Professional Documents
Culture Documents
Insaat Raporu-Şubat
Insaat Raporu-Şubat
İNŞAAT SEKTÖRÜ
RAPORU
MART
2020
GİRİŞ:
Ülkemiz gelişen, buna bağlı olarak ihtiyaçları artan bir ülke konumundadır. Diğer ülkelerde
olduğu gibi, gelişimin ana eksenini ise kaçınılmaz olarak “inşaat” oluşturmaktadır. Barajlar, enerji
üretim tesisleri, yollar, havaalanları, kentsel mekânlar, fabrikalar, hastaneler ve diğer tüm
yaşamsal mekânlar ile o mekânları yaşanılır kılabilecek tüm altyapının ilk adımı “inşaat”la
atılmaktadır. Geleceğe güvenle yürüme kararlılığında olan bir ülke, bu yürüyüşüne hiç şüphe yok
ki “inşaat”la başlayacaktır.
Sektöre girdi sağlayan ve faaliyetlerini bu sektördeki gelişmelere bağlı olarak devam ettiren diğer
sektörlerin katkısı da dikkate alındığında inşaat sektörünün GSMH içindeki payının yaklaşık yüzde
30 seviyesinde olduğu görülmektedir.
İnşaat sektörü, kendisine bağlı 200’den fazla alt sektörün ürettiği mal ve hizmete talep yaratan
konumunda olup, bu yaygın etki, sektörün “ekonominin lokomotifi” olma vasfının en temel
göstergesidir.
İngiltere’de yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, ortalama yeni bir evde 150 farklı meslek
kolunu ilgilendiren 23.000 parça bulunmaktadır. Hiçbir ekonomik faaliyetin bu kadar çok
doğrudan ya da dolaylı etki doğurma gücü olmadığı dikkate alındığında sektörün lokomotif
gücünün, gelişmekte olan ülkeler için vazgeçilemez değeri daha açık olarak ortaya çıkmaktadır.
Ülkemiz bugün güçlü ekonomiye geçiş sürecindedir. Bu yönde sektör önemli rol üstlenmektedir.
İnşaat, yaşamsal düzeyde önemli eserlerin hayata geçmesini sağlayan sektörlerdendir. Dünya her
geçen gün daha çok insanı topraklarında barındırmak zorunda kalmakta, genç nüfus artmaktadır.
Artan nüfus ile birlikte dünya hızla değişmekte, gelişmektedir. Bu gelişim insan ihtiyaçlarını da
artırmaktadır. İşte inşaat sektörümüz artan insan ihtiyaçlarını karşılamak için anahtar rol üstlenen
bir sektör olmaktadır
2007 yılında konut talebindeki azalma, seçim dönemi ve ekonomik ve siyasi belirsizlikler
durgunluk döneminde etkili olmuştur. 2006’daki yüksek performanslı büyümenin ardından
sektör 2007 yılında nispi olarak daralmış %10,58 oranında büyüme performansı göstermiştir.
2008 yılında ise %4,23 oranında küçülmüştür.
2007 yılı Ağustos ayında ABD’deki mortgage krizi ile başlayan finansal kriz, Dünya genelinde
ekonomik faaliyetlerin daralmasına bağlı olarak 2008 yılı Eylül ayından itibaren daha da
derinleşerek global ölçekte bir ekonomik krize dönüşmüş, işsizlik oranında önemli artışlar
yaşanmıştır.
Küresel krizden ve ekonomik daralmadan en çok etkilenen sektörlerin başında inşaat sektörü
gelmektedir. Ülkemizde de ekonomin yavaşladığı döneminde bu şekilde etkilenmektedir.
Ancak ülkemizde inşaat sektörünün itici güç olarak kullanılması, kamu yatırımlarında alt ve üst
yapı yatırımlarına ağırlık verilmesi, kamu ve özel sektör projelerin hayata geçirilmesi sektörün
ekonominin lokomotif olma görevini yerine getirmesini sağlamaktadır.
2010 yılında ekonomide alınan önlemler ve uygulanan politikaların etkisiyle bir önceki yılda
görülen küçülmeye rağmen sektör yüksek oranlı büyüme performansı sergilemiş, dünyanın en
hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi olmuştur. Kriz sonrasında AB ülkelerinde yaşanan istihdam
kayıplarına rağmen ülkemiz istihdam rakamlarında %6,2 artış olmuştur.
Ekonomide alınan bahsi geçen tedbirler sektörün büyüme performansına yansımız 2010 yılında
bir önceli yıl %15,39’luk küçülmenin ardından 14,17’lük büyüme performansı göstermiştir.
İnşaat sektörü 2011 yılında da büyüme performansı devam ettirmiştir. Ekonomide %11,11
büyüme performansı sergilerken inşaat sektörü bu dönemde %24,74 oranında büyümüştür.
Türk ekonomisinin lokomotif sektörü olan ve 2011 yılında %24,74 büyüyen inşaat sektörü, 2012
yılında nispi olarak küçülmüş sektörün yüksek oranlı büyüme performansından sonraki büyüme
oranı %8,28 olarak gerçekleşmiştir. Sektördeki daralma ve artan maliyetler sektörün aktörlerini
de olumsuz etkilemiştir. Bağlı sektörlerde de daralma yaşanmıştır.
2012 yılındaki durgunluğun ardından 2013 yılının birinci çeyreğinde piyasa beklentilerinin
üzerinde artış kaydetmiştir. 2013 yılının ilk çeyreğinde ekonomik aktivitede beklentinin üzerinde
canlanma kaydedilmiştir. Yurt içi talepteki canlanma hizmetler sektörüne yansımıştır. Bu
gelişmede, özellikle inşaat sektöründeki katma değer artışı dikkat çekici olmuş dolayısıyla
ekonomik aktivitelerdeki hızlanmanın etkisi ie inşaat sektörü 2013 yılının ilk çeyreğinde yeniden
büyüme trendine girerek Türkiye ortalamasının üzerinde büyümüştür. Genel ekonomidek,
büyüme oranı %7,96 iken inşaat sektörünün büyüme performansı %14,00 olarak gerçekleşmiştir.
Bu veriler ile sektörün Gayri Safi Yurt İçi Hasıla İçerisindeki payı 2013 yılında %8,1 olmuştur.
Ancak bazı temel göstergelere bakılacak olursa 2014 yılında kamu borç yükü azalmaya devam
etmiştir. Faiz politikalarındaki kararlı tutum borçlanmanın reel maliyetinin düşük seviyelerde
gerçekleşmesini sağlamıştır. Cari açık azalışını sürdürmüş, bankacılık sektörümüz güçlü ve sağlam
yapısını korumayı başarmıştır. İstihdam konularında bazı yapısal sorunlar devam etmiştir.
2014 yılında Dünya siyasi ve ekonomik risklere maruz kalmıştır. Özellikle Avrupa
ekonomilerindeki resesyon küresel piyasaları, dolayısıyla ülkemiz ekonomisini de etkilemiştir.
Ekonomide Dolar ve Euro kurlarının yukarı yönlü hareketi sektör üretiminde maliyetlerin
artmasına, konuta olan talebin sınırlı düzeyde kalmasına neden olmuş, inşaat sektörünün düşük
tempolu bir büyüme göstermesine yol açmış ve %5,0 oranında büyüme performansı göstermiştir.
Ekonomik gelişmeler
Türkiye ekonomisi, siyasi, sosyal yapısı ile dünyada önemli konumda bir ülke olup, küresel
gelişmelerden de doğrudan etkilenmektedir. 2016 yılı tüm dünyada farklı gelişmelerin yaşandığı
bir yıl olmuştur. Dünyada küresel ekonomi büyüme beklentisi %3,1 olup, 2016 yıl sonu
beklentileri küresel kriz sonrası en düşük büyüme oranın yaşandığı yıl olmuştur. Türkiye dışa açık
ve tüm dünya ülkeleri ile siyasal ve ticari bağları kuvvetli bir ülke olarak küresel hareketlerden
2016 yılında etkilenmiştir. FED’in faiz politikaları, İngiltere’nin AB’den ayrılma süreci gibi bölgesel
iş birliklerinin geleceğine dair belirsizlikler, ayrıca ABD seçimleri tüm ekonomileri etkilemiştir.
2016 yılı boyunca Türkiye farklı terör örgütleri ile mücadele etti ve hala etmek durumundadır. 15
Temmuz başarısız darbe girişimi, Güney Doğu ve Doğu Anadolu Bölgesinde terör örgütlerinin
eylemleri, büyük şehirlerimizde yaşanan terör saldırıları yaşanmıştır. Ekonomideki bu baskılayıcı
unsurlara rağmen Türkiye ekonomisi tüm bu süreçleri en az hasarla atlatmıştır.
2016 yılında ekonominin en kritik süreci Türk Lirasında olduğu gibi tüm dünya piyasalarında euro
ve dolar kurlarının değer kazanması olmuştur. Tüm bu ortama rağmen Türkiye ekonomisi 2016
yılın açıklanan üçüncü çeyreği haricinde büyümesini sürdürmüştür. 2016 yılını ise 14,4 oranında
büyüme ile tamamlamıştır.
GSYİH yılın üçüncü çeyreğinde yıllık bazda %1,8 oranında daralmıştır. 27 çeyrektir kesintisiz
büyüyen Türkiye ekonomisi ilk defa küçülme performansı sergilemiştir. 2016 yılında üçüncü
çeyrekte daralmanın kaynakları üretim yönünden tarım, sanayi ve hizmetlerde katma değer
azalışları, talep yönünden ise özel tüketimdeki ve ihracattaki azalışları olmuştur. Kamu tüketimi
büyümeye pozitif katkı vermeye devam etmiştir.
Büyümeye en büyük katkıyı artan özel tüketim harcamalarından gelmiş 2016 yılında Hanehalkı
nihai tüketim harcamaları zincirlemiş hacim endeksine göre %2,3 artmıştır. Hanehalkı tüketim
harcamalarının GSYH içindeki payı %59,5 olmuştur.
2017 yılı ise jeopolitik risklerin etkisi, dış siyasetteki dengeler, küresel ekonomilerdeki iyileşme,
parasal politikalar nedeniyle sermayenin gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere kaymasıyla
ekonomide dengelerin sağlanması için yoğun çaba sarf edildiği bir yıl olmuştur. Tüm bu
olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi güçlü yapısını korumuştur.
