Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 139

fabrika

Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm yolunda

Sahibi 10 Eylül Yayıncılık adına


Sevda ERGİN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü


Sevda ERGİN

Yayın Kurulu
S. Zeki TOMBAK
( zekitombak@fabrikadergisi.com )

Orhan GÖKDEMİR
( orhangokdemir@fabrikadergisi.com )

Metin KALFA
Sevda ERGİN
( sevdaergin@fabrikadergisi.com )

Adem DEMİRBİLEK
( ademdemirbilek@fabrikadergisi.com )

Selin YAMAN
Oktay YILMAZ

Yönetim ve Yazışma Adresi


Tünel, Asmalımescit Sk. 19 / 9
Beyoğlu / İstanbul

Telefon: (212) 251 46 20


Web Sitesi: www.fabrikadergisi.com
e-mail: fabrika@fabrikadergisi.com

Hesap No:
A. Beril YARAMIŞ
İş Bankası Parmakkapı Şb. 1042 053 1118

Basım:
Kayhan Matbaası
Tel: (212) 576 01 36 - 612 31 85
fabrika
Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm yolunda

Sayı 57 - Ocak 2004

fabrika’dan
1

Bütün Dünya Vietnam


S. Zeki TOMBAK
3

Halkın “Psikolojisini” Bozanlar Kimlerdir?


Orhan GÖKDEMİR
17

Amerikan Savunmasının Yeniden İnşası (2)


23

Bir Kürdün “Komploculuk” Denemesi


Zeynel Abidin KIZILYAPRAK
63

Ayn Rand Ya da Bir Rus Yazarının Ütopyası


Ali TAHİR
67

Komünist Parti Girişimi Meclisi Toplandı


S. Zeki TOMBAK
71

TKP’nin 1926 Viyana Konferansı Üzerine...


Sinan DERVİŞOĞLU
79

Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme (1)


Sarp ÇAKABEY
87

Sol Adına Konuşanlar


133
fabrika’dan
I
Dünya’nın güçlüleri, gücünü korumak iste- Ama görüldüğü gibi bazı mamüller, “son
yenler; güçlenme peşindekiler; Ortadoğu merkezli kullanma tarihi” geçtikten sonra bozuşuyor.
siyasi süreçlerde konumlanıyor, geleceği şekillen- Hizbullah/Hizb-ül kontra, Erbakan, Usame bin-
dirmeye çalışıyor. Ortadoğu’da olmak, zaten böl- Ladin, Saddam... Halk düşmanlıklarına ihtiyaç
genin sakini olmak, Dünya siyaseti içinde dolaysız duyulmadığında, sahiplerine düşmanlık edebiliyor-
bir anlam kazanmaya ve güçlenmeye yolaçmıyor. lar... Henüz kullanımda olanlar da günü geldiğinde
Bölgede siyasetin nesnesi konumuna itilmiş ve edeceklerdir.
oradan çıkacak cesareti ve öngörüsü olmayan çok
II
sayıda yerli figür var. Merkezde olmak, başdöndü-
rücü bir gündemle meşgul olmak ve aynı zamanda Gündemimiz çok yüklü. Önceki sayıdan boy-
kendi gündemine hakim olmak anlamına geliyor. numuzun borcu, ABD yeni muhafazakarlarının
“Amerikan Yüzyılı Projesi”nin ikinci yarısını bu
Türkiye Irak’a asker gönderecekti. Tezkerecilik
sayıda okuyacaksınız. Zor bir metindi. Çevirisi için
oynandı bir süre. Hani, “Türkiye’nin çıkarları
katkısını aldığımız bütün arkadaşlara ve özellikle
Anadolu’ya hapsedilemez”di? Hani “10 bin
adını çeviri bir yazıya değil, telif çalışmalarına
yetmez, 40-50 bin, 80 bin asker göndermeliyiz”-
koymayı istediği için zikredemediğimiz bir arka-
cilere ne oldu, dillerini mi yuttular? Emperyalizm,
daşımıza teşekkür ediyoruz.
Türkiye’nin, en sağlam müttefiki olduğu anda bile
bölgenin asli müdahillerinden birisi olmasının Bizim için hava hoş. Telif eserlerini yayınla-
yolunu açmaz; böyle bir yol açılmışsa, kapatmakta maktan da mutlu oluruz.
tereddüt etmez. S. Zeki Tombak Irak üzerine yazmayı sürdür-
Tarih bilmeden Amerikan uşaklığı bile dü. 15-20 Kasım saldırılarını da bu çerçevede ele
yapılamıyor bu coğrafyada !... aldı: “Bütün Dünya Vietnam !..”
Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki Orhan Gökdemir çok yoğundu, sadece
“adamı” Saddam, “çukurunda” yakalandı. Halk Toplumla İlişkiler Başkanlığı’nı ve bu kurumdan
düşmanlarının bir yurtseverlik savaşına önderlik geçtiğimiz günlerde haberleri olmuş gibi davra-
edemeyeceğini bilmeyenler “Dayan ya Saddam” nanları yazdı. “Halkın Psikolojisini Bozanlar”ın
başlığını sosyalist yayınlara bile taşımışlardı. çok psikolojiler bozacağını söyleyebiliriz.
Saddam’ın herhangi bir direnişçilikle ilgisinin Zeynel Abidin Kızılyaprak “Bir Kürdün
olmadığı artık daha nettir. Bundan sonrası, kendi Denemeleri”ni sürdürüyor. Bu defa “Komplo
kuru canının pazarlığıdır. denemeleri”ni okuyacaksınız. Özledik kendisini.
15-20 Kasım saldırılarından sonra, “İslami Sadece yazı artık “kesmiyor”.
terör olmaz, dinci terör” diyelimciler; “benim III
de kanıma dokunuyor ama...” diyenler, başta
Türkiye’nin müslüman halkı olmak üzere; her- Radikal’den Nuray Mert, başta maden kaza-
kesin aptal, sadece kendilerinin kurnaz olduğunu ları olmak üzere iş kazaları üzerine yazmış ve
sanmaktadırlar. Kurnazlık, akılsızlığın bir teza- “sol adına konuşanların çoğunluğu” da, “artık bu
hürüdür. Dünyadaki islamcı örgütlerin, El-Kaide konularla ilgilenmiyor. Demode buluyorlar galiba”
dahil, mimarı ve destekçisi ABD idi. Türkiye’deki diye eleştirmişti. İlgisizleri yazdık. Maden işçisi ve
islamcılığın mimarı ve besin kaynağı ise devletin ta karikatürist Ayhan Kiraz Kozlu faciasını çizdi.
kendisidir. Hizbullah bir devlet kurumudur. AKP,
ABD’nin de desteklediği bir devlet yapımıdır.

fabrika Ocak 2004 1


...fabrika’dan... fabrika’dan... fabrika’dan... fabrika’dan... fabrika’dan... fabrika’dan... fabrika’dan...

IV VII
Sarp Çakabey, bizim çok eski arkadaşları- Kıbrıs’la ilgili bir değerlendirme yazısı yayınla-
mızdandır. Bir süre ruhunu ve zihnini gezdirip mıyoruz. Kıbrıs Türklerinin ve CTP’nin başarısını
havalandırdı. Dönüşü “muhteşem” oldu. “Kurân istedik. Kuzey Kıbrıs’ın Denktaş babanın kontrge-
Üzerine Kısa Bir Deneme” başlıklı çalışma eli- rilla, yolsuzluk, yağma, anti-komünizm, kara para,
mize geçmeden önce, üzerinde biraz da birlikte sol düşmanlığı çiftliği olmasına, Aydınlıkçı izan
çalışacağımız beş-on sayfalık bir yazı bekliyorduk. fukarası faşistçiklerin “Türkiye Solu Denktaş’ı des-
Şimdilik 70’nci sayfada durdurabildiğimiz, çünkü tekliyor” başlığı atarak midemizi kaldırmasına son
sürekli genişleyip derinleşen bir çalışmayla “işe verilsin arzusu içindeydik. Her türlü tehdit, rüşvet
başlıyor”. Yazıyı ikiye bölebildik. “Bir dergide ve demagojiye rağmen; yeni seçmen transferi yapıl-
bu kadar uzun yazı olur mu?” diyenlerden, ikinci masına rağmen ve Denktaş’ın Cumhurbaşkanlığını
yarıyı, 58. sayının çıkmasını beklemeden, hemen unutarak meydanlara inmesine, Mehmet Ali
okumak isteyenler olursa, kendilerine e-mail yoluy- Talat başta olmak üzere, kendisinin Türkiye’nin
la servis yapacağız. sağcı-faşist siyasetçileri ve kurumlarıyla elele 40
yıl boyunca yarattığı rezaleti teşhir eden herkese
V
“hainler” diye b.k atma gayretine girmesine rağ-
Sinan Çetin’in, Plato Film Yayınevi Ayn Rand men seçimler solun büyük yükselişi, Denktaşçılığın
çevirisi yayınladı: “İhtiyacımız Olan Felsefe”. Ali büyük kan kaybıyla sonuçlandı. CTP’yi ve Kıbrıslı
TAHİR, Ayn Rand’ın diğer kitaplarına da başvu- Türkleri kutluyoruz. AKP hükümetinin bir gün
rarak, bu ünlü döneğin yayıncılık çabasının arka- Denktaşçı, bir gün ABD’nin, AB’nin gözünden
sındaki ruhsal ihtiyaçların izini sürdü. Ayn Rand’ı düşmemek için çözümcü olmasına; bu kaba oryan-
tanımak; sadece Sinan Çetin’i değil; aynı zamanda tal dansı zavallı bir pejmürdelikle sürdürmesine
Amerikan yeni muhafazakarlarının zihniyet dün- ibretle ve hicap duyarak bakıyoruz.
yasını tanımanın anahtarlarından birini veriyor.
VIII
Şüphesiz çok ilginç bulunacak ve yazının devamı
istenecektir. Bu yöndeki isteklerin e-mail adresimi- Yayın Kurulu’na iki genç arkadaşımız katılıyor.
ze vakitlice gönderilmesi faydalı olur. Orhan, “Gençler katılmasın, gençlere bırakalım”
dedi. Çoğunluk, gençlere bir süre yardımcı olmaya
VI
karar verdi.
Sinan DERVİŞOĞLU yazmayacaktı. Çünkü
Selin YAMAN ve Oktay YILMAZ’a hoşgeldi-
uzun süredir, TÜSTAV için TKP’nin 1926
niz diyoruz. Kolay gelsin.
Konferansı belgeleri üzerinde çalışıyorlardı ve
çalışmanın sonuna gelinmişti. Bu çalışma bir kitap IX
halinde yakında TÜSTAV yayınlarından çıka-
“Sosyalist Gençlik” açıklamaları derginin
cak. Eli değmişken kaleme aldığı, TKP’nin 1926
muhtelif boşluklarında... Biz çok beğendik sizin de
Konferansı üzerine sıkı bir yazıyı, ummadığımız
beğeneceğinizi umuyoruz.
bir esnada elinden aldık. Her derde devadır, günün
her saatinde okunabilir. Kitabın okunmasını da Başka yazılarımız da var. 58. sayıda görüşmek
ayrıca öneriyoruz. dileğiyle, hoşçakalınız.
S.Z. Tombak, Komünist Partisi Girişimi’nin 4
Ekim tarihli toplantısı hakkında da yazdı.

fabrika

2 Ocak 2004 fabrika


Bütün Dünya Vietnam

S. Zeki TOMBAK

I. düzenlenen 19 Ağustos darbesinden sonra, “sos-


yalizmin kazandığı zaferi” kutlarken de, ortada
ABD Başkanı W. Bush’un “Koalisyon güçle-
sosyalizmle ilgili bir gelişme görmediğimiz için
rinin zaferini” ilan ettiği 1 Mayıs 2003’ten yak-
bize gülmüşlerdi. Kutlamaları ancak üç gün sürdü.
laşık on beş gün önce, Fabrika-Sosyalist Gençlik
Anlaşılan bizim solda “en çok gülünen” odak olu-
imzalı “Yaşasın Irak, Yaşasın Irak Direnişi”
şumuz, bir kader çizgisi gibi alnımıza yazılmıştır.
afişi duvarlara yapıştırılmaya başlanmıştı. O
günlerde çok farklı kesimlerin savaşın gelişimine Ancak gördüklerini anlayabildikleri için, niha-
dair değerlendirmelerinde bir şaşkınlık veya hayal yet son iki aydır, Irak direnişini destekleyen afişle-
kırıklığı okunuyordu. Güney’deki sert çarpışma- riyle birbirinin afişini örtme yarışına giren solcular,
lardan sonra, Fırat’ı geçen ve Bağdat varoşlarına buradaki değerlendirmelerimize de gülme fırsatını
giren ABD güçleri karşısında “Stalingrad savun- kaçırmamalıdır.
ması” bekleyenler, Irak’ın adı ünlü tugaylarının/
Irak Vietnamlaşmıyor.
tümenlerinin buharlaşıverdiğini görmüşlerdi. İşgale
karşı olan ve dahası ABD’nin Irak’ta bir yenilgiye Irak’ın giderek “Vietnamlaştığı” tesbiti, ulus-
uğramasını dileyen ve hayal edenler, hayal kırıklığı lararası medyadan başlayarak muhaliflerin, ilerici
içindeydi. Savaş olduğu iddia edilen şey, 27-28 gün yayınların diline kadar yaygınlık kazandı, başka
ancak sürmüştü. Medyadaki Amerikan kuvvetleri, bir deyişle, sızdı.
Amerikan ordusunun “gerilla savaşı” yürüttüğünü Bilindiği üzere, “Vietnamlaşmak”, ABD ve
iddia edecek ölçüde şımarıklık yaşamaktaydılar. dünyaya ABD’nin kuyruğundan bakanlar için
Biz, savaşan güçler arasındaki asimetrinin, olumlu bir nitelendirme değil. Zaten çoğu zaman
çatışmanın “düzenli ordular arasındaki bir “bataklık” ekiyle birlikte kullanılıyor ve emper-
savaş” şeklinde sürdürülmesini imkansız kıldığını yalizmin bir karabasanını dile getiriyor. Eğer
görüyor ve Irak’ta, ağır bir yenilgiden ve düzenli emperyalizm için bir karabasan süreci gelişiyorsa;
birliklerini tümüyle kaybettikten sonra veya belirli bu bizim açımızdan, bazı kayıtlarımız olmakla bir-
bir noktada, imhayla sonuçlanacak çatışma biçimi- likte, “rüya gibi” gelişmelerdir. Dilimizi emperya-
nin dışına çıkmayı başararak; elde kalan güçlerle; listlerin dilinden özenle ayırarak, sıkça sorulmakta
bir direniş savaşının geliştirileceğini öngörüyorduk. olan soruyu yazalım:
Burada ne Saddam’a, ne rejimin öne çıkmış başka Irak “Vietnamlaşıyor mu?”
bir ismine önem atfetme vardı. Bu yüzden afişte
öncelikli vurgu Irak’a idi. “Köylü gördüğünü Bu soruyu sorduran; Irak direnişinin
öğrenir”miş; çeşitli sol grupların, Bağdat neredey- Vietnam ulusal kurtuluş savaşımını hatırlatan
se hiçbir direniş yaşanmadan sükut etmişken, oraya nitelikler geliştirmesi değil; Irak’ta işgal güçle-
buraya “Yaşasın Irak, Yaşasın Irak Direnişi” rinin vermekte olduğu ve giderek artma eğilimi
afişi asan arkadaşlarımıza güldüğünü biliyoruz. arzeden kayıplardır. Hatta ABD kaynakları,
Bu çeşit solcular, Rusya’da, Gorbaçov’a karşı ABD güçlerinin Vietnam’da ilk üç yılda uğradığı

fabrika Ocak 2004 3


Bütün Dünya Vietnam

kayıplarla, Irak’taki ilk yılda uğranılan kayıpları Bu iki tesbit Irak’ta işlerin Vietnam’dakinden
karşılaştırarak, Irak’ın daha berbat bir bataklık nasıl köklü biçimde farklı bir gelişme göstereceğini
olma istidadı gösterdiğini söylediler. Böylece yeterli açıklıkla ortaya koyuyor.
Irak’la ilgili olarak dillendirilen Vietnam meta-
Ancak Irak direnişi de, Irak’ın dışına taşan ve
forunun üç unsuru ortaya çıkmaktadır. Birincisi
onu enternasyonalize eden iki boyuta sahip.
ABD Irak’ta da Vietnam’da olduğu gibi “Hür
dünya/batı medeniyeti” adına işgalcidir. İkincisi, Birincisi Irak’taki direnişçileri desteklemek-
Irak’ta da Iraklılar tarafından bir direnişle karşılan- ten ziyade, ABD’nin başını çektiği işgalcilere
maktadır. Ve üçüncüsü, Amerikalılar bu direnişin karşı barışı, uluslararası hukuku ve uluslararası
Irak’ı, aynen Vietnam’da olduğu gibi kendileri için kurumları savunan; çok geniş bir yelpazeyi içine
bir bataklığa dönüştürmekte olduğundan endişe alan uluslararası barış güçleridir. Bu güçler bizzat
etmektedirler. ABD içinde de azımsanmayacak bir genişliğe ve
militanlığa sahiptir.
Benzerlikler burada sona ermektedir.
İkincisi ise Irak direnişinin yürütücülerinden
Vietnam’da ABD öncesinde de Fransız sömür-
biri olduğunda geniş bir mutabakat bulunan; dünya
geciliğine karşı bir direniş sürdürülmekteydi. İkinci
üzerine yayılmış islamcı örgütler ağından oluşan
dünya savaşı biterken, savaş esnasında Japonlar
ve adına El Kaide denilen “şebeke”dir. Dolayısıyla
tarafından işgal edilen Vietnam’da sömürge yöne-
Irak direnişi de kendisini Irak sınırları dışına taşır-
timi Fransız-Japon ortaklığıyla sürdürülmüş ve
ma imkanına sahip olmuştur. Ancak bu bir destek
sonra sömürgeciliği “Hür Dünya” adına ABD üst-
almadan ziyade, savaşın Irak dışına yayılması biçi-
lenmişti. Vietnam savaşı dünya sosyalist sisteminin
minde gerçekleşmektedir.
büyük desteği ve dayanışması altında gelişmekte
olan bir ulusal kurtuluş savaşıydı. Dünya komünist Kim Direniyor, Nerede Direniyor, Neye
hareketi, dünya devrim sürecinin üç bileşeni olarak Direniyor?
“sosyalist sistem, ulusal kurtuluş hareketleri ve Irak direnişi iki eylem tipi üzerinden gelişiyor.
kapitalist ülkelerde komünist ve işçi partilerinin Birisi bütünüyle yerel ve spontan görünen; bir
öncülüğünde gelişen sınıf mücadeleleri”ni tesbit devriyeye, bir konvoya bir karakola roketle, hafif
etmekteydi. Dolayısıyla dünya devriminin dina- silahlarla veya bombayla yapılan saldırılardır. Bu
miklerinden birisi olarak ulusal kurtuluş mücadele- eylemlerin 2 Kasım günü bir Amerikan Chinhook
lerine özel bir önem verilmekte ve çok boyutlu bir helikopterinin roketle vurulması ve içindeki 15
dayanışma gerçekleştirilmekteydi. askerin öldürülmesi gibi, gene spontan; ancak geniş
Sosyalist sistemin dayanışması, önderliğinin yankı uyandıran örnekleri de yaşandı. Bu eylemler
sınıfsal ve siyasal karekteri ne olursa olsun, bütün gündelik olarak sürdürülmekte ve genellikle bir-iki
ulusal kurtuluş hareketlerine idi. Ancak Vietnam ABD askerinin ölümüyle, üç-beşinin yaralanma-
ulusal kurtuluş mücadelesi, bizzat Ho Chi Min’in sıyla, bir veya bir kaç askeri aracın tahribiyle sonuç-
liderliğindeki Vietnam Emek Partisi öncülüğünde lanmaktadır. İşgal güçlerinin sert tutumları; halka,
gelişmekteydi. yaşadıkları paranoyanın da etkisiyle aşırı güç
kullanarak yönelmeleri ve müslüman-Arap halkın
Irak’ta işgal güçlerine karşı gelişmekte olan
hassasiyetlerini yeteri kadar dikkate almamaları,
direniş henüz işin başındadır. Önderliğinin nasıl
bu tip eylemlerle sürdürülen direnişi beslemekte ve
ve hangi eğilimlerce temsil edildiği üzerine sadece
taraftarlarını çoğaltmaktadır.
akıl yürütme imkanına sahibiz. Ancak en azından
bu aşamada komünist veya devrimci bir eğilimle Ancak bu eylemlerin yanısıra, Bağdat’ta,
karşı karşıya olmadığımızı; Baasçı/milliyetçi ve Wolfowitz’in kaldığı El Reşit otelinin roket yağ-
islamcı eğilimlerin öne çıktığını söyleyebiliriz. muruna tutulması (26 Ekim 2003); çeşitli ülke
Bazı Arap yazarlar 15 civarında “örgütün” direniş elçiliklerine, Birleşmiş Milletler temsilciliğine ve
içinde yeraldığını ileri sürmektedirler. Kızılhaç’a (27 Ekim 2003) yönelik patlayıcı yüklü
araçlarla gerçekleştirilen intihar saldırıları türün-
Dünyada, ulusal kurtuluş savaşımlarının daya-
den, istihbarat ve planlamayı gerektiren; hedef
nışmasına güvenebileceği; emperyalizm karşısında
seçiminin hassasiyetle yapıldığı ikinci bir eylem tipi
dengeleyici bir güç olarak sosyalist sistem artık
mevcuttur ve bu tip eylemler Riyad’da iki kez, Fas
mevcut değildir.

4 Ocak 2004 fabrika


Bütün Dünya Vietnam

ve Tunus’ta birer kez ve Türkiye’de ikişer hedefli Birinci tip eylemlerin hemen hemen tamamı
iki saldırı şeklinde gerçekleştirilmiştir. Yer yer içiçe ABD askerlerine ve işgalci emrindeki Irak poli-
geçmelerin olması ihtimalini dışlamadan şunu söy- sine karşı geliştirilmektedir. Bütünüyle bir vatan
leyebiliriz: Irak direnişini yürüten iki farklı önder- savunması anlayışını ortaya koyduğu düşünülebilir.
lik, iki farklı örgütlülük sözkonusudur. Birinci İkinci tip eylemler ise sadece Amerikan askerlerine
tip eylemler neredeyse tamamen Bağdat, Felluce, karşı değil; işgal gücü içinde yeralan müttefiklerine;
Tıkrit gibi sünni Arap nüfusun ve Baasçılığın ABD’nin dostu olan ülkelerin Irak’taki diplomatik
yoğun ve güçlü olduğu bölgede gerçekleşmektedir. temsilciliklerine, örneğin Türkiye Büyükelçiliğine;
Güneyde, Şii Arap bölgesinde pek az istisna sözko- ve BM ve Kızılhaç dahil “Batı kurumlarına”
nusudur ve Kuzey’de Kürt bölgesinde bu tür eylem- yönelmektedir. Dolayısıyla bu eylemlerin programı
ler sözkonusu değildir. Ekim ayı ortalarında (10 “Irak ülkesinin işgalciye karşı savunulması”
Ekim) Bağdat’ın Şii bölgesinde Şii imam Mukteda anlayışından daha geniş ve radikaldir: Bütün batılı
Essadr’a bağlı milislerle Amerikan askerleri arasın- güçleri ve kurumları hedef almaktadır.
daki çatışma güneye de sirayet edebilecek bir baş-
Bu hedef alışın mekanı ise Irak topraklarıyla
langıç potansiyeline sahipti. Ancak bu eylem, sabo-
sınırlı değil, küreseldir. Başka bir deyişle hem Irak
taj ve suikast dışında, önceden hazırlanmış veya
topraklarında ve hem de dünyanın herhangi bir böl-
herhangi bir hazırlık olmaksızın, halkın korunması
gesinde saldırı düzenlemeyi öngörmektedir.
amacıyla veya halkın öfkesinin bir tezahürü olarak,
aniden gelişen sokak çatışması tipi direniş eylem- Birinci tip eylemleri geliştirenlerin Baasçılar
lerinin bir örneğini de oluşturmaktadır. Bu eylem olduğu zaten yaygın olarak ileri sürülüyor. Irak’ın
türünün gelecekte asıl yaygınlığını kazanması ve kurtuluşu için direnen güçler olarak daha genel bir
asli bir eylem türü haline gelmesi beklenebilir. Bu tanım yapmak, bize göre daha isabetlidir. Saddam
gelişmenin gerçekleşmesinin hangi faktörlere bağlı Hüseyin(*) ve partisinin bu direnişi örgütlediği
olabileceğini aşağıda ele alacağız. ve yürüttüğü iddialarının kesinliği tartışmalıdır.
Diğer taraftan böyle bir mücadele süreci hem lider
İkinci tip eylemler ise Bağdat’ta ve civarında
ve kadro tipi; hem bu savaşımı yürütmeye uygun
gerçekleştiği gibi Güney’de Şii bölgesinde de ger-
siyasi eğilim/örgüt tipi ve hem de Irak’lı tipi iti-
çekleşmektedir. Dahası Necef’te, bizzat Şii önder
bariyle mevcudu keskin biçimde dönüştürecek,
Ayetullah Muhammed Bagır El Hekim’e yönelik
yenileyecek ve yeniden üretecektir. Şimdiden, eğer
suikast de (29 Ağustos 2003) bu eylem tipinin bir
başarıdan ve zaferden sözedilecekse, uzun deni-
örneği gibi görülebilir. Buna mukabil, Kürt böl-
lebilecek ve şiddetli bir dönemden sözettiğimizi
gesinde bu tip eylemler de, diğer tip eylemler gibi,
söyleyebiliriz.
istisnaidir.
..................................................................................................................................................................
(*) Saddam yakalandığında bu yazı çoktan tamamlanmıştı. Saddam Hüseyin’in yakalandığı yer ve kendi

görünümü, direniş içinde herhangi bir rolü olduğu izlenimi vermiyor. Bizim kanaatimiz, halka karşı sayısız
suç işlemiş, Ortadoğulu bir Amerikan yapımı diktatör taslağının bir halk hareketi yaratmaksızın sürdürü-
lemeyecek bir savaşımın başında olamayacağı şeklindeydi. Biz “Dayan ya Saddam”cı solculardan farklı
düşünüyoruz. Saddam Hüseyin’in başının dik mi, eğik mi olduğunu da bilemeyiz. Bu konuda söylenenlerin
gerçekliği hakkında hiçbir kanaatimiz, bu aşamada olamaz. Kaldı ki, Saddam’ın işgalciler karşısında başının
dik olması da çok önemli değildir. Böyle bir davranışa anti-emperyalist, yurtsever, onurlu vs. bir mitoloji
kahramanı yaratmak üzere yüksek değer biçenler; Saddam’ın şahsında sayılan değerleri içeriksizleştirmiş
olurlar.
Eğer Saddam’ı önderi sayan bir direniş varsa; bu masraflı ve güvenliğinin sağlanması çok riskli kargo-
dan kurtulmuştur. Şimdi hafiflemiş olarak savaşabilirler.
Direniş, Saddamcılık gibi ağır bir manevi yükten kurtulmuştur.
Saddam’ın geri dönebileceği endişesini, işgalciyle işbirliği yapmalarının mazereti olarak ileri süren
Irak’lıların şimdi işgali desteklemelerini gerektiren bir nedenleri kalmamıştır.
İşgalciler ise Saddam’ı yakalamış ve kitle imha silahlarını bulamamışlardır. Irak’ta ki varlıklarını dayan-
dırdıkları başka herhangi bir gerekçe yoktur. Irak’tan derhal defolup gitmelidirler.

fabrika Ocak 2004 5


Bütün Dünya Vietnam

İkinci tip eylemlerin bir bölümü de “Irak’ın - Asıl destek ve dayanışma ise islam ülkelerin-
kurtuluşu için direnen” güçler eliyle gerçekleştiril- den gelebilirdi. İslam dünyasındaki yönetimlerin
miş olabilir. Ancak Irak topraklarında gerçekleşen- bu tarz bir tutuma yönelecek ne yapıları ve ne de
lerin bir bölümü ile, başka ülkelerde gerçekleştiri- cesaretleri vardır. İslam ülkelerinde devletler ve
len eylemlerin kendisini küresel olarak tanımlamış, hükümetler düzeyinde Irak direnişine bir destek
bakışını bu genişlikte oluşturmuş ve bağlantılarını gelmesi beklenmemelidir. Filistin’e yönelik destek
bu genişlikte kurmuş farklı bir örgütlenmenin eseri ve dayanışmanın uluslararası yasallığa rağmen ne
olduğu, gene üzerinde geniş mutabakat bulunan kadar cılız olduğu bilinmektedir.
bir kanaattir. Bu organizasyonun küresel adı El
Ancak kendileri de ülkelerinde muhalefet
Kaide’dir.
durumunda olan ve tamamına yakını, en azından
El Kaide konusuna başka bir yerde değinece- siyasi organizasyonun omurgası itibariyle illegal
ğiz. çalışan islamcı örgütlerden destek ve dayanışma
gelebilecektir ve gelmektedir.
Irak Direnişinin Kritik Sorunu
Arap milliyetçiliği temelinde bir uluslararası
Sömürgeci/emperyalist işgale karşı ulusal
destek için görünür bir imkan sözkonusu değildir.
temelli her direniş veya başkaldırının karşısına
çıkan iki hayati sorun vardır. Bu sorunların dire- Fiili destek ve dayanışma sınıfsal değildir; ulu-
nenler lehine çözümlenmemesi halinde direniş sal değildir; dinidir, islamidir ve özellikle islamın
kısa ve orta vadede istediği sonuçları elde edemez özel bir yorumu üzerindendir.
ve bazan tarihsel bir imkan elden bir daha geri dön-
Irak direnişinin uluslararası plandaki destek-
memecesine kaçırılmış olur.
lerinin ise, neredeyse tamamının ortak paydası,
Bu sorunlardan birisi uluslararası destek ve ABD politikalarının ve en azından bu politikalarla
dayanışma sorunudur. özdeşleşmiş bugünkü ABD yönetiminin Amerikan
toplumu dahil, dünyada yarattığı hoşnutsuzluktur.
Irak direnişinin uluslararası destek ve daya-
nışmasının ne olduğuna yukarıda kısaca işaret Bu desteklerin küçümsenmemesi gerekir.
etmiştik.
Irak direnişinin önündeki ikinci hayati sorun
- ABD yönetiminin politikalarına, ABD ise, bütün ulusal direnişlerin yaşadığı bir handikaba
içinden; genel olarak batı dünyasında yeralan işaret etmektedir.
ülkelerden yükselen kamuoyu tepkisi, entellektüel
Sömürgecilerin ulusal kurtuluş savaşımlarına
itirazlar, mahkum edişler ve siyasi karşı çıkışlar;
karşı kazandığı zaferlerin hiçbiri, sömürge halkın-
ABD yönetimini kendi siyasetleri hakkında kuşku
dan ordular savaşa sürülmeksizin kazanılmamıştır.
duymaya veya bu siyasetlerden vazgeçmeye zorla-
Irak’taki savaşın bu aşamadaki en hayati gündem
dığı veya bu siyasetlerin arkasındaki siyasi destek-
maddesi buradadır: ABD ve müttefikleri, direnişin
leri zayıflattığı ölçüde; Irak direnişini yürütenlerin
geliştiği bölgede, kendi saflarında yeralacak sünni,
amaçlarını asla paylaşmamakla birlikte, bu amaç-
Arap güçler bulabilecek midir? Irak direnişi sünni
ların gerçekleşmesine dolaylı biçimde katkı yapmış
Arap kesimler içinde ABD’nin saflarına kaymaları
olacaktır.
kesin biçimde önleyebilecek midir?
- Irak’ta veya bölgede çıkarları ABD ve başını
Bu sorulara, somut mücadeleler içinde oluştu-
çektiği koalisyon güçleriyle çelişen diğer emper-
rulacak cevaplar, kimin zafere daha yakın olduğu-
yalist güçlerin işgale yönelik eleştirileri direnişe
nu da ortaya koyacaktır.
meşruiyet kazandırıcı rol oynayabilir. İşgalin sona
erdirilerek, yönetimin bir an önce Irak’lılara teslim Irak’ın “genel valisi” Bremer, 25 Kasım’da
edilmesi yönündeki basınçları direnişçilerin kayıp- ABD Merkez Kuvvetler Komutanı John Abizaid
larını azaltabilir. Elbette böyle bir gelişme yaşanır- ile birlikte düzenlediği basın toplantısında şöyle
sa, arkasından bir içsavaş aşamasının yaşanması söylüyordu: “Eskiden müttefik güçlere saldırılar
mümkündür ve muhtemeldir. Ve nihayet bu dev- ağır basıyordu. Şimdi Iraklılara karşı düzenli
letler başlangıçta el altından, sonra kısmen açıktan terörist saldırılar yapılıyor. Bu beklenmeyen
veya örtülü biçimlerde silah, mühimmat ve teçhizat bir taktik değişikliği değil, Saddam yanlıları ve
satışı ile direnişin ihtiyaçlarını karşılamaya yöne- cihatçılar, daima bir yıldırma politikası izledi.
lebilirler. Bu tür bir dolaylı desteğin varlığına dair Bizi yıldıramadılar, şimdi masum Iraklıları
işaretler ortaya çıkmaya başlamıştır. yıldırmaya çalışıyorlar.” Bremer elbette saf değil.
Orada ABD’nin ve İngiltere’nin sömürgecilik ve

6 Ocak 2004 fabrika


Bütün Dünya Vietnam

emperyalizm birikimini temsilen bulunuyor. Irak’ın Esasen işgal güçlerinin direnişçiler karşısında-
üçe bölünmesi fikrinin, emperyalizmin karargah- ki etkisizliğinin nedeni, askeri yetersizlik değildir.
larında giderek daha fazla taraftar toplamasının Bir konvansiyonel ordu olarak, işgal orduları da,
gerisinde de bu birikim bulunuyor. Kuzeyde, ABD isterlerdi ki Irak’ın askeri potansiyelleri karşılarına
adına savaşmakta olan KYB ve KDP var. Güneyde düzenli ordu olarak çıksın ve bu pozisyon değiş-
ise Şii önderlikler İran’dan gelen telkinlerin de etki- meksizin savaş sonuna kadar sürdürülsün. Bu ger-
siyle, Şiilerin işgalciye karşı direnişe katılmasını çekten tam bir askeri zafer anlamına gelirdi. Savaş
önlüyor; kendileri bir direniş odağı yaratmaktan boyunca bir tek uçağını kaldıramamış Irak ordusu,
uzak duruyorlar. Beklentileri zamana oynamaktır: şimdi tanklarından, zırhlı araçlarından, obüsle-
“İşgalciler nasıl olsa gidecekler ve Irak, Irak’ta rinden, füzelerinden ve benzerlerinden tamamen
yaşayanlara bırakılacaktır. Şii nüfusun Irak’ın vazgeçmiş olarak savaşıyor. Bu vazgeçiş artık bir
kaderine el koymasına uzun vadede kimse engel kayıp değildir. Bir kalaşnikof, bir kaç el bombası,
olamaz. O zamana kadar Şiileri ezdirmeden tabanca ve bıçakla donatılmış savaşçı; eşek araba-
beklemek ve kendi yönetim mekanizmalarını ları üzerine monte edilmiş füze rampaları; Abrams
oluşturup geliştirmek..” Şii önderliklerin strate- tanklarının kalın çelik zırhlarını delen, özel alaşım
jisini şekillendiren yaklaşımların böyle olduğunu çelikten Rusya yapımı piyade tüfeği mermileri,
düşünebiliriz. mayınlar, tanksavar silahları; omuzdan atılan
karadan havaya füzeler, biraraya getirilmeden önce
Görülüyor ki işgalciye karşı tutum itibariyle
herbiri birbirinden masum kimyasallar yüklenmiş
zaten Irak üç parçaya bölünmüş bulunmaktadır.
kamyonetler, kamyonlar... Irak direniş güçlerinin
Ancak gene de sorun küçülmüş olmuyor. Eğer orta
savaş araçları bunlardır. Bu ordu kendisini gözler-
Irak’ta, sünni Arap Irak’ta direniş sona erdirilmez-
den gizleyebildiği ölçüde faaliyetini sürekli ve etkili
se, bir süre sonra orta Irak güneyi de, kuzeyi de
kılmaktadır. Kendi silah, araç gereç ve techizatları
etkisi altına alacak ve önceden olduğu gibi, Irak’ın
tarafından hedef haline getirilen bir ordu artık söz-
bütününe doğru büyüyecektir.
konusu değildir.
İşgalciler için iki yol görünüyor. Birincisi
Böyle bir ordu ile; görünmeyen bir düşmanla
Kuzeyi ve Güneyi, direnişe karşı savaşır hale
savaşmak konvansiyonel bir ordu için ciddi güçlük-
getirmek... KYB ve KDP’nin kendi bölgelerinde
ler arzeder. Bu güçlükler, savaş esas olarak şehirler-
ABD’nin yanında olmaları yetmiyor. Bu unsur-
de yaşanıyorsa daha da fazladır. Kimin dost, kimin
ların, Orta Irak’ta da ABD için dövüşmesi talep
düşman olduğunu ayırdedemeyen bir ordu, aynen
ediliyor. Aynı beklenti, Şiiler için de geçerlidir.
Samarra’da 1 Aralık günü olduğu gibi, şehrin
İkinci yol ise, birinciyi dışlamaksızın veya ondan
yarısını yerlebir ederek savaşmaya çalışır. Geride
vazgeçilmeksizin orta Irak’ta, işgalcilerin müttefiki
bıraktığı acımasız vahşet ve enkaz, düşmanlarını
sünni Arap aşiret bulmaktır.
arttırır; orada bulunuşunun meşruiyetini hiç sor-
ABD ve işgal güçleri bu doğrultuda son derece gulamayanlar nezdinde bile sorgulanır hale getirir.
önemli bir programı yürürlüğe koymuş bulunuyor- Elbette şehirlerdeki saldırılara karşı ölçüsüz bir
lar. Bu programa göre Irak’ta, Iraklılardan oluşan, şiddet kullanarak, gerillayı halka zarar verilmesine
yarı-askeri bir güç oluşturulacaktır. Başka bir neden olmamak amacıyla şehirlerden ayrılmaya;
deyişle, zaten var olan aşiret veya cemaat milisle- eylemleri yerleşimlerin dışına taşımaya zorlamak
rine resmiyet kazandırılacaktır. Bu güç beş unsur- da bir yoldur. Böylece silahlı savaşımın yığın
dan oluşacaktır. Şii önderlerinden ve geçmişte CİA eylemiyle bütünleşmesi gibi stratejik bir aşamaya
operasyonlarının Irak’taki ayağı olan, şimdi ise geçiş önlenmiş; gerilla şehirlerden kırsala sürülmüş
işgalciler ve geçici yönetimin istihbarat faaliyeti- olur. Kendini savunma imkanlarından koparılan
nin en önemli unsuru olan Alavi’nin “Irak Ulusal yığın eylemi ise, öncü unsurları, örgütleyicileri
Şurası”, Çelebi’nin “Irak Ulusal Konseyi”, “Irak ayıklanmak suretiyle kolaylıkla sönümlendirilecek,
İslam Devrimi İçin Şii Yüksek Konseyi”... Bu üç etkisizleştirilecek hale getirilir. Hatırlanacağı üzere,
Arap unsur, KYB ve KDP ile tamamlanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti PKK gerillalarına karşı bu
Hindistan’da İngiliz sömürge güçleri, Cezayir’de taktiği başarıyla ve ölçüsüz bir şiddetle uyguladı.
Fransız sömürge güçleri, Afganistan’da işgalci Batı Vedat Aydın’ın öldürülmesi ve cenazesinde, geril-
güç ve kurumları nasıl yanlarında savaşacak işbir- lanın da içinde olduğu kalabalığa karşı, Türkiye
likçi milisleri eğitmişlerse ve eğitiyorlarsa; Irak’ta tarihinde bir diğer örneği sadece 1 Mayıs 1977’de
da milislere işgal güçleri eğitimlerini verecek ve yaşanmış olan bir şiddet şokunun gerçekleştirildiği
Iraklı direnişçilerin üzerine salacaklardır. hatırlanmalıdır.

fabrika Ocak 2004 7


Bütün Dünya Vietnam

Burada ince bir çizgi üzerinde yürümekten Ancak Tıkrit, Felluce, Samarra ve benzeri yer-
sözetmiş oluyoruz. Bu tarz bir şiddet bazan uygu- leşimler 5-10-20-30 bin nüfuslu yerlerdir. Buralarda
layanın, oradaki mevcudiyetini bitirir. Bazan da yaşayanlar arasında, kimin ne yaptığı bilinir. Orada
sonuç almasına yolaçar. Hayatın dersleri vardır, yaşayanların hepsini karşınıza almışsanız, herkesin
ancak ezberi yoktur. bildiğinden haberiniz olmaz. Şu anda işgalciler açı-
sından durum böyle görünüyor.
Bir önemli nokta ise, zafer ile kırsal arasındaki
ilişkidir. Gerilla kırsalda varlığını ve savaşımını Savaşımın şu aşamadaki en sıcak, en sert ve
sürdürmeyi başarırsa; bu başarının etkisiyle hem en acımasız noktası buradadır. Eğer ABD yakın
kırsaldaki ve hem de şehirlerdeki halkı yığınlar zamanda Sünni-Arap aşiretlerden devşirebilirse
halinde kazanabilir. Ancak şehirlere bir şekilde ve bununla birlikte Irak polisini bütünüyle kendi
girmediği ve düşmanın savaşma azim ve kararlı- safına çekebilirse, henüz gelişiminin ilk safhalarını
lığını şehirlerde kırmadığı sürece zafere ulaşamaz. yaşayan direnişin gücünü kırabilir, gelişmesini
Kırsalda savaşım, gerilla savaşının bir safhasıdır, önleyebilir.
ancak zaferin kazanıldığı safha değil; hazırlandığı
Geçmişin Irak istihbaratının önde gelen ele-
safhadır.
manlarından, Türkiye’de diplomatik görev de yap-
Irak’ta ise, bir gerilla faaliyetini örtecek; böyle mış bir ismin işgalciler tarafından “devşirildiği” ve
bir faaliyete mekan olabilecek topoğrafik yapı, bu nedenle direnişçilerin kayıplarında ciddi artışlar
sadece Kuzey’de, Kürt bölgesinde var. Çölün olabileceği bilgisi, Hüsnü Mahalli gibi Arap gaze-
bugünkü elektronik istihbarat şartlarında gerilla teciler tarafından dile getiriliyor. Böyle bir gelişme-
için bir imkan olduğunu düşünmek zordur. nin gerçek olması halinde. direnişçilerin kayıpları
artabilir. Ancak bu tür bir gelişmenin uzun vadeli
Dolayısıyla Irak direnişinin, başından itibaren
ve stratejik bir önemi olacağı kanaatinde değiliz.
şehirlerde mevzilenmesi ve savaşımını şehirlerde
Stratejik sonucu kazandıracak olan tek tek eleman-
devamlılık kazanacak ve gelişecek tarzda sürdür-
lar değil; toplu, organizasyonlar halinde saf değiş-
mesi Irak topoğrafyasının bir emri gibi görünüyor.
tirmelerin gerçekleşmesi veya önünün tamamen
Görünmeyen bir orduya karşı savaşmanın güç- tıkanmasıdır.
lüğü, ona ait bilginin, yani istihbaratın azlığından
Bazı solcu arkadaşlarımıza “Bize gülebilirsi-
kaynaklanır. Amerikan ordusunun en büyük avan-
niz” dediğim yer işte burasıdır. Herkesin “Yaşasın
tajı düşmanı hakkında bilgi edinmedeki müthiş
Irak direnişi” dediği sırada, bu zaaf noktalarına işa-
imkanlarıdır. Telefon, telsiz, internet vb. elektronik
ret etmek, elbette “sadece gördüğünü öğrenenler”
haberleşmelerin her türü anında tesbit edilebil-
için, gülünecek bir haldir.
mektedir ve haliyle izlenebilmektedir. Düzenli bir
ordu bunlarsız savaşamaz ve bunlarla savaşmaya Korku Bacayı Sarıyor
kalktığında da Amerikan istihbaratına bilgi akışını
Başta ABD olmak üzere, işgal güçlerinin Irak
neredeyse engelleyemez. “Muhaberesiz muharebe”
direnişi karşısında tutunamamaları, kayıpların
olmayacağına göre, direnişçiler elektronik olmayan
giderek trajik boyutlara tırmanması nedeniyle artan
haberleşme araç ve yollarını kullandıkları sürece
ve sertleşen kamuoyu baskısıyla Irak’ı terketmeleri
Amerikan istihbaratını safdışı etmeyi başaracaklar
beklenebilir mi?
ve savaşabilecekler demektir. En iyi haberleşme
aracı, iyi yetişmiş insandır. Muhtemelen Irak dire- Bu soruya “evet” cevabını vererek ümitlenenler
nişinin asli haberleşme aracı da insandır. Şu anda vardır. Bu soruya “evet, böyle bir ihtimal de uzak
Irak direnişinin başarısı ve işgal güçlerinin başarı- değildir” cevabını vererek dehşete düşenler daha
sızlığı görüntüsünün temelinde yatan unsur budur. çoktur.
İstihbarat ilişkisi tersine dönmüş; direnişçiler işgal Önce ayıralım. Polonya, İtalya, Danimarka,
güçlerinin konum ve hareketlerini izleyebilirken; Japonya ve benzerleri yukarıda işaret edilen neden-
işgal güçleri direnişçilerin faaliyetleri hakkında lerle, kısa veya orta vadede Irak’ı terkedebilir, üç
yeterli istihbarat imkanına sahip değildir. buçuk askerini, ajanını, diplomatını vb. ülkelerine
Bu durumu tersine çevirecek bir gelişme; çekebilir. Ancak ABD’nin ve İngiltere’nin böyle bir
Irak’taki durumu da tersine çevirebilir. şansı ve niyeti yoktur. Böyle bir imkanları da yok-
tur. Irak’tan ancak ağır bir yenilgi üzerine ayrılabi-
Burada “halkın gücüne inanmak”, “halklara
lirler. Ve Irak yenilgisinin Irakla sınırlı kalmasının
güven” gibi, muhtevası ajitasyon malzemesinden
imkansızlığı ortadadır.
ibaret itirazlar gelebilir.

8 Ocak 2004 fabrika


Bütün Dünya Vietnam

Peki böyle bir yenilgiyi nasıl tanımlayabiliriz? olabilecektir. İşgale karşı silahlı direnişin ve yığın
eyleminin bütünleşmesi ve devamlılık kazanması.
Örneğin daha önce Lübnan’da olduğu gibi,
bir bombalı saldırıda 300 Amerikan askeri ölse; Ancak sorun, artık bir işgal ve işgalin sona
aynı örnekte olduğu gibi ABD Irak’tan da çekilir erdirilmesi savaşımından; başka bir deyişle ABD-
mi? Irak’ta ABD ve müttefiklerinin yenilgisi, bu İngiltere koalisyonu ile Iraklı direnişçiler arasında-
çapta bir zayiiata bağlı olarak tanımlanabilir mi? ki bir çatışmadan ibaret değildir. Böyle olmadığı
Hayır. Müttefikler bu çapta bir saldırıyı ve yolaçtığı bilindiği içindir ki, koalisyon güçlerinin bölgeden
zayiatı, Irak işgali sözkonusu olduğunda, bir karar bir başarısızlığa uğramak suretiyle çekilmesi
yenileme sebebi saymayacaklardır. durumunu tanımlamak üzere “kıyamet” “felaket”,
“küresel kaos” gibi kavramlar, uluslararası medya-
Diğer taraftan, kanaatimizce Irak direnişi,
da ve Türkiye’deki Amerikalı kalemler tarafından
Vietnam metaforu üzerinden gideceksek; ora-
kullanılmaya başlanmış bulunmaktadır.
dakine benzer bir zaferle de sonuçlanamaz. Irak
direnişini yürüten güçlerin askeri gelişme imkan- Korku bacayı sarmaktadır.
ları, suikast, sabotaj, belirlenmiş az sayıda hedefe
Savaşın Katmanları
taktik saldırı ve geri çekilme ve şehirlerde kısa
süreli baskın ve sokak çatışması boyutlarının üze- Her savaş, aynı zamanda ve bazan daha önce-
rine tırmanmaya elvermeyecektir. Büyük güçler likli ve daha şiddetli olmak üzere bir içsavaştır.
halinde (gerilla düzeninde olsa bile) askeri yığınak Savaş başlangıçta Saddam rejimine karşı
ve birikim oluşturmak ve büyük çaplı askeri hare- ABD-İngiltere koalisyonunun savaşı gibi tanım-
katın yürütülmesi için Irak coğrafyasının sunduğu lanmak istenmişti. Ancak bu şekilde tanımlandığı
imkanlar, pek sınırlıdır. Direnişin nüfus imkanları halde bile, bu savaşın aynı zamanda, bölge halkları-
da pek sınırlıdır. Ve Irak’ın asli zenginlik kaynağı na karşı İsrail’in ABD ve İngiltere eliyle yürüttüğü
petrolüdür ve işbirliği içindeki Iraklılar’a kimi siyonist bir savaş olduğu görülüyordu. Koalisyon
siyasi insiyatifler tanınsa bile petrol, işgalcilerin Saddam’dan sonra Suriye ve İran’ı tehdit ederek;
sıkı kontrolü altında olacaktır. Dolayısıyla direniş Suudi Krallığını “kötülüğün kaynağı” biçiminde
eylemlerinin Irak coğrafyasının dışına büyük bir tanımlayarak ve Mısır rejiminin bile, “demokratik
sıklık ve etkinlikle yayılması; Arap ve islam ale- bir rejimle değiştirilmesi ihtiyacı”nı resmi ağız-
minde büyük sempati yaratması; böylece ABD’nin larından telaffuz ettirerek İsrail’in hayal sınırları-
cezalandırmasından duyulan korkunun zayıflama- nı dile getirmekteydi.
sı ve bu gelişmelerle paralel biçimde bir dayanışma-
nın yaşanmaması halinde, maddi imkanları da pek ABD-İngiltere-İsrail blokunun bu savaşı
sınırlı olacaktır. uluslararası hukuku ve uluslararası kurumları ve
diğer emperyalist güçlerin çıkarlarını hiçe sayarak
Iraklıların zaferi, işgal güçlerinin ağır askeri yürütmesi; bu gelişmelerden zarar gören başta
yenilgiler tatması, işbirlikçi güçlerin kendi içinde Fransa-Almanya ve Rusya olmak üzere diğer
ve işgalciyle bağlarının çözülmesi ve bu yolla emperyalistlerin itirazlarına yolaçtı. Bu itirazlar
mevzilerin elde tutulamaz hale gelmesi ve sava- uluslararası hukukun ve kurumların savunulduğu
şın maliyetlerini göze alsalar bile savaşı sürdürme görüntüsü arkasından, işgalcilerin bütünüyle el
imkan ve kabiliyetlerini kaybetmeleri sonucu ülke- koymaya niyetlendikleri ganimetin paylaşılmasını
yi terketmeleri şeklinde olmayacaktır. zorlamayı amaçlıyordu. Buradaki çatışma görüntü-
Kanaatimizce zafer, silahlı direnişin başta lerinin emperyalistlerarası rekabet ve gerilim sınır-
Bağdat olmak üzere büyük yerleşimlerde yığın larını, halihazırda zorlamadığı aşikardır. Ancak
eylemleriyle bütünleşmesi; yığın eylemlerinin radi- Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, II. Dünya
kal biçimler alması ve süreklilik arzetmesi yoluyla Savaşı sonrasında ortaya çıkmış bütün uluslarara-
kazanılacaktır. Bu noktaya varış, bir dizi hedefin sı kurum ve kuruluşlar ağır biçimde dayatmalara
gerçekleşmesini gerektirecektir: Irak’taki ekono- maruz bulunmaktadır. Uluslararası hukuk en ağır
mik kaynakların işgalciler tarafından kullanılamaz biçimlerde ihlal edilmektedir. Kalıcı bir barış ve
hale gelmesi; yerli işbirlikçi güçlerin tabandan ve silahsızlanma doğrultusunda oluşturulmuş bütün
örgütlülükleri itibariyle çözülmesi; direnişin hal- uluslararası anlaşmalar; balistik füzelerin üretilme-
kın özgüvenini derinleştirmesi vs. bu hedeflerden sinin durdurulmasına dair olanlardan, yıldız savaş-
bazılarıdır. larına, kara mayınlarının ve biyolojik ve kimyasal
silahların yasaklanmasına kadar, ABD tarafından
İşgalcilerin “Irak’a demokrasi getireceğiz”
tek taraflı olarak iptal edilmektedir.
vaadinin yegane gerçekleşme biçimi de bu şekilde
fabrika Ocak 2004 9
Bütün Dünya Vietnam

Uluslararası toplumun barış ve refah doğrultu- liği talebi kuvvetli ve şiddetli biçimlerde kendisini
sundaki bu ortak kazanımlarının ABD tarafından ifade edecektir. Böyle bir durumda batı yanlısı
geriye alınması; bir başka geriye doğru gidişle gerici Arap rejimlerinin çok ciddi sıkıntılarla karşı
tamamlanmaktadır. Bu da ABD’de, başta üniver- karşıya kalacağı muhakkaktır.
siteler, medya ve sanat dünyası olmak üzere savaş
Ve İsrail’in şu anda ABD-İngiltere eli ile
karşıtlığının vatan hainliğiyle eşdeğer tutulduğu,
gerçekleştiğini gördüğü hayallerin heyecanından;
yasakların, organize ihbarcılık mekanizmaları
yeni, gergin ve kanlı bir sürecin kollarına düşeceği
oluşturulmasının çok sayıda örneğinin ortaya
kesindir.
çıktığı bir süreçtir. Savaş karşıtı gösterilere katılan
öğrencilerin bursları kesilmekte, öğretim üyeleri Koalisyon güçlerinin başlangıçta ilan ettikleri
savaşa ve İsrail’in kimi politikalarına karşı çık- hedeflerine ulaşamadan geri çekilmeleri demek
tıkları için işlerinden atılmakta ve medyada savaş olan yenilgileri; elbette bölgede demokratikleşme
karşıtları hızla işsiz bırakılmaktadır. süreçlerine; özgürlüklerin hızla genişlemesine,
insan haklarının bugün olduğundan daha güçlü
Suriye, İran, Suudi Arabistan, Mısır ve diğer
güvencelere sahip olmasına; halkların daha yük-
Ortadoğu rejimleri ise, ABD-İngiltere bloku tara-
sek bir refah düzeyini yakalamalarına yolaçma-
fından tehdit ediliyor gibi görünmekle birlikte, böl-
yacaktır. Gerek emperyalizm ve siyonizm, gerek
gedeki rejimlere yönelik yegane tehdit işgalci blok-
gerici Arap rejimleri, bölgede zaten hayli sınırlı
tan gelmiyor. Bugün bölge rejimlerinin tamamı,
olan seküler, modernist, marksist muhalefetlerin
kendi ülkelerinde ve etkili oldukları coğrafyalarda,
yaşama ve gelişme zeminini uzun süredir, kanlı
etkileyebildikleri ölçüde halkın Irak’taki işgale ve
yöntemlerle yoketmiş bulunuyorlar. Şimdi kendi
Filistin’deki siyonist zalimliğe karşı tepkisizliğini
eserleriyle karşı karşıyadırlar. Eserleri El Kaide,
sağlamayı temel politika yapmış durumdadırlar.
Hamas, Hizbullah, El Ensar, Tevhid vb. örgütler-
İşgalcilerin öfkesini üzerlerine çekmemek adına
dir; Vehhabiliktir, Selefiliktir. Emperyalizm kendi
yürütülen bu boyun eğici politika; herkesin kendi
gayrı meşru çocuklarıyla savaşmaktadır.Yenilgisi
ülkesinden direnişçilere verilen desteği engel-
halinde bu çocuklarının serpilip gelişeceği geniş
lemesi; ABD ve mütefiklerinin aradığı isimleri
bir coğrafyayı kendilerine bırakıp gidecektir.
süratle teslim etmeye yönelmesi gibi tutumlarla
derinleşiyor. İran, ülkesinde kontrol altında tuttuğu Kıyamet’ten, felaketten, küresel kaostan söze-
“El Kaide”cileri ABD’ye teslim etmeye teşebbüs denler, işte bu ihtimalin endişesiyle titriyorlar. Bush
ediyor, ama ABD İran’la arasındaki ilişkilerin yönetimi ise “Başarısızlık bir alternatif değil”
yumuşamasına yolaçmamak için teması reddedi- anlayışıyla, bölgeden çekilmeye niyeti olmadığını
yor. Yemen operasyon üzerine operasyon yaparak “taktik nükleer silahlar üretme” kararını ilan
Kaideci yakalıyor. Suriye Türkiye’nin istediği isim- ederek dile getiriyor.
leri derhal toparlayıp apar topar teslim ediyor. Bölgede çok katmanlı bir savaş, belki yeni yeni
Bu tutumlar siyasi, insani, ahlaki, dini ve her başlıyor.
bakımdan ABD-İngiltere-İsrail dünyası tarafından II.
aşağılanmakta olan bölge halklarının öfkesini
sadece işgalcilere değil; kendi ülkelerinin başında- İSTANBUL’A KİM SALDIRDI,
ki işbirlikçi zalimlere karşı da büyütüyor. Sabotaj NEDEN SALDIRDI
ve intihar eylemlerinin bölgedeki müslüman ülke
topraklarına yayılmakta oluşunun anlamı, bu öfke-
yi bir yandan tatmin ederken, diğer yandan eylemi Saldırıların Niteliği
gerçekleştiren anlayışın bu öfkeyle bütünleşerek Burada 15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerinde
güçlenmesidir. İstanbul’da gerçekleşen bombalı eylemlere; saldırı-
İşgalcilerin bölgeden bir yenilgiye uğrayarak ları izleyen günlerde yapılmış çok sayıda analizle,
çekilmek zorunda kalmalarının ilk dolaysız sonucu teoriyle zihinlerin işgal edilmiş olduğunu unutma-
Irak içindeki işbirlikçilerin, özellikle Talabani’nin dan, değinmemiz gerekir.
KYB’sinin ve Barzani’nin KDP’sinin son dere- 15 Kasım günü iki Yahudi Sinagog’una
ce ağır bir politik tablo ile karşı karşıya kalması ve 20 Kasım günü ise İstanbul’daki İngiltere
anlamına gelecektir. İkinci sonuç ise, savaşın şu Konsolosluğu ile İngiliz sermayeli HSBC Bank
anda da gelişmekte olan bir katmanında; islam Genel Müdürlüğü’ne, patlayıcı yüklü kamyonet-
dünyası içindeki savaş boyutunda gerçekleşecektir. lerle, içlerindeki intihar eylemcileri marifetiyle
Muhtemelen bölgede bir dizi ülkede rejim değişik-
10 Ocak 2004 fabrika
Bütün Dünya Vietnam

saldırılmıştır. Saldırılarda 54 kişi ölmüş, beş yüze işgalcilerin devasa savaş makinelerine karşı beden-
yakın kişi yaralanmıştır. Anılan mabed ve binalar lerini patlatmaktan başka imkanları yoksa; buna
ile çevrelerindeki geniş bir bölge içinde kalan bina- komünistlerin herhangi bir kınayıcı tutum almaları
larda çeşitli düzeylerde hasar meydana gelmiştir. beklenemez. Diğer taraftan İsrail’de “sivil” veya
“masum halk” diye nitelendirilebilecek bir kategori
Eylemler hem toplumda ağır bir korku ve endi-
yoktur. İsrail devleti açıkça ve bütünüyle işgalci,
şe yaratmış; hem de yeni eylem beklentisi içine sok-
istilacı ve teröristtir. İsrail devletinin “vatandaş”ları,
muş ve halkı güvensizleştirmiştir. Bu yönüyle tipik
bile isteye bir başka halkın ülkesini işgale katılan;
bir “terör” eylemiyle karşı karşıyayız. Eylemler,
bu amaçla çocukluğundan itibaren herkesin askeri
korku ve yıldırma amaçlı ve halka zarar vermekte
eğitime tabi olduğu bir topluluktur. Sivil değildirler
sakınca görmeyen bir zihniyetin eylemidir.
ve masum değildirler.
Komünistler, halka zarar vermekte bir sorun
Biz İsrail devleti denilen terörist/siyonist
görmeyen eylem anlayışlarını şiddetle reddeder ve
çeteye ve mensuplarına karşı gerçekleştirilen
kendilerini, gerçekleştirenler kim ve amaçları ne
hiçbir eylem biçimini gayrı ahlaki, gayrı insani
olursa olsun, bu tarzın sahiplerinden kalın çizgi-
bulmuyoruz.
lerle ayırırlar.
Bu hassasiyetleri not ettikten sonra,
Bu ayırma çabasının biraz hassasiyet gerektir-
İstanbul’daki eylemlerin kim tarafından yapıldığı
diği de açıktır.
sorusunu cevaplayalım.
Birincisi gerçekleştirenlerin, ABD-İngiltere-
İsrail ittifakının bölge ve dünyada estirdiği teröre
Komplo Teorileri ve El-Kaide
cevap vermek üzere yaptıklarını iddia ettikleri bu Başından itibaren, bu eylemlerin Irak’ta,
eylemlerin; ABD-İngiltere-İsrail ile birlikte ve aynı Riyad’da, Kazablanka’da yapılan saldırılarla ortak
kelimelerle “kınanması” bize çok isabetli görün- özellikler taşıdığı ayan beyan görünüyordu. Buna
müyor. Kendimizi ayırma çabamızın, bu tarz bir rağmen bu eylemlerin CİA ve MOSSAD tarafın-
eşzamanlılıktan; ortak dilden ve ortak gösteriden dan yapıldığı/yaptırıldığı şeklinde bir dizi komplo
yoksun kalması sorun yaratmaz. Sorun emperya- teorisi dillendirildi. Bunu yapanların bazıları,
list ve siyonist teröristlerle aynı eylemi, aynı dille “Saldırının sonuçlarından en çok kim yarar-
gerçekleştirmemiz halinde ortaya çıkar. landı?” sorusuna cevaben, Türkiye’nin ABD ve
İsrail’e daha da yakınlaşmış olduğunu söylediler.
Bu saldırılara karşı tutum alışta kendi yolu-
Yakınlaşma doğrudur, ancak geçicidir. Teori ise
muzdan yürüyoruz ve kendi dilimizi, kendi keli-
bu saldırıları Araplar yapmamıştır, varsayımını
melerimizi kullanıyoruz.
kanıtlamak üzere kurulmuştur. Saldırıları yapan-
Diğer taraftan bu tarz, anında eylemi ve ların ille de Arap olması zaten gerekmiyordu.
yapanları kınama refleksi, bütün dikkati eyleme Ancak “Araplar Türkiye’ye ve Türk halkına
yoğunlaşmış yığınlarda çarpık bir bilincin inşasına zarar vermezler” şeklinde bir Arapçı açıklama-
katkıda bulunur. Çünkü halka zarar vermeyi göze nın geçerliliği yoktur. Ayrıca böyle bir Arapçılık
almış eylemleri gerçekleştiren örgütler; prensip ola- saçmadır. Araplar homojen değildir. Yapanı olur,
rak emperyalizmin veya kontrgerillanın kontrolün- yapmayanı olur. Arapların bazıları Batıcı veya
deki örgütlerdir. Emperyalizmin veya bizde olduğu Batı karşısında boynu eğik iken; bazıları Batı’ya ve
gibi devletin, en azından bir dönem kontrol ettiği Batı yanlısı müslüman ülke hükümetlerine tavırlı
ve sol muhalefete veya ayrılıkçı hareketlere veya olabilir. Araplar pekala Türkiye’nin çeşitli siyasetle-
sosyalizme karşı kullandığı bu çeşit örgütler, 15-20 rini düşmanca bulabilir ve içlerinden bazıları da bu
Kasım saldırıları türünden eylemlerde doğrudan tarz tepki gösterebilir. Hüsnü Mahalli, Faik Bulut,
da yeralabilirler; eylemin gerçek gerçekleştiricileri Mahir Kaynak ve Doğu Perinçek gibi adlar; bu
başkalarıyken, bu örgütlerin isimleri de kullanı- saldırıların CİA ve MOSSAD işi olduğu yolunda
labilir. Genel olarak “terörizmi” kınama amaçlı ısrarlı bir sözcülük yaptılar.
tepkiler, eylemin ve eylemci örgütün arkasındaki
İkinci bir “CİA, MOSSAD yaptı” teorisi ise,
güçleri; bu güçlerin siyasetlerinin sorumluluğunu
Arapların bu çeşit eylemleri yapamıyacakları;
gözden kaçırır.
çünkü Arap oldukları yönündeki ırkçı, aşağılayıcı
İkincisi, bombalı intihar eylemlerinin Filistin teoridir. 11 Eylül’ü gerçekleştirenler Arap idiyse,
ve Irak’ta yapılması halinde, aynı “kendimizi İstanbul saldırıları 11 Eylül’e göre fındık fıstık
ayırma” yaklaşımını burada da uygulamamız neviinden eylemlerdir.
yanlış olur. Filistin ve Irak halkının, karşılarındaki
fabrika Ocak 2004 11
Bütün Dünya Vietnam

Zaten eylemleri gerçekleştirenlerin Arap değil, Amerikan islamcılar da, sayıları az olmakla birlikte
Bingöl nüfusuna kayıtlı TC vatandaşları olduğu Afanistan’da savaştılar.
(Kürt oldukları da söylendi) kısa sürede anlaşıldı.
Afganistan’dan sonra Bosna, Kosova,
Saldırıyı El Kaide “şebekesi” içinden “Hafız El Çeçenistan ve Afrika içlerinde çeşitli uluslardan
Mısri Tugayları” üslenmiştir. Ortaya çıkan bilgiler islamcılar birlikte savaşmaya devam ettiler.
de saldırıları gerçekleştirenler Türkiye vatandaşı
El-Kaide böyle bir tarihten geliyor. İçinde ve
olmakla birlikte, buradaki yapılanmanın ulusla-
önemli konumlarında Araplar var. Ancak bir Arap
rarası bağlantıları olduğu varsayımını destekler
örgütü değil. Hatta Araplar’dan sonraki ikinci etnik
yöndedir.
grubun Türkler olduğu da söyleniyor. Dolayısıyla
Üstlenme mesajının gönderildiği Londra’da eylemi El-Kaide’nin yapması, eylemi yapanların
yayınlanan El-Kudüs El Arabi gazetesinin güve- Arap veya başka bir etnik kimliğe sahip olduğu
nilirliği üzerine de çeşitli şüpheler belirtildi. Bize anlamına gelmiyor.
şüpheli görünen ise, Türkiye televizyonlarının
El-Kaide aynı zamanda bir çatı örgütü.
“eylemi üstlenme açıklamalarını” hem sesli olarak
Çok kullanılan bir deyişle, bir marka. El-Kaide,
ve hem de metin halinde ekrandan yayınlamalarıy-
Dünyanın her yanındaki islamcı örgütlerle arala-
dı. Bugüne kadar ne DHKP, ne PKK ve ne de başka
rında bir astlık, üstlük ilişkisi, bir organik bütünlük
bir örgütün, herhangi bir üstlenme açıklamasının
sözkonusu olmaksızın, ortak operasyon yürütebi-
televizyonlardan yayınlandığını hatırlamıyoruz.
liyor. Veya operasyonel yeteneklerini kaybetmiş,
Komplo teorisyenleri ne söylerse söylesin, merkezi planda dağınıklık yaşayan islamcı örgüt-
saldırıların El Kaide “şebekesi”nin eseri olduğu lerin elemanlarından yeni oluşumlar, yeni plat-
kanaati ağırlık kazandı. Peki bu örgüt bir Arap formlar ortaya çıkarabilir. Bunu sağlayacak moral
örgütü mü? üstünlüğü, cazibesi ve kadro bağlantıları var ve
parasının da olduğu söyleniyor.
El Kaide, başını ABD’nin çektiği, Suudi
Arabistan, Çin Halk Cumhuriyeti, Pakistan koa- İslamcı Terör Sorunu ve Hükümetin
lisyonunun, Afganistan’daki Sovyetler Birliği var- Sorumluluğu
lığına karşı yürüttükleri anti-sovyet, anti-komünist
Hükümetin ve genel olarak Türkiye devletinin
savaş esnasında geliştirilmiş bir doktrinin ürünü-
bu saldırılarda hayatını kaybeden yurttaşlara karşı
dür. Daha önce Sovyetler Birliği’ni güneyinden,
bir sorumluluğu yok mudur? Veya işlenen cinayet-
anti-komünizm ortaklığı üzerinden birbirine bağ-
teki payları, katkıları yok mudur?
lanmış islam ülkelerinden oluşan bir “yeşil kuşak”
ile kuşatmaya çalışan ve bunu önemli ölçüde Bu sorumluluğu iki düzeyde ele almak gere-
başaran ABD; Afganistan’da müslüman yığınların kir.
anti-komünist bir zihniyete kazanılmasıyla yetine- Birincisi Türkiye’nin Amerikan-İngiltere-İsrail
meyeceğini gördü. Afganistan’da ihtiyaç duyulan ittifakının bir uzantısı; Ortadoğu’daki ayaklarından
şey, Sovyetlere karşı savaşma motivasyonunu biri yapan her siyasi tercih, Türkiye vatandaşlarını
sağlayacak bir islamcılıktı. İslamcılık yeni bir şey bu tür bir terörün hedefleri arasına sokmuştur.
değildi; ancak Afganistan’da denenen modelin Türkiye Afganistan’ın işgaline onay vermiş; işgal-
yeniliği; uluslararası bir islamcılık olmasıydı. den sonra asker vererek işgali desteklemeye devam
Mısır’da, Cezayir’de, Türkiye’de ve başka yerler- etmiştir. Bu kararlar hem Ecevit/Yılmaz/Bahçeli
de islamcılar hükümetleri/egemenleri tarafından hükümetinin siyasi sorumluluğunda alınmıştır
solun önünü kesmek amacıyla seferber ediliyordu. ve hem de TSK, dış görevlere birlik göndermede
Emperyalistlerin veya sömürgecilerin müslüman oldukça istekli davranmaktadır.
ülkelerde, kendi çıkarlarını korumakta yararlan-
dıkları; çoğu zaman kendi mamulleri olan islamcı- Türkiye Irak’ın işgaline de onay vermiş; sadece
lıklar da vardı. Vahabiliğin Osmanlı egemenliğine Kuzeyden harekatla ilgili pürüzler aşılamamıştır.
karşı, İngiliz sömürgeciliğinin şekillendirip geliş- Yoksa koalisyonun en sadık destekleyicilerinden-
tirdiği bir akım olması gibi...Hindistan’da İngiliz dir. İkinci tezkerenin TBMM’de reddi ise bir usul
sömürgeciliğinin kurdurup geliştirdiği tarikatlar sorunundan kaynaklanmıştır. Yoksa AKP hükü-
gibi...Ancak Afganistan’da seferber edilenler Afgan meti, oyların yarıdan fazlasıyla “evet” politikasına
islamcılar değildi. Onlarla birlikte, Arap, Fars, o zaman da çoğunluk sağlamıştı.
Türk, Kürt, Özbek, Arnavut, hatta Alman, Fransız, Türkiye Irak’a asker göndermede çok hevesli
olmuştur. Bu arada Musul-Kerkük hayallerinden,

12 Ocak 2004 fabrika


Bütün Dünya Vietnam

Türkiye’nin çıkarları Anadoluya hapsedilemez örgütü desteklemiş olan devletine karşı infial duy-
vecizelerine kadar, emperyal hevesler de ortalığa mayacak da kime duyacak?
saçılmıştır.
Uğur Dündar, Arena programında Eymür’e,
Türkiye siyonist İsrail’in çok önemli bir müt- “El-Kaide Türkiye’de taban kazanabildi demek?”
tefikidir. İttifak o kadar derindir ki, Taksim’de gibi pişkince bir soru soruyor. Biz kendisinin
Filistinlilere yönelik siyonist vahşeti kınayan Avrasya Feribotunu kaçıran silahlı Çeçenlerin
eylemcilerin portre fotoğraflarını çeken MOSSAD yanına helikopterden inişini, kucaklaşmalarını,
ajanları, Tel Aviv’den bile rahat çalışmaktadır. öpüşmelerini hatırlıyoruz. Geriye sadece yatağa
Sinagogtaki patlamadan sonra, emniyet güçle- girmedikleri kalmıştı. Devletin “bağımsız yargısı”
ri olay mahalline gelmeden İsrail diplomat ve aracılığıyla bu adamları hafif cezalara çarptırdığını,
yetkilileri Sinagog önüne gelmişlerdir. Hemen cezalarını açık cezaevlerinde çekmeleri için gayret
ertesi gün İsrail’in emniyet birimi gönderme giri- ettiğini ve açık cezaevlerinden ceplerine harçlık
şimi olmuştur. Türkiye’nin yahudi vatandaşlarını konularak; o işi de Sedat Peker halletmişti, yolcu
İsrail’in vatandaşı haline getiren veya çifte vatandaş edildiklerini hatırlıyoruz. Adamlar böyle ülkeyi
görünümü veren bu tür sahiplenmeler, Türkiye’nin nereden bulacak? Gitmediler. Türkiye’de mafya-
Yahudi vatandaşlarını İsrail karşıtı eylemlerin cılığa soyundular ve sonra Swiss Oteli bastılar. Bu
hedefi yapmıştır ve yapacaktır. Şaron için sorun defa ağır bir ceza aldılar mı? Hayır. Gene almadı-
yoktur. Böylece rahatı kaçanlar, nüfusu azalmakta lar.
olan İsrail’e gelirler. Ancak Türkiye devletinin bu
Türkiye gazetesinin muhabiri, gazetesine
tür siyonist densizlikler karşısında devlet gibi dav-
manşet attırmıştı: “Bosna’da bir Sırp Vurdum”.
ranması bir gerekliliktir.
Soytarı, gazeteci diye gittiği cephede eline tüfek
Belirtilen politika tercihlerinin tamamının alıp adam vuruyor. Bunu gazetesinin tepesinden
Türkiye’yi bu tür saldırıların hedefi haline getire- haber olarak veriyor. Bu cinayet itirafını hiçbir
ceği açıktır. savcı soruşturmuyor.
Olabilir. Doğru bulduğunuz tercihleri, kimse- Süleyman Demirel’in “Tetik çeken elle tesbih
den korkmadan yaparsınız. Ama o zaman, bu tür çeken el bir olur mu?” vecizesini de buraya not
eylemlere karşı hazırlıklı olursunuz, halkı koruya- edelim. Oluyordu, oluyor.
cak tedbirleri alırsınız.
Sivas’ı hatırlayalım. Madımak otelini içindeki
İkinci sorumluluk düzeyi ise burada ortaya insanlarla birlikte ateşe verenlerin soruşturulanları
çıkmaktadır. 120 civarındaydı. Sanırım 35 kişi de mahkum oldu.
Ve sanırım şimdi “Eve dönüş yasası”ndan fayda-
Türkiye’den Afganistan’a, Bosna’ya,
lanıp evlerine gittiler. Ancak binlerce Sivaslı oteli
Kosova’ya, Çeçenistan’a savaşmaya giden çok
ateşe verenleri seyrediyor, destekliyor ve slogan
sayıda islamcı olduğunu, bunların sayısının 1051
atıyordu. Binlerce insanı böyle bir vahşete destek
olduğuna kadar, devletin bildiğini öğrendik.
olacak hale getiren zihniyet ne oldu? Buharlaştı mı?
Şimdi MİT eski Kontrterör Daire başkanı Hayır. Sivas Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olacak
Mehmet Eymür’ün de itiraf ettiği gibi, Hizbullah herif-i na şerif, Cevizkabuğu programına çağrılıp
“PKK’ye karşı savaştığı” gerekçesiyle devlet şu müthiş iddiasını dile getirmesi için saatlerce tele-
tarafından desteklenmiş, himaye edilmiş ve silah- vizyonda konuşma imkanı buluyor: “Madımak
landırılmış bir islamcı örgüttü. Kürt savaşı sükut otelini yakanlar, o günkü eylemleri yapanlar,
ettikten sonra, aynen ABD’nin El-Kaidecilere yap- Sivaslı değildi, dışardan gelmişlerdi. PKK kılı-
tığı gibi ilgi kesilmiş, destek kanalları daralmıştır. ğına girmiş Ermenilerdi.” İddianın gerizekalılığı
Hizbullah’ın bu defa yeni yaşama alanlarına ulaş- ayrı. Ama gene de soralım: Peki “PKK kılığına
mak için Batı’ya, İstanbul’a yöneldiği, çok sayıda girmiş Ermeni”lerin eylemini destekleyen bin-
evin zeminine gömülmüş cesetlerle siyaset yaptığı lerce şerefsiz cinayet goygoycusu yavşak nereden
anlaşılmıştır. Ancak asıl önemlisi bu örgüte katıl- gelmişti. Katliamın senei devriyesinde televizyon
mak üzere, “özgeçmişini” yazıp teslim eden 20 bin kanallarında hala bu tür utanmazlıklar yapılıyorsa;
ile 40 bin arasında değişen sayıda insan vardır. uygun iklim devam ediyor demektir.
Bu örgütün sorgu kasetlerini “infial olur” diye İslami Terör Olur mu?
yayınlamayıp üzerine yatan acaba hangi devletti,
Bu soruya Adalet Bakanı Cemil Çiçek, tam
hangi medya idi? Halbuki infial olsun değil mi?
da islamcıların yaptığı gibi yaparak bir cevap
Bir ülke halkı, böyle bir iğrençliğe ve bunu yaüpan
fabrika Ocak 2004 13
Bütün Dünya Vietnam

veriyor. “Onlar müslüman olamaz. Onlar insan Hükümet de hem dış politika tercihlerini
olamaz.” Eğer kimin müslüman olduğuna veya olduğu gibi sürdürüyor ve hem de bu saldırıların
olmadığına karar verme yetkisini sahiplenmek arkasında bulunanların “islamcılığını” gözlerden
bir Adalet Bakanı’nın ağzından meşrulaşırsa; kaçırmaya çalışıyor. Bu tutum, emniyet ve istih-
Hizbullahçıların da aynı yetkiyi, aynı meşrulukla barat örgütlerinin islamcı örgütlere karşı refleks
kullanmalarına itiraz etmek zorlaşır. Bakan bey de geliştirmelerini önleyecektir. Zaten uzun süredir bu
islamcı bir geçmişten gelmektedir Ve islamcılığın tip örgütlere yönelik çalışmaların tavsadığı, bizzat
en ılımlı rengiyle en radikal rengi arasındaki mesa- devlet içinden kişilerin itirafları arasındadır.
fe ortaklıklarından azdır.
İstanbul saldırıları islamcı militanların
Burada bir alçaklığa da değinmek gerekir. oluşturduğu, islamcı bir örgütün, uluslararası
Hürriyet’ten Ferai Tınç, eski Aydınlıkçı’dır ve islamcı örgütler ağı üzerinden fikir, talimat
Aydınlıkçının eskisi yenisi olmaz, her zaman anti- ve maddi destek görerek gerçekleştirdiği bir
komünist ve her zaman çarpıtmaya meyilli ve her eylemdir. Pek çok yetkili ve ünlü, amacının
zaman efendilerine anti-komünist hizmet sunmaya Türkiye’nin Müslüman, Hristiyan, Yahudi, hep
hazırdırlar. 24 Aralık tarihli yazısında, daha önce birlikte oluşturulmuş ortak yaşama kültürüne
hiç kimsenin hiçbir vesile ile adlarını ve çalışmala- zarar vermek; laik demokrasiye düşmanlık
rını duymadığı “İranlı iki tarihçi kız kardeş Ladan olduğunu ısrarla söylediler. Halbuki birarada
ve Roya Boroumand”un bir makalesinden alıntılar yaşama kültürünün ne kadar sahici olduğu
yapıyor. İstanbul’daki Hristiyan ve Yahudi nüfusun
miktarındaki azalmadan da bellidir. 6-7 Eylül
“Boroumand kardeşler, siyasi terör kav-
olayları, Varlık vergisi ve Maraş-Sivas katliam-
ramının Fransız Devrimi’nin icadı olduğunu
ları, “beraber yaşama kültürümüzün enginli-
vurguladıkları makalede, bugün Müslümanlık
ğinden” sözedilirken hatırlanırsa iyi olur. Laik
maskesi ardına saklanan terörün İslam dininin
demokrasimizle övünmek Abdullah Gül’ün ve
kavramlarından değil, “Leninist devrim” tez-
Recep Tayyip Erdoğan’ın işi haline geldiyse,
leri de dahil Batı kavramlarından etkilendik-
burada da bombalanacak fazla bir yer kalma-
lerini savunuyorlar.” Sanırsın islamcıdır ve batı
mıştır.
karşıtıdır. Hayır Aydınlıkçıdır ve islamcı efendileri
sıkışmışken biraz anti-komünizm, biraz devrim Bu tür saçmalıklar, saldırılara yolaçan siyasal
düşmanlığı yardımında bulunmaya çalışmaktadır. tercihlerin üzerini örtmek için dillendirilmektedir.
Türkiye’yi ABD’nin, İsrail’in, İngiltere’nin;
Türkiye devleti, Türkiye’nin emniyet ve
kısacası islamcıların üzerindeki değil; müslü-
istihbarat örgütleri, çok uzun yıllardır önlerinde
man halklar üzerindeki batılı terörün koalisyon
silahlanan, otel dolusu insan yakan, dünyanın
ortağı yapanlar; ve buna rağmen siyasal islamcı
dört bir tarafına savaşmaya giden siyasal islam-
silahlı örgütleri dağıtmayan; bunların eylemle-
cılara karşı, vatandaşların güvenliğini sağlamaya
rini önlemek üzere tedbirler almayan hükümet
yönelik hiçbir önlem almamıştır. Turan Dursun’un
ve devlet, saldırıların sorumlusudur.
öldürülmesinden hemen sonra evine gelen polisler,
cinayet delillerini arayacaklarına; Turan Dursun’un Bu örgüt çözülebilir, sonuna kadar çökertile-
çalışmalarını çuvallara doldurup götürmüşlerdir ve bilir, hatta bütün üye ve yöneticileri tutuklanabi-
hala bu çuvallar dolusu doküman varislerine geri lir. Ancak ortada on binlerce Hizbullah partisine
verilmemiştir. Katil veya katiller de bulunmamıştır. başvurmuş insanı üreten zihinsel/siyasal iklim var.
Devletin ve emniyet güçlerinin refleksi budur. Bu iklim değişmiyorsa, o örgütlerden onlarcasının
kurulması için her türlü imkan mevcuttur.
Çeçen “Karadullar” örgütü tarafından, bir Rus
trenine yapılan sabotaj ve onlarca insanın ölümü; Biz elbette halka zarar veren eylem anlayışın-
İstanbul saldırılarından sonra olduğu halde; medya dan kendimizi kuvvetle ayırıyoruz ve bu cinayet-
bu haberi açık bir tarafgirlikle ve asla terör eyle- lerin şiddetle karşısındayız. Ancak eleştirdiğimiz,
mi eleştirisi yapmadan verdi. Medyamız, Sivas cinayetlerin asıl sorumlusu olduğundan asla şüphe
katliamını unutturmaya, sivillere yönelik Çeçen duymadığımız unsurlar; müslüman halklar üzerin-
saldırılarına alkış tutmaya, Hizbullah kasetlerinin deki emperyalist/siyonist terördür. Bu terörün ateşli
yayınlanmasına karşı çıkmaya ve “islamcı terör” ortağı olan Türkiye hükümetleri ve devletidir.
lafının kendilerinin de kanına dokunduğunu anlat-
maya devam ediyor.
Sosyalist Gençlik Açıklamaları ...

1789 - 1917... Devrimin tarihi ilerliyor!

