Professional Documents
Culture Documents
Akis Magazine Number 690 Year 1967
Akis Magazine Number 690 Year 1967
Akis Magazine Number 690 Year 1967
cy
a
Cilt: XXXIX Yıl: 14 s a y ı : 690
SAHİBİ VE BAŞYAZARI:
Metin Toker
YAZI İŞLERİNDEN SORUMLU
AKİS HAFTALIK
G E N E L YAYIN M Ü D Ü R Ü : AKTÜALİTE
Kurtul Altuğ DERGİSİ
MÜESSESE MÜDÜRÜ: RÜZGÂRLI SOK. No : 15
ANKARA-TEL: 11 89 92
Tacettin Tezer P. K. 582
BASILDIĞI Y E R :
Hürriyet Matbaası - Ankara
BASILDIĞI TARİH:
6.9.1967
3
AKİS
HAFTALIK AKTÜALİTE MECMUASI
Cilt: XXXIX Sayı: 690 9 Eylül 1967
a
cy
pe
4 9 Eylül 1967
HAFTANIN İÇİNDEN
AKİS HAKKINDA!
MetinTOKER
Önümüzdekt sayıdan itibaren AKİS, dört haftalık seleleri, başka konuları, başka anlayışı olan bir mem
bir süre için yepyeni bir dergi olmanın hazırlık dev lekettir ve türk basını başka vasıflar, başka özellikler
resine giriyor. Bu süre içinde dergiyi bugünkü şekliy kazanmıştır. Bugünkü haliyle AKİS, bunların gerektir
le, fakat tek forma halinde çıkaracak, haftanın akis diği dergi değildir.
lerini okuyucularımıza vermekte devam edeceğiz. Bu
Ama, bizim teşhisimiz, türk toplumunda ve türk
arada yeni AKİS hakkında da peyderpey sizlere bil
basınında gene bir derginin yerinin boş olduğudur.
giler sunacağız. Bütün mesaimiz yeni AKİS üzerinde
AKİS'ten sıkılan ve Hayat ile tatmin olmayan çok ge
olacaktır ve gayretlerimizi onun hazırlığı alacaktır.
niş bir okuyucu kütlesi kendi dergisinin özlemi için
Yeni AKİS 12 Ekim Perşembe günü çıkacak ve dedir.
Türkiyenin bir büyük ihtiyacını karşılayacaktır. Yeni AKİS bu dergi olacaktır.
AKİS bugün, 13. yılını tamamlamış bulunuyor. Bu dergiyi hazırlamanın bir dev iş olması yü
zündendir ki dört haftalık bir sıkı çalışma devresini
a
Bundan 13 yıl önce, AKİS'i çıkarmaya karar ver
memiz, türk toplumunda ve türk basınında bir boş kendimiz için zorunlu bulduk. Her şeyimiz, her şeyi-
miz kafamızdaki derginin icabına uygun olarak değiş
luğun bulunduğunu hissetmemizin neticesi oldu. Bil
diğiniz AKİS tarzında bir dergiye Türkiyede ihtiyaç mektedir. Kadromuz, tertibimiz, baskımız, kapağımız,
olayları alış ve veriş tarzımız, okuyucularla münase
cy
vardı. Bazıları aksi inanç söylediler. Böyle bir dergi
sin tutmayacağı, ilgi çekmeyeceği, önemsenmeyeceği betlerimiz, sayfalanınız, fotoğraflarımız... İnsanlar ih
görüşünü savunanlar, ciddi dergilerin yaşamayacağı tiyarlarken dergiler, öncelikle ihtiyarlarlar. AKİS'in
tezini benimseyenler belki de çoğunluktaydılar. bir devresini kapatıp yeni bir devresini açmak kara
lımız bunun neticesi olmuştur.
Bizim kafamızdaki ciddi bir dergiydi. Ama, meşhur
olmuş sloganımızla, bir "Sıkmayan Ciddi Dergi". İlk AKİS'in tabiatı, bir devrin olaylarının zoruyla
teşekkül etmiştir. Bizim o zaman düşündüğümüz AKİS
AKİS tecrübesi başarı kazandı. Her mânada ve bir savaş organı, çok politik bir dergi değildi. 1954 se
pe
her sahada. Türkiyenin politika ve fikir hayatında bü çimleri henüz yapılmıştı. Sıkmadan ciddi haber veren,
yük rol oynadı. Demokrasi savaşında önemli hizmet biraz alaycı, muzip, okuması kolay, fikirleri zihinler
gördü. Tesiri engin oldu. Türk basınında bir çığır açtı. de yumuşak şekilde yerleştiren, hafif taraftarıyla in
3ugün çok gazetede "AKİS üslûbu" ile yazılmak sanları ele alan, ama belirli bir memleket ve dünya gö
tadır. Bugün çok gazetede resim altlan "AKİS tarzın- rüşü olan bir dergi istiyorduk. Ne var ki demokrasi
da" tertiplenmektedir. AKİS ismi şimdi Türkiyenin her için savaş bir aydın için haysiyet meselesi olduğu gün,
tarafında, her aydın tarafından bilinen bir isimdir. bu rejime karşı dikilenlerin başında AKİS bulundu.
Bu, onun tabiatım etkiledi ve AKİS savaşçı bir organ
Eğer para kazanmak bir başarının delillerinden bi olarak bugüne geldi..
ri sayılırsa, AKİS onu da yaptı. 5 bin liralık bir banka
kredisiyle İşe başlayan AKİS, bugün büyük bir tesisin Türkiyede, gerçi bugün de bir savaş veriliyor. Ye
sahibidir ve AKİS hakkında herkes her şeyi söylemiş ni AKİS bu savaşta bir tarafın vurucu kuvveti filan
tir, fakat vardığı noktanın sadece kendi gayret ve ça olmayacaktır. Zaten sosyal ve ekonomik alandaki bu
lışmasının sonucu bulunmadığını hiç kimse iddia ede savaş o tarz kuvvetlere de İhtiyaç hissettirmemekte-
memiştir. AKİS'in hayatında, tirajının 150 bine var dlr. AKİS sayfaları, daha başka bir çok şeyin yanında,
dığı devreler olmuştur. Türkiyede bu boyda tiraj ya o savaşı da seyredebileceğiniz cazip bir ekran olacak
pan dergilerin ilki AKİS'tir. tır.
Bugün AKİS, şimdiki haliyle eskimiştir. Nasıl bun Şimdi, kollarımız sıvanmış halde, kafalarımız
dan 13 yıl önce türk toplumunun ve türk basınının bir plânlarla dolu, tasavvurlarımızı tartışarak, onları kâ
AKİS'e ihtiyacını hissetmişsek, bugün, hiç üzüntü duy ğıtlar üstüne dökerek Türkiyenin gene en Önemli ve
en renkli, canlı dergisi yapacağımız yeni AKİS'in ha
madan, hû toplumun ve bu basının artık AKİSİ mo zırlıkları başına geçiyoruz.
noton, renksiz bulduğunu, AKİS'in ona cazip gelme,
diğini söylüyoruz. 13 yılın sonunda Türkiye başka me- İmtihan günümüz 12 Ekimdir.
9 Eylül 1967 5
YURTTA OLUP BİTENLER AKİS
silsilesi içinde gerçek bir alacaklı sın!- kendisini son derece müşkül
dır. Seçim kampanyası boyunca De mevkide bırakmıştır. Bilhassa, "DP
mirelin ağızından düşmeyen lâf şu
olmuştun "Bu memlekette herkes
adına Celâl. Bayar" imzalı fatura
AP'nin içinde karışıklık yaratacak
Kim geldi?
serbestçe, korkmadan müslüman tır. Bayarın tabiriyle "Eski Su Mü Bu hafta Salı günü, Ankara-
olduğunu söyleyebilecek, ibadetini dürü" şimdiye kadar bir kuvveti lılar Başkente kimin geldi
rahatça yapacaktır." Bu, elbette ki, başka bir kuvvete karşı kullanarak, ğini, resmi ziyaret sahibinin
AP iktidarına kadar memlekette bu yani Alinin külahını Veliye, Velinin- kim olduğunu pek çıkaramadı
imkânların bulunmadığı mânasına kini Aliye giydirerek ayakta kala lar. Gerçi üç renkli bayraklar,
gelmekteydi. Yani, din konusunda bilmiştir. bizim ay yıldızlı bayrağımızın
Atatürk devrinde ve onu takip eden Şimdi, hem Ali, hem de Veli ka yanındaydı ama, çok kimse
devrelerde verilenden daha çoğu falarına külah istemektedirler. işin başka cephesine baktı ve
Demirel tarafından verilecekti. Bir defa, sıkıyı görünce AP bina İçlerine bir merak düştü:
sının penceresinden kaçıp politika- Acaba Cumhurbaşkanı sa
Türkiyede bütün iktidarlar bo yı terkettiğini bildiren Süleyman yın Sunay mı Ankarayı şeref-
yunca herkes, her isteyen ibadetini Demirel aynı yolu tekrar tutarsa lendirmişti, yahut Sunay ile
rahatça yapmıştır. Camiye gidene hiç kimse şaşmayacaktır. Belki De ilgili bir hadise mi kutlanıyor
de, gitmeyene de hiç kimse karış mirelin kafasında, eski Demokrat du?
mamıştır. Müslüman olduğunu giz lara da, din devletî hayal edenlere Zira Ulus ile Kızılay ara
lemeye ihtiyaç hisseden çıkmamış de karşı Türkiyede bir kuvvet ol sındaki bulvar parçasında Ür
tır. İsteyen orucunu da tutmuştur, duğu için bu kuvvetin gölgesinde dün Kralı Hüseyinin 13 tane
namazım da kılmıştır. "icra-i iktidar" etmek plânı vardır portresi asılmıştı.
Bunun üstünde, bir iktidar din ama, hem o, sadece bir "icra-i lûbi- 32 tane de Sunayınki..
konusunda ne yapabilir? Devleti yat" olacaktır, hem de malın esas Hani, yağcılığın böylesine
din devleti haline getirir! Hizb-üt sahibi mühürü de teslim almakta de, pes!
tahrirde temsilcisini bulan en aşırı gecikmeyecektir.
sağ da zaten Demirelden bunu iste
mektedir.
Halbuki Türkiyedeki gerçek
aZiyaretler
senboğa hava alanına inen genç
Kralı, burada Cumhurbaşkanı Su
kuvvetler ne eski Demokratlar ko nay, Başbakan Süleyman Demirel,
nusunda, ne din devleti bahsinde Başkentte bir misafir bazı Bakanlar, yüksek rütbeli ko
cy
Demirelin, yaptığı vaadleri tutma (Kapaktaki Kral) mutanlar ve diğer ilgililer karşıla
sına müsaade ederler. AP Genel Ürdün Kralı Hüseyin, Cumhur dılar.
Başkanı, ilkel politika anlayışı yü başkanı Cevdet Sunayın davetli Uçak alana indiği anda gayet ne
zünden -Bu anlayış şudur: Seçim si olarak, haftanın başındaki Salı şeli olduğu görülen ve pilot kabi
zamanı aldatırsın aldatabildiğin günü Türkiyeye geldi. Bizzat kullan ninden foto muhabirlerine neşeli
kadar oyları alınca nanik yapar dığı jet uçağı ile saat 11.30'da E- pozlar veren Kral Hüseyin, az son
ra kendisini karşılamağa gelen, An-
karadaki Ürdünlü öğrencilerin sevgi
gösterileri üzerine ziyadesiyle duy-
pe
6 9 Eylül 1967
AKİS YURTTA OLUP BİTENLER
du. Aynı akşam Çankayada, Sunay rulmuştur. Ünlü ingiliz komutanla tehlikeleri Arap Lejyonu sayesinde
tarafından şerefine bir ziyafet ve rından Glubb Paşanın örgütleyip çok defa kolayca atlatmaktadır a-
rildi. çalıştırdığı Arap Lejyonu, son A- ma, örneğin 1958 buhranı sırasın
Bu satırların yazıldığı sırada alı rap-İsrail savaşında da ortaya çık da olduğu gibi, tahtını korumak için
nan bilgiye göre, resmî görüşmeler tığı gibi, Ortadoğunun en iyi ve ce bazan Batının yardımını da aramak
ertesi gün Çankayada başlıyacaktır. saretli birliklerinin başında gelmek zorunda kalmaktadır. Hatırlanaca
Sunay ile Kral Hüseyin arasındaki tedir. Bilindiği gibi, Glubb Paşa, Ür ğı üzere, 1958 Irak ihtilâlinden son
bu görüşmelerde Başbakan Demirci dün için bütün yaptıklarına rağmen, ra Ortadoğuda çıkan büyük buh
de hazır bulunacaktır. Resmî bir a- arap kamuoyunun baskısı üzerine, randa koltukları sallananlardan
çıklama yapılmamış olduğundan, 1956 yılında bu ülkeden uzaklaştı Lübnan Devlet Başkanı Camille Şa
görüşmelerin mahiyeti hakkında rılmıştı. mlın ülkesine amerikan askerlerini
birşey söylemek mümkün değildir. Kral Hüseyin, ülkesinde kuvvet Çağırırken, Kral Hüseyin de ingiliz
Fakat Dışişlerine yakın çevreler, li bir yönetim kurmayı becermiş ol askerlerinin yardımını aramıştı. Bu
son Arap - İsrail savaşının kritiği masına rağmen, arap kamuoyunun davranışı, kendisini, arapların gö
nin yapılabileceğini ve bu savaşta baskılarına karşı her zaman çok Am- zünde büsbütün kötülemiş ve Am-
büyük zararlara uğrayan Ürdün
Kralının Türkiyeden bazı isteklerde
bulunacağını belirtmektedirler.