2017 yılında para ve maliye politikalarında önemli tedbirler ortaya konmaya devam etmiştir. Reel
sektörün krediye erişimlerini kolaylaştırılmıştır. Konut sektöründe, mobilya ve beyaz eşya
sektörlerinde geçici vergi indirimleri, ekonomide büyümeyi destekleyecek şekilde yeni teşvik
unsurlarının hayata geçirilmesi, alınan tedbirler sayesinde ekonomi ilk altı ayda Gayri Safi Yurt İçi
Hasıla Zincirlenmiş Hacim endeksine göre %5,1 oranında büyüme performansı sergilemiştir.
Büyümede özel tüketimin yanı sıra ihracat ve yatırım artışına dayalı nispeten dengeli bir büyüme
performansı gözlenmesi ekonominin dinamiklerinin sürdürülebilir olması açısından önem arz
etmektedir.
2016 ve 2017 yılındaki bu başarıda inşaat sektörü önemli bir rol üstelenmiştir. Zaten inşaat
sektörünün rolünün de büyümeyi sürükleyen sektör olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu ifadenin
dayanağı sektörün istihdam potansiyeli ve direk veya dolaylı olarak harekete geçirdiği yüzlerce
sektörü etkilemesidir. İnşaat sektörü sadece demir, çimento, cam, ahşap gibi direk bağlantılı
olduğu sektörlerle değil, bankacılık, sigortacılık, teknik danışmanlık gibi çalışmalarla da yakından
ilgilidir. Yani Türk İnşaat Sektörü sağladığı döviz girdisi, istihdam, kalifikasyon, teknoloji transferi,
makine parkı ve ihracat katkısı ve diğer katkıları ile ekonomide önemli bir yer tutmaktadır.
Diğer yandan ulaştırma, enerji gibi altyapı alanındaki yatırımların ülke alanında yaygınlaşarak yeni
yerleşim yerlerinin gelişmesi konut projelerinin artışında etkili olmuştur.
Türkiye’nin her alanında kentler dönüşüm içindeyken hızlı ve sağlıklı kent içi ulaşım sistemlerinin
geliştirilmesi de önemli bir ihtiyaç olarak doğmaktadır. Bu bağlamda ülkemizin farklı illerinde
toplu taşıma sistemlerinin alt yapısının geliştirilmesi amacıyla başta kent içi raylı sistemler olmak
üzere çok büyük yatırımlar gerçekleşmektedir.
Enerjide kendine yeterli ülke olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyoruz. Enerji santrallerimizi
devreye alıyoruz. Hidroelektrik enerji üretiminde kapasitemizi yıllar itibariyle artıyoruz. Dünyanın
en yüksek barajlarını inşa ediyoruz. Rüzgar, güneş enerjisi, yerli kömür, linyit gibi kaynaklarımızı
devreye alınacak tesisler bir bir inşa ediliyor.
Özel sektör, ülkemizde enerji dağıtımının sorumluluğunu üstlenerek, daha çağdaş altyapıyla,
tüketicilere daha kaliteli hizmet sunabilmek için elini taşın altına koymuş bulunmaktadır.
İnşaat sektörü 2017 yılının tüm çeyreklerinde yüksek oranlı büyüme performansı sergileyerek
büyümenin lokomotifi olmuştur. Son üç yılda sektör büyümesi %5 bandında bir performans
sergiledikten sonra %8,9 oranında büyüme performansı göstermiştir.
2018 küresel ekonomi açısından zorlu ve sıkıntılı bir yıl olmuştur. FED’in faiz artışları ve
gelişmekte olan ülkelere yönelik risk algısının bozulması, Brexit sürecindeki belirsizlik,
Amerika’nın İran ambargosunun petrol fiyatlarına yansımaları, artan ticaret engelleri, daralan
finansal koşullar, süregelen jeopolitik gerilimlerin etkisi ülkemizde ise kur ve faiz tarafında
yaşanan ve bu şoklar sonucu yükselen enflasyon büyümede ivme kaybı yaşanmasına neden
olmuştur.
Yaşanan gelişmelerin etkisi ile büyümede ivme kaybı yaşanmıştır. 2018 yılı için TÜİK tarafından
açıklanan büyüme verileri çeyrek dönemler itibariyle %7,4, %5,3, %1,8 artarken son çeyrekte %-
3,0 azalış gerçekleşmiş yılın tamamında ise % 2,6 büyüme olmuştur
Sonuç olarak 2010-2018 yılları arasında ortalama %9,4 büyüme oranıyla %6,3’lük genel
ortalamanın üstünde yüksek bir performans gösteren sektörümüzün, kur ve faiz oranlarındaki
artışlar ve mali disiplin politikaları nedeniyle geçmiş yıllara göre büyüme hızı düşmüştür.
Bu verilerle sektörün Gayri Safi Yurt İçi Hasıla içerisindeki payı %7,23 olarak gerçekleşmiştir.
Gayrimenkul faaliyetleri ise yılın tamamında %2,6 büyümüştür.
2010 117,14 17,14 65 780 033 108,49 8,49 1 083 996 979
2011 146,11 24,74 82 053 416 120,54 11,11 1 204 466 935
2012 158,21 8,28 88 848 605 126,32 4,79 1 262 160 182
2013 180,41 14,00 101 312 953 137,04 8,49 1 369 334 107
2014 189,44 5,00 106 382 898 144,12 5,17 1 440 083 365
2015 198,73 4,90 111.600.218 152,86 6,10 1 527 725 206
2016 209,40 5,40 117.588.337 157,30 3,20 1 576 365 403
2017 223,5 9,0 128.168.346 147,5 7,5 1.694.133.563
2018 Birinci Çeyrek 193,8 6,8 27.602.693 158,5 7,4 395.892.626
2018 İkinci Çeyrek 2369,0 1,5 33.549.423 173,3 5,6 432.932.942
2018 Üçüncü Çeyrek 241,6 -6,3 33.922.918 184.8 2,3 461.702.399
2018 Dördüncü Çeyrek 219,5 -7,8 30.818.717 180,7 -2,8 451.494.960
2018 223,5 -2,1 125.493.751 158,5 2,8 1.742.022.926
2019 Birinci Çeyrek 175,7 -9,3 24.663.446 154,9 -2,3 386.877.657
2019 İkinci Çeyrek 208,6 -12,7 29.283.596 170,5 -1,6 425.892.500
2019 Üçüncü Çeyrek 221,7 -8,3 31.123.761 186,6 1,0 465.155.444
2019 Dördüncü Çeyrek 211,1 -3,8 29.640.045 191,5 6,0 478.382.418
2019 204,3 -8,6 114.710.848 175,9 0,9 1.757.308.018
Kaynak: Türkiye istatistik Kurumu
2019 yılı ilk çeyreğinde GSYH’daki 2,4 oranında daralmaya karşılık inşaat sektörümüz 9,3
oranında negatif performans göstermiştir. İkinci çeyrekte ise genel ekonomideki genel
ekonomideki %1,5 daralmaya karşılık inşaat sektörü 12,7 oranında küçülmüştür. Sektör üçüncü
çeyrekte -8,3 oranında küçülmüştür. Dördüncü çeyrekte ise daralma süreci devam etmiş -3,8
oranında küçülmüştür. Sektörümüz yılın tamamında -8,6 oranında küçülme göstermiştir.
Ülkemizde 2019 yılında kamu harcamalarında öncelik tasarruf politikalarıyla bütçe harcamalarını
dengede tutma yönünde politikalar benimsenmiştir. İhalesi yapılmamış ve ihalesi yapılmış ancak
başlanmamış projeler askıya alınacaktır. Devam eden projelerden finansman koşulları uygun
olanlar için yeni ve daha uzun zamana yayılmış iş planları oluşturulacaktır. Bu kapsamda 2019
yılında gerek kamu harcamalarındaki azalma gerekse yeni konut yatırımlarındaki azalışın
etkisiyle sektör negatif yönlü performans göstermiştir.
değişim
yıla göre
Bir önceki
pay
aktifler içindeki
Mali olmayan
değişim
yıla göre
Bir önceki
pay
aktifler içindeki
Mali olmayan
değişim
yıla göre
Bir önceki
mali olmayan
Makine ve
teçhizat
İnşaat
Üretilmiş
aktifler
2010 145.071.131 25,5 50,3 114.796.188 31,2 39,8 288.473.760 24,9
2011 198.490.316 36,8 50,7 158.270.582 37,9 40,4 391.383.400 28,1
2012 225.985.590 13,9 52,7 162.005.719 2,4 37,8 428.831.788 27,3
2013 291.411.305 29,0 56,5 182.309.733 12,5 35,3 516.209.715 28,5
2014 338.442.231 16,1 57,3 206.444.356 13,2 34,9 590.742.457 28,9
2015 379.874.686 12,2 54,7 262.979.725 27,4 37,9 694.689.859 29,7
2016 424.474.920 11,7 55,5 283.865.721 7,9 37,1 771.201.207 11,0
2017 535.169.699 26,3 57,3 327.208.248 15,3 35,0 935.655.848 22,4
2018/1 144.614.463 28,9 59,7 79.360.606 27,0 32,7 242.327.367 27,2
2018/2 177.592.588 29,3 61,1 94.002.204 21,2 32,3 290.783.437 26,1
2018/3 163.511.540 13,7 56,9 100.118.964 18,5 34,8 287.566.088 16,4
2018/4 158.391.833 10,9 54,0 107.582.993 4,8 36,7 293.417.897 9,7
2018 644.110.425 20,1 57,8 381.064.767 16,5 34,2 1.114.094.790 19,1
2019/1 147.553.539 2,0 56,3 92.470.955 16,5 35,3 261.991.228 8,1
2019/2 135.697.710 -23,6 52,3 98.844.384 5,2 38,1 259.559.459 -10,7
2019/3 141.678.752 -13,4 51,0 109.387.290 9,3 39,4 277.873.301 -3,4
2019/4 155.820.385 -1,6 49,1 129.047.411 20,0 40,7 317.415.204 8,2
2019 580.750.386 -9,8 52,0 429.750.040 12,8 38,5 1.116.839.192 0,2
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
Gayrisafi sabit sermaye oluşumu cari fiyatlarla 2019 yılının ilk çeyreğinde %8,6 artarken,
zincirlenmiş hacim endeksine göre %12,1 oranında azalmıştır. İkinci çeyrekte ise cari fiyatlarla
10,2 oranında azalırken sabit fiyatlarla 22,4 oranında azalmıştır. Üçüncü çeyrekte cari fiyatlarla
3,2 azalırken, sabit fiyatlarla 12,6 oranında azalmıştır. Dördüncü çeyrekte cari fiyatlarla 8,2
oranında artarken, sabit fiyatlarla 0,6 oranında azalmıştır. Yıllık bazda ise Gayrisafi sabit sermaye
oluşumu 12,4 oranında azalmıştır.
