Professional Documents
Culture Documents
2 Deği̇şenler
2 Deği̇şenler
2 Deği̇şenler
MAHMUT MAKAL .
DEGİŞENLER
MAHMUT MAKAL
DEGİŞENLER
(Bizim Köy 1975)
Dördüncü Bası
TROYA YAYINCIUK
Troya Yayınları: 15
Belgesel Dizi 3
Troya Yayıncılık
ISBN: 975-7261-09-2
İÇİNDEKİLER
18
GELİŞENLER
21
ÇÖL VE PİIAV
mak şartıyla...»
22
Köyde daha geniş, daha rahat konuşmayı karar
laştıratak aynlıyoruz. Uğradığım fotoğrafçıda ön sıra
da yine bizim köylü ve bizim akrabalardan Dımdım
Ali.
«Ne o, fotoğraf mı çektireceksin?»
«He ya, Allah izin verirse bir hayırlı yolculuk
var da.»
Sakalım uzatmış, terliğini giymiş başına. Üstelik
ilk gidişi de değilmiş.
Köye inince Sadık emınimin elini öptüm.
«Zamanında geldin sarıyeğen, dünya ölümlü,
gün akşamlı demişler, hayırlı yolculuğa çıkmadan he
lalleşirik bir. Avradı da götürüyom, Hayriye Nineni.
Napalım, çocukları yetiştirdik, birini bakkal, birini
memur ettik Kooperatife. Şinci iş kaldı buna. Hayıriı
sıyla bunu da eda edip dönersek, dünyadaki işlerimi
'·
zi tamamlamış sayılırız. Yaş yetmişi aştı. Malörn ya
köylü kısmı oğlunu everip namazını kılarken yarısını,
Hacca gidince de tamamını yapmış sayılır dünyadaki
işlerinin... »
Yarından sonra ilçeye gideceğini, bakkal olduğu
için eli para görmüş olan oğlu Remzi'ye bahçe tapu
su devredeceğini... ekledi.
Hacca gidecek olanlar, bir uçtan pasaport ve ta
şıt bulma işleriyle uğraşırken, bir uçtan da geleneğe
uyarak yemek veriyorlar köylüye. Bu gibi durumlar
da iki türlü yemek verilir. Birisi küçük yemek. Bu, pi
lavından çarbasından tut, yumurtasına, tatlısına ka.
dar her tür yemeğİn çağrılanların önüne sırayla çıka
rılması demektir. İkincisi de büyük yemek. Bunda
yalnızca pilav ve üstüne yahni, bastırak olarak da
üzüm hoşafı verilir. Hacıya gidecek olanlar genellikle
büyük yemek veriyorlar. Hacıya gideceklerin yakınla
rı köyü gezerek gördüklerini çağırıyorlar öğleye doğ-
23
ru. Çağrıyı alanlar tek tek ya da kümeler halinde gi
dip oturuyorlar. Önlerine konan bir tepsi yalınili pila
vı ve bir tas hoşafı birlikte kaşıkladıktan sonra dua
ediyorlar, yemek veren Hac yolcusuna da kucaklaşa
rak helallık verip aynlıyorlar. Kümelerin gelip gitme
si saatlerce sürüyor.
27
SAYIAV VE ÇAY
39
KAHVELER
45
GELİNLER
Şaşkınlıgtmdan:
«Üzülme, beni dinlersen ameliyata razı ol genç
ken, kurtulursun,» diyorum. Sonra kafam yine solu
can haberine takılıyor. «Bak, solucan haberini de kü
çümseme. Kendi hastalıgınt da küçümseme. Gazete
de küçümsemiş aslında solucan haberini, en alt köşe
de ufacık vermiş. Ben olsam, Başbakan Demirel'den,
Avukat Sinan Kalyon'a gelen seçim gayreti telgrafını
aşagıya küçücük koyardım da bu solucan haberini
onun yerine başlık yapardım boydan boya.»
Birlikte dükkanın önüne çıkıyoruz.
Hacı Memmed'in İbiş geçiyor hızla.
47
«Hacı Memmed'in İbiş değil mi bu giden?» diye
soruyorum.
