Professional Documents
Culture Documents
HBT Sayı142-Min
HBT Sayı142-Min
ACI KAYIP
Kültürün mimarı
Bozkurt Güvenç
DOĞAN KUBAN:
Şakayık-ı
Numaniyye’den
bugünkü cehalete
TANOL TÜRKOĞLU:
BAYRAM ALİ EŞİYOK BİLİM VE BESLENME EŞREF ATABEY Siyah ayna söyle bana
MUSTAFA ÇETİNER
Bilimde önyargı veya
taraf olma
İ
yavruların beyin nsan beyninin DNA’sını turuyordu. episodik bellekteki bu bozulmanın KC’nin başka bir
şey yapmasına da tümden engel olmasıydı. Londra
hücrelerini kalıcı en fazla hangisi etkiler?
Doğa mı, yoksa çevre
Annenin yavrularına davranışı University College sinirbilim uzmanlarından Eleanor
olarak etkilediği- mi? Bu iki faktörün arasın- belirleyici Maguire, “Geçmişi anımsama becerileri zarar gören
Erken çocukluk evresinde çevrenin rolünü daha iyi hastaların, geleceği kafalarında canlandırabilme ya
ni ortaya çıkarttı. da karmaşık bir etkileşim
anlamak için Salk araştırmacıları dişi fareler ve yavrula- da gelecekle ilgili plan yapmakta da zorluklar yaşa-
olduğu biliniyor. Salk Ens- dıklarına tanık olduk” diyor.
titüsü’nden bilim insanları, rı arasındaki doğal davranış farklılığını gözlemlediler. Da-
Geçmişte yaşanan olayların anımsanabilmesi ile
Science dergisinde yayımladıkları bir makalede, dişi fa- ha sonra yavruların hipokampusundaki DNA’ları incele-
gelecekle ilgili planlar yapılması arasında çok güçlü
renin davranış şeklinin yavrularının DNA’sını değiştirdiği- diler. Hipokampus duygulardan, bellekten ve istem dı-
bir bağlantı olduğu artık biliniyor. Örneğin, görüntü-
ne ve bu değişikliğin kalıcı olduğuna dikkat çekiyor. şim- şı fonksiyonlardan sorumludur. Ekip, annenin yavrularına
leme çalışmaları her ikisinin de temelinde benzer bir
di bilim insanları, çocukluktaki çevresel koşulların bey- nasıl davrandığı ile L1 kopya sayısı arasında bir korelas- beyin etkinliğinin yattığını ortaya koyuyor.
ni etkileme olasılığını göz önünde bulundurarak, depres- yon buldu. Annenin büyük bir özenle büyüttüğü yavrula- Görünürde asıl önemli olan, belli olaylarla ilgili
yon ve şizofreni gibi nöropsikiyatrik hastalıkların nedenle- rın beyinlerinde zıplayan gen, L1’in kopya sayısı daha az- görüntüleri kafada canlandırabilme becerisi. Maguire,
rini daha iyi anlamaya çalışıyor. ken, ihmalkâr annenin yavrularındaki L1 kopya sayısı da- “Geçmişi anımsamak ve geleceği düşlemek için bire-
ha çoktu. Dolayısıyla ihmal edilen yavruların beyinlerinde- yin bir görüntüyü beyninde oluşturmasını gerektirir”
ki genetik çeşitlilik daha fazlaydı.
DNA değişebilir mi? Bu sonuçların rastlantısal olmadığını kanıtlamak için
diyor.
İnsanın geçmişi kafasında canlandırabilme bece-
“Bugüne dek DNA’larımızın sabit olduğunu ve bizi biz deneyde kontrol grubu kullanıldı. Özenli annenin yavru- risi, geleceği düşlemesine ve buna bağlı olarak da,
yapan genlerimizin doğumdan sonra hiç değişmediği- larını ihmalkâr anne büyütürken, ihmalkâr annenin yav- insanları öteki canlı türlerinden ayırt eden bir özellik
ni düşünürdük” diye konuşan Salk Genetik Laboratuva- rularına özenli anne büyüttü. Sonuçta L1 sayısı ile ilk öl- olan gelecekle ilgili planlar yapmasına zemin hazırlar.
rı yöneticisi Rusty Ga- çümlerden elde edi- Kişi geçmişte yaşadığı olayları ve yaptığı se-
ge, “Oysa hücrelerimiz- len sayının birbiri- çimleri anımsayamazsa, sağlıklı ve yerinde kararlar
de kendilerini kopyala- ne çok yakın olduğu verme becerisini de yitirir. Bunun nedeni, karar verme
yabilen ve yer değiştire- tespit edildi. Özetle sürecinde beynin olası seçenekleri değerlendirip bu
bilen genlerimizin oldu- ihmalkâr annenin do- seçeneklerin beraberinde getirebileceği sonuçlarla
ğunu fark ettik. Bu da bir ğurduğu fakat özenli ilgili kestirimlerde bulunmasıdır.
şekilde DNA’larımızın de- anne tarafından bü- En son ortaya atılan görüşlerden biri de, belleğin
ğişebilirliğini işaret edi- yütülen farelerde L1 insan türünün iletişim kurmasına olanak tanımak
yor” diyor. sayısı daha azdı. amacıyla evrilmiş olabileceği yönünde. Bu yılın baş-
Son 10 yıldır bilim in- larında, Budapeşte’deki Orta Avrupa Üniversitesi
sanları memeli beynin- bilişsel bilimler uzmanlarından Johannes Mahr ile
deki hücrelerin çoğunun Sonuç Gergely Csibra insan belleği ile öteki hayvanların
DNA’larını değiştirdiğini Bilim insanları bu bellekleri arasındaki temel farklılığın, insanların bir
biliyoruz. Örneğin bu değişiklik sonucunda beyindeki her sonuçları şöyle yorumluyor: İhmalkâr annenin yavruları olayı salt anımsamakla kalmayıp, aynı zamanda o
bir sinir hücresi komşu hücreden az da olsa farklı olabi- daha stresli oluyor ve buna bağlı olarak genler kendilerini olayla nasıl karşılaşmış olduklarına ilişkin bilgileri de
liyor. Bu değişiklikleri bazı “zıplayan genler” olarak bili- daha fazla sayıda kopyalayıp, daha sık yer değiştiriyor. akıllarında tutmaları olduğunu öne sürüyorlar. Mahr,
nen genler oluşturuyor; bunlar genomun bir noktasından Gage ileri araştırmalarla farelerin bilişsel testlerdeki “Bir olayı ilk elden yaşamış olmak bizleri yetkili kılar,
diğerine hareket edebiliyor. Bu değişiklikler beyin hücre- performansını inceleyecek. Böylece erken çocukluk de- daha inandırıcı ve güvenilir olmamızı sağlar” diyor.
leri arasında yararlı bir çeşitlilik yaratıyor. Sonuçta bunlar neyimlerinin çocukların bilişsel fonksiyonlarını etkileyip Kısaca belleğin, yalnızca insanların geçmişiyle
etkilemediği ortaya çıkacak. ilgili bir veritabanı olmanın ötesinde, şimdiki zaman
beynin işlevlerini daha hassas bir şekilde yerine getirme-
Reyhan Oksay ve gelecekleri açısından da son derece önemli bir
sini sağlarken, nöropsikiyatrik oluşumlara da zemin ha-
https://www.salk.edu/news-release/early-developmental-experien- işlev gördüğü kesin olarak biliniyor.
zırlayabiliyor. 2005 yılında Gage Laboratuvarı’nda L1 adı
ces-influence-dna-in-the-adult-brain/ Rita Urgan
verilen bir gen bulundu. Bu gen kendisini kopyalayabili- https://www.sciencealert.com/childhood-stress-remap-DNA-bra- https://www.newscientist.com/article/mg24032010-
yor ve genomun içinde farklı bir yere kendini kopyalaya- in-cells 500-memory-special-do-we-even-know-what-memory-
biliyordu. Kısaca “zıplayarak” beyinde yeni hücreler oluş- https://neurosciencenews.com/epigenetics-adult-brain-8678/ is-for/
Araştırma Gündemi
Laboratuvarda HBT Sayı 142 -14 Aralık 2018 4
mini plasenta
yetiştirildi
Döleşi ola-
Dünyamızın içme suyu azalıyor
D
rak da bilinen ünyamızdaki içme suyunun büyük bir kıs-
plasenta anne mı yer altı sularından geliyor. Fakat ne yazık
ve doğmamış ki, bu yer altı su kaynağı sonsuza dek yenilene-
bebek arasın- miyor. Son araştırmalar yer altı sularının sadece
daki ana ara- yüzde 6’sının düzenli olarak yenilendiğini göster-
birime denir. di. Yer altı su kaynaklarının 3’te biri tamamen tü-
Hem embriyon- kenmiş, diğer birçok kaynak ise pestisit, hidrolik
sal doku hem kırma, kimyasallar veya aşırı tohumlama yüzün-
de annenin do- den kirlenmiş durumda.
kusundan olu- Ancak Kanada’da Saskatchewan Üniversite-
şur ve içinde si’nden Grant Ferguson önemli bir soruna da-
doğmamış bebeğin ve annenin damarları dolaşır. ha dikkat çekiyor: İçme suyu için uygun olan
Embriyo bu şekilde besleyici madde ve oksijen, yer altı suyu tabakası tahmin edilenden daha in-
hatta hastalıklardan korunmak için de antikor alır. ce olabilir. Araştırma çerçevesinde ABD’de 28
Bunların dışında plasenta hormonsal görevleri de su kaynağında, suyun hangi seviyen sonra “tat-
yerine getirir. Yani kısacası plasenta embriyo için lıdan”, hafif tuzluya ve nihayetinde tuzlu dip su-
yaşamsal önem taşır. yuna dönüştüğü incelendi. Sürpriz sonuca göre
İngiliz araştırmacılar insanın plasenta doku- içilebilir yer altı suyundan tuzlu tabakalara geçiş On yıllardan bu yana, yenilenebilecek miktardan çok
sundan küçük ve basitleştirilmiş bir mini plasenta düşünülenden daha önce başlıyor. ABD’deki tortul hav- daha su çekilmesi yüzünden dünyada birçok bölgede ye-
yetiştirdiler. Cambridge Üniversitesi’nden Marg- zalarında ortalama olarak 550 metreden itibaren hafif tuz- raltı sularının seviyesi azalıyor. Gitgide daha derin kuyu-
herita Turco ve Ashley Moffet mini plasenta sa- lu su başlıyor. lar açıldığı taktirde yakında borulardan tuzlu su akabi-
yesinde embriyonun erken evredeki gelişim me- Bazı bölgelerde tatlı su 1 kilometre derinliğe kadar lir. ABD’nin Orta Batı bölgesinde şimdiden durum böyle.
kanizmalarının incelenebileceğini söylüyorlar. De- devam ediyor ama bazı yerlerde de 200 ila 300 metre de- Anadarko ve Sedwick havzalarında ise 50 metreden son-
neyler çerçevesinde plasentadan trofoblast hüc- rinlikten itibaren tuzlu su görülüyor. Bu da yer altı suları- ra tuzlu su çıkıyor. Sonuçta dünya genelindeki yer altı su
reler alındı; sonra bunlardan üçboyutlu bir ya- nın tahmin edilenden daha az olduğu anlamına gelebilir, kaynakları iki açıdan tehdit altında: Yukarıdan kirlenme
pı oluşturuldu. Hücreler bunun içinde iki hafta- hem ABD’de hem de dünya genelinde. “ABD’de elde et- var ve aşırı derecede su çekiliyor; altta ise tuzlu su akı-
da, hamileliğin ilk üç haftasındaki plasentadaki- tiğimiz sonuçlar, küresel olarak da tahmin edilenden daha yor yer altı rezervlerine.
lere benzer çeşitli hücre tiplerine dönüştüler. Tro- az yer altı suyunun kaldığı anlamına gelebilir” diyor araş- Competetion for shrinking window of low salinity groundwater, En-
foblastlar hızlı gelişen embriyoya besleyici madde tırmacılar. vironmental Research Letters, 14.11.2018.
sağlamakla görevli.
Ç
monlar salgılıyorlar. Mini plasentanın, insan pla- inli davranış ekolojisi uzmanları Chen Zhanqi ve Quan Rui-Chang, incele-
sentanın gelişimini daha iyi anlamada yardımcı dikleri bir sıçrayan örümceğin, yavruları için süt ürettiğini ve uzun süre baktı-
olacağı, hastalıkların, embriyo ve plasenta doku- ğını keşfettiler. Toxeus magnus adı verilen örümcek türü, yavrularını ergenlik ça-
su arasındaki etkileşimin daha iyi araştırılmasını ğına dek sütle besliyor. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra dişi örümcek yuva-
sağlayacağı öngörülüyor. ya süt damlatıyor. Bu sütü alan örümcek yavruları bir müddet sonra anne örüm-
Trophoblast organoids as a model for maternal-fetal inte-
ractions during human placentation, Nature, 29.11.2018. ceğin süt kanalı önünde diziliyorlar. Her ne kadar yavrular yirmi gün sonra yu-
vanın dışında avlanmaya başlasalar da süt içmek için annelerine geri dönüyor-
lar. Ve bunu ergenlik dönemine kadar
Kongo’da tarihin 2. büyük Ebola salgını sürdürüyorlar. Bu tür uzun yavru ba-
kımı çok az türde bulunuyor. Örneğin,
Şakayık-ı Numaniyye’den
bugünkü cehalete...
ri, okudukları ülkeler (genelde çekemeyen medreseliler Şeyhülisla-
Sevgili Okurlar, yazılarımda tekrar ettiğim konular Mısır), öğretim yaptıkları med- mı kışkırtarak gözlemevini (Rasathane)
için özür dilerim. Fakat toplumun her alanda yalpa reseler, atandıkları kadılık ya- sultana yıktırdılar. Nedeni de işin içine
da başka memuriyetler, al- şeytanın karışması idi.
vurmasını hoş görmeye devam edersek bu durum dıkları maaşlar belirtilir. Fakat Böyle bir olayın olduğu ortamda
birkaç yıl içinde, bütün ülkeyi yaşanmaz bir çöle mollanın bilimsel etkinliği ve müspet bilimin var olmaması doğaldır.
bilime katkısı belirtilmez. Gerçi Galileo’nun da kilise tarafından,
dönüştürebilir. Bütün mollalar fazilet ve Kopernik’i doğru bulduğu ve ptoleme
kemal ehli, kendini ilime ve kuramını reddettiği için, evine kapatıldı-
T
ürkiye’de her alanda bilgisizlik var. Bu durum gü- ibadete adamış. Yani din bi- ğını biliyoruz. İş, din adamlarının kararı-
cümüze gitmemeli. İslam dünyasında bizden daha limlerine ilişkin kitapları okuyor, namazları- na kaldığı için İstanbul ve Roma’da so-
modern ve ekonomisi daha güçlü, sanayileşmesi nı ve dualarını kaçırmıyor. Okuduğu kitapla- Kuşçuzade Ali nuç aynı olmuştu. Fakat Avrupa bu en-
daha ileri, adam başına geliri daha yüksek bir ülke yok. rı tashih eder ve üzerlerine haşiyeler (açıklama), geli aşabildi. Osmanlılar aşamadı. Cumhu-
(Lübnan ve petrol kuyuları başındaki Araplar hariç. Onla- derkenarlar yazarlardı. Başta kadı, kazasker olmak üzere riyet Devrimi bizi Avrupa’ya yaklaştırdı. İmparatorluk yı-
rın daha zengin kentleri var. Fakat kültür adına bir varlık- sultanlar, mollaları çeşitli görevlere atarlardı. kıldıktan sonra bilim öğretimi Türkiye’nin doğal öğretim
ları yok.) Şakayık’daki biyografilerde garip öyküler de var- programına girdi.
Amerika, Çin, Avrupa, Rusya, İslam pazarında mal dır. Fatih döneminde Molla Ümmü Veled medrese hoca- Fakat İkinci Dünya Savaşı, geri kalmış ülkelerin den-
satanlar. Biz de müşterileri. Bu yüzyılda müşteri, mal sa- sı idi. Sultan sefere çıktığı zaman da onu geçiriyorlardı. gesini ekonomik ve kültürel olarak aksattığı gibi, ABD’nin
tanın kölesidir. Sultan bir sefere çıkarken arkadan gelen davulcularla il- İslam dünyasını tümel olarak bir sömürü pazarı olarak
1923’te İslam dünyasının tek laik cumhuriyetini ku- gili olarak mollalardan biri ‘Ey Müminler Allah ve Resul’ü- görmesi ve tarihin saptadığı en açık zorbalık olarak, İs-
ran Türkler, sanayi devrimini tamamlayamadılar. Fakat ne iman edin’ der. Sultan ‘Ey acemi! Bu emirdeki hikmeti lam ülkelerinin en önemlilerinin yaşamını darmadağın et-
verimli bir toplum olarak nüfuslarını sekiz kat artırdılar. açıkla!’ der. Molla Ümmü Veled ‘Davullar şu hikmeti an- ti.
Artan nüfus kentlere göçtü. Bugün artık para etmeyen latıyor: davulla ‘ dum’ devam et! dum ‘devam et!’ diyor.
boş gökdelenlere çimento taşıdılar. Mirasyedilik bize Os- Yüce Allah’ın buyruğu’ yani ‘imanda devam edin! diyor.
Fatih bu açıklamayı çok beğenmiş.
