Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 2

MODÜL 1

1.Başlık:

Uzayzamankavramıyla ilk olarak bu başlıkta karşılaşmış oluyoruz. Her an etkileşimlerle her şeyin
birbiriyle etkileşim içinde olmasına uzayzaman diyoruz.Belleğimiz parça parça algıladığı için biz sadece
‘zaman’ olarak algılıyoruz. Oysa geçmiş gelecek tek başlarına ayrı ayrı var değiller. Geçmiş geleceği
gelecek de geçmişi etkiliyor. Hiçbir şey tek taraflı olarak etkileşmiyor.Uzayzaman bize iki yönde de bir
etkileşimsellik sağlıyor. Her şey her an ile bağlantılı oluyor. Basit varlıklar karmaşık varlıkları etkilerken
aynı zamanda karmaşık varlıklar basit varlıkları etkilemektedir. Mesela birey etkileşerek toplumu
meydana getirirken buna eşdeğer olarak toplum da birey davranışını belirlemiş oluyor. Örneğin
günümüzde çağdışı geleneklerin hala devam ettiği yerlerde birey her ne kadar kendini soyutlamış
olursa olsun bir şekilde o geleneğe bağlı olarak yaşamak zorunda kalıyor, dışına çıkamıyor. Eğer bir
nedeni oluşturuyorsak aynı zamanda o nedenin de sonucu oluyoruz. Hiçbir şey evrende tek taraflı bir
etki ya da tepki ile meydana gelmiyor. Etkisel ve tepkisel olarak etkileşim meydana geliyor. Burada 3
boyutlu evren modeli algımıza yeterli kalmadığı için diğer başlıklarda inceleyeceğimiz etkileşimsel
evren modelini tanıyacağız.

2. Başlık:

Burada davranışı öğrenmek için öncelikle etkileşimi öğrenmemiz gerekecek. Çünkü evrendeki en
küçük yapıdan en büyük yapıya kadar her şey devinim ve dönüşüm halinde etkileşmektedir. 1.
Başlıktaki birey ve toplum ilişkisi buna en güzel örnektir. Bu başlıkta klasikleşen ‘davranış’ kavramına
yeni bir bakış açısı getirerek artık başka bir perspektiften davranışı inceleme fırsatına sahip oluyoruz.
Davranış bir hareket hali değildir. Üç boyutlu evren algısında hareket tanım gereği bir yerden başka
bir yere konum değiştirmek olarak tanımlanır. Davranış etkileşimsel evren modelinde başka bir
tanıma sahiptir. Örnek olarak erkek kuşun dişi kuş ile çiftleşmek için dans etmesi veya bir örümceğin
ağ yapması etkisel tepkisel davranış olarak tanımlanır. Geçmişin geleceği belirlediği ve onu etkilediği
bir evrende her şeyin etkileşimsellik içinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Burada şunu
anlayabiliriz her varlık ya da her canlı çevresinde olup bitenlerle incelenmektedir. Çünkü çevresine ve
kendine yeni bir etkileşimsellik katmış olur. Evrende hiçbir şey sabit olarak kalmamaktadır. Her an bir
değişim ve dönüşüm gerçekleşmektedir. Biz duruyoruz ama evren hareket halinde bir şeyler bir
şeyleri etkilemeye devam ediyor. Eğer evreni bu şekilde anlarsak buradan sonuç olarak çevre
kirliliğinin yalnızca doğaya zarar verdiğini değil aynı zamanda bize de zarar verdiğini anlamış olur ve
hayatı daha anlamlı olarak algılamaya başlarız.

3. Başlık:

Burada hız: yol/zaman formülü sadece bir formül olmadığını anlatıyor. En hızlı zamanın ışık hızı ile
doğrudan ilişkili olduğunu söylesek herkese tuhaf gelebilir. Fakat ışık hızı ile evrendeki tüm
etkileşimleri etkileyebiliyor olduğumuzu bilmek bizi bu formüle daha çok bağlar diye düşünmekteyim.
Işık hızı tüm varlıkların etkileşimidir. Uzayzamandan bağımsız bir zaman olmadığını burada anlamış
bulunuyoruz. Geçmiş gelecekten bağımsız olsaydı o zaman geçmişin ya da geleceğin bir önemi
olmazdı. Davranış burada hem geçmişi hem geleceği birbirine bağlıyor. Güneşte meydana gelen bir
şeyin bize 8 dakika sonra ulaştığını biliyorsak şimdiki zaman diye bir şeyin olmadığını biliyor olmalıyız.
Bu durum 3 boyutlu evren algımıza ters düşmektedir. O halde 3 boyutlu evren hakkında kuşku
duymamız gerektiğini kanıtlar nitelikte bir evren ile karşı karşıya olduğumuzu artık biliyoruz.

