Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 12

AKILLI İNSANLAR NEDEN BU KADAR APTAL OLABİLİRLER

“Akıllı insanlar aptal olabilir mi” diye merak edenlerin, ne çok uzağa bakmalarına ne de
dünyayı belirli bir ideoloji çerçevesinde değerlendirmelerine gerek var..

• Yale Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, Rhodes burslu, * bir Birleşik Devletler
başkanı o kadar “aptalca” davranışlar sergilemiştir ki, bunları neden yaptığını hemen hiç
kimse anlayamamıştır. Kamuoyu iyi yetişmiş bir hukukçunun hormonsal zorlamaların
ötesinde böylesine hukuksal bir kâbusa karışmasına hayret etmiştir.

*Şirketlerle akademik dünya arasındaki bağlan pekiştirmek amacıyla


oluşturulan, yuvarlak masa gruplarının yaratıcısı Cecile Rhodes’in adına
verilen burs

• İşinin ehli olarak değerlendirilen bir savcı ve yargıç, bir Amerikan başkanına karşı açıkça
kan davası güderek, Amerikan halkının büyük bir kısmının gözünde ismini zedelemiştir.
Savcının yürüttüğü kampanya boyunca, halkın büyük çoğunluğu, kendisinin bir hukuk
davasını sürdürmediğine, sadece “kazanmak” için uğraştığına inanmıştı.

• Siyasi duruşu belli, ancak aynı zamanda dengeli ve bilge biri olarak tanınan bir Amerikan
kongre üyesi, meclisteki partili “yöneticilerle” birlikte kazanamayacağı bir davanın peşinden
giderek namını yerle bir etmiştir.

• Delaware’nin eski eyalet başsavcısı, kendisini reddeden kız arkadaşını öldürdüğü için
ölüm cezasına çarptırılmıştır.

• Çocuk pornografisi bulundurma suçlamasıyla yargılanan ve hüküm giyen dünyaca ünlü


bir jeolog, bir erkek çocukla ilişkiye girmekle ve daha sonra ona tecavüz etmekle
suçlanmıştır.

İster tek bir zekâ türüne (g veya IQ), ister çoklu zekâya, ister ikisinin arasında bir şeye inanın,
yukarıda bahsedilen bireylerin davranışları (kimi zaman da kendi davranışlarımız) zekâ
hakkında bildiklerimizle açıklanamaz gibi görünürler. Neden insanlar kariyerlerini, hatta
hayatlarını mahvedecek ölçüde aptalca düşünüp, aptalca davranırlar?

İşte zekâ teorileri dahil, psikoloji teorilerinin büyük bir kısmının ihmal ettiği bu tür sorulara
cevap bulmak gerekir. Tüm dünyada, zekâ ve yetenek araştırmaları yürüten ve kimin
kendisini başarıya ulaştıracak bir zekâya sahip olduğunu belirlemeye dönük testler geliştiren
koca bir sektöre milyonlarca dolar harcanır; ama kimin zekâsını en iyi biçimde kullanacağı ya
da kimin zekâsını şaşırtıcı ve nefes kesen ölçüde aptalca eylemlerde boşa harcayacağı
konusuyla aslında hiç ilgilenmez.

Burada “aptallık” kelimesiyle, herhangi geleneksel bir testte kötü performans gösteren bir
kişiye atfedilen “zihinsel gerilik”, “öğrenme güçlüğü” veya alışılmış başka bir etiket
kastedilmemektedir. Bu kişilerin büyük bir kısmı günlük hayatlarını normal bir şekilde
sürdürürler. Kastedilen, başkalarının canını alabilecek türden aptallıklar gösteren
kimselerdir.

Geleneksel anlamda aptallığın, insanların ya da onların çevresindeki insanların hayatlarını


söndürdüğü neredeyse hiçbir şekilde görülmemiştir. Burada kastedilen, neyin riske
edildiğinin veya cephenin nerede olduğunun çoğunlukla belli olmadığı, sonuçta kimsenin
kazanmadığı, ülkeleri sürekli savaş kargaşasında bırakan türden bir aptallıktır.

Tutarlılığı sağlamak için, aşağıdaki konulara eğilmek gerekir.

• Aptallık özelliğinin doğası.

• Bu özellik için önerilen teoriler.

• Aptallığın zekâ ile ilgisi.

• Aptallık aptalca davranışa nasıl katkıda bulunur?

• Aptallık ölçülebilir mi?

• Aptallık değiştirilebilir mi? (Bir kişi daha az aptal hale getirilebilir mi?)

Sh: 7-9

AKILLI İNSANLAR NE ZAMAN VE NEDEN APTALDIRLAR?- R ay Hyman


Bu yazının başlığı, Akıllı İnsanlar Neden Bu Kadar Aptal Olabilirler, akıllı insanların en azından
arada bir aptalca şeyler yaptığını farz eder. Bölüm başlığı, bu tür aptal davranışların
açıklanması gerektiği anlamını taşır. Açıklama getirmeyi deneyen herhangi birinin
karşılaşacağı ilk güçlük, başlığın günlük konuşma diliyle yazılmış olmasıdır. Kilit sözcükler
olan akıllı ve aptal halk psikolojisine ait ifadelerdir. Aynı zamanda anlamları muğlak, belirsiz
olup, kişiye ve kullanıldığı duruma göre değişebilir.

Akıllı terimi psikolojik bir kavram olan zekâya eşitlenebilir. Aslına bakılırsa, kitaba katkıda
bulunanların tercihi de bu yöndedir. Bu unsur bütün yazarların hemfikir olduğu konudur. Ne
yazık ki aptal teriminin psikoloji teorisinde açık bir tanımlaması yoktur. Bunun sonucu olarak
yazarlar bu kavramı incelerken büyük ölçüde farklı yaklaşımlar sunmaktadır.

Başlık akıllı olmanın insani bir özellik olduğunu açıkça belirtiyor. Bu, bireyin ayrılmaz bir
özelliğidir. Bugün akıllı olan bir kişinin yarın da, öngörülebilir bir gelecekte de akıllı olması
beklenir. Elbette ki en azından bazı yazarlar, zekânın sabit olmadığını ortaya koymuştur.
İnsanlar gayret göstererek ve uygun talimatlar rehberliğinde zekâlarını geliştirebilirler. Ancak
zekâda hızlı değişimler ve büyük dalgalanmaların görülmesi nadirdir.

