i l k e l pro­
o n top l a m yüz g ü n kadar y a naca k s ı n ı z açık göstergesi . ması, o i nsan l a r ı n bazı l a r ı n ı n y a k ı n ı n d a d ü k siyonlara bile laf olsun çizgi sinema
d e m işt i m ) .B i r s i n e m a f i l m i yaparken i l k Benim derdim Rod rigues ' i n " Ta ra nti ­ bazı l a rı n ı n da u z a kta o l d u gu n u hatırla­ dolsun m a ntığıyla i m za a t a n Wa lt D is­
v e e n ö n e m l i şey i n " pazar g ü n ü seyre­ no m u ? Rockwel l m i ? Ben m i ? " (Ta bii k i yınca senin f i l m l e ri n i n -gerçekten Pazar ney b u kez içinde o l m a k i ç i n canatılan
d i l e c e k f i l m " ( Ç a l ı n m ı ş G üze l l i k) veya Tara n t i no ! B i r de oyu n c u l u k v e d a n ış- g ü n leri seyred i l m emesi gerekti ğ i n i d ü - b i r rüya yaratm ı ş . . .
B uç u k ' l u f i l m i m e g e l i nc e h e n ü z b e n
d e i z l e ye m e d i g i m i ç i n " a a n e e e ç o k
ayıp " larla m u hatap o l m a k zoru nda kal­
d ı ğ ı m 1 99 5 En İyi Yabancı F i l m Osca r ' ı n ı
a l a n a d ıyla i l k defa k a rşılaştı g ı m M arle­
en Gorris ' i n " Anto n ia ' n ın Yazgısı " . . . E r­
dogan Sevg i n ' i n televizyon eleştirilerine
benzedi a m a neyse . . . Hani adam kaçır­
d ı g ı progra m ı çoc u k l a rı n a i zlettirir sonra
da " B i z i m çoc u k l a r izlemiş çok beğen­
mişler. Süper Baba -haftasına göre Has­
tane d i zisi de olabilir- bu hafta m ü k e m ­
m e l m iş . . . " Be n g itmeyi v e kaçırmamayı
d üşünüyornm, Osca r ' l ı olması beni pek
i l g i l e n d i r m i yo r , k a h ra m a n ı n ı n k a d ı n ,
olayın yazgı olayı o l m a sı ve a rt ı k adamı
zıva n a d a n ç ı k a r m a k için iti nayla seçti k le­
rine e m i n o l d u ğ u m afiş ve gazete ilan la­
r ı n d a k i merak ( ? ) u ya n d ıran sözler beni
b u filme götürecek . " Sı m sıca k ! .. yaşam­
l a ilgili sevdiği n iz h erşeyi bu filmde bula­
ca ksınız . . . " G i d ece g i m , zorl a m ayın m ut- .
l a k a g i d eceğ i m . . . K i mse sizı ayı p l a m a -
d a n s ı z de g i d i n . . . Yaşa m l a i l g i l i sevd i g i-
n i z şeyleri b u l a mazsınız bende k on uyla
i l g i l i h e p beraber hesap sorabileceğ i m i z
b i r kaç isim va r . . . A rtık b e n de u l u i n sa n
kapsa m ında, köşegen b i r a d a m oldugu­
ma göre hiç a c ı m a m ö n ü m üzdek i sayıda
h e ps i n i n a d ı n ı deşifre ederim nasıl olsa . .
..

ao ROPORTAJ Öküz 3 3/Su bat' 9 7

e
GÜNEY GİBİ GEÇTİ va r. O z a m a n k ü ç ü k tey b i ­ n iz k ı y ı s ı n dan karşılamak bi- gel mesin i isted i ğ i m i z za m a n A d a ' d a ki g ü n l e r ı n d e b ü t ü ­
m i n pilleri bittiğ i için kon uş­ zim görevimizd i . .. -siyasi olara k bu işin teh l i ke­ n üyle b i rl i kteyd i k , çok fotoğ­

N
c o s i a ' da , P a n i ­ m a n ı n a ncak yarısını kaydet­ Panikos, ada-su alçakgö­ lerini b il m e mize rağ m e n- ka­ rafl a rı n ı çekti m . Ama m aa le­
kos 'un evine gidi­ t i m . Ayrıca televizyonda da nüllülüğü içinde, muhalif bir bul etti. B u rada devlet yeki l i ­ sef b ü t ü n foto ğ ra f l a r ı b e n
yorum . E v sınua b i r röpo rtaj v e rd i . B u n l a r ı zerafetle beklenen kon uğu l e r i , res m i ç e v re l e r Y ı l m a z çe kti ğ i m içi n , o n u nla b i rlikte
çok yakın. Burası, b u la b il i riz: 1 984 Ocak ayın­ anlatıyor. Belli ki bu, siyasi ve G üney i le a ra l a rı na b ü t ü n üy­ fotoğ raf çe k t i remed i m . B u ­
tek ya da iki katlı çok şirin da, ö l ü m ünden a lt• ay önce insani bir dayanışma. Ne ki le bir mesafe koyd u l a r. n u n i ç i n ayrıca üzül üyoru m .
geleneksel evlerin olduğu bir Nihat B e h ra m ile b i rli kte b u ­ bütün imgeler, sinemasal ve Panikos bir film senaryosu Ülke, ne zaman ortasından
semt. Sınır sanki evlerin bal­ radaydı . es te tik g ibi. Suyun s uyla, yazıyor gibi. ikiye bölünse, insanlar Ku­
konlarından geçiyor. Tanıştırı­ Güney.'in kaçışı aslında bir a da 'nın, yarımada 'yla, Gü-· - B i z i m i ç i n s o n d e re c e zey'den Güney 'e, Güney'den
lıyoruz ve çatkapı uzun so­ "firar filmi" gibi. Ada ve su; ney'in Güney 'le, özgürlüğün ö n e m li b i r olayd ı . D ö<t beş Kuzey 'e göçer/erken evlerini,
luklu "sözlü tarih çalışması "nı Güney'in özgürlüğü seçişin ­ özgürlükle dayanışması, firik g ü n b u rada k a l d ı . O dö­ fo toğra flarım rehin bırakıyor.
başlatıyoruz. Zaman ve tarih de " firar imge "leri. Bu firar ve roman tik bir dokunma . . . n e m l e r d e b i z h e r y ı l S i n e­ Gidenlerin ardından yürüye­
sanki "beş dakika " ara vermiş ayağı Ada 'ya ve Deniz'e de­ Sanki egzo tik bir Akdeniz m atek o l a ra k " Dostl u k B u ­ meyen fotoğraflar, evler, "sa­
gibi. Kıbrıs 'tan, bölünmüş­ ğen bir firar.. " Tuz-ekmek keyfi/keşfi içinde "mavi sol­ l u ş m a l a r ı " a d ıyla (Tü rkiye, vaş ganimeti " · olarak çekme­
lükten, sınırlardan, özcesi in­ dostluğu " türünden iz bırak­ culuk " isimli bir filme birkaç Y u n a n i s t a n , K ı b r ı s ) o rt a k celerde "esir " kalıyor. içinden
sana dair hikayelerden söz mış burada. Güney 'in, Gü­ karelik çekim yapılıyomuş. f i l m f estiva l l e r i d ü z e n l i yo r­ fotoğra f geçen mek tuplar­
ediyoruz. Ada 'nın ortasında, ney'e geliş öyküsünü Panikos gibi anlatıyor Panikos. Sine­ d u k . G ü n e y ' i n kat ı l d ı ğ ı b u ­ -dan, tekrar sinemaya dönü­
suyun merkezinde gibiyiz. şöyle anlatıyor: masanlma bir dayanışma ha­ l u şma ü ç ü n c ü süyd ü . D a h a yoruz:
Ben, biz, öteki, kuzey, gü­ - G ü ney d o ğ r u d a n K ı b ­ tırası bu. s o n r a l a r ı d a d eva m etti. i l k - " G ü n ey s i n e ması " ü z e r i ­
ney .. Her şey birbirini dışta/a­ rıs'a gelmedi. Hazırlanan se­ -Y ı l ma z G ü ne y ' i misafi r g e l e n l e r T ü r k i y e ' d e v a ta n ­ ne n e l e r k o n u ş t u ğ u m u z u
madan iç içe geçmiş durum­ naryolardan biri Ada'ya gel­ e dece k t i k . B i r a rk a d a ş ı m l a d a ş l ı kta n a t ı l d ı l a r. B eş-a l t ı pek hatırlam ıyoru m . Onu
da. Bir ara elinde 'siyah- be­ mesiydi . O zaman üyesi bu­ b i r l ikte b i zzat b u p l a n i ç i n g ü n b u rada b i rlikte k a l d ı k . ta n ı m a d a n ö n ce de f i l m l e r i ­
yaz bir fotoğrafla içeri giriyor. l u n d u ğ u m parti n i n ü ç ü nc ü görevlen d i r i l d i k . B i r yol u n u E li m izden geleni ya ptı k . Do­ n i b i l iyord u m ve s i n e m a s ı n a
Yılmaz Güney'in Bodemiyalı dünya ülkeleriyle, Filistinliler­ b u l u p Avrupa ' ya geç m e si n i laştık. Onu ote l d e b ı r a k m a k saygı d uya rd ı m . G ü n ey sine­
Fatma ile çektirdiği "arşiv" ni­ le, b i r s ü r ü u l u s l a rarası sol sağ layaca ktı k . Kaçacağı g ü n ­ iste m e d i k , evle rimizde m i sa­ ması i ç i n kafa m d a o z a m a n
teliğinde fotoğra f belgesel . a k ı m l a i l iş k i s i vard ı . Partide leri bildiğimiz için öze l l i k l e o fir etti k. B i r gece de b e n i m o l a n ve h a l a devam e d e n ,
bir filmin karesi gibi. G ü ­ " so l k a n a t " i ç i deyd i m . E n g ü nlerde hazırlıklarım ızı ya p­ e v i m d e ka l d ı . S o ğ u k t u ve öze l l i kl e i l k f i l m l e r i n d e n ka­
ney'in firarı, aslında "bir var­ g e n ç _k a d ro la rd ı k . . P a r t i y l e t ı k , h a z ı r h a l d e bekled i k . e v i m d e s o b a y o kt u . E rt e s i lan b i r iz va r : i n sa nc ı l b o y u t .
mış bir yokmuş "lu bir söylen­ ö n e m l i g ö r ü ş a y r ıl ı k la r ı m ı z Ama sonunda başka bir plan gece o n u başka b i r eve gö­ B u b o y u t b e n d e d e ri n i z l e r
ce; önce "adı " gelmiş va rdı. B ugünden bakıldığın­ g e rçe k l e şt i ri l d i ve G ü n ey, t ü rd ü k . O za m a n G ü ney ' l e b ı ra k t ı . B a z ı f i l m l e ri n i n ça­
Ada 'ya, kendi gelememiş. da görüşlerimiz tuhaf bıle sa­ Kıbrı s ' a g e l me d i . G ü ney bu " Kı brıs' la i l g ı l ı film ya pab i l i r b u k ya p ı l d ı ğ ı n ı ve s i n e m a
ikincisinde ise Kıbrıs'ta hatıra y ı l a b i l i rd i . Mesela o z a m a n p l a n ı b i l i yord u . Bizi tanıma­ m iyiz " dıye konuşmaya baş­ tek niği açıs ı n d a n a ks a k l ı k l a r
biriktirecek kadar kalmış. Pa­ iki bölgeli federasyona karşı masına rağmen, b u olay bizi l a d ı k . Onu böyle bir fi l m iç i n o l d u ğ u n u b i le söyleye b i li r i z .
nikos 'a, "Güney gibi geçti " ç ı kıyord u k . i na n d ı ğ ı m ız şey son derece dosta ne a n ı msa­ teşv i k e d i y o rd u m . O n a p e k A m a b ü t ü n b u n la r ö n e m l i
diyorum. Panikos da Rumca; Kıbrıs'ta i nsanların . eskisi gibi masına yol a çt ı . C a nnes F i l m ç o k ö y k ü l e r, y a şa d ı ğ ı m v e d eğ i l . Ç ü n k ü f iJ m le r i n d e
"Evet, Güney gibi geçti" di­ ba r ı ş i ç i nde bir a rada yaşa­ Festiva li' n d e , " Yo l " gösteri­ yaşa n a n o l a y l a r a n l attı m . gerçe kten o n a a it b i r r u h , iz
yor. Sanki bir filmin "beş da­ m a la r ıy d ı . B a ğ ı m sı z K ıbrıs ' ı me g i rd i ğ i n de, G ü ney beni Ç o k iyi h a t ı r l ıyoru m , b ü t ü n va r. G ü n e y ' i n f i l m l e r i b a n a
kika ara "sındayız. Ben Kara­ savu nuyord u k . M i lliyetçiliğe, ka rdeşi gibi karşıladı, kucak­ b u n la rı n son u n da d ö n ü p ö r n e k o l uşt u r m u şt u r. K e n d i
denizliyim, Panikos ise Akde­ şovenizme o zaman da kar­ lad ı . B ü y ü k bir dostluk geliş­ · ba na şöyle d e d i : " K ı b r ı s ' l a ke n d i m e h e p şöy l e d e d i m ;
nizli. . . KaraAkdenizlibir söy­ şıydı k . Böyle bir siyasal, tarih­ t i rd i k . D a h a s o n ra P a ri s ' t e i l gili b a n a a n l a tt ı k la r ı n ı sen " F i l m i t e k n i k o l a ra k g ü z e l
lem tutturuyoruz. Panikos bir sel çerçeve içinde bir gün Yıl­ b u l uştu k . Sa n ki o n u k ı rk yıl­ fil m ya p m a l ı s ı n Pa n i kos " . . . ya p m a k değ i l , o fi l mi n i ç i n ­
ömre alt yazı yazar gibi ko- maz G ü n e y ' i n T ü r k i y e ' d e n dır ta n ıyord u m . Ç ok d osta­ O z a m a n a k a d a r h iç f i l m de b i r insa n c ı l r u h u ya k a l a ­
nuşuyor. . kaçacağını öğrend i k . B u bil­ n eydi. Bizzat kendi e l l e r i y l e yapmamışt ı m . B u olayd a n b i r m a k " ö n e m l i d i r. Son f i l m le r i
-Yı l maz · G ü ney' i n b u rada gi, parti içinde sadece bizim y e m e k p i ş i rd i . N i h a t B e h ­ y ı l son ra f i l m ya p maya başla­ içi n , öze l l i k l e de " S ü r ü " f i l ­
sinemada yaptığı konuşma­ ka natt a n b i rkaç k işiye ulaş­ ram ' ı daha önceden tanıyor­ d ı m . K e n d i s i y l e çok b ü y ü k m i içi n ş u n u söyleye b i l i r i m ;
n ı n m et n i n i n b e n d e y a r ı s ı mıştı. G üney\ tenha bir de- d u m . G ü n e y ' d e n K ı b rı s ' a bir ya k ı n l ı k h i ssett i m . h e m temat i k , h e m de sa n at-

A kşamsef as· ı
Ö k ü z 3 3 /S u b a t' 9 7 RÖPORTAJ 41
nüz. . . (mü ?) " diye başlıyor. . . ·

-Fotoğrafları görd ü n üz. Al­


_d ı b e n i kuca ğ ı na . . . O zaman
oğl u m yen i ö l müştü, çok acı­
lıyd ı m . Bana, " An neci ğ i m oğ­
l u n u kaybetmişs i n . Seni n oğ­
l u n a rtık ben i m , her g ü n ben
geleceği m yan ına " Ö l d ü ğ ü n ü
bana Pa n i kos ile N iyazi söyle­
diler. Yılmaz G ü ney gel d i ğ i n­
d e b a n a b i r h e d i y e ve rd i .
A m a h at ı r l a m a m h e d iyesi
neyd i . Küçük, m a k b u l b i r taş­
c ı k m ı yd ı n eyd i ? H ed iyes i n i
h a t ı r l a m a m ama ken d i s i n i
hatırları m . H ü k ü mete karşıy­
m ı ş . Dışarda yaşa rmış. Son ra
ö l dü ğ ü n ü öğre n d i m .
Oğ l u m u s i z t a n ımazd ı r:ı ız.
G ö res i n i z içerde fotoğrafı n ı .
G ö resi n i z sa n k i size kon u şa ­
c a k . Ö l d ü ğ ü g ü n o nergisler,
o çeşitli çiçek1er açtı her yer­
d e . M e za rı n ı n ü z e r i n e koy­
d u ğ u m k u r u d a l , hemen b i r
g ü lc ü k açt ı . B e n b i r i htiyar­
cık . . . G ü l e r i m , söyl e r i m , la­
kin ka l b i m p a ra m pa rça . Y i r­
m isekiz yaş ı n d a ö l d ü oğ l u m .
Oğ l u m ö l d ü ğ ü n d e g ü neş taş
ya kard ı . Ama b i r k a r.a b u l u t
g e l d i , altmış parça buz d ü şt ü
ye ry ü z ü n e . i n sa n l a r k o r k t u ­
l a r, sa k l a n d ı l a r. G ö kyüzü b i r
a ğ l a d ı , bir a ğ l a d ı ki b e n i m
o ğ l u m a . Gökyüzü b u z a ğ l a ­
d ı . Ben b i r i htiya rc ı k . . . G ele-
s a l v e t e k n i k o l a ra k d i ğ e r m u n d a k a l ı yorla r. b i l d i ğ i m iz kadarıyla Y ı l maz orada ağlad ı ğ ı n ı b i zzat gör­ , ne g i d e n e , K ı b rı s c ı k ve o ğ ­
f i l m l e r i n de n s o n d e rece o l ­ Panikos ' un, " D u varımız " G ü n ey, Nazım H i kmet , Yaşar d ü m . Tek kelime söylemed i . l u m h a k k ı nda kon uş u r söyle­
g u n b i r fi l m : " Yo l " f i l m i i ç i n (Aşkımız Kıbns) filmi de, aşk Kemal, Aziz Nesin g i b i i nsan­ S a dece a ğ la d ı . Ç o k i l g i n ç t i r r i m . La k i n o k u vv e t i b a n a
d e b e n ze r şey l e r söyleye b i l i ­ halindeki insanlann arasına ları va r o l a n bir ü l ke n i n zor sadece ağlad ı . Ağlarken gör­ oğ l u m verd i . . .
r i m . " Yo l " da s a l t s ı n ı f kav­ duva rla rı n girm esini konu dönem lerde bile u m utl a rı ol­ d ü m ve izledi m o n u . . . " Oğ l u m u n meza rına k u ru
g a s ı n ı s i n e m aya u ya rla m a k ­
ta n u z a k laştı ğ ı n ı , h a tta b u ­
ediyor. Aralarmdan su sızma­ d uğ u n a i n a n ıyorum . . . Bir kaç gün sonra Pa ni­ y
dalcık ko d u m hemen gül
yan komşulann arasma smır­ - G ü n ey ' i Aysozo m o n o ' ya kos, annesinin elinden kaçan a çt ı " . B u tümce Bodemiyalı
n u a ş t ı ğ ı n ı , t o p l u m u/i n s a n ı lann girmesi. Bir yasemin çi­ ve B o d e m iya ' ya b i z g ö t ü r ­ küçük bir yağmur bulutunun Fa tmanın şarkı sözü g ibi.
k a r m a ş ı k l ı ğ ı ve b ü t ü n l ü ğ ü çeğinin ya r151nın Kuzey 'de, d ü k . O n a resm i , tu ristik yer­ bütün ülkeyi ıslattığı bir gün­ Fa tma 'ya Güney'in mezan­
i ç i n d e e l e a l d ı ğ ı n ı g ö r ü yo ­ yansmm Güney'de kalması. leri d e ğ i l , bizim o l a n K ı br ı s ' ı de, otomobiliyle beni kentte nm Paris ' te olduğunu, ko­
r u z . O n u n b ü t ü n f i l m l eri n i n - B e n G ü n ey ' i b i z d e n b i ri g österm eye ça l ı ştı k . F a t ­ gezdirirken Türk tara fında münarlann da ya ttığı mezar­
ayrı l rnaz tem a s ı ; i n s a n c ı l bo­ sayıyoru m , çok y a k ı n ı m h ı s­ ma 'ya d a b u neden l e · göt ü r­ Beşparmak dağlan görünü­ !tkta yattığım anlatıyorum . . .
y u t u y a k a l a y a b i l m e s i d i r. s e d i y o r u m . O n u h i ç b i r za­ d ü k . O n u P I K ' e g ö t ü rd ü k yor. Panikos, hüzünle dağla­ - O be n i k u ca k l a d ı , b i r taş­
" Yo l " f i l m i n d e k i o sa h n e n e m a n b i r " ya b a n c ı " o l a ra k ( K ı b r ı s C u m h u r i ye t i R a dyo ra ba kıyor ve eliyle işaret c ı k h ed iye getird i . O n u n me­
k a d a r g ü ze l d i r; t r e n d e i n ­ d ü ş ü n m e d i m . B u n u b i r rö­ Te levizyon K u r u m u ) , o r a d a ederek şöyle söylüyor: " O za r ı n a da k u ru d a l c ı k koysan
· sa n l a r. . . K a rı-koca sevi ş e b i ­ portaj ı md a da söyled i m ama N iyazi (Kızılyü rek) ile çektiği­ dağlann sağ tarafmdaki be­ h e m e n g ü l a ç a r. H e d iyes i n i
l e c e k , a ş k ya p a b i l e c e k b i r o k ı s m ı kest i l e r. G ü ney g i b i m i z D uva r ı m ı z (Aşk ı m ı z Kıb­ yaz kısıin benim köyüm " . . . h a t ı rl a m a m , k e n d i s i n i h a t ı r­
köşe a rı yor. Öyle, a ş k ya p a ­ i nsa n l a rı o l a n ü l kelerin u m ut­ rıs) f rl m i n d e k u l l a n ı l m aya n l a r ı m . H ü k ü mete karşıym ış . . .
c a k b i r m e k a n l a r ı b i l e yok ları vard ı r. Tü rkiye ' n i n kend i ­ bazı çek i m leri (Tü rklerin gö­ Bode m iya l ı Evi n d e otura mazmış . . .
ve m a h c u p o l m a k d u r u - n i a ra d ı ğ ı ş u dönemde, b i z i m çü sa h n esi) izletti k . G ü ney' i n
Fatma v e G ü ney Yakm zamana kadar evle­
rin kilitli olmadığı Kıbns ' ta
1 9 74 ' ten s o n ra EO­ güzel bir gelenek var. Kom­
KA-B 'nin ve TMT'nin tehdit­ şular, birbirlerinin evlerini zi­
lerine karşın Fa tma Kuzey 'e yaret edip bulamaymca, bir
göç e tmemiş. O, bir lin o­ işaret olarak, "evde bulama­
bambakı� yani "ne keten, ne dım da/cığı "nt kapıya bıra­
de pamuk ". Rumca, fino ke­ kırlar. Bodemiyalı Fa tma 'ya,
ten, bambaki de pamuk de­ Yılmaz Güney ' in mezarına
mek. Linobambaki, Müslü­ gideceğimi ve Türkiye 'deki
man/aştmlan Rumlann oluş­ e vin e " e vde b ula m a dı m "
turduğu bir ka tegori. Lino­ dalcığı bırakacağımı söylü­
bambakiler, kendilerini gece yorum.
Hıris tiya n, gündüz Müslü­ Bodemiyalı Fa tma, dışarı­
man gibi hisseden insanlar. ya çıkıyor, evin hemen yakı­
Fatma 'nm evinin duvarmda, nındaki bilge bir zeytin ağa­
/ngiliz Kralı 'nın, A ta türk ' ün, ondan, görmüş geçirmiş bir
Makarios 'un fotoğraflan var. da/ok kopanyor ve "bu dal­
Para kesesinin dibinde ise, oğı her neredeyse ona gö­
gümüş bir ista vroz taşıyor tür" diyor. Fatma; "Ben çiçek­
Albümünde ise Ytlmaz Gü­ leri biçimli tutanm " diyen şa­
ney ile çektirdiği fotoğraflar irin sözüne uyarcasma dalo­
var. Tanıştıkları dönem Fa t­ ğı çok biçimli tutuyor. . .
ma ' n ı n çok acı lı dö n e m i. B o d e m iyalı Fa tma ' n ın,
Oğlunu trafik kazasında yi­ "bana haber vermeden öl­
tirdiği günlerin hemen son­ müşsün, haberim yoktu, ev­
ra sı. "Fo toğra fları gördü- de bulamadım " dalcığı bu. .