Ankarada üç gün kalacak olan
Kral Hüseyin, Perşembe günü İs-
tanbula gidecektir. Burada da üç
gün kalıp Ortaköy Şifa Yurdunda
bir süredenberi tedavi edilmekte o-
lan babasını ziyaret edecek ve 11
Eylül Pazartesi günü Türkiyeden
ayrılacaktır.
Kral Hüseyin ve arap dünyası
a
Ürdünün yeni Washington Büyük
Elçisi Abdülhamid Arif, geçtiği
miz haftanın ortalarında, amerikan
cy
başkentindeki Beyaz Evin muhte
şem dekoru içinde düzenlenen bir
törenle itimat mektubunu Başkan
Johnson'a sunarken yaptığı konuş
mada, ülkesinin, şimdiye kadar Ba
tı karşısında izlediği dostluk poli
tikasını bundan sonra değiştirmek
zorunda kalabileceğini söylediği za
pe
9 Eylül 1967 7
YURTTA OLUP BİTENLER AKİS
8 9 Eylül 1967
AKİS YURTTA OLUP BİTENLER
re ise. İsrail, bunlara hiçbir zorla söylemişlerdir. Bu arada İngiltere- da verdiği bir demeçte, "Durum
mada bulunmamış, göçmenler ken nin, Ürdünü büsbütün kaybetme gerçekten çok tuhaf. Öteye kaçanla
diliğinden ırmağın öte yakasına mde için bir oyuna başvurduğu da rın sayısı, buraya geri dönenlerden
kaçmışlardır. Kesinlikle bilinen şu görülmektedir. İngiltere, İsraile çok. Yaptığımız işin ne anlamı var,
dur ki, ister zorlasın, ister zorla yolladığı aracılarla, göçmenler soru anlayamıyorum?" demiştir.
masın, İsrail, işgal ettiği toprakları nuna sahip çıkmış ve Telâvivin, Ür Türkiyeye niçin geldi?
olduğu kadar, Ürdüne akan Filis dün ırmağının doğusuna göçenlerin Kral Hüseyinin, araplar arasında
tin göçmenlerini de, Ammanı kendi şimdi yeniden batıya dönmelerine ortak bir politika çizilmesi için
siyle görüşmelere oturtmak için, itin vermesini sağlamaya çalışmış yaptığı çalışmalara gelince; bu ça
birer baskı aracı olarak kullanmak tır. İngilterenin yaptığı bu çalışma lışmalar, başlangıçta, Başkan Nası
niyetindedir. İsrail Hükümeti için lar sonunda Telaviv, göçmenlere, rın araplararası dayanışmadan çok
deki aşırılar, bu toprakların kendi evlerine dönmeleri için, geçen ayın Sovyetler Birliğinden medet umması
lerinin olması gerektiğini savunur sonluna kadar verdiği mühleti şim yüzünden fazla halı ilerlememişti.
larken, bazı İsrail yöneticileri de, e- di bir süre daha uzatmış bulunu Fakat Sovyetler Birliğinin, Glassbo-
ğer Ürdün kendileriyle görüşmeye, yor. Fakat bu uzatmaya rağmen, son 10 buluşmasından sonra araplara
yanaşırsa, hem toprak anlaşmazlığı üç ay içinde doğuya geçen 170 bin yaptığı yardımı yalnız söze dayan
nı, hem de göçmenler sorununu ko kişiden ancak 35 bini geriye dön dırması üzerine, şimdi Başkan Na
laylıkla çözmenin işten bile olmıya- müştür. Buna karşılık, doğuya göç, sır da, arapların kendi göbeklerini
cağını ileri sürmektedirler. Bu yö hâlâ bütün hızıyla devam etmekte kendileri kesmesi gereğini anlamış
neticilere göre, eğer Ürdün İsrail ile dir. Göçmenlerin geri dönüşünü dü tır. Bu anlayış ve yenilginin verdiği
görüşmelere yanaşacak olursa, bunu zenleyen İsviçre Kızılhaç örgütü gö gerçekçilik üzerinedir ki Nasır, Su
artık, gerçekleri kabul etmek lüzu revlilerinden Franc S. Payot, geçen riye Ve Cezayirin, bir yere ulaşmı-
munu anlayan öteki arap devletleri haftanın sonlarına doğru bu konu yacâk toplantıların bir yana bıra-
de izleyeceklerdir.
Kralın telâşı ve İngiltere
En verimli topraklarından yoksun
a
kaldıkça ve Ürdün ırmağının ba
tısından göçmen akını devam ettik
çe krallığının yavaş yavaş ölüme
cy
sürükleneceğini bilen Kral Hüseyin,
buna karşılık İsrail ile tek başına
görüşmelere girerse bütün arap
kamuoyu tarafından bir "hain" ola
rak damgalanacağını ve tahtını uzun
süre koruyamıyacağını da pek iyi
bilmektedir. Bunun içindir ki, sa
vaştan sonra bütün diplomatik ça
lışmalarım iki yöne, batılıların yar
pe
9 Eylül 1967 19
YURTTA OLUP BİTENLER AKİS
bir bağlantı var orta yerde. Gerçi, nın grupu. Buna Bilgiç de dahildi den çok, AP'lilerdir. CKMP, YTP ve
dışardan bakıldığı zaman ortada eskiden. MP'lilerin bütün dikkatlerinin de
bir hizipleşme görülüyorsa da, as bu çatışmanın üzerinde toplandığı
2 — Bunlara karşı olan, Demi bilinmektedir.
lında bunun da, miğdeye giden yol rel grupu'. Bu grup partiye miğdele-
daki bir çatışmadan öte bir anla riyle bağlı, başka şey gözetmiyen ki Geçtiğimiz haftanın başında A-
mı yoktur bence. Hizipleşme, grup şilerden ibarettir. İstimlâkleri yar KİS muhabiri ile konuşan Ergin
laşma, klikleşme gibi lâfların ar panlar, büyük ihaleleri alanlar, ara Toyerin sözleri, AP içinde tam bin
kasında yatan gerçek, budur; başka cılık, tefecilik.. ne derseniz, bu gru- gününü harcamış bir gencin dramı
birşey değil!" dedi. pun elemanlarının işidir, geçimi nı anlatmak bakımından önemlidir.
Uzun boylu, esmer, yakışıklı, dir. Aslına bakılırsa, AP İl Gençlik
yirmidört yaşlarında bir gençti ve Kolu Başkanının söyledikleri, ay
İktisat Fakültesi 3. sınıf öğrencisiy 3 — Bir de bunların dışında, ta lardır söylenenlerin bilinen anla
di. mamen sinsice çalışan, fırsat kollı- mından öte bir anlam taşımamak
yan, diğerlerine nisbetle daha kül tadır. Ancak, hiçbir AP'li, bugüne
Alnının üzerine dökülen siyah
türlü geçinen grup vardır ki, bun kadar, su aşağıdaki gibi orijinal ve
perçemini geriye attıktan sonra söz
lar Erol Akçal, Refet Sezgin, Aydın yapıcı bir beyanat vererek AP'den
lerine şöyle devam etti:
Yalçın ve arkadaşlarıdır. Bunların istifa etmemiştin
"— Süleyman Demirel, bugün arzulan, ilerde, Yüksel Menderesi
için, partiye miğdesinden bağlı bu "— Tutucuların, aracıların, bor
lider olarak ortaya çıkarmaktır. sacıların ve hepsinden öte, dazlak
kişileri elde tutmak zorundadır ve Yüksel Menderesi teşkilâta lanse e-
onlardan yana olduğunu göster bir zekânın esiri olmaktan kurtula
debilecek güçtedirler ve bunu yapa mayacağına artık kesinlikle inandı
miştir. Sizinle ilk defa tanışıyorum. bilirler de... Bu sonuncu gruptan
Şu kadarını söyliyeyim ki, ben ğım Adalet Partisinden istifa ediyo
ise kimsenin haberi yoktur!" rum. Adalet Partili seçmenin ekono
memleketini ve İnsanlarını seven bir
gencim. Onun için, kimliğiniz değil. Bu konuşma, haftanın başında mik problemlerine ve folkloruna
gazeteci olmanız önemlidir bence. Pazartesi günü, saatlerin 13.10'u gös- uygun düşecek bir mücadeleyi so-
10 9 Eylül 1967
AKİS YURTTA OLUP BİTENLER
nuna kadar, yalnız başıma da ol bulunmayanlar, bugün milyoner ol" ki, AP'nin en ileri kilit mevkilerini
tam, götürmekte kararlıyım!" muşlardır. Bütün bunlar, Tekinel tutanlar dahi bunu bilmemektedir
Bu haftanın ilk günü, AP İl Genç sayesinde olmuştur. Beni İhraç et ler.
tik Kolu Başkanının yukarda sade tiler AP'den. Üzüntüm, niçin beni AP Genel Başkanının gözdesi o-
ce bir pasajı bulunan konuşma ihraç ettikleri noktasında düğüm labilecek bir mevkie -AP İl Genç
sından tam 15 saat önce de, lâ leniyor. Elbette bir nedeni var bu lik Kolu Başkanlığına, gelmiş bir
civert pantalonlu, naylon beyaz nun..." gencin, artık tahammül noktasını
gömlekli, oldukça esmer kırçıl dal Divan Otelinin karşı tarafına bir aşan bir nedenle AP'den ve bulun
galı saçlarım ikide bir sıvazlıyan or gece önce park eden gösterişli ara duğu mevkiden istifa etmesi hayli
ta boylu, kırk yaşlarında bir şahıs, banın sahibinin anlattıkları, bütün garip karşılanmıştır. Sanılıyordu
Elmadağdaki ünlü Divan Otelinin İstanbulluları çok yakından ilgilen ki, AP'deki herkes, birtakım ard dü
barında gene AKİS muhabirine sun direcek bir hava taşımaktadır. şüncelerin tatbik sahasına konul
tan anlatıyordu: Dağılan rüya masına çaba sarfetmektedir. Oysa
"— Bundan beş-altı yıl öncesi gerçekten de, İstanbul teşkilâtında kazın ayağı hiç de öyle değildir.
ne kadar cebinde bir simit parası Öylesine bir oyun oynanmaktadır İstifası bütün AP teşkilâtında
9 Eylül 1967 11
YURTTA O L U P B İ T E N L E R AKİS
12 9 Eylül 1967
AKİS YURTTA OLUP BİTENLER
ganı ile ortaya atılmış olan ana mu İşçinin Sesi gazetesindeki muhtıranın fotokopisi
halefet partisidir. Sloganın alem-
darlığını yapanların en başında bu Neredesin "Kanun Devleti"?
lunan Bülent Ecevitin son seçim-
lerde Ankaradan Zonguldağa trans Örneğin, önce havzada bir toplum fından 1965 Kozlu olaylarının mü
fer edilmesi de, bu cereyanın hav polisi kurulmalı, herhangi bir ola sebbibi olarak bilinen ve iş arka
zaya verdiği ehemmiyeti göstermek ya derhal müdahale edecek bir as daşlarınca "babası hakkında bile
tedir. Seçimlerde umulan neticeyi keri birlik, havza yakınlarında "tab- rapor düzenleyebilir" şeklinde ta
alamamış olmasına rağmen, ana ye" edilmeliydi. Bölgedeki birinci nımlanan TKİ Genel Müdürünün bu
muhalefet partisinin bugünkü Ge derecedeki idareciler, örneğin vali, istekleri, "Yüksek Kat"ca dikkate
nel Sekreteri, havzada iddia sahibi polis müdürü, jandarma komutanı, alındı. Bundan iki ay önce bir grup
olmak istemektedir. Buna ulaşmak millî emniyet başkanı, hükümetin toplum polisi, yirmi gün önce de bir
için de her tedbiri alacağı ve dolayı programım benimsemiş kimseler askerî birlik Zonguldağa gelerek, iş
sıyla havzada her huzursuzluğun el den seçilmeliydi. Grev ve Lokavt çi ve işyerleri çevrelerinde "tabye"
altından müşevviki bulunacağı, Kanunlarıyla Sendikalar, Kanunun edildiler. Aynı günlerde, Grev ve
mantık ölçülerine göre bir politi da gerekli" değişiklikler yapılarak, Lokavt Kanununu kuşa çeviren ça
kadır." "şımaran" işçi ve sendikalara had lışmalar başladı. Bu arada, muh
leri bildirilmeliydi. Ayrıca, bölgeye temelen, "AP programını benimse-
Okey! ''yetkili ağızlar" çağrılarak, milli miş yüksek memurlar" meselesi de
İşte bu tehlikeli durumlar sebebiy- yetçi hareketler ihya edilmeliydi. halledildi.