«Oo, o, köyün yeni zengini.»
«Sizin gıbi.))
«H eye.))
«Ama, de bana bakalım, bu adam neyin sahıbi
oldu da zengine çıkarıyorsun adını. Benim bildigirn sa
bana eşek koşar, ekme� zor çıkanrdı.»
«Valla kanına it girsin, gömü mü buldu ne ettiy
se düzeltti işini. Onunki işten değil, dişten aslında.
Atını nallatmaz, çay içmez, giyinmez. Otuz-kırk bin
lira birikınişi var diyorlar. Evinin ortasındaki çavdar
yıgıruna gömüyormuş paralan. Sonra da unutuyor
muş. Ondan çavdar alaniann heybesinden para çıkı
yor bazan... »
1622-1673 fransız yazar molyerin cimrisinin baş karekterinin adı
51
KREDİ VE ENFlASYON
m
Lumofon'un dügınesine basıyor Reis, öbür oda
dakilerle konuşuyor. Telefon da az geliyor yani. Son
ra kalkınmışlıgın bütün «foyalarınl)) ortaya dökmek is
ter gıbi masasının gözünden «Kent» cıgarası çıkan
yar Abdullah Demir. Bir avuç ayn türde dolma ve tü
kenmez kalem çıkanyor, birini de bana armagan edi
yor. Arada püro çıkarıyor paketiynen. O da yetmi
yor, «Lord)) ve «HB Grown)) cigaralan sökün ediyor
masanın gözünden.
Bunu gören Reis, her biri ayrı türden olmak üze
re on kadar yabancı cıgara paketi çıkanyor.
«İşte kalkınma böyle olur, Almancılar mı getiri
yor bunlan?)) diyorum.
«Alamancısı da getiriyor, Harmancısı da ... Geli
yor ya ona bak,)) diyorlar ve köy bakkallarında, özel-
ss
likle Agaçlıköy'ün bakkallarında bunun bol bol oldu
gunu, Panaljin hapıyla birlikte çokça satıldığını anlatı
ağrı kesici
yorlar.
«Dün Aksaray'daydırn,» diyor Timisi. «Adliyenin
önünde seçim sonuçlarını asılı görünce bir baktım ve
ezberledim. İlçe olarak AP 14.22 1, CH P 13.785 Se
nato seçimlerinde. İlk olarak da AP 43.700, CHP
42.200. 1973 seçimlerinde yirmi altı bin oy alan De
mokratik Parti nerdeyse sıfıra inmiş. Uyanma var,
önce iki partiye bölünsün, onun arkası düzelir.
«Desene kalkındık,» dedi Makaryos.
«Orası belli değil ama, bayagı sevindim. AP'li bi
riyle tartıştık. CHP, AP kadar oy almış deyince kızdı
adam. Ben de üstüne vardıın: (Demirel Isparta'da bi
ze gomonist diyor, bizim suçumuz ne, dogı-uyu söyle
meyecek miyiz? Genel Başkanımza yazın da biraz az
konuşsun, değilse Reisicumhura mektup yazıp onu az
konuşturmasını söyleyeceğim,) dedim. (Ecevit bu ko
nuda neden konuşmuyor, neden Demirel'e cevap ver
miyor?) dedi. Onun üstüne ne dedim biliyon mu:
«Senin avratla Kel Memmed'in karısı Meliha'yı
bir dövüştürelim, bakalım hangisi daha çok kakınç ka
kusurunu, ayıbını yüzüne vurmak
kacak, baskın çıkacak? .. »
Anılınca aklıma geldi. Bu Edi'nin Meliha, yirmi
beş yıl önce evlenmişti Kel Memmet'le ve o yıllarda
eve almazdı Memmed'i. Eve alırsa yatagtna almaz
dı. Köy odalarındaki ortaoyunlanna kon� olurlardı.
«Nasıl onların durumları?» dedim, Timisi'ye.
«Kel Memmet, Demirci'nin Kuddusi'ye ırgatlık
yapıyor. Arada bir arnelelik yapıyor.»
«Meliha'yla düzelmiştir araları?»