şamsefas ı
42 GECM İS ZAMAN OLUR Kİ Ö kü z 3 3 /$ u b a t 9 7

- E F LAT U N N U Rİ
Arabadan i n d i k . O n l a r kahveye doğru venin önünde <ıntik sütu nlar birinin üzerin­
yürürken, kahvenin önü ndeki üç antik sü­ de de Atatü rk' ün büstü vardı ya, o hangi
tun ben i m dikkatimi çekti. Ortada ki sütu­ köydü, neresiydi orası?
n u n üzerinde siyaha boyanmış bir Atatürk - Ben böyle bir şey görmed i m . H a n g i
büstü vardı ! Yan ı ma fotoğraf maki nası a l­ köy, ne biliyim ben ! -
madığıma çok üzüldüm. ikide b i r o yerin nerede o l d u ğ u n u sor­
Ç aylarımız çoktan gelmişti. Kahveci oca­ maktan yılmadım, o da bilmiyorum demek­
ğ ı n arkasında bardakları yıkıyordu . Ç ayımı ten sıkılmadı.
aldım ve kahvecinin yan ı na sokuldum . . Aradan tam üç yıl geçti.

973 yılının en sıcak günle­


rinden b i riydi . . . Altı­
- Dışardaki bu sütunlar daha önce bura­
da dikili miydi?
- Yoo, biz diktik ! . .
Bir akşam Turgut Baştürk, N ihat Paykoç
ve ben masa etrafı nda topla n d ı k . Laf lafı
açtı. derken Turgut:
lattıklarını düşündüm .
aŞı
yola çıktı m . Yol boyu y ı kahvec i n i n an­

Bu köyde Avcılar devasa bir domuz vur­


m ı z d a k i a r a b a köy - Ama bu nlar antik çagdan kalma çok - Ben Ege'yi avu c u m u n içi gibi bil irim, m uşlar. Domuz ya ra la n mış, çalılara dalmış
yolları nda ilerliyordu . . . - Yahu ! . . N ihat Abi, değerli sütunlar degil mi? deyince:
ve izi n i kaybett i r m i ş . Avc ı l a r ça l ı ları kese
s e n i n yazı l a r ı n var ya , bayıl ıyoru m va l l a . - Yok canım, defolu onlar! .. - Yahu Turg ut. dedim, Paykoç babayla
kese, dom uzun kan izlerin i takip etmişler.
Geçen g ü n D e m irel ' e dok u n d u rm u ş s u n , - Nasıl karar verdiniz defolu olduklarına? bir kaç yıl önce. lzmir çevresinde bir köye
Sonunda bir dağın yamacına kadar gelmiş­
g ülmekten donuma işedim doğrusu ! . . - Sağa-sola atmışlar da onda n ! . . g itti k. Köyün kahvesinin önünde üç a ntik
ler. Bu arada akşam kara n l ı ğ ı çökmüş. B i r
- Ne i y i ettin de geldin . . . Eflat u n 'la n e - Sa�a-sola mı? . . sütun görd ü m . B i r i n i n ü zeri n d e d e Ata­
d e n e görsün l e r ! Yerlerde i n sa n b a ş l a r ı ,
za mandır böyl e hep beraber b i r tarafla ra Yaşlı kahveci bir solukta öyle şeyler an­ türk' ü n büstü vardı. Böyle bir yere rastladın
kaçmayı hayal ederd i m . Ankara'da gazete­ latt ı ki, o a n beni antik çagı n içine ve o süt mı? kol l a r, baca k l a r, gövd e l e r ! . . Kork m u şlar.
yi nasıl buluyors u n ? beyaz mermerlere can verenleri n yanıbaşı­ Turgut başını kaldırdı tavana baktı. Pay­ Bazıları kaçmış. Sonradan onların mermer­
- lzmir gazeteleri Akba Kitapevi'ne geliyor. n a itiverdi. Paykoç baba n ı n : koç baba güldü: den yontulmuş olduklarını a nlayınca içleri
- Aman ! Biraz yavaş sür şu arabayı H ikmet. - H a d i Eftatun, traşı kes. gidiyoruz, de­ - Hatırladım ! . . Orası Turgut Köyü'ydü, rahatlamış. Kahve n i n önündeki üç a ntik sü­
- Tamam·abi . . . mesiyle e l i mdeki soğ u m uş çaydan bir yu­ demez mi ! .. tunu da oradar:ı yuvarlaya yuvarlaya getir­
Y o l u m u z şiri n b i r köye d üştü . . . Paykoç dum aldı m ! .. - - iyi k i hatırladın baba, yoksa böyle ilginç mişler. Şimdi oraya, yaşlı kahvecinin a nlattı­
baba : Aradan onbeş-yirmi g ü n geçti geçmedi,
·
bir rastlantı sayende u nu t u l u p g ı d ecekti, ğ ı g ibi, a n t i k ç a ğ ı n i ç i ne ve o süt beyaz
- Ş u kahve n i n önünde d u r da bi soluk Paykoç'a: dedim . . . m e rm e r l e re can vere n l e r i n , ya n ı b a ş ı n a
alalım, dedi. - Nihat �bi, hani bir köye gitmiştik. Kah- y
B i rkaç gün sonra Turgut Kö ü ' ne doğru dogru g id iyorum. Vay be ! ? !

işte beni bu serüvene iten görüntü. Defolu sütunlar! Ve de o Teos 'u yontanların izleri, mermer yatakları, üstü açık derin bir Mermere acele keski ile özensiz oyulmuş bir dama taşı. Günü­
sütunlara hiç uyum sağlamayan A tatürk'ün simsiyah boyanmış·· mağara gibi etrafa yontulmuş mermerlerin, küçük parçalarından müzde olsaydı bir tebeşirle veya tuğla parçasıyla çizilirdi. Dama
alçıdan bir büstü! . . oluşmuş tepecikler. taşının başındaki oynayanları görebiliyor musunuz? . .

Ggördüğünüz dört köşe mermer taşa n e yontacak/arına karar Bu da koskocaman bir istiridye kabuğunun ilk çalışma/an. Mer­ Dikkat ederseniz bir röliyef çalışması öncesı; mermer üzerine
verememişler mi! Bana sorarsanız her halde o zamanın önemli bir mer üzerinde izler iyice belirgin, sanki yeni başlanmışta, bir an ya desen şeklinde, hafif yontulmuş bir bacak. Ama kaza geçirmiş,
kişisinin büstünü yapacaklarmış. Galiba ücrette an/aşamamışlar. su içmeye, ya su dökmeye gitmişte hemen dönecekmiş gibi. . . ayak bilekten kmlmış.

- t�' �·
�. .

Defolu bir sütun ortası oyulmuş ve bir kuyunun üzerine kon­ Ortalıktaki b u sütun parçası da çok düşündürücü. Üzerindeki işte, yine bir yudum su için kazılmış bir kuyunun başındayım.
muş. Yıllarca oradan su çekildiği belli. Mermer nasıl yenmiş. Sü­ ilginç motiflerin yanısıra parçaların btrbirine kenetlenmesi için ya­ Yine antik sütun parçasının içi kabak gibi oyulmuş bir kuyu ağzı.
tun parçasının üzerindeki "/YON" yazısını okuyabiliyor musunuz? pılan yuvalar. ince hesaplar anlayana zengin ipuçları veriyor. . Ve hemen yanında "antik villa " inşaatı için atılan temel! . .

şamse as ı
Öküz 3 3 /S u b at' 9 7 ANMA 4 3
• •

M E RY E M G O KT E P E

Sevgili Jetin

Sevgili Metin,
S e n i n de b i l d i ğ i n g i b i bu ü l kede çok
g a r i p 7eyler o l uyor. Sa n a i l k yazd ı ğ ı m
yaz ı d a a i l e m izden sözet m i 7t i m , 7 i m d i
. de bu ü l kede n e l e r o l uyor onda n söze­
deceğ i m .
Sevg i l i M e t i n bu ü l kede b i n l e rc e k i 7 i
H it l e r A l ma nya s ı n ı a ratmaya c a k 7e­
k i l d e stad y u m l a ra d o l d u r u l d u , y i n e
ayn ı k i 7 i l e r i n g özü b n ü n d e b i r g a zetec i
k a t l ed i l d i . S o n ra n e l e r d e m e d i l e r k i
yok d u va rd a n d ü 7 m ü 7sü n d e y o k s a n ­
d a lyed e n d ü � m ü � s ü n g i b i , b i r y ı ğ ı n
z ı rva . S o n ra a rt ı k m ız ra k ç uva l a sığ­
mad ığmd a n h e r7eyi kabul etti l e r. Et­
t i l e r etm e s i n e de i 7te b u n d a n s o n ra
b i r sava7 b a 7 l a d ı ; kati l l e r ve o n l a r ı n
koruyu c u la rı i le b i z i m a ra m ızda. B u b i r
h u k u k sava7ıyd ı . Bizi m i ste d iğ i m iz e n
a z ı n d a n kend i l e ri n i n koyd u k l a rı yasa ­
l a ra uy m a l a rıyd ı . B u n u b i l e ya p m a d ı -
. l a r. Ç ü n k ü b i l iyorm u s u n b u n l a r b i r ker­
te n ke l eye ben ziyo rl a r, kati l le r i se sa ­
dece k uyru k ! B i l i rs i n ke rte n ke l e s ı k ı -
7 ı n c a k uyruğ u n u b ı ra kı p k a ç a r. B u d e ­
f a d a ö y l e old u o l m a s ı n a a ma , ka m u ­
oy u n u n s a h i p l e n mesi s o n u c u k uyruğu
önce b ı ra kt ı l a r, s o n ra t e k ra r s a h i p
ç ı kt ı l a r. A n l a d ı l a r k i k u y r u ğ u i stem i ­
yord u k b i z sadece, gövdeyi d e istiyor­
d u k . A n n e m h e p s a n a ya k ı 7 ı rc a s ı n a
M ET i N d e m i 7t i m ya i 7te y i n e h e r fır­
satta soru m l u la rı n d a yarg ı l a n m a s ı n ı b u . H a n i s a n a kerte n ke l eden ba h set­ H a n i s e n . k ü ç ü k k e n b a b a m sa n a o n l a ra ne de h a l k ı m ı za ra hat yok. B i li­
istiyor. O n l a r ·da s ı ra n ı n kend i l e r i n e d e t i m ya i ?te o S u s u r l u kta bir kamyo n u n " M e h d i" d iyord u y a sora rl a rd ı n e d e n yo rla r k i bu va h 7 i l e r ya rg ı la n m a d ı kça.
g e l e b i leceğ i n i d ü 7 ü n m ü 7 o l a c a k l a r k i ça rpması son ucu kazayla o rtaya ç ı ktı. d iye, o da "Be n i m oğl u m ölmeyecek, o h i ç k i m se n i n c a n g ü ve n l i ğ i yo k . H e r-
� i m d i o s ı k ı 7 a n k u y r u ğ u k u rt a r m a l 7te kati l l e r i n i gö reve iade etmekle bu sonsuza kadar ya7ayacak" derd i 7a­ 7eyd en önce e m i n i m a rkad a 7 l a r ı nd a
gayreti i ç i n e g i rd i l e r e l b i r l i ğ i i l e . k i r l i i l i7ki leri kapatıp seni bir kez daha kayla k a rı 7 ı k B i l iyors u n "sen Ö L M E ­ se n i ç o k özl üyo r l a r. Ç ü n k ü sen y e r i h i ç
Sa n a çok g ü leceğin b i r 7ey söyleye­ feda etmek isted i le r. Ama yapa m a d ı - DiN" her a n biz i m l e ya7 ıyors u n ve h a la b i r z_a m a n d o l d u ru l a m a ya a k b i r oğ ul.
yim. Bu devlet çok ka n d ı rı k ç ı Meti n . Bu l a r, ya pa mayaca k l a r. . sen i n g ü l ü 7 ü n kat i l l ere korku s a l ıyo r. b i r k a rd e 7 , b i r a m c a , b i r d a y ı , b i:r
yaz ı m ı d a ha bitirme m i 7ti m ki ye n iden Ba ba m hep derd i ya "Al m a maz l u ­ H a n i o k ı s kand ıkları ağız dolusu g ü l ü - d o st, °b i r sevg i l i old u n . H a tta o g üze­
k uyruğu b ı ra ktı l a r. Neden sözettiğ i m i m u n a h ı n ı ç ı k a r a heste a heste" büyük 7 ü n , h e r a n bizi m le o l a n a m a sesi n e l i m bede n i n e kıymasa l a rd ı yeri doldw­
a n l a m ı 7sı n d ı r. H a n i 7 u se n i n kati l l e r i n a d a m m ı 7 doğru s u . ölesiye hasret old uğ u m uz g ü lü 7 ü n . r u l a rrfaya c a k bir ba ba o l a c a ktı n .
varya o n ları görevle rine iade etm i7lerd i , E v e t M et i n se n i n k a t l e d i l i 7 i n d e n Evet Meti n , o n l a r seni u n uttu r m a ­ A m a M e t i n d ü nya d a _zorba l a r, la­
bir g ü n so n ra tekra r g ö revd e n a ld ı l a r. s o n ra ö l ü m ü h a kettiğ i n i savu n a n , o y a ç a l ı 7tı kça s e n d a h a d a g ü ç len iyor­ netlenere k a n ı l ı rken, sen sevgiyle, k a ­
iade etmeleri n i n sebebi kork u n ç komik. d ö n e m i n e m n iyetten gelen m i l letve k i l i s u n . Ç ü n k ü sen g i d e r k e n a r k a n d a n ra nfi l l e dostl u kl a , saygıyla a n ı lacaksın.
M a h k e m e n i n u za ya c a ğ ı n ı g ö zö n ü n d e 7u anda ya 7am i l e ö l ü m a rasındaki çiz­ kat i l l e r i n i n res m i n i ç e k i p y ı l l a rd ı r s ü ­ B i l iyo rsu n ya karde7im 18 E k i m'd�
b u l u n d u ra ra k bu vata n seve rlerin (!) 7e­ g ide olan kızı için ne d ü 7 ü n üyor acaba'? reg e l e n fa i l i m eç h u l c i n ayet l e r i n el e Ayd ı n'da b u l u 7m u 7tuk. 6 Ş u bat'ta da
refl i lerin d a ha fazla mağd u r o l m a m a s ı H iç b i r ölüm biç i m i n i n , hiçbir evlada ya­ a d re s i n i g ö ste rd i n . A r ka n d a n s a n a Afyon'da b u l u 7acağız. bir sonraki dı.ı­
içi n m i7! Asl ı nd a b u n u ya p m a k l a 7 u n u k ı 7t ı r ı l a mayaca ğ ı n ı n ayı rd ı m ı n d a mı'? s a h i p ç ı ka n , bu i n sa n l ı k s u ç u n u gözle­ ra k ise be l l i değil . . .
söylemek istiyorlard ı , " S ize aferin ! g i ­ K ı z ı n ı n b a 7 ı n d a b e k l e rken h i ç vicd a n riyle y ü re k l e riyle m a h k u m etm i 7 m i l ­ S e n i n n ezd i n d e tü m ba s ı n v e de­
d i n nerede h a l k ı n ı n m utl u l uğu i ç i n h a k l ı ­ m u h a se besi ya p ıyorm u '? Ö l ü m ne d e ­ yo n l a rca i n san b ı ra ktı n . Yine s e n i n g i ­ mokra s i 7ehitleri ö n ü nd e sayg ıyla eğilj­
n ı n sesi olmaya ç a l ı 7a n l a r varsa öld ü ­ m e k Meti n i m , b i l mezle rm i k i ya kı7maz d i 7 i n l e gazeteci a rkad a 7 l a r ı n ve b ü ­ yo ru m . Ho7ça k a l .
rü n ."Böyle demiyorlar a ma sen korku nç sen i n ö l ü m ü n ü h a k l ı b u l a n la rı n genç tün d uya rlı i n sa n l a r a rtı k b i l iyo r l a r k i
önsezi l i s i n bilirsin ki ya pma k isted i kleri g ü l ü 7tü çoc u klarına b i l e. . . kati l le r ceza s ı n ı çekmediği s ü rece n e Ablan Meryem ...
4 4 .S İNEMA Ö k ü z 3 3 /$ u b a t ' 9 7

M E S U T KA RA

· Artizler Kahvesi
METİN BÜKEY O yı l l a rda S u riye Pasaj ı ' n ı n içinde Ses
Film Stüdyosu vardır. Sah ibi Necip Erses de
Fransızcasını okumak istiyorum ' diyor. Plak
Fransa 'da çıkmış, listelere girmiş haberimiz
bir plak şirketiydi, Zeki Müren 'in tek plağıy­
la ihya oldu, fabrikalar kurdu.
Sela n i k ' l idir ve Metin Bükey ' i n annesinin yok. Sonra plak hemen hemen dünyanın Sonra birgün prodüksiyon amirliği ya­
m a h a l l e a rk a d a ş ı d ı r . O d ö n e m i n ü n l ü bütün dillerinde söylendi. Tom Jones oku­ pan Adnan lrkut bana geldi ve ' Ca h ide
oyuncuları ve d ublajcıları Ferdi Tayfur ve du, Oalida okudu. Sonku seninle görüşmek istiyor' dedi. Git­
Adalet C imcoz kardeşler de dublaj ı idare D ünya çapında bir kuruluş olan beste­ tim, 'Metin seninle dolaşan bir çocuk var­
ediyorlardır. "Bir de ipek Film stüdyosu var­ karlar sendikası Sacerrı, bestekarı sendikalı mış, bu plağı okuyan. Bu çocuğu hemen
dı, burda seslendirilen filmler sadece kendi olmadığı için plağı n satışını durdurur. Plak bana getir ' dedi. Zeki Müren 'e 'Cahide ha­
ithal ettikleri filmlerdi. Benim hayatımda en ş i r k e t i M et i n B ü k e y " i F ra n s a ' ya davet ntm seni görmek istiyor' dedim. Ne yapa­
büyük rolü oynayanlardan biri de Ses Film eder, sendikalı yapmak için Metin Bü key o cak acaba diye meraklandı, heyecanlandt.
Stüdyosu 'nda sesleri alan Yorgo //iyadis 'tir s ı ra l a r M a ksim Gazi nosu ' n da Zeki M ü­ ' Biliyor musun babam Kaya Müren ona
Sadettin Kaynak bazen erken gidiyordu, ren 'e çalıyordur. Alt kadrosunda da Gönül deli gibi aşıktı ' dedi. Birlikte gittik Cahide
ben de çoğalttığım n o talarla denemeler Yazar vard ır. izin alıp birlikte Fransa 'ya gi­ hanımın ya nına. Zeki Müren ' e ' oğlum
yapıyordum. Birgün Yorgo //iyadis beni ke­ derler. ilk a kşam davet e d i l d i kleri resto: elimde bir senaryo var, sen böyle bir şeye
nara çekti, 'kafant kullan bu yaptığın iş çok rantta i l k kez şarkının Fransızcasını d i n le­ tamam der misin ? ' dedi. Zeki Müren se­
önemli. Yarın öbürgün bir sinema pa tla­ d iklerinde Gönül Yazar'la birl i kte ağlama­

M
e t i n B ü key Türk s i n e m a s ı n ı n naryoyu okudu, beğendi. Ertesi gün tekrar
rekortmenlerinden . Ç o k genç ması olur Türkiye 'de, özgün mü!ik yapma­ ya başlarlar. Yıllar sonra, 90'da Fransa ' dan gittik Cahide hantmm yanma. Zeki Müren
yaşla rda f i l m müziği yapmaya ya çalış ' dedi. Ferdi Tayfur geldi yanıma, emekli olur Metin B ükey. 'beğendim, kabul ediyorum, yalntz bunun
başlaya n Metin B ükey 3000' in Adalet Cimcoz'la, o da 'bak Yorgo abini adını değiştirmek mümkün mü acaba? Be­
üzerinde filme müzik yaparak dünyada da dinle, bizim söyleyeceğimizi o söyledi önce. Beklenen Şarkı nim bir şarkım var, Beklenen Şarkı ' dedi.
ulaşı l ma s ı zor b i r rekora i mza atm ış. S i z Kafant k ullan, bu işe el koyarsın, daha Şarkıyı mm/dandı, ' Tamam ' dedi Cahide
o n u belki d e en ç o k u n utulmaz Samanyolu gençsin ' dedi ve ben böylece Türk sinema­ "Müzeyyen Senar 'la Bursa 'ya konsere hanım, 'şarkı güzel' dedi.
bestesiyle tanıyorsun uz. O aynı zamanda sına girmiş oldum. 43 senedir sinemaya gitmiştik. Oranın tanınmış iş adamlanndan ilk ça/lşma gününün akşamı bütün eki­
ayaklı sinema tarihi. Türk sinemasının dü­ hizmet ediyorum. Yovakim Filmeridis adın­ Hayri Terzioğlu, Müzeyyen Senar'a 'size bir bi Arnavutköy'de Kuyu restoranta götürdü
nüne yön�lik birçok ayrıntıyı, b ilgiyi ondan da kameramanlıktan gelme bir yapımcı ses dinletmek istiyorum, bu akşam davet­ Cahide hanım. Orda Zeki Müren 'e 'bak
öğre n m e k m ü m k ü n . 1 93 3 yılında lstan­ vardı Yeşilçam 'da, Güven Film 'in sahibi. lim olursanız çok memnun olurum ' dedi. oğlum dünyada insanlar kuyrukluyıldızı
bul'da doğan Metin B ü key, müzisyen bir Senkron masasında bir film seyretmiş Ferdi Konserden sonra Hayri Bey'in çiftliğine git­ 1 00 senede bir görüyorlar. Sen de kuyruk­
a n ne babanın ilk çocuğu. Kavata'dan göç Tayfur, 'bir çocuk var çok yetenekli, müzik­ tik. Orda gözlüklü, efendi bir çocuk vardı. luy//dızsın. Türk halkı senin gibi bir kuyruk­
eden babası M e h me t bey u d , S el a n i k ' l i leri ona yapttracaksın ' demiş. Filmin adı Müzeyyen ab/q 2-3 şarkı okuduktan sonra luyıldızı 200 senede bile göremeyecek ' de- ·

olan a nnesi M ünevver hanım d a piyano ça­ ' Ebediye te Kada r 'dı, yönetmen Turg u t o çocuk da bir ş;;.ırkı okudu. O Zeki Mü­ di. Film piyasaya çıktı, kıyamet kopuyor. O
lıyordur. Dedeleri mübadeleyle önce lstan­ Etingül. O filme özgün müzik yaptım. Öz­ ren 'di. Sonra Hayri Bey bana 'aynt yaş/arda- filmle sinemalara kadın seyirciler de gel­
bul 'a sonra da S a m s u n ' a yerleşmiş. Baf­ gün Türk müziğiyle yap//an ilk filmdir. " · sıntz, Zeki lstanbu/'a okumaya gelecek. Se­ meye başladı. Sonra gazin ocular peşine
ra'da ilk tütün ziraatini başlatmışlar. Fakat ni nasıl bulacağını söyle, gelince arkadaşlık düştü Zeki Müren 'in. "
Metin B ü key' i n ba bası Kava l a ' l ı Meh met Bir şarkısın sen, yaparstn.ız ' dedi. Sonra Türkuaz Gazino­ Yaptığı birçok film müzigiyle ödüller de
su 'nda yine Müzeyyen Senar'a ça/lyordum. kaza nır Metin B ü key. Samanyolu ' nu n dı­
beyin aklında hep müzik vardır. "Ben mü­
zik yapmak istiyorum, benim mesleğim
Ö m ü r boyu sü recek Zeki Müren gazete ilanlarından b ulm uş, şında Y ı l maz G ü n ey ' i n iki f i l m i n e Acı ve
burda geçmez " d e r ve lstanbul'a gelir. Ar­ Sonra bestekar ve çok samimi arkadaşı 'Müzeyyen Senar burda çaflyorsa, Metin 'de Baba'ya yaptığı müzikler de vardır bu ödül­
dından anne babası da lstanbul ' a gelir ve Polat Tezer' le beraber plakçı l ı k yapmaya burdadır' demiş. Geldi bir pazar matinesin­ lerin arasında. B u günlerde çok deger ver­
Kasımpaşa'ya yerleşi rler. Mehmet bey ve başlarlar. Filmlere yaptığı m üziklerin plak­ de buldu beni. Müzeyyen Senar'a söyle­ digi ve sevdiği Y ı l maz Güney'in filmlerine
Mü nevver ha n ı m çal ıştıkları yerde tanışıp l a r ı n ı çıkarır. O zaman Plakçılar Ç a rşı s ı , dim, Zeki Müren 'in dinleyiciler arasında ol­ yaptığı müzikleri bir kasette topluyor Metin
evlenirler. Metin B ükey ilk çocuklarıdır. Ooğuba n k' tadır. Plakları çok satmaya baş­ duğunu. Mikrofona çağırdı, Zeki Müren 2- Bükey. "Kazanç için değil, hatıra olsun isti­
lar. "Birgun Hürrem Erman çağırdı beni. 3 parça okudu, kıyamet koptu salonda. yorum. " G üney Amerika hariç hemen he­
Siyah beyaz bir film seyrettirdi. Filmin adı Şürkü Tunar bana 'sen bu çocuğun kıyme­ men d ü nyan ı n bütün ü l keleri n i dolaşmış.
Ben Türk si nemasına 'Samanyolu', Nevzat Pesen çekmiş. Başrol­ tini bil. Yann bana gelin birlikte ' dedi. Git­ "Şimdi kendi stüdyom var. Bilgisayarlı kayıt

fotokopi maki nası de Göksel Arsoy'la, Belgin Doruk oynuyor.