Diğer yandan aptallık bir eylemin, davranışın, durumun veya bir kişinin özelliği olabilir.
Sigara içen bir kişinin niyeti, motivasyonu ve onu haklı gösterecek yorumu ne olursa olsun,
sigara içmenin aptalca olduğunu düşünebiliriz. İnsanların büyük bir çoğunluğu aptal tanımını
bu tür eylemler için kullanıyorsa da, yazarların bu şekilde bir kullanım düşündüklerinden
şüpheliyim. Kitap başlığındaki paradoksun nedeni, aptal teriminin bireyin bir özelliği olarak
kullanılma olasılığında yatar. Çünkü, yazarlardan biri hariç tümü, aptal terimini akıllının zıddı
olarak ele almakta; öte yandan, her iki terimi de bireyin bir özelliği olarak değerlendirmeleri,
bir insanın aynı zamanda hem akıllı hem de aptal olabileceği anlamına gelmektedir. Böylece
başlık ilk bakışta bir paradoks ortaya koyar. Bu da çözülmesi gereken bir bilmeceyi
beraberinde getirir.

Bu paradoksu çözmenin bir yolu Wagner, Stemberg ve belki diğer birkaç yazarın
bölümlerinde dolaylı olarak dile getirilmektedir. Çözüm zekâ ve aptallığı alana bağlı olarak
ele almaktır. Yani bir kişi profesyonel hayatında akıllıyken, özel sorunlarında aptalca
davranabilir. Bu paradoksu çözmenin diğer ilginç bir yolu, aptallığı bir durum veya bir
davranış özelliği olarak göz önüne almaktır. Bu, profesyonel hayatında genellikle akıllı olan
birisinin, aynı profesyonel hayatında zaman zaman aptalca davranmasını açıklayabilir. Bu
senaryo yazarların çoğunun aklındaki yaklaşımdır.

Bütün yazarlar akıllı insanların davranışlarına odaklanmıştır. Bu, budala (zeki olmayan)
insanların aptal olup olmadığı sorusunu açıkta bırakıyor. Yazarların büyük bir çoğunluğunun,
aptallığı, bir kişinin yeteneklerini ve bilişsel kapasitesini optimal olarak kullanmada
gösterdiği beceriksizlik olarak değerlendirdiğini söylemek doğru olur kanısındayım. Bu her
ne kadar makul görünse de, aptallığın düşük zekânın göstergesi olduğu yönündeki yaygın
kabulle tutarsızmış gibi görünür. Aptallık, gerçek ve potansiyel davranış arasındaki farklılık
olarak değerlendirildiği takdirde, maladaptif (uyum göstermeyen; uygunsuz, uyumsuz)
davranan veya düşük entelektüel yeteneklerini tam kapasiteyle kullanan bir kişi için
kullanılamaz.

Anlaşma ve Anlaşmazlık Noktaları


Çoğu yazar, akıllı insanların neden aptal olabileceği sorusuna, meydan okurcasına yanıt
aramayı kabul etmiştir. Hem Perkins, hem de Ayduk ile Mischel konuyu öz düzenleme (self
regulation) eksikliği yönünden incelemiştir. Onlara göre aptalca davranış, eylemin uygun
olmayan zamanda uygun olmayan yerde tetiklenmesinin veya kişinin daha önemli, ama daha
uzun vadeli amaç peşindeyken o anki tatminini bastırmaktaki beceriksizliğinin sonucudur.
Dvveck’e göre aptallık, bireyin kendi kapasitesini ve öğrenme fırsatlarını tam olarak
kullanamamasının sonucudur. Bu eksiklikler zekânın sabit olduğu kabulüyle ve kötü
performansla sonuçlanabilecek görevlerden kaçınma savunmasıyla ilintili gibi
gözükmektedir. Stanovich ve Austin ile Deary, aptallığın nedenlerini kişilikten ve zekâdan
bağımsız olarak kişinin başka huylarında aramışlardır. Wagner ve Grigorenko ile Lockery,
aptallığı sosyal sistem düzeyinde ele almışlardır. Halpem, Bili Clinton’ın Monika Lewinsky ile
olan ilişkisini ifşa etme biçimindeki aptallığını, onun, çevresinde olan değişiklikleri anlama
eksikliğine ve eski alışkanlıklarına (düşüncesizlik) güvenmesine bağlamaktadır.

Stanovich, Moldoveanu ile Langer ve Sternberg’in bölümlerinde bu paradoksu çözmenin


birbirinden çarpıcı ölçüde farklı üç ayrı yolu bulunmaktadır. Çoğu yazar “aptalı” “akıllının”
(zeki) karşıtı olarak kullansa da, Stankovich aptallığı rasyonelliğin zıttı olarak ele almanın
avantajlarından bahsetmektedir. Başka bilişsel bilim insanlarını izleyen Stankovich, zihinsel
fonksiyonu üç düzeyde İncelenmektedir. İlki eylemin donanımını veya yerine getirilmesini
gözeten biyolojik düzeydir. İkincisi sistemin bilişsel kapasitesine karşılık gelen algoritma
düzeyidir. Stanovich akıllı olmayı veya zekâyı bu düzeye yerleştirir. Üçüncüsü düşünme şekli,
amaç belirleme, tarz kopyalama ve benzerlerinin bulunduğu kasıt düzeyidir. Bu, rasyonel ve
aptalca davranış hakkında konuşmanın anlamlı olduğu düzeydir. Bu analize göre aptallık,
hedefleri peşinde giderken bilişsel yetenekleri kullanma eksikliğinin görüldüğü ikinci
düzeyden kaynaklanır (pragmatik veya epistemik).

Moldoveanu ve Langer “aptal” etiketinin uygun olmayan kullanımına odaklanmıştır. Aptallığın


çoğu aşikâr durumda kişilerin gözlemciler tarafından akılsızca etiketlenmesinden, toplumsal
rollerin (öğretmen-öğrenci ilişkisi gibi) etkileşimli takibinin akılsızca yapılmasından ve sosyal
önyargıların kişi tarafından akılsızca özümsenmesinden kaynaklandığını iddia etmektedirler.
Onlara göre, standartlara uygun hareketler göstermeyen deneklerle yapılan araştırmalardan,
ne bu bireylerin “mantıksız” (irrasyonel) davrandığı ne de “bilişsel kötürüm” oldukları anlamı
çıkar. Bu tür anlamlar, yalnızca deneklerin verilen bilgiyi kendilerinden farklı bir şekilde
algılayabileceklerini düşünemeyen akılsız deneycilerin eksikliğini yansıtır. Moldoveanu ve
Langer, deneklerin ele alman problemi nasıl yorumladıkları göz önüne alındığında, rasyo-
nelliklerinin geçerliliğinin gösterilebileceğine inanmaktadırlar. Düşünceli/düşüncesiz
sürekliliğini zeki/zeki olmayan ile değiştirdiğimizde insanları ve davranışlarını aptal olarak
tanımlama eğiliminin ortadan kalkacağını ileri sürmektedirler.

