Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 17

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ - İKTİSAT FAKÜLTESİ

Kamu Maliyesi Ders Notu 4.yy 8.HAFTA


VERGİ YÜKÜ, VERGİLEMEYE İLİŞKİN SORUNLAR ve ÇEŞİTLİ KAVRAMLAR
Vergi Yükü ve Türleri
.1. Bireysel Vergi Yükü (Brüt vergi yükünü verir)
Verginin ödenmesi, gerçek ve tüzel kişilerin kullanılabilir gelirlerinde azalmaya yol
açtığından mükellefler üzerinde ölçülemeyen ( subjektif ) veya ölçülebilen ( objektif ) bir yük,
oluşturur; dolayısıyla bireysel vergi yükü iki farklı yönüyle ele alınır.
Subjektif Vergi Yükü: Mükellefin, ödediği vergiyle gelirindeki azalmadan duyduğu bireysel
psikolojik baskıdır; aynı gelir düzeyindeki mükelleflerden bazıları daha fazla etkilenirken
bazıları daha az etkilenebilir; kişilerin vergiye ilişkin fedakârlık düşünceleri veya refah
kaybına ilişkin değer yargıları sayısal olarak ölçülemediğinden sübjektif vergi yükünün
sayısal olarak ifadelendirilmesi de, zordur
Objektif Vergi Yükü: Mükellefin ödediği vergi ile geliri arasında oransal ilişkileri esas alır;
bazı güçlükleri olmakla beraber teorik olarak hesaplanmaya uygundur. Vergi yükü, “belli bir
dönemde kamu kesimine yapılan ödemelerle bu ödemeleri yapan mükelleflerin aynı dönemde
elde ettikleri gelirler arasındaki sayısal ilişki” olarak tanımlanabilir. Vergi yükü, ödenen vergi
ile doğru orantılıdır (vergi miktarı arttıkça vergi yükü de artar); mükellefin ödeme gücü ile
tersine orantılıdır ( ödeme gücü arttıkça vergi yükü azalır).
Bireysel Vergi Yükü = Bireyin ödediği tüm vergiler / Bireyin geliri
.2. Toplam Vergi Yükü (Brüt vergi yükünü verir)
Bir ekonomide ödenen vergilerin ekonomide oluşturduğu yükü açıklayan bu kavram,
Toplam Vergi Yükü = Ödenen Vergiler / Toplumun Geliri
olarak formüle edilir; devlet ve diğer kamu tüzel kişilerine ödenen vergiler ele alınırken
toplumun geliri, gayri safi milli hasıla, safi milli hasıla, milli gelir, kavramlarından biri
olabilir.
Toplam vergi yükü, gelir grupları açısından (çeşitli gelir büyüklüklerine göre
gruplandırılmış mükelleflerin yaptıkları vergi ödemelerini aynı dönemde elde ettikleri
gelirlerine oranlayarak),
meslek grupları açısından (çeşitli meslek gruplarının ödediği vergileri aynı dönemdeki
gelirlerine oranlayarak), sektörel açıdan (her bir sektörün ödediği vergiyi o sektörün gelirine
oranlayarak), bölgesel açıdan ( iktisadi, sosyal, coğrafi açılardan homojen bölgelerde ödenen
vergilerin ilgili bölgede elde edilen gelire oranlayarak) veya ülkeler arası
karşılaştırmalarda yararlanılan bir kavramdır.
.3.Net Vergi Yükü
Toplam vergi yükü hesabında sadece ödenen vergiler dikkate alınıp kamu kesiminin sunduğu
hizmetlerden sağlanan faydalar göz ardı edildiğinden brüt bir kavramla çalışılır.
Net Vergi Yükü = Ödenen Tüm Vergiler – (Kamu Hizmetlerinden Sağlanan Fayda
+Transfer Harcamaları) / Gelir
.4.Gerçek Vergi Yükü
Kişiler, koşullar uygun olursa vergiyi yansıtabilir veya başkaları tarafından vergi, kendilerine
yansıtılabilir; dolayısıyla, bu durumun da vergi yükü hesabında dikkate alınması gerekir.
Gerçek vergi yükü, net vergi yükü büyüklüğünden, vergilerin yol açacağı bir dizi dolaylı
etkilerin (verginin yansıtılması vb) çıkarılması ile ulaşılan bir kavramdır. Net vergi yükündeki
gibi gerçek vergi yükü hesaplamasında da gerekli ölçümlere ulaşmak zordur
. Vergiye Karşı Tepkiler
Vergi, kişinin gelirinin bir kısmını yasalarla zorunlu olarak kamu kesimine aktarması sonucu,
iktisadi gücünde azalma meydana getirdiğinden kişide vergi baskısı (vergi tazyiki) duygusu
yaratır ve vergiye karşı tepki duyulur; vergi yükünü azaltma veya ortadan kaldırmaya yönelik
uyumsuzluklar ortaya çıkar.
1)Vergi Baskısının Etkileri
Karar (Beyan) Etkisi: Vergiden ötürü satın alma gücü azalan mükellefin tüketim, tasarruf ve
yatırım kararlarının da etkilenmesi, verginin beyan etkisidir
Gelir Etkisi: Satın alma gücü azalan mükellef, harcamalarını da azaltmamak için kendi işinde
daha fazla çalışarak veya ek işler bularak gelirini vergi öncesi seviyeye çıkarmaya çalışabilir;
buna verginin gelir etkisi, denir.
İkame Etkisi: Bireylerin çalışma saatleri dışında dinlenme istekleri, boş zaman talebi olarak
nitelenir; oranı yükseltilen veya yeni konulan vergi, gelirini önemli ölçüde etkilerse, birey
daha çok çalışma (gelirini artırırken aynı zamanda eskiye oranla daha fazla vergi de verme)
yerine boş zaman talebini arttırabilir; koşullar uygunsa daha az çalışıp verginin etkisini
gidermeye çalışması, verginin ikame etkisidir.
2) . Vergi Borcunu Geciktirme
Zamanında ödenmeyen vergi tutarı nispeten ucuz kredi sayılmakta; vergi borcunu geciktirme
yolu tercih edilebilmektedir
3. Vergiden Kaçınma ve Vergi Kaçakçılığı
Vergiden Kaçınma, vergi yasalarına aykırı hareket etmeden mükelleflerin vergi
yükümlülüğünden kurtulma girişimleridir; yasalara uyulduğundan vergiden kaçınmanın
cezası yoktur; ama hazine vergi kaybına uğramaktadır.
kısa dönemde vergi doğuran olaya sebebiyet vermemek (sigara içmeyince veya emlak sahibi
olmayınca ilgili vergi yükümlülüğü de oluşmaz; vergiden kaçınılır);
uzun dönemde de vergi yükümlülüğü altına girmemek için baskı grupları ve lobicilik
faaliyetleri ile vergi yasalarını da yapan meclis üyelerini etkilemek;
Vergi kaçakçılığı, bireysel bir eylemdir; vergiye karşı toplumsal bir davranış oluşması
halinde yeni bir kavramdan yararlanılır:
vergi grevi (vergi reddi).
4. Verginin Yansıtılması
Vergi yansıması, vergi yükünün başta piyasa koşulları olmak üzere çeşitli faktörlere göre
kısmen veya tamamen başkalarına aktarılması, işlemidir. Satın alma gücü azalan mükellefin
piyasa mekanizmasının arz, talep, fiyatlandırma araçlarından yararlanarak vergi yükünü
başkalarına aktarması, dört aşamalı bir süreç içinde gelişir:
1.Verginin ödenmesi: Verginin yansıtılması için önce ödenmesi gerekir.
2.Vurgu: Vergiyi ödeyen mükellef ilk olarak olumsuz psikolojik tepki gösterir; duyulan
psikolojik baskı sonucu birey ödemiş olduğu vergiyi başkalarına aktarma yollarını arar.
3.Aktarma: Vurgu aşamasından sonra, vergi yükünün bir başkasına geçirilmesidir; aktarma,
piyasanın yapısı, verginin türü vb konulara göre yapılabilen bir işlemdir ve birden fazla
tekrarlanabilir.
4.Yerleşme: Verginin artık aktarılamayarak son mükellef üzerinde kalma aşamasıdır;
yansıma ve yayılma bitmiş; vergi son (nihai) mükellef üzerine yerleşmiştir.
Yansıma Türleri
1.Kanuni Yansıma ve Ekonomik Yansıma: Kanun koyucunun vergi yasasında verginin,
ödeyen kişi tarafından yansıtılacağını açıkça belirtmesi durumunda vergi, ödeyen tarafından
yasaya dayanılarak yansıtılır. İçki ve sigara üretici veya ithalatçısı ödediği vergiyi ilgili
yasada belirtildiği şekliyle, malın satış fiyatına ekleyerek tüketiciye yansıtır; bu, kanuni
yansımadır. Vergi yasasında verginin yansıtılacağı öngörülmeden, vergi piyasa koşullarına
bağlı olarak başkalarına yansıtılıyorsa ekonomik yansıma, söz konusudur.
2.İleriye ve Geriye Yansıma: Mal/hizmetin satış fiyatına eklenen verginin, talebi
etkilemiyorsa, satış fiyatı aracılığıyla tüketiciye yansıtılması, ileriye doğru
yansımadır.
Girdi fiyatlarını düşürerek vergi yükünden kurtulmak için ödediği vergi kadar, malın üretim
faktörlerini ucuza temin etmeye çalışırsa geriye doğru yansımadan söz edilir.örn: işçiye
vergi kadar az ücret ödenmesi (işveren için zorunlu olan işveren primini bahane edip o kadar
az ücret ödenmesi, örneğinde olduğu gibi)..
3.Sınırsız Yansıma ve Sınırlı Yansıma: Vurgu aşamasından sonra vergi aktarılması çok
sayıda(durgun suya atılan taşın suda oluşturduğu dalgalar gibi) tekrarlanırsa, sınırsız yansıma
oluşur; yansıma ekonomi içinde yayılırken giderek etkisini kaybedip vergi yükü bir grup veya
kişi üzerine yerleşir. Ödenen verginin belli bir kişi veya grup üzerine yerleşmesi ve bir daha
aktarılmaması, sınırlı yansımadır; veraset vergisi veya ücretler üzerinden ödenen vergilerde
sınırlı yansıma gerçekleşir.
4.Mutlak ve Diferansiyel Yansıma: Belirli bir vergideki artışın (diğer vergi veya kamu
harcamalarında bir değişiklik olmaması halinde) gelir dağılımı üzerindeki etkisini incelemek
için mutlak yansıma kavramı kullanılır. Kamu harcamaları değişmezken herhangi bir verginin
kaldırılıp yerine yeni bir vergi konması durumunda gelir dağılımında meydana gelen etkiler
ise diferansiyel yansıma kavramı ile açıklanır.
Yansımayı Belirleyen Faktörler
Bir verginin yansıtılıp yansıtılamaması, arz ve talep esnekliği, vergilendirilen malın türü,
maliyetin türü, piyasanın yapısı, verginin türü, ilgili dönemin uzunluğu, vb. çeşitli faktörlerin
etkilerine bağlıdır. 1.Vergilendirilen malın türü, 2.Piyasanın Yapısı 3.Verginin türü
4.Konjonktürel durum: vergi yansımasını etkiler. Talebin arzdan fazla olduğu enflasyonist
ortamda ileri yansıma kolayken, tersine arzın talepten fazla olduğu deflasyonist ortamda,
vergiyi yansıtmak güçleşir.
Vergi ile ilgili Diğer Kavramlar::
Asgari Geçim İndirimi: Gelir vergisi matrahının, belirlenmiş asgari geçim miktarı kadar
indirimden sonra hesaplanmasıdır.
Negatif Gelir Vergisi: Asgari geçim düzeyinin altında yaşayanlara, aradaki fark kadar
“negatif gelir vergisi” ödeyerek onların da en az geçim standardına ulaşmalarının sağlanması,
gerektiği savunulur
Vergi Bilinci: Verginin önemini kavrayan; mali, ekonomik ve sosyal amaçlarını bilen bir
mükellef, vergi bilinci fazla olduğundan vergi yükümlülüklerini yerine getirir.
Vergi Ahlakı: Mükellef ve vergi sorumlularının yükümlülüklerini en üst seviyede
gerçekleştirmeye yönelik tutumları, vergi ahlakını oluşturur
Verginin Kapitalizasyonu: Servet unsuru veya iradı (geliri) üzerinden alınan verginin
azaltılması veya kaldırılmasının (vergi amortismanının tersine) sermaye değerinde
yükselmeye neden olacağını anlatan bir kavramdır.
Verginin Dönüştürülmesi: Vergi amortismanı ve kapitalizasyonu kavramları, gelir getiren
taşınır / taşınmaz sermaye malları ile dayanıklı tüketim malları üzerine konan vergilerle ilgili
iken, verginin dönüştürülmesi kavramı, ücret ve kâr üzerine konan veya mevcudu arttırılan
verginin ücret ve kâr bedellerinin değerindeki azaltıcı etkiyi, açıklar
Mali Zorlama: doğal afetler, savaş, ekonomik kriz gibi olağanüstü koşullarda artan kamusal
ihtiyaçları karşılamak için mevcut mali kaynaklara (toplumun hassasiyeti doğrultusunda) aşırı
yüklenmeyi açıklayan bir kavramdır.
Çifte Vergi: Bir vergi konusu üzerinden birden fazla vergi alınması ya da aynı vergi konusu
üzerinde birden fazla vergileme yetkisinin çatışmasıdır
Vergi Harmonizasyonu: Vergi uyumlaştırılmasıdır; örneğin Avrupa Birliği’ne üye (ve
üyeliğe aday) ülkelerin vergilerinin birbiri ile uyumlaştırılması, yakınlaştırılması gerekir.
Vergi Cenneti: Vergi uygulaması olmayan ya da çok düşük oranda vergi uygulanan ülkelere,
vergi cenneti ülkeler denmektedir
Vergi Dampingi: Vergi oranlarının, ülkede normal koşullarda uygulanması gereken vergi
oranlarının altında düzenlenmesidir.
Vergi Tatili: Belirli bölgelerde veya konularda, ulaşılmak istenen iktisadi ve sosyal amaçlara
uygun davranan mükelleflerden belirli bir süre veya tamamen vergi alınmamasıdır.
Mali Yanılsama: vergi yükümlüleri vergilemenin gerçek durumunu doğru algılamayabilirler
ve kamu harcamalarının bedelini düşük bulup daha fazla kamu hizmeti talep ederler.
Vergi Rekabeti: Günümüzde uluslar arası iktisadi ilişkilerin artması; çok uluslu işletmelerin
yaygınlaşması ve faaliyetlerinin de giderek uluslar arası nitelik kazanması sonucu ilgili
sermayeye çekici ortam yaratmak yarışı başlamıştır. Ülkelerin vergi kolaylıkları ve avantajlar
sağlayarak belirtilen kuruluşları kendilerine çekme çabaları, vergi rekabeti kavramı ile
açıklanır.
9.HAFTA
VERGİLER:Hukuki zorlama-Kesin gelir kaynağı dır.
BORÇLANMA:Gönüllülük esası-Geçici gelir kaynağı dır.
BORÇLANMA TÜRLERİ
**SÜRELERİ BAKIMINDAN DEVLET BORÇLARININ AYRIMI
***Kısa vadeli borçlar para piyasasından, uzun vadeli borçlar ise sermaye piyasasından, uzun
süreli yatırım fırsatı bekleyen tasarruflardan sağlanır.
1)KISA VADELİ : 1 YIL
2)ORTA VADELİ: 1-5 YIL
3)UZUN VADELİ: 5 YILDAN FAZLA
** İSTEĞE BAĞLILIK
Borçlanmada temel ilke, gönüllülük esasıdır; elinde borç verilebilir fonları bulunan, kendi
isteği ile borç verir ki, borçlanmayı vergilerden ayıran özelliklerden biridir.
1)İSTEĞE BAĞLI
2)ZORUNLU
**KAYNAKLARINA GÖRE AYRIM
1)İÇ BORÇ: İç borçlanmada temel olarak ülke kaynaklarına bir ekleme olmaz; kaynak
kullanımı değişir; satın alma gücü özel kesimden kamu kesimine aktarılır.Ülke parasıyla
borçlanılır.Türkiye’de TL olarak.ABD farklıdır bir tek. İç borçlanma kaynakları dört grupta
toplanır..
Kişi ve firmalardan borçlanma:
Sosyal güvenlik kurumları ile ekonomik kuruluşlardan borçlanma:
Banka sisteminden borçlanma:
Merkez Bankası’ndan borçlanma: Merkez Bankası da banknot çıkarıp devlete borç vererek ek
satın alma gücü yaratır.
2)DIŞ BORÇ: Ülke ekonomisine dışarıdan ek kaynak ve döviz sağlayan dış yardımlar, iki
açıdan ele alınır. Geniş anlamda dış yardım, gelişmiş ülkelerin veya uluslar arası kuruluşların
gelişmekte olan ülkelere savunma, ekonomik ya da sosyal kalkınma amaçlı olarak sermaye
veya tüm kolaylıkların aktarılmasıdır..
DEVLET DIŞ BORÇ ALDIĞINDA: Milli gelir düzeyi yükselir.
Ulusal para değer kazanır.
Ödemeler dengesi açığı azalır.
Yeni yatırım imkanları ortaya çıkar
DEVLET DIŞ BORCU ÖDEDİĞİNDE: Milli gelir düzeyi düşer.
Ulusal para değer kaybeder
Ödemeler bilançosu açık verir.
Döviz stoku azalır.
BORÇLANMA TEKNİĞİ
1. Maddi Çıkarlar: Faiz: Menkul kıymet ihraç edilerek yapılan borçlanmada uygulanan faiz
oranı, menkul kıymetin üzerine yazılı değerdir; nominal faiz veya itibari faiz, denir
Faizin dolaylı yoldan yükseltilmesi:
Devletin piyasaya ihraç ettiği tahvillerin belirlenen sürede satılamaması, ilerde yapılacak
borçlanmaları da olumsuz etkiler. Borçlanmayı başarıyla gerçekleştirmek için, devlet bazı
tekniklere başvurarak faizi dolaylı yoldan yükseltir; ihraç ettiği tahvilleri, piyasada avantajlı
duruma getirir. Bu uygulamalar:

1.Devlet tahvillerinin nominal ( üzerinde yazılı )değerinin altında ihraç edilmesi:


2.Devlet tahvillerinin primli veya ikramiyeli olarak ihraç edilmesi: Tahvilin geri ödenme
aşamasında nominal değerine ek olarak prim de ödeneceği taahhüt edilir;
3.Devlet tahvili gelirlerine vergi istisnası sağlanması:
Borç Yönetimi

Devletin ekonomik hedeflere ulaşmak için borçların büyüklüğü (miktarı) ve yapısında


gerçekleştirdiği değişikliklere, borç yönetimi denir.

Olağanüstü Borç Yönetim İşlemleri:Devletin aleyhine çalışır.

1.Konsolidasyon (Tahkim): Geri ödenme süresi gelmiş veya vadesi kısalmış borçların
vadelerinin uzatılması, ya da uzun vadelilerle değiştirilmesidir. Hazinede yeterli para yoksa,
vadesi gelmiş borcun ödenebilmesi hazineyi güç durumda bırakacağından
konsolidasyona başvurulur.
2.Konversiyon (Değiştirme): Borç verenler için faiz, gelir unsuru iken devlet için maliyet
unsurudur. Devlet açısından borcun anapara ve faiz toplamı, borç yükünü oluşturur.
Kamu Borçlarının Azalması ve Sona Ermesi
Olağan şekliyle, borcun vadesi geldiğinde alacaklısına anapara ve ayrıcalıkların ödenip
borçlanma ile ilgili işlemlerin sona ermesine borcun ödenmesi veya borcun itfası denir.
Borcun geri ödenme dönemlerinde finansman sıkıntısını aşmak için “para basma”
yöntemine de başvurulabilir; vadesi gelmiş veya vadesi henüz gelmemiş borçların, para
basılarak ödenmesi işlemine, monetizasyon denir; borçlar böylece azaltılabilir, ama enflasyon
riski vardır.
Borcun para değerinin düşmesi de, borç sokunu azaltıcı etki yaratır. Enflasyon, borç
verenleri olumsuz yönde etkilese de kamu borçlarını azaltır; gizli
amortisman olarak da adlandırılan bir durumdur. Devalüasyon, iç borçların ödenmesini
kolaylaştırır; ulusal paranın değeri yabancı paralar karşısında düşürüldüğünde mevcut döviz
ve altın stokunun yeniden değerlemeye tabi tutulmasıyla oluşan değer fazlası, iç borçların geri
ödemesini kolaylaştırır. Buna karşılık, devalüasyon, dış borçların reel değerini arttıracağından
dış borçlar için zorlayıcı bir durum oluşur.
Borç, reddedilerek de sona erdirilir. İç borçlarda, tek yanlı bir kararla devlet, borçlarını
reddedebilir veya silebilirse, borcun geçici bir kaynak olma niteliği de kalktığı gibi, borç sona
erdirilir. Dış borçlarda da ödeme zorluğu yaşanması durumunda, devlet “moratoryum” ilan
ederek borcun geri ödemesini durdurur; (MALİ İFLASTIR)
10.HAFTA
KAMU BÜTÇESİ I
Kamu bütçesi, gelecekteki bir dönemde yapılacak kamu faaliyetlerinin gerçekleşmesi için
yapılacak harcamaların ve toplanacak gelirlerin tahmini tutarlarının gösterildiği bir hukuki
belgedir.
A)Bütçenin Geleneksel Nitelik ve İşlevleri:
1.Kamu Bütçesinin Siyasi Niteliği ve İşlevi (Fonksiyonu): Toplumun kamu
kesimince karşılanmasını tercih ettiği ihtiyaçları, kamu kurumlarının bütçeleriyle sunacakları
hizmetlerle giderilecektir. Hizmetleri gerçekleştirmek için gerekli üretim faktörlerini bir araya
getirmek, her birinin bedellerini ödemeyi yani kamu harcaması yapmayı; harcama yapmak
için de kamu gelirine sahip olmayı gerektirir. Bütçe, kamusal tercihlerin belirlenmesi ve
sıralanmasını gerçekleştirdiğinden siyasi niteliğe sahiptir; dolayısıyla da siyasi işlevi
(fonksiyonu) vardır.
2.Kamu Bütçesinin Hukuki Niteliği ve İşlevi (Fonksiyonu): Kamu ekonomisi,
piyasa ekonomisinden farklı bir hukuki çerçevede çalışır; başta anayasa olmak üzere çeşitli
gider ve gelir yasaları, kararname, yönetmelik vb mevzuat hükümleri, söz konusudur. Bütçe
de bir hukuki belgedir; içeriği, kamu kesimi için bağlayıcıdır. Bütçenin hukuki niteliği kamu
kurumlarının türlerine göre farklıdır; örneğin Türkiye’de devlet kurumlarının bütçesi, kanun
iken mahalli idarelerden biri olan belediye bütçesi, belediye meclisi kararnamesidir. Hukuki
niteliğine göre, bütçenin de hukuki işlevi (fonksiyonu) vardır.
3.Kamu Bütçesinin İktisadi Niteliği ve İktisadi – Mali İşlevi (Fonksiyonu):
Kamu bütçesi, gelecek bir yılda yapılacak tahmini giderlerin ve bunları karşılayacak tahmini
gelirlerin kapsam ve tutarlarını sıralayan bir liste olarak, aslında gelecekte sunulacak kamu
mal ve hizmetinin kapsam ve büyüklüğünü, dolayısıyla karşılanacak kamusal ihtiyacın
kapsam ve büyüklüğünü de belirlemektedir. Bu nedenle, bütçenin kamusal ihtiyaçlarda,
kaynaklarda ve harcamalarda öncelik sıralaması yapması ile bunların yaratacağı sonuçlar
yönüyle iktisadi niteliği ve gelir-gider tahminleri ile mali niteliği, vardır. Sonuçta, bütçeden
kamu hizmetlerini bir malî plan çerçevesinde önem sırasına göre ele alıp harcamaları
yapması; kamu gelirlerini de israf etmeden az harcama yapması beklenir ki, buna iktisadi-mali
işlev (fonksiyon) denir.
4.Kamu Bütçesinin Denetim İşlevi (Fonksiyonu): Bütçenin belirtilen üç niteliği, üç
fonksiyona dönüşmüşken ilk üç görevi tamamlayıcı bir dördüncü işlev ise, bütçenin denetim
fonksiyonudur. Geleneksel anlamda denetim işlevi, kamu kesiminin mali yönetiminin
mevzuata uygunluk açısından denetlenmesini kapsar (hukuki denetim). Böylece, bütçenin
siyasi, hukuki ve iktisadi-mali fonksiyonlarının başarılıp başarılamadığı da kontrol edilir.
B) Bütçenin Yeni (Çağdaş) İşlevleri:
1.Bütçenin Ekonomik İşlevleri: Klasik iktisatçılarca piyasa dengesini bozmamak için
olabildiğince az devlet harcamasını, az ve tarafsız vergi gelirleriyle karşılama zorunluluğu,
bütçenin gelir ve giderleri arasında mutlak bir denklik aranmasını, yani bütçe denkliğini (mali
denge) gerektirir. Yukarda sözü edilen bütçenin dört geleneksel fonksiyonu da aynı görüşten
hareket eder. Ekonomik ihtiyaçlara göre kamu bütçesinin araç olarak kullanılması, bütçenin
ekonomik işlevleri kavramını ortaya çıkarır.
**Ekonomik büyüklüklerin belirlenmesinde milli muhasebe ve milli bütçe kavramlarından
yararlanılır. Milli muhasebe, ülkenin geçmiş bir dönemdeki ulusal (özel ve kamu kesimi)
ekonomik faaliyetlerinin dökümüdür. Milli bütçe ise, gelecek bir dönem için ulusal düzeyde
toplam gelir ve giderlerin tahmini tutarlarıdır; böylece, ülkedeki iktisadi faaliyetler için
ulaşılacak hedefler belirlenir; belirlenen amaçlara ulaşmada milli gelir hesaplarından
yararlanılır.
2.Bütçenin Yönetim ve Planlama Aracı Olma İşlevleri: Kamusal ihtiyaçlar ile
kaynakların uzun dönem itibarıyla planlanması; ekonominin genel iktisadi beklentilerinin yanı
sıra sektörel veya bölgesel ihtiyaç ve kaynak dengesinin de sağlanması; kamu yönetimine
sağlanan mali olanakların, verimli ve etkin kullanılması; kamu kesimi faaliyetlerinden toplum
üyelerinin bilgi sahibi olması gerekir. Artık,kamusal ihtiyaçların belirlenmesi, yetki devri
süreci ile kamusal faaliyetlerin ve sonuçlarının da denetlenmesi gerektiğinden, denetim, mali
denetimin yanı sıra verimlilik- etkinlik- tutumluluk) açısından da ele alınması gereken bir
fonksiyona dönüşür (iktisadi denetim). Süreç sonunda elde edilenlere göre planlamanın
yeniden güncellenmesi, söz konusudur. İktisadi ve mali planlar doğrultusunda hazırlanacak
kamu kurum bütçeleri ile ekonomik ve sosyal gelişmeler sonucundaki ülke kaynakları ve
toplumsal ihtiyaçlar arasında denge kurmak mümkün olur.
1. Bütçenin Geleneksel İlkeleri:
1.Açıklık ilkesi: kamu faaliyetlerinden bilgi sahibi olmaları için bütçe ile ilgili tüm
belgelerin, bütçe süreci boyunca (bütçenin hazırlanma-görüşülüp, yetki alma-uygulanma-
denetim aşamaları) kamuoyuna açıklanması ve yayınlanması gerekir.
2.Anlaşılır olma ilkesi: Bütçe ile ilgili tahminler ve uygulama sonuçları öncelikle kamuoyu
sonra da bütçe hakkını kullanacak olan meclis üyelerince anlaşılmalıdır. Giderek hacmi
genişleyen ve teknik bilgiler içeren bütçenin rahat anlaşılabilmesi için grafikler ve özet