Türkiye şimdi böyle bir krizin
manlıdan miras kalmıştır. Sanayi devrimini tamamlamış
dünya, 1.7 milyar fakir Müslümana bakıp ağzını şapırda- Şakayık; birçok mollanın biyografisinde bu tür hika- üstünde oturuyor.
yelere yer verir. Şakayık-ı Numaniye medrese mezunları- Medrese mezunları ne imparatorluğu ayakta tutabildi-
tıyor. İletişimin bu kadar geliştiği, herkesin cebindeki te-
nın verdiği eserleri ve Osmanlı döneminin bilimsel etkinli- ler, ne de İmparatorluğu Avrupa’daki sanayi gelişmesinin
lefonla dünyayı öğrendiğini sandığı günümüzde, dünya
ğini değil, medrese mezunlarının görev yaptıkları hocalık, paralelinde teknik bir düzeye getirebildiler.
kapitalistleri Türkiye’deki dostları ile birlikte fakir Müslü-
kadılık, kazaskerlik, terfi, maaş, sultanla ilişkilerini, med- Taşköprülüzade’den bu yana bilimi dışlamaya devam
manların ekmeğini yiyor.
rese mezunlarının ve şeyhlerin rüya tabirleri türünden ya- ediyoruz. Avrupa ilk üniversiteyi 11. yüzyılda, biz 19. yüz-
şama ilişkin öyküleri anlatır. yılda açıyoruz. Bu tutumun bir sonucunu da İMF’nin son
Niçin boyun eğiyoruz? Aralarında oldukça çok sayıda ‘Şeyh’ vardır. Öykü- yayınladığı istatistiklerde görüyoruz: (IMF, WEO)
Bizim her şeye boyun eğmek zorunda kalmamızın te- ler hidayete ermiş alimlerin masalsı hikayeleri ile dolu- 1980: Güney Kore, 38.1milyon, Adam başına ge-
mel nedeni toplumun cehaleti dediğimiz bilgisizliktir. Bu dur. Bunlar, düşündürücü aforizmalar olarak değil, hida- lir,1700 dolar
bilgisizliğin temeli de İstanbul’un fethinden 19. yüzyı- yete ermiş alimlerin bazen çocuksu ve medrese mezu- 1980: Türkiye, 42.5 milyon, Adam başına gelir, 2169
la kadar öğretimin medresede yapılmasıdır. Kanuni dö- nunun, bilimin rasyonalizmi ile ilgisi olmayan entelektüel dolar
neminde yazılan Şakayık, medreselerin o zamana kadar düzeyini yansıtır. 2016: Güney Kore, 51.2 milyon; Adam başına 27,535
mezun ettiği önemli mollaların biyografisidir. Medreseler dolar
sadece din dersi verir. Medreselerin hocalarının atanma- 2016 Türkiye, 79 milyon, Adam başına 10,000 dolar
sını sultanlar yapar. Bu işlem, mollanın yaşamında tanın- Tek bilimci
mış biri olmasına bağlıdır. Kitapta Semerkant’ta Uluğ Beyin Kuşçubaşısının oğ- Sayı bilenlerin dikkatine!
Bu atamanın sultan tarafından yapılması, medresenin lu molla Alaeddin Ali’den başka bir bilim insanı yoktur.
devlet tarafından politik amaçlarla kullanılmasına işaret Kuşçuzade Ali, ailesiyle birlikte, ülkesini
eder. Çünkü sultanlar, şehzadeler okulunda Kuran, Arap- terk eden bir matematikçi ve astronom-
ça yazı, Amal-i erbaa (Hesap) ve Farsça şiirden başka bir dur. İstanbul’a 70 yaşında gelmiştir. Ola- Tayfun Akgül
şey öğrenmezler. Bir bilimsel konuyu işledikleri ve onun sılıkla Fatih’in daveti üzerine gelmiştir. İl-
üzerinde bir yazı yazdıkları işitilmemiştir. Kuşkusuz bu ol- ginç olan Türkiye’de sultanla buluştuğu za-
gu sultan hakkında bibliyografik bilgi derleme geleneği man hediye ettiği, biri ayın hareketleri üze-
olmadığı, başka bir deyişle, sultanın ulaşılmazlığı ile ilgi- rine olan dört risaledir.
li bir davranışın sonucu olabilir. Fakat sultanların, anaları- Şakayık-ı Numaniye bir pozitif bilim ta-
nın dili dışında dil öğrendikleri ve şiir hariç yazı yazdıkla- rihi değil, medreselerden mezun din adam-
rını bilmiyoruz. larının bibliyografik ansiklopedisidir. Din ta-
Bir ülkede bilim adamının yazdığı kitap ya da araştır- rihine katkılarından da söz etmez.
ma yaptığı konu bilinir. Türkiye’de bir bilim alanında yaz- Biz bu kitapta Kanuni döneminde
dığı risalenin ya da şerhin ya da derkenarın konusunun medresenin bilimle ilgili hiçbir etkinli-
ne olduğunu anlatmadan ‘(X) de vardı’ deyip bilime kat- ği olmadığını açıkça görüyoruz. III. Murat
kısının ne olduğunu söylememek, hiçbir kültürel boşlu- yıldız falına çok düşkündü. O çağda yıldız
ğu doldurmaz. falı astronomların bilgi alanı idi.
Sultan astronom (ya da falcı) olarak
Şamlı Takiyüddin adlı Mısırda okumuş bir
Bilime katkısı nerede? astronomu getirtti. Ona Tophane’de bir
Şakayık-ı Numaniyye’de mollaların doğum yerle- Gözlem Evi yaptırttı. Yabancı astronomu
Ekonomi-Politik HBT Sayı 142- 14Aralık 2018 8
E
Grafik, birincil enerji tüketimi talebinde dışa daha fazla düşmesini kömürde %40’a varan üretim/
nerjide dışa bağımlılık, ekonomik ve güvenlik toplam tüketim oranı engellemiş. Türkiye ham
bağımlılık oranlarında zaman içerisinde meydana
açısından önemli riskler içeriyor. Bu çerçevede petrolde toplam tüketiminin ancak %10’unu yerli
gelen dramatik artışları gösteriyor. Artan bağımlılık
enerji arz güvenliğini uzun dönemde sağlamanın kaynaklardan karşılamış… Doğalgazda ise toplam
ithalat için ödediğimiz faturanın yükselmesi ve aratan
en temel koşullarından birisini, enerji kaynaklarında tüketimin ancak %1’ini yerli üretimle telafi edebilmiş...
cari açık demek…
çeşitliliğin sağlanması ve az sayıdaki kaynağa Türkiye 2016 yılında 112.975 bin tep ithalat
olan bağımlılığın azaltılmasına bağlı. Enerjide son gerçekleştirmiş. İthalatta en temel kalemi 38.166 bin
yıllarda yerli üretim katkı payının artırılmasına yönelik Türkiye’nin enerji dengesi tep ile doğal gaz oluşturmuş, doğal gazı 24.485 bin
girişimler olmakla birlikte, enerji üretimine yönelik Türkiye enerjide sürekli açık veren bir ülke. Bu tep ile ham petrol, 24.245 bin tep ile petrol ürünleri ve
girişimler planlı kalkınmanın bir bileşeni olarak ele nedenle Türkiye’nin enerji dengesini gösteren 23.535 bin tep ile de kömür izlemiş.
alınmadığı için, enerji sorununu çözme kapasitesinden Tablo 1’e yoğunlaşalım… Enerji türlerine göre birincil Kısaca, miktar cinsinde toplam ithalat içerisinde
yoksun bulunuyor... enerji arzı/tüketimi 2016 yılında 136,718 bin tep (ton %33,8 pay ile doğal gaz ilk sırada yer almış. Doğal
eşdeğer petrol) olarak gerçekleşmiş. gazı %23,4 pay ile ham petrol izlemiş… (Ayrıntılar için
Tablo 1: Türkiye’nin Enerji Dengesi (Bin Tep) (2016) Tablo 1’e bakınız).
Biyo-
Kömür Ham Petrol Doğal Nükleer Hidrolik Jeotermal
yakıt
Elektrik Isı Toplam
Sektörlerin nihai enerji
Güneş, ve
Petrol Ürünleri Gaz
Rüzgâr Atıklar
tüketiminin enerji türlerine göre
Birincil Enerji
38.345 28.287 13.823 38.262 0 5.781 8.681 3.120 419 0 136.718 dağılımı
Arzı /Tüketimi Sektörlerin nihai enerji tüketiminin enerji
Üretim 15.498 2.721 0 302 0 5.781 8.681 3.119 0 0 36.102
türlerine göre dağılımını yüzde olarak gösteren
Üretim/ T.
40 10 0 1 100 100 100 0 26 Tablo 2 incelendiğinde, nihai enerji tüketiminde
Tüketim (%)
İthalat 23.535 26.485 24.245 38.166 0 544 112.975 petrol ürünleri, doğal gaz ve elektriğin öne çıktığı,
Üretim/İthalat nihai kullanımda petrol ürünlerinin %38,3, doğal
66 10 0 1 0 0 32
(%) gazın ise %22,2 paya sahip olduğu görülüyor. Bu
Dönüşüm -21.631 -28.886 27.683 -13.304 0 -5.781 -5.682 -248 22.826 -336 -25.359 iki enerji türünü %20,1 ile elektrik enerjisi izlerken,
Elektrik
-21.631 0 -293 -12.924 0 -5.781 -5.682 -248 22.826 0 -23.733 kömürün %12,9’luk bir paya sahip olduğu
Santralleri
Petrol Rafinerileri 0 -31.349 30.000 0 0 0 0 0 0 0 -1.349 anlaşılıyor.
Diğer 0 2.463 -2.024 -380 -336 -277 Sanayide tüketilen nihai enerjinin %34,2’si
Nihai Kullanım 12.633 0 37.486 21.748 0 0 2.717 2.695 19.639 928 97.846 elektrikten, %32,2’si doğal gazdan, %25,9’u ise
Sanayi 6.876 0 828 8.563 0 0 288 0 9.071 928 26.554 kömürden karşılanmış. Döviz kuru nedeniyle artan
Ulaşım 0 0 25.951 326 0 0 0 106 99 0 26.482 doğal gaz fiyatlarının sanayinin rekabet gücünü
Diğer 5.757 0 3.444 12.214 0 0 1.849 2.589 10.469 0 36.322 önemli ölçüde aşındırdığını belirtmek gerekir.
Enerji-dışı Ulaşım sektöründe tüketilen nihai enerjinin %98’i
0 0 7.263 645 0 0 0 0 0 0 7.908
kullanım petrol ürünlerinden, %1,2’si ise doğalgazdan
Toplam tüketim 38.345 28.287 13.823 38.262 0 5.781 8.681 3.120 419 0 136.718
Kaynak: International Energy Agency (IEA) veri tabanından hareketle oluşturuldu. karşılanmış. Petrol ürünlerinde dışa bağımlı olan
Türkiye’nin hala karayollarına ağırlık veren (yapılan
Tablo 2: Sektörlerin Nihai Enerji Tüketiminin Enerji Türlerine Göre Dağılımı (%) (2016) duble yollarla övünen) bir ulaşım politikasında
Kömür Ham Petrol Doğal Nükler Hidrolik Jeotermal Biyoyakıt Elektrik Isı Toplam ısrar etmesi, tüm boyutları ile üzerinde durulması
Güneş, gereken bir olgu…
Petrol Ürünleri Gaz Rüzgâr ve Atıklar
Nihai Kullanım
Sanayi
12,9
25,9
0,0
0,0
38,3
3,1
22,2
32,2
0,0
0,0
0,0
0,0
2,8
1,1
2,8
0,0
20,1
34,2
0,9
3,5
100
100
Enerjide dışa bağımlılık nasıl
Ulaşım 0,0 0,0 98,0 1,2 0,0 0,0 0,0 0,4 0,4 0,0 100 azaltılır? Bir öneri seti
Diğer 15,8 0,0 9,5 33,6 0,0 0,0 5,1 7,1 28,8 0,0 100 1980’li yıllar ile birlikte gündeme gelen neo-
Enerji-dışı liberal yeniden yapılanma politikalarından diğer
kullanım 0,0 0,0 91,8 8,2 0,0 0,0 0,0 0,0 0,0 0,0 100 birçok sektör gibi (özellikle imalat sektörünü
Kaynak: International Energy Agency (2014) veri tabanından hareketle oluşturuldu.
burada zikretmek gerekir) enerji sektörü de
Ekonomi Politik
Po l i t i k bi l i m
HBT Sayı 142- 14 Aralık 2018 9
Ali Akurgal
payını aldı ve enerjide dışa bağımlılık hızla yaklaşım sonucunda arama faaliyetleri
artmaya başladı. Özel kesimin yatırım (petrol, doğal gaz ve kömür) etkin bir ali@akurgal.com
davranışlarına dayalı, plansız, programız biçimde sürdürülememekte, potansiyel
politikalar sonucunda yerli kaynaklar hayata
geçirilemedi, yerli üretimin payı sınırlı kaldı.
enerji kaynaklarının ortaya çıkarılması
engellenmektedir… Bu çerçevede enerji
GASTARBEİTER
Kelime anlamı misafir işçi. Almanya’da Almanların yapmaya yüksündüğü iş-
Bu nedenle genel olarak imalat sanayinde sektöründe potansiyellerin ortaya çıkarılması leri yapmak üzere ülkelerine “davet ettiği” bizim davul-zurna çalarak Sirke-
özel olarak da enerji sektöründe ithal için enerji envanterinin çıkarılması sektörün
ci’den trenlere doldurup ellerinde tahta bavulları ile yolcu ettiğimiz gönül-
ikamesini öngören planlı kalkınma stratejisi geleceği açısından son derece önemli.
lü köleler. Almanya’ya vardıklarında “heim” adı verilen toplumla ilişkisi en
temel çözüm olarak ortaya çıkıyor. Türkiye ekonomisi 1930’lu yıllarda
alt düzeye indirilmiş binalarda -ama belki Türkiye’de yaşadıklarına göre daha
Türkiye’nin mevcut enerji kaynaklarından son derece başarılı olan “şimendifer”
iyi koşullarda- iskân edilen, “iş” gerektirdiğinde oradan çıkıp ne yapacaklarsa
hiçbiri ülkemizin enerji ihtiyacını karşılayacak politikasından vazgeçerek, 1950’li yıllardan
düzeyde bulunmuyor. Bu çerçevede itibaren karayollarına dayalı bir ulaşım yapıp sonra geri dönen, yemeyip içmeyip kazançlarını biriktiren ve Türkiye’de
kaynak çeşitliliğine gidilerek, alternatif ağına ağırlık vermiştir. Türkiye’nin petrolde bıraktıklarına gönderen / getiren insanlarımız.
enerji kaynaklarının geliştirilmesine yönelik dışa bağımlı olduğu göz önüne alınırsa, İkinci kuşak orada dünyaya geldiğinde ve ister istemez sokaklarda, okul-
yatırımların etkin bir şekilde teşvik edilmesine yeniden demiryollarına ağırlık veren bir larda boy göstermeye başladığında, toplumdan ayrıştırılmışlık nedeniyle “ya-
ihtiyaç bulunuyor. Ancak enerji arz güvenliği ulaştırma politikasının rasyonalitesi bir bancılık”ları yüzlerine vurduğunda bir “intibak / uyum / entegrasyon” soru-
söz konusu olduğunda, salt özel kesimin kez daha anlam kazanıyor. Zira Türkiye’de nu olduğu fark edilen; sonra özellikle bu ikinci kuşak yavaş yavaş kendi işlerini
teşvikine dayalı bir enerji yatırım politikasının petrol ürünlerinin %98’i ulaşım sektöründe kurup ekonominin vazgeçilmez bir parçası olduklarında ortaya çıkan uyum so-
yetersiz olduğunu özellikle belirtmek gerekir. kullanılmakta bu da artan ithalatı gündeme runlarına acele çözümler aranan insanlar.
Başka bir ifadeyle, enerji gibi ülkenin getirmektedir. Bu sözler Alman dostlarımızı kızdırmasın. Kuşkusuz bunlar gerçeklerin bir
güvenliği ile yakından ilintili bir sektörün Son yıllarda giderek birer doğa katliamına kısmı. Hiçbiri uydurma / yalan / yanlış değil, ama cımbızla seçilmiş sözler.
geleceğini özel kesimin yatırım davranışlarına dönüşen HES yatırımları başta olmak üzere, Eğer sözlerime tepki duydunuzsa, başardım demektir, dikkatinizi çekmek is-
ve piyasasının inisiyatifine bırakmak önemli tüm enerji yatırımlarında çevresel etkilerin tedim: hayatımıza robotları katma aşamasındayız. Bu robotlar birer gastarbe-
riskler içeriyor. Enerji sektörünün geleceği gözetilerek yeni bir enerji politikasının hayata iter gibi, bizim yapmaya yüksündüğümüz işleri yapacaklar. İş bitince gidip
planlanarak üretimden tüketime bütüncül bir geçirilmesi gerekmektedir… kendilerini şarja bağlayacaklar, ne zaman iş olursa gelip yapacaklar. Gece gün-
bakış açısıyla değerlendirilmesi giderek daha düz demeyecekler. Hep çalışacaklar, bizlerin, deyim yerindeyse “döküntümüzü
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisinde
fazla önem kazanıyor. toplayacaklar”. Birçok yerde kendimiz için yaşamsal önem taşıyan işleri de
birincil enerji tüketimi yıllar itibariyle
Türkiye’nin elektrik üretiminde ithalata onlara yaptırtacağız. Giderek robotların tamiratını ve yenilenmesini de on-
hızla artarken bu enerjinin yerli üretimle
dayalı doğalgaz ve taş kömürü yerine, lara vereceğiz. Ve eğer umursamazsak, planlamazsak, 50-60 sene sonra bir
karşılanma oranı düşmektedir. Son
yenilenebilir enerji kaynaklar başta olmak “uyum sorunu”ndan söz ediyor olacağız. Eğer bir robot direnişi olursa, ya-
dönemlerde izlenen politikaların sürdürülmesi
üzere, yerli enerji kaynaklarını harekete halinde; birincil enerji tüketiminde %70’ler şamsal işlevlerimiz aksayacak, işlerini yapmayan robotların yerine o işleri ya-
geçirerek enerjide dışa bağımlılığı azaltması düzeyinde olan dışa bağımlığın daha da pacak insan da yetişmemiş olduğu için belki aç, belki susuz, belki hasta ve ba-
şart. artacağını belirtmek gerekir. Bu bağlamda kımsız kalacağız.