İnşaat harcamalarındaki artış 2019 yılının üçüncü çeyreğinde zincirleme hacim endeksinde
%18,0 oranında azalırken, makine ve teçhizat harcamaları %-7,5 oranında azalmıştır. 2018 yılı
aynı döneminde ise inşaat harcamaları zincirlenmiş hacim endeksine göre 3,1 oranında azalırken,
Makine teçhizat yatırımları ise 2018 yılının üçüncü çeyreğinde 7,5 oranında azalmıştır. Dördüncü
çeyrekte inşaat harcamaları 8,9 oranında azalırken, makine teçhizat harcamaları 11,7 oranında
artmıştır. 2019 yıllık bazda ise inşaat harcamaların 18,6, makine teçhizat harcamaları 5,5
oranında azalmıştır.
2018 yılında mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış inşaat sektörünün değeri çeyrekler
itibariyle sırasıyla %0,7, -2,5, %-2,5, %-4,7 oranında değişim göstermiştir. 2019 yılının ilk
çeyreğinde ise sırasıyla %-0,9,%-3,4, %-0,7, %0,1 oranında azalmıştır.
İŞGÜCÜ VERİLERİ
Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2018 yılı Aralık döneminde geçen
yılın aynı dönemine göre 1 milyon 11 bin kişi artarak 4 milyon 302 bin kişi olmuştur.
İşsizlik oranı 3,1 puanlık artış ile %13,5 seviyesinde gerçekleşmiştir. Aynı dönemde; tarım dışı
işsizlik oranı 3,3 puanlık artış ile %15,6 olarak tahmin edilmiştir. Genç nüfusta işsizlik oranı 5,3
puanlık artış ile %24,5 olmuştur.
İstihdam edilenlerin sayısı 2018 yılı Aralık döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 633
bin kişi azalarak 27 milyon 655 bin kişi, istihdam oranı ise 1,5 puanlık azalış ile %45,4 olmuştur.
İstihdam edilenlerin %17,3'ü tarım, %19,8'i sanayi, %5,8'i inşaat, %57'si ise hizmet sektöründe
yer almıştır. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında tarım sektörünün istihdam edilenler
içindeki payı 1 puan, inşaat sektörünün payı 1,5 puan azalırken, sanayi sektörünün payı 0,3 puan,
hizmet sektörünün payı 2 puan artmıştır.
Aralık 2018 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı,
bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,1 puan artarak %33,4 olarak gerçekleşti. Tarım dışı sektörde
kayıt dışı çalışanların oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,6 puan artarak %22,7
olmuştur.
Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme göre 297 bin kişi azalarak 28 milyon
262 bin kişi olarak tahmin edildi. İstihdam oranı 0,5 puan azalarak %46,4 olmuştur.
Mevsim etkisinden arındırılmış işsiz sayısı bir önceki döneme göre 176 bin kişi artarak 4 milyon
106 bin kişi olarak gerçekleşmiştir. İşsizlik oranı 0,6 puan artarak %12,7 olmuştur.
Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı 0,3 puan azalarak %53,1 olarak
gerçekleşmiştir. Ekonomik faaliyete göre istihdam edilenlerin sayısı, tarım sektöründe 54 bin,
sanayi sektöründe 182 bin, inşaat sektöründe 77 bin kişi azalırken, hizmet sektöründe ise 16 bin
kişi artmıştır.
2018 yılında inşaat sektöründe 1 milyon 615 bin kişi istihdam edilmiş olup, sektörün tarım dışı
istihdam içerisindeki payı %7,05 olmuştur.
Mevsim etkisinden arındırılmış inşaat sektöründe çalışan işçi sayısı 1 milyon 843 bin kişi
olmuştur. Bu dönemde bir önceki Eylül ayına göre 321 bin kişi azalış olmuştur.
Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019 yılı Kasım döneminde geçen
yılın aynı dönemine göre 327 bin kişi artarak 4 milyon 308 bin kişi olmuştur.
İşsizlik oranı 1 puanlık artış ile %13,3 seviyesinde gerçekleşti. Tarım dışı işsizlik oranı 1,1 puanlık
artış ile %15,4 olmuştur.
İstihdam edilenlerin %17,3'ü tarım, %20,5'i sanayi, %5,6'i inşaat, %56,6'si ise hizmet sektöründe
yer almıştır. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında tarım sektörünün istihdam edilenler
içindeki payı 0,1 puan, hizmet sektörünün payı 1,4 puan artarken sanayi sektörünün payı 0,1
puan, inşaat sektörünün payı 1,4 puan azalmıştır.
Kasım 2019 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı,
bir önceki yılın aynı dönemine göre 2,1 puan artarak %36,1 olarak gerçekleşmiştir
15-64 yaş grubunda işsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,0 puan artışla, %13,6,
tarım dışı işsizlik oranı ise 1,1 puanlık artışla %15,5 oldu. Bu yaş grubunda istihdam oranı 0,9
puanlık azalışla %50,2, işgücüne katılma oranı ise 0,3 puanlık azalışla %58,1 olmuştur.
Eylül 2019 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı,
bir önceki yılın aynı dönemine göre 2,2 puan artarak %36,0 olarak gerçekleşmiştir.
Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı bir önceki döneme göre 0,3 puan azalarak %13,2
oldu. İşsiz sayısı bir önceki döneme göre 100 bin kişi azalarak 4 milyon 318 bin kişi olarak
gerçekleşmiştir.
Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı bir önceki döneme göre 0,2 puan artarak %45,9
oldu. İstihdam edilenlerin sayısı 120 bin kişi artarak 28 milyon 358 bin kişi olarak tahmin
edilmiştir.
Bu dönemde inşaat sektöründe 1 milyon 585 bin kişi istihdam edilmiştir. 2018 yılının aynı
döneminde 2 milyon kişi istihdam edilmişti. 2019 yılı Kasım ayında inşaat sektörünün tarım dışı
istihdamdaki payı %6,80 olmuştur. İnşaat sektöründe mevsim etkisinden arındırılmış iş gücü ise
Kasım 2019 döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 447 bin kişi azalarak 1 milyon 539
bin kişi olarak gerçekleşmiştir.
Kaynak: OECD
Türkiye OECD 2019 yılı dördüncü çeyrek verilerine göre işsizlik oranın en yüksek olduğu ülkeler
arasında yer almaktadır.
2019 Kasım ayı 15-64 Yaş arası meslek gruplarına göre inşaat sektöründe çalışanların dağılımı
2019 yılı Kasım ayı İnşaat Sektörü İşteki Durumuna Göre Çalışan Sayı
2019 yılı Kasım ayı İnşaat Sektöründe Sosyal güvenlik kurumuna kayıtlılığa göre istihdam
edilenler
Belediyeler tarafından verilen yapı kullanma izin belgelerinin 2019 yılında bir önceki yıla göre,
bina sayısı %26,6, yüzölçümü %14,5, daire sayısı %17,8 azalırken, değeri %0,2 artmıştır.
2018 yılı Ocak-Eylül ayları toplamında 127.044 bina için Yapı Kullanım İzin Belgesi verilirken,
2019 yılının aynı döneminde 93.279 bina için Yapı Kullanım İzin Belgesi verilmiştir.
Yapı kullanma izin belgesi verilen yapıların 2019 yılında kullanma amacına göre 114,1 milyon m2
ile en yüksek paya iki ve daha fazla daireli ikamet amaçlı binalar sahip oldu. Bunu 9,9 milyon m2
ile toptan ve perakende ticaret binaları izlemiştir.
Yapı kullanma izin belgelerinde yapı sahipliğine göre, özel sektörün payı %92,09 kamu
sektörünün payı %5,73 yapı koperatifliğinin payı % 2,16 olarak gerçeklemiştir.
Aşağıdaki tabloda Yapı ruhsatı verilerine göre yapıların %85’den fazlası özel sektör
tarafından gerçekleştirilmektedir.
Konut satışları 2018 yılında bir önceki yıla göre %2,4 azalış göstermiştir. Ocak-Aralık 2017
döneminde 1.409.314 konut satılırken 2018 yılı aynı döneminde 1.375.398 konut satışı yapıldı.
Bir önceli ayda 146.903 konut satışı olurken Eylül 2018 döneminde ise 142.810 konut satışı
gerçekleşmiştir.
Konut satışlarında, İstanbul 27 156 konut satışı ve %18,5 ile en yüksek paya sahip olmuştur.
Satış sayılarına göre İstanbul'u, 131 161 konut satışı ve %9,5 pay ile Ankara, 75 672 konut satışı
ve %5,5 pay ile İzmir izlemiştir.
Türkiye genelinde satılan konutların 276 820 tanesi ipotekli, 1.098.578 tanesi ise diğer satış
türünde gerçekleşmiştir.
Türkiye genelinde ipotekli konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre %79 oranında azalış
göstererek 7 148 olmuştur.
Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı %5,2 olarak gerçekleşmiştir.
İpotekli satışlarda İstanbul 1 461 konut satışı ve %20,4 pay ile ilk sırayı almıştır. Toplam konut
satışları içerisinde ipotekli satış payının en yüksek olduğu il %12,7 ile Edirne olmuştur
Türkiye genelinde ilk defa satılan konut sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre %4,8 artarak
69.861 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk satışın payı %51,1 olmuştur.
Türkiye genelinde ikinci el konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre %1 artış göstererek 66
984 oldu.
Yabancılara yapılan konut satışları 2018 yılında bir önceki yıla göre %78,4 oranında arttı.
Yabancılara yapılan konut satışlarında 2018 yılında ilk sırayı 14 270 konut ile İstanbul, ikinci sırayı
7 938 konut ile Antalya almıştır.
Türkiye genelinde konut satışları 2020 Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %55,8
oranında artarak 113 615 olmuştur.
Konut satışlarında, İstanbul 21 251 konut satışı ve %18,7 ile en yüksek paya sahip oldu. Satış
sayılarına göre İstanbul'u, 11_989 konut satışı ve %10,6 pay ile Ankara, 7 212 konut satışı ve %6,3
pay ile İzmir izlemiştir.
Konut satış sayısının düşük olduğu iller sırasıyla 7 konut ile Hakkari, 11 konut ile Ardahan ve 38
konut ile Bayburt olmuştur.
Türkiye genelinde 2020 Ocak ayında ipotekli konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre
%546,1 oranında artış göstererek 42 237 olmuştur.