bilgiler içeren belgeler de yayımlanır.
3.Doğruluk ilkesi: Bütçe gelir ve gider tahminlerinin ekonomik koşullara uygun ve gerçekçi
(aşırı iyimser veya aşırı kötümser değil) olarak hazırlanması objektif doğruluk ilkesine
uygunluktur. Ayrıca, bütçede görünürde denklik sağlamak için gider tahminlerinin kasten
düşük, gelir tahminlerinin de kasten yüksek gösterilmemesi gerekir ki, buna da subjektif
doğruluk (samimiyet) ilkesi, denir.
4.Yıllık olma ilkesi: Bütçe ile verilen harcama yapma ve gelir toplama yetkisi bir yıl için
verilir; gelecek yılın bütçesindeki ödenek kullanılamaz; geçmiş yılın kullanılmayan ödeneği
de gelecek yılın bütçesine aktarılamaz. Bir yıllık süre, mali yıl olarak tanımlanır.
5.Önceden izin alma ilkesi: Bütçe, kural olarak ilgili mali yıla girmeden önce onaylanıp
yürürlüğe girmelidir.
6.Giderlerde tahsis (ayırım) ilkesi: Bütçedeki giderler nitelik, nicelik ve zaman açısından üç
şekilde ayrıma tabi tutulur.
7.Denklik ilkesi: Geleneksel anlamda mutlak gelir-gider denkliği (mali denklik) aranırken
çağdaş bütçe anlayışında bütçe dengesi yerine ekonomik denge ön plana çıkar.
8.Tasarruf ilkesi: Belirli tutardaki para ile mümkün olan en yüksek faydanın sağlanması
(verimlilik ve etkinlik); kamu hizmetlerinde kalitenin arttırılması; savurganlığın önlenmesi
gerekmektedir.
9.Genellik ilkesi: Devletin tüm gelir ve giderlerinin bütçede ayrı ayrı gösterilmesi gerekir; iki
alt kuralı vardır: bütçe gayrisafi yöntemle hazırlanır ve bütçede gelirler giderlere tahsis
edilmez.
10.Birlik ilkesi: Denetim kolaylığı sağlaması için, devletin tüm gelir ve giderlerinin tek
bütçede toplanması gerekir.Olağanüstü bütçeler, birlik ilkesinin ilk istisnalarındandır. Kamu
kesiminden beklentiler çoğaldıkça, bütçe birliğinin istisnai bir durum olduğu ileri sürülerek
artık, bütçelerin çokluğu ilkesi, kabul edilmektedir.
2. Bütçe İlkelerinde Yeni Yaklaşımlar:
1.Toplama ilkesi, kamu kesimindeki çeşitli bütçelerin çeşitli hesapları arasında
konsolidasyonun yapılmasını önermekte; böylece kamunun tüm işlemleri (kendi içinde ayrı
bütçelense bile) genel bir çerçevede bir arada değerlendirilmektedir.
2.Yeknesaklık ilkesi ile bütçelerdeki gelir ve giderlerden aralarında benzerlik bulunanları bir
araya getirecek şekilde yeniden gruplandırılması ve bölüm sayılarının azaltılması; böylece,
muhasebe kayıtlarının birlikte izlenmesinin kolaylaşması, sağlanır. Türkiye’de örneğin belirli
kamu kurumları için uygulanan analitik bütçe sınıflandırması, söz edilen konsolidasyonu ve
yeknesaklığı, sağlamaktadır.
3.Mali Saydamlık ilkesi uyarınca, her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve
kullanılmasında denetimin sağlanması amacıyla kamuoyunun zamanında bilgilendirilmesi;
yetki ve sorumlulukların açık olarak tanımlanması; bütçeye ilişkin tüm belge ve raporların
kamuoyuna açık ve ulaşılabilir olması, gerekmektedir.
4.Hesap Verme Sorumluluğu ilkesi, her türlü kamu kaynağını elde edip kullanmakta yetkili
olanların, kaynakları etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde etmeleri,
kullanmaları, muhasebeleştirip raporlamaları ve kötüye kullanılmaması için gereken
önlemlerin alınmasından sorumlu olarak yetkili mercilere hesap vermeleri ile ilgilidir.
Bütçe Sistemleri (Teknikleri)
1.Geleneksel bütçe sistemi Geleneksel bütçe sistemi, öncelikle, kamu kurumlarının ve
yapacakları harcamaların ön planda tutulduğu; kamu giderleri,
idari ve siyasi kuruluşlara ve onların üstlendikleri mal/hizmet üretim ve sunumu için gerekli
üretim faktörlerine ödeyecekleri bedellere, yani harcama kalemlerine (maaş, kırtasiye
alımları, bilgisayar alımları vb için ödenecek bedeller) göre sıralandığı için idari bütçe ya da
girdi esaslı bütçe olarak da tanımlandığı, bir sistemdir. Örneğin, Milli Eğitim Bakanlığının
bütçesi, incelenir; bir mali yıl içinde kurumun ödeyeceği maaşlar, satın alınacak bilgisayar
bedelleri, yapılacak bina inşaat bedelleri vb üzerinde yani üretim ve sunum için gerekli girdi
maliyetleri üzerinde yoğunlaşılır; kaynak sıkıntısı çekildiğinde de daha az sayıda personel
istihdamı veya daha düşük ücret ödeme gibi maliyetleri kısıcı önlemlere başvurulur. Mali
denetim kolaylığı olan geleneksel bütçe sisteminde, adının çağrıştırdığı mal/hizmeti (eğitim)
ürettiğini varsaydığımız kurumun yapacağı cari, yatırım ve transfer harcamalarıyla işin bir
yılda “kaç liraya gerçekleşeceği”, anlaşılır; ama,“ne kadar üretildiği”, “daha uygun” miktar ve
bedel olup olmadığı, anlaşılmaz; çünkü çıktı, bilinmez.
2. Yeni Bütçeleme Sistemleri
1.Performans Bütçe Sistemi: Kamu kurumunun ne satın aldığı veya kiraladığından çok, neyi
başardığını, ön plana çıkaran bir sistemdir. Bütçede kamu idarelerinin sıralaması yerine,
fonksiyonel dağılım (sağlık fonksiyonu, eğitim fonksiyonu vb) yapıldığından sistemin bir
diğer adı,
fonksiyonel bütçe sistemidir. Her bir fonksiyonun hizmet miktarı (çıktı) ile maliyeti arasında
ilişki kurulur; belirli bir hizmetin üretilmesinde en az maliyetle en fazla fayda sağlanacak
hizmet miktarı bulunmaya çalışılır; yöneticinin başarısını (performansını) ölçen bu sistem, iş
bütçesi veya icraat bütçesi, olarak da tanımlanır. Eğitim fonksiyonunu üstlenen örneğin Milli
Eğitim Bakanlığı, ilk eğitim ve orta eğitim olarak iki ayrı grup faaliyeti organize edecekse,
bütçesi iki ayrı hizmet grubuna ayrılır; ilk eğitim hizmeti ile orta eğitim hizmetinin cari,
yatırım ve transfer harcamaları ayrı ayrı bütçe belgesinde gösterilir; karşılığında iki faaliyetin
de, dershane sayısı, öğrenci ve mezun sayıları, vb ölçülebilir çıktıları, belirlenir ve elde
edilecek faydalar ile maliyetler karşılaştırılarak her iki f
aaliyet içinde hangisine daha fazla kaynak ayrılacağına karar verilir. Böylece bakanlık
bütçesinin sadece toplam harcama tutarını bilmek yerine aynı bakanlığın farklı hizmet
kategorilerinin verimlilik-etkinlik karşılaştırmasını yapmak, mümkün olmaktadır.
2.Planlama-Programlama-Bütçeleme Sistemi: Bir kamu fonksiyonunu, (sağlık)
programlara(bireysel sağlık, toplum sağlığı vb), her programı alt programlara (çocuk
sağlığı,yaşlı sağlığı vb), her alt programı faaliyetlere (çocuklarda diş sağlığı, solunum yolları
sağlığı vb), her faaliyeti de maddelere (diş sağlığı kontrolleri yapmak
, diş sağlığı eğitimi vermek vb) ayırarak gereken emek, malzeme vb girdi miktar ve
maliyetinin hesaplanması, program bütçe sistemi ile gerçekleştirilir. Performans bütçe
sistemi, herhangi bir kamu hizmetinin kendi içinde en uygun koşullarda üretim ve sunumunu
araştırırken, kamu hizmetinin sunumunda alternatifler arasında en uygununu bulmak da,
program bütçe sistemi, ile mümkündür; örneğin belirli bir güzergah arasındaki ulaşım için
karayolu, demiryolu, su yolu veya hava yolu seçenekleri varsa, her birinin performansını
ölçüp karşılaştırarak en verimli olan seçeneğe kaynak ayırmak ve harcama izni vermek,
rasyonel olur. Hizmet üretiminde bugün alınan kararlar ve katlanılan maliyetlere karşılık
hizmetin faydası, gelecek zaman boyutunda ortaya çıkacağına göre, planlama, zorunludur.
Planlama-programlama-bütçeleme sistemi de çeşitli alternatif önerilerin, gelecek yıllarda
varılacak sonuçlar ile şimdi katlanılan maliyetlerini karşılaştırıp performanslarına göre en
verimli-etkin çözümü bulma ve onun bütçesini kuvvetlendirmede, araç olur; dolayısıyla
toplum tercihleri ve kaynak durumuna göre eğitim vb tüm fonksiyonlar için planlama,
programlama ve bütçeleme aşamaları ile karar verilir.
3.Sıfır Esaslı Bütçeleme Sistemi: Açıklanan üç yeni bütçeleme tekniğinin uzantısı olarak
