AYT Felsefe

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 122

FELSEFE GRUBU

İÇİNDEKİLER
PSİKOLOJİ
Psikoloji Bilimini Tanıyalım 1
Psikolojinin Temel Süreçleri 8
Öğrenme, Bellek, Düşünme 19
Ruh Sağlığının Temelleri 31
SOSYOLOJİ
Sosyolojiye Giriş 40
Birey ve Toplum 46
Toplumsal Yapı 50
Toplumsal Değişme 53
Kültür 56
Toplumsal Kurumlar 58
MANTIK
Mantığa Giriş 70
Klasik Mantık 74
Mantık ve Dil 90
Sembolik Mantık 93
DİN KÜLTÜRÜ
İnsan-İnanç 107
İbadet 110
Peygamber Efendimizin (sav) Hayatı 111
Din, Kültür ve Medeniyet 116
PSİKOLOJİ
PSİKOLOJİ BİLİMİNİ TANIYALIM
PSİKOLOJİNİN KONUSU:
Psikoloji kavramı, "psyche" (ruh, nefes, zihin) ve "logos" (bilgi) sözcüklerinden oluşur ve
ruh bilimi anlamına gelir.
DAVRANIŞ: Organizmanın gözlenebilen ya da ölçülebilen her türlü etkinliğine
davranış denir. Üç farklı türde davranış söz konusudur:
Dıştan Gözlenebilen Davranışlar: Konuşma, gülme, yürüme, parmak kaldırma, yemek yeme
davranışları gözlenebilen davranışa örnek verilebilir.
Dıştan Gözlenemeyen Davranışlar: Zeka, kişilik, duygularımız, biliş dıştan gözlenemez
ama ölçülebilir. Bunlar da davranış olarak kabul edilebilir ve psikolojinin konusuna
girer.
Psiko-Fizyolojik Tepkiler: Bir yönüyle psikolojik, bir yönüyle fizyolojik olan tepkilerdir.
Örneğin; utandığımızda yüzümüzün kızarması, korktuğumuzda göz bebeğimizin büyümesi,
kaygı esnasında midemizin bulanması vb.
PSİKOLOJİ
İnsanı her yönüyle ele alıp inceleyen bir bilimdir. İnsanın iç dünyası, sosyal yaşamı,
fiziksel cevresi ve biyolojik gelişimi psikolojinin konusu içine girer. Algı, zeka,
kişilik, duygu, bellek, öğrenme, güdülenme, stres, tutum ve ön yargılar bu
konulardan bazılarıdır.
PSİKOLOJİNİN BİR BİLİM DALI OLMA SÜRECİ
İnsanların kendileriyle, davranışlarıyla ilgilenmeleri insanlık tarihi kadar eskidir.
Başlangıçta felsefenin içinde yer alan psikoloji, W. Wundt adındaki bilim adamının
1879'da ilk psikoloji laboratuarını kurmasıyla bir bilim olarak kabul edilir.
PSİKOLOJİDEKİ YAKLAŞIMLAR
Psikolojinin bilim dalı olma sürecinde psikolojik süreçleri ve insan davranışlarını farklı
açıdan ele alan çeşitli yaklaşımlar ortaya çıkmıştır.
Ekol (yaklaşım,kuram): Belli bir bilim tanımı ve yöntemi benimseyen kurucusu olan
görüşlerdir. Psikoloji biliminin gelişmesine katkıda bulunmuş bu yaklaşımlar:
Yapısalcılık (Strüktüralizm):
Temsilcisi: Wilhelm Wundt'tur.
-Bu yaklaşıma göre psikolojinin konusu insan bilincini
oluşturan ögelerdir.
-Bilinç, bireyin kendisinin ve çevresinin farkında oluşudur.
-Bilinci incelemek için kullanılan yöntem içe bakıştır.
İçe bakış yöntemi, bir bireyin kendi iç dünyasını incelemesi
ya da bir olay veya etki karşısında hissettiklerini ve
fikirlerini dile getirmesidir.
1
İşlevselcilik ( Fonksiyonalizm):
-Temsilcisi: William James, John Dewey'dir.
-İşlevselcilik yaklaşımına göre her davranışın bir işlevi vardır ve amacı çevreye uyum
sağlamaktır.
-Düşünme, algılama ve öğrenme süreçlerine önem verir ve bu süreçleri açıklamaya çalışır.

Bütüncül (Gestalt) Yaklaşım: Bir film seyredildiğinde tek


-Temsilcisi: Max Wertheimer, yöntemi ise tek film kareleri değil
tümdengelimdir. bütün bir hareket
-Bu yaklaşımın öncelikli konusu algıdır. algılanmaktadır. Psikolojik
olaylar tekil ögelerin
-Bu yaklaşımda davranışlar bir bütündür, parçalara toplamı değil parçalanmaz
ayırmanın bir anlamı yoktur. bütünlerdir.
Wertheimer, bu bütünlere
"Gestalt" adını vermiştir.
Davranışçı (Behavyorizm) Yaklaşım:
-Temsilcileri: John Watson, Ivan Pavlov, Frederic Skinner ve Edward Thorndike'dır.
-Bu yaklaşıma göre psikolojinin konusu gözlenebilen ve ölçülebilen insan
davranışlarıdır.
-Doğuştan getirilen hiçbir davranış ya da özellik yoktur.
-Davranışlar eğitim ve çevre etkisiyle sonradan oluşur.
-Duygular ve zihinsel süreçler nesnel bir şekilde incelenemediği icin psikolojinin konusu
olamaz.
-Davranışcı yaklaşım, deney ve gözlem yöntemini kullanır.

Psikanalitik (Psikodinamik) Yaklaşım:


-Temsilcileri: Sigmund Freud, Alfred Adler ve K. Gustav Jung'dır.
-Bu yaklaşıma gore psikolojinin konusu bilinçaltı ve bilinçaltının çözümlenmesidir.
-Bilinçaltı, insanın bastırılmış isteklerinden oluşur. Davranışların temelinde bu istekler
bulunur ve insan davranışları bilinçaltı tarafından yönlendirilir.
-Psikanalitik yaklaşım, çocukluk dönemine dayanan bilinçaltı etkenlerin kişiliğin
gelişmesinde belirleyici rol oynadığını savunur.

Freud'a göre kişilik üç bölümden oluşur:

ID SÜPER EGO EGO


İlkel dürtüleri harekete Toplumun ahlak anlayışı gibi İdin istekleri ile süper
içerir, haz ilkesine göre etkenlerle sonradan şekillenir ego arasında bir denge
hareket eder. ve eleştirel, yargılayıcı ses olur. kurmaya çalışır, bilinçli
düşüncelerle uğraşır.

2
İnsancıl ( Hümanistik) Yaklaşım:
-Temsilcileri: Abraham Maslow ve Karl Rogers yaklaşımın temsilcileridir.
-İnsanın değerli olduğu ve doğasının iyilik temelleri üzerine kurulduğu görüşünü ileri
sürmüşlerdir.
-Bu yaklaşıma göre psikolojinin konusu insanı anlamaktır.
-Davranışların temelinde ihtiyaçlar (güdüler) bulunur.
-Hümanistik yaklaşıma gore çevresel koşullar uygun olduğu takdirde birey, gelişimini en
üst düzeye çıkarabilecek potansiyele sahiptir.
-Hümanistik yaklaşım içe bakış ve empati yöntemini kullanır.
-Empati, kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyarak, onun ne hissettiğini, ne
düşündüğünü anlamaya çalışmasıdır.
Varoluşçu Yaklaşım:
-Temsilcisi: Rollo May'dir.
-Yaşamda anlam bulmayı, acıyı ve ölümü kabullenmeyi, eylemlerin sorumluluğunu
üstlenmeyi, varoluşun kaygılarını göğüslemeyi, bireyselliği ve irade özgürlüğünü öne
çıkaran bir yaklaşımdır.
-Birey, kişiliğini kendi secimleri ile oluşturur.
-Yaşamı anlamlı ve yaşamaya değer hale getirmek, insanın kişisel sorumluluğudur.

Bilişsel Yaklaşım:
-Temsilcisi: Jean Piaget.
-Bu yaklaşıma gore psikolojinin konusu, bilişsel süreçler
ve yaşa bağlı davranış değişiklikleridir.
-Bilişsel yaklaşıma göre insan diğer canlılardan farklı
olarak dikkat, algı, düşünme gibi bilişsel süreçlerle
çevresini anlar ve yorumlar. Davranışları biçimlendiren
bu bilişsel süreçlerdir.
- Bilişsel yaklaşım, yöntem olarak deney ve gözlemi
kullanır.

Sosyokültürel Yaklaşım:
-Temsilcisi: Lev Vygotsky.
-Sosyokültürel yaklaşıma göre sosyal ve kültürel çevrenin insan davranışları üzerinde
önemli bir etkisi vardır.
-Sosyokültürel yaklaşım, kişilerin davranışlarını incelerken ait oldukları kültürün
hesaba katılması ve psikolojik araştırmalarda kültürel farklılıklara dikkat edilmesi
gerektiğini vurgular.
-L. Vygotsky'ye göre çocuğun bilişsel gelişiminde sosyal çevrenin önemli bir rolü
vardır, çünkü kazanılan becerilerin, tutumların, öğrenilen fikirlerin, kavramların kaynağı
sosyal çevredir.
-Yani bilişsel gelişimin kaynağı kişisel psikolojik süreçlerden çok, insanlar ve kültürler
arasındaki etkileşimdir.
3
PSİKOLOJİNİN BİR BİLİM DALI OLARAK ÖLÇÜTLERİ VE AMAÇLARI
Bilim: Belli alanlarda belli yöntemlerle elde edilmiş, sistemli ve tutarlı bilgiler
bütünüdür.

GÖZLENEBİLİRLİK ÖLÇÜLEBİLİRLİK
Bir dalın bilimsel sayılabilmesi Doğrudan ya da dolaylı olarak
için o dalın konusunun gözlenebilen bir olayın ya da
gözlenebilir olması gerekir. durumun sayılarla ifade edilmesidir.
Örneğin; korku gözlenebilmekte Elde edilen ölçümler güvenilir ise
fakat imrenme, haset vb sonuçlar da güvenilir olur.
duygular gözlenebilir hale Örneğin; İki öğrenme yöntemi
getirilemediğinden psikolojinin karşılaştırmak istediğimizde
konusu içinde henüz değildir. ölçümlerin (test sonuçlarının) olması
gerekir.
İLETİLEBİLİRLİK TEKRARLANABİLİRLİK
İki farklı anlamda kullanılabilir, ikisi Bilimsel çalışmalar aynı şartlar
de ölçüt olarak gereklidir. sağlandığında başka bilim
Bunlarda ilki "Kavram karmaşası" adamlarınca tekrar tekrar
olmamalıdır. Bir bilim adamının yapılabilmelidir. Bu çalışmanın
kullandığı kavramla, söylemek istediği güvenilirliğini artırır ve çalışma
aynı olmalı, diğer bilim adamları da öznel olmaktan çıkar.
bu iletiyi aynı şekilde anlamalıdır.
İletilebilirliğin diğer bir yönü ise bilim SAĞLANABİLİRLİK
adamı yaptığı çalışmayı, araştırmayı
kitap makale ya da bildiri şeklinde Gözlenebilen ve ölçülebilen olayların
başkalarına duyurmalıdır. sonuçları sınanabilmelidir. Eğer diğer
bilim adamlarınca aynı sonuçlar elde
edilirse sonuçların sağlaması yapılmış
olur.
PSİKOLOJİ ARAŞTIRMALARINDA UYGULANAN YÖNTEM VE TEKNİKLER
Betimsel yöntemler belli bir davranışı tanımlamak, sınıflandırmak, davranışın diğer
davranışlarla olan ilişkisini belirlemek ve elde edilen verileri kaydetmek amacıyla
oluşturulan yöntemlerdir.
Bu yöntemlerden bazıları gözlem, vaka incelemesi, anket ve görüşmedir.
GÖZLEM ??
Bir organizmanın içinde bulunduğu durumun ve bu durum içinde oluşan davranışların
bir uzman ya da araştırmacı tarafından incelenmesi yöntemidir. Kreşteki çocukların
davranışlarının izlenmesi gözleme örnektir.
Doğal olmak üzere iki tür
Sistematik gözlem türü vardır
4
GÖZLEM
DOĞAL GÖZLEM SİSTEMATİK GÖZLEM
Organizma davranışlarının oluş Organizmanın davranışlarının belli
halinde iken, doğal ortamda, yönlendirmeler yapılarak, belirli amaçlar
müdahalede bulunmadan doğrultusunda izlenmesidir. Şartların bir
izlenmesidir. Denek gözlendiğinin kısmı ya da tamamı araştırmacı
farkında değildir. tarafından belirlenir.
Örneğin; teneffüste öğrencilerin Örneğin; bir araştırmada kız çocukların
camdan gözlenmesi anneleri gibi davranmaları istenmiş ve bu
durum gözlenmiştir.

VAKA (OLAY) İNCELEMESİ:


-Bireyin yaşam öyküsünün araştırılmasına dayanan yöntemdir.
-Kişinin öz geçmişi, soy bilgisi, geçirmiş olduğu hastalıklar, yaşadığı önemli olaylar ile
aile, arkadaş, iş, okul ortamı hakkında detaylı bilgi toplanır.
Amaç; bireyin bugünkü davranışlarının geçmiş yaşantısı ile bağlantılarını tespit ederek
davranışları açıklamaktır.
ANKET:
-Belli bir konuda sorular sorularak çok sayıda bireyden bilgi toplamak için kullanılan
bir tekniktir.
Örneğin; Türkiye'de lise gençliğinin sorunlarını araştıran bir anket, Türkiye'deki tüm lise
öğrencilerini temsil edecek özelliklere sahip, her bölgeden farklı okul türlerinde
okuyan yeterli sayıda öğrenci grubuna uygulanmalıdır.
GÖRÜŞME (MÜLAKAT):
-Bireylerin düşüncelerinin, duygu ve davranışlarının, yüz yüze görüşülerek
belirlenmesini sağlayan yöntemdir.
-Bu yöntem en çok klinik psikolojide, danışmanlık, eğitim ve endüstri psikolojisinde
kullanılır.
-Sözel ifadelerin yanı sıra bireyin beden dili de gözlenir.
KORELASYON
-Genel olarak iki olay, durum arasında ilişkinin olup
olmadığını ortaya koymaya çalışan bir yöntemdir.
-Bu ilişki pozitif, negatif yönde olabilir ya da ilişki yoktur. Zeka düzeyi ile öğrenme
-İki değişken arasındaki ilişki 0'a yakın çıktığı durumlarda düzeyi arasında pozitif
ilişki miktarı düşüktür. -1 ve +1 'e yakın olduğu korelasyon vardır ve
durumlarda ise ilişki miktarı yüksektir. korelasyon +1'e yakındır.
-Ancak -1...0 arasında çıkan ilişki negatif ilişkiyi gösterir. Boy uzunluğu ile güzel
+1...0 arasında çıkan ilişki ise pozitif ilişkiyi gösterir. konuşma arasında
Örneğin; deneme sayısı ile hata miktarı arasında negatif korelasyon yok denecek
korelasyon vardır ve korelasyon -1'e yakındır. kadar azdır ve korelasyon
0'a yakındır.
5
DENEYSEL YÖNTEM
-Laboratuvar ortamında ya da laboratuvar dışındaki bir ortamda olaylar arasındaki
sebep-sonuç ilişkilerini belirlemeyi amaçlayan bir araştırma yöntemidir.
-Üzerinde deney yapılan organizmaya denek, gözlenebilen ve farklı değerler alabilen
özelliklere de değişken denir.
Bağımsız değişken, deneyde etkisi araştırılan değişken yani deneyin nedenidir.
Bağımlı değişken, bağımsız değişkene bağlı olarak ortaya çıkan sonuç konumundaki
değişkendir.
Deney grubu; üzerinde araştırma yapılan, bağımsız değişkenin uygulandığı gruptur.
Kontrol grubu; koşulları değiştirilmeyen, deney grubu verilerinin sonuçlarının
karşılaştırılması için oluşturulan gruptur.

"Uykusuzluk iş verimini etkiler."


Hipotezinin sınandığı bir deneyde "uykusuzluk" bağımsız değişken, "iş verimi" bağımlı
değişkendir.
Deney düzeneğinde her yönden eşlenmiş bireylerden oluşan iki grup alınır.
Gruplardan biri bağımsız değişkenin (etkisi araştırılan faktörün) uygulandığı deney
grubudur.
Diğer gruba bağımsız değişken uygulanmadığından o grup kontrol grubunu
oluşturur.
PSİKOLOJİNİN ALT DALLARI
Deneysel psikoloji; insan davranışlarını anlamak için deneysel yöntem ve tekniklerle
araştırmaların yapıldığı alandır.
Deneysel psikolojide; duyum, algı, bellek, öğrenme, güdü, duygu gibi konularda çalışmalar
yapılır.
Bilişsel psikoloji; algılama, dikkat, bellek, dil, düşünme gibi zihinsel süreçleri inceleyen
alandır.
Gelişim psikolojisi; döllenmeden ölüme kadar devam eden ruhsal, bilişsel, fiziksel ve
sosyal gelişmeleri, değişmeleri ve dönemleri yaşa bağlı olarak inceleyen alandır.
Sosyal psikoloji; insanın toplum içindeki davranışlarını konu alır.
Birey grup ilişkisi, grubun birey davranışları üzerindeki etkisi, sosyal uyum, moda,
kamuoyu, propaganda, sosyal etki, ikna, uyma, liderlik gibi konular sosyal psikolojinin
alanına girer.
Klinik psikoloji; ruhsal rahatsızlıklar ve davranış bozuklukları üzerinde çalışmaların
yapıldığı alandır.
Psikolojinin tıbba uygulanmasıdır.
Sağlık psikolojisi; hastalıkları önleme, sağlığı koruma, tedavi öncesi ve sonrası psikolojik
durum gibi konuları inceler. 6
Trafik psikolojisi; sürücülerin trafikte kazalara neden olan davranışlarını tespit ederek
bu davranışların altında yatan psikolojik süreçleri bilimsel açıdan inceler
ve trafik kazalarını azaltmak icin çalışmalar yapar.
Spor psikolojisi; Spor ortamlarındaki davranışlarla ilgilenir. Sporcuların psikolojileri,
sporun topluma etkisi, kültür ve sporun birbirine etkisi ilgilendiği konulardır.
Endüstri-Örgüt psikolojisi; işletmelerde çalışan personelin seçimi, çalışma koşullarının
düzenlenmesi, personelin eğitimi, iş verimi, üretimi arttırma yöntemleri konularını ele
alır.
Din psikolojisi; dini inançları ve uygulamaları psikolojik açıdan değerlendirmeye çalışır.
İnsana özgü olan dinsel yaşamın davranışlara yansıyan taraflarını ele alır.

PSİKOLOJİNİN DİĞER BİLİM DALLARIYLA İLİŞKİSİ


Biyoloji, organizmanın yapısını inceler.
Psikoloji, organizmanın biyolojik yapısının davranışlara etkisini belirlemek için
biyolojinin verilerinden yararlanır.
Fizyoloji, canlı organizmalarda gerçekleşen kimyasal ve fiziksel süreçleri inceleyen
biyoloji alt dalıdır. İç salgı bezleri, hormonlar, duyu organlarının çalışma biçimi
konularını içerir.
Zooloji, biyolojinin hayvanları inceleyen dalıdır.

Felsefe; insanı, evreni, değerleri tanımaya, anlamaya ve


açıklamaya yönelik zihinsel etkinlikleri içeren bir bilgi
alanıdır.
Sosyoloji, toplumu inceleyen bilimdir.
Antropoloji, ilk insandan bugünün insanına kadar
süregelen davranışsal, düşünsel ve bedensel değişimi
inceleyen bilim dalıdır.
Genetik, canlılardaki çeşitliliği ve kalıtımı inceleyen
bilimdir. İnsan davranışları ile genler arasında sıkı bir
ilişki vardır.

7
PSİKOLOJİNİN TEMEL SÜREÇLERİ
DAVRANIŞIN OLUŞUM SÜRECİ
Organizma (hayvan ya da insan) uyarıcı sonucunda davranışta bulunur.
Örneğin; gözüne ışık gelen birisi gözünü kapatır.
Bilimsel çalışmalarda uyarıcı, sebep, ve bağımsız değişken olarak da adlandırılır. Bunun
sonucunda ortaya çıkan davranışa sonuç ya da bağımlı değişken de denebilir.

e ğ i şk e Çevresel Değişken:
D n Bazı bilimsel çalışmalarda çevremizin davranışlara
Farklı değerler etkisi incelenir. Çevresel değişkenler, bizim iç çevremiz,
alabilen uyarıcılardır.
Nitelikleri bakımından sosyal ve fiziksel dış çevremizdir.
uyarıcılar Örneğin; karnımızın guruldaması iç çevremize,
(bilimsel çalışmalarda arkadaşlarımızla birlikte olmamız sosyal çevremize, ısı,
bağımsız değişken)
üçe ayrılır. ışık vb. fiziki çevremize örnektir.

Görev Değişkeni: Katılımcı Değişkeni:


Katılımcının yaptığı işin özelliği ile Katılımcının özellikleridir.
ilgili değişkendir. Örneğin; katılımcının yaşı zekası, cinsiyeti
Örneğin; görevin zorluğu, öğrenilecek vb. (Bu değişken türünde deneysel çalışma
kelime miktarı, çoktan seçmeli yapılamaz çünkü bu özellikler
sınavlarda seçenek sayısı vb. değiştirilemez).
DİKKAT ET!
Psikolojide; Klasik Davranışçı Görüş davranışı U-D (uyarıcı-davranış) şeklinde
açıklıyordu. Bu görüş zamanla değişti.
Yeni Davranışçı Yaklaşım U- A- D (uyarıcı-ara değişken-davranış) şeklinde bir
açıklama getirdi. Bu görüşte (günümüzde daha çok bu görüş ön plandadır) ara
değişkenler bilişsel süreçlerdir.

Bilişsel Süreçlerle İlgili Bazı Kavramlar:


Duyumsama (Duyum): Organizmanın iç ve dış çevreden gelen uyarıcıları duyu organları
aracılığı ile almasıdır.
Algılama: Duyu organları ile alınan uyarıcıların anlamlandırılmasıdır.
Dikkat: Etrafımızdaki çok sayıdaki uyarıcıdan bazılarını seçme ve onlara
odaklaşmadır.
Kısa Süreli Bellek: Öğrenilen bilgilerin kısa süre bellekte tutulmasını sağlayan bellek
türüdür.
Uzun Süreli Bellek: Öğrenilen bilgilerin uzun süre bellekte tutulmasını sağlayan bellek
türüdür.
Dürtü ve Güdüler: Gereksinimlerle ilgili olan ve bizi amaca yönlendiren güçlerdir.
Duygular: Korku, öfke, mutluluk, sevinme, hoşlanma, nefret vb duygulardır.
8
Kişilik: Bireyi diğer bireylerden ayıran davranışsal ve bilişsel özellikleri toplamıdır.
Sosyal Etkiler: İnsan diğer insanlarla birlikte yaşar ve onların etkisinde kalır. Kişinin
tutumu, önyargıları, rolleri bu etki ile belirlenir. Bu etkilerin toplamına sosyal etki
denir.
YAŞAM BOYU GELİŞİM
Gelişim yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Bu süreçle ilgili temel kavramlar
büyüme, olgunlaşma ve öğrenmedir.
Büyüme; boy, kilo ve iç organların yapısında ve büyüklüğünde meydana gelen
değişmelerdir.
Olgunlaşma; kalıtıma bağlı olarak zamanla kendiliğinden gerçekleşen olgunlaşma
bireyin fiziksel ve zihinsel olarak kendisinden beklenen davranışı gerçekleştirecek
düzeye ulaşmasıdır.
Öğrenme ise tekrar ve yaşantılar sonucunda davranışlarda meydana gelen kalıcı
değişikliklerdir.
Örneğin el parmaklarının uzaması büyümedir. Parmak kaslarının kalemi duzgun bir
şekilde tutabilecek düzeye ulaşması olgunlaşmadır. Tekrar ve yaşantılar sonucunda
bireyin yazı yazmaya başlaması ise oğrenmedir.
Gelişim; büyüme, olgunlaşma gibi biyolojik faktörleri ve öğrenme gibi çevresel
faktörleri içine alan, doğum öncesi dönemden ölüme kadar devam eden bir süreçtir.
Büyümeye göre daha genel bir kavramdır. Sadece beden yapısındaki değişiklikleri
değil: sosyal, duygusal, zihinsel alanlardaki değişiklikleri ve yaşa uygun görevleri
yapabilmeyi de kapsar.
GELİŞİM DÖNEMLERİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ
GELİŞİM DÖNEMLERİ
Yeni Doğan ve Bebeklik Dönemi ( 0-2 yaş): Doğumdan sonraki ilk bir ay bebeğin yeni
doğan dönemidir.
Yeni doğan dönemi doğum öncesi dönem ile yakından ilişkilidir.
Bebeklik dönemi doğum öncesi dönemden sonra bedensel gelişimin en
hızlı olduğu dönemdir.
-Boy ve kilodaki artış özellikle doğumdan sonraki ilk yılda çok hızlıdır. İki
yaşına doğru bu hızda azalma olur.
-Bu dönemde insan vücudunun hareket etme becerisi olan motor gelişim
hız kazanır.
-Bebeklik döneminde bilişsel gelişim çok hızlıdır. Uyarıcı zenginliği,
beslenme, sağlık gibi faktörler bilişsel gelişimi etkiler.
NOT:
Motor gelişim, büyük oranda olgunlaşmaya bağlıdır ancak çevresel koşulların,
deneyimlerin ve öğrenmenin etkisi ile kısmen yavaşlayıp hızlanabilir.
Örneğin; bacak kasları yeterli olgunluğa ulaşan bebek, yürüme denemeleri yaparken
düşebilir. Bu durumda bebeği cesaretlendirmek yürümeye başlamasını hızlandırır,
canı yanacak diye aşırı korumak ise yavaşlatır.
9
Çocukluk Dönemi ( 2-12 yaş): Erken çocukluk döneminde fiziksel gelişim hızı bebeklik
dönemine göre yavaşlar.
-Sinir sistemi ve duyu organları büyük oranda gelişimini tamamlar.
-Büyük kas gruplarının kullanıldığı yürümek, tırmanmak, atlamak, koşmak gibi kaba
motor becerileri hızla gelişir.
-Konuşmayı ve yürümeyi tam olarak öğrenir.
-Giyinme, yemeğini yeme gibi öz bakım becerileri gelişir.
-Çocuk, anne ve babadan bağımsız hareket etmeye başlar.
-Kendini karşı cinsten ayırt edebilir.
-Doğru-yanlış kavramlarını dönem sonunda anlamaya başlar.
-Okuma yazmaya hazır hale gelir.
-Çocukluk dönemi çocukların en çok soru sorduğu dönemdir.
-Bu dönemde belli bir yaşa kadar erkekler kızlara göre daha
uzundur. Dönemin sonlarına doğru ise kızlar ergenliğe girmeye
başladığı için fiziksel olarak erkeklere göre daha hızlı gelişir.
-Dil becerilerinde belirgin bir değişim yoktur, sadece daha iyi bir telaffuz ve daha
geniş bir sözcük dağarcığına sahip olurlar.
-Okul ortamında daha fazla zaman geçiren çocuk için arkadaş grubunun önemi artar ve
çocuğun ilgisi evden sokağa kayar.

Ergenlik Dönemi ( 12-18 yaş):


Bu dönemde hipofiz bezinin büyüme hormonu salgılamasıyla biyolojik yapıda önemli
değişmeler olur.
-Cinsiyet hormonlarının salgılanmasıyla birlikte cinsiyet özellikleri gelişmeye başlar.
-Kızlar genellikle erkeklerden daha önce ergenliğe girer. Bu dönemde kollar, bacaklar,
eller ve ayaklar vucudun geri kalan bölümlerinden daha hızlı büyür ve ses değişir.
-Zihinsel alanda geçirdiği değişim sonucunda soyut kavramları daha iyi anlayan ve
kullanan gencin toplumsal olaylara, değerlere ve politikaya olan ilgisi artar.
Yetişkinlik Dönemi (18-65 yaş):
Yetişkin sayılabilmenin en önemli ölçütü bağımsız olarak yaşamını
yönetme sorumluluğunu alabilmektir.
-Yetişkinliğe geçiş aynı zamanda aileden ayrılma dönemidir.
Üniversiteye, askere, iş için başka bir yere gitme, evlenme
zamanıdır.
-Bu dönemde meslek seçimi yetişkin için sadece bir kariyer ya da
ekonomik bağımsızlık değil; aynı zamanda bir yaşam biçimidir.
-Bu dönemde zeka en üst seviyededir. Soyut düşünme ve mantıksal
işlemler ön plandadır.

10
Yaşlılık Dönemi (+65 yaş ve üstü):
Yaşlanma, biyolojik olarak olgunlaşmayla birlikte; psikolojik, sosyal
ve kişisel yönden değişmeleri de içine alan bir süreçtir.
-Bu dönemde yaşanan sorunlar azalan fiziki güce, emeklilikle azalan
gelire uyum sağlamak ve yakınlarının kaybını kabullenmek şeklinde
özetlenebilir.

👉
GELİŞİM KURAMLARI
JEAN PIAGET'IN BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI
Duyusal Motor Dönemi (0-2 yaş dönemi): İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş dönemi):
Bebek; görme, işitme gibi duyular ve Çocuk bu dönemde henüz mantıksal
nesneyi ağzına götürme, tutma gibi işlemleri yapamaz.
hareketler ile çevreyi keşfetmeye çalışır. Olayların ve nesnelerin görünüşüne
Sekizinci aya kadar duyusal dünyasının göre akıl yürütür.
dışına çıkan her şeyin yok olduğunu İşlem öncesi dönemde benmerkezci
düşünür. düşünme biçimi egemendir. Çocuk
Bu aydan sonra ise bir nesneyi görmese başkalarının bakış açılarını
bile nesnenin var olmaya devam ettiğini kavramakta güçlük çeker, dünyayı
👉
anlar. sadece kendi bakış açısından gorur.
Örneğin sekizinci aya kadar bebeğe bir Bu yüzden istekleri yerine gelmediğinde
oyuncak verildiğinde onu tutup ağzına kızıp bağırabilir, kendisi toksa herkesi
götürerek keşfetmeye çalışır. tok sanabilir.

Somut İşlemler Dönemi (7-11 yaş dönemi): Soyut İşlemler Dönemi (+12 yaş dönemi):
Bilgi bu dönemde mantıklı ve sistemli Çocuk mantıksal, analitik,
bir şekilde işlenir. varsayımsal ve göreceli düşünmeye
Tek yönlü düşünme yerini çok yönlü başlar.
düşünmeye bırakır. Üst düzey bilişsel beceriler bu
Somut işlemler döneminde zaman dönemde kazanılır.
kavramı gelişir, benmerkezcilik biter ve Soyut düşünmeye bağlı olarak
buna bağlı olarak çocuk başkalarının siyaset, din, ideoloji gibi konular
bakış açısını da önemsemeye başlar. çocuğun ilgi alanına girer.

11
KOHLBERG'İN AHLAKİ GELİŞİM KURAMI
Ahlak gelişimi, temelde çocukların belli davranışları "iyi" belli davranışları da "kötü"
olarak değerlendirmelerindeki değişimi konu alır.
Çocukların doğruya, yanlışa ve kurallara ilişkin bakış açılarının değişmesi bu başlık
altında incelenir.
Yaptığı çalışmalar sonucunda Kohlberg, ahlak gelişimini gelenek öncesi düzey,
geleneksel düzey ve gelenek sonrası düzey olmak üzere üç döneme ayırır. Bu üç dönem
değişmeyen bir sırayı takip eden altı evreden oluşur.
İtaat ve Ceza: Bu dönemde kurallar başkaları tarafından konur.
Çocuklar, sadece otoriteye uyar ve cezalandırılmaktan korkar.
GELENEK Saf Çıkarcılık: Çocuk hangi davranışın iyi hangi davranışın kötü
ÖNCESİ olduğuna olayların dış görünüşüne ve ortaya çıkan zararın
DÜZEY büyüklüğüne bakarak karar verir.
Çocuk icin olayların arkasında yatan nedenler önemli değildir. Çıkar
sağlayan davranış doğru, sağlamayan davranış yanlıştır, her şey
karşılıklıdır.
İyi Çocuk Eğilimi: Doğru davranış başkalarını mutlu eden ve onların
onayını almayı sağlayan davranıştır. Bu dönemde başkalarının ne
diyeceği ya da duşuneceği onemli hale gelir. Çocuk başkalarının
GELENEKSEL gözünde güvenilir olmak için dürüst davranmaya, kahraman olmak
DÜZEY için boğulan birini kurtarmaya çalışır.
Kanun ve Düzen: Bu dönemde doğru davranış ortak çıkarları korumak
ve düzeni sağlamak için oluşturulan kurallara uygun davranmaktır.
Kuralları çiğneyenler cezalandırılmalıdır.
Sosyal Sözleşme: İyi eylem, toplumun ortak çıkarlarını korumak için
oluşturduğu anlaşmaya uygun davranmaktır. Herkesin sosyal
GELENEK sözleşmeden gelen hakları vardır ve bu haklar güvence altında
SONRASI olmalıdır.
Kurallar mutlak değildir, uzlaşı yolu ile ihtiyaca göre değişebilir.
DÜZEY Evrensel Ahlak: İnsanlık, barış, insan onuru gibi değerler bir eylemin
ahlaksallığını belirler.

ALIŞMA VE DUYARLILAŞMA
Alışma, şiddetinde ve özelliğinde bir değişiklik Alışmanın psikolojik boyutu
olmadığı halde uyarıcının etkisinin bir süre sonra
azalması ve kaybolmasıdır. duyarsızlaşmadır.
Örneğin; ele sürülen kremin kokusu, takılan bir kolyenin Duyarsızlaşma, sık karşılaşılan
ağırlığı, dışarıdan gelen trafik gürültüsü bir süre sonra uyarıcıya
fark edilmez. gösterilen duygusal tepkinin
Organizmanın bir uyarıcıya karşı verdiği tepkinin azalmasıdır. Tıp fakültesinde
miktarında ya da şiddetindeki artışa ise okuyan bir öğrenci ilk kez bir
duyarlılaşma denir. ameliyatı izlediğinde kan
Örneğin; gece sessizliğinde sürekli damlayan gormekten etkilenir. Deneyimi
musluğun sesi bir süre sonra huzursuzluğa neden arttıkça öğrenci duyarsızlaşır.
olur.
12
ALGIYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Algı Yanılmaları
Oldukça karmaşık olan algı sürecinde bazen yanlış ya da kusurlu algılamalar olabilir.
Bu duruma algı yanılmaları adı verilir.
Algı yanılmaları:
-İllüzyon (yanılsama) olarak ikiye ayrılır.
-Halüsinasyon (sanrı)
İllüzyon (Yanılsama): Var olan bir nesnenin gerçekte olduğundan farklı algılanmasıdır.
Yanılsama fiziksel olaylar ya da psikolojik yaşantılardan kaynaklanır.

İKİYE AYRILIR
Psikolojik illüzyon; Fiziksel illüzyon;
bireyin içinde bulunduğu psikolojik duyu organlarının yapısından veya
koşullardan, geçmiş uyarıcının özelliklerinden
yaşantılardan kaynaklanan illüzyondur ve kaynaklanan illüzyondur.
kişiden kişiye değişir. Her insanda aynı yanılgıya yol açar.
Rüzgarın ve dalların Yarısı su dolu olan bardağın icindeki
çıkardığı sesi merdivenden yukarı doğru kaşığın kırık görünmesi fiziksel
çıkan hırsızın ayak sesleri olarak algılamak illüzyondur.
psikolojik illüzyona örnektir.

Halüsinasyon (Sanrı): Gerçekte var olmayan bir uyarıcının algılanmasıdır.


Örneğin bir kişinin yıllar önce ölen eşiyle yürüyüşe çıktığını söylemesi
halüsinasyondur.

İllüzyon ile Halüsinasyon Arasındaki Farklar


İLLÜZYON HALÜSİNASYON
1- İlluzyon icin mutlaka bir dış uyarıcıya 1- Halüsinasyon için bir dış uyarıcıya
ihtiyaç vardır. Gece uyanınca askıdaki ihtiyaç yoktur. Küçük sarı adamların
montu hırsız sanmak illüzyondur. etrafta dolaştığını söylemek
İllüzyon normal olan her insanda halüsinasyondur.
görülebilir. 2- Halüsinasyon psikolojik ve fizyolojik
2- Fiziksel illüzyonda aynı durum aynı dengenin bozulduğu durumlarda görülür.
yanılsamayı oluşturur. Çok sıcak havada Normal insanlarda ancak ateşli bir
tüm insanlar asfaltı ıslakmış gibi görür. hastalık geçici olarak sanrıya neden
3- Psikolojik illüzyonda da genelde olabilir.
korkulardan kaynaklanan yanılgılar söz 3- Halüsinasyon görenlerin sanrıları
konusudur. Karanlık bir bahçede yerdeki birbirinden tamamen farklıdır. Biri,
hortumu yılan sanmak psikolojik olmayan sesleri duyduğunu iddia
illüzyondur. ederken diğeri olmayan şeyleri
gördüğünü söyleyebilir.
13
Algılamanın Örgütleme İlkeleri
Algılama Prensipleri
a) Şekil-Zemin (Figür-Fon ilişkisi): Nesneleri şekil ve zemin olarak ayırma eğilimi
vardır. Bazen şekil (figür) ve zemin (fon) yer değiştirir. Önce figur olarak görülen bir
biçim daha sonra fon olarak görülebilir. Dış seslerin arka planda zemin olduğu bir
durumda piyano sesi figürdür.
b) Tamamlama: Önceden algılanmış nesneler sonradan eksik görülseler dahi tam olarak
algılanır. Yani duyu verileri tamamlanır ancak tamamlanmanın olması için nesnelerin
önceden algılanmış olması gerekir.
c) Yakınlık-Uzaklık: Birbirine yakın nesneler bir bütün halinde algılanır. Yakınlık ilkesinde
sembollerin birbirine göre konumu ve mesafesi önemlidir.
d) Süreklilik (Devamlılık): Süreklilik gosteren şekiller bir bütün halinde algılanır.
e) Benzerlik: Birbirine benzeyen nesneler bir bütün halinde algılanır.

DUYUM VE ALGI ARASINDAKİ FARKLAR


Duyum, bir duyu organının uyarılmasıyla meydana gelen basit bir olaydır.
Algının meydana gelmesi için duyumun olması gerekir yani duyum olmadan algı
gerçekleşmez. Duyumların beyin tarafından yorumlanıp anlamlandırılması sürecine
algılama, ortaya çıkan ürüne ise algı denir.
Örneğin; bir nesne görmek duyumdur. O nesnenin içinde yemek olan bir tabak
olduğunu anlamak ise algıdır.