'Ben bunun renklisini çekeceğim ' .dedi. 'iyi
tik, Şükrü Tunar 'Bir Muhabbet Kuşu' adlı
. parçayı çaldı udla, Zeki Müren 'e söyletti.
yapıyorum. Televizyonlara, reklam şirket­
lerine cıngıl müziği yapıyorum. Ferdi Tay­
olarak g i rd i m . ama Türkiye 'de renkli labaratuar yok ki ' Sonra bu plak olarak çıktı Grafson 'dan, fir­
manın sahibi Mihran Gürciyan 'dı. Stfırdan
fur, Adalet Cimcoz ve Yorgo lliyadis 'e çok
şey borçluyum. Beni çok desteklediler"
dedim . 'Ben seni niye çağırdım, sen kop­
"/stanbul Konservatuarı 'na yaz//mıştım. yaları Londra 'da yıkatacaksın ' dedi. Ondan
Hocalarımız Şefik Gürmeriç ve Münir Nu­ sonra ben 'Samanyolu ' diye bir şarkı yap­
rettin Selçuk 'tu. Bugün radyoda ne kadar tım. Şarkıyı da Berkant'a okuttum. Sözleri
isim yapmış sanatçılar, müzisyenler varsa bu Teoman Alpay'ındı. Aranjman okuyan şar­
iki sanatçının yanında yetişti. Örneğin Ala­ kıcılar yok o zaman, sadece tangocular
attin Yavaşça, Tülin Korman, Nevzat Atlığ. . . var. Bu şarkıyı kime okutacağım diye dü­
Ben konservatuarda okurken sanatÇ1lara da şünüyorum. 'Berkant diye bir çocuk var
eşlik etmeye başlamıştım. Ud ça/lyordum. O Vasfi Uçaroğlu Orkestrası 'nda, onun tonu
sıralar Arap filmleri çok yaygındı. Arapların bu şarkıya gider' dediler. Bunlar lzmir'de ·

meşhur şarkıcısı vardı, Abdülvahap. 'Aşkın çalışıyor/armış, a tladım gittim. Berkant'a


Gözyaşları ' diye bir film gelmişti, sinemalar 'seni sabah alacağım ilk uçakla, akşam yi­
kınltyor. Mezarın · başında bir şarkı sahnesi ne uçakla işine yetişirsin ' dedim. 'Ne yapa­
var, halk onu Arapça okuyor sokaklarda. cağız abi lstanbul 'da ' dedi, 'sana plak
Türk sineması Arap kültürü etkisinde kal­ okutacağıfJI ' dedim. Yalntz çok enteresan­
masın diye bir kanun çıktı. Ne kadar ithal dır, uçakta Berkant, 'abi şarkıyı merak et­
film varsa, hepsine Türkçe şarkı yapılacak. tim, bir mmldansana ' dedi. Mtrtldandım,
O kanunla beraber Türk müzisyenlerine ye­ Berkant beğenmedi şarkıyı. 'Bunun için mi
ni bir saha açllmış oldu. Film sektörünün geldin lstanbul'dan ' dedi. Sonradan da
başına o devrin en büyük bestecsi i Sadettin Berkant, Berkan t oldu o şarkıyla. Şarkı öy­
Kaynak geldi. Yanında da en meşhur şarkıcı le ilgi gördü ki, film korkunç iş yapıyor.
Müzeyyen Senar vardı. Bugün Sadettin Yurtdışmda yapımcıların ilgisini çekti. Davit
Kaynak'ın ne kadar meşhur olmuş şarkısı Alexandre Win ter adında bir genç Türki­
varsa, çoğu film için yapilmış şarkılardır. Sa­ ye 'de, Kervansaray'da ça/lşıyormuş o yıllar­
dettin Kaynak 'ın saz ekibinde babam da da. Plağı alıp Fransa 'da dünyanın en bü­
vardı. Ben Türk sinemasına fotokopi maki­ yük plak kuruluşu Eddie Barc/ay'a götü­
nası olarak girdim. O zaman fotokopi maki­ rüp, 'bu plak Türkiye 'de çok büyük ilgi gö­ /
nası yok, notaları ben çoğaltıyordum. " rüyor, yardımcı olursantz ben bu şarkının .... /
Öküz 3 3 / $ l:! b a t 9 7 SOSYOLOJ·i 45

SO SYO LO K IEC EVİT

a k d i r edersiniz k i , b u sorun u n ce­ bir kiloyu koruduğu m g i b i bellı bır çizgı- Z a n n e de r m i s i n ı z k i , u c u z şa rap iç - açılan b i r sosya l b i l i m i n sa n ı d ı r . .. Yastı k

T vab ı n ı verebilme d u r u m u nda degi­


l i m . Fakat toplu m h a z ı r olsa da ol­
m a sa d a a rtık susuyo r u m . Yani, siz kıy­
yi k o ru m aya da özen g österdı m . iyet-
lendiğim pek çok şeyi ya pa m a d ı m . E li m
gitti, yaza m a d ı m .
m ey ı z b i z ? B ızim m a h a lleleri m izde fılo-
zof d�lıler yok mud u r ? B ütün e s k i şar-
kıcı ların iyi insan, bütün eski sinema
yüz ün d e, öylesine a k ı p g i d e n yaşamı­
mızdan i k i esrik d i ze yakal a maya çalışın.
Bir sigara yakın, tozlu c a m l a r ı n ötesin­
m et l i ÖKÜZ o k u rl a r ı n a veda ediyorum . itiraf edeyi m k i , ÖKÜZ mecmuasındaki oyu n c u l a rı n ı n gerçek sanatçı o l d u kları- d e k i g ö ky ü zü n e b a k ı n . . G ö k y ü z ü ? . .
" Ne a c ı . . . " der m is i n i z, demez misiniz; yaz ı l a rımda b u d u r u m u n acısını çok çek- n ı b i l m e z m i y i z ? Ç o c u kl u ğ u m u z d a Ah, otelim izden gökyüzü görünmez ba­
bunu d a bilem iyoru m . . . t i m . Sosya l b i l i m i n sa n l a r ı n ı n k a d e riydi a z ı n l ı k k o m ş u l a r ı m ı z ol m a m ı ş m ı d ı r ? yım l B urası H ü z ü n Palas . . .
Esasen, Ö KÜZ m ec m uası hafta l ı k peri­ b u . D u y a rl ı l ı k l a r b a ş k a l a r ı n a d ü ş e r d i E l en a ' n ı n gözleri, M a ria Teyze ' n i n d o l - H üzü n Pa1as' ı n kederli bir konak avlu­
yodd a n aylık periyoda döndügünde ben hep, kaba gerçekler bize . . . m a l a rı . . . B i r de, öl ü m ü nden s o n ra san- sundan _bozrna s a l o n u n d a , -Ah, bizim
de yazılarıma n i hayet vermişti m . Gel ge­ Zanneder m i s i n i z ki, şarap yüklü b i r d ı g ı n ı n içinde G oethe ' n i n Faust ' u ü ze- lobilerimiz ol maz bayı m ! - k a rarmış du­
l e l i m , stokl u çalışan bir yap ı n ı n insanı ol­ Akdeniz gecesinde, d i l i mizde denizin tu- rine, i n ci gibi eJyazısıyl a , o n se ki z ciltlik varları qrtalayall cilasız, boyasız masanın
d u g u m için, dosyalarda kalan bir yazı m z u , dönmeyecek ola n ı n hüzünlü şarkısı- bir i n ce l e m e b u l u n a n m a r a n g o z Ya n - üzerinde eski ÖKÜZ sayı ları b u l u n urdu .
yan l ı ş l ı k l a ayl ı k Ö K ÜZ ' ü n i l k sayısın a g i ri­ n ı m ı rı l d a n m ayız biz? A m a şarabın etkisi nis . . . Hey g i d i koca sarhoş, hey g i d i ko- S uskunl.aş·ı rdık. i ç i m izde d i z g i ns i z eski
verm i ş . M ecm u a yı a l d ı g ı m d a pek şaşır­ geçt i ğ i nde, Akden i z l i yüreğ i m izi d eğ i l , c a Y a n n i s . . . Yüreği rn i ze g ö m ü p d e l i k - zaman çiğlık1arı . . .
d ı g ı m ı s ö yl e m e d e n e d e m ey e c e g i m . " Dam üstünde u n eler, tombul tom bul deşi k a n ı la r ı m ı z ı , m ü şterilerine kazma Tam mecm u a ya u y u m s a ğ l a m ı şk en
Hem yaz ı m ı görd ü g ü m d e şaşı rd ı m , hem memeler " i yazarız. Söylem analizi yapa- sapı esprileri y a p a n n a l b u rl a r ı y a z a r ı z
veda etmek., . Ne acı . . .. Yine d e acılarla,
d e b i r g e n ç l i k fotog ra fı m d a n ç i z i l m i ş rız. " On beş kızı kandırdım bir şişe lavan- biz; kol lektif ci nsel söylemin derin l i kle-
h üzünl e rl e · degil, k a h k a h ayla. g ü ze l bir
vınyeti görd ü g ü m de . . . B u a rada, fotog­ taya " şek l i n d e türkü ya kan gencin ger- rine i n m e k isteriz . Bu yüzden çekiç bu-
fıkrayla veda ede l i m .
rafı n orij i na l inde hiç d e öyle g ü rb ü z ol­ çekliğine d a l a rız. Delikanl ı n ı n her kolon- l u n m a z evleri m i z d e . Ç i v i d e . . . Acı l a ra
Yalnız, son n oktayı koyma d a n son bir
m a d ı g ı m ı ifade etmek i steri m . Hayatım ya serpt i ğ iyle ya k ı n laşabilen bir t uvalet g ü l ü mser c ı l ı z bi leklerimiz, ·kıl testerey-
sitemd e b u l u n m a k isteri m . H i ç i h t iyaç
b oy u n c a b e l l i b i r k i l oy u a ş m a d ı m , b u bekçisı o l u p o l m a d ı ğ ı n ı araştırırız. Son- le i n t i h a r ederiz . . .
d uy m ad ığ ım h a l d e b a n a k ü ç ü k E rc a n
y a ş t a n s o n ra a Şa c a g ı m ı d a s a n m ı yo ­ r a ? S o n ra , a rd ı m ı zd a o n c a a ra ş t ı r m a , Zan neder misi n i z ki, biz sevmeyiz; iç-
fıkrala rı yollayan o k urla r ı m d a n bazıları­
r u m . . . Ayrıca, " içindekiler " sayfas ı n d a , cenazemizi üç k i ş i kaldırı r . Beyoğl u 'nda sel çelişk ı lerımizi satırlara dökmek iste-
n a ne d iyeceği m ı b i l em iyoru m . Benim
köşe m i n y a z a r ı o l a ra k C a n Koza n og l u otu ruyorsak Oktay G üzeloğ l u adında bir meyiz ? " D ingin gözlerindeki o deli bu-
a d l ı gencin gösterilmesini d e vah i m bir k ü çi.ik E rca n ' ı işkem beci d e g a rson ya­
bey dörd üncü o l u r . . l utların beni , yal n ı z beni çağırdığ ı n ı bil ir-
hata biçim i nde degerlen d i riyoru m . Ge­ d i m . G a l iba o yüzden dönmed i m . Han- p ı p, m i n i k yavruya " S iz yarım başı ön­
Z a n n e d e r m i s i n i z k i , Açı k Radyo ' d a
çenlerde, zaten hiçbi r zaman ısınamadı­ " world m usic " , Hür F M ' de rock d i nle- g i m i z d a h a ç o k k ı r m ı ştı k b i r b i r i m i z i , den alın, kokoreçi a rkadan i lave ederiz "
g ı m b u gencin Metın Ü st ündag Bey ve meyiz; " Radyo D ' de Sene m ' le Ay Vak- h a n g i m i z ö n ce terket m i şt i k . Yoksa, o dedirtebileceğimi nasıl d ü ş ü n d ün üz, na­
K u t l u E sendemir Bey hakkı ndaki sözleri­ ti ' n i d i nleyin, şiir tadında . . . " tavsiyesinde deli b u l utların çağ rı s ı m ı yd ı terkedi ş ? " sıl b u k a d a r çirk i n leşebil d i n iz, seviyesiz­
ne k u l a k m isafiri o l d u m d a . . . Pek çirkin b u l u n m a k istemeyiz? . . Ama kaderim ize Biz de böyle sever, böyle terked i l i rlz; içi- leşebild i n i z ? N eyse . . . Ağzı m ı z ı n tadıyla
n iyetler içeren b u sözler ü zerine büsbü­ Kral F M 'den C a n baz, satı rl a r ı m ı za Rad- mizi acıtan bir Şeylerle daktilonun başı- veda ede l i m . . .
tün sog u d u m k e n d i si n d e n . i n a n ı n ı z ki yo F e n e r ' d e n G e c e l e r i n J ö n ü d ü ş e r . n a geçeriz a m a s a n mayın k i sev g i d e n ögretmeni küçük E rca n ' a sormu ş :
bir Şansal Büyüka Bey'le, bir N uri Sesi­ Jön ' e can l ı yayı nda kaç k e z k üfür edildi- öte sevi söz c ü k l e riyle devi n i ri z . " U l a n - Bana içinde şeker geçen b i r cümle
g üzel Bey' le, hatta RP m i l letvekili E rsön­ ğ i n i ekleriz notlarımız a rasına . Kulagımız beni T a k s i m M e yd a n ı ' n d a k i rl e ts i n l e r k urabilir misin?
mez Yarbay arkadaş ı m ı zl a karışt ı r ı l sa m radyod a , yı l d ı z l a rl a g ö z göze g e l m eye ki . . . " şek l i n d e k i b a r la ş t ı rabilece ğ i m i z - Tabii öğretmen i m : B u sabah bir bar­
sesim i çı karmayacaktı m . A m a seviyesizli­ çalı şı rız . . . Yıldızlar da küskündür bize . . . söylem i n lsta n b u l d ı ş ı n a yayıl m a d i n a - d ak süt içtim.
ği ı ffets i z l i k d e reces i n e v a r d ı rı l m ı ş b u Zanneder m i s i n i z k i , ç ı l g ı n h i kayeleri- miklerini irdeleriz. Her şeh i r bir h ücredir - Ama n Ercan , şeker b u n u n neresın­
g e n ç l e k a rışt ı r ı l m a k . . . Neyse . . . D iyece­ m i z, ayrı ksı ç ı ğ l ı k l a r ı m ı z yoktu r bizim ı bizim için, her şehri h ücrelerimizde h is- de? ·

ğ ı m o ki, b u n ları vesile ederek bir veda Y e r a l t ı n d a n ses ve r e m e z m i y i z b i z 7 sederiz . . . - Sütün içinde, öğretmeni m !
yazısı yaz m aya karar verd i m . " ö nce s a ğ k u l a ğ ı m ı kopa rd ı m , s o n ra Ve siz, yitik şehirlerin, unutulmuş ka- B.en i m d uyarlı yürek a t ı ş l a r ı m , acıla­
A n ı l a r, a n ı l a r . . . Ö K ÜZ m e c m u a s ı n d a kan kust u m , irin kust u m , sevg i l i m i n ve saba l ar ı n otel tem i z l i kç i l e ri ! Az ö n ce, rım, h ü z ün le r i m de s i z lere a kt a rdıgım
yaz maya başl ayacağ ı m g ü nl erde k a rş ı ­ baba m ı n burunlarını i kişer parçaya böl- tüm duygu lardan sıyrı l m ı ş yüzüyle, yaşa- k aba topl u msal gerçeklerin i ç i n d e sak­
l aŞtıg ı m bir genç, şöyle bir i fade k ul l a na ­ d ü m , iki iki daha sekiz burun parçasıyla m ı b unca bir tek kahkaha savurmamış, l ıydı belki. Kim b i l i r . . . Neyse . . . Efendi m ,
cak kadar çirkinleşe b i l mişti: " Ab i , o der­ bir joint sa rd ı m " yazam a z mıyız7 Ama bir d a m la gözyaşı dökmem işçesir.ıe otel i- ş a h s ı m v e .kücük E rcan a d ı n a sizlere sa­
g iy i L e m a n c ı l a r ç ı k a r m ı y o r m u ya a ? kalemim izden şunlar dökül ür: " iki i k i nizi terkeden m ü şteri, gözyaşlarından sı- a d etler diliyo ru m . Her şey g ö n l ü n üzce
Ooo, m a n ita i şleri . . . V u rd u n val l a ! Ak­ d a h a dört eder a r k a d a ş l a r, gerçe k l e ri r ı l s ı k l a m bir yast ı k yüzü bırakmışsa ar- yürüsün. Arzunuza göre, g ü l e n yüzünüz
şam başkasın ı g öt ü rü rsü n, gece başkası­ saptırmaya l ı m ! " Kend i m i zi sıradan h is- · dı nda . . . B i l i n ki o, gözyaşları n ı ya içine solmasın ya d.a yüzünüzdeki derin çizgi­
n ı ! " Bu gence, yapt ı ğ ı n ı n densizlik oldu­ sederiz. iki iki daha dört kişi ederiz. Ne · ya küçük bir yalnızlık gölü olan yatagına lerden J<eder eksik olmasın . . . Nasıl rahat
ğ u n u pek sert bir d i l l e i fade ett i ğ i m gi­ kendimize, ne bi rbirim ize yeteriz. akıtıp, a raştırmacı l ığ ı n a z g ı n denızlerine ediyorsa n ı z öyle, bilemeyeceğ i m artık.
bi . . . Bilahare; hakikatin hiç öyle olmadı­
ğ ı n ı a n l a makta da geci k m ed i m . Ya da
bana intikal eden bır talep, bir a l a k a ol­
m a d ı . B i l e m i yo r u m . . . i l g i l e n m i yo r u m
d a . . . Y a l n ızca, m e c m u a d a n ayrı l m a m ı
böyle b i r haya l kı r ı k l ığ ı na b a ğ layabilecek
dedikodul a ra karşı tedb i r a l m a k istedi m ,
o kadar.
Veda mevzuw n a geleceği m , fakat da­
h a önce b u son yaz ı m ı n başl ı ğ ı n a d i kkat
çekmek hevesi ndeyim . lçınde " be n " ge­
çen bir başlık atma k bana d a n asip ol­
d u , g ideraya k . Esase n , m ec m u a y l a b i r
t ü r l ü sağlaya m a d ı ğ ı m uyu m u veda satır­
l a r ı m da sağ l a m a k, mesela şöyle bir baş­
l ı k atmak isterdi m : " S us k u n l u ğ u m a ğ ı r ·
bir nöbete dönmüştü, çıldırm ı şt ı m ı " N e
bileyi m . başlı k l a yaz ı n ı n arasına Kitab- ı
M u kaddes 'ten bir a l ı ntı koyardı m yahut
m it o l oj i k bir şiirden i k i dize yerleştirir­
d i m . Genç k a rdeşleri m i z i n gönlü n ü hoş
ederd i m . Fakat h ayat ı m boyunca belli

A kşamsefas ı
46 · ciZGi Ö k ü z 3 3 /$ u b a t' 9 7

ENDER
Güz el insa n Ferruh ÖZKAH RAMAN
Ş ifRDE DÖRDÜNCÜ "fENİ''fİ
\<.URDUM �fMSE YANAŞ
... -

MADI . t<ffl/6E (LGCLENMEOf ...