Türkiye’nin enerji kaynaklarının yetersiz yeni bir enerji stratejisi hazırlanarak, “Buna hazır mısınız?” Çünkü görünüş o ki, tıpkı fiyat politikalarını serbest pi-
olduğu, bu nedenle ithalata dayalı bir enerji yenilenebilir enerji kaynaklarının harekete yasa ekonomisine bırakmışçasına, robotları hayatımıza katmayı da kuralsız,
politikasının zorunlu olduğu şeklindeki geçirilmesi hayat mayat meselesi. Strateji ile denetimsiz ve engelsiz biçimde yapmaktayız. Cem Seymen bir yabancı ülke-
teslimiyetçi yaklaşımın yanlışlığını ısrarla enerjide dışa bağımlılığın azaltılması yanında, deki tarımda robot uygulamalarını anlatıyordu. Şimdilik “mâsum” ve “çok ya-
vurgulamak gerekiyor. ithalatta ülke çeşitlenmesine gidilerek enerji rarlı” görünen robot desteği, bana yarım asır öncesi Almanya’da çalışan Türk-
Bilimsel hiçbir delile dayanmayan bu arz güvenliğinin sağlanması gerekmektedir… lerin nasıl göründüklerini anımsattı da!
Ya işleri yapmazlarsa?!
En çok insan Grafik-BİLGİ Biz gelelim, robotlara seve seve teslim edeceğimiz işleri yapmayınca ne
yapacağımıza. Kişisel olarak çıkış yolunu, insanların baktığını gören; gördüğü-
öldüren
Rakamlar her yıl çeşitli canlıların öldürdüğü nü anlayan; anladığını değerlendirebilen; değerlendirmelerinden sonuçlar çı-
insan sayısını gösteriyor, İnsanda yılda 475 kartabilen; ve bu sonuçları başka sorunların çözümlerine uyarlayabilen yeni
hayvanlar 50 bin
bin insanı öldürüyor. En masumu kurt ve
köpekbalığı
kuşaklar yetiştirmekte görüyorum.
İnsanları ancak bu yolla “robotların efendisi” olarak konumlandırabileceğiz
toplumda. Gene kişisel inancım, yukarıda “baktığını gören” diye sıraladığım
10 bin
10 bin zincirin temeli bir insanda 3-5 yaşlarında atılıyor.
Her ne kadar okuyucularımdan yazar-editör ve Türk Dili hocası Ahmet bey,
25 bin ileri yaşlarda da bu becerinin kazandırılabileceğini, kendi, başarıya ulaşmış
10 bin
2.5 bin Bin deneyimlerine dayanarak ileri sürüyorsa da, ben sonradan öğrenilen yabancı
100 dil, nasıl anadil gibi olmuyorsa, bu yeteneğin sonradan kazanılmışının da 3-5
yaşlarında temelleri atılan kadar etkin olmayacağı düşüncesindeyim.
2 bin 100 Ama kuşkusuz, uzman olmadığım bir konuda, direnmeyeceğim. Demek ki,
500 “devşirme programları” ile ileri yaşta işsiz kalacak insanlara da böyle yete-
10 10 nekler kazandırılacak. İstanbul’da “İSMEK” olarak bildiğimiz meslek kazandır-
ma kursları demek bu şekle evrilecek. Milli Eğitim’den bu yönde bir politika
oluşturmasını bekleyelim.
SİVSİRİNEK
İNSAN
YILAN
KÖPEK (kuduz)
TATLISI SALYANGOZU
BAĞIRSAK SOLUCANI
TENYA
TİMSAH
HİPOPOTAM
ASLAN
FİL
KURT
KÖPEKBALIĞI
Ama her şeyi devletten beklemek de olmaz. Yeni kuşakları yetiştirirken, bir
önceki yazımda çizimlerle anlatmaya çalıştığım buhar makinesi gibi oyuncak-
ları da çocuklarımızdan esirgememeliyiz. Gelen okuyucu mektuplarından, bu
oyuncağın, bugün hâlâ satılmakta olduğu anlaşılıyor. O zaman çocuklarının ye-
tişmesine özen gösterenlere, bu tür oyuncakları bulma ve çocuklarına sevdir-
me görevi düşüyor.
Gelecek yazım, bizi izleyen robotlar üzerine…
Engelsiz Teknolojiler HBT Sayı 142 -14 Aralık 2018 10
E
kaldırmak için kullanabiliriz. Ancak görmezden geliyor
ngelleri ortadan kaldırmanın ilk yolu empati kurmaktır. Me- teknolojiler geliştiriliyor. Geçtiğimiz ve engelli bireyleri ötekileştiriyoruz. Bu açıdan baktığı-
sela görme engelli bireylerin yaşadığı zorlukları -bir neb-
hafta katıldığımız “Engelsiz Yaşam Tek- mızda engelli bireyleri, en çok da engelli olmayan birey-
ze olsun- anlayabilmek adına gözümüzü kapatarak hareket
nolojileri” etkinliğinde bu teknolojileri lerin zorladığını görüyoruz.
etmeye çalışsak bırakın sokakta dolaşmayı ve işe gitmeyi, evin
Geçen hafta HBT olarak Sabancı Center’da ger-
içinde bile bir odadan diğerine gidemeyiz. Benzer bir şekilde ko- yakından inceledik. çekleşen Engelsiz Yaşam Teknolojileri Konferansı’nday-
nuşma engeli bulunan bireylerin yaşadığı sıkıntıları az da olsa an-
dık. Engeli bulunan bireylerin gündelik hayatlarını kolay-
layabilmek için dilini hiç bilmediğimiz bir ülkeye gitmemiz yeterli;
laştırmak adına yürütülen bazı projeleri yerinde gözlemledik. Şimdi size bu teknolojileri
çok değil, birkaç dakika içinde kendimizi huzursuz hissederiz. Veyahut hareket yetimi-
kendi imkanlarıyla geliştirmeye çalışan girişimlerden bahsedeceğiz.
zin kısıtlı olup temel işlevlerimizi yerine getiremediğinizi düşünün...
Sesgoritma Oluşturdukları veri setlerini haftada en az 250 kişinin indirdiğini belirten Arda,
Türkiye’de bununla ilgili bir de akademik makale yayımlandığını söylüyor. Dünya
Düşünün ki işaret dili kullanan birisi sizden yardım istiyor, çapında işaret dili seslendiren bir uygulama daha olmadığının altını çiziyor. Uygu-
ancak siz o dili anlayamıyor, dolayısıyla ona yardım da edemi- lama Amerikan işaret dilini anlıyor ve bulunduğunuz bölgeye göre dil değiştiriyor.
yorsunuz. Çare Sesgoritma! Lise son sınıf öğrencisi olan Ar- Bu proje TÜBİTAK’ta Türkiye birincisi olmasına rağmen “ödül olarak” sadece
da Mavi’nin bir arkadaşıyla birlikte, “bu sorunu algoritmalarla uçak bileti sağlamış ve uluslararası yarışmada Türkiye’yi temsil etmeye hak ka-
çözebiliriz” diyerek geliştirdiği bu teknoloji sayesinde işaret dili zanmış. Eğitim içerikli projeler hazırlayarak firmalardan destekler alan Arda Ma-
kullanan biriyle işaret dilini bilmeyenler arasında iletişim kuru- vi’nin ayrıca Iceberg Technologies adında bir girişimi var. Bu girişim kapsamında
labiliyor. Daha teknik bir ifadeyle, Sesgoritma, eşzamanlı ola- tıpta yapay zekâ kullanımı üzerine çalışıyor. www.ardamavi.com
rak işaret dili seslendirebilen bir yapay zekâ mobil uygulaması.
İ
şır. Son olarak, standart doğal felsefi görüş vardır. Doğal- kındalık kavramının ciddi anlamda örtüştüğünü kabul et-
lk bakışta bilinç kavramı gayet anlaşılır gelebilir. Birey-
cı yaklaşımın birçok çeşitlemesi olsa da, doğal felsefenin meliyiz. Farkındalığın çeşitli seviyeleri olabildiğini de dik-
lerin zihinsel olarak neyin farkında olduğunu ifade eder,
varsayımları hepsi için geçerlidir. kate almalıyız.
ne de olsa, değil mi? Aslına bakıldığında mesele bun-
dan daha karmaşıktır. John Horgan yakın zamanda çeşit-
li zihin-beden sorunlarını irdelemeye uğraşırken karşılaşı-
3. Bilincin Çeşitli Halleri Sorunu: 5. Topografi Sorunu:
Bilinci basit bir şekilde ele alırken tamamen uyanık ol- Bu da dil oyunu ile parça ve katman sorunu
lan çetrefilli konuları ele alan bir kitap yayınladı. Kitabın-
ile ilişkili olsa da spe-
da dokuz farklı düşünürün perspektifin-
sifik olarak bilinci oluştu-
den konuya bakan Horgan, yine de bir so-
ran alanlara dair haritamızı
nuca varamadığımızı yazıyor. Davranış, zi-
ifade eder. Freud’un bilinç
hin ve bilinç psikoloji bilimi için çok önem-
kavramını önbilinç (hafıza)
li kavramlar olmakla beraber etkili bir şe-
ve bilinçsizlik olarak ayırdığı
kilde pek tanımlanamamış ve aralarındaki
topografik modeli bu hari-
bağlantılar pek de açıklanmamıştır.
talara bir örnektir. Freud’un
Bu yazı serisinde 10 farklı kavramsal
bu modeli bir başlangıç
sorunu gruplanmış bir halde göreceksiniz.
teşkil etse de yeterli değil-
(1-5, 6-7, 8-10)
dir. Örneğin, yapılan diğer
analizlerde Freud’un bilinç-
1. Dil Oyunu Sorunu: Bu sizlik durumunun bilinçal-
sorun, kavramlarımız ve tı ve bilinçdışı alanlara da
kelime dağarcığımızla ilgi- ayırılması gerektiği gösteril-
lidir. miştir. Bilinçaltı, başta göz
Bilinç çok yaygın bir kavram oldu- ardı edilen ama uygun dik-
ğundan kullandığımız dil oyunu onu na- kat odaklaması (örneğin
sıl anladığımızı etkilemektedir. Çoğu Batı psikoterapideki güdüm-
dil sistemleri bize (A) bir tür materyalizm, lenmiş keşif (guided disco-
(B) bir Mentalizm ya da idealizm şekli, ya da (C) Düalizm mak ile uykuda ya da komada olmak arasındaki farktan very) ile bilinçli farkındalığımıza getirilebilen zihinsel içerik
(bunların bir karışımı) seçeneklerinden birini seçmek zo- bahsederiz. Ayrıca rüya görmeyi bir tür bilinçsiz hal ola- anlamına gelir. Bunun aksine bilinç dışı içerik derken, as-
runda bırakan bir kelime dağarcığı sunar. Doğu felsefi rak tanımlar, uyanık yani bilinçli rüyayı ise daha da spe- la farkındalığımıza getirilemeyecek her tür sinirsel bilgi iş-
gelenekleri ise dünyayı bu şekilde parçalara ayırmaz. Dil sifik bir hal olarak ifade ederiz. Bilincin bir de bazıla- leme süreçleri (beyinde ateşlenen sinirler, hafıza depola-
oyunu, problem fiziksele kıyasla zihinsel nedensellik ile rı yanılsama ve sanrı gördüren psikotik epizotlar gibi pa- ma mekanizmaları, bir topu yakalamak için gerekli işlem-
zihin ve madde arasındaki diğer ilişkiler konusunda ko- tolojik olabilen değiştirilmiş halleri vardır. Yanı sıra, uyan- ler, vb.) kastederiz.
nuşma şeklimiz demektir. Bence bazı açılardan dil oyunu ma gibi daha değişik veya ruhani bilinç halleri de vardır. Daha da önemlisi, Freud’un “bilinç” dediğini ise to-
problemi en temel unsurdur. Davranış, zihin ve bilinç kav- Buradaki temel nokta, bilinç durumundaki iniş-çıkışları ve pografik olarak iki genel alana, deneyimsel bilinç (bazen
ramlarını tanımlayabilmek için yeni bir dil oyununa ihtiya- normale kıyasla değişmiş halleri de dikkate almamız ge- çekirdek, algısal, fenomenolojik veya birincil bilinç de de-
cımız olduğuna inanıyorum. rektiğidir. nir) ve öz bilinçli farkındalık ve/veya özdüşünümsel anla-
tım alanlarına ayırmamız gerekir. Bunlar son derece fark-
2. Dünya Görüşü Sorunu: 4. Farkındalığın Parçaları ve Kat- lı konulardır ve bazı önemli kavramsal sorunlar deneyim-
Bu, dil oyunu sorunu ile ilişkili olmakla beraber özel manları Sorunu: sel bilinç (6. Sorun) konusunda çıkarken başka sorun-
olarak bireyin gerçekliğe dair genel algısı ve zihninde Bu, Wundt gibi ilk psikologların ilgilendiği, bilinci lar öz bilinç ve anlatımsal düşünme konusunda karşımıza
canlanan resimdir. Bilince dair üç genel dünya görüşü oluşturan yapısal meselelerle ilgilidir. Bazı parçalar veya çıkar (7. Sorun).
vardır. Bunlardan ilki gerçeküstü görüştür. Bunun bir ver- alanlar duyumsal qualia (deneyimin temel unsurları), algı- (Devam edecek…)
Güvenç’in Ardından.... HBT Sayı 142 -14 Aralık 2018 12-13
GÖRÜŞLERİNDEN SEÇMELER
tabı “İnsan ve Kültür”se, İşte bütün bu farklı yanları ve özellikleriyle,
Kültürün mimarı
doğup büyüdüğü ve ye- Türk kültürü yine de kendine benzeyen bir bü-
BOZKURT GÜVENÇ
(Kültür Bakanlığı Yayınları, milli sınırlar kalıyor –çağdaş Türk kültürünü ta-
1993). İşte bu kitabında o, nımlamak için. İşte ‘milli kültür’ deyimiyle çizi-
yukarıda sözünü ettiğim len sınırlar bunlardır. Ancak hatırlamak gerekir ki, Özlem Yüzak Antropolojiyi – İnsanbilimi
kurdu
A
bütüncü/sentezci yaklaşı- milli sınırlar kültürel sınırları kesinlikle belirlemez.
mının sonucu olarak, as- Kültürel sınırlarımız, dil’de Doğuya, din’de Güne- ntropolog, mimar, eleştirmen, yazar... Ama Hacettepe Üniversitesi’nde Antropoloji Bölü-
lında bugün içerisine düş- ye, töre’de Tarihin derinliklerine doğru (Osman- her şeyin ötesinde bir ‘bilge çınar’, daha mü’nü kurdu. Türkiye’ye antropoloji bilimini getiren
tüğümüz kültürel kim- lı’ya, Selçuklu’ya, Bizans’a, İyonya’ya, Frikya’ya doğrusu bir cumhuriyet bilgesi... Ne yazık ki kişi olarak da tanımlanır Bozkurt hoca. 1969’da do-
lik sorunu ve krizini aşma ve Etiler’e) siyaset ve ekonomide Batı’ya doğru artık yok... Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’i 92 yaşında çent, 1977’de profesör unvanlarını aldı.. 1993 yı-
yolunda dikkate, tartışma- uzanmaktadır” (“İnsan ve Kültür”, 1972, s. 115). kaybettik. Üzüntümüzün tarifi yok. Bizlere kalan ise lında üniversiteden emekli oldu ama öğretmekten,
ya değer çözüm önerisi- Bozkurt Hoca, bu yazdıklarını bu ülkenin in- yazıları, kitapları, görüşleri.. Verdiği konferanslar, araştırmaktan, yazmaktan asla vazgeçmedi. Derin
ni 25 yıl önce kamuoyuna sanlarına, aydınlarına, siyasetçi ve bürokratları- yaptığımız sohbetler... Ama daha da ötesinde kim- tarih bilgisini, felsefe ve edebiyata olan ilgisi ile har-
sunmuştur. na tane tane anlatmaya ömrünü verdi. Bugün bi- liği, onu bilgelik mertebesine taşıyan değerler, onla- manlardı çoğunlukla... Aynı zamanda Türkiye ve
Farklı ve birbirine kar- le içinde bulunduğumuz kültürel-temelli ideolo- ra nasıl ulaştığı! Yetiştirdiği öğrenciler! dünya sorunlarını yakından takip eder ve yorum-
şıt, daha doğrusu “bir- jik/siyasi kutuplaşmalardan, bu bakımdan pa- Cumhuriyet’in ilk kuşağındandı Bozkurt Ho- larını devasa bilgi birikiminin süzgecinden damıta-
ca. Bir asker ailesinin çocuğu olarak 1926 yılında
birini yiyen” tarih/kültür/ ramparça olmuşluktan çıkış yolunda, yaşadığı- rak yapardı. “Tarihi bilmek, geçmişi yaşamak de-
Samsun’da doğdu. İlk ve ortaokulu farklı şehirlerde
kimlik savunularının (“Or- mız yurdun varlık/varoluş birikimine Hoca’nın on ğil, doğru yorumlamak ve anlamaktır. İnsan her
Bozkurt Hoca bir “Cumhuriyet Çocuğu”y- ta-Asya’cı”; “Osmanlı-İs- yıllar önce önerdiği böylesi bir perspektiften bak- okudu. Daha sonra İstanbul’da Kabataş Lisesi’nde öğrendiğini yapmadı ama daima yaparak öğrendi”
yatılı okudu. Üniversite eğitimine İTÜ’de başladı ve
du. Hem yerel/ulusal çerçevede Atatürk lamcı; “Anadolucu”; “Ba- manın elzemliği, gerekliliği, zorunluluğu inkar edi-
bir yıl devam ettikten sonra devlet bursuyla ABD’ye
sözünü sıklıkla tekrarlardı.