İlk satışlarda İstanbul 8 494 konut satışı ve %17,4 ile en yüksek paya sahip olurken, İstanbul'u 4
423 konut satışı ile Ankara ve 2 538 konut satışı ile İzmir izlemiştir.
Türkiye genelinde ilk defa satılan konut sayısı 2020 Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre
%16,1 artarak 36 040 olmuştur.
Türkiye genelinde ikinci el konut satışları 2020 Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %85,2
artış göstererek 77 575 olmuştur.
Yabancılara yapılan konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre %23,3 artarak 3 907 olmuştur.
Yabancılara yapılan konut satışlarında, Ocak 2020'de ilk sırayı 1 875 konut satışı ile İstanbul
almıştır. İstanbul ilini sırasıyla 762 konut satışı ile Antalya, 235 konut satışı ile Ankara, 163 konut
satışı ile Bursa ve 128 konut satışı ile Yalova izlemiştir.
YILLAR SAYI
2010 607.098
2011 708.275
2012 701.621
2013 1.157.190
2014 1.165.381
2015 1.289.320
2016 1.341.453
2017 1.409.314
2018 1.375.398
2019 1.348.725
2019 Ocak 72.937
2020 Ocak 113.615
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
Türkiye konut piyasasındaki fiyat değişimlerinin takip edilmesine yönelik, ülke genelini kapsayan
bir endeks hesaplanması amaçlanmaktadır.
Bir önceki yılın aynı ayına göre %9,92 oranında artan KFE, aynı dönemde reel olarak %1,71
oranında azalış göstermiştir
Üç büyük ilin konut fiyat endekslerindeki gelişmeler değerlendirildiğinde, 2019 yılı Aralık ayında
bir önceki aya göre İstanbul, Ankara ve İzmir’de sırasıyla %1,26, 1,43 ve 1,59 oranlarında artış
Yeni Konut Fiyat Endekslerindeki değişim bir önceki yılın aynı dönemine göre %10,70 oranında
artarken, yeni olmayan konut fiyatları endeksindeki değişim %8,78 oranında artış olmuştur.
BÜTÇE VE YATIRIMLAR
2019 yılımda vergi gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8,3 oranında artarak 673,3
milyar TL olarak gerçekleşmiştir
Vergi türleri itibarıyla 2019 yılı Ocak-Aralık dönemi gerçekleşmelerine bakıldığında geçen yılın
aynı dönemine göre; banka ve sigorta muameleleri vergisi yüzde 24,7, gelir vergisi yüzde 17,1,
harçlar yüzde 11,2, damga vergisi yüzde 11,1, özel tüketim vergisi yüzde 9,9, ithalde alınan
katma değer vergisi yüzde 2,1 ve kurumlar vergisi binde 2 oranında artarken; dahilde alınan
katma değer vergisi yüzde 1,6 oranında azalmıştır. Diğer vergiler tahsilatı ise yüzde 12,1
oranında artmıştır.
2020 yılı Ocak ayı vergi gelirleri tahsilatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 21,1 oranında artarak
67 milyar 416 milyon TL olmuştur. Vergi gelirlerinin bütçe tahminine göre gerçekleşme oranı ise
2019 yılında yüzde 7,4 iken 2020 yılında yüzde 8,6 olmuştur.
Vergi türleri itibarıyla 2020 yılında vergi geliri gerçekleşmelerine bakıldığında geçen yılın aynı
dönemine göre; banka ve sigorta muameleleri vergisi yüzde 20,3, gelir vergisi yüzde 18,4,
harçlar yüzde 43,4, damga vergisi yüzde 18,7, özel tüketim vergisi yüzde 22,2, ithalde alınan
katma değer vergisi yüzde 29,6, dahilde alınan katma değer vergisi yüzde 16,1, Diğer vergiler
tahsilatı yüzde 23,1 oranında artarken kurumlar vergisi tahsilatı yüzde 51,9 oranında azalmıştır.
2018 yılı Ocak-Aralık döneminde bütçe gelirleri 757 milyar 996 milyon TL iken 2019 yılının aynı
döneminde yüzde 15,5 oranında artarak 875 milyar 796 milyon TL olarak gerçekleşmiştir
2018 yılı Ocak-Aralık döneminde bütçe giderleri 830 milyar 809 milyon TL olarak gerçekleşmiş
iken 2019 yılının aynı döneminde yüzde 20,3 oranında artarak 999 milyar 489 milyon TL
olmuştur.
Merkezi yönetim bütçesi 2018 yılı Ocak-Aralık döneminde 72 milyar 813 milyon TL açık vermiş
iken 2019 yılı Ocak-Aralık döneminde 123 milyar 693 milyon TL açık vermiştir
2018 yılı Ocak-Aralık döneminde 1 milyar 148 milyon TL faiz dışı fazla verilmiş iken 2019 yılı
Ocak-Aralık döneminde 23 milyar 754 milyon TL faiz dışı açık verilmiştir.
2018 yılı Ocak-Aralık döneminde faiz hariç bütçe giderleri 756 milyar 848 milyon TL olarak
gerçekleşmiş iken 2019 yılı Ocak-Aralık döneminde yüzde 18,9 oranında artarak 899 milyar 550
milyon TL olmuştur
Diğer taraftan 2019 yılı Ocak-Aralık döneminde faiz giderleri geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 35,1 oranında artarak 99 milyar 940 milyon TL olarak gerçekleşmiştir.
Faiz hariç bütçe giderleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4 oranında artarak 87 milyar 924
milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Faiz hariç giderlerin bütçe ödeneklerine göre gerçekleşme oranı
ise 2019 yılında yüzde 10 iken 2020 yılında yüzde 9,2 olmuştur.
2019 yılı Ocak döneminde bütçe gelirleri 96 milyar 851 milyon TL iken 2020 yılının aynı
döneminde yüzde 26 oranında artarak 122 milyar 170 milyon TL olarak gerçekleşmiştir
2020 yılında merkezi yönetim bütçe giderleri için öngörülen 1 trilyon 95 milyar 461 milyon TL
ödenekten Ocak ayında 100 milyar 669 milyon TL gider gerçekleştirilmiştir. Geçen yılın aynı
ayında ise 91 milyar 860 milyon TL harcama yapılmıştır.
2019 yılı Ocak-Aralık döneminde sağlık, emeklilik ve sosyal yardım giderleri için geçen yılın aynı
dönemine göre yüzde 13 oranında artışla 4 milyar 918 milyon TL transfer yapılmıştır.
Aynı dönemde sosyal güvenlik primi işveren hissesinin 5 puanlık kısmının Hazine tarafından
ödenmesi amacıyla yapılan transfer tutarı ise 22 milyar 333 milyon TL’dir
Sermaye Giderleri
2020 yılı için 56 milyar 607 milyon TL’lik sermaye gideri öngörülmüştür. Bu tutar ile yılsonu
itibariyle Gayri Safi Yurt İçi hasıladaki payı %1,2 olması, bütçe içerisindeki payının ise yüzde 5,2
olması öngörülmektedir.
2020 yılı Ocak başlangıç ödeneğinin %16’2’si gerçekleşerek 9 milyar 183 milyon TL olmuştur. Bu
verilerle sermaye gideri bir önceki yıla göre %16,1 oranında azalmıştır. Sermaye Giderlerinin
bütçe içindeki payı %5,2 olmuştur. 2019 yılının aynı döneminde sermaye giderleri için
gerçekleşen harcama 10 milyar 947 milyon TL idi.
Ülkemizde kamu yatırımları ekonominin dinamiklerini harekete geçirmek açısından büyük önem
arz etmektedir. Kamu yatırımlarında ulaşım, enerji ve tarımsal alt yapı sektörleri başta olmak
üzere eğitim, sağlık, bilişim, teknoloji yatırımlarına ağırlık verilmiştir.
Strateji ve Bütçe Başkanlığının 2020 Yatırım Programına göre 2019 yılında, mahalli idare
yatırımları ve yatırım işçilik giderleri hariç olmak üzere; toplam tutarı 977,8 milyar TL, 2018 yılı
sonu kümülatif harcaması 409,2 milyar TL ve 2019 yılı başlangıç ödeneği 65,4 milyar TL olan
2.964 kamu yatırım projesi yürütülmektedir.
Bunu %16,5 oranıyla eğitim, 11,8 ile enerji,%7,6 İLE sağlık ve %7,5 ile tarım sektörü izlemiştir.
2019 yılı kamu yatırım tahsisleri içinde madencilik, imalat, turizm ve konut sektörlerinin toplam
payı %25,5 olmuştur.
2019 yılı yatırım programlarında da ulaştırma ağırlıklı paya sahip olmuştur. Tarım, enerji,
ulaştırma sektörlerinin ağırlıklı dağılımı aşağıdaki grafikle belirtilmektedir.
Kamu özel sektör ortaklığı projelerinin geleneksel yöntemlere göre daha avantajlı olması, kamu
bütçesi içerisinde yük oluşturmaması amacıyla Kamu Özel sektör projelerine ağırlık verilmekte
olup, son yıllarda bunun uygulamaların başarılı örneklerini görmek mümkündür.
1986 yılından başlamak üzere 2019 yılı Haziran ayı itibarıyla 246 KÖİ projesi için uygulama
sözleşmesi imzalanmıştır. Uygulama sözleşmesi imzalanan projelerin toplam yatırım büyüklüğü
2019 yılı fiyatlarıyla 67,5 milyar TL ABD dolarına ulaşmaktadır.
Bu tutar içerisinde ulaştırma sektörü 41 milyar ABD doları ile yatırım tutarı ilk sırada yer
almaktadır.
Enerji sektöründeki yatırım tutarı ise 11,9 milyar ABD dolarıdır.
Sağlık sektöründeki yatırımlar ise 11,5 milyar ABD dolarıdır.
Mevcut durumda 218 proje işletmeye alınmış olup, 28 projenin yürütülmesine devam
edilmektedir.
KÖİ projelerinin, uzun yıllara yayılan yüksek tutarlarda mali yük oluşturma potansiyeli dikkate
alınarak proje süreçlerinin stratejik bir yaklaşımla ele alınması kamu kaynaklarının etkin
ve verimli bir şekilde kullanılmasına katkı sağlayacaktır.
Türkiye tarımsal üretim bakımından Avrupa’nın ve dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir.
İnşaat sektörü tarımsal alt yapı yatırımları ile sektöre önemli katkı sağlamaktadır. İnşa edilen
sulama kanalları, barajlar zirai üretimin canlanmasında etkendir. Son dönemde çok sayıda gölet
yapımına ağırlık verilmiştir.
