Professional Documents
Culture Documents
Bir Felsefe Sorusu Nedir15371-14355
Bir Felsefe Sorusu Nedir15371-14355
Nermi Uygur
2
nsan Ömrünün en büyük kesimi " g ü n l ü k " adı verilen birta-
k ı m yapıp etmelerle örülmü tür. Ya amak isteyen eylemek zorun-
dadır. Eylemler insanın ya ama destekleridir. Eylemek, bedende-
ki bir de i ikli e yahut da çevresindeki bir de i tirmeye (çok kez
ikisine birden) yapı ıktır. Eylem, her seferinde bir eyin gerçekle ^
tirilmesine yönelmi tir. Hatırı sayılır bir eylem öbe i bedenin
ses-vermeden çalı masıdır. Ancak, birçok eylemlerin fı kırdı ı
noktaya, durakladı ı, yahut da d u r d u u yere dikkat edecek olur-
sak, sık sık, hi ç de eylemeyi andırmayan bir görünümle (feno-
menle) kar ıla ırız: soru. O ul iki er iki er merdivenlerden iniyor.
Bu eylemi bo andıran annesinin bir sorusu: 'Sokak kapısı kapalı
mı?'. Merdivende babasiyle kar ıla ıyor. Soruyor babası: 'Nereye
böyle acele acele?'. O ul duruyor; soruya cevap veriyor.
üphesiz, soru-eylem ba ı tek tek durumlara öre de i ir:
JD azan soru eylemi ba latır, bazan da eylem sormayı gerektirir.
Ama, bu ba da durumdan duruma de i meyen bir yan vardır.
Günlük ya ayı ımızda soruların ço u eylemlerle ilgilidir; prati-
in içine gömülmü tür. Sorandaki belli bir ihtiyacın, eylemler-
den ayrılamayan bir eksikli in dile getirilmesidir. Bu eksiklik ya
bir yaptırma ile giderilir ya da bir yapmada belirmi tir. Günlük
sorular pratik yönelmelerimizin Önemli bir kurucusudur.
Felsefe sorularına gelince,.bu soruların hemen hemen hepsi
pratikteki yönelmelerin ötesinde yeralan sorulardır. Bu soruların
varlı ımızı ayakta tutmak veya ya ayı /ımızı düzenleyip i lemekle
do rudan do ruya bir ilgisi yoktur. Bir soru olarak felsefe soru-
23
ba ımsızlı ını, eylemlerin, birçok insan için, bir tek felsefe so-
rusunu bile birlikte getirmemesinde de gösterebiliriz. Felsefe so-
rularını sorup bunları kovu turmada ayak direyenlerin sayısı, ey-
leyen insanların sayısına oranlandıkta gülünç denecek kadar azdır.
Hattâ, bir felsefe sorusunun, daha do u u bakımından, günlük
eylernler ile bu eylemleri güden soruların akı ına aykırı oldu u
söylenebilir. Felsefe sorularının soruldu u yerde g y n l ü k eylem-
lerin pek ço u büsbütün durur. Salt ya amanın dayandı ı eylem-
ler bir yana, artık eylemeye vakit kalmaz. Eylemenin ya amaya
kattı ı gerginlik hiç denecek kadar gev er. Felsefe sorusunun dur-
durdu u eylemlerin yerine ba ka çe itten bir önem-ba lamı in-
sanı sarıverir.
4 ,
mekten çok, kon u m arardaki tek düzeni duruma uygun bir î'eto-
rik ile "gidermede kullandır. Örne in, 'Ben mi demi im?' bazı du-
rumlarda bir inkâr cümlesidir. Bu soru, bir ey sorar .gibi görün-
mesine ra men, aslında ba kasına yöneltilen bir iddiayı, 'Kesin
olarak söylüyorum: ben demedim ' iddiasını peki tirmeye yarar.
Bu bakımdan felsefe sorularına "kuru" sorular denebilir. Nite-
kim böyle dü ünenlerin sayısı pek kabarıktır. Ancak istenen, çok
kez, felsefe sorularını kuru sıfatı ile düpedüz yermektir. Oysa
ki, bu sözü, bazı yanlı anlamalara yol açan bir isabetsizlikle de ol-
sa, felsefe sorularmdaki olumlu bir özelli i dile getiren bir tespit
sözü olarak yorumlamak m ü m k ü n d ü r : Felsefe sorularının yalın
bir yapısı vardır; bu sorularda sorulan gerçekten sorulmu tur;
'nedir' sorar gibi görünüp sormamazlık etmez, yahut da görünü -
te sordu u ile asıl sordu u arasında bir ayrılık yoktur; jelsefe so-
ruşu zetorik. bjr soru değildir.