A kşamsefas ı
Öküz 3 3 /Ş u b at ' 9 7 COGRAFYA 47

_"Ağlamadan. dıllenm cJotaşmacJan. vumruğum çözülmeden gecenin karş1S1nda, şafaktan utanmawp


utandırmadan aşkı. üzerime vüreğimden başka muska takmadan, konuşmak istivorum " ismet özel

1

Ve rtigo
nsan belli bir yaşa gelince artık rüya-
larında uçamıyor demişti bir g ü n bir
arkadaşı m . B u yargısını, masanın et­
sinden atladım aşagıya. Yere düşer düş­
mez, acıyan yerferime a dırmadan kafa­
m ı kaldırdrm. Pencerede tedi rg i n ve
orkmuş beni seyrediyordu. Yüzüne ba­
kamadım uzun s ü re. utand ı m . Bizim
rafı n da toplanmış olan bizler tartış- oralarda aşkını belli eden bütün delikan­
maya açmış, her kafadan bir ses çıkmış, · lılar. sevgililerıni yanaklarından öper.
kimisi ileri yaşlarda, rüyalarda uçamama­ Ben de öyle yapmıştım. Benımkı masum
yı yaşlanmanın belirtisi saymış, kim isi de, bir öpücük degildi anlayacağınız.
uçmak aslında safl ıgın, çocuk kalmanın ilkokul bittikten sonra. hemen evlen­
bir sonucudur; dolayısıyla belli bir yaştan dirdiler onu. Dağ köylerinden birinde.
sonra çocuk masumiyetlerimizi yitirdigi­ civardaki bütün kızları görüp de beğen­
miz için rüyalarımız bile bize madik atar; meyen, ille de istediği birini bulmaya ah­
artık rüyalarda uçamayız demişti. detmiş, büyük bir ağanın. namlı bir eski
Gençlik çaglarında her şeye yeni baş­ zaman eşkiyasının öglu Ahmet'e verdiler
lamanın verdigi bir coşku var; içimizi kı­ onu. Dağ köyüne, eşkiyanın oğluna ge­
pır kıpır tutar. Hayatı nda ters giden bir lin olarak götürüldükten sonra. araya
şeyleri degiştirmeye mu kted irsi n ; o gü­ zaman girdi. Yıllar geçti, onu unutmam
cün bizzat sende old u g u n u b i l i yorsun zor oldu. Peşinden çok ağladım ve sonra
üstelik; bu sanki bir iksirdir, gençlik ate­ alıştım yokluğuna. Zamanla da unut­
şidir. Taş henüz sert degil, siya hla beyaz tum; herşey küllendi.
ayı rded i l mez. h ayat zor b i r şey d e g i l , Yıllar geçti aradan, 1 988 yılında. eski
o n a karşı d u rulabilir. Dolayısıyla ayakla­ zaman eşkiyalarının öykülerim toplayıp
rın yere basm ıyord u r; gerçek hayatta, kitap yapmak üzere gittigim Hakkari'de,
can ı n istedigi zaman. zora düştügün an yolum köylerine düştü. Bir eskı zaman
uçabilecegini, seni kayıtlayan her şeyden leplerini kabul edip etmemekle yetkiliydi menlerin üzerinden yuvarlanacagım. sı­ eşkiyası olan kayınpederiyle de konuşa­
uçarak kurtulabileceg i n i sanıyorsun . Rü­ ve hedefim o çobana ulaşıp. başka bir nıfta öğretmen soru soracak, . cevabım caktım. Onu göreceğimi hiç tahmin et­
ya larında o yüzden uçuyors u n . Ç ü nk ü ülkenin topra klarına girip, ondan siyasal bir tek ben b i l eceg r m. bildiğim iç i n de memiştim. Ama gördüm onu. Dört çocu­
hayat karşı konulabilecek bir şeyd i r se­ sığınma talebinde bulu nmaktı . Böylece ona bak ı p böbüdeneceğim, bak seni se­ ğu vardı. GöZlerindeki çocuk masumiyeti
nin için. Ama belli bir yaşa gelince, ya­ peşimdeki adamlardan kurtu lacaktı m . ven adam her şeyi nasıl da biliyor diye­ kaybetmiş. kadın olmuş. avurtları çök­
vaş yavaş yaşla n d ı g ı n ı h issedi nce, artık Peşimdeki ada mlar yetışmeden, -onlar rek ona kendimi ispa layacagrm. kur ya­ müş. yorgun bınydi artık Bir tek. yuvala­
arınmayacagını, her şeye yenıden başla­ karada ben havada yolculuk yapıyorum­ pacagım diye sabahları daha bır heye­ rına kaçmış bal rengi gözlen hala öyle
yamayacagmı, hayatın tabii seyr i n i ka­ • çobanın yanına konuyor ve can güven­ can a başlardım gü e hüzün doluydu. Köyden aynhrkerı. evın
bullend igı n i görüyorsun. Artık ayakların l ı g ı m i n teh l ı kede oldug u n u b ı rkaç kelı­ O zamanl ar benım ıçın uyanılan sa­ onünde uzun uzun baktı arkamızdan. Bir
yere degiyo rd u r . Artık m u c izelere yer meyle anlatıyor ve acil sıgınma talebınde bahlar. onun ıçın uyanılmış sabahlardı kez dônüp baktım ardıma, bıraktığım
yokt u r hayatta . Aya k l a rı n yere bastıgı bulunuyorum. Gün o n u g öreceğim dıye d a h a g üzel yerdeydı. Bır daha da görmedim.
içi n de, yer çekimı u ç m a n ı e ngell iyor . RahC}tl\lmış, derin bir nefes alarak uya­ başlard ı . inşallah gece çok uzun olmaz 1 996 yı lı n ın aralık ayında. akşam üze­
Hayat kocaman bir şam a rd ı r; yüzünde, n ı yorum bu tuhaf rüyadan. Ağzım kuru­ d ıye uyuduğum o gecelerde gördüğüm ri, televizyonda haberleri seyrediyor­
vücu dunda , yanak l arı n d a o n u n izlerini muş, susamışım. Yataktan kalk ıyor, ışığı bütü n rüyalarda onu görür, uça r d ı m , dum. Çukurca yolunda. PKK ger Haları.
görüyorsun . B u önüne geçılmez gerçek­ yakıyor, mutfağa geçip büyük bir barda­ uçardım . . . korucu taşıyan bir minıbüse pusu kur­
ler hayatını kuşattıgı için, rüyalarına da ğa su doldurup kana kana içiyorum . Bir­ Onu düşündükçe şımdi, sadece gözle­ muşlardı. Kurtulan yoktu. Spi er. olenle­
nüfuz ediyor. Artık belli bir yaştan sonra kaç saat, belki de daha fazla bir zaman ri geliyor aklıma. Bal rengindeydı. Bazen rin adlarını saymaya başladı içlerinde
rüyaları nda bile uçmamaya başl ıyorsu n . d i l i m i içinde gördüğüm üzü sand ı ğ ı m ız küçük bir çayı rh 9a dönüşürdü ... Kırpik­ tanıdık biri vardı. (o adı nasıl unutabilir­
B u m inval üzre rüya alemi n i n büyülü uzun rüya lar, asl ı n da uykudaki toplam leri uzundu. Sabahlan annesi sürme çe­ dim ki) ama emin değildim. Sordum
d ü nyası ü z e r i n e g i r i şt i g i m i z t a r t ı ş m a süresin i n saniyeni n b i n de b i l mem kaçı kerdi gözle ri ne . Etrafını saran kapkara Hakkari'ye. yanılmamıştım; o minibüste
uzam ış, rüyaları m ı zl a hayatları m ı z ara­ kadar bir süre içinde olup bittigini anlat­ s�rme halkası, içindeki küçük çayırlığı ölenlerden biri de onun kocası Ahmet'ti.
sındaki ilişki üzerine derin felsefi analiz­ m ıştı yukarıda anlattıgım. rüyada uçma ortaya çıkarır. felaketim ol urd u . Saçları O gerçeküstü, kabus rüyadan uyan­
ler yapm ıştık. Herkes sırayla gördügü bir üzerine ahkam kesen a rkadaşl arımdan uzundu; kol kol. örük örüktü. Annesi dıktan sonra, çok gerilere. rüyalarımda
rüyayı a n latm ış, peşi nden herkes ken­ biri. Yatağıma geri döndügümde uykum örüklerinin ortasına düğüm atardı. Dü­ hemen hemen her gece uçtugum za­
dince o rüyayı tabire g i rişmişti. k a ç m ı şt ı . G ö r d ü ğ ü m rüya n ı n etk i s i n i ğüm atmadığı zamanlarda örükleri to­ manlara gittiğimde nedense onu hatırfa­
Her şeyi bir k a mera gözüyle gördü­ a z a l t m a k i ç i n uyand i g ı m ı z s a b a h l a r ı n puklarına vurur. eğilince yerlerde sürü­ dım. Beni rüyalarımda ilk uçuran uzun
güm bir rüyadaydım. Gece televizyonda ruh h a l i üzerine d üşünmeye başlıyorum. nürdü saçları. saçtı. uzun kirpikli, bal rengi gözleri olan
seyrettigim " Leon " f i l m i n i n etkisinden Nedendir bilmem; ilkokuldaki o çocuk Sabahları ondan önce uyanır, evlerinin kıza ... O gittikten sonra bir şekilde beni
mi, ekranlarda her g ü n ca n l ı görüntüle­ günlerime gittim o kabus dolu rüyadan yakınındaki duvann arkasına siner. evden hep kovalayan. bırakmayan hikayesine . . .
rini seyrettigimiz polisiye filmlere taş çı­ u ya n ı p, u yk u m kaçm ış, yatag ı m d a f ı r çıkışını gözler. çıkar çıkmaz da tesadüferı Evet. yıllar sonra bir kez daha uçmuş­
kartacak şiddet ortamının bende yarattı­ dönerken. Nedense onu düşündüm. Yıl­ yoluna çı km ış gibi yapar. birlikte yürür. tum rüyamda ama bu kez. peşimde yÜz­
g ı b i l i nçaltı oyu n la r ı n d a n m ı , b i l m iyo­ lardır rüyalarımda uçam ıyorken, bir an­ bazen hemen hemen hiç konuşmaz; o !eri kar maskeleriyle örtülmüş. ellerinde
ru m ; harabe gibi bir yerde kıstırılmıştık; da. hiç beklemedigim bir anda, kırların hep başı önünde, ben karşıki dagran sey­ ateş kusan öldürücü silahlar olan ve be­
peş i m i zde silahlı adamlar . . . Kıstı rıldıgı­ bayırların üstünden tedirg ince uçarken, rederek, zaman zaman ıslık çalarak okula ni öldürmek isteye'l kara elbiseler içinde
mız yerden tek başıma kurtul uyor. bu­ -beni ötdü rmek isteye n lerden kaçıyor, giderdik_ Aynı sınıftaydık. Aynı sırada korkunç adamlar vardı.
lutların arasından gidermiş gibi, dag ba­ başka bir ü l keye sıgınmak ist iyord um­ oturuyorduk. Ona aşıktım. Aşkımı hiç Hayat vız gelir bana. her şeyle başede­
yır, çayır ç i me n demeden uçuyord u m . uyanır uyanmaz o geldi aklıma. belli etmiyor. renk vermiyordum. bilirim diye uçmuyordum. Korkudan.
Altımda sonsuz bozkırlar, yüksek yarlar, Sabahları hep aynı coşkuyla kalkardım Yanagından ilk öptügüm kızdır o. St­ peşimdekiler yetişecek beni öldürecek
yalçın daglar. derin· kalyonlar . . . Bir vadi­ yatağımda n . i l koku ldaydım . Beşı nci sı­ n ı ftayd ı k . Yalnızdı k . C esaretimi topla­ diye uçuyordum. Onun ıçin bir çoban­
de akan ırmak sınırdı ben i m için, iki ül­ nıfta . . . Onunla aynı mahallede oturuyor­ dım; yanagına bir öpücük kondurdum. dan siyasal sığınma talebinde bulunu­
keyi birbirinden ayırıyordu ırmak. Sınırın d u k . Ona aşıktım. Onu bugün de göre­ Sınıfın açı k duran penceresinden, belki yordum.
karşı yakasında koyun güden bir çoban c e g i m . b u g ü n de c o ş k u l u geçec e k , de heyecandan. çokça da utanomdan, Şiddet rüyalarımızı bile gaspetti. Ço­
vardı, aynı zamanda siyasal sıgınma ta- o n u n l a oyun oynayacagım. onunla ç i - iki katlı binanın ikincı katının pencere - cukluk anılarımız kır. pas ıçinde ..
4 8 DÜNYADAN-KARİKATÜR Öküz 3 3/Su b a t ' 9 7

C Ü N EYT ÖZD E M İ R -
sessizce geçiyor gü�

Duvaksız
Qalln
' "
'

kurak iklimlerde

raya uzanan yıldızların gölgesi . . . Sığındınız omuz­

S
ı rtı popos u n u n b i ra z üstüne kadar açık.
Etek boyu çoktan diz üstün ü geride bırak­ lar çekiliveriyor, tutmaya çalıştığınız eller boşlukta
mış. Tüm vücut hatları cömert ve cü retkar­ kalıyor, sözcü kleriniz her g ü n bir kez daha kazıla­
ca ortada. Her attığı adım şehvetkar ve ür­ cağını bildiğiniz sokak ara larında kayboluyor.
kek bakışları üzerinde topluyor. Bembeyaz gelinli­ işte tam bu sırada Duvaksız bir gel inin geçmiş
ğini a lelade bir e lbise gibi taşıyor. N ikah masasına, ,za m a n h i kayeleri ka rşı n ı z a ç ı k ıyor. K a l e m le re
tek bir erkeğe tesli m olmaya giderken bile, diğer i nansam de " fi tari h i " öykü leri beni kandı rmıyor.
erkeklere göz kırpmayı ihmal etmiyor. Onları n E N Kaybolan masumiyetler bir a kşam vakti Ortaköy­
g izli ve en korkutucu düşlerini teslim a l ıyor . . . Ma­ de ne yazık ki karşıma hiç çıkmıyor. Rum eli ya da
sumiyetini daha önceki evli l ikleri nde bekaretiyle çengel köyü hıç fark etmiyor. Boğaz her i k i yaka­
birlikte kaybetmiş bir kadın d uruyor karş ı m ı zda. sından da aynı derinl�te ve yalnızlıkta görül üyor.
Tüm davetli lerin aklını başından alan bir gelin . . . Yine tahrik ediyor. Bu şehi r insa n ı günaha davet
işte İstanbul böyle duvaksız bir geline benziyor. ediyor . . . Bir gece vaktı dışarı çıkabilir ve hayatınızı
Ve biz l stanbu l ' u n davetsiz m isafirleri, Anadolu­ değiştirebilirsiniz. Eğlenme olasılığını ve katil olma
çocuklar ölmüş
' n un zorun l u g u rbet kuşları rastgele g irdiğimiz bir riski n i aynı, kadehlere, aynı tavernaya, aynı duy­
düğün salon u n da hayatımızda ilk kez böyle bir g u la r ı n i ç i n e s ı ğ d ı ra b i l i rsi n i z . Ve her attığ ı n ı z
gel i nle karşılaşma n ı n şaşkınlığını paylaşıyoruz. Ta­ a d ı m yazılmamış b i r film senaryosudur. Tek biliği­
n ımadığımız bir kolun sahneye çekmesiyle kendi­ miz çoktan ki l i şe olmuş replikler. Bizim repl i k leri­
mizi bir kasap havasının ortası nda bulur g ib i lstan­ miz ya da bu şehrin her köşesinde farkında·oıma­
b u l ' u n umars.ız sokaklarında buluşuyoruz. Birbiri­ dan attığı mız adımlarımız.
m i z i t a n ı m a d a n ya n yana o m u z omuza h a ra l a B iz, bu şehirin gönüllü köleleri, ön üm üzden çe­
gürele hayat kavgası veriyoruz. kip g iden bilmem kaç grostonluk gemileri seyret­
- lsta nbul için henüz ya l n ız l ı k l a r senfonisi yazı l ­ meye mahkumuz. kaçak yolculuklara ya l nızca ha­ şenlikler gizlilerde. . .
m a d ı . ancak ne yazık ki doğru dürüst bir beste de yal lerimizi yükleriz. Yalnıt:ca bildik şehir haltları n­
yap ı l m a d ı . lsta n b u l dün ile b u g ü n , gelenek ile da gezinmeyi severiz. Bu yüzden o gemilerle ge­
modernite arasına sıkışmış. Binalar ca miler ya da lenler keşfeder bu şehrin romantizmi n i . . .
tarihi yapılar deği l söz ettiğim. insanlar, i nsa n la rı E şşek g i b i çal ışmaktır b i ze d ü ş e n . Zaman i k i
bu şehrin. D uva ksız g e l i n leri, damat adayları ve köprünün ayaklarının dibindeki b i r sabah trafiği
kadar sı kıcı ve ağır akıyor. Hayat bir grev bili nciyle

..
şehvetli saf konukları . . .
Uyumsuzluğun uyumu var. Adı konulmamış sı­ otoyollardan tarihe u laşıyor. Boğa.z suları nın gezi
nırlar va r. Kurtarıl m ı ş bölgeler var . . . Sokaklar, cad­ vapurları, ya da Osmanlının tarih zengini sarayları
bozk1rın kıyısında
deler ve setler arasındaki uçurumlar öylesine yük­ " haram " bize . . . Ev ödevine mahkum okul çocuk­

-
sek ki i nsan ı bakmak bile ü rkütüyor. Bakmıyor larıyız hepimiz.
. zaten kimse. Koskoca lsta n b u l 'da herkes k e n d i lsta nbul sokaklarında evi düşünüp h uzursuz . .

-
k üçük dünyasında k e n d i lstanbul ' u nu yaşıyor. Be- Ev'de sokaklara ımrenip m utsuz . . .
yoğ l u ' n u turlaya n lar, Cihangir'de oturuyor. . . Ak­ Kasap havası n e kadar çalarsa b u duvaksız geli­
merkezde a l ı şveriş edenler a kşa m la rı Etilerde k i n i n düğününde o kadar halay çekilecek. Ritm ne
barlara gidiyor. Ümraniye'de S how TV, Star, Ka­ kadar h ızlan ı rsa h ı zlansın bu anlamsız uyum bo­
nal D seyrediliyor. S ultanbeyli'de Fatih'de iftar sa­ zulmayacak. Ayaklar bir çemberin içinde koştura­
ati TG RT, Kanal 7 ' de, samanyolu nda beklen iyor. cak. iki sağa bir sola atılacak . . bir ta tllsu gölü
Kimi şeratın · keskin kılıcını gönlünde taşıyor, ki­ Umurumda deği l M u rat Belge ' n i n lstanbul so­
mi kemalizmin anıtlarını . .. Sağcısı, solcusu kalma­ kakları ya da G iova n n i ' ni n yeşilçam masa lları. Be­
dı gerçi. Herkes kendi hesabına bakıyor ya da ne n i m derdim beni bu denli mutsuz kılan bu şehrin
işine gelirse O ' n u n peşine tak ı l ıyor. E kmek kapısı insanra r ı . Sessiz çalışkan, mutlu, hain, d insiz ve
ideolojileri arkasında sakılıyor. Ekmek kavgası her­ dinci, dost ve düşman, katil ve kurban olabilmeyi
şeyin önünde koşuyor. "-· ayn ı anda başarabilen i k i yüzlü i nsanları. Yoksa

Bir kaç kamera şakası dışında boğazı seyretmek martıların yüksekliğinden baktığı m ya da serin bir

...
bedava. Birkaç türbe ve bir kaç psikoloğu bir ke­ yaz a kşamında seyrettiğim istanbu l ' l a değ i l der­
nara bıra kı rsanız. Bir tek dolmabahçede M a rtılar d i m . Duvaksız bir gelin benim derd i m . lnsanlaFt
duruyor sessizce
her gelenen derd i n i dinliyor. Ve Beşiktaş, Üsküdür bu şehri n Dostlarım ... Ve düşmanlarım . . .
arasında çingene vapurlarında n edend i r bil mem Duvaksız bir gel i n i n namus anlayışı belki de ka­
kimse birbirinin yüzüne bakmıyor. Sarı ışıklar daha fama takıla n . G e l i n l i k fatu rası n ı çalıştığı ş i r kete
kırmızıya dönmeden arkadaki arabalar hep korna­ ödeten bir gelinin düğününde, bir kasap havası­
ya basıyor. lstanbul g ü nleri biraz kaba saba tüke­ nın halay takımında yer a lmak üzmüyor da beni,
tiyor. şu damadın durumu endişelendiriyor. Londra ' n ı n
B izansın surlarında art ı k C üneyt Arkın koşmasa ıslak sokakları ya d a New York' u n yüksek binala­
da bu şehrin i nsanları bizans oyunları n ı çok iyi bili­ rında dolaşan i ha net rüzgarları n ı n bir " karaye l "
yor. Kenarda köşede sıkışıp kalan i nsanlarına değ il g ibi hızla b u şehre yöneldiği n i bilmem beni hu­
akış yönü yok, dalgalar sinmiş
sözl e r i m . Onlar hala babadan kalma değerlere zursuz ediyor. Oysa benim ruhum " meltem ' leri n "
inanıyor. Beni en . çok yükselen değerleri mihenk esiri. Anadolu 'dan esen çocuksu bir masumiyetin
taşı yapan dostlarım korkutuyor. inanın bana in­ etkisi var hala üzerimde. Hayallarimde yabancılara
.san bu şehirde yaşamadan hayatın hiç u mmadığı­ yer ol mayan, kasap havası çal ı n m aya n , g üdüsel
nız bir anda suratnızın tam ortasına bir tokat gibi halayların çekilmediği düğün törenleri var. Ve bir
inebileceğini tahm i n edemiyor. Duvaksız Gelinlere d uvağ ı n a rkasında gizli masum iyet düşleri. Son u
yaşanan güven bunalımı şehrin bürolarında, pla­ belli evl i l i k lerde değil yoksa marifet. Yoksa bir ka­
zalarında ve çok katlı apartma n larında boşlukla­ d ından ayrılmak da zor değ i l . . Ya da bir şehre ar­
rında yankılanıyor. lstanbul " gü ç " isitiyor, " hı rs " kanı dönüp yaşamak . i nsan ları görmemek, düşün­
istiyor, " iktidarı " seviyor . . . . Gerisine çok d a önem memek değ i l . .. " iyi günde, kötü g ünde " beraber
vermiyor. ister bir gecekonduya sığının isterseniz olmayı başarabilme k öneml i . Bir de dostlukları bir
bir öğrenci yurd u n u n floresan ışıkları a ltında yaşa­ şehrin ara sokaklarında kaybetmemek.
yın. Ya da boğaza hakim bir tepeden gözleyin ge­ Her geçmeyen gün hayatı biraz daha a ğ ırlaş­
ride kalan 1 9 tepe farketmiyor. Yalnızlığı nızı örte­ tı rıyor, b i raz daha zorlaştırıyor. lsta nbu l ' a d uvak
miyor, bir yaz gecesi ya da karadenizden marma- ne kadar çok yakışıyor . . .
Öküz 3 3 /$u b a t' 9 7 AGIR MAKALE 49