geliştirilen sistemde, kamu gelirleri ve kamu harcamaları veri iken, kamu faaliyetlerinde
öncelik sıralaması yapılması; daha az öncelikli bulunan faaliyetlere ayrılan kaynakların
kısılması, hatta gerekirse faaliyetin iptal edilmesi; böylece daha fazla öncelikli faaliyetlere
daha fazla kaynak ayrılması, önerilmektedir. Önceki sistemlerde fayda-maliyet saptanması ve
ölçülüp karşılaştırılmasının zorluklarına ek olarak sıfır esaslı bütçeleme sisteminde ayrıca,
mevcut bir faaliyet veya kurumun ortadan kaldırılma sıkıntısı da bulunmaktadır.
4.Performans Esaslı Bütçeleme Sistemi: Yeni ödenek talebinde bulunmak için yapılması
planlanan faaliyetlerle tamamlanmış faaliyetlerin karşılaştırılmasına dayanan bu sistemde
bütçeleme bir yıl yerine çok yıl esasına dayanır; gelecekteki birkaç yılın belirlenmiş iktisadi-
sosyal hedeflerine göre kurumların bütçeleri tahmin edilir. Kamu kurumlarının bütçeleme
işlemleri, temelde üç aşamada gerçekleşir; harcamalarını fonksiyonel esasa göre
sınıflandırırlar; belirlenen işlerin maliyetleri hesaplanır; uygulama sonunda elde edilen çıktı
ile sonuçları karşılaştırıp performansları tespit edilir.
11.HAFTA
KAMU BÜTÇESİ II
.1. Türkiye’de Kullanılan Bütçe Sistemleri : Türkiye’de bütçe, muhasebe ve denetim
konularının çerçevesi önce 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu (MUK) ile
belirlenirken daha sonra ve halen günümüzde 5018sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanunu (KMYKK) ile belirlenmektedir. MUK, yürürlükte iken geleneksel bütçe tekniği ile
program bütçe tekniği uygulanmışken, KMYKK ile birlikte performans esaslı bütçeleme
tekniği, uygulanmaya başlamıştır.
Türkiye’de Merkezi Yönetim Kurumlarında Bütçe Süreci: Merkezi Yönetim Kurumları
için bütçe süreci beş aşamada gerçekleşir: bütçe planlanır-hazırlanır-görüşülüp yetki alır-
uygulanır-denetlenir. Sürecin son aşamasındaki denetim, yürütmeye bütçe yetkisi veren
yasamanın dönem sonunda verdiği yetkiyi denetlemesi, anlamındaki
siyasi denetimdir. Ayrıca, bütçe süreci boyunca, idari ve yargı denetimine de başvurulur.
.1. Bütçenin Planlanması: Kamu idarelerinin, Kalkınma Planı ve Yıllık Program öncelikleri
ile Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Plan’da belirlenmiş olan temel büyüklükler ile
ilke ve esasları dikkate alarak hazırladıkları stratejik plan, kurumun beş yıllık(şimdi 7 yıllık),
performans programı da yıllık performans hedeflerini, önceliklerini, kaynak durumunu ortaya
koymaktadır.Yatırımlar bu plan doğrultusunda yapılır.Örneğin bu yıl enerji yatırımlarına
ağırlık verilecek ise o yılda ünv için ek bina yapılmasına izin geri plana alınır.
.2. Bütçenin Hazırlanması: Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı’nı mali yılbaşından en
az yetmişbeş gün önce (Ekim ayının onbeşine kadar) TBMM’ ne sunar; Düzenleyici ve
Denetleyici Kurumlar da bütçe hazırlık sürecinde gider-gelir-finansman tekliflerini hazırlayıp
Eylül ayı sonuna kadar, doğrudan TBMM’ne yollarlar.
.3. Bütçenin Görüşülüp Yetki Alması:Merkezi Yönetim bütçe kanun tasarısı, TBMM de iki
aşamada görüşülüp tartışılır. İlk aşamada, Meclis İç Tüzüğü’ne göre kırk milletvekilinden
oluşan Plan ve Bütçe Komisyonu, bütçe tasarısını ve ekli cetvelleri, Anayasa uyarınca ellibeş
gün içinde görüşür; hükümetin teklifi üzerinde her türlü değişiklik önergesi verilebilir ve
komisyon üyeleri arasında yapılacak oylama ile komisyonun kararı belirlenir; bu karar,
beşyüzelli milletvekili için yol gösterici niteliktedir.
Kamu kurumları yani tam kamusal fayda sağlayan kuruluşlar (bakanlıklar) TBMM den yetki
alır.
Mahalli idareler ise kendi meclislerinden yetki alırç
Düzenleyici ve Denetleyici kurumlar (Rtük,Spk,..gibi) ise Kendi yönetim kurumlarından yetki
alır
Ve kendi bütçelerini hazırlar.TBMMnin onayına sunarlar.TBMM kabul edebilir rededebilir
veya değiştirebilir.
Cumhurbaşkanı’nın bütçe kanunu, veto hakkı yoktur; TBMM’den geldiği şekliyle
imzalar; Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, Resmi Gazetede yayımlanarak 1 Ocak’ta yürürlüğe
girer. Bütçe kanun tasarısının meclis genel kurulunda oylama sonucu reddedilmesi, siyasi
sonuç doğurur; hükümete bütçe ile gider yapma ve gelir tahsil etme yetkisi verilmediğinden,
güvenilmeyen hükümetin istifa etmesi ve yeni bir hükümetin kurulup, yeni bütçe hazırlaması
gerekir.
Mali Yıl Sonunda Yapılacaklar ve Bütçenin Yasama Denetimi
1. Bütçe hesaplarının kapatılması: Mali yılın bitmesi ile bütçe uygulaması da
tamamlanır (31Aralık); hesaplar kapatılır; kesin hesaplar çıkarılarak bütçe
tahminlerinin gerçekleşme durumu, ortaya konur. Bütçe hesaplarının kapatılmasında
iki yöntem kullanılır: Jestiyon yöntemi ile egzersiz yöntemi. Jestiyon (yönetim
dönemi) yöntemi, muhasebe yetkilisinin yönetim dönemi içinde yapılmış işlemleri
kapsar; bundan, muhasebe yetkilisinin yıl içinde görevden ayrılması durumunda o
zamana kadar yaptığı işlemlerden sorumlu olacağı anlaşıldığı gibi, esas olarak bir mali
yıl süresince tutulan kayıtların, aynı yılın sonunda kapatılması, amaçlanmaktadır. Bu
yöntemde bütçe gibi, hesaplar da yıllıktır.
2.Faaliyet Raporlarının hazırlanması: 5018 sayılı yasa uyarınca bütçeyle ödenek tahsis
edilen harcama yetkilisi (dekan), hesap verme sorumluluğu çerçevesinde yılsonu itibarıyla
birim (uzaktan eğitim fakültesi) faaliyet raporunu hazırlar; üst yönetici, kendisinde
toplanan birim faaliyet raporları ile kendi yaptıklarını da içeren idare (üniversite) faaliyet
raporunu, hazırlatıp kamuoyuna açıklar; belirtilen faaliyet raporlarında, kurumun stratejik
plan ve performans programı uyarınca yürütülen faaliyetleri, performans göstergelerine
göre hedef ve gerçekleşme durumu ile varsa sapmaların nedenleri açıklanır.
Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri ve sosyal güvenlik kurumları idare
faaliyet raporlarının birer örneğini Sayıştay ve Maliye Bakanlığı’na gönderirler;
mahalli idarelerin hazırladıkları idare faaliyet raporlarının birer örneği ise Sayıştay
ve İçişleri Bakanlığı’na gönderilir; İçişleri Bakanlığı, mahalli idare faaliyet raporları
üzerine değerlendirme raporu hazırlar; kamuoyuna açıklar; birer örneğini Sayıştay ve
Maliye Bakanlığı’na gönderir. Maliye Bakanlığı, kendisine yollanan tüm faaliyet
raporlarını değerlendirip Genel Faaliyet Raporunu hazırlayıp kamuoyuna açıkladığı
gibi bir örneğini de Sayıştay’a gönderir.
3.Kesin Hesap Kanun tasarısının hazırlanması: Kesin hesap, bütçe gelirleri ve
giderleri ile ilgili gerçekleşmiş son durumu ortaya koyan ve yasama denetimine hazırlık
uygulamasıdır. Maliye Bakanlığı, bir yıllık uygulama sonuçlarını bütçeyle verilmiş
yetkilerle karşılaştıracak şekilde ve gerekçesiyle birlikte izleyen mali yılın
Haziran ayı sonuna kadar hazırlar; Kesin Hesap Kanun tasarısına
bir dizi belge de eklenir ve TBMM’ne sunulur; bir örneği de Sayıştay’a gönderilir.
4.Bütçenin Yasama Denetimi: Bütçe kanunuyla yürütmeye mali yıl boyunca gelir
toplama ve harcama yapma yetkisi veren yasama organı, verdiği yetkilerin dönem sonu
itibarıyla nasıl kullanıldığını değerlendirir. Kesin Hesap Kanun tasarısı ve Genel
Uygunluk Bildirimi, TBMM’de önce Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, daha sonra Genel
Kurul’da görüşülür; tartışılır, oylanır ve karara bağlanır. Genel Kuruldaki oylama
sonucunda, tasarı onaylanırsa, kanunlaşır. Kesin Hesap Kanunu, yürütme organına
verilmiş bütçe yetkisinin hukuka ve performans yaklaşımına uygun kullanıldığının kabul
edilmesi ve “hükümetin aklanması”, demektir. Tasarının reddi, merkezi yönetim bütçe
tasarısında olduğu gibi, hükümetin düşmesi şeklinde siyasi sonuç doğurur; bütçe reddinde,