tıcı/Batılılaşmacı”) bir sen- lebilir mi?! ‘Bilim insanı’ sıfatını gerçek anlamıyla hak eden
önderliğinde kurulan modern ulus-devlete tezinin, elbette çağdaş gitti. 1950 yılında, mimarlık öğrenimini tamamlaya- akademisyenlerimizden biriydi. Araştırmalarında in-
rak Türkiye’ye geri döndü. Önce İstanbul’a .. Da-
bağlılık anlamında, hem de bununla eklemli dünyada bu coğrafyanın
Gerçek anlamda yurtsever rüşşafaka Lisesi’nde 1954-63 yıllarında matematik
san, kültür, eğitim ve değişim sorunlarına odaklan-
sosyopolitik karşılığı ola- dı. Ayrıca 1974’te Bülent Ecevit tarafından Başba-
olarak düşünce, kültür, etik, estetik temel- rak doğuş bulmuş Cum-
Tekrar belirtelim, Bozkurt Hoca insan top- öğretmenliği, 1963-64 öğretim yılında da bir yıl okul kanlık Kültür Müsteşarı olarak atandı.
lumsallığına da, Türkiye toplumsallığına da “kül- müdürlüğü yaptığını söyleyelim. Eğitim, felsefe, ya-
lerde yeni bir insan/hayat/dünya projesi- huriyet bünyesinde el ve tür-merkezli” bakarken sentezci, diğer (daha ant- bancılaşma, kimlik sorunlarıyla yaşamı boyunca il-
“Türk Kimliği” adlı eserinde yaklaşık 4 bin yıl-
gönül birliğiyle geliştiril- Yazının devamı arka sayfada
nin takipçisi olarak, evrensel bağlamda bir mesinden yana bilgece
ropolojik) deyişle “senkretik” yani bağdaştırmacı gilendi.
idi. Bu, onun, “özcü” tarih-kültür arayışında ısrar-
Cumhuriyet çocuğuydu. bir çırpınıştır bu kitap…
Sınıf arkadaşı Kuban’a mektup
cı gelenekçi-muhafazakâr bilim/düşünce erbabı
Aslında bu kitabın ilk tarafından Batıcı olmakla eleştirilmesine, damga-
ipuçları da “İnsan ve Kül- lanmasına yol açmıştır. Bozkurt Güvenç’in aynı
tür”de içkindir. Hoca, Türk
Tayfun Atay ji dolayımıyla insanın kültürel varlık alanını “ölç-
me-değerlendirme”, bu doğrultuda anlama, açık-
vaplardan doğal bilimler; İnsanoğlu’nun kendi-
siyle ilgili ‘geçerli’ sorulara verdiği’ güvenilir’ ce-
tarihi/kültürü/kimliği üzerine çalışmalarını yoğun-
Hâlbuki aslında Hoca, tam bir memleket sev-
dalısı, gerçek anlamda bir yurtseverdi. Gözü dı-
zamanda İTÜ’den sınıf arka-
daşı olan Doğan Kuban’a İs-
T
laştırdığı 1980’lerin ikinci yarısından itibaren tez- şarıda değildi; yurt dışına çok gitti geldi ama hep
lama yolunda işlevselleştirme cihetine gitti. vaplardan ise sosyal-beşeri bilimler doğmuştur. tanbul yazısı için kaleme aldı-
ürkiye’nin “gerçek anlamda” ilk sosyal ant- lerini bizimle paylaşmak üzere açtığı “Türk Kül-
Böylece “kültürün mimarı” olmaya evrildi. Bilimlerin gelişmesinde geçerli (yani cevaplan- bu topraklarda ve bu topraklar için yaşadı, çalış- ğı teşekkür yazısından...
ropoloğu, bana sosyal-kültürel antropoloji- türü Semineri” dersinde ona “muzipçe” bir soru
Ben Bozkurt Hoca’nın mimarlık altyapısının dırılması mümkün) olan sorular az değiştiği hal- tı, üretti ve öğretti. Sevgili Doğan,
nin hem bilgisini kazandıran hem sevgisini yöneltmiş ve yapmaya çalıştığının tâ 1972’de ka-
hayranlık verici incelikle nasıl bir çözümleme far- de, güvenilir (doğru) cevaplar sürekli olarak de- O, bu memlekete aitti. HBT’deki İstanbul yazın
aşılayan hem de kapısını aralayan Hocam Prof. leme aldığı şu cümlelerde müjdelendiğini işaret
kı yarattığını, onun “Sosyal ve Kültürel Değişme” ğişmektedir.” Bize de, eşime ve bana, 1988 sonbaharında tek kelimeyle tarihi bir olay.
Dr. Bozkurt Güvenç, 10 Aralık 2018’de aramız- etmiştim (kendisinden de neredeyse “Yakaladın
dersinde bizzat ve çok erken aşamada deneyim- Bilimin bir insani pratik olarak “ne”liği ve di- yurt dışına lisansüstü eğitim için gitmeden önce Eline diline, birikimine sağlık..
dan ayrıldı. Onu sonsuzluğa, özlemle sarmalan- beni” demeye getiren bir karşılık almıştım):
lemiş biriyim. Aslında iyi bir sosyal-bilimci için de ğer insani pratiklerden (din, sanat, edebiyat, vd.) odasına veda ziyaretinde bulunduğumuzda söy- Uzun bir öykünün bir sayfalık
mış bir aşkla uğurladık!..
güçlü bir “Matematik” altyapısına sahip olmanın, farkı gibi karmaşık bir konu, ancak bir kuyumcu lediği, hiç unutmadığım ve hep kendime düstur dehşet veren özeti. Zaten ki-
Gayet aşikârdır, Bozkurt Hoca bir “Cumhu-
riyet Çocuğu”ydu. Hem yerel/ulusal çerçevede
özellikle çözümlemeler açısından önemini onun- titizliği ile seçilmiş ve dizilmiş sözcükler eşliğinde “Kaynaklarımız Doğudadır” edindiğim sözleri şu olmuştu: tabını önceden yazdığın için
la anladım. bu kadar sade ve açık anlatılabilir. “Tarih ve dil bakımından, Türkiye bir Doğu “Kalabildiğiniz kadar kalın; yeni fırsatlar çıktı- bu kadar yoğun, çarpıcı ol-
Atatürk önderliğinde kurulan modern ulus-dev-
Ve hep hayıflandım, matematikte daha daha Burada “matematik” ve “mimarlık” devrede- (Asya) kültürüdür. Türk Tarihinin ve Türk Dilinin ğında kalış sürenizi uzatabildiğiniz kadar uzatın… muş. Canı gönülden kutlarım,
lete bağlılık anlamında, hem de bununla eklem-
daha ileri aşamalara yol tutmamış olduğum için!.. dir işte!.. kaynakları Doğudadır. Türkler, bin yıla yaklaşan Ama sonunda mutlaka buraya dönün! Çünkü bu kardeşim. İyi ki varsın ve yazıyorsun! Çekinmeden, dolanmadan. Mimarlık tarihi değil, şehir sosyolo-
li olarak düşünce, kültür, etik, estetik temeller-
Bozkurt Hoca’nın bugün aradan 46 yıl geç- bir süredir Anadolu’ya yerleştikleri için, Orta-Do- memleketin size ihtiyacı var!..” jisi ya da sosyal-kültürel antropolojisi. Bilim ve Türkiye adına teşekkürler
de yeni bir insan/hayat/dünya projesinin takipçi-
si olarak, evrensel bağlamda bir Cumhuriyet ço-
mesine rağmen hâlâ pırıl pırıl, elbette zamanın
akışında yorgun düşmüş, ama “telif” (yerli) bir
“Sosyal kültürel sistem” ğu kültür alanına girmişlerdir. Akdeniz kıyısında-
ki yerleşmeleriyle Akdeniz Kültürü’nün; Müslü-
Çevremizdeki pek çok kişinin, “Aman bu fır-
satı yakalamışsınız; ne yapıp edin oralara sürek-
Bir solukta okurken aklımdan geçenlerden bir kaçı.
cuğuydu. Bozkurt Hoca, insan dünyasını da, onun için- DPT Sosyal Planlama Dairesi kurulduğunda, başına getirilen ve daha sonra bir BM görevlisi ola-
antropolojiye giriş kitabı olarak yine de aşılama- man oldukları için İslâm Kültürü’nün üyesi sayılır- li kapağı atmanın bir yolunu mutlaka bulun” tel- rak öldürülen yeni yetme meslektaşımız şöyle akıl yürütüyordu :”Madem ki gelişmiş ülkelerde kent
Ömrünü verdiği antropolojiyi de böylesi bir de Türkiye coğrafyasını da bir “sosyal-kültürel
mış -ki öğrencileri olarak bunda bizim ayıbımız lar. Nüfusunun büyük çoğunluğu köylerde yaşa- kininde bulunduğu, hayatımız için bir “kritik kav- nüfusu, kır nüfusundan daha fazla, Türkiye’de kente göçü sınırlamak yerine serbest bırakmalı hatta
bağlılığı bilgiyle, görgüyle, sevgiyle, ama bilimsel sistem” olarak kavramış ve bu çerçevede kültü-
büyüktür!- başyapıtı “İnsan ve Kültür” şu cüm- dığı ve tarım teknolojisiyle hayatını kazandığı için, şak”ta Bozkurt Hoca bize mutlaka ama mutlaka özendirmeliyiz — [ki çağdaşlığı yakalayalım.]
nesnellik ve eleştirellik dinamiğini hiç devre dışı rel değişim, toplumsal dinamizm ve bunlara bağ-
le ile açılır: Türkiye bir tarım ülkesi (kültürü) dir. Öte yandan, memlekete dönmeyi nasihat etti!.. Ülkemize ilk kez gelen Japon sanatçı, Kağıthane’den Çamlıca’ya, Adalar’dan Moda’ya, Nişanta-
bırakmaksızın çevresi, öğrencileri ve toplumuyla lı sorunlar, gerilimler, çatışmalar üzerine kafa yor-
“Bilim, İnsanoğlu’nun soru sormasiyle başla- Avrupa Konseyi’ne üye olan ve Ortak Pazar’a Biz, Hoca’mızın nasihatine uyduk, döndük şı’ndan Kapalı Çarşıya, elinde kamerayla İstanbul’u bir hafta boyunca gezip gördükten sonra, Top-
paylaşmaya adamıştı. muş, çalışmış, araştırmalar yapmıştır. Bir insan
mıştır, denilebilir” (Türk Sosyal Bilimler Derneği girmek isteyen Türkiye, ekonomik bakımdan Ba- geldik. Ve işte şu içinde bulunduğumuz, barış, kapı Sarayı’ndaki Konyalı’da bir veda yemeğinde, Galata Kulesi’nden Boğaz Köprüsü’ne ve Kadı-
ve kültür bilimci olarak “kültürün doğası”nı iyi çö-
Yayınları, 1972). tı Avrupa Kültürü’ne katılmağa hazırlanmaktadır. demokrasi, kültür, uygarlık ve insanlık adına kor- köy’e uzun uzun baktı ve İstanbul’u kısaca tanımladı: Muhteşem bir Kaos (kargaşa)! Ülkesine dön-
Antropolojiyi ABD’de keşfetti Ben Hoca’nın kitabını ilk elime alıp bu ilk
zümlemiş olmasıyla da bağlantılı şekilde “özcü”
değil “sentezci” tezler, öneriler, iddialar üretmiş-
Bunlardan hangisi ‘asıl’ Türk kültürüdür? Hep- kunç koşullarda bile bu memlekette olmaya, ça- dükten sonra bana tek bir “Çiçek Pazarı” izlenimini gönderdi.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimar ola- cümleyi okuduğum noktada, işte ancak o zaman si ve tek tek hiç birisi! [altını ben çizdim] Şöyle ki: lışmaya yaşamaya devam ediyoruz. Hep sorup duruyoruz bugünkü iktidar ne yapmak istiyor. Tarihi İstanbul’a Anadolu yakasında
tir. Bunları herkesin birbirine hınçla, nefretle, düş-
rak, çok başarılı dereceyle mezun olduktan sonra Antropoloji denilen “coğrafya”da doğru yerde ol- Dilimiz, Orta Asya’da konuştuğumuz Türkçe’den; Hoca’mızı da (onunla tekrar buluşuncaya ka- ikinci, Rumeli yakasında üçüncü bir İstanbul eklemeye kararlı politikanın amacı, gelişmeyi engelle-
manlıkla baktığı bir beşeri-tarihsel coğrafyada
Amerika’ya mimarlık eğitimini daha da ileri aşa- duğumu hissettim, anladım. dinimiz, Arap İslamlığından; teknolojimiz İran ve dar!) bu memlekette, bizde ve bizimle yaşatmaya mek değil, ülkeyi yıkmaktır. Çünkü, ancak o yıkıntıyı yönetebileceğini biliyor. O biliyor da, ya biz?
tam da antropolojinin paradigmatik gereği olarak
malara taşımak için gittiğinde (1950) orada (ne Cümlenin devamı da sürükleyici ve çarpıcıdır: Irak tarımından; Akdeniz ve Ege kıyılarımız Akde- devam edeceğiz!.. O amacı destekleyen yurttaşlarımızı yıllardır uyarıp uyandıramadık. Yaşadığım derin acının ezikliğini
“karşılaştırmalı ve bütüncü” bir motivasyonla
yazık ki o zamanlar Türkiye’de “gerçek anlamda” “Üzerinde yaşadığımız dünya ve evren üzeri- niz’den; Trakya’mız Balkan’lardan; ekonomimiz “Tekrar mulâki oluruz bezm-i ezelde paylaşmak istedim.
paylaşmış, tartışmaya açmıştır.
var olmayan) antropolojiyi “keşfetti”. Ve bir cev- ne sorulan ‘geçerli’ sorulara verilen ‘güvenilir’ ce- ve demokrasimiz üyesi olmaya çalıştığımız Batı Evvel giden ahbaba selâm olsun erenler…” Bozkurt Güvenç/ HBT /Köşegen
Hoca’nın antropolojiye borcunu ödediği ki-
her niteliğindeki mimarlık altyapısını, antropolo- Avrupa örneklerinden farklıdır.
Güvenç’in Ardından... HBT Sayı 142 -14 Aralık 2018 14
Yazılarından seçmeler
Evrensel gelir çözüm mü : yan, kıyı ve köşelerde kalmış bazı eşitlikçi toplumlar en
güçlü değilse bile, daha uzun ömürlü ve kalıcı olabiliyor.
Refah toplumu sorunları için “evrensel gelir” çözümü
Lao Tze, Budha ve Mevlana vb. gibi” dedikten sonra, ko-
başlıklı yazısında şöyle der: Üretmeden yaşayabilen insan
nuyu kadınların toplumsal eşitliğine getiriyor: “Kadın yurt-
toplumun asalağı olur ki bu refah değil uygarlığın sonu-
taşlarımızın ülke sorunlarına sahip çıkması, demokratik
dur. Canlılar âleminin evrimini açıklayan ilke ‘güçlünün ya-
geleceğimizin en sağlam güvencesi olarak görülmeli ve
şaması’dır. Uygarlık ise, varlığını güçte olduğu kadar eşit-
siyasal partilerce desteklenmelidir.”
likte aramıştır. En yüce değer Adaletin gücü, güçlünün ya-
şaması değil, eşitliktir. Hak ve özgürlükler eşit olmadık-
ça barış ve huzur sağlanamıyor. Varlığın güvencesi refah “Zaman-Mekan Efendisi”
değil ötekileştirmeyen toplumdur. Refah adına hak ve hu-
kukta eşitlikten vazgeçmek insanlığın ve uygarlığın sonu
İNSANOĞLU, Neden Bir Bilgi
olabilir. Filozof Hoebel’in vurguladığı gibi, “Ülkücülük ve Toplumu Olamıyor?
gerçekçilik, hemen her toplumda, her kültürde her zaman “Bütün canlılar gibi İnsan türü de bir “zaman –mekan”
var olmuştur.” dünyasında yaşıyor. Bitkiler kadar üretici, hayvanlar ka-
dar mekan cambazı olmasa da, yerkürenin değilse bile
yaşam kürenin tartışılmaz egemeni, “zaman-mekan”ın ra-
26 nisan 2018’de “Dağları bekleyen kipsiz efendisidir. Üç boyutlu mekanı, beş duyusuyla al-
korkular” başlıklı yazısından... gılıyor; ama olup bitenleri izleyerek kendi zihninde yarat-
“....Gerçek şu ki çoğu kültür ve uygarlıklarda, doğa- tığı soyut bir “zaman” (değişim) kavramıyla yorumlayarak
yı evcilleştiren insan, kendini yönetecek düzeni hala bu- “efendisi” oldu bu dünyanın.
lamamıştı. Yüksek teknolojik oyuncaklarla oynayıp oya- “.... Geleneksel veya çağdaş, çoğumuz, Zaman-Me-
lanıyor, belki teknolojiyi evcilleştirecek bir yol yordam arı- kan sürekliliğini kendi ve yakın çevremizdeki en yakın çı-
lık bir tarihi olan Türk kimliğini, değişen zaman için-
yor. Gerçekleri görmekten, üzerine varmaktan çekiniyor, karlarımızla ilgileniyoruz. Olaylar ve sorunlar “Öz”den ve
de inceleyerek günümüze kadar olan süre içinde sor-
hatta korkuyordu. Medyada, yurttaşlık hukuku, başkan- bizden uzaklaştıkça merak ve ilgi azalır. Gözden ırak gö-
gulad ve Türk kimliği nedir, var mıdır, nasıl oluşmuştur
lık, dokunulmazlık, demokrasi konuları var ama korku so- nülden ırak, beni sokmayan yılan binyıl yaşasın ya da “Al-
gibi sorular yönelterek aradı.
runu yok… lah kerim” deyip, unuturuz. Oysa yapacaklarımız erte-
Japonya’da bile ödüller aldı ‘Japon Kültürü’ isim-
Uzakdoğulu bilgelerin binlerce yıldır savunduğu uy- lendikçe sorunlar büyür ve çözümsüz olur. Zaman-me-
li bir kitap yazdı.
garlık, doğaya üstünlük taslamak değil, doğa ile uyumlu kan’daki beşeri tembelliğimizin ve yakınsaklığımızın ağır
Uzun yıllar boyunca Cumhuriyet Bilim Teknolo-
yaşamaktır. Uçsuz bucaksız evrenin bir zar kadar ince ya- bedelini sineye çekip onlarla yaşamayı öğreniriz....”
ji’de yazdı. Kimi zaman Cumhuriyet’in ikinci sayfasın-
şam küresinde yalnızız. Boticelli’nin Geçmişten Gelece-
da da yazıları yayınlanıyordu. 2016’dan beri Herke-
se Bilim Teknoloji’de Köşegen adını verdiği köşesin-
ğe tablosu ve sanatçı Gauguin gibi, nereden gelip nereye
gittiğimizi soruyoruz. Japon şairin dediği gibi: “Her şey
Kendini Gerçekleştiren İnsanlar
de birbirinden değerli yazıları ile katkı sağlıyordu. Gü- Modern zamanlar, ‘kendini bil’me erdemine, kendi-
yerli yerinde, geçip giden biziz.” ni gerçekleştirme seçeneğini ekledi. Binlercesi arasından
venç ayrıca Sevgili Doğan Kuban ile birlikte, HBT ola-
Neden korkuyoruz acaba, hayat adını verdiğimiz dün- aklıma ilk gelen çağdaş beşli:
rak hazırladığımız İki Bilge Konferansı’nda birikimleri-
yada insanca ve özgürce yaşamaktan?” M.K. Atatürk: “Benim vasiyetim Barış-Akıl-Bilim” di-
ni aktarmıştı.