Peki, katkısız bir felsefe nedir'i nedir, neyi sorar, nasıl bir
soruyu ba latır? Bana öyle geliyor ki, genel olarak felsefe sorula-
35
bildi imiz, dünyanın içinde yönelip eyledi imiz dilleri soru ko-
nusu yapar. te bu alanda ortaya çıkan soruları, bir bakıma, bel-
liba lı i k i soru tipine ba lamak m ü m k ü nd ü r . Bunlardan biri ' D i l
nasddır?' sorusudur; öbürü, 'Dilin anlamı nedir?' sorusudur. Bu
sorulardan ilki dil bilimlerinin, ikincisi felsefe çalı malarının kı-
lavuzudur. Birer soru olarak bu i k i soruyu kar ıla tırmak, felse-
fe sorusunun özeli ini, öyle sanıyorum k i , biraz daha açmaya ya-
rıyacaktır.
' D i l nasıldır?' sorusuna, bu haliyle, sık sık raslanmaz. Soru-
nun az i lek ifadesinden de bellidir bu. ' D i l nasıldır?' somut bir
soru olmaktan çok, sayısız soruların meydana getirdi i soru tipi-
dir. Bu tip dile (veya dillere) çevrilen dilbilimlerinin hemen he-
men b ü t ü n sorularını ku atır. Bu bakımdan, 'Dünya nasıldır?'
sorusu ile ' D i l nasıldır?' sorusu arasında esaslı bir yapı benzerli i
göze çarpar. Gerçekten, ter tek tek dünya sorusu (örne in, 'De-
nizlerin nasıl bir bile imi vardır?', 'Ayın öbür yüzü nasıldır?',
'Sokrates baldıranı içti i g ü n yanında kimler vardı?' gibi sorular)
aslında 'Dünya nasıldır?' sorusunun kımıldattı ı parça sorular-
dır. T ı p k ı bunun gibi, dile ait birçok tek tek soruların her biri
(Örne in, 'Konu ma süreci nasıl kurulmu tur?', 'Çocu un ana di-
lini Ö renmesinde çevrenin nasıl bir rolü vardır?', ' 2 0 . yüzyılın
ilk yarısında ngilizce devlet dili olarak nerelere yayılmı tır?' gi-
bi sorular) hep ' D i l nasıldır?' sorusunu birlikte sorar. Bütün bu
dile ait sorular, dallı budaklı bir bilimler öbe inin (Dil Fizyolo-
jisi, D i l Co rafyası, D i l Tarihi çe idinden bilme kollarının) i le-
me alanında ortaya çıkar ' D i l nasıldır?' sorusu ile 'Dünya nasıldır?'
sorusu arasında ba ka bir ortak yön daha vardır. Dile ait tek tek
sorular, bir bakıma, dünyaya ait tek tek görünümleri sormada,
her çe itten dil olayını bir dünya olayı olarak ara tırmadadır.
Böylece ' D i l nasıldır?' sorusu, 'Dünyayı meydana getiren de i ik
görünümlerden dil g ö r ü nü m ü nasıldır?' diye sormaktadır.
. 'Anlama' gelince, Özellikle 2 0 . yüzyılın ba ından beri
anlam konusiyle a ılacak derecede ayrı açılardan yapılan pek ve-
rimli hesapla malara ra men, bu kavram üzerinde katkısız bir
çözümün sa lanmı oldu unu ileri süremeyiz. Gelece in bu alan-
da daha nice ba arılı çalı malara gebe oklu unu ummak istesek
bile, bu durumun kesin olarak de i mesini bekliyemeyiz sanıyo-
rum. Bunun sebebi, anlam kavramının, belki de, çözülür bir
problem olmadı ında, hattâ çözülmeyle bir alıp verece i olma-
39
10
ter. Hattâ günlük konu malarda cevapla istenen, çok kez bir
"Evet" veya " H a y ı r " la sorunun i ini bitirmektir. (Meselâ, 'Kapı
açık mı?' — 'Evet') Gerçi günlük ya ayı ımızda sayısı duruma gö-
re azalıp ço alan cevapsız sorulara da takılırız. Öyle zamanlar olur
ki, cevapsız günlük sorular ya ama üslubumuzda iyiden iyiye a ır
basar. Bununla birlikte, bu gibi soruları kökten cevabı olmayan
sorular diye adlandırmak gelmez içimizden. Ya ama denemeleri-
mizden ö rendi imize göre, bu gibi soruları cevapsız kılan soru-
nun yapılı mdaki bir özellik de il, soruların, içinde yer aldı ı
de i ken ya ama durumlarıdır. Cevap vermek isteyen, cevap-güç-
l ü birine sorulan her günlük sorunun — soranın özel iste ine uy-
gun veya aykırı dü en —• bir cevabı vardır.