AYÇA Ş E N

Kiiçiik Hayvanlar
Şehre inmemek için kocalarını aldatan

E
v i m şeh r i n m e r k ezi n e o l d u k ça merak etmeden k e n d i i ç i m d e yaşarım lançoyu? Bombayı hakeden yerlerin lis­
uzakta. Çıkıp gitmek için bile çok kadınların ikinci sınıf yalanları gibi ken­ sonsuza dek. Ç ünkü bilirim ki, tanıdığı­ tesini açayım çarşaf çarşaf, üzerlerine
u z u n yol katet m e k gere k . H e r­ dime bahaneler, yalanlar bulsam ve her mın ikinci dakikasından itibaren acıma­ işedigim gibi bir zamanlar; satır satır ag­
hangi b i r ü l keye uçakla g itmek­ gün ayrı bir bahaneyle şehirden uzaklar­ sızca i laçlarım k ü ç ü c ü k insan kal b i n i . layıp ıslatayım çarşafları ıslattıg ı m g i b i
ten daha uzun bir yol . Üstel i k de sanki da yaşcısa m . Ve hatta, şehrin varlığından Sonra pis b i r acıma doldurur içi m i . Bun­ tıpkı . . . Sonra s o n pişmanlık nasıl fayda
geri dönüşü yokmuş gibi bir yol . öyle bir rahatsız o l u p , a d ı m atılmamış ları b i l i r i m a m a ken d i m e bile a n lata­ etm iyorsa, kend i m e de faydam olmaz
Şehre gitmeye çok korkuyoru m . Yine tek nokta kalmayan kaldırımlarını bom­ mam, kendime bile açamam. insanüstü zaten, kalkıp hiç üşenmeden gezeyim,
aynı, kabuslardakilerden tek farkları, gül­ balayıp devletten ihale alsam ve bir da­ birini aradıgımı b i l i ri m a ma hayvanları son kez bakayım etrafa geniş geniş, k i m
d üklerinde eksik dişi olmayan insanlar. ha hiç k a l d ı r ı m ya p m a sa m i nsanların da zehirledigim gibi insanüstüyü de ze­ ayırdıysa yine gözler i m i gözlerimden,
Kahkaha lar, ışıgı o l m ayan ı ş ı k l ı me­ üzerlerinde yürüyecekleri . .Kald ı rı m taş­ hirlerim bir pundunu bulup en kısa za­ basayım tahrip gücü yüksek şeyleri tam
kanlar, aynı espriler, sonu gelmeyen bir l a r ı n ı saya saya, ç i z g i l e r i n e basmaya manda. O zaman da anlarım ki, aslında tepelerine. B u sefer de ben ayırayım bir­
de müzik yayını pis şehrin göbegine, gö­ gayret göstererek yürüyen hastalıklı in­ nefret ederim kendimden ama bir yan­ birinden kolları, bacakları, kafaları, o ka­
beği açıkta bırakan. Bu şeh i r böbrekleri­ sanlara da kald ı rı m yerine parlak karolar dan da aşıgımdır içten içe kendime. Pek labalıkta gözle görülemeyecek gözleri . , .
ni üşütm üş-. Yerine bütün ağrılarını ben koysam banyolarına, onları saysa lar tu­ farkı yok. Bizim gibiler hep salaklara aşık Sadece tek b i r saniye içinde h issettik­
çekiyoru m . valette içleri ni boşa ltı rken . Ya da bana olur. Dünyada benden salak yoktur, öy­ lerim i içime sıgdıramıyorum zaman za­
Sanki altını temizlemek istesem, zehir­ ne, hiçbir şey yapmasam, karolara har­ leyse, kendimden başka da bana yar man. Allahım, içim içime hakikaten sıg­
l i böcekler fışkıracakmış gibi panzehirini cayacag ı m p a r a l a r l a k e n d i m e g ü z e l
yoktur. mıyor bazen. Ned i r bunun a d ı ? Ve ne­
bilemed i g i m . mermerler alsa m , üzerine nefret ettiğim
· Şimdi, bence önce canan, sonra can. den hep nefret olup a kıyor her aşkta,
Korkunç. Büyügün küçültülmüş hal i . insanların isim lerini yazsam, ölüme ha­
Ben hem canım hem de canan. Öyleyse mutlul ukta, kanser eden dar gecelerde
Bazen düşünüyorum, h i ç beklemedi­ zırlasam yavaş yavaş. Sonra da pişman
var m ı lan bana yan bakan? ya da en ferah havalarda, ren garenk
gim, beyni m in fonksiyonlarını kaybettigi olsam ölü m l ülere sadece ölüm verebildi­
Yok. Öyleyse neye ugraşırım saatler­ gökyüzünü görd ü g ü mde, hatta bazen
zamanlarda. Madem öyle, ben de tim­ g i m için kendi çapımda . Sonra elime ko­
dir? Hem yan bakmışlar, düz bakmışlar, g ö k k uşagı b i le görüyorum bu yaştan
sahları küçültsem ya da dinozorları, evi­ .::a man bir taş kırma makinesi a l ıp, iç or­
umrumda mı? Bakışlarım kaymış benim sonra, hava kopkoyu renge bulandığın­
m i n her yerine serpiştirse m . Köpekleri, ganlarım parçalanana dek bassam mer­
de yalnızlıktan, uykusuzluktan, m utsuz­ da benim gibi ve bazen de koyun koyu­
kedileri, kurtları, aslanları küçültüp mut­ merlerin üzerine, unufak etse m .
lukta n . na yattığımda en sevdiğimle? Bunun adı
faga, banyoya koysa m . Ne yaparlar, ne Sonra bu kadar sinirin ne kadar yıpra­
Çocukken d e böyleydi. Yatılı okurdum nedir? Ben ismini koyamıyor-u m . Bazen
yerler, günlerce baksam dursam, sokaga tıcı olduğunu düşünürüm muhakkak.
zaman zaman. o zamanlar kayardı gözle­ aşk diyorum, bazen bilinçaltı, bazen il­
hiç ç ı kmasa m . Eger çok gerekirse, k a r A m a n işte, öyle b i r dengesi z l i g i n içine
rim annemi özleyince. Şimdi de öyle, çok ham, bazen kendimden geçip " tasawuf
yagdıgı zaman larda k ü ç ü k k u rt l a r ı bü­ düşerim ki böyle zamanlarda, bir terazi
yaralanınca, kanatlarım kırılacak degil ya, mu yoksa l a n ?" d iyoru m . Ama hiçbir
yütsem, kocaman yapıp onlarla şehre in­ çı ksa o a n d a karşıma, zava l l ı , kaç k i l o
sem . insanlara saldırıp, kollarını, bacakla­
işte beni m de gözlerim kayı kayıveriyor. kalıba sıgmıyor hissettikleri m . Sanki al­
g e l d i ğ i m i bile b u l a m a z dengesini kay­
rını ısırsa m . Katı etleri ni kıtır kıtır yesem . bettiğinden. O dakika hassas kantar bile Bil hassa sokaklarda, öyle çok kayıyor ki lah gelse o an, " gelin de bir çift lakırdı
Bütün şehi r k a n revan i ç i ndeyken, a g ­ işe yaramaz. N e yapsın, o da haklı ken­ gözlerim, kendi m i toplamam gerekirken edel im, bir siz anlarsınız h a l i m d e n " d i ­
zımdan akan kanlarla ve aya k la r ım ı n al­ dine göre . . . Olsun, ben yine o s i n i rl e daha da ayrılıyor. birbiri nden, heryeri gö­ yes i m geliyor. Belki de gerçekten o geli­
t ı n d a k i eğlenen ceset lerle koklaşsa m , onu da k ı rarım . Paramparça yapıp, ibre­ rüp sonuna kadar üzülmem için. yor, adını, şeklini, kimligini bilmedigime
naralar atsam a m a sesi m i duyamasam yi havaya atarı m . Hava asl ında kaç kilo Sadece gözlerim degil, sözlerim de göre, diyorum . Ama alay edersiniz diye
şehrin göbek deligini yaran garip, şimdi­ eder, çoktandır merak ederi m . Sonra al­ öyle. Bazan öyle ayrıl ı rlar ki, bir gün kırı­ de söyleyemiyoru m .
ye kadar hiç duyulmamış bir m üzik t ü rü d ı ğ ı m havanın ağırlığını kaldıramam, ye­ lıverecek ince bir bardak gibiyken, ertesi İşte böyle zamanlarda, yani i ç i m i içime
yüzünden. M üzik yükseldikçe yükselse, re çöker, yal n ız l ı ğ ı n da e t k isiyle, a m a g ü n heryeri bombalayan nazi su bayı sıgdıramadıgım garip anlarda, ne kadar
k a l b i m i yerinden çıkarıp tekrar yerine evin en yal n ız duvarına dayanıp, sırtımı oluveririm aptal i nsanların vazgeçeme­ mutlu oluyorum . . . Herşeyi anlatırım da
koysa ve patlatana kadar bunu yapsa. duvarın p ü rüzleri sıyı rıp kanatana dek d ikleri savaş film lerindeki gibi. hasbel kader ama bunu asla.
Patlayınca d a evi mde elleri m le besledi­ bast ı ra bastı r a bütün g ü cü m le çöker, Şimdi, ben, ne yapayım ? Nerelere gi­ D ü ş ü n ü p d u ruyoru m : peki, m a de m
ğim bir k üçültüp bir büyüttügüm k u rtlar kafa m ı saçlarından kavrayarak ve bütün deyi m ? Nereleri bom balayayı m ? Yine b i r tek böyleyken mutluyum, neden ka­
atlasa üzerine k albi mi n, arkalarından ağ­ kasla rı m ı son sürat sıkarak, karnımın içi­ geniş bir yelpazede mi sunayım size bi- yıyor gözlerim hep böyle zam a n larda ?

lar diye, zerre lokma bı rakmasa, nankör ne sokmaya çalışırım, dişleri mi k ı rılana
kedilerden bile daha kör. dek sıkarı m . Kafam göbek d e l i ğ i mden
Sonra karacigerim l e idare edip, çün­ içeri g irmez biliri m . Olsun, ben de o za­
k ü onlar en azından eve kadar götürür man saçlarımı çekeri m . Alnımı tırnakla­
beni, t ı p k ı benzin göstergesi sona da­ r ı m , p a ra m pa rça eder i m , gözaltla r ı m ı
yandığında bile elli k i lometre g ittiği g ibi, çek iştiririm, etlerimden tekrar heykel ya­
eve varsam , arada i st o p ederek, topu par g ibi, kendi m i yeniden yoğurup yara­
tutarak, " istop" diyerek eskileri düşün­ tır gibi küçük çapta bir yaratana isyanla
d ükçe, yakalayarak seyrederken film şe­ dizlerim i ısı rırı m . Burnuma gelen küçük­
ri d i nd e hayat ı m ı n en ufak ayrı ntıları n ı . l ü g ü m den k a l m a diz k o k u s u n u i ç i m e
Sonra eve g e l d i m diye sevin i p üzeri m­ çekip, zamanında e n çok kanayan dizi­
deki kan k o k u s u n u c i ğ er l e r i n e ç e k e n , min yine dönüp dolaşıp kan ağladığım
p ı t ı r pıtır a k a n d a m l a c ı k l a r ı n ı y a l a y a n zamanlarda karşıma çıktı ğ ı n ı görürü m .
saygısız ev hayva n la r ı n ı n üzerine t a r ı m B u sefer şaşırırı m . Ç ün k ü bu kadar d a
ilacını boca etsem. şeh i rde çalan m üziği k a ra rsız olamaz mutsuzl u k . Eskiden yere
ömrümde i ki nci kez son sürat dinleyerek düşüp kanayınca burnuma kokardı çün­
can çekişmelerin i izlesem, nankörlükleri­ kü, öyleyse şimdi ne işi var en beklen­
nin cezasını verd i g i m i ç i n k a h ka ha la rla med i k zamanlarda dizi m i n ? Ben bunları
g ülsem karş ı la r ı na geç i p . Üste l i k g üzel düşünürken bir de bakmışım ki, genzim­
g ü n l e r i m izi bir an b i l e h a t ı r l a m a d a n , den aşağı deniz suyu g i b i gözyaşım ak­
ben d e nankörlük edip. m ış, ben ağlamayı durdurmuşum, hatta
Nasıl olsa çok var bu hayva n la r d a n öyle ki, konu k a panmış, ben susamışı m .
d ü nyada diye kend i m i ferahlatsam, la­ Ç ünkü boğazım k u ru m uş.
ğım faresi a l ı p koyn uma, öyle uyusam Bütün bunları yaparken bile derinden
bu gece de değişiklik olsun diye. bir aşkı yaşatırım içimde. Herşeyi pis l et ­
Sabah uyandıgımda farenin leşiyle kar­ ti kçe a n l a r ı m o zaman i ç i m de a s l ı n d a
şılaşsam altımda ezildigi için. Belki deği­ . tertemiz kalsın t e k bir saflığı, t e k bir kişi­
şiklik olur, kan gelir siyah beyaz hayatıma. ye ayırd ı ğ ı mı . K i m i n i ç i n ayı rd ı ğ ı m ı hiç
5 0 · -KİTAP Ö k ü z 3 3 / $ u b a t' 9 7

M ETİ N C E LAL

Okuduğum Kitaplar
ZAVALLI BEHÇET/ Suavi Süal p, (in kılap Kitabevi) yen i den beraber o l m a yol l a r ı n ı a rıyor. Araya b i r de f a ­ çeyle, mu htemelen yan lış, a n lamadan çevril m iş ve de he­
S u avi Süalp, G ırgır ekol ü n ü oluşturan . h işe rolü oynamayı seven b i r prenses g i riyor. men hiç tashih yapılmadan yayı nlanmış olsa da h akettığı
a nlayışın öncülerinden bir yazar. Türk mi­ Teh likeli Masa l l a r ' ı Ah met Altan yazmaspydı kaç kişi i lgiyi görd ü . Nancy Friday, " Neden Fanteziler ? " , " Kadın­
zah ı na getirdiği farklı bakış açısıyla, G.a ni okurdu, merak ediyorum 7 lar neler h a k k ı n d a fantezi k u rarlar? " , " Ka d ı n ı n fan ezı
M üjde, Met-üst, Atilla · Atalay, C a n Bars­ kaynağı " , " Kadında suçl u l u k duygusu " gibi soru ve so­
lan gibi yazarların da ustası olmuş. Türk­ S E N GÜZELSiN PELi KAN DA GÜZEL, runların cevapların ı n gerçek hayattan , çarpıcı örneklerle
çede absürd miza h ı n da öncüsü sayılıyor. Aslan Özdemi r (Leman yay.) tartışıyor. B i l imsel sonuçlara varıyor.
Mizah derg i lerini G ı rg ı r okuyarak başla­ Kalbim poyraz giyimlı " D a rısı T ü r k k a d ı n l a r ı n ı n b a ş ı n a ! " d e m eyeceğ i m ,
yanlar onun doyumsuz bir kahkaha bom­ Solumda sancak, sağım iskele kuşan­ ç ü n k ü h e n ü z T ü r k h u k u k siste m i b u t ü r g i ri ş i m lere h a ­
bardımanı olan Salata dergisini hatı.rlaya­


··
mış bır bedevı z ı r d eğ i l . " K a d ı n l a ra M a h s u s " P a z a rtesi derg i s i , b u
caklardır. Daha genç kuşaklar içinse Suavi Bir denizcınin ruhunu giyiniyor rüzgar f a n te zi l e r i n çok d a h a masu m la r ı n ı yay ı n l a d ı ğ ı , tartış­
Süalp ' i n pek fazla çağrıştırdığı bir şey yok. Kıyılara muhtaç maya açtığı için hemen h e r sayı h a k k ı n d a dava a ç ı l ı ­
i n k ı l a p K i tabevi, ye n i başlattığ ı m i z a h d iz i s i n i n b i r Boğulmaktan değil, yor, d e rg i top l a t ı l ı yo r . O n e d e n l e ş i m d i l i k A m e ri k a n
parçası olarak S uavi Süalp ' i n Seçme Eserleri n i de yayın­ Susuzluktan kullanıyorum ölüm hakkı- k a d ı n l a r ı n ı n d e n ey i m le r i n d e n yola ç ı k a r a k çöz ü m l e r
;r ·
l a m aya b a ş la m ı ş . i lk kitap d a Zava l l ı Behçet. Zava l l ı .. · mı b u l m a k d u r u m u n dayız ! . . . .
B e hçet, g ü n ü m üz postmodern roma n tartışmaları için
iP" Leman ' ı n Şiör yazarı şairi Aslan Özde-

·rl
t i p i k Olr örne k . S uavi Süalp, postmodern romancılarımı­ mir, ni hayet ikinci şiir kitab ını da yayınladı. Bahadır Boysal PIC, Jack Kerouac (Ç ev.Zeynep Akkuş, Parantez yay.)
z ı n sevd i ğ i t ü rden bir parodi yazmış tam yirmi beş yıl ve Aslan ' ı n kendi desenleriyle desteklenen kitapta bazıla­ "Kimse beni benim kendimi sevdi­
önce. Roman , Türk edebiya t ı n ı n ilk yıll a rı n ı n e n pop ü l e r rını Leman'dan tanıdığımız şiirler toplanmış. Bu kez aşk­ yim kadar sevmedi, bitek anam hariç,
1
kon u larından biri olan. m irasyed i l i k çevresinde başl ıyor lardan çok şehirden ve evden sözediyor. Nesnelerle oy­ oda öldü. (Dedem varya ööle ih tiyar ki,
1
ve o roma n l a r ı n a ğ d a lı Türkçes i n i , O sm a n lıcasın ı ti 'ye n uyor, onlara sevişiyor, tere n n ü m ediyor . . . H ü z ü n l ü , sı­ yüssene önce noldu dıye sorsan hatır­
alarak ve de m üt h i ş bir tempoyla yine o dönemin po­ k ı l m ış, derd i n i söyleyemeyen, a m a derman olsa d a ra­ larda, geçen ha fta ya da dün noldu de­
p ü l er konularından kabadayı l ı k temasına kayıyor. Suavi hatlasam d iyen bir havası var. S ı k s ı k gizli ya da açı k sen cevap veremez.) Babam gideli o
Süalp o roman la r ı n a n latım tarz ı n ı o den l i ustaca k u l la­ başka ş i i rl ere, öyk ü lere, romanlara, hatta karikatü rlere kadar uzun zaman olmuşki, kimse su­
n ıyor k i neyi n gerçek, neyi n uyd u rma, neyin saçma ol­ göndermeler yapıyor . . . Bu göndermelere kafa n ı z ı taktı­ ra tını bile ha tırla maz. Her pazar ööle­
d u ğ u n u a n l a m a n ı z pek d e kolay olmuyor. O tempoyla ğ ı n ı zda kitabı b i r kez daha oku mak gereksi n i m i duyu­ den sonra, büyükbaba ve ben veranda-
k itabı biti riveriyorsun u z . yorsu n uz . Aslan Özdemi r göndermeleri, a l ı n t ı l a rı şiirin­ •-
daki sallanan sandalyede oturup kon u-
de yoğurara k , şehrin k a l a ba l ı k caddelerinde, karan l ı k şurken ağbım yeni elbiselerini giyip evin önünde, eski
iLK ROMAN I M , Sevin Okyay (iyi Şeyler yay.) evlerinde oturan bizlerin kendi b u l macamızı çözmemizi yolun kenarında, bizim napt11mızla bile ilgilenmeden
'
SEVi� mı.m Sevi n O kyay ' ı sımsıcak, ustaca işlen- istiyor, şiire çağı rıyor sa n k i . . . ööfece otururdu, soora bigün oda gitti ve bi dahada
m iş, bilgi yüklü, mütevazı sinema değer­ geri gelmedi. "
l e n d i rmeleriyle t a n ı r çoğ u m u z . Bu kez UYUYAN ŞAiRDEN ŞiiRLER, M.A. Yaltırık (Maya yay.) Küçük Pic'in öyküsü böyle başlıyor ve dedesinin dünyayı
romancı k i m l i ğ iyle çıktı okuyucu karşısı­ H . B . R . Maym u n ' u n şairiydi Mert Ata. terk etmesi ile yeni bir ivme kazanıyor. Ağbisi dönüyor, Pic'i
na. O n yaşında bir kız çocuğu n u n ağzın- K ısa zamanda i lg inç, ironik ve espirili şiir­ yanına alıyor ve yollara düşüyorlar. Önce New York'a gidi­
dan, belki de onun e kosel i defterinden leriyle okuyucusu ile sağlam bir bağ kur­ yorlar. Orada da tutunamayınca ver elini kıtanın öbür tarafı.
okunan bir romanla . . . m u ş, adeta onların h i slerıne tercüman ol- New York'dan C alifornia'ya beş parasız, aç bilaç, zorlu kış

\
i k i h a neli i l k yaşının bakış açısıyla kü- . m uştu. Şiirlerinde uyur gıbı yaparken hızlı koşullarında otostopla bir yolculuğa çıkıyorlar.
.
çük Sevi n , çocukluk d ü nyasını a nlatıyor.
·. ·
· .,. yaşıyor, g eceyle g ü n d ü z ü k a rıştı rıyor, Beat kuşa ğı n ı n babası ve de g u rusu sayılan Jack Kero­
S ı c a k , i ç i n e ç e k e n a n la t ı m ıy l a , M a lte­ a�klardan sekslere dalıyor, ö l ü m le hayat uac, üstelik bu macerayı Pic'in zenci argosuna da bulaşan
pe'deki konaktan, Küçük Kadınlar'ın Amerika'sına, ora­ 'arasında parende atıyordu. Meğer gerçek çocukça a n latımıyla ve bakış açısıyla a n latıyor.
dan abla ka rdeş b i n ilen bisiklette i l k trafi k kazasına ve hayatta da öyleym iş . . . H ızlı yaşamış genç
okunmaması gereken Pitig ri l l i 'ye uzanan bir a n latı. O ku­ ö l m ü ş . Onu geçen yıl, tatil dönüşü b i r PATIY DIPHUSA H i KAYE LERi, Pedro Al modovar
mayı seven, b iraz içine kapanık, bi raz iyi a i l e çocu ğ u . . . trafik kazasında kaybettiğimizde a nladık (Çev. Avi Pardo, Altıkırkbeş yay.)
Anlayacağınız tüm kentli çocuklardan b iri . . . Bazılarımızın bunu . Mert Ata Yaltırık, dolu dolu yaşamına, bir sürü işi­ Patty D i p h usa u l uslararası bir seks sim­
ana babası, bazılarımızın arkadaşı, baz ı larımızın ta kendisi n i n arasına şairliği de katm ış, şai r g i b i yaşamış, şiir gibi gesi, bir porno yıldızıdır. G üzel olduğu ka­
bir kahramanın ağzından anı tadında hoş bir roman. gitmişdi d ünyada n . dar akıllıdır da. Ağzı iş yaptığı kadar laf da
Mert Ata ' n ı n trafik terörüne · k u rban gittiğini bilmesey­ yapar. Bir gün bir partide bir dergi yayın­
TEHLi KE Li MASALLAR, Ahmet Altan (Can yay.) dim, nasıl okurdum bu şii rleri? Çok g ü lerdim herhalde. cısı i le. tanışır ve aralarında şöyle bir ko­
,\hıncı i\lıan Yalnız, canı sıkılan bir romancı var. is­ Oysa bu kez hüzünlendim. Onun kitabın arka kapağında­ n uşma geçer;
TEHJ .IKEIJ ted i ğ i zaman g i debildiği, c i n ayet istatis­ ki g ü lümseyen yüzüne rağmen . . . Şair yaşama h ızla el sal­ "- La Luna dergisinin yayıncısıyım.
M.:\SALI '.:\!{ t i k leri tuttuğu bir işte çalışıyor. Heps i n i layarak uzaklaşırken ş i i rl e okurun arasına g i riverm işti . - Derginize bayılıyorum, dedim ilgiyle.
.. de k e n d i s i n i n terkettiği, sonrada cinsel Söylenebilecek bir şey yoktu . - Nasıl olur? ilk sayısı çıkmadı henüz.
i h tiyaçları ağır bastığı için olsa gerek terk - Fark etmez. Bir şeyi sevdim mi hemen severim. .
ettiğine pişman olduğu bir sürü de sevg i­ BENiM GiZLi BAHÇEM, Nancy Friday Öyle ikna edici konuşuyordum ki, yaltaklanmaya başladı.
l isi var. Sevg i l i s i ç o k , a m a sevg i s i yok (Çev. G ü ler Bargus, Arion yay.) - Sana gerçekten hayranım Pa tty. Son fotoromanın
.
ada m ın . Öksüz ve yetim olduğu için sev­ Nancy Friday, sanıyorum 7 0 ' 1 i yıllar­ ikiz Domuzlar bir gösteriş ve adilik harikası. Neden bi­
gi açlığı çekiyor. Bu nedenle de tüm sev­ da, kadınların da c insel fantezi leri oldu­ zim için yazmıyorsun ? Ülke çok değişti son zamanlar­
g ileri kendine çekiyor, k i mseye sevgi ver­ ğ u n u iddia ettiği nde yer yerinden oyna­ da. Aylık bir dergide görüşlerin i yazan bir porno yıldızı
mek istemiyor. Sevg i lilerine " se n i seviyoru m " dememiş mış dünya öze l l i k l e erkeklerin başı n ı n ı n k i m s eyi ş a ş ı r t m a z . " B u k o n u ş m a n ı n s o n u n d a
hiç. Zaten fazla kon uşmayı da sevmiyor. Varsa yoksa icra­ üzerine y ı k ı lmışt ı . Ç ü n k ü hemen h e r er­ Patty ' n i n verd i ğ i " Evet " cevabı on u n yazar olması i l e
aat. Aklı fikri hemen sevişmekte. Sıkıntılarının, ne kadar kek kendisinin d ü nyan ı n en g ü ç l ü , çeki­ son u ç l a n ı r . Patty, dergide f elsefeden yani ken d i n de n
çok sevişirse o kadar çok azalacağına inanıyor. Ama sev­ ci ve cinsel açıdan yeterli erkeği olduğu­ s ö z edece ktir, e n i y i tan ı d ı ğ ı i n sa n ı yan i k e n di n i a n l a ­
g i li leriyle doğru d ü rüst sevişmiyor. Hep yarıda bırakıyor, n u d ü ş ü n d ü ğ ü nden, eşin i n sevişme sı­ taca ktır ve g ü n de m d e k i k o n u d a n yan i k e n d i nden söz
ya da bırakıl ıyor. Eh, sevgi l isiyle sevişemeyince de orospu­ rasında başka b i r erkeği, hatta erkekleri edecekti r.
lara, telekızlara, masajcı k ızlara başvuruyor. için için de d üşled i ğ i n i duyu nca Friday'e de, k u lak- F i lmlerinden tanıdığımız Pedro Almodovar'ın i l k kitabı
o n larla daha m utlu olduğunu düşünüyor. larına da inanamadı. Oysa Nancy Friday, eşşeği tam an­ Patty Diph usa H ikayeleri . Al modovar, Patty'nin hayatı n ı
G ü n ü n b i r i n de, çok genç ve g ü zel bir hayra n ı, b i r lamıyla sağlam kazığa bağlam ıştı . Gazetelere ilan vere­ onun ağzından a nlatıyor. Müthiş espri li, alaycı ve komik
roma n ı n ı n k a h r a m a n ı h a k k ı n d a k o n u ş m a k b a h a n esiy­ rek her kesimden, her yaştan kadınla bağlantı k u rmuş, h ikayeler.
le o n u n la b u l u şuyor. K ı sa zama nda sevişme mood ' u n a onların fantezilerin i topl a m ıştı . Bu tam anlam ıyla bir bi­
g i r i l i yo r . V e o n u n l a d a ö n c e k i sev g i l i l e r l e yaşa n a n l a r l i msel a raştırmaydı ve kem küm etmek, itiraz mırıltı ları­ BiR KiTAPTAN BiR SÖZ
yaşa n ı yor. Rom a n c ı m ı z k e n d i n de n h i ç b i r ş e y verme­ n a k a p ı l m a k kolay değ i l d i . Zaten m ı rı l danma l a rda ye­ " Başkalarının beni anlayamamasından gizlice övünü­
den k a rşısın da k i n de n a l a b i l d i ğ i kadar çok şeyi ve özel­ tersiz k a l d ı . Kitap m ü t h i ş bir satış h ız ı n a u laştı, önce yorum, ama sonra benim de onları anlamadığımı fark
li.kle c i nsel gereks i n i m l e r i n i n k a rş ı l ı ğ ı n ı a l maya ç a l ı şı ­ best seller, sonra long seller oldu, her daim satt ı . edince, onları küçümsediğim gibi kendimi de küçümsü­
.
y o r . B u a ra d a rom a n c ı m ı z ayr ı l d ı ğ ı es � i sevg i l i siyle d e Bu olay kitap son unda Türkçe'de. Ç ok kötü bir türk- yorum . " Ahmet Altan (Tehlikeli Masallar, C a n yay).
Ö k ü z 3 3 /$ u b at ' 9 7 KİTAP-Sİ İ R 51