Kendi artık yok, ama kitapları nice gençlere yön yen asker.
vermeye devam edecek. “Güçlü lider ölünce güç bölünüyor” Nazım Hikmet: “Henüz en güzel şiirimi yazmadım.”
Hoca, HBT’de yayınlanan Adalet ve Eşitsizlik yazı- diyen ozan.
Eserleri sı üzerine dile geliyor: “Büyük İskender, Cengiz Han, Ak- Arthur Koestler: “Üç devirde aynı komiserce tutukla-
Nereden Başlayalım & Eğitimin ABC’si sak Timur gibi güçlü kişiler, güçlü birlikler kurup rakipleri- nan yazar.
Kültür ve Eğitim ni eleyerek yaşam küreye bir süre egemen oluyorlar. Ama Lev Tolstoy: ‘Savaş ve Barış’ Romanını yazan büyük
Kültür ve Demokrasi bu egemenlikler kısa ömürlüdür. Lider ölünce, güç bölü- filozof.
Sosyal Kültürel Değişme nüyor ve birlik dağılıyor. Bir daha kolay kolay toparlana- Stephan Zweig: ‘2. Savaşı önleyemedığı’ için intihar
Kadın Sorunları Sözlüğü mıyor.” “Bu tarihi gerçeğe karşılık, o kadar güçlü olma- eden yazar.
Demokrasi Din Devlet & Geçmişten Günümüze Gö-
rüşler-Denemeler
İnsan ve Kültür
Türk Kimliği & Kültür Tarihinin Kaynakları Dünya Mühendislik Dekanları
Dünyanın Sonu mu?
Sosyal Kültürel Değişme Konseyi’ne Türk Başkan
Anılardan Sayfalar Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakülte-
Kültürün Abc’si si Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şirin Tekinay, Dünya Mühendislik Dekan-
Demirel’e Yazdıklarım ları Konseyi (Global Engineering Deans Council-GEDC) 2019-2022
Kültür Konusu ve Sorunlarımız Başkanı seçildi. Son on yılını ülkemizde Açık Bilim, Açık İnovasyon,
Japon Kültürü şehir mühendisliği, transdisipliner eğitim ve yapıcı hareket gibi dün-
Güldüşün Fıkraları Abeceli Bir Deste ya trend’lerini geliştirip yaymaya adayan Tekinay, yeni görevinde kü-
Türk-İslam Sentezi reselleşmeye; sürdürülebilir kalkınmaya, işbirlikçi katılım ile katkıda
Osmanlı’dan Cumhuriyete Kültürümüzde Batı Etki- bulunmayı hedefliyor. GEDC Tekinay’ın liderliğinde, uluslararası aka-
leri demik ve endüstri işbirlikleri öne çıkarıp teknolojiye katılımı arttırma prensibi ile ilerleyecek. Hindistan, Şili, Avus-
Çevirileri: Erich Fromm’dan (Özgürlük Sorunu, Öz- turya, Güney Afrika, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri’nden mühendislik liderlerinin oluşturduğu yönetim kurulu ile bir-
gür İnsan), Octavio Paz’dan (Yalnız Dolambacı, likte çalışacak. Prof. Tekinay, yakın zamanda Avrupa Mühendislik Eğitimi Topluluğu’nun (SEFI) 2018-2021 ikinci
Cem) Ben Ferrington’dan (Darwin Gerçeği, Çağdaş) dönem yönetim kurulu üyesi olarak seçilmişti. 2015’ten beri her iki kuruluşun yönetim kurulunda yer alan iki kişi-
Will ve Ariel Durant’dan (Tarihten Dersler, Cem) den biri.
Calvin Wels’ten (İnsan ve Dünyası, Remzi)
HBT Konferansları r
D i ji t a l Kül tü
HBT Sayı 142 -14 Aralık 2018 15
Tanol Türkoğlu
tanolturkoglu@gmail.com
Bilimkurgudan gerçeğe
lim ki o gün burnunuzdan soluyorsunuz ve asansöre bindiğinizde
kimseye gülücükler dağıtarak günaydın diyecek haliniz yok. So-
nuç? Asansördekiler derhal size kötü bir puan veriyor. Genel pua-
nınız düşüyor. Puan deyip geçmemek gerek. Belli bir barajın altı-
na inerse uçak bileti almanız, kamu hizmetlerinden yararlanma-
H
erkese Bilim Teknoloji’nin aylık Dijital Kül- lıkta ve birileri bundan yararlanıyor ve para kaza- nız bile engellenebilir.
tür ve Yapay Zekâ Konferansları’nın geç- nıyor. Twitter ile ilgili olarak da “bugün yazdıkları- Peki diyelim ki şöyle bir teknoloji var. Gördüğünüz, duyduğu-
tiğimiz Cumartesi günkü etkinliğinde Prof. mız aradan 10 yıl geçtikten sonra bile aleyhimize nuz her şey size ait bir diske kaydediliyor. Ona bir tek siz erişe-
Dr. Cem Say ve Tanol Türkoğlu, Black Mirror kullanılabilir” dedi. bilirsiniz. Arzu ederseniz ekrana yansıtarak başkalarına da göste-
(Siyah Ayna) dizisinden yola çıkarak bilimkurgu- Etkinlikte Çin’deki sosyal puanlama siste- rebilirsiniz. İster miydiniz? Eh pek sorun görünmüyor. Ama bir şe-
dan gerçekliğe farklı açılardan yaklaştılar. 8 Ara- mi de tartışıldı. Bu sistem, Black Mirror’daki bir yin altını yeniden çizmek gerek: İstisnasız gördüğünüz, duyduğu-
lık’ta Bahçeşehir Üniversitesi’nin ev sahipliğinde bölümle ilişkilendirildi. Çin’de olduğu gibi, diji- nuz her şey kayıt edilecek. Diyelim ki evlisiniz ve bir kaçamak
gerçekleşen etkinlikte açılış konuşmasını yapan tal ağın iktidarların kontrolü altında olmasının cid- yaptınız. Ya da öğrencisiniz ve sınavdan kopya çektiniz. Unutma-
Orhan Bursalı bizi bugünden yarına nasıl bir di bir özgürlük sorunu olduğuna dikkat çekildi ve nın hala kötü bir şey olduğunu iddia edebilir misiniz?
dünyanın beklediği konusunda, Black Mirror dizi- yayılmasından duyulan endişe dile getirildi.
Bölümlerdeki ilginç özelliklerden bir tanesi de sunulan tekno-
sinin önümüze bütünsel bir fotoğraf koyduğunu Tanol Türkoğlu ise dizide yaratılan atmosfer
belirterek, dizinin kimi bölümlerinde kurgulanan ve kullanılan teknolojilere bakıldığ§ında, dizide
loji ile toplumsal yaşamın aynı hızda ilerlememiş olması. Yani
olayların gerçekleşme olasılığının hayli yüksek ol- olanların yakın geleceği işaret ettiğini söyledi. yukarıdaki türden teknolojiler var, olayların geçtiği toplum da bi-
duğunu belirtti. Türkoğlu ve Say’ın verdiği konferansın ardın- reyler de daha bu teknolojilere tam adapte olamamışlar. Hem bu
Tanol Türkoğlu ile Cem Say ise dizinin bel- dan soru-cevap kısmına geçildi. Zihin açıcı tar- teknolojileri kullanıyorlar hem de onun aracılığıyla yakayı ele ve-
li başlı bölümlerinden yola çıkarak, bölümlerde- tışmalar yapıldı. Dijital dünya ve yapay zekâ- recekleri defoları var. Kimi bölümlerde sunulan teknolojiler ise
ki hikayelerle ilgili çok da kopya vermeden, gele- nın toplumu yeniden biçimlendirmesiyle nasıl bir bir tür “sonradan çıkma”. Yani nahoş şeylerin yapıldığı zaman-
cekte yaşamın neye benzeyeceği, dönüşüm sü- gelecekte yaşayacağımızın tartışıldığı etkinliğe larda olmayan ama sonradan çıkıp o nahoş şeyleri yeri geldiğinde
reci ve teknolojinin toplumsal etkilerini masaya dinleyiciler büyük ilgi gösterdi. ortaya çıkarak teknolojiler. Bu özellikler dizinin uzak bir gele-
yatırdılar. Konuşmacılara göre, dizinin bu kadar Tanol Türkoğlu’nun yayımlanan yeni kitabı Di- cekte değil, belki de bir kaç on yıl sonrasının olası bir toplumun-
yoğun ilgi görmesinin bir nedeni de insanların ge- jital Racon’un da tanıtımı yapıldı. Etkinliğin ardın- da geçeceğine işaret ediyor. Bir başka ifadeyle dijital uçurumun
leceğe yönelik merak ve ilgileri ve dizide yapay dan Tanol Türkoğlu ve Cem Say kitaplarını imza- gelecek on yıllarda ne denli derinleşeceğine. Hem de bugünün
zeka ve dijital teknolojilerinin son derece gerçek- ladılar.
yaşlı kuşaklarının sahneden çekildikleri bir dönemde. O neden-
çi biçimde kurgulanmış olması.
le bugünün dijital yerlileri de kendilerini pek güvende hissetme-
Black Mirror dizisi meli. Z kuşağının ardından gelecek Alfa Kuşağı zamanında belki
Cem Say: “Hepimiz birbirimizi Aralık 2011’de ilk olarak İngiltere’de yayım- de öyle bir yaşam olacak ki önce Y sonra Z kuşağı bile tarihi-geç-
gözetliyoruz ve bu sağlıklı bir lanan ve büyük popülariteye ulaşan dizinin yayın
haklarının Netflix tarafından 2016’da satın alın-
miş-ürün statüsüne düşecek!
şey değil.” masıyla birlikte dizi, dünya çapında büyük izleyici
Black Mirror izleyenlerine aslında şu tür sorular soruyor: Ger-
Tanol Türkoğlu’nun beyin fırtınası yapmak kitlesine ulaştı. Distopik gelecek hikayelerin an-
çekten ne istiyorsun? Bugün kendine dert olarak gördüğün
adına sorduğu, “Bu, iyimser bir gelecek projek- latıldığı Black Mirror dizisinde her bölüm birbirin- ufak tefek şeyler topyekun ortadan kalktığında bak bakalım
siyonu mu yoksa 1984 kitabında olduğu gibi Big den bağımsız ilerliyor; atmosfer, oyuncu ve ko- dünya ne kadar cennet, ne kadar cehennem? Bu tabii bireyi
Brother (Büyük Birader) durumuna doğru mu gi- nular farklı. The Guardian’ın bilim kurgu yazarı itaatkâr olmaya, mevcut koşulları fazla eleştirmemeye, “beterin
diyoruz?” sorusu üzerine Cem Say, sosyal med- Charlie Brooker’un birçok bölümün senaryosunu beteri var” dedirtmeye götürür diye eleştirilebilir. Tamam ama
yayı “insanlığın ve teknolojinin son yıllarda sap- yazdığı dizi; bugüne kadar yapılmış en akla daya- ilk soru hâlâ geçerli: Gerçekten ne istiyoruz? Belki de ayna o ne-
tığı yanlış bir yol” olarak tanımladı ve “Facebook lı ve başarılı bilim kurgu dizilerinden biri olarak ta- denle siyah!
kapansa üzülmem” dedi. Tüm bilgilerimiz orta- nımlanıyor.
Bilim-Be slenme HBT Sayı 142 -14 Aralık 2018 16
M
meğinizi son yapmanız gere-
ikrobiyom yapımızı günlük beslenme düzenimiz-
derece lezzetli ve sağlık- kebilir.
le şekillendiriyoruz. Aşağıda belirtilen besinlerin
lı hâle getirebilir. Faydala-
çoğu, sağlığa faydalı bağırsak mikroplarını besle-
Faydaları nelerdir: Lahana laktik asit bakterisi ile fer- rı nelerdir: Kom-
yen lif gibi besin maddelerinin yüksek seviyede görüldü-
mente edildiğinden sindirim sisteminizi dengede tutma- bucha, içerisin-
ğü besinlerdendir. Bu mikroplar kan dolaşımına karışıp il-
nıza yardımcı olur. Aynı zamanda tükettiğinizde lif ve ba- de bazı gazlar ve
tihabı azaltırken, bağışıklık sistemini de güçlendiren kı-
ğışıklık sistemini güçlendiren diğer bileşenlerden de al- karbonasyonu
sa-zincir yağ asitleri üretir. Bağırsak için faydalı besinler
mış olursunuz. sağlayan az mik-
aynı zamanda bağırsak bakterisi çeşitliliğine de yardım-
tarda alkol de bulunan fermente bir çaydır. İçerisinde ba-
cı olan probiyotikler ve prebiyotikler içerir. Probiyotikler,
Yoğurt ğışıklık sistemini destekleyen probiyotiklerden ve antiok-
bağırsaklarınızda halihazırda bulunan iyi bakteri kolonile-
Nasıl tüketilir: sidanlardan yüksek oranda bulunur. Ancak kararında iç-
rine benzer ya da bu kolonilerle aynı bakterilerdir ve lis-
Taze ve kurutulmuş meye dikkat edin. İçinde bol miktarda laktik asit bulun-
tedeki birçok besinde bulunurlar. Prebiyotikler ise sebze-
meyvelerle karıştırdı- duğunda kan dolaşımında birikip, sağlığınıza zarar vere-
lerde bulunan bir tür bitki lifidir ve genellikle iyi bakterileri
ğınız sade yoğurdu, bilir.
besler. Bu iki bakteri türü de düzenli olarak tuvalete çık-
manızı sağlarken mikrobiyomunuzu da dengede tutar. İş- doyurucu bir kahval-
te dünya mutfaklarında en fazla tüketilen probiyotik yük- tı ya da öğle atıştır- Elma sirkesi
lü besinler: ması olarak tükete- (apple-cider
bilirsiniz.
Faydaları neler- vinegar)
Süzme peynir-çökelek veya dir: Fermente bir gıda olan yoğurt genellikle sindirim yol- Nasıl tüketilir: Fermen-
ekşimik larını güçlendiren birçok probiyotik kültür içerir. Bazı yo- te elma şekerinden yapılan
Nasıl tüketilir: ğurtlar Lactobacillus acidophilus ve Lactobacillus ca- bu sirke salatalara ayrı bir
Hem tatlı hem ek- sei gibi, bağırsaklarınızdaki faydalı bakterilerin artmasına lezzet katar.
şi atıştırmalıklar için yardımcı olan ilave probiyotiklerin de çoğalmasına kat- Faydaları nelerdir: Sir-
uygun olan süzme kı sağlar. kede bulunan asetik asit
peynir, meyve ve sindirime yardımcı olur. 2009 tarihli bir araştırmada el-
cevizle tüketilebile- ma sirkesi tüketiminin kilo kaybına yardımcı olduğu gö-
ceği gibi zeytinya-
Soya fasulyesi ezmesi (Miso) rülmüştü. Bu asit, yağ metabolizmasını harekete geçi-
ğı, salatalık dilimi ve Nasıl tüketilir: Japon rip kan şekerinizin normal seviyede tutulmasına yardımcı
çok az tuz ve biber mutfağına ait fermen- olabilir. Uzmanlar günlük elma sirkesi tüketiminin dört ye-
ile de servis edile- te edilmiş soya fasul- mek kaşığını geçmemesi gerektiğini öneriyor.
bilir. tesi ezmesi olan miso
Faydaları ne- çorbalara katılarak tü- Parmesan
lerdir: Diğer fermente gıdalarda da olduğu gibi süzme ketilebilir. Lezzetli bir
peynirde bol miktarda probiyotik bulunur (canlı ve ak- somon salamurası için peyniri
sirke, soya sosu ve su- Nasıl tüketilir: Sağlık-
tif kültürler için paket üzerindeki etiketi kontrol edin). Aynı
sam yağı ile karıştırılarak da hazırlanabilir. lı ve doyurucu bir atıştırmalık
zamanda süzme peynir, kemiklerinizin güçlenmesini sağ-
Faydaları nelerdir: Sodyum oranı yüksek olsa da ba- için parmesan peynirini pat-
layan kalsiyum bakımından da çok önemli bir kaynaktır.