1789, tarihin şafağında yeni doğmuş bir halkın kendi kaderini kendi ellerine almasıydı. 1789, bütün hücrele-
rine kadar kokuşmuş bir düzenin, korkularından ve tabularından kurtulmuş bir halk tarafından tarihin çöplüğüne
iade edilmesiydi. Evet, o halkın içindeki bir sınıf, kendi devrimine ihanet etmiş, bayraklarını yere düşürmüştür.
Evet, şanlı Fransız Devrimi, kendi özgürlük bayrağını bütün görkemine rağmen ancak üç yıl taşıyabildi. Ama
işte, burjuvalarla birlikte, “külotsuzlar” da kendi kaderlerini belirleyebileceklerini fark etmişlerdi. Üç yıl sonra,
gericiliğin hortlaması, yalnızca bayrağın el değiştirmesiyle sonuçlandı. Dünya hala, devrimci Fransa’nın üç renkli
bayrağının tek renge dönüşmesinin dehşetini yaşamaktadır. Bizler, hala 1789’un halesindeyiz. Onun aydınlığında-
yız ve ışığımızın bir kısmının 1789’dan geldiğini biliyoruz.
1848, 1789’u mantıki sonuçlarına ulaştırma girişimiydi. 1848’de Avrupa’nın devrim korkusundan dehşete
kapılmış yeni egemen sınıfının karşısında, 1789’un devrimci ruhunda ısrar eden işçi sınıfı vardı artık. 1848’de, yeni
devrimci sınıf kendi bayrakları altında kendi sloganları ile yürümeyi öğrendi. 1848, yeni devrimci sınıfa, tarihi
yapmak ve tarih tarafından yapılmak üzere sabırlı ve inatçı bir savaş yürütme gerekliliğini göstermişti. Zaferler ve
yenilgilerle, büyük ileri sıçrama ve gerilemelerle yürüyen bu savaş 1848’de başladı.
1871, Zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayanların Paris sokaklarında kurdukları barikatların
ardında yeni bir dünya kurabileceklerinin ilk habercisiydi. Komün, tarihin tekerinin, artık yalnızca işçi sınıfı
tarafından döndürülebileceğini işaret ediyordu. Bu, kendi devrimine ihanet etmiş burjuva sınıfında öyle bir deh-
şet yarattı ki, günlerce süren bir barikat savaşından sonra 1871’in aydınlığı barikatların önünde kurşunu dizildi.
Avrupa egemen sınıflarının, Paris Komününün yenilgisinin ardından işçi sınıfının devrimci kalkışma tehdidinden
tamamen kurtulduklarını düşündüklerini, 1871 ile 1914 arasındaki döneme bu yüzden “ayrıcalıklı çağ” denildiği
hatırlanmalıdır.
1917, işte bu ayrıcalıklı çağın ardından geldi. Kapitalist yönetim aygıtları, büyük bir oburlukla dünyayı
yeniden paylaşmak üzere bir Avrupa iç savaşı başlattığında, hiç düşünmedikleri bir noktada, doğuda, büyük işçi
devrimi için ortamı hazırlamış olduklarının farkına varmadılar. 1917, 1789, 1848, 1871’in hem mantıki sonuçları-
na ulaşması, hem de büyük ileri sıçramasıydı. 1917, Paris’te yenilmiş ezilen bir sınıfın, yeniden ayakları üzerine
dikilip düşmanına meydan okumasıydı. 1917, 1789’da yarım kalmış, ihanete uğramış bütün insanlık değerlerinin,
yeni devrimci bir sınıf, yönetmeye yetenekli bir sınıf tarafından tamamlanmasıydı. 1917, özgürlük ve eşitlik için,
sınıfsız bir toplum için, insanın yeniden insanlaşması için yürütülen mücadelenin doruklarından biriydi. 1871’de
Komün, 1917’de Sovyetler ezilen sınıfların muktedir olduklarının en büyük delilleriydi.
Evet, zaferler ve yenilgiler çağındayız. 1871’de işçiler, Paris’te iktidarı 71 gün tutabilmişlerdi. 1917 Ekim
Devrimi ile 70 yıl tutabildiler. 20. Yüzyılın sosyal ihtilali de düşmanlarını yere, topraktan güç kazanıp önlerine
eskisinden daha heybetli bir biçimde çıkması için atmıştır. Her devrim, eskisinin karşısına, ondan öğrendiği savaş
naraları ve kostümleri ile çıkar. Robespierre, Saint-Just ve yandaşları, özgür kölelik ile burjuva toplumuna dayanan
modern temsili devleti birbirine karıştırmıştı. Bu yüzden yenildiler. 1917’nin muzafferleri ise özgür kölelerin dik-
tatörlüğünü burjuva demokrasisi ile karıştırdı. Şimdi, ödünç aldıkları savaş naraları ve kostümler önünde tarihinin
en büyük bozgunlarından birini yaşamaktadır...
10 bin yıllık insanlık tarihi düşünüldüğünde çok önemli olmadığı görülecektir. 1917, gerici sınıf ve yar-
dakçılarının arsız saldırılarının tersine, insanlık tarihinin dönüm noktalarından biridir. Zaferlerin ve yenilgilerin
ardından görülen tek şey, egemenlerin bu dünyayı yönetemedikleri, dünyanın maddi ve insani kaynaklarını talan
ettikleridir. İnsanlığın kaderi, bugün dünkünden daha fazla, dünyanın bütün işçileri ve ezilen halklarının tek renkli
bayrağı altında toplanmasına bağlıdır.
1917, bir tarihin sonu değil başlangıcıdır.
Ekim Devrimi’nin bütün yaratıcılarını selamlıyoruz.

SOSYALİST GENÇLİK
Sosyalist Gençlik Açıklamaları ...

Irak’ta biten ve başlayan


Neo-Con’ların yazdığı bir rapor var: “Amerikan Savunmasının Yeniden İnşası” (*) başlı-
ğını taşıyor. Okunduğunda görülecektir ki ‘savunma’ diye kodlanan kavram, aslında “saldırı”ya
işaret etmektedir. Dolayısıyla bunu, “Amerikan saldırısının yeniden inşası” olarak anlamamız
gerekiyor. Soğuk savaşın bitmesini takip eden yıllarda ABD’yi yöneten karanlık güçler yeni bir
saldırı planı geliştirmişlerdir.
Bir amaçları var: İçinde bulunduğumuz yüzyılı ipotek altına almaya çalışıyorlar. Öngörüler
de bu yöndedir. Gelecek yüzyılın mücadelesinin “Amerikan barışının korunması ve yaygınlaş-
tırılması” olmasını planlıyorlar. Bunun için geliştirmek istedikleri şey, ellerindeki korkunç askeri
gücün sınırsızca arttırılması ve kendi barışlarının önünde engel gördükleri halkların üzerine
salınmasıdır. Yani, “Pax Amerikana” dünyanın bütün ezilen halklarının tarihte eşi görülmemiş
bir vahşetle karşı karşıya kalmasından başka bir anlama gelmemektedir. Amerikan barışının
amacı; tıpkı “Pax Romana” da olduğu gibi özgür köleliğin geliştirilmesi, korunması, sürdürülmesi-
dir. Pax Amerikana, bütün Spartaküsleri yeniden çarmıha germek üzere hızla örgütlenmektedir.
Demek ki “Barış”ın anlamı artık değişmiştir: Barış dediklerinde biz bunu kan dökme-
ye hazırlanıyorlar diye anlamalıyız. Görünüşe göre, sosyalist sistemin umulmadık çözü-
lüşü, bunları cesaretlendirmiştir. Önlerinde hiçbir engel görmek istemiyorlar, hiçbir itiraza
tahammülleri yoktur. Kurdukları tepe taklak, akıl dışı bir düzeni şimdi bütün dünyaya dayat-
mak istiyorlar. Küba ve Kuzey Kore’yi tehdit ediyorlar, Suriye ve İran’a göz dağı veriyorlar,
Venezuella’da hükümet darbeleri deniyorlar, Afganistan’a sudan sebeplerle saldırıyorlar,
esirlere işkence ediyor, kendi hukuklarını çiğneyerek keyfi bir düzen tutturmaya çalışıyorlar.
Demek ki; “Pax Amerikana” insanlığın bütün kazanımlarını yıkarak, düzleyerek geliyor. Irak’
a ilk saldırı dalgası, bu düzlemeyi bir televizyon şovuna döndürerek gelmişti. Geride bıraktıkları yüz
binlerce ceset, gerçek kayıplarımız değildir. Irak’ ta ezilen bütün halklar büyük zayiatlar vermiştir.
İlkinde Saddam direnmişti: Komik diktatör, Pax Amerikana için bir yol kazasıdır. İkinci
saldırı dalgasında Saddam yıkılmış, saldırganlar kaleyi düşürdükleri yanılgısına kapılmış-
lardır. Ancak bugün, Irak’ ın gerçek sahipleri, Irak halkları, dünyanın gördüğü en azgın
saldırılara karşı hayranlık uyandıran bir direnişi sürdürmektedir. Irak ta direnişçiler; Pax
Amerikana’ ya, Amerikan barışı yüz yılına direnilebileceğini göstermişlerdir. Karşısında hiçbir
rakip bırakmayan Pax Amerikana, şimdi ezilen halkların karşısında bir başına ve çaresizdir.
Şimdi Pax Amerikana için sonun başlangıcındayız.
Bir ırkçılık dalgasıyla gelen “İngiliz-Yahudi” medeniyeti aşağıladığı halkların nefret duvarı-
na çarpmıştır. Bu öfke selinin önünde duramayacaklardır.
(*) ( Raporun tam metni Fabrika Dergisi’nin 56. ve 57. sayılarında yer almaktadır )

Vietnam, artık bütün dünyadır.


Direniş, yeni bir dünyanın habercisidir.

SOSYALİST GENÇLİK

16 Ocak 2004 fabrika


Halkın “psikolojisini” bozanlar kimlerdir?

Orhan GÖKDEMİR

Neden hala bir “sol şubesi”ne ihtiyaç duyuyor- Ben de bu kanaatteyim. Devlet açısından rasyonel
lar bilmiyorum; artık maliyetleri çok yüksektir ve bakıldığında, Türkiye ile işbirliği halindeki bir
işe yaramadıklarını da açıktır. Radikal gazetesi Öcalan, Türkiye ile pazarlık masasındaki bir başka
Türkiye’nin en büyük, en masraflı ve en verimsiz liderden çok daha avantajlıdır.” Ne güzel; Kürtçüsü
“KİT”idir. Üstelik ortada kontrol etmeye değecek de MİT’çi, itçisi de; artık birbirlerini sevmeye baş-
bir “sol” da olmadığına göre, bunca insana maaş ladıkları bellidir, göz yaşartıcı bir manzara. Peki ya
verilmesinin bir nedeni olmalıdır. sol ayak nerede?
İşlevsizleşmenin işaretleri uzun zamandır Özgürel’in bu konuda açıklayabildiği şu
vardı; ama artık saklamaya gerek duymadıklarını kadar: “Bir sol örgütün yönetici kadrosu Emniyet
da görüyoruz. MHP kökenli Salim Alparslan’ı bir İstihbaratı tarafından atandı!” Eee, “derin devlet”te
süre önce Cumhuriyet’e vermişlerdi; isabetli bir sol da var, ya da daha doğrusu solda da derin devlet
transfer olduğunu biliyoruz. Yeni faşist odak artık var. Yani, hepimizin MİT’i çıkmış, yok birbirimiz-
orasıdır. Yine bu gazetede bir zamanlar önemli den farkımız.
görevler üstlenen Avni Özgürel hala yerindedir ve
Bu “derin” hikayede adı geçen “sol”u artık
yazmayı sürdürüyor. Cumhuriyet’e geçmemesinin
cümle alem biliyor; Sarp Kuray ve küçük çetesi.
herhalde başka nedenleri olmalıdır. Bilmiyorduk,
Böylece, Sarp Kuray’ın nezdinde bütün sol Radikal
“derin devlet” içinde solcuların olduğunu söyleyip
bir MHP’li ve makul bir MİT’çi tarafından devletin
duruyor. “Derin” bir gazeteci olduğuna göre, bu
kucağına itilmiş oluyor. Bu kadar kolay oldukla-
“derin solcuları” açık etmemesinde de herhalde bir
rını düşünüyorlar. Verimsiz “KİT”lerinin verimi
hikmet vardır. Hangi gazetenin yöneticisi veya köşe
budur.
yazarı olduğunu da açıklarsa devleti bir musibetten
daha kurtarmış olur. Ama demek, daha yapılacak İlginç bir dönemden geçiyoruz; dönemimizi
işler var. övmek için söylemiyorum. Çinliler, beddua etmek
istedikleri kişiye “ilginç bir dönemde yaşayasın”
Bu derinlik meselesi espiri değil; 1960’lı yıl-
derlermiş. Öylesine ilginç bir dönemdeyiz. Artık
larda MİT bürolarına gidip geldiğini kendi gaze-
bağlantısız gazeteci kalmamıştır ve hepsi birbiriy-
tesinde yan masadan uzatılan mikrofona söylüyor.
le akraba çıkmaktadır. Yine de ortada bir büyük
Dahası, o MİT bürosunda Abdullah Öcalan’ı da
soru var; Öcalan da MİT görevlisiyse devlet nedir
gördüğünü açıklıyor; tam “annem anneni genelevde
öyleyse? Bunca acı, bunca kan, bunca gözyaşının
görmüş” vak’ası. İşin ilginç yanı, “devlet terbiyesi”
anlamı nedir? Her şey bu yoksul toprakların yoksul
ile büyümüş olan Özgürel, bu şahitliğini Öcalan’ı
halkları acı çeksin diye düzenlenmiş bir müsamere
yıpratmak için açıklamıyor. Söyledikleri özetle şu:
midir?
“Türk devletinin şu anda Öcalan’ı küçük düşürmek
işine gelmiyor. Aksine Kürt hareketinin Öcalan’ın Devletle ilişkilendirilmemiş olana şans bırak-
kontrolünden çıkması Türkiye için sıkıntı doğurur. madıklarını, şans bırakmak istemediklerini anlıyo-
fabrika Ocak 2004 17
Halkın “psikolojisini” bozanlar kimlerdir?

ruz. 29 Ekim’de, bu gazetelerden biri devleti kuran Terör: Dini İslam!


savaştan arta kalan son yedi kişiyi haber yaptı. Eli
Şimdi bir de islamcı terör günlerindeyiz:
kolu çok uzun görünen devlet, kurucusu olan bu
İslamcı başbakanımızın kanına dokunduğunu
yedi kişi hakkında sağlam bilgilere sahip değildi.
öğrendik ama işte islamcı terörün ne menem bir
Zira bu yedi kişiden birinin “sahte” olduğu ortaya
şey olduğunu birlikte görüyoruz. Adına Hizbullah
çıktı. Ne savaşa katılmıştı, ne yaşı böyle bir savaşa
denilen bu caniler örgütü, tıpkı başbakanımızın
katılmaya uygundu. Ama nasıl yaptıysa, kendisini
dahil olduğu siyasi hareket gibi devletin kucağın-
gazi olarak göstermeyi başarmış ve maaşa bağ-
da büyütülmüştür. İlki, Kürt hareketinin üstüne
latmıştı. Madalyaları ve belgeleri tamdı. Zavallı
salınmak için, ikincisi ise komünizme karşı bir set
ihtiyar, belli ki sade bir Türk vatandaşı olmanın
çekmek için desteklenmiş, kışkırtılmış, “yardım
sefilliğine dayanamamıştı. Artık sade vatandaş
ve yataklık” edilmiştir. 1990’lı yılların başında,
olmak sefilliktir, sade gazeteci olmak ise rezillik.
bir takım devlet görevlilerinin ellerinde listeler ile
Birbirini MİT’te tanımamış olanların birer insan avına çıktığı zor zamanlarda, bunlar da satırla
hikaye uydurmak zorunda kalmalarını anlıyoruz; insan doğruyorlardı. Ölüm stajlarını kasaplık diplo-
Devlet koridorlarında dolaşmamış olanların çalış- ması alarak tamamladılar. Bütün bu yıllar boyunca
ma şansı kalmamıştır. Sol ve Kürt hareketi ile ilgili bir teki bile yakalanamadı; Kürt halkı bunlara haklı
“duyumlar” ise hikayenin inandırıcılığı için şarttır. olarak “Hizbulkontra” adını takmıştı. Sonra bir ara
Bu yüzden artık solcu görünmeye değil, sol hak- ceplerinde pasaport konularak, çevredeki sorunlu
kında malumat sahibi olmaya özen gösteriyorlar. ülkelere kışkırtıcı faaliyetler için gönderildiklerini
Özgürel’in solcu görünüp görünmemesinin bir duyduk.
önemi kalmamıştır çünkü. Radikal, içi boşalmış
Bunlar kaç kişi ise, devletin elinde listelerinin
bir KİT’tir ve gazetecileri de “bankamatik gaze-
bulunduğunu da biliyoruz. Çünkü İstanbul’daki
teci”dir.
bombalama olaylarından sonra toplanan MGK’ya
Alt kattaki Naili Güreli’nin işi nedir? Yakın bunlardan bininin listesi götürülmüştür. Kontroldan
zamanlara kadar Gazeteciler Cemiyeti’nin yöneti- çıktıkları ve artık kendi başlarına hareket etmeye
cisiydi. Atanmış olduğunu düşünmek için yeterin- başladıklarını düşünebiliriz. Hizbulkontra, bir
ce nedenimiz var. Gazeteciliği nedeniyle değildir; devlet örgütüdür ve İstanbul’daki kanlı eylemlerin
Milliyet gazetesinde yazmasının da gazeteciliğiyle arkasında öyle Mossad, CIA falan aramanın alemi
bir ilişkisi yoktur. Kıdemli bir masondur; gazete- yoktur.
deki masasını buna borçlu olduğunu düşünmemiz
Ama daha önemlisi, devlete hükümet edenler
için yeterli nedendir. Cumhuriyet’in 80. yılını, bir
ile bir kan bağlarının olmasıdır. Fabrika’nın geçen
mason şenliğine çevirdiklerini masalarını işgal
sayısında, Radikal gazetesinde yeniden açılan
ettikleri gazetelerden öğrendik. İstanbul’daki
TİB(Toplumla İlişkiler Başkanlığı) tartışmasına bu
Büyük Mason Locası ise daha sembolik bir iş yap-
vesileyle gelmiş oluyoruz. Hizbullah, bir Özel Harp
mış; öğreniyoruz. “Cumhuriyetimiz” paneli için
imalatıysa, “Milli Görüş” de bir “Psikolojik Harp”
seçtikleri yer Nişantaşı Işık Lisesi. Panel yöneticisi
imalatıdır ve TİB meselesinin gelmesi gereken yer
Nail Güreli, katılımcılar Nur Serter ve İlhan Selçuk.
de böylece belli olmaktadır.
Panelin ana fikri ise şöyle: “Bugün Türkiye’de karşı
devrimciler iktidarda.” Ne güzel, Cumhuriyet’in Toplumla İlişkiler Başkanlığı ile ilgili bilgilerin
artık büyük ölçüde bir masonik durum arz ettiği ortalıkta dolaşmaya başlaması 12 Eylül darbesinin
ortaya çıkmaktadır. Işık Lisesi’nin seçilmesi, Nur ardından gündeme gelen “Rabıta” skandalı ile bir-
Serter’in ve İlhan Selçuk’un konuşturulması da likte olmuştu. Rabıta ile ilgili iddialar, Türkiye’den
Cumhuriyet’in doğasına uygundur. YÖK yöneti- Avrupa ülkelerine gönderilen din görevlilerinin
cisi bu hanım kızımızın “Atatürkçülük hırsı”nın maaşlarının Suudi orijinli “Rabıta” örgütü tarafın-
arkasında bizim bilemediğimiz, görünenden daha dan ödendiği, dolayısıyla Avrupa’da göçmen Türk
derin etkiler olduğu da bellidir. Öyle “karşı dev- vatandaşlarının içindeki irticai kışkırtmaların arka-
rim” lakırdılarına bakmayın siz;“Tarikatlar sava- sında bu örgütün varlığı noktalarında yoğunlaşıyor-
şı”nın tam ortasındayız. “Karşı devrimi” de “Işık” du. Uğur Mumcu tarafından gündeme getirilen bu
tarikatının iktidarın nimetlerinden uzaklaştırıldığı iddialara zamanın darbeci generali Kenan Evren
şeklinde anlamalıyız. Yeterince rahat değildirler ve gülümseyerek karşılık vermiş, bu iddiaların doğru
bu kışkırtma içinde “mevzilerini” açık etmekte- olduğunu kabul etmişti.
dirler. Işık Lisesi’nin “bir devrim mevzisi” olduğu
Oysa, “Rabıta” örgütü etrafında koparılan fırtı-
açığa çıkmıştır.
nanın bir büyük operasyonu perdelediği çok sonra
18 Ocak 2004 fabrika
Halkın “psikolojisini” bozanlar kimlerdir?

ortaya çıktı. İlki, Rabıta örgütü ile bağları bulunan Türkiye 1977 yılında devreye girmişti. Diyanet
İslam Kültür Merkezleri etrafında Suudi Devleti İşleri Başkanlığı Brüksel’deki İKM’ne temsilci
İle Türkiye Cumhuriyeti bir ortaklık geliştirmişti. göndermiş; Milli Eğitim Bakanlığı ise maaşları
Suudi İslam Kültür Merkezlerinin ikinci başkanları kendisi tarafından ödenmek üzere çok sayıda din
genellikle Türk Büyükelçileri’ydi. Yani toplumun öğretmeni tayin etmişti. Türkiyeden giden öğret-
islamileştirilmesi projesi “evrensel” bir projeydi. menler, Fas, Tunus gibi ülkelerden gelenler ve
Belçika’da yetiştirilip öğretmen olarak atananlarla
İkincisi, Avrupa ülkelerindeki din görevlileri-
birlikte İKM’nin emrine verilmişti. Bu öğretmen-
nin maaşları ilgili ülkeler tarafından ödeniyordu.
lerin kaderi 1979 yılında yurtdışına din öğretme-
Bu ülkelerden bazıları, islamla ilişkilerini onu
ni gönderme yetkisinin Milli Eğitim’den alınıp
resmi din sayacak kadar ileri götürmüştü. Dahası,
Diyanet’e verilmesi ile birlikte değişmeye başladı.
devlet, göçmen vatandaşlarını dine teşvik için
Gidenlere artık din öğretmeni değil, din görevlisi
başka örgütler de kurmuştu. DİTİB(Diyanet İşleri
deniyordu; çünkü dini eğitim çoktan beri okullar-
Türk İslam Birlikleri) adlı örgüt bunların en etkili-
dan camilere kaymıştı. İrtica büyüyordu ve devlet,
lerinden biriydi. Sızan bir takım haberler ise DİTİB
gidenlerin dinsel kimliklerinin daha net olmasında
içinde askerlerin de etkisi olduğunu gösteriyordu.
yarar görmüştü.
Türkiye’den gönderilen bazı subaylar, bu dernek-
lerde vatandaşları komünizme ve bölücülüğe karşı Artık öne çıkan camilerin kuruluşundada
uyanık tutmaya çalışıyor ve onları camii çatıları Arap örgütleri etkiliydi. Örneğin Mekke merkezli
altında toplanmaya davet ediyordu. DİTİB’in Evrensel İslam Örgütü, Avrupa’da Türkler için
kurucusu görünen bazı MHP militanları, bu devlet kurulan çok sayıda caminin de finansörüydü.
görevlileri ile pazarlıklar yaparken, bir takım başka Bu bilgiye Türkiye Devletinin bir itirazı yoktu;
devlet görevlileri de köşe bucak onları arıyordu. Bu örgüt tarafından yaptırılan camilerin tapusu
Yani devletin pisikolojik harp örgütü olan TİB, Türkiye Büyükelçiliklerine devrediliyor, sonra
bütün Avrupa’yı kucaklayan bir “tarikat” kurmuş, Diyanet İşleri Başkanı ve TC Bakanlarının katıl-
yönetmiş; burada islama kazanılan vatandaşların dıkları şaşalı törenlerle açılıyordu.
büyük bir bölümü de şimdi milli görüş diyeceği-
Avrupa’da camilerin hızla çoğalması yeni bir
miz harekete yönelip önce RP’nin, sonra FP ve en
örgütü gerekli kılmıştı. “Belçika Türk-İslam Diyanet
nihayet AKP’nin çekirdek kadrosu olmuştu.
Vakfı” kurulması düşüncesi bu gerekten doğdu.
Örnekleri o kadar çok ki: Örneğin Belçika, Vakfın kuruluş çalışmalarını yürütme görevi Türk-
“islamla barışma” politikası sonucu İslam Kültür İslam Kültür Dernekleri Federasyonu’na verildi.
Merkezlerinin kuruluşunu destekleyen ülkelerden Bu kuruluşun başında Selahattin Saygın adında
biriydi. Bu merkezlerin kuruluş çalışmaları bizzat biri bulunuyordu. Devlet, Saygın’ın Mehmet Ali
Suudi Arabistan devleti tarafından yürütülüyor Ağca ekibinden olduğu bilgisine sahipti. Derneğin
ve merkezin başkanlığına da Suudi uyruklu Şeyh kurucuları arasında Musa Serdar Çelebi de vardı
Muhammed Aluvini tek yetkili olarak getiriliyor- ve Çelebi “Papa Suikasti” sanıkları arasındaydı.
du. 1986 yılında MİT tarafından basına sızdırılan Bunların anlamı, Avrupa’daki islami yayılmada
bir haberde “irtica yuvaları” olarak gösterilen hem paramiliter bir örgüt olan MHP’nin, hem de
İKM’lerin ikinci başkanı ise Türkiye’nin Brüksel devletin gizli örgütlerinin büyük payı olduğuydu.
Büyükelçisi Faik Melek’ti. MİT’in bu ilişkiden Bu derneklere gidip gelen Türk subayların da ismi
haberder olmaması elbette mümkün değildi ama bellidir ve burada tartışmayı yeniden açmanın bir
devletin kendi irticai işlerini Suudi’lere yüklemesi faydası yoktur.
yükünü hafifletiyordu.
Bunları neden yaptıkları da açıktır; toplumun
Faik Melek-İKM bağlantısı Uğur Mumcu tara- sola kaymasını engellemek istiyorlar, dini bu amaç-
fından ortaya çıkarılınca zamanın yetkilileri şöyle la kullanıyorlardı. 12 Eylül darbesiyle iktidara gelen
bir açıklama yapmıştı: “Türk Büyükelçisinin İslam generaller, bu politikanın işleyişini daha kontrolsüz
Kültür Merkezi’nin ikinci başkanlığını yürütüş bir hale getirdiler. TİB’in örgütlenişi de o günlere
nedeni, Türk din görevlilerinin tayinini yapan ve denk geliyor. Örgütün kuruluşunda yer alan ve bir
maaşlarının bir kısmını veren bu kuruluşun irtica- süre müşavirliğini yürüten Ertuğrul Zekai Ökte,
cıların denetimine girmesini engellemek ve kontrol MGK kontenjanından “Danışma Meclisi”ne atan-
altında tutmaktır.” mış ilginç bir kişilik. TİB kurulmadan önce de Milli
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nde danışman
Elbette ilişkiler görünenden daha karmaşık ve
olarak çalışmış. Ökte’nin etrafında yer alan birçok
daha eskiydi. Belçika’daki din eğitimi konusunda
psikolojik harp profesörünün adı, TİB’de görev alan
fabrika Ocak 2004 19
Halkın “psikolojisini” bozanlar kimlerdir?

albaylarla birlikte “diploma yolsuzluğu” olayına korkusuyla, Laik devlet kendi geçmişine ihanet
karışmıştı. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi etmeye başlamıştı. Her türlü ilericiliğin toplumdan
Enstitüsü bir dönem, TİB elemanlarına diploma, kazındığı, cezaevlerine doldurulduğu ve sindirildi-
doktora sağlamak için kullanılmıştı. “Türk-İslam” ği bir zamanda, gericiliğin yeşermesi için ortam
ideolojisi doğrultusundaki eğitim buralarda yapılı- hazırlanmıştı.
yor, talimatla oluşturulan tezler bu örgütün direkti-
12 Eylül darbesi toplumda iki önemli değişik-
fiyle basılıp dağıtılıyordu.
lik yaratmıştı. Bir yandan kapitalizmin en vahşi
TİB’in öncülüğünde girişilen toplumu islami- yüzünü ortaya çıkarmış ve her şeye rağmen var-
leştirme politikasında o kadar ileri gidilmişti ki, lığını bir şekilde sürdüren “gelenek ve değerler”in
zaman zaman ortaya çıkan skandallar bile önemli büyük bir hızla içinin boşaltılmasına yol açmıştı.
sayılmamaya başlamıştı. Örneğin “laik” Türkiye Diğer yandan içi boşaltılmış bu gelenek ve değerler
Cumhuriyeti Avrupa’daki pek çok ülkede, kendi bizzat devlet eliyle toplum içinde yaygınlaştırma-
resmi temsilcilerinin görevlerini imamlara dev- ya çalışıldı. Bütün bunlar “devrim korkusu”ndan
retmeye başlamıştı. Göçmen yurttaşlar DİTİB’e kaynaklanan paranoya ile birleşince, toplum dinle,
bağlı imamlara başvurarak askerlik ve pasaport daha doğrusu bir tür “devlet dini” ile disipline
işlemlerini yapabiliyorlardı. TC konsoloslarının edilmeye başlandı. Devlete göre “din meselesi”
en sık yaptığı işlerden biri ise cami cami dolaşıp, jeopolitik bir sorundu ve yürütülen “pisikolojik
“vatandaşların dertlerini dinlemek”ti. Örneğin harp” içinde kullanılan herhangi bir araçtan farklı
Düsseldorf Başkonsolosu Bozkurt Aran mutad bir değildi. Oysa “gelenek ve değerler”in hızla çözül-
cami ziyaretinde şunları söylüyordu: “Gençlerinizi düğü noktada bu “jeopolitik sorun”un sosyolojik
mutlaka camiler etrafında toplayın. Buralar milli bir sorun haline gelmesi kaçınılmazdı. İçeride
eğitimin yanı sıra milli kültürün korunup yaşatıl- toplumu devrimci rüzgarlardan korumak ve Batıya
dığı yerlerdir. Onlara buraları sevdirin... Birlik ve göçen vatandaşların kontrolünü elinde tutmak için
beraberlik içinde olun. Sizin bu güzel oluşumları- kullanılan “Kuran ve Nutuk” planı, öngörüldüğü
nıza ve aranıza fitne çıkarmak için sızmaya çalışan gibi sadece “dinci milliyetçilik”in değil, hem dinci-
çok art niyetliler var, onları tespit edin.” liğin hem de milliyetçiliğin hızla yaygınlaşmasına
yol açtı. Nihai olarak bu bir “karşıdevrim örgütlen-
Bir eli Diyanet örgütlerinde diğer eli de üni-
mesi”ydi ve bu kirli işin “kontrgerilla” diye bilinen
versitelerde olan TİB, Milli Eğitim örgütünü de
“kapitalist enternasyonal” şubesine ihale edilmesi
kontrol ediyordu. Bunun için örgütçe bir özel
kaçınılmazdı. İşte bugün ortalıkta tehditkar bir
plan yapılmıştı; bu plana göre toplum “Konsept
ifadeyle dolaşan bu dinin ayetleri kontrgerilla örgü-
ve Atatürkçülük” konularında eğitilecekti. TİB’e
tünün karanlık dehlizlerinde yazıldı.
göre çoktan beri “Atatürkçülük” ve islam birbiriyle
çelişmiyordu. “Devleti kurtarma” paranoyası ile Birliktelik, El Kaide örgütünün CIA’nın,
doldurulmuş elemanların yapamayacağı şey yoktu. Hizbullah’ın ise Özel Harp Dairesi’nin kucağında
Gizli “Ataköy Planı” ile bilgiler de işte o günlerde büyümesinden bellidir. Basın, bu operasyonun izle-
gelmeye başladı. Planla ilgili olarak gazetelere yicisi değil yürütücüsüdür. Bunların, devlet kori-
yansıyan haberler Milli Eğitim’in TİB’e teslim dorlarından tanışıyor olma ihtimalleri yüksektir.
edildiğini ortaya koyuyordu. Buna göre Talim ve
Genelleyerek bir yargıya varmıyoruz. İşte
Terbiye Kurulu Başkanlığı bünyesinde faaliyet
ilginç bir örnek: RP-DYP koalisyon hükümetinin
gösteren bütün komisyonlar, TİB’e sürekli rapor
kurulmasından sonra görünüşte RP ile Ordu ara-
vermesi gerekiyordu. Buna bağlı olarak ders kitap-
sında yaşanan bir kriz patlak verdi. Ordu üst kade-
larına hazırlayan kurullara bazı askeri yetkililer
me komutanlarının açıktan muhalefeti ile başlayan
de dahil olmuş ve kitaplara “konsept” konusunu
krizde rolü pek de açık olmayan bir aktör vardı:
yerleştirmişlerdi. Öte yandan “Ataköy Planı” bütün
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk. Bütün popülaritesi bir
öğretmenlerin konsept konularında askeri yetkililer
büyük gazetede gün aşırı dini yazılar yazmaktan
tarafından verilecek seminerlerden geçirilmesini de
ibaret olan Öztürk, birden bire televizyon prog-
öngörüyordu.
ramlarının değişmez siması oldu. Aralarında Yaşar
12 Eylül darbesini izleyen yıllar boyunca Nuri Öztürk’ün de bulunduğu altı akademisyenin
devletin laik görevlileri vatandaşlarının dini tutum- yazdığı ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
larını güçlendirmek için ellerinden ne geliyorsa Yayınları arasında 197 sıra numarasıyla basılan
yaptılar. İmam Hatip Liseleri çığ gibi büyüyor, “İslam Gerçeği” adlı kitap tam da bugünlerde piya-
sarıklı, türbanlı tipler ortaya çıkmaya, tarikatlar saya sürüldü ve deyim yerindeyse “yok sattı”.
siyasal yaşamın bir parçası olmaya başlıyordu. Sol
20 Ocak 2004 fabrika
Halkın “psikolojisini” bozanlar kimlerdir?

Hikayenin bundan sonraki bölümü ise daha için öldürmeye devam ediyor ama “terör” diyemi-
ilginç: Psikolojik Harekat Birimi, bizim bildiğimiz yorlar.
adıyla TİB, “dini hurafelerden arındırmak için”
Anadolu Ajansı İstanbul’da patlamalar olur
bir proje geliştirmiş ve “İslam Gerçeği” broşürü
olmaz İbda-C’yi adres göstermişti; yanlış yapmış-
bu projenin ilk ürünü olmuştu. Bu amaçla İlahiyat
tır ve geri aldırmışlardır. AA’yı yönetenler İbda-C
kökenli 6 profesörden oluşturulan kurul MGK
sempatizanlarının emrinde olduklarını unutmuşlar-
salonlarında bir araya gelerek bu kitabı oluşturmuş-
dır, bu görülüyor. Şimdi “terörün adını koymakta
lardı. Kurulun başkanı Orgeneral Beyazıt’tı; elbette
zorlanıyorlar”, zordur. Başbakanları “İslamcı terör”
kitap 25 bin adet basılmış ve bedava dağıtılmıştı.
“içini acıttığı” için utana sıkıla “dinci terör”dür
TİB ve DİTİB 90’lı yıllar boyunca bu yayın dedi. Dini ne islam! Ne demiş oluyoruz öyleyse
faaliyetin kesintisiz olarak sürdürdü. Yayınlarda dinci terör demekle?
kural olarak ikili bir yöntem izleniyordu; yurtiçine
Radikal’in haberlerinde de var; TİB’in en etkili
“Atatürkçü” yayın yapılmasına karşılık, yurtdı-
olduğu kurumlardan ikisi TRT ve AA.’dır. TRT
şındaki vatandaşlara yönelik yayınlarda “İslami”
bir yana, bizim “özel” basınımız da yüzde doksan
içerikten asla vazgeçilmiyordu.
AA’dır. Gazetelerimizin ve televizyonlarımızın işi
TİB, bir ara bir gazete sahibi olmayı da denedi. AA haberlerini yayınlamaktan ibarettir çünkü.
Ertuğrul Zekai Ökte ve ekibi, Bekir Kutmangil’in Biz öteden beri söylüyoruz, bunlar, TRT, AA ve
Yeni Günaydın gazetesini bir TİB yayını haline TİB’le birlikte halkın beynini yıkıyorlar. İşte TİB
getirmişlerdi. Ekipte Samsun Demir ve Nükhet danışmanı Ökte’nin söyledikleri: “Psikolojik hare-
Güz gibi üniversitenin güzide elemanları da vardı. kat her vasıtanın kullanıldığı bir harp türü. Kafası
Ancak, Kutmangil bir MHP’li mafya üyesi tarafın- kirletilen halkı yanına çekmek için yapıyor.” Yani,
dan vurulunca gazete operasyonu da başarısızlıkla “halkın beynini” yıkıyor.
sonuçlandı. Yakınlarda, aynı ekip tarafından “Önce
Basın, bütünüyle bir “kamu” kuruluşudur:
Vatan” adlı bir gazete çalışması daha yürütülüyor-
“MİT şubesi” gibi çalıştıklarını kendileri söylüyor.
du. Bu ekipte yer alan Albay Taner Kumkale’nin
Ertuğrul Özkök’ün 9 Aralık tarihli “Atasagun
“akademik ünvanı”nı Ankara Üniversitesi Türk
Şifreleri” başlıklı yazısından sonra bu konuda her-
İnkilap Tarihi Enstitüsü’nden aldığını ve bu kuru-
hangi bir kuşkuya yer kalmamıştır.
luşun diplomalarının mahkemelik olduğunu belirt-
miştik. Samsun Demir ise doktara tezinde “intihal” Özkök’ün anlattığı olay MİT Müsteşarı Şenkal
yapıldığı ortaya çıkınca “pop sanatçısı” olmuş, Atasagun’un gazetelerin Ankara temsilcilerine
ancak bir türlü “popüler” olamamıştı. Aytunç verdiği yemekte geçmektedir. Yemekte 12 gazeteci
Altındal gibi, artık hiçbir kategoriye sokulmayacak vardır ve Sedat Ergin “işte olduğu için” yemeğe
tipleri anmaya gerek yok. Psikolojik harbin psikolo- katılmamıştır. Gerisi şöyledir:
jisinin epeydir bozuk olduğunun canlı delilidir. Hep “MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, yemeğin
birlikte el ele Türkiye Cumhuriyeti’nin ortasında başında şöyle bir şey söylemiş: ‘Biz bu akşam
kapatılması zor bir “kara delik” yaratmışlardır. yemeğe 14 gazeteci arkadaşımızı davet ettik.
Devlet din operasyonunun son otuz yıllık tari- Listeye baktım, bu arkadaşların çalıştığı 14 gazete-
hinin aktörleri işte bunlardır. “Kara Delik” MİT, nin 10’u bizim müşterimiz.’
ÖHD, MGK üçgeninde oluşturulmuş bu “devlet Ben işte bu ‘müşteri’ kelimesine takıldım.
dini kurma” projesinin ürünüdür. Şimdi hepsi bir-
likte yarattıkları kara deliğe doğru sürükleniyorlar. Atasagun yemekte ‘müşteri’ kelimesi ile neyi
“Elhamdülillah Atatürkçüyüz” inlemeleri, içine kastettiğini söylememiş.
düştükleri dehşet nedeniyledir. Arkadaşlar da sormamış. Herhalde neyi kastet-
Basın basanındır tiklerini biliyorlardı.
Şimdi “İslamcı terör” demeye dilleri varmıyor Ben olsaydım mutlaka sorardım.
ve “Hizbullah”ı artık teleffuz edemiyorlar. Çünkü Çünkü kelime ilginç.
hep birlikte halkın psikolojisini bozmuşlardır.
Çünkü, bu “terör” lafını solu karalamak için icat Bu kelimeyle neyi kastettiği konusunda benim
etmişler ve sol için kullanırken hiçbir sınır tanıma- iki tahminim var.
mışlardır. Oysa sırf korku yaratmak için öldürmek Bir, MİT’in haber sızdırdığı gazeteleri kaste-
solun doğasına aykırıdır. Ama işte Hizbullah deni- diyor.
len bu yarı resmi katil grubu sırf korku yaymak
fabrika Ocak 2004 21
Halkın “psikolojisini” bozanlar kimlerdir?

İki, MİT’in muhatap kabul edip sorularına Demek ki, ortalıkta gazeteci kılığında dolaşanla-
cevap verdiği gazeteleri kastediyor. rın çoğu, fiilen devlet memurlarıdır. Demek ki bir
“özelleştirme” zorunluluğu var. Bu TRT, bu AA,
Yani kendi gözüyle ‘akredite’ olan gazeteleri.
bu özel görünümlü yazılı ve görüntülü matbuat
O zaman yemeğe davet edilen ve ‘eskiden derhal özelleştirilmelidir.
müşteri olmayan’ dört gazetenin temsilcisi için ne
Bir kısmının attığı “TİB’i bulduk” nidalarının
diyeceğiz?
ise hiçbir değeri yoktur; çünkü TİB halkın psikolo-
O andan itibaren onlar da ‘müşteri’ kategorisi- jisini onarılamaz biçimde bozmuştur. TİB’i buldu-
ne mi girmiş oldular?” lar, çünkü hepsi TİB olmuştur. Bu yüzden devletin
Eskiler ve yenilerle birlikte bir şubeler toplan- en tepesindeki örgüt, valiliklerin emrinde uyumaya
tısı saymamız gerektiği ortaya çıkıyor. Bu ondört terkediliyor.
gazete “akredite”dir. Yalnız küçük bir sorun O kadar ayrıdırlar ki, kendi vatandaşları ile
daha olduğu ortaya çıkıyor. Özkök’ün anlattığına ilişkilerini bir “psikolojik savaş” olarak görmek-
göre Atasagun, şube temsilcilerinden bazılarının tedirler. Ancak biz Yakub Kadri’nin “yaban”ları
“yabancı istihbarat servisleri” ile de görüştüğü- değiliz ve o Anadolu köyünün yerinde de artık
nü bildiklerini söylemiştir. Çift taraflı çalışmak yeller esiyor.
“istihbarat işinde” sıkça rastlanan bir durumdur
Devletin kendisi için bir halk imal etme çabası
ve “gazetecilik mesleği”nde gazetecilikten başka
koca bir fiyasko ile sonuçlanmıştır. Şimdi toplum-
her şeyin mübah görüldüğünün delili budur.
suz bir devlet ve devletsiz bir toplum ile karşı kar-
Aralarında Radikal gazetesinin Ankara Temsilcisi
şıya olduğumuz daha açık biçimlerde görünmek-
Murat Yetkin’in bulunduğunu ifşa ettiler. O konu-
tedir. Güçlü değiller ve biz güçsüzüz; sorunumuz
mun eski sahibi İsmet Berkan da var mıdır bilmi-
budur.
yoruz. Nasıl olsa, Özkök bir gün bir vesileyle bunu
da yazar ve biz öğreniriz. Tarihin toplan borusu çaldığında toplum bir
toplum, devlet bir devlet ve meslekler de bir meslek
Yalnız ilke olarak “MİT’in TİB’i deşifre etme-
haline gelir, hiç kuşkumuz yok. Asıl sorun, insanı
si” “devlet terbiyesi”ne aykırıdır. Radikal’in TİB ile
nasıl yeniden insanlaştıracağımızda ?
ilgili yayınlarında bir sapma var ve biz takip etmeyi
sürdürüyoruz.
Demek ki, fiili olarak, medya “özel sektör”
değildir; tam bir devletçi yapı ortaya çıkıyor.

22 Ocak 2004 fabrika


Amerikan Savunmasının Yeniden İnşası (2)

Yeni Bir Yüzyıl İçin Strateji, Güçler ve Kaynaklar

Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu -Eylül 2000

( Uzunluğundan dolayı 56. sayımızda böldüğümüz raporun, ilk bölümünün sonuna bir başka yazımız karışmıştır. Metin, sondan 7. paragrafın 18.
satırı (...yollar açacaktır.) ile bitmektedir, sonrası rapora ait değildir. Doğru biçimi Sitemizde mevcuttur. Okurlarımızdan özür dileriz.)

IV. BUGÜNÜN SİLAHLI Soğuk Savaşın sonunda bu yılınkinden yüzde 50


KUVVETLERİNİN YENİDEN İNŞASI daha fazlaydı; tedarik harcamaları neredeyse yüzde
Yukarıda ana hatları verilen çeşitli misyonla- 70 daha fazlaydı.
rın gerçekleştirilmesi ABD silahlı kuvvetlerinin Aynı zamanda Kara Kuvvetlerinin Soğuk Savaş
yeteneklerine bağlıdır. Silahlı kuvvetlerin esenliği sonrası askeri operasyonlardaki rolü Amerikanın
geçen on yıl boyunca sürekli azalmıştır. Yalnızca jeopolitik taahhüdü olarak kalmayı sürdürmektedir.
kuvvet yapılarında çarpıcı kesintilere uğramamış ve 1991 yılında, Körfez Savaşı’nda Bush Yönetiminin
personel gücünün altı oyulmamış, modernizasyon politikasının sınırları kara savaşına girmekteki
programları kaynaksız bırakılmamış ve dönüşüm isteksizlik ve Kuveyt cephesinde kara operasyonla-
çabaları bastırılmamış, aynı zamanda, gönüllü bir rıyla sınırlandırılmasıyla açığa çıkmıştır.
gücü korumak için önemli olan askeri hayatın kali-
Balkanlarda görece kısa hava seferlerini geniş-
tesi de düşürülmüştür. Kışlalardan genel kurmaya,
letilmiş kara operasyonları takip etmiştir; tıpkı
bakım bölümlerine kadar hizmetler altyapısı ihmal
uzun vadeli Kosova’yı istikrara kavuşturma çaba-
edilmekten muzdariptir. Askeri konutların, özellik-
larına karşı Operasyon Müttefik Kuvvetlerininki
le de yurtdışındakilerin kalitesinin düşüklüğü kural
topu topu 78 günde bitse bile. Kısacası, kara kuvve-
haline gelmiştir. Askeri eğitim ve talim sistemleri
tinin değeri, güvenlik çıkarları müttefiklerin dünya
dahil kuvvetli bir askeri sınıfın diğer güç kaynakla-
sisteminin korunması ve genişletilmesinin yanı sıra
rı oransız biçimde ve dar görüşlülükle azaltılmıştır.
savaşları kazanma yeteneğine dayalı küresel bir
İşgücü açıkları erlerin, denizcilerin, havacıların süper gücü davet etmeye devam etmektedir. ABD
ve Deniz Kuvvetleri personelinin üssün bakımı Kara Kuvvetleri geçen on yılda muharebe rolünü
için artan miktarda zamanı üssün bakımına -çim- sürdürürken yeni misyonlar kazanmıştır – en acil
lerin biçilmesi, çatıların onarılması, boya işleri- olanları “bütün ve özgür” bir Avrupa’nın yaratıl-
harcamasıyla sonuçlanmıştır. Bunların içinde en masının tamamlanması ve Amerikan çıkarlarının
fazla hayal kırıklığına yol açan askeri kültürün ve Basra Körfezi ve Ortadoğu’da savunulmasıyla bağlı
askeri personelin üstlerine güveninin kaybıdır. Son misyonlarıdır.
zamanlarda yapılan birkaç çalışma ve araştırma
Bu yeni misyonlar ABD Kara Kuvvetleri
günümüz Amerikasında asker-sivil ilişkilerinin
birimlerinin yurtdışında sürekli olarak konuş-
giderek gerginleştiğini göstermektedir.
lanmasını gerektirecektir. Bu birimlerin mevcut
Askerliğin tümü içinde, Soğuk Savaşın sona gerçekleri yansıtacak şekilde yeniden yapılandı-
ermesinden ve Sovyet İmparatorluğu’nun Doğu rılması ve konuşlandırılması gerekmekle birlikte
Avrupa’da çökmesinden bu yana en esaslı değişim Amerikanın güvenliğin baş teminatı olma rolünü
Kara Kuvvetlerinde olmuştur. Ordunun aktif görev temsil etme değerleri anlık savaş yetenekleri kadar
gücü yüzde 40 ve Avrupa’daki garnizonu üçte iki büyüktür.
oranında azaltılmıştır. Kara Kuvvetlerinin bütçesi
fabrika Ocak 2004 23
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

Gerçekten de Kara Kuvvetlerinin bugün kar- kalıcı bir birim Ortadoğu’da üslenirken ABD Kara
şılaştığı en büyük sorun bu iki hayati misyon için Kuvvetlerinin Avrupa’daki unsurları, Güneydoğu
yeterli kuvveti sağlamaktır; ordu her ikisini de Avrupa’ya konuşlandırılmalı; eşzamanlı olarak ileri
layıkıyla yapmak için çok küçüktür. Bu kapsamlı konuşlandırılmış Ordu birimleri sürmekte olan asa-
misyonlar daha büyük ve etkin bir ABD Ordusu yiş görevlerinin yanı sıra muharebenin ilk safhala-
ihtiyacını haklı göstermeye devam edecektir. Kara rını içeren bağımsız operasyonları daha iyi yerine
Kuvvetlerinin bu asayiş görevleri için ihtiyat kuv- getirebilecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
vetlerini giderek daha fazla kullanması yedeklerin
Kara Kuvvetleri Ulusal Muhafızların ve Kara
rollerinin gerçek bir acil askeri duruma karşı bir
Kuvvetleri Yedeklerinin gücü, bu bileşenler gerçek,
önlem hizmeti görmek olduğuna ilişkin zımni
büyük ölçekli, beklenmedik bir acil askeri durum
anlaşmayı ihlal etmektedir. Örneğin, Balkanlardaki
için bir önlem anlamına gelse bile, azaltılmalıdır;
ABD garnizonları büyük sayılarda dil uzmanı,
asayiş görevleri için sürekli olarak büyük sayıda
askeri inzibat, sivil ilişkiler uzmanları ve diğer
ihtiyat kuvvetine dayanmak uygun değildir ve kısa
uzmanları gerektirdiği sürece etkin görevdeki
görüşlülüktür.
Ordu saflarındaki askerin bu becerilerini arttırma-
lıdır. Benzer şekilde, yüksek yoğunluklu muharebe Bütçesini yıllık 70 milyar dolar düzeyinden
değiştikçe Kara Kuvvetleri ileri teknolojik becerile- yılık 90-95 milyar dolar düzeyine yükseltmelidir.
re sahip askerleri askere alma ve tutma için, belki Yukarıda özetlenen misyonları –denizaşırı
çok becerikli yedekler için sanayi ile ortaklıklar mevcudiyet, büyük savaşlarda çarpışmak, geleceğe
kurarak veya rütbe yapısı yerine gedikli bir subayı dönük dönüşüm- yerine getirme kabiliyeti bakı-
onaylamak için bazı becerileri dikkate alarak, yeni mından Ordu bugün hazırlıksızdır. En acil sorun
yollar bulmalıdır. Kara Kuvvetleri özel olarak şun- mevcut hazırlıklılık düzeyindeki düşüştür. 1998
ları yapmalıdır: yılı ilkbaharına kadar Ordu, büyük bir cephe sava-
Aktif görev kuvvetinin gücü ve yapısı mevcut şına dönüşme tehlikesi olan bir krize yanıt vermeye
misyonların gereklerini karşılayacak şekilde yeni- hazır sözde “ilk savaşacak” birimler olarak tutula-
den yapılandırılmalıdır. Aktif kuvvetin tümü, şu rak sık sık yapılan konuşlandırmaların en kötü etki-
andaki 475.000 kişilik kuvvetten yaklaşık 525.000 lerinin üstesinden gelmişti. Ancak şimdi, yakın-
askere yükseltilmelidir. Bu kuvvetin büyük kısmı, larda emekliye ayrılmış Kurmay Başkanı General
askeri istihbarat, askeri inzibat ve diğer benzer Dennis Reimer Kongreye şunları açıklamıştır:
birimler gibi muharebe desteği ve muharebe geri Komutanlar Ordu genelinde tatbikatların sık-
hizmet desteği sağlayan aşırı görev verilmiş ve lığını, kapsamını ve süresini azalttıklarını bildiri-
eksik kadrolu birlikleri takviye etmelidir. yorlar ….
Esas olarak taktik ve operasyonel hareket Ayrıca, komutanlar tatbikatları her zaman ger-
yeteneğini ve “dijitalleşme” –taktik enformasyon çekçi ve olmaları gerektiği gibi yapamıyorlar. Bazı
ağları oluşturma süreci- aracılığıyla mevcut muha- durumlarda, komutanlar gerçek silahlarla talim
rebe sistemlerinin etkililiğini arttırmak için seçil- simülasyonlarının optimum karışımlarını finanse
miş modernizasyon çabalarını üstlenmek. Kara edemiyorlar; sonucunda personelin deneyimi daha
Kuvvetleri orta ağırlıklı araçların alımı, Comanche az oluyor. Bazı komutanlar Muharebe Tatbikat
helikopterlerini ve HIMARS füze silahları sistemi- Merkezi rotasyonlarına hava birliklerinin katılımını
ni edinme planlarını hızlandırmalıdır; çok yetkin finanse edemediklerini bildiriyorlar. Toplam olarak,
bir obüs olmakla birlikte ağır Crusader top sistemi, finanse edilebilir tatbikat anlaşmaları tatbikat yeter-
Ordunun mevcut yetenekleri ve gelecekteki ihtiyaç- lilik çıtasını düşürerek deneyimsizlik sonucuna yol
ları dikkate alındığında akılsızca bir yatırımdır ve açıyor... Halen tabur düzeyinde hazırlıklılık düşme-
iptal edilmelidir. ye başlıyor; bu Muharebe Tatbikat Merkezlerimizde
Mevcut birliklerin muharebeye hazırlıklılığı, zaten fark edilen bir gerçekti.
personel gücü artırılarak ve muharebe eğitimleri Son yıllarda bu eğitimin hem kalitesinde hem
yeniden hayata geçirilerek iyileştirilmelidir. de niceliğinde düşüş olmuştur. Örnek olarak,
Mevcut “orta sınıf”, profesyonel Orduyu sür- önceki yıllarda dönüşümlü bir birlik, Fort Irwin
dürmek için, askerin hayatını iyileştirmek için çaba görevinden önce sekiz tabur düzeyinde arazi tat-
sarfetmelidir. bikatı ve tatbikat merkezinde de bir sekiz tatbikat
daha yapmaktaydı. Bugün ağır kuvvetler neredeyse
Mevcut stratejik gerçeklerin ışığında yeniden
hiç eksiksiz bir arazi talimi yapmıyor ve Ulusal
konuşlandırılmalı ve yeniden yapılandırılmadır:
24 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

Tatbikat Merkezinde altıdan fazla tatbikat yapanlar yeniden inşa ve yeniden yapılandırma ihtiyacıyla
şanslı sayılıyor. kaçınılmaz olarak içiçe geçecektir. Avrupa, Basra
Körfezi veya Doğu Asya’da büyük bir cephe savaşı
Diğer sınıflar gibi, Kara Kuvvetleri de kritik
olması halinde sonuç alıcı kuvvetle yanıt verme
muharebe ve bakım uzmanlıklarında adam kıtlı-
ihtiyacı ABD’de konuşlanmış birimler için Kara
ğı çekmeye devam etmektedir. Kara Kuvvetleri
Kuvvetleri kuvvet yapısının belirlenmesinde temel
liderleri mevcut güç yapısını doldurmak için çok az
etmen olarak kalacaktır. Bununla birlikte, bu savaş-
askerleri olduğunu ve gedikli erbaş ve subay sıkın-
ların meydana gelme olasılığı düşünülürse, bunları,
tısının artışının genele yayıldığını samimi şekilde
uzun vadeli siyasi değişiklik veya rejim değişikliği-
kabul etmektedir. Örneğin, 1997 Mali Yılında Ordu,
ne yol açacak kesin bir zafer olasılığı dahil tatmin
tankları ve mekanize piyade araçlarının dört bakım
edici bir sonuca ulaştırmak için yeterli kapasiteyi
uzmanlığındaki ihtiyaçlarının yalnızca yüzde 67 ila
elinde bulundurması elzemdir. Halen ABD’de
88’i karşılanmıştı. Subaylık derecelerinden yüzbaşı
bulunan aktif Kara Kuvvetleri kuvvet yapısı –23
ve binbaşı rütbelerinde önemli açıklar vardır. Bu
manevra tugayı- potansiyel talepleri karşılamaya
eksiklerin sahada sonucu ast rütbedeki subaylar
güçbela yeterlidir. Bu birimler yalnızca sayıca az
ve gedikli erbaşlardan bir üst rütbenin görevlerini
değildir, aynı zamanda muharebeye hazırlıklılığı-
üstlenmeleri istenmektedir; “nihai sonucu,” diye
nın son yıllarda tehlikeli biçimde kayıp gitmesine
belirtmektedir General Reimer, “deneyimde, özel-
izin verilmiştir. İnsan gücü düzeyleri düşmüş ve
likle mızrak ucunda deneyimin azalmasıdır.”
eğitim fırsatları azalmış ve kalitesizleşmiştir. Bu
Kara Kuvvetlerinin büyük savaş gereklerini, birimlerin yüksek hazırlıklılık düzeylerine geri
özellikle cephe kurmaylarının savaş planlarının dönmesi ve en önemlisi muharebe misyonlarına
talep ettiği programları karşılayabilme yeteneği, en odaklanmayı yeniden kazanmaları gerekir.
iyi ihtimalle belirsizdir. Kara Kuvvetlerinin bu ihti-
Tümen yapısı büyük ölçekli harekatlarda hala
yaçları kağıt üzerinde karşılayabilmesine rağmen,
ekonomik ve etkili bir organizasyon olmanın yanı
gerçek durum çok daha karmaşıktır. DYSGG için
sıra etkili idari yapı olduğundan ötürü, yurtdışın-
yapılan büyük cephe savaşını gözden geçirmesi
daki harekatlar için yeni, daha küçük bağımsız
her birliğinin savaş meydanına tam eğitimli ve
organizasyonlar oluşturulurken bile, tümen bir
hazır olarak ulaşacağını varsaymaktadır. Ancak
çok ABD içindeki Kara Kuvvetlerinin kuvveti için
Kara Kuvvetleri genelindeki insan gücü ve eğitim
temel birim olarak kalmalıdır. Kara Kuvvetleri şu
eksiklikleri bunu şüpheli bir önerme haline getir-
anda, olanak verdiği ölçüde mevcut sistemlerin tek-
mektedir; en azından konuşlanmada gecikmeler
nolojisini ilerleten ve kapasitesini arttıran gelişmele-
olmaksızın gerçekleşmesi şüphelidir. Acil insan
re yanıt olarak temel manevra tugay büyüklüğünü
gücü eksiklikleri giderilse bile –Çöl Fırtınası
azaltarak temel tümen yapısını yeniden tasarlama
Operasyonuna girişildiğinde olduğu gibi- tüm
sürecindedir.Bu, bu birimleri daha hareketli kılan
eğitimi iyileştirme girişimlerinin ciddi bir darbo-
alçakgönüllü ancak önemli bir adımdır ve Kara
ğaz yarattığı kanıtlanmıştır. Kara Kuvvetlerinin
Kuvvetleri benzer değişiklikleri başlatmayı sür-
manevra talim merkezleri yeterli veya yeterince
dürmelidir.
hızlı kapasite artışını sağlayamamaktadır. Mevcut
iki cephede savaşlı ölçüde, yüksek yoğunluklu Üstelik, Kara Kuvvetleri eğitimi bileşik silah-
muharebe “olduğu gibi” katılınacak bir iş olarak lara, görev gücü muharebe harekatlarına vurguyu
düşünülmekte ve bugünkü Kara Kuvvetleri böylesi sürdürmelidir. Kıta Birleşik Devletleri’nde Kara
savaşlara 1990 yılına göre daha az hazırlıklıdır. Kuvvetleri kuvvet yapısı üç tam personelli, üç
tugaylı ağır tümen, iki hafif tümen ve iki hava
Birleşik Devletlerde üslenmiş olan Kara
indirme tümeni içermelidir. Ek olarak, ABD’deki
Kuvvetleri birimlerinin asli misyonları kriz veya
Kara Kuvvetleri aktif yapısında dört zırhlı alayına
muharebe zamanlarında ileri üslerdeki birliklerin
ek olarak dönüşüm faaliyetlerine ayrılmış birkaç
hızla takviye edilmesi ve beklenmedik acil durum-
deneysel birlik bulundurmalıdır. Bu toplam ola-
lara tepki verebilecek birliklerin sağlanmasıdır. Ek
rak yaklaşık 27 kara manevra tugayına eşdeğer
olarak, geri hizmet sınıfı, Kara Kuvvetleri Ulusal
olmalıdır. Yine de böylesi bir kuvvet, başlangıç
Muhafızları ve Kara Kuvvetleri Yedeklerininki
görevleri için anlamlı bir muharebe gücü sağlama-
de dahil tüm Ordu kuvvetlerinin yetiştirilmesi,
ya ve sürdürmeye yeterli olmasına rağmen Kara
eğitilmesi ve teçhizini sürdürmelidir. Ordunun
Kuvvetlerinin karşılaşacağı bütün stratejik görev-
belki yakın gelecekte karşı karşıya olacağı görev
ler yelpazesi için yetersiz kalacaktır. Bu nedenle
olan yurtdışındaki kuvvetlerinin duruşunu yeniden
geri hizmet, potansiyel savaşma misyonlarının
biçimlendirirken bu, yurtiçindeki Kara Kuvvetlerini
fabrika Ocak 2004 25
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

bir kısmını gerçekleştirmek için Muhafız birim- modelini tehlikeye atan beklenmedik durum ope-
lerine daha fazla dayanmalı, yarı zamanlı askerler rasyonlarının gerilimini de azaltacaktır. Benzer
olarak kalması gerekenleri denizaşırı görevlere şekilde Kara Kuvvetleri İhtiyatlarının geleneksel
yamamaya çalışmamalıdır. Kara Kuvvetleri Ulusal federal kuvvet olma rolü muhafaza edilmelidir;
Muhafızlarının büyük ölçekli savaşlarda asli rolünü aktif gücü takviye etmeli ancak beklenmedik
oynamasına olanak vermek için Kara Kuvvetleri, durum operasyonları için tekil takviye talepleriy-
Muhafız birliklerinin hazırlıklılığını sağlamak için se aktif ordu operasyonları ve konuşlandırmaları,
bir dizi önlem almalıdır. İlk olarak, büyük Muhafız organizasyonları ve hatta ek personel kuvvetin-
birliklerinin muharebe etkinliğini artırmak için deki iyileştirmelerle azaltılmalıdır. Amerikan
yeterli kaynak sağlayarak, belki ilk görevlendiri- kuvvetlerinin aynı anda veya yaklaşık olarak aynı
lecek Muhafız tugaylarını aktif komuta kadrosuyla anda iki büyük ölçekli savaşa bulaşması halinde
kısmen personel alarak Muhafızları aktif görev Kara Kuvvetlerinin ihtiyat bileşenleri, belirleyici
gücüyle daha iyi bağlantılandırmaktır. İkinci ola- operasyonlarda üstünlük sağlayabilir. Böylesi bir
rak, Muhafızların tüm yapısı ayarlanmalı ve Kara kapasite ABD askeri stratejisinin, sürmekte olan
Kuvvetleri Ulusal Muhafız birliklerinin –ve özel- beklenmedik durum operasyonlarında harcan-
likle Muhafız piyade bölümlerinin- toplam sayısı maması gereken köşetaşlarından biridir. ABD’de
azaltılmalıdır. Bu yalnızca gereksiz oluşumları konuşlanmış Kara Kuvvetleri birimlerinin ikinci
ortadan kaldırmayacak, aynı zamanda, krizler ve bir görevi beklenmedik olaylara yanıt vermektir.
savaşlar sırasında zamanında konuşlandırılmasına Amerikan güvenlik kuşağının dünyada daha da
olanak vermek üzere personel kuvveti yüzde 100’ün genişlemesiyle birlikte daha fazla ileri üs konuşlan-
üzerinde takviye edilmesine izin verecektir. Ayrıca, dırılmasıyla beraber bu öngörülmeyen krizler daha
Kara Kuvvetleri İhtiyat Kuvvetlerinin görevlerinin da güçten düşebilir. Alarmda tutulan 82. ve 101.
akılcılaştırılması gerekmektedir. İhtiyatların geçen Hava İndirme Tümenleri ve Kara Kuvvetlerinin
on yıldaki çabaları olmaksızın ordunun karşılaştığı iki hafif piyade tümeni gibi birimlerin yanı sıra
çok sayıda beklenmedik operasyonu yapabilme 3. Mekanize Piyade Tümeninin küçük unsurları
yeteneği ciddi ölçüde tehlikeye girebilirdi. Yine de, bu gerekli vasıfları sağlamayı sürdürebilecektir.
önceki bölümde tartışıldığı gibi, konuşlandırmaları Bu, 75. Ranger alayı gibi Kara Kuvvetleri özel
akılcılaştırma çabası, Kara Kuvvetleri İhtiyatlarına, operasyon birimleri için de geçerlidir. Üstelik, orta
özellikle yüksek uzmanlık vasfına sahip olan- ağırlıklı, bağımsız birimlerin oluşturulması Kara
lara olan talebin azalması sonucunu doğurabilir. Kuvvetlerinin gelecekteki beklenmedik durum
Örneğin Balkanlardaki görevlerin uzun vadeli ihtiyaçları için dönüşüm sürecini başlatacaktır.
konuşlandırmalar olduğu kabul edildiği takdirde Dönüşüm süreci olgunlaştıkça Kara Kuvvetleri
Kara Kuvvetleri İhtiyat kuvvetlerinin rolü küçültü- birimlerinin daha geniş bir bölümü beklenmedik
lebilir ve aktif Ordu görevin tümünü üstlenebilir. durum operasyonları için uygun olacaktır.
Özetle, Kara Kuvvetlerinin iki ihtiyat bileşe- Amerika’nın yurtdışındaki askeri varlığı, bu
ninin görevleri Soğuk Savaş sonrası gerçeklere uzun vadeli görevlere en uygun sınıf olan kara
uyarlanarak misyonların aktif bileşeni haline kuvvetlerinin üzerine daha fazla yıkılmaktadır.
getirilmelidir. Bu yurttaş-askerlerin Amerikan Soğuk Savaş sonrasının ortamında bu ileri üslen-
toplumunun ana eğilimine profesyonel kuvveti miş kuvvetler, aslında, keşif ve güvenlik görevlerini
gittikçe artan ölçüde yerleştirmesi şimdiye kadar yerine getirmekteydi. Bu kapsamdaki birimlerin
hiç bu denli büyük olmamıştı ve görevlerine ilişkin devriye gezdikleri bölgelerde, gerçekleşmesi yakın
gerekli ayarlamaların yapılmaması bu bağlantıları krizlerde erken uyarı sağlayarak huzur ve istikrarı
tehlikeye atar. Kara Kuvvetleri Ulusal Muhafızları korumaları ve Birleşik Devletler veya başka bir
beklenenden daha büyük bir muharebe için kuvve- yerden ek kuvvetler konuşlandırılırken meyda-
te duyulan ihtiyaç için bir önlem olma geleneksel na gelebilecek tüm çatışmaları erken safhalarda
rolünü muhafaza etmelidir; gerçekten de ABD biçimlendirmeleri gerekmektedir. Görevi bu olan
savaş planlamasında bugüne kadar olduğundan bu birlikler, çok çeşitli vasıflara sahip, kendine
daha büyük bir rol oynayabilir. Esas olarak, mev- yeterli, uzun mesafe operasyonlarına gidebilecek,
cut operasyonlara katılan aktif Kara Kuvvetleri gelişmiş iletişim araçlarına sahip ve ABD istih-
birimlerine muharebe geri hizmeti sağlamak için baratına yüksek düzeylerde erişime sahip bileşik
kullanılmamalıdır. Geleneksel rolüne dönmesi, ile- silahlı birimler olmalıdır. Şu anda ileri konuşlandı-
ride Kara Kuvvetleri Ulusal Muhafızlarında makul rılmış Kara Kuvvetleri birimlerinin çoğu bu tanıma
bir kuvvet indirimine olanak verebilir. Böylesi bir uymamaktadır.
hamle, Muhafızların dayandığı yarı zamanlı asker
26 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

Söz konusu ihtiyaçlar bu birimlerin, yaklaşık bilir. Bununla birlikte, kara kuvvetleri Güneydoğu
tugay ve alay büyüklüğünde, belki 5,000 kişilik Asya’ya yerleştirilirse seferberlik ve ağırlık sorunu
oluşumlar olmasını gerektirmektedir. Askıya alın- çok daha baskı yaratan bir sorun haline gelecektir.
mış olan geleneksel piyade görevlerini yapabilmek
Yine ileri konuşlandırılmış kuvvetler kriz
için geniş sahalarda operasyon için harekete geçme-
zamanlarında hem deniz hem de hava taşıması
leriyle birlikte yeterli personel kuvvetine gereksine-
yoluyla çok uzun mesafelerde hızla konuşlandırıla-
ceklerdir.
bilmeli; kısacası her kilo hem santimetreküp hesa-
Acil taktik durumlarda üstünlük kurmak için ba katılmalıdır. Bu tür kuvvetlerin tasarlanmasında
yeterli doğrudan ateş gücüne ve görece küçük ve Ordu daha yenilikçi yaklaşımlar düşünmelidir.
bağımsız birimlerin düşman saldırısına uğramasını Kısa vadeli bir yaklaşım, şu anda Deniz Kuvvetleri
önlemek için uygun ateş desteğine sahip olmalılar- ve özel operasyon kuvvetleri için inşa edilen V-22
dır. Bununla birlikte ateş desteği ihtiyacının büyük Osprey “eğik pervaneli” uçağın çevresinde böyle
miktarlarda, bütünleşmiş topçu birliği veya diğer bir birim oluşturmak olabilir. İkinci bir geçici
destek ateş gücü içermesi gerekmez. Bir miktar yaklaşım, mevcut helikopterlere, özel operasyon
ağır silahın gerekliliği kanıtlanmakla birlikte ateş uçaklarında olduğu gibi yakıt alma sondaları
desteğinin büyük kısmı Kara Kuvvetleri saldırı ekleyerek mevcut hava piyadelerinin yeteneklerini
hava birliklerinden ve daha derin uçuş yasakla- genişletmek olabilir. Başka bir yaklaşım gerçekten
rından gelmelidir. Körfez Savaşında Bradley savaş hızlı deniz taşıma araçlarının yapımını içerebilir.
aracı ve M1 Abrams tanklarının (ve doğrusu, Deniz
Özetle, bu bağımsız ileri konuşlanmış Kara
Kuvvetlerinin Hafif Zırhlı Aracının) performansıy-
Kuvvetleri birimlerinin, bölgelerinde hayati istikrar
la simgelenen doğrudan ateş çarpışmalarında ezici
operasyonlarını gerçekleştirirken bile, dönüşüm
üstünlük bileşiminin yanı sıra ağır silah atışlarının
kavramları için fırsatlar açarak kendi sınıfı içinde
gelişkin doğruluğu ve öldürücülüğüne ek olarak
“değişimin aracısı” haline gelebileceği açık olmalı-
ABD saldırı uçaklarının yetenekleri bu birimlere
dır. Ek olarak, bu birimler muharebe operasyonları
çok önemli bir muharebe yeteneği kazandıracak-
için düzenli olarak eğitilmelidir ve yeni eğitim mer-
tır. Bu ileri üslerdeki bağımsız birimler gittikçe
kezlerinin yanı sıra daha uygun stratejik yerlerde
artan ölçüde, bilgi edinme ve yönetimi etrafında
yeni garnizonlara gerek duyacaktır. Yeni muharebe
inşa edilmelidir. Bu, hem muharebe operasyonları
operasyonlarının yanı sıra mevcut istikrar operas-
–kesin, uzun erimli atışlar doğru ve zamanlı istih-
yonlarını yansıtarak daha yaygın olarak hareket
barat ve sağlıklı iletişim kanalları gerektirir- hem
edeceklerdir. Kentsel alanlarda veya Güneydoğu
de istikrar operasyonları için elzem olacaktır.
Asya’nın balta girmemiş ormanlarında, gelecek-
Balkanlar veya Türkiye veya Güneydoğu Asya’da
teki savaşı daha doğru biçimde önceden haber
konuşlandırılmış birimlerin benzersiz politik-askeri
veren karmaşık arazide operasyon yapacaklardır.
ortamları anlama ve bunlar içinde hareket etme
Hiç şüphesiz, yeni orta ağırlıkta ve hava taşıma
vasfına sahip olmaları gerekecektir ve görünen o ki,
birimleri, Kara Kuvvetlerini gelecek için daha
sahada askerler tarafından alınan taktik kararların
kökten değiştirmeye başlamak için güçlü bir teş-
stratejik sonuçları olabilecektir. Bu ihtiyaçların bir
vik sağlayacaktır. Artan hareket ve bilgi becerileri
kısmı, hem Amerikalı hem de yerel siviller tara-
yalnızca yeni operasyon yapma biçimlerine olanak
fından karşılanabilir, ancak, Amerikan güvenlik
vermekle kalmayacak, ağır zırhlıların olmayışı
sınırında konuşlanmış birimler görevlerinin talep
yeni taktikleri, doktrinleri ve organizasyonları
ettiği vasıflara, bağlılığa ve personel sürekliliğine
zorunlu kılacaktır. Mevcut Abrams tankları ve
sahip olmalıdır. Komutanları güvenliğin ve içinde
Bradley savaş araçlarıyla teçhiz edilmiş birimler
hareket ettikleri politik ortamın farkında olmalıdır.
arasında bile bağımsız operasyon yapma, diğer
Özellikle, geçici bölgelerde konuşlanmış kuvvetler,
sınıfların kuvvetleriyle daha yakın bağlar kurma
belki de yalnızca organik istihbarat birimleri aracı-
ve yeni istihbarat ve iletişim becerilerine duyulan
lığıyla değil ilave edilmiş özel kuvvet birimleriyle
ihtiyaç yenilikle sonuçlanacaktır. Daha açıkçası, bu
de kendi istihbarat toplama kapasitelerine sahip
yeni birimler ve kavramlar dönüşüm sürecine Kara
olmalıdır.
Kuvvetleri içinde yeni bir amaç verecektir; askerler,
Bu kuvvetleri yerleştirmek için gerekli teknolo- değişime bürokratik direnci kırarak sürecin bir par-
jiler halen bulunmakta ve üretilmektedir veya Kara çası olabilir ve dersleri tam olarak alabilir.
Kuvvetleri envanterinde bulunmaktadır. Yeni kuv-
Avrupa, Körfez ve Doğu Asya’daki herhangi bir
vet tasarımları ve bilgi teknolojilerinin uygulamala-
yer için yapılan bu daha yeni kuvvet tasarımlarına
rı mevcut silahlara yeni kullanım olanakları getire-
ek olarak Kara Kuvvetleri şu anda Kore’de konuş-
fabrika Ocak 2004 27
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

lanmış olana yaklaşık bir kuvveti bulundurmalıdır. leri kuşağı -M1 tankı, Bradley savaş aracı, Apache
Buradaki karargah birliklerine ek olarak ABD kara ve Black Hawk helikopterleri ve Patriot füze sis-
kuvvetlerinin mevcudiyeti 2. Piyade Tümeninin temleri- üretime girdiğinde, seksenlerin başında ve
iki tugayının etrafında oluşturulmuştur. Bu birim ortalarında yıllık ortalama 23 milyar dolardı.
zaten melez bir birimdir; ne kitaba uygun bir ağır
Yukarıda yıllarda tartışılan yeni misyonları ve
tümen ne de bir hafif tümen. Kara Kuvvetleri, kriz
zorlukları karşılayabilecek bir Kara Kuvvetlerini
zamanlarında takip eden kuvvetlerin pürüzsüz
kurmak için Kara Kuvvetleri bütçeleri 2000 dolar
katılımına olanak vermek üzere tümen yapısını
sabitiyle yaklaşık 90-95 milyar dolar düzeyine geri
muhafaza ederken bu birimi uzun erimli operas-
dönmelidir. Bu artışın bir kısmı Kara Kuvvetlerinin
yonlara olanak verecek şekilde yeniden tasarlama-
eksik personelli birimlerinin doldurulması ve
ya başlamalıdır. Kuzey Kore topçusunun muazzam
kurumsal Kara Kuvvetlerinin yenilenmesinin yanı
miktarından ötürü yarımadadaki bir savaşta
sıra Kara Kuvvetleri Ulusal Muhafızları birlikleri-
mukabil batarya ateşi önemli bir rol oynayacaktır;
nin hazırlıklılık düzeylerinin yükseltilmesine yar-
bu ABD tümeninin füze batarya kapasitesinin
dımcı olacaktır. Yeni alım programları hafif zırhlı
artırılmasının ılımlı ancak akıllıca bir yatırım ola-
araçları, “dijital” komuta ve kontrol ağlarını ve
cağını düşündürtmektedir. Aynı şekilde, Kore’deki
diğer konumsal farkındalık sistemlerini, Comanche
ABD kara kuvvetlerinin uçak ve saldırı helikop-
helikopterini ve insansız hava araçlarını içermelidir.
terleri varlığının arttırılması komutanlara şu anda
Kara Kuvvetleri altyapısındaki yenilenmiş yatı-
sahip olmadıkları seçenekler sağlayacaktır. Güney
rımlar askerin hayatının kalitesini iyileştirecektir.
Kore ordusunun ana ağır kuvvetleri iyi eğitimli ve
Dönüşüm süreci yeniden zindelik kazandıracaktır.
donanımlıdır ancak Seul ve Kore Cumhuriyeti’ni
Ancak, Kara Kuvvetlerinin ihtiyaçları tartışmasının
mümkün olduğunca kuzeyde savunmak üzere
yukarıda belirttiği gibi Kara Kuvvetleri yatırımları
düzenlenmiştir. Zamanla, 2. Piyade Tümeninin iki
arttırılmasının yanı sıra yeniden yönlendirilme-
tugayı, başka yerlerde ihtiyaç duyulan bağımsız,
lidir. Örneğin, belki de bugüne kadar üretilen en
bileşik silahlı kuvvetlere iyice benzeyebilir.
gelişmiş kendinden tahrikli obüs olan Crusader
Kara Kuvvetlerinin Modernizasyonu ve top programını devrimci değişim koşulları altında
Bütçe haklılaştırmak zordur. Obüsün maliyeti, yalnızca
bütçeyle terimleriyle değil, giderek demode olan
Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana Kara
bir savaş paradigmasına süren bir taahhüdün fırsat
Kuvvetleri, özellikle silah tedariki ve araştırmala-
maliyeti bakımından da yararlarına ağır basmakta-
rında çarpıcı bütçe kesintilerine uğramıştır; bunun
dır; Crusader programı iptal edilmelidir.
sonucu, yukarıda tarif edilen mevcut hazırlıklılık
düzeyinin düşmesi ve askeri sınıfların gelecek Ancak Kara Kuvvetlerinin bir çok zorluğuna
için modernizasyon ve yenilenme becerisinin yanıt vermek kayda değer ölçüde artan fonları
kısıtlanması olmuştur. Kara Kuvvetlerinin mevcut gerektirecektir. Aktif görev gücü Soğuk Savaşın
dönüşüm girişimleri Kara Kuvvetleri bütçesi içinde sonundaki toplamından yüzden 40 daha az olma-
“fatura ödeyecek birilerini“ bulma gereksinimiyle sına rağmen, birkaç Ordu kuşağı liderliği, karşılı-
sekteye uğratılmıştır. ğını tedarik ve araştırmadan kesintilerle ödeyerek
bölük kuvvetini muhafaza etmeyi seçmiştir. Bu
1992 Mali Yılında, birinci Soğuk Savaş sonrası
devam edemez. Kara Kuvvetleri yukarıda tartışı-
ve Körfez Savaşı sonrası Kara Kuvvetleri bütçesi
lan görevlerin çeşitliliği için çok küçük olabilirken
2000 dolar sabitiyle ölçülmüş olan 91 milyar dolar-
yeniden yatırım, yeniden sermaye değerlendirmesi
dı. Bu yıl Kongre, -Balkanlardaki operasyonlar
ve özellikle ihtiyaçları için büyüktür. Birlikte ele
için ödenecek birkaç milyar dahil- Ordu operas-
alındıklarında, bu ihtiyaçlar olası herhangi bir iç
yonları için 69.5 milyar dolarını onaylamıştır ve
reform veya verimlilik bakımından biriktirile-
Başkan Clinton 2001 yılı için talebi 70.6 milyar
cek tasarrufları çok aşmaktadır. Crusader obüsü
dolardı; bunun 2 milyarı doları aşkın bir kısmı
gibi marjinal programların iptal edilmesi idari
Balkanlardaki operasyonlara tahsis edilecekti.
masrafların dengelenmesi, üslerin kapatılması ve
Bunun gibi, Kara Kuvvetleri tedarik harcamaları
benzerleri Kara Kuvvetleri ihtiyaçlarının radikal
düşmektedir. Clinton yılları boyunca hizmet tedari-
biçimde elden geçirilmesini finanse etmeyi yeterli
ki, 1995 yılında 7.1 milyar dolarla en düşük ve 2000
kaynakları açığa çıkartmayacaktır. Amerikan kara
yılı talebi, Körfez Savaşı’ndan bu yana en büyük
kuvveti ABD askeri büyüklüğünü Amerikan jeo-
tedarik olan 9.7 milyar dolar olmak üzere, ortalama
politik üstünlüğüne çeviren zincirdeki asıl halka
8 milyar dolar olmuştur. Aksine, Kara Kuvvetleri
olarak kalmaktadır. Tam savaş meydanında ateş
silahları alımları, mevcut büyük muharebe sistem-
28 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

gücünün kaydırılma araçları olarak saldırı uçak- biçimlenmektedir. Hava Kuvvetlerinin yeni “Hava
ları hava gücü taraftarlarının tümünü değilse bile Keşif Gücü” kavramı klasik, büyük savaş “hava
en vahşi hayallerini gerçekleştirmiş, insansız hava harekatı” modelini baş aşağı çevirmiştir.
araçları yakın gelecekte saldırı gücünü genişlet-
Hava Kuvvetleri de, Ordu gibi, bu yeni stra-
meyi vaat etmekte ve uzaydan saldırma kabiliyeti
tejik ve operasyon ortamında Soğuk Savaş döne-
ufukta gözükmüşken bile kesin politik sonuçlar
mi sistemleriyle çalışmaya devam ediyor. Hava
elde etmek için kara manevralarına duyulan ihtiyaç
Kuvvetlerinin ön cephe savaş uçakları F-15 ve F-16
sürmektedir. Rejimleri yalnızca cezalandırarak
çok sayıda Sovyet savaş uçağı karşısında savaşmak
değiştirmek zordur. Kara kuvvetleri kalacaksa
üzere yapılmıştı; AWACS ve JSTARS komuta ve
ve uzun menzillerden şaşmaz ateş gücüne sahip
kontrol uçaklarından elektronik karıştırıcılı uçak-
olmak giderek kolaylaştığı bir dünyada benzersiz
lara, tankerlere kadar ABD destek uçakları çok
stratejik amaçlarını muhafaza edecekse, o da, daha
sayıda Amerikan savaş uçağıyla birlikte çalışmak
görünmez, hareketli, konuşlandırılabilir ve yayılmış
üzere yapılmıştı. ABD bombardıman filosunun asli
biçimde harekat yapabilir hale gelerek değişmelidir.
görevi nükleer caydırıcılıktı.
ABD Ordusu ve daha genel olarak Amerikan kara
kuvvetleri diğer sınıfların vuruş kabiliyetini gide- Hava Kuvvetleri Soğuk Savaşın sonlarında
rek daha fazla tamamlamalıdır. tasarlanan yeni kuşak insanlı muharebe uçaklarının
alımına da başlamıştır; F-22 ve özellikle Joint Strike
Aksine, gelecekteki muharebe meydanlarında
Fighter çok uzun süre önce oluşan gereksinimlerin
hayatta kalabilen ve hızla manevra yapabilen kara
yanıtıdır.
kuvvetlerini istihdam edebilme vasfından yoksun
bir Amerikan askeri kuvveti, ABD siyasi liderlerini Bunun aksine, B-22 bombardıman uçağı prog-
sonuç alıcı bir diplomasi aracından yoksun bıraka- ramının sona erdirilmesi kararı onun uzun menzil-
caktır. li, hassas, konvansiyonel vuruş platformu olarak
etkililiği oluşturulmadan önce alınmıştı; Müttefik
Hava Kuvvetleri: Küresel bir İlk Vuruş Kuvvetler Operasyonunun hemen ardından bölge
Gücüne doğru başkomutanları böyle bir vasfın kendi kullanımla-
Geçen on yıl ABD Hava Kuvvetlerinin en iyi rına ne kadar hizmet edebileceğini yeniden değer-
ve en kötü zamanları olmuştur. Körfez Savaşından lendirmeye başladılar. Üstelik, Hava Kuvvetleri
Kosova’daki Müttefik Kuvvetler Operasyonuna çok sayıda uzun menzilli sistemlere olan ihtiyacı
kadar Amerikan hava kuvvetinin –hayalet uçak- yeniden değerlendirmelidir. Bazı bölgelerde, tak-
larıyla, hassas ayarlı mühimmatıyla, tam hava tik hava sahalarından operasyon yapma kabiliyeti
koşullarına ve her saate uyabilme kabiliyetiyle ve giderek sorunlu hale gelmekte ve diğerlerinde
pilotlarının, plancılarının ve mürettebatının pro- –özellikle Doğu Asya’da- cephe o kadar geniştir
fesyonelliğiyle- artan gelişimi Hava Kuvvetlerinin ki, “taktik olarak” bile cephe operasyonları uzun
“küresel erişime sahip küresel güç” olmasıyla haklı menzil kapasitesine gereksinim duyacaktır.
olarak övünmesine olanak vermiştir. İlk bakışta,
Özetle, Hava Kuvvetleri zamanın yeni gerek-
Hava Kuvvetleri uçakları dünya üzerindeki herhan-
lerine kendisini adapte etmeye başlamalıdır zira
gi bir hedefe büyük bir doğruluk ve gerçek bir mua-
duruşu, yapısı veya programlarındaki gerekli
fiyetle fiilen saldırabilir. Amerikan hava kuvveti
değişiklikleri tamamlamaktan çok uzaktır. Üstelik,
Amerikan askeri üstünlüğünün metaforu olmanın
Hava Kuvvetleri -özellikle destek uçakları filosu-
yanı sıra hakiki bildirimi haline gelmiştir.
çok küçüktür ve Amerikanın askeri üstünlüğünü
Eşzamanlı olarak Hava Kuvvetleri üçte bir sürdürmek için sürekli operasyonları yapmak için
oranında veya daha fazla oranda küçültülmüş ve zayıf konuşlandırılmıştır. Hava Kuvvetleri tedarik
operasyonları giderek yaygınlaştırılmıştır. Ayrıca, fonları azaltılmıştır ve hizmet liderleri yedek parça,
Hava Kuvvetleri temel yapısını değiştiren çok sayı- destek uçağı alımlarında ve hatta F-bir 22 progra-
da yeni görev almıştır. Soğuk Savaş sırasında Hava mını sürdürme denemesinde mevcut savaş uçak-
Kuvvetleri gökleri Sovyet uçaklarından temizlemek larının değiştirilmesinde bile kesintilere gitmiştir.
için büyük ölçekli bir hava savaşında savaşmaya Hava Kuvvetleri ABD askeri gücünün en esnek ve
sıkıca bağlanmıştır; günümüzün Hava Kuvvetleri cevap vermeye hazır unsuru olarak kalmayı sür-
giderek monoton uçuşa yasak bölge operasyonla- dürmesine rağmen, süreklileşmiş “küresel erişim,
rına devam edecek, düzenli cezalandırıcı vuruşlar küresel güç”ü temin etmek için Hava Kuvvetlerinin
yapacak veya Müttefik Kuvvetler gibi ölçülü, düşük yeniden yapılandırılması, konuşlandırılması, can-
riskli, hatasız hava harekatları yapacak şekilde

fabrika Ocak 2004 29


Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

landırılması ve büyütülmesi gerekmektedir. Özel Soğuk Savaş sona erdiğinde hiç birimiz 1998
olarak Hava Kuvvetleri: yılında Kuzey Gözlem ve Güney Gözlem gibi bir
şey yapıyor olacağımıza inanmazdık. Bosna hala
Uluslararası politikadaki değişimleri yan-
duruyor – Hava Kuvvetlerindeki herkes 1995’ten
sıtmak üzere yeniden konuşlandırılmalıdır.
beri orada… Bu olgu özellikle Irak’ta gördüğümüz
Elektronik savaş, havadan komuta ve kontrol ve
dalgalarla ikiye katlandı.
diğer destek uçaklarını içeren farklı karma uçak-
ları içeren bağımsız, keşif yapabilen uçak filoları Saddam Hüseyin bizim zincirimizi çekmekte
İtalya, Güneydoğu Avrupa, Türkiye’nin orta ve çok etkiliydi ve üç büyük görevlendirme yapıldı;
belki de doğu bölgelerinde, Basra Körfezinde ve sonuncusu 4000 kişi ve 100 uçaktan oluşuyordu.
Güneydoğu Asya’da konuşlandırılmalıdır. Orada düşündüğümüzden daha uzun kaldık.
Avrupa, Asya ve Birleşik Devletlerdeki kalan Sonuç olarak, Hava Kuvvetlerinin “hazırlıklılık
Hava Kuvvetleri birimlerini birden fazla büyük düzeyi gerilemektedir; bu yalnızca hikaye değildir;
ölçekli hava harekatı yapabilme kabiliyetini en iyi- fiilen olmaktadır” demektedir Hava Kuvvetleri
leştirecek biçimde yeniden düzenlemelidir. Kurmay Başkanı General Michael Ryan. 1996
yılından beri, Ryan’a göre, Hava Kuvvetleri
F-15 ve F-16 filolarının hizmet ömrünü uzat-
“büyük harekat birimlerinin harekata hazırlıklı-
mak için mevcut muharebe ve destek uçaklarına
lık düzeyinde toplam yüzde 14’lük bir gerileme”
seçilmiş yatırımlar yapmalı, özel görev savaş
yaşamıştır. Hava Kuvvetleri komutanlarının Hava
uçakları için ek havacılık teknolojisi setleri almalı,
Kuvvetlerinin tüm birimlerinin aynı hazırlıklılık
planlanmış AWACS, JSTARS ve diğer elektronik
düzeyini koruduklarını iddia etmelerine –yari,
destek uçakları filolarını arttırmalı ve hassas ayarlı
Deniz Kuvvetlerinde olduğu gibi, ilk savaşacak
mühimmat stoklarını genişletmelidir.
birimlerin daha fazla kaynak aldıkları kademe-
Örneğin, F-15E gövdesi dayalı “Wild Weasel li hazırlıklılık uygulamamaktadırlar- rağmen
ve karıştırıcı uçaklar yaparak elektronik savaş des- ABD’de bulunan birimlerin hazırlıklılık düzeyi
tek filolarını arttırmak için planlar geliştirmelidir. denizaşırı konuşlandırılmış olanların altına düş-
Personel kuvvetini arttırarak, pilot sınıfını müştür. Örneğin, Birleşik Devletlerde konuşlan-
yeniden yapılandırarak ve deneyimli gedikli erbaş- mış ana taktik savaş uçağı komutanlığı olan Hava
larını muhafaza ederek ve istihbarat ve özel polis Muharebe Komutanlığı hazırlıklılık oranlarında,
gibi destek özelliklerini genişleterek ve talim tesis- Hava Kuvvetleri genelindeki harekata hazırlıklılık
lerini güçlendirerek kurumsal Hava Kuvvetlerinin düzeyindeki yüzde 14 oranında düşüşe kıyasla
durumunu restore etmelidir. yüzde 50’lik bir düşüşe uğramıştır.

