Professional Documents
Culture Documents
Unec 1700575676
Unec 1700575676
Azerbaycan Tarihi
Güney Azerbaycan Harekatı ve Etkileri
Hazırlayan: Məhəmməd Şeyixov
1908 yılında şahın 40 bin askerden müteşekkil silahlı güçleri inkılâbın beşiği
sayılan Tebriz’e saldırdıktan sonra haziran ayında Sattar Han’ın komutasında
Yüksek Askeri Konsey tesis edildi. Yüksek Askeri Konsey’in başında Sattar Han
ve yardımcısı Bağır Han dururken, konsey üyeleri Ali Müsyo, Hacı Eli, Seyid
Haşim Han idiler. 1909 yılı nisan ayına kadar Tebriz isyanı inkılapçıları kayıplar
verse de düşmanın askeri kuvvetleri karşısında olağanüstü kahramanlığına göre
ona, Azerbaycan Eyalet Encümeni tarafından Serdari-Milli (Halk Komutanı) ve
Salari-Milli (Halk Önderi) onursal adları verildi.
Tebriz’in muhafazasından Askeri Konsey sorumluydu. Devrimcilerin zaferi tüm
İran’ı etkilemiştir. Şehirlerin ekseriyetinde, aynı zamanda Tahran’da Sattar Han
adı altında devrim komiteleri kurulmaya başladı. Tebriz Eyalet Encümeni kendini
Konsey Meclisinin elçisi olarak tanımladı. 1908 yılı ekim ayına kadar
Azerbaycan’ın birçok bölgesi düşmandan temizlendi. Ülkede devrim hareketinin
güçlenmesinden korkan şah kuvvetleri Tahran’da Meclis Konseyinin yeniden
açılmasına izin vermek zorunda kaldılar. 1908 yılı aralık ayında açılan İkinci
Meclis Konseyi Sattar Han ve Bağır Han’ın hizmetlerini onurlandırmak amacıyla
isimleri metal levha üzerine altın harflerle yazılmış Şeref Nişanlarının hazırlanması
ve Meclisin yeniden açılışı zamanı kürsüden asılmasına ilişkin ferman verdi.
1939 yılı bilgilerine esasen İran’da nüfus sayısı 16. 6 milyon idi.[4] Bunların 5.5
milyonu Güney Azerbaycan’da yaşamaktaydı. Azerbaycan’ın en büyük şehri olan
Tebriz’de 300 bin kişi yaşıyordu. Genellikle Güney Azerbaycan nüfusunun %20’si
şehirlerde, %80’i ise köylerde oturuyordu. Azerbaycan tüm İran’da nüfusun en
yoğun yaşadığı bölge idi. Nüfus sayımı ile ilgili olarak 1937-1938 yıllarında
Sovyet Azerbaycanı’ndan 50 bin insan Sovyet vatandaşı olmadığı için eski İran
tebaları gibi Güney Azerbaycan’a sürgüne gönderildiğini belirtmek gerekir.[5]
İkinci Cihan Savaşı’nın ilk günlerinde Batı Ukrayna ve Batı Beyaz Rusya
sorununun çözülmesi Sovyetlerin Güney Azerbaycan’a ilgisini artırmıştı. Daha
1940 yılının ilk başlarında bu sorun Moskova’nın askeri-strateji planına dahil
edilmiştir. Diğer bölgelerle yanısıra Sovyetler Birliği ilk önce burada arazi
yayılmacılığı amacı taşıyordu. İran’ın Almanya ile işbirliği ve özellikle 1941 yılının
ilkbaharında Yugoslavya ve Yunanistan’ın işgalinden sonra Almanya’ya güvenin
kesinleşmesi Sovyetlere Güney sorununda ilave imkanlar sağlıyordu. 1941 yılının
Mart ayında Sovyet Azerbaycanı Komunist Partisi Genel Kurulu’nun başkanı
Mircafer Bağırov Stalin’e gönderdiği “Güney Azerbaycan hakkında kısa
rapor”unda: “İran’ın Şah Hükumeti Azerbaycan halkının Sovyet Azerbaycanı’na
kavuşmak isteğini bildiğinden her gün polis rejimi ve ceza önlemleri
güçlendirilmektedir” diye yazıyordu.[7]
Sovyet ordularının İran’a müdahalesi sırasında Güney Azerbaycan’da çalışmak
için Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden 3816 sivil gönderilmişti.