DSİ tarafından sulamaya açılan toplam sulama alanı yıl içinde tamamlanan 149 bin hektar saha ile
toplam 3,33 milyon hektara ulaşmıştır. 2018 yılında işletmeye açılan söz konusu saha DSİ
tarafından işletmeye açılan en yüksek yıllık sulama alanıdır. Bu çerçevede toplam 83 adet sulama
tesisi inşaatı tamamlanarak sulamaya açılmış ve kümülatif sulama tesisi sayısı 2.743’e ulaşmıştır.
Sulamaya açılan yeni sahaların yanı sıra yürütülen yenileme projeleri ile işletmedeki sulama
sistemleri içerisinde su tasarrufu ve işletme kolaylığı sağlayan borulu sistem tesis oranı 2017 yılı
sonundaki yüzde 24’ten 2018 yılı sonunda yüzde 27’ye yükselmiştir
DSİ’nin 2019 Yılı Yatırım Programında yer alan ve toplam tutarı 159 milyar TL olan 164 sulama
projesine 2018 yılı sonuna kadar 71 milyar TL harcanmıştır. 2019 yılı ödenek seviyesi bu
portföyün ortalama tamamlanma süresinin 25 yılı geçeceğine ve Yatırım Programı geneliyle
kıyaslandığında mevcut proje stokunun oldukça büyük olduğuna işaret etmektedir.
DSİ’nin tamamlandığı 323 tesisle 43 milyon kişiye içme suyu temin edilmiştir. Tamamlanan
arıtma tesisleriyle günde 8,6 milyon metreküp kaliteli içme suyu üretilmektedir. 2023 yılına kadar
12 milyon kişiye, tüm projelerin tamamlanmasıyla yaklaşık 20 milyon kişiye içme suyu temin
edilecektir.
Tarım sektörü ağırlıklı olarak yürütülen faaliyetlerin ödenekleri, son 10 yıllık dönemde artış
eğiliminde iken ülkemizin mevcut ekonomik koşullarında 2019 yılında, 2018’e göre yaklaşık %45
oranında bir azalma söz konusudur.
Bu dönemde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü sulama projeleri için 3,3 milyar TL ödenek
ayrılmıştır. Ayrılan ödeneklerle DSİ tarım projelerinin tamamlanabilmesi için yaklaşık 29 yıl
gerekmektedir.
Ülkemizde enerji talebine uygun temiz, çevreye duyarlı, sürekli ve makul maliyetlerle arz
yaratılması stratejik önem sahiptir. Zira ülkemiz artan nüfusu, gelişen teknolojisi, sanayi üretimi
artan, kalkınma dinamikleri güçlü bir ülke olarak enerji talebi de aynı ölçüde artmaktadır.
Ülkemizde enerjide dışa bağımlılığı azaltmak ve milli kaynaklara yönelme konusunda bir strateji
benimsenmiştir.
Türkiye gibi, tüm dünyada nüfus giderek artmakta, değişen ve gelişen dünyada enerji talebi de o
ölçüde artmaktadır.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında elektrik enerjisi ihtiyacımızın bugünkü düzeyin iki
katına ulaşarak yaklaşık 440 milyar kWh’e yükseleceği tahmin edilmektedir.
Bu nedenle Türkiye’nin dünya ile rekabet edilebilirliğini korumak amacıyla enerji yatırımlarına
ağırlık verilmektedir.
Türkiye’nin enerji ihtiyacındaki yıllık artış ise %6 ile %10 arasındadır. Türkiye, OECD ülkeleri
içerisinde geçtiğimiz 10 yıllık dönemde enerji talep artısının en hızlı gerçekleştiği ülke
durumundadır.
Ülkemizde tüketilen; petrolün %92’si, doğal gazın ise %98’i ithal edilmektedir. Elektrik üretiminde
kullanılan ithal fosil kaynakların ekonomiye etkisi yıllık 10 milyar dolar mertebesindedir.
Ülkemiz, hızlı bir sosyal ve ekonomik gelişim göstermektedir. Türkiye ekonomisi geliştikçe enerji
sektörü de aynı ölçüde büyümeye devam etmektedir. Ekonomisi büyüdükçe enerji talebi de aynı
ölçüde artmaktadır. Yıllık elektrik enerjisi talep artışı 2000 yılından itibaren %5 olarak
gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle enerji talebi artışının güvenli olarak karşılanması enerji
politikalarının önceliği olmuştur.
Ülkemiz, dünyada 2002 yılından bu yana elektrik ve doğalgazda Çin’den sonra en fazla talep artış
hızına sahip ikinci büyük ekonomi olmuştur.
Enerji ve doğal kaynaklar stratejimiz, "Daha çok yerli, daha çok yenilenebilir” ilkesi
doğrultusunda hayata geçirilmiş olup, başta yerli kömür olmak üzere yeraltı kaynaklarımızı
azami ölçüde ekonomimize kazandırma hedefimiz devam etmektedir. Bu kapsamda Enerjide
kendine yeterli bir ülke olma strateji ile kurulu güç kapasitesinde kayda değer bir artış
yaşanmıştır.
Elektrik enerjisi tüketiminde son on beş yılda ortalama yüzde 5,3 oranında artış gerçekleşmiştir.
2000'li yıllarda 130 milyar kilovatsaat seviyelerinde olan elektrik tüketimimiz yüzde 134 oranında
artarak 2018 yılında 304 milyar kilovatsaat olarak gerçekleşmiş olup, 2019 yılı on aylık tüketim
252,2 milyar kilovatsaat olarak gerçekleşmiştir.
2010 yılında 44,6 olan kurulu güç, 2019 Ekim ayı itibariyle 91.074 MW ulaşmıştır. Yenilenebilir
enerji kaynaklarından ve yerli kaynaklardan elektrik üreten santrallere verilen teşviklerin artması
ile beraber ülkenin toplam kurulu gücünde artış devam etmektedir.
2017 : 85.200 MW
2018: 88.550 MW
2019 : 91.297 MW
Kurulu güç açısından kamunun payı yıllar itibarıyla azalırken özel sektörün payı artmaktadır. 2019
itibarıyla 91.297 MW olan kurulu gücün sadece yüzde 25’si kamuya ait iken, kalan %75’I özel
sektörün kapasitesini oluşturmaktadır.
Türkiye’de 2018 yılı elektrik üretiminin birincil enerji kaynaklarına göre dağılımında en büyük pay
doğal gaza aittir. Bunu sırasıyla ithal kömür, hidrolik, kömür (linyit + taş kömürü), rüzgâr,
jeotermal ve diğer kaynaklar izlemektedir.
EÜAŞ raporuna göre 2002 yılında 130 milyar kilovatsaat olan elektrik üretimimiz yaklaşık yüzde
133'lük bir artışla 2018 yılında 303 milyar kilovatsaate ulaşmıştır. Üretilen bu elektrik enerjisinin
yüzde 37’si kömürden, yüzde 30'u doğal gazdan ve yüzde 33'ü yenilenebilir enerji kaynaklarından
elde edilmiştir
2000'Ii yıllarda 30 bin megavat seviyelerinde olan elektrik enerjisi kurulu gücümüz, 2020 yılı
Ocakayı sonu itibarıyla 2 kat artarak 91.342 megavata ulaşmıştır.
Ülkemizde 2000'li yıllarda 298 seviyesinde olan elektrik üretim santrali sayısı, 2019 yılındaı sonu
itibarıyla 27 katına ulaşarak 8.589'a yükselmiştir.
Atık Su 82 361,8
Jeotermal 54 1.514,7
Linyit 48 10.101,0
LNG 1 2,0
Motorin 1 1,0
Nafta 1 4,7
Taşkömürü 4 810,8
Hidrolik Enerji
Türkiye’de teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir hidroelektrik potansiyel 180 milyar kWh
olarak hesaplanmıştır.
Günümüz TEİAş verilerine göre Türkiye’de (özel sektör kamu beraber) 682 adet hidroelektrik
santral işletmede bulunmaktadır. Bu santraller, 100 milyar kWh yıllık ortalama üretim
kapasitesine sahiptir. HES’ler Türkiye’deki kurulu gücün %32’sine karşılık gelmektedir.
Rüzgâr Enerjisi
2002 yılında neredeyse yok sayılacak düzeyde (18,9 MW) olan rüzgâr enerjisi kurulu gücü, 2019
Ekim ayı sonu itibariyle işletmede olan 48 adet rüzgâr enerji santrallerinin toplam kurulu gücü ise
7.507 MW olarak belirlenmiştir.
2023 yılı hedefleri ise rüzgâr enerjisi kurulu gücünün 20.000 MW’a çıkarılması yönündedir.
Böylesine çevreci ve tamamen yerli kaynaktan oluşan bir enerji kaynağı varken rüzgârın boşa
esmesi ülkemiz çıkarlarına aykırıdır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payının artırılması çalışmaları kapsamında
güneş enerjisinden de azami seviyede yararlanılması planlanmaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı verilerine göre, Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlasına (GEPA) göre, yıllık toplam
güneşlenme süresi 2.741 saat (günlük ortalama 7,5 saat), yıllık toplam gelen güneş enerjisi 1.527
kWh/m².yıl (günlük ortalama 4,18 kWh/m².gün) olduğu tespit edilmiştir.
Ülkemizde 2017 yılı sonu itibari ile toplam kurulu güneş kolektör alanı yaklaşık 20.000.000 m²’ye
ulaştığı ve 823.000 TEP (Ton Eşdeğer Petrol) ısı enerjisi ürettiği belirlenmiştir.
2019 Ekim ayı sonu itibarıyla ülkemizde lisanssız 5.436,5 MW, serbest üretim santralleri 162,7
MV olmak üzere toplam güneş enerjisi santrali kurulu gücü 5.599,2 MW’tır.
Jeotermal Enerji
Ülkemiz jeotermal potansiyeli oldukça yüksektir. Dünyada jeotermal enerji kurulu gücü 2017 yılı
sonu verilerine göre 14,1 GWe düzeyindedir. Jeotermal enerjiden elektrik üretiminde ilk beş
ülke; ABD, Filipinler, Endonezya, Türkiye ve Yeni Zelanda şeklindedir.