lebilen film sayısı iki e l i n parmakla­ lerimiz. Konu bulama maktan s ı k ı l ı­ C EZM İ . .
r ı y l a s a y ı l a b i l e c e k d ü zeye i n m i ş, yorlar. Ç ün k ü biraz degil, oldukça
gösteri lebilen f i l i m lerin seyirci sayı­
sı da yine iki e l i n parmaklarıyla sı­
kısırlar. Eskiden olsa çoktan S usur­
l u k ' un ya da Fa d i me olayı n ı n f i l m i E RSOZ
SiNE MAMIZIN VE n ı rl ı kalm ıştı r. çekilmişti bile.
HiKAYECİ LİGİMİZİN B i ri ca nlı kanlı, öbürü a�ıır aksak H i kayecil iğimizi de, sinemamızıda Savruk Yıllarm Soydurduğu
ORTAK KADERİ işleyen iki sanat dalımızı buluşturan ne mizah, ne dram, ne çekilen acı- ·
nokta da bu; bereketsizlik. lar, ne de top lumsal patlama lar ilgi­
Bedenime Dokun
En az t a rtı ş m a s ı , e n a z s a n sas­ Geçen y ı l , 1 9 9 6 bu berekets i z l i ­ lend iriyor. Körler sağırlar birbi rlerini
yonu o l a n e d e b i y a t d a l ı h i kaye­ ğ i n h e m kanıtland ı g ı , hem de na­ agırlar pozisyonunda işi götürecek­
dir. H e r h a n g i bir eleştirmene, hi­ s ı l a ş ı l a b i l ecegi n i n örnekle n d i g i lerini sanıyorlar, iş gitmiyor. Sevgi en solgun mevsiminden geçiyor belki de,
kayeciye e n son t a rt ı şm a n ı n , po­ b i r y ı l oldu . Bu bunalım nasıl aşılır? 1 996'da
l e m i g i n n e z a m a n ya p ı l d ı g ı n ı s o r­ H e m h i k a y e d e , h e m de s i n e ­ b u n u n i ş a retleri v a r d ı , dem işti m . Ve biterken bir kahramanltk çağı
s a n ı z ceva p vermesi k o l a y o l m a z . mada u z u n zam a n d ı r b i r konu kı­ B e l l eg i n i zi fazla zorl a m a ya g e rek
bu kanii operayı seyrettiğim
H i kaye s a n k i b i r e d e b i ya t d a l ı s ı rlığ ı yaşan ıyor. Bence bereketsiz­ yok. Sınemamız geçen yıl iki patla­
o l a r a k d o n m u ş k a l m ı şt ı r . B u tar­ lig i n e n ö n e m l i nedenlerinden en ma yaşadı, b ı ri " İstanbul Kanatları­ alevlerle gövdelenmiş aynadan
t ı ş m a s ı z l ı k , h a re k et s i z l i g i n g ö s ­ başta g e l e n i bu konu k•sırlıg H ı ­ mın Aı nda dıger Eş ıya •s,
terges i d i r . kayeci l ig i m i z de, s ı n e m a m ı z da oe g ış e re or ar ırdı. r. m erı' a n kendime tutkun ayrilıyorum
H ikayeciligimiz hareketsiz v e be­ kon u l a r ı n ı b u n a l m a k l a s ı n ı l a m ı ş­ fılmlerını tahtından ettı Ve ı ısı n ı n
reketsizdir. Ne çok satan bir hi kaye l a r . B u na l m a k deyince, b a k m ı ş l a r d e ortak b ı r özellıği var, konuları ge­
kitabına, ne de herkesin ü z e r i n d e iş yine çıgrından çıkabilir. Onu da leneksel bunalım ve sıkıntı temala­ Loş ışıkların altında
konuştugu, tartıştı g ı bir h ikayeye ya s ı n ı rl a ya l ı m d e mi ş l e r ve i ş i b ü y ü k rından uzak. Demek ki birazcık fark­
da h i kayeciye rastlarsınız. Adet ola­ şe h i r l e rd e yaşan o rta h a l l i ayd ı n lı b i r. konu, birazcık emek ve özen .birbirlerine kmk dökük aşk öyküleri anlatan
ra k da bir yıl içinde yayı nlanan h i ka � veya yarı ayd ı n l a r ı n b u n a l ı m l a rıyla yeterl iymiş . .
y e k i t a b ı s a y ı s ı o l d u kça a z a l m ı ş t ı r . sı n ı rl a m ış l a r . B a k m ışlar o da baya­ H ıkayedek öne m l ı gel işmeye orospu mesihlerden geçerken.
Yayı n la n a b i l e n l e r i n satışı i se e l e m g ı ele g e l i r bir mesele, b i ra z daha geı.nce. neredeyse cenazes ald rı­
bu artık son kez dokunuşum akşamm
verici d üzeydedir; beş y ü z l e bin ara­ s ı n ı rlaya l ı m d e m i ş l e r . Konuyu ıyıce laca bu urun örne ler n yay nla­
sında degişir. d a r a l t ı p ya i ç i n d e n n iye ç ı k ı lama­ ma , sorunlarını tartışmak amacıy­ parmak uçlarına
Oysa a t a l a r ı m ıza göre, h a reket d ı g ı a n l a ş ı l a ma y a n a ş k ü ç g e n l e r ı la aynı g ü n lerde iki h ı k aye derg ısı
olan yerde bereket vardır. ve i k i g e n l erine y a d a b ı r zama n l a r bırden yayına başladı; Adam Öykü Ey uyumlu şizofrenler
Atasözlerinin her d u r u m ve ko­ solcu o l m u ş v e de sonra nedamet ve D üş l e r Ö y k ü l e r . Üste l i k b u n l a r
ey h üzünlü benciller
şulda doğru oldugunu iddia etmek getirmiş vata ndaşların korkularına d i g e r sanat derg i leri i le kıyaslayın­
m ü m k ü n . d eg i l . H ayat h e r z a m a n dek daraltm ışlar. ca önemli bir satış g rafıği tutturdu­ bağışlaytn bana bu akşamı.
atasözlerini dog rulamıyor. Hatta za­ A l ı n bakın geçen yıl yay ı n l a n a n lar, i l g iyle karşılandılar.
man zaman yala nlıyor da . . . . h ı kaye kita p larına . H ı kayec i l e r ı m i z Geç-en y ı l , sinema için çıkar yo­ kimsesiz çocukların gözlerinde seyrettiğim
Ü l ke m i z d e , h e r h a l d e en h a re ­ h a n g i kon u l a rı işl iyor/ Açı n bak ı n l u n ne o l d u ğ u n u n , h i kayeci l i ğ i m i z
ket l i s a n a t d a l ı sinemad ı r . Sansas­ bu yıl, geçen y ı l çekilen fil mlerin içı nse iki önemli soluk a l a n ı n ı n bu akşamı
yon da o n d a d ı r, tartışma d a , yol­ ko n u l a r ı n a . . . H e rkes b u n a l ıyor, s ı ­ a ç ı l d ı ğ ı y ı l o l d u . Baka l ı m b u n d a n
Birkaç randevu için beklettiğim intiharım
suzluk da, ödül de, ceza da . . k ı l ı yor. ne k a d a r yara r l a nm a s ı n ı bi lecek­
S i n e m a d a h a reket vard ı r , a m a Aslı nda bunalan da, sıkılan da hi­ ler? Yoksa yine b u n a l maya deva m Ve umudun kan kıyısından gelen
bereket yoktur B i r y ı l içi nde çeki - kayecilerimiz ve yapımcı- yönetmen- etmek işlerine mi gelece k ! . .
kadtn için bağışlayın.

B i r Kitapta n B i r Ş i i r . . . Bir Kitaptan Bir Parça O esirgeyen gülüşü ve köpüklü eşarbıyla

gelirdi çünkü
ADİOS
HURMA
Hiçbir şeyden haz duym uyorum artık, özellikle Umudun kan kıyıstndan gelirdi.
HAZ duymak MODA olduğundan beri. ZAFER, insa­
Ve artık cüzzamlı çocukların yüzlerini okşayan elleri,
Sen beni bil d ü nyada ntn kendini sürekli yinelemesine neden oluyor. Zeki
S u b i l e ş i pşak kayn amaz bir kızsan, sürekli zeki olmak zorundas1n. Tahrik ol­ savruk ytlların soldurduğu bedenime
duğunu belli edersen sürekli ABAZA · olduğunu dü­
Ki mse k i msen i n habersizce dokunsa kaygılanmazd1.
şünürler. Doğa/san nezaketsiz. olmanı beklerler. Sa­
ka n ı na zeh i r doğrayamaz dece senin de bir daktilon olduğunu kanıtlayarak
hava atmak için ani/arını yazmak gibi MÜTHiŞ BiR Fi­
insan lara yaklaşmadan önce KiR çakmışsa ka fanda ve anıların mutlu, arsız, yü­ Sevgi en solgun mevsiminde geçiyor belki de
zeysel, zeka dolu falansa ve mutluluğu, arsız/Jğı, yü­
Kend i n i ya k ı n izle meye a lacaksın çünkü dönemem bir sokak köpeği gibi
zeysel/iği ve zeki olmay1 moda haline getiriyorsa, so­
E l işleri gönül işleri d i kecek rumluluk duymazstn bundan. Benimle özdeşleşme zehir/ediğim yalntz!ığıma
Yaşa m ı n ı dekorsuz oynayacaks ı n cüretini gösteren, ağzımdan çıkan her sözü ku tlayan
ahmak okurlarımm hepsinden nefret ediyorum. Ve karştlıksız aolarda boğulurken gülüşüm
Ben bir şey yaptığım zaman onu EŞSiZ olmak için Beni sana gittikçe bağlayan utanona sakla hüznünü
Dost l a r ı n a rd ı ndan
yaparım. Kimsenin beni anlamasmı, hele bana özen­
H u rma yiyip b a l l a n ma Bana çirkinliğimden ve tarihimden
mesini hiç istemem. insanm sözlerinin yankısmı duy­
Kızıp k ı z ı p da sak ı n masmdan daha öfkelendirici bir şey yoktur.
uzak bir ölüm getir.
Y ı l d ı rJ m lar şakıtma Pedro Almodovar (Patty Diphusa Hikayeleri, Altıkırkbeş yay.)
Özen tisiz ve kendine hayran olmayan bir ölüm

Sen sen i n le kal d ü nyada


ana rahm ;n e ��Ş E G İ İN Gözlerin ve sesin kadar kesin olan bir ölüm.

dônme jc,-le9 in ı

DöTü'N E 5U
H içbir kap ı n ı n manda l ı olma

f-a��
Ö peceksin a ma o perisiz p e r iyi
Kuskunsuz eyere atla mayacaksın �ntarı rvı v( KA Ç ! � M A K1 En solgun· mevsiminden geçiyor sevgi

S a l a h B i rsel ( Ç a rleston. A d a m yay . )


buı bvı ned ir ı,u·· i 'T i '/o R ufv1 , , Unut beni unut, belki de terkettiğin son

ha (V'l( s\ekd�� .< cehennemdir bu.

Ve bu akşam yoksul antları aydınlatırken


Şimdi Bu Kitaplar Konuşuluyor . . .
Ansızın sesine vurulan kör bir kemano kadar
- içim izdeki Biz, Doğan C üceloğlu, S istem yay.
- iki Sesten Anılar, François M itterand - Elie Wiesel, ince ve dokunaklı olan bu akşam
Can yay.
- Tuhaf Şeylerin Kökeni, Burçay Anger, Kaynak yay. başka kıyilarda güneşlenen bir alacakaranlık
- Bir Kad ı n ı Tanımak, Amos üz, Can yay.
olsam da
- Kemalettin Tuğcu D izisı, Hazı rlayan M. R u h i Şirin,
Nehır yay. sa vruk yıllann soldurduğu bedenime dokun,
- Anarşizm. George Woodcock, Kaos yay.
- Düğüne, John Berger, Metis yav. sesini bağışla bana
- Babıl'den Sonra Yaşayacağız G üler, Aras yay.
· •

- Düşü Efsaneleri, Jim H ;:orr relos yay. Dağtlan hayatıma bu akşamı bağışla . . .
5 2 ÖYKÜ-ÇİZGİ Ö k ü z 3 2 /$u b a t' 9 7
• • \J

O KTAY G UZE LOG LU


Be::.· ��o · �lu'nda G
� f ). ı · · ribanın
r _)a
·
·

.
·

······· · ········' ::
.·.·>"·" -

- :> · ,.
. ;.-
.• '.::::. /
.· ;.:
. . :
" · · · ···· .....
"."
·
• · ··· · · ···· · · ···· wY • • • ••· . ._.
_.
; .· .
• • •· • • • •·.•.·>"·" ·"· ..:
•·•· · · · ·" · • • •"·" • • • •"• ••"•" ·
•.,_. .· · ••.•.•"• ••···· • • ••
< "
•••· · • • •••
• ""
•• •• •·····

. ·

Otopsisi Yapılmaz
"ADiNi KOYAMADIM" Adamın koluna girerek; gel kar­ madım, yutkundu, hemen toparla­ değil mi, söylesene, kardeşim öldü

P
uuşt, Orosbu çocuğu, Puuuşt deşim şöyle gidelim dedim. Yüzü­ narak, " No l uyor böyle, madem öz k urtu l d u . B e n zate n ö l üy ü m bizi
N a m u s s u z piiiç . . . Küfürl er, me baktı kol u n u çekerek, ifadesiz anansa, niye ölüm kavgası ediyor­ sen ö l d ü r d ü n sen ö l d ü r d ü n h a d i
adamın yüzüne gökyüzüne,
• genç suratıyla konuştu . Sesi derin­ sunuz? dedim. vur vur bıçağı bana vur d a öleyim .
yerlere savruluyordu . den geliyordu . " Bırak kolu m u kar­ " O haklı, o haklı, bir kızkardeşi­ ıssız sokakta , G ü ngör ' ün bağır­
Durduğum köşeden 8. sınıf mey­ . deşi m, vursu n , vursun beni, beni me sah i p olamadım, namussuzlara, m a l a r ı d u va r d a n d uvara vurarak
hanenin önünde oynayan filmi sey­ v u r m a sı n ı istiyor u m , o b e n i m e l i m l e tes l i m ettim, elimle öldürt­ patlıyor parçalanıyordu . B u parça­
rediyordu m . anam · dedi. tüm onu " dedi. lardan benim de yüreğime çarpan­
B a ğ ı r a n . REZZAN A b l a 'ydı, eski Bu sözlere, sakin k G n u ş m a s ı n a U lan be, geceya rısı ıssız sokakta lar oluyordLr.
tanışıyord u k , çal ı ştığı kadın konsi­ şaşırdım. Bu ara Rezzan a b l a bana b i r ge nç adam, bir yaş l ı meyha ne Gü ngör, bağırmaktan kısılmış sesi
masyon l u m eyh a n e n i n karşısın d a bakarak; bırak oğlum, sen bırak o konsimavisi. hem de özbe öz ana­ ve yor u l m u ş gövdesiyle a n n esinin
oturduğum sıralar sık görüşürdük. puştu, o · beni de mezara göndere­ oğul b ıçak, puşt, orosbu çocuğu, ayaklar ı n ı n d i bine çöktü . H ıçk ırık­
Ayr ı ca e n iştesi sa natçı M EDDAH cek öyle rahat edecek, onun bunun piç, namussuz sözcü kleri arası nda, larla boğ u l urcasına ağlamaya başla­
HAKKI beyin vasıtasıyla da iyi dost çocu ğ u o b a b a s ı bile b e l l i d e ğ i l kafam paramparça olm uştu, kafa­ d ı . O ağlarken Rezzan ' ın ağlamaklı
o l muştuk. Küfrettiği kişiyi tanımı­ onun, gibi bir sürü küfürler sıraladı. mı .i ki elimle tutarak toparladım ve sesi araya girdi .
yordu m. Tipinden sağlam ayakkabı içimden kendi kendime, Allah Al­ " afedersin kardeşim adın ne? " diye " Kusura bakma oğlum, ben ney­
olmadığı belliydi. lah ne karışık iş d iye düşünü rken sord u m . dim ki size ne verecektim, ben d e
REZZAN A B LA, h ızını a l a ma mış uzaktan, polis düdükleri geliyordu, Güngör. .. Nolucak? d e d i . Güngör kimsesizdim, elimden tutan olmadı,
o lacak ki, h ı z l a meyh a n eye d a l d ı meyhaneci, düdük seslerinin telaşıy­ k a rdeşi m, gel b i raz yü rüye l i m de­ bu aleme d üştü m, suçl uysam , sen
çıktı, elinde bir bıçak sal l ıyordu . la herkesi içeri soktu. Kapıyı kapattı . dim. bu arada da meyhanenin için­ ö l d ü r ben i, d iyerek o ğ l u na sarıld ı ,
" Yavrumu öldürdün lan, yavrumu Meyhaneden küfür sesleri gelmeye d e n , Rezz a n ' ı n küf� r l e r i ve o n u birlikte ağlıyorlardı.
ö l d ürdün, sana e m a n et etmiştim, d eva m ederken sokakta , kol u n a zapted meye çalışanların yaygaraları Meyhane kapısına çıkan, meyha­
puuşt orosbu çocuğu, senin gırtlağı­ girdiğim genç adam ve ben kaldık. sokağa vuruyordu . neci kadınlar müşteriler ve sokağın
nı da ben keseceğim, gırtlağında Kı­ Hadi kardeşim sen de git bak po­ " Ben yürümem, o n u a l ı p eve gö­ karşısında yal n ız başına duran bur­
z ı m ı n ekmeği var l a n var, diyerek lisler birazdan düşer başın belaya tü receğ im " dedi. Ve birden bir kurt nu ağzı, kafası, gırtlağı, bütün den­
adamın üzerine saldırıyordu, meyha­ girmeden hadi git dediysem de o; gibi meyhaneye sa l d ı rdı. hızla içeri gesi sarsılmış ben bu dram karşısın­
nece ve diğer çalışan konsimatris " Gitmem bir yere, o n u a l ma d a n dald ı . C a m çerçeve dağ ı l m ı ştı . Bir da gözlerimin hafif yağ murlaştığını
yaşlı kadınlar zor tutuyorlardı. O hala gitmem o beni m anam · dedi. iki dakika içinde a nam dediği REZ­ h issediyord u m .
a lvanizli küfürleri gönderirken ben iki kere üst üste o benim aııam ZAN ' ı k uca k l a m ı ş vaziyette d ı şarı Ana o ğ u l bir müddet d a h a ağla­
de yavaş yavaş olayın içine yaklaş­ demesi dikkatimi çekti. çı ktı. Meyhane dekilere d ı şarı çık­ yarak yavaşça ayağa dikildiler.
tım. Ayrıca bir süredir dikkatimi çe­ Çü nkü Beyoğlu a leminde herkes mamalarını, küfürle· tembihledi. Güngör, annem, güzel annem di­
ken şey, küfürleri yiyen adamın, hiç herkese, anam, babam sözcüklerini Bu sefer de Rezzan daha yumu­ yerek Rezzan'a sımsıkı sarı ldı.
bir söz ve tepkide bulunmayışıydı. sıkça kulla ndığı için sözün gelişidir şam ış, oğlu k urtlaşmışt ı . Bağırıyor­ Rezzan; " Oğ l u m Yasem i n ' i kay­
Saat geceyarısını geçm iş, el ayak z a n n ettim .· Ama y i n e de sormak d u . " Bak anne, sen b i r orospusun bettik nolur sen ölme, nolur sen öl­
çekilmişti. zaten, meyhane ıssız so­ zorunda kaldım. beni ve k ızkadeşimi bir sürü pisliğin me diye diye oğlunun beline kolla­
kakta tek m e ka n d ı . Beyoğ l u ' n u n Kardeşim, Rezzan Abla, senin ne­ ellerinde dolaştı rdın. rını doladı, kısa boyuyla uzun boyl u
b ü t ü n bokta n m ü şterileri b u raya reden a n a n ol uyor ? d iye sord u m Ka rdeşimle ben eroin man oldu k genç oğ l u n u n yanak larını, kafasın ı
gelirdi, h ırsızlar, gaspçılar. işsizlerle gözlerini gözlerime kurt bakışı gibi b u n l a r ı n soru m l u su se nsin, baba­ göğsünü öptü öptü ve yavaş yavaş
dolar taşardı . Olay olmadığı, bir gü­ vurd u . Ka rarlı bir sesle " O b e n i m mızı sorduk, Kim olduğunu bi l m i­ yü rüyerek k a ra n l ı ğ a gö m ü l d ü l e r.
nünü hatırlamıyorum. ö z a n amdır " dedi: B i r an konuşa- yorum ded i n . Öyle değ i l mi, öyle Sokak perdesi kapanmıştı.

SEVMEK DOl<UNMA!(.TIJZ ... SAl<IN SARILMA !...


BAK GÖRÜ'YO MUSUN?..BEN1lE HiÇ HOŞLANM�.
SNJA ÖYLE AŞK it.E ilCİ GüNDÜIZ TANIŞt-
SAA.t ı.N'AA iSTIYOIZUM ... YORUZ VE...

