İletişim Ders Notu1

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 3

(6.

Hafta)

Sözel İletişim
Dil yalnızca duygu ve düşünceleri aktaran bir araç olarak değerlendirilemez. Aynı zamanda bireyin
düşüncelerini oluşturmasının da bir aracı, rehberidir. Dil kişinin çevresi ve kendisi arasında bir yorum
perdesi gibidir. Dış dünyayı bu yorum perdesi aracılığı ile değerlendirir. Böylece kişi gerçekliği belirli
bir biçimde algılar ve bu aynı zamanda kişinin değişik algılama yönlerini görmesini de engelleyebilir.

Çocuk dünyaya geldiğinde belli bir dil yetisi ile doğar ama kendisi bir dil yaratmaz. Hazır bir dilin
içine doğar ve o dili öğrenir, değiştirir dönüştürür ve bu dil sayesinde dünyayı belli bir biçimde algılar.
Dilin yalnızca insanlar arasında bildirişimden kaynaklı bir bağ kurmanın da ötesinde bireyin dünyayı
algılama, düşünme ve kavramasında yönlendirici bir rolü vardır. Sözcük dağarcığı, gramer vb. öğelerle
dil kavranan şeye belli bir biçim ve anlam verir.

Her toplumun, kendi çevresine, gereksinimlerine ve bunları gidermek için gerçekleştirdiği etkinliklere
uygun bir sözcük dağarcığı vardır. Eskimoların dilinde Türkçeye göre “kar” daha fazla sözcükle ifade
ediliyorsa bu onların yasam çevrelerinin buzullar olmasından ve kar ile yasam etkinliklerinin çok daha
fazla bütünleşmiş bir kültürde yasamalarından kaynaklanmaktadır. Toplumlar çevrelerini nasıl
anlamlandırıp değerlendiriyorsa dünya görüşleri de bu yönde oluşmaktadır. Diller arasındaki gerçek
ayrım ise seslerde veya göstergelerde değil iste bu dünya görüşleri arasında olmaktadır.

Dil değişmeyen, sabit bir yapı değildir. İlk boyutuyla dil kültüre göre değişebilir. İnsanların doğayla
olan etkileşim biçimleri onların üretim tarzlarını da belirler. Bu üretim tarzları doğrultusunda belli bir
toplumsal yapıya kavuşurlar. Bu toplumsal yapıya göre de kültürler biçimlenir, şekillenir. İste
insanların doğa ile girdikleri bu etkileşim biçimlerinin değişmesi temelinde kültür de değişir ve bu
yönüyle dil ve sözcükler de değişecektir. Daha önce de bahsedildiği gibi doğayla girdikleri etkileşim
biçimi yani üretim biçimi tarım olan bir topluluğun dilinde tarım ile ilgili kelimeler hem daha fazla
olacak hem de bunların kullanım oranı daha yüksek olacaktır. Bunun yanında bu üretim biçiminin
getirdiği bir yasam tarzı olarak büyük aileler dolayısıyla aile ile ilgili kavram ve değerler de daha fazla
önem taşıyor olacaktır. Örneğin, Orhun Yazıtları’nda 1388 sözcüğün yalnızca ikisi tarım ürünleriyle
ilgilidir. Bununla beraber kullanılan sözcüklerin çoğu av araçları ve silahlara aittir. Bu da yasam
biçimi kültür ve toplum ile ilgili olarak bize bir anlayış sunmaktadır
İYİ BİR KONUŞMACININ SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER

Hitabet sanatı içerisinde iletişim mesajlarını düzenlediğimiz birer strateji olarak da kullanılan etos
(ahlak), patos (duygular) ve logos (bilgi) kavramları öne çıkar:

Etos: konuşmacının söylediklerinin, yaptıklarıyla veya karakteriyle çelişmemelidir. (elinde sigarası


olan babanın çocuğuna sigara içmemesi gerektiğini söylemesindeki çelişkili durum)

Patos: Dinleyicilerin duygularını anlama, yönlendirme ve kendi duygularını konuşmanın durumuna


göre dahil etme veya etmemesidir.

Logos: Bilgi sahibi olmaktır. Konuştuğumuz konu hakkında belli bir seviyede bilgi sahibi olmak
zorundayız. Bu bilgi hiyerarşik düzlemde, ihtiyaç duyduğumuz kadar olmalıdır. Ne çok ne de az.

Bu üç kavramın gereklerine sahipsek, iyi bir konuşmacı olmaya biraz daha yaklaştık demektir.

