Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 6

Evet Merhabalar Yaşam ve Madenin bu haftaki konusu şu sıralar sıkça duymaya

başladığımız Sürdürlebilir Madencilik.


Sürdürülebilir Madencilik son yıllarda dünya genelinde yaygınlaşmaya başlayan bir
terim olarak karşımıza çıkıyor. Çeşitli ilkelere sahip bir madencilik sistemine işaret
eden Sürdürülebilir Madencilik’te, maden işletmelerinin insan sağlığını ön plana alması,
çevreye duyarlı olması, teknolojiyi sonuna kadar kullanması, yöre halkıyla ilişkilerini
kuvvetli tutması ve tüm bunları sağladıktan sonra kâr edebilir bir faaliyet olması
hedefleniyor. Ülkemizde de artık maden işletmelerinin ilke edinmeye başladığı
sürdürülebilirlik konusunda, uzun yıllar madencilik alanında dünyanın teknolojik
olarak en ileri Ar-Ge kuruluşlarında ve maden firmalarında yöneticilik yapan Atakan
Yaman’ın, ülkemizde Maden Mühendisliği eğitimi denilince ilk akla gelen üniversite
olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi ‘nin bir dönem bölüm başkanlığını yapmış olan
kıymetli Ismet Karakoç Hocamın bu konu hakkındaki görüşlerini alacağız.
Hepinize hoş geldiniz diyorum umarım keyifli bir program olur.
Evet, öncelikle sizlerin de çok yakından tanıdığı Atakan Yaman ile başlamak istiyorum,
Atakan Bey “Sürdürülebilir Madencilik”, ülkemiz madencisinin önemli bölümü için
yeni bir söylem. Bu söylemi bizim için biraz açıklar mısınız? Nedir bu sürdürülebilir
madencilik ?
Madencilik faaliyetleri çevreye, insan sağlığına ve maden işçilerine ciddi potansiyel
tehlikeler getirmektedir. Ekonomik kalkınma doğa tahribatı veya insan hayatı ile
ödenemez. Bu nedenle, madencilik şirketleri teknik hususlar, güvenlik önlemleri,
çevresel etkilerin analizi ve uygunluk denetimleri konusunda ciddi bir şekilde
çalışmalıdır. Madenciliğin gelişimi için hızlı bir değişim şarttır ve çevresel ve insani
boyutu ön planda tutulmalıdır.

Bu çerçevede, madenciliğin üç temel paydasıyla ilgili bazı saptamalarda bulunmak


isterim:

Madencilik endüstrisi, insanlığın yaşamını idame ettirmek için vazgeçilmezdir. Ancak


siyasi çıkarlar uğruna toptan karşı çıkmak, toptancı bir madencilik karşıtlığıdır. Maden
kaynakları, modern yaşamın devamı için gereklidir ve gelişmiş ülkelerin hepsi
değerlendirmektedir. Madencilik endüstrisine çevreci, insan merkezli ve şeffaf bir
yaklaşımın benimsenmesi toplumsal refah ve daha yaşanabilir bir dünya için önemlidir.

Madencilik endüstrisi açısından faaliyet yapılan yörelerde ekonomik gelişim, yerel


istihdam ve iş alanı yaratıldığı söyleminin çokça dile getirilmesi de günümüz olanakları
açısından güçlü bir argüman değildir. Maden şirketlerinin artık daha net bir şekilde
çevresel, sosyal ve yönetsel meseleleri öne çıkaracak doğa, insan ve toplum merkezli, çok
sesli, şeffaf ve duyarlı bir iş yapma biçimine evrilmesi gerekmektedir.
Devletler açısından, toplumun beklentileri ve ihtiyaçları ile ekonomik gelişim döngüsü
arasındaki korelasyon çevre, toplum ve yönetsel hususlar dahilinde değerlendirilmedir.
İlkeler, planlar, politikalar bu çerçevede hazırlanmalı, madencilik faaliyetlerinin
denetimi, faaliyetlerin daha iyi yapılmasını teşvik etmeli, kötü madencilik örnekleri
ayıklanmalı ve toplumun bilgiye ulaşımı şeffaflık ilkeleri çerçevesinde sağlanmalıdır.