ledir ki, TKİ Genel Müdürü Beh
zat Firuz, "Zat-ı Devlet"ten bazı Sendikacılar ve özellikle Zongul Ne var ki, evdeki hesap -çok za
tedbirlerin alınmasını istiyordu. dak Kömür Havzaları işçileri tara man ve çok işte olduğu gibi bu de-
9 Eylül 1967 13
YURTTA OLUP BİTENLER AKİS
fa da çarşıya uymadı. Rapor, sendi Olayın çeşitli çevrelerdeki yankı essesesi"nin kurulup halk yararına
kacılar tarafından ele geçirildi. Bu ları bu şekilde devam ederken, CHP başarılı çalışmalar yapmaya başla
konuda şimdiye kadar neden bir Merkez Yönetim Kurulu üyesi ve masıyla patlak vermiştir. Halkın
açıklama yapmadığı sorulan Türki Sakarya milletvekili Hayrettin Uy içine girdiklerinde "bir köylü ço
ye Maden İşçileri Sendikasının Ge sal, meseleyi, bir soru Önergesiyle cuğu", iktidarlarını sağlayan ve
nel Başkanı Mehmet Alpdündar, Meclise getirdi. Uysal, önergesinde, ayakta tutan "kudretli çevreler"de
şunları söyledi: Genel Müdür Firuzu, "iktidar par "Johnson'un özel dostu" oldukları
"— Rapor, uzun süredir elimdey tisinin düpedüz bir militanı", "fa nı kasılarak söyleyenlerin, bizzat
di, fakat yayınlamadım. Raporda şist yönetimlerdeki demokrasi ta kendi hemşehrilerine ve yüzbinlerce
belirtilen toplum polisi ve askerle nımayan bir parti komiseri" gibi türk köylüsüne reva gördükleri bu
rin gönderilmesi teklifinin gerçek hareket etmekle suçladı. oyunun hikâyesi şöyledir:
leşmesini bekledim." Olay, hangi yönünden bakılırsa Türk halıcılığını kalite, desen ve
İşçi kuruluşlarının tepkileri bakılsın, demokratik düzenin teme renk yönünden geliştirerek, ona Av
Bir "siyasî jurnal" olarak kabul e- line konulan bir dinamit niteliği ta rupa pazarlarındaki eski itibarını
şımaktadır. Jurnallerle ayakta tu kazandırmak ve köylerde, halıcılık
dilen raporun açıklanması, ra tulmağa çalışılan bir iktidarın hal
poru alanlarla verenler arasında bü yapmağa elverişli olduğu halde im
ka ne sağladığını, azıcık tarih bilgi kânsızlık sebebiyle âtıl durumda
yük bir panik yaratırken, özellikle si olanlar pekâlâ bilirler. AP İktida
işçi çevrelerinde nefret uyandırdı. yatan, binlerce insana ait "uyur
rı, memleketi, bir dar boğaza sok enerji"yi harekete getirip organize
Başbakan Süleyman Demire!, ken ma gayreti içinde görünmektedir.
disiyle konuşan bir gazeteciye, ga edebilmek amacıyla, 1966 yılında,
yet öfkeli bir şekilde, "Benim habe Sümerbank Genel Müdürlüğü bün
yesinde bir "Halıcılık Müessesesi"
rim yok!" derken, çeşitli kuruluş
lar, yayınladıkları bildirilerle, TKİ
İdare kurulmuştur. Plânlama Kurulunun
Genel Müdürü ile Hükümeti ağır Biraderler saltanatı da onayından geçen bu yeni kuru
şekilde suçladılar. Türk-İş Genel luşun başına, o güne kadar Sümer-
Türkiyenin, "ağababalar"la "para bankta Yünlü Sanayi Müdürü ola
Sekreteri Halil Tunç, bu konuda babalan" dışında kalan halkının rak görev yapmakta olan Zehra
verdiği bir demeçte, yararına olan her davranışa ve ku Özgür adında bir yüksek mühendis
"— Gizli raporlar, jurnallerle gö ruluşa karşı "cihad" açtığı çeşitli
te girip, yerlerini sağlamlaştırmaya
a
olaylarla belirgin hale gelen AP
getirilmiştir. Zehra Özgür, aynı za
manda, bir halıcılık müessesesini
çalışan ikiyüzlü kişilerin işbaşında iktidarı, şu günlerde de türk halı savunan ve bunun projelerini ha
tutulması, hükümetlerin de bu çeşit cılığının defterini dürecek tedbir zırlayan tecrübeli bir teknisyendir.
davranışları benimsediklerini gös ler peşindedir. İktidarın Isparta
cy
Müessese faaliyete geçtikten
terir" dedi. şubesindeki "biraderlerde birtakım sonra ilk işi, halıcılık konusunda
Türkiye Maden-İş Federasyonu zevatı ziyadesiyle memnun edecek geniş bir araştırma yapmak olmuş,
ise, Yayımladığı bildiride, TKİ Ge bu tedbirler, halı dokuyarak ekme bu arada, uluslararası fuarlara katı
nel Müdürü Behzat Firuzun bu ha ğini kazanan binlerce insanı da larak, hah dış piyasasını hazırlama
reketini "jurnalcilik" olarak nite perişan edecektir. ya başlamıştır. Ayrıca, üretici ile
lendirdi. Bildiride, dikkati çeken şu Olay, Sümerbank Genel Müdür de sıkı temaslar kurulmuş, pilot
paragraf da yer alıyordu: lüğü bünyesinde "Halıcılık Mü- bölge olarak seçilen Isparta ve çev
"TKİ Genel Müdürü, basiretsiz ve resindeki halıcılık kooperatiflerine
pe
14 9 Eylül 1967
AKİS YURTTA OLUP BİTENLER
işi "Yüce Kafa havaleyi uygun halk yararına olduğunu bilen Sü de ortaktır- Terakki Şirketine, Ke
bulmuş ve suyu başından kurut merbank yöneticileri de baskıya ban Barajı inşaatında kullanılacak
mayı kararlaştırmışlardır. Çünkü bir noktaya kadar dayanmışlarsa keresteleri temin ve nakil işi veril
bunlar, o güne kadar hem işçiye da, Zehra Özgür, geçtiğimiz Ma mişti.
düşük ücret veriyor, hem kalitesiz yıs ayı ortalarında birgün, görevin Kâmuran Evliyaoğlunun, Başba-
malzeme kullanıyor, hem de eksik den alınarak, "Teknik Müşavir" adı kan Demirelden cevabını istediği hu
düğümlü halıları ateş pahasına pi altında kızağa çekilmiştir. suslardan birisi de, Hacı Ali De
yasaya sürebiliyorlardı. Bu yüzden' Muhtemeldir ki, önümüzdeki ay mirelin hissedarı ve müteahhidi ol
kısa zamanda milyoner olanların lar içinde Halıcılık Müessesesi ta duğu Ankara Özel Yükseliş Koleji
sayısı hergün artmaktaydı. Fakat mamen dağıtılacak veya iş yapamaz için 8 milyon liralık kredinin ne
bu arada Türkiyenin halı ihracatı hale getirilecektir. Bunun sonunda reden ve nasıl sağlandığıydı.
hızla düşüyor ve yabancı piyasa Ispartadaki "biraderler" ile, çoğu AP İktidarının Isparta şubesi o-
artık, türk halılarını beğenmiyordu.. AP'li olan hah tüccar ve amilleri larak bilinen "Demirel biraderler"in,
Durumdan memnun olmayanla yine eski kazançlarına kavuşacak bunlara benzer "türlü çeşitli" işler
rın başında, Başbakan Süleyman lar, Sümerbank ve kooperatifler sa den milyonlar kazandıkları herkes
Demirelin kardeşi Şevket Demirel yesinde bunlara haraç ödemekten çe bilinmektedir. "En Büyük Demi-
geliyordu. Nazmiye Demirelin kar kurtulan üreticiler, kaderleriyle yi rel"in bunlara vereceği cevabı kes
deşi olan bir şahısla Terakki Limi ne başbaşa kalacaklardır. tirmek ise güç değildir: Herhalde,
ted Şirketi adı altında hah ticareti Cevap bekleyen sorular önce, "Yok böyle şey!" diyecek, son
yapan Şevket Demirel, Halı Mü T ü r k halıcılığı, böylesi ayak oyun ra peşinden ekleyecektin.
essesesinin başındaki Zehra Özgü larıyla baltalanır, binlerce aile "___ Bunlar, türlü çeşitli söylen
rün Ispartada bulunduğu birgün, nin ekmeğiyle oynanırken geçtiği tilerdir. Ancak, ben vâ dersem vaa-
bu konuyu onunla tartışmış ve bu- miz haftanın sonlarında "Demirel dır.."
9 Eylül 1967 15
İ K T İ S A D İ VE MALİ SAHADA
adlı özel raporunda belirtildiği gi "Siyaset üstü siyaset"
Çalışma bi, köylerde, 6-14 yaşlarındaki ço Sendikalarımızın durumu ise ayrı
cukların en az üçte biri çalışmak bir rezalettir. 1965'de, 1 milyon
Kanunlar ve haklar 624 bin 303 işçiden ancak yüzde
Türkiye Kömür İşletmeleri -TKİ- tadır. Bu çocuklarla kadınlar ve
gençkızlar hem tarlalarda, hem de 11.6'sı bir sendikaya yazılmak lüzu
Genel Müdürü Behzat Firuz ta munu hissetmiştir. Bugünkü sendi
rafından Başbakan Süleyman De kilimcilik halıcılık gibi işlerde, kö
tü iş şartları yüzünden, alabildiğine kacılık yüzünden işçiler, bu istek
mirele verildiği basına intikal e- sizliklerinde yerden göğe kadar
den -verenin ve alanın yalanlamala istismar edilmektedirler. Köylerde
haklıdırlar. "Siyaset üstü siyaset"
rına rağmen, Maden-İş Sendikasın- şartlar, toprak işçisinin istismarı şampiyonu bazı sendikacıların, top
ca "sureti elimizdedir'' denilen- ra için pek elverişlidir. Meslek hasta lu iş sözleşmelerine rağmen ücret
por vesilesiyle (Bak: YURTTA 0- lıkları, genellikle 8 saatin üstünde artışında bir hızlanma sağlıyama-
LUP BİTENLER - "Hükümet") iş çalışma süresi, beslenme bozuklu dıkları, Plânlamanın raporunda tes-
çiler sorunu günün konusu olmuş ğu ve iş emniyeti diye birşeyin bu bit edilmiştir. Siyasî bir bilince da-
tur. lunmaması sebebiyle, 9.7 milyon yanmıyan, işçinin siyasî yönden bi
kırsal işgücü, açık bir yığın prob linçlenmesinden veya bilinçlendiril-
Bilindiği gibi, işçilerin, genel an lemle karşıkarşıyadır. mesinden -çeşitli nedenlerle, ödü
lamda çalışanların durumu, 1936'- kopan şimdiye kadarki sendikacılık
danberi kısmi kanunlarla ele alın- Ucuz işçilik, ücretlerin avans o- anlayışı, işçi kitlesine ekonomik çı
kar sağlamak politikasını da, başa
rı ile yürütememiştir. Sendika ha
reketinin arada sırada iktidarlarla
cilveleşmesinde asıl bu neden üze
rinde durmak gerekir.