ğırsaklar için çok faydalı olan bu yiyecek, bol miktarda lamış mısırın üzerine serpe-
protein, kalsiyum, demir ve magnezyum içerir. rek tüketebilirsiniz.
Kimchi Faydaları nelerdir: Par-
Nasıl tüketilir: Fermente lahana mesan gibi bazı fermente
ile hazırlanan bu Kore yemeği bütün Turşu peynirlerin içerisinde bağır-
yemeklerin yanında servis edilebilir. Nasıl tüketilir: Doğranmış sak sağlığına faydalı probi-
Kimchi esmer pirinçle tüketilebilece- turşuyu patates salatanıza katabi- yotikler üretebilen laktik asit
ği gibi tek başına da yenebilir. lir ya da mayonez yerine kullana- bakterisi bulunur. Peynir ay-
Faydaları nelerdir: Lahana gibi bilirsiniz. Yararlı bakterilerin sağ- nı zamanda protein ve kalsi-
turpgil sebzelerinden hazırlanan bir ladığı avantajlardan yararlanmak yum gibi yararlı besinler de
probiyotik olan kimchi yemeği bakte- için sirkede değil tuzlu suda bek- içerir.
ri sağlığına faydalı olmasının yanı sıra letilmiş turşuları tercih edin. Sevda Deniz Karali
kanser riskini de azaltır. Faydaları nelerdir: Tuzlu su- http://time.com/5236659/best-probiotic-foods/
da bekletilmiş ve fermente edil-
DİL- KÜLTÜR İLİŞKİSİNDE
GÖSTERGENİN GÜCÜ
“Metinleri, resimleri, kentleri, yüzleri, boyutlar yaratma olanağı verir. Birey dışsal
gerçeklikle hiçbir bağlantısı olmasada, şey-
hareketleri ve manzaraları okuyorum.” leri bilincinde imgelemin gücüyle görselleş-
(Roland Barthes) tirebilir, yapılandırır ve kendini dış gerçek-
likten soyutlayarak yeniden var olabilir. Bir başka ifa- Toplum teorisyeni ve göstergebilimci Roland
deyle, imgesel algılamada bellekte kurallar, kısıtlama- Barthes’a göre: “kod”ları çözümlemek için bireyin
Dr. Öğr. Üyesi Gülnur Işıklar lar yoktur. Düşüncenin tüm boyutları imgesel algılama herhangi bir uğraş vermesi gerekli değildir; belleğinde
İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım için birleşir. Birey, dışsal gerçeklikle hiçbir bağlantısı var olan bilgi ve yaşanmışlıkları doğal olarak bu kod-
Fakültesi İletişim Sanatları Bölümü olmasa da şeyleri görselleştirme ve yapılandırma yeti- ların çözümlenmesinde işleve geçer. Burada bellek
sanki beş farklı geçirgenlik boyutu olan bir süzgeç gi-
İ
sine sahiptir.
nsanın var olduğu günden, günümüze ve geleceğe bi bu kodları yakalar, eler ve anlamsal olarak birbirle-
uzanan süreçte, bireyin kendisiyle ve dış çevresiyle Bir “değer öğretisi” bilimi ya da metinlerdeki “de- rine bağlanan beş farklı elemeden geçirir. Bu bağlam-
ilişkisini, etkinliklerini gerçekleştirme biçimi olan ile- ğerleri çözümleyen” bir yöntem olarak tanımlayabile- da, her süzme işlemi “farklı malzemeleri yakalar ve bu
tişim, insan için neredeyse “olmazsa olmaz” yaşamsal ceğimiz göstergebilim; görsel, dilsel, toplumsal vb. in- malzemeler bir araya geldiklerinde göstergelerin filtre
bir gerçekliktir. Birey doğduğu andan başlayarak çev- celeme ve araştırmalarda değerlerin “olası değişik bi- edildiği ve algımızın düzenlediği bir ağ şebekesi mey-
resiyle çıkardığı sesler, el, kol devinimleri ya da kimi çimlerde algılanmaları: “Duyularla algılama, bilgi ile al- dana getirirler.” Diğer bir ifadeyle, bilincine varsak da
zaman ağlama kimi zaman da gülümseme gibi duygu- gılama, ahlaki değerlerle algılama, betilerle ya da este- varmasak da bu kurallar iletişimin kendine özgü, do-
sal tepkilerle sürekli iletişim ve etkileşim durumunda- tik duygusuyla algılama vb gibi birbirinden farklı algı- ğal kurallarıdır.
dır. Duygu, düşünce ve bilgilerini akla gelebilecek her lama düzeyleri sunarak “değişik değerlere ulaşma” yol İnsanoğlunun doğumundan başlayarak edindiği;
türlü yolla başkalarına aktarmak adına sürekli iletişim ve yöntemleri ortaya koyar. dil, din, cinsiyet gibi statülerin yanı sıra kendi emek ve
kuran insan, bu bağlamda çevresiyle de sürekli etkile- Çağdaş dilbilimin kurucusu F. Saussure’ e göre; çabalarıyla gerçekleştirdiği statüleri ve her statünün
şim içindedir. göstergenin, gösteren (biçim) ve gösterilen (kavram) de bireyin kendisine çizdiği toplumsal role uygun ola-
Herkes dünyayı kendi bilgisi, görgüsü doğrultu- olarak iki yanı vardır ve bu iki öge ayrı ayrı değil, an- rak, bireye yüklediği toplumsal görevler vardır. Doğdu-
sunda algılar ve her dil dünyayı kendi ekinsel ve söz- ğu günden başlayarak bu toplumsal kod-
sel dağarcığına göre çözümler. Hangi iletişim biçimi- ları öğrenen ve diğerlerinin benzer yaşam
ni ele alırsak alalım, neyin önemli olduğunu bize gös- deneyimlerini süzerek sosyal yaşamda
teren im (signe)ler, bir başka deyişle, iletişim etkinliği- varlığını anlamlandıran birey; toplumsal
ni anlamlandıran bu imleri belirten, göstergeler vardır. hayatta kendisine belirlediği rol bağla-
Çevremizde gördüğümüz her şey aslında bir göster- mında edindiği “kod”larla diğerlerine eş-
gedir. Bu doğrultuda da dil, en yalın anlatımla kavram- deş davranış kalıpları oluşturur ve bu eş-
ları belirten bir göstergeler dizgesidir. Dilbilimi de içine deş kalıplarla özdeşleşen kimliğinin sta-
alan ve bütün gösterge sistemlerini inceleyen, bir bi- tüsüne göre hareket eder. Dil olmasay-
lim dalı olması özelliğiyle birçok bilim dalıyla etkileşen, dı bir arada yaşayan insanların anlaşabil-
onların altında toplandıkları bir şemsiye olarak düşü- meleri, bir toplum oluşturabilmeleri, do-
nebileceğimiz göstergebilim; iletişimi kültürler açısın- ğal olarak söz konusu olamazdı. Kısaca
dan inceleyen, insanı kuşatan anlamlar evreninde ileti- insanı, insan eden dil; toplumun başlıca
şimimizi sürdürmemize olanak sağlayan; yazılı, görsel, temel taşlarındandır ve bu anlamda kül-
işitsel ya da sanatsal bir durum ya da olgu hakkında türün de en önemli ögesidir.
dolaylı yoldan bilgi ileten araç, dış gerçeklikte rastladı- Kaynaklar:
ğımız simgelerin, imgelemimizde çağrıştırdığı anlamla- Bkz.Işıklar, Gülnur, “Sanal İletişim Ortam-
ma ya da olgulardır. larında Dilsel Kullanım”, İ.Ü.Sos.Bil.Enst. H.İ.
İmgelemin özelliği; bilinçte olmayanı görselleştir- cak bir göstergenin bileşenleri olarak varlık bulabilir. ve Tanıtım Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Y.L.Tezi, 2001
mesinde, dışsal gerçeklikle herhangi bir bağlantı kur- Bu bağlamda, gösteren ve gösterilen arasındaki ilişki Bkz. Işıklar, Gülnur, Kadın “Dergilerindeki Reklam İletile-
maksızın yapılandırmasında, şeyleri başka biçimde bir başka deyişle göstergelerin oluşumu toplumsal ge- rinde Haz Kavramı ve Görsel Kod
görebilmesinde yatar. Bunlar, bireyin daha önceki de- lenekleri de içine alan, keyfi bir eylemdir. Göstergele- Eşleşmesi”İ.A.Ü.Sos.Bil.Enst. H.İ.ve Tanıtım Anabilim
neyimlerinden belleğinde kalanlar, yaşam sürecinde rin, dilsel ya da dil dışı şekillerde bir araya getirilmesi Dalı, Yayınlanmamış Dok. Tezi, 2017
önemsedikleri, kültürü ve kişisel özellikleridir. Bu an- biçimi olan “kod” lar toplumsal geleneklerle ya da top- https://www.theodysseyonline.com/lemyparents?fb_
lamda, imgelem varlığını geçişken olması özelliğin- lumun içindeki görünmez kurallarla tanımlanır. Biz bu comment_id=970331246390176_970664296356871
de bulur; bu durum da imgeleme, dış gerçeklikle bağ- kuralları toplumsallaşma sürecimizin bir parçası olarak http://bisbul.com/2016/01/mau-tahu-berapa-gb-kapasi-
lantı olmaksızın, düşünceler, fanteziler yaratmada sı- öğrenir ve genellikle de bu kuralların varlığını fark et- tas-memori-otak-manusia-301/
nırsız olanaklar tanır ve bu olanaklar da bireye, kendi- meyiz; çünkü bize doğal geldikleri için artık görünmez https://www.google.com.tr/search?hl=tr&q=mente+sin-
ni ve çevresini anlamlandırma ve yorumlamada yeni olmuşlardır. tetica&tbm=isch&source=iu&ictx
Ö
kullanımı yasaklanmıştır. kalırlar. Bu durumda akciğerler sertleşir, elastikiyetlerini
ncelikle belirtmeliyim ki, kaya yünü, taş yünü, Cam yünü ve taş yünü liflerinin ise kanser yaptığı kaybeder. Devam eden tahrişler sonucu, zamanla, bazı
asbest (amyant), cam yünü terimleri birbirine konusu tartışmalıdır. Hollanda’da sağlık uzmanları, bina- kişilerde kanser oluşur.
karıştırılıyor. Kaya yünü ile taş yünü ve cam yünü ların ısı yalıtımında kullanılan cam yünü ve taş yünü ko- Cam yününün
tamamen birbirinden farklıdır. ‘’Kaya yünü’’ diğer adıyla nusunda ciddi uyarılarda bulunuyor. Binalarda cam yünü (elyafının) lifleri
‘’asbest’’ doğal oluşumdur; ‘’cam yünü’’ ile ‘’taş yünü’’ ve taş yününün de ölümle sonuçlanan hastalıklara neden enine kırılarak kü-
yapay elde edilir. olabildiklerine dikkati çektiler. çücük parçalara
Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. bölündüklerinden,
Asbest ya da kaya yünü: Asbest, Dr. Marjolein Drent, “Asbestin yerine bu partiküllerin
bir grup silikat mineralinin ortak ticari kullanılabilecek maddeleri çok çabuk solunması halinde,
adı. Halk arasında asbestin (amyant) kabullendik. Ancak bu yenilikler sandı- dokunun bu küçük
diğer adlarından biri de ‘’kaya yünü’. ğımız kadar zararsız değil” ifadesinde parçalara tepkisi
Bazen de ‘’taş yünü’’ diye anılıyor. bulundu. Prof. Drent, bir maddenin farklıdır. Cam yünü
Asbest lifsi olup, asitlere, basınca, ısı kanserojen olmamasının zararsız ola- Cam yünü liflerinin görünümü.
lifleri parçacıkları
ve ateşe dayanıklıdır. Krizotil, tremolit, cağı anlamına gelmediğine vurgu yaptı. da akciğerlerde-
aktinolit, amosit, krokoidolit gibi farklı 1991yılında ABD The Occupati- ki keseciklerde
türleri bulunur. Endüstride yaklaşık onal Safety and Health Administrati- depolanır. Fakat
3000 malzemede kullanılmıştır. Lifleri on (OSHA) İş Güvenliği ve Sağlığı Ku-
Krizotil asbest liflerinin ka- alveoller kapan-
kanserojendir. rumu, cam elyafının rahatsız edici bir toz
yaç içinde damarlar şeklinde madıklarından,
olduğuna, kansere neden olan bir madde parçalar kesecik-
Cam yünü (cam elyafı): Cam yünü- makro görünümü. olmadığına karar verdi. Yaygın olarak, lerde hapsolmaz-
nün hammaddesi silis kumu olup, aynı cam yününün kanserojen olmadığı lar. Alveoller bu
zamanda camın da hammaddesidir. yönünde bir kanı bulunsa da, ABD’nin küçük cam yünü Cam yünü liflerinin Taramalı
Bundan dolayı cam yünü adı verilmiş- bazı eyaletlerinde içerdiği bağlayıcılar lif parçacıklarını Elektron Mikroskop görünümü.
tir. İnorganik bir hammadde olan silis nedeniyle kanserojen olarak sınıflandı- kısa zamanda
kumunun, yüksek basınç altında 1200 rılıyor. boşaltarak akci-
°C-1250 °C’de ergitilerek, elyaf haline Cam yünü üzerindeki olumsuz yak- ğerlerden dışarı atılmalarını sağlar.
getirilmesi sonucu elde edilir. Cam elyafı laşımların temelinde; kanserojen olduğu Ancak, silikozis yapma yönünde risk var mıdır? So-
ya da cam yünü lifi de denilir. bilinen asbeste olan fiziksel benzerliği rusu sorulabilir. Yanıt; silikozis alfa kuvars kristallerinin
Her türlü yapıda, dış ve iç duvarlar- ve çalışma sırasında gözlerin, cildin ve
Krizotil asbest lifleri makro akciğer dokusunda yaptığı harabiyet olup, cam yünü
da, çatı katı döşemelerinde, çift cidarlı solununum yollarının tahrişi gibi prob- liflerinin böyle bir fiziksel özelliği olmayıp, bu yönde bir
sandviç duvarlarda ısı ve ses yalıtımı için görünümü. lemlere neden olması yatmakta. risk taşımamaktadır.
kullanılır. Şilte, levha, boru ve dökme
şeklinde üretilir. Isı yalıtımı, ses yalıtımı
ve akustik düzenleme malzemesi olarak Asbest lifleri ile cam Halk sağlığı yönünden önlemler
kullanılır. Zamanla bozulmaz, çürümez, yünü lifleri arasındaki Cam elyafı gözlerin, cildin ve solununum yollarının
küf tutmaz, korozyon ve paslanma tahrişine, cam yünü liflerinin deriyi mekanik olarak kazı-
yapmaz. Böcek ve mikroorganizmalar fark ması nedeniyle de dermatit olarak bilinen rahatsızlıklara
tarafından tahrip edilemez. Asbest lifleri ile cam yünü lifleri ara- neden olabilir. Elyaf levhalarının bir yüzü alüminyum
sındaki temel farklılık, boyutları ve lifle- kaplama olup, diğer yüzü kaplamasızdır. Bu durum cam
Taş yünü: Ticari bir ad olan taş rinin kırılmalarında görülür. Cam yünü yünü liflerinin çevreye yayılmasına ve havaya karışmasına
Tremolit asbest liflerinin tek ve silindirik liflerden oluşur ve boylu neden olur. Havada cam yünü lifleri bulunması durumun-
yünü, volkanik bir kayaç olan diyabazdan
Taramalı Elektron Mikros- boyunca bölünmez. Kırılmalar liflerin yal- da astım hastaları, bebek, çocuk ve yaşlılar için risk taşır.
elde edilir. Gözenekliliği yaklaşık %96’dır.
kop görünümü (Çekim 2007 nızca enine olur. Kırıldıklarında, onlardan • Alerjik sorunlar yaşayan insanların, özellikle bebek
Hammaddenin büyük ocaklarda 1600
TPAO). enine küçük parçacıklar oluşur ve lif özel- ve çocukların bulunduğu ortamda, solunan havada cam
⁰C’da akışkan lav haline gelinceye kadar
Tıbbi Jeoloji
Gün c e l Tıp
HBT Sayı 142 -14 Aralık 2018 19
Mustafa Çetiner
yünü lifleri bulunmamalı. astıma benzer ra-
• Oturulan mekânla- hatsızlıklara neden dr.m.cetiner@gmail.com
rın yakınında cam yünü olabilir.
bulunan binaların tamiratı Aseton; araçlar AKADEMİ VE BİLİM (31) BİLİMDE ÖNYARGI
sırasında havaya cam yünü ve gereçlerin, sprey
lifleri dağılmamalı. ekipmanlarının te- VEYA TARAF OLMA
• Yeni inşa edilen bina- mizlenmesinde kul- Bilimde ve tıpta taraf tutulmaz, bu bilimin olmazsa olmazıdır aslında. Yani
ların yalıtımında kullanılan lanılan, merkezi sinir bir klinik çalışma yapıyorsanız, çalışmanın en başında çalışmanın sonuçları ile
cam yünü liflerinin çevreye Taş yünü elyafı sistemini uyuşturucu ilişkili olarak objektivitenizi bozacak keskin bir hükme sahip olamazsınız. Bilim
yayılması önlenmeli. bir maddedir. Bu dünyası önyargılardan çok çekmiştir.
• Kentsel dönüşüm kap- kimyasallar hakkında Nazilerin, tarihin ilk sigara karşıtı kampanyaları yürüttükleri ve ilk kez bilim-
samında yıkılan binalardan hatırlanması gereken sel olarak sigaranın insan sağlığına olan zararlarını gösterdikleri bilinmektedir.