Buna kısaca sürdürülebilir madencilik diyoruz


Daha önce bir dergide verdiğiniz röportajda “Önce insan, sonra çevre, sonra
madencilik” diye bir söyleminiz var, aslında bu söylemin bütün bu söylediklerinizi
özetleyen bir cümle olduğunu düşünüyorum. Bu üç parametrede birbirinden ayrı
düşünülemeyen madenciliğin olmazsa olmaz üç bileşeni. Bu soruyu bir de kıymetli
hocama yöneltmek istiyorum. Ismet Hocam bu konudaki sizin görüşleriniz neler maden,
insan ve çevre hepsi bir arada yürütülebilir mi?

Madencilik yaparken atıklar oluşur. Bu atıkların çevreye zarar vermeyecek şekilde


depolanması gerekli. Maden kapandıktan sonra atık bertarafının ve izolasyonun önemi
de çevrenin ve insan sağlığının korunması açısından kritiktir. Bunları yaparken yerel
halkı bilgilendirmek ve bu sürece dahil ederek faydalar sağlamak tepkileri önleyecektir.
Örneğin maden çıkarılırken yapılan patlatmalarda yakın yerleşim yerlerinin sakinleri
rahatsız edilmemeli bunula ilgili alıncak önlemler fizibilite sürecinde planlanmalıdır.
Bunlar gözetilirken aynı zamanda karlı bir şekilde madencilik yapılırsa işte buna
sürdürülebilir madencilik denir.

Peki bizim ülkemizde dünyaya kıyasla sürdürülebilirlik noktasında eksiklerimiz


bulunuyor mu? Hep söylenildiği gibi bu noktada dünya standartlarını geriden takip
eden bir ülke konumunda mıyız? Madencilerimize bu konuda neler öneriyorsunuz?
Sürdürülebilir madenciliğin kurallarına inanmamız ve bunları uygulamamız
gerekmektedir. Ülkemizde en başta madencilik kültüründe bir değişiklik yapılmalıdır.
Bu bağlamda bana kalırsa Türkiye’deki küçük ölçekli madencilik faaliyetlerinden
vazgeçmemiz lazım. Çünkü küçük ölçekli madencilikte işletmeci yeterince kâr elde
edemediğinden sürdürülebilir madenciliğin uygulanması da mümkün olamamaktadır.
Dolayısıyla küçük ölçekli madenlerde istenmeyen manzaralarla karşılaşmaktayız.
Rezervlerimiz doğrultusunda büyük ölçekli madencilik faaliyetleri yürütmeye
başlamalıyız. Yerli/yabancı, büyük sermaye gruplarının madenciliğe yatırımını teşvik
etmeliyiz. Küçük madenciler de eğer yakın coğrafyada faaliyet gösteriyorlarsa güçlerini
birleştirmeliler. Böylece madencilik faaliyetlerinden elde edilen gelir arttıkça insan ve
çevre sağlığının korunmasına bütçe ayrılabilir.
Hocam görüşleriniz için çok teşekkür ediyorum. Kısaca özetlemek gerekirse
Madenciliğin küçük işletmeler yerine kurumsal firmalar tarafından yapılmasının
madencilik kültürü için daha yararlı olacağını söylediniz.
Evet Atakan Bey bir Maden İşletmesi Müdürü olarak bu olayları doğrudan gözlemleyen
kişisiniz. Bu sektördeki geçmişinize baktığımızda önce çeşitli işletmelerde hem saha
hem de process mühendisi olarak görev yapıp sonrasında yıllar içerisinde Maden
Müdürlüğü görevini üstlendiniz, baktığımızda da sektörde aranan ve deneyimlerine
başvurulan birisiniz. Hem yurtdışı bağlantılı hem de yerel maden firmalarını
deneyimleyen bir yönetici olarak ülkemizde yapılan madencilik hakkındaki görüşleriniz
ne olur ?
Gelişmiş ülkelerdeki madencilikte kullanılan teknolojiler Türkiye'de yeterince takip
edilemiyor. Örneğin, kömür madenlerinde kendiliğinden yanma sorunu yurtdışında
çözülmüşken, ülkemizde hala eski bir yöntem olan kül basma kullanılıyor. Bunun
yerine, yangınların başlamasını önlemek için önceden tedbirler alınması gerekiyor.
Mühendislerimizin daha iyi eğitilmesi için enstitülerin ve araştırma geliştirme
birimlerinin kurulması ve hocalarımızın daha fazla seyahat edip konferanslara
katılması gerekiyor. Bu sayede, Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun teknolojiler
geliştirilebilir ve madencilik sektörü daha güvenli hale getirilebilir.
Atakan Bey üniversitelerimizde verilen eğitim diyerek çok güzel bir konuya değindiniz.
Aslında benim de üzerinde konuşmayı istediğim bir konuydu bu. Ülkemizde özellikle
Mühendislik Fakültelerinde teorinin okulda, pratiğin ise çalışma hayatında öğrenildiği
kanısı yaygın, fakat öğrencilerin mezuniyet sonrası iş yaşamına girerken bir afallama
süreci bulunuyor. Üniversiteler öğrencilerinin bu açıklarını kapatmak için bildiğim
kadarı ile stajları zorunlu tutuyor. Ismet Hocam bir akademisyen olarak
üniversitelerimizde verilen eğitim ve bu eğitimin Sürdürülebilirlik konusunda
öğrencilerinize kattığı kültür hakkında ne söyleyebilirsiniz ?
Söylediğiniz gibi teorik bilgi ne kadar önemli olsa da bu teorinin sahaya yansimasini
gormedikden sonra eğitimin geçerliligi azalıyor özellikle dogayla dierkt temas halinde
olan maden mühendisliğinde. Okulda verilen teorik eğitimler sınırlı değişkenlere
dayalıdır ve insan faktörü gibi önemli faktörleri kapsamaz. Mühendislerin önceliği
operasyon verimliliğidir ve bu noktada insan faktörü önemli bir rol oynar. okulumuzda
2 adet zorunlu stajimiz var yani ogrencilerimiz bu stajlarda pratik kazanmadan mezun
olamiyorlar. Stajların yeterliliği için herhangi bir yaptırımımız yok sadece
ogrencilerimizden yaptiklari stajlara dair raporlar istiyoruz raporlar gerekli kriterleri
saglarsa stajlarını onaylıyoruz.
…………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………