Hava Kuvvetlerinin tüm aktif personel gücü Bu hazırlıklılık sorunları, Hava Kuvvetlerini
kademeli olarak 30.000’den 40.000’e arttırılmalı ve yavaş ama kesin biçimde tüketen operasyon hızının
18-19 aktif ve 8 yedek filo eşdeğeri yeniden oluştu- sonucudur. RAND tarafından 1998 yılında yapılan
rulmalıdır. bir araştırma, “Hava Kuvvetlerinin Barış Zamanı
Denizaşırı Operasyonları: OPTEMPO ve Kuvvet
Hava Kuvvetlerinin Durumu Yapısı Çıkarımları” mevcut Hava Kuvvetlerinin,
Yine Ordu gibi Hava Kuvvetleri de son yıllarda, bırakın büyük bir savaşı, mevcut uçuşa yasak
Soğuk Savaş sırasında verilen görevlerden kökten bölge ve benzer asayiş beklenmedik durumları-
farklı görevler üstlenmiştir. Berlin Duvarının yıkıl- nı sürdürmeye bile ancak yetecek kadar büyük
masından bu yana geçen yıllarda olanlar kesinlikle olduğu sonucuna varmıştır. Savunma Bakanlığı,
öngörülemezdi. 1997 yılında Hava Kuvvetlerinin Hava Kuvvetlerinin AWACS ve diğer uzmanlaşmış
Soğuk Savaşın son yılı olan 1989’dan dört kat daha uçaklarının ağır borç yükünü kabul etme kararı
fazla konuşlandırılmış kuvveti bulunmaktaydı almışken, araştırma “uzmanlaşmış uçakların
ancak aktif görevdeki personeli üçte bir oranında mevcut kuvvet yapısının uzun vadede destekleye-
azalmıştı. Modernizasyon sürünmekteydi. Böylesi bileceğinin çok ötesinde bir oranda kullanıldığını”
koşullar altında bir savaş gücü inşa etmek için ortaya çıkartmıştı. Araştırma aynı zamanda mevcut
yapılan tercihler yükümlülük haline gelebilirdi. savaş uçağı gücünün sınırına kadar kullanıldığını
1994’ten 1997’ye kadar Hava Kuvvetleri Kurmay da açığa çıkartı. Mevcut varsayımlara göre, mevcut
Başkan Yardımcılığı yapan Thomas Moorman savaş uçağı yapısı “[barışı koruma] talebini ancak
şunu belirtmişti; çok zayıf bir yedek güçle –talepten yalnızca bir
bombardıman filosunun üçte biri (8 uçak) kadar
fazlası- karşılayacak kapasiteye sahiptir”. Ek bir
30 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

uçuşa yasak bölge görevinin, örneğin şu anda ği” anlamına gelmektedir. “Hava mürettebatı ger-
Balkanlarda yapılan gibi, “süreklileşmiş biçimde çekçi olmayan tehditlere karşı eğitilirken yanlış bir
karşılanması zor olacaktır.” Ryan’a göre bu asayiş güvenlik hissi geliştirecektir.” Benzer şekilde, Hava
görevlerinin birikmesinin Hava Kuvvetleri üzerin- Kuvvetlerinin pilotlarına verdiği ileri “mütecaviz”
de çarpıcı bir etkisi olmuştur. eğitimi programı, kendi modelinin gölgesidir;
1980’lerde her 35 Hava Kuvveti savaş uçağı için bir
Kısa bir süre önce durumu Kongreye şöyle
mütecaviz uçak vardı; bugün bu oran her 240 savaş
özetlemiştir:
uçağı için bir mütecaviz uçaktır.
Erkeklerimiz ve kadınlarımız –hayli olumsuz
Hava Kuvvetleri hava mürettebatının katıldığı
bir etkiyle-her yıl ana üslerinden ve ailelerinden
“Kırmızı Bayrak” tatbikatlarının sıklığı 12 ayda
öngörülemez ve uzayan sürelerle ayrılıyorlar.
birden 18 aydı bire düşmüştür. Hava Kuvvetlerinin
Kuvvetlerimiz sık sık görevlendirilirken bile sorunları 1990’larda tedarikin askıya alınmasıyla
ana üsteki operasyonların normale yakın bir hızda katmerlenmiştir. Hava Kuvvetleri filosunun, uçak
sürmesi zorunlu olduğundan ötürü ana üsteki per- yorgunluğunun, aşınma ve parça eskimesinin
sonelimiz yetersiz hale geliyor –ve iş yükü artıyor. neden olduğu maliyet ve bakım iş yükünün artışı
İleri konuşlandırılan birimlerimiz keşif üslerine çok çarpıcı yaşlanması hava kuvvetlerinin hazırlıklılı-
daha fazla altyapı taşımak zorundalar. ğının düşmesindeki ikinci belirleyici etken olmuş-
ileri üslerde konuşlandırılan kuvvetler için tur. Yüzyılın sonunda Hava Kuvvetleri uçağının
kuvvetin korunması ve kritik görevlerin güvenliği ortalama yaşı 20’ydi ve 2015 yılında, F-22 ve Joint
büyük bir mesele. [İstihbarat, gözetim ve keşif] Strike Fighter’ın başlatılmasına izin verilse ve C-17
muharebe araştırma ve kurtarma birimleri gibi gibi uçakların alımına devam edilse bile filonun
daha küçük birimlerimize olan talep çarpıcı biçim- ortalama yaşı 30 olacaktır. Daha yaşlı uçakların
de arttı –bunlar iki büyük cephe savaşına uygun kullanılmasının artan maliyeti en iyi, eski F-15A ve
ölçekte yapılandırılmıştır ancak bazılarının büyük- B modellerinin gövde depo bakım maliyeti –yak-
lükleri birden fazla genişletilmiş beklenmedik laşık 21 yaşta, söz konusu onarımlar uçak başına
durum operasyonu için yetersizdir. Beklenmedik yaklaşık 1.9 milyon dolar- ile en yeni F-15e mode-
durumların öngörülemez niteliğine bağlı olarak eği- linin gövde depo bakım maliyeti –ortalama 8 yaşta
tim ihtiyaçları artmaktadır ve eğitim beklenmedik aynı türden onarımların maliyeti uçak başına 1.3
durumları desteklemek üzere görevlendirmelerden milyon dolar civarında- arasında farkta görülmek-
ötürü eğitim her zaman eksiksiz olarak tamamlana- tedir; yüzde 37’lik bir maliyet farkı. Ancak yaşlı bir
mamaktadır. Beklenmedik durumlar öngörülemez filonun belki de en maliyetli ölçüsü daha az uçağın
olduğundan, Hava Kuvvetleri görevlerini üzerine muharebe için hazır olmasıdır. Hava Kuvvetlerinin
almak için serbest kalmadan önce sivil çalışanların tümünde “görevlendirilemezlik oranları” veya
yokluğunu koordine etmek için zamana ihtiyaç uçmasına engel olunan uçaklar 1991 yılında yüzde
duyan İhtiyat kuvvetlerin kullanılması çok daha 17’den bugün yüzde 25’e yükselmiştir. Bu oranlar,
güç olmaktadır. Hava Kuvvetlerinin bakım personelinin uçakları
uçabilir tutmak için daha sıkı ve uzun çalışmasına
Bu biriken gerilimler Hava Kuvvetleri için rağmen yükselmeye devam etmektedir. Parça alma
tam takım bir sorun yaratmıştır: Kilit personelin, süreci –diğerini uçabilir tutmak için bir parçanın
özellikle pilotların alınması ve tutulması benzersiz onarılan bir uçaktan aktarılması- 1995’ten 1998’e
bir kaygıdır. Hava Kuvvetlerinin uçak filosu, özel- kadar yüzde 58 artmıştır.
likle destek uçakları epey yaşlanmıştır; elektronik
alt sistemler ve gelişmiş mühimmat sıkıntılarının Hava Kuvvetlerinin hazırlıklılık sorunlarından
yanı sıra yedek parça sıkıntıları hem harekat hem bazıları, tedarik bütçesindeki toplam azalmanın
de eğitim görevlerini sınırlamakta ve hava muha- hava kuvvetlerinin F-22 programını mümkün oldu-
rebe eğitiminin kalitesi ve niceliği düşmektedir. ğu kadar sürdürme kararlılığıyla birleşmesinden
Rutin, ana üs muharebe eğitimleri kadar Hava kaynaklanmaktadır. “Raptor”un maliyeti Hava
Kuvvetlerinin büyük hava muharebe tatbikatları da Kuvvetlerini yalnızca diğer uçak programlarında
kayba uğramıştır. değil aynı zamanda yedek parça ve hatta personel
programlarında yinelenen kesintiler yapmaya zor-
Eğitim fonlarının yokluğu diye belirtmektedir lamıştır; Hava Kuvvetlerinin pilot sıkıntısı bile kıs-
Ryan, “hava mürettebatının eğitim ihtiyaçlarının men F-22 fonlarının serbest bırakılması için alınan
büyük kısmının artık karşılanmayacağı ve tehdit kararlardan kaynaklanmaktadır. Bu etkiler, geçen
eğitiminin gerçekçi olmayan bir düzeye indirilece- 10 yılda Hava Kuvvetleri operasyonlarının mode-

fabrika Ocak 2004 31


Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

lindeki değişikliklerle ikiye katlanmıştır. AWACS sinimlerini karşılamalıdır. Zamanla, Avrupa’daki


ve JSTARS gibi destek uçakları, elektronik muha- ABD Hava Kuvvetleri bir ila iki buçuk filonun
rebe ve tanker uçakların tümünün büyük ölçekli eşdeğeri kadar uçakla büyütülebilir. Ayrıca, hızlı
operasyonlarda çok sayıda taktik uçakla birlikte konuşlandırmalara, beklenmedik durum tatbikatla-
hareket etmesi tasarlanmıştı. Ancak aslında bunlar rına ve kriz zamanlarında genişletilmiş ilk harekat-
şimdi daha çok, uçuşa yasak bölge operasyonları lara olanak vermek üzere yeni ve potansiyel NATO
ve diğer beklenmedik durumlarda bir avuç avcı ve ülkelerindeki mevcut hava üslerinde iyileştirmeler
saldırı uçağıyla birlikte hareket etmeleri istenmiştir. yapılabilir.
Sonuç olarak bu uçak tipleri Pentagon’un ortak
Bu hazırlıklar modernize edilmiş hava trafik
hazırlıklılık değerlendirmelerinde rutin olarak
kontrolünü, yakıt ve silah depolama tesislerini ve
“düşük yoğunluklu, yüksek ihtiyaçlı” sistemler
belki küçük miktarlarda önceden konuşlandırılmış
olarak sınıflandırılmaktadır; başka bir deyişle bun-
mühimmatın yanı sıra harekatlardaki akınları sağla-
ların çok azı görev gereklerini karşılamaktadır.
mak için yeterli pist yerini içermelidir. İngiltere’deki
Hava Kuvvetlerinin modernizasyon programı mevcut tesislerde de B-2 bombardıman uçaklarının
henüz bu olguyu tam olarak yansıtmamaktadır. kriz zamanlarında ileri operasyonlarına olanak ver-
Örneğin, formel JSTARS “ihtiyacı” 19 uçaktan 13 mek, gerektiğinde sorti sayılarını arttırmak üzere
uçağa azalmıştır; yalnızca yakın zamanlarda artan iyileştirmeler yapılmalıdır.
ihtiyacın farkına varılmıştır. Aynı şekilde, orijinal
Basra Körfezi’ndeki geçici 440. Hava Filosu
C-17 tedariki 210 uçaktan 120 uçağa indirilmiştir.
geçen on yılın iyi geçen kısmında yaptığı kadar
Aslında, ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamak için
operasyon yapmaya devam etmelidir. Bununla
210 C-17 çok az olması muhtemeldir. Sonuç olarak,
birlikte, Hava Kuvvetleri yerel politik hassasiyet-
Hava Kuvvetlerinin modernizasyon programları-
lere riayet ederken operasyonlarını iyileştirmek
nın yeni görevler ve bunların ihtiyaçları ışığında bir
için birkaç önlem almalıdır. Hava Kuvvetleri, sabit
yeniden değerlendirmeden geçmesi gerekmektedir.
rotasyonların gerilimini almak için -hatta belki de
İleri Konuşlandırılmış Üsler uçak bakımını yapmak ve ek güvenlik sağlamak
için- destek görevlerde ABD’li sivil sözleşmeli
Hava Kuvvetleri üsleri modelinin yeniden düşü-
işçileri kullanmayı düşünebilir. Bu, operasyonla-
nülmesi gerekmektedir. Şu anda, Hava Kuvvetleri
rın maliyetini arttırırken aynı zamanda Suudileri,
iki buçuk filo eşdeğerini Batı Avrupa’daki, bir filo
Kuveytlileri ve diğer Körfez devletlerini ABD aske-
Pasifik’te ve Japonya’daki ileri konuşlandırılmış
ri profilini olası en düşük düzeyde tutarak maliyet-
üslerde, yaklaşık 100 uçaklık geçici, karma filoyu
lerin daha büyük kısmını üstlenmeleri için teşvik
Körfez bölgesinde dağılmış olarak ve yaklaşık bir
edici olabilir. Aynı yöntem, Suudi Arabistan’daki
filoyu İncirlik Hava Kuvvetleri Üssünde bulun-
El Harc’daki (Al Kharj) tesislerde, özellikle hava-
durmaktadır. Yine uçakların yapısında varolan
cıların yaşam kalitesini yükseltecek ve muharebe
esneklik ve menzili dikkate alınarak bu mevcut
eğitimlerinin artmasını sağlayacak ek iyileştirmeler
kuvvetlerin ilave ileri konuşlandırılmış üslerle ve
ek Amerikan yatırımlarının yanı sıra Suudi yatı-
ilave geçici üslerle ve Amerikan güvenlik kuşağı
rımlarını garanti eder. Hava Kuvvetlerinin Körfez
genişledikçe Hava Kuvvetlerinin mevcut ve gele-
bölgesindeki varlığı ABD askeri stratejisi için
cekteki uçak filolarının etkililiğini genişletmesine
hayatidir ve Birleşik Devletler, ABD mevcudiyeti
olanak verebilecek bir beklenmedik durum üsleri
hakkındaki Suudilerin, Kuveytlilerin kaygılarını
ağıyla takviye edilmesi gerekmektedir.
ve bölgesel kaygıları azaltmanın yollarını ararken,
Avrupa’da mevcut kuvvetler, artırılmış C-17 mevcudiyetini de facto bir kalıcı mevcudiyet olarak
ve tanker filosundan AWACS, JSTARS ve diğer düşünmelidir.
elektronik destek uçaklarına kadar bir yelpazede ek
Ancak Doğu Asya’da Hava Kuvvetleri
destek uçaklarıyla çoğaltılmalıdır. Hala geleneksel
kabiliyetlerini ve erimini arttırmaya bakmalıdır.
filolar olarak organize edilmiş mevcut kuvvetler
Hava Kuvvetleri şu anda iki filo büyüklüğünde
geçici olarak Türkiye’deki İncirlik Hava Kuvvetleri
uçağı Japonya ve Kore’deki üslerde konuşlandır-
Üssünde konuşlanmış karma bir filoyla takviye
mıştır; Kara Kuvvetleri gibi, Hava Kuvvetleri de
edilmelidir. Aviano İtalya’daki uçak filosuna da
Kuzeydoğu Asya’da yoğunlaşmıştır ve Güneydoğu
bu tesis genişletildiği ölçüde daha fazla kabiliyet
Asya’da kalıcı bir varlığı yoktur, böylece bölgesel
kazandırılabilir.
eriminin sınırlandırmıştır. Hava Kuvvetleri’nin
Ek olarak, Hava Kuvvetleri Güneydoğu ayrıca Alaska’da, resmen Pasifik kuvvetinin bir
Avrupa’daki benzer küçük karma filoların gerek- parçası olan bir F-15 filosu bulunmaktadır. Hava
32 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

Kuvvetleri Doğu Asya’da konuşlanmış kuvvetleri- karıştırıcılardan yoksun bırakmıştır. Bu uçakların


ni, tercihen üslerini kuzey olduğu gibi güneyde de eksikliği o kadar fazladır ki Müttefik Kuvvetler
yayarak, belki bir filoyu Filipinler ve Avustralya’da Operasyonu sırasında Irak üzerindeki uçuşa yasak
konuşlandırarak kabaca ikiye katlamalıdır. bölge operasyonları askıya alınmıştır.
Avrupa’da olduğu gibi, Doğu Asya’daki Hava
Hava Kuvvetlerinin hava nakliye filosu aynı
Kuvvetleri operasyonları Avustralya dışındaki
şekilde çok küçüktür. 1990’ların başında tespit
urun menzilli bombardıman uçakları harekatlarını
edilen nakliye ihtiyaçları Soğuk Savaş sonrası
sürdürme kabiliyeti kazandırılarak ve belki de B-2
dünyanın beklenmedik durum operasyonlarının
veya diğer hayalet uçakları kullanmak için gereken
hızını ve sayısını öngörememiştir. Her ikisi de zaten
özel bakım tesisleri kurarak epey arttırmalıdır.
yapılmasına karşın, ihtiyaçlar ne kuvvet planındaki
Ayrıca, Hava Kuvvetleri bölgesel havaalan- değişiklikleri yansıtacak şekilde değiştirilmiş -Kara
larında akın konuşlandırmalarına olanak verecek ve Hava Kuvvetlerinde de facto keşif kuvvetleri
yükseltmelere yatırım yapacak ve yeri geldiğinde gibi- ne de bu raporda bunlar savunulmuştur. Daha
bölgesel hava kuvvetleriyle bağlar kuracak kadar yaygın şekilde harekat gereksinimi hava nakliye
ferasetli olabilir. ihtiyaçlarını adamakıllı artırmıştır. Dahası, Hava
Kuvvetlerinin diğer destek uçaklarına ihtiyacı mev-
Birleşik Devletlerdeki Hava Kuvvetleri
cut filodan daha fazladır. Hava Kuvvetleri Kurmay
Birimleri
Başkanı Ryan’ın gözlemlediği gibi, Hava Kuvvetleri
Hava Kuvvetleri dünyanın kilit bölgelerinde bu kapasitelerin çoğunda “iki savaşlık” bir kuvvet
operasyonlarını artırırken ve erimini geliştirirken için çok yetersizdir. Görece az sayıda avcı uçağıyla
kriz zamanlarında hızla görevlendirmek üzere yapılan gündelik uçuşa yasak bölge operasyonların-
Birleşik Devletlerde konuşlanmış yeterli miktarda da bile, görevin niteliği gereği AWACS, JSTARS
kuvveti barındırmalı ve büyük cephe savaşların- ve diğer uzun menzilli elektronik destek uçakları,
da gereken türden büyük ölçekli hava harekatları karıştırma ve hava savunmasını bastırmak için EA-
yapmaya ve gerçekten öngörülemeyen beklenme- 6B’ler ve HARM bölmeli F-16’lar ve uzun menzilli
dik durumlara tepki vermeye hazırlıklı olmalıdır. genişletilmiş operasyonlara olanak vermek üzere
Gerçekten de hava gücünün hareketliliği ve esnek- birkaç tanker gerekmektedir. Soğuk Savaşın ve
liği takviye ve beklenmedik durum kuvvetleri ara- Çöl Fırtınası gibi büyük ölçekli operasyonların
sındaki ayrımı fiilen ortadan kaldırmaktadır. hava harekatının “destekçi – atışçı” oranları tama-
Ancak Hava Kuvvetlerinin ABD’de bulunan men tersine dönmüştür. Hava Kuvvetlerinin kuşak
sekiz ila dokuz savaş filoluk ve dört bombardıman devriye görevleri ve Hava Kuvvetlerinin mevcut
filoluk kuvvetinin bu görevler için yetersiz olduğu filolarının çok ötesindeki görevleri takviye etmek
aşikardır. Dahası, Hava Kuvvetlerinin destek uçağı için söz konusu uçaklara duyduğu ihtiyaç: Daha
filosu hızlı, büyük ölçekli görevlendirmeler ve önceki hiçbir stratejik gözden geçirmede bu ihti-
süreklileşmiş operasyonlar için çok küçüktür. yaçlar öngörülmemiştir. Böyle bir analiz bu çalış-
manın kapsamının ötesine taşmakla birlikte Hava
Hava Kuvvetlerinin yapısal sorunları uçak tiple- Kuvvetlerinin yapısında anlamlı büyüme ihtiyacı
rinin yanı sıra sayısal azlık sıkıntılarını yansıtmak- aşikardır.
tadır. Örneğin, Hava Kuvvetleri F-4 “Wild Weasel”
hava savunmasını bastırma ve EF-111 elektronik Son olarak Hava Kuvvetlerinin uzun menzilli
savaş uçağının tamamlayıcılarını hizmetten çekti- bombardıman filosu yeniden değerlendirilmelidir.
ğinde bu görevlerin sırasıyla HARM sistemi böl- Yukarıda belirtildiği gibi, Müttefik Kuvvetler
mesi takılmış F-16’lar ve Deniz Kuvvetleri EA-6B sırasındaki B-2 operasyonlarının, bölge komu-
“Prowlers” tarafından yüklenilmişti. Sonuç, başka tanlarının bu uçağa duyduğu ihtiyacın yeniden
görevleri yapabilen F-16 filosunun küçültülmesi değerlendirilmesine yol açacağı kesindir. Yine,
oldu. F-16 birden fazla görev yapabilecek bir uçak B-2 operasyonlarının Kosova savaşı sırasındaki
olarak tasarlanmıştı ama uçuşa yasak bölge operas- diğer bir çarpıcı özelliği de görevlerin uzunluğu
yonu yokken bile hava savunma bastırma görevine -her saldırı için Missouri’deki Whiteman Hava
duyun büyük ihtiyaç bu uçakların yalnızca nadiren Kuvvetleri Üssünden 30 saatlik bir gidiş geliş
diğer görevler için kullanılabileceği ve pilotlarının sortisi gerektiriyordu- ve operasyonların sürdürül-
becerilerinin paslandığı anlamına gelmektedir. mesinin zorluğuydu. B-2 filosunun büyük bölümü
Aynı şekilde, EF-111’lerin kaybı karıştırma görevle- nükleer görevler için ayrılmıştır; sonuç olarak Hava
rinin tamamının küçük ve yaşlı Prowler filosunun Kuvvetleri Müttefik Kuvvetler için günde iki B-
üzerine yıkmıştır ve Hava Kuvvetlerini kendine ait 2’den fazlasını üretemezdi.

fabrika Ocak 2004 33


Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

B-2’lerin performansı ne olursa olsun, top- süreyi 50 yıl veya daha fazla uzatacak olan prog-
lam etkinliği filonun küçüklüğü ve yalnızca ramın operasyonel olarak sağlıklı bir karar olup
Whitman’dan operasyona katılmasının güçlük- olmadığına ilişkin sorudur.
leri tarafından ciddi ölçüde sınırlanmaktadır.
Gerçekten, askeri dönüşüm ve askerlikteki dev-
B-2 üretim hattını yeniden başlatmanın maliyeti
rim üzerine ilerideki tartışmadan kolayca anlaşıla-
engelleyici olmakla birlikte ihtiyaç açıktır; Hava
cağı gibi, taktik, insanlı uçakların kabiliyetlerinin
Kuvvetleri, uçağın gerektiğinde gidebileceği deni-
hakim olduğu mevcut savaş paradigmasının uzu
zaşırı yerleşimler oluşturarak ve görevlendirilebilir
süre devam etmesi muhtemel gözükmemektedir.
B-2 bakım kapasitesini geliştirerek B-2 operasyon-
Sınırlı kapasiteli ve belirgin teknik risklere sahip
larının “verimliliğini” artırabilir. Hava Kuvvetleri
Joint Strike Fighter bu ışık altında kötü bir yatırım
gelecekteki bombardıman kuvvetini tasarlarken B-
gibi gözükmektedir ve program iptal edilmelidir.
2’nin haleflerini geliştirirken bir ikileme düşmekten
Dönüşümün önünde bir engel ve savunması bütçe-
kaçınmanın yolunu aramalıdır. ABD nükleer üçlü-
sine açılmış bir deliktir.
sünün bombardıman uçağı ayağının sınırlı hayatta
kalma kabiliyetini göz önünde bulundurarak Hava ABD’deki Hava Kuvvetlerinin büyük ölçekli
Kuvvetleri silah kontrolü amaçları için artık hesaba savaş bir kuvvet olarak yeniden inşası hava kuv-
katılmayan bombardıman uçaklarına sahip olma- vetlerinin kendisini keşif operasyonları amaçlı
nın ve B-52 ve B-2’lerini yalnızca konvansiyonel olarak yeniden yapılandırma planlarını karmaşık-
saldırı için donatmanın yollarını arayabilir. En laştıracaktır. Ancak denizaşırı üslerin çoğalması
azından ABD’de konuşlandırılmış Hava Kuvvetleri dönüşümlü beklemedik durum operasyonlarının
iki veya daha fazla filo eşdeğeri uçak sayısı kadar yükünün tümünü değilse bile büyük kısmını
artırılmalıdır. Bununla birlikte, bu artışların büyük üstünden alacaktır.
kısmı, şu anda çok eksik olan “düşük yoğunluklu, Varolan menzil ve esnekliğinden ötürü Hava
yüksek ihtiyaçlı” hava kıymetlerini temsil eden Kuvvetleri kriz zamanlarında cepheye ilk vara-
uzmanlaşmış uçaklara yönlendirilebilir. Ancak cak ABD askeri gücü olacaktır; bu sıfatla, Hava
bu, mevcut avcı uçakları filosu üzerindeki basıncı Kuvvetleri savaştan caydırmak ve bir çatışmayı
azaltmakta çok iş görürken, geçen on yılın yüksek ilk aşamalarında biçimlendirmek için yeterli
tempolu operasyonlarının etkilerini kapatmaya sayıda uçağı görevlendirebilme ve bunu sürdüre-
yetmeyecektir; F-15 ve F-16 filoları ufukta beliren bilme kabiliyetini muhafaza etmelidir. Gerçekten,
toptan eskimeyle karşı karşıyadır. ordunun tümünde Hava Kuvvetleri, Amerikanın
Bu kısmen F-22’lerin Hava Kuvvetleri envan- istediğinde sonuç alıcı askeri kuvvet uygulama
terine katılmasıyla kapatılacaktır ancak F-22’ler, kabiliyetinin merkezinde durmaktadır. Bu kabiliye-
bir hava üstünlük uçağı olarak günümüzün daha ti hızlı bir çekiç darbesi savurmak için israf etmek
az gerilimli görevler için uygun değildir. Hava Amerikanın askeri üstünlüğünü temel bileşenini
Kuvvetleri bir kamyonet filosuna da ihtiyacı varken kaybetmek demektir.
yeni bir yarış arabası almaktadır. Hava Kuvvetleri Hava Kuvvetlerinin Modernizasyonu ve
yeni çok amaçlı F15E ve F-16 uçaklarını satın alma- Bütçeler
lıdır. C-17 programı asıl 210 uçaklık alım progra-
mına geri döndürülmelidir ve Hava Kuvvetlerinin, Orduda olduğu gibi Hava Kuvvetlerinde de
hem kısa vadeli olarak hem de uzun vadeli dönü- bütçeler, hava kuvvetleri yeni, öngörülmemiş
şüm çabalarının parçası olarak ek elektronik destek görevleri üstlenirken ve keşif operasyonlarının
uçakları ihtiyacına karşılık vermelidir. sonuçlarıyla boğuşurken bile, geçen on yılda önem-
li ölçüde azaltılmıştır. Reagan’ın askeri kuvvetleri
F-22’ler günün ihtiyaçlarına az gelmesi ise, takviyesinin en üst noktası olan 1985 yılında, Hava
Joint Strike Fighter programının sorunu da fazla Kuvvetlerine 140 milyar dolar verilmişti; 1992
gelmesidir. Dahası, F-22 programının toplam yılında, Soğuk Savaş sonrasının ilk bütçe rakam-
maliyetinin yarısından fazlası zaten harcanmıştır; ları 98 milyar dolara düşmüştü. Clinton yılları sıra-
öte yandan JSF için bugüne kadar harcananlar sında, Hava Kuvvetleri bütçeleri 1997 yılında 73
–şu anda milyarlarca dolar olmasına rağmen- 223 milyar dolara kadar düşmüştü, yönetimin 2001 yılı
miyar dolar olacağı belli olan bir aysbergin yalnızca talebi 83 milyar dolardı (tüm rakamlar 2000 mali
en ucunu temsil etmektedir. yılı dolar sabiti üzerindendir).
JSF’nin ortaya koyduğu teknolojik zorluk- Bu dönem boyunca Hava Kuvvetlerinin ileri
lardan veya toplam maliyetinden daha önemlisi, gelenleri F-22 programını sürdürmek için, diğer asli
Amerikanın insanlı saldırı uçaklarına bağlı kaldığı
34 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

projelerin çoğunu feda ettiler; yalnızca hava kuvvet- sırasındaki B-2 operasyonlarının başarıları ve sınır-
lerini eski haline kavuşturmak bile –geçen yılların lılıkları uzun menzilli avcı uçaklarının, yalnızca
eksiklerini ve hava kuvvetlerinin önde gelenlerinin büyük cephe savaşlarında değil aynı zamanda asa-
neden olduğu bozuklukların düzeltilmesi- zaman yiş ve cezalandırma operasyonlarındaki yararının
ve hayli artan harcamaları gerektirecektir. Hava da küçümsendiğini akla getiriyor.
Kuvvetleri harcamalarında 110 ila 115 milyar
Bunun B-2 üretim hattının yeniden açılmasını
dolar düzeyine tedrici bir artış hava kuvvetlerinin
mı yoksa de yeni bir bombardıman uçağının –hatta
personel gücünün artırılmasını, özellikle, uçuşa
insansız bir stratejik bombardıman uçağının- inşa
yasak bölge gibi “hava asayiş görevleri”ni yerine
edilmesi planlarının hızlandırılmasını mı zorun-
getirmek üzere karma filolar gibi yeni birliklerin
lu kılacağı bu çalışmanın mümkün olan analiz
oluşturulmasını, taktik uçak filosunun tamamla-
düzeyinin ötesindedir. Aynı zamanda, -genellikle
mak için gerekli destek becerilerinin eklenmesini
küçülen ve yaşlanan B-52 filosuyla B1-B’lerden
ve dönüşüm sürecinin başlamasını gerektirir.
ve küçük bir kısmı konvansiyonel kuvvet operas-
F-22 Raptor programı üç filo büyüklüğünde yonlarında kullanılabilecek B-52’lerden oluşan-
uçağın tedarikini ve F-22’nin saldırı görevlerini mevcut bombardıman filosunun bu yeni ihtiyaçları
yerine getirme kabiliyetini artırmak için gerekli karşılamaya en uygun filo olması pek de muhtemel
mühimmatı geliştirmek ve satın almayı sürdür- değildir.
mesini gerekir; uçağın sınırlı bomba taşıma kapa-
Gerçekten küresel erişime -ve sürdürülen bir
sitesi olmasına rağmen gelişmiş mühimmat vurucu
küresel erişim- sahip bir kuvvet haline gelme ama-
rolünün kullanışlılığını artırabilir. Stratejik taşıma
cına doğru ilerlemek için Hava Kuvvetleri tanker
gereksinimi Soğuk Savaş sonrası dönem boyunca,
uçakları filosunu yeniden inşa etmelidir. Büyük
hem taşımanın miktarı hem de stratejik taşıma
ölçekli bir hava harekatını sürdürmek, stratejik
platformlarının sayısı bakımından geometrik ola-
menzilli bombardıman uçaklarının kabiliyeti ne
rak artmıştır; bu, stratejik hava nakliyesi ihtiyacı,
olursa olsun, eninde sonunda harekat sahası men-
1990’ların başında C-17 programı planlanan 210
zilli taktik uçaklara dayanmalıdır. Kosova’da yete-
uçaktan mevcut, yalnızca 120 uçaklık plana indiril-
rince kanıtlandığı gibi, tanker desteği sağlayabil-
diği sırada olan ihtiyacı bugün aşmış demektir. C-
mek çoğunlukla böylesi büyük ölçekli operasyon-
17’nin kısa havaalanlarına inme kabiliyeti onu tem
ların sınırlayıcı faktörü olabilir. Hava Kuvvetlerinin
stratejik hem de taktik hava nakliye aracı yapmak-
mevcut planı, sonuçta 75 yaşında uçaklardan oluşan
tadır. Veya, dahası, Kosova’da olduğu gibi çetin bir
bir tanker filosunu kullanmak, küresel erişime
savaş alanına doğrudan stratejik konuşlandırmaya
sahip bir kuvvet yaratmayla tutarlı değildir.
izin verebilen ilk hava nakliye aracıdır.
Son olarak, Hava Kuvvetleri artan bütçesi-
Benzer şekilde, AWACS, JSTARS, “Rivet
nin ve Joint Strike Fighter programının iptaliyle
Joint” ve diğer elektronik destek ve muharebe
yapılan tasarrufların bir kısmını hava kuvvetle-
uçaklarına duyulan resmi ihtiyaç Soğuk Savaş
rinin dönüşüm sürecini hızlandırmak, yeni uzay
sırasında veya mevcut dönemin niteliği belirginleş-
kabiliyetlerinin geliştirilmesi için kullanmalıdır.
meden önce hesaplanmıştı. Bu uçaklar çok sayıda
Uzay ortamına erişebilmek, hareket edebilmek
avcı uçağıyla birlikte hareket etmek üzere planlan-
ve hakim olabilmek, modern, yüksek teknolojili
mıştı, ancak bugün uçuşa yasak bölgede çok küçük
savaşta askeri başarının anahtarı haline gelmiştir.
oluşumlarla birlikte veya dahası uyuşturucu karşıtı
Gerçekten, aşağıda tartışılacağı gibi, uzay hakimi-
istihbarat toplama operasyonlarında tek başına
yeti Amerikanın askeri üstünlüğünün korunması
kullanılıyorlar. C-17’de olduğu, mevcut ihtiyaçların
için o kadar elzem hale gelebilir ki ayrı bir askeri
gerçek hesaplaması bu uçağa, Soğuk Savaşın son-
sınıf gerektirebilir. Hava Kuvvetleri karşılaştıkları
larında düşünülenden daha büyük filolarla olduğu
güçlüklere ne kadar iyi karşılık verirse –bu artan
sonucunu ortaya koyabilir. Sonuçta, günümüzün
bütçeler gerektirse bile- ABD askeri güçlerinin şu
Hava Kuvvetlerinin yeniden inşa süreci –yeterli
anda yararlandıkları muharebe üstünlüğünü muha-
“yıpranmış” F-15 ve F-16’ları tedariki ve F-22’lerle
faza edip edemeyeceklerini belirlemekte o kadar
devam edilmesinden ayrı olarak- esas olarak avcı
ilerleyeceklerdir.
filolarını tamamlayan çeşitli destek kabiliyetlerinin
oluşturulmasında yatmaktadır. Deniz Kuvvetlerinin Yeni Seyri
Kosova hava harekatının ardından Hava Soğuk Savaşın sonu ABD Deniz Kuvvetlerini
Kuvvetleri stratejik bombardıman uçakları mese- açık denizlerde meydan okunamayan bir üstünlük
lesini yeniden düşünmelidir. “Müttefik Kuvvetler” konumunda bıraktı; öyle bir üstünlük ki 19. yüz-
fabrika Ocak 2004 35
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

yılda ve 20. yüzyılın başlarındaki İngiliz deniz lerini tam kapsamıyla yapmayı denemektedir.
kuvvetlerininkini bile aşan bir hakimiyet. Sovyet Deniz Kuvvetleri karmaşık bir yeniden düzenleme
filosundan arta kalanlarla -şu anda büyük kısmı ve yapılandırma işine girişmelidir. On yıl boyunca
limanlarda paslanmaktadır- birlikte açık denizler artan operasyonlar ve azalan yatırımlar, Soğuk
Amerika’nındır ve Birleşik Devletler sahillerinden Savaşı kazanan filoları aşındırmıştır. Yeni misyon-
Avrupa’ya, Basra Körfezine ve Doğu Asya’ya ların talepleri, Doğu Asya’ya artan vurguyla birlik-
kadar ulaşım hatları açıktır. Yine de bu başarı te yeni yöntemler ve operasyon modelleri gerek-
mevcut kuvvet yapısını sorgulama ihtiyacını davet tirmektedir. Günümüz deniz kuvvetinin stratejik
etmektedir. Ayrıca hassas vuruş teknolojisinin gereksinimini karşılamak için Deniz Kuvvetleri
ilerlemesi deniz yüzey muhariplerinin ve özel- aşağıdakiler doğrultusunda yeniden düzenlenmeli
likle, Deniz Kuvvetlerinin büyük savaş gemileri ve yapılandırılmalıdır:
olan büyük güverteli uçak gemilerinin gelecek
Amerikanın Doğu Asya’ya yönelik stratejik
on yıllardaki ileri teknoloji savaşlarında hayatta
ilgisinin odağına alan kademeli geçişi yansıtarak,
kalamayacağı anlamına gelebilir. Son olarak,
uçak gemisi savaş filosunun üçte ikisi dahil olmak
Deniz Kuvvetlerinin hazır bulunma görevlerinin
üzere ABD filosunun büyük bölümü Pasifik’te
niteliği ve modeli, ortaya çıkan stratejik gerçeklik-
yoğunlaştırmalıdır. Güneydoğu Asya’da yeni kalıcı
lerle uyumsuz olabilir. Sonuçta, bugün bir akranı
bir üs kurulmalıdır.
olmadan kalsa bile Deniz Kuvvetleri geleneksel
ve geçmişteki çok başarılı harekat yöntemleri- Deniz Kuvvetleri , gelecek altı yılda filosun-
ne büyük meydan okumalarla karşı karşıyadır. daki uçak gemisi sayısını 12’den dokuza indirerek
Orduda olduğu gibi, Deniz Kuvvetlerinin bu uçak gemisi operasyonlarına ağır bağımlılığından
meydan okumalara karşılık verebilmesi, mevcut kurtulma sürecini başlatmalıdır. CVN-77’nin
operasyonların yüksek hızıyla ayrıca tehlikeye tamamlanmasından sonra, Deniz Kuvvetlerinin
düşmektedir. Bu raporun ilk bölümünde belirtil- 2025 yılına kadar dokuz uçak gemisini muhafaza
diği gibi, Deniz Kuvvetleri, denizcilerini sıkıştı- etmesine izin vererek uçak gemisi inşası hakkında
rarak ve eğitim çevrimlerini karmaşıklaştırarak bir moratoryum konmalıdır. Gelecekteki CVX
denizde görevde olma ve kıyıda olma arasındaki uçak gemisinin tasarım ve araştırması sürdürül-
geleneksel dengeyi bozmuştur. Kıyıdaki birimler melidir ancak esas olarak insansız hava araçla-
artık personele, teçhizata veya eğitim fırsatlarına rının dayalı bir uçak filosunu yerleştirmek üzere
sahip değildir; bu nedenle denize, geçmişten çok radikal bir tasarım değişikliğini hedeflemelidir.
daha düşük hazırlıklılık düzeyleriyle açılmaktadır- Deniz Kuvvetleri F/A-18E/F programını tamam-
lar. Geçen on yıldaki savunma harcamalarındaki lamalı, destek uçaklarını yenilemeli ve modernize
kesintinin faturasının bedelini deniz kuvvetlerinin etmeli, Hava Kuvvetlerinin F-22’lerini taşıyabilir
hazırlıklılığını muhafazası karşılığında ödeyen uçak gemisinin uygunluğunu düşünmelidir ancak
modernizasyon olmuştur. Deniz Kuvvetlerinin üst araştırma ve geliştirme aşamasındaki Joint Strike
düzey tedarik görevlilerinden H. Lee Buchanan’ın Fighter programını askerlikteki devrimin sonuçları
yakınlarda kabul ettiği gibi “19980’lerdeki askeri deniz savaşı için daha iyi anlaşılana kadar sürdü-
kuvvetlerin takviyesinden sonra, Soğuk Savaşın rülmelidir.
sonunda kısa vadeli hazırlıklılığı finanse etmek Uçak gemilerinin azalan rolünü ikame etmek
üzere modernizasyonu kelimenin tam anlamıyla üzere Deniz Kuvvetleri, kıyı sulardaki vuruş kabi-
durdurduk.... [ve] tedarik hesaplarımız yüzde 70 liyetini arttırmak ve yüzey eylem gruplarıyla deniz
düştü. Sonuç, çok az modernizasyon yatırımıyla hazır bulunma görevlerini artan oranda yapmak
yaşlanan kuvvet yapısı oldu.” Yakınlarda emekliye için son kuşak yüzey muhariplerini ve denizaltı-
ayrılan Deniz Kuvvetleri Harekat Dairesi Başkanı larını bir miktar artırmalıdır. Düşman mayınlarına
Amiral Jay Johnson’a göre Deniz Kuvvetleri 300 karşı mayın döşeme savaşında da ek yatırımlar
gemilik bir filonun altına doğru düşmektedir; gerekmektedir.
ulusal askeri stratejinin talep ettiği görevleri yeri-
ne getirmede “kabul edilemez risk” yaratacak bir Deniz Kuvvetlerinin Günümüzdeki
düzey. Maalesef şunu eklemektedir; “Mevcut gemi Durumu
inşa düzeyi gelecek on yıllardaki düzeyini koru- Amerikan deniz üstünlüğünün korunma-
mak için bile yetersizdir.” sındaki ilk adım mevcut filonun durumunu
Sonuç olarak, Deniz Kuvvetleri, Soğuk mümkün olduğunca hızlı restore etmelidir. Deniz
Savaştan sonraki yıllarda geliştirdiği muharebe Kuvvetlerinin günümüzdeki konuşlandırmaları
kuvvetlerini istihdam ederken hazırlıklılık görev- Kara veya Hava Kuvvetlerininki kadar esaslı değiş-
36 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

memesine rağmen -deniz kuvvetleri denizdeki Bu kaygı verici bir trenddir. ABD Deniz
uzun süreli görevlendirmelerin zorlukları için uzun Kuvvetlerinin operasyonları bugün her zamankin-
süre personel almış, teçhizatlanmış ve eğitilmiştir- den daha fazla uçak gemisi savaş grubunun çevre-
bu görevlerin sayısı, Deniz Kuvvetlerinin kuvveti sinde toplanmıştır. Gerçekten de ek operasyonlar,
azalırken artmaktadır. Deniz Kuvvetleri aynı hatta savaş grubu operasyonlarından bağımsız
zamanda, henüz değilse bile gelecek on yılda kriz olarak eğitim yapabilmesi giderek güçleşmektedir.
oranlarına varacak bir gemi inşası ve daha kapsam- Ancak bir savaş grubunun öğelerinin parçaları-
lı bir modernizasyon sorunuyla karşı karşıyadır. nı -uçak gemisinin kendisi, uçak filosu, yüzey
eskortları, denizaltıları ve eşlik eden Deniz Amfibi
Nitekim, diğer askerlik sınıfları gibi Deniz
Hazırlık Grubu- biraraya getirme süreci hayli zor
Kuvvetleri de günümüzün ve yarının görevlerine
hale gelmektedir.
giderek daha kötü hazırlanmaktadır. Geçen birkaç
yıl için Amiral Johnson Deniz Kuvvetlerinin “asla Bir uçak gemisi savaş grubunu deniz görevlen-
iki [büyük cephe savaşı] yapamayacak büyüklükte” dirmelerinin talep ettiği daha yüksek hazırlıklılık
olduğunu kabul etmiştir, yani, savunma harcamala- durumuna getirmek, onbinlerce personeli 18 aylık
rındaki kesintilerden sonra Deniz Kuvvetleri mev- dönemden uzun bir süre içine alan karmaşık ve
cut milli askeri stratejinin ihtiyaçlarını karşılamak zorlu bir görevdir. Resmi olarak “görevlendirme
için çok küçüktür. Johnson’a göre; “DYSGG 300 arası eğitim devresi” olarak bilinen ve daha çok
gemiden biraz büyük bir filonun yakın dönemli hazırlıklılık “banyo küveti” olarak bilinen bu
ihtiyaçlar için yeterli olduğu ve kabul edilebilir risk dönem denizde hazırlıklılığın temelidir. Teçhizat
düzeyi içinde olduğu sonucuna varmıştır. Ancak o onarılmalı ve bakımı yapılmalı, personel tayin
günden bu yana yüksek tempolu operasyonlarla edilmeli ve yeniden tayin edilmelidir ve kişisel
geçen üç yıl bu boyutta bir filonun mevcut ope- becerilerden karmaşık savaş grubu operasyonları-
rasyonlar düzeyinin uzun vadede sürdürmek için na kadar eğitimler yapılmalıdır.
yetersiz olacağını düşündürmektedir.”
Görevlendirme arası eğitim devresinde hisse-
Deniz Kuvvetleri Soğuk Savaş öncesi büyüklü- dilen eksiklik ve kesintiler denizde hazırlıklılıkta
ğünün yarısından biraz daha fazlasına küçülürken azalmalarla sonuçlanmaktadır. Ve son olarak ve
operasyonların hızı Deniz Kuvvetlerinin hazırlıklı- tüm gönüllü deniz kuvveti denizcilerinin sağlığı
lık sorunları ve personel eksikliği yaşayacağı kadar bakımından hayati önemde olan şey, onların deniz-
hızlı büyümüştür. Bu sorunlar öyle ağırdır ki, şu deki görevleri sırasında konsantre olmalarına ola-
anda Deniz Kuvvetlerinin hazır bulunma görevi- nak vermek üzere aileleriyle bağları yeniden tesis
nin merkezinde olan ileri konuşlandırılmış deniz edilmelidir.
kuvvetleri, uçak gemisi savaş grupları artık denize
Deniz Kuvvetleri komutanlarının son zaman-
önemli personel sorunlarıyla açılmaktadır. USS
larda görevlendirme arası eğitim devresinde hisse-
Lincoln uçak gemisi savaş grubu Afganistan’daki
dilen kesintilere odaklanmasına rağmen ertelenen
terörist kamplarına ve Sudan’daki şüpheli kimyasal
bakım ve eğitimin kuvvetlerin denizde hazırlıklılı-
silah tesislerine Tomahawk güdümlü füzelerini
ğına artan bir etkide bulunmaktadır. Sonuç olarak,
ateşlediğinde, bunu savaş grubunda bir önceki
deniz görev kuvvetleri eğitimlerini daha önce değil
görevlendirmeden yüzde 12 daha az personelle
deniz görevi sırasında tamamlamaya zorlanmak-
yapmaktaydı. Aynı şekilde, 1998 Şubatında Irak’la
tadır. Gemilerinin -tarihsel yüzde 42 denizde ve
olan karşı karşıya gelme sırasında Deniz Kuvvetleri
yüzde 21 konuşlandırma normlarına kıyasla- yüzde
Basra Körfezine üç uçak gemisi yollamıştı.
52’si eğitim dahil denizde ve yüzde 33’ü fiilen
USS George Washington uçak gemisi denizde görevlendirilmesiyle Deniz Kuvvetleri
Körfez’de, oraya iki yıl önceki seferinden yaklaşık liderleri eskort sayısını budayarak uçak gemisi
1.000 kişi az, yalnızca 4.600 denizciyle konuş- savaş gruplarının boyutunda bir indirim planla-
landırılmıştı. USS Independence uçak gemisi maktadır. Daha meşumu, Deniz Kuvvetlerinin
Japonya’daki kalıcı üssünde kısa bir ihbarla göreve savaş sırasındaki büyük filoları harekete geçirme
sevk edildi, yalnızca 4.200 denizciyle denize açıldı kabiliyeti – iki savaş standardını karşılamanın
ve muharebeye uygun olarak sınıflandırılmak için gereği-azalmaktadır. Amiral Johnson’un Kongreye
acilen yaklaşık 80 denizci alması gerekti. Halen anlattığı gibi;
Ortadoğu’da bulunan USS Nimitz uçak gemisinin
Neredeyse her Büyük Cephe Savaşı senaryosu
önceki seferine göre 400 denizcisi eksiktir. Deniz
[Birleşik Devletler’den gelen] kuvvetlerin hızla
Kuvvetleri evine dönen gönüllü denizcilerin limana
konuşlandırılmasını gerektirmektedir. Hazırlıklılık
gelmesi için iki acil çağrı da yapmıştı.
fabrika Ocak 2004 37
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

duruşumuzda giderek daha fazla banyo küvetine son Deniz Kuvvetleri bütçesine göre bir iyileşme
[görevlendirme arası eğitim devresi] gerek duyma- olan 5 yılda 39 gemi alımıdır.
mızdan ötürü bu ara vermeden göreve devam eden
Bununla birlikte, bu belirgin iyileşmede
kuvvetler istenen yeterlilik düzeylerine muhtemelen
gözle görülenden azı vardır. Gemi inşası ora-
yeterince hızlı gelemeyecektir. Görevlendirilmemiş
nındaki küçük artış, 1 milyar dolara mal olan
kuvvetler hakkındaki kaygılar Müşterek Kurmay
bir hücum denizaltısı veya Arleigh Burke sınıfı
Başkanları Başkanının yakınlarda aynı anda iki
Aegis destroyerine veya 6 milyar dolara mal olan
[savaş] senaryosunun toplam risk değerlendirmesi-
bir uçak gemisine kıyasla genel olarak 300-400
ni ortadan yükseğe değiştirmesine katkıda bulunan
milyon dolara mal olan daha ucuz destek kargo
bir etkendi.
gemilerinin alınmasıyla elde edilmiştir. Kongre
Bu değerlendirme Johnson’un halefi ve Araştırma Dairesinin bir analizine göre, yönetimi
Haziran ayında CNO olarak tasdik edilen Atlantik planı “Deniz Kuvvetleri destek gemilerinin dengeli
Filosunun eski komutanı Amiral Vernon Clark’ı, biçimde yenilenmesinden daha fazla bir oranda
uçak gemisi savaş gruplarının -yalnızca “C-2”düze- tedarik edilen” gereksiz kargo gemilerini satın
yinde derecelendirilmesine rağmen hala en yüksek almak olabilir. Destek gemilerinin yenilenme oranı
standardın altında olan- hazırlıklılığını artırmak yılda 1.5’tir; yönetimin talebi 2001’de bir ve 2002
için kaynaklarının kapsamlı bir yeniden tahsisini ve 2003 yılları için üçer ve 2004 ve 2005 yılları için
planlamaya sevk etmiştir. Clark onay ifadesinde ikişer gemiyi içermektedir.
“Bana göre, hazırlıklılık en önemli önceliktir”
Yönetim çok fazla ucuz destek gemisi satın
demektedir. “Bu tam olarak, Amerikan halkının
alırken, denizaltı kuvvetlerinin gösterdiği gibi çok
yatırmış olduklarına göz kulak olması anlamına
az muharip gemi almaktadır. 1997 yılında Deniz
gelir.”
Kuvvetlerinin 72 hücumbotluk filosu operasyon
Ancak Clark Deniz Kuvvetlerinin mevcut gereklerini karşılamak için çok küçüktür, ancak
hazırlıklılık düzeyinin korumasında artan güçlük- aynı zamanda DYSGG hücum denizaltıları kuv-
ler hakkında haklıyken, daha büyük sorun ufukta vetinin 50 gemiye kadar indirilmesini talip etmek-
gözükmektedir. Deniz Kuvvetlerinin geçen on yıl- tedir. Denizaltı kuvvetindeki bu indirimler sorunu
daki “tedarikinin askıya alınması” onu gelecek on ağırlaştırmaktadır. Deniz Kuvvetlerinin denizaltı
yılda ciddi bir toptan eskime sorunuyla yüz yüze programının yöneticisi Amiral Malcolm Fages’in
bırakmıştır. geçen sene Senato’ya söylediği gibi “İhtiyaçlara
bağlı bir kuvvet yapısından varlıklarla sınırlı kuv-
Mevcut trendler tersine dönmezse, Deniz
vet yapısına geçtik. Bugün 58 denizaltıya sahip
Kuvvetleri dünya çapındaki görevlerini karşılamak
olmamıza rağmen verilen tüm görevleri başarmak
için çok küçüktür. Hem büyük gemi hem de uçak
için çok az denizaltıya sahibiz.”
programlarında Deniz Kuvvetleri, Dört Yıllık
Savunma Gözden Geçirmesinde istenen Soğuk Deniz Kuvvetleri hücum denizaltı filosunun
Savaş sonrası filoyu azalmış haliyle bile muhafaza kan kaybını durdurabilmesi de muhtemel değildir.
etmek için çok az sistem almıştır. Mevcut planlara göre Deniz Kuvvetleri 1990’tan
2005’e kadar olan dönem için yalnızca 10 yeni
Deniz Kuvvetlerinin Reagan yılları sırasın-
hücum denizaltısı satın alacaktır. Ancak 50 deni-
da yaklaşık 600 gemiye kadar olan kayda değer
zaltılık bir filo için bile yenileme oranı, bu süre
büyümesi ve 1990’lardaki takip eden küçülmesinin
zarfında 23-27 denizaltı tedarikini gerektirmekte-
sonucu olarak bugünün 300 geminin biraz üstün-
dir. Sonuç olarak, Deniz Kuvvetlerinin, harekata
deki Deniz Kuvvetleri görece yeni gemilerden
ilişkin ve stratejik ihtiyaçlarını karşılamak için çok
oluşmaktadır ve bundan ötürü geçen on yılın düşük
küçük olan filoyu muhafaza etmek için bile 13-17
gemi inşa oranları filo üzerinde henüz çarpıcı bir
gemilik bir “denizaltı inşa” açığı vardır. Yönetimin
etki yaratmamıştır. Geleneksel “gemi ömrü”nü
bütçe talebine göre, Deniz Kuvvetleri yılda en fazla
yaklaşık 30-35 yıl varsayarsak 300 gemilik bir
bir hücum denizaltısı inşa etmeyi planlamaktadır.
Deniz Kuvvetlerini muhafaza etmek yılda 8 ila
Nükleer hücum denizaltılarının hizmet ömrünü
10 geminin alınmasını gerektirmektedir. Clinton
30 yıl varsayarsak Amerikan denizaltı filosu 2025
Yönetiminin 2001 yılı savunma bütçesi talebi sekiz
yılında 24 gemiye düşecektir.
gemi talebini içermektedir; birkaç yıldır ilk kez
bu kadar yüksek bir sayı. Yönetimin uzun vadeli Deniz Kuvvetlerinin yüzey muharipleri deni-
planı, hala gereken yenileme oranının altında ama zaltı kuvvetlerinin karşılaştığı ikilemin aynısıyla
yüz yüzedir: Mevcut görevleri karşılamak için

38 Ocak 2004 fabrika


Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

çok küçüktür ve denizden atılan füze savunma programında yeni bir elektronik savaş uçağı yok-
sistemleri geliştikçe yüzey filosu şu an hazır tur.
olmadığı önemli yeni görevlerle karşı karşıyadır.
Tedarikin on yılı aşan bir süre askıya alınması-
Bunlardan ötürü Deniz Kuvvetleri, Yüzey Muharip
nın sonucu olarak mevcut görevlerinin çoğunu kar-
Kuvvetinin Düzeyi Araştırması başlıklı, Dört
şılayamayacak kadar küçük olan Deniz Kuvvetleri
Yıllık Savunma Gözden Geçirmesinde talep edilen
bir modernizasyon krizine tepetaklak yuvar-
116 gemiye karşılık, yüzey muhariplerinin gerçek
lanmaktadır; hakikaten, Deniz Kuvvetlerinden
ihtiyacının 138 savaş gemisi olduğunu ileri süre
balistik füze savunması gibi ek yeni görevleri
yeni bir rapor hazırlamıştır. Karşılaştırıldığında,
üstlenmesi istenirken zaten bir “modernizasyon
Deniz Kuvvetleri 1990 yılında 203 yüzey muhari-
bütçesi açığı” oluşmuştur –yüzey gemileri, deni-
bine sahipti ve Bush yönetimini “Temel Güç” planı
zaltılar ve uçaklarla bu kısa bir süre içinde 100 mil-
141 gemilik bir yüzey filosu gerektirmekteydi.
yar dolara yaklaşacaktır. Daha yüksek operasyon
Geçen yıl itibariyle Deniz Kuvvetlerinin gemi inşa-
tempoları, personel ve eğitim sorunları ve yedek
sının, balistik füze gibi yeni misyonların ihtiyaçları
parça sıkıntıları Deniz Kuvvetlerinin hazırlıklılık
hesaplanmadan bile, şu anda yaklaşık 26 gemilik
düzeyini düşürmektedir. Nasıl ölçülürse ölçülsün,
bir “açığı” bulunmaktadır.
günümüzün Deniz Kuvvetleri, bırakalım geleceğin
Deniz Kuvvetleri, 300 gemilik bir filoyu deniz savaşı paradigması dönüşümü için kendini
muhafaza etmek için yılda 8.6 gemilik bir gemi hazırlamayı, şu anda karşı karşıya kaldığı artan
tedarik oranını sürdürmelidir. Yine de yönetim sayıda görevi bile karşılayamaz durumdadır.
planlarına göre, 1993 yılından 2005 yılına kadar
Yeni Konuşlandırma Modelleri
Deniz Kuvvetleri 85 gemi veya yılda yaklaşık 6.5
gemi satın alacaktır. Kongre Araştırma Dairesinin Deniz Kuvvetlerinin yeniden güçlendirilmesi
analizine göre nispeten dengeli oranlar, 111 gemi- gelişmiş hazırlıklılık ve sermaye yapısının yeniden
nin alınmasını gerektirmektedir. 1980’lerde çok düzenlenmesinden fazlasını gerektirecektir. Deniz
sayıda satın alınan gemi hizmet ömrünün sonuna Kuvvetlerinin yapısı ve operasyon modeli yeni
vardığında Deniz Kuvvetleri hızla küçülmeye stratejik gerçeklerin ışığında da yeniden gözden
başlayacak ve 250 gemiden büyük bir filonun geçirilmelidir. Genel anlamda bu Batı Pasifik’teki
muhafaza edilmesi zor olacaktır. Gemiler ve deni- operasyonlara artan bir vurguyu ve uçak gemileri-
zaltılarda olduğu gibi, Deniz Kuvvetlerinin uçak ne azalan bir vurguyu yansıtmalıdır.
filosu Reagan’ın askeri gücü takviyesi yıllarında Yukarıda tartışıldığı gibi, Amerikanın gele-
yapılan alımlarla hayatta kalmaktadır. Deniz kuv- cek yüzyıldaki güvenlik stratejisinin odağı Doğu
vetleri uçaklarının yaş ortalaması 16.5’tur ve bu Asya’ya kayacağa benzemektedir. Bu, 20. yüz-
artmaktadır. Deniz Kuvvetlerinin F-14 ve F-18 avcı yıldaki Amerikan stratejisinin başarısını ve özel
uçakları yükseltilirken filonun yaşlanması destek olarak, Soğuk Savaş boyunca, Avrupa’da genel
uçakları hakkında çok şey anlatmaktadır. Deniz olarak istikrarlı ve kalıcı barış olarak gözüken ne
Kuvvetlerinin P-3C denizaltı avcı uçağını yenileme varsa onu yaratan NATO ittifakının başarısını yan-
planı Orion’un ömrünü 50 yıla uzatabilir; filonun sıtmaktadır. Avrupa’nın güvenliğini sıkıştıran yeni
şu anda yaş ortalaması 21’dir. soruna –Güneydoğu Avrupa’daki istikrarsızlık- en
Deniz Kuvvetlerinin havadan erken uyarı iyi karşılık karada konuşlarmış hava kuvvetleriyle
komuta ve kontrol uçağı, E-2 Hawkeye ilk kez desteklenen ABD ve NATO kara kuvvetlerinin
1960 yılında üretilmişti. S-3B Viking uçak gemisi süreklileşmiş istikrar operasyonlarıyla verilebilir.
operasyonları için birçok bakımdan zorunludur; Aynı şekilde, NATO’nun daha genişlemesinin sun-
23 yaşındadır ve artık üretilmemektedir. EA-6B duğu, Avrupa’ya daha fazla istikrar getiren yeni fır-
Prowler şu anda değişik sınıflarda uçan tek elekt- sat ilk önce tüm kara ve karada konuşlanmış hava
ronik savaş uçağıdır ve artık yalnızca bir Deniz kuvvetlerinden talepte bulunacaktır. Amerikanın
Kuvvetleri platformu olarak değil, milli bir varlık Avrupa’daki güvenlik kuşağı doğuya doğru kay-
sayılmaktadır. Müttefik Kuvvetler Operasyonu, o dıkça, deniz kuvvetlerinin Baltık Denizi, Doğu
sırada kullanılabilir 90 EA-6B’den yaklaşık 60’ını Akdeniz ve Karadeniz’de önemli bir rol oynayacak
filosunda istihdam etmekteydi; mevcut Deniz olmasına ve ABD ve NATO operasyonlarını kıyı-
Kuvvetleri planı halen mevcut 123 Prowler uçak larda desteklemesinin sürecek olmasına rağmen bu
gövdesinin tamamı, bu 1960’lar dönemi uçağına model kalıcı olacaktır.
yeni bir orta kanat yerleştirerek ve elektronik sis- Yine, Ortadoğu ve Basra Körfezinin bir karı-
temlerini iyileştirerek yenilemektir. Hiçbir sınıfın şıklık ve istikrarsızlık alanı olarak kalması muhte-
fabrika Ocak 2004 39
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

melken, bölgede Amerikan kara kuvvetlerinin ve eğitim uçak gemisi) tüm yapıya denk gelmektedir.
karada konuşlandırılmış hava kuvvetlerinin artan Gerçekte, Deniz Kuvvetleri Japonya’da üslenmiş
varlığı, deniz kuvvetleri bölgedeki ABD askeri kuvvetleri denizde olmadığında bile “görevli”
varlığını ezici yükünü taşırken, 1980’lerden itiba- saydığından ötürü yapının konuşlandırılmış kuv-
ren göze çarpan bir değişim göstermektedir. Deniz vetlere oranı fiilen daha yüksektir. Dahası, transit
Kuvvetlerinin Körfez ve bölgedeki operasyonlarda zamanlarından ve diğer etkenlerden dolayı Basra
önemli bir ortak olarak kalacak olmasına rağmen, Körfezi’nde konuşlandırılmış uçak gemisi oranı
yük, artık diğer sınıflarla daha eşit olarak pay- yaklaşık beşte birdir.
laştırılabilir. Önceki bölümde tarif edilen kuvvet
Uçak gemileri ve deniz amfibi gruplarının
durumuna göre gelecekteki Amerikan politikası
bileşiminin komutanlara eşsiz ve yüksek kapasi-
halen bölgede veya civarında bulunan kuvvetleri
teli bir seçenekler dizisi sunmasına rağmen, Deniz
çoğaltmalıdır. Bununla birlikte, mevcut ABD
Kuvvetlerinin herşeye uygun tek boyut yaklaşımı-
Deniz Kuvvetlerinin kuvvet yapısı ve özel olarak
nın şu anda ABD kuvvetleri tarafından varsayılan
uçak gemisi savaş grubu yapısı mevcut Körfez
her beklenmedik duruma veya üstlenilen her
operasyonlarının ihtiyaçları tarafından yönlendiril-
göreve uygun olduğu o kadar da kesin değildir.
diğinden ötürü Körfez’deki deniz kuvvetlerine aza-
En başta, barış zamanında uçak gemilerine duyu-
lan vurgu Deniz Kuvvetlerinin tüm yapısı üzerinde
lan ihtiyaç, “bayrak gösterme” görevleri yeniden
etkisi olacaktır.
değerlendirilerek azaltılmalıdır. Deniz Kuvvetleri,
Bundan ötürü, ABD Deniz Kuvvetleri operas- yukarıda alıntılandığı gibi, Amerikanın müttefik-
yonlarına vurgu gittikçe Doğu Asya’ya doğru kaya- lerine güven vermek ve potansiyel hasımlarının
caktır. Bu yalnızca burasının Amerikan stratejisi- gözünü korkutmak için “sahnede bulunma mesele-
nin tamamı ve Amerikan üstünlüğünün korunması lerini” ileri sürmekte haklıdır. Ancak Amerikanın,
bakımından artan öneme sahip bir harekat sahası özellikle Avrupa ve Bara Körfezi’ndeki –veya
olmasından değil, aynı zamanda deniz kuvvetleri- Kore’deki- stratejik çıkarları daha iyi anlaşıldığında
nin en büyük katkıyı yapabileceği harekat sahası ve kalıcı olması için, kuvvetleri kıyılarda konuşlan-
olmasından ötürü de böyledir. Yukarıda birkaç kez dırma kabiliyeti deniz kuvvetlerinin hazır bulunma
vurgulandığı gibi Birleşik Devletler, Güneydoğu ihtiyacını dengeler. Daha önemlisi, uçak gemileri-
Asya’da, bölgede, kendini belki Filipinler’de, nin savaştaki rolü kesinlikle değişmektedir. Uçak
Avustralya’da veya her ikisinde de uzun vadeli, gemisi uçakları deniz operasyonlarında hala büyük
yarı kalıcı demirleme limanıyla ortaya koyan, daha bir oynamakla birlikte, bu rol göreli olarak daha
güçlü bir deniz kuvvetleri varlığını oluşturmayı – az önemli hale gelmektedir. Amerikan ordusu
veya yeniden oluşturmayı- hedeflemelidir. Gelecek tarafından yapılan Soğuk Savaş sonrası operas-
on yılda bu varlık kabaca, Japonya’da konuşlandı- yonları üzerine yapılan bir inceleme tek bir bariz
rılmış deniz kuvvetlerine (Kitty Hawk uçak gemisi etkeni açığa çıkartacaktır: Uçak gemileri neredeyse
savaş grubu ve Belleau Wood deniz amfibi hazır daima tali bir rol oynamaktadır. Panama’daki Haklı
grubu etrafında konuşlandırılmış 17 gemi) eşit hale Neden Operasyonu neredeyse tamamen bir Kara ve
getirilmelidir. En uygunu, bu ileri konuşlandırılmış Hava Kuvvetleri operasyonuydu. Geçen on yılın en
kuvvetlerin, hem Japonya’da hem de nihayetinde büyük operasyonu olan Körfez Savaşı tüm sınıflar-
Güneydoğu Asya’da, ek yüzey muharipleriyle art- dan önemli öğeleri içermekteydi ancak hava hare-
tırılmasıdır. Aslında, şu anda Birleşik Devletlerin katı esas olarak bir Hava Kuvvetleri şovuydu ve
Batı Kıyısında konuşlandırılmış uçak gemisi savaş kara savaşında merkezi rolü Kara Kuvvetleri oyna-
gruplarından biri Doğu Asya harekat sahasına kay- mıştı. Savaş sonrası uçuşa yasak bölge operasyon-
dırılmalıdır. ları nadiren Deniz Kuvvetleri uçaklarını içermek-
tedir, ancak onların rolü, bu operasyonlardaki sor-
Dönüşümlü deniz kuvvetleri, yukarıda belirtil-
tilerin çoğunda uçan Hava Kuvvetleri birimlerinin
diği gibi, ABD Deniz Kuvvetlerinin büyük kısmını
yükünü azaltmaktır. Deniz kuvvetleri Irak’a karşı
oluşturmaktadır; mevcut filonun büyüklüğü, bölge
düzenli hücumlara da katılmıştır ama bunların en
kurmay başkanlarının, 1997 Dört Yıllık Savunma
büyüklerinden biri olan 1998 Aralık’ında yapılan
Gözden Geçirmesinde belirlendiği şekliyle, mevcut
Çöl Tilkisi Operasyonu sırasında Deniz Kuvvetleri
ihtiyaçları tarafından dikte edilmektedir. Ve Deniz
uçakları belli hedeflere erişim menzilinde değildi
Kuvvetleri ve Savunma Bakanlığı varlığı esas ola-
veya iyi savunulmuş hedeflere karşı kullanılmadı.
rak uçak gemisi savaş grubu olarak tanımlamakta-
Bunlar artık neredeyse tamamen hayalet uçaklar
dır. Şu anda yaklaşık üç uçak gemisini konuşlan-
veya güdümlü füzelerle halledilen görevlerdir.
dırılmış tutma ihtiyacı onbir uçak gemilik (artı bir
Benzer şekilde, Müttefik Kuvvetler Operasyonu
40 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

sırasında Deniz Kuvvetlerinin uçakları takviye rolü azalması Atlantik filosundaki uçak gemisi unsurla-
oynamıştır. Ve, elbette Deniz Kuvvetleri birimleri rının azaltılabileceğini düşündürtmektedir. Bundan
Bosna ve Kosova’daki barışı koruma görevlerinde dolayı, yukarıda önerilen iki ileri konuşlandırılmış
önemli bir rol oynamamıştır. uçak gemisi grubuna ek olarak Deniz Kuvvetleri
ayrıca demirleme limanı Birleşik Devletlerin batı
Deniz ve uçak gemisi kuvvetlerinin özel olarak
sahilinde olan üç aktif ve bir ihtiyat uçak gemisini
baş rolü oynadıkları son zamanlardaki tek operas-
ve üç uçak gemilik Atlantik filosunu bulundurma-
yon aynı zamanda Deniz Kuvvetlerinin geleceği
lıdır. Bu, toplamda üç uçak gemisinin azaltılması
açısından fikir vericidir: 1996 yılındaki Çin “füze
anlamına gelmektedir.
ablukası” sırasında iki uçak gemisi savaş grubu-
nun Tayvan sularına gönderilmesi. Birkaç etken Bununla birlikte uçak gemilerinin sayısındaki
belirtmeye değerdir. İlki, krizin Doğu Asya’da, azalma, uçak gemisinin tüm savaş grubu içindeki
Pasifik Okyanusu’nun batısında meydana gelme- lojistik işlevlerini telafi etmek üzere yüzey muha-
sidir. Bundan ötürü, karşılık vermek üzere Deniz ripleri, denizaltılar ve destek gemileri sayısındaki
Kuvvetleri tek başına konuşlandırılmıştır. Bu, yal- artışla dengelenmelidir. Yukarıda belirtildiği gibi,
nızca Yedinci Filonun bunu ilk önce yapmasından yüzey filosu mevcut ihtiyaçları karşılamak için çok
ötürü değil, aynı zamanda kara kuvvetlerinin ve küçüktür ve denizde konuşlandırılmış balistik füze
karada konuşlandırılmış uçakların bölgeye gön- savunması ihtiyaçlarını karşılamak üzere genişle-
derilmesi ve bunun sürdürülmesi zor olacağından tilmelidir.
ötürü böyledir. İkincisi, potansiyel düşman Çin’di.
Ayrıca Deniz Kuvvetlerinin fırkateyn filosu-
Pentagon’un Doğu Asya’daki büyük cephe savaşı-
nun uzun vadede yetersiz olması muhtemeldir ve
nın –kara kuvvetlerinin ve karada konuşlandırılmış
hazır bulunma ve diğer daha küçük beklenmedik
uçakların yine en önemli rolü oynayacağı- Kore’de
durum görevlerine karşılık vermek için daha küçük
odaklanacağını düşünmesine rağmen Tayvan krizi
ve basit gemilere duyulan ihtiyaç Deniz Kuvvetleri
belki de uzun erimli geleceğin en önemli gösterge-
tarafından incelenmelidir. Harekat sahasındaki
sidir. Üçüncü bir sorunun kolay bir cevabı yoktur:
füze savunmalarında önemli bir rol oynamak
Bu uçak gemisi savaş grupları düşmanlıkların art-
dahil, denizdeki Amerikan güvenlik kuşağında
ması ve patlak vermesi halinde gerçekten ne yapa-
devriye gezme 150 gemilik bir yüzey muharip
bilecektir? Çinliler füzeleri gerçekten Tayvan’a
filosu gerektirebilir.
hedeflemiş olsaydı, savaş gruplarındaki kruvazör
ve destroyerlerdeki Aegis hava savunma sistemle- Deniz Kuvvetlerinin hücum denizaltıları gücü
rinin etkili bir savunma sağlayabileceği şüphelidir. de genişletilmelidir. İstihbarat toplama görevleri ve
Çin kuvvetlerine karşı uçak gemisi uçakları veya güdümlü füze platformları gibi gerçek denizaltı
güdümlü füzeler tarafından yapılacak cezalandır- ihtiyaçlarının çoğu DYSGG sırasında tam olarak
ma saldırıları ikinci ancak sorunlu bir seçenek ola- dikkate alınmazken –ve uçak gemisi kuvvetindeki
bilirdi. Ve, son zamanlarda başka yerlerde yapılan değişiklikleri telafi etmek için denizaltı ihtiyaçları-
saldırı operasyonlarında olduğu gibi, ilk saldırılar nın nasıl değişebileceğini anlamak için biraz daha
kesinlikle özel olarak güdümlü füzeleri veya belki alacakken- yapılan bir hesaplamayla şu anda plan-
de güdümlü füzeler ve karada konuşlandırılmış lanan 50 gemilik bir filo çok küçüktür.
hayalet uçakları kullanmalıdır. Bununla birlikte, yüzey muhariplerinde olduğu
Bundan ötürü, Pasifik’in batısındaki, uçak gibi, filonun büyüklüğünü artırma ihtiyacı kabili-
gemisi dahil, deniz varlığı artırılmalıdır; Deniz yetlerini geliştiren yeni sınıf gemilerin kullanılma-
Kuvvetleri hazır bulunma görevlerinin çoğunu ya başlanması ihtiyacıyla rekabet etmelidir. Mevcut
kruvazörler, destroyerler ve diğer yüzey muha- ve planlanmış hücum denizaltılarının (yeni balistik
riplerinin yanı sıra denizaltıların etrafında konuş- füze denizaltılarından hiç söz etmezsek bile) gele-
lanmış diğer türden savaş gruplarıyla yapmaya cekteki talepleri karşılamaya yetecek kadar esnek
başlamalıdır. Gerçekten de Deniz Kuvvetlerinin, olacağı belirsizdir. Deniz Kuvvetleri denizaltı
takviye unsurları olarak uçak gemilerini ve deniz ihtiyaçlarını yalnızca mevcut görevlerinin değil,
uçaklarını kullanan, çok sayıda denizde ve bölgesel gelecekteki olası görevlerine kapsamlı bir bakışın
sıcak noktalara yakın konuşlandırılmış güdümlü ışığı altında yeniden değerlendirmelidir.
füze platformuna ihtiyacı daha iyi anlaması gerek- Son olarak, uçak gemilerinin azaltılmasına
mektedir. deniz kuvvetleri filosunda orantılı bir indirim
Dahası, Avrupa ve Körfez harekat sahasında eşlik etmemelidir. Zaten, Deniz Kuvvetleri, yal-
deniz kuvvetleri uçaklarına duyulan ihtiyacın nızca 10 uçak filosu bulundurmaktadır; bu, Deniz
fabrika Ocak 2004 41
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