Bilimlere gelince, bilimlerde cevapların durumu, g ü nl ü k ya-
ayı la kar ıla tırılamıyacak kadar karma ıktır. Çe itli bilimler,
sorularının yapısı gere i, çe itli cevaplandırma biçimleriyle örül-
mü tür. Tarih bilimlerindeki cevaplar, tipi bakımından, mate-
matik cevaplardan ba kadır. Çünkü tarihteki sorular matematik-
teki sorular de ildir. Her bilimin öbüründen belli bir ölçüde
ayırt edilebilen bir konusu, bu konuyu i leme yolu, dolayısiyle
de ba ka ba ka soruları ve cevapları vardır. Her bilim akraba so-
rulara verilmi olan akraba cevapların meydana getirdi i bir d ü :
"H ürriyet nedir?" sorusunu ele alalım. Bu, bir felsefe soru-
sudur. üphesiz bu soruya cevap bulmak kolay bir i de ildir. Ge-
ne de sorunun kendisinde insan gücünü a an bir yan yoktur. Bu
soruda hangi ili ki çerçevesinde olursa olsun, insan ya amalarına
yapı ık bir ey-durumu "hürriyet" ba lı ı altında çe itli anlamla-
rı bakımından aydınlatılmak istenmektedir. Böylesine g ü ç bir i ,
ki iden ki iye de i en belli ölçülerle, insan gücünün içindedir.
Hattâ, 'Yapıp etmelerimde ben h ü r müyüm, yoksa h ü r de il mi-
yim?' sorusuna kimi ' H ü r ü m ' , kimi ' H ü r de ilim' diye cevap ve-
ren, sonra da, cevabındaki çeli menin baskısı altında ezilen, so-
rusunun cevabını g ü c ü nü n dı ına aktaran, bu yüzden belki de,
din cevaplarına ba vurmak zorunda kalan bir insan, aslında so-
rusundaki yöneltiyi a ırmı tır. 'Yapıp etmelerimde ben h ü r mü-
y ü m yoksa h ü r de il miyim?' sorusu, bir felsefe sorusu olarak so-
rulursa, aslında 'Hürriyetin anlamı nedir?' diye sorulacaktır. Ce-
vap, hürriyetteki anlam kalınlı ını sadece gözönüne sermeye da-
yanır. Anlam açıklamalarından çıkarılabilecek pratik cevaplar
(mes. hürriyeti anlamca iyiden iyide de tikten sonra, bir insanın
'Genel geçer bir anlamda ben hü r m ü y ü m de il miyim, bilmiyo-
rum' demesi) 'Hürriyet nedir?' sorusunun cevapsız bırakılmı ol-
du una tanıklık etmez. Tam tersine, belki de istenen cevap bu-
dur. Yok bu cevap pratik için doyurucu bir cevap de il diye, 'Hür-
riyet nedir?' sorusunun insan gücünü a tı ı ileri sürülüyorsa, bu
sorudaki cevapsızlık iddiasının, artık felsefe zeminindeki soru-ce-
vaplarla do rudan do ruya bir ilgisi yoktur. anlamı nedir?' l i
felsefe sorularına pratikte insan gönlünü kandıran cevapları bu-
51
lup ortaya çıkarma Ödevini yüklemek için çok dar bir cevap an-
layı ının içine sıkı mı olmak gerekir. Matematik açıklamaları
nasıl m ü m k ü n uygulanmalarına kayıtsızsa, felsefe açıklamaları da
Öyledir.
