Professional Documents
Culture Documents
Cisim İkincil
Cisim İkincil
Stone, 1999
- Fiziksel cevherler (fizik biliminin konusunu oluşturan belirli bir cevher cinsi), yegâne
cisimlerdir ayrıca yalnızca fiziksel cevherler maddidir (yani madde ve formdan mürekkep).
Bu çok problemli bir ifade değildir. Problem oluşmasının sebebi ise hem Simplicius ve İbn
Sina hem maddiliği hem cisimselliği fiziksel cevherlere böyle olmaları bakımından zatî olarak
almaktadırlar. Simplicius’a göre, fiziksel tözler hem maddi hem cisimseldir. Ayrıca maddi
olmak ve cisimsel olmak özdeştir. İbn Sînâ’ya göre ise özdeş değildir, ama aralarında
kaçınılmaz bir ilişki vardır.1,2
- Aristotelesçi madde iki fonksiyonu yerine getirir. Madde, fiziksel fonksiyonu itibariyle
değişimi sağlayan alt katmandır. Değişen form iken, madde sabit kalandır. Metafizik
fonksiyonu itibariyle ise madde belirlenimin mevzusudur. Tanımda form şeyin özünü şu ya
da bu şekilde belirlerken, madde şu ya da bu şekilde belirlenendir. Her iki bakımdan da
maddenin formsuz olması gerekmektedir. Bu iki tarz formsuzluk çoğunlukla eşittir. Ancak
madde ‘beyaz’ ya da ‘beyaz olmayan’ çiftinden herhangi biri olmamasına rağmen bir başka
açıdan belirlenmiş olabilir. “İkisi arasındaki fark ancak biz mutlak formsuz ilk maddeye, salt
maddeye, odaklandığımızda görünmektedir. Mutlak formsuzluk maddenin fiziksel ya da
metafiziksel olarak inşa edilmesine bağlı olarak farklı anlamlara gelmektedir. Madde ve form
arasındaki fiziksel ayrım yalnızca bir değişim esnasında kalıcı olan ve kalıcı olmayan
arasındaki ayrım olduğu için bütün değişimler altında korunduğu müddetçe temel fiziksel
maddenin kendi pozitif karakteri olduğunu farz etmekte herhangi bir çelişki yoktur. Diğer
taraftan metafiziksel ilk madde, pozitif gerçek yüklemlere sahip olmamalıdır.” 3,4 Metafiziksel
madde hakkında pozitif hiçbir şey söylenemese de özel bir tarzda olmak üzere olumsuzlama -
sonsuz, belirsiz- ile tanımlanabilir. Metafiziksel ilk madde beyaz değildir dediğimizde
kastettiğimiz o beyaz değildir başka bir renktir olmamalıdır. Mutlak bir belirsizliği göz önüne
almalıyız. Madde hakkında kurabileceğimiz yüklemler ancak olumsuz olarak yüklenebilir. Bu
Simplicius’un Aristoteles ve Platon’u anlama biçimidir.
- Aristoteles, fiziksel değişimlerin altında yatan nihai altlığın (dolayısıyla fiziksel anlamda ilk
maddenin) belirli özelliklere sahip olabilmesi yani metafiziksel olarak bileşik olması fikrini
reddetti. Çünkü söz konusu olan dört unsurun birbirine dönüşümü olduğunda alt yatta şey
hem fiziksel hem de metafiziksel olarak ilk madde olmalıdır. Çünkü o, yalnızca fiziksel olarak
ilk madde sayıldığında o metafiziksel bir ilk madde ve belirleyici bir formdan telif olmak
zorunda kalır. Mevzu bütün değişimler boyunca sabit kaldığı için bu değişim gerçek anlamda
bir oluş ve bozuluş olmaz. Dolayısıyla elimizde yalnızca bir durumdan diğer bir duruma
değişim kalır ki bu sonuç saçmadır. “Tek çıkar yol, oluş ve bozuluşun alt yatan maddesinin
kendi belirli bir doğası olmadığını kabul etmektir. Dolayısıyla, elementler birbirine
dönüşürken aynı kalan belirli bir şey, aslını söylemek gerekirse mevzu, yoktur. Bir başka
deyişle fiziksel anlamda ilk madde ayrıca metafiziksel olarak ilk madde olmalıdır.” 5
- İbn Sînâ’nın cisimselliği birlikteki cevhersel bölünme farz etmesi Simplicius’u uğraştıran bir
problemi çözmüştür. İbn Sînâ’ya göre cisimlerin bozulabilir olmalarının nedeni onların bir
şekilde cisim-olmayan haline gelmeleri değil bilkuvve olarak bölünebilir olmalarıdır. Bu
4
Kısacası mürekkep cisimler parçaları bilfiil olan cisimlerdir. Bundan dolayı gerçek sürekli cisimler basit cisimler
olmalıdır. Ancak cisimlik bütün maddi cevherler tarafından paylaşılması gereken bir şeydir. Bundan dolayı
cisimsellikle özdeşleştirilen süreklilik asıl süreklilik anlamını veren 3 numaralı süreklilik olamamaktadır. Çünkü
onun sürekli parçalara bölünebilir olması gerekmektedir.