Kuvvetlerinin uçaklarının hızla yaşlanması dikka- sını gerektirmez, aynı zamanda kendisinin merkezi
te alındığında mevcut uçak gemisi filosunun yapısı deniz piyadesi görevine odaklanmasına –Amerikan
için çok küçüktür. F-14 gibi daha yaşlı avcı uçakları güvenlik stratejisi için yenilenmiş bir öneme sahip
yeni hücum görevleri üstlenmiştir ve birden fazla bir görev- bağlıdır.
misyona sahip F/A-18 beklenenden daha yüksek
Özel olarak, Deniz Piyadeleri, deniz Kuvvetleri
kullanım oranlarına ve daha baskılı kullanımlarına
gibi, Güneydoğu Asya dahil Doğu Asya’daki ope-
bağlı olarak hızlı yıpranmaktadır. Deniz Kuvvetleri
rasyonların ihtiyaçlarını odağına almalıdır. Bu
bugün yalnızca uçak gemisi satın alması durdursa
Deniz Piyadeleri için birçok bakımdan “geleceğe
bile, mevcut savunma bütçelerinde zaten program-
dönüş” misyonu olacaktır; Deniz Piyadeleri iki
lanmış olan CVN-77’nin inşa edildiğini varsayarak
dünya savaşı arasındaki dönemde yaptığı ve amfibi
2025 yılına kadar dokuz uçak gemisini muhafaza
çıkartmalar ve operasyonlardaki uzmanlığını oluş-
edebilir. Deniz Kuvvetlerinin uçak filosunda oldu-
turan yenilikçi düşünceyi hatırlamalıdır. Bu yine,
ğu gibi, daha küçük bir uçak gemisi filosu, liman-
Deniz Piyadelerinin Soğuk Savaşın son yıllarında
dayken muharebe için daha yüksek bir hazırlıklılık
edindiği mevcut kapasitesinin –örneğin, ağır tank-
düzeyiyle muhafaza edilmelidir.
lar ve ağır silahlar- bir kısmını boşaltmasını gerek-
Deniz Piyadeleri: tirecektir. Bu aynı zamanda Deniz Piyadelerinin,
gelişmiş ortak operasyonlar için gereken iletişim,
‘Geleceğe Dönüş’
veri hatları ve diğer sistemleri geliştirerek ve elbet-
Bir yüzyılın daha iyi kısmı için, Birleşik te daha sık ortak tatbikatlar yaparak diğer sınıflarla,
Devletler tüm ülkeler arasındaki en büyük deniz özellikle Kara ve Hava Kuvvetleriyle birlikte daha
piyadesi takviyesini bulundurmuştur. Kanunun şart iyi çalışabilme kabiliyetini kazanmasını gerektire-
koştuğu üç tümenlik yapısıyla ve 170.000 kişiden cektir. Bu yeni misyonlar ve ihtiyaçlar, özellikle
daha büyük bir kuvvetle ABD Deniz Piyadeleri, Deniz Piyadelerine genişletilmiş operasyon menzili
birkaçı dışında dünyadaki kara ordularının hep- verecek olan V-22 Osprey “eğik pervaneli” uçağı-
sinden daha büyüktür. Deniz Kuvvetleriyle yakın nın edinilmesi, Deniz Piyadelerinin modernizasyo-
ilişkisi –kendi çok gelişkin hava kuvvetinden hiç nu ihtiyacını arttıracaktır. Dönüşüm bölümünde
bahsetmesek bile- Deniz Piyadelerine olağanüstü daha ayrıntılı tartışılabileceği gibi Deniz Piyadeleri
esneklik ve muharebe gücü vermektedir. Soğuk gelecekteki çatışmalarda yüzey gemilerinin artan
Savaşın bitmesinden bu yana yaklaşık yüzde 15 isabet alma ihtimaline artık karşılık vermeye baş-
azaltılmışken Deniz Piyadelerine, özellikle özel lamalıdır. Eşsiz ve değerli rolünü sürdürmek için
operasyonlar için ve son zamanlarda kimyasal ve Deniz Piyadeleri:
biyolojik saldırılara yanıt vermek için yeni vasıflar
Doğu Asya’da ikinci bir Deniz Piyade Keşif
eklenmiştir. Bu çok yönlülük, cezalandırıcı görev-
Biriminin (DPKB) ileri konuşlandırılmasına izin
lendirme programıyla birlikte, Deniz Kuvvetlerini
verecek şekilde genişletilmelidir. Bu DPKB, yuka-
Amerikanın küresel etki ve askeri üstünlüğünü
rıda tarif edildiği şekilde yeniden konuşlandırılacak
korumak için değerli bir araç yapmıştır; denizdeki
Deniz Kuvvetleri uçak gemisi savaş grubuyla bir-
Deniz Piyadeleri kriz zamanlarında görece hızlı
likte Güneydoğu Asya’da konuşlandırılmalıdır.
yanıt verebilir, gene uzatılmış sürelerde kıyılarda
aylak aylak dolaşabilir. Benzer şekilde Deniz Piyadeleri birimlerin-
deki personel durumunu, özellikle de eğitime tabi
Ancak bu büyük Deniz Piyadeleri Birleşik
konuşlandırılmamış birimlerini iyileştirmek üzere
Devletler gibi bir dünya gücü için eşsiz değere
kuvvetini yaklaşık 25.000 kişi artırmalıdır.
sahipken bile, Deniz Piyadelerinin Amerikanın
askeri üstünlüğü için gerekli tüm kabiliyetler Özellikle Deniz Piyadelerinin operasyonlarına
içinde yalnızca bir boşluğu doldurmaktadır. diğer sınıfların ateş desteğini içeren daha iyi müşte-
Deniz Piyadeleri, Kara Kuvvetlerinin gelişmiş rek operasyonları yapabilme kabiliyetini arttırmak
ve sürdürülebilir kara gücü vasıflarından, Hava için daha büyük piyade gücüne sahip hafif birimler
Kuvvetlerinin yüksek performanslı, hassas vuruş oluşturmak üzere yeniden düzenlenmelidir. Deniz
kabiliyetinden yoksundur ve Deniz Kuvvetleriyle Piyadeleri, marjinal vasıflarını gidermek için birim
ortaklığı yoktur; bu ateş gücünü azaltmaktadır. ve kuvvet yapısını gözden geçirmelidir.
Deniz Piyadeleri sağlığını gere kazanması yalnızca
Gemiden kıyıya manevrayı kabiliyetini iyileş-
korkunç derecede ihtiyaç duyulan yeni teçhizatın
tirmek ve taktik hareket ve menzilini artırmak için
alınmasını ve Deniz Piyadelerinin gücünün yeni-
V-22 uçaklarının ve İleri Amfibi Saldırı Aracının
den yaklaşık 200,000 deniz piyadesine çıkarılma-
alımını hızlandırmalıdır.
42 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

Deniz Piyadelerinin Durumu Deniz Kuvvetlerinin asıl kaygısının yine


teçhizat olmasına rağmen, diğer sınıfları kasıp
Kardeş deniz kuvvetleri gibi Deniz Piyadeleri
kavuran personel ve eğitim sorunlarına pek de
de üstesinden gelebileceğinden fazla görevden ve
bağışık değildir. Yalnızca geleneksel altı aylık
kaynak yokluğundan olumsuz etkilenmektedir.
deniz görevlerinin zahmetli takvimiyle değil, aynı
Deniz Piyadeleri komutanları Deniz Piyadelerinin
zamanda beklenmedik görevlerin artan yüküyle
modernizasyon sorunlarını vurgulamaya eğilimli
karşı karşıya kalındığından görevlendirmeler ara-
olmasına rağmen, fiilen görevlendirilmemiş birim-
sında “hazırlıksızlığın banyo küveti” derinleşmek-
lerin eğitim ve hazırlıklılığı da dibe batmaktadır.
te ve bu hızla artmaktadır. Deniz Kuvvetleri gibi
Deniz Kuvvetlerinin Körfez Savaşına büyük katkı
Deniz Piyadeleri de kıyıdaki eğitimlerini özellikle
yapan büyük kuvvetleri yerleştirme kabiliyeti gide-
birimleri hazırlıksızlığının yapı taşları olan temel
rek şüpheli hale gelmektedir. Kurmay başkanları
bilgile eğitimlerini azaltmak zorunda kalmıştır. O
arasında emekli Deniz Piyadeleri Kurmay Başkanı
zaman bile diğer birimlere eğitimde yardım etmesi
Charles Krulak kendi sınıfının milli askeri strate-
veya tatbikatlara katılması için daha küçük birim-
jide talep edilen görevleri yerine getiremeyecek
ler halinde görevlendirmek gerekebilir. Genellikle
durumda olduğu alenen ilk kabul eden kişidir.
Deniz Piyadelerinin birimleri, geçmişte göreve
Deniz Kuvvetleri gibi Deniz Piyadeleri de, hazırlıklılığın temeli olan büyük canlı ateş ve
dönüşümlü hazırlıklılığın bedelini kıyı eğitimi, manevra tatbikatları için kuvvetinin altında birim-
modernizasyon ve yaşam kalitesi olarak ödemiştir. leri göndermek zorunda kalacaktır. Dahası büyük
Deniz Piyadelerinin liderleri Deniz Piyadelerinin Deniz Piyadesi birimleri geçmişte sahip olduk-
teçhizatının yaşından kaynaklanan soruna fazla- ları piyade gücünden yoksundur. Deniz Piyadesi
sıyla vurgu yapmaktadır: Emekli olmadan kısa taburlarındaki asker sayısı, Dört Yıllık Savunma
bir süre önce Krulak “Bugünkü sorunlarımız kıt Gözden Geçirmesinde belirtildiği gibi 197.000’den
kaynaklarla –deniz piyadesi, para, malzeme- eski 172.000’e azaltıldığından geçmişte olduğundan
teçhizatlarımızı ve silah sistemlerimizi çalışır halde daha az ere sahiptir; tümenlerdeki piyade taburla-
tutmak için uğraşmış ve uğraşıyor olduğumuz ger- rının sayısı 11’den dokuza; tümenlerdeki personel
çeğinden kaynaklanmaktadır,” diye açıklamıştır. sayısı 19.161’den 15.186’ya indirilmiştir.
Deniz Piyadelerinin teçhizatlarının çoğ hizmet
Deniz Bakanlığı ve Deniz Piyadelerinin
ömrünün çok ötesinde kullanılmaktadır. Deniz
Bütçeleri
Piyadelerinin bu sistemlerin ömrünü uzatmak
üzere programlara fazlasıyla yatırım yapmasına Başkan Clinton’un 2001 yılı bütçe talebi Deniz
rağmen teçhizatın kullanılabilirlik oranları sınıfın Kuvvetleri için 91.7 milyar dolardı (Bu rakam Deniz
genelinde düşmektedir. Deniz piyadelerinin teç- Kuvvetlerinin ve Deniz Piyadelerinin finansmanını
hizatı, tuzlu suyun metaller ve elektronik cihazlar içermekteydi). Bu rakam, ilk sahici Soğuk Savaş
üzerindeki yıpratıcı etkisine bağlı olarak her zaman sonrası bütçesi olan 1992 yılındaki 107 milyar
hızlı aşınmaktadır. Deniz piyadelerinin teçhizatı- dolarlık Deniz Bakanlığı bütçesinden keskin bir
nın görece modern bir parçası, Hafif Zırhlı Araç düşüş olan 2000 yılı için Kongrenin onayladığı
bile bu etkiyi hissetmektedir. 1995 yılında Deniz 87.2 milyar dolara göre bir artıştı.
Piyadeleri Hafif Zırhlı Araç üzerinde bir “Muayene Deniz Bakanlığının tedarik bütçesindeki
Et, Yalnızca Gerektiğinde Onar” programını baş- azalmada aynı şekilde dramatikti. 2000 yılı için
lattı ve araç başına maliyette yüzde 25 ve onarım yönetimin Deniz Bakanlığı ve Deniz Piyadeleri
gerektiren araçlarda yüzde 46’lık bir artış sağladı. için toplam tedarik talebi 22 milyar doların biraz
Bazı Dinez Piyadesi birimleri için en büyük güçlük altındaydı; “tedarikin askıya alınmasının” zirvesi
onarım ve geri kazanma sırasında bile parçaların olan 1994-1997 yılları arasında bölümün tedarik
bulunabilirliğiydi. Kuzey Carolina’daki Lejeune bütçeleri ortalama yalnızca 17 milyar dolardı.
Kampında bakım subayları ve gedikli erbaşlar, Aksine, Bush yılları sırasında Deniz Bakanlığının
taburun Yüksek Hareket Yetenekli Çok Amaçlı tedariki ortalama 35 milyar dolardı; Reagan’ın
Tekerli Araçları (YHÇATA) gibi kullanılamaz askeri kuvvetleri takviye yıllarında –Deniz
araçların parçalarını almak için yakınlardaki Fort Bakanlığının büyüklüğünün yeniden genişletilmesi
Bragg’a günlük olarak gitmekteler. Kısmen çünkü gereği verili olduğunda, göreli bir karşılaştırmayla-
Deniz Kuvvetleri YHÇATA’nın artık Ordu için Deniz Bakanlığının tedarik bütçeleri ortalama 34
üretilmeyen en eski türüne sahip; gerekli bir parça- milyar dolardı.
yı tedarik etmek için bulunan en yaygın çözüm 82.
Hava İndirme Tugayıyla takas yapmak.

fabrika Ocak 2004 43


Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

Deniz Bakanlığını yukarıda tanımlandığı bütçesinin yüzde 20’sini temsil etmekteydi. Bunun
şekilde yeniden düzenlemek ve yapılandırmak için aksine günümüzdeki araştırma geliştirme hesapla-
Deniz Bakanlığının toplam harcaması 100-110 mil- rı savunma harcamalarının yalnızca yüzde 8’idir.
yar dolar düzeyine yükseltilmelidir. Bu son Bush Ve hatta bu azaltılmış toplam esas olarak mevcut
yönetimi tarafından beklenen harcama düzeylerini silahların yükseltilmesi içindir. Temel araştırma
biraz aşmaktadır ve gemi ve denizaltı inşası çaba- geliştirme harcamalarında artış olmaksızın Birleşik
larını hızlandırmak için gereklidir. Birkaç yıl sonra Devletler RMA’yı kullanamaz ve gelecekteki savaş
bu miktar uçak gemisi inşasındaki moratoryumla alanlarında teknolojik avantajını koruyamaz.
ve Joint Strike Fighter programının durdurulma-
Dönüşümdeki herhangi bir ciddi çaba, daha
sıyla kısmen dengelenebilir. Yine de açık denizlere
büyük, ABD milli güvenlik stratejisi, askeri mis-
hakim olan bir Deniz Kuvvetlerini sürdürebilmek,
yonlar ve savunma bütçeleri çerçevesinde yapıl-
kıyıdaki müşterek operasyonlarda etkili saldırı
malıdır. Birleşik Devletler yeni teknolojikleri ve
gücünü sağlamak ve geleceğin deniz savaşı için
harekat kavramlarıyla denemeler yaparken kolay-
kendisini dönüştürmek, kısacası ABD’nin deniz-
ca bir “stratejik duraklama” ilan edemez. Veya
deki üstünlüğünü koruyabilmek Deniz Bakanlığı
Amerikanın ve müttefiklerinin çıkarlarını ayıracak
bütçelerinde marjinal artışlardan çok daha fazlasını
bir dönüşüm stratejisi izleme yolunu seçemez.
gerektirecektir.
Yalnızca Birleşik Devletlerdeki kuvvetleri için
V. YARININ EGEMEN GÜCÜNÜN becerileri tasarlayan ve ileri üsleri ve hazır bulun-
YARATILMASI mayı feda eden bir dönüşüm stratejisi daha kapsam-
Gelecek on yıllarda Amerikanın üstünlüğünü lı Amerikan politikasının hedefleriyle çelişebilir ve
korumak için Savunma Bakanlığı yeni teknolojiler Amerikanın müttefiklerini müşkül duruma düşü-
ve harekat kavramlarıyla deneyler yapmak için rebilir. Dahası, dönüşüm süreci devrimci değişiklik
çok daha atak davranmalı ve ortaya çıkmakta getirse bile muhtemel uzun sürede olacaktır ve
olan askerlikteki devrimi kullanmanın yollarını bazı felaket getiren ve katalize eden –Pearl Harbor
aramalıdır. Özel olarak bilgi teknolojileri modern gibi- olaylardan yoksundur. İç politika ve sanayi
askeri sistemlerin daha belirgin ve önemli bile- politikası, tıpkı mevcut görevlerin ihtiyaçları gibi,
şenleri haline gelmektedir. Bu bilgi teknolojileri, dönüşümün hızını ve içeriğini biçimlendirecektir.
dünyanın genelinde olduğu gibi askerlikte de aynı Bu raporda tavsiye edildiği ve askeri teknolojinin
türden dönüştürücü etkilere sahip. Bu askeri dönü- belirgin yönüyle haklılaştırıldığı gibi uçak gemisi
şümün sonuçları, savaşın nasıl yapılacağı, savaş üretimini askıya alan ve iptal eden bir karar büyük
alanında hangi türden silahların hakim olacağı ve yükselmeye neden olacaktır. Aynı şekilde bugün
kaçınılmaz olarak, hangi ulusların askeri üstün- üretime giren sistemler –örneğin, F-22 savaş uçağı-
lüğü kullanacaklarına ilişkin derin olası etkileri gelecek on yıllarda da sınıfların envanterlerinde
olacaktır. Birleşik Devletler bu dönüşümü yönlen- olacaktır. Bu sürecin akıllıca yönetimi, mevcut
dirmenin her türlü imkanına sahiptir. Gerçekten paradigmadaki silahların üretiminin durdurulması
de 1980’lerin askeri kuvvetleri takviyesi sırasında ve radikal biçimde yeni tasarımlara geçişin doğru
elde edilen kabiliyetlerdeki gelişmeler askerlikte zamanını kararlaştırmaya ilişkin daha kapsamlı
bir devrimin elinde olduğunun ipuçlarını verdi, içerecektir. Bazı programlarla ilişkilendirilen har-
Çöl Fırtınası Harekatı sırasında da bu doğrulandı. camalar daha büyük dönüşüm sürecine yolunu
Askeri dönüşüm süreci aynı sırada Amerikanın tıkayabilir – Joint Strike Fighter programı, yaklaşık
karşıtlarına yeni beceriler geliştirme ve bunun 200 milyar dolarlık bir toplamla makul olmayan
sonucunda ABD askeri üstünlüğüne yeni meydan bir yatırım gibi gözükmektedir. Nitekim bu rapor,
okumaların oluşmasına fırsat verecektir. gelecek on yıllarda iki aşamalı değişim sürecini
–geçiş ve dönüşüm- salık vermektedir.
Üstelik, sınırlı bütçelerle ve sıkıştıran mevcut
görevlerle Pentagon son yıllarda deney ve dönüşü- Genel olarak, Amerikanın küresel liderlik stra-
mün finansmanına yer bırakmadığını görmektedir. tejisinin ihtiyaçlarıyla tutarlı olarak Amerikanın
Geçen on yılda askeri araştırma ve geliştirmeye askeri üstünlüğünün korunması, yarının ABD
yapılan harcamaların çarpıcı şekilde azalmış- silahlı kuvvetleri üç yeni görevi karşılamalıdır:
tır. Hakikaten 1980’lerin ortasında, Savunma
Küresel füze savunmaları. Birleşik Devletleri,
Bakanlığı, esas olarak mevcut kuvvetleri artırma
müttefiklerini ve ileri konuşlanmış üslerini koruya-
ve geleneksel silah sistemlerini yenileme çabası
bilecek, sınırlı saldırılara karşı bir ağ oluşturulma-
olan Reagan döneminin askeri kuvvetleri takviyesi
sırasında araştırma harcamaları toplam Pentagon
44 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

lıdır. Bu kara, deniz, hava ve siberuzay bileşenlerini lirken ortaya çıkmakta olan bu tehdidi geleneksel
içeren kademeli bir sistem olmalıdır. sınırlama anlaşmalarıyla kontrol etme imkanı
sınırlıdır. Clinton Yönetiminin diplomasisi, tehdit-
Uzay ve siberuzayın kontrolü. Geçmişte küre-
leri ve yalvarmaları önce Hindistan’ın ve ardından
sel güçleri açık denizlerin kontrolü ve uluslararası
Pakistan’ın nükleer kapasitesini göstermesini
ticaretin korunması tanımladığı gibi gelecekteki
engelleyemedi. 1987 Füze Teknolojisi Kontrol
dünya gücü olmanın temeli de yeni “uluslararası
Rejimi gibi resmi uluslararası anlaşmaların, ABD
ortak noktalar”ın kontrolü olacaktır. Kendisinin
yaptırımlarıyla desteklendiğinde bile, son tahlilde
ve müttefiklerinin uzaydaki ve “bilgi alanındaki”
füzelerin çoğalmasını durdurmak için yapabilece-
çıkarlarını koruyamayan bir Amerika küresel poli-
ği çok şey yoktur; yönetim silahları sınırlandırma
tik liderliğini kullanmakta zorluk çekecektir.
politikalarına daha büyük bölgesel ve ülkeye özgü
Konvansiyonel kuvvetlerin dönüşümü için iki hedeflere tabi kılmayı tercih etmiştir. Nitekim,
aşamalı bir stratejinin izlenmesi. “Askerlikteki dev- Başkan Clinton 1998 Haziranında yasal yaptırım-
rimin” kullanılmasında, Pentagon ABD kuvvetle- ları, Pekin’e yaptırım uygulamanın yasal gerekle-
rinin ebedi görevleri tarafından yönlendirilmelidir. rinden kaçınmak için kendisini Çin’in Pakistan’a
Bu sürecin iki aşaması olacaktır; mevcut ve yeni balistik füzeleri vermesi hakkındaki istihbarat
sistemleri birlikte kullanan geçiş ve yeni sistemleri, kanıtlarını “tahrif “etmeye” zorlayacak kadar katı
organizasyonları ve harekat kavramlarını kullanan olduğunu üzüntüyle dile getirdi.
gerçek dönüşüm. Bu süreç yeni roller ve misyonlar
O sırada yönetimin 1972 yılında Sovyetler
için rekabet eden sınıflar ve sınıfların müşterek
Birliği’yle yaptığı Anti-Balistik Füze Anlaşması
operasyonlarıyla birlikte rekabetçi bir yaklaşıma
kullanışlı balistik füze savunmalarının gelişmesini
sahip olmalıdır. Başarılı bir dönüşüm süreci, büt-
engellemekteydi. Bunun yansıması büyük bütçe
çeleri ve belirli misyonlar için kaynakları birbirine
kesintilerinde görülüyordu; 1990’ların sonunda
bağlayan yetenek ve sorumluluğuyla, Savunma
füze savunmaları için planlanan harcama, uzayda
Bakanlığındaki kurumlar olan sınıflara bağlan-
konuşlanmış önleme uçakları üzerindeki çalışma-
malıdır.
lar durdurularak, ulusal füze savunma sisteminin
Füze savunmaları fonlarında yüzde 80 oranında ve harekat sahası
1991 yılındaki Basra Körfezi savaşından bu savunmalarında yüzde 30 oranında kesinti yapı-
yana, bir Irak Scud füzesi, savaştaki en büyük larak yarı yarıya azaltılmıştı. Arıca, yönetim tam
kayıplardan birine neden olarak, içinde Amerikan da tekil programlar umut vaat ettiği sırada fonları
askerlerinin uyumakta olduğu bir Suudi deposu- kesmişti. Yalnızca –aslında füze savunması için
nu vurduğunda; İsrailli ve Suudi vatandaşlarının değil esas olarak jet savaş uçaklarına karşı hava
Scud saldırılarının gece teröründe gaz maskeleri savunması için tasarlanmış olan- Patriot füzeleri
giydiğinde ve “Scud Avı”nın ABD uçaklarının gibi zaten mevcut sistemlerin yükseltilmesi genel-
büyük kısmını meşgul eden anlaşılmaz bir oyun likle kendi seyrinde devam etmiştir.
olduğu kanıtlandığında balistik füzelerinin değe- Bunların içinde en yıkıcı olanı 1993 yılında
ri Amerikanın karşıtları için açık hale gelmiştir. “Parlak Çakıltaşları” projesinin iptal edilmesiydi.
Füzelerine nükleer, biyolojik veya kimyasal Reagan dönemindeki “Yıldız Savaşları” çabasının
silahları taşıyan savaş başlıkları takıldığında zayıf bu mirası, –tuzaklarla çevrelenmiş tekil savaş
bölgesel güçler bile, konvansiyonel kuvvetler den- başlıklarını hedeflerine varacakları son noktada
gesine bakılmaksızın inanılır caydırıcılığa sahip vurmaktan çok daha tercih edilir olarak- uçuş-
olacaktır. CIA’ya göre, ABD’nin müttefiklerini ve larının başında veya ortalarında balistik füzeleri
yurtdışındaki kuvvetlerini tehdit edebilecek “balis- imha edebilecek uzayda konuşlandırılmış bir
tik füzelere halen sahip veya bu füzeleri geliştiren” önleme uçağının geliştirilmesinin uygulanabilir
birkaç rejimin –Kuzey Kore, Irak, İran, Libya ve hale gelecek kadar olgunlaşmıştı. Ancak uzayda
Suriye- Amerika’ya karşı derin düşmanlığının konuşlandırılmış bir sistem Anti-Balistik Füze
nedeni budur. Ve biri, Kuzey Kore Amerikanın Anlaşmasını ihlal edebileceğinden ötürü yönetim,
anavatanını vurabilecek füzeleri konuşlandırmanın etkili olmadan daha masraflı olabilecek bir karada
eşiğindedir. Söz konusu kabiliyetler barışı koruyan konuşlanmış önleme uçağı ve radar sistemi üzerin-
Amerikan barışına ve askeri gücüne karşı endişe de ilerlemeyi seçerek “Parlak Çakıltaşları” projesini
verici bir meydan okumayı göstermektedir. öldürdü.
Bu silahların jeopolitik ve stratejik avantajları “Terminal” karada konuşlanmış önleme uçak-
bu kadar belliyken ve bu kadar kolayca elde edi- larının daha genel bir füze savunmaları mimari-
fabrika Ocak 2004 45
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

sinin bir öğesi olduğu yolunda bir görüş varken vardır. Patriot benzeri bir fırlatıcıya yerleştirilmesi-
öncelik sıralamasında en başta değil en sonda yer ne rağmen HSİSS, orta menzilli balistik füzeleri
almayı hakketmektedir. Herhangi bir füze savun- uçuşlarının başında, adlandırıldığı şekliyle “yolun
ması ağındaki ilk unsur, düşman balistik füzelerini ortasında” önlemek üzere tasarlanmış tümüyle yeni
atılır atılmaz anlayabilecek algılayıcılara sahip bir sistemdir. Deniz Kuvvetleri Saha Savunması, -
gözetim uyduları galaksisi olmalıdır. Bir füze izle- yönetimin Anti Balistik Füze Anlaşmasını ihlal
nip hedeflenir hedeflenmez bu bilgi, önleme uçak- etmeye ilişkin kaygılarını gidermek üzere kasıtlı
larıyla doğrudan bağlantıları olan dünya çapında olarak yavaşlatılmasına rağmen- Standart füzenin
bir komuta kontrol sistemi aracılığıyla anında yükseltilmiş radarlı ve yüksek hızlı sürümüyle
yayılmalıdır. Harekat sahası erimindeki balistik birlikte Aegis sistemine dayanmaktadır. HSİSS sis-
füzelerin özel sorunlarına karşılık vermek için temi son test başarılarından yararlanmıştır ancak
harekat sahası düzeyindeki savunmalarda kademe- Deniz Kuvvetleri Saha Savunması sistemi fonların
lendirilmelidir. Uzayda konuşlanmış sistemlere ek yokluğuyla kösteklenmektedir. Benzer şekilde,
olarak, bu harekat sahası sistemleri, zaten yerinde balistik füze savunmalarının harekat sahası geneli
olan harekat sahası sistemlerini takviye etmek ağının beşinci bileşeni olan Hava Kuvvetlerinin
için sorunlu noktalara konuşlandırmaya olanak uçak lazer projesi yetersiz fonlardan muzdariptir.
vermek üzere veya savunmalarda bulunan boşluk- Bir 747 uçağına yüksek enerjili lazer monte eden bu
ları kapatmak üzere hem karada hem de denizde sistem harekat sahası balistik füzelerini en kırılgan
konuşlandırılmış önleme uçaklarını içermelidir. oldukları ilk ve “atılma” safhasında önlemek üzere
Ayrıca, bunlar üst düzey, “harekat sahası genelini” tasarlanmıştır.
kapsamanın yanı sıra değerli hedeflerin ve kuvvet-
Etkililiğini azamileştirmek için bu harekat
lerin “savunma noktasına” yakınlaşmayı sağlamak
sahası düzeyi önleme uçakları balistik füze fırlat-
üzere “iki kademeli” olmalıdır.
malarını başladığı sırada algılayabilecek kızılötesi
Mevcut programlar, her bir bileşenin, özellikle algılayıcıları taşıyan küresel bir uydu ağından
üst kademenin, Deniz Kuvvetleri Harekat Sahası doğrudan hedef bulma bilgilerini sürekli almalıdır.
Geneli Programı olarak bilinen denizde konuşlan- Şu anda Hava Kuvvetleri tarafından geliştirilen
dırma çabalarının finansmanı yetersiz olmasına Uzayda Konuşlanmış Kızılötesi Sisteminin alt-yer-
rağmen harekat sahası füze savunmasına kademeli yüzü-yörünge kademesi (UKKS Alt) balistik füze-
yaklaşım için gerekli yoğunluğu sağlayabilir. lerin saldırının fırlatma, yarı yol ve yeniden giriş
aşamalarında sürekli gözlem sağlayacaktır. Mevcut
Nokta savunması Patriot Gelişmiş Kapasite,
füze izleme radarları yalnızca ufkun üzerindeki
Düzey 3 veya Patriot hava savunma füzesinin
nesneleri görebilir ve dost topraklarda konuşlandı-
PAC-3 sürümüyle ve mevcut standart hava savun-
rılmalıdır; sonuçta yalnızca balistik füzenin uçuşu-
ma füzesi ve Aegis radar sisteminin bir yükseltmesi
nun ileri aşamalarında daha etkilidir.
gibi olan Deniz Kuvvetleri Saha Savunması sistemi
tarafından sağlanacaktır. Her iki sistem de konuş- Bununla birlikte UKKS Alt, yörüngesinin
landırılmak üzeredir. daha başlarında bir düşman füzeyi görerek önleme
için zamanı artırabilir ve hedefleme verileriyle
Bu alt kademe savunmalar, bugün Amerikanın
radarlarına başlama işareti vererek harekat sahası
muhaliflerinin cephaneliklerini oluşturan temel
menzilli önleme uçaklarının etkililiğini katlayabi-
Scud ve Scud türevlerine karşı koruma sağlaya-
lir. Aynı zamanda kesin fırlatma noktası bilgilerini
bilecek olmalarına rağmen birkaç devletin elinde
sağlayarak harekat sahasındaki kuvvetlere daha
bulunan uzun erimli, yüksek hızlı füzelere karşı
fazla füzeler fırlatılmadan önce düşman fırlatıcıları
daha az etkilidir. Ayrıca bunlar daha karmaşık
imha etmek daha fazla şans verecektir. Bir UKKS
savaş başlıklarına sahip olan veya Körfez Savaşı
Üst projesi de bulunmaktadır ancak her iki UKKS
sırasında Iraklılar tarafından değiştirilmiş birçok
projesi de kullanıma alınmalarını iki yıl erteleyen
Scud füzesi gibi ayrılabilen füzelere karşı da daha
bütçe kesintilerinden muzdariptir. Ancak daha
az etkilidir.
etkili olmak için bu küresel arama ve hedef tespit
Ve son olarak nokta savunmaları, gelen bir uyduları küresel bir uzayda konuşlandırılmış önle-
füzeyi başarıyla önleseler bile kitle imha silahları- me uçakları (uzayda konuşlandırılmış lazer) ağına
nın etkilerini engelleyemez. Bunan ötürü, Ordunun bağlanmalıdır. Aslında, böylesi bir sistemi “ulu-
Harekat Sahası İrtifalı Saha Savunması (HSİSS) ve sal” bir füze savunma sistemi olarak düşünmek
Deniz Kuvvetleri Saha Savunması gibi üst kademe, yanıltıcı olacaktır, zira ABD müttefiklerini veya
harekat sahası geneli savunmalarına duyulan ihtiyaç yurtdışındaki keşif kuvvetlerini uzun menzilli

46 Ocak 2004 fabrika


Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

silahlardan koruyarak harekat sahası savunmala- lamaktadır: “Uzayın tahditsiz kullanımı Birleşik
rında hayati bir unsur olacaktır. Bush yönetiminin Devletlerin ana stratejik çıkarlarından biri haline
yukarıda tanımlanan ağın neredeyse aynısı olan gelmiştir.”
füze savunma mimarisini Sınırlı Saldırılara Karşı
ABD silahlı kuvvetlerinin uzayı tahditsiz
Küresel Korunma (SSKKK) olarak adlandırması-
kullanımının bir sonucu olan avantajları verili
nın nedeni budur. Bunun aksine, Clinton yönetimi
olduğunda, potansiyel hasımlarının ABD’nin uzay
“atmosfer dışı öldürme aracı” diye adlandırılan araç
kabiliyetlerini etkisizleştirerek dengeleme veya
takılı Minuteman III füzelerine dayalı sınırlı ulusal
dengelemekten uzak duracaklarını beklemek dar
füze savunmalarını geliştirme planı, teknolojik
görüşlülüktür. Uzay know-how’ının ve ilişkili tek-
bakımdan en zor, en pahalı ve uzun erimli füzelere
nolojinin dünyada çoğalmasıyla birlikte hasımları-
karşı savunma için en etkisiz biçimdir. Gerçekten,
mız gelecekte kaçınılmaz olarak aynı uzay avantaj-
Clinton yönetiminin
larından yararlanmayı deneyecektir. Üstelik, “uzay
Harekat sahası ve ulusal füze savunma sistem- ticareti” küresel ekonominin büyüyen bir parçasıdır.
leri arasındaki farklılaşma, mevcut stratejik koşul- 1996 yılında Birleşik Devletlerdeki ticari yenilikler
lara uymayan ABF Anlaşmasının bir diğer mirası- askeri yenilikleri aşmış ve ticari gelirler hükümetin
dır. Üstelik, ulusal ve harekat sahası savunmaları uzay harcamalarını aşmıştır. Bugün, 50’den fazla
arasındaki farklılaşmayla mevcut planlar Birleşik ülkedeki 1.100’den fazla ticari şirket uzay sistemleri
Devletler ve müttefikleri arasına bir kama sokmak- geliştirmekte, inşa etmekte ve çalıştırmaktadır.
ta “ayrıştırma” riski taşımaktadır. Diğer taraftan,
Bu ticari uzay sistemlerinin çoğunun, küresel
harekat sahası savunmaları dostlarımızı ve yurt-
yer tayini sistemi topluluğundan gelen bilgiler ve
dışındaki kuvvetlerimizi korurken Amerikan halkı
bir metreden daha iyi çözünürlükteki görüntüle-
tehdit altında kalmaya devam ederse Amerikan
me uyduları dahil doğrudan askeri uygulamaları
çıkarları müttefiklerimizinkinden farklılaşacaktır.
vardır. Gerçekten ABD askeri iletişiminin yüzde
Soğuk Savaş sonrası dönemde, Sovyetler 95’i, ticari iletişim uyduları dahil ticari devreler
Birliğindense Amerika ve müttefikleri caydırıcılı- aracılığıyla taşınmaktadır. ABD Uzay Komutanlığı
ğın asıl nesneleri haline gelmiştir ve caydırıcı kabi- gelecek on yıllar için şunları öngörmektedir:
liyetlerini en fazla geliştirmeyi isteyenler Irak, İran
Bir hasım gelişmiş bölgesel konumsal farkındalığa
ve Kuzey Kore gibi devletlerdir. Konvansiyonel
sahip olacaktır.
askeri kuvvetleri tasarlamak veya sadece yurt-
dışında siyasi etki üzerinde durmak, Amerikan Düşmanlar gerçeğe yakın zamanda tüm kuvvet-
anavatanı veya müttefiklerimizin toprakları küçük lerin tertibini çok iyi bilebilir... Aslında ulusal askeri
bir balistik füze gücünü bir araya getiriverebilen kuvvetler, paramiliter birimler, teröristler ve diğer tüm
zayıf serseri rejimlerin saldırısına maruz kaldığın- potansiyel hasımlar uzayın yüksek bölgelerini Birleşik
da, özellikle kriz zamanlarında daha karmaşık ve Devletler ve müttefikleriyle paylaşacaktır.
kısıtlanmış olacaktır. Etkili, dayanıklı, kademeli, Hasımlar iletişim, görüntüleme ve seyrüsefer için
küresel füze savunma sistemi Amerikanın üstün- aynı ticari uydu hizmetlerini paylaşabilir... Uzay “oyun
lüğünü korumak için bir önkoşuldur. sahası” hızla aynı düzeye gelmektedir, bu yüzden ABD
Uzay ve Siberuzay kuvvetleri giderek kırılgan hale gelmektedir. Hasımlar
uzaydan daha fazla yararlanmasına rağmen, uzayın
Hiçbir füze savunma sistemi algılayıcıları ve
kullanımını kaybetmek Birleşik Devletler için daha
silahları uzaya yerleştirmeden tam olarak etkili
yıkıcı olabilir.
olamaz. Bu potansiyel bir savaş alanı yaratmak
olarak görülebilir ancak aslında uzay son kırk yıl Uzaydaki kabiliyetlerden yoksun kalmak.... ABD
içinde çoktan militarize olmuştur. Hava, iletişim, kuvvetleri için tahammül edilemez olacaktır.
seyrüsefer ve arama uyduları Amerikan askeri Kısacası bugün Birleşik Devletler tarafından
gücünün giderek asli unsurları haline gelmektedir. kullanılan uzaydaki sarih üstünlük giderek risk
Gerçekten, ABD silahlı kuvvetleri benzersiz biçim- altına girmektedir. Colin Gray ve John Sheldon’ın
de uzaya bağımlıdır. 1996 tarihli Ortak Strateji yazdığı gibi “Uzayın kontrolü kaçınılabilir bir konu
Gözden Geçirmesinde olduğu gibi 1997 yılındaki değildir. İsteğe bağlı bir ekstra değildir.” ABD
Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirmesi şu sonuca silahlı kuvvetleri için askeri üstünlük iddiasını sür-
varmıştır: “Uzay şu anda ayrılmaz şekilde kara, dürmek, uzayı kontrol etmek –Uzay Komutanlığı
deniz ve havadaki operasyonlarla bağlanmıştır.” tarafından tarif edildiği şekliyle “uzaya erişimi,
Ulusal Savunma Müzakeresi raporu da bunu onay- uzay ortamında operasyon özgürlüğünü temin
fabrika Ocak 2004 47
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

edebilme ve diğerlerinin uzayı kullanımını esirge- kuvvetin ondan talep ettiği ihtiyaçlar bakımından
mek”- askeri stratejimizin asli bir unsuru olmalıdır. uzayda askeri olarak operasyon yapma kabiliyeti-
Amerika bu kontrolü muhafaza etmezse küresel nin tasarlanması girişimlerinin artmasına dayalı
askeri operasyonlar yapma kabiliyeti ciddi olarak olacaktır. Maalesef ne Clinton yönetimi ne de
zorlaşacak, çok daha maliyetli olacak ve potansiyel geçmişteki ABD savunma gözden geçirmeleri bu
olarak büyük tehlike altına girecektir. amaca ulaşmak için tutarlı bir politika ve program
oluşturmamıştır.
Uzayın kontrolünün karmaşıklığı ticari faaliyet
arttıkça yalnızca daha da artacaktır. Amerikanın ve Uzay kontrolünün amaçları ve araçları
diğer müttefiklerin uzay sistemlerine yaptığı yatı-
Savunma harcamalarının genişlemesiyle bir-
rımlar bu uzay varlıklarının güvence altına alınma-
likte ABD “uzay kuvvetlerinin” durumu –uzaya
sı ve korunması için bir gereklilik oluşturacaktır;
sürekli erişim ve uzayın nihai kontrolünü sağla-
bunlar halen Amerikan gücünün önemli bir ölçü-
mak için gerekli sistemler- geçen on yılda kötüye
südür. Ancak uzayın dostça ticari kullanımlarını
gitmiştir ve çok az yeni inisiyatif veya program
korumak için yeterli değildir. Uzay Komutanlığının
şu an ufukta gözükmektedir. ABD’nin uzaya
da kabul ettiği gibi Birleşik Devletler Amerikanın
yaklaşımı oyalamaya kapılmış sürüklenmektedir.
hasımlarının uzay platformlarını kriz ve çatışma
SPACECOM’un kurmay başkanı General Richard
zamanlarında askeri amaçlarla kullanmalarını esir-
Myers’ın ortaya koyduğu gibi, bugün hala önemini
geme kabiliyetine de sahip olmalıdır. Gerçekten,
korusa bile “Soğuk Savaş dönemi kabiliyetlerimiz
uzay, ticari ve güvenlik çıkarlarının birbiriyle
körelmiştir.”
örtüştüğü ve ilişkilendiği durumda yeni “ulusla-
rarası ortak alanlar” haline gelmesi muhtemeldir. Ve Uzay Komutanlığının uzayda ne yapılması
Tıpkı Alfred Thayer Mahan’ın 20. yüzyılın başında gerektiğine ilişkin net bir vizyonu varken, “kay-
bu anlamda “deniz gücü” hakkında yazdığı gibi naklar sorunundan” hakkında da aynı netlikle
Amerikan stratejistleri 21. yüzyılda “uzay gücüne” bahsetmektedir. Ve komutanlık uzun vadeli planını
ilişkin olarak zorlayacaktır. kısaca belirmektedir: “Uzay bağımlılığı gerçeğini
kaynakların eğilimleriyle eşleştirdiğimizde bir
Amerikanın uzayı kontrolünü yakın zamanda
sorunumuz oluyor.”
temin etmek için asgari ihtiyaçlar sistemleri uzaya
nakline ilişkin kalıcı bir kabiliyet geliştirmek, ope- Ancak kaynak eksikliği sorununa ek olarak
rasyonları bir an önce oraya taşımak, gerektiğinde kurumsal bir sorun da vardır. Gerçekten, ABD’nin
uzay sistemlerine hizmet ve geri kazanmayı uzaya uzaydaki askeri üstünlüğünü korumanın güç-
taşımaktır. Uzay Komutanlığı tarafından özetlendi- lüklerinden bazıları SPACECOM’un vizyonunu
ği gibi, bu programın yürütülmesi yeniden kulla- onu yürütmek için gerekli desteği kazanmaktan
nılabilir ve kullanılıp atılabilir fırlatma araçlarını alıkoyan bürokratik “kara delikten” kaynaklan-
ve uzay sistemlerini “konuşlandırılması, yeniden maktadır.
inşası, ikmali, yenilenmesi, çoğaltılması ve sürdü- Zira ABD’nin uzaydaki askeri üstünlüğünün
rülmesi için uzay kayışları” dahil uzayda çalışabi- planlanması Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin
len araçları içermelidir. Ancak uzun vadede uzayın iniş ve çıkışlarına bağlı kalmaktadır. Amerika’nın
kontrolünü sürdürebilmek kaçınılmaz olarak, füze uzay fırlatmalarının maliyetini azaltmaktaki
karşıtı savunmalar ve ABD ve müttefik uydularını güçlükleri –belki de ABD’nin toplam uzay kabili-
koruyabilecek savunma sistemleri dahil ancak yetlerini geliştirmenin önündeki tek büyük engel-
bunlarla sınırlı olmamak üzere hem uzayda hem de geçen birkaç on yıldır NASA programlarının –en
uzaydan kuvvet uygulamasını gerektirecektir; uza- kayda değeri uzay mekiği programı- ihtiyaçları
yın kontrolü başka bir şekilde, konvansiyonel kara, ve hakimiyetinden kaynaklanmaktadır. İkincisi,
deniz veya hava kuvvetleri veya elektronik savaşla ulusal güvenlik bürokrasisi içinde uzay yatırımla-
sürdürülemez. Bu olasılık, “Savunma Bakanlığı rın kararlarının çoğunluğu, askeri operasyonların
uzay desteği, güç arttırma, uzayın kontrolü ve kuv- dünya atmosferi dışında yapılmasını asli bir görev
vet uygulama (vurgu eklenmiştir) görev alanlarını olarak görmeyen Ulusal Keşif Dairesi ve Hava
yürütebilme kapasitesi sürdürecektir” diye belirten Kuvvetleri tarafından verilmektedir. Ve şüphe yok
resim ABD ulusal uzay politikasıyla zaten kabul ki, hafifletilen bütçeler döneminde uzay kontrolü
edilmektedir. kabiliyetlerine yapılan yatırımlar kurumsal destek-
Sonuç olarak, Amerikanın askeri üstünlüğü- ten yoksundur ve bu kuruluşların diğer öncelikleri
nü gelecekte de koruyabilmek etkili küresel füze tarafından sıkıştırılmaktadır.
sistemlerinin ve küresel konvansiyonel askeri
48 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

1980’lerin ortasındaki Goldwater-Nichols Bakanlığının İnternet araçlarının “kontrol” kurma


reformları altında birleşmiş komutanlar -bunlardan ve “güvenliğin” ne olacağına ilişkin rolü yasal,
birisi de SPACECOM’dur- Pentagon program ve ahlaki ve siyasi konularda bir düzenleme anlayışı
bütçe yapımında daha fazla söze sahip olmasına gerektirmesine rağmen Amerika ve müttefikle-
rağmen bu güçler ayrı sınıfların geleneksel “yetiştir rinin düşmanlarının askeri veya ticari sektörün
ve eğit” güçlerine tali kalmaktadır. bilgisayar ağlarını bozmak veya felç etmeyi reddet-
tirebilecek bir zorunluluk yine de olacaktır.
Bundan ötürü, uzun sürecek rota değişikliği
boyunca, bir askeri sınıfın kaynak tahsisi ve kurum Aksine, saldırgan bir kabiliyet Amerikanın
inşası sorumluluklarına ilişkin SPACECOM’un askeri ve politik liderlerine bir hasmı kesin olarak
mevcut vizyonunun asli unsurlarını birleştirmek etkisiz bırakmak için değeri ölçülemeyecek bir araç
gerekecektir. Ayrıca, dış uzayda savaşmanın, sunabilir. Birlikte alındığında, uzay savaşı veya
hava savaşının deniz veya kara savaşından farklı “siberuzay savaşı” olasılığı askeri dönüşüm mef-
olduğu kadar geleneksel hava savaşından fark- humuna içkin gerçek devrimci potansiyeli temsil
lı olacağı neredeyse kesindir; uzay savaşı yeni etmektedir. Savaşın bu gelecekteki biçimleri, kesin
organizasyonlar, harekat stratejileri, doktrinleri söylemek gerekirse, teknolojik olarak olgunlaşma-
ve eğitim planları gerektirecektir. Nitekim, ABD mıştır Ancak, yine açıktır ki, ABD silahlı kuvvet-
Uzay Komutanlığını ABD Uzay Kuvvetleriyle leri için üstün kalmak ve kuvvetini kullanırken bir
–ABD Savunma Bakanlığı altında ayrı bir askeri Aşil topuğundan sakınmak için gelecekteki bu
sınıf- değiştirme fikri akıl çelicidir. Askeri uzay potansiyel savaş biçimleri, tıpkı bugün hava, kara
kabiliyetleri geliştikçe Hava Kuvvetleri altında ve deniz savaşında Birleşik Devletlerin üstünlüğü-
geçici bir “Uzay Kolordusu” anlamlı hale gelmesi nü yansıttığı gibi Amerika lehine olacağından emin
akla uygundur; Deniz Bakanlığının bir parçası olmalıdır.
olarak kalan Deniz Piyadeleriyle değil, 2. Dünya
Konvansiyonel Kuvvetler
Savaşında Ordu Hava Kolordusuna analojiyle, bir
ara aşama olarak görülse iyi olur. Uzay kontrolü Birleşik Devletlerin konvansiyonel silahlı
gelecek on yıllarda Amerikanın askeri üstünlü- kuvvetlerinin “askerlikte devrimin” avantajına
ğünün muhafazası için asli bir unsursa, o zaman sahip olmak için dönüşüm gereksinimi hakkında
Savunma Bakanlığının kurumsal yapısının yeni son yıllarda çok şey yazılmakla birlikte Savunma
askeri gerçekleri yansıtmasını temin etmek için Bakanlığı içindeki dönüşüm süreci henüz ciddi
yeniden organize olması zorunlu olacaktır. ürünler vermemiştir. Müşterek Kurmay Başkanları
tarafından yayınlanan iki dönüşüm vizyonu
Siberuzay veya ‘Ağ Savaşı’ –Müşterek Vizyon 2010 ve henüz yayınlanan
Dış uzay doğmakta olan bir savaş ortamını Müşterek Vizyon 2020- dönüşümün ilkeleri ve
temsil ediyorsa, “siberuzay” ve özel olarak İnternet taahhütlerine ilişkin kapsamlı ifadeler içermekte
benzer vaatleri ve tehditleri barındırmaktadır. ancak yeni silah sistemlerinin elde edilmesinde
Uzayda olduğu gibi, siberuzay ve İnternet’e erişimi çok az değişiklik görülmektedir. Gerçekten, dönü-
ve kullanma küresel ticaret, siyaset ve gücün ortaya şüm sürecini fiilen hızlandırabilecek “cephanelik
çıkmakta olan unsurlarıdır. Kendisini küresel ola- gemisi” gibi yeni fikirlere karşı çıkılmaktadır ve
rak kabul ettirmek isteyen bir devlet bu diğer yeni bunların programlarının askeri sınıflar tarafından
“küresel ortak alanları” dikkate almalıdır. iptal edildiği görülmektedir.
İnternet savaş ve siyasi çatışmalarda da gide- Mevcut “ortak deneyler yapma” süreci de
rek önemli bir rol oynamaktadır. Meksika’daki değişim sürecini hızlandırmışa benzememekte-
Zapatista isyancılarının İnternet’i ilk olarak kul- dir. Sonuçta, ABD silahlı kuvvetlerinin büyük
lanmasından Kosova savaşına kadar bilgisayarla kısmının dönüşümü birdenbire durdurulmuştur.
iletişim savaşa yeni bir boyut eklemiştir. Üstelik, Dönüşüm süreci –dolarların ve kuvvetlerin sabit
İnternet’in virüsleri yaymak için kullanılması tahsisine değecek- kalıcı bir süreç olarak ele alınana
ticari ve hatta askeri bilgisayar ağlarının normal kadar ölü doğmuş olarak kalacaktır. Bunun böyle
işleyişinin ne kadar kolay bozulabileceğini açığa olmasının bazı çok iyi nedenleri vardır. Yetersiz
çıkartmıştır. Vatandaşlarının bu sistemlere serbest savunma kaynakları döneminde, dönüşüm çabala-
ve güvenli erişimini sağlayamayan bir devlet ege- rına fon veya personeli, diğer –daha acil- ihtiyaçlara
menlik ve iktidarının bir unsurunu feda edecektir. eksik kaynak aktararak bulmak gereklidir.
“Siber-savaşın” birçok kavramı hakkında Sonuç olarak, ABD silahlı kuvvetlerini dönü-
bilimkurgu unsurları bulunmasına ve Savunma şümündeki bir başarısızlığın yaratacağı daha uzun
fabrika Ocak 2004 49
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

vadeli risklerle baş etme girişimi bu kuvvetlerin Gelişmiş durumsal farkındalık ve bilgilerin
bugün karşılaştığı riskleri artırma tehlikesini taşı- paylaşılması,
maktadır; mevcut görevlerin yükünü karşılaşmakla
Platformların ve silahların menzili ve kalıcı-
sıkıştırılan bir kuvvet için hoş olmayan bir ikilem.
lığı,
Bugünkü etkinlik yarının yeniliklerini kovalama
eğilimindedir. İkincisi, yakın askeri rakibin yok- Hassasiyet ve küçültme,
luğu Amerikanın askeri üstünlüğünün ölçeği ve Hız ve gizlilik,
süresi hakkında bir hoşnutluk duygusuna katkıda
bulunmaktadır. Üçüncüsü ve en çok şey anlatanı, Otomasyon ve simülasyon.
dönüşüm sürecinin Amerikanın askeri üstünlü- Bu karakteristikler yeni askeri kabiliyetleri
ğünü korumak için gerekli stratejik görevlere hala üretmek için değişik biçimlerde biraraya getiri-
bağlanmamıştır. lecektir. Karada, denizde veya altında, havada
Bu, teknolojik gelişmelerle Amerikanın üstün- ve uzaydaki ticari ve askeri yeni tür algılayıcılar,
lüğünün ihtiyaçlarıyla aynı hizaya getirmektense geleceğin komutanlarının savaş alanını benzersiz
teknolojik gelişmeleri öngörmekte daha iyi olan kavrayışını sağlamak üzere hızla yapılandırılabilen
dönüşüm heveslileri için kısmen bir sorundur. ve yeniden yapılandırılabilen yoğun ağlarla birbi-
rine bağlanacaktır. İletişim ağları, geniş bir alana
Nitekim, sözde “erişim karşıtlığı sorunu” yayılmış çeşitli birimlere savaş alanının genel bir
anlayışı –uzun menzilli hassas atış kabiliyet- resmini güvenli şekilde sağlamak için çok miktar-
lerinin çoğalmasının ABD askeri gücünün ve da bilgiyi, daha hazır ve yoğun değilse en azından
kuvvetlerinin planlamasını karmaşıklaştıracağı eşit olarak taşıyabilecektir. Bunu tersine gizlilik
yorumu- ABD müttefiklerinin ve Amerikanın, teknikleri, gelişmiş askeri kuvvetler arasında kedi
ileri üslerdense Birleşik Devletlerde konuşlanmış fare oyunlarıyla “saklayıcı-bulucu” yaratarak daha
silahlara ve kuvvetlere artan bağımlılığının güve- yaygın olarak uygulanacaktır. Balistik ve güdüm-
nilirliği üzerindeki stratejik sonuçlarını çok düşün- lü füzelerin ve uzun menzilli hava taşıtlarının
meden ilerlemektedir. Erişim karşıtlığı sorununa (UMHT) çoğalması askeri kuvveti dünya üzerinde
birçok çözüm olabilir ancak çok azı Amerikanın yerleştirmeyi çok daha kolaylaştıracaktır. Yeni
jeopolitik liderliğini seyreltmektense korumaya –elektronik, öldürücü olmayan, biyolojik- saldırı
eğilimli olabilir. yöntemleri daha yaygın bulunurken mühimmat
Ayrıca, dönüşüm, gerekli dönüşümün nasıl giderek daha kusursuz olacaktır. Düşük mali-
elde edileceğindense devrimci yeni kabiliyetlerin yetli, daha dayanıklı UMHT’ler ve hatta birlikte
niteliğine odaklanma eğilimini savunur: Nitekim taşınmaya “paket füzeler” yalnızca uzun menzilli
Ulusal Savunma Müzakeresi dönüşüm için bir değil sürdürülen kuvvet projeksiyonlarını olanaklı
strateji olmaksızın bir dönüşüm stratejisi iste- kılacaktır.
mektedir. ABD’nin askeri üstünlüğünü korurken Simülasyon teknolojileri askeri eğitim ve
bugünün gücünün yarının gücüne tam olarak görev planlamasını ok geliştirecektir. Dönüşüm
nasıl dönüşeceğine ilişkin çok az tartışma vardır. sürecinin gelişimi birkaç on yıl alacak olmasına
Bundan ötürü süreci iki aşamalı geçiş –böylelikle rağmen, zamanla hava, kara ve deniz savaş sanatı
bugünün “mirası” kuvvetler kolayca kullanılabilir bugünkünden hayli farklı olacak ve “muharebe”
yeni sistemlerle değiştirmek veya seçici olarak yeni boyutlarda gerçekleşecektir: Uzayda, “siberu-
modernize edilecektir- ve gerçek dönüşüm süreci zayda” ve belki de mikropların dünyasında. Hava
–etkin denemelerin sonuçları silahlı kuvvetlere savaşı artık hasım savaşçıların göklerine yayılan
tamamen yeni silahlar, harekat ve organizasyon insanlı taktik savaş uçaklarının pilotları tarafından
kavramları sunduğunda- yüklenmek gereklidir. değil, uzun menzilli, insansız hayalet uçakların
Bu iki aşamalı süreç muhtemelen birkaç on yıl hakim olduğu bir sistem tarafından yapılacaktır.
alacaktır. ABD silahlı kuvvetlerinin dönüşümünün Karada, kitlesel, bileşik silahlarla silahlanmış kuv-
kesin biçimi ve yönü etkin deneme ve analizlerin vetleri çatışmasının yerini bazıları askerlerin cebine
meselesi olarak kalmasına (ve silahlı kuvvetlerin girebilecek kadar küçük robot filolarıyla güçlendi-
sınıfları hakkındaki aşağıdaki bölümlerde daha rilmiş daha hafif, daha gizli ve bilgi yoğun kuvvet-
ayrıntılı tartışılacaktır) rağmen askerlikteki mevcut lerinin hamleleri alabilir. Denizin kontrolü büyük
devrimin genel karakteristiklerini öngörmek müm- ölçüde, yüzey muharip filoları ve uçak gemileri
kündür. Genel olarak konuşacak olursak, bu birkaç tarafından değil, deniz kuvvetlerini manevra yap-
temel kabiliyet alanını kapsamaktadır: maya ve denizin altında savaşmaya zorlayan kara-

50 Ocak 2004 fabrika


Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

da ve uzayda konuşlandırılmış sistemler tarafından Bu özellikle “en küçük ortak bölen” yaklaşı-
belirlenecektir. mıyla bozulan dönüşüm sürecini zayıflatmaktadır.
“Müştereklik” ABD silahlı kuvvetlerinin önemli
Devletler uzay kabiliyetlerine erişim kazandık-
bir boyutu olarak kalmaktadır ve dönüşüm süreci
ça ve bunlara yaslandıkça uzayın kendisi bir savaş
boyunca yaratılan silahların, harekat kavramları-
alanı haline gelecektir. Dahası, askeri ve ticari uzay
nın ve organizasyonların müşterek rolünü gözö-
sistemi arasındaki ayrım –muharipler ve muharip
nünde bulundurmak gerekli olacaktır. Kaynaksız
olmayanlar- bulanıklaşmaya başlayacaktır. Bilgi
ve belirleyici müşterek operasyonlar yapabilmek
sistemleri, özellikle gelişmiş Amerikan kuvvetleri-
savaşın önemli yönlerinden birisidir. Yine, dönü-
ne kısa devre arayan ABD düşmanları için önemli
şüm sürecine sınıflar arası rekabet ruhu ve dene-
bir saldırı odağı haline gelecektir.
yim teşvik edilerek daha çok yardımcı olunacaktır.
Belirli genotipleri “hedefleyebilen” biyolojik Dönüşümün bu başlangıç aşamalarında hangi
savaşın ileri biçimleri biyolojik savaşı terör saha- teknolojilerin en etkilisi olabileceği kesin değildir;
sından alarak politik olarak kullanışlı bir araca daha doğrusu, bazılarının sonuçsuz kalsa bile reka-
dönüştürebilir. Bu, kesin bir öngörü değil, sadece bet eden çeşitli denemeleri üstlenmektir. Bu amaca
dönüşüm sürecine içkin olasılıklara bir gözatıştır. ulaşmak için sınıfların kurumları ve ayrıcalıkları,
Askerlikteki bu devrimin biçimi ve yönü ne olursa Savunma Bakanlığıyla daha iyi bir denge oluştur-
olsun, sürdürülen Amerikan üstünlüğüne olası etki- mak üzere güçlendirilmelidir. Zorunlu ilk adım,
leri şiddetli olacaktır. Yukarıda ileri sürüldüğü gibi, hizmet ettikleri yönetimin siyasi güveninden yarar-
ABD kuvvetlerinin, özellikle istihbarat, komuta ve lanan çok yetenekli insanları çekmek için sınıfların
kontrol ve uzun menzilli hassas saldırılar alanların- sekretaryalarını yeniden kurmaktır. İkinci bir
daki doğmakta olan devrimci kabiliyetlere zaten paralel adım personellerini güçlendirmek ve ener-
sahip olduğuna inanmak için birçok neden vardır. jik kurmay başkanlar seçmektir. Hızlı bir değişim
Gerçekten, bu kabiliyetler silahlı kuvvetlerin zaten sırasında Amerikan askeri üstünlüğünün, Soğuk
mevcut olan kabiliyetlerini azamileştirmek üzere Savaşın zirvesinde tanımlanan bir bürokrasiden
yeni kuvvet tasarımları ve harekat kavramları –ve bir “müştereklik” kavrayışından- çok görevler
–mevcut savunma programında öngörülenlerden ve kaynaklar için gayretli bir rekabet aracılığıyla
farklı tasarımlar ve kavramlar- yaratarak doğrudan sürdürülmesinin daha olasıdır
kısa vadeden orta vadeye dönüşüm sürecini, bir
“geçiş dönemini” başlatmasına olanak vermeye
21. Yüzyılın Ordusuna Doğru
yeterlidir. Ancak bunlar sürüp gidecek bir dönüşü- Yeni teknolojilerin gelişiminin kitlesel, meka-
me doğru bir ara istasyon olarak görülmelidir. nize orduları yüksek yoğunluklu savaşlarda geliş-
miş kuvvetler karşısında savunmasız kıldığından
Bu amaçlara ulaşmak istiyorlarsa, tek tek askeri
en ufak şüphe yoktur. Büyük oluşumları, gece
sınıflara daha fazla bürokratik ve yasal dayanaklar
bile olsa açık arazide hareket ettirmenin güçlüğü
verilmesi de gereklidir. Bu konunun tam olarak tar-
–Körfez Savaşı sırasında Khafji savaşında akla
tışılması bu çalışmanın sınırlarının dışına çıkması-
gelmiştir- Amerikan hava kuvvetininki gibi ateş
na rağmen askeri bölümlerin sivil sekreterlerinin ve
gücüne isabet oranına sahip bir kuvvet karşısın-
kurmay başkanlarının azalan önemi hızla değişen
da tank ordularının rolü azalmıştır. Bu, gelişmiş
teknolojik, stratejik ve jeopolitik manzaranın talep-
kara savaşının niteliğinde inkar edilemeyecek bir
lerine uygun değildir.
değişimdir; ABD ordusunun boyutunu, yapısını ve
Soğuk Savaş dönemi savunma reformlarının ve niteliğini başka bir şekle sokacak bir değişim.
özellikle 1986 tarihli Goldwater-Nichols Yasasının
Yine de Birleşik Devletler kara kuvvetinin
ürünü olan iktidarın Savunma Bakanlığında ve
stratejik değerinin devletin büyük kara kuvvetleri
Müşterek Kurmay Başkanlarının başkanında ve
bulundurmanın artık gereksiz olduğu noktasına
Müşterek Kurmay Başkanlığında merkezileşmesi
kadar aşındığı önermesini kabul edecek kadar akıl-
ve cephe bölge komutanlarının artan rolü, çoğun-
sız olamaz. Savaşlar ve diğer askeri operasyonlar
lukla anlık kaygıları uzun dönemli ihtiyaçların
mantığını politik amaçlardan türettikleri sürece
üzerine çıkaran bir savunma karar alma süreci
kara kuvveti kara kuvveti belirleyici askeri kuvvet
yaratmıştır. Bir belirsizlik ve dönüşüm çağında
biçimi olarak kalacaktır. Hiç şüphesiz, Soğuk Savaş
yeni teknolojilerin kalıcı görevlere nasıl uygulana-
sonrası askeri operasyonları daha karmaşık ve hava
cağı hakkındaki rakip bakış açılarını teşvik etmek
kuvvetine ve uzun menzilli saldırılara daha dayanır
daha önemlidir.
hale geldikçe politik olarak daha az sonuç alıcı hale
gelmeleri ironiktir. Amerikanın askeri üstünlüğü,
fabrika Ocak 2004 51
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

gerektiğinde tehlikeli ve düşman bir rejimi yıkmak bilgi ve iletişimin çoğalması- hızlandırılmalıdır.
gibi politik amaçlarına ulaşmak için yeterli kara Son olarak Ordu, daha hızla yerleştirmek için
kuvvetini bulundurma vasfına dayanmayı sürdü- İHA ve Comanche öncü helikopteri gibi seçilmiş
recektir. Nitekim, geleceğin Ordu kuvvetleri –daha yeni sistemlere yapılan yatırımları artırmaya gerek
kesin olarak kara kuvvetleri- kökünden değişen bir duymaktadır. Bunların tutarlı bir organizasyon
teknolojik ortamda ayakta kalma için ve manevra ve doktrinsel bir kavramla bütünleştirilmeleri
yapma yolları düşünmelidir. Ordu taktik olarak gerekmektedir. Yakın dönemli deneme sürecinin
daha kıvrak, harekat olarak hareketli ve stratejik Ordunun yakın ve orta vadeli ihtiyaçların karşı-
olarak daha konuşlandırılabilir hale gelmelidir. lanmasına fazlasıyla odaklanması ve gerekli yeni
Manevra, konumsal farkındalık ve politik sonuç türden birimleri üretmesi gerekmektedir.
alıcılığa ilişkin olarak kendi “öz yeterliliklerine”
Yine de bu ilk dönüşüm süreci yalnızca
yoğunlaşırken gerektiğinde ateş gücünü yoğunlaş-
Ordunun daha kökten bir yeniden yapılandırıl-
tırmak için diğer sınıflara daha fazla dayanmalıdır.
masına doğru atılan bir ilk adımdır. Ordu mevcut
Ordunun dönüşüm süreci özel olarak:
kabiliyetlerini azamileştiren yeni birimlerin yerleş-
Uzun menzilli operasyonlar yapabilen ve tirirken ve seçilmiş yeni sistemlerin başlatırken ve
kendini konuşlandırabilen V-22 Osprey “eğik per- bilgi yoğun operasyon fırsatlarını ve güçlüklerini
vaneli” uçak ve HIMARS hafif füze sistemi gibi şu anlarken bile geleceğin kara kuvvetleri hakkında
anda geliştirilmesinin son ve tedarikin ilk aşaması- temel soruların yanıtlarını aramaya başlamalıdır.
na giren sistemleri kullanarak yeni türden bağımsız Bu sorular, yalnızca birkaçını belirtmemiz gere-
birimler yaratmak için denemeler yapmaya devam kirse, stratejik konuşlandırılabilirlik, giderek şef-
etmelidir. Olgunlaştığında söz konusu birimler ileri faflaşan savaş alanlarında nasıl manevra yapılacağı
konuşlandırılmış ağır kuvvetlerin yerini alabilir. ve kent ortamlarında nasıl operasyon yapılacağı
konularını içermektedir. Dönüşümün ilk aşaması
Askerlikteki devrimin kara kuvvetleri üzerin-
tamamlanmak için gelecek on yılın büyük kıs-
deki uzun vadeli olası etkilerini anlamak için etkin
mını gerektiriyorsa, Ordu bunu ardından daha
denemeler yapmalıdır. Özel olarak, Ordu gelişmiş
uzun erimli değişiklikleri uygulamaya başlamak
uzun menzilli saldırı kabiliyetine sahip hasımlara
için hazır olmalıdır. Üstelik, teknolojiler, harekat
karşı konuşlanma ve manevra yapmak için yeni
kavramları ve organizasyonlar görece daha olgun-
yollar geliştirmelidir.
laşmış olmalıdır –bunlar yalnızca brifing planları
Yukarıda tartışıldığı gibi, ABD silahlı kuvvet- veya laboratuar kavramları gibi varolamazlar.
lerinin iki aşamalı dönüşüm süreci, askeri sınıflar Dönüşümün ilk aşaması sona ererken, değişimin
ve Müşterek Kurmay Başkanlığı için ayrı bir ikinci ve daha güç aşamasının ilk saha denemeleri
misyon olarak düşünülmek için yeterince önem- başlatılmalıdır.
lidir. Hem yakın dönemli hem de uzun dönemli
Bu değişikliğin tam kapsam ve niteliği
dönüşüm ihtiyacı, bu kurumlar içinde devrimci
bir deneme konusuyken, Ordunun çalışmaları
değişimi savunan ve aracılığını yapan ayrı bir
zaten bunların çarpıcı olacağını varsaymaktadır.
organizasyon gerektirmektedir. ABD Ordusu için
Yalnızca piyadeleri etkileyebilecek potansiyel deği-
dönüşüm süreci için uygun yer Eğitim ve Doktrin
şiklikleri düşünün.
Komutanlığıdır. Kansas Fort Leavenworth’deki
Bileşik Silahlar Merkezinde bugünün Ordusunu Gelecekte askerler kapalı, iklim kontrollü, güç-
geleceğin Ordusuna dönüştürmek için gerekli araş- lendirilmiş savaş kıyafetleri içinde, algılayıcıların
tırma geliştirme ve denemelere nezaret etmek üzere takılı olduğu ve bukalemunvari “aktif” kamuflajla
kalıcı bir birim kurulması gerekmektedir. hareket ediyor olabilir. “Deriye yapıştırılan” ilaçlar
korkuyu, konsantrasyon odağını ve dayanıklılık ve
Yukarıda tarif edilen bağımsız, bileşik silahlı
kuvvetin artırılmasını düzenlemeye yardımcı ola-
birimleri yerleştirme gereksinimiyle birlikte. Bu
caktır. Askerlerin başlığına monte edilmiş bir ekran
“dönüşüm laboratuarı” mümkün olduğunca hızlı
savaş alanının kapsamlı bir görünümüne almasına
oluşturulmalıdır. Silah sistemlerinin çoğunun
–doğrusu köşelere ve tepelerin arkasına bakma-
bulunmasına veya kullanılmaya hazır olmasına
sına- izin verecek ve gelen bilgileri süzerek aşırı
rağmen, zırhlı top sistemi, Hafif Zırhlı Araç veya
yüklenmesini önlerken askerlerin tüm muharebe
HIMARS hafif füze sistemi gibi tekerlekli perso-
bilgilerine istihbarat sistemine erişimine olanak
nel nakliye aracı gibi yeni sistemlerin yeterli sayı-
verecektir. Tekil silahlar daha öldürücüdür ve bir
da kullanılmaya başlanması birkaç yıl alacaktır.
askerin –yalnızca Ordu sistemlerinden değil, diğer
Ayrıca, “dijitalleşme” süreci –taktik birimlerdeki
sınıflardan da- çok isabetli ve güvenilir dolaylı ateş
52 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

istemesi her bir askerin geniş mekanlarda büyük hava kuvveti” olarak adlandırmaktadır ve gele-
etkide bulunmasına olanak verecektir. “Kara cekteki askeri operasyonlarda uzay kontrolünün
Savaşçısı” programında bazı Ordu uzmanları 1863 merkeziliğini önemini belirten bir dizi yararlı
yılında 165.000 kişinin savaştığı Gettysburg savaş uzun menzilli araştırmalar hazırlamaktadır. Yine
alanı boyutlarında bir alana hakim olabilecek yedi de Hava Kuvvetlerinin yatırım modeli geleceğin
askerlik “manga” tasarlamaktadır. “Kara Savaşçısı” bu tür bir kavranışını tekzip etmektedir; yukarıda
projesinde düşünülenler gibi radikal kavramlar bile tanımlandığı gibi, Hava Kuvvetleri elindeki her
bilimkurgunun tuhaf teknolojilerini veya uçuşlarını doları F-22 programına yatırmaktadır. F-22 gör-
içermemektedir. Bunların çoğu bugün mevcuttur kemli bir avcı uçağıyken ve belki de elverişli bir
ve çoğu sivil tıp, iletişim, bilişim ve diğer alanlar- hücum uçağıyken, dönüşümün yüksek teknolojili
daki araştırmalardaki gelişmeleri takip etmektedir. savaş teknolojisi paradigmasındaki değeri maliye-
Yakın dönemdeki dönüşüm sürecini başlatırken tini aşabilir –F-22 programının maliyetinin büyük
ve mevcut misyonları karşılamak için yeni türden kısmı henüz ödenmemiştir, projeye devam etme
birimleri yerleştirirken Ordu, Amerikanın kara kararı bugün şüpheli hale gelmiştir. Yukarıda ileri
muharebesindeki üstünlüğünü uzun vadeli gelecek- sürüldüğü gibi, Joint Strike Fighter programına ek
te muhafaza etmek için sistemler, askerler, birimler yatırım yapılması hala pahalı olabilir ve tüm büyük
ve kavramlar yaratmak için eşzamanlı olarak yatı- dönüşüm çabalarına engel olabilir. Bundan ötürü
rım yapmalı ve etkin denemeler yapmalıdır. Hava Kuvvetleri:
Hava ve Uzaydan Küresel Saldırılar JSF programına katılımını iptal ederken ve
özellikle ek hassas mühimmatı alarak ve yenilerini
ABD Hava Kuvvetlerinin giderek daha uzun
geliştirerek ve uzun menzilli operasyonlara ve daha
menzillerde isabetli atışlar yapmakta hızla gelişen
fazla ayakta kalabilirliğe olanak vermek üzere des-
kabiliyeti yüksek teknolojili savaşın niteliğinde
tek uçaklarının sayısını arttırarak mevcut taktik
önemli bir değişime işaret etmektedir. Körfez
uçaklarının kabiliyetlerini yükseltirken planlanmış
Savaşından Kosova’daki hava savaşına kadar Hava
F-22 tedarikini tamamlamalıdır;
Kuvvetlerinin isabetli bombardımanının gelişmesi
ilerlemeye devam etmektedir. Yine de, ironik ola- Uzun menzilli ve yüksek dayanıklılıklı insan-
rak, Hava Kuvvetleri hava kuvvetlerinin büyük sız hava taşıtlarını, yalnızca keşif için değil saldırı
öncüleri ve teorisyenlerinin ilk hayal ettikleri veya hatta hava muharebesi görevleri için geliştir-
kabiliyetlere ulaşmış gözükürken, insanlı uçakla- me çabalarını artırmalıdır;
rın “teknolojik momenti” bitiş aşamasına girmiş
Saldırı görevlerinin yanı sıra taşıma, yakıt
olabilir. Geriye bakıldığında, göze çarpan Kosova
alma ve diğer destek görevleri dahil çeşitli roller
harekatındaki çok hassas mühimmatın gelişmesi-
için büyük gövdeli hayalet uçakları geliştirmeye
dir –tıpkı hayalet B-2 bombardıman uçaklarının
çalışmalıdır;
Missouri’den Balkanlara kadar 30 saatlik gidiş
gelişle uydudan güdümlü füzeleri atmasında, Uzay savaşının dünya atmosferinde yapılan
Deniz Kuvvetlerinin aslında denizaltı avlamak için muharebeden yeterince farklı olup olmadığına ve
tasarlanmış eski, yavaş pervaneli P-3 Orion uça- bundan ötürü ayrı bir “uzay kuvvetleri” gerektirip
ğının hassa güdümlü deniz silahlarıyla neredeyse gerektirmediğine ilişkin bir karar almaya hazırla-
aynı etkililikle atmasında olduğu gibi. Elektronik nırken pahalı olmayan fırlatma araçları, yeni uydu-
sistemlerin ve hassas mühimmatın göreli değeri lar ve atmosferdışı araçlar dahil uzayda harekat
arttıkça gelişmiş insanlı uçaklara duyulan ihtiyaç yapma kabiliyetlerini yaratmaya yönelik anlamlı
azalacaktır. Dahası, ABD’nin askeri stratejisinde yeni yatırımları hedeflemelidir.
Doğu Asya’nın önemi arttıkça menzil ve dayanıklı- Böylesi bir dönüşüm aslında Hava
lık ihtiyaçları geleneksel uçak performansı ölçüleri Kuvvetlerinin belirtilen gerçek küresel erişim ve
daha ağır basabilir. Sonuçta, ABD Hava Kuvvetleri küresel saldırı kabiliyetlerine sahip bir kuvvet
teknolojik ve taktik üstünlüğünü kullanmasına olma amacını daha iyi gerçekleştirecektir. Şu
rağmen, dönüşmüş bir gelecek için kendisini iyi anda, günümüzün Hava Kuvvetleri söz konusu
konumlandırıp konumlandırmadığı belirsizdir. kabiliyetlere bir göz atmış ve esas olarak taktik
Özel olarak Hava Kuvvetlerinin geleneksel, sistemleri dünya genelinde kullanarak olağanüstü
taktik hava operasyonlarına vurgusu ülkenin bir iş yapmıştır. Devralınan bu sistemler ve F-22’de
uzaydaki hakimiyeti koruyup geliştirmesine içkin sınırlamalar tarafından emredilen geçiş süre-
engel olmaktadır. Geçen on yıl boyunca Hava ci için Hava Kuvvetleri esas olarak gelişkin cephe
Kuvvetleri aralıklı olarak kendisini bir “uzay ve hücumu savaşını yapabilir olarak kalacaktır. Hava
fabrika Ocak 2004 53
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

Kuvvetleri, gelecek yüzyıldaki gerçek dönüşüme Uçak gemisi savaş gruplarının ve amfibi hazırlık
doğru ilerlerken, hava operasyonlarının kapsamını gruplarının dengeli, yoğunlaşmış saldırı gücü ülkemi-
cephe düzeyinden küresel düzeye geçirmek için zin barış zamanı taahhütleri stratejisini yürütebilme
gerekli yeni sistemleri –ve yinelemek gerekirse, kabiliyetinin merkezinde durmaktadır. Onların gücü
uzayda konuşlanmış sistemleri- yaratma çabaları- müttefiklere güvence vermekte ve olası saldırganları
nı hızlandırmaktır. Büyük ölçekli ve sürekli hava caydırmaktadır... Uçak gemisi savaş grubuyla ve amfibi
harekatları ağırlıklı olarak savaş alanı içi varlıklara hazırlık grubunun birleşik kabiliyetleri hava, deniz ve
dayanmayı sürdürürken uzun menzilli sistemler kara kuvvetlerinin tüm çatışma hattına uygulanabilme-
üzerinde bir denge oluşturulmalıdır. sini sağlamaktadır.
Deniz Kuvvetleri ‘Denize’ Dönüyor Bu nedenle, Deniz Kuvvetleri Sovyet dönemi
sonrası stratejik gerçeklerinin deniz kuvvetlerinin
Soğuk Savaşın sonundan bu yana Deniz
görev önceliklerinin ve filonun büyüklüğünün
Kuvvetleri, denizin kontrolü kurma ihtiyacına
yeniden düzenlenmesini gerektirdiğini kabul
vurgu yapan geçmişteki doktrinle çarpıcı bir kopuş
ederken, yine de yeni dönemin operasyon model-
yaşamıştır. Ancak Amerikanın, ciddi bir karşı
lerinin yeniden yönlendirmesi ve filosunu yeniden
koyuş olmaksızın –şu an için- “uluslararası ortak
biçimlendirmesini gerektirdiğini hala dikkate
alanları” kontrolüyle birlikte Deniz Kuvvetleri artık
almamıştır. Üstelik, Deniz Kuvvetlerinin farkında
kıyıda kuvvet projeksiyonu ve kıyı sularındaki
olduğu gibi, uzun vadede Deniz Kuvvetlerinin kıyı
operasyonlar İncilinden vaaz vermektedir. Bir dizi
sularda operasyon yapabilmesi giderek zorlaşacak-
duruş ifadesinde ve 1992 yılındaki “Denizden...”
tır. Deniz Kuvvetlerinin denizaltı savaş bölümünün
ve 1998’deki “Denizden....’ya: Herhangi bir Zaman
yöneticisi Tuğamiral Malcom Fages’in Senato’nun
Herhangi bir Yer” diye başlayan beyaz kağıtlarda,
Silahlı Kuvvetler Komitesine söylediği gibi,
Deniz Kuvvetleri, Deniz Piyadeleriyle işbirliğiyle,
“Geleceğin deniz savaşlarının trendlerini inceleyen
yakın operasyonlarda orijinal “Denizden” alıntısı
bir dizi bağımsız çalışma 21 yüzyılın kıyı savaşı-
görüşünü benimsemiştir:
nın, doktrin ve kuvvet yapısı kıyıdan açık denize
Gelecekteki operasyonları öngördüğümüz yer- kuvvet sevk edebilen ABD Deniz Kuvvetlerine
lerde denize hakim olmamız Deniz Kuvvetlerimizi karşı koymak için asimetrik araçların kullanımıy-
yeniden ölçeklendirmemize ve dünyanın “kıyı” la belirlenebileceği sonucuna varmıştır.” Çin’den
veya kıyı şeridi ortamında karmaşık operasyonlar- İran’a kadar potansiyel hasımlar sessiz dizel deni-
da gerekli kabiliyetlere daha fazla odaklanmamıza zaltılara, taktik balistik füzelere, güdümlü ve diğer
olanak vermelidir... Ulusal Güvenlik Stratejisinden kıyıdan ve denizden fırlatılan gemisavar füzelere
türetilmiş olan bu stratejik yön denizdeki açık deniz ABD filosunun yasak ve kıyı sulardaki operasyon-
savaşından denizde yapılan müşterek operasyonla- larını güçleştirecek diğer silahlara zaten yatırım
ra doğru temel bir geçişi temsil etmektedir. yapmaktadır. Çin’in deniz kuvvetleri, Çin’in ABD
Deniz Kuvvetlerinin gemilerine saldırma kabiliye-
“Denizden” serisi Amerikanın dünya üze-
tini hayli arttıran, süpersonik, gemisavar güdümlü
rindeki askeri hazır bulunmasını mesele yapmış
füzelerle birlikte Rusya’dan satın alınan, plan
ve bu ileri üslerde hazır bulunmayı özel olarak
dahilindeki birkaç Sovremenny sınıfı destroyerden
deniz kuvvetlerinin hazır bulunmasıyla eşitlemiş-
ilkini kısa süre önce teslim almıştır.
tir. Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirmesinin
gösterdiği yolu takip ederek, Deniz Kuvvetleri ve Ayrıca, Amerika’nın hasımları yüzey filolarını,
Deniz Piyadeleri “biçimlendirme ve karşılık verme yalnızca kıyı sularda değil belki de açık denizlerde
hazır bulunmayı–ileri konuşlandırılmış ve savaşa de hedefleme kabiliyetini yavaş yavaş kazanacak-
hazır deniz kuvvetlerinin korunmasını gerektirir. tır. Bölgesel güçler, onlara yalnızca algılama ve
‘Sahnede olmak’ farkettirir! Bu deniz kuvvetle- askeri olarak yararlı hedefe isabet bilgilerini değil,
rinin barış zamanı taahhütlerine belirgin katkısı aynı zamanda gerekli komuta, kontrol ve iletişim
olmuştur ve olacaktır. Deniz kuvvetlerine içkin kabiliyetlerinin önemli unsurlarını sağlayacak tica-
esneklik küçük bir kriz veya çatışmanın sahnedeki ri uydulara giderek ulaşmaktadır. Fages’in belirttiği
kuvvetlerle çözülmesine olanak verir.” Deniz kuv- gibi, “21. yüzyılda dikkat çekici olan uzayda konuş-
vetleri ayrıca bu hazır bulunma görevlerini yapma- landırılmış keşif, uzun menzilli isabetli saldırı
nın Sovyetler Birliği ile savaşmak için gerekenlerle silahları ve dayanıklı komuta ve kontrol ağlarının
aynı türden uçak gemisi savaş gruplarını ve amfibi gizli olmayan platformların dünyanın kıyılarındaki
hazırlık gruplarını gerektirdiğini ileri sürmektedir. saldırılara giderek açık hale gelme potansiyelidir.”
Deniz kuvvetlerini kıyıda konuşlandırma ve saldırı