çevreye ve havaya cam en önemli şey solun- Naziler yaptığı bu sigara karşıtı çalışmaların uzun yıllar Avrupa’daki bilimsel
yünü liflerinin dağılması ön- duklarında sağlığa dergilerde yer alamaması bilimsel önyargı örneği olarak anlatılır. Bu tavrın te-
lenmelidir. zararlı olduklarıdır. melinde insanlığa karşı sayısız suç işlemiş olan Nazilerin hiçbir biçimde doğru
Uygun bir solu-
bir iş yapamayacakları düşüncesi veya onları hak etmedikleri biçimde yüceltme
Çalışanlar için Taş yünü levhası
num cihazı kullanıl-
malı ve yeterli bir ha-
“korkusu” vardı.
cam yünü ve taş valandırma sağlanmalı.
Bilimde “Bias” olarak adlandırılan, aslında Türkçemize önyargı, sapma, taraf
tutma, taraf olma olarak çevrilebilecek bir kavram, bilimsel çalışmaların en
yününe dikkat! Ayrıca bu kimyasalların, normal oda sıcak-
önemli sorunlarından biridir.
Cam yünü ve taş yünü ile çalışılırken lığında dahi yanıcı ve patlayıcı yoğunluklar
oluşturabilecekleri unutulmamalı. Sağlıklı Çok temel olarak anlatmak gerekirse “bias”; bir bilimsel çalışmanın sonuçla-
korunmak için, uzun kollu gömlekler ve
bir uygulama ve havalandırmaya özen gös- rını bozacak biçimde, istemli veya istemsiz yapılan hatalardır ve çalışmanın ta-
pantolonlar, her gün temiz giysiler giyerek
cildi cam yünü liflerine karşı kapalı tutmak terilmeli. sarımı, hasta grubu seçimi, çalışmanın yapılması sırasında protokol ya da proje-
zorunludur. Eldivenler ve koruyucu gözlük- Kaynaklar ye uyum, verilerin girilmesi, istatistik yöntemlerin seçimi gibi bir çok konuda
ler de yararlı olabilir. Cildi, üzerine bulaşmış Atabey, E. 2017. Mineral Dusts and Health. 296p. yapılan hataları kapsar.
Lambert Academic Publishing-Germany, ISBN: 978-
liflerden arınmak için sabun ve ılık su kul- Literatürde toplam 74 farklı “bias” olduğu söyleniyor (Delgado-Rodríguez M,
622-2-07140-6.
lanılmalı. Tozlanma; keçe ve bez şeklindeki Atabey, E. 2015. Türkiye asbest haritası (çevresel Llorca J. Bias. J Epidemiol Community Health. 2004;58:635-641).
cam elyafının ruloların açılması esnasında, asbest maruziyeti-akciğer kanseri-mezotelyoma). Bu temel 74 farklı taraflı davranma hali (bias) iki temel grupta toplanıyor.
kıyım makinası ile çalışırken, işlem sonucu Tüberküloz ve Toraks Dergisi. Sayı: 63/3, 199-219. Bunlardan ilkine örnek seçerken taraflı davranma (selection bias), ikincisine ise
Atabey, E. 2009. Türkiye’de Asbest, Eriyonit, Ku-
toz koruyucular uzaklaştırılmış ise ya da bilgilendirirken taraflı davranma (information bias) ismi veriliyor.
vars ve diğer mineral tozları ve etkileri. MTA Yerbilimle-
zımparalama esnasında oluşur. Cam elya- ri ve Kültür Serisi: 6, 191s.ISBN:978-605-4075-44-7. Seçerken taraflı davranma (selection bias) için en tipik örneklerden biri 1981
fına solunum yoluyla maruz kalmamak için https://www.interajans.nl/cam-ve-tas-yunu-de- yılında ünlü tıp dergisi New England Journal of Medicine (NEJM)’ da yayınlanan
her zaman bu gibi alanlarda bir toz maskesi oldu ve kahve ile pankreas kanseri arasındaki ilişkiyi gösteren çalışmadır. Bu çalış-
takılmalı. http://tekintezcan.cbu.edu.tr/files/01CAMYUNU.
pdf
ma bir anket çalışmasıydı ve 369 pankreas kanserli hasta ile 644 kişiden oluşan
Cam elyafı ile bağlantılı esas tehlikelere, bir kontrol grubunu içeriyordu. Çalışma sonucunda kahvenin pankreas kanseri
http://www.toolboxtopics.com/Gen%20Industry/
imalatı esnasında ya da laminat oluşturmak Is%20Fiberglass%20a%20Health%20Hazard.htm ile bir ilişkisi olduğu gösterildi ancak burada bir “selection bias” söz konusuydu.
için kullanılan kimyasallar neden olur. Sti- Yılmaz, G.2016. İnorganik esaslı kompozit ısı izo- Kontrol grubunu oluşturan kişilerde mide ülseri sıklığı çok fazlaydı ve bu kişi-
ren monomeri ya da ham reçine, bir orga- lasyon paneli üretimi. Kocatepe Üniv. Fen Bil. Enst.
Topçuoğlu, K. 2014. Yalıtım Teknolojisi. Nobel ler mide ağrısı nedeniyle daha az kahve içiyorlardı.
nik peroksit ile katalize edilir. Bunlardan en
Yayınları. Dolayısıyla pankreas kanserli kişilerle karşılaştırıldığında kontrol grubu daha
sık kullanılanı metil etil keton peroksittir.
Kim, J., Song, T.H. 2013. Vacuum insulation az kahve içtiğinden araştırmacılar sanki kahve pankreas kanseri sıklığını arttırır
Tepkimeyi hızlandırmak için sıkça kulla- properties of glass wool and opacified fumed silica
nılan kobalt bileşikleri, alerjik deri ya da gibi bir sonuca varmıştı.
Oysa bu gerçek değildi. Nitekim sonraki klinik çalışmalar bu ilişkiyi doğrula-
Haftanın fotoğrafı madı. Pankreas kanseri ile kahve kullanım sıklığı arasında bir ilişkisi yoktu. Bil-
gilendirirken taraflı davranma (information bias) veya bilgi yanlılığı örneğinde
ise verilerin toplanması ve/veya ölçülmesi sırasında sistemik hata yapılması söz
Malezya’nın Gökyüzü Köprüsü konusu oluyor. Yani bir anlamda çalışma eksik planlanıyor.
Malezya’daki Langkawi Gökyüzü Köprüsü, deniz seviyesinden 700 met- Buna eğlenceli bir örnek, 2012 yılında yine bilim dergisi New England Journal
re yükseklikte yayalara ayrılmış bir asma köprü. Yay şeklindeki köprüyü, or- of Medicine (NEJM)’de yayınlanan ve çikolata ve süt tüketimi ile Nobel kazan-
tasındaki 82 metre yüksekliğindeki tek bir dikme destekliyor. Mat Cincang ma arasındaki ilişkiyi gösteren çalışmadır. (2012; 367: 1562-1564)
Dağı’nın zirvesini gören köprüye ulaşmak için teleferik kullanılıyor. Bu eğimli
Makalenin yazarı Dr. Messerli diyor ki, flavonoidler beyin fonksiyonlarını, en-
köprüden tek seferde yalnızca 250 yayanın geçmesine izin veriliyor.
telektüel kapasiteyi artıran, bunama riskini azaltan maddelerdir, flavinoidin
zengin olduğu kakao, yeşil çay, kırmızı şarap, süt gibi ürünleri tükettiğinizde
yukarıda saydığım gibi beyin fonksiyonları olumlu etkilenebilir.
Buradan yola çıkarak araştırmacı, ülkelerin aldığı Nobel ödülü sayısı ile o ül-
kelerin çikolata ve süt tüketim oranlarını karşılaştırmış ve Nobel ödülü alabil-
mek için süt ve çikolatanın daha fazla tüketilmesi gerektiği sonucuna varmış.
Haydi buyurun bakalım. Olur mu canım diyorsunuz değil mi, bunu etkileyen
ülkelerin eğitim yatırımları, sistemleri, üniversitelerinin değeri, araştırma ola-
nakları, ekonomik güçleri olmalıdır.
Tamamen haklısınız, yazar da zaten bu çalışmayı ciddiye alın diye değil, eğ-
lence olsun diye yapmış. Ama bizim için çok iyi bir “information bias” örneği
oluşturmuş. Yani çalışma için veri toplarken sistematik bir hata yapmış ve asıl
belirleyici faktörleri değerlendirmeye almamış.
Hep söylediğim gibi bilim üretimi çok çetrefilli ve zor bir iştir.
Bulmaca HBT Sayı 142 -14 Aralık 2018 20 İlginç Sorular
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 sayı – Erkekr. 15. Kalkan, zırh gibi korunma arac
Egzersiz yaparken
1 ı – Rahim, döl yatağı – Yan, kat.
beslenme
2 YUKARIDAN AŞAĞIYA Soru: Düzenli egzersiz yapan kişiler nasıl bes-
3 1.”Louis de …” (Nobel ödülü sahibi Fransız fi- lenmeli? Egzersiz ile beslenme ilişkisi nasıl olmalı?
4 zikçi) – “Michael …” (19. yüzyılın en büyük bilim Yanıt: Egzersiz sırasında kullanılan temel enerji
adamlarından biri olan, İngiliz kimya ve fizik kaynağı karbonhidratlardır. Bu nedenle egzersiz
5
bilgini). 2. Türevi bilinen fonksiyon – Romanya yapan bireyler karbonhidrat tüketimlerini arttırmalı,
6 para birimi – Baryumun simgesi. 3. Erişmiş, günlük enerjinin yüzde 55-65’inin karbonhidratlar-
7 ulaşmış – Odysseus’un memleketi – Çerkez dan gelmesi sağlanmalı. Karbonhidrat tüketiminde
8 destanı. 4. Aksi – Başkasının söylediği sözleri kompleks, posa içeriği yüksek ve vitamin-mineral
ya da cümleleri anlamsızca, yankı gibi yineleme. yönünden zengin besinler (esmer ekmek, bulgur,
9
5. Harekat merkezi – Bir Japon tiyatrosu – Ver- pirinç, makarna, diğer tahıl ürünleri, kurubaklagiller,
10 gilius’un ünlü destanı – Saka destanı. 6. Ço- sebzeler, meyveler gibi) tercih edilmeli. Egzersiz
11 cuklarda biçim bozukluğuna yol açan bir kemik yapan bireylerin, bilinenin aksine diyetlerinde fazla
12 hastalığı – Bozkır. 7. Kayak – Bir sayı – Ut çalan protein tüketmelerine ve aşırı yağ kısıtlamasına
kimse – Tuvalu’nun bir adası. 8. “Pierre de …” gerek yoktur. Çünkü gerekenden fazla protein alımı
13 (Bask kökenli Fransız hukukçu ve matematikçi) kas kitlesinde bir artış sağlamaz. Diyetin protein-
14 – ABD Profesyonel Basketbol Ligi – Bir yüzey den gelen enerjisinin yüzde 12-15 olması önerilir.
15 ölçüsü. 9. Hollanda’nın plaka imi – Eşya, hayvan Diyetin yağdan gelen oranının yüzde 15’in altında
damgası – Avustralya’da yaşayan bir cins deve- olması ise sağlık açısından sorunlara neden olabilir.
SOLDAN SAĞA kuşu. 10. “Hiram …” (1884’de ilk makineli tüfeği
1.Tanınmış bir Türk kalp cerrahı – Sümer sağlık tanrıçası. tanıtan kişi) – Bağırsak solucanı. 11. Ege’de antik bir kent Yemek egzersizden 2-4
2. Protein sentezine yardımcı olan bir asit türü – Uyanık, – Hamız – Japonya’da kullanılmış eski bir hacim ölçüsü. saat önce tüketilmeli
açıkgöz – Geveze. 3. Kulak iltihabı – Pamuk kozası – 12. Güney Afrika’nın plaka imi – Bir yılan türü – Garez. Egzersiz öncesi, çok
Ksenonun simgesi – Batı Anadolu yiğidi. 4. Büyük fare 13. Elea okulundan olan bir Antik Yunan filozofu – Gü- tok veya aç olunması
– Yüzlerce icadı bulunan ABD’li mucit. 5. Garanti mektu- vence, garanti. 14. Gü- 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 performansı olumsuz
bu (Kısa) – Döneç – Bir burç adı. 6. Yeşilırmak’ın Antik- ney Kıbrıs’ta bir kent 1 F E R D İ N A N D V O N E V etkiler. Egzersizden 2-4
çağ’daki adı – Fgelç – Karagöz perdesi. 7. Tanzanya’nın – Saniyede bir julluk iş 2 O R T O N F İ R E Z A L A saat önce, mideyi rahat-
3 T A L C O O K E A M P E R
plaka imi – Hakan Günday’ın bir romanı – “Deniz …” yapan bir motorun güç 4 O T B E R N Z O N A M İ sız etmeyecek yiyecek ve
(Medüz) – Uzaklık anlatan sözcük. 8. Ölümsüz, ölmez – birimi – Türkiye’nin 5 K O Ş U M İ M İ K R H S içecekler tercih edilmeli. Bu öğünlerin temel ilkesi,
Namuslu. 9. Hun – Yıldızların yüksekliğini ve açı uzaklığı- plaka imi – Acıbadem 67 OP O AP L ME EV S TA N AT Nİ Jİ E NT R yeterli sıvı, düşük yağ ve posa, yüksek kompleks
nı gözlemlemeye yarayan alet. 10. Ünlü bir matematikçi – ağacı. 15. Rusya’da 8 İ T P E R İ T O N N A A karbonhidrat ve orta düzey protein olmalı.
Çanakkale’de bir burun. 11. Bir nota – Macun – Bir ilimiz. bir göl – Tarla sınırı – 9 İ R A D E İ M D A L A K
60 dakikadan fazla süren yorucu, uzun süreli eg-
10 İ S İ S M A A T E L İ O
12. Çiçekleri sarı renkli bir kır bitkisi – Jüpiter’in bir uydu- “Nicolas …” (Gıdaların 11 N E C E U T A V Z E R zersizlerde uzman denetiminde karbonhidrat ve
su – “… Herkülü” (Naim Süleymanoğlu’nun lakabı). 13. saklanabilmesi için 12 D E A N İ L İ N E B E T elektrolit içeren sıvı içecekler tüketilebilir. Sıvı tü-
13 E T İ L E N A B A R A E R
Aktinyumun simgesi – Ayak – Spielberg’in bir bilimkurgu konserve kutularını 14 K E K M A H R A M A A N A ketimi için susamayı beklememeli, özellikle sıcak
filmi – Dördül. 14. Sarı saçlı, çilli ve çopur yüzle, açık renk bulan Fransız mucit). 15 S R İ L A N K A A N O F E L havalarda daha fazla sıvı tüketilmeli.
gözlü erkek – Mikroskop camı – Matematikte sabit bir Hazırlayan: İlker Mumcuoğlu Egzersiz sonrası boşalan karbonhidrat depo-
larının yerine konulması için, egzersizden hemen
sonra karbonhidratlı yiyecek ve içecekler tüketil-
Düşün Bul
meli, kaybedilen sıvının karşılanması için de bol sıvı
Sudoku ASLAN’IN DOĞUM alınmalı. Egzersiz yapan bireyler, yeterli ve dengeli
GÜNÜ beslendiklerinde tüm vitaminleri ve mineralleri di-
Naim Uygun naimteacher@gmail.com yetleri ile alabilir. Bu nedenle egzersiz yapan birey-
8 farklı rakamdan oluşturulan, dörder basamaklı iki lerin ek olarak vitamin-mineral desteği kullanmala-
Geçen haftanın rına gerek yoktur.
sayının çarpma işleminde, 4 ara çarpım sırasıyla a, b,
çözümü
c, d’dir.
Örnek: 9203 x 6145 işleminde, a=46015, b=36812, Temel öneriler
c=9203, d=55218 olur. *İstenilen ağırlık ve uygun vücut bileşimini koru-
a sayısında Aslan’ın doğduğu günü gösteren 15 sa- yacak, yeterli enerji içeren bir diyet uygulayın.
yısı, *Tüm besin gruplarındaki yiyeceklerden dengeli
b sayısında doğduğu ayı gösteren 12 sayısı, tüketin.
c sayısında doğduğu yılın sol yarısını gösteren 20 *Besin çeşitliliğini arttırın.
sayısı, *Kompleks karbonhidrat tüketimini arttırın.
d sayısında da doğduğu yılın sağ yarısını gösteren 18 *Doymuş yağ tüketimini azaltın.
sayısı yer almaktadır. *Kepekli tahıllar ve kurubaklagil tüketimini art-
SORU: Bu özellikleri sağlayan çarpma işlemlerinin, a tırın.
ara çarpımı en küçük olanının sonucu kaçtır? *Günde 5 porsiyon sebze ve meyve tüketin.
*Kısa süreli diyetler yerine, uzun süre uygulaya-
140. sayıdaki “Saklı Sayı” isimli bulmacanın yanıtı: bileceğiniz, sağlıklı beslenme kuralları içeren diyet-
47895 ler uygulayın.
Bulmacayı doğru çözen okuyucularımız: Ahsen *Günlük 3 ana, 2-3 ara öğünü, 2-3 saat aralık-
Canat-İzmir, Naim Uygun-Hatay, Fikret Coşkunde- larla tüketin.
niz-Gelibolu, Namık Çatalsakal-İstanbul *Öğün atlamayın, uzun süre aç kalmayın.
139. sayıdaki bulmacayı doğru çözenler: Selçuk *Egzersiz öncesi, sırası ve sonrası sıvı tüketimi-
Kumbasar-İstanbul nizi arttırın.
Kaynak: Sabri Ülker Vakfı
Sağlık HBT Sayı 142 -14 Aralık 2018 21
B
duymuş ve jürinin ne yapacağını merakla beklemiştik. lense ve bu çeşit yazarlara sözde yazar dese, ne yazar,
ir zamanlar “uçan profesörler” varmış Türkiye’de. hali nice olurdu?