2008 yılında, mevzuat altyapısının geliştirilmesi ve özel sektörün de jeotermal arama, geliştirme
ve yatırım çalışmalarında devreye girmesiyle, ülkemiz toplam jeotermal ısı kapasitesi (görünür ısı
miktarı) Ekim 2019 itibariyle 1,514,7 MW’e ulaşmıştır
Dünyada birincil enerji arzının yüzde 27,1’i, elektrik üretiminin ise yüzde 38,5'i kömürden
sağlanmaktadır. Ülkemizde Temiz kömür teknolojilerindeki gelişmeler de dikkate alınarak
yapılacak yatırımlarla yerli kömürümüz enerji arz güvenliğinde önemli bir enstrüman hâline
getirilecektir.
Yerli kömür de tıpkı yenilenebilir enerji gibi önemlidir. Yerli kömür petrol gibi, doğal gaz gibi, ithal
kömür gibi dışa bağımlı değildir. Yüksek fiyatlı yabancı enerji girdilerine alternatif sağlamaktadır.
Tamamen Türk yatırımcı, Türk mühendis, Türk işçi kaynağı kullanılmaktadır.
2016 yılı sonu itibariyle 136,2 Milyon Ton Eşdeğer Petrol (MTEP) olan ülkemizin toplam birincil
enerji tüketiminde kömürün payı %28'dir. Ülkemizin 2019 ilk yarısı itibariyle kömüre dayalı
santral kurulu gücü 19.845 MW olup toplam kurulu gücün %21,9'na karşılık gelmektedir. Yerli
kömüre dayalı kurulu güç 10.907 MW ve ithal kömüre dayalı kurulu güç ise 8.938 MW
şeklindedir.
2005 yılından itibaren enerji üretiminde yerli kaynaklara önem verilmesi ve dışa bağımlılığın
azaltılması hedefleri çerçevesinde sanayileşme ve nüfus artışına paralel olarak artan enerji
talebinin karşılanması amacıyla; yeni kömür sahalarının bulunması ve bilinen sahaların
geliştirilmesi çalışmalarına hız verilmiştir.
Kömür rezervimizde 9 milyar tonun üzerinde rezerv artışı sağlanmıştır. 2005 yılında 8,3 milyar
ton olan linyit rezervlerimiz 17,9 milyar tona ulaşmıştır.
2018 yılında kömüre dayalı santrallerden toplam 113,3 TWh elektrik üretilmiş olup toplam
elektrik üretimi içerisindeki payı %37,3 düzeyindedir.
Gelişmemizi tamamlayana kadar yerli kömürden enerji üretmeye devam etmeliyiz.
Doğal gazın ülke genelinde yaygınlaştırılması hedefi doğrultusunda diğer il ve ilçelerimize doğal
gaz ulaştırılmasını sağlamaya yönelik çalışmalar devam etmektedir. Doğal gaz rezervlerinin 76
trilyon metreküptür.
2016 yılında 46,5 milyar m3 olan doğal gaz tüketimi, 2017 yılında yüzde 15,9 artarak 53,9 milyar
m3 olarak gerçekleşmiştir.
Elektrik enerjisi üretiminde doğal gaza dayalı kurulu gücümüz 2019 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla
26.030 MW olup bu değer toplam kurulu gücümüzün %29’na karşılamaktadır.
Ülkemiz enerji sektörünün 2023 yılına kadarki toplam yatırım ihtiyacının 122 milyar doları aşacağı
tahmin edilmektedir.
Bu çerçevede, ihtiyaç duyulan yatırımların mümkün olduğu kadar özel sektör tarafından
yapılmasını sağlayacak düzenlemelerin hayata geçirilmesi yönünde gerekli çalışmalar
yürütülmektedir. Elektrik enerjisi sektöründeki yüksek oranlı talep artışını karşılamada en önemli
stratejilerden biri rekabete dayalı yatırım ortamının geliştirilmesidir.
Ülkemiz elektrik sektörünün serbestleşmesi sürecinde, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile
daha etkin, şeffaf ve güvenilir bir enerji piyasanın kurulması, geliştirilmesi ve işletilmesi ön
görülmüştür.
Yapılan çalışmalarla elektrik enerjisi kurulu gücünde özel sektörün payı 2002’de %33,9 iken,
bugün %75,4 düzeyine, elektrik enerjisi üretiminde ise 2002’de %40,2 iken, bugün %83,3
düzeyine ulaşmıştır.
Ülkemiz, hızlı bir sosyal ve ekonomik gelişim göstermektedir. Türkiye ekonomisi geliştikçe enerji
sektörü de aynı ölçüde büyümeye devam etmektedir. Ekonomisi büyüdükçe enerji talebi de aynı
ölçüde artmaktadır. Yıllık elektrik enerjisi talep artışı 2000 yılından itibaren %5 olarak
gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle enerji talebi artışının güvenli olarak karşılanması enerji
politikalarının önceliği olmuştur.
Türkiye’nin kalkınma hamlesinde ulaştırma sektörünün payı büyüktür. Türkiye sahip olduğu
kıtalar arası geçiş noktasındaki konumuyla lojistikte bölgesel bir üs olma potansiyeline sahiptir.
Sektörün dengeli geliştirilmesi adına ulaştırmanın tüm kollarında büyük ölçekli yatırımlar hayata
geçirilmiştir.
Bu hedefler doğrultusunda ulaştırma sektörü yatırımları kamu kaynaklarından yüksek pay alan
sektörler arasınadır. 2003-2018 yılları arasında 515,5 milyar TL yatırım yapılmıştır.
KÖİ projelerinin toplam değeri ise 130,9 milyar TL’dir.
Karayolu Ulaşımı
Ekim 2019 itibarıyla 433 KM bölünmüş yol tamamlanmış ve otoyollar dahil çok şeritli karayolu ağı
27.075 km’ye ulaşmıştır. Aynı dönemde 658 km bitümlü sıcak karışım ( BSK) kaplama yapımı
tamamlanmıştır.
Ekim 2019 itibariyle Karayollarında satıh cinsine göre yol ağı uzunlukları
Bölünmüş yol ağı için 2019 yılı hedefi 31,000 km, 2023 hedefi 37.000 km’dir.
2023 yılına kadar YİD modeliyle 5.748 km otoyol yapımı hedeflenmekte olup, 2023 yılında Türkiye’nin
otoyol ağ uzunluğu 8.026 km’ye, bölünmüş yol uzunluğu ise 36.500 km’ye erişecektir. Ayrıca, toplam
yol ağımız, tamamı BSK Kaplamalı olmak üzere 70.000 km’ye ulaşacaktır.
Avrupa’yı, Kafkaslara, Ortadoğu’ya ve Orta Asya’ya bağlayan, köprü konumundaki Türkiye’nin, batıdan
doğuya kesintisiz ulaşım imkânını sağlayacak otoyol ağı 2023 yılına kadar planlanmış olup Yap-İşlet-
Devret modeliyle 5.550 km uzunluğundaki 15 adet projenin yapımı gerçekleştirilecektir.
Havayolu Ulaşımı
Havacılık sektöründe de Bölgesel Havacılık Politikası ile havacılığımızın özel sektör işletmelerine
açılmasıyla birlikte oluşan rekabet ortamı sayesinde bugün Türkiye bölgesinin en önemli
havayolu merkezlerinden biri haline gelmiştir. İç hatlarda Avrupa’nın en hızlı büyüyen ülkesi
konumundadır. Son 12 yılda havacılık dünyada yılda ortalama % 5 büyürken, Türkiye’de ise %
14,5 seviyesinde büyümüştür.
Ülkemiz 2018 yılı Dünya yolcu trafiği sıralamasında bir basamak yükselerek 9, Avrupa yolcu
sıralamasında ise 5. sırada yer almıştır
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı verilerine göre İç Hatlarda 2003 yılında 2 havayolu işletmesi ile 50
ülkede 60 noktaya sefer düzenlenirken, 2018 yılı itibariyle 5 havayolu işletmesi ile 7 merkezde 56
noktaya ulaşılmıştır.
Dış hatlarda 2003 yılında 60 noktaya uçulurken, 2018 yılında 316 noktaya ulaşılmaktadır.
Havalimanı projelerinde kamu özel sektör iş birliği ile çok sayıda proje gerçekleştirilmiştir.
İstanbul/Atatürk, Antalya, Ankara/Esenboğa, Muğla/Dalaman, İzmir/Adnan Menderes,
Muğla/Milas-Bodrum ve Zafer Havalimanları, Yap-İşlet-Devret modeli ile kamı kaynağı
kullanmadan gerçekleştirilmiş önemli terminal ve havalimanlarımızdandır.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü verilerine göre 2017 yılında
havalimanlarındaki yolcu trafiği, bir önceki yıla göre dış hatlarda %17 artarak 83,5 milyon, iç
hatlarda %6,8 artarak 109,5 milyon ve toplamda ise %11,4 artarak 193 milyon yolcu olarak
gerçekleşmiştir. 2018 yılsonu verilerinin ise 214 milyon artış olarak gerçekleşmesi
beklenmektedir.
Ülkemizin önemli bir aktarma merkezi olması yönünde büyük katkı sağlayan toplam dört etaptan
oluşan İstanbul Havalimanı 90 milyon yolcu kapasiteli ilk etabının fazı 29 Ekim 2018 tarihi
itibariyle hizmete girmiştir. Tüm etaplar tamamlandığında yıllık 150 milyon yolcu kapasitesiyle
dünyanın en büyük havalimanı ülkemizde hizmete girmiş olacaktır.
Türkiye’nin bölgesinde lojistik merkezi olma hedefi doğrultusunda yeni limanların inşası,
mevcutların geliştirilmesi ve lojistik merkezler ile bağlantılarının arttırılması, yeni Ro-Ro
hatlarının geliştirilmesi ve lojistik merkezler/Organize Sanayi Bölgeleri ile bağlantılarının
arttırılması, yeni Ro-Ro hatlarının geliştirilmesi, kabotajda konteynır taşımacılığının geliştirilmesi
gibi çok sayıda hedef ve projeler hayata geçirilmiştir.
2003 yılında ülkemizde 152 uluslararası liman faaliyet gösterirken 2018 yılı itibariyle 177’ye
yükselmiştir. Türk sahipli filoyu 8 milyon 900 bin dwt’ten 28 milyon 600 bin dwt’e, gemi sayısını
da 1.511’e yükselttik. 37 tersaneden 78 tersaneye ulaşmıştır.
2010 yılından bugüne kadar 16 yeni hat açılmış olup toplam Ro-Ro hattı sayımız
21’dir.Uluslararası düzenli Ro-Ro hatlarında taşınan araç sayısında 2003 yılına 6,2 milyon araç
iken 2017 yıkında 12,6 milyon araç olarak gerçekleşmiştir.
Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü verilerine göre ülkemizde 2016 yılı sonu itibarıyla 8,76 milyon
TEU konteyner ve 335 milyon ton konteyner harici yük elleçlemesi yapılmıştır. 2017 yılında
toplam konteyner elleçleme miktarının yaklaşık yüzde 6,26 artışla 9,3 milyon TEU, konteyner dışı
yük elleçleme miktarının ise yaklaşık yüzde 6,12 artışla 355,7 milyon ton olması beklenmektedir
Ülkemiz limanlarında elleçlenen konteyner miktarı 2000-2016 yılları arasında yüzde 17,6
oranında artış göstermiştir. Yavaşlayan küresel ticaret ve konteynır ticaretinin doyum noktasına
yaklaşmasıyla bu oran 2010-2017 yılları arasında %8,3’e gerilemiştir.
Aynı dönem için konteyner ticaretinin GSYH büyüme esnekliği yaklaşık 2,8 olarak
hesaplanmaktadır.
Türkiye’nin 2023 için ekonomik büyüme ve dış ticaret hedefleri dikkate alındığında mevcut
konteyner limanı kapasitesinin yaklaşık 2 katına çıkması gerektiği öngörülmektedir.
Demiryolları Ulaşımı
Türkiye, yüksek hızlı tren atağı sayesinde dünyada 8’inci, Avrupa’da 6’ıncı Yüksek Hızlı Tren
işletmecisi ülke unvanına kavuşmuştur.
Demiryollarında başlatılan yeni yol yapımından araçların yenilenmesine, kent içi ulaşımdan
modernizasyon projelerine kadar eş zamanlı çalışmalarla hiçbir alan ihmal edilmeden bütünlüklü ve
diğer ulaşım modlarıyla entegre bir demiryolu kalkınma hamlesi başlatılmıştır.
2003 yılında 10.959 kilometre olan toplam demir yolu ağı 12.710 kilometreye ulaşmıştır. 10.959
kilometre olan konvansiyonel hat uzunluğunu da 11.497 kilometreye çıkmıştır.
● Ülkemizdeki Yüksek Hızlı Hat uzunluğu 1.213 km’ye, bu hatlarda taşınan yolcu sayısı 43,6 milyona,
● Elektrikli hat uzunluğu 5.056 km’ye, sinyalli hat uzunluğu 5.534 km’ye,
● 2017 yılı Eylül ayı sonu itibariyle demiryolu ile taşınan toplam yolcu sayısı 131,8 milyona,
ulaşmıştır.
● Marmaray Projesi Asya ve Avrupa yakalarını birleştiren Marmaray’la, günlük 185 bin yolcu
Taşımaktadır. Ekim 2018 tarihi itibariyle yolcu sayısı 295 milyona ulaşmıştır.
● Bölgesel kalkınma planlamalarının en önemli ayaklarından biri olan lojistik üslerin inşasına başlanmış
ve 8 adet Lojistik Merkez ülkemize kazandırılmıştı
Doğu-batı koridorunun önemli halkalarından birisi olan Ankara-Sivas yüksek hızlı tren hattımızın
altyapı çalışmalarında yüzde 90 ilerleme sağlanmış olup, üstyapıda ise 93 kilometre ray serimini
tamamlanmıştır
Ankara merkezli yüksek hızlı demir yolu ağımızın önemli bir parçası olan Ankara-Afyonkarahisar-Uşak-
Yüksek hızlı tren projeleri, mevcut sistemin iyileştirilmesi, ileri demiryolu sanayinin geliştirilmesi ve
yeniden yapılanma ana hedefleri doğrultusunda son 10 yılda yaklaşık 80 proje hayata geçirilmiştir.
Demiryolu sektöründe 2023 yılı hedefleri 3.500 km yüksek hızlı demiryolu, 8.500 km hızlı demiryolu ve
1.000 km konvansiyonel demiryolu olmak üzere 13.000 km demiryolu yapılarak toplam 25.000 km
demiryolu uzunluğuna ulaşılması,
4.400 km’lik hat yenilemesi yapılarak tüm hatların yenilenmesinin tamamlanması, Demiryolu
taşımacılık payının; yolcuda %10’a ve yükte %15’e çıkarılması,
2023 yılına kadar 3.500 km yüksek hızlı demiryolu, 8.500 km hızlı demiryolu ve 1.000 km
konvansiyonel demiryolu olmak üzere 13.000 km demiryolu yaparak, toplam 25.000 km demiryolu
ağına sahip olmayı hedeflenmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası iş birliği ile yürütülen tüketici
eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi
Şubat 2020’de bir önceki aya göre %2,7 oranında azaldı; Ocak ayında 58,8 olan endeks, Şubat
ayında 57,3 olmuştur.
Gelecek 12 aylık döneme ilişkin hanenin maddi durum beklentisi endeksi Ocak ayında 79,5 iken,
Şubat ayında %3,4 oranında azalarak 76,8 olmuştur.
Gelecek 12 aylık döneme ilişkin işsiz sayısı beklentisi endeksi Ocak 2020’de 56,8 iken Şubat
2020’de %5,3 oranında azalarak 53,8 olmuştur.
Gelecek 12 aylık döneme ilişkin tasarruf etme ihtimali endeksi Ocak 2020’de 21,6 iken, Şubat
2020’de %4,2 oranında artarak 22,5 olmuştur.
Bu dönemde konut satın alma veya inşa ettirme ihtimali bir önceki aya göre 1,1 oranında
artmıştır.
Yıllar Endeks
2012-12 74,0
2013-12 75,4
2014-12 68,2
2015-12 74,0
2016-12 63,9
2017-12 65,6
2018-12 58,7
2019-12 58,8
2019-1 58,8
2019-2 57,3
Sektörel güven endeksleri 0-200 aralığında değer alabilmekte, endeksin 100’den büyük olması
sektörün mevcut ve gelecek döneme ilişkin iyimserliğini, 100’den küçük olması ise kötümserliğini
göstermektedir.
Mevsim etkilerinden arındırılmış inşaat sektörü güven endeksi bir önceki ayda 78,9 iken, Şubat
ayında %5,7 oranında azalarak 74,5 değerini almıştır.
İnşaat sektöründe bir önceki aya göre, gelecek üç aylık dönemde toplam çalışan sayısı beklentisi
endeksi %5,1 azalarak 88,5 olmuştur. Alınan kayıtlı siparişlerin mevcut düzeyi endeksi ise %6,5
azalarak 60,4 değerini almıştır.
İnşaat sektöründe Şubat ayında girişimlerin %35,2'si faaliyetleri kısıtlayan herhangi bir faktörün
olmadığını, %64,8'i ise faaliyetlerini kısıtlayan en az bir temel faktör bulunduğunu belirtmiştir.
İnşaat sektöründe faaliyetleri kısıtlayan en önemli temel faktörlerden; "finansman sorunları"
Ocak ayında %48,5 iken Şubat ayında %42,1, "talep yetersizliği" Ocak ayında %36,1 iken Şubat
ayında %34,7 ve "hava şartları" Ocak ayında %15,5 iken Şubat ayında %18,3 olmuştur.
İnşaat sektörü eğilimine ilişkin mevsim etkisinden arındırılmış soru bazında endeksler Bir
Önceki Aya Göre Değişim Tablosu
Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine
göre; ihracat 2019 yılında bir önceki yıla göre %2,1 artarak 171 milyar 531 milyon dolar, ithalat
ise %9,1 azalarak 202 milyar 705 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Dış ticaret açığı 2019 yılında, bir önceki yıla göre %43,5 azalarak 55 milyar 126 milyon dolardan,
31 milyar 174 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2018 yılında 75,3 iken
2019 yılında %84,6 olmuştur.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre Bu dönemde yatırım mallarının toplam ihracat içerisindeki payı
%11,95, tüketim malları ihracatı %47,17 ara mallarının payı %40,88 olmuştur.
İthalatta ise yatırım mallarının toplam ithalattaki payı %12,40 ara mallarının payı %77,26
tüketim mallarının payı %10,7, diğer malların payı %0,26 olmuştur. Bu dönemde ara malı ithalatı
%7,2, yatırım malı ithalatı %13,47 tüketim malı ithalatı %13,67, diğer mallar30,03 azalış
göstermiştir.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2019 Aralık ayında bir önceki aya göre
ihracat %0,9 azaldı, ithalat %1,1 artmıştır. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2019
yılı Aralık ayında önceki yılın aynı ayına göre ihracat %5,4, ithalat %11,6 artmıştır.
Almanya'ya yapılan ihracat 15 milyar 435 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 10 milyar 870
milyon dolar ile Birleşik Krallık, 9 milyar 300 milyon dolar ile İtalya, 8 milyar 999 milyon dolar ile
Irak ve 8 milyar 58 milyon dolar ile ABD takip etmiştir. İhracatta ilk 5 ülkeye yapılan ihracat,
toplam ihracatın %30,7'sini oluşturmuştur.
Rusya'dan yapılan ithalat 2019 yılında 22 milyar 454 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 18
milyar 497 milyon dolar ile Çin, 17 milyar 976 milyon dolar ile Almanya, 11 milyar 186 milyon
dolar ile ABD ve 8 milyar 612 milyon dolar ile İtalya izledi. İthalatta ilk 5 ülkeden yapılan ithalat,
toplam ithalatın %38,8'ini oluşturmuştur.
2020 Verileri
Genel ticaret sistemi kapsamında üretilen geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2020 yılı Ocak
ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre %6,4 artarak 14 milyar 759 milyon dolar, ithalat %18,8
artarak 19 milyar 207 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Ocak ayında dış ticaret açığı %94,3 artarak 2 milyar 290 milyon dolardan 4 milyar 448 milyon dolara
yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2019 Ocak ayında %85,8 iken, 2020 Ocak ayında %76,8'e
geriledi.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2020 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre
ihracat %4,7, ithalat %4,5 arttı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2020 yılı Ocak
ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ihracat %6,4, ithalat %18,9 artmıştır.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre Bu dönemde yatırım mallarının toplam ihracat içerisindeki payı
%10,65, tüketim malları ihracatı %40,62 ara mallarının payı %47,89, diğer malların ihracat payı
İthalatta ise yatırım mallarının toplam ithalattaki payı %11,96 ara mallarının payı %78,09
tüketim mallarının payı %-9,387, diğer malların payı %0,57 olmuştur. Bu dönemde ara malı
ithalatı %15,65, yatırım malı ithalatı %45,83 tüketim malı ithalatı %17,03, diğer mallar %84,96
artış göstermiştir.