-- -
z

SEMRA j
Ö k ü z 3 3 /$ u b a t ' 9 7 SAYIKlAMALAR 5 3

TU N C EL KU RTIZ

Çingene Baron-i l
A
ynalar d uvarlara ası l d ı . Antikacı Soğuk, camlar buğ u l u Ben h uzursu­ rum, ı ırı, ış papa yalarını ve Sofı a ' n ı n " B eaten, b u t never down NORMAN
H üseyin ve ç ı r a ğ ı Ali ile ka hve z u m . Yeni bir yıl ı n sabah ı . Sevg bır pıya­ guze ı ğ ı n i bütun aynalara 8enım aynala­ Bana, Usta ile M imar' anıatıyordu . B ı­
içiyoruz. Mavi karton bir dosya, nist arkadaşın evin deydım, bır keman ve rım benı yansıtacaklardır hep. Gıdıyorum yıklı sakallı, berelı bir adam, ' Narman dı­
temizled i ğ i m yazı masas ı n ı n üs­ b i r de ben çel l o . B ra h ms ' ı k u t l a d ı k . Do Sofıa H atun, galıba lsta n b u l ' da sonsaba­ ye ç ı ğ l ı k attı. Ve sarıldılar.
t ü n de d u ruyor, öteki dosyalar k ütüphane­ m i nör trio. E l i mde kalan son şişe, bu ge­ h ı m . B i r c i gara d a h a . Ç ekmeceler. Pasa­ - Narman.
n i n bir rafı n a yerleştiri l d i . Kahveler içildi, c eye' h e d i y e . B ra ndy de Jerez - G RAN port, d a h a sekiz yıl geçerli, l n g i l i z . Para - Tunçel, o h h my God .
H üseyin gene aynı şakayı sürdürüyor: DUQUE D 'ALBA. Bir yorg u n l u k, bir üşü­ sayıyorum, yedi bin a merikan doları, beş­ Y a n ı n da bere l i , ufacık b i r kız. B eyaz,
- Abi, sen i n d ü k k a n b i z i m a n t i ka c ıyı me. Şampanya ve h avyarla kendime gel­ yüzyetmiş a l m a n m a r k ı , onye d i m i l yo n lacivert, eflatu n . Narman tanıştırıyor bizi
geçer yakında dim. Piyano ve keman i k i usta . Ben, Ç in­ t ü r k ! ı rası Ç a l ı ş m a d a n u z u n s ü re i d a re Tanışıyoruz. Ç i n gene baron, Tunçel K u r­
- B u n l a r ı n ç o ğ u· s a n a g e r i g e l e c e k , gene Baron, bu trioya seçılmış o l m a ma edebııırım. Dolar'ar· çızmelerın içine yer­ tiz ve Sofia Hatun . Tunçel K u rtiz bir türk
ama sonunda ben zararlı çık ıcam . Ü z me sevi n d i m . " Ne kadar çok seçıldım haya­ l eş t i r i y o r u m Bu ç iz m e l e r a rt ı k ç ı k m a z a ktörmüş. Norman ' la bir tiyatro projesi n ­
ken d i n i H ü seyi n . Bir kahve daha 7 tımda . " ayağ ı m d a n . B ı r yere doğ r u yola ç ıkaca­ de çalışmışlar. Sonra Norman, a l kol prob­
- Yok abi, hadi bize m üsaade, d ükkan K o n s e r b ı tt ı . K u t l a d ı k B r a h m s ' ı ve ğım. B ı r tünele g iriyorum gene. B ı r yere l e m i ya da N o rm a n ' a g ö re başka, T u n ­
kapalı k a lması n . B randy de Jerez açıldı, Jerez de l a Fronte­ doğru gene dönüş yok . Filler gıbı Ö l ü ba­ ç e l ' e göre başka nedenlerle kovul m uş . Bi­
- Sana n e kaldı borcum, yirmi kağıt da­ ra g ü ne ş i n i n sıca k l ı ğ ı yayı l d ı k a n ı m a . i l k ron u kimse görmeyecek . F i l ler meza rlığı­ ralar, viskiler ısmarl a n d ı . Ve konuşma gel­
ha ha? O n u haftaya vereceği z artık H üse­ s e v g i l i m g e l d i , ya n ı m d a y d ı s a n k i . na bir yol c u l u ktur hayatım. di, M a habarata ve B havad-G ita ' ya .
yin . B ra h m s ' ı ç i n ge n ece yor u m lad ı m . Sonra Coltrane dinlemeli yol müziğidir. Tunce l : i htiyar çözemedi, aıtlatamadı,
- Tamam abi, sıkma kendi n i . çellomu sırtlayıp, lstanbul lodos u n u n or­ OLE, by John Coltrane, atlantic Recor­ i mkansız ded i . Ne yapt ı ? iki ordu savaşa
- H a ftaya . . . tasına attım kend i m i . Yalpalayan bir kala­ d t-n g Co rporation 1 98 9 . J o h n Coltrane, h a zır, i k i ya n d a . U zerleri n d e , C loe ' n i n
- Hadi, ko la y gelsin a b i . ba l ı k, ben i m kalaba l ığ ı m değil, vıcık vıcık E ri c D o l phy, Fredd i e H u bbard, M c C o y i n a n ı l ma z kostü mleri ki, b u kostü mler üç
Masan ı n üstünde bir g a r i p dosya. Ge­ bir lodos korosu. Bi ri üstüme içki fışkırttı, Tyner, Regg ie Workman, Art Davis, Elvin ya rd ımcı ile yirmi dakikada giyilebilir. ıslak
be bir kadın gibi. Solmuş kırmızı k u rdelayı öteki şapkam ı a l m aya kal ktı . Başımda bir Jones. toprak meyd a n ı n ortasında, iki ord u n u n
çözdü m ve dağıldı dosya birden, fotoğ­ bela lodosu, bu yen i yıl saba h ı . Galata 'ya Ç ı kar çel loyu baron, çal ustalarla a rasında; a ğır, meşe v e d e m i rden yapıl­
rafla r saç ı l d ı . i l k sayfayı o k u maya başla­ arka sokaklardan yürürken, üç kişi neden Mumlar yanıyor, aynalar tutuşmuş. mış bir araba tekerleği . Bir yan ı n d a Arju­
dım, Türkçe el yazısı ile yazı lmış. Sayfan ı n bilmem üstüme saldırd ı . Benim ağır kara H iç bitmeyecek olan bir resimdir çaldı­ n a (Vittorio Metzogiorno oynuyor), öteki
arkası i s e g a l i b a lspanyolca, o n u o kuya­ çello k utusu yaman bir silahtır. neden bu ğım, beyaz bir resim. Colombia veya Ba­ yan ı nda Krişna (Bruce M ayer).
mıyorum. sokaktayım . Kaderim bu m u 7 Nede n 7 iki hia, bilme m bel k i H isarönü, Selimiye. Ç ı­ Arj u na savaşmak istemediğini söylüyor.
Ç ingene Baron ' u n Anıları, Stend­ k ez h ı zl a d ö n d ü m , d e n g e l i , iki aya ğ ı m ı kış çok sert ol masın . - Hepsi en sevd i ğ i m i n s a n l a r. Ö ğret­
hal'den bir alıntı i l e başlıyor. sağlam basarak , b i r i e li ndeki ş işeyi kafa­ menim Drona (Japon Yuşi Oida oynuyor),
Bir bölüm seçip o k umaya başlıyorum . ma f ırlattı . Ben o s ı rada Neruda'dan bir hepimizin a t a sı yarı tanrı B i s h ma (Sot i g i

Çingene Baron'un Anıları


Dile ki uzun sürsün yolculuğurr,
mısra m ı rıldanıyordu m : serüven dolu, bilgi dolu olsun. oynuyor, kapkara v e i nce u z u n bir Afrika­
Ey kimsesizi, yollara düşme saati şimdi Kavafis-Cevat Çapan lı). Krişna fısıldıyo r kulağına Arjuna'nın ve
ST E N D H AL Kırmızı ve Siyah Soğuk taçyapraklan yağıyor yüreğime. Arj u n a savaşa g i riyor. Ne söyledi k u lağı­
· Gerçeği belirten hangi süstür? Üç ya k ı ş ı k l ı d e l i k a n l ı savr u l d u , g e n e n a . B havad-Gita'yı, k i msen i n duyamaya­
B e ş y ı l ı m geçti bu şehi rde. Sofia geçen
- S u y u n k an d ı r m ı yor, d e d i , susayan geldiler. Burnumd a k a n vardı, d a h a sert yıl ö l d ü . Beyin kanaması. Türkçeyi o öğ­ cağı bir fısıltıyla. Fakat sahne işledi, yürü­
dev. d ü . Anlamamanın, bilmemenin, saklama­
d a v ra n d ı m . K a n k a r ı ş t ı , b ı r a z ö n ce rettı bana Ç ıngenece, lngilizce, Almanca,
- Ama bu bütün Diyarbakır'ın en derin nın estetiğ i doğ d u .
Brahms dinleyen çellonun kara sert kabı­ Lehçe, Fransızca, Portekizce, ltalyanca ko­
kuyusudur. • n a . Ben d a n se tmeye b a ş l a d ı m ve eve nuşurum . Böylece viskili, biralı bara yatırıldı Bha­
PELLICO vad Viga. Türk a ktör, kendince bir lngiliz­
doğru koşt u m . Arkamda küfür ve çığlık­ Türkçeyi ' pişmaniye yemezler' dıyecek
ce ile konuşurken, Sofia Hatun, bir aris­
lar kaldı. Evdeyim . Kara çello kutusunda, kadar öğre n d i m . Pek a ksan yok,dıyorlar.
tokrat lngilizcesi ile aldı sözü.
koyu kahverengi lekeler. B u r n u m k a n ı ­ Ben, çingene baron, yüksek kaldırımdan,
- Benim için değil bu sözler, bir türk fi­
yor. Soğ u k suyla yıkıyorum yüz ü m ü . So­ yan i kerhaneden, Ulus vil lalarına, boğaz
· yal ılarına dolandım. lstanbul'da harikula­ lozofu Cemil Meriç ' i n :
ğ u k . Yarım şişe lskoç Maltı var. Bowmo­
· Akdeniz Doğu ile Batı' nı n zifaf yata­
r e . ü s t ü s t e üç k a d e h atıyo r u m . S a n k i de i nsanlar tan ı d ı m . Sofia' n ı n ö l ü m ü i l e
ğ ı . insanlık korkunç bir buhranın pençe­
Glasgow. C a md a n bakıyoru m . U mutsuz ·
ç o k ş e y bitti bende. Arttk gelen ölüm mü,
s i n d e d i r . Kosmosla a n t ropos a rasındaki
bir kalaba l ı k . n e ? Aşık olamadım bir daha. Aşk, eski ve
b i nl e rc e y ı l l ı k ahenk sona e rd i . Avrupa
. M u ml a rı yakıyorum. Her aynanın önü- k i r l i b i r kel i me o l d u be n i m i ç i n . Sevg i ,
maddeyi fethederken kendini unuttu. in­
ne üç m u m . şevkat arıyorum galiba . Aşk bUriları barın­
sana ken d i n i b u l d u racak terkibe ancak
Yıkmtı sintinesi batıklann kör ini dırmaz mı, acaba ?
H i n t sayesinde varabiliriz. "
Aynaların içinde ben, bana benziyorlar. lsta n b u l ' u , a r k a da ş l a r ı m ı , Sofia H a ­
Ben, çingene baron, vuruluyorum So­
B u rnumdan kan sızıyor. t u n ' u yazmak istiyorum . Şimdi yazamam,
fia Hatun'a. Yarın sabah G lasgow'a uça­
Ahh, Sofia hatun . Sensiz bu Ş€ h i r de ş i m d i yolc u l u k var, kanım k ay nıyo r . B i r
caklar. Tunçel, üç ay M ahabarata'yı oyna­
b i tt i . Bu son g ü n . Beş yıl önce, beni getir- omuz çantası hazırlıyorum kendime.
· yacak orada . Ben de gidip izlemek istiyo­
miştin bu şehre. Nerud a ' n ı n , Kavafis'in, Lorca' n ın şiirle­
rum, Peter Brook'un Mahabarata'sını. So­
Sofia, benden fazla sigaralı, benden ri g iriyor çantaya . B i r şrŞe de, tabii kan­
fia Hatun, bu ilginizin nedeni ne, diye so- · .
a l ko l l ü , benden aşık. Takılıp peşin e gel­ yak. M umlar eriyor,sön üyor. ltıra, sardun­ · ·

ruy9r. Ben de diyorum k i :


m iştim Londra ' d a n . yalara su veriyorum. Su deposunun vana­
-· Ben, Sofia Hatun, ben bu destanı ka­
larını kapatıyorum. Yanık sigara yok. Ç el­
GtTTIM
n ırr:ıda, genlerimde taşıyorum, ben çinge- .
lo kutum, omuz çantarri."Burnum kanıyor
n eyim. ·Sen Mahabarata'yı size Çingene,
D i z ginleı;nedim k e n d i mi . Ald ı m tiaŞı­ hala. Kapıyı ·oç kez kitliyorum. Merdiven­ ce oynayabilirim.
mı g i tt i m , ·ı gittim ışılt ı l ı geceye: I o ya rı
, l er . Ve i şe g i den i nsanlar, martılar, çöp­ ..ı;Un<;el K u rtiz, beni çok seviyor ve Şa­
g e rç e k ve 'i<af a m d a / yarı b e l i r l e n m i ş l ü k . Anahtarı çöplüğe atıyorum. Sonra gi­ kuni oluyor b i rden:
zevkler€. / Ve başdöndü rücü ş a raplar iç­ dip alıyorum. Nereye bu yolculuk baron? - J have won ! 1 have won everything.
tim, / şehvetle kucaklaşmaktan / kork­ Bir daha gelecek miyim buraya, bilmiyo­ When one loses everyt h i n g , freedom is
maya n la r ı n i çt i ği . rum, nereye? the only thing that re mai n s .
KAVAFIS-Cevat Ç apan - Taksi ! Ç i n g e nece tekrarl ıyo r u m Ş a k u n i ' n i n
Çello ön koltuğa, arkada ben . sözlerin i :
K ı ş papa tya l arı, lspanyol vazos u n d a . - Nereye ab i?
V e ı t ı r v e Akdeniz, kafamda K ü ç ü k b i r - Harem . r:!l .,_ : !!]; ·:· nı_ • D•�t} :§•:• nı. • O •
lll •> ll\.OB+ :::: X• �4J • :::: nt.• D•ll\. •D• ll\. •
cep aynası i le, bu cep a y n a s ı Sofia ' n ı n Babam öldü, a n n e m öldü, ablalarım, 111. •:• 11L OB+ :::: X•�ô9>i"O !ll ll\.�DO )( • + : nı_
a n ı s ı . O n u ya n ımda taşıyorum hep. Sofia, abilerim öld ü . Ben ailenin en küçük baro­ D••B + = ıı · � + :!!;; + 011\. Q !!]; )( • • .
bak ne g üzelsin derdim, hep. Her yerde, n u . Köprüyü geçiyoruz.
Sofia bak, ne g ü zelsi n . Sofia bu küçük Sofia H a tu n ' u Lon d ra ' da , a r kadaşı m· N o r m a n , b i z i G ü n e y Afri k a l ı mene­
cep aynas ı n ı n içinde. Onunla ya nsıtıyo- Narman ile kafaları çekerken tan ı d ı m . jeri n i n partisine davet ediyor.

A k ·a msefas ı
54 - MEKTUP Öküz 3 3 / S u b at ' 9 7

O KU R MEKT U P LAR!
11.=:•t

Sevgili Oküz

•.·.·-·-:-:-:-:-:-:-·-·.··

lzmir'in ışıkları dekor. insanları figüran luk ve stres şeklinde ödediğiniz bedellere: r ı m neyin var? · . · Ru s ru letiydi ! • . • C e­ ler dol d u rmuştur. Ve bugün geldiğl nok­
oluyordu oyunumuza. Bu oyun sabrı da a) değd i gine. b) değıyor olduğuna, c) de­ mal? . . • . · Asla ! " E lveda baba' tada pop m ü z i k slog a n la ra da el atarak
verdi bıze. umudu da. mutluluğu da. ölü­ ğeceğine, d) değmeye devam edeceğine. Barış Soydan - Kayseri • savaşma-seviş n sloga n ı n ı • savaşma-se­
mü de. Tekneni n içindeyken tekneyi sal­ e) hepsine i na nmalısı n ız . viş, sevişemiyorsan pop müzik d i n le. klıp
lamamayı öğretti. Bir şeyi unuttu: Zincirin U y k u s u z l u k ve yorgun l uklarınızı değıl. Ve bu ülkede yakın gelecekte dünyada seyret " e d ö n ü ş t ü r m ü ş t ü r . Bu y u v a r l a k
ne kadar güçlü olduğunu ve en zayıf hal­ ama ü rettiğiniz eseri paylaşabılırız sızlerle. benzerlerine az rastlanır dahıyane ölümler d ü nyada · z i n c i rler i n d e n başka kaybede­
kasını belirlediğını. . . Ö k ü z ' ü seven, ona s a h i p çıkan dostların yaşanacak Evlerle-odalarla sevışen bızler. cek hiçbir şeyi olmayan i nsanlar · sık sıkı­
A. Hakan lşyapan-lzmir varlığını hatırlamak uykusuz gecelerinizde yanı d ıgerine kanı ısın mayan bizler, yani ya cinsel organlarını tutma ları ıçın h ü c u­

güç verebilir belkı sıze Sevgıyle, a
günde onbın' v kit anlamla boğuşan bızler. ma uğramaktad ırlar. G üdülerini sav u n ma­
. . .Sahılın yolunu tuttum. Yerleşim planı Banu Koçer - Kızıltoprak basına ve onların saz ekıplerıne duyurma­ ya çalışa n l a r ise hep bır a ğ ızdan h a y k ı r­
yok. Konutlar gelişigüzel yapılmış. Sahil d a n , " b iz · i b ö l ü p p a r ç a l aya b i l d i ğ ı m i z m a k t a d ı r l a r : • G ü d ü le r i m e d o k u n m a ey
boş. Balıkçılar temızlık yapıyor. ihtiyar ba­ Artık kerhane, kabrağlar, kavga, kumar oranda o evlerde o odalarda teker teker pop müzik' O nlar ben imdir. .. • Haydı. siz­
lıkçının yüzü gülmüyor. Sigarasından derin uzak kalmıştı bıze. Her g ü n yeni eylemler açlık grevlerine başlayacağız. Gardiyanların de haykı r ı n . . .
derin çekiyor. Yaklaştım. Gürültüyle çektigi düşünüyor, bu arada Faşo Şengü l ' ü gözal­ muhataplarımız olmadığı. duyulmayan aç­ Gürdal Görhan - Adana
sandalyenın üzerine yığıldı. Bıraz önce ko­ tında tutuyord u k . Mahallede E rmeni. Kel­ l ı k g revlerine . . Ç ün k ü yalnız ö l ü m badem
operatıf başkanı geldı. Senın anlayacagın, dani, Yahudi çocuklarından başka zengin yapıyor gözlerimizi .. Sol u k a l a n her şey Taşra üniversitelerinde okuyanlara . . .
ıstemıyorlar. Üye değılım ya! üye oluver... çocuğu olmadığı ıçın apartmanların bol ol­ risk bu ü lke i ç i n . Nerva l ' i n def ' i ne yetişe­ U s t u ra bog a z ı m ı z a ot u r m u ş kan gö­
Ters ters bakıp: Hayır. bu beş kuruş etmez dugu Yenişehir'e seferler düzenliyor ve za­ meyenleri N i l g ü n M a rmara rahatlattı m ı ğ ü s le r i m i z e d o g r u s ı z m a y a b a ş l a m ı şt ı .
adamlarla aynı kulvarın içine girmem. Bir ferle geri dönüyorduk.Yani, sizin anlayaca­ b i l m iyoru m . O n l a r . h a n i ş u " ö l ü m ü a n i Kafayı sola çevirip b i r a nda tüm acıya son
dönem her yönüyle sıkıntılıydı. içimde de­ ğınız. yıllar sonra Stalin Hano'nun tanımla­ olanla r · dan. E c e Babam usul u s u l öldüğü vermek ya da g ü c ü n oyu ncağı olmak ara­
rın inançlara özgü bir isyan vardı. Hesabı­ dığı gibi · il legali e hoştu · ve bızim karak­ i ç i n r a h a t s ı z , " a n i h a be r · b e k l iyo r u z . s ı nda karar verilmelı ve vakit geçirmeden
ma torbadan ihbar çıktı. Ölüme çok yakın­ terimize uygundu . Gerçı bozulmalar oldu Ö l ü nce yüreğ i m izde yaşatmak i ç i n bele­ uygula n m a lıyd ı . O k u l u bitirmek veya bitir­
dım. Kaçtım. Bu balıkçı köyüne geldim. ama bunlar H ançepek' i n şanına leke süre­ diyeden yer sa t ı n a l d ı k . Ş i m d i s ı r t ı m ızda mek için çok zorla n m a k . B iraraya gelindi,
Solgun ve üzgündü. Sönmüş gözlerinden medi. Hizbi-kontra uğruna satır sa llayan yaşıyormuş g i b i ö l ü nce onu da y ü re ğ i ­ karar verildi: "Müşteri değil, öğrenciyiz! ·
bir damla yaş süzüldü: Dünyanın en rezil Qırık'lar, önce itirafçı, sonra tetikçi olanlar m izde yaşatacağız. Ç a n a k ka le 'ye k a l k a n y a z ı s ı b u d a k t i l od a n ç ı kt ı v e çoğa l t ı l d ı .
birlikteliklenne en berbat biçimde son ve­ bile Hançepek'e leke süremedi. Ama Han­ otobüslerde " Ece Ayha n · indirimi yapıla­ Arkasından teşhisler, sorg u lamalar v e n i­
receğim. Gerçi gitmek. doğrusu kaçmak çepek'in renklerini soldurdu. Kürdü, Erme­ cak. O n kişi fazla olması için . . . hayet okuldan uza klaştırma cezası; fakat
olgusu nalet bır yöntem. Herkesi aklamaz. nisi. Keldanisi. Yezidısi. Yahudisi yas renk­ Sabah, az ötemde · bütün mümkünler" i nedamed duymuşuz. k ı n a m a cezas ı n ı uy­
Yarın şafakla birlikte ... Peki. niye gene ka­ lerine büründü. E sk ı renkli günleri sessizce yırtıyorlar . . . Dillerim yağmur yağar, · Ece · g u n gördüler.
çıyorsun?.. intihar et! .. a n ıp durmaya başladılar. Gerçekte anlata­ çarpar. taş olursunuz . . . Abıler, babalar, daha ne bekliyorsunuz'
Oğuz Yetimoğlu - Gökova cak çok şey var eskı günle rde ama bugün Sinan Oruçoğlu - lzmir Burası taşra. b urası kurtların uludugu, ça­
d e anlatılmalı. a n latılacaktır Kimse anlat­ kalların ziyafet çektiğı mekan. biz onurlu
Bir mevsim orda da böyle çığlık çıglığa mı ma sa da ben anlatacagırn. k:ımse dinleme­ Pop müzik 1 960'1arda doğ d u . Adını da, ölümü tercih ederiz: B iz başımızı sola çevı­
geçer sokaklardan? Aynlıgın kör eden agnsı se de ben dınleyeceğım Sevg lerırnle. h a l ka yönelik m üzık olduğu ıçın pop mü­ ririz, siz ise seyretmeye devam edin !
bir seviyi böyle ateşlere mı salar gecelerde? Sungur Özşer - Hançepek zik (popüler müzik) koydular. Halk ıçın or­ Sedat Köksal - Zonguldak
Geceler ki. dili susturup yüreği haykırtan. bir taya çı an pop müzik evrılerek g ü nü m üz
militanın aykırı düşleri gibi öfkesini dağlara Her şeyımiz alıntı. Bır başkasına geçtıkçe T ü r k ıye'sınde yeni b ı r b ı ç ı m a l m ı ş t ı r B u Bitmeme izin verme!
vuran. hasreti tutup kollarından acınası bir her alıntı, kaydı bıraz daha bozuluyor. Ku­ b i ç i m Viktorya dönemi sonrası d ü nyayı Yıne yağmurlu soğuk bir akşam
hıçkırığa gömen geceler. .. laktan kulağa güzel bir melodi bıle kakafo­ nasiplendiren cinsel özg ü r l ü k nidaları n ı n Penceremin kırık camları hafif hafif titrıyor
Bu koca kentın tüm sahillerinin sularıyla ni. Sevgılisıne yet meyenlerin üstün ü üçün­ üçüncü dünya ü lkeleri versiyo n u d u r . Ya­ Odalarımın çürük tahtaları
çalkalı yalnızlıklar dolduruyor sokakları. Şu cü şahıslar tamamlar. Hep otostop yapan pılışı kolaydır: Her türlü müzik aletini k u l­ Garip garip konuşuyorlar
sıralar şiir yürekli bir kız. çatı katındaki pen­ bir tarafım var. Türk ka dın ların ın evlilik ka­ lanarak ve bacak arası ile beyin arasındaki Bense C a n kurtara n 'da ıssız bir sokaktan
ceresinden saçlarının ezgisini dinletirken rarlarında aile baskısından kurtulma isteği­ mesafeyi kısaltmaya yönelik sözlerle hal­ Gecenin karanlığını izliyorum
geceye. şehrin ışıklarıyla konuşuyordur bel- nin payı nedir? Çoban köpeğıy1e çoban yıl­ kını coşkulandırmayı amaçlar pop müzik Yumuyorum gözlerimi, düşlüyorum
ki . . . Varamadığım o uzak şehrin ışıklarıy- dızının aralarında ı fark tutanaklara geçiril­ ifacıları. özellikle açlık ve cinsellık sente­ Sahibim galip paşan ı n sözleri çınlıyor
la ... Bahar coşkusuna dolanmış imgelenyle sin. Özgürlük ağır geldi, estim onu. Köpe­ ziyle doğan h i lkat garibesi, şehvetli şarkı kulaklarımda
bir şair M ilhan'ına mektuplar yazıyordur �im kudurdu, yıldızım aktı. Neye elimi at­ sözleri k u l l a n ı l ı r . Böylece k a p i ta l i z m i n Ve bir damla yağ m u r damlası
· aşkının la sesiyle · . lçin(Je durmaksızın ka­ sam dar k es im . Elımı sallasam ellisi. çükü­ pençesinde açlıkla boğuşan insanlara c i n­ Pencere m i n kenarına çarpıyor
nayan dagbaşları gibi bir hüzünle, vurula­ mü sallasam reçe le üşüşen sinekler gibi sa­ sellikleri sıcak somun gibi yedirılir. Yalnız­ Uyanıyor, şöyle mırıldanıyorum
nın ardından kaç zaman geçtigini düşünü­ racaksınız beni. Bütün p a rçala rı m ız elden ca sözel uyarımların yeterli gelmedıği an­ Gel gel de galip paşa
yordur bir -diğerL. Yagmurun mu agladıgı­ ve gözden düşme. bız yıne de sıfır kilomet­ laşı l ı nca da · klip " adını verdıkleri görsel Bitmeme izin verme.
nı. yoksa kendısinin mi yagdığını anlaya­ re bakışlarla gıdıyoruz bir baş asına. Biraz uyarıcılar devreye g i rer. Aslında bu güdü­ Gökhan Yurdunmalı - Sokak
mamış biri de var. biliyorum. Yüzüne mavi d a bende kalan senden bahsedeyim sana. sel s ö m ü r ü b i z e pek y a ba n c ı değ i l d i r .
bulaşmış dostun kuşatılmamış gökyüzü ile Yıldızları fırlattı masaya Dağ ı l dı saçla r ı . 1 970' 1erdekı seks filmi furyasında tanıştı­ Mektuplarınızı Aldık:
nerede olabıleceğıni de ... Anahtarlı-gı elinde. . ğ ı m ı z b u söm ü r ü şekli g ü n ü m üzde pop S e l·da S a l m a n , E r k a n Ö n d e r . E r g i n
Yalnız sem bılmiyortım. Anlat, demiştim Ö n e m Altar � Ankara müzikle devam eder. Ama küçük bır fark­ Köy l üc e l i , G . Ba r ı ş Özdener, E mr a h Ser­
oysa, o tutsağı oldugun, yaralarını inceden la: Artık sömürü daha kaypak, yalancı ve b e s , S e r d a r Ö z e l . S e r d a r E ro l , M u ra t
sızlatan hüznünü. bir Tumer tablosu gibi Kız çocukları geçiyor kahvenin önünden, u t a n m a z d ı r . (Yapt ı k l a rı n ı n h a l k ı n isteği A rs l a n . H a y d a r E ro ğ l u . Leve n t O ğ u z .
şıpır şıpır kanayan gözlerimden anlayabıldi­ cama vuruyorlar: · Eve gelecek mısin abi? " . doğrultusun'da� i kaliteli müzik, kendileri­ Derya , Ayk u t Y ı l mazer, Ç agatay, K a d i r ,
gin kadarını, sokakların o savruk. o deli " Eve gelır mısı n ? " Partıyi kapatıyoruz. oke­ nin de halk ı n içi nden çıkan sanatçı lar[ ! ) Ö z k a n Ö z d e m i r , E r g u n E ry ı l m a z . E s at
senfonısını.. Agaçlar orda da mektup ya­ yi, sigaraları. cepleri. hesabı. " eee? " . · gelir olduğunu iddia eden pop m üz i kçiler bu­ Tez, Arzu, ilhan B üy ü kcebeci, E mi n e Şa­
zar mı. söylemedın hala. Kuşların sevda­ misın ı ·. Kayserı kollarını kapatıyor. karan­ lanık bir bılinçle halktan beslenerek yine h i n. H a m d i Sarı, A n a rş i st, Yase m ı n Sol­
sını, sırdaş yolları. nehır boylarını. uçu­ lık çökerken mıdemıze, rahımlerıne annele­ h a l k a d ö n e n P i r S u l t a n ' l a r . A ş ı k Vey­ maz. N iyazi Türk. ÖIT'er Saraç, Ayşe İma­
rum kıyısında büyüyen aşkları, denızkızı­ rimizin, ışıgı apatıyoruz, kapıyı kapatıyo­ sel ' ler, Ruhi S u ' la r ve daha bin lercesıyle moğ l u . H a k a n D ı nç, G ü l ç i n Karaş, Ü m i t
nın türküsünü anlatmadı n . Ama bekliyo­ ruz, s ü k l ü m -p ü l ü m , bir pervane böceği de kendileri n ı karşılaştırma utanmaz lığın­ ö n e r , N u r d a n , K o r a y T u n c e l , N u rc a n
rum Anlatacaksın ve ben dınlemekten saldırırken göz erımıze, evlerimize girerken, dadırlar.) B u g ü n ü l kemizdeki pop müzı­ Özdem ir. E s e n Yel. E rh a n Tığlı, N i hat Sa­
hıç bıkmayacagı m o hikayeyı . . a ç a r k e n g öz l e r ı mı z ı . · E vet. g i t m e l i ­ gın k a r ş ı l a şt ı r m a s ı n ı 1 97 0 ' lerde k ı seks rı. Oguzhan Y ı l maz. Haldun Bayhantop­
Serap Erdoğan - lzmir yim. · M utsuz asken yatılılar. delirecek kız fılmleriyle yaparsak. görülür kı seks filmı ç u , V i s i t o r . U m u t M e r s i n l i . E rsoy T a t ­
çocukları, haykırın Bır daha asla ! . . M utsuz afışlerindeki çıplak kadın fotoğraflar ı n ı n l ıses, D e rya, D rijan K a y a , Leve n t Sezer,
Öküz ' ü clyakta tutabılmenin sızın içın, dullar, o ey sıhı rbazları, her şey yeni baş­ altında yeralan · seks içın çıldırıyoru m · gı­ Erkan Ö n der, U ğ u r Demir, Kurtul uş, Sa­
mutlaka bızım cephemızden göründüğün­ tan ! . . Ş ışko. ama temız kızlar. m ı l l ı marşı bı yazı ların yerıni ekranda sevişen kadınlı­ nem ö zt ü r k , H ü lya U ç a r , Va h ı t M u rat,
den daha fazla zorlukları vardır. Ama sev­ sabah traş olurken mırıldananlar. ağlama- erkekli grupların yeraJ d ı ğ ı klıp dedıkleri J a n set özdemir, Nevzat G ü ngör, S u hen­
gıli dostlar. bence ortaya çıkardığınız dergı­ • ınak içı n , · Cemal, sen mısın ? · . gece sevi­ görüntü ile fondaki " bandıra bandıra ye d a n , O ra y E ğ i n , At a k a n Fevzı O k t a y ,
nin. daha fazla emek. uykusuzluk. yorgun- şirken mırıldananlar: Asla ! , . " Cemal? Tan- ben ı " diye bağıran taklit pornografik ses- Yavuz Özdem, Ah met B ü lent E riştı