gelir toplama ve harcama yapma yetkisi tanınmayan hükümet çekilirken kamusal
faaliyette de bulunmazken; kesin hesabın reddi, tahsil edilmiş gelirlerin, yapılmış
harcamaların, kısaca yapılmış-bitmiş faaliyetlerin kabul edilmemesi anlamındadır; siyasi
sonucun yanı sıra hukuki sonuç da doğurur; sorumlular hakkında yasal işlem yapılır;
yargılanırlar. Anayasa uyarınca, ilgili mali yıl (2012) bütçe kanun tasarısı ile bir önceki
mali yılın (2010) kesin hesap kanun tasarısı, TBMM’de birlikte görüşülür; örneğin Sağlık
Bakanlığı bütçesinin görüşülmesinin ardından, bakanlığın kesin hesapları görüşülür;
karara bağlanır.
12.HAFTA
MAHALLİ İDARELER MALİYESİ
1. Mahalli İdare kavramı ve Mahalli İdarelerin Ortaya Çıkışı
Mahalli idare, “halkın mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik
hizmetler üreten, katılımcı demokrasi ilkelerinin somut olarak yaşama geçtiği, idari ve mali
bakımdan özerk, demokratik yönetim birimi” olarak tanımlanır. Kısaca, mahalli idareler,
belirli bir coğrafi alan ile sınırlı olarak kamusal faaliyet gösteren kamu kurumlarıdır. Mahalli
idareler, ya sosyal olgu sonucu ya da idari gerekçelerle ortaya çıkmışlardır.
Belli bir yörede komşuca yaşamaktan ötürü kendiliğinden oluşan, ortak-yerel nitelikteki
ihtiyaçların birlikte karşılanması olgusu sonucu ortaya çıkan ve sonradan hukuki şekil verilen
bir birim olarak komün, en eski mahalli idaredir. Türkiye’de köyler ve belediyeler, sosyal
olgu sonucu ortaya çıkan komün örnekleridir.
Komünün kendi imkânlarıyla çözüm bulması gereken yerel ihtiyaçlar, bu çapta
karşılanamadığında ve komün idaresinin baş edemediği durumlarda, kısaca idari nedenlerle
oluşturulan mahalli idarelere bölge idareleri, denir; bölge idareleri, bölgesi kapsamına giren
komünlerin ya teknik, ya da mali gerekçelerle oluşan sorunlarını dikey veya yatay yönde
çözmek için kurulurlar. Türkiye’de birer komün örneği olan köy idarelerinin sorunlarını
çözmek için kurulan il özel idareleri ile belediyelerin sorunlarını çözmek için kurulan
büyükşehir belediyeleri, dikey yönde kurulmuş bölge idareleridir; mahalli idare birlikleri
ise, komünlerin sorunlarını çözmek için yatay yönde kurulmaktadır.
.2. Mahalli İdarelerin Varlığını Açıklayan Yaklaşımlar
1.Hukuki Yaklaşım: Kamu kesiminde örgütlenme konusunda ( 2.hafta) geniş biçimde
aktarıldığı gibi, devlet örgütlenmesi merkeziyetçilik ve adem-i merkeziyetçilik şeklinde iki zıt
siyasal kavrama dayanmaktadır. Merkeziyetçilik, devlet fonksiyonlarına ilişkin kamu
gücünün ( yasama-yargı- yürütmeye ilişkin tüm güçlerin) merkezi otoritede
toplanmasını;adem-i merkeziyetçilik ise bazı kamu güçlerinin merkez dışındaki kamu
kurumlarına devredilmesini ifade eder
2.Ekonomik Yaklaşım: Toplumsal ihtiyaçları karşılarken ekonomideki kıt
kaynakların optimum kullanımı, yani verimlilik ve etkinliğin sağlanması ile
hizmetlerden yararlananların memnuniyetinin yüksek olması için, idari
teşkilatlanmada merkezi idarenin yanında mahalli idarelerin de olması,
gerektiği savunulur. Bu yaklaşımda, idarenin büyüklüğü, çeşitli iktisadi
gerekçelere dayandırılır.
3.Siyasal Yaklaşım: Hizmeti talep edenlerin tercihleri de, mahalli idarelerin varlık
gerekçelerini açıklar. Toplumun talep ettiği mal ve hizmetlerde, tercihler oybirliğine
yaklaştıkça kaynaklar, daha etkin kullanılır; alan genişledikçe ve nüfus arttıkça kamusal
tercihler farklılaşır; ortak karar almak zorlaşır; bu nedenle ulusal sınırlar içindeki kamusal
tercihlerde oybirliği sağlanamaz; merkezi idare, oy çokluğu kuralı ile çalışır.
2. Mahalli İdareler - Kamu Hizmetleri – Kamu Gelirleri
Mahalli düzeyde sunulan tam kamusal mal ve hizmetler ile finansmanı: mahalli sınırlar
içinde faydası bölünemeyen mal ve hizmetler, bu sınırlar içinde tüketilmeli; bölgesel
kaynaklarla finanse edilmelidir. Bölgesel hava kirliliğini önlemek, sokak aydınlatma, köprü-
kavşak düzenlemesi, park – bahçe- çevre düzenlemesi, imar planı, yangın söndürme,
karasinek-sivrisinekle mücadele vb. hizmetler, fayda bölünmezliği mahalli sınırlarda
tutulabilen hizmetlerdir. Tam kamusal mal ve hizmetlerin fayda bölünmezliğinden ötürü
fiyatlanamaması ve herkesin birlikte yararlanmasından ötürü hizmet maliyetini herkesin
birlikte ödemelerini ( ödeme gücüne dayalı vergiler) gerektiriyordu; dolayısıyla mahalli
idarelerin de ödeme gücüne dayalı vergileri olmalıdır; örneğin, Türkiye’de belediyeler emlak
vergisini (servet vergisi) tahsil ederler.
Mahalli düzeyde sunulan yarı kamusal mal ve hizmetler ile finansmanı: Üretim veya
tüketim sonucu ortaya çıkan dışsallığı, mahalli idare sınırı içinde kalan yarı kamusal mal ve
hizmet, mahalli idare tarafından üstlenilebilir; kaldırım döşeme, yol, su, kanalizasyon yapımı,
bakımı ve onarımı gibi altyapı hizmetleri, vb. hizmetler, özel faydanın yanı sıra sosyal fayda
da sağlayan hizmetlerdir; örneğin, bir sokaktaki kanalizasyon tesisinin onarılmasından özel
fayda sağlayacak olan sokakta evi olanlar, harcamaya katılma payı adı altında yararlanma
vergisini öderlerken, hizmet maliyetinin bir kısmı da belediye bütçesindeki, hizmetten sosyal
fayda sağlayacakların ödemiş oldukları ödeme gücü vergilerinden, karşılanacaktır.
Mahalli düzeyde sunulan özel mal ve hizmetler ile finansmanı: Su dağıtımı, ekmek
üretimi, ulaşım gibi sadece özel fayda sağlayanların birim maliyeti fiyat
olarak ödedikleri mal ve hizmetler, mahalli idare tarafından (iktisadi işletme kurarak) üretilip
sunulurlar. Türkiye’de belediyelerin iktisadi işletmeleri (BİT), yaygındır; halk ekmek, metro,
raylı sistem, vb. gibi.
3)Mahalli İdarelerin Optimum Hizmet Alanının Belirlenmesi Sunulan mahalli
hizmetin sonucunda yöre halkının sağladığı faydalar ile katlandığı maliyetlerden ötürü
hoşnutsuzluk olmuyorsa, hizmetin alanı optimumdur, yani mahalli hizmet verimli ve
etkin sunulmuştur. Pareto Optimumu, toplumda bir bireyin refahı artarken
diğerininkinde azalma olmamasını gerektirdiğinden, mahalli düzeyde halkın
ihtiyaçları karşılanırken bir başkasının durumu bozulmamalıdır. Optimum hizmet
alanının belirlenmesi, gerek hizmeti arz edenlerden gerekse talep edenlerden
kaynaklanan faktörlere bağlıdır.
4) Mahalli İdareler ile Merkezi İdare Arasındaki Mali İlişkilerin Düzenlenmesi
Kamu ekonomisinde, topluma götürülecek hizmetlerin ve bu hizmetlerin finansmanını
karşılayacak gelirlerin merkezi idare ile mahalli idareler arasında (hatta mahalli
idarelerin de kendi aralarında) paylaşılması; bunun için de, kamusal ihtiyaçların
karşılanması ve finansmanında hangi ölçekteki idarenin daha etkin olacağının
belirlenmesi, gerekir; bu konuda teorik olarak yapılacak araştırmalar, ülkenin hukuk
sistemi aracılığıyla da uygulamaya geçirilir. İdareler arasındaki faaliyetlerin
denkleştirilmesi değil paylaşılması,esastır, bu nedenle konu, idareler arasındaki mali
ilişkilerin düzenlenmesi, başlığı altında incelenir.
Mali ilişkiler dendiğinde, kamu gelirleri ve kamu hizmetleri, anlaşılır; idareler arası
mali ilişkilerin düzenlenmesi konusu, sadece gelirlerin bölüştürülmesini inceleyerek,
dar anlamda veya gelir ve hizmetlerin bölüşümünü birlikte inceleyerek, geniş
anlamda, ele alınabilir. Üniter veya federal sistemde merkezi idare ile mahalli idareler
arasındaki mali ilişkiler ele alınıyorsa, dikey; aynı düzeydeki mahalli idareler
arasındaki mali ilişkiler inceleniyorsa, yatay ilişkilerden söz edilir.
İdareler Arasında Mali İlişkilerin Düzenlenme Gerekçeleri:
İdareler arasında mali ilişkilerin düzenlenmesine, iktisadi, mali, idari ve sosyal
nedenlerle ihtiyaç duyulur.
13.HAFTA
MALİYE POLİTİKASI