5
Şifa I. 3.2, 98, 12-13.
ayrıca cisimsel formun zati olarak maddesel olmasını yani maddeye ihtiyaç duymasını da
göstermektedir. “Karşıt, karşıtı edinemez: sürekli olması bakımından sürekli, bölünmeyi
kabul edemez; burada üçüncü bir şeyin olması gerekir; madde, her ikisini de kabul edebilir. 6
Sürekli olan tanımı gereği bölünmeye elverişli olduğu için, her cisimsel cevher tanımı gereği
maddeseldir.”22
- Geriye kalan her maddi cevherin 7 zati olarak cisimsel olduğunu, bir başka deyişle cevhersel
formun maddede cisimsel formu içermeksizin var düşünülemeyeceğini göstermektir. Ancak
bu başka bir probleme neden olmaktadır: “İlk madde, kendinde pozitif bir öze sahip değildir:
o, saf bilkuvveliktir. Bunun sonucunda, ilk maddenin herhangi bir cevhersel form olmaksızın
bilfiil olarak bulunamaz. Ama neden o her zaman süreklilikle özdeşleştirilen bu özel forma
sahip olmalıdır? Madde kendinde bir formu değil de diğerini talep ettiği pozitif bir özelliğe
sahip olmazsa bu nasıl mümkün olabilir?”22
- İbn Sînâ’nın çözümü iki şeye dayanmaktadır: cisimsel formu edinmeye yönelik metafiziksel
kuvve ile değişim içerisinde onu (cisimsel formu) kazanmaya ve kaybetmeye yönelik fiziksel
kuvve arasında bir eşitlik tesis etmek ve bireyselleşmede yerin rolünü kullanmak. 22,23 Şeylerin
birbirinden ayrılmasını sağlayan şey türün iki bireyinin paylaşmasının mümkün olmadığı
şeydir ki bu şartı sağlayan şey yer ve zamandır.
- İlk maddenin cisimsel form olmaksızın var olamayacağına bir başka deyişle maddedeki
herhangi bir cevhersel formun cisimsel olması gerektiğine dair delil:
Farz edilen: İlk madde, cisimsel suret olmaksızın var olabilir bir başka deyişle ilk madde,
cisimsel olmayan cevhersel bir formla var olabilir. Bu durumda iki ihtimal söz konusudur:
a) Cisimsellik maddedeki ilk form değildir dolayısıyla cismin yakın maddesi çoktan bir
terkiptir.
b) İlk maddenin kendisi, biri cisimsel diğeri cisimsel olmayan iki farklı formu edinebilir.
A seçeneği: Cisimsel ya da cisimsel olmayan olabilecek bileşik bir cevher (ilk madde ve ilk
maddenin varsayımsal cisimlik öncesi formundan mürekkep) farz edelim. Oluşa konu
olmayan cisimsel cevherler olsa da bu ne onların yalnızca cisimselliğiyle ne de cisimsellik
öncesi formuyla (çünkü ay altı cisimler de bu formu paylaşmalıdır) mümkün olmaktadır.
Dolayısıyla, varsayalım ki, cisimsel olmayan bir cisim öncesi cisim olmaktadır bir başka
deyişle cisimsellik öncesi forma sahip cisimsel olmayan bir cevher cisimsel form sahibi de
olmaktadır. Bu cevheri A olarak isimlendirelim. Her şeyden önce, A, cisimsel değilken hiç bir
konum ya da yere sahip olamaz. Çünkü A, cisimsel olmadığında, sürekli değildir yani
bölünebilir değildir; ama konum sahibi bölünemez olan şey bir noktadır ve nokta bir sınırdır,
cevher değildir. Dolayısıyla soru, konum sahibi olmayan A'nın bir cisim olup olamayacağı
hakkındadır. O cisim olduğunda, bir yerde olacaktır: üç boyutlu sürekli uzam sahibi olacaktır.
Sonsuz cisim düşünlebilir olmasına rağmen fiziksel olarak imkansız olduğu için sırayla diğer
cisimlerin yüzeyleriyle bir başka deyişe bir yerle kuşatılan sınırlayıcı bir yüzeye sahip
olacaktır. Şimdi, yer bireyselleştirir çünkü hiçbir cisim aynı anda birden fazla yerde olamaz.
Bu bireyselleşme için gereklidir çünkü ne bir cismin cevhersel formları ne de onun diğer
arazları onun biricik olarak işgal edeceği yeri belirleyemez. Çünkü aksi takdirde özdeş olan
şeyler her zaman farklı yerlerde var olurlar. Dolayısıyla, A, bir sefer bir cisim olduğunda, özel
bir yerde olmak zorundadır. Ancak cisim olması bakımında A hakkındaki hiçbir şey, A'nın
nerede olacağını belirleyemez. Dolayısıyla A, basitçe, cisimsel olduğu anda bir yer edinemez.
Bundan dolayı, A, değişim başlamadan önce [bir yere] yerleşmiş olmalıdır: “o, zorunlu olarak
daha önce bulunduğu yerdeydi ve bu cevher (yani cisimsellik öncesi A) bir yer sahibidir...
Ama onun hiçbir yerde olmadığı farz edilmişti. Bu bir çelişkidir.” Bir başka argüman:
“Değişimden önce, A'nın kendisiyle bir olduğu ama sürekli olmadığı, bir başka deyişle
kendisiyle bir ama bölünemez olduğu bir başka deyişle kendisiyle ne fiili olarak ne bilkuvve
6
Bir başka deyişle madde hem sürekliliği hem de bölünmeyi kabul edebilir.
7
Tekrar burada kastettiği madde ve formdan bileşik olmaklık galiba.
olarak çok olmadığı bir forma sahip olduğunu farz edelim. Ancak bir cisim olduktan sonra,
bölünebilir olması gerekir. Dolayısıyla farz edilenin aksine, onun cisimsel öncesi orijinal
formu onu terk etmek zorundadır.”