Stemberg akıllı insanların aptal olabileceğini reddederek paradoksu basitçe çözer.


Stanovich’in tersine Stemberg aptalı akıllının zıttı olarak kabul etmiş görünmektedir. Ama
konuyu akıllı insanlar neden bu kadar aptal olabilir tartışmasından çıkarıp akıllı insanlar
neden bu kadar ahmak olabilire çevirmiştir. Bu bağlamda ahmak bilgenin zıttıdır. Bu, yazara
bilgeliğin dengesi teorisi ve ahmaklığın dengesizliği teorisini destekleme olanağı tanır.
Bunların ışığı altında, Levvinsky olayında Clinton’ın davranışının sonucu aptalca değil, elbette
ki ahmakçadır. Stemberg, Clinton’ın uygunsuz davranışının (Halpem’e göre aptalca,
Stemberg’e göre ahmakça) durumların ortaya koyduğu üstü kapalı işaretleri anlama
eksikliğinin sonucu olduğu konusunda Halpem ile aynı görüştedir.

Moldoveanu ve Langer, hüristik tümevarım ve önyargı araştırmasının ekolojik geçerliliğini


reddeden yegâne yazarlar olarak ortaya çıkarlar. İki yazar da, bu araştırmanın günlük
yaşamdaki davranışları tanımlamada yetersiz kaldığını düşünmektedir. Öte yandan Stanovich,
laboratuvar ortamında keşfedilen bu peşin hükümlerin gerçek dünyada nasıl işlediğine ilişkin
çeşitli örnekler vermektedir -fizikçilerin kabulleri, risk değerlemesi, vs. Wagner, Halpem ve
Grigorenko ile Lockery bu peşin hükümlerin günlük yaşamdaki gerçekliklerine açıkça atıfta
bulunurken, diğer katılımcılar bu kapsamı zımnen kabul ediyor görünmektedir.

Yazarlar arasındaki bu açık anlaşmazlık, kısmen akıllı ve aptal terimlerinin muğlaklığına


bağlanabilir. Yazarlar arasında bu terimleri psikolojik temelde tanımlama ve inceleme
açısından farklılıklar gözlemlenmektedir. Bununla birlikte, görünür anlaşmazlığın temel
nedeni yazarların aptallığı anlatmakta kullandığı örneklemlerin, bağlamların ve örneklerin
farklı olmasıdır. Yazarların büyük bölümü, ilgi çekici bulmadıkları bilgi eksikliği, anlık
yanılmalar, yorgunluk ve basit “performans” uygulamalarından kaynaklanan “aptallığı” göz
önüne almaz. Kamyon şoförünün ham-zemin geçitten trenden önce geçmeye çalışması ya da
çocukların tatminlerini geciktirme zaafları gibi güdüsel yapılan eylemler, en azından iki
bölümün odak noktasıdır. Clinton-Levvinski ilişkisi iki ayrı bölümde önemli bir yer tutar.
Yönetimsel yetersizlik, İran-Kontra olayı, sigara içme, Çeçenistan, öğretmen öğrenci
algılamaları, öğrenme güçlüğü, Vietnam ve Rodney King olayı gibi sosyal aptallıklar
yazarların ele aldıkları diğer örneklerdir.

Uyumlu ve uyumsuz davranışlar çok farklı durum ve bağ-lamlarda meydana gelir. Bu


bağlamların her biri farklı konuları ortaya çıkarabilir. Bunların hepsinde bazı davranışlar o
kadar sorumsuz, dikkatsiz, düşüncesiz, savsak ve şaşırtıcıdır ki, “aptal” tanımlamasını davet
ederler. Moldoveanu ile Langer’in dolaylı olarak ifade ettikleri gibi, bu küçük düşürücü tanımı
kullanmaktan kaçınmak belki de daha iyidir. Ama bu tanımı bırakırsak, bu sefer de
düşüncesizliğin ötesindeki eylemleri belirtmek için özdeş bir yola başvurma zorunluluğu
duyacağımızdan şüphe ediyorum. Bütün ahmaklar eşit yaratılmamıştır.
Wolfgang Köhler (1959) ünlü klasiği The Meniality of Apes'te (Maymunların Zihniyeti), yaptığı
geniş çaplı gözlemler sonucunda şempanzelerin problem çözerken üç çeşit hataya
düştüğünü saptamıştır.

1. “İyi hatalar”: “Gözlemcinin, insanın başarılarını zihninden soyutlayıp, yalnızca


gözlenen davranışın doğasına odaklanması durumunda fark edebileceği, hayvanın yaptığının
aptalca olmadığı, hatta neredeyse lehte bir izlenim bıraktığı hatalardır.”

2. “Görevin şartlarının tam olarak anlaşılmamasından doğan hatalar:” “Böyle bir hata, bir
kutunun hayvan tarafından daha yükseğe konarak statik açıdan daha kötü bir konuma
getirilmesi sırasında görülebilir. Bu tür durumlarda edindiğimiz izlenim belli ölçüde sınırlı bir
masumiyettir.”

3. “Alışkanlıktan kaynaklanan kaba (ham) aptallıklar.” “Hayvanın etrafı kolaçan


edebilmesi gereken durumlarda gözükür... Bu tür davranışlar, oldukça sinir bozucudur -
hatta neredeyse insanı kızdırır... Bu tür davranışlar benzer süreçler daha önce gerçek bir
çözüm olarak ortaya çıkmamışsa görülmezler. Aptallıklar birincil çözümlerin çıkabileceği,
kazara gerçekleşen ‘doğal’ kesitler değildir... Bunlar önceki özgün çözümlerin daha sonra
ortaya çıkan etkileridir; sıklıkla tekrarlandıkları için, deneylerin özel şartlan göz önüne
alınmadan ikincil olarak ortaya çıkma eğilimi göstermeleri beklenir. Bu tür hataların
öncesinde oluşan koşullar uykulu olma hali, aşırı yorgunluk, soğuk ve hatta heyecanlı olmak
gibi görünmektedir.”