Politika, belirli amaçlara ulaşmak için kararlar alınması, uygulanması, sonuçlarının


kontrol edilmesi ve yeni kararların alınıp uygulanması, şeklinde devinim halinde bir
süreçtir. İktisat politikası da belirli iktisadî amaçlara ulaşmak için kararlar alınması ve
uygulanması, olarak tanımlanabilir. İktisat politikasının hedefleyeceği iktisadî amaçlar
çeşitlidir. Tam istihdama ulaşmak, fiyat istikrarını korumak, üretimi arttırmak,
ödemeler bilançosunu düzenlemek, gelir ve servet dağılımını düzenlemek, sıralaması
ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, tüm ekonomilerin öncelikleri arasında
olduklarından, temel ya da evrensel amaçlar olarak kabul edilir; bunların dışındaki
amaçlar ise her ülkenin ihtiyacı ölçüsünde gelişir; bazı bölgelere veya sektörlere
öncelik tanımak ve korumak, ya da nüfus büyüklüğü ve yapısını düzenlemek vb
amaçlar, her ülke için geçerli olmayabilir.

Maliye politikası, kamu harcamaları ve kamu gelirlerini birer mali araç olarak
kullanarak iktisat politikasının belirlediği iktisadi ve sosyal hedeflere ulaşmayı
amaçlar; ilgili hedefler, maliye politikasının da amaçlarıdır.
Maliye Politikasının Amaçları