Bir felsefe sorusuna ilkece cevapsız bir soru göziyle bakıla-
maz. Gelgeldim, bir felsefe sorusunun felsefe sorusu olarak belli
bir cevap t ü r ü n ü art ko tu u meydandadır. Ancak, imdi bu tü-
rün tasvirine kalkı mıyaca ım; cevap olarak felsefe cevaplarını
— eldekınin sınırlı konusunu a tı ından — ba ka bir denemede
incelemek dile indeyim. Ama, daha eldeki ba lamda, nedir'li fel-
sefe sorularına verilen cevapların, soruların kurulu u gere i: dün-
yaya de il anlama ba lı olan; anlam kalınlı ındaki de i ik kat-
ları açan; tek bir söz, bir formül veya kar ılıkla sorunun i ini bi-
tirmeyen çe itten birtakım özellikleri olması gerekecektir. Yalnız,
felsefedeki soru-cevap ba ı üzerinde kesin olarak bir ey söylene-
bilir: Felsefedeki sorulara eksiksiz, genelgeçer, ba ka türlüsü ta-
sarlanamayan, zaruri cevaplar bekleyenler, muhakkak hayal kırık-
lı ına u rayacaklardır. De il felsefe sorularının, tek tek bilimler-
deki birçok soruların da, hattâ kesin cevaplı diye bilinen mate-
matik sorularının da, böylesine sert bir ideale yakla amadı ı gö-
r ü l ü r . Bu ideale, herhangi bir ya ama veya bilim alanında, ancak
hazır cevaplaraan kalkıp gene sözü edilen ideale uygun sorular
düzmeye kalkı ınca eri ilebilir. Ama, bu sözüm ona ba arı, ara-
bayı atların önüne ko maktan farksızdır.
ıı
efe teorisini, yani felsefe üzerinde bir teoriyi art ko makta, böy-
lece sorunun cevabını verilmi kabul etmektedir. Kolayca anla-
ılaca ı gibi, teoriyle ilgili güçlük, 'Teori nedir?' felsefe sorusunu
sormaya iteliyecektir; oysa ki bu soru denemenin ara tırma ala-
nını a maktadır. Sözü edilen çıkarımın ifadesiyle ilgili olarak u-
nu söyleyebilirim: teori kavramı üzerinde bir felsefe soru turma-
sına giri medi im için, eldeki denemenin bir teori olup olmadı-
ı sorusunu açık bırakaca ım. Yalnız, teori ile yan-tutma anla ı-
lırsa, bu denemenin bir teori olmak istemedi ini söyleyebilirim.
Denemede bütün yaptı ım, elden geldi ince önyargısız bir ba-
kı la, felsefe sofularını ortak kurulu ları bakımından salt tasvir
etmekti. Yok, verileni tasvire teori demek mümkünse, deneme-
nin felsefe sorularının bir teorisi oldu u inkâr edilemez.
Denemenin felsefi içeri ine gelince — bu içeri in aktüel de-
eri ne olursa olsun — denemenin tümünden olumlu (positiv)
olarak su sonuç çıkarılabilir. 'Bir felsefe sorusu nedir?' ('Bir fel-
sefe sorusunun anlamı nedir?') katkısız bir felsefe sorusudur.
Ç ü nk ü bu soru, ilkin: ' . . . anlamı nedir?' soru tipine göre sorul-
mu tur. Ayrıca: felsefenin üzerindeki uur bu sorunun sorulma-
siyle küçümsenmiyecek bir boyut kazanır. Felsefenin ne oldu u-
nu g ü n ı ı ına koymada sorulması gereken soru, belki de, ba soru
budur. Böylece, 'Bir felsefe sorudu nedir?' felsefede m ü m k ü n bir
ara tırma alanı yahut rasgele bir felsefe sorusu de ildir; felsefe
için son derece önemli bir sorudur. Felsefede, birçok güçlük, hat-
tâ çıkmaz, dönüp dola ıp bu sorunun ya hiç sorulmamı olması-
na, ya da üstünkörü sorulmu veya, gizli de olsa, ön yargılarla
geçi tirilmi olmasına geri götürülebilir. Hem filozofun hem de
felsefe meraklısının, felsefe çalı malarından ne beklenebilece ini
Ö renmek, dolayısiyle felsefenin i leme bölgesini tümiyle tehli-
keye sokan sürçmeleri ve pek sarsıcı hayal kırıklıklarını önlemek
istiyorsa, her eyden önce, 'Bir felsefe sorusu nedir?' sorusiyle he-
sapla ması yerinde olacaktır. Böyle bir hesapla mayla i e ba -
lamakla, sorunun özellikleri tasvire koyulmakta, bir de: daha
ba langıçta hem felsefe yapılmakta, böylece ço un felsefe üze-
rindeki genel konu maların felsefe dı ı çekicili inden uzak kalın-
makta; hem de benimsenmi hazır bir felsefe anlayı ını art ko -
maktan kaçınılmak tadır.
Gene de, bir soru olarak felsefe sorularının, felsefe çalı ma-
larının binyılları bulan tarihi boyunca apaydınlık ele alınmamı
55