B seçeneği: B'yi cisimsel bir cevher olarak farz edelim. Sonra bu cevheri ikiye bölelim (B1 ve
B2). Şimdi biz maddenin cisimsel formunu kaybedebildiğini farz ettiğimiz için bu üç
cisimden birinin cisimsel olmayana döndüğünü farz edelim. Yani bunlardan birinin cisimsel
formunu kaybettiğini bunun yerine cisimsel olmayan bir form geçtiğini düşünelim. Bu
cisimsel olmayan (ama maddi olan) cevherleri C, C1 ve C2 olarak isimlendirelim. C, C1 ve
C2'nin toplamıdır: C'de olan maddenin tamamı parçalarından birindedir ya da olacaktır. Bu
durumda C'nin mesela C1'den nasıl farklılaştığını açıklamak mümkün değildir. Yerde, ölçüde,
cevhersel formda ya da nitelikte farklılaşamazlar. Ayrıca C'nin C1 ve C2'nin literal olarak
birliği olduğunu söylemek de mümkün değildir. Çünkü farklı iki cevher literal olarak birlik
olması mümkün değildir. Onların maddeleri birlik olabilir ama bu durumda da onların
kendileri artık var olmaz; onların yerine üçüncü bir cevher geçmiş olur. Dolayısıyla biz C ve
C'nin nasıl farklılaştığını açıklayamamaktayz. Eğer bunların birbirine özdeş olduğunu
söylersek, C ve C1'nin maddelerinin özdeş olduğunu sonra ikisinin beraberce C'nin maddesine
özdeş olduğunu söylemek zorunda kalırız: mevzunun doğasının bir kısmı (ilk madde) ve
tamamı bütün yönlerden birdir. Bu imkansızdır.25-27
- Argümanların tamamını özetleyecek şekilde: Cisimsellik süreklilik olduğu için onun tam
karşıtı bölünmedir ve bölünme bütünle aynı doğaya sahip parçalara bölünme anlamına gelir.
Bu ayrıca cisimselliğin ölçü ve konum gerektiren bir form olmasının nedenidir. Çünkü
parçalar birbirinden ve bütünden ölçü ve konum vasıtasıyla ayrışır. Ayrıca bu maddenin, eğer
cisimsel forma sahip olabilirse, daima sahip olması gerektiğinin nedenidir: cisim bu tarz bir
cevher olarak bozuluşu zorunlu olarak onun kendi oluşuna (generation-kevn) eşlik eder.
Bundan dolayı maddi cevherler zati olarak cisimseldir.28
Avicennan Infinity
- İbn Sînâ, Aristotele’in aksine sonsuzu kat edilemez olarak hiç tanımlamamıştır. Hatta açık
bir biçimde sonsuzun kat edilemez olduğunu mutlak olarak reddetmemiştir. 14 Esasen kat
edilemez tanımı Aristoteles’in de resmi tanımı değildir. İbn Sînâ kat edilemezi Şifa Fizik’te
üç yerde kullanmıştır. Birinde sonsuzun sonlu zamanda kat edilemeyeceği sınırlamasıyla
zikretmiştir.9 Diğerinde Aristoteles’in bir argümanını anlatırken, üçüncü olarak aynı yerde
kendini sonsuzun kat edilemeyeceği önermesinden uzaklaştırken. 10 Onun sonsuz tanımı
Aristoteles’in resmi tanımını takip etmektedir. Örneğin Vezir Ebu Sa’d’a risalesinde sonsuzu
“bir nicelik ya da niceliğe sahip bir şeydir öyle ki ondan ne alırsan al onda aldığından farklı
bir şey bulursun ve hiçbir zaman ondan ötesinde hiçbir şeyin olmadığı şeye ulaşamazsın.” 11
İbn Sina sonsuzun kat edilemeyeceğini daima sınırlı bir anlamda söylemektedir: sonsuz sonlu
bir zaman diliminde kat edilemez. İbn Sina sonsuz bir zaman olduktan sonra sonsuzun kat
edilmesinde herhangi bir problem görmemektedir. 15 İbn Sînâ’nın al-Kuhi gibi
matematikçilerle karşıtlık içinde olmasına sebep olan şey birinin sonsuzu mutlak olarak kat
edilemez görmesinde değil, İbn Sînâ’nın sonsuz sonsuz büyüklüğü imkânsız görmesinde
yatmaktadır. Mesela İbn Sina Şifa Metafizikte Philoponus’a cevaben sonsuz zamansal
nedensel zinciri kat etmenin yalnızca mümkün olduğunu değil ayrıca zorunlu olduğunu da
iddia etmektedir.12
- İbn Sînâ, Philoponus’un sonsuzun kat edilmesi bilfiil sonsuzun var olmasını gerektirir
iddiasına her bir (külli vahid) ve tüm (küll) arasında ayrım yaparak cevap vermektedir. 13
Örneğin bir şeyin her bir parçasının parça olduğunu söylemek doğruyken tümünün parça
olduğunu söylemek yanlıştır. Benzer şekilde bilfiil sonsuzun her birinin var olduğunu
söylemek mümkünken, sonsuzun bütünün bir bütün olarak var olduğunu söylemek gerekli
değildir.
9
Fizik 3.4.
10
Fizik 3.8.
11
Risale sayfa 28.
12
Metafizik 4.2. başlarda paragraf “Ve iza gaddeyna” diye başlıyor.
13
Şifa fizik 3.11. Jon’un İngilizce tercümesinde 8.paragrafın başı.
- İbn Sînâ’ya göre, geçmiş olayların tümü bilfiil var olan sonsuz bir kümeye toplanmış
değildir. Onlar en fazla akli bir betimde toplanmıştır (vasfu’l-akl). Akli betimdeki toplanma,
ancak eşanlamlı olarak hakiki bir küme olan gerçekte ya da dışta var olan toplam gibidir.
Çünkü akılda var olan mantıksal bir kavram olarak tüm canlılar zihin haricinde var olan bir
küme değildir. Ancak İbn Sînâ, Yahya İbn Adi’nin aksine sonsuz kümeye ve dolayısıyla
sayının imkanına izin vermektedir. Yalnızca geçmiş (ya da gelecek) olaylar, sonsuzun
yüklenebileceği bilfiil bir küme değildir.16
- İbn Sina aynı taktiği kullanarak Philoponus’un gezegenlerin dönüşüyle ilgili iddiasını da
cevaplamaktadır. Phiponusun’un iddiası eğer geçmiş zaman sonsuzsa gezegenlerin dönüş
sürelerinin farklılığı nedeniyle ortaya az ya da çok sonsuz gibi saçma kavramlar çıkmasıydı.