Köhler hayvan zekâsının sadık bir savunucusuydu. Kitabı, Thomdike’ın her türlü hayvan
“muhakemesini” yalnızca deneme yanılma açısından ele almasına karşı yazılmış ateşli bir
karşı çıkıştı. Yine de Köhler’in bazı şempanze davranışlarını “aptal” olarak tanımlamaya
zorlandığını hissederiz. Gerçekten de şempanze dünyasında başka davranışların zekice
olduğunu görmesinden dolayı böyle bir tanıma ihtiyaç duyar. Benzer şekilde sırf bazı bilişsel
eylemleri aptalca olduğu için, insan kavrayışının itibarını kötülemeyiz. İnsanın bilişini
genellikle rasyonel ve uyumlu kabul ettiğimiz için rasyonellik ve uyumdan sapan davranışları
“aptalca” olarak tanımlarız.

Daha önce, yazarların aptallığa yaklaşımları arasındaki farkın, söz konusu kavramı farklı
kullanmalarından kaynaklandığını belirtmiştim. Uyumsuz davranış hakkında birkaç örneği
kısaca incelemenin akıllı insanların neden aptal olabileceği konusuyla ilgili birçok unsuru
anlayabilmemiz açısından yararlı olacağı kanaatindeyim.

Sh:11-17

AKILLI KİŞİLER APTAL DEĞİLDİR, AMA ELBETTE AHMAK OLABİLİRLER- Robert J.


Sternberg

Ahmaklığın Dengesizlik Teorisi


İngiliz Dili American Heritage Sözlüğü’ ne (1992) göre aptal (stupid) olan bir kişi” yavaş
öğrenir veya anlar zekâsı eksiktir” (sayfa 1784-1785). Ahmakça (foolish) davranan bir kişi”
değerlendirme eksikliği gösteriyordur, Yanlış bilgiden veya aptallıktan kaynaklı böyle
niteleniyordur, (İnsanların gülmesine neden oluyordur; davranışları anlamsız veya saçmadır,
aşırıya kaçar veya inatçıdır, makul değildir” (sayfa 707). İki tanım oldukça farklı anlamlara
işaret eder.
1990’ların klasik vakası haline gelen olayı düşünün: Başkan Clinton’ın Monica Lewinsky ile
ilişkisi. Clinton ne yaptığını biliyor ve anlıyor muydu? Elbette çok iyi biliyordu. Kısmen bu
nedenden dolayı insanlar onu affetme yanlısı olmadılar. “Cinsel ilişki” ifadesindeki gibi,
sözcüklerin anlamını kılı kırk yararcasına kullanması, eylemlerinin doğasının gayet farkında
olduğunu gösteriyordu. Clinton aptalca hareket etmemiştir. Ama iyi değerlendirme eksikliği
göstererek ve genellikle makul olmayan davranışlarda bulunarak ahmakça davranmıştır.

Siyasette bir kuşak geriye gidersek ahmakça davranan çok zeki başka bir başkan daha
buluruz. Richard Nixon düşmanları hakkında bilgi toplayıp onlara darbe vurmaya kararlıydı.
Watergate hırsızlığı Demokratların uygulama ve planlarını öğrenme fırsatı olacaktı. Nixon’un
bu hırsızlıktaki rolü açık değildir. Ama açık olan Nixon’un bu hırsızlığı örtbas etme
girişiminin tam ortasında olduğudur. Hatta başkan örtbas etmenin bütün dayanakları yerle
bir olduğunda dahi gizliliği devam ettirmeye çalıştı. Makul standartların hiçbirine göre Nixon
aptal değildi. Ama o ahmakça davranmıştı.

Bir kuşak daha geriye gidip çok farklı bir bağlamda çok farklı bir siyasi lideri ele alırsak
benzer bir görüntü buluruz. Neville Chamberlain’in Hitler’i sakinleştirme çabalarını
sürdürmesi aptalca mıydı? Sözlüksel anlamda değildi. Chamberlain ihtiyatlı davranma
nedenlerini sıralayabilir ve zeki eylem yönünü tuttuğuna birçok kişiyi inandırabilirdi. Ama o
ahmakça davranmıştı. Değerlendirme eksikliği gösterdi. Soru Hitler’in emperyalist
macerasına devam edip etmeyeceğiydi. Bütün işaretler devam edeceğini gösteriyordu.

Eğer Clinton, Nixon ve Chamberlain’in aptal veya zihinsel eksiklikleri olmadıkları konusunda
hemfikir olabiliyorsak, o zaman şaşırtıcı eylemlerine başka yönden bakmalıyız. Kesin
konuşmak gerekirse, kendi içlerinde bu kişiler ya da eylemleri ahmakça değildi. Ahmaklık
daha ziyade bir kişi ve bir eylem arasındaki etkileşim ile olur. Bu dünya liderleri belli şart ve
durumlarda ahmakça davrandı. Diğer şart ve durumlarda ise davranışları ahmaklık dışında
her şeydi. Örneğin Nixon Çin’e kapıları açtı. Clinton ABD tarihinin en güçlü ekonomisine
başkanlık etti. Bazı alanlarda çok etkili olan kişiler diğer alanlarda ahmakça davranabilirler.

Ahmaklığın Dengesizlik Teorisi daha önce geliştirdiğim bilgeliğin denge teorisi üzerine
kurulur (Stemberg 1998). Önerilen teori ahmaklığa bilgeliğin zıttı olarak bakar. Aptal olarak
işaret ettiğimiz davranışların büyük çoğunluğu zekinin zıttı olan aptal değildir; ama daha
ziyade bilgeliğin zıttı olarak ahmakçadır. Ahmakça olmanın başlangıcı, sözsüz bilgideki bir
kusurda yatar.

Sözsüz Bilgi Yaklaşımı

SÖZSÜZ BİLGİNİN DOĞASI


Burada önerilen ahmaklık görüşünün esasında sözsüz bilginin kazanılmasında veya
kullanılmasındaki kusurlar vardır.