«Aynen eskisi gibi gidiyor. Yalnız Memmed'in
çok sevdi� bunun için de Meliha'nın dövüp durdugu
çocukları öldü... »
59
Yabancı cıgaralan her biri çıkardıklan lüks çak
maklada yakarken yine kalkınmaya kayıyor laf.
«Neydi o eskiden, inanamıyom valla,» diyor Ab
dullah. «Bir evin küle sakladığı közü on ev bölüşüp
ocak tutuştururdu şu köyde. Şinci şu çakmakların pa
rıltısına bak.»
Makaryos tamamlıyor:
«Bir kahvede yüzlerce kibrit çöpü atılıyor bir
günde.»
Sonra değiştiriyor lafın agzını:
«Ama iş yok, bakım yok, doktor-ilaç yok. Bunu
nideceyik? Daktorun elini dokunması iki yüz lira. Üç
bin kişinin hepsi de kuyruk olup Ankara'daki mebus
lara gidemez ya. Kıbrit çöpü değil bu... ))
«Sen merak etme,» diyor Reis. «Şu İkitepe'de
gömülü altın küplerini çıkartalım da bol maaşlı bir
kaç doktor getiririz köye, kaç istiyon, yedi bin, al sa
na on be� bin deriz. Bedava muayene ve tedavi etsin
köylüyü. Hacı da bedava veririz, altınla alıp depo et
tikten sonra... Şimdilik kırk sekiz metre indik. Şerefli
koçhisar'daki «Bilici» kadın yetmiş sekiz metre dedi
derinliği. Demek ki yaklaştık. Ama Tapucu'nun dedi
ği azcık kafaını kanştırıyor. Orası tılsımlıdır, peri yu
vasıdır diyor herifçio�u. Dibinde iki kapı vardır, dibe
inince iki yandan kılıçlı iki peri gelir ve ineni biçiverir
ler, diyor. Hele daha otuz metre var dibe inmeye, du
run bakalım ... »
«Ağaçlı'dan konuklar .geld�» diyerek Behice ba
cım gelince kalkıp eve gittik. Gelenler, rahmetli arka
daŞım Benli'nin Ahmet Efendi'nin çocukları. Musta
fa yetişmiş, Fransa'da falan çalışmış, yitmeden dev
rimci olmuş. Köyde motor sürüp çiftçilik yapıyor.
Yurt sorunlan üstüne kafasını yorup duruyor. Küçüğü
Nurettin de onun yanında yetişiyor. MC, üsler, Kıb-
60
rıs... Ne varsa güncel sorunlar, dillerde. Ağaçlı'da bir
kaç tane daha varmış devriınci genç ve öğretmen...
Bizim Demİrcİ'de de var. Demek ki henüz parmakla
sayılacak durumda. Parınakla sayılamayacak devriın
cinin yetişeceği günlerin özlemiyle bakıyerum Musta
fa'nın yüzüne. Konuştukça anlıyorum ki, bunların gö
rüş ve bilinç aşaması, Ankara'nın, İstanbul'un bir kö
şesinde konuştuklanmızdan daha içten, daha kes
kin. . Toprağa basmanın, tarla sürerken bakmanın ay
.
rımı olmalı...
Emperyalizmden, üslerden söz açıyor:
«İncirlik üssünü de kapatıp, Amerikahlarla ilgi
ınizi kesmeden kurtuluş göremiyorum,» diyor sözgeli
mı.
Bu sözü ben tek bir kişiden duydum Demirci'de.
O da İvriz ilköğretmen okulundan kovulma Bay
ram'dan. Bayram'a da Bayram diyen pek görülmü
yor, Boykot diyorlar. Boykot koymuşlar adını. Okul
dan kovuluşu bir boykot sonucunda olmuş. Hem de
son sınıftayken, öğretmen olacakken. Birkaç gün son
ra yapılacak Cumhuriyet Bayramında okumak üzere
devriınci bir söylev hazırlamış. Gösterdi. Ceplerde ta
şınası kısa bir söyleveli Cumhuriyet Bayramından ön
ce ayrıldığım için çok merak ediyorum halka okuyup
okuyamadığını.
·
64
GEZERKEN
68
soğan, fasulye ... uzağa götürüp satabiliyor. Satılınca
daha çok ekiliyor, para kazanılıyor.»