54 Ocak 2004 fabrika


Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

operasyonları yapma kabiliyetini koruyup arttır- leme kabiliyetini ve kıyı sularda devriye gezerek
mak –ve bunların yanı sıra balistik füze savunma karadaki müşterek operasyonlara katkısını arttır-
sistemleri ağına büyük bir rol vermek- için Deniz mayı yerleştirmelidir. Deniz Kuvvetlerinin –Deniz
Kuvvetleri yakın dönemli dönüşüm sürecini Kuvvetlerinin “platform merkezli” savaşa karşı “ağ
hızlandırmalıdır. Aynı zamanda, Amerikanın merkezli” savaş olarak adlandırdığı- bilgileri daha
bugün olduğu gibi gelecekte de denizlerin hakimi iyi toplayıp dağıtarak mevcut gemilerinden zorla
olmasını sağlamak için askerlikte devrimin uzun en fazlasını elde etme inisiyatifi hızlandırılmalıdır.
dönemli güçlüklerine karşılık vermelidir. Deniz Deniz Kuvvetleri gelişen istihbarat, gözetim ve
Kuvvetlerinin dönüşümü iki aşamalı bir süreç keşif kabiliyetlerine ve komuta ve kontrol ağlarına
olmalıdır: ek olarak, yukarıda tarif edildiği gibi, güdümlü
füze fırlatabilen daha büyük yüzey muharipleri ve
Deniz Kuvvetlerinin yakın dönem dönüşü-
denizaltılara sahip olmalıdır. Deniz Kuvvetlerinin
mü 21. yüzyılın planlanan yüzey muhariplerinin
yüzey muhariplerinin arttırılması, belki de yalnız-
kıyılardaki saldırılar için artan hayalet özellikleri,
ca mevcut destroyer programlarını ılımlı biçimde
gelişmiş ve çeşitlenmiş füzeler ve toplarla birlikte
genişletirken esas olarak yeni sınıf destroyerlerin
yapımını hızlandırmalıdır. İşbirliği içinde görev
ve kruvazörlerin –ve belki de yeni fırkateynlerin-
alma kavramına göre “ağ merkezli” savaş uygu-
araştırma geliştirmelerini hızlandırmak için bir
lama çabaları hızlandırılmalıdır. Deniz Kuvvetleri,
fırsat sağlayacaktır.
örneğin, mevcut yüzey muharip gemilerinin ve
geleneksel rotasyon görevlendirme şemasının bu Üstelik, Deniz Kuvvetleri diğer savaş
misyon için uygun olup olmadığını tespit ederek mühimmat ve silahlarını geliştirme çabalarını
kendisini füze savunmalarında ortaya çıkan rolüne hızlandırmalıdır. Deniz Kuvvetleri, çok sayıda
uygun olarak yapılandırmaya başlamalıdır. hücum denizaltısı tedarikine ek olarak, Hava
Kuvvetlerinin insanlı bombardıman uçaklarına
Deniz Kuvvetleri uzun vadede, şu an kıyı
yaptığı gibi, Trident balistik füze denizaltılarından
operasyonları üzerine odaklanmasının deniz
dördünü konvansiyonel hücum platformuna çevir-
savaşlarında bir paradigma dönüşümünde sürdü-
melidir. Ayrıca Deniz Kuvvetleri mevcut kuşak
rülüp sürdürülemeyeceğini ve açık denizlerdeki
Tomahawk güdümlü füzelerin ötesinde başka
kontrolün gelecekte nasıl korunacağını belirlemeli-
saldırı silahları geliştirmelidir. Müşterek Doğrudan
dir. İHA’nın çeşitlendirilmiş filolarının kullanılma
Saldırı Mühimmatı –Küresel Yer Tespiti Sistemiyle
denemeleri, belki de hizmetten çıkarılmış mevcut
mevcut “akılsız” bombaları sevk ederek- ekleyerek
bir uçak gemisi kullanılarak, şimdiden başlatılma-
mevcut deniz kuvvetleri uçaklarını geliştirebilir,
lıdır. Düşünceler diğer insansız hava ve kara araç-
ancak deniz kuvvetlerinin top atışının menzilini
ları biçimlerine ve denizaltıların genişleyen rolüne
ve isabetini geliştirmek veya denizde Ordu Taktik
yöneltilmelidir.
Füze Sisteminin bir çeşidini kullanmak Deniz
Yukarıda açıklanmış olan deniz operasyon- Kuvvetlerinin kışı bölgelerdeki müşterek savaşa
larının değişen modeli ve kuvvet yapısındaki katkısını da arttıracaktır.
değişimler deniz savaşlarında görünen ortam için
Bununla birlikte, mevcut kuşak gemilerin ve
Deniz Kuvvetlerine dönüşümün biçimini göster-
silahların birlikte çalışma kabiliyetinin arttırılması
melidir. Bu, yakın gelecekte kıyı sulardaki müş-
önemlidir ama bu dönüşümün en temel niteliğine
terek operasyonlarda deniz kuvvetlerinin saldırı
karşılık gelmeyebilir. Deniz Kuvvetleri insansız
kabiliyetlerinde bir iyileşme olacağı ve komuta ve
hava ve sualtı araçlarını denizaltılardan yönetme
kontrol kabiliyetlerinin gelişeceği anlamına gelir.
ve denizaltılarla iletişimini geliştirme kabiliyetini
Yine de Deniz Kuvvetleri, yüzey gemilerine
zaten göstermiştir; sualtına dalmış gemiler görece
dönük riskler önemli ölçüde arttığından kuvvet
gizli kaldığı müddetçe yüzey gemilerinin yüksek
konuşlandırmanın yollarını geliştirmeye şimdiden
risklerle karşılaştığı yerlere operasyon yapabilmek-
başlayarak açık denizlerde yeni güçlüklere karşı en
tedir. Bunun için, Deniz Kuvvetleri kuvvet yapısı-
kısa sürede hazırlanmalıdır. Her iki durumda da
nın bir unsurunu askerlikteki devrime ayırmalıdır.
Deniz Kuvvetleri uçak gemisi merkezli harekatla-
Trident denizaltılarının dönüşümü gibi fırsatların
rın yerine başını belki de hayalet yüzey gemilerinin
ötesinde, denizde büyük İHA filoları kullanmanın
ve sualtı gemilerinin çektiği farklı türlerde yüzey
olanaklarını daha iyi anlamak için devre dışı bıra-
gemileri “ağları”koymayı sürdürmelidir.
kılmış bir uçak gemisi kullanmaya önem verilme-
Deniz Kuvvetlerinin yakın dönem dönüşüm lidir. Aynı şekilde, sualtına dalmış “füze bölmeleri-
çabalarının odağına hücum operasyonları düzen- ”nin ya kalıcı olarak görevlendirilmeleri veya kriz

fabrika Ocak 2004 55


Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

zamanlarında denizaltılar tarafından gizli olarak fazla ateş gücü sağlamak için diğer sınıflara,
yerleştirilmeleri yüzey gemileri riske etmeden kıyı özellikle Deniz Kuvvetlerine yaslanmasına izin
sularda vuruş kabiliyetini arttırabilir. Genel olarak, vermelidir. Bu Deniz Piyadelerine Soğuk Savaş
Deniz Kuvvetleri “ağ merkezli” savaşa doğru sırasında edinilen ağır sistemlerinin çoğundan
ilerlerse “ağdaki düğümlerin” sayısını arttırmanın kurtulmasına, ağır silahlarını (Deniz Piyadeleri,
yollarını keşfedebilir. tipik olarak, muharebede daha az etkili ve verimli
ve daha fazla lojistik yük olan en eski ağır silahları
Şu an için Deniz Kuvvetleri, İngiliz Kraliyet
kullanmaktadır) ve nihayetinde sabit kanatlı uçak-
Donanmasının en parlak dönemindekini aşan
larını azaltmasına olanak verecektir. Hakikaten,
düzeyde bir küresel egemenliğin tadını çıkart-
Deniz Piyadelerinin F-18’leri ve EA-6B’lerinin
maktadır. Deniz Kuvvetlerini kıyıda konuşlandı-
büyük kısmı zamanlarının çoğunu düzenli uçak
rabilmek, önceden olduğu gibi bugün de Deniz
gemisi rotasyonları ve Hava Kuvvetleri operas-
Kuvvetlerinin önemli tali görevlerinden biriyken,
yonlarına harcamaktadır. Aynı şekilde AV-8B
asıl odağına gelecek on yılları alamaz. Uzun
Harrier’in uzun vadeli geleceği şüphelidir. Deniz
vadede –ancak gemilerin verili hizmet ömrünün
Piyadeleri, hizmet ömrü uzatma programları
ABD Deniz Kuvvetlerinin yaklaşan planlama
mümkünken görece küçük ve giderek eskimeye
ufkuna uyması kaydıyla- Deniz Kuvvetleri odağını
yüz tutan Harriers filolarını kullanmaktadır; Deniz
yeniden açık denizlerin ve deniz iletişim yollarının
Piyadeleri sabit kanatlı uçak desteği olmaksızın,
denetimine çevirmelidir.
özellikle Joint Strike Fighter programı iptal edilirse,
Askerlikteki devrimin deniz savaşına uygu- hayatını tasarlamaya başlayacağı gün yaklaşmak-
landığındaki niteliğini incelemeye dönük kesin bir tadır.
programın yokluğunda, Deniz Kuvvetleri -uçak
Sonuç olarak Deniz Piyadeleri, müşterek ateş
gemisi çağının şafağında savaş için hazırlıksız
desteği yöntemlerini geliştirmeyi hızlandırmak için
olduğu gibi uçak gemisi sonrası çağın savaşına da
çaba harcamanın yanı sıra V-22’nin “topçu gemisi”
hazırlıksız olduğundan ötürü- gelecekte bir Pearl
versiyonunu ve insansız muharebe hava araçlarını
Harbor’la karşı karşıya kalabilir.
geliştirmeyi düşünmelidir.
Deniz Kuvvetleri Nasılsa Deniz
Bunun için Deniz Piyadelerinin uzun vadeli
Piyadeleri de Öyledir
yararı fazlasıyla gerçek dönüşüm ihtimaline dayan-
Askerlikteki devrimin belli yönlerinden yarar- maktadır. Kara Kuvvetlerinde olduğu gibi, ateş
lanan bir askeri sınıf için ironik olan uzun vadeli gücü ile manevra ve durumsal farkındalık arasın-
dönüşüm modelinin Deniz Piyadeleri için en esaslı daki ilişki yeniden tanımlanamazsa, kara kuvvet-
soruları yöneltmektedir. Yüzey gemilerinin hayatta leriyle deniz piyadelerinin gelecekte olacak savaş-
kalabilirliği giderek şüpheli hale gelirken Deniz larda ilişki sert bir biçimde kesilecek ve Birleşik
Piyadelerinin sevkıyat araçları aynı şekilde günde- Devletlerin siyasi olarak sonuç alıcı operasyonları
me gelmelidir. üstlenmesi de keza sınırlanacaktır.
Deniz Piyadeleri V-22 ve Gelişmiş Amfibi Giderek daha uzun mesafelerde çok daha isa-
Saldırı Aracında gemiden kıyıya operasyonlardan betli atışlar yapan teknolojilerin çoğalması Kara ve
daha hızlı, uzun menzilli araçlar geliştirmekte Deniz Kuvvetlerinin karşısına büyük bir güçlük
gayet haklı olmasına rağmen Deniz Piyadelerinin koymaktadır; ancak uzun menzilli atış oyununda
amfibi gemilerinin neredeyse kesin olan potansiyel rekabet etmeyi denemek yerine her iki sınıf da
savunmasızlığı gelecekteki operasyonları sınırlayı- Deniz ve Hava Kuvvetlerinin saldırı kabiliyetleri-
cı bir faktör olacaktır. Deniz piyadelerinin düşük nin gelişimini tamamlamayı ve sonuç alıcı manev-
yoğunluklu operasyonlardaki yararı yüksek olarak raları geleceğin uzay kabiliyetlerine bağlamayı
kalırken Deniz Piyadelerinin yüksek teknolojili deneseler daha iyi olabilir.
savaşlara katkısı -en azından komuta ve iletişimden
lojistiğe kadar herşeyde yaslandıkları gemilerden
SAVUNMA HARCAMALARI
yönetilirken- marjinal hale gelebilir. Öyleyse Amerikanın süreklileşmiş jeopolitik
liderliğinin ve askeri üstünlüğünün bedeli nedir?
Yine, Deniz Piyadeleri gemilerinin görece
Çok ayrıntılı bir cevap bu çalışmanın sınırlarını
düşük hızları kriz zamanlarında esnekliklerini
aşmaktadır. Yukarıdaki kuvvet düzeni ve sınıf
sınırlamaktadır. Gelecek on yıl boyunca Deniz
yapısı önerilerinin çoğu mevcut savunma planla-
Kuvvetlerinin dönüşüme yönelik çabaları Deniz
masının hesaba katmadığı unsurları içermektedir.
Piyadelerinin yapılarını küçültmelerine ve daha
Genişlemiş Amerikan güvenlik kuşağının, yeni
56 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

teknoloji ve güçlü füze sistemlerini de içeren silah (Center of the Strategic and International Studies)
sistemlerinin, yani organizasyon çeşitleri ve varsa- tarafından hazırlanmış bir çalışma olan ‘Yeni
yımlar üzerinde yapılan çalışmaların, yeni üslerin Binyılda Eğitim Zararından Kaçınmak’ 1994-
ucuza mal olmayacağını söylemek yeterlidir her- 1999 yıllarını kapsayan son Bush savunma planını
halde. Bununla birlikte, bu bölüm Amerikanın Clinton yönetiminin savunma planı ile karşılaştı-
askeri üstünlüğünün sürdürülmesi için yeterli rıyor ve bu karşılaştırmada bütçe değişiklikleri ve
savunma harcamalarının seviyesinin ana hatlarını dahili Pentagon eylemlerinin birleşiminin Bush
genel olarak kurmaya çalışacaktır. Son yıllarda planından Clinton planına geçişin bir sonucu ola-
Clinton hükümetinin teklif ettiği savunma bütçesi rak, savunma harcamalarında net 162 milyar dolar
ve savunma programının tutarsızlığına ilişkin ince- azalmaya neden olduğunu beliriyor. Beklenmedik
lemelerin her çeşidi ortaya çıktı. Bütün tahminler operasyonlar ve ertelendiği için boşa giden moder-
Clinton programının, önerilen bütçe tutarının altın- nizasyon hazırlıklarına yapılan harcamalar için,
da olduğu konusunda hemfikirdir; tahmini açık kongrenin bütçe artırışları ve ilave ödenek talepleri
miktarı yıllık olarak 26 milyon-100 milyon USD ile bütçeye 52 milyon dolar sonradan ilave edildi.
civarındadır ve yüksek açık tespit eden incelemeler Bush dönemi bütçeleri ile karşılaştırıldığında,
daha titiz analizlerin tespitidir. Clinton yönetiminde harcamaların kısılmasından
elde edilen kazanımların yıllık ortalama 40 milyar
Savunma harcamalarındaki eğilimler
ABD Doları olduğu görülür. Rapora göre 1993-
15 yıldır ilk kez, 2001 yılı savunma bütçesi, 2000 periyodundan erteleme kazanımları önceki
Amerikan savunma harcamalarında mütevazi bir seviyesinin iki katından fazla 426 milyar ABD
reel artış gösterebiliyor. Başkan Clinton’nın savun- Doları olarak gerçekleşti.
ma bütçesi isteği ve kongrede kabul edilen bütçe-
CSIS raporu, uzun vadeli savunma planları
nin her ikisinde de savunma bütçesindeki düşüşü
ve bütçeleri arasındaki uyumsuzluğun boyut-
durduracaktı. Barış kar payının henüz yayılmamış
larını inceleyen raporların en yakın zamanda
ödemesi ve artırılan vergilerle oluşan gelirlerle
yapılmış olanıdır. Kongre bütçe eğrisinin en son
düşürülen savunma harcamaları nedeniyle fazla
yıllık uyumsuzluk tahmini en az 90 milyar ABD
veren bugünkü federal bütçesinin oluşturulması
Dolarıdır. 1997’deki 4 yıllık savunma gözden
yıllık onlarca milyar doları bulan ciddi bir savunma
geçirmelerinde bile yıllık 12-15 milyar ABD
zararı yaratmıştır.
Dolarlık fon harcamalarına izin verilmişken,
Kongre savunmanın bu çöküşünün suç haber bültenlerine göre şu an Müşterek Kurmay
ortağı olmuştur. Hükümetin ilk yılında, Kongre, Başkanlar savunma harcamalarının yılda 30 mil-
Clinton hükümetinin, son Bush savunma planın- yar ABD Doları artışına ayak diriyorlar. 1997’de
dan yaptığı keskin indirim miktarına boyun eğdi. Strateji ve Bütçe Değerlendirmeleri Merkezi yıllık
Cumhuriyetçilerin kongrenin kontrolünü ele geçir- bütçe açığının 26 milyar ABD Doları olacağını
dikleri 1994 yılından beri, hükümetin savunma hesapladı ve şimdi bunu 50 milyar ABD Dolarına
isteklerinde çok küçük ilaveler yapıldı. Henüz bu yükseltti; Brooking Institution’dan analist Micheal
yıla kadar, hiçbirşey savunma bütçesinin azaltıl- O’Haulan, açığın en az 27 milyar ABD Doları
ması modelini değiştirmeye muktedir olamadı. Bu olacağını açıkladı. Şüphesiz, bu tahminlerden han-
artışlar bile, hükümete 1997’nin denk bütçe anlaş- gisinin mevcut savunma bütçe açığının miktarının
masının sınırlandırmalarından kaçınmaya imkan en iyi hesaplaması olduğu sorusundan daha önemli
veren muhasebe oyunlarıyla başarıldı. olanı, hangi masrafın/maliyetin gözden kaçırıldığı
Bütün muhasebe oyunları içinde, savunma sorusudur. Bütün bu tahminler bütçe açığı yürür-
harcamaları genellikle mükemmel bir şekilde lükteki savunma plan/ programları ve yürürlükteki
değişmeden kaldı. Geçen son 4 yıl için gerçekten bütçeler üzerinde yapılan incelemelerle belirliyor
toplamları 1 milyar dolardan az miktar sayılmaz- ve çıkabilecek yeni görevler ve soğuk savaş sonrası
sa. Savunma harcamalarındaki en keskin düşüş dünyasının gereksinimlerle ilgili herhangi bir tole-
Clinton idaresinin ilk yıllarında başarıldı. rans içermiyor. Bunlar, füze savunma sistemlerinin
etkin konuşlandırılmasının maliyetlerini içermiyor;
Savunma harcamaları 1992’de 339 milyar bunlar taşıma / ulaştırma maliyetlerini öngör-
ABD Doları seviyesinden, 1996’da 222 milyar müyor; ayrıca bu tahminler, raporlardaki mevcut
ABD Doları seviyesine düştüğü zaman savunma kuvvetlerin yeniden konuşlandırılması, yeniden
harcamalarının düşürülmesinin on yılın üzerindeki şekillendirilmesi ve takviye edilmesine ilişkin
sürede toplam etkisi daha ciddi oldu. Yakın zaman- gereklilikleri yerine getirilmesi ile ilgili maliyetleri
da ‘Merkezi Strateji ve Uluslararası Çalışmalar’ içermiyor.
fabrika Ocak 2004 57
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

Aslında, uzun bir dönem için savunma har- koyuyordu. Halen yürürlükte olan ve planlanmış
camalarını hesaplamanın en iyi yöntemi, onu, harcama seviyelerinde, Amerika’ya mevcut güçle-
ulusal zenginlik ve federal harcamaların bir parçası rini ve kapasitesini yüklenmiş olduğu görevleri icra
olarak ele almaktır. Bu yöntemle, yakın yıllarda etmek için koruyabilir ve modernizasyonu yenilik
Amerikalılar daha müreffeh olmasına rağmen, ve dönüşümleri feda edebilir ya da daha ileride
savunma harcamaları azalmaya devam etti. silah ve güce ödeme yapmak için personel kuvveti-
Savunma harcamalarının şimdiki bunalımdan beri ni ve güç yapısını azaltabilir. Dört Yıllık Savunma
Amerika’nın en düşük savunma harcaması seviyesi Gözden Geçirmesinde mevcut stratejik şartların
olarak, yerel üretimin %3’ünden az bir miktar tutu- düzenlenmesine ilişkin söylemine rağmen, Clinton
yor. Savunma harcamaları, federal harcamaların yönetiminin savunma planları krizleri göğüsleye-
%15’ini teşkil ediyor ki bu borçlarla ilgili olan mik- bilmek ve şimdiden belirsiz bir gelecek için hazır-
tardan biraz fazla ve federal harcamaların %54’ünü lık olmak üzere, fazla meydan okuma teknolojisi
teşkil eden sosyal güvenlik/sağlık ve diğer prog- hazırlığı ve ya jeopolitik gelecekten daha yüksek
ramlı harcamaların toplamının %34’ünden az bir bir önceliği acil ihtiyaçlara vermeye devam ediyor.
miktar ediyor. Senelik federal bütçe açıktan bütçe
Yukarıda askeri güç durumunda işaret edildiği
fazlasına doğru bir değişim göstermesine ve daha
gibi, dört yıllık savunma gözden geçirmesi, savun-
fazla kaynak mümkün olmasına rağmen, Amerika
ma planlamasının geleceğinin merkezi olarak iki
silahlı kuvvetlerine yeniden ciddi ve devamlı bir
cephede savaş standardını ve Amerika’nın tartış-
sermaye desteği yapılması söz konusu değildir.
masız global süper güç olma iddiasını göz önünde
Uzun vadeli gelecek hala, geçmiş on yılın eği- bulunduruyor. Savunma müzakeresi, bir değişim
limlerinin sıkıntıları ve halen geçerli olan bütçenin stratejisi için yaptığı çağrıyla “önceliğin geleceğe
elverişsizliğinin yarattığından fazla tedirgin ediyor. uzanmasını” tartıştı. Müzakerenin öne çıkan fikri
Eğer sürmekte olan harcama seviyesi sürdürülür- olarak iki cephede savaş standardı, halen mevcut
se, bazı projeksiyonlara göre (inceleme grupları), güçlerin doğrulanması anlamında oldu. Bu yakla-
savunma bütçe açığı 2020’de aşağı yukarı savunma şım, uzun vadeli güvenliğimizin riskin azaltılması
bütçesi tamamı kadar ve bu yerel üretim bütününün için fonların tüketilmesinin düşük ihtimalli bir
% 2,3-2,4 kadarı olacaktır. Özellikle modernizas- senaryosunun dayanaklarına odaklanır. Bundan
yon harcamaları istenilenin çok gerisindedir ve başka, CSIS çalışmalarının ortaya koyduğu bulgu-
ihtiyaçların oluşturduğu dalga tsunami dalgası lar mevcut bütçe sınırlamaları altında yapılmakta
oranına erişecektir; CSIS bu durumla ilgili olarak: olan ve insan gücü ve oluşturulmuş güç yapısı-
“Ordu etkin olarak öyle bir durum yarattı ki, şu nın arasındaki değerler değişimini akla getirir.
anda bulunduğu seviyeyi sürdürebilmenin gerekli Örneğin; CSIS’da, 1,3 milyonluk asker gücünün
koşullarının yaratılması için 2006’dan 2020’ye modernizasyonu için yıllık 164 milyon dolarlık
kadar ki sürede 4,4 trilyon ABD Doları gerektiri- harcamaya ihtiyaç duyulacağı tahmin ediliyor.
yor,” demektedir. Biz bu hesaplamanın temelini teşkil eden yönte-
min her sayfasını kabul etmiyorsak da en önemli
2010’dan sonra görünüşte uzak bir tarih fakat
nokta bizim içinde net bir durum oluşturuyor: Eğer
pekala oluşturulmuş savunma planlarının menzili
savunma harcamaları mevcut düzeyinde kalırsa ve
içinde yürürlükteki planlara göre, artırılmış askeri
dört yıllık savunma yeniden incelemelerinde kabul
harcamalara ilişkin beklentiler çok daha belirsiz
edilen planlar üzerinden, Pentagon yalnızca mev-
oluyor. Gelecek on yıllarda etkinleştirilmiş sosyal
cut gücünün yarısından biraz fazlasını modernize
programlar örgüsü ve özellikle sosyal güvenlik,
edebilir.
diğer sosyal güvenlik harcama programları üzerin-
de daha fazla bir baskı oluşturacaktır. Eğer savun- Bu senaryoya göre, Amerikan Silahlı
ma bütçesi tasarlandığı seviyede kalırsa, dünya Kuvvetleri, artan bir ivmeyle modası geçmekte
devletleri üzerinde oluşturulacak üstünlüğün olan, işletmesi ve savaştaki üstünlüğü pahalılaşan
gereklerine uygun, küresel Amerikan üstünlüğünü bir ordu oluyordu. Rapor, “Amerikan askeri güçleri,
devam ettirmek mümkün olmayacaktır. ulusal askeri stratejiyi sürdürmek için, kendi boyut-
ları, yaşı ve teknolojik kapasiteleri bakımından,
Bütçeler ve ricat stratejisi
ülke içindeki ve dışarıdaki güvenirliliğini kaybede-
Yakın zamanda yapılmış Dört Yıllık Savunma cektir,” sonucuna varmaktadır.
Gözden Geçirmesi ve özellikle Ulusal Savunma
Tam tersine, Ulusal Savunma Müzakeresinin
Müzakeresi raporu, bir risk sorusunun bütünü
“Gelecek için hazırlanırken bugün en büyük riski
olarak, Pentagon ve ulusun çelişen yüzlerini ortaya
kabul etme” yaklaşımı benimsenerek, Amerikan
58 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

Silahlı Kuvvetlerinin boyutlarında ilave olarak rulmasında- ve büyük bir savaş patlak verdiğinde
hatırı sayılır bir kesinti istenmektedir. CSIS’a göre, ortaya çıkabilir. Veya bu durum iki cephede büyük
modernize edilmiş ekipmanların oranını % 76’ya savaşın neredeyse kendiliğinden ortaya çıktığı
yükseltecek şekilde, bunun için gerekli kaynaklar- durumlarda ortaya çıkabilir. Veya yeni bir süper
da değişiklik yapmak -bu oran Ulusal Savunma güç –yükselen Çin- Amerikan çıkarlarına ve müt-
Müzakeresi tarafından belirlendi, fakat genel tefiklerine önemli bir bölgede meydan okuduğunda
yaklaşımla uyuşmaz- ABD silahlı kuvvetlerinin meydana gelebilir.
toplam gücünü tam bir milyona azaltmayı ve ayrı-
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, güç bün-
ca GSMH’nin %3’ünün savunma harcamalarına
yesini ve gelecekteki dönüşümler için halen yapılan
ayrılmasını gerektirir. Nitekim, mevcut harcama
hazırlıkları gözden çıkaran bir strateji, Amerikan
seviyesiyle Pentagon, güç planlaması ve moderni-
Silahlı Kuvvetlerini bugünkü görevlerini ve taah-
zasyon arasında tercih yapmak zorundadır.
hütlerini yerine getirmek durumda bırakacaktır.
Yürürlükteki Pentagon planları hakkında çok Bugünün barış ortamı Amerikan üstünlüğünün
iyimser bir tahmin olmak üzere, GDP’nin %3 ‘ü yegane ürünüdür. Bu üstünlüğün korunmasında-
kadar savunma harcama seviyesi hatırlanırsa, her ki başarısızlık, diğerlerine dünyanın Amerikan
biri imkansız olan iki ihtimal her zamankinden menfaatlerinin ve prensiplerine tezat teşkil eden
daha kesin olarak belirir: Bu seviyelerde, Amerikan biçimlendirmesi için bir şans verir.
kuvvetleri yakında çok yaşlı olacak veya çok
Amerikan üstünlüğünün bedeli, aktif bir şekil-
küçülmüş olacaktır. Yönetimin “günü yaşamak”
de elde edilmiş olması ve aktif bir şekilde sürdürül-
yolunun takip edilmesiyle, gelecekteki çok muh-
mek zorunda olmasıdır. Fakat yönetimdeki şefler
temel savaşta o günler için güvencesi olacakken
ve omuzu kalabalık askeri liderler açıkça barışı
kesinti yapılmış teknolojilerin eksikliği duyula-
korumak ve diğer jandarmalık görevleri için orga-
caktır. Ulusal Savunma Müzakeresinin, ‘”yarına
nize olurken, bir yandan büyük ölçekli bir savaş
hazırlanma” yolunun takip edilmesiyle, Amerikan
için uygun miktar kuvvetin rezerve edilmesini seve
Kuvvetleri mevcut misyonunu yerine getirmek
seve kabul ederler.
için ihtiyaç duyduğu adam gücünün eksikliğini
hissedecektir. Asayiş görevlerinden cephe savaş- Bugünün görevlerinin ve ulusal askeri strate-
ları yapmaya kadar, Amerika’nın güvenlikle ilgili jinin ihtiyaçları düşünüldüğünde açıkça yetersiz
mevcut menfaatlerini koruma kabiliyeti artan risk olan modernizasyon ve dönüşümler için, bir aktif
altında olacaktır görev bir değeri tarafından 300.000-400.000 civarı
azaltıldı; takriben diğer bir %30 mevcut seviyeden
Daha geniş açıdan bakıldığında, bu iki yakla-
ve toplam kesintinin yarısından fazlasını soğuk
şım sadece Amerikanın ricat stratejisinin zaman-
savaş seviyelerinden kesti. Eğer Amerika örneğin
laması ve doğası bakımından farklıdırlar. Clinton
kuvvetlerini Balkanlardan geri çekerse, NATO’nun
yönetimi, güçlerini Balkanlar’da konuşlandırarak,
geri kalanının bu boşluğu doldurması muhtemel
Basra Körfezinde Amerikan varlığını muhafaza
değildir; tam tersine böyle bir geri çekiliş, NATO
ederek ve Çin’in Tayvan oyunlarına cevap vere-
içinde; Amerika’nın NATO içindeki liderliğinin
rek ve barış gücünü Doğu Timor’a göndererek;
bitmesiyle sona ermesi kaçınılmaz bir politik krizi
bazen duraksayıp, bazen hızlanarak ve sık sık
provoke edebilir; bu durum ittifakın sonunu da
beceriksizce olsa da , yeni Amerikan güvenlik
belirleyebilir. Aynı şekilde, Irak üzerindeki uçuşa
kuşağını kuvvetlendirecek adımları attı. Fakat
yasak bölgeleri iptal etmek, Basra Körfezi üze-
yönetim, savunma harcamalarını ve askeri gücünü
rindeki güvenliğin garantörü olarak Amerika’nın
şu anda bulunduğu seviyede tutarak; ulusal kabili-
pozisyonunu sorgulatır; Doğu Asya’dan Amerikan
yetinin, bugün, geniş ölçekli savaşlarda savaşacak
güçlerinin geri çekilmesi veya Amerikan askeri
duruma gelmesi için gerekli zemini hazırladı ve
güçlerinin azaltılması halinde de tepki aynı olur.
Amerikanın üstünlüğünü gelecekte korumak için
Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirmesi’nin iki
yapılması gerekli olan yatırımları tüketti. Böyle bir
cephede savaş kapasitesinden geri çekilmeye iliş-
strateji için yapılacak ödemeler, Amerikan güçleri-
kin taslaklarının sonucu şu amansız hükme götü-
nin ihtiyaçları, bugünkünün üzerinde, artık karşı-
rür: Müttefikler ve hasımlar, birbirinden farksız bir
lamaya muktedir olmadığı seviyelere gelecek. Bu,
şekilde Amerikanın geri çekilmesi ve Amerikan
Amerikan Kuvvetlerinin birden fazla görev üstlen-
güvenlik garantisinin azalmasına karşı olası
diği durumlarda- örneğin; NATO’nun Balkanlarda
zararları karşılamak için gerekli tedbirleri almaya
genişleyen rolünde veya Amerikan askerinin Golan
başlayacaklardır. Mevcut bütçe seviyelerinde bir
tepelerinde bir askerden arındırılmış bölge oluştu-
modernizasyon ve dönüşüm stratejisi, “savaşsız-
fabrika Ocak 2004 59
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

lık” stratejisinin cazibesinin tehlike alanı içindedir. gerekliliğini savunuyoruz. Amerikanın denizaşırı
Amerikan barışı felaketle biten bir sonuca gitme- güçleri ve takviye gücü arasında kuvvetli bir stra-
yebilecekken, hızlı bir şekilde çözülebilir; sonuç tejik birliktelik olması gerekir; yabancı ülkelerde
zaman içerisinde çok benzer olabilir. faaliyet gösteren birimler Amerika’nın jeopolitik
menfaatlerinin ve liderliğinin bir göstergesidirler;
Amerikan üstünlüğünün bedeli
olayları şekillendirecek önemli askeri güç sağlarlar
Yukarıda açıklandığı üzere, bugünkü ve ve savaş zamanında takviye sağladığında zafer
geleceğe uzanan Amerikan askeri üstünlüğünün için uygun şartları oluştururlar. Başka bir açıdan,
sürekliliğini sağlayacak olan silahlı kuvvetlerin Amerika’daki birimlerin süratle olaya katılımıyla
kesin değerinin hesaplanması bu genel çalışmanın sonuç alıcı vuruşu yapma yeteneğinin sürdürül-
sağladığından daha ayrıntılı bir analizi gerektirir. mesi, denizaşırı birimlerin gücünün ayarlanmasını
Biz mevcut planlar ve diğer çalışmalarda üzerin- ve müttefiklerin dayanma gücünü artıracaktır.
de durulacak alternatiflerin her ikisinden önemli Kısacası biz, geniş ölçekli Amerikan kuvvetlerine
bir şekilde ayrılan bir güç durumunu ve hizmet sürekli bir gereksinimi kabul ediyoruz.
yapısını savunduk. Biz Amerikan ordusunun per-
Ancak bugünün silahlı kuvvetleri ve gücünün
sonel gücünün biraz artırılmasının gerekliliğine
durumundaki gelişmeleri savunurken, uzun vade-
inanıyoruz; yayılan Amerikan güvenlik kuşağının
de üstünlüğün sürdürülmesi kabiliyetinin gözden
ileri karakollarıyla sürdürülebilen görevlerinin bir
çıkarılması konusunda gönülsüzüz. Eğer Amerika
çoğu, yoğun adam gücü isteyen ve yeni mücadeleci
kendi üstünlüğünü sürdürecekse -ve şimdi sürmek-
denge operasyonlarını içeren, politik olarak kesin
te olan askerlikteki devrim şimdiden Amerikanın
seferberliklere yetenekli olmayı bünyesinde bulun-
yönettiği bir devrimdir-, Pentagon ciddi olarak
duran büyük savaş operasyonları için yapılmış
Amerikan askeri güçlerinin biçimini değiştir-
planlamalardır.
meye başlamalıdır. Biz bu dönüşüm görevinin
Keza bu yayılma kuşağı dünyanın her yerinde- Balkanlardaki Avrupa dengesinin sürdürülmesi,
ki Amerikan askeri operasyonlarını kolaylaştırmak büyük bir savaşın veya diğer bir günümüz görev-
için deniz aşırı üsleri ve ileri operasyon bölgelerini lerine hazırlanması kadar zorlayan yeni bir görev
çok şiddetli bir şekilde gerekli kılar. Aynı zamanda, olduğunu iddia etmiş bulunuyoruz.
biz oluşturulmuş asayiş görevlerinin, daha man-
Bu, yeni silahlanma veya teknolojilerden daha
tıklı ilerlemeyi temel alan bir düşünceyle, askerler,
fazlasını gerektiren bir çabadır. O, yeni operasyon
denizciler, havacılar için ve Amerikan gücünün
anlayışı, yeni doktrinler yeni taktikler üreten dene-
bütün yapılanması için daha az külfetli yapılabile-
yime dayanan birimler ister. O, tam olarak kavran-
ceğini iddia ediyoruz; uzun vadeli güvenlik taah-
ması ve böyle değişikliklerin yerine getirilmesi için
hütleri, son çare olması dışında, ordu birliklerinin
yılların, belki on yılların geçmesini gerektirecektir
kısa vadeli kaydırılması, zayıflatılması ile destekle-
ve elbette hataları, randıman düşüklüğünü de
nemez. Avrupa’daki, Basra Körfezi’ndeki ve Doğu
içerecektir. Nihayet, Amerikan barışının sürdürül-
Asya’da Amerikanın süren menfaatleri, güçlü bir
mesi, ileride çok farklı hasımlarla karşılaştığında
şekilde sürekli bir Amerikan askeri varlığını daya-
Amerikan kuvvetlerinin üstün olmasını gerekli
tıyor. Pentagon politikalarını belirleyenler, planları-
kılar.
nı bu gerçeklere dayandırmalı ve çalışan personelin
yıpranmasını azaltacak şekilde ayarlamalıdırlar. Eğer küçük ve ucuz balistik füzeler, nükleer
başlıklar veya diğer kitle imha silahları cepha-
Ayrıca biz barışı koruma ve asayiş operas-
neliğine sahip haydut kuvvetler ABD’ye zarar
yonları için bile, mevcut organizasyonlardan daha
verirse mevcut Amerikan barışı kısa ömürlü olur.
küçük boyutlu organizasyonların olabileceğini
Biz Kuzey Kore, İran, Irak veya benzeri ülkelerin
kanıtlayan yeni ve daha esnek birimlerin ve askeri
Amerikan liderliğinin gözünü korkutmasına veya
organizasyonların oluşturulmasına şimdi başlana-
ABD’yi kendi topraklarında tehdit etmesine izin
bileceğini iddia ediyoruz.
veremeyiz. Çok yüksek bir maliyet ve yüzyılın
Madem ki Amerikan güçleri genişleyen bir gayretiyle elde edilmiş olan Amerikan barışının
güvenlik kuşağında devriye gezmektedir, o halde nimetleri çok önemsiz bir şekilde çarçur edilemez.
biz bunun sürekliliği için Amerika’da üslenmiş Eldeki mevcut her şey hesaba katılırsa, maliyeti
yeterli miktardaki süratle takviye yeteneğini kesinlikle bilinen bütçe planlarına dayandırılarak
haiz, kriz olan bölgedeki yapıyı sağlamlaştıracak hesaplanmış, yürürlükteki planlardan yeterince
büyük savaşma gücüne veya bir savaşı başarılı farklı olduğunu savunduğumuz askeri gücün
bir sonuca ulaştırma yeteneğine haiz güçlerin vaziyeti ve çalışma yapısı sağlıklı değildir, derme
60 Ocak 2004 fabrika
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

çatmadır. Ve yine, başlı başına maliyet analizleri Amerikan askeri üstünlüğünün sürdürülüp
ortaya koymak bu raporun çalışma alanının dışın- sürdürülmemesi, Amerikan jeopolitik liderliğinin
dadır ve böyle bir rapor büyük politik ve teknolojik emniyet altında olması ve Amerikan barışının
belirsizliklere dayanacaktır; yeni denizaşırı üsler korunması bir tercih konusu değildir.
ve devrimci nitelik taşıyan bir silahlanma ile ilgili
herhangi bir detaylı tahmin, olmayanın kesin-net
kıymet takdirleri ve program analizleri yüksek PROJE KATILIMCILARI
spekülatif tahminler olurlar. Yine de biz savun- Roger Barnett
duğumuz programı kabaca Dört Yıllık Savunma
Gözden Geçirmesi’nde ayrılmış fona eşit miktarda, ABD Deniz Savaşı Koleji
ve minimum ülkede yapılan üretimin %3,5-3,8’i Alvin Bernstein
seviyesinde bütçelere ihtiyaç duyacağına inanıyo-
ruz. Hassas bir plan, toplam savunma harcamaları- Ulusal Savunma Üniversitesi
na gelecek yılların savunma programlarında yıllık Stephen Cambone
15-20 milyar dolar ilave ederdi; bu ilave bu dönem
boyunca savunma üst sınırında 75-100 milyar Ulusal Savunma Üniversitesi
dolarlık bir artışa sebep olurdu: 700 milyar dolar Eliot Cohen
bütçe fazlasının küçük bir yüzdesi şimdi bu aynı
dönem için düşünülmektedir. Biz yeni başkanın Nitze İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu,
kendi yönetimini dört yıllık harcama seviyesinin Johns Hopkins Üniversitesi
üstesinden gelebileceği bir plana bağlanacağına Devon Gaffney Cross
inanıyoruz.
Uluslararası İlişkiler Bağış Forumu
En basit deyişle bizim niyetimiz, ABD silahlı
kuvvetlerini bir yandan muhtemel yeni görevlerine Thomas Donnelly
hazırlarken, bir yandan da bugünün görevlerini Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi
mümkün olduğu kadar etkin ve becerikli bir
şekilde göğüslemek için, uygun durumda bulun- David Epstein
masını sağlamaktır. Bu suretle, yukarıda tarif Savunma Bakanlığı,
edilen savunma programı mevcut kuvvet yapısını
mevcut görevleri için daha iyi bir duruma getir- Net Değerlendirme
mek ve modernizasyon yatırımları için düzenle- David Fautua
meler yaparken, aynı zamanda onun şu andaki
Yarbay, ABD Kara Kuvvetleri
performansını da koruyabilir. Aynı zamanda biz
savunma sermayesinin desteklenmesi çabalarının Dan Goure
ağırlığını ABD kuvvetlerinin gelecek on yıllar Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi
için dönüştürülmesine kaydırmalıyız. ABD ulusal
zenginliğinin dolarından dört sent; bu bütçenin Donald Kagan
müsaade edebileceği bir programdır. O, keza akıllı- Yale Üniversitesi
ca bir programdır. Yalnızca böyle bir güç durumu,
sınıf yapısı ve savunma harcamaları düzeyi ABD Fred Kagan
ve onun liderlerine dünyanın tek süper gücünün ABD West Point Askeri Akademisi
stratejik taleplerini çeşitli kuvvetlerle karşılamak
olanağını sağlayacaktır. Amerikan barışının muha- Robert Kagan
faza edilmesi, ABD askerlerinin bugünkü görevle- Carnegie Uluslararası Barış Vakfı
rini belli bir düzende üstlenmesini ve yarının çok
farklı meydan okumalarına yetişmesini gerektirir; Robert Killebrew
Amerikan liderliği ve güvence altına aldığı hayır- Emekli Albay, ABD
sever düzen üzerinde uzlaşmaksızın bu görevlerden
geri çekilme söz konusu olamaz. Bu bizim üstün- William Kristol
lüğü ve yarının üstünlüğü arasında bir tercih değil- The Weekly Standard
dir. Küresel liderlik bizim boş vakitlerimizde, bir
terslik başımıza geldiğinde veya ulusal güvenlikle Mark Lagon
ilgili çıkarlarımız doğrudan tehdit edildiğinde ifa Senato Dış İlişkiler Komitesi
ettiğimiz bir şey değildir.
fabrika Ocak 2004 61
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi Raporu

James Lasswell Michael Vickers


GAMA Corporation Stratejik ve Bütçe Değerlendirmeleri Merkezi
I. Lewis Libby Barry Watts
Dechert Price & Rhoads Northrop Grumman Corporation
Robert Martinage Paul Wolfowitz
Stratejik ve Bütçe Değerlendirmeleri Merkezi Nitze İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu,
Johns Hopkins Üniversitesi
Phil Meilinger
Dov Zakheim
ABD Deniz Savaşı Koleji
System Planning Corporation
Mackubin Owens
ABD Deniz Savaşı Koleji Yukarıdaki kişiler listesi en az bir proje toplan-
Steve Rosen tısına katılmış veya bir makalenin tartışmasına kat-
Harvard Üniversitesi kıda bulunmuştur. Rapor yalnızca Yeni Amerikan
Gary Schmitt Yüzyılı Projesi’nin ürünüdür ve proje katılımcıları-
Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi nın veya bağlı bulundukları kurumların görüşlerini
Abram Shulsky muhakkak temsil etmez.
The RAND Corporation

Mustafa Hayrullahoğlu için, 16 Kasım


2003 tarihinde yapılan anma ziyaretinde ki
konuşmanın metnini sunuyoruz:

YOLDAŞLAR !
Türkiye Komünist Partisi’nin seçkin savaşçısı Deniz Yoldaş’ı anmak için buradayız. Komünist
hareketin zor zamanlarında işçi sınıfının savaş geleneklerine ve hareketin tarihi kişiliklerine sımsıkı
sarılmak her zamankinden daha hayatidir.
Şimdi Komünist hareketimiz en zor zamanlarından birinin içinden geçiyor. Bu zorluğun bir yönü,
düşmanın işidir. Ancak, çoğu, hareketimizin kendi insanlarından, kendi zaaflarından kaynaklanıyor.
Deniz Yoldaş da bu hareketin insanıydı, ne yazık ki likidatörler de.
Türkiye burjuvazisi Komünist hareketi ve Komünistleri her zaman çok ciddiye aldı. Resmi parti,
sahte parti işleri de, gözaltında kaybetme ve toplu katliamlar da bu ciddiye alışın tezahürüdür. Bu
sürpriz değil, sınıf savaşımı düşmanın hoş görüsüne ve merhametine sığınarak yürütülmez.
Sorun, Komünist hareketin ve Komünistlerin kendilerini ve savaşımı ciddiye alma noktasındadır.
Likidasyona karşı durmayı beceremeyen, partiyi ayağa kaldırma yönündeki her çabayı sulandıranlar
da; sınıf savaşımından ‘O işleri bıraktık’, ‘O defteri kapattık’ rahatlığıyla kendilerini emekliye ayıran-
lar da bu hareketin içinden çıktı.
Bizim gözümüz, bizim kulağımız böylelerinde değil. Biz esinimizi Mustafa Suphilerden, Deniz
Yoldaşlardan alıyoruz; onların bağlılığından, onların komünizme ve partiye güvenlerinden..

Yolumuz Suphilerin, Deniz Yoldaşların yoludur.


Yolumuz işçi sınıfının yoludur...

62 Ocak 2004 fabrika


Bir Kürdün ‘Komploculuk’ Denemesi

Zeynel Abidin KIZILYAPRAK

Adamın asıl adı, Durmuş Durduyan. Alın size bir ‘komplo teorisi’: Türkiye’deki
Hekimhanlı oluyorlar kendileri. 60’lı yılların sonla- ‘İslamik partiler’in asıl işlevi, şeriatı engellemek
rına doğru politikaya atılıyor. Atılırken, mahkeme olmasın?..
başvuruyor; hem adını hem soyadını değiştirmek
***
için.
‘İslami akımlar’dan başladık, ordan devam
İyi, güzel...
edelim.
Buraya kadarı ilginç olmayabilir. Bundan
Adamın adı, Saad Jawad... Yok; bu, adını-
sonrası ise hem ilginç hem de bize bir şeyler anlatır
soyadını değiştirenlerden değil. Jawad, ünlü bir
özellikte.
Arap ‘araştırmacı-yazar’ı. ‘Iraq and the Kurdish
Adam, Milli Nizam Partisi’nden başlıyor politi- Question’, onun çok bilinen bir kitabı. Jawad, kita-
kaya... Mahkeme kararıyla aldığı ad-soyad ise adeta bında ciddi bir tespit yapıyor, Türkiye’ye ilişkin:
‘ben sizdenim; devlettenim’ şeklinde: Oğuzhan Özetle, ‘Soğuk Savaş’ dönemi boyunca, Türkiye’de
Asiltürk... ‘laiklikten uzaklaşma’ eğilimlerinin ardında,
‘Kürtleri yedekleme’ amacının bulunduğunu söy-
Oğuz...
lüyor...
Han...
Doğru mu?..
Asil...
Türkiye’de rejimin kendisini antikürt bir omur-
Ve de Türk... gaya oturttuğunu bilenler için şaşırtıcı değil; Kürt
Ve adam, yıllar boyu, ‘İslamik partiler gelene- sorununun çok temel bir sorun olduğunu, rejimin
ği’nin en önde gelen yöneticisi oluyor; Necmettin bu sorun karşıtlığında kendisini var ettiğini bilenler,
Erbakan’ın sağ kolu... bu tespiti önemsemek durumunda. Önemsemek ve
yakın tarihi yeniden okumak...
Ortaya birkaç soru çıkıyor: Cenahını ‘İslami’
kulvarda seçen biri, o cenahtan politikaya atılırken, Önemsenmesi gereken bu teze göre yakın tari-
madem değiştiriyor, neden ‘İslami’ bir ad-soyad hi okuduğumuzda, rejimin temel dertlerinin başın-
almaz ki?.. Misal; normalde, adını-soyadını şu seçe- da gelen ‘Kürt uyanışını engellemek’ yolunda (Kürt
neklerden belirleyebilirdi: Muhammed Yeşilhilal; toplumunun çoğunluğunun tarihen yatkın olduğu)
Ömer Kuranokur; Battal Gazi Hazretoğlu... İslami motifleri kullanmak ile bu motifin Kemalist
paradigmaları sarsacak kadar baskın olmaması ara-
Hadi bu soruyu geçtik diyelim; şu ciddi soruya sında salındığını görebiliyoruz. Bu sarkacın yarat-
ne diyeceğiz: Nasıl oluyor da böyle oluyor?.. tığı gerilim, besbelli ki, ‘zinde güçler’in başlıca
manevra alanı da oluyor; sarkaç ortasında büyüyor,

fabrika Ocak 2004 63


Bir Kürdün “Komploculuk” Denemesi

buradan besleniyor ve arada bir şöyle bir fiske ile Neyi mi demek istiyoruz; şunu: 1974 ‘Kıbrıs
salınımı devam ettiriyorlar... Barış Harekâtı’nı anımsayın. Ondan az önceki
seçimde bol bol ‘barış güvercinleri’ uçurmuş olan
(Tabii bir de şu var: Demek oluyor ki, ABD’nin
Ecevit’in iktidarda değil de muhalefette olabile-
‘Yeşil Kuşak’ stratejisi, iç ihtiyaçlarla çakışıyor ya
ceğini düşünün; CHP muhalefette ve mesela AP
da çakıştırılıyor...)
iktidarı yapıyormuş ‘barış harekâtı’nı (bir işgale bu
Buyrun bir ‘komplo teorisi’ daha: ‘Laiklik adı vermek gelmezdi Demirel’in aklına ya, neyse).
elden gidiyor!’ çığlıkları (tabii çok genel olarak), Nolurdu?..
Kürt uyanışına karşı İslamik rengin kullanımının
Bu örnek kesmedi mi? Peki...
dönemsel olarak gereksizleştiği ya da geri planda
kaldığı günlerde mi atılıyor acaba?.. 20 Ekim 1991 seçimlerinin iki galibi, DYP
ile SHP, 30 Kasım 1991 tarihi itibariyle koalisyon
***
hükümeti kurdular; Süleyman Demirel başbakan,
Din, besbelli ki uzun dönemden bu yana ve Erdal İnönü başbakan yardımcısı... Bu ‘sosyalde-
yer yer hâlâ, Kürtleri rejime entegre için kulla- mokrat’ bileşenli koalisyon, başbakan ve başbakan
nılan öğelerden biri. Yukardaki ‘komplo teorisi’ yardımcılarının isimleri değişe değişe, Eylül 1995’e
bunu birazcık açıklıyor. Demek oluyor ki, sistem, kadar devam etti. Ve bu dönem, tarihçilerin sayfa-
Kürtleri sistemle birleştirecek bir ‘çimento’ya ihti- larına, ‘Kürt coğrafyasında sürdürülen kirli savaşın
yaç duyuyor. Din, böyle bir çimento oldu, oluyor. en kanlı ve en şiddetli dönemi’ olarak geçti... SHP
Osmanlı’dan ‘Kurtuluş Savaşı’na, Cumhuriyet’ten iktidar değil de muhalefette olsaydı, o kadar rahat
günümüze, bu, böyle... yürütülür müydü ‘düşük yoğunluklu savaş’ ya da
Böyle olmasına böyle de; bazı dönemler bu tepkiler toplamına katılmak zorunda kalanlar art-
çimento –herkesi- tutmaz/birleştirmez oluyor. Ya maz mıydı?..
da ek çimentolar gerekiyor, diyelim. Bu da mı anlatmadı bir şeyler? Öyle olsun...
Siz olsanız hangi argümanları, ‘trend’leri, bu Sonraki örnek şu olsun:
doğrultuda manipüle edersiniz?.. 28 Haziran 1996’da Refahyol hükümeti kurul-
Misal: 70’lerin Kemalist solu olabilir mi?.. du; RP koalisyonun büyük ortağı, Erbakan da
başbakan... Yaklaşık bir yıllık ömrü oldu Refahyol
Peki, tamam; bu netameli konuyu ve dönemi hükümetinin; 18 Haziran 1997’ye dek... Ama az
geçelim: Peki, şimdilerde?.. zamanda büyük işler başardı Refahyol: Başbakan
Mesela, tutkulu bir ABcilik?.. Niçin olmasın... Erbakan, Ağutos 1996’da İsrail’le stratejik işbirliği
anlaşmasını imzaladı; 22 Mart 1997’de ise İsrail’le
O AB aşkıdır ki, Kürt devleti talebinde ısrarlı askeri modernizasyon anlaşmasını... Türk-İsrail
olması gereken Kürt milliyetçilerini bile devlet ilişkilerinde ‘dönüm noktası’ sayılan bu anlaşmalar,
sınırlarının silinmesi gibi bir projeye bağlayabilir... Erbakan’ın muhalefette olduğu bir siyasal tablo
Ne güzel: Milliyetçisinden, ‘üniter devlet içinde önünde imzalansaydı, nolurdu acaba?..
çözüm’ taraftarlarına kadar, tüm Kürtler AB aşığı: Tamam; uzatmayacak ve son bir örnek vere-
Alın size postmodern çimento... ceğim.
Ve huzurlarınızda bir ‘komplo teorisi’ daha: Ocak 2001’de bir başka koalisyon hükümeti,
Rejimin, karikatür örneği Vural Savaş gibi kişilik- PKK lideri Abdullah Öcalan hakkında verilmiş
lerin şahsında bulunabilen katı antikürt öğelerinin olan idam cezasının TBMM’de ele alınması-
‘AB karşıtlığı’, postmodern çimentoyu cazip hale nı, AİHM kararı kesinleşinceye dek erteledi;
getirmek amaçlı bir ‘psikolojik harp’ muharebesi Türkçesiyle, Öcalan’ı idam etmeyeceklerini ilan
olmasın?.. etmiş oldular... Koalisyonun ikinci büyük partisi
*** MHP idi, bu partinin lideri de başbakan yardımcısı.
Aynı soru: ‘Ocak protokolü’ne imza atıldığında
Komplo komplo içinde, komplo kilit içinde... MHP muhalefette olsaydı, nolurdu?..
Kilidi açma denemesinde bir başka tablo: İlginç Herhalde dört örneğin ortak cevabı şu: Zor
değil mi, Türkiye’de yakın dönem hükümetlerinin olurdu; sokaklar hareketlenirdi; kendi siyasal varo-
icraatları, o hükümeti oluşturan parti ya da partiler luşlarının tam zıddı (gibi görünen) bu icraatlara çok
muhalefette olsa(lar), zor yürütülecek icraatlar gibi güçlü tepkiler verirlerdi, vs...
görünüyor.

64 Ocak 2004 fabrika


Bir Kürdün “Komploculuk” Denemesi

‘İyi de, komplo bunun neresinde?’ mi dedi- Savaş yoğundu, adaylar üzerinde müthiş bir
niz?.. devlet baskısı vardı falan... Evet ama, başka bir şey
daha vardı: tam da bu sebeplerle, o seçimler, müthiş
Güldürmeyin beni allahaşkına...
bir ‘kopuş’ olabilecekti; Kürt toplumsal nabzı bunu
Unutmadan ekleyeyim: AKP’yi de bu ‘sıradaki bangır bangır bağırırcasına belli ediyordu...
işleri işin en tersi gibi görünenine yaptırma’, bir
Ve, aniden, boykot...
başka deyişle, ‘gürültülü patırtılı işleri gürültüsüz
patırtısız yapmaya müsait hükümet oluşumu hazır- Bunun önemini anlayabilmek için o dönemi
lama’ şeklindeki komplo teorisi ışığında izleyebilir- hatırlamak ve o dönemde kazanılacak yerel yöne-
siniz; faydası olabilir... timlerin ne anlama geleceğini düşünmek gerekiyor;
sonradan, 1999’da birçok belediye yine kazanıldı,
***
evet; ama 1994’te kazanılacak olan yalnızca beledi-
Artık hızlı gideyim, giderken de izninizle yeler olmayacaktı...
‘komplo teorisi’ işinin iyice suyunu çıkarayım...
Kimileri yakın dönem Kürt tarihinin başka
Varsın suyu çıksın; ben yine de sorayım: DEP, başka evrelerini önemser; isim değiştirme dönem-
Mart 1994 yerel seçimlerine katılma kararından leri, filan gibi... Kendi adıma, 1994 Mart yerel
niçin son anda vazgeçti?.. seçimlerini çok çok önemsiyorum. Bu konu üze-
Tabii bu sorunun anlamlı olabilmesi için, ‘DEP’ rinde kafa yorulmadığını biliyorum; kimsenin bu
yerine, arkaplan gücü zikretmek gerekir... tarihi dönüm noktası falan saymadığını ve yalnız
olduğumu da biliyorum. Olsun... Benim için şu
Sahi, niçindi?.. soru on yıl sonra, hatta gelecekte bile, önemini hep
O tarihlerde DEP’in İstanbul il yönetimindey- koruyor, koruyacak: Niçindi o boykot?..
dim. Aşkla-şevkle yerel seçimlere hazırlanıyorduk; Yakın bile olsa, tarihi ‘üstten’ okuduğumuzda
adaylar belirlenmiş, her hazırlık tamamlanmıştı. anlayabiliyoruz ancak; gün’ün somutlukları çok
Hatta Grup Kızılırmak’a ‘seçim şarkısı’ bile yaptır- fena bir şekilde örtebiliyor nedenleri-niçinleri. Fakat
mıştık. (Parasıyla yaptırmıştık, seçime girmeyince, politik trendin eğrisi, bazen çok şey anlatabiliyor...
bir müddet sonra o şarkıyı birkaç kelimesi değişmiş
olarak o grubun ‘yeni albüm’ünde dinlemiştik; şu Başta söyledim; bu yazı ‘komploculuğa’ Kürdi
‘geliyoruz hey hey’li olan...) ‘Seçimleri boykot’ lafı- bir öykünmedir. Benden ‘komplo’ların belgesini
nın izi bile yok... Derken, ‘yüksek katlar’dan boykot istemeyin; ‘komplonun belgesi mi olur ulan!’ filan
sözleri işitildi... demem ama, hayatı bir de böyle okuyun diyebili-
rim.
Tabii, boykot edelim mi etmeyelim mi tartışma-
sı yapıyormuş, yani kararı DEP olarak veriyormuş Ve bunu dersem, şunu da söylerim: Mart
gibi yapacağız ya; genel merkezin bu konuyu tartış- 1994’te, ‘radikal’ bir boykot ambalajı içinde aslında
mak üzere düzenlediği toplantıya katılmak için atla- bir yerlerle bir ‘konsensüs’ mü sağlanmıştı?..
dık Ankara’ya gittik. Otobüste yönetimde birlikte Aha bir ‘komplo teorisi’...
çalıştığım bir arkadaşımla yan yana oturuyoruz.
O, ‘irade’ye bağlı bir arkadaş... Fakat, belli, henüz
***
‘karar’ kendisine tebliğ edilmemiş; benim gibi, o da Birçok ‘gözlemci’nin ya da nicelik olarak en
ateş püskürüyor ‘boykot’ teklifine... Neyse; sabah güçlü Kürt hareketine rakip olanların iddialarının
gittik toplantı salonuna. ‘Tartışıyoruz’... ‘Boykot’ (ya da kurgulamaya çalıştıkları kriminal senaryo-
önerisinin iler-tutar yanı yok aslında: ‘Türkiye’de ların) aksine, son 5-6 yılın, Türkiye bağlamında,
demokrasi yok; öyleyse boykot edelim’ gibilerin- ‘Kürdi komplo teorileri’ bakımından pek elverişli
den genel-geçer sözler (daha doğrusu ‘geçmez’ malzeme sunmadığını düşünüyorum...
sözler: ne zaman oldu ki Türkiye’de demokrasi?..
Ve fakat, Güney Kürdistan üzerine olan-
Hem, yani ‘tam demokrasi’ye kadar girilmeyecek
lar hariç! Yani Türkiye kaynaklı olarak Güney
mi seçimlere?..).
Kürdistan üzerine olanlar hariç!..
Benim konuşmamdan sonra yol arkadaşım
Şimdi, şu son -ve biraz karışık- ‘komplo
söz aldı, beni bi güzel eleştirdi, seçimlere katılmak
teorimizin’ sindirebilmesi için birkaç şey lazım:
gerektiğini savunduğum için!.. Belli, karar tebligatı
Evvelemir, Güney Kürdistan’ın yalnızca Kuzey’i
birkaç saat içinde yapılmıştı...
değil, Türk politik hayatının arkaplanını da yakın

fabrika Ocak 2004 65


Bir Kürdün “Komploculuk” Denemesi

tarih boyunca etkilemiş olduğu gerçeğinin bilin- Artık yerim daralıyor galiba, o nedenle doğru-
mesi... dan doğruya güncelliğe ve ‘komplo bunun neresin-
de?’ye geliyorum...
Adım adım özetleyelim, ilk özette daha önceki
bir görüşümüzün yinelenmesi pahasına... Bir: Bugünkü gidişat, Türk resmi korkusunu
depreştirecek türdendir. Örneğin, Güneyli bir
Bir: Güney Kürdistan, hem yüzölçümü
Kürt’ü Irak dışişleri bakanı olarak kabullenmek,
hem nüfus itibariyle ‘Kürt coğrafyası’nın üçün-
bu devlet sistematiği içinde, korkunç bir şeydir...
cü büyüklükte bir parçası oluyor. (Yani, şimdi
Korkulan, başa geliyor gibi...
‘Kürdistan’ dememek, DGM’den yırtmak için
‘Kürt coğrafyası’ dedik ama, nüfustan da söz etti- İki: Osmanlı’da oyun çoktur...
ğimize göre, bu ‘coğrafya’lı ad uymuyor; neyse...)
Üç: Yakın gelecekte Türk -iç ve dış- devlet
Her iki ölçüt bakımından sıralama şöyle oluyor:
politikalarının Güney Kürdistanı karıştırmak üzere
Türkiye, İran, Irak ve Suriye (Kürdistanları!)... Ve
dizayn edileceğini söylemek, kehanet sayılmaz.
üçüncü büyüklük, daha çok da birinci büyüklüğü,
hep etkileyegelmiştir. Bunun nedenleri-niçinleri Dördüncü şık yok; artık sırada bununla ilgili
ayrı konu; böyle... ‘komplo teorisi’ var: Türkiye Kürdünü ve Türkiye
muhalefetini bu dizayna göre uyumlulaştırmak, en
İki: Daha az bilinen bir gerçeklik olarak, üçün-
azından itirazları silikleştirmek için bir ‘birleştirici
çü büyüklük, birinci büyüklüğün egemenini de,
çimento’ aranacak gibi; eskilerden, yenilerden,
yani Türk devletini de hep etkilemiştir, daha doğ-
harmanlayalarak falan... En önemlisi, Türkiye
rusu egemenin hep hesapta tutmak zorunda olduğu
Kürtleri... Nasıl yapılır edilir de acaba Güney ‘tu
bir ‘faktör’ olagelmiştir. Bunu detaylandırmak
kaka’ gösterilir?..
uzun ve ayrı bir iş; bir başka çalışmada açmaya
çalışıyorum. Ancak, meraklıları, daha cumhuriyet- Geldik mi bu ‘komplo teorisi’nin en netameli
ten önceki Mustafa Kemal atraksiyonlarını incele- bölümüne... Çünkü bendeniz, komplocunuz yani,
yebilir; Musul eyaletinin (yani Güney Kürdistan’ın) bu konuda Ankara’dan çok Brüksel’e bakmayı
çaresizlikten mi İngiltere’ye bırakıldığını, yoksa öneriyor: Kürt coğrafyasının bölünmesinin müseb-
‘iç Kürtler’e etki yapmaması için mi İngiltere’ye bibleri, bölünmüşlüğü devam ettirecek yol-yordamı
verildiğini araştırabilir; 1940’lardan günümüze ve ‘birleştirici çimento’yu gösterir Ankara’ya. Eh,
kadar Güney Kürdistan’a Türk yönetimlerinin Ankara’nın da eli armut toplamıyor ya; politik
sayısız müdahalelerinin dökümünü çıkarabilir; bu direnci epey düşmüş Kürt hareketine santaj teme-
müdahalelerin 1960’larda ve 1980’lerin ortasından linde atrakiyonlarla yanaşır, bulur-buluşturur ek
günümüze kadar ayyuka çıktığını gözlemleyebilir; şeyler...
şimdiki ‘resmi hassasiyet’in nedeninin oradaki İzleyin, ilginç geçecek önümüzdeki yıllar...
PKK’ler filan olmadığını kavrayabilir; uzun yıllar Ama kopması muhtemel gürültü-patırtının ardına
boyunca Irak-Türkiye hükümetlerinin yaptıkları bakmayı unutmadan izleyin; komplocunuzdan
gizli-açık antikürt anlaşmaların altında neyin yat- söylemesi...
tığını deşifre edebilir vb...
***
Sadede gelelim: Türk devletinin Güney
Kürdistan’a tarihsel bakışı, ‘kendisine de bulaşabi- Olmadı mı?.. TV’lerden izlediğiniz kadar
lecek Kürt varlığı’ şeklindedir; dolayısıyla, tarihsel heyecanlı bulmadınız mı bu ‘komplo teorileri’ni?..
refleksi, orada herhangi bir Kürt oluşumuna müm- Acemiliğime verin... Ya da, daha iyisi, -yine- bir
kün olduğunca engel olmak, olamazsa zorluklar- Kürt’ün çalakalem iç dökmesi sayın...
tuzaklar hazırlamak şeklindedir.

66 Ocak 2004 fabrika


Ayn Rand ya da bir Rus yazarının tersinden ütopyası

Ali TAHİR

Sinan Çetin ve Plato Film Yayınevinin çok dünyadaki en önemli şampiyonudur... Ama genel
özverili katkılarıyla(1) geçtiğimiz aylarda Ayn Rand hatlarıyla maddeci bir alt yapıyı savunur ve tanrı
Türkçe’ye çevrildi. Ayn Hanım ülkemizde az bilin- tanımazdır. Irkçılığa karşıdır ve her açıdan vahşi ve
mekle birlikte Amerikan kapitalizminin gelmiş aşırı bir kapitalizmi savunur. Özveri ve yardım en
geçmiş en büyük ideologlarından biridir. Kendisine nefret ettiği kelimeler arasındadır. Toplumun işleyi-
kısmen felsefeci olarak da bakılabilir. Ayn Rand şini sadece çıkar ilişkileriyle kavramak gerektiğini
objektivizm akımının kurucuları arasındadır. Ayn savunur.
Rand fikirleri ile iktidara gelebilmiş birkaç şanslı
düşünür arasındadır. Yazılarıyla mecazi anlamda
da olsa fiilen Amerika’yı yönetmekte ve ameri- Yalnız bu aşamada değerli okurlarımızı uyar-
kan elitinin ruhsal ufkunu belirlemektedir. Rand mak istiyorum... Hayatını komünizm düşmanlığına
Vakfı’nın(2) derin amerikan politikasındaki rolü adamış olan Ayn Rand’ı değerlendirirken yargısız
bile tek başına bir yazı serisi oluşturur. (Bakınız infazlardan kaçmak gerekli...Bir infaz olacaksa
bir önceki sayı....) Rand Vakfı yıllık 160 milyon yargılı olmalı.. Yani karşı tarafın gücü ve savları
dolarlık Amerikan devlet yardımıyla yaşar ve çıkış iyi tartılmalı.. Ve bütün militan yapısına rağmen
itibariyle II Dünya savaşı yıllarındaki Amerikan önemli bir yazar olduğu gözden kaçmamalı. Ve
askeri araştırma ekibine dayanır. (3) Amerikan özellikle felsefenin şakaya gelmeyeceğini ve neden
derin devletinin en önemli organıdır Condoleazza gerekli olduğunu dünyada bu güne kadar herkesten
Rice, Donald Rumselfd ve diğerlerinin politika iyi savunmuş olduğu unutulmamalı. (Görüşlere
okuludur. katılmasak bile) Ayrıca Ayn Rand kapitalizmi
kendi karikatürüne indirgediği için sistemi eleş-
Yine Ayn Rand öncülü fikirler kendileri bunu
tiren beyinlere iyi bir malzeme olabilir. O halde
bilmeseler de birçok yarı cahil / ünlü köşe yazarı-
devam edelim:
mız , kukla ve vatan haini politikacımız tarafından
içerdikleri tüm tuzaklarla birlikte yalan yanlış ısı- Ayn Rand’ın romanı Atlas Vazgeçti yayınlan-
tılıp ısıtılıp kamuoyuna sunulmaktadır. Bu konuda dığı 1957 yılından beri her sene 200 bin civarında
Ayn Rand’ın kendisi şöyle bir uyarı yapabilirdi: satışla tüm zamanların en önemli çok-satanları
. “Felsefeyi umursamazlık edemezsiniz çünkü en arasında yer aldı. Amerika’da sadece bir kitap
sıradan günlük dil kullanımında bile yüz yıl önce daha çok satmıştı: İncil... Sadece bu veri bile Ayn
bir felsefecinin açtığı tuzağa düşüyor ve böylece Rand’ın amerikan siyasi ve düşünsel hayatındakini
hayatınızı bir çıkmaza sokuyor olabilirsiniz .”(4) Biz yerini kanıtlamaya yeter... İkna olmadıysanız bir
de bu yazımızda kendisine hak verecek bu uyarısını örnek daha: Alan Greenspan - ki 1987 den bugüne
sık sık kendisine karşı kullanacağız. tam beş dönemdir Amerikan Merkez Bankasını
yönetmektedir.- Nixon’un danışmanlığına Ayn
Ayn Rand çok genel bir fikir vermek gerekir-
Rand’ın tavsiyesiyle atanmıştı.
se ultra bireyciliğin, (akılcılaştırılmış?) egoizmin

fabrika Ocak 2004 67


Ayn Rand

Ayn Rand her şeyden önce güçlü ve Tahrik Pascal ve Racine’in Jansenizme, Kleist’ın
edici bir stile sahiptir. Tersini savunsa da “Beni Alman askeri milliyetçiliğine, Brecht’in komüniz-
dinle küçük adam tipi” bir mistisizm gözeneklerine me ilişkisi neyse Rand’ın da Amerikan kapitaliz-
işlemiştir. mine ilişkisi odur.
“Neden gurursuz yaşadığınızı, ateşsiz Ayn Rand’ın ana ideolojik sistemi en çok temel
sevdiğinizi, direnmeden öldüğünüzü merak harekete geçiriciler ile halk yığınları arasındaki
mı ediyorsunuz? Neden her baktığınız yerde çelişkiden feyz alır. (Prime Movers) Halk yığınının
cevapsız kalmaya mahkum sorularla karşılaştı- üyesi kendi değerini bir gruba ve düşünceye ait
ğınızı, hayatınızın neden imkansız çelişkilerle olmakta bulurken ve kendi kıymetini başkalarının
dolduğunu, neden ‘ya beden ya ruh’ gibi, ‘ya gözünde nasıl algılandığına göre saptarken gerçek
kar ya kamu yararı’ gibi yapay seçimlerden harekete geçiriciler bunun tersini yaparlar. Kendi
kaçınmak için tüm ömrünüzü mantıksız karar- akıllarının ve kendi bilgilerinin kılavuzluğundan
sızlıklarla geçirdiğinizi bilmek mi istiyorsunuz? başka hiç bir güce bağlı kalmazlar ve bu anlamda
günahsızdırlar. Onlar sadece kendi çıkarlarını takip
Cevap yok diye çığlıklar mı atıyorsunuz? Algılama eden bencil ve üstün varlıklardır.
aletinizi, aklınızı reddetmişsiniz, ondan sonra da
Gerçek harekete geçirici korkusuzdur ve bu
evrenin bir esrarengizlik yumağı olduğundan yakı-
nedenle başkalarına nefret de duyamaz (O halde
nıyorsunuz...” (5)
neden Rand toplumculardan nefret eder bu da ayrı
Bu romantik stilin ardında muhtemelen Ayn bir muamma?) Pınar’daki harekete geçirici Roark
Rand’ın ekim devrimi sonrası Rusya’yı terk eden en büyük düşmanı Toohey’den nefret bile etmez.
yahudi bir kapitalistin kızı oluşu ve Rus edebiyatı Toohey sorar Roark’a: “Bay Roark tek başına
ve düşüncesiyle beslenmiş olduğu gerçeğini bula- kaldığımıza göre dürüstçe söyleyin bana. Benim
biliriz. Yazarın hastalıklı anti komünizmini yine hakkımda ne düşünüyorsunuz? Roark’ın yanıtı
muhtemelen aile işletmesinin devletleştirilmesi anlamlıdır.: “ Ama bay Toohey ben sizin hakkınız-
sonrasında yaşanan statü kaybıyla açıklayabiliriz. da düşünmüyorum bile.”(6)
Ayn Rand bütün zamanların en çok satan iki . Ayn Rand temel harekete geçiricilerle diğerleri
kitabını yazmış olmasına ve yukarıda saydığımız arasındaki çelişkiyi gerçekten de hatırlatmaktan hiç
ilişkilerin kaynağı olmasına rağmen akademik ve bir zaman vazgeçmez. Bu tanrı tanımaz , yaşamı
ciddi felsefeciler arasında pek kabul görmemiştir... vurgulayan bencil bir ahlak anlayışıdır. Temel hare-
Felsefi çalışmaları her zaman soğukkanlılıktan kete geçirici başkalarını sevmeye bile muktedirdir.
uzak ve yarı demagojik bulunmuştur ki buna bizde Hatta bu sevgi, fedakarlık ve özveri gibi içermedi-
katılıyoruz. En net deyimiyle Ayn Rand’ın tezle- ğinden kat ve kat daha gerçektir, önemlidir. Çünkü
rinden Ayn Rand’ın sonuçları çıkmaz ve net bir yalnızca en derin iç dürtüleri hayata geçirmek
felsefe geleneğinde de çıkardım diyene romantik adına diğerlerini kullanmaya dayanır...
muamelesi yapılır... Ayn Rand ta her şeyden önce
Bu yaklaşıma bir örnek olarak Atlas Vazgeçti’de
bu anlamda romantik bir yazardır.
John Galt - gizemli temel harekete geçirici - diğer
Ayn Rand iyi anlaşılmış ultra bireyciliği şiddet- tüm harekete geçiricileri organize ederek grev yap-
le savunurken insan aklını en önemli rehberlerden malarını sağlar.. (Düşünün işçilere kızan kapitalist-
biri olarak öne çıkarır. Ona göre insan aklı bireyin ler grev yapıyor) Bütün bunların sonucunda toplum
kendi saf çıkarlarını anlaması sonra da onları elde yaşantısın bir çok fonksiyonu çöker. Yönetim zafi-
etmesi için elindeki en değerli alettir. Bırakınız yap- yeti oluşur. Trenler işlemez, vapurlar kalkmaz. Her
sınlarcı kapitalizmin bireyin gelişmesine en uygun şey felç olur... Çok pişman olan halk, temel hareke-
toplum olduğunu varsayar. Yardımseverlikten hatta te geçiricileri yeniden göreve çağırmak ve onların
toplumsal heyecanlardan iğrenir ve bunların birey- koşullarını kabul etmek zorunda kalır.
ciliğin düşmanı olduğunu söyler.
Burada aslında insanlığın en temel sorusu-
Kapitalizmi kendi özüne indirgeme denemesi na Ayn Rand’ın verdiği cevabı da görüyoruz:
yapar Ayn Rand neredeyse kapitalizmin anlaşılma- ‘Dünyayı olduğu şey yapan , yöneten nedir?”
mış bir ideal olduğunu ve sosyal devlet, kamuoyu, Cevap: “temel harekete geçiricilerdir!” Ayn Rand
milli davalar gibi konularla kirletilip tanınmaz hale bir fantezi olarak temel hareke geçiricileri greve
getirildiğini söyler. Bu yönüyle aşırı Ortodoks / saf sokarak bir anlamda dünya tekerini durdurmuştur.
gibi görünen fakat kendi düşünce sistemine de böy- Ölen sistem kendi küllerinden doğarcasına yeniden
lelikle zarar veren yazarlar arasında anılmalıdır.
68 Ocak 2004 fabrika
Ayn Rand

kurulduğunda ortam temel harekete geçiricilere Ayn Rand bir anlamda Nietzsche’den çalmış
daha uygun bir hal almıştır. çırpmış gerçekten de... O insanlara ayak bağı olan
köhnemiş, ahlak, iyilik, yardımseverlik gibi duy-
Grevler hakkında bildiğimiz gerçekleri tersyüz
gulara olan düşmanlık daha sonra üstün insan tipi
ederek Ayn Rand şu ideolojik getiriyi elde eder:
– temel harekete geçiriciler bunlar biraz kulağımıza
“ İşçiler değil kapitalistler greve gidiyor o halde
sahibinin sesi gibi geliyor.
toplumun asıl üretken ve yaşamak için diğerlerine
ihtiyacı olmayan öğeleri kapitalistlerdir. (gülme Pek şık bir eleştiri olmayacak ama Musevi
efekti) dininin seçilmiş kavim teması ile Ayn Rand çizgisi
arasındaki bazı benzerlikleri de görmemezlikten
Burada Ayn Rand’ın ideolojisinin bir çok yön-
gelemiyoruz.
den saçmaya indirgendiğini sezebiliyoruz... Temel
harekete geçiriciler mitolojisi bugünkü toplumun Eski ahitte sadece bu seçilmiş kavmin çıkarları
işleyişine hiç de uymuyor.... ve kapitalistler nedense gerektirdi diye onlara yer açılsın diye tanrının köy
hiç de ihtiyaçları duymadıkları işçileri hizaya getir- köy, şehir şehir tek suçları tesadüfen orda olmak
mek için hala güçlü baskı araçlarına ihtiyaç duyu- olan diğer alt kabileleri çoluk çocuk ve hatta sokak-
yorlar. Ve diğer taraftan Bill Gates ya da Sabancı ta dolaşan tavuklara kadar katlettirmesinin normal
gibi günümüz kapitalistleri kitlelerden ayrı bir üst karşılandığını ve Rand’ın bu öğretiyle büyüdüğünü
insan tipine örnek olmak şöyle dursun kitle iletişim de unutmayalım.
araçlarının ürettiği prototiplere uyuyorlar .. Burada
Ve en son olarak Ayn Rand’ın Marksist düşün-
Ayn Rand’ın sansürlediği önemli bir gerçek unu-
ceden oldukça çok etkilendiğini ve belki de onu
tulmamalı. Kapitalizmin bir yan ürün olarak insan
ters yüz ettiğini belirtebiliriz. Çünkü Marksizm
ruhunun tekdüzeleşmesine yol açıyor .
en temelde insan aklının yardımıyla daha doğru
Temel harekete geçiricilerin grev sırasında giz- ve adil, daha yaşanılır bir topluma ulaşılmasını
lendikleri üs Colorado dağlarında sadece tehlikeli savunmaktadır... Ama her şeyden önce Marksizm
bir geçitten ulaşılan küçük bir kasabadır. Bu kasaba insan aklının toplum mühendisliğinde kullanıl-
aslında Çernişevski’nin ütopik toplumlarının tersi- masıdır da. Ayn Rand da işte tam bu anlamda,
ne çevrilmiş bir versiyonudur.. Tek kanun Pazar hatta karikatüral anlamda aklın yardımıyla toplum
ilişkileri ve bencillikten ibarettir ve YARDIM mühendisliğinden yana bir yazar. Yani bireyciliğe
kelimesi şiddetle yasaklanmıştır. aşıkmış gibi görünürken. yaşayan gerçek bireyi
beğenmeyip onu içindeki duygulardan arındırmak,
Bütün bunları nasıl yorumlamak gere-
onu sadeleştirmek gibi çook utopik dertleri olan bir
kir?
yazar.
Bir kere Ayn Rand’ın aklın gücünü çok öne
Sadece Marks haklı ama bir kapitalist olarak
çıkaran ve bunu tek parametre olarak kabul eden
nasıl daha iyi kapitalistlik yapsak daha çok tatmin
yaklaşımını şiddetle çok tehlikeli buluyoruz.
olurduk sorusunu sormuş bir yazar!!!
Bizler de her ne kadar aklın gücünü savunmak ve
önemsemek zorundaysak da ... Denetlenmeyen.... En nihayetinde Ayn Rand kendi akıl mühen-
daha da doğrusu sorumsuz aklın olağanüstü belalı disliği tezleriyle zaten bunu hedefleyen sosyalist-
sapmalara varabileceği de tartışılmaz bir gerçek. lere eleştiri yapacak durumda mıdır? . Bu da ayrı
Hele Ayn Rand sisteminde bu iyice böyle. Çünkü bir soru.(7)
o Nietzsche’den de dikkatsizce alıntı yaparmış gibi
Sorumluluk taşımayan aklın tehlikelerine
görünerek ama bu romantik alman yazarını da
değinmiştik. Bu tehlikeler aslında her türlü indir-
aşarak müphem ve muğlak bir üstün insanı yücel-
gemeci felsefede bol miktarda bulunur... Rasyonel
tiyor. Ve her şeyi bu üstün ırkın (Rand ırkçı değildi
aklın gerçekten rasyonel aklın, yani akılcı aklın en
– mecazi olarak anlayın) denetlenmemiş ve günah
önemli erdemlerinden birisi de kendi sınırlarını iyi
duygusundan arınmış aklına emanet ediyor...
tanımak olsa gerek.
Örneğin Ayn Rand sisteminde bu üstün insan yani
temel harekete geçirici... çıkarları gerçekten gerek- İçinde yaşadığımız toplumu Rousseau’vari bir
tirirse, en mantıklı yol gerçekten buysa milyonlarca toplumsal anlaşmalar ve tek başına dengelenmiş
insanı öldürebilir ve bunda da pekala alkışlanabilir. çıkar ilişkileri olarak göremeyiz . İnsan her şey-
Yeter ki gerçekten kendi çıkarları bunu gerektirmiş den önce sosyal bir hayvandır da. Ve bence ahlaki
olsun. ilkelerinin çoğunda biyo –etik kökler vardır. Yani
sürü hayvanı olmaktan, bazı davranış biçimlerinin
hayatta beraber kalma olgusu içinde kemikleşmiş
fabrika Ocak 2004 69
Ayn Rand

olmasından ve doğduğu andan itibaren devir aldığı


reflekslerden de oluşur insan. (Dip Notlar)
Nefret, yardımlaşma, bir diğeri için kendini 1 Sinan Çetin’in içindeki döneklikten gelen derin

feda etme doğada da görünen davranış biçimleridir. suçluluk duygusunu bizce hiç bir Ayn Rand çevirisi
Bu satırları özellikle ekledim çünkü insana sadece tatmin edemeyecektir . Tam anlamıyla teslim bayrağını
homo economicus olarak bakan bir yaklaşımla Ayn çekip şirketin gayri menkullerini bir Kuran kursuna
Rand’ı iyi eleştirmemiş olurduk. Kendisine elbette bağışlaması gerçekten de daha dürüstçe olurdu....
materyalist bir açıdan yaklaştık ama toplum bilim 2 Rand vakfı ile Ayn Rand arasındaki isim ve ideo-
dışında da diğer disiplinlerden yardım almaya
loji aynılığı sadece tesadüfi olabilir mi.? Vakfın sitesin-
çalıştık.
de Ayn Rand hiç anılmıyor. Vakfın tarihçesinde Rand
Ayn Rand ile buluştuğumuz noktalar da var ismi nereden çıkmış o da belirtilmiyor. Belki bu konuda
kuşkusuz.. Özgürlük aşkı... Fikirlerin dünyayı ve benim atladığım bir noktayı okurlarımızdan öğreniriz?
insanlığı değiştirebileceğine inanç... Felsefenin 3Yine çok ilginç bir detay: İkiz kulelere saldırının
ekmek ve sudan sonra belki en önemli 3. ihtiyaç
yapılacağını önceden 2001 yılı mart ayında Rand vakfı
olduğu... Mücadele eden , yılmayan , tatmin olma-
öngörmüştür. Konuyu araştırırken fark edince komplo
yan bireylerin toplumların ilerlemesi açısından
uzmanlarına duyurmadan edemiyoruz
önemi...
4 Plato Film Yayınları “İhtiyacımız Olan Felsefe”
Burada Ayn Rand’ı yayınlamak adına bir kitap
ilk bölümde bu konuda ilginç örnekler bulabilirsiniz.
evi bile kuran Sinan Çetin ve benzerlerine bir
gönderme yapmadan da edemiyoruz .. Ayn Rand İhtiyacımız Olan Felsefe, Plato film Yayınları,
5

kendilerinin umduğu gibi seviyesizliğin ve düzene Ayn Rand


ayak uydurmanın avukatlığını yapan bir yazar 6 Fountainhead / Pınar . Benim kendi çevirim.
değildi.. Hele hele kitle yaltakçılığının en tavizsiz
düşmanıydı... Sinan kardeş neden kendi ayağına 7 Sosyalizmde de en doğru anlaşılmış kişisel çıkar
ateş ediyorsun. Keşke bunu da değerli önsözlerinde kavramı vardır... İşçi sınıfı yiğitlik olsun diye, kahra-
dile getirseydin... Yine kendilerine bize iyi anlaşıl- manlık olsun diye değil sadece başka yolu olmadığı için
mış toplumculuğu bir kere daha savunma fırsatı sınıf olarak hareket etmektedir. Yani Ayn Rand açısın-
verdikleri için teşekkür ediyoruz. Biz her zaman dan anti toplumculuğa aile işletmesinin Sovyetlere kap-
kitap kitaptır diyen bir neslin evladıyız. tırılması dışında hiç bir gerçek neden bulamıyoruz.
Bu denemeyi bir tartışmaya davet olarak ele
almanız umuduyla noktalıyorum.
Kaynaklar:
Konuyla ilgili çalışmak isteyenler aşağıdaki
linkte her türlü ek bilgiyi ve tam bibliyografyayı
bulabilirler. http://dir.yahoo.com/Arts/Humanities/
Philosophy/Objectivism/Rand__Ayn__1905_
1982_/
Çok hızlı bir ilk fikir için “İhtiyacımız olan
felsefe”nin ilk bölümü okunabilir. (Plato Film
Yayınları )
Türkçe’de yayınlanmış olan kitapları: Atlas
Vazgeçti, Ego, Hayatın Kaynağı, İhtiyacımız Olan
Felsefe, Yaşamak istiyorum. (Plato Film Yayınları)
Pınar (Hayatın Kaynağı ile aynı kitap ) İnkılap
Kitapevi.
İstanbul- Kasım 2003