Güneye uğurlanacak Sovyet Azerbaycanı heyetine Azerbaycan Komunist Partisi
Genel Kurulu üçüncü sekreteri (genel başkan yardımcısı) Aziz Aliyev başkan
tayin edilmişti.[8]
Devlet savunma kurulunun kararı ile Zakafkasya cephesi askeri şurasının emrine
göre 25 Ağustos 1941 yılında Sovyet orduları Güney Azerbaycan’a girdi. Böylece
Güney Azerbaycan’ın hayatında ve tarihinde yeni bir devir başladı ve 1946 yılının
Aralık ayına kadar devam etti.
Sovyet orduları İran’a girdikten 20 gün sonra Sovyet Azerbaycanı’ndan 500 kişilik
ilk memur takımı Eylül ayının ortalarında Güney Azerbaycan’a gönderildi. Bu
takımın başlıca görevi Güney Azerbaycan’da Sovyet etkinliğini yaymak, oradan
durumu öğrenmek, edebiyat, sanat, kültür, ekonomi ve diğer alanlarda Sovyet
Azerbaycanı’nın başarılarını göstermek idi. M. C. Bağırov Güney Azerbaycan’a
uğurlanan görevliler karşısında konuşma yaparak onlara söylemişti: “Güney
Azerbaycan’a öyle yardım yapılması gerekiyor ki, ne Şah hükümeti, ne de
İngilizler bizi İran’ın iç işlerine karışmakla suçlamasınlar”. Konuşmasının sonunda
ise “siz çok büyük bir sorundan dolayı oraya gidiyorsunuz. Siz üzerinize düşen
görevi yapmakla Azerbaycan halkına çok büyük bir hizmet yapmış olacaksınız.
Siz bu şerefli görevi yapmakla yüzyıllardır ikiye ayrılmış kardeşlerimizin dileklerini
yerine getirmiş olacaksınız.”[9]
İlk devirden başlayarak Sovyet yönetimi Güney Azerbaycan sorunu ile ilgili
kararsız bir siyaset yürüttü. Sovyet özel hizmet idaresi İran’ı etkileyebilme
vasıtası olarak “Kürt terörü” sorunundan yararlanmak konusunda önerge
hazırlamıştı. Ama bu sorunu daha yakından takip eden Tahran’daki Sovyet
Büyükelçisi A. Smirnov “Kürt sorunu ile oynamanın” aleyhine idi. O bu konuda
şöyle yazar: “Bizim İran’ın kuzeyinde siyasi çalışmalarımız Azerbaycanlılara
dayanmalıdır.”[11] Böylece önceden kabul edilmiş 2500-3000 kişi yerine 1941-45
yıllarında Sovyet Azerbaycanı’ndan Güneye gönderilenlerin sayısı 600 kişiyi
geçmedi. Bu da düşünülmüş çalışmaları yapmak için yeterli değildir. Ama toplu
tirajla yayınlanan “Vatan Yolunda” gazetesi ve ayrı ayrı şehirlere gönderilmiş
siyasi görevliler kısa süre içerisinde büyük işler yaptılar. Sovyet Azerbaycanı’na
yönelme hızla artıyor, halkın milli özünü tanıma süreci derinleşiyordu. Hatta Ekim
İnkilabı’nın 24. yıldönümü sırasında halk arasında 7 Kasım’da Güney
Azerbaycan’da Sovyet hakimiyeti kurulacağı söyleniyordu. Lakin 1941 yılının
Kasım-Aralık aylarında Sovyet-Alman cephesinde durumun gerginliğinden dolayı
Sovyetler Birliği yönetimi Güney Azerbaycan sorunu ile ilgili ölçülü siyaset
yürütmeye başladı. 1941 yılının sonlarında Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanlığı’nın
gizli emriyle Tahran’da bulunan Sovyet Büyükelçiliği’nin, Tebriz’deki
konsolosluğun görevlileri, Sovyet Azerbaycanı’ndan gelen siyasi memurlara karşı
gizli belgeler toplamaya başlamışlardı. Bu belgeleri toplamakta amaç, A. Aliyev