«Ne dersin enişte?» diyorum Hüseyin Çavuşa.
«Doğru olmasına doğru. Bir evin hem Alaman
ya'ya gideni olursa, hem topragı olursa... doğru. On
kişi izinli geldi mi Alamanya'dan, yüz kişi, yüz elli ki
şi rahatlıyor. Köylünün alış gücünü, yaşayışını etkile
di. Her ne kadar ordan bir icat düşüncesi, bir yenilik
getirmiyorlarsa da ... Bir de, fitreyle geçinen fıkara ta
kımıru düşünmezsek... »
Ahmet emınimin oğlu Sedayıl'a soruyorum. Ala
ınanya'dan izinli gelmiş:
«Nasıl, iyi yaşıyor musunuz orada, yaşamasını
beliediniz mi?»
«Biz onlann bulaşıgı değiliz,» diyor Sedayıl. «Ün
lar sekiz saat çalışıyorlar, ama ondan sonra eğlenip
yiyip için yaşıyorlar. Onlann arasında da yaşamak,
bu yok bizimkilerde. Fabrikadan sonra bankada ak
şam temizliği yapacaksın ek iş olarak, eğlenceye git
meyeceksin ki, para biriktirip buraya getiresin... Kar
deşim Alettİn baharda öldü izinli gelince ... » işten işe
koşmaktan yaşamaya vakti olmamıştı... »
Köyün kıyısında Mahmut'un ateş değirmeni'ne
uğradıktan sonra kahvenin önüne oturduk.
«Hasandağı» gazetesinin manşetinde «Alman
cı»larla ilgili bir haber var. Haberin altında da Altın
kaya Belediye Başkanının resmi. Bu « Reis» Bekir
Deniz de benim öğrenci. Bu küçük haberi olduğu gıbi
almak istiyorum:
«İlçemizin Altınkaya (Çardak) Belediye Reisi Be
kir Deniz, işçi hemşehrilerinin yardımıyla Almanya 'dan
getirttiği dozer ile doldurucu makina/amu, bu yaz döne
minde özel işlerde kira ile çalıştırmış, masraf çıktıktan
69
gayri Altınkaya Belediyesine 150 bin lira civannda net
kô.r saglamıştır.
Makinatann ücret karşılıgı özel hizmetlerde çalıştı
nldıgı hususwıda Belediye Başkanı Bekir Deniz şu
açıklamayı yapmıştır:
«Altınkaya Belediyesinin Katarpil doldurucusu ve
dozer makinası, ücret karşılıgı, özel şahıslara veya res
ml kuruluşlara kiraya verilmektedir. Belediyeye hem ge
lir saglıyoruz, hem de vatandaşın işini kolaylaştırıyona.
Hizmet talep eden vatandaşlar veya belediyeler ile
müteahhitler müracaat ettikleri takdirde hizmetlerine
koşacagız.
Hafriyat için, kum ve çakıl dotdunnası için en
güçlü makinalanmız çevre hizmetlerine yardımcı olma
ya devam etmektedir.»
«Gördünüz mü köyü, gördünüz mü Reisi?» de
dim bizimkilere.
«Bizim köyün adamı birbirine tutkun değil ki,))
dedi Ahmet Reis. «Çoğu da paraları Alaman kızlany
la yiyorlar. Adife'nin torunu Yakup gıbiler de Ala
man kızlarını buraya getiriyorlar karılarının üstüne.»
Sadık emınimin oğlu Kooperatifçi Hüseyin de
bir ek yaptı:
«Buraya Alaman kızı getirmeyenler de gelip bur
da aşık olur, iznini geçirir ve geri dönme hakkını kay
beder, bizim kayın Sedayıt gıbi: .. »
« Öyle mi?» diyorum Sedayıl'a.
«Biraz öyle emmioğlu. Benim kazandığını gavur
parası bir milyona yaklaştı. Ben de toprak moprak al
dım az çok. Ama bir kısmını da sevgiliml ı e yedim,
Nigde dağlarında. Şehre bile inmedik he valla.))
«Şimdi?»