Ismet Hocam Madencilik faaliyetleri söz konusu olduğunda, yöre halkı, toplum ya da
halk çevresinde olup biten fiziksel değişimi gözlemleyerek yapılan madencilik faaliyeti
hakkında kabaca bir fikir oluşturup, olumlu ya da olumsuz bir karar veriyor aslında.
Bu noktada madencilere düşen görev nedir sizce?
tarafların birbirini iyi anlaması ve empati kurmasının çok önemli olduğunu belirtirim;
bunun için maden şirketlerinin sadece işin teknik ya da yasal boyutunu merkeze alan
bakış açısının dışına çıkarak konuyu değerlendirmeleri gerekmektedir. Çünkü, yasal
onay ve teknik yetkinlik çoğunlukla sorunun anlaşılmasına ve çözüm bulunmasına tek
başına yeterli olmuyor.
Eğer madencilik faaliyeti gelişigüzel, iletişime kapalı, yasal çerçevede her şeyi yapabilme
temeline yerleştirilirek yapılırsa olumsuz toplumsal tepkiler olur.
Senelerdir akmaya devam eden bir derenin kuruması, bağ bahçelerde bulunan
kuyularda su seviyesinin düşmesi, yöredeki hayvan ölümlerinin artması, dere ve
ırmaklardaki suların renginin değişmesi her ne kadar doğa koşulları gibi madencilik
dışında farklı nedenlerden dolayı oluşsa da tüm bunların suçlusu olarak maden
faaliyetleri görülür, cezası şirketlere kesilir.
Bu nedenle, maden şirketleri ve profesyonellerinin toplumla doğrudan, şeffaf, açık ve
samimi bir iletişim geliştirmesi önemli ve sosyal onay ve rızayı doğru yönetmeleri
gerekiyor.
Genel olarak toplumların ve özellikle madencilik bölgesine komşu toplulukların,
madencilik ile ilgili hafızaları ne yazık ki çok da parlak ve iç açıcı değil. Tarihsel hafıza
da bunu destekler nitelikte. Dünya ölçeğinde birçok olumsuz örnek olduğu gibi
ülkemizden de birkaç ciddi örnek mevcut. Bunları tek tek anlatmaya gerek yok diye
düşünüyorum. Peki Atakan Bey bu soruyu size sorayım. Yeni nesil madencilik
anlayışında bu sorunların üstesinden nasıl gelinmesi planlanıyor ?