grubunun çalışmalarını yarım koymak ve onları Azerbaycan’dan dışarıya
çıkarmak idi. Bundan dolayı Büyükelçi Smirnov 12 Ocak 1942’de Sovyet
Azerbaycanı’ndan gelmiş siyasi grubun aleyhine Sovyet Dışişleri Bakanlığı’na
geniş bir rapor göndermişti. Smirnov şöyle yazıyordu: “Aliyev grubunun geniş
açıklamada bulunmasının bize yarar sağlama ihtimali çok az, oysa o, kendisi
burada Komunist Partisi Genel Kurulu’nun katibi gibi tanımaktadır. Onun bu işi
yönetmesi İranlıların, Türklerin, İngilizlerin rahatsızlığına neden olmuştur. Aliyev
grubunun oluşumundan yalnız Soheyli değil, Buhard (İngiliz Büyükelçisi -C. H.)
ve Türk büyükelçisi de haberdardır.”[12] Lakin olayların böyle yürümesini ilk
zamanlar Güney Azerbaycan sorunundan sorumlu olan M. C. Bağırov
benimseyemiyordu. Dışişleri Bakanlığı’na yazdığı mektubunda ne Aliyev, ne de
grup üyeleri İngiliz, Türk ve diğerleri karşısında açıklamada bulunmadığını
temellendirmeye çalışıyordu: “Ben ölçülü davranmaya çalışıyorum ki, hiçbir şeyi
umursamadan kuşkulu insanlarla sarhoşluk yapan ayrı ayrı görevlilerimiz onları
açıklasınlar. Mevcut durumun imkansızlığı, bizim orada ilk günlerde başlattığımız
büyük çalışmaları sürdürmemizi Smirnov veya başkası belli ki, engellemeyi
başarıyor.”[13]
Özel görevle Güneye gidenlerin başlıca vazifesi Aras’ın aşağı tarafında yaşayan
Azerbaycanlıların milli benliklerini, duygusunu yükseltmek, onların yalnız
olmadıklarını, sınırın yukarı tarafında kardeşlerinin yaşadıklarını anlatmak idi.
Bunun için siyasi propaganda yanısıra, tiyatro, konser grupları, gazete, yayın,
sinema, okul, kültür merkezleri, kütüphaneler vb. yerleri kullanmayı
düşünüyorlardı. 1944 yılının Mayıs ayında Sovyetler Birliği Halk Komissarları
Birliği, Genel Kültürel İlişkiler Topluluğu’nun organı gibi Tebriz’de kültür
merkezleri, agroteknoloji istasyonu, basımevi açılmasına izin verdi. Bu
çalışmaların devamı olarak 24 Haziran 1944 senesinde V. Molotov Halk
Komisarları Soveti’nin Tebriz’de Azeri Türkçesinde okul açılması konusunda
karar imzaladı. Yeni açılan okulun çalışmasını sağlamak için Sovyet
Azerbaycanı’ndan 36 öğretmen gönderildi. Tebriz’de Türk dilinde okulun açılması
halk arasında büyük ilgiyle karşılandı. İlk öğretim yılında okula 800’ü aşkın çocuk
alındı. Böylece 1944 senesinin ilkbaharında ve yazında Komunist Partisi Genel
Kurulu’nun ve Halk Komissarları Soveti’nin 6 Mart kararına uygun olarak Sovyet
Azerbaycanı’ndan Güney Azerbaycan’a 620 kişiyi aşkın çeşitli görevliler
gönderildi.[16] Aynı zamanda Güney Azerbaycan’da siyaset değiştiğinden
Sovyetler Birliği Dışişleri Komissarlığı, Tahran’dan büyükelçi A. Smirnov’u geri
çağırdı, Mihail Maksimov’u yeni büyükelçi tayin etti. 1944 yılının Aralık ayında
Azerbaycan-İran Kültürel İlişkiler Topluluğu’nun oluşturulması, güneyde yapılan
çalışmalara canlılık getirdi. İlk kez Stalin ödülü almış, meşhur şair Samed Vurgun
topluluğun başkanı tayin edildi.