GÜDÜLENMEYİ ORTAYA ÇIKARAN VE ETKİLEYEN FAKTÖRLER


Organizma, uyku gibi durumların dışında sürekli etkinlik içindedir. Onu bu etkinliklere
değişik ihtiyaç ve istekler iter.
İhtiyaç: Rahatlık ve uyum sağlayan, normal davranışları kolaylaştıran bazı şeylerden
yoksun olma durumudur. Eksikliğin duyulmasıdır.
Dürtü: Bir gereksinin ya da yoksunluktan ortaya çıkan bu yoksunluğu yönelik davranışta
bulunmaya zorlayan gerilim durumudur.
Güdü: Organizmanın ihtiyacı gidermek için belli bir davranışa iten güçtür.
GÜDÜLENMİŞ DAVRANIŞIN AYIRT EDİCİ ÖZELLİKLERİ
Güdülenmiş davranışı güdülenmemiş davranıştan ayırt eden özellikler aşağıda
belirtilmiştir.
Güdülenmiş davranış bir hedefe yöneliktir ve organizmaya enerji verir.
Güdülenmiş davranış daha etkindir. Aç olan organizma tok olana gore daha aktif yiyecek
arar.
Güdülenmiş davranış daha seçicidir. Susamış bir hayvan önüne koyulan yiyeceğe değil
suya yönelir.
Güdülenmiş davranış daha yorucudur. Derslerinde başarılı olmak isteyen bir öğrenci,
başarılı olma hedefi olmayan öğrenciye göre hem fiziksel hem de zihinsel olarak daha çok
yorulur.
14
İHTİYAÇLAR HİYERARŞİSİ
Abraham Maslow ( 1854 ) yaptığı klinik
gözlemlere dayanarak ihtiyaçları piramit
MASLOW'UN şeklinde bir hiyerarşiye göre sıralamıştır.
İHTİYAÇLAR Maslow 'a göre alt basamaklarda yer alan
HİYERARŞİSİ KENDİNİ ihtiyaçlar diğerlerinden daha temel ve
GERÇEKLEŞTİRME yaşamsaldır.
ABRAHAM
MASLOW
Bu ihtiyaçlar belirli düzeyde
ESTETİK İHTİYACI giderilmezse insanlar daha üst
basamaklarda bulunan ihtiyaçları
ANLAMA VE BİLME karşılamak için güdülenmezler.
TAKDİR EDİLME VE SAYGINLIK
AİT OLMA VE SEVGİ İHTİYACI
GÜVENLİK İHTİYACI
FİZYOLOJİK İHTİYAÇLAR

Fizyolojik İhtiyaçlar: İnsanın biyolojik yaşamını sürdürmesi için gerekli olan yiyecek,
su, uyku, cinsellik gibi ihtiyaçlardır. Bu ihtiyaçlarını belli düzeyde gideremeyen insan
bir sonraki basamağa geçemez.
Güvenlik İhtiyacı: Fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayan insan, sonrasında tehlikelerden
korunma ihtiyacı hisseder. Kendine fiziki, ekonomik, sosyal ve siyasal olarak güvenli
bir ortam oluşturmaya çalışır.
Ait Olma ve Sevgi İhtiyacı: Kendisine belli düzeyde güvenli bir ortam oluşturan insan
diğer insanlarla bir arada yaşama, onları sevme ve onlar tarafından sevilme ihtiyacı
hisseder. Eş, çocuk ve arkadaşlara sahip olmak ister.
Takdir Edilme ve Saygınlık İhtiyacı: Kişisel başarı ve sosyal onay kazanma ihtiyacının
öne çıktığı aşamadır. Takdir edilme ve saygınlık ihtiyacı karşılandıkça insanın kendine
güveni artar. Kendini yeterli ve değerli hisseden insan kendini gerçekleştirmeye hazır
hale gelir.
Anlama ve Bilme İhtiyacı: İnsan çevresinde olup bitenleri anlamak ve bilmek ister.
Araştırma ve merak güdüsü, anlama ve bilme ihtiyacının temelini oluşturur. Felsefi
ve bilimsel konulara ilgi bu ihtiyacın bir göstergesidir.
Estetik İhtiyacı: Temel ihtiyaçlarını karşılayan birey estetiğe önem vermeye başlar.
Sanatı anlamak, doğa ve sanattaki güzellikten zevk almak, kendi yaratıcılığını
kullanmak ister. Tiyatro, sergi vb. sanatsal faaliyetlere katılır.
15
Kendini Gerçekleştirme: Birey yukarıdaki altı ihtiyacı giderse bile hala yetenek, bilgi ve
becerileriyle kendini tam olarak ortaya koyamadığını düşünüyorsa bir eksiklik hisseder.
Bu eksikliğin giderilmeye çalışıldığı aşama kendini gerçekleştirme aşamasıdır. Bu aşama
bireyin kendi potansiyelini gerçekçi olarak değerlendirmesi, tanıması ve açığa
çıkarmasıyla ilgilidir. Maslow 'a göre bu ihtiyacı tam anlamıyla doyurmak çok zordur.

DUYGU VE DUYGU TÜRLERİ


Duygu: Bir olay, kişi ya da nesnenin insanın iç dünyasında ve bedeninde uyandırdığı
izlenim ve tepkilerdir.
Haz: Mutluluk, coşku, rahatlama, tatmin, sevinc gibi birçok olumlu duyguyu da kapsayan
haz; bir dürtü veya güdüyle ilgili amaca ulaşıldığında ve doyum sağlandığında
yaşanılan histir.
Korku: Gerçek ya da olası bir tehlike karşısında hissedilen duygudur.
Örneğin yüksek ses yeni doğan bebekte korkuya neden olur.
Kaygı: Bir huzursuzluk hissi, nedeni bilinmeyen bir
endişedir. Kaygılı kişi ne olduğunu bilmediği bir
tehlike, felaket veya talihsizliğin beklentisi Öfke aynı zamanda gözlem
içindedir. yoluyla oğrenilen bir
Öfke ve Saldırganlık: Öfke duygusu engellenme, duygudur.
haksızlığa uğrama, başkaları tarafından zarara Saldırganlık genellikle öfke
uğratılma veya uğratıldığını zannetme gibi duygusunun kontrol
durumlarda ortaya çıkar. edilememesi sonucunda
ortaya çıkan bir davranıştır.
Saldırganlık fiziksel ya da
BİLİNÇ sözlü şekilde olabilir.
Bilinç, kişinin kendisi ve çevresinin, anılarının, düşüncelerinin farkında olması durumudur.
Şu an bu satırları okuduğunuzu, karnınızın biraz acıktığını ve bulunduğunuz ortamın
sıcak olduğunu fark etmeniz bilinçle ilgilidir.
Bilinçaltı, kişinin farkında olmadığı psikolojik süreç ya da olayların yer aldığı bilinçtir.
Kişinin istediği zaman bilinç alanına çıkaramadığı, varlığından bile haberdar olmadığı
duygu, düşünce ve anıları vardır. Bunlar, bilinç altında yer alır, yok olmaz kişiyi sürekli
etkiler.
Örneğin gözlük kullanan bir kişi bizi rahatsız ediyorsa küçüklüğümüzde yaşanılan ve
bilinçaltına atılan bir yaşantımız olabilir.

DİKKAT
Duyum, algı, öğrenme, bellek gibi tüm bilişsel süreçleri etkileyen bir
üst süreç olan dikkat, organizmanın bir uyarıcı üzerine
yoğunlaşmasıdır. Dikkat; aktif ve pasif olmak üzere ikiye ayrılır.
Aktif (Seçici) Dikkat
İrade ile gercekleştirilen ve bireyin kendi çabasının ürünü olan dikkattir. Birçok
uyarıcının olduğu gürültülü bir ortamda kişinin, kendi çabası ile dikkatini okuduğu
kitaba vermesi aktif dikkate örnektir.
16
Pasif (İrade dışı) Dikkat
Dış etkenlerin doğrudan etkisi ile oluşan dikkattir. Sınıfta ders dinleyen öğrencinin
dikkatinin şiddetli gök gürültüsü sesine yönelmesi pasif dikkate örnektir.
BİLİNÇLİLİK TÜRLERİ
Dikkatli uyanıklık, gevşek uyanıklık gibi bilinç düzeyleri dışında uyku ve rüyalar, hipnoz,
meditasyon vb. farklı bilinçlilik türleri vardır.
Uyku ve Rüyalar

Uyku: Rüya:
Dış uyarıcılara karşı tepkinin, etkinliklerin Uykuda görülen hayaller,
azaldığı, bilincin zayıfladığı dinlenme olaylar dizisine denir. Rüyalar
durumudur. üzerinde ses, ışık, gürültü, koku
Uyku iki farklı bölümden oluşur. vb fiziksel etkenler ve günlük
REM dönemi, hafif uyku dönemidir, rüyalar daha çok yaşantılar, bilinçaltı etkilidir.
bu dönemde görülür. Göz hareketleri görülür,
solunum kalp atımı bu dönemde hızlanır.
NON-REM dönemi, derin uyku dönemidir, rüyalar daha
az görülür ve hatırlanmaz. Göz hareketleri görülmez,
kalp atımı ve nefes alım sayısı azalır.
Hipnoz ve Meditasyon

Meditasyon:
Hipnoz: Birçok kültürde ve dinde uygulanan
Bir kişinin telkin ile başka bir manevi bir arınma tekniğidir.
kişinin duygu, düşünce ve algılarını Meditasyonun amacı zihin sakinliğine
denetim altına almasıdır. Uykudan ve ruhsal dinlenmeye ulaşmaktır. Bu
farklıdır ama yapay bir uykuya sayede birey kendisiyle ve çevresiyle
benzer; farklı bir bilinç durumudur. barışık olmayı öğrenir.

SOSYAL BİLİŞ VE SOSYAL ETKİ TÜRLERİ


SOSYAL ETKİLER
Yaşantımızda aile, arkadaş, toplum, medya, moda vb. sosyal çevrelerin rolü nedir?
Sosyal Psikoloji: Bireylerin sosyal ortamlardaki davranışlarını ve sosyal grubun
davranışlara etkilerini inceleyen bilimdir.
Sosyoloji ise insan topluluklarını, yapısını, değişimini, örgütlenmelerini inceleyen
bilimdir.
Sosyal biliş: Sosyal uyarıcıları (bireyler, gruplar, toplumlar vb.) hakkında izlenim,
düşünce oluşturma sürecidir.
Örneğin; arkadaşlarımız ya da komşularımızın davranışlarını görüp onlar hakkında
düşünceler oluştururuz.
17
SOSYAL BİLİŞ VE ÖN YARGILAR
Tutum: Bir kişinin bir insana, gruba, nesneye, olaya vb. yönelik olumlu ya da olumsuz
düşünmesine veya tepkide bulunmasına neden olan eğilimidir.
(Genelde duygu, düşünce ve davranış şeklinde üç öğeden oluşur.)
Örnek: Bir erkeğin kadınların çalışması karşısındaki tutumundaki üç öğe nedir?
Ön yargı: Bir birey, grup ya da nesneye ilişkin haklılığı kanıtlanmamış olumlu ya da
olumsuz tutumdur.
(Genelde olumsuz tutumlar anlaşılır.)
Örnek: Beyazların zencilerden üstün olduğu iddiası bir ön yargıdır. Tutum ve ön yargılar
öğrenilir.

SOSYAL VE KÜLTÜREL ETKİLER


Sosyalleşme: Bireyin, doğumdan başlayarak içinde yaşadığı toplumun kurallarını ve
kültürünü öğrenme sürecidir.
Toplumun ve kültürün etkisiyle ortaya çıkan bazı davranış biçimleri şunlardır:
Yardım Etme: Birey karşılıksız olarak birine yardımda bulunabilir fakat çevresindeki
insanların sayısı arttıkça bu yardım davranışı azalır.
İtaat (Uygu): Toplumsal kurallara ve beklentilere uygun davranışlardır.
Kimliksizleşme: Bireysel sorumluluk duygusunun kitle içinde kaybolmasıdır. Kitle içinde
kişiler birer birey değil, bir grubun adsız üyeleri gibi olur.
Grup Düşünme: Bireyler, gruplarının yenilmez ve dokunulmaz olduğu gibi bir düşünceye
sahiptirler. Birey kendi başına verdiği kararlarda daha temkinliyken grup ile verdiği
kararlarda risk alma eğilimi gösterir.
Sapkınlık Davranışı: Kabul edilen inanç ve kurallara uymama durumudur.
Statü ve Roller: Kişilerin toplum içindeki konumuna statü denir.
Rol ise kişinin statüsü gereği ondan beklenen davranışlardır.
Örnek: Doktorluk bir statüdür. Hastaları iyileştirmek, ilaç yazmak vb. doktorun
rolüdür. Kişilerin birden fazla statüsü ve buna bağlı rolleri vardır.

18
ÖĞRENME, BELLEK, DÜŞÜNME
Öğrenmenin iki kaynağı vardır;
kendi yaşantımız,
eğitim öğretimdir.
Öğrenme davranışlarımızda az ya da çok bazı sürekli Öğrenme yaşam
değişikliklere yol açar. boyu devam eden
Davranışın değişmesi eskiden yapılmayan bir hareketin bir süreçtir.
yapılması, bir görüş ve düşünüşün benimsenmesi ya da
bırakılması anlamına gelir.
ÖĞRENME: Tekrar ya da yaşantı sonucu bireyin davranışında ortaya çıkan ve oldukça
kalıcı olan değişikliktir.
Buna göre öğrenmenin üç öğesi vardır:
1- Davranış değişikliği gözlenebilen veya ölçülebilen bir değişiklik elle
yemekten çatal-bıçak kullanmaya geçmek gibi
2- Tekrar ya da yaşantı sonucu ortaya çıkan değişiklik
3- Süreklilik (Davranış kısmen kalıcı olmalıdır.) ayakkabı bağlamada olduğu gibi
ÖĞRENME TÜRLERİ:
A- KOŞULLAMA YOLUYLA ÖĞRENME
1- Klasik Koşullama Yoluyla Öğrenme:
Limon gördüğümüzde hatta adını duyduğumuzda ağzımız sulanır.
Yolda giderken keskin bir fren sesi bizi korkutur.
Bu gibi örnekler basit bir refleks gibi görünse de öğrenme ile ilişkilidir.
Bu örneklerdeki fren sesi, limon sözü birer sembol uyarıcı durumuna geçer.
Böyle bir uyarıcının etkisiyle tepkiler oluşur. Yani bu uyarıcılara karşı koşullanmışızdır.
Pavlov daha önce zil sesine hiçbir tepki
vermeyen köpeğin et ile birlikte
verildiğinde salya salgıladığını deneyle
göstermiştir.
Burada zil başta nötr bir uyarıcı iken;
doğal uyarıcı (et) ile birlikte tekrar tekrar
sunulunca koşullu uyarıcı haline geçmiştir.
Köpek artık daha önce tepki vermediği
bir uyarıcıya tepki vermeye koşullanmıştır.

19
Koşullama Öncesi Koşullanmada
Zil sesi (nötr uyarıcı) Tükürük salgısı yok Zil sesi + Et(koşulsuz uyarıcı) Tükürük
Et (Koşulsuz Uyarıcı) Tükürük salgısı var salgısı var
(koşulsuz tepki) (koşulsuz tepki)
Koşullanma sonrası
Zil sesi (koşullu uyarıcı) Tükürük salgısı var Zil artık etin
(koşullu tepki) yerini alıyor.
İnsan ve hayvanların önceleri tepkide bulunmadıkları bir uyarıcıya, belirli koşullar
sonucunda tepkide bulunmayı öğrenmesine klasik koşullanma yoluyla öğrenme denir.
Bazı insanlarda görülen korku, antipati, tiksintilerinde gerçek neden bu tür
koşullanmalardır.
Örnek: Önceleri hastane veya doktora tepkisi olmayan bir çocuk iğne yapıldıktan sonra
doktor ya da hastaneye korku tepkisi geliştirir.
ÖĞRENME SÜREÇLERİ:
Genelleme: Koşullu tepkiyi yaratan uyarıcının benzerlerine de aynı koşullu tepkinin
gösterilmesidir.
Zil sesine koşullanmış köpeğin çan sesine de salya tepkisi vermesi
Ayırt etme: Genellemenin karşıtı olarak hangi uyarıcıya hangi tepkinin
gösterileceğini ayırt etmedir.
Köpek tarafından ısırılan bir çocuk, zamanla ev köpeği ile sokak köpeğini ayırt
eder ve ev köpeğinden korkmamayı öğrenir.
Koşullanmanın Sönmesi: Koşullanmış davranışta görülen zayıflamadır.
Zil sesine koşullanmış köpeğin zil ile birlikte et verilmemesi sonucu bu
koşullanmanın kaybolması (köpeğin zil sesine karşı salya salgılamaması)
Koşullamanın Kendiliğinden Geri Gelmesi: Sönen bir koşullanmış davranışın belli
bir süre sonra aynı şartlarda yeniden canlanmasıdır.
Zil sesine karşı oluşan koşullanmanın sönmesine rağmen belli bir süre sonra
tekrarlandığında hemen aynı koşullanmanın ortaya çıkması.
2- Edimsel Koşullama Yoluyla Öğrenme:
Edimsel koşullanma, ödüle götüren ya da cezadan kurtaran bir davranışın yapılmasını
öğrenmektir.
Yani edimsel (kendiliğinden) yaptığımız bir davranış bizi ödüle götürüyor veya
cezadan kurtarıyorsa bu davranışa koşullanırız.

20
Skinner'in fare üzerinde yaptığı deneyde kutu
içindeki aç bir farenin rastgele yaptığı
davranışlar sonucunda yiyecek kabının
açılmasını sağlayacak manivelaya (pedal)
basarak yiyeceğe kavuşması ve daha sonra
deney tekrarlanınca manivelaya daha kısa
sürede basmayı öğrenmesi edimsel bir
koşullanmadır.
Edimsel koşullamada organizmanın Organizmanın (hayvan ya da insan)
yaklaşmak ya da elde etmek istediği ortadan kaldırmak istediği bir uyarıcı
olumlu bir uyarıcı vardır. (Yiyecek gibi) vardır. (Acı verici uyarıcı gibi)
Organizma bu amaca ulaşmak için Canlı bu uyarıcıyı ortadan kaldıran
davranışta bulunur. davranışı yapar, olumsuz durum ya da
Bu duruma olumlu pekiştirme denir. uyarıcıdan kurtulur.
Bu duruma olumsuz pekiştirme denir.
B- BİLİŞSEL ÖĞRENME
Diğer adı karmaşık öğrenmedir, bu öğrenme Bu tür öğrenmenin ağırlık
zihinde oluşur. noktası bilgilerin biriktirilmesi
Kitap okuyarak, TV izleyerek ya da bir olaya ve işlenmesidir. Başka bir
tanık olarak birçok şey öğreniriz. deyişle yaşantılar depolanır
Organizmanın algılama, hatırlama, düşünme gibi ve bunlar anlam kazanır.
zihinsel yetileri aracılığıyla öğrenmesidir. Farklı şekillerde olabilir.
1- Örtük Öğrenme:
Farkına varmadan öğrenme de denir. Bu öğrenmede kişi öğrenmeye niyet etmeden,
farkında olmadan öğrenir.
Müzik dinleyerek ders çalışırken farkında olmadan şarkının sözlerini de öğreniriz.
2- Model alarak Öğrenme:
Taklit yolu ile öğrenme de denir.
İnsan ve hayvanların beğendikleri, büyükleri veya özendikleri kişileri taklit ederek
onlar gibi davranmayı öğrenmesidir.
Bir gencin pop sanatçısını taklit ederek onun gibi giyinmesi, bir genç kızın saçını
beğendiği bir manken gibi kestirmesi vb.
Genellikle kız çocukları anneyi, erkek çocukları babayı model alır.

21
3- Kavrama yoluyla öğrenme:
Bu öğrenme çözümü gereken durumun öğeleri arasındaki ilişki bir anda görülür.
Başarılı davranış akıl yürütme ile sanki aniden olur.
Problemdeki öğeler düzenlenir, yeniden yapılanır, sonunda "tamam buldum."
Şeklinde çözüm ortaya konur.
Çok zor sandığımız bir matematik problemini bir müddet düşündükten sonra
birden kavrayarak çözüme ulaşmak.
Maymunun muzu elde etme deneyi
ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN ETKENLER
1- Öğrenenle İlgili Özellikler
Güdülenme Durumu: Öğrenme için güdülenmiş olmak gerekir.
Güdülenme olmadan organizma harekete geçmez.
Organizmayı harekete geçiren açlık, susuzluk vb. fizyolojik ya da çalışkan olmak,
başarmak, sınıfı geçmek beğenilmek vb. sosyal güdüler olmalıdır.
Güdüler kişiyi öğrenmeye özendirir.
Yaş: Öğrenmenin oluşması için organizmanın belli bir olgunluğa ulaşması gerekir.
Yaşımıza uygun şeyleri öğrenebiliriz.
Genelde 20 yaşlarına kadar öğrenme yeteneği artar.
20-50 yaşları arası sabit kalır, daha sonra düşmeye başlar.
Zeka: Zeka ile öğrenme arasında önemli bir ilişki vardır. pozitif korelasyon
Zeka arttıkça öğrenme de artar.
Sosyokültürel Etkiler: İçinde bulunduğumuz grubun, toplumun bakış açımızın (tutum
ve önyargılar) öğrenmeye etkisi vardır.
Öğrenilmiş çaresizlik öğrenmeyi olumsuz etkiler.
Genel Uyarılmışlık Hali ve Kaygı: Organizmanın tamamen uyanık olması ve öğrenilecek
malzeme üzerinde dikkatin odaklaşması gerekir.
Aşırı kaygılı olmamak gerekir, orta düzeyde kaygının olması gerekir.
Biyolojik Özellikler: Hastalık ya da kaza nedeniyle hasar gören hücreler nedeniyle ya
da genetik özelliklerle ilgili olarak öğrenme kolay ya da zor olabilir.

22
2-Öğrenilen Malzeme İle İlgili Özellikler
a) Malzemenin zorluğu: Malzemenin kolay ya da zor olması öğrenmeyi etkiler, kolay
ya da zor olması da şu özelliklerle ilgilidir.
Ayırt edilebilirlik: Diğerlerinden farklı Çağrışımsal anlam: Öğrenilecek
uyarıcılar dikkatimizi çeker ve malzeme bir şeyi çağrıştırıyorsa
öğrenme kolay olur. daha kolay öğrenmemizi sağlar.
En yaramaz olan en çalışkan olan
öğrenci daha erken öğrenilir. Kavramsal benzerlik: Malzemeler
benzer ve farklılıklarına göre
Anlamlılık: Anlamlı olan uyarıcı daha sınıflama yapılırsa daha kolay
kolay öğrenilir. öğrenilir.
Masa
b) Aktarma (Transfer): Hiçbir öğrenme sıfırdan Eğer önceki öğrenme,
başlamaz. sonrakini kolaylaştırıyorsa
Önceden öğrendiklerimiz de öğrenmemize etki buna olumlu aktarma,
eder. eğer önceki öğrenme
Yeni öğrenme eski öğrenmelerin üstüne kurulur. sonrakini zorlaştırıyorsa
buna olumsuz aktarma denir.
Hentbol oynamayı bilen birinin basketbolu daha
çabuk öğrenmesi Eğer davranış benziyorsa ya
İki parmakla daktilo yazmayı bilen birinin on da uyarıcılar benziyorsa
parmakla daktilo yazmayı öğrenememesi ya da geç aktarmaya etkisi olumlu olur.
öğrenmesi.
3- Öğrenme Yöntemiyle İlgili Özellikler (Öğrenme Stratejileri)
Diğer faktörler üzerinde değişiklik yapılması pek mümkün değildir. Yaşımızı, zekamızı,
malzemeyi değiştiremeyiz fakat öğrenme yöntemini uygun seçerek öğrenmeyi
kolaylaştırıp daha etkili yapabiliriz.
a) Aralıklı ve Toplu Öğrenme: Öğrenilecek konu ayrı ayrı zamanlara dağıtılırsa, bir
zamana sıkıştırılmış çalışmadan daha verimlidir. Aralıklı çalışmada konu daha fazla
hatırlanmaktadır.
b) Bütün ve Parça Öğrenme: Öğrenilecek malzemenin parçalara bölünmesi bazı
durumlarda daha faydalıdır. Eğer konu uzunsa, kendi içinde anlamlı parçalara
bölünebiliyorsa bu durumda daha başarılı sonuç alınır. Sonunda parçalar
birleştirilmelidir.
Şiir ezberlerken kıtalara ayırmak.
Eğer konu kısa ve parçalara bölünemiyorsa bütün öğrenmek daha faydalıdır.

23
c) Sonuçlar Hakkında Bilgi: Konunun ne derece öğrenilip öğrenilmediğinin bilinmesi
gerekir. Çünkü kişiye davranışlarını yeniden düzenleme, hatalarını görme fırsatı
verir.
d) Okuma-Anlatma: Okumada birey pasif durumdadır. Aktif hale gelebilmesi için
kişinin kendi ifadeleriyle konuyu tekrarlaması önemlidir.
BELLEK TÜRLERİ
Bellek (Hafıza): Geçmiş bir olayı ya da bir bilgiyi zihinde tutma ve hatırlama
yetisidir.
Başka bir deyişle öğrenilen bilgileri depolama ve istenildiğinde geri çağırma
yeteneğidir.
Üç tür bellek vardır:
1- Duyusal Bellek:
Çok kısa sürelidir.
Duyu organlarında duyumların tutulmasıdır.
Gözümüz bir nesneyi gördüğünde görüntünün 1-2 sn. gözümüzde saklanmasıdır.
2- Kısa Süreli Bellek:
Bu bellek türü, gerekli olan bilgiyi kısa bir süre için akılda tutmayı ve hatırlamayı
sağlar. Bilgileri birkaç dakika için depolar, kullandıktan sonra da artık işe
yaramayacağı için saklamaz.
Örneğin arayacağımız bir telefon numarasını rehberden bulur arar ve tekrar
unuturuz. Bilgi tutma kapasitesi 2 sn ile 20 dakika arasındadır.
Bilgilerimizin kısa süreli bellekte daha fazla kalmasını sağlamak için
"tekrarlama" ve "gruplama"dan yararlanırız.
Örneğin 987654321 gibi bir sayıyı 987 654 321 şeklinde gruplamak hatırlamamızı
kolaylaştırır.

3- Uzun Süreli Bellek: Bilgiyi beceriyi saatler, günler, aylar ve yıllarca zihinde tutar
ve hatırlamayı sağlar.
Uzun süreli belleğe bilgiler kısa süreli bellekten geçer.
Bu bellekte bilgiler kullanıldıktan sonra atılmaz, saklanır.
Kısa süreli bellek derin olmayan bir havuza, uzun süreli bellek ise okyanusa
benzetilebilir.
Örneğin, birinci sınıftaki okul numaramız uzun süre belleğimizde kalmıştır.

24
AÇIK BELLEK: Bilincinde olduğumuz, başkalarına da ifade edebildiğimiz bellektir.
Anısal ve anlamsal olarak ayrılır.
Anısal Bellek: Belirli bir yerdeki ve Anlamsal Bellek: Anlamların,
zamandaki anılara ilişkin bellektir. kavramların olduğu bellektir.
İki yaz önceki gezdiğimiz yerleri İstanbul'un fethini veya
hatırlarız. sosyolojinin tanımını biliriz.
ÖRTÜK BELLEK: Bu bellekte kişi öğrenmiş olduğunun farkında değildir.
(bildirilemeyen bellek).
Ön Uygulama Etkisi: Bazı bilgileri diğerlerinin yanında fark etmeden öğreniriz.
Araba kullanırken dinlediğimiz müziğin sözlerini farkına varmadan öğreniriz.
Klasik Koşullanma: Korkmamamız gereken bir şeyden korkmayı bu şekilde öğreniriz
ve uzun süreli belleğin örtük bölümünde saklarız.
Beceri ve Alışkanlıklar: Başlangıçta bilerek öğrenilen beceriler sonradan
otomatikleşir ve örtük bellekte depolanır.
Yürüme, yüzme, bisiklete binme vb.
ÖĞRENME, BELLEK, HATIRLAMA İLİŞKİSİ
Bilgilerin hatırlanması için öncelikle bilgilerin öğrenilmiş olması ve bellekte yerini
almış olması gerekir.
Bu süreçler:
ÖĞRENME BELLEK HATIRLAMA
(Kazanım) (Depolama) (Geri Çağırma)
Kodlama (Öğrenme, Şifreleme): Belleğe giren bilginin zihinde kaydedilmesidir.
Bir evde her eşyanın nasıl bir yeri varsa, zihindeki bilgilerin de yeri vardır.
Resimler ayrı kokular ayrı kodlanır.
Depolama: Nasıl kodlanmış olursa olsun bu bilgilerin gerektiği zaman yeniden bilinç
düzeyine çıkabilmesi için saklanması gerekir.
Her bilgi kütüphanedeki kitaplar gibi farklı bölümde saklanır.
Hatırlama (Çağırma): Çağırma, daha önce kodlanan ve saklanan bilgilerin yeniden
bilinç düzeyine çıkarılmasıdır.
Ek kodlamaların sayıca fazla olması hatırlama kolaylığı sağlar.

UNUTMA: Önceden öğrenilmiş olan herhangi bir şeyi hatırlama veya tanıma
gücünün geçici ya da sürekli olarak yitirilmesine unutma denir.

25
UNUTMA NEDENLERİ:
1- Öğrenilenlerin kullanılmaması: Bilgi ve beceriler kullanılmazsa unutulur.
2- Geriye ket vurma: Yeni öğrenilenlerin daha önce öğrenilmiş olanları
unutturmasıdır.
Örnek: Art arda iki toplantıya katılan bir kişi ikinci toplantıda tanıştığı kişilerin
ismini öğrenirken önceki toplantıda tanıştığı kişilerin bir kısmının isimlerini
unutabilir.
3- İleriye ket vurma: Önce öğrenilenlerin yeni öğrenilenleri unutturmasıdır.
4- Organik nedenler: Beyinde hücre kaybının olması ve beyin hasarı
5- Baskı altında tutma (bilinçaltına itme)
Örnek: Büyük üzüntüler bilinç altına atılır.
Belleği Geliştirme (Unutmayı azaltmak, Hatırlamayı Kolaylaştırmak için)
1- Öğrenmenin yeterli olması
2- Önceki birikimle kişinin konuyu anlamlandırması
3- Öğrenmeden sonra dinlenilmesi (uyumak gibi)
4- Tekrarlar yapılması
5- Kişi öğrenmeye ne denli istekli olursa o kadar iyi öğrenir.
6- Bilgiler kodlanırken ne kadar fazla uyaran alınırsa, hatırlarken de o kadar çok
ipucu olacak demektir. Bu nedenle kodlarken konuyu çok yönlü kodlamak
hatırlamayı kolaylaştırır.
7- Bilgileri örgütlediğimizde (tablo, şema vb) kendimize özgü ifade ettiğimizde
daha çok akılda kalır.
8- Çağrışım kurma ile hatırlamayı artırabiliriz.
Örnek: Okul numaramız ya da şifremiz 3507 ise İzmir Antalya plakalarıyla çağrışım
kurabiliriz.
9- Zihinde canlandırma ile hatırlamayı kolaylaştırabiliriz. (Resim, şema, tablo vb.
görseller daha çok akılda kalır.)
10- Sesselleştirme (kendi sesimizle tekrar etme.)
11- Kümeleme (kısa süreli belleğin kapasitesi kümeleme ile artırılabilir.)
DÜŞÜNMENİN YAPI TAŞLARI
DÜŞÜNME: Karşılaşılan bir problemi zihinde çözebilme Düşünürken nesne ve
gücü olarak tanımlanır veya olaylar ve nesneler olayların kendilerinden
arasında bağ kurmaktır. değil, zihinde kalan
Düşünme için imgeler, semboller, kavramlar, izlerinden yaralanılır.
kategoriler kullanılır. Bunlar düşünmenin yapı taşlarıdır.
İMGELER (HAYAL): Daha önce algıladığımız nesne ve olayların zihinde yeniden
canlandırılmasıdır. Nesne ve olayların zihindeki izleridir.
Örneğin zihnimizde evdeki eşyalarımızı hayal edebiliriz, özlediğimiz birini hayal
edebiliriz.

26
SEMBOLLER (SİMGE): Herhangi bir nesnenin sembolü, işareti demektir.
Örneğin her sözcük birer semboldür. Trafik işaretleri, tl vb.
KAVRAMLAR: Nesnelerin ya da olayların ortak özelliklerini kapsayan ve onları bir
sözcük altında toplayan genel tasarımdır.
-Kavramlar doğada bulunmadıklarından ve soyut olduklarından, duyu organları
yoluyla öğrenilemez.
-Kavramlar ancak düşünme ile kavranabilir.
Örneğin ağaç, ev, güzellik vb.
Ağaç bir kavramdır çünkü çok sayıda nesnenin (portakal, çam, vişne vb) genel
adıdır.
KATEGORİLER: Varlıkların belirli özellikleriyle bir gruba dahil edilmesi,
sınıflandırılmasıdır.
Örneğin sınıftaki öğrenciler cinsiyete göre iki kategoriye ayrılır.
DİL VE DÜŞÜNME
Dil, insanların duygu ve düşüncelerini anlatmak, bilgi alış-verişinde bulunmak için
kullandıkları iletişim aracına denir.
Yazı dili, konuşma dili, işaret dili, beden dili olarak sınıflandıracağımız dilin amacı
her durumda iletişim sağlamaktır.
Konuşurken cümledeki vurdu, sesin yüksekliği, konuşma aralığı vb. özellikler de
duygularımızı anlatmada etkilidir.

İRDELEME, KARAR VERME VE PROBLEM ÇÖZME


İrdeleme ve Karar Verme: Dilin kullanıldığı, mantık kurallarının uygulandığı bir
düşünme biçimidir.
Mantıksal düşünme genelde iki şekilde yapılır:
1) Tümevarım Çıkarımı: Çok sayıda 2) Tümdengelim Çıkarımı: Genel
gözlem ve deney (deneyim) sonucunda yargılardan yola çıkarak tek tek
ortak, genel bir yargıya varmaktır. özel olayların açıklamasına gitme
ÖRNEK: Bakır ısınınca genleşir, demir yoludur.
ısınınca genleşir, altın ısınınca genleşir... ÖRNEK: Bütün kuşlar uçar, kartal de
Bütün metaller ısınınca genleşir. bir kuştur o halde kartal da
ÖRNEK: Ali ölümlüdür, Veli ölümlüdür, uçar.Bütün insanlar ölümlüdür.
Ahmet ölümlüdür, O halde bütün Platon de insandır, o halde Platon
insanlar ölümlüdür. da ölümlüdür.
Problem Çözme: Günlük yaşamımızda her gün farklı problemlerle karşılaşırız.
Birey, bir amaca yönelik davranışları engellendiğinde ya da bir güçlükle
karşılaştığında, bu problem üzerinde düşüncelerini yoğunlaştırarak engelleri aşacak
çözüm yolları arar. 27
Bir engelle karşılaştığımızda öfke ve saldırganlığın ortaya çıkabileceğini
görmüştük fakat bu bir problem çözme yöntemi değildir.

Kullanılan Bazı Problem Çözme Yaklaşımları:


1) Deneme-Yanılma: Bu şekilde kişi problemin 3) Düşünerek Problem Çözme:
çözümünde çok düşünmeden deneyerek çözüm Çağımız insanı için bu problem
yolunu bulmaya çalışır. Önce bir yol, sonra çözme yöntemi yani irdeleyerek,
diğer yol vb denenir. düşünerek, akıl yürüterek
olmalıdır.
2) Mekanik Çözüm: Bu çözümde birey daha
önce işe yaramış bir çözümü hiç düşünmeden Kullanılan yaklaşımlar kişiye
kullanır. göre değişebilir.
Ezberci çözüm de denir.
Bilim insanları ya da meslek gruplarında kullanılan problem çözme aşamaları şunlardır:
1- HAZIRLIK DÖNEMİ: 3- AYDINLANMA YA DA KAVRAMA DÖNEMİ:
Problem bütün olarak ele alınır, problemin Problemle ilgili gizli kalmış hususlar
ne olduğu, neden kaynaklandığı ortaya aydınlığa kavuşmuş ve çözüm
konur. sağlayacak düşünce belirivermiştir.
2- KULUÇKA DÖNEMİ: 4- DEĞERLENDİRME:
Bekleme dönemidir. Çözüme ulaşılmış ise değerlendirme
Problem bir kenara itilmiş gibidir yapılır, uygunluğu düşünülür.
ve aralıklarla düşünülür. Çözüm işe yaramaz ise başa dönülür.
ZEKA VE YARATICILIK
ZEKA NEDİR?
ZEKA: Zeka çok karmaşık bir bilişsel yetenektir.
-Bireyin gerek sorunları çözerken gerek çevreye uyum sağlarken var olan tüm yetenek
ve becerilerini kullanması ile ortaya çıkan düzeydir.
Örneğin bir öğrenci bir fizik problemini kısa sürede çözerken bir başkası çok uzun
sürede çözebilir. Bir başkası ise hiç çözemeyebilir.
Aynı uyarıcıya farklı kişilerin farklı tepkiler
göstermesi bireysel farklılıklardan kaynaklanır. Zeka ve Kişilik
Örneğin müdürün azarladığı bir öğrenci utanıp psikolojide bireysel
ağlarken bir başkası aldırmayıp gülebilir. farklılıkların temelinde
İşte aynı uyarıcılara gösterilen farklı tepkilerin yer alır.
temelinde yetenek, mizaç, karakter farklılıkları;
daha genel bir ifadeyle zeka ve kişilik farklılıkları yatar.