70 Ocak 2004 fabrika


Komünist Partisi Girişimi Meclisi Toplandı...
ANA HALKAYI YAKALAMAK

S. Zeki TOMBAK

Komünist Partisi Girişimi Meclisi için, uzun partinin ta kendisi sayıyor ve berikini bir tehdit,
bir aradan sonra, 4 Ekim günü, İstanbul’da toplan- bir rakip gibi algılıyordu. Koordinasyonda mevcut
dı. Toplantıya çeşitli illerden gelen temsilciler ve her durumu doğru algılamaya yetecek bir siyasi kıvam
zaman olduğu gibi genç yoldaşlarımız katıldılar. 4 yoktu. Bu nedenle, Fabrika’nın desteği de doğru
Ekim toplantısı, pek çok bakımdan bir sonraki top- algılanamadı.
lantının hazırlığı görünümüne sahipti.
Bizim değerlendirmemiz, partiyi yeniden
Önerilen gündem maddelerinden birisi, toparlayacak veya komünist hareketin tarihinde
“Komünist Parti Girişimi”ni içine alan dönemin yeni bir partileşme atılımını gerçekleştirecek siyasi
değerlendirilmesi idi. Buradan giderek Girişimin insiyatif ve böyle bir insiyatifin besleneceği mükte-
kendisi ve kurumlarının biçimlenişi üzerine de sebat, o bileşimde mevcut değildi.
tartışmalar yaptık.
İğneyi de kendimize batıralım, Gümüldür’de
Girişimi içine alan dönem üzerine değerlen- biraraya gelenlerin kendisini hala TKP’li addeden-
dirmeler yapabilmek için söz alanlar, ister istemez ler nezdinde ciddi bir temsil kuvvetine sahip oldu-
1990’lı yılların ortalarına, hatta daha geriye dön- ğunu içlerinden bazıları söylüyor; biz de bu iddiayı,
mek ihtiyacı duydular. Toplantının, faaliyetler, yeni en azından potansiyel olarak imkanlı görüyorduk.
kurumlaşmalar ve yeniden biçimlendirmeye dönük Bu iddia ve kabul; bu temsil kuvvetinin yakın
başlıkların ele alındığı gündem maddeleri de vardı. zamanda fiili bir toparlanmaya imkan vereceğini;
Bu yazıyı, toplantının bütün gündem maddeleri ve dolayısıyla toparlanma sürecinde “birbirinden
alınan bütün kararlar üzerine bilgilendirme ama- ayrı düşürülmüş, bugün farklı örgüt ve faali-
cıyla kaleme almıyorum. Yazının odaklandığı yer, yet biçimleri içinden biraraya gelmekte olan”
Girişimin tarihi ve kendisi üzerine yapılan değer- komünistlerin dilinin yeniden ortaklaştırılması;
lendirmelerdir. yeniden birlikte siyaset yapmaya ısındırılmaları
gibi öncelikli görevlere kafa yormanın; bunun
Girişimin tarihi genel hatları itibariyle, ilgile-
araçlarını yaratmanın bir ana siyaset olduğunu
nen hiçkimsenin meçhulü değil. Fabrika’nın görüş-
düşündürtüyordu. Koordinasyon kurulunun kendi
leri, yaklaşımları; TKP’lilerin, TBKP’nin kendisini
içinde yaşadığı çözülme süreci, bize yanıldığımızı
tasfiye ettiği kongresinden sonra, yeniden toparlan-
gösterdi. Dışardan veya dolaylı müdahalelerimize,
ma amacıyla ilk biraraya gelişleri; 1996 Gümüldür
bazan muhataplarının çok sert buldukları uyarıları-
toplantısı, bu toplantının faaliyetleri sürdürme
mıza rağmen çözülme durdurulamadı.
iradesini üretmesi; bu iradeyi temsil etmek üzere
oluşturulan Koordinasyon; Fabrika’nın bu sürece Ne yazık ki, başlangıçtaki dinamizm ve heye-
desteği biliniyor. Koordinasyonun bileşimi üzerine can genel bir hayal kırıklığına dönüştükten sonra;
konuşmak yersiz olur. Ama şu söylenebilir, kimisi ancak bu noktadan sonra, Koordinasyon Kurulunun
ötekiyle yürümeye hevesli değildi; öbürü kendisini kimi üyeleri Fabrika ile birlikte hareket etme

fabrika Ocak 2004 71


Ana Halkayı Yakalamak ...

kararını verdiler. Böylece, siyasetin kendisi ihmal rımıza da “başarısızlık” tesbiti üzerinden bakanla-
edilmeden; parti inşasına yönelik bir özel siyaset rın olduğunu biliyoruz.
gereği, Anadolu illerinin neredeyse tamamına, çok
Hem hep birlikte önümüzü görmek ve hem
sayıda ilçeyle beraber, defalarca gidilen, nerede bir
de anılan değerlendirme sahiplerinin “tuttuğumuz
komünist varsa ulaşmayı hedefleyen hummalı bir
halkayı” doğru kavramalarına yardımcı olmak
çalışma başladı. Bu gayretli çalışmanın sonuçların-
bakımından, yaşanan tarihi “katlar” halinde ele
dan birisi Fabrika’ya katılma isteğiyle gelen TKP’li
alalım.
gruplar oldu. Kimsenin Fabrika’ya davet edilme-
diğini; aksine Fabrika’nın da, bütün birikimini Neden Beraber Yürünemedi?
komünist parti inşasına katmak üzere çaba Özetlenen “tarihin” üç düzlemde ele alınması
harcadığını tekrar tekrar anlatarak bu istekleri uygun olur.
geri çevirdik; birlikte yürüyüşün zeminine ve
mevcut mekanizmalarına işaret ettik. Bizim - Birincisi yaşanan tarih içinde somut tutum
söylediğimizi doğru anlayan ve komünist partisini alışların, ilişkilerin yeraldığı düzlemdir. Yepyeni
birlikte inşa etmek üzere; bu kavrayışla sürece katı- bir toplum tahayyülüyle yola çıkanların “güven”i,
lanlar da oldu. Ancak bir temel yaklaşım farkını, “güvenilirliği” önemsemeleri beklenir. Biz önem-
bu insanların bir çoğuyla hiç ortadan kaldıramadık. siyoruz. 4 Ekim toplantısında, TKP kökenli bir
Onlar bir adres inşa etmenin; komünistlere bu arkadaşımızın yaptığı ve başkalarının da katıldığı
adresi göstermenin, tutulacak ana halka oldu- değerlendirme şöyleydi: “Sürecin en önemli kaza-
ğundan kuşku duymuyorlardı. nımlarından birisi, belki daha ilerde komünist ve
işçi hareketinin önemli konumlarına yerleştirile-
Biz bu alana yönelik özel bir siyaset geliş- bilecek bu çeşit unsurların, anılan süreç içinde
tirmeyi doğru bulmakla beraber; bunun komü- deşifre olmalarıdır. Fabrika bu süreci derinleşme-
nist parti inşasına yetmeyeceğini; programatik ye, gelişmeye zorlayarak, çok hayati bir temizliği
ortaklıklarımızı arttırmaya çalışmanın ve gerçekleştirdi.” Değerlendirme, yukarıdaki özet
yığınlar içinde siyaset yapmanın, komünistleri somut kişileri ve tutumlarını anlatmadığı, bu tarz
bir yerde toparlamak için bile asıl faaliyet olma- bir isimlendirme ve ayrıntılandırmayı gerekli gör-
sı gerektiğini düşünüyorduk. mediği için, “sert” ve “solun geleneklerine uygun”
Bu açı kimi isimlerle hiç kapanmadı. Bu yak- gelebilir. Biz böyle bir kanaatin, özellikle sürecin
laşım farklılığının çok önemli olduğu açıktır. Bu tamamını içerden yaşamış olanlarda varolduğunu
farklılık nedeniyle, uzun süre “kişileri yücelten”, “o kaydetmekle yetinelim.
bir fenomen” diye birilerine yüksek sıfatlar yakış- Bu çerçevede iki olumsuzluğa daha ilgi çek-
tıran ve bize “kişiye bağlı siyaset” olarak görünen mek gerekir. Birincisi “birisinin adamı” olma
tutumlara tepki duymakla kalmadık, anlamakta da türünden, komünist kişilikle bağdaştırılması
güçlük çektik. TKP’lileri biraraya toplamayı, parti imkanı bulunmayan bir hastalığın temsilcileriyle,
inşası için gerekli ve yeterli siyaset sayan ve bunu bu tarih içinde karşılaştık. Fikirlere, komünist ide-
tanınan, bilinen, sevilen kişilerin varlığının garanti allere, partiye bağlılık; işçi sınıfına, halka sadakat..
edeceğine inanan birisi için; bu tanıma uygun Komünistlerin entellektüel ve siyasal bağlılıkları
olduğunu düşündüğü kişiye bağlı siyaset yapmak bunlardır. Bunların dışırdaki bağlılıkların komü-
elbette doğru olmasa da, anlaşılır bir şeydir. nist militan ve komünist örgüt standartları içinde
Tabii bu anlaşılırlığın sınırlarından taşan; eleş- yeri yoktur. Ve elbette “kişiye bağlı siyaset” anla-
tiri üstü, tartışma ve oylama üstü karakter çizimle- yışının da komünist siyasetle bir ilgisi yoktur.
riyle de karşılaştık. - Burada ikinci bir düzlemden yaşanan tıkanık-
Komünist bir hareketin bu tür safraları taşıması lığa bakabiliriz.
mümkün değildir. Komünizme yabancı anlayışla- Bir komünist partisi inşa etmenin özel bir
rın ve temelli yaklaşım farklılıklarının müthiş bir durumuyla karşı karşıyaydık. Parti, devletin 1951
verimsizliğe kilitlediği Komünist Partisi Girişimi Tevkifatı türünden bir operasyonu sonucu değil;
Meclisi, yaklaşık iki yıl önce bu sorunu açık bir tarihinin en geniş ve en güçlü yığın bağlarını
tartışma ile çözdü. yarattığı bir dönemin sonunda, kendi yöneticileri
Meclis’te ortaya çıkan çözüm biçimi, bazı eliyle likidasyona maruz kalmıştı. Elbette yönetici-
arkadaşlarımıza, özellikle o gün bir başarısızlık lerin likidatörlüğü, SSCB’nin ve SBKP’nin maruz
gibi görünmekteydi. İzleyen dönemdeki çalışmala- kaldığı likidasyondan beslenmekteydi. Geçmişte,
yaşanan ağır tevkifatlardan sonra, örgüt neredeyse
72 Ocak 2004 fabrika
Ana Halkayı Yakalamak ...

bütün kadroları siyasi polisçe bilindiği ve izlendiği Troçkist hareketler de, tam tezlerinin haklı çıktığını
halde toparlanmaktan vazgeçmez; az veya çok, sandıkları esnada, eleştirilerinin nesnesini kaybet-
hızlı veya yavaş toparlanır ve ayağa kalkardı. Parti tikleri için yerle bir olmuşlardır. Arnavutluk Emek
militanı için partisizlik hali kabul edilebilir bir hal Partisi’nin izleyicilerinin ortalıkta başı kesik tavuk
değildi. gibi amaçsız koşuşturması da programlarını kaybet-
miş olmalarındandır. Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki
Bu defa oldukça kısa, ancak müthiş yoğun-
sosyalist inşa işlerinin gidişatı ile bu gidişata yönelik
lukta bir siyasi pratiğin yarattığı ve yoğurduğu
eleştirilerimiz ne olursa olsun, Türkiye’deki MGK
binlerce üye, kadro, yığın örgütü militanı, parti-
Genel Sekreterliği Toplumla İlişkiler Başkanlığı’na
lerinin yöneticileri eliyle likide edilmesine seyirci
bağlı İP taifesi arasında bir bağ kurmaktan hicap
kalmış; hatta çoğunluğu bu yöneticilere destek
duyarım. Dolayısıyla böyle bir alaka kurmak aklı-
vermişti. Yapılanın yanlış olduğu konusunda yay-
mızdan bile geçmez.
gın bir kanaatin, sonradan da olsa ortaya çıktığını
söyleyemeyiz. Partinin gerisinde bıraktığı geniş Yeni ve inandırıcı bir programın üretilmesi,
insan birikimi; öncekilerden daha iyi eğitildiği ve teorik birikimi yeterli kadrolar olsaydı da, hemen
bir komünist parti kurmanın yasal imkanlarının mümkün olmayabilirdi. TKP’li kadroların mezi-
geçmişle kıyaslanamayacak ölçüde geniş olduğu yetlerinden birisi, pratik iş ve eylem örgütçülüğü
bir dönemde, partisizliğe razıdır ve bundan rahatsız alanındaki büyük insiyatiftir. Buna karşılık, özel-
değildir ve hatta memnundur. Ama kitap yazarak likle parti liderliğiyle ters düşmeyi gerektirecek
veya yazılanları okuyarak ve internet ortamlarında durumlarda siyasi insiyatif ve özgüven pek zayıftır.
tartışarak; çeşitli ortamlarda buluşup konuşarak; Herhangi bir konuda SBKP politikalarını eleştirme
partili dönemlerinden bahsetmekten; anılarını cüreti de, sadece İşçi’nin Sesi kanadından gele-
tazelemekten, yaşadıklarını tarihleştirmekten mut- bilmiştir. Bu yüzdendir, Nabi Yağcı ve ekibinin
luluk duymaktadır. Ekipler vardır ve ekip tavırları tezlerine ve girişimlerine, ne zamanında, ne de
diğer ekiplere karşı devam edebilmektedir. Ancak bugün örgütü ayağa kaldırarak itiraz etmeyi dene-
bütün bunlar bir nebula halinde sürdürülmektedir. yen üst veya orta düzey kadro veya kadro grubu
Katı ve şekilli tutum sahipleri, nebulanın içinden maalesef çıkmamıştır. Nabi Yağcı halen hepsine laf
tartışmaya giriştiklerinde bir süre sonra, nebulaya yetiştirmekte ve ortalık farklı bir pratiği veya farklı
eklemlenmekte, katılıklarını ve şekillerini yitir- bir pratiğe kanal açacak bir zihniyet farklılığını
mektedirler. kimse üretememiş olduğu için, sus-pus olmakta-
dır. TİP için de bir kayıt düşelim. Nihat Sargın ve
Üç-beş senelik partiliğini, son örgütlü siyasi
Abdurrahman Atalay’ın kimseye laf yetiştirmesi
faaliyetinin üzerinden on beş-yirmi sene geçtik-
gerekmiyor. TİP’lilerin de ezici çoğunluğu parti-
ten sonra bile kimliğinin en tarif edici unsuru
sizlikten pek memnundur. TİP’nde, itirazlarını 12
bilen ve hala “eski TKP”li olarak yaşayan bu
Eylül faşist darbesinin en karanlık günlerinde ger-
insanların “en büyük ortak paydası”, ilginçtir,
çek bir siyasi insiyatife dönüştürmüş olanlar, şimdi
yeniden partili olmayı arzu etmemeleridir.
başka geleneklerin marksist itirazcılarıyla birlikte
Sorun nedir? Büyük bir kitle küskün müdür? Girişim’imizin saflarındadır.
Hayal kırıklığı ve ihanet mi yaşamıştır? Kendilerini
Parti’nin bir ihtiyaç olduğunu savunanların
kişisel olarak altından kalkamayacakları manevi
bazıları, bir dönemin kapanmış olduğunu, eğer
yüklerin altında mı hissetmişlerdir? Daha pek çok
bir parti inşa edilecekse bunun öncekinin örgütsel
soru sorulabilir. Ancak bu kümeyle ilgili sorulara
devamı değil, tarihsel/siyasal devamı olabileceğini
verilecek en kapsamlı cevap, bu insanların prog-
söylemektedirler. Uğruna emek harcamaya razı
ramlarını kaybetmiş olduklarıdır. Geçmişteki
oldukları parti budur.
komünizm savaşımlarını sevgiyle, coşkuyla, onurla
hatırlamaya ve unutulmasın diye kayda geçirme- Ortam budur ve yukarıda anlatılan tarih içinde
ye devam etmektedirler; ancak bununla beraber zikredilen TKP kökenlilerin çoğu, mevcut her ne
bugün, inanmakta oldukları ve uğruna savaşmak ise onu, örgütlü ve siyaset yapar hale getirmek ve
istedikleri bir komünizm yoktur. Partili oldukları eski TKP’lileri bu siyasi faaliyete ve siyasi faaliyetle
dönemde program, üzerinde “TKP Programı” kazanmaya çalışmak yerine; bir adres oluşturmayı
yazan belge değildi; Sovyetler Birliği’nin ken- siyaset olarak görmekteydi: “Burası TKP’lilerin
disiydi. Programları ve o somut programın arka- toplandığı adrestir” veya “Komünistlerin bira-
sındaki fikri, moral, manevi çerçeve yıkılmıştır. raya geldiği adres burasıdır.” Hatta bu adrese
Sadece TKP’lilerin, TİP’lilerin, TSİP’lilerin değil; işaret eden tabelalar, ok işaretleri ve bayraklar
programının esası SSCB eleştirisinden ibaret olan olarak, tanınmış isimlerin biraraya getirilmesi;
fabrika Ocak 2004 73
Ana Halkayı Yakalamak ...

parti sembollerinin dergi adı ve dernek adı olarak Bu öngörümüzü açalım:


kullanılmasıyla yetinilmemekte; aynı zamanda
Dünya Komünist Hareketi’nin
kardeş partilerin, özellikle Yunanistan Komünist
Marksistliği
Partisi’nin tanıklığından istifadeye çalışılmaktadır.
Türkiye Komünist Hareketi’nin
Bizim örneğimizde, yukarıda da belirtildiği
Marksistliği
gibi, bu bakış açısını temel alanlarla, asıl olarak
siyasi faaliyete yoğunlaşmak gerektiğini düşünen- SBKP’nin 1980’lerin sonunda, Türkiye Birleşik
ler arasında, bir gerilim yaşandı. Meclis toplantısına Komünist Partisi ile pek büyük bir benzerlik içinde,
katılmak yerine, örneğin Sadun Aren’le görüşmeye kendi kapitalistyolcu yöneticileri eliyle likide edildi-
gitmek tercih ediliyordu. Çünkü Meclis’in yoğun- ğini biliyoruz. Bu partinin üyeleri içinden liberaller
laşması gereken iş komünistleri biraraya getirmek de çıktı, çarcılar da, milliyetçiler de çıktı. Elbette
olduğuna göre, Sadun Aren’in veya o tanınmışlıkta bir miktar komünist de çıktı. Çıkan komünistlerin
kimselerin katılımı veya bizim çalışmalarımızdan de Duma’da en yakın olduğu partiler, Jirinovski’nin
çevrelerinde sözetmeleri Meclis’in amaçlarını partisi dahil, milliyetçi partilerdi. Öğreniyoruz ki,
gerçekleştirmesine büyük katkıda bulunacaktı. listelerine işadamlarını da alarak seçimlere katıl-
Yaklaşım buydu. maktaymışlar. Daha demek ayrışma tamamlan-
mamış.
Birbirini kesmeyen bu iki tutum sahipleri-
nin aynı girişimde bulunmaları ise, kötü niyet İşaret etmek istediğim nokta, SBKP içinde,
ihtimalini hesaba katma hakkımız saklı kalmak kendilerine “komünist” süsü vererek yaşayan kişi-
kaydıyla, komünist hareketin insan birikimine atfe- ler değil. Kriminal bir durumdan sözetmiyorum.
dilen önemden kaynaklanıyordu. Birisi yeteri kadar Asıl önemli olan, komünistlerin yalnızca marksist
komünist biraraya getirildiğinde parti sorununun olmaları gerekirken, onların aynı zamanda milli-
çözülmüş olacağını düşünüyordu. Diğeri ise sosya- yetçi, liberal, çarcı, keynesçi, hümanist vb olabil-
list siyasetin eski ve yeni komünistleri biraraya geti- meleridir. Yakın zamanda basında kendilerini “en
receğini ve bir yandan da yeni bir komünist kuşak iyi müslümanlar” olarak tanımlayan ve kimi islami
üretip yetiştireceğini düşünüyordu. Birinciler için kurallara sıkı sıkıya uymaya özen gösteren Irak
mevcudun biraraya getirilmesi, ikinciler için mev- Komünistlerinden bahsediliyordu. Hangi coğraf-
cudun siyaset yoluyla parti inşasına kazanılması ve yada hangi ideolojik/siyasi akımlar güçlüyse;
dönüştürülmesi gerekiyordu. oradan sızıntı alan komünist partilerden ve
komünist fikriyattan sözediyorum.
- Üçüncü bir düzlem daha var. Yukarıda işaret
edilen iki düzlemde ortaya çıkan sorunlar çıkma- Komünist harekete, marksizm dışı bir ideoloji,
saydı veya ikinci düzlemde ortaya çıkan, siyasete sızma ve burada kendisini meşrulaştırma imkanı
yaklaşım farkı birbirine yaklaşarak aşılabilseydi bulabiliyorsa; bu aynı zamanda diğer bütün burjuva
bile, sonunda bizleri bir dizi ağır tıkanıklık bekliyor ideolojilerinin komünist harekete sızacağı kanalın
olacaktı. O tıkanıklık, bugün yakalanması gereken açılmış ve meşrulaşmış olması anlamına gelir.
ana halka doğru seçilmez ve gereği yapılmazsa; Özellikle işgal altında yürütülen anti-faşist dire-
gene yolumuzu bekliyor olacaktır. nişler, Fransa’da, kısmen İtalya’da, Yunanistan’da,
Sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir Yugoslavya’da ve geniş bölgeleri işgale uğramış
tarafındaki komünist partileri/örgütleri, 1980’lerin Sovyetler Birliği’nde, yurtseverliği milliyetçilikle
sonunda yaşanan ağır travmayı elde kalanı topar- bulaşık hale getirmiş ve düpedüz milliyetçilikler,
layarak, koruyarak ve travma öncesindeki çizgiyi yurtseverlik edebiyatı altında dillendirilmiştir.
sürdürerek atlatmaya çalıştılar. Şimdilerde travma- Milliyetçi eğilimlerin anti-faşist direnişlere ulusal
nın yarattığı hasarın artık büyümediği, hatta bazı çapta önderlik eden bu komünist partilerin safla-
örnekler için giderek küçüldüğü tesbit ediliyor ve rında meşrulaşması; benzer bir direniş yaşamamış
seviniliyor. Travmanın yığınlar nezdindeki güveni- partilere de aynı sızıntının gerçekleşmesinin önünü
lirlikle, itibarla ilgili olduğuna inanılıyor ve seçim açmıştır. Çünkü bu partilerin tamamı, dünya
sonuçlarına bakılarak seviniliyor: Yaşasın, oylar komünist hareketin seçkin, saygın partileridir.
artık gerilemiyor !.. Soğuk savaş döneminde ise, kapitalist ülkeler-
Halbuki oyların yeniden gerileyebileceğinin acı deki komünist partiler, en legal ve yığın desteğine
ve öğretici bir örneğini Aralık ayı başında Rusya sahip olanlar dahil, şiddetli bir anti-komünist ide-
seçimlerinde gördük. “Komünist Partisi”nin oyları olojik saldırıya maruz kalmışlardır. Bu saldırıla-
dramatik biçimde düştü. Daha da düşecektir. rın en güçlü yönü, komünist partilerin Sovyetler
74 Ocak 2004 fabrika
Ana Halkayı Yakalamak ...

Birliği’nin hizmetinde, SBKP’nin uzantısı, O’nun saldırısına enternasyonal bir parti/örgüt/program


tarafından yönetilen partiler olduğu suçlamasıdır. ve zihniyet olmadığı için ulusal planda cevaplar
Bu “kökü dışarda, ülkeyi Rusyanın uydusu oluşturmak zorunda kalmaları nedeniyle, ciddi
yapmak isteyen komünistler” edebiyatı, bütün ölçüde milliyetçi bakış açıları geliştirmişlerdir.
ilkelliğine rağmen etkili olmuştur. Fransız, İtalyan, Emperyalist küreselleşmenin, ulus devletleri bir
İspanyol partileri kendilerini SBKP’den, en temel dizi niteliği ve kurumlaşması itibariyle tasfiye
marksist tezleri reddederek ayırmaya ve böylece programı karşısında; ulus devleti savunan sağcı,
“ulusal partiler” olduklarını kanıtlamaya özel anti-komünist, faşist siyasi gruplarla ve devletin
bir önem vermişlerdir. SBKP de, Stalin’in Genel silahlı kurumlarıyla yakınlıklar geliştirilmektedir.
Sekreterliği’nde, kapitalist-emperyalist dünyaya Türkiye’de ulusal bayrağı sallamayı, milli savun-
Komintern’i tasfiye ederek güvence vermiş; sözü- ma sanayi denilen tekelci sermayenin en stratejik
mona, dünya devrimine öncülük etmesi gereken yönelişini kutsamayı; Silahlı Kuvvetlere övgüler
dünya partisinin varlığına son vererek, faşizme düzmeyi komünistlik, devrimcilik ve marifet sayan
ve nazizme karşı birlikte savaştığı Amerikan ve partiler, gruplar ve “TKP’li büyüklerimiz” vardır.
Britanya emperyalistlerine dostluğunu göstermiş- Bu kadarını yapmayan, ancak KİT’leri milli bir
tir. Böylece dünyadaki bütün komünist partilerin heyecanla savunan partiler, gruplar vardır. Hem
dünya partisinin ülkelerindeki kolu, müfrezesi sonuna kadar kemalist ve hatta “Atatürkçü”, hem
olma vasfı ortadan kaldırılarak, hepsi “ulusal par- adet yerini bulsun, Mustafa Suphi’ci komünistler
tilere” dönüşmüşlerdir. Ondan sonrası komünist ve var. “Yeni politik kültür” başlığı altında komünist
işçi partileri arasında bilgi alışverişi ve dayanışma- hareketin içine boca edilen Gorbaçovcu, tasfiyeci,
ya indirgenmiş; özellikle de “mesaj” dayanışması, likidatör görüşler; ciddi bir hesaplaşma süreci
enternasyonalist dayanışmanın yerini almaya yaşanmadığı için, pek çok insanın zihninde mark-
başlamıştır. Tam da ilişkilerin tanımı bu iken; yani sist fikirlermiş gibi dolaşıyor.
Marksist standartlar bakımından olağanüstü bir
Kısacası “Türkiye Komünist Hareketi”
gevşeme sözkonusuyken; gündelik siyasi faaliyetin
diye adlandırılan toplamın zihninde marksizm-
çok katı biçimde belirlenmesine yolaçmaya müsait
den üç-beş fikir ile milliyetçilik, liberalizm,
abi parti/kardeş parti ilişkileri sürdürülmektedir.
keynescilik, köylü sosyalizmi, ulusal kurtuluş-
Yukarıda adı geçen üç parti, İtalyan, Fransız çuluk, korporatizm, baasçılık, sendikalizm,
ve İspanyol partileri, proletarya enternasyonalizmi, reel politikacılık ve benzerleri kucak kucağa
proletarya diktatörlüğü, iktidarı devrimci yoldan biraradadır.
almak; temsili demokrasi yerine işçi sınıfının yerel
Komünist hareketin daralmasında, etkisizleş-
iktidar organları üzerine kurulu bir sosyalizmin
mesinde marksist kimliğinin bu lekeli, bu bulaşık
inşasını hedeflemek gibi, bir dizi temel marksist
halinin derin etkisi vardır.
anlayışı terkederek hem ulusallıklarını ilan etmiş-
ler ve hem de eurokomünizm denilen ve Fransa Komünist hareket dünyada varlığını sürdüren
ve İspanya örnekleri üzerinden bakacak olursak bir sosyalist sistemin hatırına bu bulaşıklığa katla-
sahiplerinin sağa kayarak elde etmeyi hayal ettikle- nıyor idiyse, böyle bir sistem artık yok. Ve önemli
ri seçim başarılarına değil, hezimetlerine yolaçmış ölçüde bu bulaşıklığın da etkisiyle artık yok.
bir yönelişe girmişlerdir. Enternasyonalizme karşı Komünist hareketimiz yakın bir iktidarın
milliyetçi reflekslerin geliştiği ve meşru görüldüğü eşiğinde bulunmuyor. Her hangi bir kitlesellik
bu partiler; aynı zamanda sağcılaşmış, tarihle- yaşamıyor; bir seçim başarısına yaklaşmış değil.
rinden gelen devrimci birikimlerini de, Marksist Dolayısıyla “zamanı mı?” sorusunu soracak olan-
meziyetlerini de kaybetmişlerdir. ların arkasına saklanacağı bir yakın başarı “maze-
Türkiye komünist ve devrimci hareketinin, reti” sözkonusu değil.
kendi tarihi boyunca, farklı ideolojik akımlardan, Komünist hareketimiz çok yaygın ve güçlü
etkiler alışının analizini başka bir yazıda yapabili- yığın bağları üzerinden sızan popüler eğilimlere
riz. Burada asıl problemin gözden kaçmaması için, cepheden karşı durmama gibi, yanlış ancak anla-
bugünkü mevcut duruma işaret etmenin yeterli şılır nedenlere de sahip değil; bu tür bulaşıklıkları
olacağına inanıyorum. taşımak bakımından...Yakın tarihte kitle bağla-
Bütün ülkelerin komünist ve işçi partileri gibi, rını koruma endişesiyle şoven milliyetçi dalgaya
Türkiye sosyalistleri de hem kendi tarihinden; karşı çıkamayan; 15 yıllık savaş boyunca bir tane
hem uluslararası komünist ve işçi hareketlerinden yazısından dolayı, bir tane mahkumiyet almamış,
gelen etkilerle ve hem de emperyalizmin küresel devrimciler, komünistler, kıvır zıvırlar ortalıkta
fabrika Ocak 2004 75
Ana Halkayı Yakalamak ...

dolaşıyor. Kendilerine yakıştırdıkları sıfatlara layık vardır. Hızla kalabalıklaşmak, orada burada uzun
olacak tarzda davranmadılar da, şoven milliyet- kortejler yapmak arzumuz yoktur. Hatta önünde
çilikten etkilenmiş milyonlarca işçi ile bağlarını bizim adımız yazılı pankartlarla kortej yapmak
mı korudular? Hepsi de toplumsal ölçekte sıfırın amacımız hiç yoktur. Bu tür amaçlar “solun sola
dibindedirler. gösterisi” zihniyetinden kaynaklanır ve yığınlarla
gerçek buluşmaları önler. Asıl istediğimiz, komü-
Kısacası, bir süre, bir değerli şey için katlanıl-
nist fikirlerin hızla ve derinlemesine yayılması,
ması gereken bir “geçici kötülük” durumuyla karşı
etki yaratması, etkilediği insanların çoğalmasıdır.
karşıya değiliz. Aksine, marksizmle ilişkisi pek sığ,
Bunu ülkenin her köşesinde, marksist fikirlerin
pek yetersiz “lider” ve kadroların elinde komünist
taşıyıcısı olan, bulunduğu yörede bu kimliğiyle,
hareketimiz bu hale geldi. Hatta Aydınlıkçılar örne-
bu fikri derinliğiyle gündemi ve çevresindeki fikri
ğinde olduğu gibi, bunları solcu sanan bir yığın
iklimi belirleyen insanlarımızı çoğaltarak yapmayı
insan, MGK Toplumla İlişkiler Başkanlığı’nın kuca-
hedefliyoruz. Böyle arkadaşlarımız, bu fikirler için
ğına oturdu. Oradan Genelkurmay Başkanlığına
esin ve güç kaynağımız olan yerel birikimlerimiz
ilanı aşk yapıyor. Aynı makamlara göz kırpmaktan
vardır ve yenileri oluşmaktadır.
gözünde tik meydana gelen başka particikleri de
yakından takip etmekteyiz. - İşçi veya öğrenci gençlere yaklaşımımız, 5-10
sene sonrasını kazanmak üzere, aydın potansiyel-
Komünist Partisi Girişiminin önündeki asıl
lerini bir komünist olarak gerçekleştirmelerinde
tıkanma tehlikesi bu düzlemdedir. Ve zaten onca
yolgösterici olmaktır. Bu zeminlerde gündelik
emeğe, onca yazıya çiziye, onca fedakarlığa, onca
ajitasyon malzemelerinin bile derinlikli ve seçici
panayır 1 Mayısçılığına, gösteriye rağmen, solun
olmasını çok önemsiyoruz.
bir bütün halinde, giderek daha etkisiz bir noktaya
sürüklenmesi bu nedenledir. Mevcut sol, sosyalist, - Komünist Parti inşasını marksist bir fikri
devrimci, emekçi, komünist vs.vs sıfatlı partilerin, zeminde yürütmeyi isteyen ve işin ucundan tutan
örgütlerin tamamı, bu nedenle geçici ve anafor herkes, Girişimimizin eşit hak ve sorumluluklara
akımlardır sahip bileşenidir. Katkıda bulunmak, sorumluluk
üstlenmek isteyen hiç kimseye engelli koşu yap-
Komünist Partisi Girişimi, bu düzlemde bir
tırma hakkını kendimizde görmüyoruz. Bütün
tıkanıklık yaşamadı. Ancak sorunu bizzat yaşaya-
birikimimiz komünist hareketindir ve komünizm
rak farketmek yerine; şimdiden aşmanın temelleri-
içindir.
ni atıyor.
- Türkiye komünist hareketinin mevcut kadro
Ana Halka
birikiminin neredeyse tamamını şahsen tanıdık.
Sınıf savaşımının bugün yakalanacak “ana hal- Tarihin yapılmasına bizzat katılmış, katkı koymuş
kası” nedir? Bu sorunun Komünist Partisi Girişimi ve hem icracısı, hem tanığı olmuş büyüklerimizle
açısından cevabı şudur: görüşmeler yaptık, geleceğe belgeler oluşturduk.
- Marksist bir programın üretilmesi; entellektü- Yaptıklarımızdan ve yapmayı hedeflediğimiz işler-
el hayatın bütünü için referans haline gelecek mark- den konuştuk. Saygımızdan ve sevgimizden emi-
sist bir fikri odağın güçlendirilmesidir. Komünist niz. Kendilerinin de bizden emin olduğunu umu-
Partisi Girişimi’nin Fabrika dergisine yüklediği yoruz. Ancak bu en kıdemli kuşaktan birilerinin
misyon budur. Bu bakımdan Fabrika dergisini önümüze düşmesini ve komünist hareketin önünü
marksist entellektüellerin çalışmalarına, tartışma- açmasını beklemiyoruz. Buna karşılık kendilerini,
larına ve sahiplenmelerine daha fazla açma arzusu yaptığımız işlerin vitrin süsü, etrafa karşı gösteri
ve çabası içindeyiz. Ancak marksist olmasalar da malzemesi, protokol sırasının unsurları olarak
birikimleriyle yolgösterici ve aydınlatıcı bilim, görme çiğliğini asla aklımızdan bile geçirmedik,
kültür ve sanat insanlarımızla Fabrika sayfaların- geçirmeyiz. En yaşlı komünistler bile, bizim için,
da konuşmak, tartışmak; böylece, temsil ettikleri birlikte bulunduğumuz siyasi zeminlerde, bizimle
birikimle zenginleştirici bir ilişki kurmaları için eşit haklı komünistlerdir. Eksik değil ve fazla da
okuyucularımıza kanallar açmak gayreti içinde değil.
olacağız. - Fabrika çevresi orta kuşak komünistlerin pek
- Marksist fikirleri, bu fikirlerle buluşmasını çoğuyla bir çevre halinde veya kişi olarak yıllar
istediğimiz insanlara sadece dergi ile ulaştırmayı boyunca görüştü, birlikte işler yaptı, görüş alışve-
düşünmüyoruz. Tersine derginin farkına varılması rişinde bulundu. Bu ilişkilerin bir bölümü halen
için bile, bu fikirlerin taşıyıcısı olan insanlara ihtiyaç de devam ediyor. Artık kimseye güvenilir insanlar

76 Ocak 2004 fabrika


Ana Halkayı Yakalamak ...

olduğumuzu gösterme ihtiyacımız yoktur. Dahası likte veya çoğunluğunun bir araya gelmesi suretiyle
güvenilirlik talep etme hakkının çoktan bize geç- bir siyasi hareket oluşturmayacağından eminiz. Bu
miş olduğuna inanıyoruz. birikimi oluşturan insanlarla, siyasetlerimiz, fikir-
lerimiz üzerinden ilişkilenmeyi; eğer birbirimizi
Diğer taraftan, o dünyanın içinde, bizim bil-
aynı partiye kazanacaksak, bunun siyasi çalışma-
mediğimiz, haberdar olmadığımız bir oluşumun,
nın bir sonucu olması gerektiğini düşünüyoruz.
bir odağın, bir insiyatif imkanının bulunmadığını
Önce onlarla buluşacağız ve sonra siyaset yapaca-
biliyoruz.
ğız fikrine hep uzak olduk, şimdi de uzağız.
Bu birikimin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Adem Demirbilek’in söylediği gibi yapıyoruz:
Ancak çoğunluğu CHP ve SHP’ye, daha azı
“Kimseden beklemeden, kimseyi beklemeden...”
ÖDP’ye, kırıntıları ise SDP ve Sip partisine, Savaş
Yolu ve Ürün çevrelerine dağılmış olan; bir bölümü
ise Vakıf çevresinde (TÜSTAV) mütevazı, ancak
kalıcı işler yapmaya çalışan bu birikimin hep bir-

______________________________________________________________________________

fabrika Ocak 2004 77


Sosyalist Gençlik Açıklamaları ...

Filistin Kazanacak! BARBARLIKTAN BARBARLIK BEĞENMEK ZORUNDA DEĞİLİZ...


Irak’a emperyalizm tarafından açılan savaş, hemen öncesindeki çok daha Nazi toplama
önemli bir meseleyi unutturdu: FİLİSTİN! kampında ölen-
lerin bir bölü-
Bu unutuluştan memnun olanlar var elbette: ABD, İsrail ve Medya... münün toplu
ine en iyi bildikleri yola, hafızamızı ve aklımızı köreltme yoluna başvur-
Y
cenazesi...
dular.
Filistin’de ölenle-
rin cenazeleri...

Ukrayna’lı bir
Yahudi. Şehrin
sağ kalan son insa-
nı olarak fotoğraf Filistinli bir
çekildikten 1 saniye genç. O ise bir
sonra Naziler tara- Siyonist aske-
fından vurulacak... ri tarafından
1 saniye önce
vurulmuş
bile...

Oysa kökleri daha öncesine dayanmakla birlikte, 11 Eylül’de vites değiş-


tiren topyekûn bir saldırı bu. Belki bizlerin sonuçlarını orta yaşlarımızda Na z i ler
görebileceğimiz bir saldırı bu. Hatırlayalım: Daha 11 Eylül eylemini kim- tarafından
lerin gerçekleştirdiği ABD açısından bile net değilken, İsrail Filistinlilere kurşuna
dizildiler...
karşı tarihi boyunca en büyük saldırılarından birini başlatmıştı. Fırsat bu
fırsattı ve insanlığın (burada batı oluyor) ortak düşmanı artık “Arap” ve
“Müslüman”dı! Siyonistler tarafından
kurşuna dizildiler...
Saldırı hala tüm şiddetiyle sürüyor. Çünkü ABD, İsrail ve tüm emperya-
lizm, Filistin’i yok etmeden orta doğuda kendileri için huzur olmayacağı-
nı çok iyi biliyorlar. Filistin şu anda Osmanlı’nın bir prototipidir: Batı’nın Nazizm...
doğuya ilerlemesinin önünde kendi çapında bir kalkan. Bu biraz da biz
Türkiye halkının tarihsel sorumluluğumuzu 80 yıllık Batı kuyrukçuluğu
yüzünden sürdüremediğimiz için böyledir. Yahudilerin Hz. Musa’dan beri
huzuru buldukları tek toprak parçası olan Anadolu, bizim bir diğer karde-
şimiz olan Araplara düşmanlığın, bu düşmanlığın utanmazca sergilendiği
yayınların, İsrail’le askeri anlaşmaların at koşturduğu bir coğrafya hali- Siyonizm...
ne getirildi. Artık İstanbul’un Taksim meydanında, Filistin’le dayanışma
gösterisi yapan Türk vatandaşlarını Mossad ajanları kameraya alıyor! Yahudi anneler ve
çocuklar...

Ama İsrail her gün daha fazla Filistinliyi


kurşuna dizmeye, şehir ve kasabalarını Filistinli bir
bombalamaya devam ediyor... Akan kanın baba ve oğlu...
sorumluluğunun bir bölümü, parçası oldu-
ğumuz bu coğrafyayla bağlarımızı, devleti
kuranların eliyle 80 yıl önce kopardığımız Yahudi çocuklar...
ve daha sonra bu bağı yeniden kuracak
bir halk inisiyatifi geliştiremediğimiz için
bizim değil mi?
Filistinli çocuklar...

İsrail’i kuran Siyonist kadrolar Nazilerle hep kol kola yürüdüler. Çünkü
ikisinin de hedefi Yahudileri Almanya’dan sürmekti, ve bu başarıldı. 33,000 kişinin
tek bir seferde
İsrail “toprağı olmayan bir halk için, halkı olmayan bir toprak” şiarıyla öldürüldüğü
Emperyalizm eliyle kuruldu. Toprağı olmayan halk olan Yahudilere bir Babi Yar... Bu kaskın
üzerinde
toprak parçası bulundu: Filistin ülkesi! Sorun o toprağın üzerinde yaşa- yazan sade-
yan halkı yok etmekti artık. Ve bu program hala bütün hızıyla sürüyor. ce bir asker
Tüm dünyadaki anti-emperyalist ve anti-siyonistler engel olmazlarsa, yer- “geyiği” mi?
yüzünde tek bir Filistinli kalmayıncaya dek de sürecek. Nazi toplama kam-
pında Yahudiler...
Emperyalizm ulus olmayan bir topluluktan, başka bir ulusu,
Filistinlileri yok etmek üzere devşirme bir devlet oluşturdu. Gaz oda- Toplama kampına
larında sadece Yahudi değil komünist oldukları için yakılan, ülke- dönen tüm bir coğ-
lerinin burjuva hükümetleri tarafından kurşuna dizilen binler- rafyada Filistinliler...
ce devrimciyi bağrından çıkaran bir kültür, Siyonist deliliğin elin-
de devlet olarak örgütlenmiş bir savaş makinesi haline getirildi. 2 Mayıs, 1945.
Nazizmin karargahı
Ortadoğuda siyonizmin oluşturduğu bütün kuruluşlar yerle bir edilme- Reichstag’ın tepesi...
den, İsrail yıkılmadan barış imkânsızdır.

YIKILSIN İSRAİL ...


Faşizmi ezdik,
YAŞASIN ÖZGÜR FİLİSTİN ! Siyonizmide ezeceğiz...

SOSYALİST GENÇLİK

78 Ocak 2004 fabrika


TKP’nin 1926 Viyana Konferansı Üzerine...

Sinan Dervişoğlu

TKP 1926 Viyana Konferansı belgelerini; İtalya’da faşizm yerleşmiştir; Almanya’da ise henüz
yani konferans öncesi ve sonrası yazışmaları, yükselmektedir. Fransa’da KP henüz emeklemek-
konferans tutanağını ve üretilen tezleri yayınla- te, Bulgaristan’da faşist diktatörlüğe karşı müca-
yarak komünist hareketin tarihinde eksik olan bir dele etmekte, Çin ve Hindistan’da ise komünistler
halkayı tamamlamayı amaçlıyoruz. Türkiye’de sol burjuva milliyetçileriyle birlikte yabancı işgale ve
hareketin tarihinde bazı konuların, örneğin 1927 feodalizme karşı savaşmaktadır.
tevkifatı, desantralizasyon, İşçi Muhalefeti, 51
Bu resmi tamamlayan ana unsur olan
tevkifatı gibi oldukça konuşulan ve genel olarak
Komintern, “Dünya Devriminin Genelkurmayı”
bilinen “popüler” konuların aksine, 1926 Viyana
olarak KP’lerin üstünde yönetici bir güç olarak
Konferansı sol içinde, eski tüfeklerle sürekli teması
yer almaktadır. Uluslararası harekette Troçki ve
olan kadrolar tarafından dahi pek bilinmemektedir.
yandaşları henüz tasfiye edilmiştir; ancak “Dünya
15 Şubat 1925’te Akaretler’deki kongreyle TKP’nin
İhtilali” şiarı, görüleceği gibi TKP dahil birçok par-
Şefik Hüsnü’nün liderliğinde yeniden toparlanma-
tinin bildirilerinde yer almaya devam etmektedir.
sından 1927 tevkifatına kadar geçen süre boyunca
SSCB’de Stalin –Zinovyev-Kamenev “troyka”sı
TKP’nin ne yönetici kadroları, ne örgütsel gücü, ne
baştadır ve NEP sürmektedir; ancak mevcut “sol”
de ürettiği tezler ve aldığı politik tavırlar hakkında
önderliğin tasfiye edilerek yerine Stalin – Buharin
şimdiye kadar ciddi bir kaynak ortaya çıkarılma-
– Rikov troykasının geçmesinin ve “sağ”a çark
mış, bu dönem kafalarda bir “kara delik” olarak
edilmesinin eli kulağındadır. Ülkedeki 1929 krizi
kalmıştır.
henüz ufukta değildir; ve ne köylülüğe karşı topye-
Bu çalışmanın amacı, kronolojideki herhan- kün saldırı (1929), ne de onun daha sonraki kaçı-
gi bir boşluğu gidermenin ötesinde, tam da bu nılmaz politik sonucu olan Parti içi tutuklamalar
noktada ortaya çıkmaktadır. Zira 1926’da Viyana ve toplu tasfiyeler (1934) henüz gündemde değildir.
Konferansı’ndaki TKP gerek örgütsel gücü, gerek Bunun sonucunda, Komintern’de yer yer sağ ve sol
yönetici kadrolarının politik çapı, gerekse teorik ve yalpalamalar olsa dahi, açık ve yoldaşça bir tartış-
politik ilgi alanlarının zenginliği ile, özel ve üst bir ma kültürü hâlâ varlığını sürdürmektedir. Şefik
noktayı temsil etmektedir; ve TKP, kitapta da görü- Hüsnü’nün Komintern’deki örgütsel kimi hata
leceği gibi, bu üç alanda 1926’daki seviyeye uzun ve beceriksizliklere yönelttiği sert eleştiriler, öte
yıllar erişemeyecek; bunu aşmak, ancak 1970’lerin yandan Konferans’ta “Komintern’e itiraz” başlığı
kitleselleşmesiyle mümkün olabilecektir. altında alınan kararlar, bu açıklığın ve serbestliğin
göstergeleridir. Doğal olarak daha sonra Moskova
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DEKİ
duruşmaları ile başlayan süreç Komintern’e de
KOŞULLAR
yansımakta gecikmeyecek; Moskova’da yabancı
Konferansın toplandığı 1926 yılı Avrupa komünistlerin kaldığı Hotel Lux, NKVD operas-
ve Asya’da mücadelelerin yükseldiği bir yıldır.
fabrika Ocak 2004 79
TKP’nin 1926 Viyana Konfernsı Üzerine...

yonlarının hedefi haline geldiğinde, bu açıklığın ve tadır ki, Türkiye “iş bitirici” tüccar politikacılarla,
eleştirel ruhun izi dahi kalmayacaktır. siyasi ilişkilerle elde edilmiş servet olgusuyla, parti
binalarında kotarılan ihalelerle, sanıldığı gibi ilk
Türkiye’de ise Parti 1923’te bir darbe yemiş,
olarak 1980’lerin Özal döneminde değil, bundan
sonra toparlanıp güçlenmeye ve mütevazi de olsa
60 sene öncenin tek parti yönetiminde tanışmış;
kitleler içinde belli mevziler kazanmaya başlamış,
CHP de bu kollektif yağmanın organizatör partisi
1925’de ise yeni bir darbe yemiştir. Bunun ertesin-
olarak tarihte yerini almıştır.
de oluşan dağınıklık, taşra komiteleri ile merkez
arasındaki kopukluk sonucunda Komintern’de, Diğer ilginç bir olgu da, anti-emperyalist
Türkiye’deki parti merkezini eleştiren bir tavır tavıra ilişkindir. Türkiye halkı, emperyalist güç-
gelişmiştir. Türkiye’de örgütün başında Parti lerin desteğindeki ordulara karşı verdiği silahlı
Sekreteri olarak Asım (Vedat Nedim Tör) bulun- mücadeleden zaferle çıkmış, o mücadelenin siyasi
maktadır. Bu çerçevede durumu değerlendirmek, ve askeri önderleri devletin başına geçmiştir. Bu
hataları gidermek ve toparlanmak amacıyla bir çerçevede Kemalizm, Konferans tutanağında da
konferans kararı alınır. “ülkedeki tek anti-emperyalist güç” olarak nitelen-
dirilmiştir. Ancak gene Konferansın ve ona eşlik
Şefik Hüsnü, konferansın tüm parti örgütleri-
eden belgelerin işaret ettiği bir dizi olgu, Türkiye
nin aktif katılımıyla ve etkin bir biçimde geçmesi
Solu’nda 1960’larda bir tabu haline gelen, uzun yıl-
için canla başla çalışmış; sonuçta teknik aksaklıklar
lar büyük bir kesiminde de neredeyse bir klişe gibi
dolayısıyla bazı Anadolu delegeleri katılamasa da,
tartışılmadan kabul edilen bu olguyu ciddi şekilde
konferans 26 Mayıs 1926’da Viyana’nın banliyöle-
sorgular niteliktedir. Öncelikle ülkede yabancı ser-
rinden birinde toplanmıştır.
maye yeterince mevcuttur, güçlüdür ve dahası yeni
TÜRKİYE’DE EGEMEN SINIFLAR yatırımlar yapması için de hükümet tarafından teş-
Viyana Konferansı belgelerinin günümüz açı- vik edilmektedir. Ama daha ilginç olanı, yabancı
sından sahip olduğu en büyük önem, Cumhuriyet’in sermayeli şirketlerden hisse alan Türk siyasetçi-iş
ilk yıllarına tuttuğu ışık, bu dönem hakkında bize adamları ve bunların içindeki dikkat çekici bazı
sunduğu değerli ve anlamlı bilgilerdir. 80 yılını dol- isimlerdir. Partinin Adana delegesi, verdiği raporda,
duran Cumhuriyet’in ilk yıllarının bir “şeref, feda- Adana’daki Fransız sermayeli fabrikalardan birinde
karlık ve idealizm” dönemi olduğunu söyleyegelen İsmet Paşa’nın hissesinin olduğunu belirtmiştir.
resmi tarihin, bize sunduğu resimden çok farklı bir “Türk milletinin makûs talihini yenen İnönü kahra-
resimle karşı karşıyayız. MK raporunda da belir- manı”nın daha savaşın yaraları sarılmadan Fransız
tildiği gibi, kapitalizmin ilkel birikim dönemine ait şirketlerinden hisse almak için hiç vakit kaybetme-
tüm sendromlar, olanca çıplaklığı ve acımasızlığı diği göz önüne alınırsa, diğer daha az önemli “kah-
ile karşımızdadır. Gangstervari metodlarla, silah raman”ların neler yapabileceğine ilişkin bir fikir
zoruyla toprağına el konan köylüler, tehcir edil- edinilebilir. Bu olgular, 1923’ün egemen sınıflarına
miş Ermenilerin topraklarının yanısıra, onların cömertçe dağıtageldiğimiz “antiemperyalizm”
arasında kalan Türk çiftçilerinin topraklarını da övgüsü üzerine bizi bir kez daha düşündürmelidir
ele geçiren türedi zenginler, köylünün bankadan kanısındayım. Başka bir önemli nokta da, 1926 yılı
aldığı krediden “haraç” alan toprak ağaları, iş için kullanılan “vazgeçme yılı” nitelemesidir. İç
kazalarını mahkemeye rüşvet vererek örtbas eden pazarın kaynaklarının sınırlı karakteri, hükümeti
kumpanyalar, şehirlerde hastalıktan kaynaklanan dış borçlanmaya yöneltmekte, ancak öte yandan
ölüm oranlarında % 25’lik artış, öte yandan genç da Kemalist hükümet bu ekonomik bağın bir siyasi
burjuvazinin, tertip edilen sayısız “balo”da kendini bağımlılığa dönüşmemesi için hassasiyet göster-
ortaya koyan lüks açlığı ve sefahati; bütün bunlar mektedir (raporda bahsedilen “Lotus” gemisi olayı
farklı bir “tarih”e, Türkiye emekçilerinin gayrı bu çerçevede değerlendirilmelidir). Ancak gerek
resmi tarihine ait olan ve şimdiye dek sol içinde Şefik Hüsnü, gerekse Vedat Nedim’in haklı olarak
dahi yeterince bilince çıkarılmamış olgulardır. ifade ettikleri gibi, emperyalizm karşısında gücü
Milletvekillerinin, paşaların, bakanların, üst düzey elde tutmanın tek şartı, halk kitlelerinin sağlam
memurların bir gecede zenginleşerek birden bire desteğini almak ve onlarla bütünleşmektir. Yukarda
yüksek kazanç sahibi birer iş adamına dönüşmesi bahsettiğimiz ekonomik ve politik manzarayla da
ise, Türkiye kapitalizmine ait 100 yıllık bir karak- böyle bir desteğin sağlanamayacağı açıktır. MK
teristiğin, siyaset yoluyla zenginleşme hastalığının raporunda, ayrıntılarıyla ve gerekçeleriyle, Mustafa
somut birer tezahürü olarak değerlendirilmelidir. Kemal’in ve CHP’nin prestijinin azalmasından,
Konferans tutanağı ve raporlardan öyle anlaşılmak- halk kitlelerinde artan hoşnutsuzluktan, iktidarın
kitle desteğindeki erozyondan bahsedilmektedir.
80 Ocak 2004 fabrika
TKP’nin 1926 Viyana Konfernsı Üzerine...

Eski İttihatçı şefler, bir fırsat kollamakta, hüküme- Faaliyet Programına damgasını vuran da bu yakla-
tin tökezlemesini beklemektedir. İç desteğin böyle- şım olmuştur.)
sine kırılgan olduğu bir ortamda, emperyalizmle
Öncelikle Ş.Hüsnü’nün bu tavrının burjuva-
girilen ekonomik ilişkinin, başı dik bir siyasi tavır
ziyle bir uzlaşma kapısı aralama, ya da egemen
yerine, siyasi taviz ve uzlaşmalara yönelmesi kaçı-
sınıfların “gözüne girme” gibi (bugün kimileri
nılmazdır; gerçekleşen de bu olmuştur. TKP’ye
için haklı olarak düşünülen) bir bayağılıktan değil,
göre, gerek Batılı, gerekse komşu devletlerle yapı-
samimi bir inançtan kaynaklandığını belirtelim.
lan bütün barış anlaşmaları, içerdeki bu patlamaya
Hayatı boyunca inanmış bir komünist olarak yaşa-
hazır ortam karşısında dışardaki riski asgariye
yan ve ölen Şefik Hüsnü’nün mücadelesi, bu tür bir
indirmek için yapılmış, Musul ve Kerkük de böyle-
senaryoyu daha baştan geçersiz kılmaya kanımızca
si bir denklem içerisinde feda edilmiştir. Başka bir
yeterlidir. Ancak yalnız 1926’da değil, daha sonra
deyişle, 1926’da, bu “vazgeçme yılı”nda vazgeçilen
da ısrarla savunageldiği bu “iyimser” tavrın, hayat
şey, 1919’un anti-emperyalist halet-i ruhiyesidir.
tarafından doğrulandığını ve TKP’nin önünde
Alınan büyük hacimli borçların, yabancı serma-
verimli bir mücadele sahası açtığını söylemek, ne
yeden nemalanan milletvekillerinin orta vadede
yazık ki mümkün değildir. Gelişmeler, onun öngör-
bir siyasi güdüme yol açmasını engelleyecek tek
düğü doğrultuda, ama tamamiyle ters yönde tecelli
şey olan bilinçli ve örgütlü bir halk desteği, hızla
etmiş; emperyalizme karşı sağlam durabilmek için
eriyerek yerini tepkiye, hatta öfkeye bırakmaktadır.
kitlelere ve sola olumlu davranacakları yerde, tam
Bütün bu resmi tamamlayan ise, o dönem hüküme-
tersine soldan ve TKP’den vebadan kaçar gibi kaç-
tin (tıpkı bugünkü gibi!) sık sık ifade ettiği “medeni
mış, onu ezmiş, bizzat solu ve emekçiler ezdikçe de
Batı ülkeleri arasında eşit ve şerefli bir ortak olarak
gitgide emperyalizme yaklaşmış ve onun kucağına
yer alma” niyeti ve hevesidir. Viyana Konferansı
düşmüşlerdir. Önceleri monden bir “Batılılaşma”,
belgeleri dikkatli incelendiğinde güçlü bir şekilde
“Batı ailesinin şerefli bir azası olma” takıntısı,
hissedilen şudur: Sol Kemalist yazarların “1950
1930’larda giderek yüz kızartıcı bir Nazi destek-
karşı devrimi” dedikleri ve sorumluluğunu DP
çiliğine dönüşebilmiş, Nazi hayranlığı Türkiye’de
iktidarının sırtına yıktıkları Türkiye’nin emper-
İsmet Paşa iktidarı altında ilkel bir antisovyetizmle
yalizme bağımlı hale gelmesi olgusunun kökleri
birlikte pompalanmış; savaş bitip de Nazizm yıkı-
1950’nin oldukça öncesinde, bizzat Kurtuluş Savaşı
lınca, dünya politikasında sıfır prestijli, kişiliksiz
ertesinde filizlenmiş, gelişmiş, CHP çatısı altında
bir ülke olarak emperyalizme kapılanmak için
dal budak sarmış, 1950’de DP’ye düşen de olsa olsa
neredeyse yalvarılmıştır. Bütün bu süreçte komü-
bu sürecin olgunlaşmış meyvalarını politik planda
nistlerin ve emekçi halkın, nefes almak bir yana
toplamak olmuştur.
giderek daha da fazla ezildiği bilinmektedir.
KEMALİZM VE TKP Şefik Hüsnü’den farklı olarak o dönemde
Bütün bu sürece damgasını vuran Kemalist Kemalizm konusunda değişik bir tavır da Nâzım
önderliğe TKP nasıl bakmaktadır? Parti içinde ve Asım’da [Vedat Nedim Tör] varolan “gerçekçi”
iki tavırdan bahsetmek mümkündür: Birincisi, ve “mesafeli” tavırdır. Nâzım, burjuvazi iktidarda
Şefik Hüsnü’nün temsil ettiği “iyimser” tavırdır. oldukça demokrasinin söz konusu olmadığını,
Ş. Hüsnü’ye göre Kemalistler emekçi halka, işçi onun “demokrat”lığının tamamiyle iktidara geçene
sınıfına ve sola baskı uygulayarak hata yapmakta; kadar diğer sınıfları yanına çekmek için kullan-
kendi bindikleri dalı kesmektedir. Kimse onlardan dığı bir taktik olduğunu düşünmekte ve savun-
kapitalizmden vazgeçmelerini beklememektedir; maktadır. Ancak Asım’ın tavrı oldukça ilginçtir.
ancak emekçilere karşı demokratik bir tavır takın- Bir sene sonra 1927 tevkifatı ertesinde Kemalist
madıkları sürece kitle desteğinden yoksun kalırlar; saflara katılacak olan Asım, 1926’da bu konuda
bu durumda da, emperyalizm karşısında ayakta son derece gerçekçi ve sağduyulu bir tavır sergi-
kalmaları mümkün değildir. TKP, anti-emperyalist lemekte, “tabandan atılacak şiarlarla Kemalizmi
çizgide devam ettikleri sürece onları desteklemeye ileriye götürme”nin bir hayal olduğunu, bu hayale
hazırdır. Partiye düşen, bir yandan günlük hak- TKP’nin kapılmaması gerektiğini belirtmektedir.
ları için işçi ve emekçileri örgütlemek ve onların Öte yandan yalnız 1926’da değil, daha sonraları
önderliğini elde etmek, öte yandan yapacağı yığın müteaddit defalar TKP’nin önüne ısıtılıp getirilen
eylemleriyle Kemalizmi alttan zorlamak ve onu “CHP’ye girip içinde çalışma” önerisinin saçmalı-
emperyalizm karşısında tutarlı olmaya mecbur ğını gözler önüne seren de gene o olmuştur. Asım’a
kılmak olmalıdır. (Konferans sonucunda çıkan göre, CHP Batılı anlamda kitle tabanı olan, dolayı-
sıyla temsil ettiği halk kesimleriyle organik bağları

fabrika Ocak 2004 81


TKP’nin 1926 Viyana Konfernsı Üzerine...

bulunan bir parti değildir. İçinde değil işçi-köylü, TKP’nin İDEOLOJİK CANLILIĞI:
esnafın dahi temsili son derece sınırlıdır. Bu esas
olarak bir “askeri ve mülki erkan” ve yeni türedi
İŞÇİ SINIFI, DİN, ORTADOĞU…
yerel zenginlerin partisidir. Kitle teması olmadığı Viyana Konferansı belgelerini tarihsel açıdan
için, CHP içinde yapılacak çalışmayla ulaşılabile- önemli kılan bir diğer faktör de TKP’nin ideolo-
cek bir “kitle” yoktur ve olamaz. Gene aynı şekilde jik yaşamının canlılığı, ilgi alanlarının çeşitliliği
Asım’ın elinden çıktığını tahmin ettiğimiz raporlar- konusunda ortaya çıkan şaşırtıcı resimdir. Türkiye
da, Kemalizmin Batı ile uzlaşmasına dair önemli Solu’nun, yüzbinlere hitap ettiği 60’lı ve 70’li yıl-
uyarı ve eleştiriler mevcuttur. larda dahi bu konuların bir kısmına ilişkin değil
tez geliştirmek, bir görüşü dahi olmamış; ucuz
ve sığ tercümelerin içerdiği genellemeler, günlük
Ancak tüm artıları ve eksileriyle, her iki ideolojik gıda olarak alınarak, nefis körletilmiştir.
tavır da ortak bir çaresizliği paylaşmaktadır: TKP’de o dönem var olan bu ideolojik canlılığın
Anti-emperyalist duruşu ve tavrı Kemalistlerin iki sebebinden biri Ş. Hüsnü, Vedat Nedim, Hasan
tekeline bırakmış olmak. Bir halkın ulusal kur- Ali Ediz gibi kaliteli aydınların varlığı (büyük şair
tuluş mücadelesinde KP varlık göstermezse (ya Nâzım dahi bu isimlerin yanında henüz politik
da varlık göstermesi bir şekilde engellenirse), o olarak toy kalmaktadır), diğeri de Komintern’de
mücadelenin yegane temsilcisi olarak burjuvazinin partilerin “seksiyonlaşma” sürecinin henüz başla-
iktidara geçmesini ve elde ettiği prestijle gücünü mamış olmasıdır. Yukarıda da değindiğimiz gibi,
pekiştirmesini kimse engelleyemez. Bu noktada “dünya devriminin genelkurmayı” olarak addedi-
uluslararası bir deneyi aktarmak yararlı olabilir: len Komintern’e dahi pratik ve teorik eleştiri yapıla-
Hindistan KP yöneticileri, devrimden sonra Ho Şi bilmektedir. Öte yandan, parti içi eleştiri üslubu da
Minh’le görüşmek üzere Vietnam’a gittiklerinde son derece pozitiftir. Yenilen darbeler ve yaşanan
kendisine şu soruyu sorarlar: “Bizim partimiz bir başarısızlıklar karşısında, sonraları bir refleks
zamanlar sizinkinden çok daha güçlü olduğu halde olarak üretilecek “hainler, dönekler, bozguncular”
biz hâlâ muhalefetteyiz; siz ise kısa zamanda çığ edebiyatından o sıralar henüz eser yoktur. 1925’de
gibi büyüyerek devrimi yaptınız ve iktidara gel- darbe yenilmiş olmasına ve darbenin yol açtığı
diniz. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?” Ho’nun cevabı tahribat konusunda MK’nın sorumlu tutulmasına
kısadır: “Çok basit. Orada Hindistan KP’nin yanı- rağmen, yapılan tüm eleştiriler insanları kazanma-
sıra Gandhi diye bir olgu vardı. Burada ise Gandhi ya yöneliktir. Konferans öncesinde, Şefik Hüsnü,
benim!” (aktaran Tarık Ali, “Sokak Savaşı Yılları”, hataların esas sorumlusu olması gereken Asım’la
İletişim Yayınları – 1995, s.154) özel olarak görüşmekte; yapılan eleştirileri onunla
paylaşmakta, onun da bu eleştiriler konusunda rıza-
sını kazanmaya çalışmaktadır. Kişisel dedikodula-
TKP Gandhi’yi çıkaramamıştır. Mustafa ra kulaklar hâlâ tıkalıdır. (Ferdi [Dr. Şefik Hüsnü],
Suphi’lerin ve THİF’in Kurtuluş Savaşı içindeki var- Asım’la ilgili kulağına gelen ve ne olduğunu hâlâ
lıklarının bu tarzda bir çığır açıp açamayacağı ise, bilmediğimiz bir suçlamaya omuz silkmekte, esas
bu çerçevede titizlikle incelenmesi gereken bir olgu olarak onun politik tavırlarını göz önüne almaya
olarak büyük önem taşımaktadır. Ancak Kurtuluş devam ettiğini bildirmektedir.)
Savaşı ertesinde Ş. Hüsnü önderliğinde kurulan
partinin Kurtuluş Savaşı içindeki sol ile pek bir Bu genel çerçeve içinde, TKP Viyana
organik bağı olmamış; Ş. Hüsnü Konferansın açılış Konferansı belgelerinde gözümüze çarpan orijinal
konuşmasında, ne 10 Eylül Bakü Kongresi’nden, ilgi alanlarına ve tespitlere bir göz atalım:
ne de Mustafa Suphi’lerden bahis dahi etmemiştir. İşçi Sınıfı
Kurtuluş Savaşı’nı burjuvazinin bir eseri olarak
Türkiye işçi sınıfı, 80 yıldır bu ülkedeki komü-
kabullenen ve bu yüzden de manevra alanı oldukça
nistlerin ve tüm sol akımların ilgi odağı olmuştur.
daralan KP’nin önünde iki seçenek kalmaktadır:
Ancak 1960 sonrasında, işçi hareketiyle sol hareke-
Ya bu yeni burjuva güçle birlikte ortak hedeflere
tin bağı daha da sıklaşmasına, işçi kökenli kadro-
vurarak güçlenmeyi amaçlayan; ya da direkt bu
ların daha büyük sayılarda sol harekete akmasına
gücü karşısında alan bir tavır. Bunlardan birincisi
rağmen, işçi sınıfının bileşimine yönelik özgün bir
Şefik Hüsnü’nün sonuçsuz iyimserliği, diğeri ise
politik tahlil ve araştırma söz konusu olmamıştır.
TKP’nin yıllar boyu yaptığı gibi kahramanca, ama
Genel olarak sol kadrolar, işçi sınıfının öncülü-
son derece acılı, meşakkatli ve çok da sonuç alıcı
ğünü, sınıf olarak sahip olduğu ilerici potansiyeli,
olmayan radikal çizgidir.
marksist teoride sahip olduğu devrimci misyonu vs.
82 Ocak 2004 fabrika
TKP’nin 1926 Viyana Konfernsı Üzerine...

gibi konuları bir bütün olarak kabullenip, tüm bu solunda olduğunu söylemek mümkündür. Ancak
vasıfları sınıfın bütününe mal etmiş; sınıf içindeki pratikte varolan ise Mehmet ve Şamil’in söyle-
ayrışmaları, siyasi tavır alış düzeyindeki bariz ve diğidir. Sol hareketlerin tabanı ve aktif militanı
derin farklılıkları yeterince irdelememiştir. Farklı olan binlerce işçi ve emekçi, din ile ilişkiyi siyasi
işçi kesimlerinin siyasi tepkilerindeki farklılıklar, bilinç kazandıktan sonra dahi belli bir düzeyde
sınıf içinde çalışan örgütçülerin kişisel tecrübe sürdürmüş, dini inanç ile devrimci politik tavır
dağarcığının ötesine çıkmamış, bu tecrübe ve tes- binlercesinin kafasında ve yüreğinde bir arada
pitler partiye ve harekete ait bir siyasi tahlil ve tavır yaşayabilmiştir. Sorun, İtalya, Fransa ve Latin
düzeyine yükselememiştir. Konferans belgelerinde Amerika sol hareketlerinde olduğu gibi, tabanda
“Türkiye’nin İçtimai ve İktisadi Vaziyetine Dair varolan bu fiili durumu partinin toplum çapında
Tezler” başlıklı makalede, ilginç ve özgün bir tahlil savunduğu bilinçli bir siyasi tavra dönüştürememiş
yer almaktadır. Sınıfı yalnız işkolu temelinde değil, olmaktır. Halk kitlelerine dayatılan “dini gericilik
yaş, kuşak, toplumsal köken, mesleki gelişim pers- – burjuva laikliği” ikileminin zincirini kıracak olan
pektifleri gibi farklı kıstaslara göre de ayrıştıran ve da, kanımızca budur.
siyasi düzeyde ortaya çıkan farklılaşmalara mantık-
Din meselesiyle bağlantılı diğer bir konu da
sal bir temel kazandıran bu çalışma, aynı zamanda
toplumsal kültür düzlemindeki değişiklikler, yani
o zamanın verili konjonktüründe, TKP’nin ağırlık-
resmi olarak “Atatürk devrimleri” olarak tabir
lı olarak yönelmesi gereken işçi kesimini de teşhis
edilen şapka, kıyafet kanunu türündeki düzen-
ederek bir organizasyon hedefi olarak partinin
lemelerdir. Solun bu konuda da 80 yıldır özgün
önüne koymaktadır. Konferanstan 77 yıl sonra,
bir tezi olmayıp, bütün bu değişimler “burjuva-
Türkiye komünistleri, (bir dizi konunun yanısıra)
demokratik dönüşümler” olarak nitelendirilmiş
bu alanda da yol gösterici tezlere muhtaç olmaya
ve desteklenmiştir. Ancak dünyadaki diğer “bur-
devam etmektedir.
juva-demokratik” nitelikte devrimlerde de benzer
Din ve Toplumsal Kültür türde değişiklikler yapılıp yapılmadığı, bilfiil bu
dönüşümlerin, örneğin kıyafeti değiştirmenin
Konferansta dinle ilgili hararetli bir tartışma
toplumun demokratikleştirilmesine nasıl ve niçin
yer almaktadır. Partide bir grup, Kemalizmin
hizmet edeceği, bunların toplumda yarattığı huzur-
eylemlerine yön veren radikal laik söylemden
suzluğun anlamının sadece “gericilik”ten mi ibaret
cesaret alarak onu daha da keskinleştirmeyi, doğa
olduğu, halkın tarihsel kültür mirasıyla olan bağla-
bilimlerine ait bilgileri de yaygınlaştırarak (muhte-
rının zedelenmesi ya da koparılmasının söz konusu
melen Darwin ..vs kastedilmektedir) din düşmanı
olup olmadığı, bu tarzda bir kopmanın komünistler
bir propagandaya girişilmesini savunmaktadır
tarafından ne ölçüde desteklenebilir olduğu hemen
(Nâzım, Halim [Hasan Ali Ediz]). Balya delegesi
hemen hiç sorgulanmamış, tartışmanın bu kısmı
Mehmet ve Adana delegesi Şamil ise buna karşı
sağa ve dinci akımlara bir ideolojik harekat alanı
çıkarak daha sağduyulu bir tavır sergilemekte,
olarak terkedilmiştir. Dolayısıyla 1926’da, bizzat bu
ateist tavrın oluşmasının tamamiyle işçideki
değişimlerin gerçekleştiği yıllarda, olayın KP tara-
politikleşmenin doğal sonucu olarak görülmesi
fından nasıl algılandığı önem taşımaktadır.
ve asla zorlanmaması gerektiğini belirtmekte-
dir. Komünizmi benimsedikten sonra dahi 2 yıl Mehmet, din konusundaki tartışmada “zaten
boyunca dindar kalmaya devam ettiğini belirten şapka konusunda işçiler arasında ciddi tepkiler”
(ve bugün hâlâ işçi sınıfına ait somut bir olgunun olduğundan bahsetmektedir. Öte yandan top-
altını çizen) Mehmet, bu yaklaşımını “Amele kendi lumsal vaziyeti değerlendiren MK raporlarından
kendine dinsiz olmalıdır” şeklinde formüle etmek- birinde, “bu ve benzeri değişikliklerin gericiliğin
tedir. Şefik Hüsnü de, toplumsal ölçekte takınılacak güçlenmesine yol açtığı, bunun da olumsuz bir şey
tavrın, laikliği aşmaması gerektiğini düşünmekte- olduğu” belirtilmektedir. En önemlisi, “Fırka’nın
dir; gelişen üretim ilişkilerinin, tıpkı diğer bağımlı Faaliyeti” başlıklı raporda, bu değişikliklerden,
ülkelerde görüldüğü gibi, dini tabuları zamanla “kılık-kıyafetin zorla değiştirilmesi ve Hristiyan
aşındıracağı görüşündedir. adetlerinin toplumsal hayata sokulması” olarak
bahsedilmekte ve TKP içinde bu konudaki iki
Din konusunun toplumsal gündemi işgal
farklı görüş ortaya konulmaktadır. Birincisi, bugü-
ettiği bu günlerde, solun 80 yıldır bu yukardaki
ne kadar varlığını sürdüren pro-Kemalist tavır olup,
ikilemi aşamamış olmasının yarattığı tıkanmayı
bu dönüşümlerin dinin ve taassubun belini kıraca-
tüm kısırlığıyla yaşıyoruz. Bu süre zarfında politik
ğını, dolayısıyla halkın çoğunluğu karşı çıksa bile
söylemimizin hep “irticaya karşı” Kemalist laikli-
desteklenmesi gerektiğini savunmaktadır. Diğeri
ğin paralelinde ve doğal olarak onun biraz daha
fabrika Ocak 2004 83
TKP’nin 1926 Viyana Konfernsı Üzerine...

ise ilk defa komünistlerin ağzından duyduğumuz tiği bir beklenti ve zaman içinde giderek sönen bir
ilginç ve eleştirel bir yaklaşımdır. Buna göre, bu umut olmuştur. Pratikte Kemalizm, saray aris-
değişimlerle Kemalistlerin amacı, Avrupa’ya Türk tokrasisini tasfiye etmekle birlikte, Anadolu’daki
toplumunun Batılılaştığı mesajını verebilmektir ve feodal toprak mülkiyetinin üzerine ancak iktidarı
dolayısıyla hiçbir devrimci değeri yoktur. Üstelik sağlamlaştırmanın gerektirdiği ölçüde gitmiş, bu
bunlar, son derece şahsi ve hassas bir konu olan alanda her zaman dokunulmayan ve hatta düzenin
kılık-kıyafet gibi bir konuda zorla müdahalede istikrarı adına istifade edilen bir kesim varlığını
bulunduğu ve hürriyetleri kısıtladığı için, ayrıca sürdürmüştür. Bu kurumların DP ile birlikte hort-
eleştirilmelidir. TKP sonuç olarak aldığı kararda, ladığını iddia eden resmi (ve yarı resmi!) tezler, bu
bunların gerçekten “devrimci açıdan hiçbir olumlu olguların ışığında muhtemelen yeniden sorgulan-
sonucu olmadığını” kabul etmekle birlikte, “halkın malıdır.
tepkisinin de çok fazla olmadığı” gerekçesiyle
Bütün bunlar, TKP’nin Kürt gerçeğine karşı
“pasif onaylama” tavrıyla yetinmiştir. Bu son argü-
kayıtsız kaldığı sonucuna varmamıza izin verir mi?
mandan, Şapka İsyanı ya da Erzurum ve Rize’de
Hatırlanacağı gibi 1970’lerde Kürt Solu ile TKP
benzer gerekçeli bastırma hareketlerinin henüz
arasında (Komintern belgelerinde R. Davos imzalı
gerçekleşmediği sonucunu çıkarıyoruz. Ama asıl
metin temel alınarak) çıkan tartışmada, TKP’nin
önemli olan, TKP’nin bu dönüşümleri yürekten
geçmişte Kürt meselesindeki tavrının devlet ile
benimsemek yerine mesafeli ve eleştirel bir tavrı
örtüştüğü ve sosyal şoven bir nitelik taşıdığı iddia
tercih etmiş olmasıdır.
edilmişti. Konferans belgeleri, bu iddianın pek
ULUSAL AZINLIKLAR doğru olmadığına işaret etmektedir. Şu ifade çok
nettir: “Konferans, M.K’ne T.K.F. faaliyet progra-
TKP’nin tavır aldığı konulardan biri de ülkede-
mının bu meseleyle ilgili bendini hemen yaygınlaş-
ki Müslüman ve gayrimüslim azınlıklar konusudur.
tırma, ve milliyetçilerin [milliyetlerin] kendi kade-
MK raporlarından birinde, gayrimüslimlere dayatı-
rini tayin esasını kayıtsız şartsız desteklediğini ilan
lan üstü kapalı bir “zorla Türkleştirme” politikasın-
etme vazifesini verdi” (“Fırkanın Vaziyeti” başlıklı
dan bahsedilmekte, ilerde “Varlık Vergisi” trajedisi
rapor). Tavır nettir; ancak bu tavrı hayata geçirmek
ile sürecek olan bir politikanın ilk filizlerine dikkat
için o güne kadar fazla birşey yapılmadığını Parti
çekilmektedir. Öte yandan Şeyh Sait isyanı ve Kürt
Yönetimi de teslim etmektedir. O günden sonra
meselesine ilişkin tavır da iki yönlüdür: Toplumsal
ne yapıldığı ise, “diğer konularda ne yapılabildiği”
ve ulusal düzey. Şeyh Sait isyanı (ki askere alınmış
konusuyla birlikte ele alınmalıdır.
olan 2 Türk komünistinin de bu savaşta öldü-
ğünü öğreniyoruz) TKP tarafından ulusal değil, ORTADOĞU SORUNU
toplumsal bir hareket; feodal toprak sahiplerinin
Konferans’ın ve ona eşlik eden raporların ilgi
gerici hareketi olarak değerlendirilmekte ve çözüm
alanlarından biri de Ortadoğu’daki gelişmeler
olarak “feodal mülklere el konarak yoksul köylü-
olmuştur. Öncelikle Musul-Kerkük meselesinde,
lere hemen, tazminatsız toprak dağıtımı” öneril-
gene ilk defa olarak komünistlerin ağzından şu
mektedir. Buradaki yaklaşım, feodal gericiliğin
formülasyona tanık oluyoruz: Musul ve Kerkük’ün
salt askeri bastırma hareketiyle değil, ancak etkin
Kemalist hükümet tarafından İngilizlere terkedil-
bir toprak reformu ile tasfiye edileceği tesbitini
mesi, Misak-ı Milli’ye ihanettir! (“T.K.P Aktifinin
temel alan marksist yaklaşımdır; ve TKP, benzer
Konferans Neticeleri Hakkında Rapor”) TKP bel-
bir netliği ve kararlılığı (burjuva demokratik dev-
geleri, bu tavizin vebalini Kürt İsyanının üzerine
rim yaptığı için) Kemalistlerden de ummaktadır.
atan resmi tezlerden çok daha farklı bir tablo çiz-
Ancak bilindiği gibi Cumhuriyet’in 80 yılında da
mektedir. TKP’ye göre bu “ihanet”in sebebi, hükü-
“Toprak Reformu”nun uzağından dahi geçilme-
metin halka olan itimatsızlığı (yani bir dış çatışma
miştir. Dahası, Doğu’da Kürt şeyhleriyle savaşan
olduğu anda iç savaş çıkma olasılığı) ve özellikle
iktidar, Batı’da (örneğin Konferans tutanaklarında
İngiliz işbirlikçisi sermayedar kesimin CHP içinde
belirtildiği gibi Balya madenlerinde) Kürt işçilerini
güçlenerek ağırlık kazanması olarak tanımlanmak-
kontrol altında tutabilmek için onlarla işbirliği yap-
tadır. Aynı şekilde, hükümetin (o sıralar Suriye’yi
mış, hatta onları maaşa bağlamakta dahi beis gör-
işgal altında tutan) Fransa ile imzaladığı tarafsızlık
memiştir! Dolayısıyla açığa çıkan şudur: Birincisi,
anlaşması içinse şu söylenmektedir: “Fransa ile
Kemalizmin feodal toprak mülkiyetini ve şeyhliğin
tarafsızlık muahadesinin neticelenmesi anında,
her türlüsünü sonuna kadar yok etmek, kökünü
Fırka (TKP), Kemalistlerin Suriye’li milliyetçilere
kazımak gibi bir politikası olmamış, bu politika
karşı fiilini döneklikten de beter bir alçaklık olarak
yalnızca onu savunan komünistlerin iktidara atfet-
nitelendirdi.” (“Fırkanın Vaziyeti”) Burada söz
84 Ocak 2004 fabrika
TKP’nin 1926 Viyana Konfernsı Üzerine...