Amerikada, Lâtin Amerika so
runları ite uğraşan siyasal bilimci
lerin bazıları şimdi, "sırf ekonomik
a çıkar ve ücret artışı politikasına
dayanan sendikacılığın az gelişmiş
ülkelerde, toplumun diğer sosyal
tabakaları ile -örneğin işçilere göre
iyice imtiyazsız olan köylülerle- iş
cy
çiler arasında çıkar, düşünce, duygu
ve politik tutum ayrılığı yaratacak
bir yol olduğunu" belirtmektedir
ler. Pek çokları, siyasî kampanya
ve hareketlerde işçilerle köylüler
arasında beliren tutum farklarım
bu bir çeşit "imtiyaza sendikacılık
anlayışlına bağlamaktadırlar. Hat
pe
16 9 Eylül 1967
AKİS İKTİSADİ VE MALİ SAHADA
9 Eylül 1967 17
DÜNYADA OLUP BİTENLER
İçin, bir de bu konferansa katılma dünyasındaki bu iki aşın ucun Har
Ortadoğu yanlardan bahsetmek gerekiyor. tam Konferansına katılmaktan çe
Zenginin malı, fakirin çenesi Konferansta İsrail ve Batı karşısın kinmesi, konferansın bir kavga
Geçtiğimiz haftanın başlarında Su da ılımlı bir politika izlenmesini is meydanı olmasını önlemiş ve İsrail
dan başkenti Hartumda çalışma teyen krallıkların ağır basacağını karşısında etkisinin ne olacağı pek
larına başlayan Arap zirve konfe önceden bilen Suriye, Hartuma hiç bilinmese bile, bazı ortak kararla
ransı, aynı haftanın sonlarında top bir temsilci yollamamış, onunla ay tın alınmasını sağlayabilmiştir. He
lantılarını kapatırken, ortalıkta, nı düşüncede olan Cezayir ise Dışiş le Yemen üzerinde Nasır ile Faysal
çevresine ateş püsküren iki kişi gö leri Bakanı Buteflikayı göndermek arasında varılan anlaşma, Mareşal
rünüyordu. Bunların birincisi, bu le yetinmişti. Buna karşılık, bu gi Sallâl tarafından torpillenmemesi
konferans sırasında Mısır Devlet bi konferanslardan fazla birşey çık- sağlanırsa, araplar arasındaki bü
Başkam Nasır ile Suudi Arabistan mıyacağını düşünen Tunus, Libya yük bir anlaşmazlığın artık sona e-
Kralı arasında Yemen konusunda ve Fas liderleri de Hartuma kendi rebileceği ümidini getirmesi bakı
yapılan pazarlığa pek kızan Yemen leri gelmemişler, tıpkı Cezayir gibi, mından, konferansın en mutlu so
Cumhurbaşkanı Mareşal Sallâl, i- Dışişleri Bakanlarını yollamışlardı. nucu sayılabilir.
kincisi de konferansta İsraile karşı Fakat, işin doğrusu şudur ki, arap Konferans çalışmalarım yakın-
püskürülmesini istediği ateşi bula
mayan Filistin Kurtuluş Hareketi
lideri. Ahmet Şukeyrî idi. Toplantı
ların kapalı kapılar arkasında geç
mesine rağmen dışarıya sızan ha
berlerden anlaşıldığına göre, Mare
GEÇEN HAFTA DÜNYADA
şal Sallâl ile Şukeyrînin kızgınlıkla
rı o kadar büyüktü ki, bunlar, kon GÜNEY VİETNAM — Amerika Savunma Bakam McNamara'nın,
feransın son toplantısına katılma Başkan Johnson ile kendi arasında bulunduğu söylenen görüş ayrılığı
mayı bile düşünmüşler, fakat öteki nı Senato komisyonlarında yaptığı bir konuşma ile açığa vurması ve
liderlerin u r a n üzerine bu düşün- Kuzey Vietnama yöneltilen hava akınlarının Vietnam milliyetçilerinin
direnme bilincini kuvvetlendirmekten başka hiçbir şeye yaramadı
çelerinden vazgeçmek zorunda kal
mışlardı.
a
ğını söylemesi üzerine Washington kulislerinde dönmeye başlayan
Konferansın bu kızgın adamları çeşitli söylentiler ve dolaplar bir yandan bütün hızıyla devam eder
nın yanısıra, toplantılarda bazı üz ken, öteyandan geçtiğimiz haftanın son gününde, Birleşik Amerikanın
Güney Vietnamda oynadığı demokrasicilik komedisinin bir perdesi
cy
gün liderlerin arasında en göze çar
panlar, Mısır Devlet Başkam Albay daha -ve tabii, beklenileceği gibi- bugünkü askeri liderler ikilisinin
Nasır ile Ürdün Kralı Hüseyindi. düzmece başarısıyla kapandı. Aylardır alabildiğine propagandası ya
Son Arap - İsrail savaşı sırasında pılan Güney Vietnam seçimleri sonunda şimdiki Başkan Nguyen
en ağır kayıplara uğrayan iki dev Van Tiyönün gene Devlet Başkanlığına, Başbakan Mareşal Kao
letin liderleri olan Nasır ve Hüse Kinin de Başkan Yardımcılığına getirildiği anlaşılmaktadır. Süngüle
yin, bu konferansın kendi dertle rin gölgesinde ve yalnızca askeri yönetime şirin görünen adayların ka
rine deva olabileceğini zaten sanmı tılmasıyla yapılan bu oylamaya gerçek bir seçim diyebilmek için insa
yorlardı. Kral Hüseyin, Hartuma, nın fazlaca saf olması gerekmektedir.
pe
18 9 Eylül 1967
AKİS DÜNYADA OLUP BİTENLER
dan izleyenler, Hartumda en çok hususun uygulanması, anlaşmazlığa vermekten başka birşeye yaramadı
Mısır lideri Nasırın gösterdiği ılım yabana üç arap devletinin, Irak, ğını da kabul edince, bu ambargo
lılığa hayret etmişlerdir. Ancak bu Fas ve Sudanın yollıyacağı gözlem nun kaldırılmasına karşılık, başta
ılımlılık, biraz önce de belirtildiği ciler tarafından izlenecektir. Ye- Suudi Arabistan olmak üzere, Lib
gibi, bir çaresizliğin sonucudur. mendeki yabana müdahalesi önlen ya ve Kuveyt de, petrol gelirlerin
Başkan Nasır, İsrail karşısında dikten sonra da yemen halkı bir den bir ortak yardım fonu kurul
ne Sovyetler Birliğinden, ne de öte plebisite çağrılacaktır ki ,bu plebi masını ve bu fonda birikecek para-
i arap devletlerinden fazla birşey sitin ne sonuç vereceği hiç belli ol larm savaştan zarar gören arap ül
beklenmesi gerektiğini attık çok madığı için, cumhuriyetçiler anlaş kelerine dağıtılmasını kabul etmiş
iyi anlamış olmalıdır. Bu durumda maya fena halde içerlemektedirler. lerdir. Bu paralar şimdi Nasıra,
yapılacak tek şey, kaybedilen top Nasırın, Yemen konusunda, cum hem ekonomisine, hem de ordusuna
rakları geri getirecek ve Süveyş ka huriyetçileri gücendirmek pahası yeniden çekidüzen vermek fırsatını
nalının yeniden açılmasını sağlaya na da olsa, Faysalla anlaşması, Fay verecektir. Fakat bütün mesele, va
cak bir diplomatik çözüm yolu bul salı da Süveyş kanalının kapanma rılan bu anlaşmanın yürüyüp yürü-
maktır. Bundan başka, Mısır savun sından büyük zarara uğrayan Misi miyeceğidir. Çünkü geçmişteki olay
masıyla ekonomisine de yeniden bir na ekonomik durumu konusunda lar, petrol krallıklarının, paraları
çekidüzen vermek gerekmektedir. daha anlayışlı olmağa zorlamıştır. na pek düşkün olduklarını ve ver
İşte, aradığı diplomatik çözüm yo Hele Başkan Nasır, Batıya karşı uy dikleri yardım sözlerini kısa zaman-
lu için Başkan Nasır, geçen hafta gulanan petrol ambargosunun Orta- da unuttuklarım açıkça göstermek-
Tito plânından medet umarken, ö- doğudaki petrol krallıklarına zarar tedir.
teyandan Mısır savunmasını ve eko
nomisini yeniden düzenlemek için
de Yemen batağından kurtulmaya
ve zengin arap krallıklarının - Suu
di Arabistan Kuveyt ve Libya - yar
dımını sağlamaya çalışmıştır.
Tito plânı ve Nasır
Araplar için görünüşü kurtaracak
a
bir plân olarak nitelendirilen Ti
to plânı, şu satırların yazıldığı sı
cy
rada, İsrail ve onu destekleyen ba
tılı devletler tarafından yetersiz
bulunmaktadır. Hatırlanacağı gibi,
Yugoslav Devlet Başkam Mareşal
Tito tarafından hazırlanan bu plân,
İsrailin, işgal ettiği arap toprakla
rından çekilmesine karşılık arapla-
rın da İsraile saldırmazlık sözü
vermelerini ve büyük devletlerin
pe
9 Eylül 1967 19
Tüli'den haberler
Başkentin iki dulu çesinde, İstanbula turist, olarak ge Bu yemeğe Bayar da davetliymiş
Başkentte dul pek çok, ama sahne- len eski Osmanlı hanedanından ama, yabancı elçilerle karşılaşmak
deki dullar daha ağır basıyor ve Nilüfer ve Neslişah sultanlarla eski i s t e m e m i ş . Yabancılarla karşılaş
kendilerinden daha çok bahsettiri Demokratlar bir öğle yemeğinde mak, eski Demokratlarla karşılaş
yorlar. Önceki, yıllar bütün başkent- buluştular. Yemeği, AP İzmir mil mak kadar kolay değil, tabiî.
liler, hayranlıkla, "Şen Dul" Azra letvekili Settar İksel ile eşi Selma Osmanlı hanedanının kadınları,
Günden bahsediyorlardı; geçtiği İksel veriyordu. Büfesi güzel, çer- Türkiyedeki rejim değişikliğini bil
miz hafta da "Şâhâne Dul" Nisa kestavuğu ve revanisi nefisti. Celâl seler de, sultanlıktan vazgeçmiyor,
Serezli çıktı sahneye. Değerli akt Bayarın kızı Nilüfer Gürsoy, koca kendilerine "hanımefendi" diyenle
risin oyunu çok beğeniliyor ve ti sı Ahmet Gürsoy, Yardımcılar, Ça- re irkilerek bakıyorlar. Fakat, bir
yatrodan çıkanlar, birbirlerine, Ni vuşoğlular, eski devrin kalkındırdı- çok kimsenin sözlüğünde "Sultan"
sa Serezlinin özel hayatına ait hi ğı işadamlarından İsmail Ağar, eski sözcüğünün bulunmadığını bilme
kâyeler anlatıyorlar. Geçen yıl ak elçilerden Memnan Tepelen, Rıfkı leri gerekir.
tör Metin Serezliden ayrılan, fakat Zorlu, Fatin Rüştü Zorlunun kızı
sanatı ön-plânda geldiği için yal- Misafirlerine nadide şaraplar ik
Sevin Yener ve yaz tatilini İstanbul- ram eden ve Fransız Elçisiyle şarap
nızlığı kolayca yenen Nisa Serezli, da geçiren Fransız ve Belçika Elçi
özel hayatında sahnedeki gibi şâhâ sohbeti "yapan Settar İksel, bir yan
leri, macar ve rus prensesleriyle dan da İzmir yolculuğunun izlenim
ne bir dul değil ama, çok güzel ve
saygıdeğer yanları da var.
a
pek karışık bir davetli grupu, deniz
kıyısında güzel bir gün geçirdi. Ni
lerini anlatıyordu. Fakat, İzmir yol
culuğunu Başbakan Süleyman De
Geçmişe mazi denir lüfer Gürsoy, kocasıyla beraber bir mire1 ile birlikte yapmamış. Eski
Geçtiğimiz hafta Çiftehavuzlarda, köşede oturuyor, babası Celâl Ba- Büyük Elçi, nedense, AP İktidarıyla
yara ait soruları cevaplandırıyordu.
cy
deniz kıyısında bir köşkün bah çok ilgili görünmüyor. Önümüzde-
pe
Nisa Serezli
Sahnedeki "Şâhâne Dul"
20 9 Eylül 1967
AKİS TÜLİDEN HABERLER
ki günlerde İzmire Celâl Bayar ile fesörlerle doçentler Cerrahpaşa Tıp den sonra yıldızı pek parlamışa
birlikte gitmeğe hazırlanıyormuş. Fakültesine geçtikten sonra ortaya benziyor.