28
ZEKADA KALITIM VE ÇEVRENİN ROLÜ
Zekayı belirleyen iki temel etken vardır. Bunlar kalıtım ve çevredir.
Kalıtımın zeka potansiyeli açısından etkisi daha fazla olmakla beraber, tek başına
zekayı belirlememektedir.
Potansiyel ne olursa olsun çevre şartlarının o Çevre şartları (sosyal kültürel,
potansiyele uygun olması gerekmektedir. sağlık yönünden)
Bu da zekanın ciddi ölçüde kalıtım ile ve bunu zenginleştirilmiş olduğunda
tamamlayan çevre şartları ile oluştuğunu zeka bölümünü
ve geliştiğini gösterir. değiştirebilmektedir.
Zeka geriliklerinde de kalıtım ve çevrenin etkisi görülmektedir. Zeka geriliğinin
nedenleri arasında beyin zedelenmesi, doğum öncesi annenin geçirdiği hastalıklar,
yetersiz beslenme, hamilelikte alınan ilaçlar, kalıtımın etkisi yer almaktadır.
ZEKANIN ÖLÇÜLMESİ
Zeka testlerle ölçeklerle ölçülür.
Dünyada en yaygın kullanılan zeka testleri Zeka gözlenemeyen
Stanford-Binet zeka testidir. bir özelliktir.
Bu testle bireyin zeka bölümü ortaya konur.
Bireyin zeka yaşının takvim yaşına bölünmesiyle elde edilir.
Yaygın olarak kullanılan zeka testlerinden biri de Wechsler Yetişkinler Zeka
Ölçeğidir. Bu ölçekte çocuklar için ayrı yetişkinler için ayrı testler bulunur.
ZEKANIN DÜZEYLERİ
Zeka bölümleri zeka testlerinden alınan puanlara göre belirlenir.
Zeka bölümlerinin dağılımı şu şekildedir:
0-70 Zeka özürlü
70-90 Sınır (düşük zeka)
90-110 Normal
110-120 Normal üstü
120-130 Üstün zeka
130- + Deha (çok üstün zeka)

Zeka bölümünü bilmenin yararları:


1- Normal eğitimden yararlanamayacak durumda olanlara, zeka kapasitelerine
uygun bir eğitim uygulanır.
2- Meslek seçiminde zeka düzeyine uygun mesleğe yönelmeleri sağlanır.
3- Mesleğe seçilirken de gerekli zeka düzeyine sahip olanların seçilmesi ve
verimliliğin artmasını sağlar.

29
ZEKA TÜRLERİ
Farklı psikologlar zekayı farklı şekillerde ifade etmişlerdir.
Örneğin Spearman zekayı "genel yetenek ve özel yeteneklerdir." demiştir.
Thorndike, "soyut, sosyal ve mekanik yeteneklerdir" şeklinde ifade etmiştir.
Gardner ise çoklu zekanın olduğunu savunmuştur.
(sözel, sayısal, sosyal, müziksel, doğa vb.)
YARATICILIK
Yaratıcı düşünme: Yaratıcı düşünme Kendini daha çok bilim, teknik ve
yeni düşünceler, buluşlar, araçlar ve güzel sanatlarda gösterir.
yapıtlar oluşturmaya yöneltilmiş Zeka, yaratıcı düşünmenin ortaya
düşünmedir. çıkarılmasını sağlayan bir araçtır.

30
RUH SAĞLIĞININ TEMELLERİ
Kişiliğin Tanımı:
KİŞİLİK: Bir kimseyi başkalarından ayıran MİZAÇ: Bireyin fizyolojik ve duygusal
ve onu kendisi yapan, kalıtım ve çevre özelliklerinin davranışlarına
etkisiyle ortaya çıkan duygu, düşünce ve yansıyarak sürekli hale gelmesidir.
davranış özelliklerinin tutarlı bir Örneğin bir espiriye bir birey gülerek
bütünüdür. bir diğeri kızarak tepki verebilir.
Güler yüzlü olmak, sevimli olmak,
KARAKTER: Karakter kişiliğin toplumsal asık yüzlü olmak, karamsar olmak
ve ahlaki yönüdür. mizaç örnekleridir.
Örneğin: dürüstlük, yalancılık, hırsızlık,
misafirperverlik karakter özellikleridir.

KİŞİLİK KURAMLARI
A- Psikodinamik Kuram
Psikodinamik kuramın kurucusu olan S. Freud, id (alt benlik), ego (benlik) ve süper
ego (üst benlik) kavramlarından oluşan üçlü ve dinamik bir kişilik kuramı
geliştirmiştir.
-İd, arzuların hemen yerine getirilmesini talep eden, dış koşullara aldırış etmeksizin
acıdan kaçınıp hazzı elde etmeye çalışan dinamik bir yapıdır.
-Egonun işlevi ise iden gelen talepleri gerçeklik ilkesi gereğince değerlendirmeye alan
ve uygun olanları gerçekleştiren bir benlik biçimidir.
Uygun olmayanlar bastırılır.
Ego id ile süper ego arasında bir denge unsurudur.
Ego kişiliğin yönetim merkezidir.
-Süper ego, bireyin vicdanını oluşturur. Süper ego ahlaki değerleri, toplumun
beklentilerini gözeten kişilik birimidir.
B- Sosyal Davranış Kuramı
Bu kurama göre kişilik çevresel etkiler altında öğrenme yaşantıları ile oluşur.
Sosyal davranış kuramında uyarıcıların (sosyal ya da fiziksel (ör: sıcaklık) bilişsel
süreçlerle işlenmesi ile davranışlar sürekli hale gelir ve kişilik oluşur.
Eğer bir davranış toplumda cezalandırılıyorsa bu davranışı birey yapmaktan
sakınır, ödüllendirilen davranışları tercih eder ya da annesinden gördüğü gibi
davranır.

31
C- Fenomenolojik Yaklaşım
Bu yaklaşım bireyin öznel yaklaşımları üzerinde durur.
Benlik bilinci bu görüşte önemlidir. Benlik bilinci kişinin kendisini nasıl algıladığıdır.
Eğer bir bireye koşulsuz sevgi verilmişse o birey olumlu bir benlik bilinci
geliştirebilir, kişiliği güçlü olur.
Kişilik Gelişimini Şekillendiren Etkenler:
Koşullanma Yoluyla Öğrenme:
-Klasik ve edimsel koşullanma ile davranışları kazanırız ve bunlar sürekli hale
geldiğinde kişiliğimizin parçası olurlar.
Örnek: Bir uyarıcıdan korkmamız klasik koşullanma ile ortaya çıkabilir.
Olumlu bir şey elde etmek ya da olumsuz bir şeyden kurtulmak için bazı
davranışları kazanırız. (Odasını düzenli tutan çocuk ödüllendirir.)
Aile Etkileri: Aile bireyleri, ödüllendirme, cezalandırma yoluyla davranışı
şekillendirir.
-Ayrıca aile bireyleri özellikle anne ve baba model alınan kişilerdir.
Ayrıca çocuk aile içinde sosyalleşir, ahlaksal kültürel değerleri öğrenir ve benimser.
Bilişsel Koşullar: uyarıcıların birey için ne anlam taşıdığı önemlidir. Örneğin hatalı
bir davranışından dolayı azarlanan bir çocuk, bu azarlamayı bir süre sonra babasının
ilgisi olarak alır ve bundan hoşnut olur.
Sosyal Etkiler: Bireyin ailesi dışında arkadaş çevresi, öğretmenleri, görsel ve yazılı
medya kişilik gelişiminde etkilidir.
Örnek: Çocuk izlediği filmin, dizinin kahramanlarından etkilenir.
Yetenekler: Kişi seçimlerini yetenekleri ölçüsünde yapar.
Örnek: Birey tercih yaparken tercihini sevdiği derler alanlar, etkinliklerden yana
kullanır.
Bireysel Farklıklar:
Her bir bireyin kendine ait onu diğerlerinden ayıran Bu özelliklerin sayısı çok
özellikleri vardır. fazladır ve hepsini ölçmek
Bu farklardan birisi de kişiliktir. Kişiliği anlamak için: bugün için mümkün
1- Bireysel faklılıkları oluşturan özellikleri belirlemek, değildir.
2- Bu özellikleri ölçebilmek gerekir.

32
KİŞİLİĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Kişiliğin değerlendirilmesinde kullanılan araçlardan bazıları şunlardır:
Kişilik Envanterleri: Ülkemizde de Projektif Testler: Bu kişilik testlerinde
standardizasyonu yapılmış olan belirli bir nesne oluşmayan mürekkep
Minesota Çok Yönlü Kişilik lekeleri (Rorsehach Mürekkep lekesi
Envanterinde kişilikle ilgili sorular testi) veya yoruma açık resimler
ya da ifadeler yer alır. (Tematik Algı Testi TAT) bireye gösterilir.

STRES
Stres Nedir?
Genellikle sıkıntı, kaygı üzüntü, gerginlik süresinin uzamasıdır.
Örneğin üniversite sınavına hazırlanan bir gencin başaramama korkusu nedeniyle
gerginlik yaşaması bir stres durumudur.
Stresle İlgili Bilinmesi Gereken Bazı Kavramlar:
Stres yaratan durum: Çoğunlukla ulaşılmak istenen amaca doğru yol alırken bir
engellenmeyle karşılaşma ile ortaya çıkar.
Travma: Kişinin tanık olduğu ya da yaşadığı, güvenliğine ya da yaşamına tehdit
olarak gördüğü olay
Tükenme: Şiddetli ve uzun süreli fiziksel veya zihinsel etkinlik ve aşırı yüklenme
sonucu oluşan stres.
Stres Yaratan Faktörler:
1-Dışsal (Çevresel) faktörler: Mikrop, virüs vb Hızlı değişen
Dış çevreden kaynaklanır. İklim ve doğa şartları yaşam Şartları
Bireyin denetimi dışındadır. Fiziki mekan şartları Bazı İş Türleri
Doğal afetler Savaş ve kazalar
Çevre kirliliği
2- İçsel (Psikolojik) Faktörler:
Bireye özgü yaşamsal zorlanmalar (işten çıkarılma, boşanma, aileden birinin
hastalığı veya ölümü vb ) ve gelişimsel olaylarla ilgili nedenler (ör: ergenlik dönemi
kimlik kazanma savaşı) de bu grupta yer alır.
Stresin Günlük Yaşama Etkisi
1- Bedendeki etkiler:
Bedenimizin strese karşı gösterdiği anlık tepkiler (buna savaş ya da kaç tepkisi de
denir) şunlardır:
İç salgı bezleri hormonları salgılanır. (Bütün vücuda mesaj gönderilir.)
Ter bezi etkinliği artar.
Göz bebekleri genişler.
Tükürük azalır.
33
Mide asidi artar. Sindirim yavaşlar.
Solunum derinleşir. Kalp atışı hızlanır.
Kan basıncı yükselir.
2-Psikolojik Etkiler: Uzun süreli yaşanan stres psikolojik bazı sorunlara da yol
açar.
Kaygı: Stresin yol açtığı başlıca duygu Kayıtsızlık ve Çökkünlük (Depresyon):
kaygıdır. Aşırı kaygı sonucu bireyde uyku Saldırganlığın diğer ucunda kayıtsızlık
bozuklukları, dikkatsizlik, sosyal vardır. Birey diğer bireylere ve olaylara
ilişkilerde sorunlar, şiddet, saldırganlık kayıtsız kalır. Stres uzun süre devam
vb görülür. ederse depresyon ortaya çıkabilir.
Örnek: Savaştan sonra veya ülkemizde
olan 1999 depreminden sonra insanların Bilişsel Bozukluk: Uzun süre stres
yaşadıkları kaygı durumu. altında kalan bireyin düşünce şekli de
değişir. Bireyin zihni sürekli olarak stres
Öfke ve Saldırganlık: Engellenme ve durumu ile meşgul olur. Dikkat
çatışma strese, stres de öfke ve toplaşımı zorlaşır, birey sistemli
saldırganlığa neden olmaktadır. düşünemez. Sürekli kaygı hali oluşur.
Örneğin sınav kaygısı böyledir.

Stresle Başa Çıkma Davranışları


1) Probleme odaklı başa çıkma: 2) Duygulara odaklı başa çıkma:
Bu yaklaşımda problem tanımlanır, olası Bu yöntem, problemlerin
çözümler belirlenir. çözümünü zorlaştıran olumsuz
Her birinin getirileri ve riskleri duyguların azaltılmasını ve
değerlendirilir. ortadan kaldırılmasını içerir.
Bunlardan biri seçilir ve gerekli adım
atılır.
Davranışsal stratejiler: Fiziksel Bilişsel stratejiler: Bilişsel
egzersiz yaparak zihni boşaltmak, stratejilerde durumun tekrar
strese neden olan durumdan değerlendirilmesi söz konusudur.
uzaklaşmak iyi gelir. Kendini aldatma temeline
dayanmadan duygular irdelenerek
duyguların farkına varılması sağlanır.
Destek grupları: Bu duyguların yol açtığı olumsuz
Birey aile, arkadaş veya yakınlarından sonuçlar değerlendirilmeli ve
destek alarak da problemi çözmeyi mümkünse bu duyguların yerine başka
deneyebilir. Bunların yeterli olmadığı duygular getirilmelidir.
durumlarda profesyonel yardım Örnek: kaygı yerine kendi kendini
alınmalıdır. cesaretlendirme vb

34
SAVUNMA MEKANİZMALARI
BAŞLICA SAVUNMA MEKANİZMALARI
1) BASTIRMA 9) KAÇMA: Duyarsızlık, problemi yok
sayma, önemsememe kavramlarıyla
2) BAHANE BULMA (MANTIĞA BÜRÜME): Neden da anlatılabilecek kaçma
bulma biçiminde de ifade edilebilen bahane mekanizmasında birey problemler
bulma bireyin olaylar ve durumlar karşısında karşısında onları çözmeye yönelik
asıl sebebi söyleyemeyip nedenler davranışlar göstermek yerine tam bir
uydurmasıdır. tepkisizlik ve vurdumduymazlık
içerisindedir.
3) YANSITMA: Başkasını suçlama ya da kendi
suçunu başkasına atma olarak tanıdığımız 10) YÖN DEĞİŞTİRME: Tepkiyi asıl
yansıtma tam anlamıyla bireyin kendi hedefe ya da asıl kişiye değil de
yanlışlıklarını, olumsuzluklarını başkalarında başka bir hedefe ya da başka bir
görmesidir. kişiye yöneltmektir. Birey tepkini
yönünü ve yerini değiştirdikten sonra
4) ÖDÜNLEME (TELAFİ ETME): Bir alandaki davranışta bulunur.
başarısızlığın doğurduğu eksiklik, yetersizlik
ve aşağılık duygularını başka bir alanda 11) KENDİNE YÖNELTME: Bireylerin asıl
başarı sağlayarak ortadan kaldırmaktır. hedeflere yöneltemedikleri öfkeli ve
saldırgan davranışlarını kendilerine
5) YÜCELTME: Doğrudan ve doğal biçimde yöneltmeleridir.
doyurulmasını toplumun onaylamadığı
fizyolojik ve psikolojik dürtülerin toplumca 12) GERİLEME: İlkele dönüş, önceki
onaylanan bir sosyal alana kaydırılarak, yani yaşların davranışlarına geri dönme,
biçim değiştirilerek doyurulmasıdır. seviyesiz davranışlar sergilemedir.
6) KARŞIT TEPKİ GELİŞTİRME: Güdüleri çarpıtma, 13) YADSIMA (İNKAR ETME): Birey
ikiyüzlü olma biçiminde de ifade kendisine acı veren gerçekleri
edebileceğimiz karşıt tepkide birey asıl kabullenmeyerek reddetmesidir.
tepkiyi göstermek yerine zıt (karşıt) tepkiyi
gösterir. 14) POLLYANNA (TATLI-LİMON): Bireyin
karşılaştığı her kötü durumda "iyi ki
7) ÖZDEŞİM KURMA: Özdeşleşme, başkasına daha kötüsü başıma gelmedi" diyerek
özenme, benzeme biçimlerinde de ifade mutluluk oyunu oynamasıdır.
edebileceğimiz özdeşim kurma bireyin iki
türlü davranışını içerir. 15) ENTELLEKTÜELLEŞTİRME: Sorun soyut
ve entellektüel düzeyde ele alınır.
8) HAYAL KURMA: Düş kurma, fantezi geliştirme Böylece sorun insansı duygu ve
adıyla da bilinen hayal kurma bireyin kendini düşüncelerin dışına çıkarılır. Kaygı
olduğu gibi değil olmasını istediği gibi ortadan kaldırılır.
düşlemesi, acı gerçekleri tatlı düşler biçimine
dönüştürmesidir.

35
RUH SAĞLIĞI, NORMALLİK VE ANORMALLİK
1. Ruh Sağlığının Genel Ölçütleri
a) Gerçeklik algısı: Dış çevreyi, iç çevreyi, kişinin kendi yeteneklerini ve davranışlarını
içerir.
b) Davranış kontrolü: Bu kontrol dürtüsel davranışlar (cinsellik ve saldırganlık),
sosyal norm ve kurallara aykırı olan davranışlar üzerinde kurulur.
c) Kendilik değeri, kendine güven, diğerleri tarafından kabul edildiğini bilme ve
uyumlu olma:
Mesela; depresyondaki kişi kendini çok değersiz, narsist kişilik bozukluğu olanlar ise
çok değerli görür.
d) Yetenek ve enerjiyi üretken etkinliklere yöneltme, geleceğe dair planlar yapma,
bağımsız hareket edebilme:
Mesela; şizofreni hastası bunları gerçekleştiremez.
e) Topluma uyum: İnsan sağlığı başkalarıyla yapıcı, uyumlu, duygu içeren ilişkiler
içinde olmayla doğrudan ilgilidir.

2. Anormal Dışı Davranışların Ölçütleri


a) Normal dışı olan sapkındır. c) Normal dışı olan "sosyal normlara uygunluk
bakımından" seyrek rastlanandır:
b) Normal dışı olan "istatistiksel Neyin normal, neyin anormal olduğu
olarak" seyrek rastlanandır: toplumdan topluma ve bir toplum içinde
Ruh hastaları toplumun çok az bir farklı zamanlara ve farklı ortamlara göre
kısmını oluşturur. değişir.
SONUÇ
Kişinin çevresindeki çoğunluğa uygun davranışlar göstererek uyumlu olabilmesi
normal, çoğunluğa uygun davranışlar gösteremeyerek uyumsuz olması anormal
olarak nitelendirilir.
NORMAL DIŞI DAVRANIŞ TÜRLERi
1. Duygu Durum Bozuklukları:
a) Taşkınlık (mani): Kişi aşırı derecede kendini canlı, coşkun, neşeli hisseder.
Çok konuşur, utanmaz, öfkeli ve saldırgan olabilirler.
Kendilerini çok değerli görürler, sınırsız umutları ve planları vardır, fakat bunları
genelde gerçekleştiremezler.
Dikkatleri kolayca dağılırlar.
36
b) Çökkünlük (depresyon): En yaygın olanıdır.
Mani halinin genel olarak tersi durumudur.
Bu hastalar karamsardır, isteksiz, üzgün, kederli, umutsuz ve mutsuzdur.
c) İki uçlu bozukluk: Mani ve depresyon bazen döngüsel olarak birbirini izler.
Genellikle depresyonun süresi maniden daha uzundur.
2. Psikosomatik Bozukluklar (Somatoform Bozukluk):
Somatoform bozukluklar herhangi bir organik neden olmaksızın, oluşumlarında
psikolojik nedenlerin rol oynadığı çeşitli bedensel belirtilerle seyreden psikiyatrik
bozukluklardır.
3. Kaygı Bozuklukları:
Korkuya benzer bir duygu olup kaynağı belirsiz olarak yaşanan endişedir.
Birey sürekli bir gerilim, üzüntü ve tedirginlik halindedir.
Türleri:
a) Yaygın kaygı bozukluğu: b) Panik atak: Çok kötü bir şeyin
Her gün birçok olay ve etkinlik hakkında olacağı beklentisini yaşama.
yüksek kaygı duymadır.
c) Fobi: Kişinin mantıksız olduğunu bildiği halde, duyduğu gerçekdışı korkulardır.
Fobilerin tedavisinde en sık başvurulan yöntem, kişinin korkusuyla yüzleşmesinin
sağlanmasıdır.
Sosyalfobi Akrofobi en çok
Agorafobi Klostrofobi rastlanılan
Tanatofobi Kenofobi türleridir.
d) Obsesif-Kompulsif Bozukluk Obsesyon (Saplantı): Düşünce düzeyinde ortaya
çıkan, kişinin istek ve iradesi dışında sürekli yinelenen durumudur.
4. Kompülsiyon (Zorlantı):
Davranış düzeyinde ortaya çıkan, kişinin istek ve iradesi dışında sürekli yinelenen
rahatsızlık durumudur.
5. Cinsel Bozukluklar:
Cinsel işlevin, doğal fiziksel tepkilerinin kalıcı ve tekrarlayıcı bir şekilde bozulmasıdır.
6. Uyku Bozuklukları:
Uykunun nitelik ve niceliğindeki bozuklukları içerir.

37
Insomnia (uykuya dalmakta veya Uyurgezerlik (uykuda gezme)
sürdürmede güçlük) Uykuda korkma, uykuda
Hipersomnia (aşırı uykululuk, gündüz korkutucu rüyalar görme
uyuma, geceleri uyku süresinin uzaması) gibi türleri vardır.
Uyku apnesi (uykuda solunum bozukluğu)
7. Kişilik Bozuklukları:
Bu bozukluklar, kişinin kendisi hakkındaki algı ve düşüncelerinde kendini gösterir.
Esnek ve uyumsal olmayan davranışlar diğer insanlarla çatışmasına yol açar.
Türleri:
a) Narsist kişilik bozukluğu: c) Çekingen kişilik bozukluğu: Diğerleri
Kendisinin çok önemli olduğunu tarafından reddedilme, eleştirilme,
düşünmedir. Sınırsız başarı, güç, zeka, beğenilmeme, dışlanma, sevilmeme gibi
güzellik üzerine sürekli kafa yorma korkular nedeniyle başkalarıyla ilişkiye
vb davranışlar görülür. girmekten çekinme gibi özellikleri vardır.
b) Bağımlı kişilik bozukluğu: Gündelik d) Antisosyal kişilik bozukluğu: Yasalara
yaşamda çok büyük ölçüde aykırı davranışlar, diğer insanlara uyumsuz
başkalarına bağımlı olma, bağımsız davranışlar görülür.
olarak seçim yapamama, karar
verememe, yalnız kalmaya e) Paranoid (sanrılı) kişilik bozukluğu:
dayanamama gibi özellikleri vardır. Gerçek dışı düşüncelere sahiptirler. Çok
kuşkucu ve gururlu olurlar.

8. Şizofreni: Duygu ve düşünce bozukluğu demektir.


PSİKOLOJİK DESTEK TÜRLERİ
Ruhsal hastalıkların tedavisinde genelde iki yöntem kullanılır.
Bunlardan birisi tıbbi tedavi (ilaçla, ameliyatla, elektrik şokuyla), diğeri ise
psikolojik tedavidir.
Psikolojik tedavi türleri şunlardır:
1. Psikoanaliz: Bu tedavi Psikoanalitik Kuram'a dayanır.
Bu Kuram'a göre hastalığın nedeni, çocukluktaki bastırılmış dürtü ve saldırganlık
duygularıdır.
2. Davranışçı tedaviler: Davranışçı Öğrenme Kuramı'na dayanan tedavilerdir.
Bu Kuram'a göre uyumsal olmayan davranışlar öğrenilmiştir.
Bu nedenle de uyum olmayan davranışlar öğrenme ilkeleri kullanılarak değiştirilmeye
çalışılır.
38
a) Sistematik duyarsızlaştırma: Özellikle korku ve fobilerin tedavisinde etkilidir.
b) Seçici pekiştirme: İstendik davranışların oluşturulmasında kullanılır.
Edimsel koşullamaya dayanır.
Bu tedavi, yerleştirilmek istenen davranışlarda olumlu pekiştirme, istenmeyen
davranışların kaldırılmasında ise söndürmenin uygulanmasını içerir.
c) Model alma: Hasta sorunları uyumsal davranışlar yaparak çözen birisini gözler.
3. Bilişsel davranışçı tedaviler: Bu tedavilerde hastanın bilgi işlemleme
bozuklukları göze alınır. Hastanın hatalı düşünce, inanç ve duyguları üzerinde
durulur.
4. Hümanistik tedaviler: Bu tedaviler bireyin büyüme, gelişme ve kendini
gerçekleştirme yönünde doğal bir eğilimi olduğu varsayımına dayanır.
5. Uygulamadaki yaklaşımlar: Günümüzde terapistler tedavi seçeneğini hastalığın
türüne veya hastaya göre belirler.

39
SOSYOLOJİ
SOSYOLOJİYE GİRİŞ
A. Sosyolojinin Tanımı ve Konusu B. Sosyolojinin Doğuşu
Sosyoloji; grup içi ve gruplar arası Sosyolojinin kurucusu Auguste Comte
sosyal ilişki ve münasebetleri bilimsel sayılır.
yöntemlerle sebep-sonuç ilişkisi Emile Durkheim ise sosyolojinin konusu
çerçevesinde kendi bütünlüğü içinde ve yöntemini belirleyerek sosyolojinin
inceleyen sosyal bir bilimdir. kurulmasında etkili olmuştur.
C. Sosyoloji Biliminin Temel Özellikleri
1-) Bireysel problemlerle ilgilenmez, çünkü konusu sosyal olay ve olgulardır.
2-) Sosyal olayların ve olguların ortak noktalarından hareketle genellemelere ulaşır.
3-) Sosyal olayları çok yönlü ve çok faktörlü olarak sebep-sonuç ilişkisinde
(determinizm) inceler.
4-) Toplumsal olayları, olguları ve toplumu bütüncül bir bakışla ele alır.
5-) Olması gerekeni değil, olanı olduğu gibi inceler.
6-) Diğer bilimlerle ilişki kurar.
7-) Toplumların aynı olamayacağından hareketle, bütün toplumlar için geçerli
olabilecek evrensel ilkeler koymaz.
8-) En iyi toplum modelini (ideal toplum veya ütopya) ortaya koymaz, çünkü
bulgularını araştırmalara dayandırdığından pozitif bir bilimdir.
9-) Normatif bir bilim değildir. Böylelikle değer yargılarından arınık olarak nesnel
sonuçlara ulaşır.
D. Sosyoloji Biliminin Temel Amaçları
1-) Toplumu ve toplumsal ilişkileri nesnel ve bilimsel olarak anlamak.
2-) Toplumun nasıl değiştiğini ve tarihsel gelişim sürecindeki değişimlerini yaratan
etkenleri anlayıp ortaya çıkarmak.
3-) Toplumlar arası benzerlik ve farklılıkları saptayarak genellemelere ulaşmak.
4-) Toplumsal değişimlerin yönelimleri hakkında öngörülerde (tahminlerde) bulunmak.
5-) İnsanların kendi toplumlarının değişme süreci üzerinde etkili olma olanağı
sağlamak.
E. Toplumsal Olay ve Olgu
Toplumsal olay; toplumsal yaşamda toplumsal ilişkiler sonucu ortaya çıkan tek
tek oluşum ve değişimlerdir.
Toplumsal olaylar başlangıç ve bitiş süresine sahip, bir defalık olup biten
oluşumlardır.
Mesela; Birinci Dünya Savaşı, 2022 YKS gibi.
40
Toplumsal olayların açıklanmasında, indirgemeci ve bütüncül olmak üzere iki
yaklaşım kullanılır.
1) İndirgemeci yaklaşım toplumsal olayları 2) Bütüncül yaklaşıma göre
tek bir etkenle veya sebeple açıklar. toplumsal olaylar çok nedenlidir.
Toplumsal olgu; aynı türdeki sosyal olayların soyut ve genel ifadesidir.
Belli bir yeri ve zamanı yoktur. Her zaman ve her yerde olabilecek bir durumu ifade
eder. Buna göre 2022 YKS sosyal olayken, YKS yapıldığı sürece YKS olgusundan
bahsedebiliriz.
Toplumsal Olay ve Olgunun Özellikleri:
TOPLUMSAL OLAY TOPLUMSAL OLGU
Toplumsal olay tek tek gerçekleşir. Geneldir.
Somuttur. Soyuttur.
Sayılarla ifade edilir. Sayılarla ifade edilmez.
Zamanı ve yeri bellidir. Yeri ve zamanı belli değildir.
Her ikisi de bir toplumsal yapıda ortaya çıkar.

I. SOSYOLOJİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ II. TOPLUM


A. Sosyoloji - Tarih A. Toplumun Tanımı
B. Sosyoloji - Psikoloji Belli bir coğrafyada, belli bir
C. Sosyoloji - Antropoloj, otoriteye bağlı olarak ortak ve
D. Sosyoloji - Hukuk temel çıkarlarını korumak için bir
E. Sosyoloji - Ekonomi araya gelmiş, bu amaçla toplumsal
F. Sosyoloji - Siyaset ilişkiler kuran ve ortak bir kültürü
G. Sosyoloji - Coğrafya paylaşan insanların oluşturduğu
bütünlüğe toplum denir.
B. Toplumun Özellikleri
1-) Toplumun belli bir coğrafi yeri vardır ve fiziksel sınırlar toplumu çevreler.
2-) Toplumu oluşturan bireyler ortak duygu ve düşüncelere sahiptir ve ortak
çıkarlarını korumak
için birlikte hareket eder. Yani birlikte yaşama isteğine sahiptirler.
3-) Toplumu oluşturan bireyler ortak kültürel öğelere sahiptir.
4-) Her toplumun kendine özgü bir kültürü vardır.
5-) Her toplum belli bir tarihe ve tarihi birikime sahiptir. Yani belli bir sürekliliğe
sahiptir.

41
C. Toplumu Oluşturan Unsurlar
Toplum birçok toplumsal grup, kurum, kuruluş ve değerleri içine alan geniş ve
sürekli bir insan topluluğundan oluşur. Toplumu oluşturan başlıca unsurlar birey,
toplumsal gruplar, kurumlar, kuruluşlar ve ilişkilerdir.
Toplumsal kurum; nesiller boyu devam Toplumsal grup; belli ortak
eden, kalıcı nitelik kazanan, ortak kabul özelliklere sahip, ortak amaçlar
görmüş uygulama ve davranış kalıplarını için toplumsal etkileşim ve ilişki
ifade eder. içinde bulunan belli bir
sürekliliği olan en az iki veya
Toplumsal kuruluş; kurumların toplumsal daha fazla kişiden oluşan
hayattaki somut görünümleridir. topluluklardır.
D. Toplumsal Grup
Toplumsal grup; belli ortak özelliklere sahip, ortak amaçlar için toplumsal etkileşim
ve ilişki içinde bulunan, en az iki veya daha fazla kişiden oluşan topluluklardır.
1. Toplumsal Grupların Özellikleri 2. Toplumsal Grupların İşlevleri
a) En az iki kişiden oluşur. a) Üyelerinin ihtiyaçlarını (biyolojik,
b) Grup üyeleri arasında biz duygusu psikolojik, barınma, beslenme) ve
hakimdir. beklentilerini karşılar.
c) Her grubun ortak değerleri ve b) Bireye toplumun kültürünü kazandırır
amaçları vardır. ve sosyalleşmesine katkı sağlar.
d) Her toplumsal grubun kendine özgü Böylece uyum
yapısı ve kuralları vardır. sorunlarını ortadan kaldırır ve bireye bir
e) Grup üyeleri arasında belirli bir statü kimlik ve kişilik kazandırır.
ve rol dağılımı vardır. c) Dayanışma ve bağlılık duygularını
Yani iş bölümü vardır. geliştirir.
f) Grupların yapısı ve nitelikleri d) Bireylerin yalnızlık duygularını
toplumlara ve zamana göre farklılık ortadan kaldırarak, bireylere grup
gösterir. bilinci ve biz duygusu kazandırır. Bu
g) Her grup göreli belli bir sürekliliğe sayede bireye de güven verir.
sahiptir. e) Bireyde tutum değişikliğine sebep
h) Her grubun üyelerinin üzerinde belli olur.
bir yaptırımı vardır. f) Bireyin yaşamına bir amaç ve anlam
kazandırır.
3. Toplumsal Grup Çeşitleri
a) İlişki biçimlerine (türlerine) göre gruplar: İlişki biçimlerine göre grupları
sınıflandırmada karşımıza iki isim çıkmaktadır. Bunlar Cooley, Tönnies'dir.

42
Cooley'e göre gruplar ilişkinin biçimine göre birincil ve ikincil grup diye ikiye ayrılır:

Birincil gruplar; birincil ilişkilerden İkincil gruplar; ikincil ilişkilerden


oluşur. oluşur.
Aile, arkadaşlık gibi. Bankalar, partiler, sendikalar, ordu gibi.
Tönnies, grupları ilişkinin biçimine göre ikiye ayırır: Cemaat ve Cemiyet.

Cemaat; ilişkilerin samimi olduğu Cemiyet; ilişkilerin samimi olmayıp


(birincil ilişkilerin görüldüğü), ortak resmi olduğu (yani ikincil ilişkilerin
iradenin, ortak mülkiyetin, ortak görüldüğü), bireysel çıkarlara dayalı
çıkarların, birlik şuuru ve biz olarak ben duygusunun hakim
duygusunun hakim olduğu, düzenin ve olduğu, bireysel irade ve bireysel
ilişkilerin yazılı olmayan kurallarla (özel) mülkiyetin görüldüğü şehir
sağlandığı (adetler, töreler gibi) köy topluluklarını anlatır.
topluluklarını anlatır.

Durkheim de cemaat ve cemiyet ayrımına uygun olarak mekanik ve organik olmak


üzere iki dayanışma tipinden söz etmiştir. Bu iki dayanışma ayrımında ölçüt
olarak, nüfusun artışıyla birlikte işbölümünün yaygınlaşmasını göstermiştir.

b) Nüfus hacmine (üye sayısına) göre: ç) Süresine göre:


Büyük gruplar (şehir, banka vb. gibi), Sürekli olan (aile, köy, kasaba, şehir vb.),
küçük gruplar (köy, aile, arkadaşlık, geçici olan (mevsimlik işçiler, turistik
komşuluk vb. gibi) olarak ayrılabilir. kafileleri vb.) devirli olan (Her hafta
kurulan pazarlar, uluslar arası fuarlar vb.)
c) Kuruluş biçimine göre:
Resmi olan (resmi daireler, şirketler, d) Katılma biçimine göre:
dernekler, okullar vb.), İradeli-İstekli (Arkadaş grupları, dernekler),
resmi olmayan (arkadaşlık, komşuluk, irade dışı-zorunlu (Aile, ırk/ulus)
oyun grupları vb.)
e) Görevlerine göre: Bir ticari şirketin bir müzik grubunun yerine getirdiği bir tek
görevi olan,
Belediye, siyasi parti gibi birden fazla görevi yerine getirmeye çalışan gruplar çok
görevi olan gruplardır.

43
4. Toplumsal Grup Dışı Topluluklar
a) Kalabalıklar (Yığınlar): Fiziksel yakınlıklarına rağmen, aralarında sosyal ilişki
bulunmayan insan topluluklarına denir.
b) Kategoriler: Aynı fiziksel mekanı paylaşmayan, fakat ortak birtakım özellikleri
olan topluluklardır.
Kitleler; düşünce, zevk vb. bakımından aynı Sosyal Sınıflar; gelir düzeyi,
özelliklere sahip insanların oluşturduğu eğitim düzeyi, meslek
kategorilerdir. bakımından benzer yaşam
biçimine sahip insanların
Sosyal Azınlıklar; bazı haklardan yoksun oluşturduğu kategorilerdir.
bırakılmış insanların oluşturduğu
kategorilerdir.
III. SOSYOLOJİNİN YÖNTEM VE TEKNİKLERİ
A. Bilimsel Yöntemin Aşamaları
Sırasıyla bu aşamalar gözlem, hipotez, sınama (deneyleme) ve genellemelere
(kuram veyasalara) ulaşma şeklinde gerçekleşir.
B. Bilimlerin Kullandığı Genel Yöntemler
1. Tümevarım (Dedüksiyon): Ayrı ayrı 2. Tümdengelim (Endüksiyon): Doğruluğu
gözlemlerden hareketle genel kabul edilmiş genel yargılardan özel
yargılara ulaşmaktır. yargılara ulaşmaktır.

Bir araştırmanın kapsamına giren bireylerin ve olguların tümüne evren denilir.


Belli bir evrenden belli kurallara göre seçilmiş ve seçildiği evreni temsil etme
yeterliliği olduğu kabul edilen küçük gruba (kesite) örneklem denir.
Örneklemden alınan sonuçlar, ilgili evrene genellenir.
3. Birleştirici Yöntem: Tümevarım ve tümdengelim metotlarının birlikte
kullanılmasıdır.
4. Analoji: İki olay veya olgu arasındaki bir veya birkaç ortak özellikten yola
çıkarak, biri hakkında verilen bir yargıyı diğeri hakkında da vermektir.
C. Sosyolojinin Araştırma Yöntemleri
1. Tarama araştırması:
Geniş grupları kapsayan bir araştırmadır.
Bu araştırmalarda çoğunlukla anket ve görüşme tekniği kullanılır.

44
2. Alan Çalışması:
Belli bir olayın çok boyutlu olarak derinlemesine incelenmesidir.
En önemli türü monografidir.
3. Belgelere Dayalı Araştırma:
Yazılı belgeler, istatistik belgeler ve günlük yaşamın bir parçası olan her türlü
belgenin (fotoğraflar, ses kayıtları, ev ve iş araç gereçleri vb.) kullanılarak bir
konunun araştırılmasıdır.
D. Sosyolojide Veri Toplama Teknikleri
1. Gözlem: Toplumsal olayların oluş halinde iken amaçlı olarak izlenmesidir.
Sosyolojide gözlem basit ve sistematik gözlem olmak üzere ikiye ayrılır.
Basit gözlem: Sistematik gözlem ise
Araştırmacı incelediği sosyal grubun araştırmacının standart
içinde, grubun bir üyesi olarak, araçlara başvurarak bilgi
yaşayarak gözlem yapıyorsa katılımlı, toplamasını sağlayan bir
eğer araştırmacı araştırdığı olayı tıpkı tekniktir.
bir seyirci gibi inceliyorsa katılımsız
gözlemdir.
2. Anket: Toplumsal nitelik taşıyan 5. Sosyometri: Küçük gruplarda, grup
herhangi bir konu, nesne veya olay üyeleri arasındaki duygusal
hakkında bireylerin duygu, düşünce yakınlaşma derecesini belirlemeye
ve tutumlarını tespit etmek amacıyla yarayan bir araştırma tekniğidir.
hazırlanmış soru listesi ile bilgi
alınmasıdır. 6. Olay İncelemesi: Toplumsal
olguların anlaşılmasına yardımcı
3. Görüşme (Mülakat): Görüşme, olması için, geçmişteki durumlarının
yüzyüze ve sözel olarak yapılan bilgi incelenmesidir.
toplamadır.
7. İstatistik: Diğer araştırma
4. Monografi: Sınırları belirlenmiş bir tekniklerinden elde edilen bilgilerin
konunun derinlemesine incelenmesine sayılarla ifade edilerek
monografi denir. yorumlanmasıdır.
E. Durkheim'in Yöntem Anlayışı
Sosyolojinin pozitif bilim olarak kurulmasını sağlayan Durkheim'in yöntem anlayışı
şöyledir:
a) Sosyal olaylar bir eşya gibi alınmalıdır. Bu durumda toplumsal bilinç işe
karışmayacağından, objektif olunabilir. (Objektiflik ilkesi)
b) Sosyal olaylar, yine sosyal olaylarla açıklanmalıdır.
c) Sosyal olaylarda normalliğin ve anormalliğin ölçüsü toplumdur. Toplumun
çoğunluğunda yaygın olan şey normaldir. Bu nedenden dolayı normalliğin ve
anormalliğin ölçütü toplumlara göre değişir.
45
BİREY VE TOPLUM
I. SOSYALLEŞME (TOPLUMSALLAŞMA)
A. Sosyalleşmenin Anlamı ve Unsurları:
Sosyalleşme, bireyin içinde yaşadığı toplumun kültürünü, değerlerini, normlarını
öğrenme ve benimseme sürecidir.
Sosyalleşme süreci bireyin kişilik, karakter ve benliğini biçimlendirir ve ona
kültürel kimlik kazandırır.
Bireyin sosyalleşmesi sürecinde ilk ve en etkili olan unsur ailesidir. Başlangıçta
aile çocuk üzerinde daha etkili olurken, bu etki okulla birlikte azalmaya başlar.
Okul, toplumun değer ve normlarını, bilinçli olarak çocuğa aktaran en önemli
kurumlardan biridir.
Birey hayatı boyunca birçok toplumsal ortama farklı bir şekilde katılır.
Çünkü toplumun bireyden beklediği davranışlar çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve
yaşlılık dönemlerine göre farklıdır.
Birey topluma uyum sağladığı sürece sosyalleşmeye devam eder.
B. Sosyalleşmenin Aşamaları
Birey, doğumla birlikte önce ailede sosyalleşir.
Çocukluk ve yetişkinlik dönemine geldiğinde; arkadaş çevresi, okul, yaşanılan
çevre özellikleri, boş zamanları değerlendirme olanakları, kitle-iletişim araçları
bireyin sosyalleşmesine yön verir.
Örf, adet, gelenek ve görenekler, kurumlar, insani, ahlaki, milli ve manevi
değerlerde sosyalleşme sürecinde bireye etki eder.
C. Sosyalleşme ve Toplumsal İlişkiler
Sosyalleşme sürecinde en etkili unsur bireyin içinde yaşadığı çevre ve kültürel
ortamdır.
Sosyalleşmenin gerçekleşmesinde kurulan ilişki biçimi daha sonraki toplumsal
ilişkilerinde belirleyici rol oynar.
II. TOPLUMSAL İLİŞKİLER
A. Toplumsal İlişkilerin Özellikleri
En az iki insanı gerektirir.
Belli bir zaman dilimi içinde gerçekleşir.
İlişki bireyler arasında ortak bir anlam taşır.
Toplumsal ilişki kuran taraflar birbirinden haberdardır ve karşılıklı etkileşim
halindedir. Bu etkileşim ortak dil aracılığıyla sağlanır.
Toplumsal ilişkiler; hukuk, örf, adet, gelenek, görenek gibi kurallara göre
gerçekleşir.