konusu olan, Kurtuluş Savaşı’nın ardından işgal larını eleştirirken, “bu gazetelerin sahiplerinin,
altında kalmaya devam eden Suriye ve Irak’ta, bu yoldaşların birer yazar olarak sahip olduğu
çoğunluğu eski İttihat Terakki kökenli Arap aydın- şöhreti istismar ettiğini” belirtmektedir. Görülen
larının sürdüğü yurtsever direniş hareketidir. Bu odur ki, TKP illegal bir yönetimin yanı sıra açık
unsurlar, Türkiye’deki kurtuluş hareketine büyük alanda da tanınmış ve okur kitlesi olan “kalem”lere
sempati beslemiş, Ankara’ya gelerek Mustafa sahiptir. Nitel güce ilişkin bir diğer gösterge de,
Kemal’e bir “Türkiye – Suriye – Irak Federasyonu” “TKP Aktifinin Konferans Neticeleri Hakkında
önermiş, savaş esnasında Güney cephesinde Rapor”da geçen ve muhalefetteki İttihatçı şeflerle
Kuvayi Milliye’ye ciddi askeri destek sunmuşlardı TKP yöneticilerinden biri arasındaki bilgi alışveri-
(bkz. “Anadolu İhtilali” , Sabahatttin Selek, Burçak şini belirten notta mevcuttur. Anlaşıldığı kadarıyla,
Yayınları – 1968, s.390). Dolayısıyla, tarafsızlık TKP yönetiminin diğer muhalefet akımlarıyla, en
anlaşmasına yönelik bu sert suçlama, TKP’nin söz azından İttihatçılarla, bilgi alış-verişi seviyesinde
konusu yurtsever hareket konusundaki destekleyici dahi olsa bir siyasi teması vardır. Zira TKP de, o
tavrına ve hassasiyetine işaret etmektedir. dönemde diğer muhalafet akımları gibi belli bir
gücü temsil eden muteber bir muhalefet akımı-
Diğer bir önemli nokta da, Konferans’ta
dır. Bu, 1920-1960 arası TKP için kimi kafalarda
gündem maddesi yapılacak derecede ehemmiyet
varolan, “polisten başka kimsenin tanımadığı bir
atfedilen “Pan İslamist Kongreler” konusudur.
avuç marjinal” tablosundan gene oldukça farklı bir
Konferans tutanaklarından, bu konudaki konuşma-
tablodur.
lara ilişkin ayrıntılı bilgi elde edemiyoruz. Ancak
anti-emperyalist bir unsur olarak pan-islamist SONUÇ YERİNE
akımların, o dönem Komintern’in de ilgi alanında
Viyana Konferansı belgelerinin yayınlanma-
olduğunu, örneğin Kuzey Afrika’da Fransız işga-
sı, TKP tarihinin incelenmesinde yeni ve paralel
line karşı Abdülkerim önderliğinde yürütülen ulu-
bir sayfa açmaktadır. Dolayısıyla, bir “sonuç”tan
sal-islami ayaklanmanın Avrupa’lı komünist par-
çok, çıkacak yeni yayınlarla da desteklenecek bir
tiler tarafından desteklendiğini biliyoruz. İslamcı
açılım ya da açılımlardan söz edebiliriz. Yukarda
akımların, bir yandan emperyalizmin hizmetinde,
toplamaya ve özetlemeye çalıştığımız önemli
yer yer de (Filistin’de olduğu gibi) anti–emperya-
ve TKP’nin başarı hanesine yazılması gereken
list tavır aldığı, ama her halükarda çok daha etkin
noktalar, elbette ki 1926 yılını bir “asr-ı saadet”
ve siyasi süreçleri belirleyici olduğu günümüzde,
olarak görmemize yol açmamalıdır. Bu olumlu
komünistlerin halen sürmekte olan politikasızlığı,
yönlerin gerçekleşmesini mümkün kılan faktörlere
Viyana Konferansındaki bu duyarlılıkla oldukça
yukarda değinmiştik. Mühim olan, yüzümüzü bir
düşündürücü bir tezat teşkil etmektedir.
sonraki adıma çevirerek “bu olumlu yönler, 1927
SİYASAL BİR GÜÇ OLARAK TKP tevkifatından sonra niye devam etmedi?” sorusu-
nu sormak ve cevaplamaktır. Komintern’de daha
Faaliyet raporunda, TKP’nin örgütsel yapısı,
sonra oluşan politika değişiklikleri, 1927’de yenen
üye sayısı ve bileşimi hakkında ayrıntılı bilgi
darbenin gerçek boyutları, Asım gibi kaliteli kad-
verilmektedir. 350 üyeye, 10 bölge komitesi ve
roların niçin ve nasıl karşı safa geçtiği... vs. gibi bir
50 hücreye sahip bir partidir TKP. Bu, o günün
çok faktör, 1927 tevkifatını konu alan bir sonraki
koşullarında hiç de azımsanmayacak bir güçtür.
kitabımızda, belgeleriyle birlikte derinlemesine ele
Üye bileşiminde işçiler ağırlıktadır; ve parti gerek
alınacaktır.
sendikalarda, gerekse belli başlı işçi merkezlerinde
mevcuttur; kimi yerlerde de önderlik etmektedir. Her siyasi hareket, kendine tarih içinde bir
Gençlik içinde başlayan komsomol tipi bir örgüt- süreklilik tanımlar. Geleceğe yönelirken, kendini
lenme tutuklamalar dolayısıyla kesintiye uğramış- bir geçmişin devamcısı ve mirasçısı olarak tarif
tır; köylülük arasında ise yeni kurulmakta olan ve eder. Bu zincirin sadece teorik planda değil, hare-
gelecek vaad eden kitle ilişkilerinden bahsedilmek- ketin taraftarlarının kafasında da oluşması, o hare-
tedir. Bu iki alan, 1927 sonrasında uzun yıllar birer ketin varlığını sürdürecek gücü yaratması açısından
çalışma alanı olarak TKP’nin yaşamında ağırlıklı vazgeçilmez önem taşır. Sorun, yalnızca taraftarla-
yer tutmayacaktır. rın tarihsel bilgilerinin zenginleşmesi değil, kendi
varoluş sebebinin daha güçlü bir şekilde hissedil-
Nicel güçten daha önemlisi, Partinin toplum
mesi, kendini ülke toprağının ve tarihinin ayrılmaz
içindeki nitel ağırlığıdır. Konferansta, “burjuva
parçası olarak görebilme duyusunun kafalarda
basınında yer alma” konusu tartışıldığında, Şefik
yer etmesidir. Bir hareketin geleceğe devredeceği
Hüsnü, burjuva gazetelerinde yazı yazan yoldaş-
değerler arasında, bu duygu, en az gelişkin teorik
fabrika Ocak 2004 85
TKP’nin 1926 Viyana Konfernsı Üzerine...

tezler ya da yetkin siyasi kadrolar kadar önemli ve si ve Sosyalist Bloğun çöküşüyle gelen yıkım ve o
hayatidir. Nikaragua Sandinist Devriminin lider- bağlamda yapılan tartışmalar, son derece gerekli
lerinden Omar Cabezas, “Dağdan Kopan Ateş” ve yararlı olmakla beraber, çerçevemizi daraltma-
adlı eserinde bu konuyla ilgili bir anısını aktarır. malı; bu geniş tarihsel perspektif unutulmamalı
Dağlarda kendilerine savaşçı devşirirlerken bir ve yeni yetişen kuşaklara da unutturulmamalıdır.
köye varırlar ve oğluyla yalnız yaşayan yaşlı bir 1920’lerde Anadolu’nun dört bir yanında, Balya’da,
adamdan, oğullarının kendine katılması için izin Adana’da, Trabzon’da, İstanbul’da, Samsun’da atı-
vermesini isterler. Yaşlı adam bir süre kulübesine lan tohumlar ne denli ezilirse ezilsin filiz vermiş;
kapanır. Çıktığında gözleri yaşlıdır ve kabul ettiğini bu filizler 1960’lardaki ve 70’lerdeki büyük yığın-
söyler. Gerekçesi basittir: Kendisi de 50 küsur yıl sal atılımlarımızda içimizde yer almış ve meyva-
önce Cesar Sandino’nun ordusunda savaşmış bir larını vermiştir. Viyana Konferansı belgelerinin,
askerdir ve kendi davasının devamcısı oldukları bilincimizdeki bu “tarihsel zincir”de bir halkayı
için onlara oğlunu seve seve verdiğini söyler. Omar daha tamamlamasını diliyor, o halkayı bundan 77
Cabezas, hislerini şöyle aktarır: “O an şunu anla- yıl önce özgürlükleri ve canları pahasına ören
dım: Ben buradayım, köklerim Nikaragua toprağı- savaşçıların anısı önünde de saygıyla eğiliyoruz.
nın içinde, tâ derinlerde…” (Omar Cabezas, “Dağdan
Kopan Ateş”, Belge Yayınları – 1988, s.216)
Türkiye komünistleri 83 yıllık bir siyasi mirasın
devamcısıdır ve kökleri derindedir. 12 Eylül darbe-

24 - 31 Ocak 2004
ONBEŞLERİ ANMA HAFTASI

86 Ocak 2004 fabrika


“Madde tüm varoluşumuzun temelidir. Akıl, ruh ve Tanrı da aslında sinirsel
karmaşıklığın harikûlade sonuçlarını ifade eden sözcüklerdir”
Stephen Jay Gould

Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme


“Vahiy” Bilgisinin Eleştirisi

Sarp ÇAKABEY

Girizgâh: başlamıştır. Kapitalizmin merkez ülkeleri de dâhil


olmak üzere dünyanın her yerinde geçerli olan bu
Binlerce yıllık düşünce tarihi boyunca birbi-
eğilim, özellikle toplumdaki temel inanç sistemle-
riyle uzlaşmaz çelişki içinde varolan din ve bilim,
rinin bilimin sınırlarına akla gelebilecek her konu
iki karşıt düşünce metodunu, iki bağımsız evren
üzerinden müdâhale etmesi ile açığa çıkmakta,
anlayışını, ve hayata iki farklı yaklaşımı tanımla-
dinsel tezlerin laboratuar ortamında kanıtlanabilir
maktadır. Birisinde, evren; inanç üzerinde yükse-
olduğu iddiaları ile toplumsal gündem meşgul
lirken diğerinde her şey kuşku üzerine şekillenir.
edilmekte ve nihâyetinde bilimin ancak din çer-
Birisinde, gerçek; a priori olgular ve ön kabuller
çevesinde anlaşılacağı teziyle Akıl’a son darbe
üzerine inşa edilirken ötekinde bilgiye ancak en
vurulmaktadır. Kısaca “Bilim araştırma yapar ama
geniş anlamıyla gözlem üzerinden ulaşılabilir,
ne yaparsa yapsın son analizde bu çalışmalar dinsel
bütün bilgi ve kanılar deney ve gözlem istasyonun-
tezleri kanıtlar.” hurafesi insanlığın beynine kazın-
dan bilet almak zorundadır. Birisinde aklı bir kena-
maya çalışılmaktadır. Özellikle metot ve bilgisini
ra bırakıp söylenenlere sorgusuz itaat etmek gere-
doğa üzerine inşa eden sosyalist felsefenin geçen
kirken, diğerinde işin temelinde sorgulama vardır.
yüzyılın sonunda geri çekilmesi ile meydan, aklı,
Hiçbir bilgi mutlak değildir. Aslolan değişimdir.
doğa dışı coğrafyalara sürükleyen mistik düşünce
İnsanlık tarihi, bir anlamda bu iki temel düşün- sistemlerine kalmış görünmektedir. Bu tehlikeli
ce sisteminin çatışmasından ibarettir. Felsefenin bir gidiştir. Bu gidişin nereye kadar uzanacağını ve
sistematize edildiği ilk uygarlık merkezlerinden nereden döneceğini zaman gösterecektir.
miras kalan ve günümüze uzanan bitmek bilmeyen
Bilimle ilgili bu iddialar, dinsel çevreler tara-
bir tartışmadır bu.
fından sürekli işlenerek diri tutulmakta ve gerçek
Ancak yansız ve kararsız kalınamayacak bir bir dezinformasyon ve misinformasyon sürecinden
tartışma. Bir yanda akıl ve kuşku üzerine, bilginin geçen bilimsel bilgi, toplumun manipülasyonu
nesnelliği temelinde yükselen bilimsel metodoloji, amacıyla piyasaya sürülmektedir. “Ortadoğu
öte yandan ön kabuller ve itaat üzerine kurulu Dinleri” olarak tanımlayabileceğimiz üç büyük din
dogmatik dinsel düşünce sistemi. Bir yanda sorgu- için bu durum, öylesine doğrudur ki gün geçmez ki
lama üzerine kurulu analitik düşünme metodu, öte Türkiye’de Kurân’ın herhangi bir âyetinde geçen bir
yandan tek bir kaynaktan temin edilen, zaman ve değerlendirmenin bilimsel araştırmalar tarafından
mekândan münezzeh bilgi edinme biçimi... doğrulandığı yazılmasın; ya da Amerika’da İsa’nın
heykelleri kanamaya Meryem’in ikonları gözyaşı
Bilimin son üç yüz yıllık yükselişi ile gerileyen
dökmeye başlamasın; ve nihâyetinde Musevilerin
dogmatik düşünce, yirminci yüzyılın sonunda yine
kitabını onaylayacak şekilde dünya coğrafyasında
bir atakla etki alanını genişletmeye, toplumların
bir değişiklik olmasın. Elbette, bu mucizelerin ne
düşünce alışkanlıkları üzerinde Rönesans öncesi
denli gerçek, bilimsel ispatların ne denli deneysel
Avrupa’sında olduğu gibi egemenlik kurmaya

fabrika Ocak 2004 87


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

ve kriterlere uygun, yorumların ne denli nesnel Bu zihniyetteki kişilere söylenebilecek üç kelime


olduğunu tartışmaya gerek yok. bulunuyor: “Allah Islâh Etsin!”
Yöntem şudur: Kutsal metinden, en geniş anla- Seksenli yıllar Türkiye’sinde gündemi takip
mıyla bilgi içeren bir parça alınır. Buradaki ifadeler, edenler, bal peteğine yazılmış Allah adını, ağacın
anlam ameliyatından geçirilerek çelişkilerinden ve ortasına nakşolmuş Kelime-i Şehadet’i hatırlaya-
güne aykırılıklarından ayıklanır. Bilimsel alan caklardır. Her nedense Türkiye’de Arap alfabesi ile
çalışması sonunda saptanan bir bulguya en yakın yazılmış bu işaretleri gören Müslümanlar, öncelik-
değerlendirme elde edildiği an her şey hazırdır artık. le arıların ve odunsu bitkilerin de dinî tercihlerini
Haber yayma araçları, televizyon, gazete, dergi ve açıkça İslâm’dan yana koyduklarını düşünmüş-
internet devreye girer. Kısa sürede, yoğun bir haber lerdir herhalde! Ve elbette, aynı müslümanlar, bu
bombardımanı ile insanların ve toplumun kolektif “mucizeleri” İslâm’ın tezlerini doğrulayan bir anah-
hafızasında, inandıkları dinin tamamen bilimsel tar olarak anladılar ve anlattılar. Nedense, bu kadar
temeller üzerine inşa edildiğine ilişkin bir kanı ilgisiz yerlerde Arap alfabesine rastlamanın ancak
oluşur. Zaman içerisine haber konusunun bilimle “espri anlayışı” “fazla” gelişmiş ve din adına sahte-
tamamen karşıt bilgiler sunduğu kanıtlanabilir. kârlık yapmakta beis görmeyen şarlatanların eliyle
Ama artık kanı oluşmuş ve hedefe ulaşılmıştır. mümkün olabileceği kimsenin aklına gelmedi.
Hıristiyan ya da Musevi kökenli manipülasyon Sonuç yine değişmeyecekti: Müslüman
çalışmalarını o dinlere mensup araştırmacılara cemaate, inançlarının ne denli gerçek olduğunu
bırakarak İslâm açısından örnek bulmaya çalıştığı- kanıtlayan tezler sunulmuş, cemaat, bu vesileyle bir
mızda akla ilk gelen ünlü astronot Neil Armstrong kez daha iman tazelemişti.. Haberin yalana dayan-
ile yine denizbilimci Jacques Yves Cousteau’nun masının günahla ilişkisi de kurulamazdı. Sonuçta,
yaşadıkları bir olay ya da edindikleri bilgi son- “yapılan”, “Allah adına”ydı ve “hayırlı bir iş için”
rasında Müslümanlığı tercih ettiklerine ilişkin yapılmaktaydı.
özellikle Türkiye’de yaygın olarak kabul gören
Bu tür yalan haberlerin yaygınlığı Hıristiyan
inanıştır. Bu açıkça yalan üzerine inşa edilmiş bir
toplumları için de geçerlidir. Bu “alışkanlıktan”
bilgidir. Bu kişiler doğrudan ya da basın danışman-
münezzeh bir din de hâli hazırda mevcut değildir.
ları aracılığı ile bu haberi yalanladıkları halde Türk
18 Ağustos 1992 tarihli ‘Weekly World News adlı
Müslümanlarını ikna edememişlerdir. Aslında bu
bir Amerikan gazetesinde “... gizli bir NASA uydu-
tekzipten Müslümanların haberi yoktur. Haberi
sunun M51 Gökadası’nın merkezindeki kara delik-
olmalarına gerek de yoktur aslında. Hedefe ulaşıl-
ten yayılan ‘Şükür şükür çok şükür, göklerdeki
mış, herkesin saygı duyduğu Hıristiyan şahsiyetle-
tanrıya’ şeklinde İngilizce bir ilahi kaydetmiş oldu-
rin dahî İslâm’ı benimsediğine ilişkin bilgi hafıza-
ğu haberi yer alıyordu. (1) Elbette bu bir magazin
lara yerleşmiştir. Gerisi anlamsız ve sonuçsuz bir
gazetesi ama bu haberi okuyup da ilâhinin neden
tartışmadır. Yazının sonunda, her iki kişinin de din
Urduca değil de İngilizce olduğunu sorgulayacak
değişitirme iddiaları ile ilgili tekziplerini okuyabi-
bir düzine Hıristiyan’ın çıkmaması ilginç değil mi?
lirsiniz (Ek 1. Ek 2)
Ama bir dindar için bu sorgulama anlamsız ola-
Bu tarz-ı siyaset o kadar yaygın kullanılmakta- caktır. Çünkü inanmaya kodlanmış durumdadır.
dır ki Cousteau ile ilgili yirmi yıllık tartışma devam Böylece haber amacına ulaşacak inananların inanç
ederken bugün bu spekülatif haberlere seçkin bilim tazelemeleri için bir “delil” daha ortaya çıkmış
insanı Profesör Minâ Urgan’ın adı da eklenmeye olacaktır.
çalışılmaktadır. İki bin yazında seksenli yaşlarında
Kurân’ın tefsiri, peygamberin vefatından bu
vefat eden ve hayatının son dönemlerinde yazdığı
yana İslâm’ın temel faaliyeti ve aynı zamanda
iki popüler kitapla çok sevilen ve okunan bir yazar
problemidir. Muhammet’in yaşadığı dönemde,
haline gelen Minâ Urgan’ın komünist ve ateist kim-
insanlığa bildirilen mânânın tefsiri, “birinci elden”
liğini kitaplarında açıkça beyan etmesine rağmen
kendisine “tebliğ” edilen kişi tarafından yapıldığı
ölüm döşeğinde Allah inancına döndüğü konu-
için bir sorun yaşanmamıştı. Ancak Peygamber’in
sunda şüpheli rivâyetler, İslâmî çevrelerde yüksek
vefatı ile birlikte, “Allah’ın Kelâmı” üzerine girişi-
sesle olmasa da konuşulmaktadır. Dürüst, çalışkan
len polemik ve tartışmaların şiddeti, o denli yoğun
ve hayata bağlı kişiliği ile toplumda sevilen ve
olmuştur ki İslâm Dünyası; mezheplere, tarikatlara
saygı duyulan bir ateistin ölüsü üzerinden bu tür
parçalanmaktan kurtulamamıştır. Çok da muğ-
dedikodularla prim toplamak, bu dedikoduları üre-
lak bir anlam taşımayan âyetleri bile enva-i çeşit
tenler için ahlâk düşkünlüğünün bir göstergesidir.
yorumla açıklamaya çalışan mezhep ya da tarikat

88 Ocak 2004 fabrika


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

erbabı ve İslâm müfessirleri, her şeyden önce dileri “şu anda” acaba nereye sığınmaktadırlar.
“Allah”ın kendi kelâmını insanlık âlemine tebliğ Elmalı’lı Hamdi Yazır’ın 1942 yılında vefat ettiğini
etmekteki başarısını tartışmalı hale getirmişler ve hatırlatalım.
getirmektedirler. Tesettür ya da çok eşlilik mesele-
Bir “tefsir günâhkârı” Müslüman’ın, ölüm
lerine ilişkin âyetlerin yorumlarında o kadar farklı-
sonrası sorgusunda “Ben âyeti böyle anlamıştım.
lık bulunmaktadır ki bu yorumlardan birisini uygu-
O nedenle bu şekilde uyguladım. Başka ne yapabi-
layan Müslüman, diğer yorum uyarınca günâhkâr
lirdim ki?” deme cüretini göstermesi varsayımına
durumuna düşmekte, ömrü boyunca “farkına
İslâm’ın vereceği bir yanıt bulunmakta mıdır?
varmadan” “Allah”ın emirlerine karşı gelmektedir.
Açıktır ki ne İslâm Ulemasının ne de “sorgu
Kurân’da çok eşliliği düzenleyen 4.Nisa Sûresi’nin
meleklerinin” bu itiraza verebileceği hiçbir yanıt-
üçüncü âyetine ilişkin tefsirinde Müfessir Hamdi
ları yoktur. Bu arada hatalı yorumu yapıp Allah
Yazır “Birden fazla kadınla evlenmeye gelince,
ile kullarını karşı karşıya getiren müfessir için ise
bu esas itibariyle yalnız bir müsaade… olduğunda
yalnızca “Allah taksirâtını affetsin.” diyoruz.
söylenecek söz yoktur… Bu müsaadenin en fazlası
dört kadın olmuştur.… Fakat Zahiriye mezhebin- Kurân’ın tefsiri konusunda genel bir konsen-
den bazıları bu sayıların üleştirme sayıları oldu- susun tesis edilememesi, dinsel yapının anlam
ğuna …. bakıp…sayıların bir şahısta toplanması bütünlüğünü tahrip etmekte, Hıristiyanlığı çok
gerektiği hayaline kapılmış(lar) ve toplamını iki kitaplı olmakla eleştiren İslâm’ın, tıpkı eleştirdiği
artı üç artı dört gibi dokuz saymış(lardır)… Diğer din gibi, üzerine oturduğu fikrî zemini tartışmalı
taraftan Râfizî Şiîlerinden bir kısmı, bu sayıların hale getirmektedir. Bu yönüyle İslâm için ciddi
hiçbir sınırlandırma anlatmadığını ve bu sayıların bir dezavantaj olan konsensus yokluğu, âyetlerde
ikişer, üçer, dörder gibi bu genel mânayı pekiştir- geçen coğrafya, astronomi, biyoloji ve kozmoloji
miş olduğunu iddia etmeye kadar varmışlardır. Ve gibi bilimin konusu olan argümanların yorumlan-
sırf nefsâni arzu ve heveslerine uymuşlardır. “Allah masında bir avantaja dönüşmektedir. Yorumlama
Korusun.” (2) Kötü Türkçe’nin, yazarın “beceri- özgürlüğü, âyetlerdeki ifadeleri serbestçe anlama
si” olduğunu belirtelim. ve açıklama özgürlüğü olarak hayat bulmakta ve bu
şekilde Kurân’da yer alan herhangi bir doğa olayını
[ Hamdi Yazır hakkında;
açıklamaya çalışan bir âyet, günümüz bilgilerine
Büyük Larousse, Sayfa 4992, Cilt 16... rahatlıkla ve abartılı bir kıvraklıkla uyarlanabil-
mektedir. Son analizde, Kurân’da yanlış bilginin
1877 yılında Elmalı Antalya’da doğdu. İlk ve orta
mevcudiyeti, bir müslüman için imkansız olduğu-
öğrenimini doğuduğu yerde tamamladıktan sonra
na göre bu özgür yorumlama tekniği, inananlar
İstanbul’a gelerek (1892) başta dönemin ünlü müderris-
nezdinde “tabîi” kabul edilmektedir. Sorun da tam
lerinde Kayserili Mahmut Hamdi olmak üzere birçok
bu noktadır: Âyetin gerçek anlamı, yorumunda mı
din bilgininden ders aldı. İkinci Meşrutiyet’in ilanından
saklıdır, yoksa müfessir, peygamberliğe soyunup
sonra Beyazıt dersiamı oldu ve aynı yıl Osmanlı Meclisi
yeni bir kitap mı yazmaktadır?
Mebusanı’na Antalya milletvekili seçildi. Mekteb-
Mülkiye’de ahkam-ı evkaf ve arazi, Mekteb-i Kuzat’ta İleriki bölümlerde de değineceğimiz, dağların
fıkıh okuttu. Darülhikmetülislamiye’de üye ve reis olara yürümesine ilişkin âyeti, bir müfessir, dünyanın
görev yapıt. Evkaf Nazırı ve Âyan meclisi üyeliği görev- döndüğüne delil olarak sunmaktadır. Bunu tar-
lerinde bulundu. Mütehassisin medresesinde mantık tışmaya hiç girmeden ilk açıklığa kavuşturulması
dersleri verdi. 1942 yılında İstanbul’da vefat etti. Kurân gereken konu müfessirin bu saklı bilgiye nasıl ulaş-
tefsiri ile ilgili başlıca yapıtları, Metalib ve Mezahib mış olduğudur? Yorum ile âyetin anlamı arasındaki
(1925), Hak Dini Kuran Dili (Dokuz cilt 1936) ] uçurum dikkate alındığında, benim diyen bir İslâm
müfessirinin âyetten bu mânâya ulaşması çok
Görüldüğü üzere İslâmiyet’te, çok karılılığa
zor hatta imkânsız görünmektedir. Bu durumda
getirilen dört sınırına bile itiraz eden mezhepler
“Allah”ın, söz konusu âyete bu anlamı yüklediğini
fazlasıyla mevcuttur. Bir kenara yazılmasında
bilmek için birinci elden bilgiye sahip olmak yani
fayda vardır. Hamdi Yazır, çok eşlilik ile ilgili
bilgiyi vahiy yoluyla edinmek gerekmektedir. Bunu
başka müfessirlerin kendince hatalı yorumlamaları
hiçbir aklı başında Müslüman iddia edemeyeceği-
karşısında “Allah”a sığınmayı uygun görmektedir.
ne göre bu yorumu yapan kişi, gerçekte, “Allah’ın
Peki, Kurân’ı bilime uydurmak amacıyla kendisin-
Kitabı”na yeni anlamlar yükleyerek yeni bir kitap
ce uygulanan âyetlerin yeniden yazılması metodu-
yazmış olmaktadır. Bu şekilde, müfessir, tarz-ı
na ne demek gerekecektir? Bu “Allah”ın iradesine
tefsiri ile “Allah’a şirk koşmaktadır”. Üstelik bunu
müdahale değil midir? Bu fiilinden dolayı, ken-
“Allah”ı adına yapmaktadır. Bu suça, İslâm’ın,
fabrika Ocak 2004 89
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

dünyada ve kurguladığı âhirette nasıl ceza kestiği- Kurân’da “açıkça” dile getirildiği iddiaları artık
ni biliyoruz. Ancak burada duralım ve müfessirin duymaya alıştığımız ve neredeyse kanıksamaya
“cezasını”, İslâm Ulemâsına bırakalım. başladığımız İslâmî argümanlardır. Bu argü-
manlar kitabın mucizevi karakterine delil olarak
İslâm Âleminin iki temel tasnifini temsil
sunulmaktadırlar. Gerçekte düz bir okuma ile dahî
eden Ehli Sünnet mezhepleri ile Şialık, Kurân’ın
saptanabilecek çelişkiler ve gerçekle örtüşmeyen
ortodoks yorumu ve muhafazâkar hayat tarzını
açıklamalar, ısrarla bilimdeki en son gelişmelerin
benimsemelerine rağmen İslâm’ın bilimsel temele
Kitap’taki yansımaları olarak sunulmakta ve savu-
dayandığını kanıtlayabilmek amacıyla Kurân’ın
nulmaktadır. Bir müminin bile ikna olamayacağı
bilimin alanına müdâhale eden âyetlerinin yorum-
argümanlar, tanrının varlığının kanıtı olarak kitap-
lanmasında müfessirlere çok geniş hareket serbes-
ları süslemekte, yorumu kendinden menkul analiz-
tisi tanımışlardır. Bırakalım tefsiri, çevirilerde bile
ler, İslâm’ın tek ve gerçek hak din olduğunun delili
Kurân’da yer almayan sözcükler, bilimsel bilgilere
olarak kutsanmaktadır.
uydurulmak kaygısıyla, “nasıl olsa aynı anlama
geliyor.” denilerek değiştirilebilmiştir. Sözgelimi Burada yapılan, Kurân’da yer alan ve delil
önsözünde Dünya İslâm Birliği’nin talebi üzerine olarak sunulan bilgilerin tümünün eleştirisi değil-
tanınmış Türk İlahiyatçılar tarafından kaleme dir. Ancak, sürekli olarak gündeme gelen ve itiraz
alındığı vurgulanan Kurân’ın Türkçe Tercümesinin edilemez kâbilinden sunulan âyet yorumlarının
1992 baskısında, orijinal metinde kesinlikle gerçekte ne anlama geldiğine, bilimsel yöntem ve
bulunmadığı halde, 78. Nebe Sûresi’nin otuzuncu argümanlar ile bir de bu kıyıdan bakılmasıdır.
âyetinde ve 41. Fussilet Sûresi’nin on birinci âye-
Artık analizimize geçebiliriz.
tinde, “yer” kavramı yerine “yerküre” sözcüğü
kullanılmaktadır. (3) Yine aynı tercümede, 96.Alak 1.KURÂN’DA ALGILAMA
Sûresi’nin birinci ayetinde geçen ve kan pıhtısı METODOLOJİSİ
anlamına gelen “alak” kelimesi yerine aşılanmış Kurân, bir metin olarak bilimsel bir çalışma
yumurta sözcüğü tercih edilmektedir.(4) değildir. Tezlerini bilimsel araştırma metotları
Ne ilginçtir ki metnin tahrif edilmesinde hiç üzerine inşa etmemiştir. İddiaları sorgulanamaz,
bir beis görülmemektedir. Hâlbuki İslâm Alêmi, reddedilemez ve revize edilemez. Araştırmacılar
Galileo’ye kadar Dünya’nın yuvarlak olduğuna iliş- tarafından ancak doğruluğu kanıtlanmak amacıy-
kin bir bilgiye sahip değildir. Kurân’dan bu bilgiyi la incelenebilir, ancak yanlışlığı ileri sürülemez.
çıkarmak da mümkün olamamıştır. Gerçekte böyle Bu şartlar altında Kurân’ın “bilimsel” bir değeri
bir bilgi kitapta yer almamaktadır. O halde, küre olması da beklenemez. Bilim, iman edilen bilgi
olarak açıkça tebliğ edilmediği halde, neden Türkçe üzerine inşa edilemez. Bu yazıyla yapılmak istenen
çeviride bu ifade kullanılmaktadır? Yine, kadının Kurân’ın bilimle ilişkisini tartışmak değil, böyle bir
üremedeki rolünü yalnızca rahim duvarınının şey zaten söz konusu değil, amacımız, daha önce
koruyuculuğuna indirgeyen ve tüm üremeyi sperm de belirtildiği gibi tekrarlana tekrarlana herkes tara-
üzerinden açıklayan Kurân’da, kadın yumurtası ile fından inanılan yanlışları yani eskilerin deyimi ile
ilgili en küçük bir bilgi yer almadığı ve ifade bu keli- galat-ı meşhurları açığa çıkarmaktır. (Ek 3)
meyle geçmediği halde neden tercümede, doğrudan 1.1 Dinler ne işe yarar?
“aşılanmış yumurta” yani zigot kavramı kullanıl-
maktadır? Yanıt basittir. Ama ikna edici değildir: Dinlerin yaptığı, “Öte Dünya” kabulü üze-
“Kurân’ın, zaten bu bilgiye vâkıftır. Çünkü Allah rinden bu dünyaya müdâhale etmektir. Bu yolla,
her şeyi bilir. Onun bildiğini bildiğimize göre böyle biricik ve gerçek hayatın tüm alanlarını düzenle-
bir serbest çeviri yapmak kitabın tahrif edilmesi mek ve insan toplumlarına bir düzen getirmektir.
olarak algılanamaz. Dolayısıyla “düzeltme” işle- Dinsel kurguyu kendi çıkarları doğrultusunda
mi, “Allah” adına hayırlıdır.” Yapılan işin mantığı revize eden mülk sahibi sınıfların eliyle kurum-
budur ve fazlasıyla problemlidir. sallaşırlar. Ölüm sonrası cennet cehennem ve
mahşer kurguları düzenin bu dünyada işlemesi için
Bu yazı, Kurân okumalarındaki problemli kullanılan araçlardır. Dinler, tamamıyla bu dünya
mantığın değişik alanlardaki tezahürlerini, eleştirel ile ilgilidirler. İnsan hayatının her alanını düzen-
düşüncenin süzgecinden geçirerek bir bakış açısı lemeye kalkarak, “Allah” adına yönetme erkini
sunmak amacıyla kaleme alınmıştır. Âyetlerde kullanan bir gruba ki her dönemin egemen bloku
geçen Coğrafya, Kozmoloji, Biyoloji kapsamında- kimlerden oluşuyorsa onlara, mutlak iktidar alanı
ki bilgi ve yorumların bilim tarafından kanıtlandığı yaratırlar. Çünkü insanları yaratan “Şey”’in iradesi
ve o devirde bilinmesi mümkün olmayan bilgilerin
90 Ocak 2004 fabrika
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

söz konusudur. Eğer inanıyorsanız kurallara itiraz öte dünya kurgusuna, cennet ve cehennem mode-
etmek saçmalık olacaktır. “Ancak aynı “Şey”in line ilişkin psikoloji, sosyoloji ve hukuk eksenli
iradesi, dünyada kendisi tarafından temsil edileme- eleştirilerimizi saklı tuttuğumuzu belirtelim.
yeceğine göre birilerinin “vekillik” etmesi gereke-
Bizi ilgilendiren öte değil yaşadığımız yani
cektir. Allah”ın iktidarına mutlak itaat esastır. Son
gerçek dünyaya ait toplum ve doğa modelleridir.
analizde Allah’ın iktidarı, egemen sınıfın iktidarı
Kurân’ın bu modelleri inşa ederken üzerine oturdu-
olarak tanımlanacaktır.
ğu yöntemsel temeldir.
İktidarın müfessirleri, çıkar ilişkilerinin
Bu yöntemin öznesi, dünyayı ve evreni bulun-
girift bir örgüsünü temsil eden gündelik hayatla
duğu noktadan gözlemleyen, dolayısıyla kendisini
ilgili sorunların çözümünde, iktidardaki kesim-
evrenin merkezine koyan tüm bilgilerini basit
lerin çıkarlarına uygun yorumlar yapacaklardır.
gözlem yöntemi üzerinden ve deneysel malzemeye
Çalışanların iş güvencesine ilişkin bir hukuki
başvurmadan temin eden, bilimsel analiz bilgisine
düzenlemenin Kurân’a uygunluğu konusunda
sahip olmayan çıplak bir gözlemcidir. Bulunduğu
fetva veren ulemanın bu fetvayı verirken Kitap’ta
noktayı merkez almak üzere çevresinden gelen tüm
olmayan değerlendirmeleri mi yoksa işveren mülk
verileri toplayarak, kabaca işler ve anlamaya çalı-
sahiplerinin çıkarlarını mı dikkate alacağını düşün-
şır. İlişkilendirebileceği verileri bir araya getirerek
mek gerekir. Şu tarihsel bir gerçektir ki ulema sını-
kategorize eder ama bunu, bilgisi ve yorum gücü
fı, genel olarak, daima egemen blokun bir parçası
çerçevesinde ve en basit şekilde yapar.
olmuştur.
Bilgilerin derinliği, gözlem ufkuyla sınırlıdır.
Din kurucuları ya da inanmış takipçiler, tez-
Bulunulan noktanın koordinatlarına göre algı ve
lerinde samimi olabilirler. Ama din, bir iktidar
dolayısıyla anlatım gerçekleşir. Gök yukarıda,
kurumudur. Kurulmak istenen model, kurulandan
insanlar aşağıdadır. Yeryüzü bir döşek gibi seril-
farklı düşünülmüş olabilir. Ama zamanla tüm din-
miştir (yuvarlak değil). Aralara dağlar kazık gibi
ler sosyolojik amaçlarına uygun şekil alırlar, iktidar
oturtulmuştur (yerkabuğunun kıvrılması ile değil).
elitinin toplumu yönetmesinde bir araç olarak pers-
Yıldızlar, gökyüzüne asılmıştır (dünya değil).
pektiflerini buna uygun şekilde ayarlarlar.
Güneş ve ay gökyüzünde yüzmektedir (ay, güne-
Din Temsilcileri, savundukları ve yaymaya şin çevresinde dönüyor değil). İnsan basbayağı bir
çalıştıkları sistemin meşruiyetini sağlamak için sudan yani döl sıvısından yaratılmıştır (zigottan
Allah’ın sözü olarak savundukları tezlerin bilim değil). Kâinat; yer, gök ve her ikisi arasındakiler-
tarafından da hem de yüzyıllar sonra doğrulandı- den ibarettir (dünya kâinatın içinde değil). Vesaire
ğını iddia ederler. Ortada bir kehânet mevcuttur. vesaire...
Sıradan ve bilgisiz olduğu iddiası ile ortaya çıkan
1.3 Gözlemci ve Geçmiş Kavramı
bir kişinin, bilmesinin imkânsız olduğu söylenen
bilgilere nasıl ulaşabildiği, böyle bir durum var İnsan, yalnız bugüne göre varlığını tanımla-
ise, gerçekten ciddi bir meseledir. Allah tarafından maz. Geçmişte ne olduğunu merak eder, gelecekte
sunulduğu savlanan tebliğin bu mucizevî niteliği, tahayyül ettiği kurguya göre yaşamayı diler. Bu
tebliğin inandırıcılığını ve etkisini artırmaktadır. anlamda üç boyutlu bir varlıktır insan; geçmiş,
Bu durumda “ciddi mesele”nin gerçekten mesele bugün ve gelecekten oluşan üçlü bir sac ayağına
olup olmadığının yani bir kehânetin mevcudiye- göre varlığına anlam katar.
tinin sorgulanması, taşların yerine oturması için Bu anlamda gözlemcimiz, tüm bilgilerine
gereklidir. doğayı ve toplumsal ilişkileri gözlemleyerek ulaş-
1.2 Basit Gözlem Tekniği ve Model maz. Daha önce gözlemde bulunmuş toplumların
kültürel birikimleri de arka plan olarak gözlem-
Kurân, bir kâinat modeli içerir. Bu kâinat
cimizde mevcuttur. Ancak problem, arka planı
modeli toplum ve doğadan oluşan iki alt sisteme
oluşturan bu bilgilerin de aynı yöntemle edinilmiş
ayrılmıştır. Ölüm sonrası Âlem için cennet cehen-
olmasıdır.
nem, araf, mahşer gibi mekânlardan oluşan bir
model mevcuttur. Ortadoğu mitolojisi ve dinlerinin Dönemin düşünce dünyasını biçimlendiren
açık etkisinin görüldüğü bu “öte dünya modeli”ne mitolojiler, efsane ve masallar, insanın gerçeklik
ilişkin bu dünyadan söylenebilecek fazla bir şey algısında kırılmalara yol açmaktadır. Eski Yunan
yoktur. Çünkü bu uhrevî mekân tam anlamıyla ve Mısır’ın “felsefe taşıyla” inşa edilmiş düşünce
bilimin kapsama alanının dışındadır. Yine de dün- okullarının toplumların hafızalarından kovulalı
yadaki toplumsal modelin devamı niteliğindeki bu çok olmuştur. Yoksa Mısır’da hermetik düşünce
fabrika Ocak 2004 91
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

dünyanın yuvarlaklığı üzerine zaten bilgi sahibiydi. “Eskilerin Masalları” ibaresi gerçekten ilginçtir.
Mezopotamya uygarlığının büyücüleri, İonya’nın Dönemin din ve inanışları hakkında bilgi sahibi
doğacı filozofları da dünya, evren ve maddeyi olan Mekkeliler, Kurân’da yeni bir şey ortaya kon-
incelerken eleştirel aklı kullanabilmişlerdir. Ama madığını ve daha önce efsânelerde yer alan hika-
bilimsel yöntem toplumların ana düşünce damarı yelerin “Allah”a atfen yeniden anlatılmış olduğunu
olarak kalıcılaşamamış, mistizm, her dönemde söylemekte ve Peygambere itiraz etmektedirler.
damgasını vurmuştur.
1.4 Mekkeli Gözlemci’nin Şekillenmesi
Burada bir parantez açalım: Bugün, Ortadoğu
Bu noktada açıklama gerektiren konu,
dinlerinin Darwin’in teorisini, eşdeyişle bilimi tas-
Gözlemcimizin İncil ve Tevrat bilgisini nasıl
fiye etmek için giriştiği imkânsız ama inatçı çabayı
edinmiş olduğudur? Kurân gibi kapsamlı bir inanç
gördüğümüzde, bin beş yüz yıl önce yaşananlarla
sistemini kurgulayabilmek için bir arka plana ihti-
günümüz arasında ne yazık ki bir fark olmadığını
yaç vardır. Bu arka plan için ise gerekli bilginin
anlıyoruz. Üstelik dinsel argümanların bilimsel
derlenmesi şarttır. Alelâde bir çoban için bunun
tezlerle desteklenmesine ilişkin “akademik çalış-
imkânsız olmasa bile çok zor olduğunu söylemek
malar” yirminci yüzyılın bir ürünüdür. Ve artık
gerekiyor. Ancak burada bahsi geçen şahıs sıradan
yaşadığımız Dünya, bilimin dogmatik bir kıskaçla
bir çöl bedevisi değildir. Çocuk denecek yaşta ker-
sıkıştırıldığı, her taraftan mistik düşünce ile kuşa-
vanlara katılıp değişik kültürlerle tanışma fırsatını
tıldığı bir yer haline gelmiştir. Parantezi kapatalım.
yakalamış bir ticaret adamıdır. “Daha on altı yaşına
Gözlemcinin kendi anlamını inşa edebilmesi girmeden, bir çok Mekkelinin bütün ömürleri
için geçmişe ilişkin tanımlamalara ve tarihte üre- boyunca yapmış olduklarından fazla seyahat etmiş
tilmiş bilgiye ihtiyacı vardır. Bu bilgisel temelin bulunuyordu. Aynı zamanda harbe iştirak etmiş
niteliği, doğal olarak geçmiş algısını ve bu geç- bulunuyordu... Bu muharebeler esnasında insanı
mişten çıkacak gelecek projesini etkileyecektir. mektepte geçirilen yıllardan çok daha fazla piş-
Gözlemcimiz, geçmiş algısını deney ve duyusal kinleştiren bir diğer tecrübe sahibi daha olmuştu...
algı üzerine değil mistik bakış açısı üzerine şekil- Yemen’den Suriye’ye kadar Arabistan, Filistin ve
lendirmiştir. Bu nedenle doğasal olmayan bir var şimale doğru İran,... Hazreti Muhammet’in uğrak
olma süreci ve ölüm sonrasında yine doğa dışı yerleri olmuştu.”(5) “... Hz. Muhammed, Hatice
hayat tanımı düşünce sisteminin köşe taşlarını namı hesabına kervanların o zamanlar gitmek-
oluşturur. Etkilendiği temel, Ortadoğu’nun köklü te oldukları yerlerin çoğuna gitti. Şam, Halep,
ve yaygın iki dini ve bu dinlere ait öyküler ve hayat Antakya, Kudüs, Beyrut, Palmira, Baalbek, bütün
tarzıdır. Evrenin yaratılmasından, insanın oluşumu- şehirler onun yolu üzerindeydi. Hz Muhammed’in
na, kadın erkek ilişkilerinden, cennet ve cehennem Küçük Asya (Anadolu) daki pazar ve panayırlara
tasvirlerine, günah ve sevap içeren fiillerden ibadet yaptığı en uzak seferlerden bir kısmı onun izdiva-
şekillerine kadar bu dinlerle, aynılaşma denemese cından sonra olmuştur.”(6)
de her konuda benzeşme mevcuttur.
“Daha on altı yaşında” dönemin en büyük
Mekkeli Gözlemcimiz, geçmişin nasıl oldu- şehirlerinin çoğuna ve üstelik ticaret amacıyla
ğunu ilk aşamada İncil ve Tevrat’tan öğrenmiştir. gitmiş olmak, Ortadoğu coğrafyasındaki farklı
Dolayısıyla köken Kadim Mısır’a, Mezopotamya’ya kültürleri, dinleri, ırkları tanımak, öğrenmek anla-
ve Gılgameş’e uzanmaktadır. İncil ve Tevrat’ın mına geliyordu. Bu kişinin, özellikle, Muhammed
dayandığı metot, ne yazık ki İon felsefe akımların- gibi, çevresine karşı ilgili, kendisini, varoluşunu
dan ya da hermetik düşünceden pek etkilenmediği sorgulayan, öğrenmeye meraklı bir şahsiyet olması
için mutlak imanla taçlandırılmış vahyî bilgidir. Bu belirleyicidir. Hiçbir eğitim kurumunun veremeye-
vahiy bilgisinin temeli de masallara, daha doğrusu ceği bilgi, görgü ve deneyimi Peygamber, bu ticarî
Ortadoğu coğrafyasında geçen ve geçmişten gelen seyahatleri sırasında edinebilmiştir. Mekke’de, din-
efsanelere dayanmaktadır.(Ek 4) sel bilginin farklı kültürlerdeki geri bildirimlerini
almanın, yansımalarını görmenin, gündelik hayat
Bu durum İslâm’ın ilk tebliğ edildiği dönemde,
ile dinsel uygulamalar arasındaki renkli ilişkileri
Kurân’da anılacak kadar önemli tartışmalara yol
yakalamanın olanağı, ancak bu kentin çapı kadar
açmıştır. 8 No.lu Enfal Sûresi’nin otuz birinci
olabilirdi. Farklı gelenek ve alışkanlıklara sahip
âyetinde; “Ve onlara âyetlerimiz okunacağı zaman
aşiret ve milletlerin idealize ettikleri modelleri
‘Artık işittik, dilesek bunun gibisini biz de söyle-
kendi ağızlarından dinlemek ve bu toplulukların
riz; bu eskilerin masallarında başka bir şey değil’
tüccar, şair ve filozof gibi ileri gelenleriyle tartış-
diyorlardı” ifadesi yer almaktadır. Âyette geçen
mak; Gözlemcimize, düşünce ufkunun sınırlarını
92 Ocak 2004 fabrika
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

yaşadığı bölgenin çok ötesine taşıma ve yeni model kazanılan pratik akıl, kolay edinilecek bir meziyet
tasarlarken karşılaştırma yapma imkânı yaratıyor- değildir. Bir de bu meziyetin sosyoloji ve felsefî
du. Bu koşullar altında Gözlemcimizin kurgulaya- bilgi ve görgü ile taçlandırıldığını düşündüğümüz-
cağı model, kapsayıcı, dönemin sorunlarını bilen de sonuç en azından dikkat çekici olacaktır.
ve detaylı çözümler önerebilen bu anlamda çağının
Gerçekte Mekkeli Gözlemcimizin yaşadığı
coğrafyasının genel kavrayışına sahip ve zaman
topraklarda Yahudi, Hıristiyan ve pagan inanışına
zaman onun ötesine geçen nitelikte olacaktı..
mensup klanlar mevcuttu. Bu açıdan söz konusu
Muhammed’in düşünce damarı, Arabistan’ın dinlere ilişkin bilgi edinmek çok da zor değildi
kervan yollarında, Ortadoğu’nun tarihî pazar aslında. “...Ülkede (Arabistan’da yn.),çeşitli mez-
yerlerinde edindiği gözlem ve tecrübelerle ticarî, heplere mensup Hıristiyan ve Yahudi propagan-
insanî ilişkilerle beslendi ve güçlendi. İngiliz yazar dasının (peygamberin yaşadığı dönemde yn.) son
Bodley, 1945 yılında kaleme aldığı Muhammed’in derece aktif hale geldiğini görüyoruz... Meraklı bir
biyografisi niteliğindeki “Messenger” adlı kita- Arap, meselâ Mekke’de inançlarının temellerini
bında şunları aktarmaktadır: “ Hz. Muhammed, ortaya serecek Yahudileri ve Hıristiyanları rahat-
az zaman sonra, amcasını olduğu kadar diğer ça bulabilmektedir. Ne var ki Hıristiyanlar, kendi
tüccarları da temsil etmeye başlamıştı... Yirmi dinleri konusunda pek bilgisizdiler. Örgütlü bir top-
beşine gelmeden Gârbi Arabistan’ın en faal seyyar lulukları, papazları, kiliseleri yoktu. Bu kimselerin
tacirlerinden biri olmuştu. Maamafih, normal iş ilâhiyat alanında derin kültürleri olamayacağı açık-
adamlarından ayrıldığı nokta şuydu. O, ketenli ve tı.... Yahudilerse Hıristiyanların tam tersine, bütün
ipekli kumaşlar, şeker ve pirinç siparişlerini dol- Arabistan’da hem kalabalık, hem de iyice örgüt-
durma faaliyetlerinin dışında bir takım şeylerle de lenmiş durumdaydılar. Ama toplumları bütündü
alâkadar oluyordu. Günün işi bittiği zaman, pazar ve dışarıya karşı açık değildiler. Ama her şeye
yerlerinde veya bir dostun evinde oturup anlatılan- rağmen, meraklı putperestlere Tevrat’taki hikayele-
ları dinlerdi. Oralarda müzisyenler, hikâye anlatı- ri nakletmek için nazlanmazlardı. Hatta içlerinde,...
cılar ve şairler bulunurdu. Filozoflar da bulunurdu. Tevrat’taki bazı olaylar(ı), Arabistan’da geçmiş gibi
Bunlar münâkaşalara girişirler ve din adamları göster(en) veya bazı Arap halk masallarını Tevrat’ta
inançlarını mevzu ederek dersler verirlerdi.” varmış gibi nakledenler bile vardı.”(8)
“Seyâhat seyâhati takip ettikçe Hz. Kendi yakın çevresinde de Hıristiyan ve
Muhammed, Asya’nın bu kısımlarının anâne ve Yahudilik hakkında bilgili ve doğrudan bu
âdetleri, dinleri ve tarihi hakkında malûmat top- dinlere mensup kişiler bulunmaktaydı.. İlk
ladı. Ayrıca ister deve, ister kağnı arabasında, ister Müslümanlardan Selman-ı Farîsi İranlı bir hıristi-
Chevrolet otomobilinde olsun , vakitlerini ‘yol üze- yandır. Önceden kölesi olan sonradan özgürlüğünü
rinde’ geçiren insanlara mahsus olan o dünyevî akıl verdiği Zeyd İbn Harisâ, hıristiyanlığın yaygın
ve ...... onun hayatının hikâyesini tetkik edenler için, olduğu Kebl Kabilesine mesuptu. Hatice’nin
bu salim düşünce, bir yol gösterici bir ışık gibi dur- amcasının oğlu olan Varaka Bin Nevfel, bir Arap
maktadır. Hz. Muhammed, insana başka bir çağın Entelektüeliydi. İbranîce’yi çok iyi bilirdi. Kîtab-ı
insanıymış his ve kanâatini verir. Öyle zamanlar Mukaddes’i İbranî harfleriyle yazarak Arapça’ya
olur ki onun kanun ve hükümleri ve günlük mese- çevirmişti. Putataparlıktan Yahudiliğe ve sonrasın-
leleri ele alış ve hallediş tarzının modernliği insanı da Hıristiyanlığa geçmiş, Muhammed’e ilk vahiy
hayretler içinde bırakır.” geldiğinde doğruluğu konusunda onu yüreklen-
dirip arkasında yer almakla birlikte Müslüman
“Meselenin esas ve sebebi şudur: Yabancı yer-
olmamıştır. Dinler hakkındaki derin bilgisi ile
ler ve yabancı insanlarla temas Hz. Muhammed’i
diğerlerinin üzerindeydi. Musevilerin Tevrat ve
düşünmeye sevk etmişti. Diğer peygamberlere
Talmud’u Hıristiyanların farklı “İncil Yazmaları”
hiç benzemeyen şekilde onun düşünceleri, ilâhî
üzerine detayları Muhammed’e öğreten bir kişidir.
hudutlarla sınırlanmış değildi. O, dünyayı ve onun
Câbir, Yasir, Addas Kays ve Yal adlı hıristiyan
dertlerini oldukları şekilde aynen gördü. Fikirlerine
kölelerin Kurân’daki âyetlerin yazımı konusun-
ruh ve hayat verme safhasına geldiği zaman, pra-
da yardım ettiklerine ilişkin O dönemde çıkan
tik ve dünyevî olanı, tesis etmeye çalıştığı şeyden
rivâyetler, yine Kurân’da açık bir dille reddedilir.
tamamıyla uzak tutmadı.” (7)
Ancak burada önemli olan peygamberin vahyedi-
Üzerine her türden keyfiyet ve kemiyette mal len metinleri başkasına yazdırmış olması değildir.
yüklenmiş kervanları, sayısız tehlikeden koruyarak Tevratta ve İncilde yazılan bilgilerin revize edilmek
binlerce kilometre sevk ve idare etme neticesinde sûretiyle Kurân’da yer almasıdır. Bu bilgiyi edin-

fabrika Ocak 2004 93


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

mek, Arabistan’da mümkündür. Ve bilgiye susamış Çünkü tüm bu hikayenin orijini ve orijinal metinle-
meraklı bir insan için bu, zor olmasa gerekir. ri hakkında, elbette hiçbir fikirleri yoktur.
Muhammed, bir pagandı. Yani putperest ola- Arabistan yarımadasında benzer söylemlerle
rak doğmuş ve kuşkuları, onu iyice allak bullak ortaya çıkan Muhammed’in çağdaşı başka pey-
edene kadar da öyle kalmıştı. Arapların çoğunluğu gamberler de mevcuttur. Hanzala İbn Safvan ile
da kendisi gibi pagan kültürünün bir parçasıydı. Abs Kabilesi’ne gönderildiğini iddia eden Halid
Musevi ve Hıristiyan klanlarla yan yana yaşa- İbn Sinan bunlarda birkaçıdır. Ancak asıl ünlüsü
malarına rağmen onların bilgisinden uzaktılar. Arabistan’ın merkezindeki Yamama Bölgesi’nde
Bu anlamda tek tanrılı bu iki Ortadoğu dininin yaşayan Beni Hanife Kabilesine mensup Maslama
Paganizme üstünlüğünü de bilmiyorlardı. Çok tan- ismindeki peygamberdir. Maslama’nın ne zaman
rılı dinlerin dağınık, tutarsız ve çelişkili yapılarıyla yaşadığı tartışmalı olmakla birlikte müslüman
karşılaştırıldığında tek tanrılı iki din de avantajlı yazarlar onun etkisini kırabilmek amacıyla
konumdaydı. Yüzlerce yıla dayanan ve gelişmiş Muhammed sonrası bir döneme kaydırmayı
imparatorluk ve şehir uygarlıklarından destek alan uygun bulurlar. Hâlbuki başka kaynaklar, onun
felsefî yapıları vardı. peygamberliğini Muhammed’den önce ilan ettiğini
söylemektedirler. Maslama Rahman adını verdiği
Arap halkı, kuzeyin gelişmiş uygarlıkları ile
bir Tanrı adına konuşmaktadır. Rahman, kitabe-
kendi bağımlı ve sorunlu toplumsal yapısını kar-
lerden çıkardığımıza göre Güney Arabistanlıların,
şılaştırıyor, bu karşılaştırma onların Kuzeye karşı
Arameen ve İbranî dillerinden alarak, Rahmanan
farklı duygular beslemelerine neden oluyordu.
şekline sokup Yahudilerin ve Hıristiyanların
Ancak Kuzey dinlerinin detaylarına vâkıf değil-
Tanrısına verdikleri isimdir. Bizzat Maslama’nın
diler. Maxime Rodinson “Hazreti Muhammed”
Tanrısının adıyla yani Rahman olarak anıldığı
adlı çalışmasında bunun bir avantaj olduğunu
söylenmektedir. Muhammed’in bütün bilimini
söylemektedir. Bu şekilde Peygamber’in tebliğ
Maslama’dan aldığı da söylenmektedir.(9)
ettiği yeni dinin aslında Kuzey dinlerinin bir kop-
yası olduğu gerçeği Araplar tarafından genel olarak Burada vurgulanması gereken nokta Arabistan
algılanmamış, sanki daha önce hiç benzeri gelme- Yarımadasındaki koşulların, yeni bir din için
miş, tamamen yeni söylemi olan bir dinin kendile- uygun olduğudur. Arabistan’ın diğer uygarlık
rine özel olarak indirildiği tarzında bir yanılsama merkezleri karşısındaki ezilmişliğini, Arap halkı-
Arap toplumuna egemen olmuştur. nın kendilerine özgü derin bir dinleri olmaması
anlamında dinsizliğini, - Araplar öfkeli bir gururla
Gerçekten de Hıristiyan etkinin derin ve yay-
“uygar halkların” kendilerine layık gördüğü hanif
gın olduğu Kudüs’te, Antakya’da ya da İstanbul’da
sözcüğünü benimsemiş olabilirler. Hanif, Arameen
Muhammed’in tebliğini aynı inanç ve kararlılıkla
dilinde “payen, dinsiz” anlamına gelen bir kelimey-
sunabilmesi mümkün olabilir miydi? Büyük bir
le aynı köktendi.(10) - kültürel ve ekonomik sıkış-
olasılıkla, sunulan tebliğ Hıristiyan ideologlar
mışlıklarını, ortada kalmışlığın yarattığı toplumsal
tarafından baştan aşağıya eleştiriye tabi tutularak
deformasyonu aşmak için yeni, ya da yeni iddia-
iç tutarlılıkları analiz edilecekti. Bu sırada “doğal
sında bir model kendini dayatıyordu. O olmazsa
olarak” Peygamber, öldürülmüş ya da sürülmüş
başkası olacaktı.
olacaktı. Yani hem ideolojik hem de fizik saldı-
rılarla bu din ve peygamberi, kaçınılmaz şekilde Nihâyetinde Muhammed’in mesajı başarıyla
tasfiye edilecekti. diğerleri arasından sıyrılmayı başardı. Klanlar
Birliğinden; önce bir devlet, sonrasında dev
İslâm’ın doğduğu yer anlamında, Arabistan
bir imparatorluk çıkabildi. İşte burada devreye
Yarımadası bir şanstır. Gerek uygarlık merkezinin
Muhammed’in pragmatist, pratik, işbitirici, işbilir
kıyısında yer alması ve bu merkezlere kolaylıkla
özellikleri girmektedir. O geçmiş tecrübelerinden,
uzanabilmesi gerekse bu merkezlerin açık etkisinin
başarılı tüccar kimliğinden; önce bir ekip, sonra-
sınırında yer alması nedeniyle Yarımada, mükem-
sında bir devlet idaresi yaratabilmiştir. Pratikliği
mel bir sosyo coğrafya sunmaktadır. Ezilmiş
ticari ilişkilerdeki pratikliğin bir yansımasıdır.
Arapların kendi kimliklerini böylesi bir orijinal
Gerçekte zaafı da buradan kaynaklanmaktadır.
yapı içinde bulmaları özel olarak onlara tebliğ edil-
Günün koşullarına göre mal alıp satmak ve ticari
miş bir mesajın varlığı bu ezilmiş halka bir güven
sözleşmeleri hazırlarken esnek olmak, gerekti-
duygusu vermiştir. Üstelik onlar, bu tebliğin bir tek-
ğinde şartların değiştiğini belirterek “Rebus Sic
rar yani “geçmişin masalları” olduğunu sezinleseler
Stantibus” anlaşma maddelerini değiştirmek, iptal
de masalın tarihsel “yolculuğunu” bilmiyorlardı.
etmek ya da yeniden yazmak bir tüccar için günde-
94 Ocak 2004 fabrika
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

lik işin bir parçasıydı. Koşulların gerektirdiği yeni Ancak İslâm müfessirleri bizim gibi pek düşün-
durumlar, önceden verilen sözleri imzalanan anlaş- müyor: Tefhimul Kurân adlı eserinde Yirminci
maları geçersiz kılabilirdi. Bu pragmatik yaklaşım, Yüzyılın ünlü Pakistanlı müfessiri Mevdudi “İslâm
hayata ters düşmemek anlamında, yalınızca ticaret tüm sosyal ve ekonomik sistemi bütünüyle felç
için değil ideolojiler için de geçerlidir. Ancak bunun edip, Arabistan’ı Amerika’dakinden daha sıkıntılı
sınırı nereden başlamakta ve nerede noktalanmak- bir iç savaşa sürükleyerek, sorunu bugün zen-
tadır? Pragmatizmle yol aldığınızda, bir noktadan cilerin her türlü hakaret ve aşağılamaya maruz
sonra, yol ile elimizdeki harita arasında hiçbir ilgi kaldığı Amerika’daki şekliyle bırakacağından,
kalmama riski vardır. Risk büyüktür. Pragmatizmin miras kalmış köleleri hemen sahiplerinin elinden
kendisinin “haritası olmayan” bir felsefî bir akım kurtarmaya kalkmadı. İslâm, bu tür bir çılgınca bir
olmasının nedeni de bu olsa gerekir. reform politikası izleyemezdi. Bunun yerine, köle-
lerin azad edilmesi için manevi ahlâki bir hareket
Peygamberin, “koşullara göre kural” yöntemi,
başlattığı ve halkı ahirette kurtuluşa ermek için
elâstikiyeti ile rahat bir bakış açısı sunmaktaydı.
ya da günahlarının kefareti olacak veya mükâtebe
Allah’ın biricikliği ve Muhammed’in peygamber
yöntemini kabul ederek isteyerek kölelerini serbest
olduğu tezi, yani kelime-i şahadet dışında, amaç-
bırakma yolunda eğitici ve harekete geçirici faktör-
lar, mevcut düzenle çelişkiye düşmeyecek şekilde
ler, ikna, dinî emirler ve yasal yaptırımlar kullanma
bükülebiliyordu. Zaman içerisinde çelişen ifade-
yolunu seçti... Bu çözümü kavramaya çalışmayan
lerin birbirinin yerini alması itiraz görmüyordu.
cahiller itirazlarını yükseltirken özür dileyiciler
İlkeler duruma göre farklılaşabiliyordu. Önemli
her türlü özrü dilemekte ve İslâm’ın hiçbir sûrette
olan söze uymamak değil “kârın azalmaması” idi.
köleliğe izin vermediğini söylemek zorunda kal-
Allah’ın tek ilâh olduğu ilkesi dışında diğer ilkeler-
maktadırlar”(11) demektedir.
de tutarlı olunmayabilirdi.
[ Mevdudi hakkında:
Burada vurgulanan ilkelerin hayata uyarlan-
ması değildir. Düpedüz ilkesizliktir. Normalde (İnsan Yayınları’nın sitesinden özetlenerek alınmıştır.)
hiçbir koşulda ödün verilmemesi gereken ilkeler,
1903 yılında Haydarabad Dekkan bölgesinde doğdu.
koşullara göre farklı yorumlanabilmiş ve değişti-
Hint Yarımadasının büyük ailelerinden birine mensup olan
rilebilmiştir. Sonuçta sözkonusu kitap, Allah sözü
Mevdudi‘nin babası, ocuğunu İngiliz sömürge eğitiminden
olduğu iddiasındadır. “Allah’ın, yarattığı kulları”
uzak, özel bir eğitimle yetiştirdi. Özel öğretmenlerden aldığı
ile girdiği ilişki, ideolojik propaganda yöntemlerini
derslerle yetişen Mevdudi, İngilizce, Arapa ve Farsa‘yı
andırmaktadır. Kendi yasalarını kullarına alıştıra
öğrendi. 1920‘de babasının vefatı üzerine alışma hayatına
alıştıra veren bir Allah kurgusu, gerçekten ilginç-
atıldı ve 17 yaşında iken Hind Kıtası müslümanlarının
tir.
büyük bir ilgiyle izlediği „el-Cemiyet“ gazetesinin yazı işleri
Kölelik kurumu örnek olması açısından ilginç- müdürlüğüne getirildi. Daha sonra „Tercüman-ul Kur‘an“
tir. Kurân’da kölelik açıkça yasaklanmamış ya da adıyla hala yayınlanmakta olan aylık bir dergi ıkarmaya
şiddetle reddedilmemiştir. Bazı dinsel cezalardan başladı. Pakistan‘ın bağımsızlık mücadelesi verdiği bir
kurtulmak için köle azad etmek önerilmiş, ancak dönemde, Cemaat-i İslamiyye‘yi kurdu ve 1976 yılına kadar
“Köle Edinmeyin” şeklinde bir âyet gönderil- bu teşkilatın liderliğini bilfiil sürdürdü. Ebul‘l-A‘la Mevdudi;
memiştir. Böylece kölelik kurumsallaştırılmıştır. fıkıh, ekonomi, siyaset, tarih, siyer, sosyoloji, kültür tarihi ve
“Kadın Köle” anlamında cariyeler için Kurân’da Kurân ilimleriyle ilgili önemli eserler yazdı; eserleri birok dile
yer alan ifadeler şaşırtıcıdır. Adaletli davranama- evrildi. Tefhimu’l Kuran, en önemli eseridir. Mevdudi, 1979
maktan korkan müslüman erkeklere birden fazla yılında vefat etti.]
cariye ile evlenmeleri nasihat edilmekte ve böyle-
Neyse ki Abraham Lincoln, bu müfessir gibi
ce daha az günaha girecekleri belirtilmektedir ki
düşünmüyordu ve iktisadî nedenleri de bir kenara
bu durum Kurân’ın hukuk anlayışını, insanların
yazmak koşuluyla köleliğin kaldırılması için iç
eşit haklarla var olması ya da günah ve sevabın
savaşı göze alabildi. Müfessirimizin tavrı dürüst bir
sosyal statülerden bağımsız olarak herkese eşit
yorumu içermekle birlikte köle efendisinin bakış
olarak uygulanması gibi temel adalet kriterlerini de
açısını dile getirmektedir. Mevdudi altı yüzlü yıl-
problemli hale getirmektedir. Toplumun (egemen
larda yaşamış bir köle olsaydı yine böyle mi düşü-
kastın) alışkanlıkları ve iktisadî yapı ile ilkeler
nürdü acaba? Tarihte büyük politikacılar, temel
çatışmaya başladığında sözgelimi burada kadını
konularda ödün vermez tavırları ile diğerlerinden
koruyan haklar devreden çıkartılabilmekte, cariye-
sıyrılırlar. Kölelik; insanlığın kurtuluşunu tebliğ
lik kurumu tasfiye edilmemektedir.
etmek üzere geldiğini iddia eden bir kişi için, üze-

fabrika Ocak 2004 95


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

rinde farklı tahliller yapılabilecek, sosyo ekonomik kitaplardaki anlatımlarda uyumsuzluklar olabilir.
şartlar açıklamasına sığınılacak bir konu mudur Dinî emirlerin, günlük hayata ilişkin talimatların
ki bu utanç verici insan sömürüsü için zamana ve ibadet şekillerinin çoğu bu iki eski Ortadoğu
bırakma politikası izlenmesi hoş görülsün. “Allah” dininin ritüelleri üzerinden kurgulanmıştır. Bu
köleliğe tavır almayı neden “çılgın bir reform hare- iki dinin kökeninde yatan da Sümer mitolojisidir.
keti” olarak değerlendirmektedir. Kendi kullarının Evrenin altı günde yaratılmasından, insanın top-
meta muamelesi görmesini bir Yaratıcı isteyebilir raktan yaratılmasına, Nuh Tufanından, Lokman
mi? Her ne olursa olsun tek bir âyette dahî, köle- Hekim efsanesine kadar, üç dinin temelinde başta
liğin mahkûm ve red edilmemesi, Kurân’a ilişkin Sümer olmak üzere Mezopotamya uygarlıklarının
bir köşeye not edilmesi gereken bir vakıadır. Yine ve Eski Mısır dininin entellektüel üretkenliği yat-
Mevdudi, Köleliğin, yirminci yüzyıla kadar İslâm maktadır.
Coğrafyasında değişik şekillerde uygulandığı ger-
Ortadoğu’nun eski dinleri inanış ve efsa-
çeğini göz ardı etmektedir. Aslında bugün de bir
neleri: Arabistan toplumlarının kültüründe yer
Müslüman isterse köle edinebilir. Kurân açısından
alan anonim hikayeler, o gün artık var olmayan
bir insanın başka bir insanı köle edinmesini engel-
ancak antik toplumlardan gündelik kültüre girmiş
leyecek herhangi bir yasaklayıcı hüküm bulunma-
efsaneler farklı bir söylemle yeniden kurgulanarak
maktadır.
İslâm’a aktarılmıştır. Pagan inanışının sembolle-
Kurân’daki pragmatik bakış için bir başka rinden Hacer-ül Esved adlı gök taşı, İslâm inanışı
örnek, içki ve kumarla ilgili yaklaşımdır. 2 No.lu kapsamına alınarak kutsanmış ve Cennet’ten
Bakara Sûresi’nin ikiyüz on dokuzuncu âyetin- geldiği söylenmek sûretiyle itibarı korunmuştur.
de “Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki onlarda Hâlbuki açıkça bir “put”tur. Taş tapınımının tipik
hem büyük günah hem de insanlar için (bazı) bir örneğidir.
yararlar vardır. Ama günahları yararlarından
Dolaysız gözlemcinin gözlem sonuçları:
büyüktür.” denilirken 5 No.lu Mâide Sûresi’nin
Kozmoloji, Coğrafya, Biyoloji gibi doğa bilimleri-
doksanıncı âyetinde “Ey iman edenler, içki,
nin alanına giren konularda, eğer eski kutsal metin-
kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işle-
lerdeki açıklamalar yetersiz kalıyorsa bulunduğu
rinden olan pisliklerdir. Öyleyse bunlardan kaçının.
yerden çevresini irdeleyen, alet kullanmayan, ana-
Umulur ki kurtuluşa erersiniz.” emri bildirilmekte-
lizini basit mantık kurallarına oturtan saf ve çıplak
dir. İnananların zaman içinde terbiye edilmelerine,
bir gözlemcinin gözlem sonuçları evrenin ve mad-
ve talimata yavaş yavaş alıştırılmalarına ilişkin
denin temel bilgisi olarak kaydedilmiştir. Gözlem
yöntemi anlayışla karşıladığımızı varsayalım. Peki,
sonuçları öylesine basittir ki bu konular üzerine
içki ve kumarın, özellikle kumarın faydasını nasıl
hiç düşünmemiş çöl insanının bile bu bilgilere
değerlendirmemiz gerekmektedir.
itirazı olamaz. Zaten onlar da benzer yöntemlerle
Bu konu, müfessirlerin önünde geçmişte ve benzer bilgilere ulaşmışlardır. İnsanın yalnız erke-
bugün bir sorun olarak durmaktadır. Kullanılan ğin döl sıvısından oluştuğu ve kadının üremedeki
ikna metodu, sosyal psikoloji ile ilgili gerekçelerle işlevinin dölü rahimde korumaktan ibaret olduğu
sınırları zorlayan bir kıvraklığı içeriyor olabilir ama bilgisi Kurân aracılığı ile ilk kez tebliğ edilme-
temel perspektifinizin bu metottan etkilenmemesi miştir. O dönemin, insanın oluşumuna ilişkin alt
gerekir ki öz, dejenere olmadan fiiliyatta hayat düzey bilgisi de budur. Kadının sosyal statüsünün
bulabilsin. Önce faydası da olduğu ileri sürülen bir biyolojideki yansıması olan bu problemli yorum,
fiil için, sonradan pisliktir saptamasında bulunmak, Kurân’da defalarca kendisine yer bulabilmiştir.
bu iki değerlendirmeden birinde eğer hata yapmak
Pragmatizm: Gündelik hayatın düzenlen-
anlamında değilse yöntemsel problem anlamına
mesinde, ticaret, hukuk, birey, toplum ve devlet
gelecektir.
erki arasındaki ilişkilerde, ilkeleri göz ardı edecek
1.5 Modelin Dayanakları düzeyde esneklik ve pragmatik yaklaşım egemen-
dir. Yirmi iki yıl süren Kurân’ın tebliğ serüveni
Özet olarak İslâm modelini yaratan metodoloji
aslında, olayların akışına ve o anki siyasal ve
dört ayak üzerine inşa edilmektedir.
toplumsal sürecin özelliklerine uygun talimatla-
Musevilik ve Hıristiyanlık: Ortadoğu coğ- rın düzenlenerek insanlara sunulması sürecidir.
rafyasının bu etkili dinlerinin kutsal metinlerinde Zaman içerisinde ve güç ilişkilerini göz önünde
yer alan bilgiler deforme edilerek ve yeniden tutarak gelen tebliğler, emrin geldiği günün izlerini
yorumlanarak İslâm inanışlarına dahil edilmiştir. taşır. İnsanların tepkilerini, alışkanlıklarını, varolan
Hemen tüm öyküler, bu iki din kökenlidir. Ancak sistemin direnç noktalarını ve iktisadî olarak üstün
96 Ocak 2004 fabrika
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

sınıfların reflekslerini dikkate alarak hareket eder. İslâm’ın çağın gelişmelerine uygun hale getirilmesi
Bu nedenledir ki kölelik gibi bir kurumu açıkça amacıyla yola çıkıp çizginin ötesine geçmişlerdir.
kaldırmaya cesaret edemez. İçki ve kumar için Başka seçenekleri de mevcut gözükmemektedir.
önce kısmen de olsa faydalı olabileceği belirtilir, Peki çizgi nerededir? Gerçekte çizginin neresi
sonrasında aynı nesne ve fiil, pislik olarak tanımla- olduğu da belli değildir.
nabilir.. Muhammed’in kervan sevk ve idare etmiş
İslâm peygamberine, eş deyişle Gözlemcimize
ticaret adamı kimliğinden kaynaklanan pratik ve
ilişkin açıklanması gereken bir konu daha var:
pragmatik tarzı İslâm sisteminin oluşturulmasında,
Muhammed, gerçekten ne yapmak istemiştir?
hassas kabile ilişkilerinin yürütülmesinde ve son-
Üstlendiği misyonun bilincinde midir? Yanıt kısa
rasında İslâm Devleti’nin kurulmasında kullanılan
ve nettir: Muhammed, tezinde ve tebliğinde samimi
etkin siyaset tarzı olmuştur.
bir insandır. Varoluş sorununu derinden yaşamak-
1.6 Modelin Sınırları tadır. Sorununu çözmek istemekte ama bunaltısını
aşamamaktadır. Bunaltısının nedeni zeminsizliktir,
Kurân ve Muhammed, diyalektik yöntemi
maddesinin anlamını, üzerine oturtacağı bir zemin
benimsemiş değildir. Değişmeyen tek şeyin deği-
bulamamakta, ayaklarının altındaki toprağı tanı-
şim olduğu tezi, son analizde dinsel yapı üzerinde
maya çalışmaktadır. Tanıma, anlamla birleştiğinde,
yıkıcı bir etki yapacaktır. Din, toplumsal yapının,
ancak bu zemine tutunabilecektir.
yaratıcının emirleri doğrultusunda idealize edildiği
şekliyle sonsuza kadar değişmeden kalmasını talep Onun durumu sürekli sorgu halidir. Kendisini,
eder. Bu ideal yapı gerçekte, dinin tebliğ edildiği evreni, ve varoluşun temel nedenlerini anlamak
dönemin sosyal koşullarının bir türevidir. Mevcut için araştırmakta, öğrenmekte ve zihnini yor-
yapının reformasyondan geçmiş halidir. Ancak maktadır. Ona basit çöl bedevisi muamelesini reva
reform hareketi anlamında dinsel model, tarihsel görenler, Muhammed’in renkli ve yüksek kişiliğini
bir dönem içinde hapsolmuş durumdadır. Çağıyla küçümsemektedirler. Felsefede aşkın yani müteâlî
sınırlanmıştır. bir evreye ulaşabilmek için tefekkür ve malûmat
iki gerekli unsurdur. Ve bu her ikisi de İslâm’ın
Allah’ın tebliğleri ancak peygamberin yaşadığı
peygamberinde mevcuttur. Kırk gün Hirâ Dağı’nın
sürece bildirileceği için peygamberin ölümünden
ıssız bir mağarasında hayatın sırlarına erişmek için
sonra ortaya çıkacak yeni koşullara uyarlanmış
inzivâya çekilen bir kişinin durumunu anlayabil-
yeni emirler insanlığa iletilemeyecektir. Üstelik
mek için doğrudan ve dolaylı iletişim olanağından
İslâmiyet diğerlerinden farklı bir dindir: Gelecekte
yoksun, ses ve ışıktan yalıtılmış bir odada yetmiş
peygamberlik iddiasında bulunacakların, en azın-
iki saat geçirmek ikna edici olacaktır. Eğer bunu
dan İbrahim kökenli dinlerden çıkmasını engelle-
denemeye kalkan kişi, aklını kaçırmaz ise hayat ve
mek için Muhammed, kendisini, peygamberlerin
egosu hakkında yüzeysel bilgiyi aşarak derinliğe
sonuncusu ilan etmiştir.. Burada Muhammed’in
ulaşma şansını yakalayabilir.
son peygamber olmasının bir önemi yoktur.
Önemli olan bir daha hiç kimsenin, “Yaratıcı” Muhammed eğer Allah’tan vahiy geldiğini
adına “tebliğ” getiremeyecek olmasıdır. Gelecekte iddia ediyorsa, kendi algısı açısıdan doğruyu söy-
yeni bir peygamber gönderilmeyecek, doğru yol- lediğinden kuşku duymamak gerekir. Yaşadığı
dan uzaklaşan ya da tıkanan toplumsal yapıları ile- toplum içinde güvenilir insan “El Emîn” lâkabını
riye taşımak için “Allah tarafından yeni tebliğler”, almış bir kişinin kırkından sonra birden bire yalan
insanlığa sunulmayacaktır. söylemeye başladığını düşünmek saçmalıktır.
“Kul” ile “İlahî Varlık” arasında kurgulanan
Bu durum Allah’ın tebliğinin sınırını da çiz-
“vahiy ilişkisi”, özel, tanığı olmayan bir ilişkidir.
mektedir. Yirmi iki yılda pratik olaylara açıklama
Allah’ın varlığı gibi maddi deliller ile kanıtlanması
getirmek üzere inen kutsal kitap, aslında bütün
mümkün değildir. Ancak özellikle vahyin ilk geliş
çağların ve toplumların hayatlarına yön vermek
döneminde, Muhammed, Allah olarak adlandırdı-
ve sorunlarını çözmek gibi bir misyonu da üstlen-
ğı bir yaratıcının kendisi ile bağlantı kurduğuna
mektedir. Bu aslında imkânsızı istemektir. Bugün
gerçekten inanıyordu. Öyle ki bu bağlantının ger-
İslâm toplumlarında, Kurân’ın yorumlanmasına
çekliği konusunda kendisinin de kuşkuya düşmüş
ilişkin yaşanan sıkıntılar, “Allah’ın emirlerini”
olması, samimiyet konusunda belki fikir verebilir.
bugüne uyarlamak ile tahrif etmek arasındaki ince
Elbette vahyin “indirilmeye” devam ettiği peygam-
çizginin nasıl korunacağı konusundaki tartışmalar-
berliğinin ileriki devresi için bir şey söylemek güç
dan kaynaklanmaktadır. Ve çizgi gerçekten çok
olabilir. Kısa ve kesin yargılar içeren ilk âyetler ile
incedir. Sayısız mezhep, târikat ve benzeri teşkilât,
sonraki dönemlerde gündelik hayata ilişkin ya da
fabrika Ocak 2004 97
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

ikili ilişkilerden kaynaklanan sorunların çözümü 1. Evrenin kökeni, oluşumu, Dünya ve Güneş
için gönderilen ve fazlasıyla “özele” inen, uzun ve hareketleri ve bunların sonuçları ile yıldız sistemle-
“üzerinde düşünülmüş” âyetler arasında niteliksel ri kapsamında, Kozmoloji
farklar bulunmaktadır. Yine ısrarla okuma yazma 2. Dağların oluşumu ve hareketi, (Orojeni) yer
bilmiyor oluşuna vurgu yapılması da tartışmalıdır. sarsıntıları (Sismoloji) ile yer kabuğu hareketleri
Zamanın yetenekli ve meraklı tüccarının okuma (Levha Tektoniği) kapsamında, Jeoloji
yazma bilmediğini düşünmek ne derece doğru-
dur? 3. İnsanın oluşumu, yapısı ve üremesi kapsa-
mında, Biyoloji
Ne olursa olsun o, kendisini peygamber olarak
seçen “Allah” tarafından insanlığa gönderildiğine 4. Kadının sosyal statüsü, kölelik, evlilik
yürekten inanıyordu. Buna gerçekten inanmıyor kurumuna genel bir bakış ve toplumsal değişim
olsaydı, böylesi bir sebat ve iradeyle “tebliği”ni karşısında dinsel yapının kırılma noktaları, dindeki
sunabilir miydi? Elbette, âyetlerin bir iktidar ve değişim sancıları kapsamında, Sosyoloji
meşruiyet aracı olduğu ve ancak bu tebliğ vasıta- 2.1 Kozmoloji
sıyla Muhammed’in çevresinde siyasi bir etki kura-
bileceği vakıadır. Bununla birlikte “Bir elime ayı Evrenin yapısı ve oluşumunu inceleyen evren-
bir elime güneşi verseniz beni yine de yolumdan bilim, galaksiler yıldız kümeleri ve güneş sistemle-
döndüremezsinin” sözlerinde vücud bulan bu irade, ri, gezegen ve meteor oluşumları, kara delikler gibi
ancak davası konusunda ikna olmuş ve mücadele- makrokozmoz olarak tanımlanan alan içerinde yer
sine imanla bağlı bir insanda bulunabilirdi. Allah alan eleman ve sistemleri inceler.
adındaki aşkın ve maddesel olmayan bir varlığın Kurân; evrenin yaratılması, Güneş ve Ay’ın
Muhammed adındaki bir insanı tebliğ sunmakla yapısı, hareketleri, gündüz ve gecenin oluşumu
görevlendirmesi a priori bir inanç sorunudur ve açısından Dünya ve Güneş ilişkisi, meteorlar ve
kanıtlanması mümkün değildir. Ama son analiz- yıldızlar hakkında bilgi sunan çok sayıda âyeti içer-
de İslâm’ın tebliği, bu dünyaya ait argümanlarla, mektedir. Âyetlerde yer alan kozmolojik bilgilerin
uhrevî değil tamamen dünyevî tezler üzerine inşa sistematik bir şekilde incelenebilmesi için konunun,
edilmiştir. İşte bu tayin edici gerçekliktir. alt başlıklar altında ele alınması uygun olacaktır.
2.1.1 Kozmogoni, Evrenin Oluşumu
2. KURÂN’DAKİ DOĞASAL Evrenin varoluşuna ilişkin bilgiler, Dünya’nın
BİLGİNİN ANALİZİ oluşumu ile iç içe geçmiş şekilde Kurân’da
Kurân’ın ilk sûresi İkrâ’dır. Okumak anlamın- sunulmuştur. Kronolojik olarak, anlatımda, önce
da olup Kurân ile aynı etimolojik kökene sahiptir. Evren’in, sonrasında da Dünya’nın yaratılışı sırası
Allah’ın mesajını içeren ve “Okumak” anlamına izlenmez. Çünkü Dünya’nın dışında varolan ve
gelen Kurân’da, kozmoloji, coğrafya, biyoloji, ant- Dünya’yı da kapsayan bir kâinat kurgusu âyetlerde
ropoloji, tarih, sosyoloji gibi bilimlerin konusu olan yer almamaktadır. Kozmoloji ile Kurân’daki evren
alanlarda çok sayıda değerlendirme ve saptamalar ve dünya modeli çatışma halindedir.
bulunmaktadır. Kurân’ı tanımlarken kullanılan ve Kurân’da, Dünya, Evren’in içerisinde diğer gök
Allah’ın doksan dokuz adından biri olan “Kerîm”, cisimleri ile yüzmekte olan bir gezegen değildir.
sözcüğü “verdikleri bol” anlamına gelir. Bu neden- Dünya, uzay boşluğu içerisinde yer almamaktadır
le İslâm dininin kitabı, “Allah’ın verdiği kitap” ve kesinlikle bir küre de değildir. Kitaba göre, Uzay
anlamında Kurân-ı Kerîm olarak da bilinmekte- boşluğu, dünyanın tepesinde bulunan yedi kat gök-
dir. Allah tarafından verilen bir kitapta yer alan tür. Dünya bu yedi kat gök tarafından da çevrilmiş
bilgilerin tartışılması bile imkansız olsa gerektir. değildir. Bu “yedi kat gök”, biz ona Uzay diyelim,
Burada, doğruluğu kat’i bilgiler söz konusudur. Bu yukarıdadır. Altında ise yine uzay değil dünya düz-
bilgilerin gerçekten tartışılamaz bir kesinlikte olup lüğü “bir döşek gibi” uzanmaktadır.
olmadığını görebilmek için dinlerden bağımsız bir
metodolojiyle çalışmalarını yürüten bilimlerin bul- Günümüzde Dünya denildiğinde akla, uzay
gularına göz atmak gerekiyor. boşluğunda dolaşmakta olan küreye benzeyen bir
cisim gelmektedir. Hâlbuki uzun yüzyıllar, insan-
Kurân’da yer alan ancak bilimsel araştırmanın lık; yer ve gökten başka bir varlık alanı tahayyül
alanına giren konuları dört ana başlık altında ince- edememiştir. Bu tahayyülsüzlük ve bilgisizlik en
leyeceğiz: genel anlamda mitolojilerdeki dünya ve kâinat