Sözsüz bilgi genellikle başkalarının doğrudan yardımı olmadan elde edilen ve bireylere
kişisel olarak değer verdikleri hedeflere ulaşmaya izin veren eylem odaklı bilgi olarak
tanımlanabilir (Stemberg et al. 1995; Stemberg et al. 2000). Sözsüz bilginin üç ana unsuru
vardır: Prosedüreldir; kişilerin değer verdiği hedeflere ulaşmayla ilişkilidir; başkalarının küçük
bir yardımıyla veya yardım almadan elde edilir.
Sözsüz bilginin prosedürel ve eylemle yakın ilişkili olduğuna işaret ettiğimizde ona ‘bunu
bilme’nin değil ‘nasıl olduğunu bilme’nin bir biçimi olarak bakarız (Ryle 1949). Çalışmamızda
şart eylem dizisini (üretim sistemleri) sözsüz bilginin zihinsel temsilini anlamak için yararlı
bir formalizm olarak görmekteyiz. Örneğin bir pazartesi sabahı birisi kötü haberi patrona
iletmeliyse ve patronun golf oyunu bir gün önce yağmur nedeniyle yanda kalmışsa ve de
patronun adamları onu kızdırmamak için özen gösteriyorsa, patronun haftasını zehir
etmemek adına haberi bekletmek daha iyidir. Sözsüz bilginin her zaman belli durumlardaki
veya durum sınıflarındaki belli kullanımlara bağlı olduğuna dikkat edin.

Bir kişinin sözsüz bilgiyi kazanması veya kullanmasında bir kusur olduğunu farz edin. Kişi
belki bu unsurlardan bir tanesini, örneğin pazartesi sabahının patron için önemini (kötü
haber haftasını berbat eder) hiç öğrenmemiştir. Veya belki de patronunun pazar günü golf
oynayamadığında keyfinin kaçmaya eğilimli olduğunu hiç öğrenmemiştir. Alternatif olarak
kişi bunları öğrenmiştir; ama buna rağmen patronuna haberi iletmeye kararlıdır. Kişi kötü
haberi yanlış zamanda söyler; patron küplere biner ve hıncını haberi getirenden çıkarır.
Mesajcı ahmakça davranıp bedelini ödemiştir.

Sözsüz bilgi pratik açıdan da yararlıdır. Kişilerin değer verdiği hedeflere ulaşmada araç
olurlar. Böylece insanlar bu bilgiyi hayatta başarıya -başarıyı nasıl tanımlamışlarsa-ulaşmak
için kullanırlar. Hayatla ilgili olmayan problemleri çözen prosedürler hakkındaki soyut
akademik bilgiye sözsüz bilgiyi oluşturan bu perspektifte değinilmeyecektir.

Son olarak sözsüz bilgi başkalarının yardımı olmadan kazanılır. İdealde başkaları bu bilginin
kazanılmasına rehberlik edebilir. Bu bilginin kazanılmasına çevresel katkı genelde en az
düzeydedir ve bazen organizasyonlar sözsüz bilginin kazanılmasını gerçekte bastırabilir.
Örneğin bir işletme, çalışanlarının kişisel kararların nasıl alınması gerektiğine karşın nasıl
alındığını bilmelerini istemeyebilir. Gelişimsel açıdan bu görüş bilgeliğin dolaylı
kazanılmasından dolayı öğretilmediğini ileri sürer. Benzer şekilde ahmakça olmak ahmakça
davranışların biçimsel akışından değil, çevredeki işaretleri okumadaki kusurlar yüzünden
kazanılır. Kişi bilgeliğin gelişimi için şartlan ve vaka çalışmalarım sağlayarak öğrencilerin
bilgeliklerini geliştirmelerine yardım edebilir, ama şartlar gözetilmeksizin bilgece olduğu
düşünülen belli eylem akışını öğretemez. Kişi kendisine ne kadar sözsüz bilgi sağlayacak bir
çevreye konursa konsun onu kazanmak hemen hemen her zaman kişinin sorumluluğundadır.
Eğer bu bilgi kazanılmaz ve etkin şekilde kullanılmazsa birey kapılarını ahmakça davranışlara
açar.

Sözsüz bilgi, içinde bulunulan şartlara bağlıdır. Bu yüzden bir şartta uygulanan sözsüz bilgi
başka bir şartta uygulanamayabilir. Ancak insanlar bu şekilde düşünmeyebilir. Bir alanda
bilgece değerlendirme yaptıklarında genellikle alanlar arasında da bilgedirler. Kendi
bilgeliklerine olan bu inanışları çoğunlukla onların düşmesine yol açar.

SÖZSÜZ BİLGİNİN ETKİN KAZANILMASINA VE KULLANILMASINA ZARAR VEREN ÜÇ ETKEN


Clinton’ın Monica Lewinsky krizini önlemek için ihtiyaç duyduğu sözsüz bilgi ince veya gizli
bir bilgi değildi. Bu durumda şu sorulmalıdır: Akıllı olduğu açık Clinton gibi biri, bu bilgiyi
kazanıp uygulamada nasıl başarısız olmuştur? Yanıt, konumu gereği büyük güce sahip
kişilerin çoğunlukla onları ahmakça davranmaya iten üç eğilime sahip olmasıdır: Her şeyi
bilme, her şeye gücü yetme ve zarar görmezlik düşüncesi.
Her şeyi bilme düşüncesi, kişinin bilinebilecek her bilgiye kendi tasarrufuyla ulaşabildiği
durumların sonucudur. Güçlü bir lider bir telefon konuşmasıyla hemen hemen her türlü
bilgiye ulaşabilir. Bu arada insanlar bu güçlü lideri çok bilgili veya her şeyi bilmeye yakın
olarak değerlendirir. Bu güçlü lider zamanla her şeyi bildiği fikrine kapılabilir. Janis’in (1972)
toplu düşünme kurbanları analizinde gösterdiği gibi, başkanın kadrosu da böyle düşünebilir.
Siyaset tarihi, olduklarından daha fazla bildiklerine inanan parlak hükümet yetkililerinin
ahmakça kararlarıyla doludur.

Her şeye gücü yetme düşüncesi, bireyin kullandığı aşın güçten kaynaklanır. Belli alanlarda
birey neredeyse ne yapmak istese yapabilir. Buradaki risk bireyin aşırı genellemeye giderek
bu yüksek düzeyli gücün her alanda uygulanabileceğine inanmasıdır.

Zarar görmezlik düşüncesi tam bir korunma hayalinin var-lığından, örneğin büyük bir
kadrodan kaynaklanır. İnsanlar, özellikle de liderler onları korumaya her an hazır birçok
arkadaşa sahipmiş gibi görünür. Liderler kendilerini dalkavuklardan korumalıdır. Harry
Truman, çok güçlü (Washington) liderlere, kendilerine arkadaş olarak bir köpek seçmelerini
önermiştir. İşler kötüye gitmeye başlayınca, dost bilinenler sadık dost dışında her şey
olabilirler; ama köpeğin sadakati koşulsuzdur.