Günümüzde yanlış ve kötü niyetli bilgi yaymak kolaylaştı. Ancak, madencilik


faaliyetleri sonucu ortaya çıkan can kaybı, çevresel tahribat ve zararlar gerçek.
Madenciler tarihe yüzleşmeli ve kötü örnekleri kabul etmelidir. Ancak, iş ve aş
yaratmak dışında, madencilik faaliyetleri toplum ve çevre açısından bir bedeli olduğu
hesaba katılmalı. Şirketler her türlü çevresel ve sosyal riski değerlendirmeli, işleri
topluma iyi anlatılmalı, çevre ve iş güvenliği önlemleri alınmalı, ve sürdürülebilir bir
madencilik anlayışı benimsenmeli. Yeni nesil madencilik çok disiplinli bir faaliyet olarak
ele alınmalı. Çevresel ve sosyal hususlar sadece işin yürümesi için “engelleri ortadan
kaldırmak” gerektiğinde akla gelmemeli.

Ismet Hocam eklemek istediğiniz bir şeyler var gibi ?

Burada Devletin ilgili kurumlarına önemli görevler düşüyor. Denetimler şeffaf ve etkin
olmalı, kanunlar ve yönetmelikler cezalandırıcı değil sektörü düzenleyici nitelikte
olmalı. Uzun vadeli stratejiler kapsamında madencilik uluslararası standartlarda
yapılmalı. Yeraltı kaynakları devlete ait olduğundan, devlet kendini hissettirmeli ve ilgili
kurumlarıyla daha etkin bir liderlik sergilemeli.

Ismet hocam süremizin sonuna doğru gelirken bu açıklamalarınızın ardından


Türkiye’de Sürdürülebilir Madencilik gerçekten tam anlamıyla mümkün mü? Son
olarak bu soruyu sorarak bitireyim.
Türkiye’de Sürdürülebilir Madencilik uygulaması bazı köklü değişikliklerin
yapılmasıyla mümkündür. En başta uluslararası standartlara uygun kurallar ortaya
konulması ve bunların uygulanmasının sağlanması gerekmektedir, bunlara uymayan
madenlerin kapatılması şarttır. Mevzuatlarımızı, dünya devi maden şirketlerinin bile
ülkemize yatırım yapmasına imkan sağlayacak hale getirmeliyiz, böylece sermaye, bilgi
ve teknolojiyi de ülkemize getirmiş oluruz. Ayrıca ülke madenciliğimizin teknik
sorunlarını çözebilmek için de bir Ar-Ge enstitüsü kurmamız şarttır. Eğitim
sistemimizde eksiklikler bulunmaktadır. 21. yüzyıl teknolojileri ve yeni bilgiler
doğrultusunda, her madende havalandırma ve kaya mekaniği konusunda uzmanlaşan
Türk mühendisleri yetiştirmek için eğitim sisteminin iyileştirilmesi gerekmektedir.
Evet konuklarımıza çok teşekkür ediyorum. Süremizin sonuna geldik keşke biraz daha
vaktimiz olsaydı ve konuşabilseydik bu konu hakkında. Şu sıralar çok popüler olan ve
aynı zamanda çok tartışılan, çok konuşulan bir konu olan sürdürülebilir madencilik
hakkında Atakan Yaman ve Ismet Karakoç kıymetli görüşlerini paylaştılar bizlerle, bu
görüşlerden bir çok kişinin faydalanacağı inancındayım. Bütün konuklarıma ayrı ayrı
teşekkür ederek hoşça kalın diyorum.

You might also like