İbn Sina’ya göre ise bilfiil var olan sonsuz hareket kümesi yoktur: “hayal gücümüz harekete
ait ne kadar sayı düşünürse düşünsün ondan öncesinde bir sayı buluruz.” 14 Hareket ya da
benzerlerinin bütün kümesi var değildir. Sonlu ya da sonsuz gibi az ya da çok da var olmayan
bir şeye ya uygulanır ya da uygulanmaz. Eğer var olmayana uygulanmaz ise itiraz ortadan
kalkar eğer uygulanırsa aynı şekilde gelecek zaman için de bunun uygulanması gerekir.
Ancak Philoponus gelecek zamanın sonsuz olduğunu düşündüğü için kendi kazdığı kuyuya
düşmüş olacaktır.17
- İbn Sina bilfiil sonsuza karşı çıkacağı zaman Aristoteles’in fiziksel argümanını bir kenara
bırakmakta ve daha ziyade Kindi gibi matematiksel bir argüman biçimi kullanmaktadır. 15
Yazarın burada genel hatlarıyla İbn Sina’nın argümanı dediği argüman biçimi: Sonsuz her
büyüklük ve doğada sonsuz sıralama sahibi olan tüm sayılılarların bilfiil sonsuza gidişleri ya
bütün yönlerde olur ya bir yönde olur. Eğer tüm yönlerden sonsuza gidiyorsa onda bir sınır
farz edilir. Bu sınır bakımından tek yönden sonsuza gidene benzemiş olur. Sonra A
noktasından B yönünde sonsuza doğru giden bir çizgi farz edilir. Daha sonra A noktasından
daha ileri bir nokta olarak C noktası tespit edilir ve AC, AB’den eksiltilir kalan CB olur. AB
ve CB çizgileri vehimde birbirleriyle örtüştürülür. Bu durumda a) ya AB, CB’ye eşit olur, b)
ya AB, CB’ye simetrik olur, c) ya da aralarındaki bağıntı her ikisinin de sonsuza kadar AB
yolunda veya AB’den AC miktarında eksik olarak gideceği şeklinde değerlendirilir. Birinci
ihtimal yani AB ve CB’nin eşit olması mümkün değildir. Çünkü örtüştürüldüklerinde CB,
AB’den bir parça olur. Bu durumda tüm ve tümün bir parçası eşit olur ki bu çelişkidir. Diğer
iki ihtimal de mümkün değildir. Çünkü eğer CB, AB’den B yönünde kısa kalır veya eksik
olursa bu durumda CB sonlu olur. AB ise ondan AC kadar üstün olmuş olur. Dolayısıyla AB
de sonlu olmuş olur. Yazar bu argümana örtüşme argümanı adını vermektedir. 18 İbn Sina bu
argümanın bilfiil (sonsuz) zati olarak sıralı sayılarda16 da geçerli olduğunu düşünmektedir.
- Örtüşme argümanıyla ilgili notlar: a) Kindi’nin argümanını geçersiz kılan eşit tanımını İbn
Sina hiçbir yerde kullanmamaktadır, b) Kindi’nin aksine İbn Sina söz konusu argümanın
bütün büyüklükler için geçerli olduğunu düşünmemektedir. İbn Sina bu argümanı yalnızca
doğada konum sahibi büyüklükler için bir başka deyişle cisimsel uzam için kullanmaktadır. 17
- İbn Sînâ, argümanının zati olarak sıralı bilfiil sonsuz niceliğin imkanını ortadan kaldırdığını
düşünmektedir. Ancak o belirli bilfiil sonsuzlara izin vermektedir. Zati olarak sıralı bilfiil
sonsuz niceliğin şartları: a) Bu nicelik mutlak olarak daha çok ya da az olamayandır. 18 Vezire
14
Şifa fizik 3.11. yukarıdakiyle hemen hemen aynı yerler olması lazım
15
Sayfa 17. İbn Sina aslında hem Aristoteles’in argüman kurma biçimini hem de Kindi’ninkini kullanmaktadır.
Cisimle ilgili tartışmalarında mesela hep hareket üzerinden yani fiziksel bir fenomene dayanan argüman biçimini
kullanmaktadır.
16
Zati olarak sıralı sayının anlamı nedir? Yazarın yorumuna göre İbn Sina’nın aklındaki sonsuzca uzayan tam
sayılardan oluşan bir sayı doğrusu. Tam sayılar da bir birim büyüklük tarafından temsil edilmektedir. Bu
durumda da yukarıdaki argüman bunun için de geçerli olmaktadır. s. 18
17
Yazarın atıf ve alıntı yaptığı yerler: Necat 2.2. Sonlu ve Sonsuz Hakkında, Şifa Fizik 3.8., İşarat (buradaki alıntı
direkt cisimsel büyüklük sonlu olmalıdır şeklinde o yüzden burayı bul mutlaka.
18
Necat 2.2.
risalesindeki tanımı konuyu daha da açık hale getirmektedir: “bilfiil sonsuz, ötesinde bir ucun
bulunmadığı uca şu an sonsuzca uzayan olarak tasvir edilir.” 19 Bunun anlamı bütün üyelerinin
bir ve aynı zamanda var olmasıdır. b) bu küme ya da sınıf zati olarak sıralı olmalıdır. Zati
sıranın anlamı, parçaları karşılıklı olarak doğal ve zati öncelik ilişkisine sahip olmaktır.