Jüri makaleyi, SCI kapsamında bir yayın olarak kabul
Yeni kurulan üniversitelere ders vermeye giden ho-
calar, zorunlu olarak ve çokça uçak kullanırmış. Ne
aldılar ne verdiler bilmiyorum ama uçan profesörlerin git-
Sipariş atıfları
Akademik hayatı-
tikleri üniversitelere özveriyle katkı yaptıkları kesin!
mızda, uçan ve pija-
Bir de “pijamalı profesör” duymuştum. Yeterlilik
malılardan sonra, ko-
şartları bir gecede değiştiği için, doçent yatıp profesör
operatif profesörler
kalkanlara pijamalı denirmiş. Bu değişim onların durumu-
devri başlamıştı! Üste-
nu etkilerken, üniversite ortamını da etkiledi. Pijamalı pro-
lik doçentlik sınavının
fesörler arasında, değerli katkılarıyla aslında zaten yükse-
bir parçası olan söz-
lebilecek örnek aldığımız hocalar olduğu gibi, olmasaydı
lü sınav Üniversiteler
da olurmuş dediklerimiz de vardı!
Arası Kurul düzeyinde
Akademik yükseltme ölçütleri dediğimiz konu, aslın-
kaldırılmış, atama aşa-
da dünyanın ilk üniversiteleri arasına giden yolun kilit taş-
masında üniversitele-
larından biridir. Sadece yükseltilecek kişileri ilgilendirmez.
rin isteğine bırakılmış-
Bu ölçütler, akademik ortamı oluşturan değerler yanın-
etmiş fakat “bu makalede ele alınan özgün bir problem tı. Sözlü sınavın verdiği, adayın sözde yazar olup olmadı-
da, araştırmaları, öğretimi, üniversitelerimizin ülke ekono-
var mı, hangi önemli araştırma yöntemi kullanılarak so- ğını sorgulama olanağı da yok edilmiş veya zaafa uğra-
misine yaptığı katkıları etkileyen, önemli bir “yapısal deği-
nuçlara erişilmiş” gibi temel incelemeyi gereksiz görmüş- tılmıştı!
şim ve teşvik” aracıdır. O nedenle sadece kim yükselebil-
tü. Bu kişinin doçent olabildiğini de herkes gördü. Dergi- Bir çalışmanın bilim dünyasında gördüğü takdiri anla-
di, kim yükselemedi kapsamında ele alınamaz.
nin SCI listesinde olması yetmişti! Ölçüt vardı, jüri vardı mak için aldığı atıf gerçekten önemlidir. Ama ne zaman ki
fakat muhakeme neredeydi? atıf akademik yükseltme veya teşvikte etkili bir ölçüt ol-
Raporu bile adaya yazdıranlar vardı Ardından “ben yaptım gibi gösterilen yayınlar” sorunu du, sipariş üzerine atıflar doğdu. Bir kitap içerisinde yer
Tanımlanmış yükseltme ölçütlerinin bulunmadığı, jüri- doğdu. Her bilim alanında yayın yapma fırsatı eşit değil- alan ve sadece bir veya iki paragraftan oluşan maddele-
nin vereceği rapora dayalı terfi döneminde akademik ya- dir. Dergi sayısı fazla olan, araştırmayı tamamlamak için rin yazarları “kitap bölüm yazarı” yapıldı. Ardından da her
şama başladık. Jüri üyelerinin “öznel” yaklaşımlarla, kim- daha kısa sürelerin yeterli olduğu bilim alanlarında çabuk maddeye ayrı atıf yapılarak toplam sayı artırıldı. Hakem-
leri yükseltip yükseltmediğini, bunun ciddi tartışmalara yayın sahibi olunabilmektedir. Böylesi bilim alanlarıyla, di- lik yaptığı makalede kendi yayınına atıf yapılmasını şart
neden olduğunu yaşayarak gördük. Adayın sınıflandırıl- ğerleri arasındaki karşılaştırmalı üstünlük zamanla fark koşan da, bizzat ekleyip gönderen de duyuldu. Karşılıklı
mamış akademik çalışmalarını sanki “incelemiş” gibi ra- edildi. Bu fark ediş, ülkece beceremediğimiz kooperatif- atıf çağrılarında bulunan, siz onların projelerini kabul edin
porlar yazılabildiğini, sözlü sınavların değerlendirme kap- çiliği, hiç beklenmeyen bir alanda “yayın kooperatifleri” onlar da sizinkini diye öğüt veren, yeni davranış biçimle-
samında ne kadar doğru yapıldığını, sürekli tartıştık. şeklinde ortaya çıkardı. ri ortaya çıktı. İlgisiz, yersiz atıflar yapıldığı gibi, hak etti-
Hakkında karar vereceği adayın yayınlarını dikkat- ği, okunduğu ve yararlanıldığı halde yapılmayan atıflar or-
le okuyan, kendine göre sözlü sınav değerlendirme ilke-
leri benimseyip, tüm adaylara aynen uygulayan bilim in-
‘... ve ekonomisi” yayınları taya çıktı.
Şüyuu vukuundan beterdir örneği, anlaşmalı yazarlık-
Çok disiplinli çalışmalar kendiliğinden arttı. Ele aldı-
sanları şüphesiz hep vardı ve zaten sorun onlardan kay- ların, atıfların, danışıklı değerlendirmelerin çok konuşulur
ğı konudan, kullandığı yöntemden, çalışma içerisinde-
naklanmıyordu. olması, olandan daha çok zarar verir hale geldi. Atıf, bilim
ki payından teknik bir iş olduğu hemen anlaşılabilen bazı
Sorun; adayın yayınlarını okumayı bir yük gördü- alanında evrensel bir göstergedir, kullanabiliriz. Fakat ya-
makaleler “… ve ekonomisi” adıyla yayınlandı. İlk bakış-
ğü, adayla ilgili raporu bile adaya yazdırdığı, adayın öz- zarın kendine yaptığı atıfa dikkat ederken “yersiz atıfları”
ta teknik kökenlilerle iktisatçıların ortak çalışması sanıl-
nel özelliklerini sözlüde öne çıkardığı söylenen, keyfi dav- da sorgulamamız gerekir. Belki atıf almadığı için bir ça-
dı. Fakat inceleyenler, hiç de özgün olmayan, iktisat ala-
ranışlı jüri üyelerinden kaynaklanıyordu. Sistem böyle ça- lışma dünyanın diğer yerlerinde değersiz görülebilir. Ama
nındaki birikimi ifade edebildiği tartışılır makalelerle kar-
lışan jüri üyelerini kontrol edemediği için akademik yük- bu ülkede, bazı bilim insanlarının, bazı kişilerin çalışma-
şılaştı. Girdi maliyetleri toplanmış veya çıktıların miktarıy-
seltme ölçütleri tanımlamak çare olur gibi görünüyordu. larına atıf yapmamaya adeta özen gösterdiğini, özellikle
la fiyatları çarpılmış ve ekonomik analiz denmişti. Demek
HBT Sayı 142 -14 Aralık 2018 23
kitap
görmezden gelinen önemli çalışmaların olabileceğini de
bilmek gerekir!
Bütün bu gelişmeler üniversitelerde etik kurullar
yaygınlaşırken yaşandı. Üniversite olarak, genç bilim in-
1950’den Günümüze
Yükseltme ölçütleri gündeme geldiğinde, bizim
alanda, dergi makalesiyle bildirilere eşit önem verilirdi.
sanlarımıza hangi olanakları sunduk, nasıl destekledik
demeden, aniden ve hızla uygulanan akademik yükselt-
Eğitim Hayatımızda
Eski bir rektör, “kongre bildirisiyle makale aynı olur mu” me ölçütleri, potansiyel adayları baskı altına aldı. Ardın- Rumlar
dediğinde, yadırgamıştık. Meğer bildiği varmış! Bilim dan gelen akademik teşvik yönetmeliği tuzu biberi oldu Bahçeşehir Üniversite-
kurulu falan kurarak, bilimsel kongre, sempozyum, kon- ve kimilerini bugün şikâyet ettiğimiz arayışlara yöneltti. si (BAU) Yayınları’ndan çı-
ferans görünümlü toplantılar düzenleyen ama sunulan Ölçütler çeşitlenip istenen nicelik arttıkça davranış bo- kan “1950’den Gü-
çalışmaların bilimsel içerikleri tartışmalı organizasyonlar zukluğu arttı. Gidişe uyum sağlayanlar çoğaldıkça, ama nümüze Eği-
yapılırmış da haberimiz yokmuş! diyenler azaldı. Kolay itibar görünce, zor da, zorlayan tim Hayatı-
Bu toplantılar sayesinde, birileri akademik yükselt- da, tercih edilmez oldu. mızda Rum-
me ve teşvik için gerekli çalışmaları tamamlarken, bi- Bu makaleden gocunan, şahsiyetlerinin zedelendi- lar” kitabı bir
rileri de para kazanırmış! Meğer bilimsel çalışmala- ğini düşünen, satır aralarında suç arayıp, konunun tar- kolektif biyog-
rın yaygınlaşmasından “kongre turizmi” doğmamış. Tu- tışılmasını engellemek isteyenler olabilir. Makale zaten rafi çalışması olma-
rizm, bilim doğurmaya çalışırmış! bilgisiyle, yaratıcı yetenekleriyle, bilimsel etik değerle- sının yanısıra, okura sa-
riyle bilim yapan ülke bilim insanlarımızın varlığını bildi- tır aralarında Rum toplumunun
yaşam tarzı, adetleri, yaşadıkları toplumsal travmaları ve
Herkes evinin önünü süperse ğimiz ve onların emeğine duyduğumuz saygı gereği ya-
zılmıştır. Birilerinin zekice çözüm sandığı yollara, etik bunlarla yüzleşme şekilleri üzerine ipuçları da veriyor.
Organizasyon ekibi, katılımcıları neredeyse tama- Yazar İrini Dimitriyadis, kaleme aldığı bu kitap ile;
değerleri gereği yönelmeyenler adına yazılmıştır. Lütfen
men Türklerden oluşan ama yurt dışında yapılan top- 85 kişinin aile kökenlerini, eğitimlerini, çalıştıkları kuru-
sadece yarası olanlar gocunsun!
lantılar dönemi başladı. Eskiden spesifik konularda top- ma ve topluma olan katkılarını, hangi ilkleri yaratmış ol-
Niteliği dışlayıp, sadece niceliksel artışlardan me-
lantı düzenlenirken, sınır tanımaz kapsamlarla toplan- duklarını, öğrencileri ve meslektaşları tarafından nasıl
det uman arayışlar sürdükçe, Herkese Bilim ve Tekno-
tılar düzenlenir oldu. Mühendisin de sosyal bilimcinin değerlendirildiklerini sade bir dille okuruyla paylaşıyor.
loji dergisinde yayınlanan; Türkiye: Bilimsel Yayın Sayısı
de katılabileceği, katılımcı sayısını en çoklamaya çalı- Kitap “Yükseköğretimde fark yaratanlar”, “Ortaöğre-
Arttı Ama Etki ve Kalite Hızla Düştü (İbrahim Ortaş, sa-
şan temalar, nedense arttı! Bazı kongrelerde “akademik timde hayatlara dokunanlar”, “Eğitmenlik dışı görevler-
yı 117, sayfa 12-13), Akademi ve Bilim (18) – Çakal Ya-
teşvik kapsamına girdiği, bilmem hangi müzik grubu- de bulunanlar” ve “Eğitim hayatımızda yeni nesil” olmak
yıncılık, (Mustafa Çetiner, sayı 112, sayfa 19) veya Çöp
nun sosyal etkinlikte çıkacağı” özellikle ilan edildi. Sen, üzere dört ana bölümden oluşuyor. Kitabın en başın-
Makaleler Başarıyı Ölçmemeli (Zehra Taşkın, sayı 108, da ise eğitim ve kültür alanında katkıları olmuş olan “Üç
ben, bizim oğlan şeklindeki toplantılar uluslararası olur-
sayfa 22) benzeri makalelerin arkası kesilmez. Kali- simge isim”e, Panayot Abacı, Stefanos Yerasimos ve
ken, yirmi yılı aşan bir süredir, düzenli bir şekilde yapı-
te sorgulanmaya başlayınca, ortak saygınlık azalır, aka- Vangelis Kechriotis’e yer veriliyor.
lan, doktora kolokyumlarıyla desteklenmiş ulusal kong-
demiye dışarıdan müdahalenin önü açılır. Herkes kendi Kitapta tanıtılan isimler arasında “ Felsefenin Krali-
reler küçümsenir hale geldi. Bazı rektörlerin, çeşitli ön-
evinin önünü süpürse … deyişine uygun olarak, gocun- çesi” olarak bilinen İoanna Kuçuradi, psikiyatri hekimi
lemlerle üniversitelerini bu nitelikteki organizasyonla-
mak yerine, akademinin üzerine düşen gölgeleri önce- ve edebiyatçı Kriton
ra karşı korumaya çalıştığını da duyduk. Ama ülke bilim
likle kendi kaldırması daha doğrudur. Dinçmen, çevre ko-
camiasının, kamu parasıyla bu gibi toplantılarda gezen
Ölçütsüz olmadı! Ölçütlerle de olmadı! nusundaki çalışma-
bilim insanlarının bildirileriyle gölgelenmediğini iddia et-
Sanırım asıl insanı unuttuk. N’apcaz şimdi? ları ile tanınan Kri-
mek, gerçekten zor!
ton Curi, fotoğrafçı-
lık dünyasında isim
beynini küçültebilir
dolayısıyla asit-
lenmesi nedeniy-
le, balıkların bü-
A
vustralyalı bilim insanları, Port Jackson
yüme ve üreme
köpekbalığının (Heterodontus portusjack- biçimlerinin de-
soni) yumurtalarını alarak, bu yüzyılın so-
nunda ulaşılması beklenen deniz suyu sıcaklığı-
ğiştiği biliniyor-
na ayarlanmış özel bir tankta kuluçkaya yatırdı. du. Şimdi de ik-
Köpekbalıklarının yarısı bir ay içinde ölürken, di-
ğer yarısı ise “sağlak” oldu.
lim değişiklinin
yan etkilerinden
Yanallaşma (Laterizasyon) biri olarak balık-
Köpekbalıklarının elleri yok ki sağlak olsun
diye düşünebilirsiniz. Genetik açıdan insan kolu- ların davranışları-
na benzer yüzgeçleri olan köpekbalıklarının bu- nın değişebileceği
rada bahsedilen solak-sağlak olma durumu ise
yanallaşma (laterizasyon, yani beynin bir yarım- öngörülüyor.
küresinin belli bir işlevden ağırlıklı olarak sorum-
lu olması) ile ilgilidir. Balıkta yanallaşma ise, yi-
yecek aramak için otomatik olarak aynı yönde
yüzmeyi tercih etmesi olarak düşünülebilir.
Su tanklarında deney
Sidney’deki Macquarie Üniversitesi’nden bi-
yologlar, bir koydan topladıkları yumurtaların 12
tanesini koydakiyle aynı sıcaklıkta olan 20.6 °C
derecelik bir tanka, 12 tanesini de yavaşça ısı-
tarak 26.6 °C dereceye ulaşan başka bir tanka
yerleştirdi. İkinci tanktaki 12 yumurtadan 5’i öl-
dü. bulur ve bu süreçte deniz suyunun sıcak-
Yaşayan köpekbalıklarının beyin işlevlerinde bir lığına ve diğer çevresel faktörlere karşı
değişiklik olup olmadığını anlamak için de bütün kö- korunmasızdır. Bu da fiziksel gelişimlerini
pekbalıklarını uzun tanklara koydular. Bu tankların so- aksatabilir. Aşırı sıcak, metabolizmalarını
nunda yol ikiye ayrılıyordu ve ikisinden birinde yiye- hızlandırarak yumurtadan erken çıkmaları-
cek vardı. Yani köpekbalıkları ya sağa ya da sola yü- na ve bazı doku ve organların eksik geliş-
zerek yiyeceğe ulaşabilecekti. mesine neden olabilir.
Araştırmacılar, ikinci tanktaki köpekbalıklarının sağ Macquire Üniversitesi’nden çevrebi-
tarafa yüzdüğünü tespit etti. Kontrol grubundaki diğer limci Catarina Vila Pouca, beyin doku-
köpekbalıkları ise sağa ya da sola yönelmedi. sunun gelişmesinin zahmetli ve çok enerji
isteyen bir süreç olduğunu ve eğer embri-
yo yeterli vakit bulamazsa, beynin ilk etki-
Sıcaklık nasıl etkiliyor? lenecek organ olduğunu söylüyor.
Araştırmacılara göre daha sıcak olan suda büyü-
yen köpekbalıklarının aniden “sağlak” olması iklim
değişikliği ile yakından ilgili. Yüksek sıcaklık, gelişim- Beyinleri küçülebilir laşma nedeniyle daha hızlı karar verebileceğini ekledi.
lerini ve metabolizmalarını önemli ölçüde hızlandıra- Daha sıcak denizlerde doğan köpekbalıkları, hızlı-
rak, enerji tasarrufu yapmalarını sağlayan bir meka- ca büyümek zorunda kalabilir ve bugünün köpekba- İklim değişikliği hayvanların
lıklarına kıyasla daha küçük beyinlere sahip olabilirler.
nizma oluşturmuş olabilir.
Pouca, beyinleri küçülse bile köpekbalıklarının yanal- davranışlarını da etkiliyor
Köpekbalığı embriyolarının gelişmesi 10 ayı Denizlerin ısınmasıyla beraber su sıcaklığın artma-
sının, köpekbalıklarının davranışları üzerin-
deki kesin etkilerini anlayabilmek için daha
kapsamlı çalışmalar yapılması gerekiyor.
İklim değişikliği nedeniyle hayvanların
avlanma yöntemleri ve çevreyi nasıl algı-
ladıkları değişirse, besin zinciri de bundan
etkilenecektir.
Derleyen: Mercan Bursalı
https://www.livescience.com/64261-global-war-
ming-makes-sharks-right-handed.html
https://www.scientificamerican.com/article/war-
ming-waters-could-make-sharks-right-handed-and-
deadlier/