SÖZSÜZ BİLGİNİN ÖLÇÜLMESİ


Yaptığımız bir dizi çalışmayla, (Stemberg, Wagner & Okagaki 1993; Stemberg et al. 1995; ve
Stemberg et al. 2000’de özetlenmiştir) gerçek dünyadaki sözsüz bilgiyi değerlendirebilecek
bir yöntem geliştirmeye çalıştık. Değerlendirme kurma metodolojisi bir hayli karmaşıktır.
Öncelikle insanlarla, mesleklerindeki kritik durumlarla nasıl başa çıktıkları üzerine
görüşmeler yaparız. Sonra bu görüşmelerdeki üstü kapalı sözsüz bilgiyi çıkartırız. Ardından
bu bireylerden; kendilerini, başkalarını ve mesleki görevlerini yönetirken karşılaştıkları
problem türlerini çözmelerini isteyen değerlendirmeler hazırlarız. Bu problemlerden her biri,
tipik olarak, problemi ele almada muhtemel seçenekleri barındıran iş hayatıyla ilgili bir
senaryodur. Teste girenlerden problemlerin kalitesini Likert ölçeğinde değerlendirmeleri
istenir. Bütün problemler için yanıt profilleri uzman grubun ortalama profiline göre
puanlanır.

ÇIKARLARI DENGELEYEN SÖZSÜZ BİLGİ OLARAK AHMAKLIK


Burada önerilen ahmaklık tanımı yukarıda anlatıldığı gibi hem sözsüz bilgi fikrine hem de
dengesizlik fikrine dayanır. İlk önce ahmaklığın zıttı olan bilgeliği göz önüne alalım.

Bilgelik var olan çevreye uyum sağlama, var olan çevreyi şekillendirme ve yeni çevreyi seçme
arasında denge sağlamak için, kısa ve uzun vadede birey içi, bireyler arası ve birey dışı
menfaatler arasında denge kurarak ortak iyiyi başarmaya doğru yönlenen sözsüz bilginin
uygulanması olarak tanımlanır.

Buna karşın ahmaklık (1) var olan çevreye uyum sağlama, var olan çevreyi şekillendirme ve
yeni çevreyi seçme arasındaki dengenin başarısızlığı ile sonuçlanan, kısa ve uzun vadede
birey içi, bireyler arası ve birey dışı menfaatler arasındaki dengesizlik yüzünden ortak iyiyi
başarmadan uzaklaşan, sözsüz bilginin hatalı olarak kazanıldığı ve uygulandığı durum olarak
tanımlanır. Ahmaklık bilgeliğin aşırı başarısızlığıdır.
Önceki örneklere dönersek, dengesizliğin nasıl ahmakça kararlara yol açtığını görürüz.
Başkan Clinton, Monika Levinsky ile girdiği ilişkide kendi menfaatlerini karısı, ailesi ve
ülkesinin (ona en üst düzeydeki yönetici olarak hizmet veriyorken) çok üzerinde tuttu. Ayrıca
durumun kısa vadeli hazzını potansiyel uzun vadeli sonuçların üzerine koydu. Ama tabii ki,
kendini her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve aynı davranışı sergileyecek başkasının
karşılaşacağı tehditlerden kendini zarar görmez hissederek, yakalanacağım ummadı.
Durumu şekillendirmesi neredeyse her standart bakımından yetersizdi: çok az kişi ne yapıp
yapmadığı hakkındaki kılı kırk yarar tanımlarını itibarlı buldu.

Benzer şekilde, Nixon olayı örtbas ederken, kendi menfaatlerini ülkesininkinden yüksek
tuttu. Durumu şekillendirme çabası anlamsal kılı kırk yarmalarla sekteye uğradı. Sonunda
azalan desteğinin kalanını da yitirdikten sonra Nixon başkanlıktan istifa etti.

Bilgelik sadece kendi menfaatini azamiye çıkarmak değil, kendi çeşitli menfaatleri (birey içi)
ile başkalarının menfaatleri (bireyler arası) ve -bireyin şehri, ülkesi, çevresi ve hatta Tanrı gibi
içinde bireyin yaşadığı çevre ve şartların diğer yönlerinin menfaati arasındaki dengeyi
kurmaktır. Ahmakça olmak bu unsurlardaki dengesizlik yüzündendir. Dengesizlik çoğunlukla
hassas değildir. Her şeyi bilme, her şeye gücü yetme, zarar görmezlik duygularının karışımı
insanları kendi yaptıkları yüzünden yakalanmayacaklarına inanmalarına yol açar.

Bilgelik pratik zekâdan farklıdır. Birey pratik zekâyı uyguladığında, isteyerek, (muhakkak
gerekmese de) kendisi için iyi başkası için kötü olan sonuçları arayabilir. Bilgelikte birey
elbette kendisi için iyi sonlar arar; ama başkaları için de iyi sonuçlar arar. Eğer bireyin
motivasyonu belirli insanların menfaatini azamiye çıkarırken başkalarınınkini asgariye
indiriyorsa bu bilgelik değildir. Bilgelikte birey ortak bir iyiyi arar. Bu ortak bilginin kimisi için
diğerlerinden daha iyi olduğunu idrak eder. Kötü dahi, akademik anlamda zeki olabilir, pratik
anlamda da zeki olabilir; ama bilge olamaz.

Ahmak olmak, başkaları için kötü sonuç aramayı içerebilir. New York eyaletinden bir yargıç
talihsiz bir olaya karıştı. Sevgilisi tarafından terk edilince, gücünün yettiği her şeyle bu
kadına zarar vermeye çalıştı. Sonunda olay artaya çıktı ve yargıç hapsedildi. Yargıç eski
sevgilisine zarar vermeye çalışırken, kişisel tatmin dışında -bunu da yaşamamış olabilir-
herhangi bir şey kazanmadı. Bu tatmini kadının, kariyerinin ve temsil etmesi gereken hukuk
sisteminin üzerinde tutma pahasına birçok şeyi feda etti. Tekrar edilirse, her şeyi bilme, her
şeye gücü yetme, zarar görmezlik duygulan yargıcın daha önceki en azından başka
alanlardaki konulan ele alışındaki iyi değerlendirmelere zarar verdi.