Mesela doğal sayılar göz önüne alındığında 3 herhangi bir yerde gelemez, dörtten önce ikiden
sonra gelmek zorundadır. Bu aynı şekilde sürekli büyüklükler için de geçerlidir. Mesela bir
koridoru ölçmek için metreyi kullandığımızı varsayalım. Bu koridordaki iki metrelik bölüm,
üç metrelik bölümden önce bir metrelik bölümden sonra olmalıdır. Buradaki temel düşünce
kümedeki üyelerin diğer üyelerle ilişkili olarak tam belirlenmiş bir yerinin olmasıdır. 20
- Dolayısıyla İbn Sina’ya göre yukarıdaki iki şarttan birini ya da her ikisini taşımayan şeyler
bilfiil sonsuz olabilir. İbn Sina bunların sonsuz olmadığının kanıtlamayacağını düşünmekle
kalmamakta onların sonsuz olduğunun ispatlanabileceğini düşünmektedir. 20 İbn Sina’ya göre
hareket ve zaman ilk şartı taşımadığı için bilfiil sonsuz olabilmekte, ölümsüz ruhlar ise ikinci
şartı taşımadığı için bilfiil sonsuz olabilmektedir. 21 Ruhların sonsuz olabilmesinin nedeni
bedensiz akılların hiçbir doğal ya da konumsal düzene sıraya sahip olmamalarıdır. 22
- Söz konusu bilfiil sonsuzlar aynı zamanda bilkuvve de sonsuzdurlar. Örneğin zaman
geçmişe doğru sonsuz olduğu için bilfiil sonsuzken geleceğe doğru da sonsuz olduğu için
bilkuvve sonsuzdur.21
- İbn Sina, duyulur cismi ve doğal cismi birbirinden ayırmıştır. Doğal cisim değişime konu
olan cisimdir.11 Cisimsel varlık ve onun hareket ve değişime elverişli olması başka şeylerdir.112
- Aristoteles’e göre değişimde gerekli iki unsur vardır. Birincisi mevzuyken diğeri zıtlık ya da
yoksunluktur. Esasında birinci yani mevzu sahip olduğu bir form ile bir başka forma değişim
geçirdiği için üç ilke olarak görülebilir: mevzu, mevzunun hali hazırda sahip olduğu form ve
kendisine doğru değişeceği ikinci form.112
- İbn Sina’nın fiziğin konusunu “değişime konu olması bakımından duyulur cisim” olarak
değiştirmesi onun fiziksel dünyanın cisimselliği ile fiziksel dünyadaki hareketi ayrıştırdığını
göstermektedir. İbn Sina değişim ve hareketi, değişim ve harekette olandan oldukça net bir
şekilde ayrıştırmaktadır.113 Cisme cisim olması bakımından ait olan ilkeler madde ve surettir.
Değişim ve harekete konu olması bakımından ilişen ilke ise yoksunluktur.114
Fizik’ten:
وامت داد ث الث، وامتداد آخر مقاطع له على قوائم، ان الجسم الطبيعي هو الجوهر الذي يمكن ان يفرض فيه امتداد:فنقول
وليس الجس م جس ما بان ه ذو. وكونه بهذه الصفة هو الصورة التي به ا ص ار الجس م جس ما.مقاطع لهما جميعا على قوائم
فان الجسم يكون موجودا جسما ثابتا وان غيرت االمتدادات الموجودة فيه بالفعل،امتداد ثالثة مفروضة.
Biz deriz ki: Doğal cisim, kendisinde bir uzamın, onu [ilk uzamı] dik kesen bir diğer uzamın
ve her ikisini beraber dik kesen üçüncü bir uzamın farz edilmesinin mümkün olduğu bir
cevherdir. Onun bu sıfatta olması cismin kendisiyle cisim olduğu sûrettir. Cisim, farz edilen
üç uzama sahip olmasıyla cisim değildir. Çünkü cisim, kendisinde bilfiil mevcut olan uzamlar
değişse de var olur ve cisim olarak kalır.22
- Cismin cisimliği, cisme arız olan nicelik değişimlerinden bağımsız olarak kalıcıdır.
Herhangi bir cismin somut boyutları, cismin büyüklüğünü açıklar ve onu nicelik kategorisinin
altına yerleştirir ama söz konusu somut boyutlar ne cismin cisimliğini ne de mahiyetini
açıklar.120
- “[…] İbn Sînâ’nın cisim kavramı süreklilik, uzam ve bölünebilirlik kavramlarına
dayanmaktadır. Öyle ki cisim olarak cisim üç boyutta belirsizce uzamlı ve bu nedenle zâti
olarak bölünebilir olan sürekli cevherdir.” “Cisimsel bir başka deyişle sürekli, uzamlı ve
bölünebilir bir cevher olarak temel cisim kavramı, bütün somut cisimlerin ortak olarak sahip
olduğu ve İbn Sînâ’nın bazen ‘mutlak cisim’ ya da ‘mutlak olarak cisim’ şeklinde
isimlendirdiği şeydir. Kısaca o, cismin mahiyetinin niteliksiz ancak maddeli halidir.” 121
Kategoriler’den: “Bize göre, bilinmelidir ki her cisim sonludur. Ne var ki cisim olması
bakımından cismin tanımı “cisim”in ve sonlu olması bakımından “sonlu”nun tanımlarından
başkadır. Cisimlik tanımı cisim olarak kurulduktan sonra 23 her cisme sonluluk lazım
gelir/gerekir. Bu nedenle cisim bazen cisim olarak akladilirken sonluluk, konuların talep
edilen arazları kendilerini apaçık kılan burhanlarla ortaya konulmadıkça akledilemez. Bu
yüzden sonluluk cismin mahiyetine dahil değildir ve dolayısıyla yüzey de cismin tanımının
bir parçası değildir. Bununla birlikte her cisim sonlu olsa da boyutların cisimde bilfiil
meydana gelmesi zorunlu değildir. Zira küre olması bakımından küre cisimdir, fakat onu tek
bir son kuşatmaktadır ve onda bilfiil ayırt edilmiş boyutlar farz edilmez. Dahası cismin cisim
olmasının nedeni; doğasında ve yapısında, ortak tek bir doğru üzerinde dik açıyla kesişen
mutlak üç boyutun varsayılabilme özelliğinin bulunmasıdır. İşte cisimliğin sureti de budur.