Bu haberi duyanlar, Settar İkselin bazı meseleler çıktı, birçok kulis Balerinler İstanbulda
Celâl Bayara AP milletvekili mi, başladı. Dr. Prof.lar bu kulislerle Devlet Tiyatrosu, geçen mevsimi
yoksa bir eski dost olarak mı re uğraşadursunlar, sosyetede de bir İstanbulda "My Fair Lady" adlı
fakat ettiğini merak ediyorlar. Ama, yılan hikâyesidir aldı yürüdü. Bel- müzikal komedi temsilleriyle ka
AP'nin bazı kanatlarıyla eski DP'li- ki de duymuşsunuzdur; İstanbul patmıştı. Devlet Balesi ise bu mev
ler o kadar içiçeler ve geçmişe ma Tıp Fakültesinin son toplantısında, simi İstanbulda açıyor. Geçtiğimiz
zi denildiğini bilmekten o kadar u- Ulaştırma Bakam Saadettin Bilgiç Pazar, Bale bölümünün sanatçıları,
zaklar ki... alkışlarla içeri girmiş ve sayın otobüslerle İstanbula gittiler. İs
Geçtiğimiz hafta İhsan Çavuşoğ- Prof.'lar, kendisine parlak teşekkür tanbul bu gelişten, tabii, çok hoş
lunun, Kalenderdeki evinde Celâl sözleri söylemişler. Mesleği doktor landı. Çünkü, özel tiyatrodan yana
Bayar şerefine verdiği ananevi ye luk, şimdiki görevi de Ulaştırma enflasyonist bir şehir olan koca İs
mekle, İsmail Ağarın Abdullahın E- Bakanlığı olan, AP içindeki durumu tanbul, baleye yıllardır hasret. Ne
mirgânındaki restoranının arka sa ve felsefesi de çok iyi bilinen Bilgi var ki bu geliş, Baleden Mete 17-
lonunda verdiği yemek de eski DP in alkışlarla selâmlanmasına yal ğur-Suna Bayer çiftinin balayını
havasındaydı, İsmail Ağarın, geçen nız üç bilim adamı karşı koymuş kısa kesti. Mete Uğur, opera prova
yıl verdiği ziyafetlerde baş misafiri ve kurulu terketmişler. Bu olay Tıp larına başladığı için, eşinin İstanbul
olan Aysel Madranın bu sefer davet Fakültesinde değil de bütün fakül yolculuğuna katılamadı.
liler arasında bulunmaması kimse telerde geçseydi, karşı koyanların Hamburgdan nikâhlarla
nin gözünden kaçmadı. Aysel Madra sayısı acaba kaç olurdu ve bu yılan CHP'li olduğu için İktidarın hışmı
bu zengin işadamının evlenme tekli hikâyesi değişir miydi? na uğrayıp da işinden olan, U-
fini daha geçen yaz reddettiği için, mumî Mağazaların yardımsever, şa
herhalde, protokol listesinden de GP'de düğün hazırlığı kacı eski Genel Müdürü Rauf Kan
silinmiş olacak. Güven Partisi Genel Başkanı Prof. demir, geçtiğimiz hafta birdenbire
Veda yemekleri başladı Turhan Feyzioğlu ve eşi Leylâ Hamburga uçup döndü. Sebep mi?
İstanbul sosyetesi, bor geceyi bir Feyzioğlu, bugünlerde, politikadan Sebep gayet basit: Bir gönül işi!
çok, düğün hazırlığıyla uğraşıyor
başka partide, bir başka, ama
mutlaka bize özgü parıltılı, şıkır
tın bir şıklık içinde geçirmekten
a
lar. Kızları Saide Feyzioğlunu ani
den nişanladılar ve çabucak düğün
Efendim, Kandemirin Almanya-
da İşletme Ekonomisi öğrenimi
yapmakta olan oğlu Erhun Kande
yorulmamışa benzer. Şimdi de ve hazırlığına geçtiler. Saide Feyzioğ mir gönlünü bir alman kızına kap
da yemeklerine hazırlanıyor. Bu lu daha çok genç, okul çağında bir tırmış. İşte, baba Kandemir, bu
cy
hafta birçok klübün veda yemeği kız. Fakat bazı gençkızlar, erken yüzden Hamburga uçmak zorunda
var. Ankaradan sonra İstanbulda evlenmekten hoşlanıyorlar. Güven kaldı. Nikâh töreni, Hamburg Kon
da çok popüler olan Zaliha da Mo Partisi Başkanının damadı da genç solosluğunda yapılmış. Gelin Elscha
da Klübünün veda yemeğinde şar bir bankacı, ama, kayınpederinin Mensen, şirin mi şirin, hanım ha
la söylemeğe hazırlanıyor. Geçtiği Ortanın Soluna yaptığı hamleler nımcık bir kızmış.
miz hafta Florence Nightingale te
sisi yararına verilen yemeğin misa
firleri, Zalihanın şarkılarını çok be
pe
9 Eylül 1967 21
....
a
cy
Vah vah...keşke UNIROYAL alsaydı!
pe
Başkam Orhan Şeref Apak da II. her hakem, derdini iyice ortaya
döktü. Dövülen, hakemlerdi; olma Hakkı Gürüz arasında çok belirliy
Ligde düzenin sağlanması için en di. Hakkı Gürüz, Muslihittin Gürer
sert cezalara başvurulacağım be dık hakaretlere uğrayanlar, hakem
lerdi; Teşkilâtça küçük görülenler ve arkadaşlarına Birlik içinde ilk
lirtmişlerdi. Devlet Bakam Ocak bu bayrak açan kişi olarak biliniyor
konuda ayrı bir titizlik göstermiş. yine hakemlerdi. Bütün bunlar kar
şısında, hakemleri koruyacak bir du. Gürüz taraftarları, Ankaraya
Genel Müdür ile Federasyon Başka gelmeden Önce İstanbullu hakemler
nının görüşmesini» telefonla, saat tek kişi bile yoktu. Özellikle İstan
bul ve izmirli temsilciler, her ko le temas kurmuşlar, onları da Mus
başı izlemiş, en önemlisi de, Fede lihittin Gürer ve arkadaşlarına kar
rasyonu hemen toplantıya çağırmış nuşmada Teşkilâtın ilgisizliğinden,
Yönetim Kurulunun görevini yap şı harekete geçmiş olarak görünce
tı. İşte, bu görüşmelerin ve toplan Ankara yolculuğuna büyük bir neşe
tının sonucudur ki Bolulu taraftar mamasından söz açtılar. Türkiye
Futbol Hakemleri Birliği Yönetim içinde çıkmışlardı.
ların suçluluğu tespit edilmiş ve bu
durumdan Boluspor zarar görmüş Kurulundakilerin görevlerinin yal Oysa, Ankaraya gelince işin ger
tür. nız demeç yermekten ibaret olduğu çek yönü ortaya çıktı. Çünkü Anka
ileri sürüldü. Başkan Muslihittin ralı temsilciler, kulis faaliyetinde,
Türkiye Liglerinin başlayışı sı Gürer olsun, öbür yöneticiler olsun,
rasında II. Türkiye Ligindeki iddialı İstanbul ve İzmirden çok daha tec
sırasında gerekli çıkışları yapıyor rübeli olduklarını hemen ortaya
takım sayısının fazlalaşması sebe lar, ancak bu sözlerini hiçbir zaman
biyle olayları önlemenin zor olaca koydular. Örneğin, Birlik Başkanı
uygulayamıyorlardı. Bir İstanbullu Sakarya milletvekili Muslihittin
ğı, bu sütunlarda belirtilmişti. Bo- temsilci, "Bu Yönetim Kurulu bizi
ludaki olaylar, bu görüşü doğrula Gürerin kardeşi Fazıl Gürer, yıl-
temsil edemez. Hakemlerin yararı laryılı hakem komiteleri seçiminde
dı. Dermeçatma bir düzen, güven na olacak hiçbir karar uygulanma
lik tedbirleri ve açılış öncesi verilen büyük ün yapmış bir kişiydi. Bu
dı. Ne oldu hakemlerin 'Kara gün Merkez Hakem Kurulunda gö
demeçlerin olaylara engel olması Gün'ü? Biz, her yıl 8 Mayıs günü
gerçekten imkânsızdı. Daha ilk haf- revli bulunan Fazıl Gürerin, Ana-
23
9 Eylül 1967
SPOR AKİS
Ulvi Yenal eklendi. Oysa biz, bizi' Rahmi Magat, basit bir oyuna gi
güldürecek bir Genel Müdürü, ter rişmiş. Amatör Millî Takım aley
cih ederiz" diyorlardı. hinde yazı yazan Saltığı milliyetçi
olmamakla suçlamıştı. Bu, Orhan
Amatörler meselesi Şeref Apakın çevresindeki kişilerin,
gerçekleri yazan gazetecilere karşı
İki hafta önce bu sütunlarda, Fut saldırılarından sadece biriydi. Olay
bol Federasyonunun dışında bulu lar bu şekilde gelişirken, Türkiyenin
nan bir kimsenin akıl erdiremiyece - büyük tirajlı ve spor alanında söz
ği bir konuya değinilmiş, Tunusa sahibi bir gazetesi "Skandal", "Bu
gidecek Amatör Millî Futbol Takı Amatör Takım Tunusa gidemez"
mımızın kadrosunda bir tek bile a-
şeklinde yayın yapınca, Federasyon
matör futbolcu bulunmadığı yazıl
mıştı. Aradan birkaç gün geçmeden, Başkam Orhan Şeref Apak küplere
gazetelerin hemen hepsi bu konuya bindi. Dört bir yandan hücumlar
eğildi. Bu futbolcuların çoğunluğu başlamıştı. Aylar önce Avrupa Fut
100 veya 50 bin lira almış futbolcu bol Birliğinin tahkikatından kurtu
lardı. Türkiyenin, en çok transfer lan, yüzbinler alan futbolcuları
ücreti alan futbolcularından kuru Avrupa Futbol Birliğine amatör ola
lu takımı elbette ki amatör takım rak kabul ettiren Orhan Şeref A-
olamazdı. Basındaki bu yayın, baş pak, çevresine ateş saçıyordu. Tu
ta Orhan Şeref Apak olmak üzere, nusa harekete birkaç gün kala orta
Futbol Federasyonundaki herkesi lığı karıştırmak doğrudan doğruya
telâşlandırdı. Orhan Şeref Apak, ga Federasyonu sabote etmek değildi
Kâmil Ocak zetecileri, önemli bir millî sınav sı de neydi?
Kim kime, dum duma... rasında Federasyonu ve kendisini Bu yüzden Orhan Şeref Apak,
sabote etmekle suçluyordu. Apaka gazetecilere küstü. Spor yazarların
göre, bu futbolcuların hepsi ama dan genellikle kaçan, bu konu üze
doludan gelen hakemleri kardeşinin tördü. Para almış olabilirlerdi ama,
a
tarafına çekmesi güç değildi. Teşkilâtça amatör görünüyorlardı.
rine eğilmek istemeyen Apak, ki
minle karşılaşsa, "Bunların hepsi
İstanbul ve İzmirin Muslihittin Çünkü bu futbolcuların sözleşmele
ri Federasyon tarafından onaylan benim için bir tertip. Herkes beni
Gürere karşı çıkardıkları başkan sabote ediyor" diyordu. Oysa A-
adayı Dr. Mustafa Çakarın başkan mamıştı.
pakı sabote eden kimse yoktu. Ga
cy
lık seçimini 6 oyla kaybetmesi yine zeteler, Amatör Millî Takım kadro
de ilerdeki toplantılar için Ankara Federasyondaki öbür kişiler ise
Orhan Şeref Apaktan aşağı kalma sunda bulunan futbolcuların hep
lılara endişe verecek derecede ö- sinin kaçar para aldıklarını Apak
nemliydi ama, İstanbul temsilcile dılar. Örneğin, bugünedek Federas
yon içinde gençliği, çalışkanlığı ve kadar biliyorlardı. Avrupa Futbol
rinin Ankaradan elleri boş olarak
döndükleri de bir gerçekti. doğruluğu ile tanınmış olan bir Birliği, Millî Olimpiyat Kurulu, bu
Rahmi Magat bile feryat ediyordu. futbolcuları amatör olarak kabul e-
İzmir ise yalnız Hakkı Gürüzü Rahmi Magat ile gazeteci Cemal debilirdi ama, en azı 30-40 bin lira
Yönetim Kuruluna sokabilmişti. Saltık arasında, bu konu yüzünden, transfer ücreti alan bu futbolcula
pe
Toplantının başında, olaylar karşı 19 Mayıs Stadının koridorunda bir rın kazançlarım duymayan kimse
sında birleşen futbol hakemleri, se tartışma geçti. kalmamıştı.