4. Başlık:
Bir önceki başlıklarda üç boyutlu evren algısının evreni anlamak ve tanımlamak için yetersiz
olduğundan bahsetmiştik. Yalnız duyu araçlarımızla algıladığımız evreni aslında doğru algılamıyoruz.
Bu yüzden etkileşimsel evren modeli hakkında konuşmuştuk. Bizler doğadan bağımsız değiliz, doğayla
etkileşim içindeyiz. Zaman ve mekan mutlak olarak var değildir. Her şey değişim ve dönüşüm
halindedir. O zaman zaman ve mekana göreceli diyebiliriz. 3 boyutlu evren algısı bireyi tanımlamak
için yetersiz kalıyor. Bireyi sınırlıyor ve varlık sınırı ile çevreliyor. Oysa etkileşimsel evren modeliyle
canlılar kendi sınırlarının dışında aynı zamanda çevreden gelen etkileşimlerle etki- tepki
oluşturduğunu kavrayabilecek. Yalnızca varlık düzeyinde değerlendirilmiyor. Geçmişten geleceğe
doğru var olan birikimlerle bütünlük içinde değerlendirilme fırsatına sahip oluyor. Böylelikle özgürlük
alanının farkına varmış olur.

5. Başlık:

Cansız varlık her durumda her etkiye aynı tepkiyi verendir. Canlı varlık ise davranış ortaya koyan, her
durumda her etkiye ayrı tepki veren, hatta bazen tepkisi ölçülemeyen varlıktır. Canlı varlık davranış
ortaya koyandır. Ölü bir insanı yaşayan bir insandan ayıran şey ‘davranış’tır. Ölen insan ve canlı insan
arasında moleküller aynıdır. Fakat değişen şey moleküllerin etkileşme etkinliğinin kalmamasıdır. Bu
da davranış olgusunu ortadan kaldırmaktadır. Burada su molekülünden bahsedebiliriz. Su molekülü
her molekülle etkileşebilir. Bu yüzden başka gezegende aradığımız ilk şey su oluyor.

6.Başlık:

Bu başlıkta ilkel yaşamdan modern yaşama kadar olan etkileşimlerin varlığından söz edebiliriz.Farklı
topluluklarla etkileşmenin kaynağını ve gelişimini bu başlıkta öğrenebildik. Günümüzde dünya
üzerinde tüm topluluklar birbiriyle etkileşiyor. Bu da internet, ulaşım vb şeylerle gerçekleşiyor.( Her
yy da etkileşme tarzı farklı olsa da ) Bu başlıkta etkileşimsel evren modeli daha çok anlam kazanıyor.
Etkileşimsel evren modeli ile her üst düzey etkileşimin gerçekleşmesi için bir önceki etkileşimlerden
türeyen davranış gerçekleşmesi gerekiyor. O halde ilkel kabilelere baktığımızda etkileşimlerinin daha
az olması dilsel etkileşimlerinin sınırlı olmasından kaynaklanıyor. Şu an bu gelişmişliğimizin sebebi de
bizim dilsel etkileşimlerimizden kaynaklı olarak bilinçli davranışlarımızın meydana gelmesi oluyor.
Bilinçli davranış ile birlikte internetin,ulaşımın yani insanlarla etkileşim içinde olmamıza neden olan
sosyoteknolojik unsurların meydana gelmesidir diyebiliriz. Bu da bizim evrenden bağımsız
olmadığımızı ve bir şekilde tüm evreni etkiliyor olduğumuza neden olmaktadır. Sabah kalkıp durduk
yere birilerine bağırmıyor ya da cam çerçeve indirmiyoruz. Sergilediğimiz her davranışın bir nedeni ve
sonucu olduğunun farkına varmamıza neden oluyor. Bu başlıkla beraber duygularımızın kökenini de
anlamış bulunuyoruz. Burada aynı zamanda bilinç düzeyimizi meydana getiren sinir sistemimiz de
devreye giriyor. Evren değişip geliştikçe her şey teknolojik olarak elimizin altında olarak hayatımızı
kolaylaştırmaya devam ediyor. Çünkü artık buna ihtiyaç duyuyoruz. (Burada robotlar evrende birçok
alana dahil olacağı için yapay zeka kavramı devreye giriyor gibi. Bu yüzden bizler sosyoteknolojik
anlamda sahip olduğumuz verileri robotlara kaptırabileceğimiz kaçınılmaz sonken, evreni
tanımlamakla kalmayıp tamamlamayan etkileşimsel evren algısını değerlendirmeliyiz.

You might also like