46
B. Toplumsal İlişki Çeşitleri
1. Niteliklerine göre: İkiye ayrılır.
a) Birincil İlişkiler: Duygusallığın hakim olduğu, ilişkilerin samimi ve yüz yüze
olduğu ve etkileşimin güçlü olduğu ilişkilerdir.
Küçük gruplarda görülür: aile, akrabalık, dostluk, komşuluk, köy gibi.
b) İkincil İlişkiler: Duygusallık yerine akılcılığın hakim olduğu ve ilişkilerin
resmiyetlik kazandığı ilişkilerdir.
Büyük gruplarda görülür: bankalar, ordu, sendika gibi.
2. Sürelerine göre: Üçe ayrılır.
a) Kısa süreli ilişkiler: Zaman bakımından kısa süren ilişkilerdir.
Tesadüfi ilişkilerdir.
b) Uzun süreli ilişkiler: Çok uzun süren, bazen insanın doğumundan ölümüne kadar
sürebilen ilişkilerdir.
c) Periyodik (devirli) ilişkiler: Bu ilişki, sadece yılın belli bir döneminde kurulur ve
bir dahaki döneme kadar ortadan kalkar.
3. Birey sayısına göre: Üçe ayrılır.
a) Birey-Birey ilişkisi: Sadece iki kişi arasında geçerli olan ilişkilerdir.
b) Birey-Grup ilişkisi: Bireyin bir grup veya gruplarla girdiği ilişkidir.
c) Grup-Grup ilişkisi: İki farklı grup arasında gerçekleşir.
C. Toplumsal İlişkiyle İlgili Temel Kavramlar
Toplumsal Statü ve Anahtar Statü En fazla önem
Bireyin toplum içindeki yerine, konumuna sosyal statü denir. taşıyan statüye
Birey toplumda, aynı anda birden çok statüye sahip olabilir. anahtar (başat)
Bu statülerden bir tanesi onun temel statüsüdür. statü denir.
Statüler kazanılmış ve verilmiş statüler diye ikiye ayrılır.

A) Bireylerin doğuştan sahip B) Bireylerin kendi yeteneklerine,


oldukları statülere verilmiş başarılarına göre sonradan kazanmış olduğu
statüler denir. statülere ise kazanılmış statüler denir.
Toplumsal Rol, Rol Çatışması, Rol Pekiştirmesi
Bireyin statüsüne uygun olarak toplumun beklentileri doğrultusunda gösterdiği
davranış kalıplarına toplumsal rol denir.
Bireyler aynı anda birden çok statüye sahip olduklarından, birden fazla rolü de
oynamak zorunda kalırlar. Eğer bireyler statülerine uygun rolleri karıştırırlarsa
rol çatışması yaşanır.
Örneğin; kendi çocuğunun derslerine giren bir öğretmen, çocuğunun başarısını
değerlendirirken rol çatışması yaşayabilir.
47
Bireyin yerine getirdiği roller birbirine benziyorsa, bu rollerin birbirini
desteklemesine, kolaylaştırmasına rol pekiştirmesi denir.
Örneğin; bir avukatın daha sonra savcı olmasını verebiliriz.

Toplumsal Prestij (Saygınlık)


Kişinin toplumdaki saygınlığına sosyal prestij denir.
Prestij, bireyin saygınlığına bağlıdır.
Aynı statüdeki insanların saygınlıklarının farklı olması, prestijin kişisel özelliklere;
yani kişinin soyu, servet durumu, biyolojik özellikleri, eğitim derecesi, dini bağlılığı
vb. gibi faktörlere dayandığını gösterir.
III. TOPLUMSAL DEĞERLER
Toplumsal değer; toplumdaki kişilerin içten bağlı oldukları ortak duygular,
düşünceler, kurallar ve uygulamalardır.
Toplumsal değerlerin işlevleri şunlardır:
1-) Değerler ortak olarak benimsenip paylaşıldığı için toplumda işbirliği ve
dayanışma yaratır.
2-) Değerler sayesinde bireyler hangi durumlarda nasıl davranacaklarını önceden
bilirler.
3-) Kişilerin toplumsal statülerini ve rollerini seçmelerine, gerçekleştirmelerine
yardımcı olur.
4-) Bireyin toplumsal kimliğini oluşturmasına yardımcı olur.
Toplumsal bütünleşmeyi sağlar, toplum birliğinin ve düzenin sağlanmasına
yardımcı olur.
5-) Kişilerin toplumla uyum içinde olmalarını sağlar.
6-) Bireyler üzerinde toplumsal baskılar uygulayarak bireylerin davranışlarını
kontrol ederek toplumsal denetimi sağlar.
IV. TOPLUMSAL NORMLAR
Toplumda bireylerin nasıl davranmaları gerektiğini düzenleyen ve yaptırım gücü
olan kurallar sistemine toplumsal norm denir. Normlar ikiye ayrılır:
a) Yazılı (Resmi) Normlar: b) Yazısız (Resmi olmayan) Normlar: Örf,
Yasa, tüzük, yönetmelik vb. adet, gelenek, görenek, vb. yazılı olmayan
yazılı normlara örnektir. normlardır.
Normlar Şu Özelliklere Sahiptir:
Toplumdan topluma ve zamanla farklılık gösterir.
Toplumsal ihtiyaçlardan doğarlar. İhtiyaçlara cevap vermeyen (işlevini yitiren)
normlar zamanla ortadan kaybolur.
Normlar eşit önem derecesine sahip değildirler.
48
Her grup veya toplum sosyal normlara Yaptırım gücüne sahiptirler.
sahiptir. Normların temelinde sosyal
Toplumsal düzeni sağlar. değerler vardır.
V. TOPLUMSAL KONTROL
Bireylerin sosyal normlara uymasını sağlayan ve belli oranlarda yaptırım gücü
bulunan mekanizmadır.
Toplumsal kontrol; resmi ve resmi olmayan kontrol diye ikiye ayrılır.
a) Hukuka dayalı yaptırımlar resmi kontroldür ve devlet tarafından yerine
getirilir.
b) Dine, ahlaka, geleneğe bağlı yaptırımlar resmi olmayan kontroldür ve toplum
tarafından yerine getirilir.
VI. TOPLUMSAL SAPMA (ANOMİ)
Toplumsal sapma; toplumsal kontrolün etkisiz veya yetersiz kalması durumunda
sosyal değer ve normlardan sapmadır.
Toplumsal sapma iki türlüdür:
a) Olumsuz toplumsal sapma; toplum tarafından onaylanmayan sapmadır.
b) Olumlu toplumsal sapma; toplumca idealleştirilen davranışlardır.

49
TOPLUMSAL YAPI
İçinde toplumsal ilişkilerin, toplumsal olayların meydana geldiği, toplumsal grupların ve
kurumların yer aldığı, toplumun şekil ve çerçevesiyle ilgili dış görünüşe sahip olan
unsurların biçimlendirdiği bütünlüğe toplumsal yapı denir.
a) Fiziki yapı: Toplumun dış görüşü yani çerçevesidir. Toplumun üzerinde yaşadığı coğrafi
bölge, bu bölgeye yerleşim şekli (köy-kent), toplumun nüfusu, nüfusun dağılışı (genç-
yaşlı), köy- kent ve metropol gibi yapılanmalar bu yapıya aittir.
b) Kültürel yapı: Toplumun manevi yapısıdır. Toplumda görülen sosyal ilişkiler, statüler,
roller, değerler, normlar, kontrol mekanizmaları, gruplar, kurumlar gibi yapılanmalar bu
yapıya aittir.
TOPLUMSAL YAPI VE TOPLUMSAL GRUPLAR
Toplumsal yapı birbirinden farklı özelliklere sahip köy, kent, metropol, millet vb.
gruplardan oluşur.
a) Köy: İnsanların toprağa yerleşmesiyle beraber köy
toplulukları ortaya çıkmaya başlamıştır. Topraktan elde
edilen ürünler ve hayvancılık faaliyetleri üretim fazlasını
ortaya çıkarmıştır.
-Köy topluluklarında ekonomi tarıma ve hayvancılığa
dayalıdır.
-Mekanik dayanışma (imece usulü gibi) vardır. Yani iş
bölümü ve uzmanlaşma yoktur.
-Köy topluluklarındaki aile tipi geniş ailedir ve
akrabalık bağları güçlüdür.
-Toplumsal hareketlilik azdır. Gelenek ve görenekler etkilidir.
b) Kent: İlk kentler Mezopotamya'da (M.Ö 3500 )
görülmüştür.
-Günümüz kentlerinin ortaya çıkışı ilk kez sanayi devrimiyle beraber ortaya çıkmıştır.
-Kentlerde ekonomi sanayi, ticaret ve hizmet sektörüne dayalıdır.
-Organik dayanışma vardır. Teknik işbölümü ve uzmanlaşma yaygındır.
-Aile tipi çekirdek ailedir ve akrabalık bağları zayıftır.
-Nüfus yoğunluğu ve toplumsal hareketlilik fazladır.
-Nüfus yapısı daha çok heterojendir. Hukuk kuralları etkilidir.
-Ülkemizde kentleşme sonucunda önemli birtakım sorunlar ortaya çıkmıştır.
Bunlar; işsizlik, gecekondulaşma, çevre kirliliği, bölgeler arası dengesizleşme, kültürel
çözülme ve kuşaklar arası çatışmaların artması gibi sorunlar başlıca sorunlardır.

50
c) Metropol (Anakent): Metropol kentler birkaç sanayi
yerleşim merkezinin birleşmesi sonucu oluşmuştur. Yani
kentlerden farklı olarak birden fazla merkeze sahip Millet (Ulus):
Bir toplumun ulus
yerleşim merkezleridir. olabilmesi için
-Metropoller yerleşmenin günümüzde geldiği en üst ekonomi, toprak,
noktadır. Büyük şehir olarak adlandırılan kentler birer soy, dil, din, ülkü,
tarih ve kültür
metropoldür. birliği olması gerekir.

TOPLUMSAL ETKİLEŞİM VE TİPLERİ


Toplumsal etkileşim; birey ya da grupların birbirlerini etkilemek yoluyla
gerçekleştirdikleri toplumsal davranışlardır.
Başlıca toplumsal etkileşim tipleri;

Mübadele İş birliği Rekabet Uyum Uyarlama Benzeştirme Çatışma Baskı


Mübadele: Bu etkileşim çift yönlüdür ve gönüllülük esasına dayanır. Bir beklenti veya
karşılık alma amacıyla davranışta bulunma şeklinde gerçekleşen etkileşimdir.
İş birliği: Birden fazla grubun ortak bir hedefin izlenmesinde birlikte hareket
etmeleridir.
Rekabet: Birden fazla kişinin veya grubun aynı hedefi elde etmek için mücadeleye
girmesidir.
Uyum: Birey veya grupların temel davranış kalıplarını değiştirmeden çatışmaları
önleyecek iş birliğini devam ettirecek davranışlar sergilemesidir.
Uyarlama: Grup beklentilerine uygun davranmadır. Davranışlar başka kişi ya da
gruplara göre düzenlenir.
Benzeştirme: Birden fazla kişinin veya grubun bir diğerinin davranış kalıplarını kabul
edip uygulamasıdır.
Çatışma: Birden fazla kişinin veya grubun bir diğerini ortadan kaldırmaya veya
etkisizleştirmeye çabalamasıdır.
Baskı: Bireylerin veya grupların istenilen şekilde davranmasını sağlamak için zorluk
çıkarılması, tehdit edilmesi veya bazı şeylerden yoksun bırakılmasıdır.
TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Üst tabaka
Toplumsal tabakalaşma, bireylerin toplum Orta tabaka
içinde hak ve ödevleri, yetki ve
sorumlulukları göz önüne alınarak Alt tabaka
hiyerarşik olarak derecelendirilmesidir. Gelişmekte Olan Toplum
Toplumsal sınıf, bir toplumda benzer Üst tabaka
yaşam tarzına sahip insanların oluşturduğu Orta tabaka
bir kategoridir.
Alt tabaka
51 Gelişmemiş Toplum Gelişmiş Toplum
Toplumsal Tabakalaşma Türleri
İnsanların yaşam tarzına göre kademeli dizilişi, toplumsal tabakalaşmayı meydana
getirir. Toplumsal tabakalaşma üç türlüdür:
a) Kapalı Sınıf Tabakalaşması: Tabakalar arası geçişe hiçbir şekilde izin verilmeyen
tabakalaşma türüdür.
-Bireyler başarı ve yeteneklerine göre değil de ırk, renk, aile, gelenek gibi ölçütlere göre
belirli tabakalar içinde yer alır.
b) Yarı Açık Sınıf Tabakalaşması: En iyi örneği Orta Çağ Avrupa'sında görülen zümre
sistemidir (Feodalizm).
-Bu tabakalaşmada, tabakalar arasında geçiş belirli katı kurallara bağlı olarak
gerçekleşir.
-Kişilerin statüsü mensup olduğu aile tarafından belirlenmiştir. Fakat bu statüler
doğuştan ve sürekli değildir.
-Eşit olmayan bu tabakaların varlığı yasalarla tanınmış ve korunmuştur. Bu tabakaların
farklı hakları, sorumlulukları ve ayrıcalıkları vardır.
c) Açık Sınıf Tabakalaşması: Tabakalar arası geçişin demokratik kurallara göre serbest
olduğu tabakalaşma tipidir.
-Bireyler eğitim düzeyleri ve yetenekleri ölçüsünde tabakalar ve sınıflar arasında geçiş
yapabilmektedir.

Toplumsal Hareketlilik
Coğrafi mekandaki yer değiştirmeler veya sınıflar ve tabakalar arasındaki geçişlere
toplumsal hareketlilik denir. İki tür hareketlilik vardır.

a) Dikey hareketlilik: Bireylerin gelir düzeylerinde, Üst tabaka


saygınlıklarında ve yaşam biçimlerinde belirgin ve Orta tabaka
önemli değişikliklere neden olan alt tabakadan üst
tabakaya geçiş veya üst tabakadan alt tabakaya Alt tabaka
iniş biçimindeki değişmelerdir.
dikey hareketlilik
b) Yatay hareketlilik: Aynı tabaka içinde sınıflar Üst tabaka
arasında gerçekleşen değişimlerdir. Bireylerin gelir
düzeylerinde, saygınlıklarında ve yaşam Orta tabaka
biçimlerinde önemli değişiklikler oluşmaz.
İki türlüdür. Alt tabaka
Mesleki hareketlilik: yatay hareketlilik
Bireyin mesleğini veya işini değiştirmesi.
Coğrafi hareketlilik:
Bir ülkeden başka bir ülkeye veya ülke içinde bir bölgeden başka bir bölgeye yapılan
göçler.

52
TOPLUMSAL DEĞİŞME
Değişme; önceki durumdan farklılaşmayı veya başkalaşmayı ifade eder.
Bu şekildeki ifadesiyle değişme kavramı değer yargısı içermeyen nesnel bir kavramdır.
Yani iyiye veya kötüye doğru yön belirtmez.
Toplumsal değişme ise toplumsal ilişkilerde, sosyal kurumlarda, sosyal tabakalaşma
biçimlerinde kısacası sosyal yapılarda meydana gelen farklılaşmadır. Yani bir sosyal
yapıdan başka bir sosyal yapıya geçiştir.
A. Toplumsal Değişmenin Özellikleri
1) Toplumsal değişme zorunlu ve kaçınılmazdır. Her toplum değişme halindedir.
Ancak toplumların değişme hızları farklıdır. Sanayileşme ve teknolojideki ilerleme
toplumların değişme hızını artırmıştır.
2) Toplumsal değişme bir süreçtir. Zaman, yer ve insan toplumsal değişmenin üç
önemli unsurudur.
3) Toplumsal değişmenin hızlı olması bunalımlara yol açabilir.
4) Bir alandaki toplumsal değişme diğer alanlardan bağımsız değildir. Karşılıklı olarak
birbirini etkilerler.
B. Toplumsal Değişmeyi Etkileyen Faktörler
Fiziki çevre faktörü: İklim özellikleri , doğa ve afet olayları ,yeryüzü
şekilleri ,toprağın özelliği , yeraltı ve yer üstü zenginliklere sahip olup olmaması vb.
insanların yaşantıları üzerinde birçok etkide bulunurlar.
Ekonomi: Toplumsal değişmeye etki eden en önemli faktörlerdendir. Benimsenen
ekonomik sistemler, üretim, tüketim ilişkileri ve işbölümünün niteliği, enflasyon,
deflasyon gibi yapısal bozukluklar toplumsal değişmeyi etkiler.
Modernleşme: Modernleşmede; bilim, teknoloji, ekonomi vb. alanlarda daha ileri
kabul edilen ülkelerin etkisi çok fazladır. Bu nedenle modernleşme daha ziyade
gelişmiş ülkelerdeki yeniliklerin taklit edilmesi ya da benimsenmesi esasına dayanır.
Küreselleşme: Ekonomik, sosyal, teknolojik, kültürel ve politik açılardan küresel
bütünleşmenin artması, yerel olanın ortadan kalkması veya önemini yitirmesine
küreselleşme denir.
Bilim ve Teknoloji faktörü: Teknoloji, insanların doğa üzerindeki egemenliğini
arttırarak işbölümü, otomasyon, şehirleşme vb. sağlayarak büyük değişmelere neden
olmuştur.
Kültür faktörü: Toplumların değerleri, normları, örf ve adetleri, alışkanlıkları,
inançları vb. birer kültür unsuru olarak değişmeyi etkiler.
Demokratikleşme: Demokrasinin egemen olduğu toplumlarda toplumsal değişim daha
sağlıklı ve planlı bir şekilde gerçekleşir.
Demografi faktörü: Nüfusun miktarındaki, yapısındaki ve niteliğindeki değişmeler
toplumsal değişmeden bağımsız değildir.
Kitle iletişim araçları: Kitle iletişim araçları sayesinde toplumların yapıları
birbirlerine benzemeye başlamıştır. Tüketim alışkanlıklarının oluşturulması,
beğenilerin, ilgilerin oluşturulması kitle iletişim araçları sayesinde olmaktadır.
İnsan faktörü: İnsanları yönlendirebilen insanlar toplumsal değişimde etkilidirler.
53
C. Toplumsal Değişme Tipleri
Serbest toplumsal değişme: Herhangi bir müdahale olmadan kendiliğinden meydana
gelen değişmedir. Bu değişimler, nüfus artışı, bilim ve teknoloji alanındaki yenilikler,
kitle- iletişim araçlarının gelişmesi, üretim artışı, turizm, yabancı bir kültürle yapılan
temaslar gibi etkenlerle ortaya çıkar.
Müdahale yoluyla toplumsal değişme: Değişmeye belli yönlerde ve belli şekillerde
müdahale edilen sosyal değişmelerdir. Nüfus planlaması müdahale yoluyla değişmeye
örnektir.
Bu değişim iki türlüdür:

Demokratik planlı değişme: Baskı yoluyla değişme:


Bir program çerçevesinde toplumsal Değişmenin zorla sağlanmaya çalışıldığı
hayata müdahale edilerek yapılan değişimlerdir.
değişmelerdir. Değişmenin istenilen Bir takım kısıtlanmalar getirilir.
yönde ve belirli bir sürede Baskı yoluyla değişme tek bir karar
gerçekleştirilmesi planlı ve programlar mekanizmasının (bir liderin, grubun veya
aracılığıyla yapılır. bir devlet organının) hazırladığı planlı
ve programların uygulanması ile
gerçekleşir.

Ç. BİLİM, TEKNOLOJİ VE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI


Kitle iletişim araçları, insanlar arası ilişkileri ciddi düzeyde etkilemiştir. Artık insanlar
yüz yüze iletişimi iyice azaltarak birçok konuyu, işini, ilişkisini telefon ve internet
üzerinden yapmaya başlamıştır. Bu durum sosyal ilişkileri temelinden sarsmaya
başlamıştır.
Komşuluk, arkadaşlık, akrabalık ilişkileri zayıflamıştır. Artık internet ve televizyon
üzerinden evlilikler bile yapılmaya başlanmıştır. Kitle iletişim araçlarındaki yenilikler
bireylerin gerek aile gerekse toplum içindeki sosyalleşme sürecini de olumsuz yönde
etkilemeye başlamıştır.
D. MODERNLEŞME
Modernleşme geniş kapsamlı bir değişim sürecidir.
Modernleşme; toplumların yaşadıkları çağın niteliklerine ve gerekliliklerine sahip
olabilmeleri adına tüm yapılarında değişim göstermesidir.
Yani modernleşme; az gelişmiş ülkelerin, sosyal, siyasal, ekonomik, bilimsel, kültürel
vb. bakımdan kendilerinden daha ileri derecede olan ülkelerin modelini benimsemeleri
ve onlara benzeme sürecidir.
KÜRESELLEŞME (GLOBALLEŞME)
Küreselleşme; ulusal düzeydeki bütün faaliyetlerin dünya düzeyine aktarılması yani
uluslararası bir niteliğe kavuşmasıdır.
Küreselleşme; ülkelerin sahip oldukları milli ve manevi değerlerin dünya ölçeğinde
yayılması, farklılıkların bir bütünlük ve uyum içinde ortadan kalkması ve dünyanın
"küresel bir köy" haline gelmesidir.
54
TOPLUMSAL GELİŞME
Toplumsal gelişme, bir toplumda belli ölçütlere göre ileriye doğru bir değişmeyi
(sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik vb. alanlarda) ifade eder.
Toplumsal gelişme, toplumsal yapıyı oluşturan birçok öğenin ileriye doğru değişip bir
araya gelmesiyle oluşur. Yani bu öğeler tek başına değil, hep birlikte gerçekleştiği
zaman toplumsal gelişmeden söz edebiliriz.

Toplumsal Gelişmenin Unsurları


a) Ekonomik Büyüme: Ekonomik büyüme, bir ülkenin
zenginliğinin zaman içerisinde artması demektir.
Bir ülkede mal ve hizmet üretiminin artması, bireylerin
$
temel ihtiyaçlarının karşılanması, sermaye birikiminin
artması, yaşam kalitesinin yükselmesi, kişi başına düşen
milli gelirin artması gibi unsurlar ekonomik büyümenin
göstergeleridir.
b) Orta Tabakanın Genişlemesi: Alt tabakadaki insanların yukarıya geçişlerinin
kolaylaşması anlamına gelir.
Orta tabakanın sayıca fazla olması ve bunların refah düzeyinin yüksek olması
toplumda genel olarak dengeyi sağladığından toplumdaki çatışmaları, gerilimleri
azaltan önemli bir etken olacaktır.
c) Hukukun Üstünlüğü, Demokrasi ve İnsan Haklarındaki Gelişmeler: Toplumsal
gelişmenin gerçekleşmesi için toplumun yönetim biçiminin demokratik olması, hukukun
üstünlüğü ilkesinin benimsenmesi ve insan haklarına dayanması gerekir.
TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME
Toplumsal yapı çeşitli grup, kurum, kuruluşlardan oluşan bir bütündür. Toplumsal
bütünleşme, toplumu meydana getiren farklı maddi ve manevi unsurların uyumlu ve
dinamik bir bütün oluşturacak şekilde birbirini tamamlamasıdır.
Toplumsal bütünleşme iki şekilde gerçekleşir:
Fonksiyonel (İşlevsel) Bütünleşme: Toplumdaki meslek gruplarının işlevsel yönden
birbirini tamamlaması demektir.
Mana Etrafında Bütünleşme: Toplumda ortak amaçlar ile manevi değerler etrafındaki
bütünleşmedir.
TOPLUMSAL ÇÖZÜLME
Toplumsal çözülme, bir toplumda maddi ve manevi kültür öğelerinin işleyen bir bütün
oluşturacak şekilde birbirlerini tamamlayamamasıdır yani toplumsal bütünleşmenin
sağlanamamasıdır.
Toplumsal yapıyı oluşturan bazı öğelerin işlevlerini yitirmesi toplumsal çözülmeye
neden olur. Toplumsal çözülme, maddi ve manevi kültürler arasında bir dengesizlik
durumudur.
55
Toplumsal Çözülmenin Nedenleri
a) Tabakalar arasında büyük farklılaşma d) Milli birlik bilincinin zayıflaması
b) Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması e) Örgütlenme (kurum, kuruluş gibi)
c) Demokratik kurumlaşma yetersizliği yetersizliği

KÜLTÜRÜN ANLAMI VE ÖĞELERİ


Kültür: Bir toplumun kendine özgü yaşama tarzına kültür denir. Yaşama tarzı içindeki
davranış, düşünüş tarzı, alışkanlıklar, ahlak, inanç, sanat, bilgi, hukuk, töre vs. o
toplumun kültür bütünlüğünü oluşturur.
a) Maddi kültür: İnsanların yaptığı ve maddi varlığı olan her şeydir.
b) Manevi kültür: İnsan ürünü olup ancak maddi bir varlığı olmayan unsurlardır. Örf,
adet, gelenek, görenek, eğitim, din, ahlak gibi unsurlar.
Kültürün üç boyutu vardır:
Bilişsel boyutunu (kognitif) değerler, değer yargıları, inançlar, anlamlar, referans
noktaları,
Davranışsal boyutunu (normatif) yazılı ve yazısız bütün kurallar, tutum ve davranışlar,
Maddi boyutunu ise her türlü araç-gereç, coğrafi şartlar, doğal kaynaklar oluşturur.
KÖKLEŞMİŞ KÜLTÜR İÇERİKLERİ
Örf, adet, gelenek ve görenekler maddi olmayan
kökleşmiş kültür öğeleridir. Örflerin yaptırım gücü fazla
olup, kimi yörelerde kanun gibi işlev görmektedir.
Adet, uyulması zorunlu olmamakla beraber toplumsal
baskı sebebiyle uyulan normlardır.
Gelenekler, kuşaktan kuşağa aktarılan, toplumsal bütünlüğü sağlayan, yaptırım gücü
örf ve adetlere göre daha zayıf olan davranış kalıplarıdır.
Görenekler, yaptırım gücü çok az veya hiç olmayan yöresel davranışlardır.
KÜLTÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Kültür sonradan öğrenilir ve öğretilir. Kültürün maddi ve manevi unsurları
Kültür, tarihseldir. vardır.
Kültür göreli bir sürekliliğe sahiptir. Kültür toplumsaldır.
Her toplumun kendine özgü bir kültürü Kültür unsurlarıyla birlikte insan
vardır. eseridir.
Kültür, toplumdan topluma ve zamanla Kültür birleştirici ve bütünleştiricidir.
değişmektedir.

56
KÜLTÜRÜN İŞLEVLERİ
1) Bireylere, gruplara, toplumlara yaşam için gerekli davranış kalıpları sunar.
2) Kökleşmiş kültür içerikleriyle bireye toplumsal bir kişilik kazandırır.
3) Bir toplumda, kültürün temel değerleri birey ve gruplara benimsetilerek toplumsal
bütünlük ve uyum sağlanır.
4) Grupları, toplumları, ulusları birbirinden ayırır, onları kendilerine özgü kılar.
5) İhtiyaçlara göre şekillendiğinden, ihtiyaçların giderilmesini sağlar.
6) Toplum öğelerini birbirine yaklaştırır ve dayanışmayı sağlar.
7) Kişilerin toplumsal davranışlarının düzenli olmasını sağlayarak, toplumsal düzeni
oluşturur.

KÜLTÜRE KATILMA BİÇİMLERİ


İnsanın içinde yaşadığı toplumun kültürünü kazanma ve kazandırma sürecine kültürel
katılma denir.
Kültürel katılma üç şekilde gerçekleşir:
Kültürün genel Kültürün özel Seçenekler yoluyla (değişkenler
unsurlarına katılma: unsurlarına katılma: aracılığıyla) kültüre katılma:
Birey, içinde bulunduğu Birey ilgi, ihtiyaç, istek, Bireyin zorunluluk sebebiyle
toplumun çıkar veya dünya değil de toplumun kendisine
ana dilini, giyim tarzını, inanç görüşü gereği sunduğu değişik seçeneklerden
sistemini, değer yargılarını, toplumsal gruplardan kendi isteğiyle bir seçim
genel davranış kalıplarını birine veya birkaçına yapması sonucu gerçekleşen
öğrenerek katılmasıdır. kültürel katılımdır.
bu genel unsurlara katılır.

KÜLTÜRÜN TEMEL KAVRAMLARI


Alt kültür: Bir toplumun ana kültürü içinde Kültürleme: Bireyin doğumdan ölüme
yöresel olarak paylaşılan kültürlere denir. kadar toplumun istek ve beklentilerine
uyacak şekilde etkilenmesi ve
Popüler kültür: Halk tarafından seçilen, değiştirilmesidir.
sevilen, halka ait anlamına gelen kültürdür.
Kültürlenme: İki farklı kültürün
Halk kültürü: Halkın kendiliğinden doğa ve karşılaşmaları ve etkileşimde bulunmaları
toplumsal çevresiyle kurduğu ilişkilerin bir sonucu kendi kültürlerinde olmayan yeni
uzantısı olarak ürettiği, yaşattığı ve bir kültürel bileşime ulaşmalarıdır.
katıldığı kültürdür.
Kültürleşme: Farklı kültürlerin karşılıklı
Baskın kültür: Bir toplumda var olan farklı etkileşimi ile gerçekleşen serbest kültür
kültürler içinde egemen olan, en çok kabul alış-verişidir.
gören, benimsenen, yaşanan yaygın
kültürdür.
57
Kültürel değişme: Yaşama tarzı olan Kültürel asimilasyon: Bir kültürün başka
kültürün, zaman içinde toplumdaki bir kültürü egemenliği altına alarak
farklılaşmasıdır. kendine benzeterek yani kendi içinde
eriterek onu yok etmesidir.
Kültürel yayılma: Bir kültürde ortaya çıkan
kültür unsurlarının başka kültürlere Kültürel çatışma: Farklı kültürlerin veya
yayılmasıdır. alt kültürlerin karşılıklı çatışmasıdır.
Kültür emperyalizmi: Bir ülkenin ekonomik Kültürel şok: Bir kültürden başka bir
ve siyasi çıkarlarını gerçekleştirmek için kültüre geçen bireylerin yeni kültüre ayak
başka ülkelere uyguladığı yayılmacı kültür uyduramaması sonucu ortaya çıkan
politikasıdır. çatışma ve bunalımlara denir.
Kültürel yozlaşma: İşlevlerini yitirmiş Kültürel merkeziyetçilik (etnosantrizm):
kültür unsurlarının varlığını biçimsel olarak Kişinin kendi kültürünü, temel alarak,
yaşatmaya çalışması ve yerine yenilerinin diğer kültürleri kendi kültürü açısından
konulamaması durumunda ortaya çıkan değerlendirmesidir.
duruma denir.
Kültürel çözülme: Kültürün maddi ve Kültürel gecikme: Kültürel unsurlarının
manevi unsurlarının birbirine uyum (maddi ve manevi) değişme hızının aynı
sağlayamaması halinde veya değişme olmamasından doğan ve bazı unsurları
hızlarının dengesizlik oluşturması hızla ilerlerken bazılarının geri
durumunda yaşanan durumdur. kalmasından doğan dengesizliktir.

TOPLUMSAL KURUMUN TANIMI


Toplumsal kurum; "Bir toplumda örgütlenmiş, göreli bir bütün oluşturan düşünceler,
davranışlar, değerler ve normlardır."
Temel toplumsal kurumlar şunlardır; Aile, eğitim, din, ekonomi, siyaset ve boş zamanları
değerlendirme
TOPLUMSAL KURUMUN ÖZELLİKLERİ
Toplumsal kurumlar her toplumda bulunmaları bakımdan evrenseldirler.
Toplumsal kurumlar ihtiyaçlardan doğmuştur ve ihtiyaçların karşılanmasında
işlevseldir.
Aynı kurum, toplumdan topluma ve zamanla biçim ve işlev değişikliğine uğrayabilir.
Toplum, bütünlük gösterdiğinden, kurumlardan birindeki değişme diğerlerini de
etkiler.
Yeni ihtiyaçlar, yeni kurumları ortaya çıkarır.
İşlevini tümüyle yitiren, toplum içerisinde hiçbir ihtiyacı karşılamayan kurumlar
ortadan kalkar.
Toplumsal kurumların değişme hızı birbirinden farklıdır. Bir kurum (ekonomi) hızlı
değişirken bir başkası (din) daha yavaş değişebilir.
58
Her toplumsal kurumun kendine özgü yapısı ve kuralları vardır.
Toplumsal kurumlar birbirleriyle ilişki içindedir.
Toplumsal kurumlar oldukça uzun bir sürekliliğe sahiptir.
Kurumların toplumdaki önem ve güç dereceleri birbirinden farklıdır.
Bazı toplumlarda din kurumu, bazı toplumlarda siyaset veya ekonomi kurumu etkili
olabilmektedir.
Toplumsal kurumların çeşitli işlevleri vardır. Bazı toplumsal kurumlar bazı işlevlerini
diğer kurumlara devredebilirler.

TOPLUMSAL KURUMLARIN İŞLEVLERİ


Toplumsal ilişkilerin belli kurallara ve Aile
kalıplara göre yapılmasını
gerçekleştirerek olumlu işlev
üstlenir.
Değişme ve gelişmeyi engelleme Siyaset Eğitim Ekonomi
eğilimi ile de olumsuz işlev üstlenir.
Her toplumsal grubun toplumsal
ihtiyaçlara bağlı olarak getirdiği Din
zorunlu temel işlevlerinin yanında
açık olmayan örtülü (gizli) amaç ve
işlevleri de vardır.

TOPLUMSAL KURUM ÇEŞİTLERİ


A. AİLE KURUMU
Aile: Evlilik, kan bağı ve duygusal bağlarla birbirine bağlı bireylerden oluşan ve
aralarında birincil ilişkilerin görüldüğü en küçük toplumsal kurumdur.
Ailenin Özellikleri
a) Toplumların en eski ve temel kurumudur. Her toplumda bulunması bakımından
evrenseldir.
b) Ailenin yapısı ve işlevleri zamanla ve toplumdan topluma değişir.
c) Aile toplumsal yapıda çekirdek özelliği taşır.
d) Üyeler arasında samimi, içten bir ilişki olduğundan birincil grup özelliği gösterir.
e) Üyeleri arasında statü ve rol dağılımı vardır. Bu statü ve rollerle belirli
sorumluluklar yükler.
f) Üyeleri arasında kan ve duygusal bağ vardır.
g) Birey, ilk aile kurumunda sosyalleşir ve toplumsal kimlik kazanmaya başlar.
h) Toplumdaki değer ve normlara göre şekillenir.
i) Ailenin ekonomik, biyolojik, psikolojik, sosyal işlevleri vardır.

59
AİLENİN İŞLEVLERİ
BİYOLOJİK EKONOMİK
KİMLİK
KİŞİLİK
PSİKOLOJİK EĞİTİM KAZANDIRMA
SOSYALLEŞTİRME

Aile Modelleri
a) Egemenliğin Verilişine Göre (Kararların Alınış Biçimine Göre):
-Maderşahi (Anaerkil) aile: Kadının egemen olduğu aile türüdür. Poliandri evlilik
yaygındır. Din ve gelenekler egemendir.
-Pederşahi (Ataerkil) aile: Erkeğin egemen olduğu aile türüdür. Erkek istediği kadar
kadınla evlenebilir. Yani polijini türü evlilik yaygındır. Din ve gelenekler egemendir.
-Modern (Eşitlikçi-Demokratik) aile: Egemenliğin kadın ve erkek arasında paylaşıldığı,
kararların ortak alındığı ailedir.
-Çocukerkil aile: Çocukerkil ailede, anne ve babanın rolüyle evdeki ilişkiler çocuğa
göre biçim alır.
b) Üye sayısına göre (Niceliklerine Göre):
-Geleneksel geniş aile: Birden fazla kuşağın bir arada oturduğu ailedir.
-Çekirdek aile: Anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşur.
-Yeni geniş aile: Boşanmış farklı eşlerin boşanmış diğer eşlerle evlenerek bir önceki
evliliklerinden gelen çocuklarını da getirerek oluşturduğu ailedir.
-Eksik (Tek ebeveynli) aile: Anne veya baba ebeveynlerinden sadece biri ile çocukların
oluşturduğu ailedir.

Evlilik ve Evlilik Türleri


Evlilik: Kadın ve erkek arasında yapılan, toplumca benimsenmiş değerler ve normlar
çerçevesinde onaylanmış bir sözleşmedir.
a) Eş Sayısına Göre:
-Monogami: Tek eşle evliliğe denir.
-Poligami: Çok eşle evliliğe denir. İki türlüdür.