Genel iktisat politikasının önemli bir bölümünü oluşturan maliye politikasının


amaçları, temel iktisat politikası hedefleri ile aynıdır. Mali amaçların da aralarında
çelişkiler vardır; örneğin, tam istihdama ulaşmak veya üretimi arttırmak için
alınacak önlemler, fiyat istikrarını veya gelir-servet dağılımını bozucu etkiler,
yaratabilir
Maliye Politikası Araçları
Mali araçlar olarak da tanımlanan maliye politikası araçları iki temel unsura dayanır:
kamu harcamaları (harcama politikası) ve kamu gelirleri (gelir politikası).
Kamu harcamaları (daha önce değinildiği gibi), - gerçek/reel harcamalar:
cari(tüketim) harcamalar ve yatırım harcamaları - transfer harcamaları: sosyal amaçlı
ve iktisadi amaçlı transfer harcamaları
şeklinde ele alınır
Kamu gelirleri de vergiler (vergi politikası) ile devlet borçlarından (borçlanma
politikası) oluşmaktadır; yine her gelir kaynağının iktisadi büyüklükler üzerindeki
etkileri farklıdır; kamu gelirlerinin miktar ve yapısı değiştirilerek bu etkiler
aracılığıyla maliye politikası amaçlarına ulaşılmaya çalışılır.
Ekonomide, deflasyonist açık varsa, kamu harcamaları arttırılır; vergi oranları
azaltılır; böylece piyasanın satın alma arttırılır; bu uygulamaya genişletici maliye
politikası denir. Enflasyonist açık durumunda ise daraltıcı maliye politikası
uygulamasına başvurularak kamu harcamaları azaltılır; vergi oranları arttırılır; böylece
satın alma gücü piyasadan geri çekilerek toplam arza göre fazla olan talep kısılmış
olur.
Mali Araçların İktisadi Etkileri

1. Kamu Harcamalarının İktisadi Etkileri


2. Vergilerin İktisadi Etkileri
3. Borçların İktisadi Etkileri
Maliye Politikası Yöntemleri

İradi (ihtiyari ) maliye politikası: Maliye politikasına ilişkin önlemlerin yetkili ve yükümlü
siyasi karar organlarınca alınması temeline dayanan bu yöntemde, iktisadi ve sosyal
hedeflerin öncelikleri ile mali araçların miktar ve niteliğini belirlemede, siyasetçiler, serbest
iradeleri ile hareket ederler; gereken önlemleri alıp almamak da ihtiyaridir (isteğe bağlıdır).
Otomatik istikrar sağlayıcı maliye politikası: Siyasetçilerin iradi kararlarını beklemeden
konjonktürel dalgalanmalara göre belirli bütçe kalemlerinde kendiliğinden oluşan artış ve
azalışlarla ekonomik dengenin sağlanması, yöntemidir; kamu harcamalarının ve vergi
gelirlerinin konjonktürel esnekliğine dayanır.
Kurala dayalı maliye politikası: Özellikle 1970 sonrasında Anayasal iktisatçılar tarafından
ileri sürülen ve mali denge ve mali disiplini sağlamak için harcama, vergi ve borçlara alt-üst
sınır getirilmesi görüşüne dayanan bir yöntemdir. Hükümetlerin temel amacı, ekonomide iç
ve dış dengeyi sağlamaktır; dış ticaret ile ödemeler dengesinin bozulmaması, dış dengenin
sağlanması ile mümkündür; iç denge dendiğinde ise ekonomik istikrar ile sürdürülebilir
ekonomik büyüme, anlaşılır
14.HAFTA
KÜRESELLEŞME ve KAMU MALİYESİ
1970’lerden başlayıp 1980’lerde yoğun bir şekilde şekillenen bir ideoloji olan küreselleşme,
neo-klasik iktisat kuramına dayanır; tam rekabet koşulları değişmezken, piyasa her türlü
devlet müdahalesinden arındırılırsa, üretim kaynakları en etkin biçimde dağılır; bu yoldan
toplam refah artar; öyleyse, tüm dünya piyasası açık ve tek bir bütün olmalıdır.
Yeni Kamu Maliyesi
Değişmeyen tek şey, değişmedir” ifadesinde de özetlendiği gibi, evrenin ve yaşamın yasası,
değişmedir. Küreselleşme ile devletin ekonomideki rolü ve dolayısıyla, kamu maliyesi teorisi
de değişime uğramış ve 1980’lerden itibaren yeni kamu maliyesi anlayışı geçerlilik
kazanmıştır. İktisatçıların, geleneksel kamu maliyesi ile yeni kamu maliyesi üzerine
yaptıkları karşılaştırmaya göre:
Geleneksel kamu maliyesinde tek siyasi otorite, kendi coğrafi sınırları içinde politika üretme
ve uygulama özerkliğine sahiptir; devlet kamu müdahaleleri ile ulusal tercihleri toplayan ve
müdahale alanlarını belirleyen tek güç iken, yeni kamu maliyesi
anlayışında artık ülke içi aktörler yerine küresel aktörler, eskiye oranla daha etkili duruma
gelmişlerdir. Ulusal kamu politikaları belirlenirken ülke içi beklentilerin yanı sıra ülke
dışındaki yani, küresel beklentiler de önemlidir. Yeni kamu maliyesi, küreselleşmenin
etkilerini, uluslar arası ilişkileri ve özel sektörü kapsayan bir kavramdır.
Küreselleşme ve Bütçe Politikaları
Vergi politikası: Özellikle, 1970 öncesinde uluslar arası ticaret geniş ölçüde mal ticareti ile
sınırlı iken ve çok uluslu şirketler dünya ekonomisinde henüz küçük bir paya sahipken
küreselleşme, ticarette liberalizasyon ile iletişim ve teknoloji alanlarındaki gelişmeler sonucu,
sermaye denetiminin de zorlaşması, potansiyel vergi kaynaklarının ulus sınırlarında
vergilenebilmesini, güçleştirmiştir
Borçlanma politikası: Vergi gelirleri arttırılamayınca, kamu kesimi gelir sağlamak için iç ve
dış borçlanma yoluna gitmekte; küresel düzeyde serbestleştirilen sermaye piyasalarından
borçlanmaya başvurmaktadır. Kamusal ihtiyaçları karşılamada aşırı borçlanmaya gidilmesi,
borçlu ülkeleri, dışa bağımlı kılmakta; sosyal ve ekonomik alanlarda karar verme gücü, borç
veren yabancı ülkeye/kuruluşa devredilmektedir.
Harcama politikası: Küreselleşme, kamu harcama türlerinin nispi yapısını da değiştirmiştir.
Ticaretin küreselleşmesi sonucu, dünyada artan rekabet koşullarına uyum sağlanması için şirket
sübvansiyonları, araştırma, geliştirme ve eğitim harcamaları artmaktadır. Bütçedeki harcamalar içinde
borç anapara ve faiz ödemeleri artmaktadır; bütçe içinde faiz giderleri payı arttıkça, kamu
hizmetlerine ayrılacak kaynaklar kısıtlanmakta; özellikle kamu yatırım harcamaları ile sosyal
nitelikli kamu harcamaları kısılmaktadır.