Almanya'ya yapılan ihracat 1 milyar 415 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 888 milyon
dolar ile İtalya, 869 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 816 milyon dolar ile Irak ve 746 milyon dolar
ile ABD takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın %32,1'ini oluşturdu.
İthalatta ise Rusya Federasyonu ilk sırayı aldı. Ocak ayında Rusya Federasyonu'ndan yapılan
ithalat 2 milyar 83 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 1 milyar 886 milyon dolar ile Çin, 1
milyar 349 milyon dolar ile Almanya, 1 milyar 223 milyon dolar ile ABD ve 796 milyon dolar ile
Irak izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın %38,2'sini oluşturmuştur.
Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri ülkeye sağladığı katma değer, dış ticarete katkı ve istihdam kapasitesi
ile ülke ekonomimizde önemli bir konuma sahiptir. Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri 2000’li yıllardan
sonra çok önemli performans sergilemiştir.
Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde Türk müteahhitlik sektörü son 30 yılda, dünyada da önemli bir yer
edinmiştir. Artık, Türk inşaat sektörü temsilcileri, uluslararası arenada aranan bir marka haline
gelmiştir.
Türk müteahhitleri, sektördeki yetişmiş insan gücünü ve teknik birikimi kullanarak, girişimci yapıları ve
risk alabilme kabiliyetleri ile dünyanın en büyük müteahhitlik firmaları arasında önemli bir konum elde
etmiştir.
Libya’da üstlenilen ilk iş 1972 yılında 109.000.000 dolar değerindeki Tripoli Limanı İnşaatı Aşama 1B işi
olmuştur.
1972’den 2002 yılına kadar geçen 30 yılda yurt dışında toplam 49,7 milyar dolarlık taahhüt
gerçekleştirilmiştir. 2002 yılından beri ise, yurt dışında üstlenilen iş hacmi 292 milyar doları geçmiştir.
2004 yılında üstlenilen proje bedelinde ilk defa 10 milyar Dolar sınırını aşan Türk müteahhitlik sektörü
dünyada yaşanan siyasi ve ekonomik dalgalanmalara rağmen 2006 yılından beri ortalama proje bedeli
40 milyon Doların üzerinde bir performans sergilemektedir.
2005 yılında toplam üstlenilen proje bedelinde ilk defa 10 milyar doları aşan Türk müteahhitlik sektörü
2006 yılından beri 20 milyar doların üzerinde bir performans sergilemiştir. 2012 ve 2013 yıllarında
üstlenilen yaklaşık 30 milyar dolarlık proje bedeli ulaşılan en yüksek rakam olmuştur. 2016 ve 2017
yıllarında dünyada yaşanan siyasi ve ekonomik dalgalanmalar ile petrol fiyatlarının düşük seyrine
rağmen sırasıyla 13,9 milyar ve 15,6 milyar dolarlık yeni proje üstlenilmiştir. 2018 yılında tekrar
yükseliş trendine giren performans, tekrar 20 milyar dolar seviyelerine yükselmiştir. 2019 yılında da
19,1 milyar dolar olarak kaydedilmiştir.
Tüm bunların sonucunda, 1972’den 2020 Şubat ayı sonuna kadar 126 ülkede 401,7 milyar dolar
değerinde 10.173 proje üstlenmiştir.
Bu büyüklük ile birlikte ülkemiz, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde dünyanın önemli
oyuncularından birisi haline gelmiştir.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre 1972 yılından günümüze en çok proje üstlenilen sektörlerin
dağılımında ilk 5 sıraya bakıldığında, Konut projeleri %13,0’lük pay ile ilk sırada yer almaktadır.
Ardından sırasıyla; Karayolu/Tünel/Köprü, ticaret merkezleri, enerji santralleri ve havalimanları
gelmektedir.
2019 yılında en çok proje üstlenilen sektörlerin dağılımına bakıldığında ise, Karayolu/Tünel/Köprü
projeleri %15,6’lık pay ile ilk sırada yer almaktadır. Ardından sırasıyla Konut, Havalimanları, Petrokimya
Tesisi ve Ticaret Merkezi gelmektedir. Bu durum, 2019 yılında firmalarımızın katma değerli sektörlerde
daha fazla proje üstlendiklerini göstermektedir.
Bugüne kadar üstlenilen projelerin 2020 yılı Şubat ayı itibariyle bölgesel dağılımı; BDT %46,3 (185,9
milyar dolar), Ortadoğu %26,5 (106,4 milyar dolar), Afrika % 17,2 (69,2 milyar dolar – Sahra-altı Afrika
%4,5 Kuzey Afrika %12,7), Avrupa ve Amerika % 6,9 (27,8 milyar dolar), Asya Pasifik Bölgesi %3,1’dir.
(12,4 milyar dolar).
2019 yılında ise projelerin bölgesel dağılım şöyle olmuştur: BDT %51,9 (9,8 milyar dolar), Ortadoğu
%25,3 (4,8 milyar dolar), Avrupa ve Amerika %13,8 (2,6 milyar dolar), Afrika %7,3 (1,4 milyar dolar) ve
Asya %1,7’dir. (329,5 milyon dolar)
1972 yılından günümüze kadar müteahhitlik firmalarımızca yurt dışında üstlenilen projelerin ülkelere
göre dağılımında, Rusya Federasyonu %19,7’lik oranı ile lider konumdadır. Rusya’yı Türkmenistan takip
ederken, ilk 10’da yer alan ülkelerin 4’ünün BDT ülkeleri, diğer 6 ülkenin ise Ortadoğu ve Kuzey Afrika
ülkeleri olduğu görülmektedir.
Yurt dışı müteahhitlik hizmetlerimiz de döviz kazandırıcı etkisiyle ülkemiz ekonomisinde önemli
bir konumdadır. Üstlendiğimiz her iş ülkemize sermaye girişi ve yeni istihdam alanları
açmaktadır. Yurt dışında işçi çalıştırmasına işveren maliyetleri nedeniyle yurt dışı istihdamı
arzulanan seviyede değildir.
YILLAR YDMH İŞ TUTARI * /DOLAR YURT DIŞINDA ÇALIŞAN HER MİLYON DOLAR İÇİN
TOPLAM İŞÇİ SAYISI/ KİŞİ ** İŞÇİ SAYISI
Tüm dünya tarafından ilgiyle takip edilen uluslararası inşaat sektörü dergisi ENR, dünyanın en büyük
müteahhitlerini açıkladı. Üstlendikleri işlerle dünyada marka olan Türk müteahhitlerimiz, listedeki
yerini koruyarak 43 firma ile ikinci sırada yer almayı başardı. Üstlenilen işlerin toplam değeri 22,215
milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
ENR Dergisinin bu yıl “Küresel pazar risk taşıyor” başlığıyla yayınladığı listede uluslararası pazarlardaki
belirsizliklere rağmen Türkiye sıralamadaki yerini korumuştur. Verilere göre, 2017 yılında 482,4 milyar
dolar olan uluslararası inşaat pazarının büyüklüğü 2018 yılında 487,3 milyar dolara yükselmiştir.
Üstlenilen işlerin dağılımında en büyük payı( %32) 152 milyar dolar ile ulaştırma sektörü alırken, 114,
654 milyar dolar ile konut sektörü (%23,5) onu izlemiştir.
Toplam gelirden en büyük payı %24,4 ile Çinli (118,9 milyar dolar), %14,1 ile İspanyol (68,7 milyar
Yurt dışında faaliyet gösteren firmalarımız, bu yılki listede gelirleri itibariyle 7’inci sırada yer aldı. 486
milyar dolarlık gelirden 22 milyar dolar pay alan Türk müteahhitleri, ağırlıklı olarak Orta Doğu
ülkelerinde iş üstlendiler.
ENR listesine göre, Türk müteahhitlik firması sayısına ilişkin liste tabloda yansıtılmaktadır:
Yurt dışında her yıl prestij projeler üstlenen sektörün hedefi katma değeri yüksek projelerde yer
almaktır.
Ekonomi Bakanlığımızca yeni iş üstlendiğimiz ülkelerin Sahraaltı Afrika ülkelerinde de yer alması
ile sektöre yeni açılımlar getirilmesi yönünde çalışmalar artırılmıştır. Etiyopya, Ekvator Ginesi,
Kongo, Mali gibi ülkelerde son yıllarda üstlenilen önemli projeler gelecekte bu coğrafyada daha
önemli işler alınabileceğinin sinyallerini vermektedir.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre ülkemizin Afrika Kalkınma Bankası üyeliğinin 2013 yılı sonu
itibariyle tamamlanması sonrasında anılan Banka tarafından açılan ihalelere girme imkânı da
potansiyelin daha etkin kullanılmasına fayda sağlayacaktır. Bakanlık tarafından Sahra-altı
Afrika’ya yönelik hedef ülke çalışması gerçekleştirilmiş olup, bu kapsamda, belirli sayıda firma
temsilcisinin katılımıyla hedef ülkelere “Müteahhitlik Heyeti Programları” gerçekleştirilmiştir.
Ticaret Bakanlığımızın yurt dışı pazarların geliştirilmesi adına yaptığı çalışmalar, uyguladığı
teşvikler, müteahhitlik heyeti programları ile Türk müteahhitlik sektörünün ilgili ülke
makamlarına tanıtılması sektörün fırsatlarını artırıcı unsurlar olacaktır.
Sektörün dünyadaki trende de paralel bir biçimde, finansman, yenilikçilik ve teknoloji üretimi
konularında muhakkak surette atılım gerçekleştirmesi ve firmalarımızın küresel hareket etme
yeteneği kazanması zaruret arz etmektedir.
Türk inşaat sektörünün Dünyanın her yerinde, her iklim koşulunda kaliteli işler üretebilecek
kapasitesi vardır:
• Zayıf Yönleri
2023 hedefleri ve güçlü ekonomiye geçiş sürecinde inşaat sektörü açısından kalıcı ve hızlı
bir iç talep artışı mümkün olabilecektir.
“Gelişmekte olan ülke” sıfatıyla potansiyel alt ve üst yapı talebi,
Artan nüfus şehirleşme ile paralel konut ve altyapı talebi,
Kentsel Dönüşüm projelerinin devam etmesi
Türkiye’de mesleki yeterlilik belgesinin zorunlu hale gelmesi ile işgücünün niteliklerinin
artması
İş Sağlığı ve Güvenli alanında bilinç ve farkındalık oluşturulmasına yönelik kampanyalar
• Tehditler