çimler yaklaşınca, dövülen, hakare
te uğrayan arkadaşlarını unuttular,
birbirleriyle kırankırana çekişme
ğe koyuldular. Bu çekişmeyi dağı
Ş A F A K
tan tek kişi, Beden Terbiyesi Genel
Müdürü Ulvi Yenal oldu. Ulvi Ye-
nal, çok kısa bir süre önce İstanbul.
daki hakem semineri sırasında ha
kemlere hitaben yaptığı konuşma MANİFATURA MAĞAZASI
da, kendisini dinleyen herkesi duy
gulandırmış, birçok hakemi ağlat-
mıştı. Durum, Ankarada da aynıy
dı. Ulvi Yenal konuttu, hakemler MEHMET ve TURGUT GÜDÜLLÜOĞLU
ağladılar. Birbirlerine düşen ha
kemler, Ulvi Yenalin sözleriyle öy
Pamuklu, yünlü ve ipekli çeşitleriyle emrinizdedir.
lesine etkilendiler ki herşeyi unut
tular. Ancak Ulvi Yenal salonu ter-
kettikten sonra kendilerine gelebil- Atatürk Bulvarı No: 88/A, Yenişehir — Ankara
diler.
Yenal gittikten sonra hakemler, (AKİS: 349)
"Bizi ağlatan çoktu, bunlara bir de
24 9 Eylül 1967
T İ Y A T R O ve bu garip davranışı açıklamasını
istemek zorunda kalıyor.
Orgon'u bu açıdan inceleyince, o-
yun boyunca yalnız dadılığım ettiği
meğe karar veren, onu hor gördüğü Mariane'ı değil, bütün aileyi çekip
Fransa için oğlunu evden kovan, ona çek çeviren o zeki, toksözlü ve cesaret-
Planchon'un "Tartuffe"ü mecesinde gizlediği, eski bir dostu li Dorine'e Moliere'in - Orgon'un
Tiyatro yazarımız Lûtfi Ay, na ait, siyasi belgelerden bahsetmek Tartuffe'e olan tutkusu üzerine -
Fransa izlenimlerini yazmakta gafletini gösteren hep kendisidir. söylettiği şu sözler, Planchon'un yo
devam ediyor. Aşağıda, bu se Bu konularda Tartuffe'ün en küçük rumuna büyük bir aydınlık getiri
rinin üçüncü yazısını bulacak bir dileği bile olmamıştır. Cleante'- yor: "— Bu Tartuffe'e tutulalı bir
sınız. ın belirttiği gibi, bu davranışının alıktır olup çıktı... Ona öylesine tut
nedeni, derin bir sofuluk da değil. kun ki, gözüne ne ana görünüyor,
Bu akşam Avignon, Moliere'i alkış ne oğul, ne kız, ne de karı... İnsan
ladı. Moliere'e ve onun "Tartuf- O halde? Orgon'u böyle körükörüne
Tartuffe'e bağlayan ne olabilir? sevgilisine de bundan fazla muhab
fe"üne yeni bir yüz, yeni bir ifade bet gösteremezi"
kazandıran Roger Planchon'u... Bu
rada ne Moliere'i, ne de ölümsüz e- Orgon'da homoseksüalite Rene Allio'nun, açıkhavaya uy
serini anlatmıya lüzum var. Ama Bu sorunun cevabını Planchon, ho- guladığı dekor ve kostümleri bu yo
Planchon'u ve yorumunun özellikle moseksüel duygularda buluyor. rumu tamamlıyor. Papalar Sarayı-
rini biraz anlatmalıyım.
"Tartuffe"ün sahneye koyucusu
henüz otuzaltısında, ama şimdiden,
Fransız tiyatrosunun yarınını hazır-
lıyan ustalardan biri. Tiyatroculuğa
amatör sahnelerde başlamış, arka
daşlarıyla düzenlediği turnelerde
istidadını geliştirmiş, 1952'de, Lyon',
da, Komedi Toyatrosunu kurmuş,
1957'de de -Lyon'un bir mahallesi
haline gelen - Villeurbanne Şehir Ti
a
yatrosunun başına getirilmiş. Bu ö-
nemli bölge tiyatrosu, çok geçme
den, onun çalışmaları sayesinde, ye
ni bir üslûp yaratmış, Parisle boy
cy
ölçüşür olmuş. Burada Shakespea-
re'den Brecht'e, Moliere'den Ada-
mova kadar sahneye koyduğu oyun-
lar, ününü bütün Fransaya yaymış.
Planchon, "Tartuffe"ü 1963'de
sahneye koymuştu. Ama geride bı
raktığı - en azından elliyi aşkın - re
pe
9 Eylül 1967 25
TİYATRO AKİS
Avignon'da türkler
Avignon Festivalinin büyük özel
liklerinden birinin "Uluslararası
Gençlik Karşılaşmaları" olduğunu
anlatmıştım. Çeşitli ülkelerden gelen
üçbinden fazla genci biraraya geti
ren bu "karşılaşmaları yakından
görmek istedim ve çoğunun toplan
dığı Avignon Lisesinde İstanbullu
bir türk genciyle karşılaştım: An
kara yokuşunun ünlü otellerinden
birinin sahibinin oğlu olan ve Lo-
zanda Siyasal Bilgiler Fakültesin
de okuyan Semih Vaner. Bana, gru-
pundaki italyan, yugoslav, fransız
arkadaşlarını tanıttı. Lisenin büyült
yemekhanesinde hep beraber yemek
yerken bana, Avignon'daki temsil
lerden, açık oturumlardan, ünlü sa
nat adamlarıyla her konuda tartı-
şabilmekten ne kadar memnun ol
duklarım, tiyatro kültürlerinin ne
kadar zenginleştiğini anlattılar.
26 9 Eylül 1967
S İ N E M A film çevirir ve 1956'daki 49 filmin
31'ini yine 31 film şirketi meydana
getirirken, 1966'da 231 filmin yalnız
39'unu 39 yapımevi meydana getir
miş, geri kalanı, her. yapımevine
Türkiye daki durum yakından incelendiğin
de, bu gerçek iyice belirmektedir. 2'şer, 3'er, 4'er... 11'er olarak dere
1966 yılında sansüre tamamlanmış ce derece yükselmek şartıyla düş
1 sandalye +1 masa = 1 film müştür. Bütün bu rakamlar, yirmi
Bir ülkede film enflâsyonu, man olarak sunulan filmlerin sayısı
231'dir. Bu 231 filmi 85 yapımevi yıldanberi sinema endüstrimize hâ
tar biter gibi çoğalan gecekon
du yapımevlerinin sinema endüstri meydana getirmiştir. Yapımevi ba kim olan anlayış ve uygulamanın,
sini sarmasıyla kendisini gösterir. a düşen ortalama film sayısı bazan dışarıdan bakınca şaşırtıcı o-
Genellikle, yapımevi başına düşen 2.7'ye yükselmiştir. Ama bu yükse lan görünüşüne rağmen, hiç değiş-
film sayısı 1-2'yi geçmez. Çoğu za liş, gecekondu yapımevlerinin, ka meksizin süregeldiğinl ortaya koy
man yapımevleri, tek fimi çevirmek pasitelerini çok aşan sayıda çırpış maktadır. Bazılarının "sinemamız
için kurulmuştur. Zaten çoğu da, tırma filmler meydana getirmele- da gelişme" dedikleri şey de, işte
bu tak filmi çevirdikten sonra or riyle sağlanmıştır. Nitekim 1966 yı bu kof rakamların altında yatan,
tadan kaybolur, yerini bir başka lı içinde 7 yapımevi 6'şar film, 2 ya değişmiyen gerçektir.
"mantar" yapımevi alır. Bunun tam pımevi 7'şer film, 3 yapımevi 8er
karşıtı gibi görünmesine rağmen film ve yeni bir rekor olarak 2 ya
aslında "1 sandalye + 1 masa = 1 pımevi de 11'er film çevirmiştir. O- Sinemacılar
film" formülüne hiç de aykırı gö- nar yıllık arayla ele alınacak üç yıl Bir oyuncunun ölümü
rünmiyen bir şekli daha vardır. O da sinemamızın durumu, yapımevi
da, yukarıdakinin aksine olarak, bir Sinema seyircilerinin en gençleri,
yapımevinin normalin üstünde film ve film yapımındaki bu enflâsyon Paul Muni'yi ancak, son filmi o-
çevirmesidir. Yılda yarım düzine cu gelişmeyi, aynı zamanda formü lan 1959'daki "The Last Angry Man -
den iki düzineye kadar film çevi lün değişik kılığına rağmen, filmle Son kızgın adam "dan tanırlar. Ama
ren, gerçekte kapasitesi 1-2 filmlik- rin değişmiyen niteliğini ortaya uzun yıllar perdeden ayrı kalmış,
ten başka olmıyan yapımevlerinin koymaktadır: 1946'd'a film yapımı son filmleri büyük bir özellik gös-
çalışması bu sınıfa girer. Yukarıda na fiilen 4 yapımevi katılmış ve 4 termiyen Muni'nin değerini "Son
ki formül, böyle bir durumda şu film ortaya koymuştur, yani her kızgın adam"la anlamak hayli güç
nun için bozulmuş sayılmaz ki, or
taya konan bu yarım düzine, bir
a
yapımevine 1 film düşmektedir. On
yıl sonra 1956'da film yapımına fi
tür. Yine sinema seyircilerinin ço
ğu için Muni, Charles Vidor'un
düzine, iki düzine filmin hepsi "çır- ilen 37 yapımevi katılmış ve 49 film 1945'te çevirdiği ve Chopin'in haya
pıştırma"dır ve hepsi sıkılsa, için meydana getirmiştir. Her yapım tim anlatan "A Song to Remember -
cy
den bir filmlik malzeme ve emek ine ortalama 13 film düşmekte Unutulmaz şarkı"da Chopin'in ho
ya çıkar ya çıkmaz. dir. 1966'da ise, yukarıda belirtildi cası rolünü oynıyan adamdır. Muni,
ği gibi yapıma 85 yapımevi katılmış bu filmdeki kısacık rolüyle, zama
Sinemamızın, özellikle 1948'den ve 231 film meydana getirmiştir, her nın moda oyuncusu Chopin - Cor-
sonraki döneminde rastlanan du yapımevine on yıl öncesinin iki ka nel Wilde ile Georges Sand - Merle
rum, "1 sandalye + 1 masa = 1 tı film, yani 2.7 film düşmektedir. Oberon'u rahatça silerek dikkati
film" formülüne tıpatıp uygun geçi 1946'da 4 yapımevinin her biri l'er çekiyordu.
yordu. Yanlış koruma sistemi, or
pe
9 Eylül 1967 27
SİNEMA AKİS
Ama, Muni'nin beyazperdedeki a- yük başarılarını sağladı. Bunların ki başarısından sonra sahneden de,
sıl başarıları, 1929'dan 1939a kadar başında, 1932'de Howard Hawks'ın perdeden de çekildi ve geçen hafta
uzanan on yıllık dönemde yer al yönetiminde çevirdiği "Scarface - bir kalp krizinden bayata gözlerini
maktadır ve bu dönemde çevirdiği Alkapon" gelmektedir. "Alkapon", yumuncaya kadar, çok sevdiği bu
bir avuç filmiyle Muni, sinemanın Muni'nin birazdan "uzman"ı olaca- iki alandan da ayrı yaşadı.
hem sahne, hem de perdede aynı ğı biyografik filmlerin ilkidir ve Sabır, titizlik ve çalışkanlık
başarıyı ve kaliteli oyunu gerçek Muni bu filmde, içki yasağı Ameri- Birçok meslektaşının aksine Muni
leştirmiş sayılı oyuncularından biri kasının en ünlü gangsteri Alka- ne sahnede, ne de perdedeki
dir. pon'u bütün gaddarlığı, kurnazlığı meslek hayatında hiç bir "metod"a
1895'te Polonyada doğmuş olan ve tikleriyle, en küçük ayrıntıları bağlı kalmamıştır. Eğer "metod"
bu musevî asıllı, ufak tefek yapılı na kadar canlandırmasıyla dikkati, adı verilebilirse, Muni'nin uygula
adam, tiyatro oyuncusu olan bir ai çekmektedir. dığı tek metod sabır, titizlik ve yo
leden gelmektedir. Kendisi, henüz Gangster filmleri arasında ilk rulmak bilmez bir çalışmadır. Per
küçük yaştayken, ailesiyle birlikte şaheser sayılan bu filmden sonra, dede bir avucu aşmıyan filmlerin-
Birleşik Amerikaya göç etmiş, ilk Muni, Mervyn Le Roy'un "I'm a deki unutulmaz kompozisyonların-
defa 1918'de New York'taki musevî Fugitive From a Chain Gang - Ben da da, sahnedeki başarılarında da
tiyatro topluluğu olan "Yiddish bir pranga mahkûmuyum'u (1932) hep bu ilkelere bağlı kalışının büyük
Art Theater"da sahneye çıkmıştır. çevirdi. Amerikan adalet sisteminin payı vardır. Muni'nin çalışma tar
1926'ya kadar bu toplulukla bütün sert bir eleştirmesi olan "Ben bir zının en iyi örneklerini, biyografik
Birleşik Amerikayı dolaşan Muni, pranga mahkûmuyum", Muni'nin filmlerine hazırlanışında görmek
aynı yıl "Yiddish Art Theater"dan başarısına çok şey borçludur ve mümkündür. Yılda kendisine su
ayrılmış ve ertesi yıl, Burnet ile Ab- filmin, kamuoyundan gizlenen bir nulan dört senaryodan istediği iki
bot'un bir polis dramı olan "The çok gerçeği açığa vurması, ameri sini seçen Muni, senaryoyu sadece,
Four Walls - Dört duvarcıyla sah- kan infaz sisteminde köklü değişik- bir "ham madde" olarak kabul e-
nede ilk büyük başarısını kazanmış. likler yapılmasına yol açmıştır. der, senaryonun dışında bir sürü
kaynaktan yararlanmadan film çe
tır. Bu piyesteki başarısı; Muni için,
aynı zamanda başka önemli deği
a
1936'da Pearl Buck'ın, o vakitler
virmeye yanaşmazdı. Emile Zola'yı
"best-seller" niteliği kazanan "The
şikliklere de' yol açmıştır: Aynı pi Good Earth - Toprak ana" -veya canlandırmak için yaptığı hazırlık
yeste başrolü oynıyan Bella Fin- "Sarı esirler" romanının beyazper bunun güzel bir örneğidir. İşe önce
kel'le evlenmiş, e zamana kadar a- fizik benzerlikten başlıyan Muni.