Bu tartışmada bilgeliğin birçok teorisinde ortak özellik olan çoklu bakış açısıyla ilgili
“menfaatlerden” bahsediyorum (Stemberg 1990). Çeşitli menfaatler çoklu bakış açısını içine
alır; böylece “menfaatler” teriminin kullanımı “bakış açısını” içerecek şekilde kastedilir. Ancak
menfaatler yalnızca ıraksamanın bilişsel yönlerini değil, etkili ve motivasyonel ıraksamaları
da içerdiğinden bakış açısının ötesine geçerler. Bakış açısındaki farklılıklar bazen
motivasyondaki farklılıklar kadar biliş farklılıklarından türemezler. Örneğin tütün
endüstrisindeki yöneticiler yıllarca ürünlerini savundular. Bakış açıları birçok kişiden ıraksak
olabilir, ama multi milyon dolarlık bir işi devam ettirme motivasyonu herhangi bir bilişsel
analize göre bakış açısındaki ıraksamayla daha ilgilidir. Ekonomik menfaatler hiç şüphesiz ki
bu yöneticileri tütün ürünlerinin toplumda kullanılmaya devam edilmesine elverişli bakış açısı
uyarlamalarını motive etmiştir. Açılan davalar arttıkça bu yöneticilerin davranışları gittikçe
ahmakaça görünür. İnsanların ve toplumun uzun vadeli menfaatlerini şirketlerinin kısa vadeli
menfaatlerine karşı dengelemede başansız ol-muşlardır.

Bilgelik isteyen problemler her zaman her menfaat biçiminden en azından bazı unsurlar
içerir: birey içi, bireyler arşı ve birey dışı. Örneğin kişi üniversiteye gitmenin bilgece
olduğuna karar verebilir. Bu durumda konu görünürde yalnızca bir kişiyi ilgilendirir. Ama bir
kişinin üniversiteye gitme karan genel olarak birçok kişiyi etkiler: ebeveynini, arkadaşlarını, o
anki veya gelecekteki başkalarını, çocuklarını ve bunlar gibi. Karar her zaman eldeki bütün
seçeneklerin şartlan göz önünde tutularak alınmalıdır. Benzer şekilde kürtaj olup olmamaya
karar vermek bilgelik gerektirir, çünkü bu yalnızca kişinin kendisini değil doğacak bebeği,
babası gibi kişinin yakın olabileceği diğer şahıslar, toplumun kural ve âdetlerini de içerir.

Ahmakça olmak her zaman menfaatlerin dengeden çıkmasını kapsar. Kişi kendi menfaatlerini
genellikle başkalarınınkinin üzerinde tutar. Ama her zaman değil. Chamberlain İngiltere için
en iyisini yapmış olduğuna gerçekten inanmış olabilir. Ama Chamberlain Hitler’in acımasız
yönetimi arasında ezilen diğer ülkelerin menfaatlerine aldırmayarak ortak iyiyi ve daha sonra
ortaya çıkacağı üzere kendi ülkesinin uzun vadeli iyiliğini de göz ardı etmiştir.

Benzer şekilde insanlar ara sıra başka birisi için her şeylerini feda ederler ve kendi
ahmaklıklarının altında ezilirler. “Klasik” vaka, antik Yunan ile Truva arasındaki uzun süreli
savaştır. Truvalı Helen uğrunda savaşılmaya değer biri miydi? Birçok savaş tepeden bakma
veya aşağılama yüzünden başlamıştır. Tepeden bakılan veya aşağılananların menfaati,
intikam alma uğruna binlerce kişinin menfaatinin önüne geçmiştir. Çeçenya’daki savaşın
kısmen Rus ordusunun daha önce Çeçenya’da yaşadığı aşağılanmadan kaynaklandığını
düşünenler vardır. Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın uğradığı aşağılanma daha
sonraki olaylara katkıda bulunmuştur.

Bilgelik sadece üç tür menfaatin dengelenmesini değil, bu dengelemeye tepki olarak üç farklı
olası eylem biçimini de içerir: Bireyin veya başkalarının var olan çevreye uyması; kendisiyle
veya başkalarıyla daha uyumlu hale getirmek için çevreyi şekillendirmek ve yeni çevre
seçmek. Birey uyum gösterirken şartları oluşturan mevcut çevreye uyacak yolları dener.
Verilen şartlar altında çevreye uyum sağlamak bazen en iyi eylem seyridir. Ama çevreye
uyumun sadece bireyin kendisinin değişmesi değil çevrenin de değişmesi anlamına geldiğini
anlayan biri, genellikle uyum sağlama ve şekillendirme arasında bir denge arar. Birey bu tür
bir uyumu sağlamasının olanaksız veya en azından inanılması güç olarak görüyorsa, örneğin
bir işi, topluluğu bırakarak veya boşanarak, tamamıyla farklı bir çevreyi seçebilir.

Ahmakça davranış bu süreçlerin kötü kullanımı veya dengelenmesini temsil eden eylemlerde
sonlanır. Savaşlar çoğunlukla yararının az olduğu görülen çevreyi şekillendirme örneğidir.
Örneğin Yüzyıl Savaşları sonunda ne elde edildi? Veya daha yakın zamandaki Soğuk Savaş
sonunda? Ulusal liderler büyük yıkıma, çileye ve üzüntüye neden olacak şekilde çevreyi
değiştirmiştir. Dünyanın büyük bir bölgesinde bunu yapmaya devam ediyorlar.

Ahmaklık sadece çevreyi uygunsuz şekilde biçimlendirmekten kaynaklanmaz. Kişi kendini


kurtarmak için, ama eninde sonunda bedelini ödeyeceği zalim bir çevreye uyum sağlayabilir.
Bu prensibin bir örneği Pastor Martin Ni'emoller’in (1945) şiirinde görülebilir:
Almanya’da önce komünistler için geldiler
Ve ben bir şey demedim
Çünkü ben komünist değildim

Sonra Yahudiler için geldiler


Ve ben bir şey demedim
Çünkü ben Yahudi değildim

Sonra sendikacılar için geldiler


Ve ben bir şey demedim
Çünkü ben sendikacı değildim

Sonra Katolikler için geldiler


Ve ben bir şey demedim
Çünkü ben Protestandım

Sonra benim için geldiler


Ve ortada kimse kalmamıştı
Benim için konuşacak

Yaşlı kişiler iyi giden, en azından kabul edilebilir olan evliliklerini, amaçlan yeni buldukları
daha oturaklı partnerlerinin finansal başarısını paylaşmak olan, çok daha genç partnerler için
bitirdiklerinde, bu seçim ahmakça değerlendirilebilir. Seçim insanlardan ziyade çevreyle de
ilgili olabilir. Kişi bir yerde yaşama fikrini sevip, oraya taşınabilir ama sonra gerçeğin
idealindekine az benzediğini görebilir. Yurtdışında yaşayan bir Amerikalı bana acı bir şekilde
yaşadığı ülkeye gitmesindeki nedenlerin orada kalma nedenlerinden kaçınılmaz şekilde farklı
olduğunu söyledi. Ne için geldiklerini bulma umudunu sürdürenler neredeyse kaçınılmaz
olarak ABD’ye geri dönmüştür; çünkü aradıklarını hiçbir zaman bulamamışlardır.