Polijini (Çok karılılık): Poliandri (Çok kocalılık):


Bir erkeğin birden fazla Bir kadının birden fazla
kadınla evliliğidir. erkekle evliliğidir.

60
b) Yerleşme Çevresine Göre:
-Matrilokal (İçgüveysilik): Erkeğin, kadının aile çevresine katıldığı evlilik türlüdür.
-Patrilokal: Kadının, erkeğin aile çevresine katıldığı evlilik türüdür.
-Neolokal: Eşlerin bağımsız olarak ayrı yerleşme çevresine katıldığı evlilik türüdür.
c) Eşin Seçildiği Gruba Göre:
-Endogami: Grup içinden evlenmedir. Yani aynı kast, boy, klan, akraba içinden evlenmedir.
-Egzogami: Grup dışından evlenmedir. Evlenenler arasında akrabalık bağı yoktur.
d) Dul Kalan Eşin Evliliğine Göre:
-Levirat: Kocası ölen kadının, kocasının erkek kardeşiyle evlenmesidir.
-Sororat: Karısı ölen erkeğin, karısının kız kardeşiyle (baldızla) evlenmesidir.

Boşanma
Boşanma, evlilik sözleşmesiyle oluşturulan aile birliğinin sona erdirilmesidir.
Boşanma ile ilgili genel araştırma sonuçları:
-Boşanma özellikle çocuklar ve kadınlar üzerinde daha çok olumsuz etkilere neden
olmaktadır.
-Çocuksuz ailelerde boşanma oranı daha çoktur.
-En çok boşanma oranı evliliğin ilk 5 yılında (TÜİK 2012 yılı sonu verilerine göre % 38,3 )
gerçekleşir.
-Kırsal kesimdeki boşanma oranı kentsel kesimdekinden daha azdır.
Ailenin Sürekliliği
Evliliğin süresi yani ailenin sürekliliği konusunda iki görüş vardır.
a) Homogami: Birbirine benzeyen ve ortak özelliklere sahip bireylerin evlilikleri
daha uzun sürelidir.
b) Heterogami: Birbirine zıt özellikleri olan bireylerin evlilikleri daha uzun sürelidir.

B. EĞİTİM KURUMU
Genel olarak eğitim, mevcut bilgilerin, becerilerin ve değerlerin yeni nesillere
aktarılmasıdır.
Eğitim, örgün ve yaygın olmak üzere iki çeşittir.
Örgün eğitim zamanlı, planlı, programlıdır.
Yaygın eğitim toplumun her alanındaki yetiştirme, hazırlama süreçleridir.

Eğitimin Temel İşlevleri


SİYASAL GİZLİ
İŞLEV İŞLEV
TOPLUMSAL BİREYSEL EKONOMİK
İŞLEV İŞLEV İŞLEV
61
SİYASAL İŞLEVLERİ TOPLUMSAL İŞLEVLERİ BİREYSEL İŞLEVİ
•İyi insan ve vatandaş •Kültürleme ve sosyalleşme •Kendini gerçekleştirme
niteliklerini belirlemek süreciyle bireye toplumun
•İyi insan ve vatandaş değerleri aktarılır
yetiştirmek •Toplumun kültürel mirasının
•Lider yetiştirmek birikimini ve sürekliliğini
•Bilinçli seçmen sağlamak
yetiştirmek •Toplumsal sorunları çözme

EKONOMİK İŞLEVLERİ GİZLİ İŞLEVLERİ


•Bireyin kendine uygun meslek seçmesi •Eş seçimi
•İyi ve bilinçli üretici ve tüketici •Tanıdık (arkadaş, dost, komşu vb.)
yetiştirmek sağlama
•Nitelikli insan gücü yetiştirmek •Çocuk bakıcılığı

Eğitim ve Sosyalleşme İlişkisi


Kültürün kuşaktan kuşağa aktarılması işi eğitim sayesinde gerçekleşir.
Her toplumda eğitim, o toplumun temel özelliklerine bağlıdır.
Bir toplum kendi sürekliliğini sağlamak için insanlarını o topluma uyumlu birer
bireyler olarak yetiştirmek zorundadır. Bu da ancak insanların eğitilmesiyle
mümkündür.
C. DİN KURUMU
Dinin İşlevleri
-Din, insana güç ve güven vererek iç huzurunu sağlar. Böylece din insanların psikolojik
yönden rahatlamalarını sağlar.
-Toplumsal kontrol aracı olarak toplumun bütünleşmesine katkı sağlar.
-Toplumun ortak değerlerine hitap ettiğinden bireylerarası dayanışmaya katkı yapar.
-Bireylere, toplumda kabul edilen davranışları göstererek ve birtakım kurallar koyarak
bireyin topluma uyum sağlamasında yardımcı olur.
-Toplumsal kültürü oluşturan ve gelecek kuşaklara aktaran etmenlerden biridir.

Fetişizm: İnsanların içinde


Totemizm: En ilkel dini Dini İnanç Çeşitleri büyüsel güç olduğuna inandığı
inanç şeklidir. Totem inancı, nesnelere sahip olmak istemesi
kutsal sayılan bir hayvan, bitki veya onlarla ilişkide bulunarak uğur getireceğine
veya cansız bir nesneye inanma ve inanması ve tehlikelerden koruduğuna inanmasıdır.
tapınmadır.
Natürizm: Doğa güçlerine tapınma inancıdır.
Animizm: Ruha tapma anlamına gelir.
Doğadaki tüm varlıkların bir ruha sahip Politeizm: Çok Tanrıcılıktır.
ve canlı olduğuna inanmadır.
Monoteizm: Tek Tanrıcılıktır.
62
Din ve Laiklik
Genel anlamında laiklik, akli düşünce ile dini düşüncenin ayrılmasıdır.
Siyasi manada laiklik, "Siyasi bir kuruluş olan devleti, din kurallarına dayandırmayan ve
kişilerin dinsel inanç ve tapınma özgürlüklerini inanç ve din farkı gözetmeksizin güvence
altına alan bir sistemdir."
Yani devlet işlerile din alanının birbirlerinden ayrılmaları demektir.
Atatürk ve Laiklik
Atatürk'ün laiklik konusundaki görüşlerini sözlerinden yola
çıkarak anlayabiliriz.
"Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanın emrine uymakta
serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye
karşı değiliz. Biz sadece din işlerini millet ve devlet işleriyle
karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu
hareketlerden sakınıyoruz."

D. EKONOMİ KURUMU
Ekonomi kelime anlamı olarak "ev işlerini idare etmek" demektir.
Kavramsal tanımı ise, "mal ve hizmetlerin üretim,tüketim ve bölüşüm işlerini inceleyen
bir bilimdir" demektir.
Ekonomiye Ait Bazı Kavramlar
a) Arz: Üreticilerin piyasaya sürdükleri toplam mal ve hizmetlerdir.
b) Talep: Tüketicilerin toplam tüketim isteğidir.
Talep kanunu: Bir mal veya hizmetin fiyatı düştükçe talebi artar, fiyatı yükseldikçe
talebi azalır.
Veblen Malları (Gösterişe yönelik talep): Snop diye nitelendirilen kişiler, kendilerinden
üstün kabul ettikleri kimselerin mallarını satın almak ve dikkat çekerek sosyal sınıf
atlamak isterler.
c) Piyasa: Bir malı satmak isteyenler ile o malı satın almak isteyenlerin oluşturduğu
mübadele ağıdır.
d) Denge fiyatı: Piyasalarda arz ve talep miktarlarının eşitlendiği fiyat düzeyidir
e) Kartel: Büyük şirketlerin fiyat konusunda anlaşarak oluşturdukları anlaşmadır.
f) Damping: Bir malın dış piyasalarda maliyet fiyatının altında satılması işlemidir.
g) Otomasyon: Seri üretimin yapılmasını ifade eder.
Ekonomik Hayatta Yaşanan İstikrarsızlıklar

Enflasyon: Bir ekonomide, piyasadaki Deflasyon: Enflasyonun tersi bir durumdur.


ürünlerin fiyatlarının genel Arzın talepten çok olması durumunda görülür.
seviyesindeki sürekli artışına Deflasyon durumunda mal ve hizmetlerin
enflasyon denir. fiyatları düşer.
63
Devalüasyon: Sabit döviz kuru sisteminde, ulusal paranın, yabancı paralar karşısında
değerinin devlet eliyle düşürülmesine (döviz kurunun yükseltilmesine) denir.
Revalüasyon: Devalüasyonun tersi bir durumdur. Sabit döviz kuru sisteminde, ulusal
paranın, yabancı paralar ve altın karşısında değerinin devlet eliyle yükseltilmesine
(döviz kurunun düşürülmesine) denir.

Ekonominin Bileşenleri
İhtiyaç: Üretim:
Ekonomide mal ve Mal ve Kaynaklar:
hizmetler: Ekonomik ihtiyaçları İhtiyaçları
hizmet üretiminin karşılayarak
kendisi için İnsan karşılamak için
ihtiyaçlarını gerekli mal ve toplumsal fayda
yapıldığı tüm sağlamak için
istek ve karşılamaya hizmetlerin elde
elverişli ve bu edilmesinde herhangi bir şeyin
arzulardır; yeme, yerinde, yapısında,
içme, barınma, amaç için kullanılan üretim
hazırlanmış her faktörlerini içerir. şeklinde değişiklik
giyinme, gezme, meydana getirme
eğlenme vb. şeydir. faaliyetidir.

BİLGİ!
EKDoğal Üretim faktörleri:
kaynaklar, emek (iş gücü), sermaye ve teşebbüstür (girişim).
-Emek (İş gücü): Üretime katılan insanın gerek bedensel gerekse zihinsel gücüdür.
-Doğal kaynaklar (toprak): Üretim için gerekli olan hammadde (madenler, petrol, su,
ormanlar vb.), enerjinin sağlandığı ve üretimin yapıldığı yer (fabrika, iş yeri arsası, tarla
vb.) dir.
-Sermaye: Üretimde kullanılan her türlü araç- gereci ifade eder.

Girişim (teşebbüs): Tüketim ve Tasarruf: Bölüşüm:


Üretim faktörlerinden emek, İnsanların üretilmiş olan Üretilmiş mal ve
toprak ve sermaye ekonomik mal ve hizmetlerin hizmetlerin, üretime
faktörlerini bir araya faydasından yararlanmasına katılanlar arasındaki
getirerek üretimi tüketim denir. bölüşümüdür.
gerçekleştiren etkinliktir. Tasarruf, elde edilen gelirin bir
kısmının tüketilmemesi ile
oluşan birikimdir.
Tasarrufların yeni bir üretim için
kullanılmasına ise yatırım denir.
Ekonomide Mal, Hizmet ve Fayda Kavramları
a) Mal
İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üretilen somut nesnelere mal denir.

64
Mallar Elde Ediliş ve Kullanılış Biçimine Göre İkiye Ayrılır:
Elde ediliş biçimlerine göre mallar
-Serbest mal: Elde edilmesi için herhangi bir emek ve maliyet gerektirmeyen mallardır.
-Ekonomik mal: Elde edilmesi için emek ve maliyet gerektiren mallardır.
Kullanılış biçimine göre mallar
-Üretim malı: İnsan ihtiyaçlarını dolaylı olarak karşılayan ve özellikle yeni bir malın
üretiminde kullanılan mallardır.
-Tüketim malı: İnsan ihtiyaçlarını doğrudan karşılayan mallardır.
Tüketim malları, insanın onlardan sağladığı faydanın süresine göre ikiye ayrılır:
Dayanıklı mallar: Faydası bir ya da birkaç kez kullanmakla bitmeyen, uzun süreli
kullanılan mallardır.
Dayanıksız mallar: Bir ya da birkaç kez kullanmakla faydası biten mallardır.
b) Hizmet
İnsan ihtiyaçlarını karşılamak için değişim amacıyla ortaya konan etkinliklerdir.
c) Fayda
Mal veya hizmetlerin ihtiyaçları karşılamadaki işlevine fayda denir.

Ekonomik Sistemler
a) Kapitalist Ekonomi Sistemi
Kapitalist ekonomik sistemin temel özellikleri
-Üretim araçları (makineler, atölyeler, -Üretimde belirleyici olan kardır.
fabrikalar vb.) özel girişimcilerin elindedir. Üretimde temel amaç kar etmektir.
-Özel mülkiyet esastır. -Temel ihtiyaçların tüketimi dışında
-Ekonomi serbest piyasa koşulları altında tüketim alışkanlıkları yaratılır.
işler. Devlet, ekonomik yaşama müdahale -Ekonomide birey kendi çıkarı peşinde
etmez, kontrolünü sağlar. koşar.

b) Sosyalist Ekonomik Sistem


Sosyalist ekonomi sisteminin temel özellikleri
-Üretim araçlarının mülkiyeti toplum adına -Ekonomide bireyin değil, toplumun çıkarı
devletin elindedir. Özel girişimci yoktur. önemlidir yani ön plandadır.
-Özel mülkiyet sınırlıdır. -Üretilenler toplumda eşit şekilde ya da
-Ekonominin işleyişi devlet kontrolündedir. toplumun haklı göreceği eşitsizliklerle
-Üretimde kar amacı güdülmez. dağıtılır.
Temel amaç toplumun temel ihtiyaçlarının
karşılanmasıdır.

65
c) Karma Ekonomik Sistem
Karma ekonomi sisteminin temel özellikleri
-Devlet ve özel teşebbüs birlikte yer alır. -Kamu yararı ile bireysel çıkarlar
-Kapitalizm ve sosyalizm birleşimidir ama bağdaştırılmıştır.
daha çok özü itibariyle kapitalizme yakındır. Özel girişimcinin yatırım yapmayı karlı
-Devlet ekonomiye kısmi olarak müdahale bulmadığı alanlarda toplum ihtiyaçlarını
eder. karşılamak için devlet girişimde bulunur.

E. SİYASET KURUMU
Siyasetin Temel Kavramları
Egemenlik: Bir devlette siyasal karar verme Meşruiyet: Siyasal etkinliklerin yasaya
yetkisine sahip olmak demektir. uygunluğunu ifade eder.
İktidar: Bir ülkede egemenliği elinde Seçim: Demokrasilerde vatandaşların
bulunduranları ifade eder. siyasal tercihlerini belirttikleri
yöntemdir.
Parlamento: Demokratik ülkelerde, üyeleri
halk tarafından seçilen veya üyeleri bazı Özgürlük: Bireylerin baskı altında
kriterlere göre belirlenen temsilcilerden kalmadan yasaların çizdiği sınırlar
oluşan meclis ya da meclislere denir. Yasama çerçevesinde serbest hareket
yetkisini kullanır. edebilmesidir.
Hükümet: Devletin yapısı içinde siyasal Hak: Bir eylemde bulunma veya
sorumluluğu taşıyan ve başbakanın başkalarından belirli bir tarzda
başkanlığını yaptığı en etkili icra gücüdür. davranmalarını isteme yetkisidir.
Siyasal parti: Farklı düşünce ve görüşleri
halktan aldıkları oy oranında parlamentoya Eşitlik: Yasalar karşısında bireyler
taşıyarak, halk iradesinin yönetime arasında herhangi bir ayrımın
yansımasını sağlamayı amaçlayan siyasi yapılmamasıdır.
gruplardır.
Adalet: Haklının hakkını alması, haksızın
Sivil toplum (Baskı grupları): Siyasi da cezalandırılmasıdır.
otoritenin baskısından uzak, bürokratik ve
askeri alanın dışında görece özgürlüğe sahip Ülke: Bir milletin üzerinde yaşadığı,
toplumsal alandır. siyasal olarak örgütlendiği ve
Birey: Tek tek insanları, toplumun her bir egemenliğine sahip olduğu yerdir.
üyesini, devletin yurttaşı olan kişiyi ifade
eder.

66
Devlet
a) Devlet: Belli bir toprak parçası üzerinde ortak amaçlar çerçevesinde
örgütlenmiş, siyasi ve hukuki yaptırım gücüne sahip en üstün bir otoritedir.
b) Devletin özellikleri:
-Devletin oluşabilmesi için toprak, halk, iktidar ve egemenlik unsurlarına gerek vardır.
Devletin egemen olması yasama, yürütme, yargı güçlerini elinde bulundurmasına bağlıdır.
-Zora dayalı kuvvet kullanma yetkisine sahip tek kurumdur.
-Devlet sosyal kontrolü sağlayan en büyük sosyal gruptur.
-Devlet, toplumsal kurumların işleyişinin denetimini ve gözetimini sağlar.
-İkinci ilişkilerin görüldüğü en büyük ikincil gruptur.
c) Devletin işlevleri:
-Devletin temel görevleri;
-kanunlar yapmak (yasama),
-uygulamak (yürütme),
-uygulama sırasında çıkabilecek sorunları gidermek (yargı) devlet içinde bu güçler ayrı
organlarca temsil edilir. Bu duruma güçler ayrılığı denir.
-Vatandaşların ekonomik, sosyal (eğitim, sağlık gibi) ve kültürel ihtiyaçlarını gidermek,
-İç ve dış tehlikelere karşı ülkenin bağımsızlığını korumak,
-Bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almak ve adaleti sağlamak,
-Ülke sınırları içinde ve dışında milli çıkarları korumak.

Devlet Çeşitleri
Yapısına göre: Üniter ve Federal olmak üzere ikiye ayrılır.
Üniter devlet: Yönetimin tek merkezden yapıldığı, tek meclisi, tek başkenti olan
devlettir.
Federal devlet: Ülkenin eyaletlere bölündüğü, bu eyaletlerin iç işlerinde kendi kurallarına
göre işlediği, dış ilişkilerinde ise merkezi yönetime bağlı olduğu devlet şeklidir.
Ortaya çıkışına göre: Eski (geleneksel) ve çağdaş devlet olmak üzere ikiye ayrılır.
Eski (Geleneksel) devlet: Devletin ortaya çıkışından çağdaş hale gelinceye kadar
olan dönemdeki devlet şeklidir.
Çağdaş devlet: Yönetimin belli ilke ve yasalara göre gerçekleştiği devlet şeklidir.
Ekonomik yapılarına göre: Kapitalist, Sosyalist ve Karma devlet olmak üzere üçe
ayrılır.
Kapitalist devletler: Ekonomik hayatın özel girişimciler tarafından düzenlendiği,
rekabet ve kar esasına dayalı olan devlet biçimidir.
Sosyalist devletler: Ekonomik hayatın devlet tarafından düzenlendiği, üretim araç ve
gereçlerine devletin sahip olduğu devlet biçimidir.
Karma devletler: Ekonomik hayatın düzenlenmesinde hem özel sektörün hem devletin
etkili olduğu devlet biçimidir.

67
Siyasi Yönetim Biçimleri:
a) Baskıcı yönetimler: Yasama, yürütme, yargı bir kişi veya bir grubun elindedir.
-Monarşi: İktidarın tek bir kişinin elinde olduğu yönetim biçimidir.
Mutlak monarşi, devletin tek bir kişi tarafından hiçbir sınırlamaya bağımlı olmayarak
yönetildiği rejim türüdür.
Meşruti monarşi, 18 .yy.'da Avrupa'da cereyan eden toplumsal ve siyasal gelişim
sonucu doğmuştur. Bu monarşi tipinde hükümdarın yetkileri, yazılı bir Anayasa ile
tanımlanmış ve sınırlanmıştır.
-Oligarşi: İktidarın bir grubun veya bir zümrenin elinde olduğu yönetim biçimidir.
-Teokrasi: Dini otorite organlarının siyasi otorite organları yerine devlet idaresini elde
tuttuğu devlet biçimidir.
-Totalitarizm: Siyasal gücün ve önemli yetkilerin tek bir kişi, tek parti ya da askeri
bir grubun elinde olduğu; demokratik olmayan bir biçimde, devletçilikle ve sıkı bir
denetim rejimiyle yönetildiği akım ve uygulamadır.
b) Demokratik (Hürriyetçi) yönetimler: İnsan hak ve özgürlüklerinin gerçekleştirilmesini
amaçlar. Temel özelliği kuvvetler ayrılığıdır.
Yasama, yürütme ve yargı denetimleri vardır.
Kişisel ve toplumsal gelişmenin kaynağı özgürlüktür.
Hukuk kuralları toplumsal adaletin ve yönetimin temeldir. Yönetimler seçimle iş
başına gelir.
Doğrudan Demokrasi:
Halk yönetimde kesin söz sahibidir. Halk, gerektiğinde uygun bir yerde toplanarak
yönetimle ilgili doğrudan doğruya kararlar alır, daha önce alınan kararları değiştirir,
yasalar yapar. Doğrudan demokraside devlet için gerekli olan bütün kararlar, halk
tarafından aracısız ve temsilcisiz olarak bizzat alınırlar.
Temsili Demokrasi:
Temsili demokraside halkın seçtiği temsilciler yönetimde söz sahibidir.
Her zaman çok sayıda insanın bir araya gelmesi de zordur ve bir karar alması da
zordur.
İşte bu nedenle, temsili demokrasiye geçilmiştir. Halk, kendi adlarına karar vermek
üzere temsilcilerini seçer ve kararları bu temsilciler alır.
Yarı Doğrudan Demokrasi:
Temsili demokrasi ile doğrudan demokrasinin bir bileşimidir.
Egemenliğin kullanılmasının halk ile temsilcileri
arasında paylaştırıldığı demokrasi tipidir.
Genel oy ilkesi: Servet, vergi, öğrenim durumu, cinsiyet, ırk vb.
ayrımı olmadan, belli bir yaşa ulaşmış herkesin oy hakkına sahip
olması demektir.
Siyasi sosyalleşme: Çocukların ve gençlerin, içinde büyüdükleri toplumun politik
sistemini tanımaları ve farklı politik eğilimler konusunda tercihte bulunmalarını
etkileyen süreçlerdir.
Kuvvetler ayrılığı ilkesi: Yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin ayrı organlarda
toplanmasıdır.
68
Katılımcı Demokrasi:
Toplumun kişileri ve kurumları ile geniş katılımının sağlandığı demokratik yapılanmadır.
Katılımcı demokrasi, halkın görüşlerini aracı olmadan sivil toplum kuruluşları ve çıkar
grupları gibi kendi oluşumları ile ifade etmesidir.
Çıkar grupları: Çoğulcu demokrasinin gereğidir. Herhangi bir siyasal parti kurmaksızın
eylemleri ile örgütlenmiş bir şekilde siyasal karar alma süreçlerini ve kamu politikalarını
doğruya veya dolaylı olarak etkileme ve çıkar elde etme çabası içinde olan gruplardır.
Sivil toplum kuruluşları: Katılımcı demokrasinin gereğidir. Sivil toplum kuruluşları; kamu
yararına çalışan ve bu yönde kamuoyu oluşturan, kar amacı gütmeyen, demokratik
işleyişe sahip, bürokratik donanımdan yoksun ve gönüllü olarak bir araya gelen
bireylerden oluşan örgütlenmelerdir.
Seçim ve Seçim Çeşitleri
Demokrasinin bir gereği olarak seçim, yöneticileri belirlemek için yapılan bir uygulamadır.
a) Çoğunluk sistemi: Seçime katılan partiler ya da adaylar arasında en çok oy alan
seçimi kazanmış sayılır. İki türlüdür.
Tek türlü (basit) çoğunluk sistemi: Bir seçim bölgesinde en fazla oy alan bir parti
bütün milletvekilliklerini kazanır.
İki türlü (mutlak) çoğunluk sistemi: Bir parti, birinci turda bir seçim bölgesinde oyların
yarıdan bir fazlasını alamazsa ikinci bir oylama yapılır. İkinci turda en çok oy alan
parti seçilmiş sayılır.
b) Nispi temsil sistemi: Yönetime katılan kesimlerin aldıkları oy oranında yönetimde
temsilci bulundurma hakkını kazanmasıdır.

DEVLET SİYASİ YÖNETİM BİÇİMLERİ SEÇİM ÇEŞİTLERİ


Yapısına Göre: Baskıcı Yönetimler: -Çoğunluk
-Üniter -Monarşi Tek türlü (basit)
-Federal Mutlak İki türlü (mutlak)
Meşruti
Ortaya Çıkışa Göre: -Oligarşi -Nispi Temsili
-Eski (Geleneksel) -Teokrasi
-Çağdaş -Totalitarizm
Ekonomik Yapısına Göre: Demokratik Yönetimler:
-Kapitalist -Doğrudan -Katılımcı
-Sosyalist -Temsili -Yarı Doğrudan
-Karma
69
MANTIK
A. MANTIĞIN TANIMI VE KONUSU
Mantık doğru düşünmenin ve akıl yürütmenin ilke ve kurallarını belirleyen normatif
(kural koyucu) bir disiplindir.
Mantık, doğru düşünmenin içeriğiyle değil; biçimiyle ilgilenir.
Bu nedenle doğru bilgiye ulaşmak için doğru düşünmenin biçimsel olarak izlemesi
gereken ilke ve kuralları belirlemeye çalışır.
Mantıklı düşünme doğru düşünme demektir, doğru düşünme ise akıl ilkelerine uygun
düşünmedir.
Formel bir bilim olan mantığın özellikleri şöyledir:
Mantık deney ve gözlem yapmaz, doğayı ve doğa olaylarını incelemez.
Mantık, bilimlerin yol göstericisi ve yöntem saptayıcısıdır.
Mantık tutarlı olmayı öğretir.
Normatif (kural koyan) bir bilimdir.
Mantık insanların nasıl düşündüğünü değil, nasıl düşünmesi gerektiğini araştırır.
Yani olanla değil olması gerekenle ilgilenir.
B. MANTIKTA TEMEL KAVRAMLAR
Akıl yürütme: Zihnin, birbiriyle ilişkili Geçerlilik: Öncül önermelerin doğru
önermelerden yeni bir önerme çıkarması olması durumunda sonucun da zorunlu
işlemidir. ve kesin olarak doğru olması durumudur.
Üç çeşittir: tümevarım, tümdengelim ve
analoji Geçersizlik: Sonucun öncüllerden zorunlu
ve kesin olarak çıkarılamaması durumdur.
Önerme: Özne ve yüklem olmak üzere en az
iki terimden ve bir bağ ile oluşturulan, bir Tutarlılık: Akıl yürütmenin, akıl ilkelerine
yargıyı dile getiren ve doğruluk değerine ve mantık kurallarına uygun olarak
sahip olan cümlelerdir. yapılmasıdır.
Öncül önermesi: Akıl yürütmede sonuçtan Tutarsızlık: Akıl yürütmenin, akıl
önce gelip ona dayanak olan önermedir. ilkelerine ve mantık kurallarına uygun
olarak yapılmamasıdır.
Sonuç önermesi: Akıl yürütmede öncül
önermeden hareketle zorunlu olarak elde
edilen önermedir.
Sonuç önermesi genellikle, o halde, demek ki, buna
göre, dolayısıyla, öyleyse gibi sözcüklerle başlar.

C. DOĞRU, YANLIŞ, DOĞRULUK DEĞERİ


Doğru: Bir önermenin nesnesine olan uygunluğudur. Örnek: İnsanlar iki ayaklıdır.
Yanlış: Bir önermenin nesnesine uygun olmamasıdır. Örnek: İnsanlar üç gözlüdür.
Doğruluk değeri: Yargıların almış oldukları doğru veya yanlış değerlerdir.
70
Ç. BİLGİ DOĞRUSU VE MANTIK DOĞRUSU
Bilimler iki doğruluğu konu edinir. Bunlar bilgi doğrusu ve mantık doğrusu.
Mantık bilimi daha çok mantık doğrusuyla ilgilenir.

a) Bilgi doğrusu: b)Mantık doğrusu:


Bilgi doğrusu, doğruluğu deney ve Doğruluğu deney ve gözlemle değil; akıl
gözlemle ispatlanabilen yargılardır. Bilgi yürütmeleri (çıkarım) aracılığıyla bilinen
doğrusu, bir yargının gerçeğe (nesneye) yargılardır. Mantık doğrusu, bir yargının
uygunluğudur. Bilgi doğrusu bilginin düşünce ilke ve kurallarına uygunluğunu
içeriğiyle ilgilidir. Bilgi doğrusu daha çok ifade eder. Burada yargıların birbirleriyle
pozitif bilimlerin alanına girer. tutarlı olmasına bakılır. Yargıların içerik
Örnek: Samsun Karadeniz Bölgesi'ndedir. bakımından doğruluğuna bakılmaz.
Sokrates ölümlüdür.
Örnek: Bütün insanlar ölümlüdür.
Ali insandır.
Mantık doğrusu bir çıkarımdır (akıl yürütmedir). O halde, Ali ölümlüdür.
Mantık bilimi özellikle çıkarım çeşitlerinden olan
tümdengelimi (kıyas) daha çok kullanır. Çıkarım
öncül durumdaki önermelerden yola çıkarak,
zihnin zorunlu bir sonuç çıkarma işlemidir.

D. AKIL İLKELERİ
Özdeşlik ilkesi Üçüncü halin imkansızlığı ilkesi
Çelişmezlik ilkesi Yeter-Sebep ilkesi

ÖZDEŞLİK İLKESİ:
Akıl yürütmeyi oluşturan önermelerin, belli değişmeyen doğruluk değeri taşımaları için,
akıl yürütmenin başında bir terime verilen anlam ne ise o akıl yürütme boyunca o
terim, hep aynı anlamı taşımalıdır.
Örnek: Bütün bebekler ağlar.
Yamaç bebektir.
O halde Yamaç da ağlar.
"Bir şey ne ise o dur. Bir şey kendisinin aynısıdır."
Yani bir şeyin yine kendisi olmasıdır, "A, A'dır." Bu ilke, sembolik mantıkta A A
(Bir şey A ise A'dır) şeklinde gösterilir.
Örnek: İnsan insandır.

Özdeşlik ilkesi ne eşitlik ne de benzerliktir.


Benzerlik ve eşitlik karşılaştırma yapılan iki ayrı şey arasında
olur. Oysa özdeşlik, iki ayrı şey arasındaki bir ilişki değil, bir ve
kendisi olmasıdır.
71
ÇELİŞMEZLİK İLKESİ:
Bir şey, önerme aynı zamanda ve şartlarda hem kendisi hem de kendisinden başka bir
şey (yani zıttı) olamaz. "A, A olmayan değildir."
Örnek: Barış hem çalışkan hem de tembel olamaz diyemeyiz. Çünkü bu önerme çelişiktir.
ÜÇÜNCÜ HALİN İMKANSIZLIĞI:
Bir şey ya vardır ya da yoktur. Bir şey ya A'dır, ya da A değildir. Yani üçüncü bir ihtimal
yoktur.
Üçüncü halin imkansızlığı iki çelişik durumdan bahsetmektedir. İki çelişik önermeden biri
doğruysa diğeri de zorunlu olarak yanlıştır, iki arasında üçüncü bir hal yoktur.
Örnek: Zil ya çalar ya da çalmaz. Bundan başka bir ihtimal düşünülemez.
YETER-SEBEPLİLİK İLKESİ:
Her şeyin bir var olma sebebi vardır. Çünkü hiçbir şey kendiliğinden (yoktan) ve
nedensiz (amaçsız) var olamaz.
Mantık ilkesi olarak; "Bir yargı veya önermenin doğru olduğu sebepsiz iddia
edilmemelidir. Bir yargı veya önermenin doğruluğunun sebebi ise başka bir yargı
ve önermedir."
"Bütün insanlar ölümlüdür." önermesi, "Bu insan ölümlüdür." önermesini temellendirir,
yani onun sebebidir.
Bu ilkeyi iki açıdan da ele alabiliriz:
a) Sebeplilik İlkesi: b)Amaçlılık İlkesi:
Her şeyin bir sebebe bağlı olarak ortaya Var olan her şeyin bir varoluş amacını
çıkmasını ifade eder. Sebepsiz bir şey ifade eder. Evrende hiçbir şey boş
olamaz. yere yaratılmamıştır. Her şey bir
Örnek: Yağmurun yağma nedeni bulut ise, gayeye yöneliktir.
bulutun da bir nedeni olmalıdır. Örnek: Burun koklamak için vardır.
O da buharlaşmadır.
E. AKIL YÜRÜTME YÖNTEMLERİ
Tümevarım (Endüksiyon): Özelden genele veya parçadan bütüne doğru yapılan akıl
yürütmedir. Tümevarımda bazı nesnelerin ortak özelliklerinden hareketle, o nesne
grubunun bütünü hakkında bir yargıya varılır. Tümevarım ikiye ayrılır:
Tümdengelim (Dedüksiyon): Aklın genelden özele/bütünden parçaya veya genelden
genele izlediği yoldur. Dedüksiyon bize yeni bir bilgi vermez.
Bilinen bilgilerin açığa çıkmasını sağlar. Sonuç öncüllerde açık veya gizli olarak
bulunduğundan zorunlu ve kesindir. Bu nedenle, tümdengelimin mantıksal geçerliliği
vardır. Kıyas da tümdengelimdir.
Analoji (Benzeşim): Aklın özelden özele izlediği yoldur. İki şey arasındaki (benzerlikten)
bir ortak özellikten yola çıkarak, biri hakkında verilen bir yargıyı diğeri hakkında da
vermektir.
72
TÜMDENGELİM Analojide sonuç zorunlu ve kesin
olmadığından mantıksal geçerliliği ve
bilimsel güvenilirliği de pek yoktur.
GENEL ÖZEL Örnek: Türkiye de, İspanya da
yarımadadır. İspanya'da balıkçılık yapılır.
O halde Türkiye'de de balıkçılık yapılır.
TÜMEVARIM

73
KLASİK MANTIK
Klasik mantığın temel konusu akıl yürütmedir. Klasik mantık;
Kavram-Terim,
Önermeler ve
Çıkarımlar diye üç bölüme ayrılarak incelenir.

I. KAVRAM - TERİM
Kavram: Bir şeyin zihindeki tasarımıdır. Kavram soyutlama ve genelleme yapılarak elde
edilir.
SOYUTLAMA GENELLEME
Nesnelerden ayrılma özelliği Birbirine benzeyen varlıkları ortak
olmayan nitelikleri nesneden özellikleri ile düşünmektir.
ayırarak düşünebilmedir.
Terim: Kavramın dil ile ifade edilmesidir. Terim dil içerisinde bir anlam taşıyan en
küçük birimdir.
Dolayısıyla tek başına anlam taşımayan sözcüklerdir.
KAVRAM ÇEŞİTLERİ
1) Niceliklerine Göre Kavramlar
a) Tekil kavram: Bir kavramın, yalnızca tek bir şeye işaret etmesidir.
Örnek: Antalya, Mars, Tuncay vb.
b) Tümel kavram: Bir kavramın, ele aldığı sınıfın tümünü ifade etmesidir. Bütün, hepsi,
her, tüm, hiçbir gibi sözcüklerle ifade edilir.
Örnek: Bütün gözlüklüler çalışkandır.
c) Tikel kavram: Bir kavramın, ele aldığı sınıfın yalnız bir kısmını ifade etmesidir. Bazı, bir
kısım, birkaç, çoğu, kimi gibi sözcüklerle ifade edilir.
Örnek: Bazı öğrenciler çalışkandır.
d) Genel kavram: Aynı türe ait nesnelerin ortak özelliklerini ifade eden kavramlardır.
Örnek: Gezegen, bitki, canlı, insan, şehir vb.

2) Niteliklerine Göre Kavramlar (Olumlu (pozitif) ve Olumsuz (negatif) kavramlar)


a) Olumlu kavram: Bir kavramın ifade ettiği niteliğin gösterdiği varlıkta bulunmasıdır.
Mesela; zeki, görgülü, yürüyen, gayretli, çalışkan, erdemli.
Örnek: Veli erdemli bir insandır.
b) Olumsuz kavram: Bir kavramın ifade ettiği niteliğin gösterdiği varlıkta bulunmamasıdır.
Mesela; görgüsüz, yürümeyen, gayretsiz, tembel, erdemsiz.
Örnek: Mahmut görgüsüz değildir.
74
3) Somut ve Soyut Kavramlar
a) Somut kavram: Bir kavramın, bir nesneye işaret etmesidir. Somut kavramlar beş
duyu organı tarafından algılanabilen kavramlardır.
Örnek: Hayvan, kalem, elma, güzel vb.
b) Soyut kavram: Bir kavramın, bir varlığın oluş tarzını veya o varlığın ortak bir
niteliğini belirtmesidir.
Örnek: İyilik, insanlık, şairlik, güzellik vb.

4) Kolektif ve Distribütif Kavramlar


a) Kolektif kavramlar: Bireyler grubunu ifade edipte, grupta gerçekleşen ve birey için
kullanılmayan kavramlara denir.
Örnek: Takım, ordu, meclis, aile, sınıf vb.
b) Distribütif kavramlar: Bireyler grubunu ifade edipte, bireyde gerçekleşen ve grup adı
olarak da kullanılabilen, ama asıl olarak birey için kullanılan kavramlara denir.
Örnek: Asker, öğrenci, milletvekili, çocuk, işçi vb.

NELİK, GERÇEKLİK VE KİMLİK ÖRNEKLER


Genel bir kavramın sadece zihinde tasarlanmasına
veya düşünülmesine Nelik (içerik), Bahçeyi zihnimizde
o kavramın zihin dışındaki (dış dünyada) bir varlığı düşünmemiz nelik,
göstermesine gerçeklik denir. Dış dünyada bahçeleri
Gerçeklik, o kavramın dış dünyada somut bir gösterdiğimizde gerçeklik,
karşılığının olmasını ifade eder. Gerçekliği olan bir Yamaç'ın bahçesi veya bu
kavramın belli bir nesnede somutlaşmasına kimlik bahçe dediğimizde kimlik
denir. olur.

İÇLEM-KAPLAM İLİŞKİSİ
a) İçlem: Bir kavramın içine aldığı bireylerin ortak özellikleri o kavramın içlemini gösterir.
Örnek: Hayvan kavramının içlemi denince, hayvan kavramının adlandırdığı varlıkların,
ortak özelliklerin tümü anlaşılır. Bu özellikler (canlı ve varlık olma özelliği)
bütün hayvanlarda bulunur.

hayvan b) Kaplam: Bir kavramın içine aldığı bireylerin tümüne


(sayısına) kaplam denir.
Örnek: Hayvan kavramının kaplamı denince, yeryüzündeki
kuş bütün hayvanları içine alır. Kuş, köpek gibi.
Yani bütün hayvanlar "hayvan" kavramının kaplamının içinde
yer alır.

75
İçlem ve kaplam arasında ters İçlem-Kaplam ilişkisini şu şekilde
bir orantı vardır. gösterebiliriz:
Kavramlarda genelden özele doğru İçlem
gidildikçe, kaplamları azalır, içlemleri
ise artar.
Başka bir deyişle kaplam en geniş
olan, içlem en dar olandır. Kaplam

KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER


Kavramlar arası dört türlü ilişkiden söz edilebilir.
Eşitlik: İki kavramdan her biri diğerinin tüm elemanlarını karşılıyorsa (içine alıyorsa)
aralarında eşitlik ilişkisi vardır.
Her x, y'dir her y, x'dir.
Her insan düşünendir her düşünen insandır.
insan ( x )
düşünen (y) NOT: İki kavram arasında eğer eşitlik ilişkisi varsa,
oluşturulan iki önerme de tümel olumlu olur.