Kamu hizmeti anlayışı: Küreselleşme, ulusal boyutta kamu hizmeti anlayışını da


değiştirmiştir.
1.Artık, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, esastır; devlet fonksiyonlarından bazılarının
özel kuruluşlara devrinde, özel sektörde vakıflar gibi kâr amacı olmayan kurumların yanı sıra
kâr amacı olan kurumlar da hizmeti üstlenmektedir. Bu nedenle, özellikle eğitim, sağlık ve
sosyal güvenlik alanlarında yapılacak özelleştirmeler, toplumdaki gelir eşitsizliklerini arttırır.
Türkiye’de Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar başlığı altında sisteme giren düzenleme
(regülasyon) kurumlarının amaçları arasında, piyasa firmaları arasında rekabetin
aksamamasını ve hizmetlerin en düşük maliyetle üretilmesini sağlamak; aşırı kâr sağlayıcı bir
fiyatlama yapılmasına engel olmak vb. sayılabilir
2.Sosyal bilimler alanında 1970’lerden itibaren yönetişim ve sivil toplum kavramları
kullanılmaya başlanmıştır. İşletmecilikteki toplam kalite yönetimi, müşteri odaklı yönetim
kavramları kamu kesimi için de irdelenmekte; kamu kesiminde kararların hiyerarşik yapının
yanı sıra, hükümet dışı odaklara da danışılarak alınması, tartışılmaktadırYönetişim kavramı
ile toplumu yönlendirme sorumluluğu, devletten sivil toplum örgütlerine kaymakta; o zamana
değin kamu ve özel sektör olarak iki sektörden söz edilirken, gündeme üçüncü sektör olarak
sivil toplum ya da gönüllü kuruluşlar da dahil edilmektedir. Böylece, ulusal düzeyde vakıflar
(mal varlığı bazında kurulan), dernek ve hayırsever kuruluşların (düşünce ve emek bazında
kurulan); uluslar arası düzeyde de hükümet dışı kâr amacı olmayan kuruluşların,
katılımcılıkları desteklenmektedir.
3.Mali yerelleşme kavramı önem kazanmıştır. Mali yerelleşme, mali karar alma yetkisinin ve
hizmet sorumluluklarının merkezi yönetim dışındaki alt yönetim birimlerine aktarılması,
sürecidir.1980’lerde devletin etkinsizliği tartışılırken 1990’larda ülkelerin dikey mali yapılanmasında
yaşadığı sorunlar gündeme gelmiş; özellikle, kamu harcamalarında mali yerelleşme tartışmaları öne
çıkmıştır. Yerel yönetimlerin kamu hizmeti sunma konusunda tüketiciye yakınlıklarından ötürü,
hizmet talebini yakından izleme üstünlükleri vardır. Bu nedenle, mali yerelleşme ile, yerel
yönetimlere gelir tahsil etme ve harcama yapma konularında daha çok yetki tanınması,
savunulmaktadır.
Bölgesel Kalkınma Ajansları, mali yerelleşmenin bir başka uzantısı olup çeşitli ülkelerde
uygulanmaktadır. Türkiye’deki mevzuata göre,“Bölgesel Kalkınma Ajansları, birkaç mahalli idareyi
içine alan, bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınması için, istihdam yaratma ve kalkınmanın
sürdürülebilir hale getirilmesi için çalışan özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilerdir”. 2011 yılı
itibarıyla Türkiye’de yirmi altı bölgede faaliyette bulunan ajansların kalkınma kurulu, yönetim kurulu,
genel sekreterlik ve yatırım destek ofisinden oluşan teşkilatları vardır; gelirleri, genel bütçe vergi
gelirleri tahsilatından, kapsamlarında bulunan belediye ve il özel idaresi bütçe gelirlerinden, ticaret ve
sanayi odası gelirlerinden ayrılan paylar, Avrupa Birliği fonlarından sağlanan kaynaklar, kendi faaliyet
gelirleri ile bağışlardan oluşur. Proje ve faaliyet destekleme, araştırma, tanıtım ve yönetim giderleri
vardır.
Küreselleşmenin Vergiler Üzerinde Yarattığı Mali Sorunlar
Küreselleşme sonucunda vergilemede ortaya çıkan sorunlara (vergi hasılatını düşürme yönünde
yarattığı olumsuzluklara) malî termit (mali kemirmeler) denmektedir.
1. Uluslar Arası Transfer Fiyatlaması: Çok uluslu şirketin farklı ülkelerdeki bağlı (yavru)
şirketleri arasındaki mal ve hizmet ithalat ve ihracatında transfer fiyatlaması uygulanmaktadır;
transfer fiyatlaması, başka şirketlerle yapılan ticarette uygulanan fiyattan farklıdır; Çok uluslu
şirket faaliyetinin, yatırım, üretim, dağıtım ve yönetim aşamalarını, ülkeler arasında dağıtır; ilgili
aşama hangi ülkede daha ucuz üretilecekse (örneğin düşük ücret) veya daha düşük
vergilendirilirse, söz konusu aşamayı o ülkeye taşıyarak (örneğin, bir arabanın tasarımının bir
ülkede, imalatın bir kısmı bir ülkede, kalan kısmı başka bir ülkede tamamlanması) toplam üretim
maliyetlerini en ucuza indirmeye çalışır. Bu durumda, her ülke, yabancı yatırımı ülkesine çekmek
için vergi oranlarını düşürerek düşük vergi hasılatına razı olabilir.
2. Uluslar arası vergi rekabeti: Uluslar arası vergi rekabetinin bir ülkenin vergileri üzerindeki
olumsuz etkileri, haksız rekabet ve vergi cennetleri şeklinde iki uygulamayla ortaya çıkmaktadır.
Efektif vergi oranlarının düşük tutulması, vergi ayrıcalıklarının sağlanması ve vergiye ilişkin bilgilerin
saklanması yoluyla ülkelerin yabancı sermayeyi kendilerine çekmesine yönelik uygulamalara, haksız
vergi rekabeti veya bir başka adıyla zararlı vergi rekabeti, denmektedir. Sonuçta, bu yöntemlere
başvurmayan ülke için hem üretim faktörü kaybı, hem üretim yapamama, hem de vergi kaybı
oluşmaktadır.
Vergi cennetleri (vergi sığınakları), sermaye hareketlerini kendi ülkelerine çekmek için muafiyet ve
istisnaların çok geniş tutulduğu; hiç vergi almayan veya çok kısıtlı alanları vergiye tabi tutan; kendi
ülkelerini serbest pazar haline dönüştürmeye çalışan ülkelere verilen addır; diğer ülkelere zarar
verirler.
3.Elektronik ticaret: Bilişim teknolojisindeki gelişmeler sonucu, işletme faaliyetlerinin ve ticaretin,
elektronik ortamda (internet yoluyla) yapılması, vergileme alanında çeşitli sorunlar çıkarmaktadır
(örneğin, elektronik ticaret biçimi, coğrafi sınırlarla kayıtlı olmadığından vergileme hakkının hangi
ülkede olacağı, kolayca saptanamaz vb.). 4.Elektronik ödeme sistemleri ve elektronik para: Elektronik
teknolojisindeki hızlı gelişmeler, bankacılık kesiminde de uygulandıkça, beraberinde bir dizi
vergileme sorunları da çıkarmaktadır.
5.Uluslar arası sermaye hareketleri ve türev ürünler: Özellikle gelişmekte olan ülkelerde
uygulanan liberal ekonomik politikalar ve finansal serbestleşme politikaları sonucu, ülkelerin finansal
piyasaları genişlerken vergileme alanında da bazı sorunlar, oluşmaktadır.
6. Ülke dışı alışverişin artması: Türkiye’de alışveriş turizmi veya bavul ticareti olarak da
tanımlandığı şekliyle, ülkeler arası seyahat masrafları düştükçe, vergi yükü düşük ülkelerden alışveriş
yapmak, çekici ülkenin lehine iken, diğer ülkede üretimin aksaması veya üretim faktörlerinin
işsizliğinin yanı sıra vergi kaybına da yol açar. Vergilemeye ilişkin olarak belirtilen sorunlara ülke
bazında çözüm bulunamaması, örneğin Dünya Vergi Örgütü kurulması vb. uluslar üstü düzeyde
çözüm arayışlarını gerektirmektedir. Sadece vergi alanında değil, diğer mali konularda da uluslar üstü
düzeyde regülasyonlar yapılmaktadır.
Uluslar Üstü Düzeyde Kamu Maliyesi
1. Küresel kamusal mallar: Bazı kamusal faaliyetlerin etki alanının ulus sınırlarında
tutulamamasından hareketle, 1999 da Birleşmiş Milletler bünyesindeki bir çalışma grubunca ortaya
atılan bir kavramdır. Faydası ve dışlanamazlıkları ülke sınırları içinde kalan ulusal kamusal malların
yanı sıra kamusal mal özellikleri olan (tüketimde rekabet yok, tüketimden mahrum kılmak yok) ama,
sınır ötesine taşan dışsallıkları olan eğitim, çevre, güvenlik vb. hizmetlerin etkileri hem ulus sınırlarını
aşmakta; hem de nesiller arasında yayılmaktadır. Çoğunlukla küresel kamusal zararlar, olarak ortaya
çıkarlar; küresel ısınma/soğuma, iklim değişiklikleri, asit yağmurları, yanardağın lav külleri, uluslar
arası terörizm, küresel yoksulluk vb. Birleşmiş Milletlere bağlı uluslar arası kuruluşlar ( Barış Gücü,
Dünya Sağlık Örgütü vb.), uluslar arası sivil toplum örgütleri, özel sektör destekli kâr amacı olmayan
kuruluşlar, ulus devletlerin üstlendiği küresel kamusal malları, fayda bölünmezliği ve dışsallığın
yayıldığı alan itibarıyla, küresel tam kamusal mallar (küresel ısınma), küresel yarı kamusal mallar
(organize suçların önlenmesi), küresel kulüp malları (internet kullanımı) ve küresel ortak üretim
malları (tropik ormanların korunması), şeklinde sınıflandırmak mümkündür.
2.Küresel kamusal malların finansmanı: Küresel kamusal malların finansmanında çeşitli araçlar
kullanılmaktadır. Dışsallıkların içselleştirilmesi (Kyoto protokolündeki sera gazı salınım miktarlarının
sınırlandırılması, gibi uluslar arası standartlar belirlemek veya silah satışının, karbon salınımının
vergilenmesi gibi uluslar arası vergilemeye gitmek), özel sektör kaynakları (kâr amacı olmayan
kuruluşlardan, kâr amacı olan kuruluşlardan, bireylerden sağlanan gelirler), kamusal kaynaklar (ulus
devletlerden, uluslar arası finansal kuruluşlardan veya NATO, Dünya Sağlık Örgütü vb. uluslar arası
kuruluşlardan sağlanan gelirler), küresel kamusal malların finansmanında kullanılır.
3.Küreselleşme kapsamında yeni vergi önerileri: Ülkeleri sıcak para riskinden korumak için, kısa
vadeli sermaye hareketlerinin vergilendirilmesi (Tobin vergisi), ülkedeki tüm ticari işlemlerden
kaynaktan düşük oranlı kesinti yapılması, elektronik işlemlerden vergi alınması (BIT vergisi), çevre
vergileri (karbon vergisi, su vergisi gibi yeşil vergiler) vb. öneriler, özellikle uluslar arası şirketlerin
karşı koymalarından ötürü, küresel düzeyde uygulamaya geçirilememekte; yeni küresel vergiler,
ütopya olarak kabul edilmekte; bunun yerine, kirlilik izinleri ve vergi değişimi vb.nin uygulanmasının
daha kolay olduğu, ileri sürülmektedir. Vergi değişimi, vergi oluşumunun değiştirilmesini anlatan bir
kavramdır; gelir üzerinden alınan vergilerin azaltılması; bundan kaynaklanan vergi kaybının, çevreye
zarar veren faaliyetlerin (geri dönüşümü olmayan ürün ya da zararlı böcek ilacı kullanımının, çevreye
zarar veren toksik atık üretiminin) vergilendirilmesi ile telafi edilmesi, önerilir; böylece, bireysel vergi
yükü hafifler; vergi, çevreye zarar veren faaliyetler üzerine kaydırıldığından; bu faaliyetlere devam
etmek, bir anlamda cezalandırılmış olur; caydırıcı etkisi vardır.

You might also like