Azerbaycan’da olayları önlemek için Tahran hükumeti ise karşı ekonomi boykot
metodunu seçti. Ama bunun bir sonucu olmadı. Tahran ekonomi boykotunu
etkisiz hale getirebilmek için Sovyetler Birliği Halk Komisarları Soveti’nin başkanı
V. Molotov 4 Kasım’da İran Azerbaycanı ile ticaret ilişkilerinin genişletilmesi ile
ilgili bir karar imzaladı. Acele olarak Tebriz’e 1500 bin metre kumaş, 1500 ton
kesme şeker, 4880 ton petrol ürünleri, 200 ton iplik, 200 ton kağıt gönderildi. Ve
Güneyde birikip kalmış mallar Sovyet ticaret organları tarafından alındı. Bu
adımlar ADP’nin durumunu epeyce iyileştirdi. Propagandasını etkili kıldı.
Kasım ayında İran’ın yönetim organları Azerbaycan’daki duruma ilişkin bir sıra
adım attı. Harbiye Bakanı Riyazi, Tahran’da Sovyet Büyükelçiliği’nin askeri
ateşesi Albay Razin’le görüştü. 18 Kasım’da geçici olarak büyükelçi görevini
üstlenen Ehed Yagubov başbakan Hakimül-mülk’ün kabulüne çağrıldı. İran
Dışişleri Bakanlığı Sovyet Büyükelçiliği’ne nota sundu. Tüm görüş ve
tartışmalarda, aynı zamanda notada Azerbaycan’da oluşmuş durumdan tedirgin
olduğunu belirtti, orada çeşitli siyasi grupların etkinliği konuşuldu ve
Azerbaycan’da İran askeri birliklerini göndereceğini duyurdu. İran hükumeti
Sovyetlerin yanıtını beklemeden Tebriz’e ordu göndermeye başladı. Ama
Şerefabat’ta İran ordusunun önü kesildi. Sovyet Ordusunun baş karargah amiri
orgeneral A. Antopov’un emrinde “İran hakimiyetinin bizim bölgeye yeni ordu
göndermesi ile ilgili herhangi bir çabasına izin verilmesin” denmekteydi.[28]
Artık Aralık’ta tüm Güney Azerbaycan ADP’nin denetiminde idi. Son hazırlık
çalışmalarından ve Sovyet siyasi daireleri ile anlaşmadan sonra 1945 yılının
Aralık ayının 12’sinde (1324 yılı Azer ayının 21’inde) Azerbaycan
parlamentosunun ilk toplantısı yapıldı. Azerbaycan halkının tarihinde ve
kaderinde önemli bir olay olan “21 Azer” günü tarihe kavuştu. Mirze Ali Şebusteri
Meclis Başkanı, S. C. Pişeveri başbakan seçilerek Azerbaycan hükumeti kuruldu.
Zeynalabdin Giyami mahkeme başkanı, Firidun İbrahimi ise Azerbaycan savcısı
görevine tayin edildi. Milli hükumetin kurulmasından sonra Azerbaycan valisi,
İran’ın eski başbakanı M. Beyat Tebriz’den gitti. Kasım ayının sonlarından
itibaren onun ADP liderleri ile yaptığı konuşmalar hiçbir sonuç vermedi. Azer’in
21’inden bir hafta sonra Tebriz’de ve diğer şehirlerde bulunan İran ordusu ve
jandarma kuvvetlerini etkisiz hale getirmek için güvenlik önlemleri aldı. Aralık
ayında Güney Azerbaycan’da yönetimin ele alınma süreci sona erdi.