Ayrıklık: İki kavramdan her biri diğerinin hiçbir elemanını karşılamıyorsa


(içine almıyorsa) yani aralarında hiçbir ortak bir eleman yoksa ayrıklık ilişkisi vardır.
Hiçbir x, y değildir. Hiçbir y, x değildir.
köpek Hiçbir köpek kuş değildir. Hiçbir kuş köpek
kuş değildir.
( x ) (y)
NOT: İki kavram arasında eğer ayrıklık ilişkisi
varsa, oluşturulan iki önerme de tümel olumsuz
olur.
Tam Girişimlik: İki kavramdan sadece biri diğerinin bütün elemanlarını karşılarsa (içine
alıyorsa) aralarında tam girişimlik ilişkisi vardır.
insan Bütün erkekler insandır. Bazı insanlar erkekler.
erkek NOT: İki kavram arasında eğer tam girişimlik ilişkisi varsa,
önermelerden birisi tümel olumlu diğeri
tikel olumlu olur.

76
Eksik Girişimlik: İki kavramdan her biri diğerinin bazı elemanlarını karşılıyorsa (içine
alıyorsa) aralarında eksik girişimlik ilişkisi vardır.
Bazı x'ler y'dir. Bazı y'ler x'dir.
insan çalışkan Bazı insanlar çalışkandır. Bazı çalışkanlar insandır.
( ) (y) NOT: İki kavram arasında eğer eksik girişimlik ilişkisi varsa,
oluşturulan iki önerme de tikel olumlu olur.

Porphyrios Ağacı
Cevher (varlık)
BEŞ TÜMEL Cins Tür
1) Cins Cisim olmayan Cisim olan
2) Tür
3) Ayrım (fasıl) Canlı Cansız
4) Özgülük (hassa-özellik)
5) İlinti (araz-ortak özellik) Duygulu (hayvan) Duygusuz
(bitki)
Akıllı (insan) Akılsız
Cins: Cins, kaplam ve içlem açısından iki şekilde tanımlanır.

a)Kaplam açısından cins; altında b) İçlem açısından cins; özellikler


türlerin sıralandığı şeydir. (nitelikler) yığınıdır. İkiye ayrılır
İki kavramdan kaplamı daha geniş
olan kavrama cins denir. Yakın cins; bir türün Uzak cins; bir türü daha
hemen üstündeki üstündekilerle anlatan
Yukarıdaki şemaya göre duygulunun cinstir. cinstir.
yakın cinsi canlı, cisim olan ve
cevher ise uzak cinsidir.

Tür: Ortak özellikleri olan iki terimden içlemi daha fazla (kaplamı daha az) olan
kavramdır ya da cinsin altında sıralanan şeylerdir. Cinste kaplam, türde ise içlem
fazladır.
Hayvan-kurt ilişkisinde, hayvan Tür kavramları özel ve genel tür diye ikiye ayrılır.
terimi köpek terimine göre Özel tür, cins olmayan ve başka türlere
kaplamı daha geniş olduğu için
bölünemeyen türdür. Örneğin; "insan" özel türdür.
Göreli tür, cins olabilen ve yeniden türlere
hayvan terimi cins, köpek terimi bölünebilen türdür. Örneğin; canlı göreli türdür.
ise türdür.
77
Ayrım (Fasıl): Aynı cins içerisindeki türleri birbirinden
n cinsinyrdımen ayıran ayırmaya yarayan özelliklerdir.
Türü yaekıya
özelliğ sinkıdnenaayıra, n Örnek: insanın düşünmesi ve konuşması, insanı diğer
uzak cien uzak ayrım denir. canlılardan ayırır.
özelliğ
eğ in; akıl lılı k (d üşünmek) Özgülük (Hassa-Türsel Ayrım): Bir özelliğin sadece bir türe
Örn erden ait olmasıdır. Başka bir ifadeyle; yalnızca bir türe ait olan
insanı diğer tyüarl ayrımıdır.
ayırdığı içinmekkınise uzak ayrımdır. Bu nedenle türsel ayrım olarak da
Hareket et adlandırılmaktadır.
ayrımıdır.
İlinti (Araz- Ortak özellik): Bir özelliğin birden fazla türe ait olmasıdır.
Örneğin; uyumak, beslenmek birden fazla türe ait özelliklerdir

II. TANIM
A. TANIMIN ANLAMI
Bir şeyin içeriğinin ne olduğunu açıklamaktır. Bu açıklamada o varlığın içlemi ortaya
koyulmuş olur. Tanım nedir? sorusuna verilen cevaptır.
Örnek: "İnsan nedir?" sorusuna yanıt olarak verilen "İnsan düşünebilendir" önermesi bir
tanımdır.

B. TANIM ŞARTLARI
1) Tanım, tanımlanan bir özne ile tanımlayan bir yüklemden oluşan çelişkisiz önerme
olmalıdır.
2) Tanım tam olmalıdır. Yani tanımı yapılan bütün fertler tanımın içine girmeli, kaplamına
ait olmayanlar ise tanımın dışında kalmalıdır.
3) Tanım, açık olmalıdır. Bir kavram kendisinden daha açık olmayan başka bir şeyle
tanımlanmamalıdır.
4) Tanımda kısır döngü bulunmamalıdır. Yani bir şeyin bilinmesi kendisine bağlı başka bir
şeyle tanımlanmamalıdır.
5) Tanım anlaşılamayacak kadar çok kısa ya da çok uzun olmamalıdır.
C.TANIM ÇEŞİTLERİ
Kaplamsal tanım: Bir şeyi kendi kaplamıyla tanımlayan tanımlardır.
Yeni bilgi vermezler (kavramın içlemi hakkında bilgi vermezler).
Öznesi ile yüklemi özdeş terimlerden kurulu, yani "A, A'dır." şeklindeki tanımlardır.
Beş tümele göre tanımlar:
a) İçleme göre tanım: Cins-tür ilişkisi dikkate Bir tanımda yüklem (tanımlayan)
alınarak yapılan tanımlardır. Bilgi veren öznenin (tanımlananın) ait olduğu
tanımlardır. cinse işaret ediyorsa, bu tanıma
Özne ve yüklemleri farklı terimlerden oluşur. cins tanım denir.
Yani "A, B'dir." şeklindeki tanımlardır. Örneğin; "İnsan
Asıl tanımlardır. hayvandır." Bir tanımda yüklem
öznenin türüne işaret ediyorsa, bu
tanıma tür tanımı denir.
78
Klasik mantıkçılar içleme göre tanımları ikiye ayırır.
Özle ilgili tanım: İlinti ile ilgili tanım:
Daha doğru olan tanımlardır. İlintiye ait olan onun niteliklerini
Kavramın yerini açıkça belirtip bildiren tanımdır.
diğerlerinden ayıran tanımlardır.
Ayırıcı bilgi verir. Bu tanım, öznenin
(tanımlananın) hem ait olduğu cinsi, hem de
türünün bir özelliğini gösterir.

İslam mantıkçıları bu iki tanımı dörde çıkarmıştır.


Özle ilgili tam tanım: Özle ilgili eksik tanım: İlinti ile ilgili İlinti ile ilgili eksik
Bir kavramın yakın cinsi ve Bir kavramın uzak tam tanım: tanım:
yakın ayrımıyla yapılan cinsi ve yakın Bir kavramın Bir kavramın sadece
tanımdır. ayrımıyla yapılan yakın cinsi ve ilintileri ile veya uzak
En iyi tanım olarak kabul tanımdır. cinsi ve ilintisi ile
ilintisi ile yapılan yapılan
edilir. tanımdır. tanımdır.

b) Tanımlanana göre tanımlar:


Ad tanımları: Neliği olan fakat gerçekliği olmayan kavramların tanımıdır. Nesnesi
olmayan, yalnızca zihnimizde varlık gösteren ve uzlaşma ürünü sonucu oluşturulan
tanımlardır.
Örnek: özgürlük, terör, yaşlılık, dev, deniz kızı, meridyen, pi sayısı, asal sayı, üçgen, kare
vb. kavramları ad tanımlarıdır.
Nesne tanımları (gerçek tanım): Hem neliği hem gerçekliği olan kavramların
tanımıdır. Bu tanımı tanımlanan belirler. Beş duyu organı tarafından dış dünyada
algılanan nesnelerin tanımıdır.
Örnek: İnsan, su, demir, dağ vb. gibi nesnelerin tanımları bu şekilde yapılır.

Ç. TANIMLANAMAZLAR
Her şeyin tanımı yapılabilir mi? Buna hem evet hem de hayır cevabı verebiliriz. Her şeyin
kaplama dayalı tanımı yapılabilir, fakat her şeyin içleme dayalı tanımı yapılamaz.
İçleme dayalı tanımı yapılamayanlara tanımlanamazlar denir.
Tanımlanamazlar ise şunlardır:
a) Deneyin doğrudan verileri tanımlanamaz:
Örneğin; renklerin, kokuların, tatların, seslerin tanımı yapılamaz.
Çünkü bunlar duyu organlarıyla doğrudan elde edilen verilerdir ve herhangi bir şeyi
duyumsamamış birisine, o duyum ifade edilemez veya doğuştan kör olan birisine mavi
rengin tanımını yapamayız.
b) Duyguların tanımı yapılamaz: Bunların bilinmesi, anlaşılması için algılanmaları,
yaşanmaları gerekir.
Örneğin; aşkın, sevginin, acının, kinin tanımı yapılamaz, ancak onlar betimlenebilir. Çünkü
o duyguları yaşamamış birine, o duyguları ifade edemeyiz.
79
c) Üstün cinslerinde tanımı yapılamaz: Cins olupta, tür olmayan kavramlara üstün cins
denir.
Örneğin; varlık, zaman, mekan, birlik, çokluk gibi kavramlar üstün cinstir ve
tanımlanamazlar.
Yani hiçbir şeyin içleminde yer almayan kavramların tanımı yapılamaz.
d) Fertleri gösteren ve türleri olmayan tek şeylerin de tanımı yapılamaz:
Örneğin; Descartes, Gazali gibi. Bunlar sadece betimlenebilir.

III. ÖNERMELER
A. ÖNERMENİN TANIMI VE YAPISI
Özne ve yüklem olmak üzere en az iki terimden ve bir bağ ile oluşturulan, bir yargıyı
dile getiren ve doğruluk değerine (doğru veya yanlış) sahip olan cümlelerdir.
Her cümle önerme sayılamaz. Bir cümlenin önerme sayılabilme koşulları şunlardır:
1) En az iki terimle oluşması (özne ve yüklem) Önerme sayılmayan cümleler (ifadeler)
2) Yargı bildirmesi ise şunlardır:
3) Doğruluk değerine sahip olması -Soru cümleleri (Ödevini mı?)
(doğru veya yanlış olması) -Emir cümleleri (Dersine çalış.)
-Dilek, istek bildiren cümleler (Keşke
4) Terimleri birbirine bağlayan bir bağ olması ders çalışsaydın, Umarım istediğin
bölümü kazanırsın.)
-Duygu cümleleri (Ne güzel bir ses)
B. ÖNERME ÇEŞİTLERİ -Dualar
-Gereklilik bildiren ve ünlem cümleler (!)
Yargının niceliği bakımından önermeler
a) Tümel önerme: Önermenin yargısı (yüklemi),
bir sınıfın tümünü ifade ediyorsa (kapsıyorsa) tümel
önermedir. Önermenin öznesi, her, bütün, hiçbir, hepsi gibi ifadeler alır.
Örnek: Bütün kuşlar hayvandır.
b) Tikel önerme: Önermenin yargısı (yüklemi), bir sınıfın bir kısmını ifade ediyorsa
(kapsıyorsa) tikel önermedir. Önermenin öznesi, bazı, bir kısım, birçok, çoğu, kimi gibi
ifadeler alır.
Örnek: Bazı öğretmenler sanatçıdır.
c) Tekil önerme: Önermenin yargısı (yüklemi), bir sınıfın tek bir bireyini ifade etmesidir.
Önermenin başında niceleyici bulunmaz.
Örnek: Arden zekidir.
d) Belirsiz önerme: Bir önermenin öznesi, nicelik belirtmiyorsa (yani niceliği belirsiz ise)
ve o özne bir bireye işaret etmiyorsa o önerme belirsiz önermedir.
Örnek: Çiçek güzeldir.
Konuşmak güzel bir sanattır.
İnsan ölümlüdür.
Çalışkan başarır.
Yargının niteliği bakımından önermeler
Olumlu önerme: Yüklemde belirtilen Olumsuz önerme: Yüklemde belirtilen
özelliğin, öznede bulunduğunu gösteren özelliğin, öznede bulunmadığını
önermelerdir. gösteren önermelerdir.
Örnek: İdil çalışkandır. Örnek: Veli çalışkan değildir.
80
Yargının içlemi bakımından önermeler
Analitik önerme: Mantık dilinde olgusal
içerikten yoksun önermelere "analitik Sentetik önerme: Mantık dilinde olgusal
önerme" denir. içerikli önermelere "sentetik önerme" denir.
Analitik önermeler doğruluğu veya Sentetik önermeler doğruluğu veya
yanlışlığı deney ve gözleme yanlışlığı ancak deney ve gözleme
dayanmaksızın, sadece akla dayalı başvurularak belirlenebilen
olarak bulunan önermelerdir. önermelerdir.
Analitik önermeler her zaman doğru Sentetik önermeler doğru veya yanlış
olan önermelerdir. olabilir.
Analitik önermede yüklem özne Sentetik önermede yüklem özne
hakkında yeni bir bilgi vermez. Yüklem hakkında yeni bir bilgi verir. Sentetik
özneyi sadece yinelemektedir. önermeler "A, B'dir." şeklinde ifade edilir.
Analitik önermeler "A, A'dır." şeklinde Yani A, B hakkında bilgi verir, B A'nın bir
ifade edilir. özelliğini simgeler.
Yani yüklem ile özne özdeştir. Örnek: Hazal akıllıdır.
Örnek: Hiçbir bekar evli değildir.
Karenin dört kenarı vardır.
Ankara başkenttir.
Yargı sayısı (yapılarına) bakımından önermeler
a) Basit önerme (Kategorik/Yüklemli): Tek yargı bildiren önermelerdir. Bir özne, bir
yüklem ve bir bağdan oluşur.
Örnek: Bugün hava yağmurluydu.
Bütün kargalar siyahtır. Basit önermenin öznesini "s" , yüklemini
"p" harfleriyle gösteririz.
Basit önermeler bazen karmaşık yapıda Basit önermelerin nicelik ve nitelik
olabilir. Bazen özne bazen yüklem, bazen de her yönünden dört biçimi vardır.
ikisi birden, birden fazla terim veya sözcük Tümel olumlu önerme (A harfiyle
içerebilir. Bunlara karmaşık önermeler denir. gösterilirse) sAp
Karmaşık önermeler kendi içlerinde üçe (özne, Tümel olumsuz önerme (E harfiyle
gösterilirse) ~sEp
yüklem ve hem öznesi hem de yüklemi Tikel olumlu önerme (I harfiyle
bakımından) ayrılırlar. gösterilirse) sIp
Tikel olumsuz önerme (O harfiyle
gösterilirse) ~sOp

b) Bileşik önermeler: Birden fazla yargı bildiren önermelerdir.


Bileşik önermeler; bileşikliği açıkça belli olanlar ve bileşikliği gizli olanlar diye ikiye
ayrılır.
Bileşikliği açıkça belli olan önermeler: Birden fazla yargı taşıdığı hem anlam hem de
şekil (biçim) bakımından açıkça belli olan önermelerdir.
Koşullu, Bağlantılı, Nedenli ve Ekli olmak üzere dörde ayrılır.
Koşullu önerme: Yargının bir koşula bağlı olduğu önermelerdir. İki türlüdür. Bitişik
koşullu önerme "-se, -sa, -ise" eklemleriyle, Ayrık koşullu önerme "veya, ya ya da"
ekleriyle iki ayrı yargıyı birbirine bağlar.
Ders çalışırsan sınavı kazanırsın (Bitişik). Bir sayı ya tektir ya çifttir (Ayrık).
81
Bağlantılı önerme: Birbirine kabul (tasdik) veya
b il e ş ik ön erm ed e; bağlaçtan inkar bağlayıcı ekler ile (ve, ile, ne ne de, hem
Bir koşullu sit önermeye ön bileşen hem de, gerek gerekse) bağlanan önermelerdir.
önce gelen ba gelen Mehtap ile Sultan sinemadadır.
(önerti), sonraye art bileşen (sonurtu)
basit önerme İlker ve Soner çalışkandır.
adı verilir.

Nedenli önermeler: Neden bildiren bir kelime (çünkü, için, dolayı, yani) ile birbirine bağlı
iki önermeden oluşan önermelerdir.
Ardıç okula gelmedi, çünkü hastaydı.
Ekli önermeler: Birbirine ama, fakat, lakin gibi kelimelerle bağlanan önermelerdir.
Hava bulutlu ama yağmur yağmadı.

Bileşikliği gizli olan önermeler: Bileşiği (yani yargının sayısı), şekil (biçim) bakımından
belli olmayıp, anlam bakımından belli olan önermelerdir. Yani ilk bakışta bakıldığı zaman
önerme tek bir önerme (basit önerme) gibi görünmesine karşın, aslında anlam bakımından
birden fazla yargı bildirir.
Özgülü, Çıkarmalı, Karşılaştırmalı ve Sınırlandırıcı olmak üzere dörde ayrılır.

Özgülü önerme: Çıkarmalı önerme: Karşılaştırmalı önerme: Sınırlandırıcı


Yüklemin sadece özneye Öznenin kaplamına Bir fikri, karşılaştırma önerme:
ait olduğunu bildiren giren bir kısım bireyleri ile ifade eden Yargıyı zaman
önermelerdir. Bu tür dışarıda tutarak önermelerdir. bakımından
önermelerde yapılan önermelerdir. Bu tür önermelerde sınırlandıran ve
sadece, yalnız, ancak Bu tür önermelerde daha, en gibi ifadeler yargının önceki
gibi kelimeler kullanılır. dışında, haricinde, hariç kullanılır. veya sonraki halini
Sadece köpekler gibi kelimeler kullanılır. Derya Ayşe'den bildiren
havlar. Demet dışında daha çalışkandır. önermelerdir.
sınıftaki herkes LGS'de
başarılı oldu. Bu tür önermeler,
-den beri, dan bu
tarafa gibi kelimeler
Bir haftadan beri hastayım. kullanılır.

Kipsel önermeler ilk kez


Aristoteles tarafından ele
Yargının kipliği bakımından önermeler alınmış ve bunları
Kiplik, bir önermenin işaret ettiği şeyin gerçek, zorunlu yalın (assertorik),
veya mümkün olup olmaması halidir. zorunlu (apodiktik) ve
Kipsel önermeler yapı bakımından tek bir önerme gibi mümkün (problematik)
gözükmelerine rağmen, aslında birbirine geçmiş iki önermeler diye üçe
önermeden meydana gelir. ayırmıştır.
82
a) Yalın önermeler: Yalın önermelerin kipliği yoktur.
Öznenin bir özelliğini yüklemde ifade eden önermelerdir.
"A, B'dir." formuna sahip olan önermelerdir.
Yüklemde belirtilen özellik, deney ve gözlem sonucunda
saptanmıştır. Tüm deneye ve gözleme dayanan önermeler yalın önermelerdir.
Bu nedenle bu önermeler gerçeklik (olgusal) önermeleridir.
Hayvanlar iki gözlüdür. Dünya yuvarlaktır.
b) Zorunlu önermeler: "A, mutlaka B'dir." veya "A'nın B olması zorunludur." gibi zorunluluk
bildiren önermelerdir. Buradaki zorunluluk başka türlü olamamaktan ileri gelir. Bu
önermeler her zaman ve her koşulda doğru olan önermelerdir.
Üç ile beşin toplamının sekiz olması

c) Mümkün önermeler: "A, B olabilir" gibi bir olasılığı ifade eden önermelerdir. Bu
önermelerin doğruluğu bir takım koşullara bağlıdır.
Yarın hava soğuk olabilir.
IV. ÇIKARIM
A. ÇIKARIMIN TANIMI VE YAPISI
Mantıkta her türlü akıl yürütme çıkarım adını alır. Çıkarım, verilen öncüllerden bir
sonuç çıkarma işlemidir. Çıkarım bir öncül ve bir sonuç önermesi olmak üzere en az iki
önermeden oluşur.
Öncül önerme; akıl yürütmede sonuçtan önce gelen ve sonuca dayanak olan önermedir.
Sonuç önermesi; akıl yürütmede öncül önermeden hareketle zorunlu olarak elde edilen
önermedir.

B. ÇIKARIM ÇEŞİTLERİ
1) Doğrudan çıkarım (karşı olum, döndürme)
2) Dolaylı çıkarım (kıyas)
Doğrudan Çıkarım
Sonuç, tek bir önermeye dayanarak elde ediliyorsa buna doğrudan çıkarım denir.
Bu çıkarımlar önermeler arası ilişkilere dayalıdır.
Önermeler arasında, Karşı olum ve Döndürme olmak üzere iki tür ilişki vardır.
Bu iki tür ilişki tümel ve tikel önermeler için geçerlidir. Tekil önermelerde bu
ilişkilerinden bahsedemeyiz.
Bu çıkarımlarda önermeler için kullanılan semboller şunlardır:

Tümel olumlu A Tümel olumsuz E


Tikel olumlu I Tikel olumsuz O

83
a) Karşı Olum İlişkisi: Aynı terimlerden (özne ve yüklem) oluşmuş iki önerme ya nicelik
ya nitelik veya hem nicelik hem de nitelik bakımından birbirinden farklı iseler bu iki
önerme arasında karşı olum ilişkisi vardır. Önermeler arasında karşı olum ilişkisinin
olabilmesi için aynı terimlerden oluşması gerekir.
Karşı olma ilişkisinde dört türlü ilişki vardır:
a) Üst karşıt b) Alt karşıt
c) Altıklık d) Çelişik
Karşı olum ilişkilerini gösteren tablo
Tümel Tümel
Olumlu Üst karşıt Olumsuz Üst Karşıt:
(A) (B) Aynı terimlerden oluşmuş (öznesi ve
yüklem aynı olan) iki tümel önerme
sadece nitelik bakımından farklı ise
bunlar üst karşıt önermedir.
Altık çelişik çelişik Altık Buna göre tümel olumlu ile tümel
olumsuz karşılıklı olarak üst karşıttır.

Bütün canlılar ölümlüdür. (A)


ÜST KARŞITI
Alt karşıt Hiçbir canlı ölümlü değildir. (E)
önermesidir.
Uyarı: Üst karşıt önermelerin nicelikleri aynıdır.
Uyarı: Üst karşıtlık ilişkisinde;
Tümeller doğru ise karşıtları mutlaka yanlıştır.
Tümeller yanlış ise karşıtları doğru veya yanlış olabilir.
Alt Karşıt:
Aynı terimlerden oluşmuş yüklemi aynı olan) iki tikel önerme sadece nitelik bakımından
farklı ise bunlar alt karşıt önermedir.
Buna göre tikel olumlu ile tikel olumsuz karşılıklı olarak alt karşıttır.
(I) (O)
Tikel Olumlu Alt karşıt Tikel Olumsuz
Uyarı: Alt karşıt önermelerin
Bazı canlılar ölümlüdür. (I) nicelikleri aynıdır.
ALT KARŞITI Uyarı: Alt karşıtlık ilişkisinde;
Bazı canlılar ölümlü değildir. (O) -Tikeller doğru ise karşıtları doğru
önermesidir. veya yanlış olabilir.
-Tikeller yanlışsa karşıtları mutlaka
doğrudur.
84
Altıklık: Aynı terimlerden oluşmuş (öznesi ve yüklemi aynı olan) iki önerme sadece
nicelik bakımından farklı ise bunlara altık önermeler denir.
Buna göre tümel olumlu ile tikel olumlu tümel olumsuz ile tikel olumsuz önermeler
altıktır.
Tümel Olumlu Tümel Olumsuz
(A) (E)
Altık Altık Bütün insanlar ölümlüdür. (A)
Bazı insanlar ölümlüdür. (I)
Hiçbir insan ölümlü değildir. (E)
Bazı insanlar ölümlü değildir. (O)
(I) (O)
Tikel Olumlu Tikel Olumsuz
Uyarı: Altık önermelerin nitelikleri aynıdır.
Uyarı: Altıklık ilişkisinde;
Tümeller doğru ise altıkları mutlaka doğrudur.
Tümel yanlış ise altıkları doğru veya yanlıştır.
Tikeller doğru ise altıkları doğru veya yanlıştır.Tikeller yanlış ise altıkları da mutlaka
yanlıştır.
Tümel Olumlu Tümel Olumsuz
(A) (E) Çelişiklik: Aynı terimlerden oluşmuş (öznesi
ve yüklemi aynı olan) iki önerme hem nicelik
hem de nitelik bakımından farklı ise bu
çelişik çelişik önermeler çelişiktir.
Buna göre tümel olumlu ile tikel olumsuz,
tikel olumlu ile tümel olumsuz önermeler
(I) (O) çelişiktir.
Tikel Olumlu Tikel Olumsuz
Bütün insanlar akıllıdır. (A) Çelişik önermelerin ikisi birlikte doğru
Bazı insanlar akıllı değildir. (O) olamaz. Çelişik önermelerden birincisi
Bazı insanlar akıllıdır. (I) doğru ise ikincisi yanlış, birincisi yanlış ise
Hiçbir insan akıllı değildir. (E) ikincisi doğrudur.

b) Döndürme: Bir önermenin niteliğine (olumlu veya olumsuz olmasına) ve doğruluk


değerine dokunmadan öznesini yüklem, yüklemini özne yapmaktır.

Uyarı: Döndürme sonucunda elde edilen önerme ile ilk önerme eşdeğerdir.
Döndürme düz ve ters döndürme diye ikiye ayrılır:
Düz döndürme: Bir önermenin niteliğine ve doğruluk değerine dokunmadan, öznesini
yüklem, yüklemini özne yapmaktır (yani önermenin öznesi ile yüklemi yer değiştirilir).
85
Düz Döndürme Kuralları:
1) Tümel olumlunun (A) düz döndürmesi Tikel olumlu (I) olur. (A- I )
Bütün insanlar canlıdır. (A) önermesinin düz döndürmesi;
Bazı canlılar insandır. (I) önermesi şeklinde olur.
2)Tümel olumsuzun (E) düz döndürmesi tümel olumsuz (E) olur. (E-E)
Hiçbir insan hayvan değildir. (E) önermesinin düz döndürmesi
Hiçbir hayvan insan değildir. (E) önermesi şeklinde olur.
3) Tikel olumlunun (I) düz döndürmesi Tikel olumlu (I) olur. (I - I)
Bazı insanlar kadındır. (I) önermesinin düz döndürmesi
Bazı kadınlar insandır. (I) önermesi şeklinde olur.
4) Tikel olumsuzun düz döndürmesi yoktur. DÜZ DÖNDÜRME FORMÜLÜ: EMEL CAMI KIRDI
Ters döndürme: Önermenin niteliğine ve doğruluk değerine dokunmadan öznesinin
karşıtını yüklem (Öznenin yanına "olmayan" getirilerek gerçekleştirilir), yüklemin
karşıtını özne (yüklemin yanına "olmayan" getirilerek gerçekleştirilir) yapılması
işlemidir.
Ters Döndürme Kuralları
1) Tümel olumlunun (A) ters döndürmesi tümel olumlu (A) olur. (A- A)
Bütün hayvanlar canlıdır. (A) önermesinin ters döndürmesi
Bütün canlı olmayanlar hayvan olmayandır. (A) önermesi şeklinde olur.
2)Tümel olumsuzun (E) ters döndürmesi Tikel olumsuz (O) olur. (E - O)
Hiçbir hayvan canlı değildir. (E) önermesinin ters döndürmesi
Bazı canlı olmayanlar hayvan olmayan değildir. (O) önermesi şeklinde olur.
3) Tikel olumlunun ters döndürmesi yoktur.
4) Tikel olumsuzun (O) ters döndürmesi tikel olumsuz (O) olur. (O - O)
Bazı canlılar hayvan değildir. (O) önermesinin ters döndürmesi
Bazı hayvan olmayanlar canlı olmayan değildir. (O) önermesi şeklinde olur.

TERS DÖNDÜRME FORMÜLÜ: EROL MOTOR SATAR


Dolaylı Çıkarım
Sonuç, birden fazla önermeye (öncüle) dayanarak elde ediliyorsa buna dolaylı çıkarım
veya kıyas (tasım) adı verilir.
a) Kıyasın Tanımı ve Yapısı
Kıyas, öncül durumdaki önermelerden yola çıkarak, zihnin zorunlu olarak bir sonuç
çıkarma işlemidir.
Kıyaslar genelde en az üç önermeden (iki öncül ve bir sonuç) ve üç terimden oluşur.
Üç terim; büyük, küçük ve orta terimdir.
Büyük terim: Sonuç önermesinin yüklemidir. (Kapsamı en fazla olanıdır) (Simgesi "P")
86
Orta terim: Her iki öncülde de tekrar edilen, Küçük terim: Sonuç önermesinin
ortak kullanılan terimdir ve sonuç öznesidir.
önermesinde bulunmaz. (Kapsamı en az olandır) (Simgesi "S")
(Simgesi "M")
Kıyasları oluşturan en az üç önerme ise şunlardır:
Büyük terimin bulunduğu öncül olan büyük önerme
Küçük terimin bulunduğu öncül olan küçük önerme Öncüllerden zorunlu olarak çıkan
önerme sonuç önermesidir.
I.Öncül: Bütün insanlar ölümlüdür. (BÖ) Sonuç önermesinde
Orta terim büyük ve küçük
II. Öncül: Sokrates insandır. (KÖ) terim birleşir ve
Orta terim orta terim yer
Sonuç: O halde Sokrates ölümlüdür. almaz.

b) Kıyas Çeşitleri
Basit Kıyaslar: İki öncül ve bir sonuçtan oluşan kıyaslardır. Kesin ve seçmeli diye ikiye
ayrılır.
1) Kesin kıyaslar: Kıyasın sonucu öncüllerde anlam bakımından bulunup da şeklen
bulunmayan kıyaslardır. Kesin kıyasta öncüllerde gizli olarak bulunan sonuç kesin olarak
çıkarılır. Yüklemli ve koşullu kesin kıyaslar diye ikiye ayrılır.
-Yüklemli kesin kıyaslar (Kategorik Kıyas): Yüklemli Bütün insanlar ölümlüdür.
önermelerden yapılan kesin kıyaslardır. Tümü basit Sokrates insandır.
önermelerden oluşan kıyastır. Bu nedenle kategorik O halde Sokrates ölümlüdür.
kıyas da denilir.
Yüklemli Kesin Kıyas Kuralları
Her kıyasta büyük, küçük ve orta terim olmak üzere üç terim bulunur.
Orta terim sonuçta yer almaz.
Kıyas bir tümdengelim biçimi olduğu için genel bir ifade ile başlamak zorundadır. Bu
nedenle orta terim öncüllerin herhangi birinde en az bir defa bütün kaplamıyla
alınmalıdır.
Yani öncüllerin en az biri tüm, bütün, hiçbir gibi ifadelerle kurulmuş olmalıdır.
Sonuçtaki terimlerin kaplamı, öncüldeki terimlerin kaplamından daha geniş olamaz.
Eğer sonuçtaki terim tümel ise, öncüllerdeki terimler de tümel olmak zorundadır. Yani
tikel olamaz.
Sonuç önermesi daima öncüllerin zayıf olanına (zayıf olmak demek öncülün tikel veya
olumsuz olması demektir.) bağlıdır. Buna göre;
a) Öncüllerden biri tikelse sonuçta tikeldir. b) Öncüllerden biri olumsuzsa, sonuç
Örnek: Bütün canlılar uyur. da olumsuzdur.
Bazı varlıklar canlıdır. Örnek: Bütün insanlar düşünendir.
O halde, bazı varlıklar uyur. Bazı düşünenler kadın değildir.
O halde bazı insanlar kadın değildir.

87
İki olumlu öncülden sonuç olumsuz çıkmaz.
İki olumsuz öncülden sonuç önermesi çıkmaz. Yani öncüllerden en az biri olumlu olmak
zorundadır.
İki tikel öncülden sonuç çıkmaz. Yani öncüllerden en az birisi tümel olmak zorundadır.
Koşullu kesin kıyaslar: Öncüllerden birinin veya her ikisinin de koşullu önermelerden
oluştuğu kesin kıyaslardır.
Bitişik koşullu kesin kıyas Ayrık koşullu kesin kıyas
-se, sa ekleri alır. ya ya da ekleri alır.
Örnek: Yağmur yağarsa sokaklar Örnek: Ya hukuk ya psikoloji
ıslanır. okuyacağım.
Sokaklar ıslanırsa tozlar yok olur. Hukuk okursam hakim olacağım.
O halde yağmur yağarsa tozlar yok Psikoloji okursam klinik açacağım.
olur. O halde ya hakim olacağım ya da klinik
açacağım.

İkilem (dilemma): Koşullu kesin kıyasın bir öncülü İkilemde, öncüller


ayrık koşullu, diğeri yüklemli kesin kıyas iki ayrı önerme oldukları
önermelerden yapılır da, yüklemli önermelerin halde aynı sonuca varılır.
yüklemleri aynı olursa buna ikilem (dilem) denir. İkilemin amacı karşı tarafı
çıkmaza sokmak veya bir
fikri çürütmektir.

2) Seçmeli kıyaslar: Sonuç önermesinin aynısının veya karşıt halinin, öncüllerde hem
anlam bakımından hem de şeklen bulunduğu kıyaslardır.
Birinci öncül her zaman koşullu önermedir. Bu nedenle birinci öncüle koşullu öncül,
ikinci öncüle seçmeli öncül denir. Öncülü bitişik koşullu ve öncülü ayrık koşullu diye
ikiye ayrılır.

Öncülü bitişik koşullu: Öncülü ayrık koşullu (seçenekli


İlk öncüldeki önermelerin birbirine "ise" kıyas):
eklemiyle bağlandığı, ikinci Birinci öncülü oluşturan
öncülün de basit önerme olduğu kıyaslardır. bileşenlerin birbirine "veya", "ya...ya
Örnek: Çalışırsan başarılı olursun. da" ekleriyle bağlandığı kıyastır.
Çalıştın. Örnek: Bu sayı ya çifttir ya da
O halde, başarılı olursun. tektir.
Bu sayı çifttir.
O halde bu sayı tek değildir.

Bileşik Kıyaslar: İkiden fazla öncül önermeden oluşan kıyaslardır. Yani iki veya daha
fazla basit kıyaslardan oluşan kıyaslardır.
Bileşik kıyaslar zincirleme, sorit ve karma kıyas diye üçe ayrılır.
88
Zincirleme kıyas: Arda arda gelen birden çok basit kıyastan oluşur. Birinci kıyasın sonuç
önermesi ikinci kıyasın ilk öncülü durumundadır. İleriye ve geriye giden zincirleme kıyas
diye ikiye ayrılır.
Örnek: Bütün insanlar canlıdır. Bütün kadınlar insandır. Bütün kadınlar canlıdır.
O halde, bütün anneler canlıdır. Bütün anneler kadındır.
Sorit (Yığın): Zincirleme kıyasta tekrar edilen önermelerin ortadan kaldırılmasıyla
oluşan kıyastır. Zincirleme kıyasta örnek olarak verilen kıyasta tekrar eden "Bütün
kadınlar canlıdır" önermeleri kaldırılır ve geriye kalan önerme sorit halini alır.
Örnek: Bütün insanlar canlıdır. Bütün kadınlar insandır. Bütün anneler kadındır.
Bütün anneler canlıdır.
Karma Kıyas (Hulfi): Bir kesin kıyas ile bir seçmeli kıyasın birleşmesinden oluşan
kıyaslara karma kıyas denir. Karma kıyas ispatlanması istenen önermelerin karşıtının
imkansızlığını göstermek için kullanılır (imkansıza indirgeme yolu).
Örnek: "Bir şey kendini yoktan var edemez." önermesinin doğruluğunu aşağıdaki gibi
kanıtlayabiliriz.
1) Bir şey doğru değilse karşıtı doğru olur ki, bu karşıtı kendisini yoktan var etmiş
olur.
2) Bir şey kendisini yoktan var etmişse, onun önceden yok iken var olmuş olması
gerekir.
3) O halde kanıtlanması istenen önerme doğru olmazsa bir şeyin yok iken var
olduğunu kabul etmek gerekir.
4) Bir şey yok iken var olması imkansızdır.
5) Öyleyse bir şey kendini yoktan var edemez.

Düzensiz Kıyaslar: Bir kıyas en az iki öncül ve bir sonuçtan oluşur. Ve bu kıyaslarda
büyük, küçük ve orta terim bulunur. Bu koşullara tam uymayan kıyaslara eksik veya
düzensiz kıyas denir.

Entimem (Kısaltılmış kıyas): Delilli Kıyas: Safsata (Sofizm):


Eksik ifade ile yapılan fakat Kıyasın öncüllerinin delilleri Başkalarını kandırmak
zihinde tam bir ifade şekli olan ile sunulduğu kıyaslardır. için, yanlış öncüllere
kıyaslardır. Öncüllerden biri veya Örnek: Bütün insanlar dayanarak veya kıyas
sonucu eksik olan kıyastır. ölümlüdür. kurallarına uymadan
Örnek: Düşünüyorum, O halde varım. Delili: Çünkü canlı bir varlık yapılan kıyas şeklidir.
önermesinde ifade eksikliği vardır. olan insan ölümlü olmak
Fakat bu önerme zihnimizde şöyle zorundadır.
tam bir ifade oluşturur: Cansu insandır.
Bütün düşünenler vardır.
Ben düşünüyorum.
O halde ben de varım. 89
MANTIK VE DİL
A. MANTIK VE DİL İLİŞKİSİ
Mantık sözcüğünün, "konuşma, söyleme" anlamına gelen nutuk sözcüğünden türemiş
olması mantığın köken bakımından dil ile ilişkisini açıkça gösterir. Dil bilgisi, bir
toplumun diliyle ilgili kuralları içerirken mantık tüm insanlığın düşüncesine ait evrensel
kuralları içerir.
Dil, düşüncelerimizi aktarmak için kullandığımız bir iletişim aracıdır.
Düşüncelerimizin (dolayısıyla akıl yürütmelerimizin) bağlı olduğu kuralların
(mantık kurallarının) incelenebilmesi için dilin özelliklerinin de bilinmesi gerekmektedir.