BİLGELİK VE AHMAKLIK SÜRECİ


Bilgelik genel olarak döngüsel olan ve çeşitli düzenlerde meydana gelen bir dizi süreçte
kendini gösterir. Bu süreçler problemin varlığını tanımayı, problemin doğasını tanımlamayı,
problem hakkındaki bilgiyi temsil etmeyi, problemi çözmek için strateji formüle etmeyi,
kaynaklan problem çözmeye ayırmayı, kişinin problemin çözümünü izlemesini ve sonuçla
ilgili geri beslemeyi değerlendirmeyi içeren, düşüncenin değişmiş bileşeni (Stemberg 1985)
ile ilişkilidir. Örneğin eşi bırakıp bırakmamaya karar verirken kişi kalmayı ve terk etmeyi
geçerli seçenekler (problemi tanıma) olarak görmeli, sonra kalmanın ve terk etmenin kendisi
için tam olarak ne anlam ifade ettiğini bulmalı (problemi tanımlama), sonra kalmasının veya
terk etmesinin kendisine ve başkalarına olan bedeli ve yararını göz önüne almalı (problem
hakkındaki bilgiyi temsil etme) ve vs.

Ahmaklıkta problem çözme süreci kusurludur. Çoğunlukla inandığım kişinin karşı karşıya
kaldığı problemi yanlış tanımlamasıdır. Clinton belki de Lewinsky ile olan ilişkisini zararsız
bir flört olarak tanımlamıştı. Nixon belki de örtbas etmeyi kimsenin işi olmayan bilgiyi
saklamak olarak tanımladı. Nixon’un bu durumu tanımlamasını benzer durumları başarıyla
müzakere eden başkalarınınkiyle karşılaştırmak ilginçtir. Johnson & Johnson ekstra etkili
Tylenolun zehirleme etkisiyle karşı karşıya kaldığında üst yöneticiler hızla bütün ürünü geçici
olarak satıştan çekmeye karar verdiler. Facia hızla geçti. A.H. Robbins’in yöneticileri ise
doğum kontrol ilacı Dalkon Shield’in neden olduğu zararı saklamaya çalıştılar, ama şirketin
iflas etmesine neden oldular.

Sözsüz bilgi içinde bulunulan şarta veya şartlar kümesi uyarınca kazanıldığından, denge
teorisi bilgeliğin en azından alan spesifik olduğunu öne sürer. Bilgi tipik olarak kişinin
şartları öğrenme amacıyla ilgili yeni bilgiyi seçici olarak kodlamayla, yeni bilginin eskisine ne
kadar uyduğunu görmek için yeni bilgiyi eskisiyle seçici karşılaştırılmasıyla ve düzenli bir
bütün olması için bilgi parçalarını seçici olarak birleştirmeyle kazanılır (Stemberg, Wagner &
Okagaki 1993).

Ahmaklık çoğunlukla bilgi edinme sürecinin yanlış gitmesi veya kötü kullanılmasından
kaynaklanır. Hitler gibi kötü niyetli diktatörlerin tarihi, onların durdurulana dek nadiren
durduklarım gösterir. Cengiz Han ekmeğin yarısı olarak algıladığı hiçbir şeyle tatmin
olmuyordu. Genellikle bilgi olması gereken yerdedir. İnsan hazır halde bulunan bilgiyi
aramaktan veya tam olarak işlemekten çekinir

Ancak yukarıda görüldüğü gibi, araştırmamız alanlar arası sözsüz bilgi puanları arasında
önemli korelasyonlar buldu. Örneğin hem akademik psikoloji ile yönetim (Wagner &
Stemberg 1986) hem de yönetim ve askeri liderlik (Stemberg et al. 2000) sözsüz bilgi
testlerinde elde edilen puanlar birbiriyle önemli miktarda korelasyon gösterdi Bireyin bilgelik
gelişimi bir miktar alana özgü olsa da bir alanda öğrenilen sözsüz bilgi potansiyel olarak
diğer alanlarda da geçerli olabilir. Aynı zamanda bilge kişi kendi sözsüz bilgi sınırlarını
bilmek durumundadır. Bu tür korelasyonlar henüz deneysel olarak gösterilmemiş olsa da,
bilgelik farklı alanlar arasında korelasyon gösterebilir.

Gerçekleşen ahmaklığın potansiyel ahmaklık üzerinde, bir miktar da olsa alan etkisi
bulunduğundan şüpheleniyorum. Bir alanda ahmak olan kişinin, diğer alanlarda da ahmak
olma potansiyeli vardır. Mesele bu bireylerin ahmaklık yapmak için güdü bulup
bulamamalarıyla ilgilidir. Ahmaklık insanların her şeyi bilme, her şeye gücü yetme ve zarar
görmezlik duygularına güvenerek sakınma duygusunu bırakma eğilimlerinin sonucudur. Bir
alanda belirli nedenler altında zarar görebileceğini düşünen biri, bu hissini diğer alanlara da
taşıyabilir.

Ama ne yazık ki, ahmaklık için tek bir alan da yeterli olabilir. Rusyada Yeltsin yönetiminin
fınansal hilesi, Zaire’deki Mobutu yönetimi veya Nijerya’daki Abacha yönetimi, bu ülkeleri
borç çukuruna ve uçurumun kenarına itmeye yetti. Büyük bir zarara yol açması için kaç tane
ahmaklık alanı olması gerekir? Bu durumların her birinde liderlerin ahmaklıkları birçok alanda
ortaya çıkmış, ama bir alan ülkelerine büyük zarar vermek için yeterli olmuştu.

Ahmaklığın bedeli çok ağır olabilir. Bundan kaçınmak için ilk önce onu iyi anlamalıyız. Bu tür
bir anlayış ahmaklığa her şeyi bilme, her şeye gücü yetme ve zarar görmezlik duygularından
kaynaklanan dengesizlik olarak bakmakla başarılır.

Sh:312-324

Kaynak: Akıllı İnsanlar Neden Bu Kadar Aptal Olabilirler, Editö r: Robert J. Stemberg,
Orijinal Adı: Why Smart People Can Be So Stupid , trc: Metin Hü ner Gü ncel Yayıncılık
Eylü l 2006 İstanbul

You might also like