70
«Şimdi, gerçekten izni geçirdik aşk yüzünden.
Orada zaten işsizlik parası alarak kalıyordum aylar
dır. Vaktinde dönebilsem devam edecektim. Şimdi
turist olarak dönüp bir-iki ay kalacagım yine. Ama gi
demiyom.»
Kulagıma egildi:
«Aşk yüzünden gidemiyom,» dedi.
«Kime aşıksın?»
Yine kulagıma e@.di ve olmayacak, fethi olanak
sız bir kaleden söz eder gıbi karşılıksız aşkını özetle
di, yardım etmemi istedi. Aşkına yardım etmeleri
için, Almanya'dan getirdigi bavul dolusu tül perdele
r� şemsiyeleri... Reis'e, Hüseyin Çavuş'a vermek isti
yordu.
Sedayıl gerçekten karasevdalıydı. Kafayı da azı
cık oynatmışa benziyordu. Benden başka dört kişi bili
yormuş kime aşık olduğunu. Benimle beş olmuş. Ona
buna yaymarnam için and içirdi ..
71
HAVANDA SU
78
1749-1832 alman yazar, siyasetçi, bilim insanı
Mandama (Bozcayurt)
85
«GÜNLER>>
96
HANYA MI, KONYA MI?
100
«BELLİ GÖRÜŞLER»
106
PANTİK ALİ'NİN «PAKIACI İZZET»'E
SÖYLEDİGİ
Amerika'ya gelince:
Arkadaşlık bir saatlik olmaz, kuşak kopana ka
dar olur. Daima birlikte olan arkadaşlığa arkadaşlık
derim.
Ha Amerika, ha bizim Tahsin'in belediye reisli-
ği...
Tümünü teslim alıp hakkıyla hökümet yapacak
Ecevit, Erbakan'la mal bulsa bölüşmez...
Çiftlik sahiplerine elli milyonluk gübre veriyor
Demirel. Sana bana ne var?»
Paklacı:
«Gübreden dolayı köylü oy verdi.»
Pantik:
«İstanbul'un gübresi mi vardı?.. Oylar ne yana
aktı, gördün. Gübreden zengine verdiği farkı nerden
çıkartacak? Senin benim sırtımdan...
Gübreden bu kadarcık indiriyor. Öteden neye ne
kadar bindfrdiği belirsiz ...
Sen annamazsın. Nuri'nin Osma n da annamaz.
Ecevit herkese tek fiyattan traktör veriyordu.
Şirrİdi hem fiyatı göğe çıktı, hem yine karaborsada.
Ayrıca, istersen her yanın traktör olsun, sürece
ğİn yine otuz dönüm tarlan ve yiyeceğin yine yağsız
bulgur pilavı.
Bak, 1976 bütçesi Yunanistan'ı korkutacak ka
dar kabardı. Bir pulluk bıçağını elli bin liraya alırsan
hiç şaşma. Çünkü senin sırtına yüklenecek.
109
Zeytinyagı nasıl olur, hangi daldan gelir, göz ila
cı olarak var mı? Varsa nerede?
En efendi komşu Rusya. Bir tavuğumuza taş at
maz . . »
.
Paklacı:
«Önce Allah, sonra Atatürk, sonra da Rusya
k�rtardı bizi zaten. »
..
110
ÖZET
Nurgöz'de
Çardak'ta Özgürlük
Sarıatlı'da
SON
122
TÜRK HAS ININDA
Bir Orta Anadolu köyünün acı gerçeği, bana öy
le geliyor ki, bütün çıplaklığıyla ilk kez bu kitapta di
le geliyor. Bu kitap doğrudan doğruya köyde doğmuş,
köyde yaşayan bir köy çocugtınun tanıklığıdır. Büyük
değeri de bu yüzdendir.
Bizim Köy'ün sadece bir yazınsal yapıt gibi değil,
Türk köyünün kalkınması, Türk köylüsünün insanlık
haklarına kavuşması uğrunda yazılmış bir rapor, hat
ta isterseniz bir itharnname gibi okunınası gerekir.
SAKAL - MAKAL
Yahut
Merin Oğlum Ahmet
Bu Yolda Devam Et
*
••