Ocak ayının ilk yarısında önce ıslahatlara başlanması nedeniyle halkın siyasi
faaliyetleri hayli çoğaldı. Düzenlemelerin derinleşmesi Güney Azerbaycan’ı
bağımsızlığa yöneltti. M. C. Bağırov’un 31 Aralık “Ülkenin geleceği” sorusunun
yanıtı 16 Ocak’ta imzalanmış “Azerbaycan Halkının İstemleri” isimli belgede
yansıtılmıştı. Bu tarihi belgeyi başbakan Pişeveri, Meclis Başkanı Şebusteri, ADC
Başkan Yardımcısı S. Padegan, Eğitim Bakanı M. Birya, İçişleri Bakanı S. Cavid
imzalamışlar. 12 maddeden oluşturulmuş bu belgede şöyle denilmektedir: “Bizim
ülkemiz Azerbaycan Milli Demokratik Cumhuriyeti olarak adlandırılmalıdır. Biz
tarihi, coğrafi ve etnoloji bölgelere dayanarak kurduğumuz Milli Demokratik
Cumhuriyetin bünyesine aşağıdaki esas şehirleri dahil ederiz: Tebriz, Erdebil,
Urmiya, Miandab, Marağa, Salmas, Hoy, Merend, Myana, Enzeli, Maku, Eher,
Herovabad, Zencan, Gezvin ve Hemedan.”[35]
2 Mart 1946’da Sovyet ordularının İran’da kalma süreci bitti. Ama Sovyetler Birliği
Telegraf Ajansı’nın (SBTA-TASS) yaydığı bilgiye göre, Sovyetler Birliği kendi
ordularını yalnız Meşhet, Şebrut ve Semnan’dan çıkardı. Bu belgede bu durum
çözülene kadar Kızılordu’yu İran’ın ilçelerinde bulunduracağını bildirdi. Tebriz’de
Amerika başkonsolosu R. Rossou Devlet Sekreteri C. Birns’e 3 Mart’ta
gönderdiği gizli belgede, 3 Mart’tan başlayarak SSCB sınırlarından Tebriz’e
askeri kuvvetlerinin getirilmesini bildirdi.[39] 4 Mart’ta Amerika Birleşik Devletleri
cumhurbaşkanı H. Truman Sovyetlerin Azerbaycan’da yürüttüğü siyaseti
tartışmak için Devlet Sekreteri S. Birns’i kabul etti. 5 Mart tarihinde bu sorunla
ilgili olarak ABD Sovyetler Birliği’ne nota verdi. 6 Mart’ta Tebriz’den Devlet
katibine yazdığı gizli raporda, başkonsolos R. Rossou şöyle yazıyordu: “Sovyet
askeri birleşimlerinin sınırı geçmeleri gece gündüz devam ediyor. Orgeneral
Bagramyan Tebriz’e geldi ve Azerbaycan’da bulunan orduların komutanlığını
kabul etti. Diyorlar ki, orgeneral Bagramyan tank savaşı konusunda uzmandır.
Tebriz-Tahran yolu gayri askeri trafik araçları için kapatılmıştır. Sovyet orduları
Tahran yönünde ilerliyor. Azerbaycan ordusunun niSSCBeten çok sayılı birlikleri
de aynı zamanda hareket ediyor. Tebriz’de bulunan işgal ordusundan ve
Rusya’dan Mahabad-Kürdistan yönüne askeri birlikler gönderiliyor. Dolayısıyla,
Sovyet ordularının büyük askeri ameliyatlara hazırlıklı olduğu belli oluyor”.
Tebriz’de gördüklerinden heyecanlanan Amerika başkonsolosu Devlet
Departmanı’nı “Sovyetlere karşı resmi önlemler alınmalıdır” diye uyardı.[40]
1979 yılında Sovyet orduları Afganistan’a girdikten sonra “Time” dergisi 1946 yılı
Azerbaycan olaylarını hatırlayarak şunları yazmıştı: “1946 yılında Azerbaycan
krizi zamanı Truman Sovyetler Birliği’nin ABD’deki büyükelçisi A. Gromıko’yu
Beyaz Ev’e çağırdı ve “Eğer Kızılordu hemen 48 saat içinde İran’dan
çıkarılmazsa, ABD’nin Sovyetler’e karşı atom bombasını kullanacağını”
duyurdu.”[46]
1946 Mart ayının sonu Nisan ayının başlarında Sovyet ordularının Güney
Azerbaycan’dan ve tamamen İran’dan çıkarılması gerçekleşti. Tahran’da Sovyet-
İran görüşmelerine başlandı. 2 Nisan’da Sovyetler Birliği Başbakan Yardımcısı,
Dışişleri Bakanı V. Molotov telefon aracılığıyla M. C. Bağırov’a şunu duyurdu: “S.