1. İyi bir konuşmacı gözlem gücünü geliştirmiştir. Dış dünyaya açıktır. Duyuları ve algısı açık bir
biçimde yasamı gözlemler. İlginç kişileri, yazıları, fotoğrafları, resimleri, durumları kaçırmaz.
Tüm duyularıyla iyi bir dinleyicidir. Tüm yasamı çok iyi dinler ve bunları konuşmalarında kullanır.

2. İyi bir konuşmacı, seçtiği konuşma alanlarında geniş bir bilgi birikiminin desteğinden yararlanır.
Bilgisi ile göz doldurur. BİLGİSİ YOKSA KONUŞMAZ, iyi bir dinleyici olur. (Bilgin yoksa fikir
beyan etme!)

3. İyi bir konuşmacı, amacına uygun yönde ve mantıklı bir akış içinde düşünme yeteneğini
geliştirmiştir: Yeterli bilgi birikimine sahip olmak da her zaman tamamlanmış bir süreci işaret etmez.
Bu bilgileri düzgün biçimde aktaramadığınız sürece anlattıklarınız karşı tarafın anladıkları hatta
anlayamadıkları ile sınırlı kalır.

4. İyi bir konuşmacı kendi yeteneklerini değerlendirmeyi, sınırlarını saptamayı bilir. İyi bir konuşmacı
kendisinin bilincindedir. Sınırlarını, yeteneklerini ve haddini bilir.

5. İyi bir konuşmacı dinleyicisini yakından tanır. Konuşma ile söyleme aynı şey değildir. Söylemekte
bir tek yanlılık vardır ama konuşmak karşılıklı bir eylemdir. O takdirde ancak iki tarafın varlığı ile
mümkündür yani konuşmacı konuşması için dinleyicilerin varoluşsal bir önemi olduğunun farkında
olmalıdır.
6. İyi bir konuşmacı, konuşma eylemini oluşturan fiziksel öğelerin önemini bilir. Konuşmanın
içeriğine göre fiziki şartlar dikkate alınır. Örn; özelini anlatırken alçak sesle konuş, araç içinde dikkatli
konuş, sürekli de alçak konuşulmaz, yerine göre yükseltmek lazım. Ayrıca duyma eylemi, istem dışı
bir eylemdir, “beni niye dinliyorsun, dinleme” denmez.

7. İyi bir konuşmacı kendi kendisinin titiz bir eleştiricisidir. Kendi konuşmasını tüm öğeleriyle ve ön
yargısız bir biçimde eleştirebilmelidir ki yanlışlarını, eksiklerini görebilsin. (şunu demeseydim iyidi...)

8. İyi bir konuşmacı ahlaki sorumluluğu bulunduğunu hatırından çıkarmaz. Konuşmacı konuşmada
hünerli iyi bir insan olmalıdır. Ahlaktan yoksun bir konuşmacı hayatın tüm alanlarında olduğu gibi bu
alanda da başarısız olacaktır. Söylediği ile yaptığı tutarlı, kelime seçimi doğru ve iyi bir amaç için
konuşuyor olmalıdır. (Her doğru, her yerde söylenmez.) Söylenecek söz mutlaka ahlak süzgecinden
geçirilmelidir.

İYİ BİR KONUŞMANIN STRATEJİSİ


Konuşmanızı öncelikle yazmak hem fikirlerinizi belli bir düzen içinde görmenize hem de bir ön
kontrol sürecine olanak tanır. Fikirlerimizi sadece aklınıza geldikleri gibi rastgele art arda sıralayıp bir
konudan diğerine atlayarak tartışabilir ya da konuşabilirsiniz. Ama bu durum dinleyicilerinizde
yalnızca kafa karışıklığı ve gerilime neden olacaktır. Bu sebeple önce elimizdeki bilgileri nasıl bir
düzen içinde, ne tarzda sunacağımıza karar vermemiz için gerekli zamanı da ayırmak gerekir.

Konuşma, üç parçalı bir yapı biçiminde hazırlanabilir. Bu basit üç parçalı yapı, açılış, ana metin ve
kapanıştan oluşmaktadır.

Açılış, dinleyici dikkatini ilk anda yakalamanıza da olanak tanıyan çengeli de (Dinleyicinin dikkatini
çekecek olan şey) içerecek biçimde, anafikir ya da temanızın girişinin yapıldığı ve konuşmanızın geri
kalanında neleri tartışacağınızın bir önserimini de içerir.

Ana metin, konunun belli bir düzen içinde sunulduğu, anlamını oluşturduğunuz ve stratejik ve etkili
biçimde sunduğunuz bölümdür.

Kapanış, anlattıklarınızın, anahtar noktalarınızın ve fikirlerinizin kısa bir gözden geçirmesini de içeren
ve sonuç fikrini de kapsayan bölümdür.

You might also like