Buna göre içinde bir boyut farz etmene imkân veren bir şey ve sonra onunla dik açıyla kesişen
başka bir boyut sonra da ilk ikisiyle dik açıyla önceki kesişme üzerine kesişecek üçüncü bir
boyut; işte cisim budur. Bundan sonra iki cisimden biri boyutlardan birini veya ikisini veya
üçünü kabul etme bakımından ya da büyüklük ve küçüklük bakımından birbiriyle
farklılaştığında bu farklılaşma kesinlikle mutlak olarak üç boyutu farz edilebilme hususunda
olmayacaktır. Birinin diğeriyle farklılaşması zikredildiği gibi, kabul ettiği boyutlar açısından
olacaktır. Dolayısıyla o, üç boyutu kabul etmesi yönünden mutlak olarak cisimdir. Aynıyla üç
boyutu (yani var olan üç boyutu) ya da eğer mümkünse kendisinde bilfiil mevcut üç boyutu
22
Şifa Fizik Birinci Makale, İkinci Fasıl, İkinci Paragraf: s. 13. Türkçe Tercümede قوائمkelimesi hatalı çevrilmiş,
doğrusunun dik olması gerekiyor.
23
Cisim olarak dış dünyada gerçekleştikten sonra?
kabul etmesi yönünden ise (yani bu tahsisle) ölçülebilir olmasına göre cisimdir. Bu ölçme
ister onu tayin etmesin ister tayin etsin, cisim olması ölçülebilir olması bakımındandır.
Cevhersel sureti olan cisimlik sureti ise ki bu bir cisimde diğerinden fazla değildir, ilk kısım
(yani mutlak cisim) grubundandır ve cevherin suretidir. Dahası bu cevherdir ve araz değildir.
Üç boyuttaki sınırlı ya da sınırsız ölçmeye arız olan belirlenen (muayyen) ise nicelik
grubundan arazdır.”108,109
- Cismin uzamlı olmadığı görüşü bütün yayınların baskın görüşüdür. 122 Harry Wolfson’un
yorumuna göre İbn Sînâ’ya göre cisimsel form ilk maddede üç boyutluluğun varsayılması için
bir meyil/yatkınlıktır (predisposition). Ayrıca İbn Sînâ’ya göre üç boyutluluğun kendisi bir
arazdır.24 Ayrıca İbn Sina cismin mahiyetini süreklilikle özdeşleştirmemektedir. 25
Aristoteles’te cisimsel forma bir atıf yoktur. 26 Abraham Stone’a göre de İbn Sînâ’nın cisim
resmi cisme ister belirli ister belirsiz olsun nicelik olarak atıfta bulunuyor şeklinde
anlaşılamaz.27 Sarah Pessin’e göre de cisimsellik, maddeye üç boyutluluğu edinmesi için
yatkınlık ve hazırlık veren formdur. Ki cisimsellik cismin sürekliliğini mümkün kılar. 28
Lammer’e göre ise İbn Sînâ mutlak cismi zati olarak uzamlı şeklinde düşünmektedir. 29
Cisimsellik formu süreklilikten başka bir şey değildir. Süreklililik de sırasıyla bölünebilirlik
ve uzamdan başka bir şey değildir.125 Lammer’a göre İbn Sina’nın cisimsellik anlayışının “farz
edilmeye yatkınlık” olarak yanlış biçimde düşünülmesinin kökleri İbn Sînâ’nın metinlerinde
bulunabilir:
Metafizikten:
“Cisim bir cevherdir ki bunda başlangıç olarak herhangi bir boyut varsayman mümkündür ve
bu başlangıç uzunluk olur. Sonra yine bu boyutla dikey olarak kesişen bir başka boyut
varsayabilirsin ve bu ikinci boyut genişlik olur. Yine söz konusu iki boyutla dikey olarak
kesişen üçüncü bir boyut daha varsayabilirsin ve bu üçü tek bir yerde karşılaşırlar. Bu üç
boyuttan başka bu sıfata sahip dikey bir boyut varsayman mümkün değildir.”30
ثم يمكن ك ان، فيك ون ذل ك المبت دأ ه و الط ول،ان الجسم هو الجوهر الذي يمكنك ان تفرض فيه بع دا كي ف ش ئت ابت داء
فيمكنك ان تفرض في ه بع دا ثالث ا، فيكون ذلك البعد الثان هو العرض،تفرض أيضا بعدا آخر مقاطعا لذلك البعد على قوائم
وال يمكنك ان تفرض بعدا عموديا بهذه الصفة غير هذه،مقاطعا لهذين البعدين على قوائم تتالقي الثالثة على موضع واحد
.الثالثة
24
Wolfson, Crescas’ Critique of Aristotle, s. 101.
25
Wolfson, Crescas’ Critique of Aristotle, s. 261.
26
Wolfson, Crescas’ Critique of Aristotle, s. 101
27
Bendeki makalede sayfa 18. Lammer sayfa 101’e atıf yapmış.
28
The Routledge Companion to Islamic Philosophy, s. 199.
29
Lammer bu ifadesinin Mcginnis tarafından da doğrulandığını ifade etmektedir. bk. A Penetreting Question,
s.61. Ben makalede Lammer’a katılmayacağım. Çünkü Lammer’in ifade ettiği şey anladığım kadarıyla cisimdeki
bilfiil uzamın cisimsellik anlamına geldiğidir. Asıl bu İbn Sina’nın diğer metinleriyle uzlaştırılamaz bir düşünce.
Çünkü İbn Sina cisimde gerçekleşen boyutlarla farz edilen boyutları birbirinden net bir şekilde ayrıştırmaktadır.
İlki nicelik kategorisidir cisimsellikle ilgisi yoktur. Bu tartışmayı yazının başında yap sonrasında tekrar tekrar
dönme.
30
İkinci makale ikinci fasıl. Birinci cilt sayfa 59.
31
Tek başına cisim olarak almak kapalılığına neden olmaktadır. Eğer kastedilen mahsus cisimse evet cisim üç
boyutlu olan bir başka deyişle uzamlı olandır. Ancak maddeye ilişen ilk form olan cisimsellik formu itibariyle
cisim üç boyutlu olan değil üç boyutluluğa elverişli olandır. Üç boyutlu olması ya da uzam sahibi olması ancak
cisim dış dünyada gerçekleştikten sonradır.