C. Pişeveri Tahran hükumeti temsilcileriyle konuşmalara hazırlansın, toleranslar
tanınsın, Tebriz’deki Sovyet temsilcileri onunla anlaşsınlar.”[48]
Bundan sonra Güney Azerbaycan Milli Harekatı’nın karşıdaki yarı yılı kapsayan,
yarım adımlarla gözlemlenen, biraz kararsız, daha çok savunma karakterli, fakat
yenilgi sonuçlu yeni devri başlandı. Diyebiliriz ki, Haziran Antlaşması
imzalandıktan sonra Sovyetler Ahmet Gevam’ın ve Cafer Pişeveri’nin tüm
adımlarını dikkatle izliyordu. Gevam’ın “demokrat” görüntüsünden farklı olarak
onun iç ve dış siyasetinin tehlikeli oluşu, özellikle İran-Sovyet karma petrol
topluluğu hakkında anlaşmayı onaylayacak, XV. meclise seçimlerin belli olmayan
bir zamana tayin edilmesi kuşku uyandırmıştı. Bu belli olmayan siyasetin,
Azerbaycan Demokratik harekatının boğulmasına doğru ilerlediğini apaçık
gösteriyordu.
Azerbaycan’da ağır bir savaş başlayacağını tahmin eden Gevam BM’ye bir
müracaat hazırladı ve 24 Kasım’da ABD büyükelçisi C. Allen’den rica etti ki, onun
ülkesi bu başvuruyu savunsun. 27 Kasım’da “Ettelaat” gazetesinin hükümetin
Azerbaycan’a ordu göndermesi ilgili sorusuna yanıt olarak ABD’nin büyükelçisi
şöyle dedi: “İran hükümetinin seçimlerle ilgili disiplinin korunması için İran’ın her
tarafına güvenlik kuvvetleri göndermek isteğini ilan etmesi bana tamamen
normal, kesin ve doğru bir karar gibi gözükmektedir.”[54]
Tüm hazırlık önlemleri alındıktan sonra İran orduları 4 Aralık’ta Azerbaycan’a
saldırdı. Bu olayla ilgili olarak ADC Genel Kurulu, Azerbaycan halkını kendi
vatanını ve bağımsızlığını savunmaya çağıran bir müracaatta bulundu. Tahran’ın
orduları Azerbaycan’a saldırdığı anda Gevam’ın duyurusu ile İran’ın BM’nin
Güvenlik Kurulu’ndaki temsilcisi Hüseyn Ala “Azerbaycan ilinde mevcut durum
hakkında” hazırlanmış raporu 5 Aralık’ta Güvenlik Kurulu başkanına sundu.
Orada 7 Aralık’a tayin edilmiş parlamento seçimleriyle ilgili İran ordusunun
Azerbaycan’a girmesi esaslandırılır ve Azerbaycan tarafının bu adıma itiraz ettiği
duyuruluyordu.[55]
M. C. Bağırov’un tekidi ile Sovyet sınırlarına toplanmış insanları kabul etmek için
SSCB yöneticileri 12-19 Aralık’a kadar bir hafta sınırı açtı. Bir hafta içinde 5784
kişi sınırı geçebildi. 19 Aralık’tan sonra gelenler ise sınırı geçemeyip geri
döndüler. Ve böylece İran irticasının eline verildiler.[59] Güney Azerbaycan’da
1941’de başlayan siyasi süreç bu kadar kötü bir sonuca ulaştı.