B. DİLİN GÖREVLERİ
Dilin bildirme görevi: Dilin inanç, tahmin veya bilgileri
iletmek amacıyla kullanılmasıdır.
Dil, bu görevini önermeler aracılığıyla yerine getirir. Bu
nedenle doğru ya da yanlış değerleri alabilir.

Dilin belirtme görevi: Dilin belirli bir duygusal tepkiyi veya


tavrı dışa vurma amaçlı kullanılmasıdır. Dilde bu görevi
ünlemler (!) yüklenir. "Vah vah!", "Çok yazık!" , "Yaşasın!" gibi
ünlemsel işaretlerle bir duygu dile getirilir.

Dilin yaptırma görevi: Dilin, insanların davranışlarını


etkileme ve yönlendirme amaçlı kullanılmasıdır. Dil, emir
kipindeki cümlelerle yaptırma görevini yüklenmektedir.

Dilin törensel görevi: Dilin, insani ilişkilerde bulunmak amacıyla


kullanılmasıdır. "Günaydın", "Nasılsınız?" , "Merhaba" , Sıhhatler olsun!"
gibi sözler dilin törensel görevini yerine getirir.

Dilin eylemsel görevi: Dili, iş görme, eylemde


bulunma amaçlı kullanmadır.

C. BİLGİ AKTARMA VE DİL


Bilgi aktarmasını aksatan başlıca nedenler; çok anlamlılık, belirsizlik ve sözel
tartışmalar olmak üzere üçe ayrılmaktadır.
Çok anlamlılık: Sözcüklerin birden çok anlama gelmesi veya dilde birden çok görevde
kullanılması demektir. Çok anlamlılık nedeniyle o kelimelerin hangi amaçla, niyetle
kullanıldığı belirsizleşir ve yanlış anlaşılmalara yol açabilir.

90
a) Semantik çok anlamlılık:
Bir kelime veya cümle; nesneleri, nesne gruplarını ya da bunların özelliklerini, ilişkilerini
göstermek için kullanıldığında semantik görevini üstlenir.
Yani semantik;
kelimelerin zihinsel anlamları ile (yani sembollerin) nesnelerle ve onların özellikleri
arasındaki ilişkiyi ele alır.
b) Sentaktik çok anlamlılık:
Doğal dillerdeki cümle kurma ilke ve kurallarını ve bu dillerdeki cümlelerin esnekliğini
inceleyen dil bilimi dalıdır. Sözcükler cümle içindeki görevlerine göre isim, fiil, sıfat,
zamir gibi değişik sınıflara ayrılır. Ancak bazen, aynı sözcük cümlelerde değişik
görevlerde kullanılabilir. Cümle, gramer kurallarına uygun bir biçimde kurulmuş olsa
bile, sözcüğün söz dizimindeki görevi (fiil mi, isim mi, sıfat mı, zamir mi) cümlenin
anlamını değiştirmekte ve günlük dilde çok anlamlılığa sebep olmaktadır.

c) Pragmatik çok anlamlılık: Kelime veya deyimler çeşitli iletişim veya cevaplama
amaçlarıyla kullanıldığında pragmatik bir işlev yüklenir. Yani pragmatiklik, kelimelerin
veya deyimlerin farklı konuşma ve yazılarda farklı anlamlarda kullanılma şekillerini
inceler.
Belirsizlik: Dilde kullanılan sözcüklerin adlandırdıkları veya uygulandıkları
nesnelerin sınırlarını her zaman kesin olarak bilemeyebiliriz. Yani sözcüklerin veya
cümlelerin anlamları tamamen belli değildir. Bir sözcüğün veya cümlenin belirsiz olması
demek, bunlara herhangi bir doğruluk değeri verilememesi demektir.

Semantik belirsizlik: Bir cümlenin Pragmatik belirsizlik: Bir terimin pragmatik


herhangi bir doğruluk değerinin bakımdan belirsiz olması; bu terimi içine alan
alabilmesi için onda geçen bütün bazı cümlelerin bazı kullananlarca belli
sözcüklerin sınırlarının belli olması doğruluk değeri almasına karşılık, başka bazı
gerekir. Bir sözcüğün anlamının kullananlarca herhangi bir doğruluk değeri
tamamen belirsiz olması sözcüğü almaması demektir. Yani bizim için belirsiz
anlamsız kılar. olan bir sözcük başkaları için
belirsiz olmayabilir.

Belirsizliğin Dereceleri
Mantık ve matematik gibi formel bilimlerin dışındaki bilimlere ait dillerin sözcükleri az
veya çok belirsizdir. Bir sözcüğün bir başkasından daha belirsiz olması o sözcüğün
uygulanmasında "duraksadığımız" sınır durumlarının, ötekine kıyasla daha sık ortaya
çıkmasıdır.
Mesela; armut sözcüğü çok az durumda belirsizleştiği halde "iyi, güzel, çalışkan, uzun,
kilolu" gibi sözcükler daha sık belirsizleşir.
Olgusal ve Sözel Tartışmalar: Olgusal ve sözel olmak üzere iki türlü tartışma vardır.
1) Olgusal tartışma; içinde çok anlamlı sözcüğün geçmediği, tartışanlardan birinin
olgularla ilgili yanlış bir görüşe veya bilgiye sahip olmasından kaynaklanan
tartışmalardır.
91
2) Sözel tartışmalar ise sözcüklerin çok anlamlı olmalarından kaynaklanmaktadır.
Mesela; "Demet gelir gelmez göz boyadı." cümlesinde "göz boyama" hangi anlamda
kullanıldığı açıklandığında yanlış anlama ortadan kalacaktır.
D. ANLAMA VE TANIMLAMA
Anlama: Anlamı olan sözcüklerin, deyimlerin anlamının bilinmesine "anlama" denir. Başka
bir deyişle; bir sözcüğü anlayan ve kullanan tarafından bir varlığa uygulanıp
uygulanamayacağını bilme yeteneğidir.
Tanımlama: Bir sözcüğün tanımı verme işlemine tanımlama denir. Tanımlama yapılırken
"Neyi tanımlarız?", "Niçin tanımlarız?", "Nasıl tanımlarız?" sorularına cevap aranır.

Niçin tanımlarız? sorusuna ise anlam vermek Nasıl tanımlarız? sorusuna verilen
yani anlam kazandırmak, anlamını cevaplar
belirtmek, anlamını düzeltmek ya da -yarı dilsel,
etkilemek için tanımlarız. -tam dilsel olmak üzere iki grupta
toplanabilir.

Klasik mantığa göre,


duyguların (sevgi, nefret, aşk, kin), duyumların
Yarı dilsel tanımlama herhangi (renk, koku, ses),
bir sözcüğün uygulandığı nesneyi üstün cinslerin (zaman, mekan, varlık),
veya nesne türünün bir örneğini tek olan varlıkların (Derya) ve
göstererek o sözcüğü kullanarak mantıksal değişmezler dediğimiz (değil, ve, veya,
gerçekleşir. ise, ancak ve ancak gibi) sözcüklerin tanımı
Tam dilsel tanımlama ise, bir yapılamaz.
kısım sözcüğün anlamını Sembolik mantığa göre ise;
öğrendikten sonra, sözcüğün dilde belli görevleri olan önerme eklemlerinin
bütün dilsel yöntemlerle (değil, ve, veya, ise, ancak ve ancak") doğruluk
zenginleştirerek gerçekleşir. çizelgesi (tablosu) yardımıyla tanımı yapılabilir.

92
SEMBOLİK MANTIK
Klasik mantık günlük dili kullanmasından dolayı içeriğin (çok anlamlılık ve belirsizlik
nedeniyle) etkisindedir.
Sembolik mantığın amacı, mantığı matematik gibi kesin sonuçlara götüren bir alan
haline getirmektir. Bunu da sembolik mantık, günlük dildeki önerme ve çıkarımları
matematik diline benzeyen sembollere çevirip, dildeki çok anlamlılığı ve belirsizliği
ortadan kaldırarak, anlatılması zor, soyut kavram ve ilişkileri daha kolay, kısa ve açık
bir şekilde ifade ederek gerçekleştirmeye çalışır.
Sembolik mantık, kullandığı sembollerle içeriğin etkisinden kurtulur.
Sembolik mantık iki bölüm halinde incelenebilir.

İki değerli mantık Çok değerli mantık


a) Önermeler mantığı a) Üç değerli mantık
b) Niceleme (yüklemler) mantığı b) Bulanık mantık

I. İKİ DEĞERLİ MANTIK


İki değerli mantıkta bir önermenin doğru ve yanlış olmak üzere iki değeri vardır ve
üçüncü bir olasılık kabul edilmez.
A. ÖNERMELER MANTIĞI
Önermenin Tanımı ve Yapısı: Özne ve yüklem olmak üzere en az iki terimden ve bir bağ ile
oluşturulan, bir yargıyı dile getiren ve doğruluk değerine (doğru veya yanlış) sahip olan
cümlelere önerme denir.
Sembolik mantıkta (önermeler mantığında) basit önemeler p, q , r, s gibi sembollerle
ifade edilirken, bileşik önermeler bu sembollerin yanında önerme eklemleri de alır.
Basit Önermeler: Herhangi bir önerme eklemi ( ) almayan ve tek yargı
bildiren önermelere basit önermeler denir.
Örnek: Ahmet zekidir. basit önerme
p
Bileşik Önermeler: Herhangi bir önerme eklemi ( ) yardımıyla kurulan ve
birden fazla yargı bildiren önermelere ise bileşik önerme denir.
Örnek: Ahmet zekidir ve çalışkandır. bileşik önerme
p Uyarı: Sembolik mantıkta
Ahmet zeki değildir. basit önermeler
bileşik önerme olumsuz olamaz.
p Çünkü olumsuz
önermeler (değillemeler)
Çıkarım: Çıkarım öncüller ile bir sonuç önermesinden oluşur. önerme eklemi
Sonuç önermesinde yer alan "o halde" işaretiyle gösterilir. taşıdığından bileşiktir.

93
Örnek: Bütün insanlar ölümlüdür. (p) O halde, Sokrates ölümlüdür. ( r)
Sokrates insandır. ( ) p, r

Önerme Eklemleri: Önerme eklemleri, iki veya daha fazla basit önermeyi birleştirerek
bileşik önerme elde etmek ve önermelerin tutarlılık, geçerlilik, eş değerliliği ile
çıkarımların geçerliliğini denetlemek gibi iki temel işleve sahiptir.
Değilleme Değilleme Eklemi
Ve Tümel evetleme eklemi Sokrates insandır ve ölümlüdür.
Veya Tikel evetleme eklemi p
İse Koşul eklemi
Ancak ve ancak Karşılıklı koşul eklemi
Ana Eklem ve Ana Bileşen: Önermenin tamamını etkileyen ve en son işleme konulan
(önermenin doğruluk değerini belirleyen) ekleme ana eklem denir.
Ana eklemin birleştirdiği önermelere de ana bileşen denir.
Herhangi bir önermenin ana bileşeni, basit olabileceği gibi, bileşik de olabilir.
Önerme ekleminden önceki önermeye ön bileşen, sonraki önermeye art bileşen adı
verilir.
Örnek: p ( r) önermesinin ana eklemi
ana bileşenleri p önermesi ile ( q r) önermesidir.
Bu ana bileşenlerden p basit, ( q r) ise bileşik önermedir.
p (p ) ( r)
Ana Ana Ana Ana
bileşen bileşen bileşen bileşen
Ana eklem Ana eklem
Doğruluk Tabloları (Çizelgeleri)
a) Değilleme Eklemi "değil" Yüklemin belirttiği niteliğin, öznede bulunamadığını
ifade eder. Yani olumsuzluğu ifade eder. Değilleme eklemi önermenin doğruluk değerini
tersine çevirir. Önerme doğru ise yanlış, yanlış ise doğru yapar.
Değillenmiş bir önerme ( p) tekrar değillenirse ( p) kendisi (p) olur.
b) Tümel Evetleme Eklemi "ve" Günlük dildeki "ve, hem..hem de, da..da, gerek,,
gerekse, ile, birlikte, yanı sıra, kadar, ne..ne, virgül, (.)" gibi sözcükler eklemi ile
sembolize edilir.

Tümel evetleme ekleminin, ana eklem olarak kullanıldığı bir


önermenin "Doğru (D)" olabilmesi için her bileşenin "D" olması
gerekir. Yani bileşenlerden en az biri yanlışsa (Y) önerme yanlış
değerini alır.
94
c) Tikel Evetleme Eklemi "veya" (v) Tikel evetleme
Günlük dildeki "veya, ya da, yahut, ya..ya,
meğer ki, yoksa" gibi sözcükler v eklemi ile sembolize edilir. ekleminin, ana eklem
olarak kullanıldığı bir
önermenin "Doğru (D)"
d) Koşul eklemi "ise" ( ): Günlük dildeki "ise, -se, -sa olabilmesi için
yeter ki, için.. gereklidir, şarttır, koşuldur, ..unca" bileşenlerden en az
gibi sözcükler eklemi ile sembolize edilir. birinin doğru olması
Koşullu önermenin ilk ana bileşenine ön bileşen, gerekir. Yani en az bir D
ikinci ana bileşenine art bileşen denir. Koşul ekleminin, ifadesi ile önerme "D"
ana eklem olarak kullanıldığı bir önermede, sadece ön değerini alır.
bileşenin "D" art bileşenin "Y" olduğu durumlarda önerme
"Y" olur, diğer bütün hallerde önerme "D" değerini alır.
Örnek: Hava güneşli olursa geziye gidilir (p ) önermesinin doğruluk değeri
aşağıdaki gibidir.
p
D D D
D D D
D Y Y D Y Y
Y D D Y D D
Y Y D Y Y D

e) Karşılıklı Koşul eklemi "ancak ve ancak" ( ): Günlük dildeki "ancak ve ancak,


tek şartı, tek yolu, hem gerekli ve hem yeterlidir" gibi sözcükler eklemi ile sembolize
edilir.
Karşılıklı koşul ekleminin, ana eklem olarak kullanıldığı bir önermenin doğru
olabilmesi için, ön ve art bileşenlerinin aynı doğruluk değerini
"D-D" veya "Y-Y" alması gerekir. Diğer hallerde ise önerme "Y" değerini alır.

Bileşik Önermelerin Doğruluk Değerlerinin Bulunması:


Bileşik önermelerin doğruluk değeri, kendisini oluşturmuş basit önermelerin doğruluk
değerlerine bağlıdır.
Örnek: p önermesinin doğruluk değerini, p:Y, q:D değerlerine göre şu şekilde
buluruz: Y D=D doğruluk değerine sahiptir.
Örnek: önermesinin doğruluk değerini, p:D, y: değerlerine
göre şu şekilde buluruz: p:D ise p:Y ,
q:Y ise q:D değerini otomatik alır.
(DvD) ( Y Y)
D Y
Y doğruluk değerine sahiptir.
95
Önermeler Mantığında Denetleme
Önermeler mantığında denetleme iki yolla yapılır. İlki doğruluk tablosu, diğeri
çözümleyici çizelgedir.
Doğruluk Tablosuyla Denetleme
a) Tek bir önermenin tutarlılığı: En az bir doğrulayıcı yorumu bulunan önerme tutarlı,
hiçbir doğrulayıcı yorumu bulunmayan önermeler ise tutarsızdır.

(p ) önermesinin doğruluk tablosu aşağıdadır. (p p) önermesinin doğruluk tablosu


Bunun tutarlılığına şu şekilde bakarız: aşağıdadır. Bunun tutarlılığına şu şekilde
p bakarız:
(p ) p -p (p p)
D D D D Y Y
D Y Y D Y Y
Y D Y Y D Y
Y Y Y Y D Y
Bu örnekte, önermenin sonucunda en az bir D Bu örnekte, önermenin sonucunda hiçbir
yorumlaması olduğu için önerme tutarlıdır. doğruluk değeri "D" olmadığı için önerme
tutarsızdır.
b) Birden fazla önermenin tutarlığı: Birden fazla önermenin tutarlı olabilmesi için,
önermelerin aynı satırda birlikte, en az bir defa "D" doğruluk değerini alması gerekir.
Yani "D" lerden oluşan ortak bir satır olması gerekir (Ortak doğrulayıcı yorumlama).

(p ) ve (p ) önermelerinin birlikte tutarlı olup olmadığına şu şekilde bakılır:

p q (p v q ) (p q ) Yandaki örnekte yanyana "D" değerini almış


bir satır olduğu için bu önermeler kendi
D D D D aralarında tutarlıdır.
D Y D Y NOT: Eğer yanyana "D" değerini almış hiçbir
Y D D Y satır yoksa bu önermeler kendi aralarında
Y Y Y Y tutarsızdır.

c) Önermelerin geçerliliği: Bir önermenin geçerli olabilmesi için tüm yorumlamaların


doğru olması gerekir. Yani doğruluk tablosunda hiçbir "Y" ifadesi taşımaması gerekir.
Bir önermenin tüm yorumlamaları doğruysa buna totoloji, tüm yorumlamaları
yanlışsa buna çelişki denir.
(p ) önermesinin doğruluk tablosu aşağıdadır. (pv p) önermesinin doğruluk tablosu
Bunun tutarlılığına şu şekilde bakarız: aşağıdadır. Bunun tutarlılığına şu şekilde
bakarız:
p (p ) Bu örnekte p -p (p p) Yorumlamanın
D D D
yorumlamanın
D Y D
hepsi "D"
D Y
hepsi "D" değerini değerini aldığı
Y almadığı için önerme D Y D
Y D Y geçersizdir. Y D D için önerme
Y Y Y Y D D geçerlidir.
96
d) Eşdeğerlik (denklik): Birden fazla önerme, tüm yorumlamalarında aynı doğruluk
değerlerini alıyorsa, bu iki önerme eşdeğerdir. Her satırlarında aynı doğruluk değerlerini
alması gerekir.
Eşdeğerlik ≡ sembolüyle gösterilir.

(p ) ve (p ) önermelerinin eşdeğer olup olmadığına bakalım:

p q (p v q ) (p q ) Bu örnekte 1. ve 2. önermeler
D D D D aynı doğruluk değerlerini
D Y D Y almadıkları için eşdeğer
Y D D Y değildirler.
Y Y Y Y

e) Çıkarımların geçerliliği: Çıkarım öncül önermelere dayanarak zorunlu sonuç elde etme
işlemidir. Sonuç önermesi öncül önermelere "O halde, öyleyse, demek ki" gibi kelimelerle
bağlanır. Sembolik mantıkta bu sonuç önermesi ( ) işareti ile gösterilir.
Örnek: Bütün insanlar ölümlüdür. (p)
Sokrates ölümlüdür. ( ) p r
O halde Sokrates ölümlüdür. ( r)
Örnek: p v , p p çıkarımının geçerliliğine bakalım.
pv ,p p çıkarımını kaldırarak p v , p p şekline çeviririz.
p q (p v q) (p q ) p Bu örnekte öncüllerin beraber
D D D D doğru olduğu bir satır vardır ve
D onun da sonucu doğrudur.
D Y D Y D
Y D D Y Bu nedenle bu çıkarım geçerlidir.
Y
Y Y Y Y Y
Çözümleyici Çizelge İle Denetleme
Doğruluk çizelgesi (tablosu) önermeleri denetlemek için kullanılıyordu.
Fakat önermelerin bileşenleri arttıkça, önermeleri denetlemek güç bir durum olmaktadır.
Çözümleyici çizelge ile bu güç durum aşılmaktadır.
Doğruluk çizelgesi sadece önermeler mantığında
kullanılırken, çözümleyici çizelge hem önermeler Çözümleyici çizelge ile önermelerin
mantığında hem de yüklemler (niceleyici) tutarlılık, eşdeğerlilik, geçerlilik
mantığında kullanılabilmektedir. denetlemelerini yapabilmek için bazı
Çözümleyici çizelge, işlevi yönünden kurallara uymak gerekir.
doğruluk çizelgesiyle eşdeğer bir yöntemdir. Bunlar Alt alta yazma (anahtar, çengel)
Her ikisinde de önermelerin denetlemesi ve Çatal olmak üzere iki türlüdür.
yapılabilir.
97
a) Çözümleyici çizelge ile denetlemede işlem sırası:
1) Denetlenecek ilk ana önermenin sağına (Ö) işareti konularak denetlenecek önerme
olduğu belirtilir.
2) Çözümlemede önermeler ve her çözümleme işlemi numaralanır. İlkin ana önermeden
başlayarak önermenin soluna konulan bu sayıya adım sayısı denir.
Her çözümleme işlemine de rakamından başlayarak numara verilir.
İşlemlerin sağına ve ortasına koyulan bu sayıya da kaynak sayısı denir.
Alt alta yazma (anahtar) işleminde kaynak sayısı işlemin (anahtarın) sağına, çatal açma
işleminde kaynak sayısı çatalın ortasına koyulur.
Örnek: 1. (p ) p (Ö) 3) Bir önermede hem ana eklem hem de ara
2. (p ) eklem varsa çözümleme işlemine,
(1) öncelikle ana eklemden başlanır, sonra
Adım sayısı
p Kaynak sayısı diğer ara eklemler çözümlenir.
p 4) Çözümleme işleminde hem alt alta hem
(2) de çatalla açılım varsa, öncelik sırası alt
alta yazmadır.
Alt alta yazma oldukça çatal açma işlemine geçilmez.
Çatal açma kuralından sonra işlem devam ediyorsa çatalın sol tarafındaki önermeyle
işleme devam edilir.
5) Aynı çözümleme kuralı ile çözümlenecek önerme varsa, çözümlemeye en üsttekinden
başlanır.
6) Çözümleyici çizelgede önermeler p, , p, gibi çekirdek önerme durumuna gelinceye
kadar açılır.
7) Çözümleyici çizelgede alt alta yazılan önermeler dizisine yol denir. Çatal açma
işleminde iki farklı yol çıkarken alt alta yazmada tek yol vardır. Açılım işlemi
bittikten sonra, en sonda kalan çekirdek önermenin kendi yolundan yukarı doğru takip
edilir.
Eğer bu yollarda, aynı yol üzerinde bir önermeyle, o önermenin değillenmesinden
oluşan "p ve p" gibi bir önerme çifti varsa, çelişkili olacağından o yol kapalı olur. Yani
yol üzerinde aynı ifadenin hem kendisi hem de çelişiği olamaz.
Yolun kapalı olduğunu " " işaretiyle gösteririz ve kapanan yoldan artık işleme devam
edilmez. Açık yoldan işleme devam edilir. Açık yol işaretiyle gösterilir.
Çözümleyici çizelgede kapalı olan yollar yanlış, açık olan yollar ise doğru yorumlarını
gösterir.
8) Çözümleyici çizelgede her türlü çözümleme işlemi, iki çözümleme kuralına göre
yapılır.
tümel evetlemenin çözümleme kuralı (alt alta yazma)
Bunlar
tikel evetlemenin çözümleme kuralı (çatal açma).

98
Tümel evetleme ve tikel evetleme olmayan her çözümlenebilir önerme, eşdeğerlikler
yardımıyla tikel veya tümel evetleme önermesine çevrilerek çözümleme işlemi yapılır.
Temel iki çözümleme kuralı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

ALT ALTA YAZMA ÇATAL AÇMA


Tümel evetlemenin Tikel evetlemenin Diğer bütün
çözümleme kuralı çözümleme kuralı çözümleme kuralları
p bu iki temel kuraldan
p eşdeğerlik göz önüne
alınarak
p türetilmiştir.
p

Aşağıda eşdeğerlikleri gösteren "De Morgan Kuralları" (Türetilmiş Çözümleme Kuralları)


verilmiştir.
b) De Morgan (Denklik) Kuralları
İki temel kuraldan eşdeğerlik kullanılarak
diğer temel çözümleme kuralları
çıkarıldığını yukarıda ifade etmiştik.
Şimdi bu eşdeğerlikleri görelim:

c) Çözümleyici Çizelgedeki Çözümleme


Kuralları
-Tümel evetlemenin çözümleme kuralı
1. (p ) (Ö) 1. (p ) p (Ö)
p 2. p
(1)
p
Adım sayısı (1) Kaynak sayısı p
(2)

-Değillenmiş tümel evetlenmenin çözümleme kuralı


bu önerme eşdeğerlilik gereği (De Morgan kuralı gereği p şeklinde
olur. Bunun için bizim eşdeğerine göre çatal açmamız gerekir.

1. (p ) (Ö) 1. [(p q) ( pvq)] (Ö)


(1)
(1) 3. (p q) 2. ( pvq)
p p
(3) (2)
p q q
99
-Tikel evetlemenin çözümleme kuralı
Örnek: 1. (pv q) v p (Ö)
1. pvq (Ö) (1)
2. (pv q) p
Adım sayısı (1) Kaynak sayısı (2)
p q p q
-Değillenmiş Tikel evetlemenin çözümleme kuralı
(p ) bu önerme eşdeğerlilik gereği (De Morgan kuralı gereği) p
şeklinde olur. Bunun için biz eşdeğerine göre alt alta yazmamız gerekir.
1. (pvq) (Ö) Örnek: 1. [(pv q) v p] (Ö)
2. (pv q)
P (1)
p
(1) p
(2)
q q
-Koşul ekleminin çözümlenmesi
p bu önerme eşdeğerlilik gereği (De Morgan kuralı gereği) p
şeklinde olur. Bunun için bizim eşdeğerine göre çatal açmamız gerekir.
1. p q (Ö) Örnek1: 1. p (q p) (Ö) Örnek2: 1. (p q) (p q) (Ö)
(1) (1)
(1) p 2. (q p) 2. (p q) 3. (p q)
p q (2) p p
q p (2) (3)
q q
-Değillenmiş koşul ekleminin çözümlenmesi ( ) 1. (p q) (Ö)
p bu önerme eşdeğerlilik gereği
(De Morgan kuralı gereği) p şeklinde olur. p
Bunun için bizim eşdeğerine göre
çatal açmamız gerekir. (1)
q
-Karşılıklı koşullunun çözümlenmesi
p bu önerme eşdeğerlilik gereği 1. (p q) (Ö)
(De Morgan kuralı gereği) (p ) ( p )
şeklinde olur. Bunun için bizim eşdeğerine göre çatal
açmamız gerekir. 1. (p q) (Ö) (1)
yani kısacası
şöyle olur: 2. p q 3. p q
(1) p p
p p (2) (3)
q q
q q 100
-Değillenmiş karşılıklı koşullunun çözümlenmesi
p bu önerme eşdeğerlilik gereği (De Morgan kuralı gereği) (p ) ( p )
şeklinde olur. Bunun için bizim eşdeğerine göre çatal açmamız gerekir.
1. (p q) (Ö) yani kısacası 1. (p q) (Ö)
şöyle olur:
(1)
(1)
2. p q 3. p q
p p p p
(2) (3)
q q q q

d) Çözümleyici Çizelge İle Denetleme 1. ( pvq) (p q) (Ö)


1 ) Tek bir önermenin tutarlılığı: Çözümleyici çizelgede 3. ( pvq)
bir önermenin tutarlı olabilmesi için an az bir yolun açık (1)
(yani en az bir doğru) olması gerekir. Bütün yollarda 2. (p q)
kapalıysa önerme tutarsızdır. p
(2)
Bütün yollar kapalı olduğu için q
önerme tutarsızdır.
(3)
p q
x x
2 ) Birden fazla önermenin tutarlılığı: Birden fazla önermenin birbiriyle tutarlı olması
için, önermeleri birlikte doğru kulan ortak doğrulayıcı bir yorumun olması gerekir.
Denetlenecek önermeler alt alta yazılır. Sonra numara verilir. Alt alta yazma kuralına
öncelik verilecek şekilde önermeler çözümlenir.
Çözümleyici çizelgede önermelerin tutarlı olabilmesi için en az bir yolun açık (en az bir
doğru) olması gerekir. Çünkü çözümleme sonunda en az bir açık yol
varsa önermelerin birlikte en az bir doğrulayıcı yorumu var demektir, dolayısıyla
birbirleriyle tutarlıdır. Bütün yollarda kapalıysa önerme tutarsızdır.

p ile p önermelerinin birbirleriyle tutarlı olup olmadığına


bakalım:
2. p q (Ö)
1. p q (Ö)
p Açık yol vardır ve önermeler
(1) birbiriyle tutarlıdır.
q
(2)
p p
q q
x 101
3 ) Önermelerin geçerliliği: Çözümleyici çizelgede bir önermenin geçerli olabilmesi için
tüm yolların açık olması gerekir.
İkinci bir yol ise şöyledir; denetlenecek önerme değillenir, önerme kurallarına göre
çözümlenir. Eğer değillenmiş bu önerme tutarsız ise (yani yolların hepsi kapalı ise)
önerme geçerlidir.

p p önermesinin geçerliliğine bakalım.


Önce önermenin değillenmesi alınır:
p p önermesi elde edilir ve bu önermenin tutarlılığına
bakılır. Tutarsız ise önerme geçerli olacaktır.
1. [(p q) ( p q)] ( Ö)
(1) Bütün yollar açıktır.
Bu nedenle önerme tutarlıdır
2. (p q) 3. ( p q) ve dolayısıyla önerme
p geçersizdir.
(2) (3)
q p q

4)Eşdeğerlik (denklik): Eşdeğerliğine bakılacak önermeler eklemiyle birbirine


bağlanır. Böylece tek bir önerme elde edilir.
Daha sonra elde edilen tek önerme değillenir ve bu önermenin geçerliliğine bakılır.
Eğer önerme geçerli ise (bütün yollar kapalı ise) başlangıçtaki önermeler eşdeğerdir.

p ve p önermelerinin eşdeğerliliğini denetleyelim.


Önerme önce ( ) ile birleştirilir ve elde edilen tek önerme değillenerek
( ) geçerliliğine bakılır.
1. [(p q) ( pvq)] ( Ö)
(1)
4. (p q) 2. (p q)
(1) (1) Karşılıklı koşul önermesinin
3. ( pvq) 5. pvp değillemesi tutarsız olduğundan
p p önerme geçerli, dolayısıyla
(3) (2)
q p eşdeğerdir.
(4) (5)
p q p q
x x x x

102
5 ) Çıkarımların geçerliliği: İlk adım olarak öncüllerin aynısı, sonucun değili alınarak alt
alta yazılır.
İkinci adım olarak çözümleme işlemine başlanır. Çözümlemede alt alta yazma
kuralına öncelik tanınır. Çözümleme sonunda tüm yollar kapalı ise çıkarım geçerli, en
az bir yol açıksa çıkarım geçersizdir.

p r r p geçerliliğini denetleyelim.
1. p q (1.öncül)
2. q r (2. öncül)
r (3.öncül)
p (Sonucun değili alınmış hali)
Bütün yollar kapalı olduğu için
çıkarım tutarsızdır ve dolayısıyla
(1) çıkarım geçerlidir.
p q
x
(2)
q r
x x
B. NİCELEME (YÜKLEMLER) MANTIĞI
Önermeler mantığı, önermeleri ve çıkarımları nitelik ve yargı sayısı bakımından ele aldığı
için, bunların niceliklerini ve içyapılarını (ad, yüklem gibi) göstermede yetersiz kalır.
Önermeler mantığında önermeler p, g, r, s.. gibi sembollerle gösterildiğinde önermenin
tümel mi ya da tikel mi
olduğu anlaşılamaz. Niceleme mantığı, önermeler mantığının bu tür eksikliklerini
gidermeye yönelik geliştirilmiştir. Bu nedenle niceleme mantığının önermeler
mantığından en önemli farkı, önermelerin içyapılarının (nicelikleri) da
sembolleştirmesidir.
Her, bazı gibi niceleyici geçen önermeleri inceleyen mantığa niceleme mantığı denir.
İçinde her,bazı gibi niceleyici geçen önermelere genel önerme denir. İçinde niceleyici
geçmeyen önermelere ise özel (tekil) önerme denir.

"Bütün insanlar ölümlüdür" önermesi önermeler mantığında "p" olarak


sembolleştirilirken, yüklemler mantığında " " şeklinde sembolleştirilir.
TANIMLAMALAR
1 ) Değişmezler: Mantık değişmezleri ve özel değişmezler diye ikiye ayrılır.
a) Mantık değişmezleri: Bunlar önerme eklemleri ve niceleyicilerdir.
ÖNERME EKLEMLERİ
Değilleme Değilleme Eklemi İse Koşul eklemi
Ve Tümel evetleme eklemi Ancak ve ancak Karşılıklı koşul eklemi
Veya Tikel evetleme eklemi
103
NİCELEYİCİLER
Tümel Niceleyici (Her, bütün, tüm, hiçbir)
Tikel Niceleyici (Bazı, bir kısım, çoğu)
b) Özel değişmezler: Bunlar ad ve yüklemlerdir. Özne ve yüklemlerin yerine koyulan
sembollerdir.
a, b, c... (ad değişmezleri )
F, G, H ... (yüklem değişmezleri)
2 ) Değişkenler ve Açık önerme: Belli bir değeri olmayan ve farklı değerler alabilen ,
y, z... gibi sembollere değişken denir. İçinde , y, z gibi değişken geçen önermelere de
açık önerme denir. Açık önermelerin doğruluk değeri yoktur. Açık olmayan önermelere ise
kapalı önerme denir.

" z", " +y =4 ", " başkenttir" birer açık önermedir.


Fakat " 1 2 ", "Ankara başkenttir" önermeleri ise kapalı önermedir.

3 ) Niceleyiciler: Tümel ve tikel diye ikiye ayrılır.


a)Tümel Niceleme: Tümel niceleyici ile yapılan bir önermenin evrende gerçekleşebilmesi
için evrendeki tüm elemanların 'i karşılaması (hepsinin D olması) gerekir.

" başkenttir" ( ) açık önermesinin doğruluk değerinin tespiti için


E: Ankara, Bursa, İstanbul evreni verilir. Bu açık önerme bu evrende:
"Ankara başkenttir" (D) Özelleme önermesi
"Bursa başkenttir" (Y) Özelleme önermesi
"İstanbul başkenttir (Y) Özelleme önermesi
b) Tikel niceleme: Evrendeki elemanlardan en az birinin açık önermeyi karşılayıp
karşılamadığını denetlemedir. Tikel niceleyici ile yapılan önermenin evrende
gerçekleşebilmesi için, en az bir elemanın 'i karşılaması (en az bir D olması) gerekir.
Tikel niceleyici ile yapılan önerme verilen evrende gerçekleşirse sonuç doğru olur.

NİCELEME MANTIĞINDA SEMBOLLEŞTİRME


Önermeler mantığında bir önermeye "p" sembolü verirdik, fakat önermenin içyapısı
hakkında bilgi sahibi olamazdık. Niceleme mantığında ise bu eksiklik giderilebilmektedir.
Niceleme mantığında niceleyiciler kullanılarak önermelerin içyapısı (nicelikleri) hakkında
da bilgi sahibi olabilmekteyiz. Niceleme mantığında sembolleştirme yapılırken önerme
eklemlerinin yanında, niceleyicileri, ad-yüklem değişmezlerini ve değişkenleri de
kullanmaktayız. Niceleyiciliği olan önermelerde ad-yüklem değişmezleri yerine
değişkenler ( ) kullanırız.

104
Örnek: Sokrates insandır.
aF Sembolleri yüklem öne gelecek şekilde yapılır: Fa
NİCELEYİCİ DEĞİLLEME KURALLARI
EŞDEĞERLİK KURALLARI
Tümel ve tikel önermeleri birbirine dönüştürmeyi sağlayan kurallardır. İki çeşittir:
-Tümel niceleyici değilleme kuralı:
-Tikel niceleyici değilleme kuralı:
Üretilmiş Eşdeğerlikler:
ÖZELLEME KURALLARI
Aynı yol üzerinde birden fazla ad sembolü varsa; bu ad
sembollerinden her biri (a, b, c) ile tümel önermenin ayrı
ayrı özellemesi yapılır.

önermesi ile Fa önermesinin birlikte tutarlılığını denetleyelim.


(Ö)
(Ö) Açık yol bulunmadığı için önermeleri
(1)
kendi aralarında tutarsızdır.
(kapalı yol)
NİCELEME MANTIĞINDA ÇÖZÜMLEYİCİ ÇİZELGE İLE DENETLEME
Niceleme mantığında çözümleyici çizelgede işlem yapılırken öncelik sırası şu
şekildedir:
1) Tümel niceleyici değilleme kuralı
2) Tikel niceleyici değilleme kuralı
Alt alta yazma kuralları (Tümel evetleme, Koşul önermesinin değillenmesi ve
3) Tikel evetlemenin değillenmesi kuralı)
4) Tikel özelleme kuralı
5) Çatal açma kuralları
6) Tümel özelleme kuralı
II. ÇOK DEĞERLİ MANTIK
İki değerli mantıkta (önermeler ve niceleme mantığında) önermeler, doğru ve yanlış
olmak üzere iki değer alabilir. Çünkü özdeşlik, çelişmezlik ve üçüncü halin imkansızlığı
ilkelerine göre, önermeler başka bir değer alamaz.
Bu üç ilkeye göre önermeler ya doğrudur ya da yanlış. Ancak bu durum bir takım
önermelerin değerini belirlememize engel olur.
Örneğin, "Yarın yağmur yağacak" biçimindeki bir önermeye, geleceğe ilişkin bir bilgi
verdiği için ne doğrudur ne de yanlıştır diyemeyiz. Bu türden önermelerin doğru ya da
yanlış olması olasıdır, ancak kesin değildir. Burada bir belirsizlik vardır ve doğru ve
yanlış değerlerin arasında başka değerlerinde kabul edilmesi gerekir. Çok değerli
mantık iki değerli mantığın bu eksikliğini gidermek üzere ortaya çıkmıştır.
105
A. ÜÇ DEĞERLİ MANTIK
Üç değerli mantıkta önerme eklemleri ile p q p q p q p q p q
oluşturulan bileşik önermelerin alabileceği D D D D D D
doğruluk değerleri aşağıdaki gibidir. D B B D B B
B. BULANIK MANTIK D Y Y D Y Y
Örneğin, insanlar günlük hayatta diğer insanların B D B D D B
dedikleri hakkında haklıdır veya haklı değildir B B B B D D
doğruluk değerlerinin yanında biraz haklı, çok B Y Y B B B
haklı gibi ara doğruluk değerlerini de Y D Y D D Y
kullanmaktadır. Y B Y B D B
Y Y Y Y D D
Bulanık mantığın başlıca özellikleri şunlardır:
1) Çeşitli doğruluk değerlerine sahiptir (doğru, çok doğru, az doğru, çok çok doğru
gibi)
2) Geçerliliği kesin olmayan çıkarım kurallarına sahiptir.
3) Her kavramın bir derecesi vardır.
4) Her mantıksal sistem bulanıklaştırabilir.
5) Bilgi, bulanık kısıtlamalara ait değişkenlerin esnekliği veya denkliğiyle
yorumlanabilir.