şeydir. Ancak kendinde uzamlı olmayan yalnızca uzamlı olmaya yatkın olandır. 32 Ancak
Lammer’a göre bu okuma İbn Sina’nın cisimle ilgili niyetinin yanlış sunumudur ve İbn
Sina’nın diğer çalışmalarıyla uyumlu değildir. 126 Yazara göre ilk olarak ‘emkene’ kelimesi ile
erişilen küçük farklılık farada kelimesi ile tasvir edilen fiil için yalnızca yatkınlıktan
bahsetmeyi haklı çıkarmaz. “İbn Sina’nın cismi kendisinde üç boyutu farz etmek mümkündür
şeklindeki tasviri cismin uzamsız olduğuna anlamına gelmemektedir, bir başka deyişle,
yalnızca bilkuvve olarak uzamlıdır ve somut boyutları edindiğinde bilfiil olarak uzamlı
olacaktır anlamına gelmez. Daha ziyade şu şekilde anlaşılmalıdır: bizim için cisim olarak
çoktan uzamlı olanda üç boyut farz etmek mümkündür. Eğer çoktan uzamlı olmasaydı biz
onda üç boyut bulamazdık.”33 Yazar Şifa İlahiyat 2.2.’den “senin için mümkündür” ifadesinin
iddiasını daha da desteklediğini düşünmekte. Yazara göre cisimdeki boyutlar vardır ama
belirli değildir bizim için mümkün olan ise bu belirsiz boyutları belirlemektir. Kitâbu’l-
hidaye’den yaptığı bir alıntıyla da ayrıca desteklemektedir. Söz konusu alıntı: “Cismin
cisimselliği kendisinde üç boyutun birbirini bir noktada dik olarak kesmesinin farz etmenin
mümkün olmasıdır.” Şimdi burada benim mümkün olması şeklinde çevirdiğim kelimenin
Arapçası يصحşeklinde. Lammer bu ifadeyi mümkün olması şeklinde değil ‘doğru olması’
şeklinde çevirip (dolayısıyla ifadenin bütünü ‘Cismin cisimselliği kendisinde üç boyutun
birbirini dik olarak kestiğinin farz edilmesi doğru olmasıdır’ haline gelmektedir) kendi
yaklaşımına destek sağlamaya çalışmakta. Aynı şekilde Necat 4.1.4.’ten bir alıntıyla da söz
konusu kelimeyi doğru olmak şeklinde çevirmekte:
Necat’tan:
.بل الجسم انما هو الجسم ألنه بحيث يصح ان يفرض فيه ابعاد ثالثة كل واحد منها قائم على اآلخر
“Hatta cisim, ancak her biri birbirine dik olan üç boyutun farzedilmesinin mümkün olması
açısından cisimdir.”34
Ama söz konusu fiilin “mümkün/uygun/münasip olmak” şeklinde çevrilmesi gramer
açısından daha doğrudur. Buradan vardığı genel sonuç İbn Sina’nın bütün külliyatında bu
konuyla ilgili ifadelerde imkân kelimesi yerine sahha kelimesinin kullanılması imkân
kelimesinin yatkınlık/elverişlik şeklinde çevrilmesine engel olduğudur. “Sonuç olarak, cisim
bizim kendisinde bu boyutları bulabilmemiz çoktan doğru olduğu için cisimdir. Cisim zati
olarak uzamlı olmalıdır. Çünkü aksi takdirde biz üç boyutu onun belirsiz uzamında seçemez
ve belirleyemezdik.”128 Yazara göre ayrıca düzeltilmesi gereken ikinci nokta farada
kelimesinin varsaymak (to assume) şeklinde tercüme edilmesidir. Çünkü bu okuma biçimi
boyutların esasında var olmadığını yalnızca düşünüldüğünü göstermektedir. Boyutların henüz
burada olmadığı doğrudur ancak bunun sebebi boyutların var olmaması değil tanımlanmamış
olmasıdır. Yani boyutlar henüz dikkatimize sunulmamıştır.128
- İbn Sînâ’ya göre cisimde üç boyuttan daha fazlasının olması mümkün değildir. Uzam çoktan
varsayılsa da diğer türlü olsa da bu durum değişmez.
- Lammer analizinde farada fiilini göstermek (show), belirlemek (identify) ve ayırmak
(demarcate) şeklinde tercüme etmeyi tercih etmiştir. Genel kullanımda ise varsaymak (to
32
Lammer’a göre boyutlar bilfiil vardır yalnızca biz tarafından tanımlanmamıştır. İki yorum biçimi arasında
esasen cisimselliğin üç boyutluluk, uzam, bölünebilirlik anlamlarına geldiği konusunda problem
bulunmamaktadır. Sorun bu boyutların gerçekleştikten sonra mı dikkate alındığı gerçekleşmeden önce mi
dikkate alındığında yatmaktadır. Bana göre boyutlar gerçekleşmeden önce dikkate alınmaktadır. Bu yorumumu
destekleyen şeylerden biri cismin sonluluğu hususunda İbn Sina’nın yaklaşımıdır. Çünkü İbn Sina cismin cisim
olması bakımından sonlu olduğunu düşünenmemektedir. Cismin sonlu olması ancak onun dışta gerçekleşmesi
bakımından ona ilişmektedir. Dolayısıyla cismin farz edilen boyutları ile gerçekleşen boyutlar arası keskin bir
şekilde ayrıştırılmalıdır. Sonsuzluk farz edilen boyutlara yüklenirken sonluluk gerçekleşen boyutlara
yüklenmelidir.
33
Sayfa 126 gevşek tercüme.
34
Necat sayfa 202.
assume) şeklinde tercüme edilmektedir. Ona göre cisim uzamlıdır ama i) somut ölçüden
yoksundur, ii) boyut olarak kendisinde çoktan belirlenmiş uzunluk, genişlik ve derinlikten
yoksundur.
