Download as doc, pdf, or txt
Download as doc, pdf, or txt
You are on page 1of 1

Malthusçu Nüfus Teorisi

Sefaletin,Yoksulluğun ve Suçluluğun Nedeni Rekabetçi Kapitalizm mi ?


Yoksa Aşırı Nüfus mu ?

Thomas Robert Malthus ‘Nüfus Artışı Hakkında Araştırma’ isimli çalışmasını ilk kez 1789’da yayımlamıştır.
İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerindeki yoksulluğun asıl nedenleri incelenmeden, İngiliz parlamentosunda
Whing’ler ve Troy’ler (dönemin liberalist ve muhafazakar temsilcileri) arasındaki kapitalist üretim biçimi
sorgulanmadan, yoksulluğun kaynağı olarak ‘kontrolsüz üremeyi’ gören bu yeni teori kendi döneminde
birbirleri ile çatışan iki parlamento grubu tarafından sevinçle karşılanmış ve benimsenmiştir. Bu teori
Avrupa'da kurumsallaşmış kapitalizmin savunucuları ve üretim teknolojisinin geldiği boyutlardan habersiz
kitlelerce çok ilgi gördüğü için 1803’de Malthus tarafından gözden geçirilerek tekrar yayımlanmıştır.

Sermaye ve nüfus o tarihten bugüne katlanarak artmaya devam ediyor; nüfusla birlikte emeğin gücü de
büyüyor ve bilim, her geçen gün, doğa güçlerini insanın hizmetine daha çok sokuyor. Bu ölçüsüz üretken
kapasite bilinçli olarak ve herkesin çıkarı doğrultusunda kullanılsa, insanlığın payına düşen emek kısa
zamanda asgariye indirilmiş, işsizlik denilen olgu ortadan kaldırılmış ve doğal kaynakların bu ölçüde
fütursuzca, yarını düşünmeksizin kar için yok edilişinin önüne geçilmiş olunurdu. Rekabete bırakıldığı için
sınırsızca aynı şeyi çelişkiler çerçevesi içinde yapar. Toprağın bir bölümü en verilmli şekilde işletilirken, bir
bölümü bomboş bırakılır. Zamanında ve yeterli miktarda üretilmesi gereken temel gıda, sağlık vb. gibi
kategorilere ait ürünler kar sağlamadığı için üretilmez. Sermayenin bir bölümü şaşırtıcı bir hızla dolanırken,
bir bölümü de sandıklarda ölü yatar. İşçilerin bir bölümü günde on, on iki saat çalışırken, diğer bölümü boş,
hareketsiz daha yoksul bir hayatı yaşamaya mecbur bırakılır.
Malthus‘un aşırı nüfusa karşı en kolay ve etkili önlem olarak öne sürdüğü üreme içgüdüsünün dizginlenmesi
ancak böyle bir dönüşüm ve bu dönüşümün kitlelere getirdiği eğitim ile sağlanabilir. Bu teori sayesinde, biz,
insanın en ağır şekilde aşağılanmasını, onun rekabete olan bağımlılığında görmüş oluyoruz. Bu bize özel
mülkiyetin, son tahlilde, üretilişi ve yok edilişi de yalnızca talebe bağlı olan insanı nasıl bir meta haline
getirdiğini, rekabet sisteminin bu yoldan milyonlarca insanı nasıl katlettiğini ve halen de katletmeye devam
ettiğini gösteriyor.
Peki o dönemdeki nüfusun dahi fazla görülüp tartışıldığı bu konunun bir gerçekliği var mıdır ? Var ise
günümüzün gelişmiş veya gelişmekte olan kapitalist ülkelerinde işçilerin çocuk yapması neden özellikle
teşvik edilir ? Cevabı bellidir, iki durum birbiriyle çelişkili görünse dahi kapitalizmde kapitalizm lehine
kapitalist üretimin sürdürülebilmesi için önerilmiş insan dışı taleplerdir bunlar.
Kapitalist üretim kaynaklı (ki kötülüklerin anasıdır) sosyolojik, ekonomik sorunlar artık saklanamayacak
boyutlara gelince (ki tüm dünyada bu boyuttadır) gerçek sorun olarak kabul edilir. Ama nedeni farklı
gösterilmeye çalışılır. Bu bazen doğal ve etkilerinin yıkıcılığından korunması mümkün olan jeolojik bir yer
hareketi, bazen yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalan halklar olur..

You might also like