106
DİN KÜLTÜRÜ
İNSAN VE DİN
Evren: Uzaydaki tüm madde yapısını ve enerji sistemlerinin bütünü olarak bilinir.
İçerisinde yaşadığımız Dünya da evrenin bir parçasını oluşturmaktadır.
Diğer canlılardan aklıyla ayrılan insanın düşünme yetisine sahip olduğu için hem
yeryüzünde bulunan canlılara hem de yaratıcısı olan Allah (c.c)'a karşı sorumludur. Bu
nedenle insanların yeryüzüne gönderiliş gayesini sorgulamalı ve dünyaya neden
gönderildiğinin bilincinde olmalıdır.

İNSANIN DOĞASI VE DİN


İnsanın hem maddi hem de manevi ihtiyaçları bulunmaktadır. İnsanların bu ihtiyaçları
doğrultusunda bir yaratıcının varlığına inanma zorunluluğu hissettikleri de
görülmektedir. Bu durum tarih boyunca farklı din ve inanışların ortaya çıkmasını
sağlamıştır. İnsanda doğuştan gelen bir inanma duygusu vardır.

DİNİN İNSAN YAŞAMINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ


Din: Allah (c.c) tarafından konulan, insanlara dünya ve ahiret yaşamında mutluluğa
ulaşmanın yollarını gösteren, yaratılış amacının nedenlerini ortaya koyan, bireyleri hayırlı
işler yapmaya yönlendiren emir ve yasakları peygamberler vasıtasıyla insanlara ulaştıran
ilahi nizamdır.
Din, birey ve toplum için oldukça önemlidir. Din bireylerin yaratıcıya
ve toplumun geneline karşı görevlerini yerine getirmeyi amaçlar. Din
sayesinde bireylerin Allah'ın varlığına ve birliğine samimi bir şekilde
inanılarak ibadet edilmesini ister.
İNANÇ ÇEŞİTLERİ
Tek Tanrıcılık (Monoteizm): Çok Tanrıcılık (Politeizm): Ateizm (Tanrıtanımazlık):
Yaratıcının bir ve tek Birden çok yaratıcının Tanrının varlığını reddeden
olduğunun benimsendiği olduğunu savunan inanç inanç sistemidir. Bu inanç
inanç sistemidir. sistemidir. sisteminde yaratıcı güç
Ör: Gök Tanrı inancı, Ör: Hinduizm, Şintoizm yok sayılır.
Müslümanlık, Yahudilik,
Hristiyanlık
ALLAH'IN VARLIĞI
İnsan; aklı sayesinde hiçbir şeyin kendiliğinden var olmayacağını, her şey var eden bir
yaratıcının olduğunu bulabilir.
Örneğin nasıl ki bir belde yönetici olmadan olmazsa, bir harf katipsiz olmazsa, bir iğne
ustasız olmazsa kainatta muhakkak bir yaratıcı sayesinde var olmuştur.
107
Evrende bulunan hassas dengede tesadüfi unsurlarla açıklanmayacak şekilde bir
intizam söz konusudur.
Allah (c.c) evrendeki her şeyi yaratan ve denetleyendir.
İNSAN ALLAH (c.c) İLE İLETİŞİM KURABİLİR Mİ?
Allah ile insan farklı şekillerde iletişim kurabilmektedir.
İnsan; dua ederek, ibadetlerini yerine getirerek, Kuran-ı Kerim okuyarak ve tövbe ederek
bunu gerçekleştirebilir.

DUA: İBADET: TÖVBE:


Sözcük anlamı olarak İnsanın Allah'ın verdiği İnsanın günahları karşısında
"çağırmak-istemek- nimetlere karşı şükrünün pişmanlık duyarak yeniden aynı
dilemek" anlamlarına göstergesidir. Allah'ın hataları tekrarlamayacağına
gelmektedir. Allah'tan insanların yaptığı dair söz vermesidir. Bireyin
bireyin dilek ve muradının ibadetlere ihtiyacı yoktur. yaptığı hatalar karşısında
gerçekleşmesi için iletişim pişmanlık duyarak Allah (c.c) ile
kurmasıdır. iletişim kurarak rahatlamasıdır.

ALLAH'IN ZATİ SIFATLARI


Vücut: Allah'ın varlığını ortaya Muhalefetün Lil Havadis: Allah'ın yarattığı
koymaktadır. hiçbir varlığa benzememesidir.
Vahdaniyet: Allah'ın bir olmasıdır. Beka: Allah'ın varlığının sonunun
olmamasıdır.
Kıdem: Allah'ın varlığının evveli Kıyam bi Nefsihi: Allah'ın hiçbir varlığa ve
olmamasıdır. hiç kimseye ihtiyaç duymamasıdır.

ALLAH'IN SUBUTİ SIFATLARI


Hayat: Allah'ın diri olmasıdır. İrade: Allah'ın dilediğini yapmasıdır.

İlim: Allah'ın her şeyi bilmesidir. Kudret: Allah'ın her şeye gücünün yemesidir.

Semi: Allah'ın her şeyi işitmesidir. Kelam: Allah'ın konuşmasını ifade eder.
Allah peygamberleri aracılığı ile kutsal
kitabını indirmesi bu kapsamda
değerlendirilebilir.
Basar: Allah'ın her şeyi görmesidir. Tekvin: Allah'ın yaratma sıfatıdır.

108
MELEKLER VE GÖREVLERİ
CEBRAİL: İSRAFİL:
Vahiy meleğidir. Allah'tan aldığı vahyi Kıyamet kopacağı zaman, Allah'ın emri
peygamberlere ulaştırmakla görevlidir. ile "sur'a" üflemekle görevli melektir.

AZRAİL: KİRAMEN KATİBİN:


Ölüm meleğidir. İyiliklerin ve kötülüklerimizi
yazılmasından sorumlu melektir.
MİKAİL:
Doğa olaylarıyla ilgilenen ve insanların MÜNKER VE NEKİR:
rızıklarından sorumlu melektir. Kabirde insanları sorgulamakla görevli
melektir.

NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI


Nebi: Allah'tan vahiy almış, ancak kendisine ilahi kitap verilmemiş peygamberlerdir.
Nebiler kendilerinden önce gelen peygamberlerin kitaplarını açıklama görevini yerine
getirmişlerdir.
Resul: Allah tarafından kendisine kutsal kitap ya da sahife gönderilen peygamberlerdir.

PEYGAMBERLERİN ÖZELLİKLERİ
Fetanet: Tebliğ:
Peygamberlerin Peygamberlerin
akıllı ve zeki İsmet: Sıdk: Emanet: Allah'tan almış
olmalarıdır. Peygamberlerin Peygamberlerin Peygamberlerin oldukları emirleri
günah işlemekten doğru sözlü güvenilir topluma
kaçınmalarıdır. olmalarıdır. olmalarıdır. iletmeleridir.

KADERLE İLGİLİ KAVRAMLAR


Kader: Kaza:
Allah'ın olacak şeyleri yeri ve zamanı Allah'ın ezeli ilminin neticesinde takdir
geldiğinde hangi şartlarda ettiği şeyin vakti saati gelince meydana
gerçekleşeceğini önceden bilip takdir gelmesidir.
etmesidir.
Külli İrade:
Cüz'i İrade: Allah'ın dilemesi ve istemesi sonucunda
İnsana ait olan sınırlı iradedir. meydana gelen olaylardır. Allah'ın iradesi
sınırsızdır.
109
Rızık: Tevekkül:
Allah'ın, yararlanmaları için canlıların İnsanın üstüne düşeni yapıp çalışıp çabaladıktan
hizmetine sunduğu her türlü nimettir. sonra sonucunu Allah'a bırakmasıdır.
Ecel: Ecel ve Ömür:
Varlıklar için belirlenen yaşam İnsanın doğum anından ölüm anına kadar geçen
süresidir. zaman dilimine "ömür" bu sürenin
tamamlanmasıyla canlıların yaşam süresinin
sona erdiği zaman dilimine ise "ecel" denir.
Kıyamet:
Allah'ın belirlediği zaman dilimi Ahiret:
geldiğinde dünyadaki yaşamın son Kıyametin kopmasının ardından
bulmasıdır. başlayacak olan sürekli devam edecek
olan yaşam yeridir.
İBADET
İBADET: Sözlük anlamı olarak "boyun eğmek, itaat etmek ve kulluk etmek" anlamlarına
gelmektedir.
Allah'a olan saygı, sevgi, şükür ve minnet duygularının ifadesidir.
İBADETLER ÜÇ BAŞLIK ALTINDA TOPLANABİLİR
Farz İbadetler Vacip Olan İbadetler Sünnet Olan İbadetler
Müslümanların açık ve Allah'ın emrettiği fakat Yapılması farz ya da vacip
net bir şekilde farz kadar kesin ve net kadar emredilmeyen ancak
yapmakla yükümlü olmayan ibadetlerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v)
oldukları ibadetlerdir. Ör: Bayram namazı tarafından yapılan ve
Ör: Namaz kılmak, oruç kılmak, Kurban kesmek, uygulanan ibadetlerdir.
tutmak, zekat vermek, Fıtr sadakası vermek Ör: Teheccüd Namazı kılmak,
hacca gitmek Dişleri misvakla temizlemek,
Suyu oturarak üç yudumda
içmek vb. gibi
Oruç: Ramazan ayı boyunca ibadet niyetiyle imsak vaktinden akşam ezanı
okununcaya kadar olan zaman diliminde yemekten, içmekten ve orucu bozan her
türlü davranıştan uzak durmaktır.
Zekat: Dini açıdan zengin sayılan bir Müslüman'ın, Allah emri doğrultusunda malının
kırkta birini ihtiyaç sahiplerine vermesidir.
Hac: Senenin belirli günlerinde Müslümanların ihrama girerek Kabe'yi tavaf edip,
Arafat'ta vakfe yapmak suretiyle yapılan bir ibadettir.
Hac İbadeti Kurban Bayramı'na denk gelen zaman diliminde yapılır.
Bugünler Zilhicce Ayının 9, 10, 11, 12 ve 13. günlerine denk gelmektedir.
110
İhrama girmek,
Haccın farzı üçtür.
Bunlar arasında; Arafat'ta vakfe yapmak,
Kabe'yi tavaf etmektir.

Kurban: Allah'a yakınlaşmak ve rızasını kazanmak amacıyla kesilen belirli nitelikteki


hayvanlardır. Kurban Bayramı'nın ilk üç gününde bu ibadetin yerine getirilmesi gerekir.
Kurban ibadeti; deve, sığır, koyun ve keçiden kesilebilir.

MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V) EFENDİMİZİN HAYATI


İslamiyet öncesinde Araplar, kabileler Kabileler arasında genellikle kan davaları ve
halinde yaşıyorlardı. sınır anlaşmazlıkları nedeniyle sık sık savaşlar
Hicaz ve Yemen gibi Arapların yaşadığı yaşanırdı. Yalnızca yılın dört ayında (Muharrem,
mekanlarda genel olarak göçebe Recep, Zilkade ve Zilhicce aylarında) savaş
yaşam tarzı hakimdi. yapmazlardı. Savaşın yapılmadığı bu aylar
"haram ay" olarak bilinirdi.

Müslümanlıktan önce, Arapların çoğunluğu putlara tapıyordu. Her kabile farklı bir puta
tapıyordu ve her kabilenin taptığı putun ziyaret günü farklı oluyordu. Arabistan'da
putperestlerden başka Museviler, Hristiyanlar, Mecusiler ve Sabiler gibi farklı dinlere
mensup kişilerde bulunuyordu.
Bununla birlikte çok az sayıda Hz. İbrahim'e inanan Hanif olarak bilinen tek tanrılı
inanışa sahip kişiler de bulunmaktaydı.
İslamiyet öncesinde erkekler istedikleri kadar kadınla evlenebiliyordu. Bazı kimseler kız
çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar insanlıktan uzaktı. Bu nedenle döneme
Cahiliye Dönemi adı verilmiştir.
Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Çocukluğu ve Gençlik Dönemi
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) 20 Nisan 571 tarihinde dünyaya gelmiştir.
Peygamberimizin ismi dedesi Abdülmuttalip tarafından verilmiştir. Kelime anlamı
olarak "Muhammed" övülen, çokça övülmüş anlamına gelir.
Hz. Muhammed (s.a.v)'in babası Abdullah, annesi ise Amine'dir.
Hz. Muhammed'in (s.a.v) babası Abdullah, Efendimizin doğumuna iki ay kala
Medine'de vefat etmiştir. Efendimizi süt annesinin adı ise Halime idi. Annesinin
vefatından sonra Efendimiz (s.a.v)'in bakımıyla dedesi Abdülmuttalip ilgilendi.
Hz. Muhammed (s.a.v) sekiz yaşına geldiğinde dedesini kaybetti. Bundan sonra
Hz. Muhammed'in (s.a.v) bakımını amcası Ebu Talip üstlendi.
Hz. Muhammed (s.a.v) gençlik döneminde ticaretle Emanetleri koruması, dürüst
olması sebebiyle Mekkeliler
uğraşmıştır. Kendisine emanet olarak bırakılan eşyaları arasında "El Emin" (Güvenilir
korur, bunları sahibine olduğu gibi teslim ederdi. Muhammed) lakabıyla tanınır
hale gelmiştir.
111
Mekke'nin zengin kadınlarından biri olan Hz. Hatice (r.a) ile Hz. Muhammed (s.a.v) ticaret
yaparken tanışmış ve evlenmişlerdir. Evlendikleri sırada Hz. Muhammed (s.a.v) 25, Hz.
Hatice (r.a) ise 40 yaşındaydı. Hz. Muhammed (s.a.v) ve Hz. Hatice'nin (r.a) evliliklerinden
altı çocukları dünyaya gelmiştir. Bunların dört tanesi kız, iki tanesi ise erkekti.
Hz. Muhammed'in kızları: Rukiye, Ümmü
Gülsüm, Zeynep ve Fatıma'dır. Fakat Efendimizin Hz. Fatıma
Oğulları ise Kasım ve Abdullah'tır. Ayrıca Hz. dışında bütün çocukları
Muhammed'in (s.a.v), Hz. Hatice (r.a)'nin kendisinden önce vefat etmiştir.
vefatından sonra evlendiği Mariye adlı Peygamberimizin (a.s.m) soyu,
eşinden de İbrahim adlı bir oğlu daha Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın çocukları
dünyaya gelmiştir. Hz. Hasan (r.a) ve Hz. Hüseyin (r.a)
ile devam etmiştir.

Peygamber Efendimize İlk Vahyin Gelişi


Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e ilk vahiy 610 yılında gelmiştir. Peygamber Efendimiz Hira
Dağı'nda ilk vahyi Kadir Gecesi'nde vahiy meleği Cebrail vasıtasıyla almıştır.
Efendimize gelen ilk vahiy "Oku!" olmuştur.

Peygamber Efendimiz ve Müslümanların Hicreti


Mekkeli müşrikler İslamiyet'in hızlı bir şekilde yayılmasını önlemek amacıyla
Müslümanlara yoğun şekilde baskı yaptılar. Zulüm, işkence ve uygulanan ambargolar
neticesinde Efendimiz (s.a.v) hicret kararı aldı.
Hicret için Hristiyan Kralı Necaşi'nin yurdu olan Habeşistan'da ön plana çıkmıştır. Fakat
Medinelilerin İslamiyet'i kabul etmesiyle birlikte burada yaşayanlar Efendimiz (s.a.v)'i
koruyacaklarına dair söz vererek bağlılıklarını bildirdiler. Böylece 622 yılında Mekke'den
Medine'ye göç hareketi başladı.
Rebiül Evvel Ayının 12. gününde 23 Eylül 622'de Medineliler Efendimiz (s.a.v)'i Kuba'da
karşılayarak burada mescit yaptırmışlardır. Efendimiz burada namaz da kılmıştır.

Hicretten yaklaşık iki


Muhacir: Ensar: hafta sonra Ranuna
Mekke'den Medine'ye göç eden Medine'de bulunan Vadisi'nde ilk Cuma
Müslümanlara denir. Müslümanlardır. Namazı kılınmıştır.

Hz. Muhammed (s.a.v) Mekkeli muhacirler ve Medineli Ensar'ı kardeş ilan etti. Ardından
Medine'de bulunan Yahudiler, Ensar ve muhacir arasında "vatandaşlık anlaşması" yapıldı.
Bu anlaşma "Medine Sözleşmesi" olarak bilindi.

112
Mekkeli müşrikler ve Medine'de bulunan Müslümanlar;
Bedir (624), Uhud (625) ve Hendek (627) Savaşlarını
yaptı.
Bedir ve Hendek Savaşı'nı Medineli Müslümanlar
kazanırken, Uhud Savaşı'nı Mekkeli müşrikler
kazanmıştır.
630 yılında Medineli Müslümanların
Mekke'yi fethetmesi ile birlikte İslamiyet daha
geniş bir coğrafyaya yayıldı.
Peygamber Efendimiz hac ibadetini yerine getirdikten sonra Müslümanlara öğüt
vererek nelerden uzak durmaları gerektiği nelere yönelmeleri gerektiği ile ilgili
yönlendirmelerde bulunmuştur.
Efendimizin hac sonrasında yaptığı
bu konuşma Veda Hutbesi olarak
Efendimizin Vefatı bilinir.
Efendimiz Veda Haccından sonra Medine'ye geldiğinde rahatsızlandı. Efendimiz
8 Haziran 632'de vefat etti.
Efendimizin vefat etmesiyle birlikte peygamberlik son bulmuştur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in söylediği sözlere, uyguladığı davranışlara ve
takrirlerine sünnet denir.

Sözlü Sünnet: Fiili Sünnet: Takriri Sünnet:


Hz. Peygamber'in Hz. Peygamber Sahabe tarafından
(s.a.v) herhangi bir (s.a.v)'in bizzat Efendimiz (s.a.v)'e söylenen
konu hakkında kendisinin yaptığı sözün, işlenen davranışlar
söylemiş olduğu işler, davranışları ve karşısında sessiz kalması ya
sözlerdir. uygulamalarıdır. da bu davranışları
onaylamasıdır.

Hadis Kaynakları
Hadis Kaynakları arasında altı kitap anlamına gelen Kütüb-i Sitte; İslam
Kütüb-i Sitte son derece önemlidir. dininin en önemli hadis
Kütüb-i Sitte içerisinde; Buhari, Müslim, Ebu Davud, kaynakları arasında yer
Tırmizi, Nesai ve İbn Mace'nin eserleri yer alır. almaktadır.
Buhari'nin Sahih-i Buhari
Müslim bin Haccac'ın Sahih-i Müslim
Ebu Davud'un Sünen
Tirmizi'nin Sünen
Nesai'nin Büyük Sünen
İbn Mace'nin Sünen isimli eserleri bulunur.
113
Kuran-ı Kerim'in Tarihi
Efendimiz (s.a.v)'e Kuran-ı Kerim ayetleri Cebrail aracılığıyla yaklaşık 23 yıllık bir
zaman diliminde gönderilmiştir.
-İlk halife Hz. Ebubekir (r.a), döneminde Kuran-ı Kerim sayfalarını toplayarak bir araya
getirmiştir.
-Zeyd bin Sabit başkanlığında oluşturulan komisyonla Kuran-ı Kerim bir bütün haline
getirildi.
-Hz. Osman (r.a) döneminde ise Kuran-ı Kerim çoğaltılmıştır.
Çoğaltılan mushaflar; Mekke, Kufe, Basra, Bahreyn, Yemen vb. gibi merkezlere
gönderilmiştir.
-Kur'an-ı Kerim 6666 ayet ve 114 sureden oluşmaktadır.
-Bu surelerden en uzunu 286 ayetten oluşan Bakara suresidir. Tevbe suresi
-En kısa sure ise üç ayetten oluşan Kevser Suresidir. dışında bütün
-Kur'an-ı Kerim'in ilk suresi Fatiha son suresi ise Nas suresidir. sureler besmele
ile başlamaktadır.

Tecvid: Muhkem Ayetler: Müteşabih Ayetler:


Kuran-ı Kerim güzel Kuran-ı Kerim Kuran-ı Kerim'de bulunan yoruma açık ve
okuma usulü ve ilmi okunulduğu zaman her farklı anlamlara ulaşılabilecek
olarak bilinir. insan tarafından ayetlerdir.
anlaşılabilecek Bu ayetler müfessirler tarafından
Müfessir: ayetlerdir. açıklandığında anlaşılabilir.
Kuran-ı Kerim'in
açıklanmasını ve
yorumlanmasını sağlayan
ilimdir.

İslam Düşüncesinde Yer Alan Siyasi ve İtikadi Yorumlar


a) Haricilik: Hz. Ali (r.a) döneminde yaşanan Sıffin Savaşının ardından ortaya çıkmıştır. Hz.
Ali'den ayrılanlar bu grubun oluşmasını sağlamıştır.
Haricilik, İslam dünyasını fazla etkileyen bir görüş değildir.
Günümüzde Haricilik; Madagaskar, Zengibar ve Umman Sultanlığı vb. gibi yerlerde
kendisine taraftar bulmuştur.
b) Şia (Şiilik): Hz. Ali'yi destekleyen ve onun takipçilerinin bulunduğu topluluktur. Şiiler,
imamet konusunu inanç esasları içerisinde değerlendirirler.
İmametin hem ayetlerle hem de Hz. Peygamber'in (s.a.v) vasiyeti ile Hz. Ali'ye (r.a)
olduğunu savunurlar.
Günümüzde İran'da Şiilik devletin resmi mezhebidir. Bu mezhep; İran, Irak, Azerbaycan,
Yemen, Bahreyn, Katar vb. gibi ülkelerde yaygınlık kazanmıştır.

114
c) Mutezile: Bu mezhebin ilk temellerini Vasıl bin Ata atmıştır.
Emevilerin yönetimlerini sağlam bir temele oturtma düşüncesi bu düşünce sisteminin
yaygınlaşmasına neden oldu.
Akıl ve felsefe noktasında delil toplama yoluna giden bu düşünce yapısı İslam
dünyasında Kelam ilminin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Bu anlayışa göre iyi ya da kötü akıl yoluyla belirlenebilir.

d) Maturidilik: İmam Ebul Mansur Muhammed Maturidi'nin görüşleri sonucunda ortaya


çıkan mezheptir.
Bu mezhep imanın; dille ikrar ve kalple tasdikten geçtiğini savunur.
Bu görüş insanın kendi iradesi olduğu için tüm davranışlarından sorumlu olduğunu
belirtir.
Mezhebin Afganistan, Pakistan, Hindistan, Endonezya, Malezya gibi ülkelerde ve hem
Balkanlarda hem de ülkemizde de takipçisi bulunmaktadır.
e) Eşarilik: Ebu'I Hasan el-Eşari'nin itikadi konularda görüşlerini benimseyenler "Eşariye"
olarak anılırlar.
Gazali ve Fahrettin Razi gibi alimler sayesinde Eşarilik'in yayılmıştır. Ayet ve hadislere
ek olarak akla da önem veren bir mezheptir.
Kuzey Afrika, Mısır, Suriye, Endonezya çevresinde yaygınlık kazanmıştır.

İslam Düşüncesindeki Ameli ve Fıkhi Yorumlar


HANEFİLİK: MALİKİLİK:
Sünni fıkıh ekolleri arasında yer alır. Malik bin Enes'in görüşlerine dayanır.
İmam Ebu Hanife'nin görüşlerine dayanır. Mezhep Kuran-ı Kerim, sünnet, sahabe
Ebu Hanife'nin öğrencileri İmam ve tabiin sözlerini kaynak kabul eder.
Muhammed ve Ebu Yusuf gibi alimler bu İspanya'da kurulan Endülüs Emevi
mezhebin yayılmasını sağladılar. Devleti'nin bir dönem resmi mezhebi
Günümüzde bu mezhep ülkemizde, Türki Malikilik olmuştur.
cumhuriyetlerde, Balkanlarda, Hindistan, Günümüzde bu mezhep daha çok
Afganistan ve Pakistan'da yoğunluk Kuzey Afrika'da kabul görmüştür. Mısır,
kazanmıştır. Fas, Tunus, Sudan, Cezayir vb. gibi
ülkelerde yaygındır.
ŞAFİİLİK:
Muhammed bin İdris eş-Şafii'nin görüşleri İcma: Kıyas:
doğrultusunda şekillenen mezheptir. Meselelerin Müçtehitlerin Benzer
çözümü noktasında öncelikli olarak Kuran-ı Kerim yani alimlerin meselelere
ve Sünnete başvurulması gerektiğini savunur. ortak bakarak
Kuran-ı Kerim ve sünnet ile çözüme ulaşılmazsa kararıdır. hüküm
İcma ve kıyas yöntemleri ile hüküm verilir. Bu vermektir.
mezhep; Türkiye, Mısır, Filistin, Irak çevresinde
yaygındır.
115
HANBELİLİK: CAFERİLİK:
Ahmet bin Hanbel'in görüşleri etrafında İmam Cafer-i Sadık'ın görüşleri etrafından
şekillenen mezheptir. Hanbeli mezhebinin şekillenen mezheptir.
en önemli özelliği ayet, hadis ve sahabe Dini konularda Kur'an-ı Kerim, sünnet, on
sözü gibi nakli delillere dayanarak iki imamın sözlerini ve hadisleri delil
hüküm vermesidir. kabul ederler. olarak kabul ederler.
Bu mezhep günümüzde; Mısır, Filistin, Günümüzde bu mezhep İran, Azerbaycan,
Suriye, Irak ve Hicaz Bölgesinde etkilidir. Irak, Suriye vb. gibi ülkelerde yaygındır.

DİN, KÜLTÜR VE MEDENİYET


TÜRKLERİN MÜSLÜMAN OLMASI
Müslüman Araplar ve Türklerin ilk temasları Hz. Ömer döneminde olmuştur.
Türklerin Müslümanlarla ilk ciddi ilişki kurdukları dönemse Emeviler döneminde
olmuştur. Fakat Emevilerin Mevali olarak bilinen Arap Milliyetçiliği politikası izlemeleri
Türklerin İslamiyet'e girişini geciktirmiştir.
Emeviler'den sonra Abbasiler döneminde ise Türkler ve Müslümanlar arasında daha
yakın ilişkiler yaşanmıştır.
751 yılında meydana gelen Talas Savaşı Türklerin İslamiyet'e girmesini sağlamıştır.
Böylece İslamiyet Müslümanlar arasında hızlı
bir şekilde yayılmaya başlamıştır.

Ebu Hanife (Numan bin Sabit): 699 yılında Kufe'de dünyaya gelmiş, 767'de Bağdat'ta
vefat etmiştir.
Hanefilik mezhebinin kurucusudur.
İmam Yusuf, İmam Muhammed ve Ebu Züfer gabi alimlerin yetişmesini sağlamıştır.
Fıkh-ı Ekber en önemli eseridir.
Maturidi (Ebul Mansur Muhammed Maturidi): 863 yılında Özbekistan'ın Semerkand
şehrinde bulunan Maturid köyü yakınlarında dünyaya gelmiş ve 944 yılında vefat
etmiştir.
İslam'a uygun olmayan görüşlerle mücadele etmiştir.
Dinin öğrenmesi için Kuran-ı Kerim sünnet ve akla ihtiyaç duyduğunu belirtir.
"Kitabüt Tevhid" eseri kelamla "Tevilatül Kuran" ise tefsirle ilgili yazdığı eserlerdir.

İmam Şafi (Muhammed bin İdris eş Şafi): 767 yılında Gazze'de dünyaya gelmiş,
820 'de ise Mısır'da vefat etmiştir.
Maliki mezhebinin kurucusu konumundaki Malik bin Enes, İmam Muhammed ve Sufyan
bin Uyeyne gibi alimlerden ders almıştır.
En önemli eserleri Kitabü'l- Umm ve Kitabur-Risale'dir.
116
Eş'ari (Ebu Hasan El Eşari): 875 yılında Basra'da dünyaya gelmiş, 936 yılında Bağdat'ta
vefat etmiştir.
Bir dönem Mutezile mezhebinin görüşlerini benimsemiştir.
Kelam ve akait görüşleri bağlamında Eşarilik olarak bilinen mezhep oluşmuştur.
Allah'ın varlığının ve birliğinin hem akli hem de nakli delillerle ortaya konabileceğini
savunmuştur.
Ahmet Yesevi: 11.. yüzyılın sonlarına doğru Türkistan'ın Yesi şehrinde doğmuş ve
burada vefat etmiştir.
Kuran-ı Kerim'de anlatılan ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in özelliklerini sade bir
şekilde aktarmıştır.
"Divan-ı Hikmet" isimli eseri oldukça önemlidir.
Ahi Evran: 13. yy'da yaşayan büyük mutasavvıflar arasında yer alır.
Ahilik teşkilatının kurucusudur.
İslam ticaret ahlakının toplumda yerleşmesini sağlamış ve esnafın eğitimine katkıda
bulunmuştur.
Metaliu'I-İman, Menahic-i Seyfi ve Mürşidü'I- Kifaye önemli eserleri arasındadır.

Hacı Bektaş Veli: 1209'da Horasan'ın Nişabur kentinde doğmuş, 1271 yılında Nevşehir'in,
Hacıbektaş ilçesinde vefat etmiştir.
Ahmet Yesevi ve Lokman-ı Perende'den ders alarak kendisini geliştirmiştir.
Bektaşilik tarikatının temellerini atmıştır.
"Makalat" isimli eseri oldukça önemlidir.
Mevlana: Dünya genelinde tanınan bir mutasavvıftır.
1209'da Horasan'ın Belh şehrinde doğmuş, 1277'de Konya'da vefat etmiştir.
Şems-i Tebrizi kendisinin hocası ve mürşididir.
Mesnevi, Divan-ı Kebir, Mektubat, Mecalis-i Seb'a ve Fihi mafih önemli eserleridir.

Yunus Emre: Mevlana ve Hacı Bektaşi gibi alimlerin görüş


ve düşüncelerinden etkilenmiştir.
Tapduk Emre hocası ve mürşididir.
Sade duru ve anlaşılır tarzda yazdığı tasavvufi eserleri
vardır.
Divan ve Risalet'ün-Nushiyye olmak üzere iki önemli eseri
vardır.
Hacı Bayram Veli: 1352 yılında Ankara'da doğmuş,
1429'da Ankara'da vefat etmiştir.
Somuncu Baba'dan dersler alarak Bayramilik tarikatını kurmuştur.

117
Türklerin İslam Dünyasına diğer katkıları ise;

İbni Sina'nın Seydi Ali Reis'in


El-Kanun Fit-Tıp, Farabi'nin Piri Reis'in Miratül Memalik vb.
Kitabüş-Şifa İhsaul Ulum Kitabı Bahriye gibi eserlerde de
karşımıza çıkmaktadır.

İslam Medeniyetinde Önemli Eğitim Kurumları


Suffe: Mescid-i Nebi'nin bitişiğindeki alanda
eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yapıldığı İslam medeniyetindeki ilk eğitim
merkezdir. kurumudur.
Beytül Hikme: Bağdat'ta Abbasi halifesi Memun tarafından Bağdat'ta kurulan
eğitim merkezidir.
Nizamiye Medreseleri: Büyük Selçuklu Devleti döneminde Alparslan'ın emriyle veziri
Nizamü'I-Mülk tarafından Bağdat'ta kurulan medresedir. Bu medresede hem islami ilimler
hem de sosyal bilimler öğretilmiştir.
Kordoba Medresesi: Endülüs Emevi Devleti döneminde eğitim ve öğretim faaliyetlerinin
yapıldığı merkezdi.

Osmanlı döneminde ise Fatih Sultan Mehmet


İstanbul'da Enderun Mektebini ve Sahn-ı Seman
Medresesi'ni açmıştır. Kanuni Sultan Süleyman
Döneminde ise Süleymaniye Medresesi açılmıştır.

YAŞAYAN DÜNYA DİNLERİ


a) Vahye Dayalı Dinler:
Yahudilik: Hz. Musa tarafından insanlığa aktarılan dindir.
Bu nedenle Musevilik olarak da bilinmektedir.
Bu dine göre; Yahova, bütün insanlığın tanrısıdır.
Fakat tanrının en sevgili kulları Yahudilerdir.
Yahudilerin kutsal kitabı Eski Ahit'tir.
Yahudiler arasında bu kitap Tanah
olarak bilinir.
Genel olarak Yahudilerin kutsal kitabı
Tevrat olarak kabul edilmektedir.
Yahudiler ibadetlerini havra veya sinagog
olarak bilinen sahalarda yaparlar.
118
Yahudiler, saldırılar sonucu yıkılan Süleyman Mabedinin Kipa: Yahudilikte
geriye kalan batı duvarının önünde dua ederler. erkeklerin başlarını
Bu duvar Ağlama Duvarı olarak bilinir.
Yahudilerde ibadetlerini evlerinde ya da sinagoglarda örttükleri küçük takkedir.
yapabilirler. Haham: Yahudi din
Cumartesi günü yapılan ibadetleri ise sinagogda yapılır. adamlarıdır.
Bu nedenle Cumartesi tatil günüdür.

Hristiyanlık: Günümüzde Filistin bölgesinde yaşayan İsrailoğullarına gönderilmiştir.


Yaşayan dünya dinleri içerisinde nüfus bakımından en kalabalık olan dindir.
Avrupa'da yaygınlık kazanmıştır.
Bu dinin peygamberi Hz. İsa'dır. Hz. İsa'nın annesi Hz. Meryem'dir.
Havariler: Hz. İsa'ya ilk inanan on kişidir.
Hz. İsa sonrasında Hristiyanlık havarilerin katkıları
sonucunda yayılmıştır.
İncil: Hristiyanlığın kutsal kitabıdır.
Teslis: Hristiyanlıkta Baba, oğul ve kutsal ruhtan
oluştuğu anlayışıdır.
Kilise: Hristiyanların ibadetlerini yaptıkları merkezdir.
Hristiyanlar ibadetlerini; günlük, haftalık ve yıllık olarak yaparlar.
Hristiyanların din adamları; papaz, rahip veya rahibe adını alır.
Hz. İsa'nın idam edildiğine inandıkları çarmıh (haç), Hristiyanlık ve kilisenin sembolüdür.

Hristiyanlıkta dünyaya gelen insanlar günahkar kabul edilir. Bu nedenle


bütün bebekler ve Hristiyanlığa yeni girecek kişiler kutsal su ile yıkanarak
günahlarından arınır. Buna vaftiz ayini adı verilir.

Hristiyanlıkta tarihi süreç içerisinde;


Katoliklik,
Ortodoksluk, önemli Hristiyan mezhepleri
Protestanlık arasında yer alır.

b) Hint Dinleri
Hinduizm: Hindistan, Nepal ve Bangladeş'te yaygınlık
kazanan dindir.
Kast denilen tabakalı bir yapı bulunur.

119
Kast Sistemi;
Brahmanlar (rahipler ve aydınlar sınıfı),
Kşatriyalar(Hükümdar sülalesi ve asker),
Vaisyalar (Tüccar, esnaf, çiftçiler),
Sudaralar (işçi ve sanatkarlar) grubu olarak dörde
ayrılır.
Bu inanç sisteminde Ganj Nehri kutsal kabul edilir.

Meditasyon: Zihni olumsuz düşüncelerden arındırma ve rahatlatma yöntemidir.


Karma: Neden sonuç ilişkisi olarak bilinir. İnsan geçmişte ne yaptıysa bu gelecekte
karşısına çıkacaktır.
Reenkarnasyon (Ruh göçü/Tenasüh): Ruhun başka bir bedene geçerek orda vücut
bulmasıdır.
Hulul: Tanrı olarak bilinen Vişnu'nun insan
şekline bürünmesidir. Hinduizm; Hristiyanlık ve
Brahma; Yaratıcı tanrı, İslamiyet'ten sonra Dünya genelinde
Vişnu; Koruyucu Tanrı, en çok takipçisi olan dindir.
Şiva; Yok edici tanrı olarak bilinir.

Budizm: Buda önderliğinde kurulan bir dindir.


Bu dinin yapısında; ezeli ve ebedi bir yaratıcının varlığı kabul edilmemektedir.
Buda Sasana: Buda'nın öğretileri ya da mesajı olarak bilinir.
Buda Vacana: Buda'nın sözleridir
Buda Dharma: Buda'nın şeriatı olarak kabul edilir.
Tripitaka: Budizm kutsal metinleridir.

Budizm'de amaç; Nirvana'ya ulaşmaktır.


Nirvana; huzura, mutluluğa ve yüceliğe ermek olarak
kabul edilir.

Caynizm: Dinin kurucusu Mahavira. (Vardamana)


Tanrının varlığını kabul ederler.
İçki içmezler.
Kendi dinlerine bağlı olan kişilerin ölümsüzlüğüne inanırlar.
Cennet ve cehenneminin varlığına inanırlar.
Agamalar kutsal kitaplarıdır.

120
Sihizm: 16. yüzyılda Guru Nanak önderliğinde Hindistan'da kurulan dindir.
Bu dine inananlara "sih" denir.
Bu dinin kutsal metni "Adi Granth" olarak kabul edilir.
Dinin mensupları Hindistan'ın Pencap Bölgesi'nde yoğunluk kazanmıştır.
c) Çin ve Japon Dinleri
Taoizm: Şintoizm ve Konfüçyanizm gibi dinlere tepki Taoizm'e göre bu
olarak ortaya çıkmıştır. hayatta mevcut olan
Dinin kurucusu Lao Tzu'dur. (Yang) ve mevcut
Günümüzde de bu dini inanç sistemi varlığını olmayan (Ying)
sürdürmektedir. birleşmesi sonucunda
Mistik yönü ağır basan dini bir yapıya sahiptir. meydana gelmiştir.

Konfüçyanizm: Filozof olan Konfüçyüs bu dinin


kurucusu kabul edilir.
Bu dine göre insanın evlenmeden ya da bir erkek
çocuk dünyaya getirmeden bırakmadan vefat
etmesi büyük günah sayılır. Çünkü erkek çocuğun
ata ruhlarına ibadeti devam ettireceğine
inanılır.
Gök Tanrı dünyanın en üstün idarecisi kabul
edilir.
Gök Tanrı adına yapılan törenleri imparator
yönetir.
1912 yılında bu din Çin tarafından resmi devlet
dini olarak kabul edilmiştir.
Yaklaşık olarak 350 milyon civarında inananı
bulunan bu din Çin, Japonya, Tayland ve
Burma'da yaygınlık kazanmıştır.

Şintoizm: Japonların milli inanç sistemini oluşturan dindir.


Bu dinin bilinen bir kurucusu yoktur.
Japonca'da Şintoizm Kami-Nomiçi olarak yani "Tanrıların yolu" olarak bilinir. Evlerinde
oluşturdukları belirli bir alanda atalarının yemesi için çeşitli yiyecekler koyarlar.
İbadethaneleri ve türbelerinin bulunduğu sahalara sunak üzerine günlük olarak taze
yiyecekler, su, tütsü vb. yiyecekler koyarlar.
Yaklaşık olarak 2500-3000 yıl önce bu din ortaya çıkmıştır.

Bu dinde doğaya saygı göstermek ve doğayı


korumak son derece önemlidir.

121

You might also like