cy
deye aktarılışında Louise Rainier
sıl adı olan Frederich Meyer Weisen- ile birlikte başarılı bir çinli kompo Zola'nın bellibaşlı bütün fotoğraf-
fround adını kullanırken, 1929'da zisyonu yaratan Muni, 1936'da, hep larını incelemiş, bu cansız fotoğraf
sinemaya geçince Paul Muni adını si de William Dieterle'nin yöneti- lardan aynı zamanda Zola'nın dav
kullanmaya başlamıştır. minde çevirdiği ünlü biyografik ranışlarını, hareketlerini çıkarmaya
İki alanda başarı filmler serişine başladı. Bunların çalışmıştır. Zola'nın bütün eserleri
Muni, sinemaya, William K. Ho- ilki, kendisine bir Oscar kazandı ni okumuş, Zola hakkında yazılan
ward'ın çevirdiği "The Valiant'- ran "The Story of Louis Pâsteur- başlıca kitapları incelemiş ve Zo
Yiğit"le başladı. Bir süre yalnız si Pasteur'ün hayatı"dır. Tıp alanının la'yı zamanının olayları içinde ele
pe
nemada çalıştı. 1931'de Elmer Rice'- ünlü kişisini yarattığı bu filminden almıştır. Filmin içinde önemli bir
ın "Counsellor-at-Law - Hukuk da- sonra Muni, ertesi yıl, bu defa ede yer tutmasına rağmen, yine de Zo
nışmanı" piyesinde ikinci büyük ba biyat alanının ünlü kişilerinden Zo la'nın hayatının sadece bir bölümü
şarısını kazandı ve bu piyesten son la'yı 'The Life of Emile Zola . Emi nü meydana getiren Dreyfus dâva-
ra 1939'a kadar kendini yalnız sine le Zola'nın hayatı"nda canlandırdı. sı için senaryodaki bölümle "yetin-
maya vererek, bu alandaki en bü- Nihayet 1939'da, John Huston'un miyen Muni, Fransadan bu dâvanın
bir senaryosu üzerine hazırlanan bütün duruşma tutanaklarının foto
"Juarez"de, Meksikanın yerli asıllı kopilerini getirtip incelemiştir. Ay
büyük liderini unutulmaz bir usta larca süren bu titiz çalışma sonunda
HER ÇEŞİT ESKİ ve lıkla canlandırdı. filmin çekimi gerçekleştirilirken.
artık kameranın karşısında oyuncu
YENİ KİTAP Muni, 1939'da yeniden sahneye Ptul Muni değil, her yönüyle müm
döndü ve sahne ile perde çalışmala kün olduğu kadar Zola'yı andıran
ALINIR — SATILIR rını birarada yürütmeğe başladı. bir ihsan bulunmaktaydı.
Ama bu defa ağırlık noktası artık
KİTAP İHTİYAÇLARINIZ sahneye kaymıştı. Nitekim bu dö
İÇİN BIR TELEFON nemde filmlerinden çok, piyesler-
deki oyunuyla ününü sürdürdü. Operatör Doktor
KAPIDIR. 12 38 47 Bunlar arasında özellikle Maxwell
Anderson'un "Key Largo", Sidney MUZAFFER ARGUN
ADRES: BÜTÜNDÜNYA Howard'm They Knew What They
KİTAP SARAYI Wanted - Ne istediklerini biliyor Kadın Hastalıkları
Selanik Caddesi No: 6/2 lardı" ve "Death of a Salesman - Sa- Mütehassısı
tıcının ölümü" piyesleri başta gel Tel: 12 79 43
(AKİS: 350) mektedir. Ancak, kalbinden rahat
sız olan Muni, 1953"te "Inherit the (AKİS: 351)
Wind - Rüzgârın mirası" piyesînde-
28 9 Eylül 1967
Bir baştan bir başa
Birleşik Amerika.,
ancak bizimle.
a
cy
pe
29
(Manajans: 2663) — 348
niçte buldum. Burada türkler ve
başka esmer adamlar vardı. Bunlar,
ARAŞTIRMA
neden gülümsedikleri hiç de bilin
meyen, iyi ve yoksul kimselerdi.
Vursan da, dövsen de gülüyorlar
dı. Ben bunlara da acımıştım. Çün
kü, herkesin kendine ait bir işi, ha
yatla bir ilişkisi vardı."
Bu sözler, kendine özgü bir ha
yat ve insan anlayışı, kendi tarzın
da bir insan tarafı bulunan bir kim
çok kimseye, birbirlerini öldürmek se, bir komutan tarafından söyleni
ten üzüntü duyup duymadıklarım
Rus köylüsü sorduğum zaman, hiçbir üzüntü
yordu. Kendisini takdir eder ve hat
tâ sever görünen askerlerine iyi
duymadıklarını söylediler: muamele ediyor ve mesleğini sevi
"— Onun bir tüfeği var, benim yordu.
de bir tüfeğim var. Demek ki, biz Ona Rusyadan ve Rusyanın dün
Dayaktaki keramet eşitiz. Birbirimizi öldürürsek ne yada taşıdığı önemden söz etmek
çıkar? Dünya bizden kurtulur." istedim. Sigarasını içerken, dalgın
Bugün, Kızılordunun önemli tü bir şekilde beni dinliyordu. Birden,
Dünyanın hiçbir yerinde kadının, menlerinden birinin komutanlığını
rus köylerinde olduğu gibi insaf gözleri büyük bir iç sıkıntısıyla kı
yapmakta olan, Avrupa savaşına ka sıldı ve içini çekerek, bana şu söz
sızca ve vahşi şekilde dövülebilece- tılmış bir asker, bana, bu konuda
ğini düşünemiyorum.. Gene muh leri söyledi:
çok orijinal bir cevap vermişti:
temelen, dünyanın hiçbir yerinde, "— Oh, tabii!.. Rusya çok muh
"— İç savaş kolay. Fakat insana teşem ve değişik bir güç teşkil edi
aşağıdakilere benzer halk sözleri güç gelen, yabancılara karşı savaş-
bulamıyacaksınız: yordu. Fakat şimdi, eğer benim fik
maktır. Çünkü, seninle açık konuş rimi soracak olursanız, o, tam anla
"Karıın değnekle döv, sonra yak mak isterim yoldaş, bir rusu öl
laş ve dinle: eğer nefes alıyorsa, kı mı ile, pisliğe gömülmüştür."
dürmek daha az üzücüdür: Biz çok Öyle sanıyorum ki, savaş bu tipte
pırdanıyorsa, daha cam sopa isti kalabalığız ve çok fakir bir hayat
yor demektir." sürüyoruz. Bir köyü yaktığımızı dü pek çok insan yaratmıştır ve çok
"Kadın, bir erkeğin hayatında
a
şün, ne çıkar? Zaten kendiliğinden sayıdaki budala çetebaşıların sahip
iki defa önem kazanır: birincisi, o- yanacak değil mi? Sonra bu, niha oldukları psikoloji de bu psikolo
nu ilk defa eve götürdüğün zaman; yet bir iç torun, bir nevi manevra jidir.
ikincisi; mezara götürürken.." dır ve eğiticidir. Fakat ben Dünya
cy
"Kadınlar ve hayvanlar için mah- Savaşında Prusyada iken durum Aptal değil, gerçekçi!
keme yoktur." bambaşka idi: Yârabbim, o zaman,
"Kadın ne kadar dayak yerse, oranın insanlarına, yakılıp yıkılan
yemeği o derece iyi olur." köylerine, şehirlerine, genellikle bü Konu gaddarlıktan açılınca, Rus
Köylerde, halkın yüzlerce yıllık tün kuruluşlarına nasıl acırdım! yada "pogrom'ların yahudilere
tecrübesinden gelme, böyle, pek Bilinmeyen bir sonuç için muazzam karşı giriştikleri mezalimden söz
çok atasözü vardır. Bu öğütlere say bir kuruluşu yıkıyorduk. Doğrusu, etmemek mümkün değildir. Pog-
gı gösterilir ve çocuklar bu zihni bunu miğde bulandırıcı bulmuş romların, iktidarı ellerinde tutan
yet ve anlayış içinde yetiştirilirler. tum. Hayatın vahşetine tanık olmak budala gaddarlar tarafından yöne
pe
Rusyada zaten, çocuklar da aynı tan öylesine bıkmıştım ki, yarala tilmiş olmaları hiçbir şeyi ve hiç
şekilde dövülürler. Bu konuyla il nınca âdeta memnuniyet duydum. kimseyi temize çıkaramaz. Yahudi-
gili olarak, Moskova bölgesinde iş Sonra kendimi Kafkasyada, Yude- lerin öldürülmesine ve herşeylerinin
lenen cinayetler hakkında bilgi sa
hibi olabilmek için, Moskova Mah-
kemesinin 1901'den 1910'a kadarki
raporlarını karıştırdım. Bu inceleme
Maksim Gorki anlatıyor!
sonunda, işkence edilmiş çocukla 1922lerde, kendisinden rus halkını anlatması istenen büyük
rın sayısının ve küçüklere karşı iş rus yazarı Maksim Gorki, o güne kadar akıllı - uslu, halim - se
lenmiş cinayetlerin beni altüst etti lim, sabırlı, kan dökmekten, insanlara eziyet etmekten hoşlan
ğini söylemek isterim. Rusyada ge mayan insanlar olarak tanıtılan rus halkını, bir büyük yazar ba
nellikle, karşıdaki kim olursa ol ğımsızlığı içinde, gerçekçi bir açıdan anlatmaktadır. Bu, Çekhov
sun, dövmeyi çok severler. Halkın ve İvan Buninle başlıyan tenkitçi bir tanıtmadır. Rus halkını,
görüşü, dayaktan geçirilmiş kimse- özellikle de rus köylüsünü iyi tanımak, İhtilâlin temelinde yatan
nin değerlendiği merkezindedir. sebepleri anlamak demektir. Gorkinin yaptığı da budur.
Hattâ, şu anlamda bir de söz var Rus köylüsü, maksatlı bir "halkçı edebiyat'ın tanıttığı gibi,
dır: "Dayakla eğitilmiş bir adam, uysal, kan dökmekten hoşlanmıyan, hatıralara saygılı, itaatkâr,
dayaksız yetişmiş iki adamdan üs devlet gücüne körükörüne bağlı, aptal bir köylü değildir. Büyük
tündür." İhtilâli öncesi ve sonrasıyla yaşamış" olan, rus köylüsünü çok
Dayak atmayı mutluluğun önem iyi tanıyan Gorki, teşhisini koymaktadır: "O, budala değil, ger-
li bir şartı olarak kabul eden ata çekçidir."
sözleri bile vardır. Örneğin, bunlar Batılı, cedlerinin eserlerini, doğduğu günden itibaren elinin
dan biri şöyle der: "Yaşamak güzel altında bulur ve onlarla haşır - neşir olarak büyür. Oysa ki rus
olabilirdi, eğer dövülecek kimse bu köylüsü, sonsuz stepte toprak, ekin, ot ve kardan başka birşey
lunsaydı.." görmez. Elinden alınmış, üzerinde tam bir köle hayatı sürdüğü
İç savaşa faal olarak katılan bir- topraklar, ona, "hatıralara saygısızlık" telkin eder.