أي بينه ا ح د، للشئ في نفسه إذا كان بحيث يمكن ان تفرض له أجزاء بينها االتصال ال ذي ب المعني األول،”ويقال متصل
، وأما الذي يقال إنه المنقسم الي أشياء تقبل القسمة دائما فهو رسمه. وهذي هو حد المتصل،مشترك هو طرف لهذي وذاك
“ وذاك ألنها هذا غير مقوم لماهيته
“Yine, aralarında ilk anlamda süreklilik olan, yani aralarında beriki ve ötekinin ucu olan ortak
bir sınır bulunması anlamındaki parçaların varsayılması mümkün olduğu zaman, şey için
‘kendinde süreklidir’ denilir. İşte süreklinin tanımı budur. ‘O (sürekli), devamlı bölünmeyi
kabul eden şeylere bölünendir’ denilen ise, süreklinin resmidir (betimidir). Bu da onun
(süreklinin) mahiyetinin kurucusu olmaması nedeniyledir.”40
- Kendinde sürekli kendisinde ferdi olarak parçalar henüz bilfiil olmayan parçalar farz
etmenin mümkün olduğu şeydir. Ferdi parçaların sınırları yalnızca bir ve aynı farz edilen
parçalar değildir aksine bölünme gerçekleşmedikçe onların sınırları bilfiil ve gerçek olarak bir
ve aynıdır. Sürekli büyüklük, bölünebilir ama henüz bölünmemiş olduğunda süreklidir.” 135 O,
potansiyel olarak bölünebilirdir; bölünebilirin anlamı bilkuvve olarak bölünmüş olmaktır.
Cisim kendisinde üç boyutun farz edilmesi (Lammer inatla belirlenmesi ifadesini kullanıyor)
mümkün olanken, sürekli kendisinde ortak sınıra sahip parçaların farz edilmesi mümkün
35
Metafizik sayfa 1. Sayfa 58. Yazıda bu konuyu yazmıştım.
36
Necat 201-202.
37
Yine farz kelimesi geçiyor.
38
Metafizik 1. Sayfa 60
39
Metafizik 1. Sayfa 62
40
Fizik 2 sayfa 11 küçük değişikliklerle tercümeden aldım.
olandır. Parçaların uzamlı olması gerektiği için süreklilik yalnızca bölünebilirlik değil aynı
zamanda uzam da içermelidir. Cisimsellik üç boyutlu büyüklük anlamına gelir, süreklilik
bilfiil uzam ve bilkuvve bölünebilirlik anlamına gelir. Ancak somut boyutlar ya da belirlenmiş
uzamsallık anlamına gelmez.136
- Şimdi İbn Sînâ, maddenin varlığını kurmak ve cisimselliğin maddenin kendisiyle
açıklanamayacağını göstermek zorundadır. Şarihler döneminde madde çoktan cisimsel bir şey
olarak değerlendirilmeye başlanmıştır.138
Fizik’ten: “Bölünme iki yönde kullanılır; birincisi ayrıklaşma ve koparılmadır. Bu, niceliğe
madde nedeniyle eklenir. İkincisi ise şeyin doğasında (o) şeyden başka bir şeyi varsayma ve
41
Necat sayfa 203. Bazı değişikliklerle tercüme
böyle olmaya devam etmenin bulunması anlamında bölünmedir. Bu da ölçüye [mikdâr]
kendisi nedeniyle eklenir. İlkinde bir hareketin bulunması gerekir. İkincisinde ise harekete
ihtiyaç duyulmaz. İlki gerçek bölünmedir ki o, şeyin halini başkalaştırır. İkincisi ise
vehmedilmiş bir durumdur. İlkini ölçü [mikdâr] kendi nedeniyle kesinlikle kabul etmez.
Çünkü kabul edenin kabul edilenle beraber kalıcı olması zorunludur. Şöyle ki, (ilk anlamda
bölünme) ârız olduğunda ilk ölçünün [mikdâr] varlığını iptal eder. Çünkü ilk ölçü [mikdâr]
ancak, bu belirli bitişmedir [ittisâl]; yoksa kendisinde belirli bitişme olan şey değildir. Çünkü
defalarca öğrendiğin üzere ölçü [mikdâr], bitişmenin [ittisal] kendisidir; yoksa kendindeki
bitişiklikle bitişik şey değildir. Zira ayrışma ârız olduğu zaman, dağıtan ilk ölçüyü [mikdâr]
iptal eder ve diğer iki ölçüyü [mikdâr] sonradan meydana getirir. Ve ancak öncesinde
bilkuvve iken, diğer iki sınırlı bitişiği [muttasıl] sonradan bilfiil meydana getirir. Şayet onlar
bilfiil olsalardı, tek bir bitişikte [muttasıl] sonsuz bitişikler [muttasıl] olurdu. Maddenin kabul
ettiği bölünmeyi ancak maddenin ancak kendisi için olan niceliğin varlığı sebebiyle kabul
eder olması yadırganamaz.”42
- Eğer madde cisimsel olsaydı kendi başına sürekli olurdu ve böylece bölünmeyi kabul eden
olamazdı. Eğer madde cisimsel olsaydı madde ya da şu ya da bu şekilde madde içeren hiçbir
şey bölünebilir olmazdı.153
- Cisim olması bakımından cisim iki temel ilkeye sahiptir. İlki altta yatan kendinde uzamsız
ve form alıcı olmak dışında niteliksiz olan maddedir. İkincisi ise cisimsel form olarak
isimlendirilen formdur. İkisinin terkibi mutlak cismi verir. Mutlak cisim, basit cisim fikrinin
varsayımsal numunesidir. Onu bütün cisimler paylaşır ve hiçbir cisim diğerini bu özellikte
aşamaz. Böylece bütün cisimler cisinsel olmak bakımından eşittir yani uzamlıdır yani
bölünebilendir.154
42
Fizik 2. Sayfa 60,61