kşamsefas ı
Öküz 3 3 /S u b at' 9 7 55 BULMACA
•• ••

OZGUR YAYINLARI

Bu mektuplar nerelerden

Mor Salkımlı Ev KIRKOR gelmezdi ki . . .


Selanik'ten, Larisa 'dan, Atina 'dan,

Halide Edib Adıvar CEYHAN Girit, Korju, Pire'den . . . Basra,


Bağdat, Lazkiye, Şam, Beyrut,

Halide E d i b Adıvar'ın Bütün Eseİ'leri serısı­


Seferberlik Kudüs'ten, İskenderiye'den,

Türküleriyle
Kahire'den, Addis Ababa 'dan . . .
nin i l ki olarak yayımlanan Mor Salkımlı Ev,
mOl' Köstence, Bükreş, Varna,

sa1kım1ı
yazarın çocu kluk g ü n lerinden 1 9 1 S'e kadar
Büyüdüm Sofya 'dan . . . venedik, Paris, Lyon,
olan hatıralarl d ır. Bir roman üsl ubuyla kale­ Marsilya 'dan . . . Hele Tiflis, Erivan,
ev me alı nan eser, edebiyat meraklı larına oldu­ Leninagan 'dan . New York, . .

ğ u kadar yakı n dönem Türk tarih iyle i l g i l e­ Baston, Şikago, Los Angeles,
nen okuyucul?ra da h itap ediyor. Ye'ni lstan­ Toronto, Montreal,
b u l Gaz�tesi'ndeki yayımı ve hatıralarının ln­ Vancouver'den . . . Rio de janeiro,

g ilizce baskısı i l e karşılaştırılarak hazırlanan Mor Salkımlı Ev, Halide Santiago, Buenos Aires ve

Edib'in özgü n anlatımı ve sadeleşt i ri l memiş oriji nal d il iyle ve · g ü n ü­ Montevideo'dan . . .


Mektuplar, seferberlik yıllarında
müz genç okuru da d ü ş ü n ü lerek notl lar ve açıklamalarla sunul uyor.
kaybolmuş, o felaket yıllan.nda
Kızılhaç 'tn veya A merikalı
m isyonerlerin daha sonra

SİNEKLİ BAKKAL ATEŞTEN GÖMLEK Anadolu ve Suriye'den topladıkları


MEV'UT HÜKÜM DÖNER AYNA, SEVDA SOKAGI çocuklardan, Zara 'dan dünya
HAYAT PARÇALARI VURUN KAHPEYE sathına savrulmuş Ermenilerden
geliyordu.

ÖZGÜR YAYINLARI
Ankara Cad. 3112 Cağaloğlu - İstanbul
Tel: <0-2 12) 526 25 13 - 519 14 49 Fax: (0-212) 527 57 78 A ARAS YAYI NCILI K istiklal Cad. Hıdivyal Palas 465/205 80050 Beyo(jlu-lst.
Tel: (O 212) 252 65 1 8 Fax: (O 212) 252 65 19

· SOLDAN SAGA: 1 -Yazarımız Orhan Pamuk ' un bir romanı.. 2-Adı Umberto
1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 0 1 1 1 2 1 3 14 1 5 1 6 1 7 18 1 9 20
olan bir Yeni Yüzyıl Gazetesi yazarı .. B i r Japon sevişme tekniği . . Plakamız. .
1 " Sait . . . . Abasıya nı k " . . Eski M ısır' da bir g ü neş tanrıs ı . . 3- " . . . . . Mille r " .. Bir
altın türü .. " Tarık . . . . . . K. • . . . 4- Konut. Hızlı . . Sentetik Kumaş .. " Ve " bağlacı­
n ı sevmeyen bir eleştirmen . . . 5- Anaıs . . . Düz yaz ı . . Nazım H ı kmet' ı n soyadı. .
2 En kısa zaman . . . Bır dın felsefesı . . . 6- Televizyon özelliklerınden . . Bir Çek
manken. Sıvas'ta yananlardan . . Dalga geçmek . . 7- Sıneklı Bakkal yazarının
3 ön adı lstanbul Belediyes: ne aıt oplu taşıma araçlarının kısa adı . . insan
Hakları 'nın baş harflerı . . . 8- Yasaları olan Amerıkalı Tosun .. Ortak Pazar. .
4 Yazım . . Olumsuzl u k öneki . . . 9 - B ı r yayınevı . . lkınci tekil şahıs . . lstanbul Sa­
nat Merkez ı ' n i n kısaltılmışı . . Arayın Mandal isteyin Servisi ' n i n k ı saltılmışı . . .
1 0- M F Ö ' n ü n ortadaki solisti . . Ayl ı k Kültür Fizik Dergisi . . Otuz K u ş. . . 1 1 -
5
Av' ı n tersi .. Sarı ' n ı n ünsüzleri .. Mevkı sahibi . . Tavlada bir sayı . . Çocuğu olan
kadın .. Bir merak n idası. .. 1 2 - Madam Bovary ' n i n yaza r ı ' n ı n ön adı . . Rah­
6 met l ı bir cazcının soyadı .. Bır Osman l ı devri . . . 1 3-lncirlik'te bulunur .. Kuru
soğuk .. Tersi il .. G üzel, hoş .. Alet, edevat. . 1 4- Uzakl ı k anlatır .. Düşünce . .
7 Yılbaşı . . Okunur . . 1 5- " . . . . Bartok " . . ipek Böceğinin kısaltılmışı . . M ül kü n te­
meli olan . . . 1 6- lktıdar. güç . . ırgat, lşçı . . Tersi ot.. 1 7- Üst' ün zıtt ı . . M ı l li ıçki­
8 miz. . . 1 8- Demır yolu . . Yavru kurt.. " . . . . . Signoret " . . lsta n b u l ' u n eskı valilerin­
den birının soyadı .. Otel'ın ü n l üleri .. Ünlü bir şairımizin ön adı .. 20- Eski dil­
9 de su .. Varoluşculuk felsefesın ı n temsı lcisi .. Girışken . . .
YUKARIDAN AŞAGIYA: 1 - G ü ndüz Vassaf' ı n bir roma n ı . . B ı r şairımızın
soyadı .. 2 - Bır sıyası partı lıderinin soyadı .. Tümör .. Hayalet E v ' i n yazarı
10 olan Amerıkalı yazarın soyadı . Avuçıçı . . 3- Tan rıların Arabaları ' n ı n yazarı­
n ı n orta adı .. ô nce ' n ı n unsüzlerı .. Sergen .. Sombahar Dergısi ' nı n genel ya­
11 yın yönetme n ı n ı n soyadı 4- Arsa' n ı n ünsüzle r ı . . B i r sıyası part i n ı n kısaltıl­
mışı .. l ş ı n ı n erbabı . . Ozsu · nu n ü nsüzleri .. 5- Radıkal gazetesı ' n i n köşe ya­
12 zarlarından b ı r ı n ı n ı l k adı. Paul Auster'in bir kıtabı .. Gelecek. ıstıkba l . . 6-
U za k l ı k anlatır .. Gerçek .. B ı r bes ı n türü . . " Ve Allah Kadı n ı Yarattı " adlı fil­
13 min yönetme n ı n ı n soyadı . . Ko lay olmayan . . . 7- " G ü n l e r i n Köpüğü " adlı
eserın yazarı .. · Anayurt Oteli · k ıtab ı n ı n baş karakteri .. 8- Geri verme .. Si­

14 yasi bır partı n ı n kısaltılmışı .. " Love Story " şarkısının bestecisin ı n soyadı . . . 9-
lnce Memed, Agrı Dağı Efsanesı gıbı eserle r ı n yazarının önadı .. Felsefede
moral değe rlen . . Bır organımız . . Yunanistan 'da b i r spor k u l ü b ü n ü n kısaltıl­
15 mışı . . Avrupa Toplu l u g u ' n u n l ng ilizce k ısaltılmışı . . 1 O- En kısa zaman . .
" Koku " adlı roma n ı n yazarının soyadı . . lstan b u l ' un kısaltılmışı . . 1 1 - Bir ltal­
16 yan sınema yonetme n i n ı n önadı .. Yazarımız " . . . . . Ersöz ' ün • ilk adı n ı n ter­
si nden yazılışı . . Eskı futbol hakemlerımızden birinin soyadı . . Verme, öde­
17 me . . . 1 2- Müstahkem Mevkii . . " Sa k ı n Geç Kalrr.a E rken Gel " şarkısının
g ü fte yaza rı n ı n soyadı .. Biz b u cevab ı n s o r u s u n u b u l amad ı k . cevap
ARE L'di r .. " Sözüm Meclisten içeri " adlı ese r i n yazar ı n ı n önadı. .. 1 3 - " Ba­
18
bam l ç ı n " f ı l m ı n ı n başrol oyu n c u s u n u n ö n adı . . K ö t ü , fena, ıstenme­
yen . . . Bir telefon söz ü n ü n tersı . . . 1 4- Ô D P ge nel başkan ı n ı n önadı . . B ı r bi­
19 lımsel araştırma k u r u m u n u n k ı saltılmışı . . A t tırnagı .. 1 5- Bir çoğul e kı . .
>----+--
M ustafa lrgat ' ı n • . . . 'sız Kım l ı k Kıtab ı " . . Parazit . . . 1 6- D ı l . . B ı r bayan edebı­
20 yat ince lemecımizin önadı . . . 1 7- Yetmezlık .. Üretım . . . 1 8- işve. eda .. Başlı­
ca içeceğimiz . . Mitoloııde bır kahraman . . . 1 9- Şarkı, türkü .. Sabah Gazete­
s i ' n i n bır yazarının önadı . . B i r nota . . B ı r haber aıansı . . 20- Dünyamızın uy­
dus.u . . " Ofl ı Hoca Sohbetlerı, Dün Korkusu. Bu Ç ağın Soylusu " adlı eserler
ile Ok üz ve Leman de rgisı yazarı. . .

mse sı
Eşyanın konumunu biçi m i n i ren g i n i_ a lmışlard ı r
Koltuğa otu rd u l a r m ı koltuğ u n boyuna e,kl�rı.Jçpoyları
Pat pat pat d iye g ü lerler b i r motosi klg!Uij��f- ü4K,
Ama zariftirler de bir bisiklet kazasında ölmey� �!i'ii.! �9.�\:l� W�adar.
Patatesin ağaçtan m ı koparı ldığ ı n ı tartışacak k�4.�%h�lffir!�füqe.

Şa pkal�fü §A�e ı bir n iyet g i bid ir, öfkeleri dört mevsi rn fekfümC
Lirik g�gl!lefd.Jr o lmayı da istemezler zate n . isteseler de olamazlar
Ama l}�j:Jifii).:ifühırlar uyku hapları ve bir s ü rü z ı m b ı rtıyla ölümü
,.,,,,,., ·
magazin leşti recek kadar;
anf_ak
·
Padişahtırl.ar ferman ç ı karmışlard ı r hareme patl ıcan ve h iya r
kıyı lara k sok u l a b i l i r; ·. . ? .
Sikke kesmişlerdir badem yaprağ ından i nce k ı rağ ı tanesinpe:rı y(!§tıi;
Tecimendirler yüzyıUar boyurıca karı l arı na hükümda rlarıQ s.;;jt��m"'s(q� ağ ı rca
.. . . bir vergi _. olara,t �a b u l lenmişlerdir:(i . · . < · ········
.
o üşüqyr99rt�r#e)
..
:fü�1etJn, �H� ?!9.Qmt�fün9�rt ..
ror>ıuroPmrtı �9r$.mm Ç)t�t�@�Kk�9�ö> ' ::.· · ·: • · ·
Dalg a l ı görürler her şeyi ÇIÇeWŞ,�yfıliğ!J:H; Om'ifüHkl�t�fü:le geÇirmiş lerdir;
Efe ndi ler, Nazi l l i 'de Uzu nçarşı (:#�t�hndff:t&r�hrnt� rofüJ�lya la rla kat ı l ırlar
Ama y ü k kamyon ıauoe.n!�li'.füiff geçerK.:�6 pi�!<� <l.eğ iştirir
Ve sakıngandırlar so kaktfkonü.Şlirken sırtlarıhi duvara verecek kadar,
Düğ ü n lerinin proyasyyapılfrsün netleri n i n de
Kefenleri de k.Urydaktah gibi öze n le hazı rla n ı r ve �yhı · r�n kted i r;
öfüml�t-in in de
Kızlar i<;�n P.!'!O'l:be-beyaz oğlanlar için bey�g.:.mavi
. QQnyg m üzesinin en ren kl i portreleri{tld� c -)'\
, , : tafi h i n sa b ı ka kayd ında fotoğratıaff / 2
önden g ü leç ve edilgin yandan keskin v� f!r.\:tvijh;
Di lenci ler v� gehe lev kad ı n ları üstüne sayısız özdeyi� y�j;;�.rJq.ı rsa kları nda,
lçlerfrı{'.foki sevgi i nsanları atlayarak hayva n la.r�y9.ri.el� iştir
Özel_l i k le ked ll�f$. V€ köpeklere karşı iyice duygusa l d ı rl�f !kJgpzleri iki çeşme,
Oldü rmertıEıgtit fe lsefeleri b i r karı ncayı b i le, a m a y.jŞ�tttj�yı b i lmezler,
Bön l ü k,�qkorkarlar, gezg i n köftecilerden adam�k:llfr korka rlar
n b d i
)J ��
,. 1 il•• ·• ;i:• ••o;�e\0����� r� ��t�r�a r1ı��
:'': •:J:j�ma el bet yeri ne göre göz ü pekti rf:�fgij . j
:�3'-1��!! !•! ;'.l'
r a ka c :
· · · · · ·�"lt���a;��I
· ········· · ···
·
a��S=�o�\ �����lı v a r �1ij1ll•� �r•• • • •:
Arpaçay ne i lçed ir? : : : ::: : ::
�tÇ�fi Kel Memet m i Manisa l ı Kör Bayr�rn mf?
·· · · Yarın m ı öbürg ü n m ü ? ; . • · /'
Soru lardan korkarlar;
)'ine de yan ıtları hazırd ı r herşeye; · ·.
::·',· ·: ;l;q ığı g i bi, . . . mekle birlikte . . . n a karşın; ·
t ·

O la@jg.tt Mrrı gibi taparlar da o lağandan ödN� f'i kopar .


..

.. } Doğuran atı güzel b u l u r •. .


Eski Ahadöfü-Bağdat demiryolu orta k l ı ğ ının kita p l ı ğ ı nda
M� �irtakım bel leten lerde a d ları ge.��fı
) ? Noterler tutar g ü nceleri n i '• /. ..
. );P.n etmendi rler kuru l başkan ıdır-laf: ·
,

Jap§rtf�rfüri ya da uçurtma tad ı taş ıya n sen�tlerden


Zaffi�pafün ı süresi dolmadan tüyüp g idenl@za ları,
Kirrü söZl�r onlar için ku l l a n ı l ı r: sayg ı n, ünliX şahane
.!Cim i sözler onlar için de k u l l amlır
·.·

,,. . : Kim i sözler onlar için k u l l a n ı larrıaz


: KlajJ$öz lerin kullan ı l maması doğryd ur
.) . Kimi sözler hiç kullanı lam az > '
f.ı.a�Jiaşl a çal ıştırırlar güzel l i k ensfitüJerini
işbirlik ko11qsvpg� yücegön ü l l ü d ü rler SvidrifUilylov ' l u k taslarlar
Artıa gerçekte su katı lmad ık birer Çujin ' d i rler
Taşa rondurlar,
. ·' · •y ·

Yine de ·• >

: ·
\ ·
Göçrrifl: } ô kuşların durumu söz kotj\}sff o lu nca
. ' _

Bir ye rlerind�n birkaç Ahmet Cemil bi rq�r.ı çıkara b i l i rler;


.

Qlbe/ çökerler devin i m evre!lifrföde


.

Du rgl.frfclönemlerdeyse kurbağa pislikl eri g i bi


Y<ıli yana omuz omuza bitişe b itişe
·. $1,ıyun yüzüne yükse l i rler
Giderek renk leri koyulaşır
. . .· .

Avukattırlar
G ü noğ l u durlar
�NHüferleri kara rta kararta
Kal ırlar orda.
(ONLAR iÇiN M İ N i B Ü S ŞARKiSi - Cem a l Sü reyya)

Ak

You might also like