9 Eylül 1967
30
AKİS ARAŞTIRMA
yağma edilmesine bu budalaların, lerle karşılaşmışımdır. Tabiat, rus ma vurmak lâzımdır!", "insanın ye
yüzlerce pogromisti, yahudi kadınla köylüsünü budala yaratmamıştır ve mek için kudreti vardır da, çalış
rın memelerini kesmeye, çocukla o, bunu bilir. O, çetin hayatım en mak için yoktur", vs. gibi...
rını boğmaya, kafataslanna çivi çak iyi şekilde yansıtan birçok hüzün O, bu çeşit binlerce atasözüne,
maya zorlamadıktan açıktır. Bu ca lü şarkı, birçok gaddar ve bayağı tekerlemeye sahiptir ve bunları us
navarlıkları daima, kütlelerin ken masal ve binlerce atasözü yaratmış talıkla kullanmasını bilir. Bunları
di inisyatiflerinin bir eseri olarak tır. Mujik, hiçbir zaman, aptal de çocukluğundanberi duyar ve içle
kabul etmek gerekir. ğildir. "Şeytandan korkma, insan rinde saklı bulunan hüznü, acıyı,
Peki ama, XIX. yüzyıl rus ede lardan kork", "yakınlarını döv, ya gerçeği, kendi kendisiyle alayı ve in
biyatının bütün dünyaya o kadar bancılar seni sayarlar" gibi sözler, sanlara karşı birikmiş kini çok iyi
güzel ve ikna edici bir dille anlat hep onundur. Doğruluk kavramı kavrar, insanlar ve özellikle de şe
tığı akıllı-uslu, halim-selim ve iyi hakkında pek de iyi bir kanaati yok hirde yaşıyanlar onu çok rahatsız e-
rus köylüsü, bu yılmak nedir bil tur; "gerçek, insanı beslemez", der; derler. Bunlar, mükemmel birer tu
mez, gerçek ve adalet düşkünü in "eğer iyi yaşıyorsan, yalanın ne ö- feylidirler ve onun alınterini ve ka
san nerededir? nemi var?", der; "doğru adam, bir nını emerek semirmişlerdir. Bu yüz
budala kadar zararlıdır", der. den o, âdeta ilâhî bir sevgiyle bağlı
Gençliğimde, bu tanıma uygun bulunduğu bu topraklar üzerinde
bir insanı Rusya köylerinde çok a- Rus köylüsü, kendini her işi yap boşuna yaşadığına inanır. Rus köy
ramış, fakat ne yazık ki bulama mağa muktedir ve yetenekli saydığı lüsü, etiyle, kanıyla bağlı bulundu
mışımdır. Köylerde daha çok, işine için, şu atasözlerini yaratmıştır: ğu bu toprakların, kendisinden zor
geldiği zaman saf görünmeyi mü- "bir rusa vur; o, sana hemencecik kullanarak çalındığı inana içinde
kemmelen beceren gerçekçi köylü bir saat yapıversin", "vurmak, dai dir.
a
cy
pe
Vladimir İliç Lenin. Onu bu kıyafet içinde, böylesine "kendini bırakmış", bir kanapede oturur halde görüp
de, "koca ihtilâli yapan adam bu mu?" diye hayret etmemek mümkün mü? İşte, Bolşevik İhtilâlinin bir
özelliği de, halktan ayrı düşmemeğe çalışan liderlere sahip olmasıdır. Dışın sessizliğine bakıp da için uysal
lığına hükmetmek, rus halkını tanımamak demektir.
9 Eylül 1967 31
ARAŞTIRMA AKİS
Göz alabildiğine uzanan step vs üzerinde, arabası, çadırı, tenceresi ve kayıtsızlığıyla rus köylüsü. Rus ede-
biyatına güçlü eserler kazandıran step, ayni zamanda, rus köylüsünün tabiatının oluşumunda da büyük rol
Oynamıştır. O, bu uçsuz - bucaksız topraklatın, zor kullanılarak kendisinden gaspedildiğine inanmıştır.
İhtilâlin temel sebeplerinden biri de budur.
32 9 Eylül 1967
AKİS ARAŞTIRMA
var olmak için insafsız bir mücade hoşuna gitmiyecektir, fakat bu tu cahilin, okumuşluğu olmıyan bir
leyi kabul etmek zorunluğunu bi tucu ve İhtilâle karşıt ideolojilere kimsenin gerçekte ne dinsiz, ne de
limsel yoldan' ispat etmiştir ve zayıf, son vermenin zamanı çoktan gelmiş, dindar olabileceğine ve sağlam, de
işe yaramaz kimselerin ortadan kal* tir. İşe yaramaz kimselerin beslen rin bir imana giden yolun, cehale
dırılmasına bir diyeceği olmadiğı- mesi millete çok pahalıya mal ol tin çölünden geçebileceğine inanmı
nı söylemektedir. Eski zamanlarda maktadır ve bu masrafı sıfıra indir yorum.
ise, ihtiyarların, atıldıkları çukur mek gerekmektedir." Dindar köylülerle konuşup, de
larda ölüme mahkûm edildikleri ve. Şu sırada Rusyada, bu tip pek ğişik mezheplerin hikâyesini dinler
ya bir ağaca çıkarılarak, olgun mey- çok mektup, rapor ve proje kaleme ken, dikkatimi en çok çeken şey,
va düşürülür gibi silkelenip düşü alınmaktadır. Bunlar gerçekten çir kafayı çalıştırma bahsinde göste
rüldükten sonra kemiklerinin kırıl kin ve üzücüdür ama, köylünün ka rilen uzvî ve kör bir şüphecilik ol
dığı bilinmektedir. Bunlar gözönün- lasının, acemice de olsa, kendisi i- muştur. "Cehaletin şüpheciliği" şek
de tutulacak olursa, işe yaramaz in çin yepyeni bir yöne doğru uyan linde tanımlıyabileceğim bir düşün
sanların, daha yumuşak bir şekilde maya ve çalışmaya başladığını gös ce mekanizması ile karşılaşmıştım.
ortadan kaldırılmalarına ben de ta termektedir: Köy, bütünüyle, dev Mezhepçilerin, devlete bağlı diyanet
raftarım, örneğin bunları, uygun leti düşünmeğe koyulmuştur. işlerinden uzak durma, kaçma kay-
bir şeyle tıkayıp öldürmek müm gularında ben, daima, yalnızca şekil
kündür. Bu tedbirler, yaşama mü ve özellikle dogmalardan değil, ge
cadelesini veya hiç olmazsa bu mü Rus köylüsü ve din nellikle devlet hayatı organizasyo
cadelenin şeklini çok yumuşatacak nundan kaçma isteğini sezmişimdir.
tır. Budalalar, kafadan sakatlar, de Bir inanışa göre, rus köylüsü, tam Çünkü bu inkârda, hiçbir yaratıcı
liler, caniler ve belki de şifa bulmaz anlamıyla dindardır. Fakat, hal düşünce izine, yeni bir inanç araş
hastalar, kamburlar, körler ve baş kın dinsel hayatını yeterli bir dik tırmasına götürecek yola rastlama
kaları için de aynı metodu uygula katle izlediğim halde ben, doğrusu, mışım dır. Bu, daha çok, az gelişmiş
mak iyi olur. Tabii, böyle bir kanun, bunu hiç hissetmedim. Ben, düşün bir düşünce mekanizmasının, kap
bizim mızmız entelektüellerimizin me yeteneğinden yoksun bir kara- samını ve bağlarını hiçbir zaman
a
cy
pe
Yıllarca süren iç savaş, rus halkının ve özellikle rus köylüsünün hiç de, İhtilâl öncesi rus edebiyatında
çizilen gibi olmadığını ortaya kovmuştur. Rusa göre, bir rusu öldürmek, bir ineği boğazlamakla birdir.
Birincisinin hesabını vermek, ikincisinin hesabını vermekten daha kolaydır. Gorki, yıllarca içinde yaşadığı
ve düşlerine kadar tanıdığı rus köylüsü için "gaddar", "İnsana eziyet etmekten zevk alan", "dayağı seven",
"maddiyatçı", "çıkarına düşkün" sıfatlarım kullanmaktan çekinmemektedir. Bu, rus köylüsünü "melek"
gibi tanıyanlar için oldukça şaşırtıcı bir durumdur.
9 Eylül 1967 33
ARAŞTIRMA AKİS
anlıyamıyacağı olay ve fenomenleri Kilisenin aldatmacalarını en ka "— Bizim, mucizelere ihtiyacımız
pasif ve kısır bir şekilde inkâra yö ba şekilde teşhir eden bazı olaylar» yoktur. Biz, gün ışığında, tereddüt
nelmesidir. tanık olanlardan en az bir kişiye, süz, korkusuz yaşamak istiyoruz.
örneğin, saygı duydukları bir tapı Oysa ki birçok mucize hazırlanmış
Öyle sanıyorum ki İhtilâl, rus nakta, vaktiyle ölmezliğine inanmış ve duyduğumuza göre yola da çık?
köylüsünde çok derin dinsel duy oldukları kokulu ve temiz bir vü mıştır: Örneğin, köylere de elektrik
guların var olduğuna inanmanın cut yerine yarıyarıya çürümüş ke ışığı vereceklermiş. Sözde, daha az
yanlışlığım ortaya çıkarmıştır. Yer- miklerin veya çirkin bir kuklanın yangın olacakmış. Allah işitsin!
sizlikten çok, açıkça düşünce öz meydana çıkarılması karşısında ne Yalnız, eğer yanılır da bir düğmeye
gürlüğünü ispatlamak amacı ile köy ler hissettiklerini sordum. Bazıları, yanlış basarlarsa, işte kıyamet o za
kiliselerinde klüplerin ve tiyatro bunun da bir mucize olduğunu ve man kopar. Çünkü, köy birden tu
ların açılmış olmasına ben, çok az bu kutsal vücutların, imansızlar ta tuşur. İşte, neden çekinmemiz ge
önem vermekteyim. Tapınaklara rafından yapılacak kötülükleri bil rektiğini anladınız mı şimdi? Bu
karşı da daha kaba ve çirkin bazı dikleri için, mezarlarından çıkıp nunla size hatırlatmak isterim ki,
davranışları tespit etmek mümkün saklandıklarını; diğerleri ise, bu hi şehir kurnaz, köy budaladır. Onu
olmuştur. Bunu, din adamlarına lenin, iktidardakilerin kutsal vücut kolayca aldatabilirler. Bu ise önemli
karşı duyulan düşmanlık, onu kü ları yok edeceklerini bilen din a- bir iştir. Askerler bize, savaş sıra
çültme isteği ve gençliğin, "herke damları tarafından, karışıldık sıra sında elektrikle bütün bir alayı bir
sin saygı gösterdiğine ben kafa tu sında ve bu aziz vücutları, korumak den öldürdüklerini anlatıyorlardı."
tarsam, sanki ne olur?" tarzındaki amacıyla, hazırlandığını söylediler.
cüretli ve saf merakı ile açıklamak Din adamları, sözde, o zaman ger Bu "caliban" şüphelerini dağıt
da pekâlâ mümkündür. çek vücutları ortadan kaldırmış ve mak için çalışıyordum. O zaman,
bunların yerine, şimdi teşhir edilen şu akıllı cevabı aldım:
mankenleri koymuşlardı! "— Birisi herşeyi biliyor, diğeri
Bu konuda birkaç örnek
hiçbir şeyi bilmiyor. İşte bu, her fe
Tabii, bu şekilde konuşanlar yal lâketin başıdır. Eğer hiçbir şey bü-
Şimdi sayacağım olaylar, yukarda- nızca, köyün eski, cehaleti temsil mezsem, nasıl inanabilirim?"
eden mensuplarıdır. Daha genç ve
kilerle kıyaslanamıyacak derece
a
eğitilmiş köylüler, kilisenin halkı
de önemlidir: Örneğin eski "Lavta
de Kiev" kilisesi ve Trinite ve Aziz nasıl aldatmış olduğunu bilmekte
Serge" manastın gibi, büyük bir ta ve,
cy
rihi ve dinî rol oynamış bulunan, "— İyi ki gerçeği meydana çı
üstelik halkın çok derin bir saygı kardılar. Bir yalan eksik olsun" de
gösterdiği tapınakların tahribi, köy mekteydiler.
lülerde, beklenilenin tersine, ne iti
raza, ne de herhangi bir karışıklığa
yol açmıştır. Sanki, Rusyanın herbir "Bilmeden nasıl inanırım?"
köşesinden dindarları kendine çeken
bu dinsel merkezler, büyülerini bir Fakat hemen sonra bunlar, o za
denbire yitirivermişlerdir. Oysa ki
pe
34 9 Eylül 1967
pe
cy
a
pe
cy
a