98 Ocak 2004 fabrika


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

modellerinde kendini göstermiştir. Kurân’ın uzay geçen çölde, gece ansızın çöküverir. Zifiri karanlık
modeli de yeryüzünde yalnız gördükleri üzerinden göğün içinde ışıldayan gök cisimleri, yeryüzünün
yorum yapan ve bu yorumları geçmişin mitololojik aynı enlemdeki başka bölgelerinde eşi örneği
efsaneleri ile harmanlayan bir gözlemcinin sınırları görülmemiş bir parlaklık saçarlar.” Bunun sonu-
üzerine yükselir. Uzay ve Dünya algısı da bu sınır- cunda, gözlemci için gökyüzü, tekil değil çoğul
lara takılı kalır, eskiyi ve metafiziği aşamaz. olarak açımlanır. Ve yedi kat göğün varlığı olasılık
dahilinde görülür.
2.1.1.1 İslâm Evreni Nasıl Algılar?
Toprağın ve denizlerin üstü tam bir toz duman
Kurân’da, kâinatın yaratılma sürecini anlaya-
ilişkisidir. Dünya yüzeyinde kaotik bir ortam
bilmek için, öncelikle, modeli oluşturan eleman-
hüküm sürmektedir. Ancak bu kaotik ortamın
ların analizini yapmak gerekir. Kitap’ın evren
arkasında periyodik olarak sıralanan doğa olayla-
kurgusunu, bütünlüğü içinde kavramamız böylece
rının varlığı ayırt edilir. Her gün güneş doğmak-
mümkün olabilecektir.
ta, gündüz ve gecenin günlük seyri, en azından
Evren, aşağısı (yer), yukarısı (gökler) ve bu gözlemcinin bulunduğu coğrafyada hiç değişme-
ikisi arasında, yürüyen, yüzen, uçan ve duran canlı mektedir. Buradan Âlemle şahsen ilgilenen bir
ve cansız tüm varlıkları kapsar ve bunlardan ibaret- müsebbibin, dolayısıyla hâlk eden bir ilâh’ın olduğu
tir. Göklerde, gök cisimlerine; karada, bitki, hayvan neticesine ulaşılacaktır.
türlerine ve dağlara; denizlerde gemilere, havada,
Yeryüzünde hiçbir araç gereç kullanmadan
rüzgar ve yağmura atıfta bulunulur. Ancak, daha
yalnız ve yalnız basit gözlem tekniği ile yani doğa-
önce de söylendiği gibi evrene ilişkin bu atıf ve
da olup biteni görmeye çalışarak bilgiye ulaşmayı
açıklamalar yeryüzünden gökyüzüne yalnız, “göz-
amaçlayan gözlemci, nihâyetinde gözlemlenen
leriyle” bakan bir gözlemcinin notlarında yer alabi-
alanın oluşumu ile ilgili fikir yürütmeye kalktı-
lecek bilgileri içerir: Güneş ve Ay niteliksel olarak
ğında, elinde kullanılabilir iki aracın olduğunu
birbirine benzeyen dünyanın çevresinde dönen
görecektir:
“gezegenlerdir”. Ama Dünya sabittir. Hareket
etmez, vesaire... Birinci araç, çıplak gözlemle, önceye ilişkin
daha kompleks ve yüksek sonuçlar elde etmenin
Aynı Yalın Gözlemci’nin Kâinat algısı, elbette
mümkün olmadığını görerek araştırmasını derin-
görebildiği ufuk çizgisi ya da başkalarınca kendisi-
leştirmek için doğadan daha çok bilgi toplayabi-
ne aktarılan gözlemlerin kapsamı kadar olacaktır.
leceği yöntemlere başvurur, bilmiyorsa öğrenir,
Bu kapsamın sınırı nedir? Öncelikle ayak basılan,
bilinmiyorsa keşfeder. Bu bilimsel metottur.
hayat faaliyetinin yürütüldüğü kara parçası, sonra-
sında denizdir. Kısaca yerdir. Sonrasında sıra, ayak İkinci araç ise bilimsel olmamakla birlikte
basılan toprak zeminle yukarısı arasındaki nesne kapsamlı açıklamalarda bulunmak için daha fazla
ve süreçlere gelir. Bu gözlem alanı içinde rüzgarlar argüman sağlar. Maddenin geçmişi ve yapısı hak-
eser, fırtınalar kopar, gözlemcinin algıladığı ya da kında daha derinleşebilmek için geçmişte konuyla
başka gözlemcilerin ona aktardığı boyut içinde kal- ilgili yapılan ancak gözlemden öte ön kabuller üze-
mak üzere canlı olarak bilinebilen her şey doğar, rine inşa edilen fikirler üzerinden kendisine yeni
büyür ve ölür. Gözlemcinin bilebildiği canlılar üre- bir rota çizer. Ve ön kabulün doğruluğunu teyit
mek için çaba harcamaktadırlar. İnsanlar bu canlı- etmek için gözlem yapmaya devam eder. Ancak
lar içinden ayrılmakta ve başka canlılar hakkında artık gözlemlerden sonuç elde etme dönemi kapan-
yorum yapabilen tek canlı türü olarak en fazla mış olur. Artık a priori sonuçlara yani kabullerine,
müsaadeye mahzar ve imtiyazlı canlı özellikleri ile inanışlarına göre gözlem yapmaya başlar. Yine de
öne çıkmaktadırlar. son analizde “îlahi bir kaynaktan” bilgi aktarılma-
dığına göre ilkel de olsa daha öncesinde yaptığı
Nihâyetinde sıra gökyüzüne gelir. Ancak gök-
gözlem sonuçlarını, mistik ve bu anlamda akıl dışı
yüzü, gözlem ufkunun sınırlarını zorlamaktadır.
ön kabulleri içine yazar. Böylece yanıtlanamayan
Gündüz ve gece, gökyüzünün algısında müthiş
sorular için ön kabullerin devreye girdiği, ancak
farklılıklara yol açar ve gözlemciye, iki farklı
basit gözlemlerin üzerine inşa edildiği bir hayat,
boyuttan bakabilme olanağı sunar. Üstelik gece
kâinat ve insan modeli ortaya çıkmış olur.
boyutunda karanlığın algıda yarattığı derinlik gök-
yüzünün tahmin edilenden daha da ötelere uzana- “Din kökenine dayalı düşünce ve tasarımlar,
bildiği çıkarsamasına yol açar. “Apaydınlık bir ışık doğaya ilişkin bilgi, daha doğrusu bilgisizlik ile
denizinden kopkoyu bir karanlığa, algılanabilecek sıkı bir bağ kurmuşlardır: doğaya ilişkin bilgilerin
bir ara aşamasına meydan bırakmadan birdenbire sığlığı ve yetersizliği dinsel düşünce ve tasarımla-
fabrika Ocak 2004 99
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

rın bâtıllığa ve ilkelliğe doğru gittikçe artan bir yol V. 15 Hicr 85. Âyet: Biz gökleri ve yeri ve iki-
izlemelerine neden olur. Öte yandan, doğaya ilişkin sinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O saat
bilgilerimiz de hem doğanın hem de maddi ortam mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele
ve koşulların, insan aklının gelişmesini belirleyen et.
etki ve gücüne bağlı olarak biçimlenmişlerdir.”(12)
VI.21 Enbiya 30. Âyet: O küfre sapanlar
Mekkeli Gözlemcimiz, bu sınırlar dahilinde hare-
görmüyorlar mı ki başlangıçta göklerle yer birbirle-
ket etmekte ve modelini “çizmektedir”.
riyle bitişik iken biz onları ayırdık ve her canlı şeyi
Ancak modelde bazı aksaklıklar göze çarpar. sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacak mı?
Her şeyden önce modeli destekleyecek ayakların
VII. 25 Furkan 59.Âyet: O, gökleri ve yeri
sayısı yetersizdir. Kâinat modelinin geçmişteki
ve her ikisinin arasındakileri altı günde yaratan ve
durumu ile ilgili aklı bulanıklaştıran ifadeler mev-
sonra da arşa iştiva edendir (hükmedendir). Bunu
cuttur. Yer ve gök olmadan önce var olan su, yani
bir bilene sor.
yaratılışın temeli olan su nasıl bir şeydir. Gerçekte
nedir? Yalnızca su mudur? İkincisi, önce hangisi VIII. 32 Secde, 4. Âyet: Allah gökleri, yeri ve
yaratılmıştır. Yer mi? Yoksa gök mü? Bakara her ikisi arasında olanları altı günde yarattı. Sonra
Sûresi’nde yer, Naziat Sûresi’nde gök, önce yara- da arşa iştiva etti.
tılmış olarak açıklanır. Ancak Fussilet Sûresi, bu IX.40 Mümin 64. Âyet: Allah, yeryüzünü
konuda detaya girer: Önce yer, sonra yer üstündeki- sizin için bir karar gökyüzünü bir bina kılan, size
ler ve nihâyetinde göklerin yaratıldığını söyler. Bu şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz
detaylar, yeni bir bulanıklığı da beraberinde getirir. besinlerle rızıklandıran Allah’dır.
Bu kez yaratılış süresi problemdir. Diğer tüm sûre-
lerde altı gün olarak ifade edilen; yer, gök ve her X.41 Fussilet 9. Âyet: De ki, gerçekten siz mi
ikisi arasındakilerden oluşan kâinatın yaratılma yeri iki günde yaratana küfre sapıyor ve O’na birta-
süresi, Fussilet Sûresi’nde sekiz güne çıkar. Olay kım eşler kılıyorsunuz. O âlemlerin Rabbidir.
tam bir açmaza dönüşür. XI.41 Fussilet 10. Âyet: O, yeryüzüne sabit
Elbette bu açmazlar üzerinde İslâm düşünürleri dağlar var etti. Orada bereketler yarattı ve ve isteyip
ve akademisyenler yüzyıllardan beri düşünmekte arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört
ve çözüm yolları bulmaya çalışmaktadırlar. Ancak günde takdir etti.
gerçekten tatmin edici bir açıklama, ya da herkesin XII. 41 Fussilet 11. Âyet: Sonra kendisi
fikir birliği içinde olduğu bir çözüm henüz mevcut duman halinde olan göğe yöneldi. Böylece ona ve
değildir. Son analizde Allah’ın sözü olduğu iddia yere isteyerek ya da istemeyerek gelin dedi. İkisi de
edilen tezlere yine Allah tarafından açıklama geti- “isteyerek geldik” dediler.
rilmedikçe ki bu da mümkün olmadığına göre, bu
tartışmalar son bulmayacaktır. XIII. 41 Fussilet 12. Âyet: Böylelikle onları
iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir
Şimdi konuyu kaynağından inceleyelim: göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandil-
I. 2 Bakara 29. Âyet: Yerde olanların tümünü lerle süsleyip donattık ve koruma altına aldık. İşte
sizin için yaratan odur. Sonra göğe yönelip de onla- bu Aziz Allah’ın takdiridir.
rı yedi kat gök olarak düzenleyen O’dur. XIV. 50 Kaf 38. Âyet: Andolsun ki biz gökleri
II. 7 Araf 54.Âyet: Gerçekten sizin Rabbiniz yeri ve her ikisi arasında bulunanları altı günde
altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra da arşa yarattık. Bize yorgunluk çökmedi.
iştiva eden ..... Allah’tır. (İştiva, yükselmek ve karar XV. 51 Zâriyât 47. Âyet: Biz göğü kudreti-
kılmak anlamındadır.) mizle bina ettik. Hiç şüphesiz ki biz, çok genişlik
III.10 Yunus 3. Âyet: Şüphesiz sizin Rabbiniz ve kudret sahibiyiz.
altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra da arşa isti- XVI. 51 Zâriyât 48. Âyet: Yeryüzünü de biz
va eden, işleri de evirip çeviren Allah’tır. döşedik. Bakın biz onu ne güzel döşüyoruz.
IV.11 Hûd 7.Âyet: O’nun arşı su üzerinde iken XVII. 51 Zâriyât 48. Âyet: Biz herşeyden iki
amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu çift yarattık. Umulur ki iyice düşünürsünüz.
denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan
O’dur. XVIII. 79 Naziat 27.Âyet: Yaratmak bakı-
mından siz mi daha güçsünüz yoksa gök mü? Allah
onu bina etmiştir.

100 Ocak 2004 fabrika


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

XIX. 79 Naziat 28.Âyet: Onu yükseltip düze- Ancak önemli olan bakış açısının niteliğidir,
ne koydu. bilimsel yaklaşımdır. Ne olursa olsun madde ve
XX. 79 Naziat 29.Âyet: Gecesini karartı, gün- türevleri sonsuzdan beri vardır ve sonsuza git-
düzünü ağarttı. mektedir. “Zaman, Uzay ve hareket, maddenin ne
yaratılabilen ne de yok edilebilen varoluş tarzıdır.
XXI. 79 Naziat 30. Âyet: Bundan sonra yer- Evren, maddeyi ve aynı şey demek olan enerjiyi
yüzünü serip döşedi. sürekli olarak değiştirerek hareket ettirerek, evrim-
XXII. 79 Naziat 31.Âyet: Ondan da suyunu ve leştirerek her zaman varolmuştur. Maddî evrene bir
otlağını çıkardı. başlangıç ve son bulmaya dönük her girişim kaçı-
nılmaz olarak başarısızlığa uğrayacaktır.”(13) Evren,
XXIII. 79 Naziat 32. Âyet: Dağları dikip her ne model üzerine oturtulursa oturtulsun maddî
oturttu. temelinden soyutlanamamaktadır. Soyutlandığı
XXIV. 79 Naziat 33. Âyet: Size ve hayvanla- anda ortada bilim kalmamaktadır.
rınıza bir yarar olmak üzere. Büyük Patlama Teorisi’ne ciddi eleştiriler
2.1.1.2 Başlangıçta Su Vardı! yönelten E.J.Lerner “Büyük Patlama Hiçbir Zaman
Olmadı!” adlı çalışmasında “Bilimsel bir teorinin
Âyetlerdeki evren oluşumuna ilişkin kurgu testi, öngörülerin ve gözlemlerin birbirleriyle
nasıldır? Öncelikle 21. Enbiya Sûresinin otuzun- uyuşmasıdır. Ve büyük patlama teorisi bu sınavı
cu âyetine göre başlangıçta gökler ve yer bitişiktir. geçememiştir. Büyük Patlama Teorisi, evrende 20
Ancak onun da öncesinde su vardır. Kurân’da su milyar yıldan daha yaşlı ve 150 milyon ışık yılından
yalnız canlılığın değil evrenin de temel maddesi daha uzak hiçbir nesnenin olamayacağı öngörüsün-
olarak Enbiya ve Hûd Sûrelerindeki âyetlere yazıl- de bulunur. Fakat böyle nesneler vardır. Böylesine
mıştır. Önce su vardır. Sonra yer ve gök yaratılır; büyük ölçekte bir evrenin düzgün ve homojen
ertesinde tüm canlılık yine sudan var edilir. Suyun olması gerektiğini söyler. Fakat evren böyle
evrenin temel maddesi olması tezi, özellikle çöl değildir.”(14) demektedir. Günümüzde zaaflarına
coğrafyasında suyun hayatiyetinin sulak yerler ile rağmen büyük kabul gören ve bilimsel verilerle de
karşılaştırılamayacak kadar önemli olmasından desteklenen Büyük Patlama Teorisi’nin dışında, bu
kaynaklanıyor olabilir. Kurân’da “İçinden ırmaklar teorinin bilimsel ve felsefi açmazlarını taşımayan
akan cennet” ifadesi o denli tekrarlanır ki ırmak başka bir evren oluşum teorisi daha bulunmaktadır.
kıyısında oturanlar için sıradan bir hayat gerçeği Büyük Patlama Teorisi’nin reddi olan bu teorinin
olan durumun Cennet’te inanılmaz bir nimet ola- adı Plazma Evren Teorisi’dir.
rak vurgulanması Kitap’ın öncelikle çöl insanının
hâlet-i ruhiyesine uygun olarak hazırlandığı düşün- Plazma Evren Teorisi, tüm evrenin %99’unun
cesini kuvvetlendirir. plazma adı verilen elektriksel olarak iletken sıcak
gazlardan oluştuğu gerçeğinden yola çıkarak tüm
Evren’in temel maddesinin su ya da su benzeri evrenin plazma akımları ve manyetik alanlar
bir akışkan olması durumu şu ana kadar saptanmış tarafından sarıldığını söylemekte ve bu çerçevede
bilimsel bir veri değildir. Üstelik böyle bir veri ile gözlenebilir evrenin küçük bir köşesinde büyük
uzaktan yakından ilgisi olmayan başka bulgular miktarlarda madde ve anti madde bileşiminin
söz konusudur. neden olduğu ve muazzam sayıda yüksek ener-
Büyük Patlama Teorisi, evrenin bir noktada jili elektron ve pozitron oluşturan bir patlamanın
muazzam yoğunluğa sahip bir madde iken patla- olmuş olabileceğini kabul eder.
dığını ve bu patlamadan, gündelik hayatta ifade Manyetik alanlara hapsolan bu parçacıklar,
edilemeyecek enerji miktarları ve zaman dilimleri plazmayı yüz milyonlarca yıl öteye sürüklemişti.
içinde evrenin oluştuğunu iddia eder. Bu teoride, Yaklaşık on ya da yirmi milyar yıl önce gerçek-
tanrısal bir yan olmamakla birlikte, patlamaya leşen bu patlama, içindeki galaksilerin yoğunla-
neden olan momentin varlığı ve patlama öncesin- şarak oluşturduğu plazmayı dışarı doğru –Hubble
de sonsuz yoğunluktaki madde kavramı, dinsel Genişlemesi- fırlatmıştır. Fakat bu hiçbir şekilde
yaratılış tezlerine destek arayanların kullandıkları maddeyi, uzayı ve zamanı yaratan büyük patlama
argümanlar haline gelmiştir. Evren’in bir anda değildi. Bu sadece büyük patlamaydı, evrenin bir
patlama ile oluştuğu ve öncesinde bugün geçerli parçasındaki patlamaydı.
olan doğa yasalarının işlemediği dönemin kabul
edilmesi, teoriyi mistikleştirmek isteyenler için Evrenin oluşumuna ilişkin teoriler hakkındaki
fırsat sunmaktadır. bilgiler Kurân’da yer alan evren öncesi duruma

fabrika Ocak 2004 101


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

ilişkin bilginin analizi için verildi. Âyette belirti- tedilenin kozmolojinin sunduğu bilgiden farklı ve
len “Arşın üzerinde su vardı.” ifadesinin, bilimsel başka bir “şey” olduğu görülebilir.
araştırma sonuçları ile uzaktan yakından bir ilgisi
Gerçekte Kurân’ın kurgusu ile bilimsel yönte-
bulunmamaktadır. Bu yüzden günümüz Kurân
min mantığı ve ulaştığı sonuçlar, birbirini kesmeyen
müfessirleri tarafından bu âyet delil olarak pek
ve çakışmayan iki ayrı çizgi olarak yollarına devam
kullanılamamakta ancak “su”dan kastedilenin
etmekte buna rağmen ikisi arasında korelasyon
başka bir “şey” olduğu üzerinden elastiki yorumlar
kurma çabalarından bir türlü vazgeçilememektedir.
yapılmaktadır. Son analizde, ne Big Bang ne de
Bunun için, günümüz bilgi ve bulguları, geçmişteki
alternatifi olan ve gelecekte Big Bang’in yerini
ifadelere uyarlanmakta ve bu anlamda Kurân’daki
alacağı iddia edilen Plazma Evren Teorisi sıvılara
cümleler, anlam kaymaları ile kırılma düzeyinde
ilişkin herhangi bir bulgu içermektedir.
esnetilmekte ya da gerçekte çelişkili açıklamalar-
Peki bu su nereden gelmektedir? Ortadoğu da bulunan ve birbirinin devamı olmayan âyetler
dinlerinin tümünde olduğu gibi öncelikle bir önce- sanki Kurân’da ardışık olarak yer alıyormuşçasına,
ki İbrahim kökenli dinden ve elbette Sümer’den keyfi yöntemlerle kendi bütününden koparılarak
ve onun efsane kültüründen… “Tevrat Tekvin 1: yan yana getirilmekte ve bilimle ilişkisi bu düzlem
2-9’da ‘Suların yüzü üzerinde Allah’ın ruhu hare- üzerinden kurulmaya çalışılmaktadır.
ket ediyordu.. ‘Allah suların ortasında kubbe olsun,
Göklerin ve yerin bitişikliği ifadesi yalnızca
suları ayırsın’ dedi ve Allah kubbeyi yaptı. Altta
bir âyette geçmektedir. Çok sayıda âyette göklerin
olan suyu üstte olan sudan ayırdı ve Allah kubbeye
altı günde yaratıldığı bildirilmekle birlikte, aynı
“gök” ve alttaki kuru toprağa “yer’ dedi.” (öyküsü
âyetlerde böyle bir açıklamaya değinilmemekte-
yazıldıktan) sonra yerin bitkilerle ve hayvanlarla
dir. Bakara Sûresi’nin yüz on yedinci âyetinde
donatılmasına sıra gel(mektedir.).”(15) Tevrat bu
“Gökleri ve yeri bir örnek olmaksızın yaratandır. O,
yaratma hikayesini doğrudan Sumer’den almak-
bir işin olmasına karar verirse ona yalnızca “ol” der
tadır. “Sumer efsanesine göre evrende ilk olarak
ve o da oluverir.” ifadesi, yaratma süreleri ile ilgili
Tanrıça Nammu adına büyük uçsuz bucaksız bir
bilgilerde bir uyumsuzluk olduğunu göstermek-
su vardı. Tanrıça o sudan büyük bir dağ çıkarıyor.
tedir. Evren bir ol emri ile bir anda mı olmuştur?
Oğlu Hava Tanırısı Enlil, onu ikiye ayırıyor. Üstü
Yoksa iki günde gökler ve yerler bitişik olarak mı
gök oluyor. Gök tanrısı onu alıyor, yer olan alt
yaratılmıştır. Ya da tek tek, önce yer sonra gökler
(kısım) da Yer Tanrıçası ile Hava Tanrısının oluyor.
mi iki günde yaratılmıştır? Bilgilerin sağlamasını
Bilgelik Tanrısı ile Hava Tanrısı yeri bitkiler, ağaç-
yapmak mümkün olmamaktadır.
lar, sularla donatıyor. Hayvanlar yaratılıyor ve hep-
sini idare edecek Tanrılar meydana getiriliyor.”(16) “Gökler ve yerin bitişikliği” bilgisinin Bing
Kur’an’da geçen ve yukarıda Hûd, Enbiya, Fussilet, Bang ya da diğer evren teorilerine uyarlanabilmesi
Tevbe, Saffat ve diğer sûrelerden yapılan alıntılar, için bitişiklik kavramını incelemek gerekmektedir.
Sumer efsaneleri ışığında incelendiğinde yaratılış Sözcüğün Arapça karşılığı olarak orijinal metinde
söylencesinin bir Sümer öyküsü olduğu açıkça yer alan “Ratk” sözcüğü Hamdi Yazır’ın tefsir çalış-
görülecektir. “Allah”ın sözü olduğu iddia edilen masında “Bir şeyin bir şeye eklenip kaynaşarak
öyküleme ve ifadeler, antik dönemde yaşamış bir bitişmesi” anlamında tanımlanırken Develioğlu’nın
başka halkın pagan inanışının sanatsal ürünlerin- Osmanlıca-Türkçe Lûgat’ında “Yırtığı, yanığı
den başka bir şey değildir. onarma, bitiştirme” olarak açıklanmaktadır. Yine
aynı âyette yer alan “Fatk sözcüğü için HamdiYazır
2.1.1.3 Bitişiklik Üzerine. Evrenin “koparıp ayırma” tanımlamasını yaparken Mourice
Başlangıcında iki Ayrı Madde mi Vardı? Bucaille kutsal kitaplar ilgili çalışmasında “lehimi-
Gökler ve yerin bitişik oluşuna ilişkin Enbiya ni çıkarmak” anlamına geldiğini vurgulamaktadır.
Sûresinin otuzuncu âyeti, günümüz İslâm müfes- Âyette geçen “bitişik” sözcüğünün kelime anlamı,
sirlerinin kozmoloji ile Kurân’ın örtüştüğüne dair kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, iki ayrı nesne-
değerlendirmeler yapmalarına neden olmaktadır. nin yan yana gelip birbirine yapışması ve eklem
Buna göre, günümüzde kabul edilmekte olan yerlerinden kaynaşması olup âyette de bu anlamda
sonsuz yoğunluktaki maddenin patlaması yani kullanılmıştır. Birbiriyle yapışan bu iki unsur, ken-
dönüşmesiyle oluşan evren tezi, söz konusu âyet dilerine özgü nesnel özelliklerini korumaktadırlar.
ile teyit edilmektedir. Göklerin ve yerin bitişikliği Her ikisi de hâlâ gökler ve yer olarak varlıklarını
ifadesinden sonsuz yoğunluktaki madde anlamı sürdürmektedirler. Ancak birbirleriyle temas
çıkarılmaktadır. Ancak âyet incelendiğinde, kas- ettikleri yerler itibariyle kaynaşmış olabilirler. İşte
Allah, âyete göre, “lehimle tutturulmuş” gibi olan
102 Ocak 2004 fabrika
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

bu iki parçayı birbirinden kopararak ayırmakta inip durmaktadır ki, böylece Allah’ın her şeye kâdir
ve dolayısıyla yer ve gök için belirtilen altı günlük olduğunu ve her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.”
yaratma süresinin bir bölümü böylece tamamlan- ifadelerinden oluşan on ikinci âyetidir. Ancak,
mış olmaktadır. diğer sûrelerin hepsinde, bu bilginin aksine, tek
bir yer ifadesi geçer. Yerin katları ya da yere ilişkin
Kozmogoni, evrenin başlangıcında varolan
başka bir anlatım ya da detay, âyetlerde bulunmaz.
sonsuz yoğunlukta bir maddeden söz eder. Bu
madde patlayarak muazzam bir enerjinin açığa Üçlü sac ayağından oluşan kâinat kurgusun-
çıkmasına yol açar. Açığa çıkan enerji ile madde da, Dünya’nın küresellliği yer almaz. Dünya,
niteliksel değişimler geçirerek ve kendini farklı- uzay boşluğu içinde, Güneş’in çevresinde dolanan
laştırıp yeniden türeterek “bildiğimiz” evrenin” bir gezegen değildir. Tersine Güneş bir gezegen
varolmasına neden olur. Sonradan oluşan madde gibi Dünya’nın çevresine Ay ile birlikte dolanır.
türevleri ile evrenin başlangıcındaki madde ara- Aslında, dünya bir gök cismi de değildir. Yanlış
sında bir ilişki olmakla birlikte türevleri bugünkü anlamaya mahâl vermeyecek şekilde açık ifadelerle
form ve nitelikleriyle evrenin başlangıcında takip yerin aşağıda, göklerin yukarıda olduğu âyetlerde
etmek mümkün değildir. tebliğ edilmiştir.
Göklerin ve yerin maddesel özelliklerini Yer yani Dünya, göklerin yani Uzay’ın bir
kaybetmeden yan yana geldiği ve birbirilerine parçası ya da alt kümesi değildir, içinde yer almaz.
eklem yerlerinden kaynaştığı görüşü kozmogoni Gök, yerin yalnızca üstünü örter, yeryüzünün
teorileriyle çelişmektedir. Çünkü bu bilgide tek altından dolanarak onu çevrelemez. Zaten yaratıl-
ve homojen bir madde anlayışı yer almamaktadır. ma süreleri, bize yer ve gök’ün büyüklüklerinin
Aksine evrenin sonraki aşamalarında oluşmuş denkliği hakkında fikir vermektedir. Her ikisi de
Dünya, Uzay gibi alan ve nesnelerin, maddenin iki günde yaratılmıştır. Uzay olarak düşünülen
farklı biçimlerinin varolduğu başlangıçtaki evren gökler yeryüzünü bir fânus gibi sardığı için aslında
zamanında da mevcut olduğu, bugünkü özellikle- yaklaşık olarak yerle aynı büyüklükte olmalıdır.
rini muhafaza etmek sûretiyle yan yana durdukları
Naziat ve Bakara Sûrelerinde, yerin üzerinde
iddiasında bulunulmaktadır.
bina edilen, yükseltilen gök kavramı mevcuttur.
Kurân’da, “Yer” kavramı ile ifade edilen İlişki, bir tür tencere kapak ilişkisi olarak kurgula-
Dünya gezegeninin, evrenin başlangıcında Uzay nabilir. Yer ve göklerin yaratılma sürelerinin aynı-
denilen sonsuz boşlukla, yan yana gelerek temas lığı bu algılamanın bir yansımasıdır. Bildiğimiz
ettikleri noktalarda kaynaşmış olmaları gibi bir ifa- Uzay’ın, yine bildiğimiz Dünya karşısındaki ölçü
denin kozmolojik bilgilerle uyumlu hale getirilmesi kabul etmez cesameti göz önüne getirildiğinde
imkansızdır. Aslında, Kurân’da ifade edilen kozmo- yaratılış sürelerinin eşitliği ilginç bir bilgi olarak
loji modeli ile bilimin modeli arasında bir karşıtlık Kurân’da yerini alır.
sözkonusu değildir. Çünkü aralarında herhangi bir
Elbette Allah, “teori’de”, istediğini, istediği
korelasyon kurmak olanaksızdır. Kısaca karşıtlık
sürede yaratabilir. Gücü mutlak olduğuna göre zor
dahil olmak üzere hiçbir ilişki bulunmamaktadır.
ve kolay ayrımı “Allah” için geçerli olmayacaktır.
Âyeti kozmolojiye uyarlamak için yapılan yorum-
Ancak bir iş için süre tanımlaması yapılmış ise
lar, son analizde, âyetin gerçek anlamının tahrifi
zamana bağlılık durumu ortaya çıkmış ve kâina-
ve “Allah’ın tebliğinin” deformasyonu sonucunu
tın kuralları içinde hareket edilmeye başlanmış
doğurmaktadır.
demektir. Bu durumda aynı miktardaki işler,
2.1.1.4 Evreni Sarsan Altı Gün (Sekiz de yaklaşık olarak aynı zaman sürelerinde yapılır.
Olması Mümkün) İslâm yorumcularının, yaratılışa ilişkin âyetlerden
kozmolojiye ait bilimsel tespitler çıkarma çabaları
Kurân’ın evren tasarımı, yinelersek, yer ve gök
da bu mantık içinde düşünülebilir. Kozmolojik
olmak üzere iki temel elemandan oluşur: Evrenin
bilginin Kurân’da kaydedilmiş olması, Allah’ın,
tamamını tanımlamak istediğimizde yer ve gök
evreni yaratırken, yine kendisi tarafından yaratılan
arasında var olan canlı ve cansızları da listeye
doğa yasaları çerçevesinde hareket ettiği anlamına
eklememiz yeter. Kâinat, bu üçlü sac ayağı üzerin-
gelir. Ve sonuçta, yer ile gök’ün aynı sürede yara-
de yükselir. Burada gök kavramı, yedi kat olarak
tılması, doğal yasalar açısından aynı büyüklükte
kurgulanır. Yerin katlarının olduğunu çağrıştıran
olduklarının da delilidir.
yalnız bir âyet bulunmaktadır. Bu Âyet; 65 No.lu
Talak Sûresi’nin “Allah, yedi kat göğü ve yerden Yer ile gök arasında yer alan tüm canlı ve can-
bir o kadarını yaratandır. Ferman bunlar arasından sızların yaratılma sürelerinin yine iki gün olduğunu
fabrika Ocak 2004 103
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

âyetlerin meâlinden çıkarmak mümkün. Âyetlerde ne anlam yüklersek yükleyelim, bilimle uyumlu
yaratılma süresinin altı gün olduğu ve yerin iki, hale getirilmesi mümkün değildir. 22 No.lu Hac
göğün yine iki günde yaratıldığı söylenmektedir. Sûresi’nin kırk yedinci âyetinde “Gerçekte
Bu durumda aradaki varlıkların yaratılması için Rabbin yanında bir gün, sizin saydıklarınızdan bin
iki günlük bir süre kalmaktadır. Ancak Fussilet yıl gibidir.” denirken 70 No.lu Mearîc Sûresi’nin
Sûresi’nde bu süre dört güne çıkmakta ve yaratılan- dördüncü âyetinde “Melekler ve Cebrail süresi elli
lar rızık olarak nitelendirilmektedir. Yalın gözlem- bin yıla eşit olan bir günde O’na yükselir.” bilgisi
ci yaklaşımımızdan hareket edersek kendi gözlem verilmektedir. Kurân’da geçen, gün kavramının
ufku çerçevesinde yer ve gökyüzünü, birbirlerini Dünya zamanı ile ne olduğu konusu tartışmalı-
örten iki eşit parça olarak gören gözlemci bu ikisi dır. Âyetlerdeki bilgiler çerçevesinde, bin ya da
arasında yer alan bütün canlı ve cansız maddenin elli bin yıl olarak alınması mümkün olan gün
niceliksel çokluğu ve niteliksel detayları karşısında, kavramına İslâm müfessirleri, aşama, evre olarak
kâinatın üç eşit parça olarak algılanması gerektiğini anlam verilmesinin uygun olacağı görüşündedirler.
düşünür. Bu düşünce, ilkel algı açısından mantık- Müfessirler, bu türden açıklamalar yapmaya mec-
lıdır. Canlı ve cansız madde alemi yer ve gökyü- burdurlar Aksi takdirde bilim dışı bir saptamanın
zünün cesametinden hiç de aşağı kalır değildir. “Allah’ın tebliğinde” yer aldığını kabullenmek
Bu durum üç eşit parçanın yaratılma sürelerini de zorunda kalacaklardır. İlginçtir, geçmişte müfes-
doğal olarak eşitler: Yalnızca iki gün. Böylece var- sirler gün kavramını olduğu gibi almış ve “safha”
lık ve zaman arasında bağıntı kurulmuş olur. yorumuna ihtiyaç duymamışlardır. Bilimsel bulgu-
lara ulaşıldıkça Kûr’an bu bilgilerle uyumlu hale
Gözlemci, bulunduğu yerden bir oluşum -teo-
getirilmeye çalışılmaktadır. Bu çabanın da ulaşaca-
risi diyemesek de- kurgusu oluşturmaya çalışırsa
ğı bir sınırı vardır. O sınır çoktan geçilmiştir.
yer, gök ve her ikisi arasındakiler olarak kompar-
tımanlara ayırdığı kâinatın hangi bölümünün önce Âyetlerdeki “Allah günü” ile Dünya günü ara-
varolduğunu keşfetmesi gerekecektir.. Mantıksal sında kurulan ilişki, konuya yaklaşımda açıklayıcı
olarak önce yerin yaratılması anlamlı olacaktır. olabilir. “Allah”, tebliğinde, Dünya günü ile ilgili
Çünkü elbise dikebilmek için nasıl ki bir kalıba açıklayıcı bilgi sunduğuna göre bu bilgiden yola
ihtiyaç vardır. Aynı şekilde yer biçildikten sonra çıkarak başka âyetlerdeki ifadeleri anlamaya çalış-
üzerine gökyüzünün dikilmesi daha uygun olacak- mak, Ku’ân’ın sınırları içerisinde kalmak ve onu
tır. Bu yaklaşım elbette bilimsel değildir. Yalnızca yine kendisiyle çözümlemek anlamına gelecektir.
gündelik hayatımızdaki pratik uygulamaların yan- Ancak, bu yöntemle ilgili temkinli olmak gerek-
sımasıdır. mektedir. Kurân, bazı olaylarda, bir zaman birimi
olarak kullandığı gün ifadesine açıklık getirmekte
Âyetlerdeki anlatım çoğunlukla, yerin ilk
ve Dünya süresi ile Arş’ta geçerli olan süre arasında
önce yaratıldığını söyler. Fussilet Sûresi’nde; sıra-
bağıntı tanımlamaktadır. Fakat Kitapta geçen her
lama; önce yer, sonra aradakiler ve nihâyetinde
gün kavramı için bu geçerli değildir. Yaratılma
gökyüzüdür. Aşağıdan yukarıya bir sıralama söz
süresi için kullanılan gün kriterinde Kur’an, Dünya
konusudur. Bakara Sûresi’nde de bu sıralama
gününden farklı olarak bir bağıntı tanımı yapma-
teyit edilir. Ancak Naziât Sûresi sıralamayı tersine
mıştır. Eğer Muhammed “farklı düşünüyor” olsay-
çevirir. Gökyüzü ilk sıraya yerleşir. Bu âyetlerdeki
dı, benzer âyetlerde görüldüğü üzere, Dünya günü
zaman sıralaması kuşkuya yer bırakmayacak denli
ile “Kurân günü” arasında, iki farklı zaman değe-
açıktır. O halde neden farklı âyetlerde çelişkili ifa-
rini birbirine dönüştürebilecek bir katsayı Kitap’ta
deler yer almaktadır? Bunu da öğrenmek mümkün
mutlaka yerini alırdı.
olamayacak ama çelişki hep orada duracaktır.
Tıpkı diğer âyetlerin tümünde altı gün olarak bildi- Kitap’ta başka konularla ilgili âyetlerde geçen
rilen yaratılma süresinin Fussilet Sûresi’nde sekiz “katsayılar”, Evrenin yaratılma süresi olarak bil-
gün olarak tanımlanması gibi!.. Bu tür çelişkili dirilen altı günlük süreye uyarlandığında, evrenin
ifadelerin Allah’ın “Hikmetinden suâl olunmaz” yaşının, dünya zamanı ile; (Bin yıl x altı gün)
bilgilerinden kaynaklandığı ve ileride mantıklı üzerinden altı bin yıl ya da (Elli bin yıl x altı gün)
açıklamaların mutlaka bulunacağı türünden değer- üzerinden üç yüz bin yıl olması gerekmektedir. Bu
lendirmeler İslâmî kesimlerce geçmişten bugünde süreler, Muhammed’in inancını tebliğ ettiği dönem
yapılmaktadır. insanının bilgilerine göre muazzam uzunluktadır-
lar. Jeoloji ya da biyoloji konusunda hemen hiçbir
Âyetler, tek tek değerlendirildiğinde de analiz
bilgiye sahip olmayan, Dünya’nın ve canlılığın
raporunda bilim yer almamaktadır. Altı gün olarak
milyarlarca yıl önceye giden tarihi hakkında en
ifade edilen yaratılış süresinin, gün kavramına
104 Ocak 2004 fabrika
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

küçük fikri olmayan, dönemin bilgili insanı için Konuyla ilgili son olarak neden altı gün sorusu
bile, altı ya da üç yüz bin yıllık zaman dilimlerinin sorulabilir. Her ne kadar sekiz günlük bir ifade de
evrenin yaratılma süresi olarak algılanması tabiî- geçmekle birlikte Kurân’da çoğunlukla ve açıkça
dir. Ancak Kurân’da tanımlana kâinatın yaratılma altı gün olarak verilen sürenin neden bir, beş ya
süresi, “gün” değil de “evreler” şeklinde yorumlan- da on iki gün olmadığı akla gelebilir. Bu soru-
sa bile, süre ile kozmogoni bilgileri arasında ilişki nun yanıtı, İslâm’ın da önceli olarak gördüğü iki
kurabilmek mümkün değildir. Kaldı ki geçmişin büyük Ortadoğu dininde aranmalıdır. Musevilik
Müslümanları, günü yıllara çevirme kaygısı için- ve İseviliğin her ikisi de Tanrı’nın yaratma süresini
de olmamışlar ve anlamı olduğu gibi almışlardır. altı gün olarak tanımlamışlardır. Tevrat’ın Tekvin:
Kaygının nedeni, Kurân’a ait bilginin, bilimsel Bap 1:31 bölümünde altı günde, önce gökler ve
bilgi tarafından kesin olarak reddedilmesinden yerin sonrasında gece ve gündüz sonrasında deniz,
kaynaklanmaktadır. bitkiler ve ilginçtir sonra güneş ve ayın ve nihaye-
tinde altıncı günde hayvanlar ile insanın yaratılıp
Bu noktada metodoloji ile ilgili bir problem
yedinci günde Tanrı’nın dinlenmeye çekildiği
ortaya çıkmaktadır. Bilgiyi, evre ya da safha
anlatılmaktadır.(17) Bu bilgi, başka benzer bilgilerle
düzeyinde kategorize ederek çözümlemek, aslında
birlikte, Tevrat ve İncil’den Kurân’a aktarılmıştır.
insanların dış dünyayı daha kolay anlamak için
Elbette detaylarda farklılıklar olacaktır. Ama temel
başvurdukları bir yöntemdir. Eş deyişle, bu yöntem,
aynıdır. Tevrat ve İncil’de neden altı gün ifadesinin
büyük parçayı sindirebilmek için küçük parçalara
geçtiği sorusu için eski inanışlara ve Mezopotamya
ayırmak ya da kompleks bir yapıyı anlayabilmek
uygarlıklarına uzanmak gerekmektedir. Rakamın
için onu kompartımanlarına bölerek bölüm bölüm
altı olmasının temelinde ise, bu rakama atfedilen
incelemek üzerine kurulu bir analiz tekniğidir. Bu
kendinden menkul kutsiyet yatmaktadır.
anlamda bir unsurun kaç aşamaya, parçaya, safha-
ya bölüneceği aslında analizi yapan öznenin tavrı- 2.1.1.5 Âyetleri Yorumlama Özgürlüğü:
na ve tarzına bağlı olacaktır. Atmosferin katlarına Tebliğ Ancak Yorumla mı Anlaşılır?
ilişkin yapılan sınıflandırma çeşitlerine göz atarak
Kozmogoni’ye ilişkin gerçeğe yakın modeller
açıklayalım: Gazlara göre atmosfer katları beş saf-
tarafımızca bilindiği halde bu modellerle uzaktan
hada; fiziksel ve kimyasal özelliklerine göre, yine
yakından ilgisi olmayan dinsel yaratılış modelleri,
beş safhada ve sıcaklığına göre üç safhada incele-
müfessirlerce hiçbir sorgulamadan geçirilmemekte
nebilmektedir. Bütün bu aşamalar atmosferin dikey
ve âyetlerin satır aralarından bilimsel gerçekli-
katlarına ilişkin sınıflandırmayı kapsamaktadır. Ve
ğe ulaşılmaya çalışılmaktadır. Kurân’ı bütünsel
hepsi doğrudur. Ama neye göre safhalara bölündü-
bakış yerine âyet âyet değerlendirmek revaçtadır.
ğü açıklanmadıktan sonra sınıflandırma anlamını
Âyetlerin açık anlamları bir kenara bırakılarak
yitirmektedir.
fiillerin çekimlerinden ya da ikinci anlamlarından
Bu nedenle “Evren altı ya da yedi safhada yara- sonuç çıkartılmaya çalışılmaktadır. Bir noktadan
tıldı.” ifadesi dinsel olmaktan öte evreni anlamaya sonra “Yaratıcı”nın, “kulları” için talimatlarını
çalışan bir bilim adamının, sınıflandırma metodu- verdiği bir metni mi okuduğumuz yoksa işbilir ve
nun bir parçası olabilir. Ve bu metodun Kurân’da esprili bir filolog’un kelime oyunlarıyla ördüğü bir
yer alması, eğer “Allah” tarafından gönderilmiş dilbilgisi kitabını mı incelediğimiz anlaşılamaz hale
ise, mantıklı değildir. Allah’ın kendi yarattıklarını, gelmektedir. Bu zihniyetle dağların yürümesi, dün-
kompartımanlarına ayırarak insanlara nakletmesi yanın dönüşüne delil olarak kabul edilir. “Felekte”
bir yaratıcının üslubu olamaz. Müfessirlerin bu yani gökyüzünde güneş ve ayın yüzmesi, yörünge
yoruma başvurmalarının nedeni bilimsel bilgi olarak günümüz Kurân Arapçasına kazandırılır.
ile Kurân bilgisi arasında yer alan çelişkidir. Her şeyin sudan var edildiği ifadesinde kaste-
Dünya’nın yaşının dört beş milyar yıl olduğu dilenin Hidrojen olduğu sonucuna ulaşılır. Kan
gerçeğine, jeolojide kayaçların yaşının incelenmesi pıhtısı anlamındaki “alak” “mecburen döllenmiş
sonucunda ulaşılabildiği bir dönemde, yeryüzünün yumurta” olarak “post modern bir çeviri tekniği
yaratılma süresini iki günlük bir süre ile tanım- ile anlamlandırılır. Bütün bu zorlamalar, nedense
lamak, nesnelliğin ötesine geçmek ve dolayısıyla hiçbir aklı başında müslümanı rahatsız etmez. Ya
bilimin dışına düşmek demektir. Bilinen evrenin da rahatsızlıklar dillendirilmez.
oluşumunun yirmi milyar yıl öncesine dayandığı
Güneş ve Ayın hareket etmesinden, güneşin
gerçeği karşısında “Altı Gün” bilgisi, ancak sor-
evrendeki hareketi algılanır. Yeryüzünün çevre-
gulanamaz dogmatik inancın bir parçası olarak
sinde dönenin Güneş ve Ay olduğu şeklindeki
hayatına devam edebilmektedir.
Kurân’daki açık ifade, bilimsel bilgi ile çeliştiği için
fabrika Ocak 2004 105
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

göz ardı edilir. Dünya’nın Güneş çevresinde hare- yani plazma evrenin hâkim maddesidir. Astrofizik,
ketine ya da yalnızca uzaydaki hareketine ilişkin bildiğimiz evrenin oluşumunu bu şekilde teorileş-
bir delîlin Kurân’da neden yer almadığı üzerinde tirmektedir. Gökadalar, seyfert gökadaları, radyo
durulmaz. gökadalar, kuasarlar, yıldız kümeleri, gezegenler,
asteroidler bu plazmanın dönüşümünden varol-
Âyetler arasındaki ilişkinin koparılarak her bir
muşlardır. Evrenin bugün de hakim maddesi
âyeti tekil sûrette yorumlama gayreti; anlamın kay-
olan plazmanın evrimi, bize evrenin tarihini
bolmasına ya da tamamen yanlış anlamlandırmala-
vermektedir. Fussilet Sûresi açık olarak uzayın
ra neden olabilmektedir. Âyetler, bir konu hakkında
yani göklerin duman halinde yaratıldığını söyle-
hüküm bildiren, değerlendirmede bulunan sözler-
mektedir. Kurân’ın yaratılışa ilişkin âyetleri, yer
dir. Çok uzun ya da kısa olabilirler. Ama bir konu
ve göklerin ayrı ayrı ve bir sırayla yaratıldığını
hakkında hüküm veren birden fazla âyet ardışık
hatta bir zamanlar yan yana bitişik vaziyette dur-
olarak sıralanmış ise tebliği analiz edebilmek için
duklarını tebliğ etmektedirler. Âyetlerde, göklerin
en azından o sûredeki âyetlerin bütün içerisinde
yeri de içine alacak şekilde yaratıldığına ilişkin
değerlendirilmesi gerekmektedir. Böyle yapılma-
bir anlatım bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle
dığı takdirde sözgelimi Nasr Sûresi’nin birinci âye-
Dünya, Uzay’ın içinde ve onun bir parçası olarak
tindeki “Allahın yardımı ve zaferi gelince” ifadesini
yaratılmamıştır. Vurgu her zaman yer ve göklerin
anlamak imkansız olacaktır. Çünkü bu âyetin açık-
farklılığı üzerinedir. Bu iki kavram yaratılış tanım-
laması ancak iki âyet sonra verilmekte ve “Hemen
lanırken iki temel eleman olarak hep birlikte ve eşit
Rabbini överek yücelt.” denilmektedir.
cesamette iki kavram olarak ele alınmaktadır.
2.1.1.6 Âyeti Bilimle İlişkilendirmek:
Bu anlamda, duman halindeki göğün katlar
Dumandan Bulutsu Çıkar mı?
halinde yaratılması, evrenin tümünü kapsayan bir
Duman halindeki gökyüzünün yaratılmasın- yaratma süreci değildir. İfade edilen yalnızca gök-
dan söz eden Fussilet Sûresi, günümüz bilimsel lerdir. Yer ayrıca Fussilet ve Bakara Sûrelerine göre
verileriyle Kurân’ın uyum içinde olduğunun önce, Naziat Sûresine göre sonra yaratılmıştır.Yerin
kanıtı olarak sunulmaktadır. Buna göre evrenin yapı taşı duman değildir. Kısaca müfessirlerin iddia
ilk aşamasındaki gaz ve toz bulutsusunun varlığı ettiği gibi Kurân’da yer alan duman kavramı plaz-
dumanla özdeşleştirilmektedir. Ancak aynı sûrede mayı tanımlamak için kullanılmışsa neden dünya-
gökyüzünden önce yerin yaratıldığına ilişkin açık nın yapı taşı da ilk oluşum maddesi anlamında bu
ifadeler dikkate alınmamaktadır. Söz konusu sûre- plazma değildir. Bunun nedeni müteaddit defalar
nin dokuzuncu âyetinde yerin; onuncu âyetinde yazıldığı gibi gök ve yer ilişkisinin Kurânda, bilim-
ise dağların ve “rızıkların” yaratıldığı bildirilmek- le ilişkilendirilemeyecek ölçüde farklı tanımlanmış
tedir. On birinci âyette ise nihâyetinde, Allah’ın, olmasıdır. Kitapta geçen gökler kavramının uzay
duman halindeki göğe yöneldiği ve yere ve göğe ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır.
bana gelin diye emrettiği söylenmektedir. Bundan Kurulabilecek ilişki, ilk bilgilerini almak üzere
sonradır ki Fussilet Sûresi’nin on ikinci âyetinde, başını gökyüzüne çevirmiş bir gözlemcinin analiz
Allah’ın gökleri yedi kat olarak yarattığı ve gökyü- kapasitesi kadardır. Bu sınırlı gözlem sayısız hatalı
zünü kandillerle donattığı bilgisi verilir. Yinelersek, sonuca neden olacaktır. Kısaca evren modeli ve
duman kavramının kullanıldığı Fussilet Sûresi’nde bilgisi anlamında Kurân ve kozmoloji arasında
yer, göklerden önce yaratılmakta ve yer yaratıldık- korelasyon kurmak mümkün değildir.
tan sonra duman halindeki gök, yedi kat olarak
Kurân’da, göklerin, yerin üstünü kapatan bir
kurulmaktadır. Bu ifade Dünya’nın Uzay’dan önce
örtü olarak ele alınması ise âyetlerdeki dünya uzay
yaratıldığı anlamına geleceği için bilimle ilişkilen-
ilişkisinin bilimle ilgisi olmayan bir kurgusudur. 23
dirilmesi mümkün değildir. Yaratılışta zamansal
No.lu Müminun Sûresi’nin on yedinci âyetinde,
dizilimin ters yüz olması söz konusudur. Bu bir
“Andolsun biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık.”
paradokstur.
ifadesi yer alırken 78 No.lu Nebe Sûresi’nin on
Ancak duman kavramı ile gaz bulutu arasında ikinci âyetinde, “Sizin üstünüzde sapasağlam
kurulmaya çalışılan ilişkide göz ardı edilen başka yedi gök bina ettik.” denilmektedir. Yine 13 No.lu
bir paradoks daha bulunmaktadır. Kozmoloji, Rad Sûresi’nin yirminci âyetinde, “Allah odur ki
evrenin başlangıcında maddenin hâllerinden biri gökleri dayanak olmaksızın yükseltti.” açıklaması
olarak ışınımı tanımlamaktadır. Maddenin atomsal yapılmakta, 21 No.lu Enbiya Sûresi’nin otuz
yapısından farklı olarak çekirdek ve elektronların ikinci âyetinde, “ Gökyüzünü korunmuş bir tavan
birbirlerinden ayrılması ile oluşan parçacık gazı kıldık.” Sözleriyle diğer âyetler teyit edilmektedir.

106 Ocak 2004 fabrika


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

Bütün bu âyetler; Dünya’nın da “yükseltilen bin mil hızla olmak üzere birbirlerinden kaçmakta
tavanın” içinde yer aldığı ve tıpkı diğer “kandiller ve uzayın kendisi genişlemektedir. Bu muaz-
gibi göklerde asılı durduğu” bilgisine sahip olunma- zam bilgiye geçen yüzyılda 1929 yılında Edwin
dığını göstermektedir. Yükseltilen göğün bir parça- Hubble’ın, kendi teleskopuyla birçok yıldızın tay-
sı olarak ve onun tam da içinde yer alan bir Dünya fının kırmızıya kaydığını keşfetmesiyle ulaşılmıştı
kurgusu bu âyetlerde mevcut değildir. Yerine, Gerçekte kendi keşfi olmasa da sonradan evrenin
Dünya’nın yukarısına yerleştirilmiş bir uzay mode- genişlemesine ilişkin bulgu Hubble Yasası olarak
li düzenlenmiştir. Uzayın içinde dayanaksız olarak benimsenmiştir.
asılı duran, Uzayın bir alt kümesi anlamında Dünya
Bu bilginin keşfinden sonra, Kurânî bilginin
bilgisinin yokluğu kozmogoniye ilişkin âyet bilgisi-
bilimselliğinin kanıtı olarak bu yasa kullanılmaya
ni şekilsizleştirmektedir. Önce yerin yaratıldığını
çalışılmıştır. Ancak bu zorlama bir yorumdur.
söyleyen Bakara ve Fussilet Sûreleri’nin günümüz
Hubble Yasası’nın yer aldığı iddia edilen Zâriyat
kozmolojisi ile ilgisini kurmak mümkün değildir.
Sûresi’nin kırk yedinci âyeti, gerçekte evrenin
Ancak göklerin yerden önce anıldığı yaratılmaya
genişlemesine ilişkin bir bilgi içermez. Bu âye-
ilişkin âyetlerde ise göklerin altında yer alan yer-
tin ikinci bölümündeki “Ve hiç şüphesiz biz çok
yüzü ve yerin üzerinde dayanaksız yükseltilmiş bir
genişliğe malikiz.” İfadesini Elmalılı Hamdi Yazır,
gökyüzü modeli, Sümer efsanelerinden günümüze
hacimli tefsir çalışmasında “Bunun iki mânâsı var-
değişik yollarla ulaşmayı başaran bir kurgudur.
dır. Birisi, kudret genişliğini ifade eder. Kuvvet ve
2.1.1.7 Genişleyen Evren Üzerine kudretimiz o kadar geniştir ki semayı bina etmekle
tükenmediği gibi onu daha çok genişletebilirdi de....
Kurân okumalarının çoğunda, âyetler, tek tek
Birisi de zenginliği, nimet ve nimet vermede geniş-
ele alınarak tekilliğin soyutluğuna hapsedilmekte,
liği ifade eder.” demektedir. Mevdudi’nin Tefhimul
sûre bütünlüğü gözardı edilerek ana temadan uzak-
Kurân adlı tefsir çalışmasında aynı âyet “Biz göğü
laşılmaktadır. Bu uygulama artık bir tarz haline
büyük bir kudretle bina ettik. Şüphesiz biz geniş-
gelerek geçmişte olduğu gibi bugün de tefsir çalış-
letici olanlarız.” şeklinde çevrilmekte ve Müfessir,
malarında kullanılmaktadır. Sonuçta, aynı dinsel
âyetle ilgili olarak “musiûn musi sözcüğünün kud-
metin üzerinden yapıldığı halde neredeyse karşıt
ret sahibi anlamına geldiği gibi genişleten anlamına
yorumlar içeren bu tefsirler İslâm Dünyası’nın
da geldiğini, Allah’ın gökleri yaratmaya muktedir
mezhep ve tarikatlara bölünmesinde de teorik katkı
olduğu gibi bunu yine yapabilecek kudrete sahip
sunmuşlardır. Daha önce âyetlerin analizini yapar-
olduğunun âyette izah edildiğini” açıklamaktadır.
ken üzerinde durduğumuz yorumlamadaki nere-
Burada gök olarak tanımlanan mekanın büyümeye
deyse sınırsız özgür yaklaşım sonucunda, Kurân’ın
devam ettiğinin açıklanması yerine göklerin Allah
ne söylediği değil müfessirin ne söyletmek istediği
tarafından yeniden yaratılabileceğini, üzerine ekle-
önem kazanmakta, amaç için her yol mübah anla-
me yapılabileceğini ya da Allah’ın istediği başka
yışı ile Kur’an yeniden “yazılmaktadır.”
değişiklikleri yapmaya gücünün yettiği, müminlere
Kurân’ın mucizevî niteliğinin delîli olarak ama daha çok inançsızlara ve “Müslüman adayları-
sunulan ve evrenin genişlemesine ilişkin bilginin na”, bilgi olarak sunulmaktadır.
yer aldığı iddia edilen 51 No.lu Zariyat Sûresi’nin
Gerçekte, âyette yer alan göğün genişlemesine
kırk yedinci âyetini de bu şekilde incelemek
ilişkin ifade, bilimsel bütünlük dikkate alındığında
mümkündür. Âyette geçen sözcüğün cümle içinde
edebî üslubun dışında herhangi bir bir anlam içer-
kullanım biçimini değerlendirmeden ve sonrasında
memektedir. Kurân’da, gökler olarak kastedilen
sıralanan âyetleri dikkate almadan yapılan yorum-
mekânla yer olarak tarif edilen alanın kozmolojik
lar, bin dört yüz yıl önce rasathanesi bile olmayan
tanımlarla ilişkisi bulunmadığını bir kez daha
bir coğrafyada böylesi bir kozmolojik bulgunun
hatırlatmakta yarar vardır. Bu ilişkisizlik, evren
tebliğ edilmesine mucizevi bir karakter kazandır-
modelinin bütünü için geçerlidir. Tekrarlayacak
maktadır.
olursak; Uzay, dünyayı da içeren bir model olarak
Evrenin genişlemesi, evrendeki madde kurgulanmamakta; Dünya, uzay boşluğunda, hesa-
yoğunluğunun azalması, tüm gezegenlerin,yıldız ba katılmayacak kadar küçük bir küre olarak düşü-
kümelerinin, gökadaların birbirinden uzaklaşma- nülmemektedir. Çünkü elde böyle bir bilgi mevcut
sı, anlamına gelmektedir. Gözlenebilen evrenin değildir Ve bu nedenle evren, yer ve göklerden
kapsamı içerisinde kozmik maddenin patlaması ile ibaret iki parçalı model üzerine inşa edilir, Uzay,
birlikte zaman içerisinde oluşmuş tüm gök cisimle- dünyanın üzerinde dayanakları olmayan bir çatı
ri , bilinebilen en uzak galaksiler saniyede yüz elli olarak düşünülür ve gökteki yıldızların düşmesinin

fabrika Ocak 2004 107


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

engellendiği söylenir ancak dünyanın da aynı çatıda çok daha farklı duruma getirmeye muktedir oldu-
yer aldığı ve kendisinin de düşmeden boşlukta dur- ğu, Allah’ın gücünün buna yettiği vurgulanmakta-
duğuna ilişkin bilgi tasarımda kullanılmaz. Çünkü dır. Yer olarak ifade edilen Dünya’nın “döşeğinin”
dünyanın boşlukta durduğu düşünülmez vesaire. eş deyişle hacminin ve kütlesinin en azından
evrenin genişlemesi gibi hali hazırda değişmediği
Âyette ifade edilen göklerin genişlemesi ile,
ve değişmeyeceği düşünülürse, kırk sekizinci âyet
Hubble Yasası’nda ifade edilen genişleme tanım-
için yeryüzünün genişlediği döşeğinin büyüdüğü
sal olarak uyumsuzdur. Modelde geçen, göklerin,
yorumunu yapmanın açıkça yanlış bilgi olduğu
dünyanın üzerinde “yükseltilen” ve onu “çatı gibi
görülecektir. Bu durumda kırk sekizinci âyet ile
örten” niteliği, göklerin halen genişliyor olduğu
kırk yedinci arasında anlam benzerliği olduğunu
ifadesi ile çelişecektir. Ev, çatısı ile bütün olarak
saptamak ve her ikisinde de “Allah”ın potansiyel
düşünülmelidir. Evin çatısı genişlerken altındaki
kuvveti hakkında fikir vermek üzere “tebliğ” edil-
kısmın, odaların aynı kalması gibi benzetmede bir
diğini söylemek gerçeğe en yakın yorum olacaktır.
mantık hatası ortaya çıkacaktır. Modele göre geniş-
leme olacaksa yer ve gök birlikte genişlemelidir. Bilimsel düşüncenin son dört yüz yılda geldiği
Gerçekte Kurânî model de bunu söylemektedir: nokta ve sıradan insanın bile aklında bıraktığı etki
Zâriyat Sûresinin kırk yedinci âyetinde gökle- sayesindedir ki artık insanlığın çoğu, bilinmez-
rin genişlemesinden bahsedilirken kırk sekizinci lerden korkmamaktadır. Şimdi bilinmiyor olanın
âyet bu çatı ve ev ilişkisini bozmamak için yeri de sırlarının gelecekte ama mutlaka bilim tarafından
döşemekten söz etmektedir. Yani gökleri genişlet- açığa çıkartılacağına günümüzün büyük çoğunlu-
meye gücü yeten Allahın aynı şekilde yere de yeni ğu inanıyor.Bu durum onların mistik inanışlarını
kısımlar eklemeye, onu döşemeye muktedir olduğu geçmişin hurafeleri müzesine kaldırdıkları anlamı-
vurgulanmakta bu şekilde yer ve onu çevreleyen na gelmiyor tabiî ki. Ancak çağlar öncesinde hoyrat
gök ilişkisi örtüşmekte, mantıksal zincir kırılma- korkunun esiri olmuş bir insanlık, artık tarih sahne-
dan devam etmektedir. sinde yer almıyor. Yer ve gökyüzünü yaratan ve onu
yeniden yaratmaya büyütüp genişletmeye muktedir
Kırk yedinci âyetteki ifadenin evrenin halen
yaratıcı kavramı, bilinemezlerle çevrili dünyaların-
genişlemesi şeklinde yorumlanması bir başka
da ellerinde akıl silahını kullanacak donanımdan
açıdan da Kurân ‘daki tasarım ile çelişmektedir.
yoksun insanların çıldırtıcı korkularından kur-
İslâm’ın kâinat kurgusu, durağandır. Sabitlikler
tulmak amacıyla yaratıcılarına yükledikleri bir
üzerine oturur ve ancak kıyâmet gününde bu sabit-
misyondan başka bir şey değil aslında. “Ben bu
likler kırılarak aşılır. Dünya’nın sarsılmaması için
evreni biliyorum. Kendimi ve çevremi tanıyorum.
dağlar kazık gibi çakılarak yeryüzü sabitlenmiştir.
Bilgiyi Tanrı’dan alıyorum. Benim Tanrım, her
Gökyüzü kandillerle donatılıp gökte asılı duran
şeyi ama her şeyi yeniden yaratıp yok etmeye gücü
yıldızların düşmeleri engellenmiştir. Kıyâmete
yeter ve bu bilgisini benimle paylaşıyor. Çünkü ben
kadar her şey mükemmel bir düzen içinde işlemeye
onun sûretiyim, özelim ve kâinatta biriciğim”. İşte
devam edecektir. Zaten insanın temel görevlerin-
âyetlerin ve diğer dinlerin mantığı, insanın korkusu
den biri, bu sabitliklerin devam etmesi konusunda
ve gerçekle ilişkisini yitirmiş şizofrenisi üzerine
Allah’tan dilek ve şükür dualarını eksik etmemesi
biçimlenmektedir.
ve Yaratıcısına bu yüce lütfu karşısında secde
etmesidir. 2.1.2 Gündüz ve Gecenin Oluşumu ve
Zâriyat Sûresi’nin kırk sekizinci âyeti
Dünya’nın Hareketliliği
incelendiğinde Elmalılı Hamdi Yazır’ın çevirisiyle Kurân’da gündüz ve gecenin oluşumuna iliş-
“Yeryüzünü de biz döşedik. Bakın biz onu ne güzel kin çok sayıda âyete yer verilmiştir. Bu âyetler bir
döşüyoruz.” İfadesi âyette yer almaktadır. Elmalılı, yandan doğrulukları bağlamında Allah’ın varlığına
tefsirinde bu âyetle ilgili olarak “Yeryüzünü de delil olarak inananlara sunulmakta öte yandan gece
döşedik, türlü nimetlerle donattık, döşek gibi altı- ile gündüzün tıpkı diğer nesne ve süreçlerde oldu-
nıza serdik ki üzerinde bir zamana kadar durup ğu gibi insana hizmet amacıyla ve Allah’ın bir lütfu
hayattan nasip alasınız. Daha da ne güzel döşeriz. olarak yaratıldığı vurgulanmaktadır. Günümüzde
Türlü nimetlerle döşenmiş olduğu gibi ileride daha ateizm ile girişilen polemiklerde Kurân’ın bilim-
güzelini döşeyecek daha güzelini verecek kudret ve selliğinin kanıtı olarak başvurulan bu âyetler,
kuvvet de mevcuttur.” yorumunda bulunmaktadır. gerçekte, Kurân’ın tezlerini zor duruma düşürecek
Gökleri genişletmeye Allah nasıl muktedir ise yeri yorumlar içermektedir.
de aynı şekilde döşemeye, döşek gibi serilen yeri
büyütmeye, nitelik ve nicelik olarak bugünkünden
108 Ocak 2004 fabrika
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

Gündüz ve gecenin oluşumu ve dolayısıy- V.21 Enbiya 33.Âyet: Geceyi, gündüzü, güne-
la Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönmesi şi ve ayı yaratan O’dur. Her biri bir felekte yüzüp
konusunda, Kurân’ı Kerîm’de üstünün örtülmesi gitmektedirler.
ya da gözden kaçırılması mümkün olmayan bir
VI.23 Müminun 80.Âyet: O yaşatan ve öldü-
bilgi eksikliği mevcuttur. Kurân’ı yazan iradenin
rendir. Gece ile gündüzün aykırılığı da (ardarda
bilmediği, zaten o dönem ve coğrafyada yaşayan
gelişi de) O’nun kanunudur. Yine de aklınızı kul-
bir kişinin bilmesinin de mümkün olmadığı bu
lanmayacak mısınız?
bilgi; dünyanın küresel yapısı nedeniyle güneş
ışınlarının geliş açısının gündüz ve gece oluşu- VII. 24 Nûr 44.Âyet: Allah gece ile gündüzü
munu etkileyecek kadar ekvatoral bölgeden farklı evirip çevirir. Hiç şüphesiz bunda basiret sahipleri
olduğu yerlerin dünya üzerindeki mevcudiyetidir. için birer ibret vardır.
Gündelik sözcüklerle ifade edersek, Güneş’in doğ- VIII. 25 Furkan 47.Âyet: Geceyi size bir örtü,
madığı ve batmadığı coğrafî bölgelerin bulunduğu uykuyu bir dinlenme ve gündüzü bir kalkım zama-
bilgisi Kitap’ta yer almamaktadır. Bu nedenledir ki nı yapan O’dur.
konuyla ilgili bilgi sunan tüm âyetlerde, Dünya’nın
her yerinde, gündüz ve gecenin aynı şekilde ve IX.27 Neml 86. Âyet: Onlar görmezler mi ki
ardışık olarak meydana geldiği, bunun nedeninin Biz dinlensinler diye geceyi yarattık ve görsünler
tamamen ilahî olduğu, insanların çalışması için diye gündüzü. Bunda gerçekten iman eden kavim
gündüzün, dinlenmesi için ise gecenin yaratıldığı için Âyetler vardır.
tebliğ edilmektedir. X.28 Kassas 73.Âyet: Rahmeti yüzünden O
Gündüz ve gecenin oluşumuna ilişkin bu bilgi sizin için geceyi ve gündüzü yarattı tâ ki içnde
eksikliği, Kurân’da yer alan günlük pratiklerle dinlenesiniz, tâ ki içinde lûtfunu dileyesiniz tâ ki
ilgili emir ve yönlendirmelere de yansımakta, bu şükredesiniz.
durum ciddî sorunlara neden olmaktadır. Güneş’in XI.30 Rum 23.Âyet: Geceleyin uyumanız
doğuş ve batış zamanlarının başka bir gezegen ve gündüzleyin O’nun lütfunu aramanız O’nun
izlenimi verircesine farklılaştığı Dünya’nın Kuzey Âyetlerindendir. Bunda gerçekten duyan insanlar
ve Güney kutuplarına yakın coğrafî bölgelerinde için ibretler vardır.
yaşayan müslümanlar, Allah’ın farz kıldığı ibâ-
detlerin vakitleri konusunda bir paradoksla karşı XII. 31 Lokman 29.Âyet: Görmez misin ki
karşıya kalmakta ve Kurân’da, farz ve zaman ara- Allah geceyi gündüze katar, gündüzleri de geceye
sında kurulan ilişkinin zaman ayağının tanım dışı sokar. Güneşi Ay’ı hizmetkâr kılar; her biri belli
kalması nedeniyle, ibâdetlerini yerine getiremez hedefe doğru akıp giderler, Yaptığınızdan Allah
duruma düşmektedirler. haberdardır.
Öncelikle konuya ilişkin âyetler hakkında bil- XIII. 35 Fatır 13.Âyet: O, geceyi gündüze
gilenelim: katar; gündüzü geceye sokar, Güneşi ve ay’ı hiz-
metkâr kıldı. Her biri kendi yolunda, belli zamanda
I. 3 Âl-i İmrân 27.Âyet: Geceyi gündüze akar gider. Budur Allah, sizin Rabbiniz. Mülk
bağlayıp katarsın, gündüzü de geceyi bağlayıp O’nundur; sizin O’nu bırakıp taptıklarınızın bir
katarsın, diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden hurma çekirdeği zarları bile yoktur.
çıkarırsın. Sen dilediğine hesapsız rızık verirsin.
XIV. 36 Yasîn 37.Âyet: Gece de onlara bir
II.10 Yunus 67.Âyet: Geceyi dinlenmeniz için Âyettir; gündüzü çekip alırız, bir de gör ki karan-
ve gündüzü aydınlık yapan O’dur. Bunlarda dinle- lığa dalarlar.
yen insanlar için birçok Âyetler vardır.
XV. 36 Yasîn 40.Âyet: Ne Güneş’in Ay’a
III.14 İbrahim 33.Âyet: O’dur yolları üzere ermesi, ne gecenin günü geçmesi gerekmez. Hepsi
seyreden Güneş’i ve Ay’ı size hizmet eder kılan. kendi feleğinde yüzer.
O’dur geceyi ve gündüzü size hizmet eder kılan.
XVI. 39 Zümer 5.Âyet: Gökleri ve yeri hak
IV.16 Nahl 12.Âyet: O, geceyi, gündüzü, Ay’ı ile yarattı. Geceyi gündüze örter; gündüzü gecenin
size hizmetkâr kıldı; yıldızlar da O’nun emriyle üstüne sarar. Güneşi ayı hizmetkârı kıldı. Her biri
hizmettedir. Gerçekten bunların her birinde aklı muayyen bir vakte kadar yollarında devrederler.
eren insanlar için Âyetler vardır. Gerçek O Azizdir, Gafur’dur.

fabrika Ocak 2004 109


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

XVII. 40 Mümin 61.Âyet: Dinlenmeniz için Allah’ın olduğuna kanâat getirmeli 2. Bu kolaylık-
geceyi; görmeniz için gündüzü yaratan Allah’tır. lar için Yaradanına şükretmelidir.
Gerçekten Allah insanlara karşı lûtuf sahibidir;
Bu yaklaşım ciddî bir açmaz içermektedir.
fakat insanların çoğu şükretmezler.
Hatta bu açmazın, neden sonuç ilişkisinin ter-
XVIII. 57 Hadid 6.Âyet: Geceyi gündüze sine çevrilmesi anlamında bir mantık çelişkisi
sokar, gündüzü de geceye sokar; O kalblerde giz- olduğunu söylemek mümkündür. Nedir bu para-
lenen Her şeyi bilendir. doks?: Öncelikle Allah, “Bezm-i Elest”te ruhları
yaratmaktadır. Sonra, insanı çamurdan hâlk edip
XIX. 78 Nebe 11.Âyet: Gündüzü bir geçim
şekil vermekte, kendi varlığından üflediği ruhu
vakti kıldık.
da topraktan mamûl bu bedenin içine yerleştir-
Kurân’daki gündüz ve gece algısının ibâdet mektedir. Kurân’da anlatılan kurgu’ya göre insan,
vakitlerine ilişkin yansımalarına gelince; yasak meyveyi yediği, aslında Allah’ın iradesine
I.2 Bakara 187.Âyet: Oruç günlerinizin karşı geldiği için Cennet denilen sınırsız mutluluk
gecesinde zevcelerinize yaklaşmak size helâl mekânından çıkarılarak yalnız kendisi için yara-
kılındı. Onlar sizin siz de onların libasısınız. tılmış Dünya adı verilen zevklerin ve nimetlerin
Allah sizin nefsinize karşı zayıf olduğunuz biliyor. sınırlandırıldığı sıkıntılı bir yerde yaşamaya başlar.
Tövbelerinizi kabul ediyor ve sizi bağışlıyor. Artık İnsanın bu yeni mekânındaki misyonu Allah’a karşı
siz de onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdığı yükümlülüklerini yerine getirmek ve tâbi tutulaca-
şeyi isteyin. Fecirde ak iplik karar iplikten ayırt ğı imtihandan “yüzünün akı ile çıkabilmek” için
edilinceye kadar yiyip için. Sonra geceye kadar da uğraş vermektir.
orucu tamamlayın. Mescitlerde itikâfta bulundu- Kurguya göre her şey normal görünüyor:
ğunuz zaman zevcelerinize yaklaşmayın. Bunlar Ancak kurgusal mantığın dışına çıkıldığında,
Allah’ın sınırlarıdır. Sakın onlara yaklaşmayın. İşte insanın, kendisini kuşatan âlemi bir lütuf olarak
Allah âyetlerini insanlara böylece beyan eder ki görüp yaratıcısına şükretmesinde bir anormallik
onlar da sakınsınlar. olduğu dikkati çekiyor: İnsan vücudunu en ince
II.20 Taha 130.Âyet: Sen onların sözlerine detaylarına kadar planladığı iddia edilen Allah’ın,
sabret ve güneşin doğmasından önce de ve batma- kendi “elleriyle” yarattığı bu canlı için, ihtiyaçlarına
sından önce de Rabbini öv, yücelt; gece saatlerinde uygun bir yaşam alanını yani dünyayı yaratmasının
gündüzün uçlarında da öv ki rızasına kavuşasın. bir mucize olarak algılanması, bu paradoksun ana
eksenidir. Eğer Allah, yarattığı canlının oksijen ile
III.30 Rum 17.Âyet: Akşama girince, sabaha solumasını öngörüyorsa, o canlının yaşayabilmesi
erince, hepiniz Allah’ın adını yüceltin. için atmosferinde oksijen bulunan bir faunanın da
IV.30 Rum 18.Âyet: Zira gökte ve yerde hamd yaratılması gerekir. Aksi takdirde, Eski Yunan
O’na mahsustur. Gündüzün sonunda da; öğleye mitolojilerinde rastlanıldığı gibi, bir canlı yaratıp
varınca da. da o canlının yaşayacağı mekânı yaratmayı unu-
tan “şaşkın” ve “dikkatsiz” bir ilâhtan söz etmek
V.50 Kaf 39.Âyet: Sabret onlar ne derlerse gerekecektir Eğer insanların yaşaması için güneş
desinler; Güneş’in doğuşundan önce ve batışından enerjisine, suya, besin maddelerine vesaireye ihti-
önce Rabbini hamd ile yücelt. yaç var ise ve bu zorunluluklar olmadan insanlar
VI.50 Kaf 40.Âyet: Gecenin bir kısmında ve yaşayamıyorsa, Allah’ın bu madde ya da enerjiyi
secdelerden sonra O’nun şanını yücelt. ve ya da uygun çevre ortamını, sözgelimi gündüz
ve geceyi yaratması bir nimet olarak algılanabilir
VII. 52 Tur 49.Âyet: Gecenin bir bölümünde mi? Bu bağlamda, insan yaşamının asgarilerini
ve yıldızların batışının ardından da onu tespih et. yaratmak bir lütuf olabilir mi? Yanıtı basit ve açık
VIII. 76 İnsan 26.Âyet: Geceleyin bir olsa gerek...
bölümünde O’na secde et ve geceleyin de uzun İnsanın üzerinde yaşayacağı mekân ve hayat
uzadıya O’na tespih et. sisteminin, kendisiyle birlikte yaratılması mantık-
2.1.2.1 Paradoksal Modelin Kısa Analizi sal zorunludur. Aksi takdirde insanlar, günah ve
sevap içeren fiiller karşısında nasıl tavır alacakları-
Kurân’ı Kerîm’in temel tezlerinden birisi, var- nı bilmeden eş deyişle imtihan olma fırsatını kulla-
lık âleminin insana hizmet amacıyla yaratıldığıdır. namadan ölmüş olurlardı. İslâm’a göre insan, kendi
Amaç insan hayatının kolaylaştırılmasıdır. İnsan vücudunun kurgusu üzerinde en küçük bir söz
da bu kolaylaştırıcı üslubun farkına vararak; 1. hakkına sahip olmadan, kendisine danışılmadan, ki
110 Ocak 2004 fabrika
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

varolmadığı için böyle bir hak arama zaten müm- geceleri uyumaya ayarlamışlardır. Aksi takdirde
kün değildir, yaratılmış bir canlıdır. Eğer insan, insanlar uyusunlar diye dünyanın kendi çevresinde
“yaratılma aşamasında” oksijenli solunum yoluyla dönmeye başladığını söylemek gerekirdi. İlginçtir
değil de başka bir şekilde çevreden enerji almak Kur’an, tam da bunu söylemektedir.
için fikrini beyan edebilseydi, eşdeyişle Allah ile
Gündelik hayatta kimse olaylara böylesine ters-
kul arasında bir pazarlık ya da anlaşma sözkonusu
ten bakmadığı halde, insan sûretinin önce yaratılıp
olabilseydi belki nimet olarak Allah’a şükretmenin
sonrasında dünyanın, bu sûrete uygun biçimlen-
söz konusu kurgu içinde bir mantığı olabilirdi. Ama
dirildiğini iddia eden dinsel model, tezinde ısrarcı
tüm kurguyu, özne, nesne ve süreçleriyle birlikte
olmaya devam etmektedir. Keza, daha atmosfer
projelendiren ve imâl eden tek sorumlu bir Yaratıcı
ortada yok iken akciğerin kurgulanıp sonra bu
söz konusudur. Bu durumda insanı oksijenli solu-
organa uygun hava bileşimi içeren atmosferin
numa uygun bir organla yaratan Allah’ın yaratma
yaratılmış olmasının gündelik mantık kurgusu ile
eylemini inanılmaz bir nimet olarak algılamak kur-
çelişen yanı yok sayılmaktadır. İnsanların ırklara
gunun mantığı açısından paradoksal bir durumdur.
bölünerek ten renklerinin ve vücut yapılarının
Ancak bu kadar değil! Modelde bir paradoksal farklılaşması bile bu dinsel model içerisinde iklim
durum daha var. Bunu aynı paradoksun arka yüzü ve coğrafya koşullarından bağımsız olarak kurgu-
olarak da değerlendirmek mümkün: Evrende ve lanır. Zenci olmanın iklim koşullarının sıcaklığı ile
hayatın günlük pratiğinde tüm süreçler neden ilgisi kurulmaz. Tamamıyla Allah’ın takdiri olduğu
sonuç ilişkisi üzerinde biçimlenirler. Neden–Sonuç iddia edilir. Gerçekte soğuk iklimde yaşayan bir
İlişkisi evrendeki doğasal yasaların ve zamana bağlı insan topluluğu sıcak bölgelere göç etmek zorunda
olayların tümünün temel yönelimidir Her şeyin bir kalırsa zaman içerisinde ki bu gerçekten uzun bir
nedeni vardır ve her sonuç başka bir nedeni yaratır. zaman dilimidir, ten renkleri koyulaşmaya baş-
Bu süreç tersinmezdir, ardışık olarak sonsuzdan layacaktır. Böyle olmadığı takdirde o topluluğun
gelir ve sonsuza uzanır. Bilimsel metodoloji de bu hayatta kalma şansı azalacaktır. Çünkü güneş, açık
mantık zinciri ile olguları ve süreçleri analiz eder. tenler için tehlikelidir. Kısaca zamanın ve olayların
Bilimsel yöntem, geçmişteki verileri inceleyerek oku neden sonuç fonksiyonuna bağlı olarak ileriye
bugünü anlamaya çalışır. Bugün yarının nedeni doğru uzanır. Değişim dalgaları zamanın ilerisine
ama önceki günün sonucudur. Bugünün fotoğra- doğru dalgalanır. Dinsel paradigma hayatın kural-
fına yansıyan argümanlar, geçmişin fotoğrafındaki larına göre işlemez..
aktörlerin yaratıcısı olamazlar. Geçmişten bugüne
2.1.2.2 Saatleri Nasıl Ayarlamalı?
ve bugünden yarına akan zamansal nehir, tüm
olguları neden sonuç katarı gibi dizer. Ve trenimiz Âyetlerdeki gündüz ve gece kurgusu da bu
ters hareket etmesi mümkün olamayacak şekilde paradigma üzerine şekillenir. İnsan organizması,
sonsuza ilerler. kendisini gündüz ve geceye uygun hale getirmiş
olarak ele alınmaz. Gündüz ve gece olgusunun
Ancak dinsel model bu bilimsel paradigmayı
insanlara kolaylık olsun diye sunulmuş olduğu
da reddeder. İnsan vücudu, son analizde, dünyasal
belirtilir. Yani insanlar günlük hayatlarının yarısın-
koşullara adapte olmak sûretiyle bugünkü şekline
da çalışabilmeleri, diğer yarısında dinlenebilmeleri
kavuşmuştur. Yerçekimine karşı verdiği savaşla
için Allah gece ve gündüzü yaratmıştır. Dinsel
oluşan vücut şekli, oksijenli solunuma elverişli bir
düşüncenin, insan merkezli niteliği nedeniyle bu
katabolizma sistemi, üç boyutlu görme duyusu,
aslında tutarlıdır. Tüm evrenin insana hizmet için
belli sınırlar içinde duyma, koklama ve hareket
ve insanın da Allah’a ibadet için yaratıldığı tezi
etme özellikleri, insanın dünya faunası içinde,
üzerine bina edilen bir inanışın algısı da elbette bu
soyunun devamı için koşullara mümkün olduğu
şekilde olacaktır. Ama bu algı, ne gündelik haya-
kadar uyarlanmak suretiyle biyolojik zaman içinde
tımızdaki mantık zincirine ne düşünme biçimleri-
değişip gelişmiştir. Tâbiiyyet tabiatın kendisinedir.
mize ne de bilimin bugüne kadar biriktirdiklerine
Koşullarına tâbi olunan doğanın kendisidir. Tâbi
uymaktadır.
olan ise insan. Fazlasıyla basit bir örnekle insanlar
iklime uygun giyinirler. İklimler, insanlar kalın Galileo’dan bu yana gündüz ve gecenin ne
giyindikleri için ya da giyinsinler diye kışa, açık ve anlama geldiği herkesin malûmudur. Gerçekte
rahat giyindikleri için yaza dönmezler. Yine insan- antik çağların uygarlıkları da bu bilgiye vâkıftı.
lar uyudukları için gece olmamaktadır. Bilâkis dün- Dünya, Güneş’in etrafında döner. Bu dönme hare-
yanın büyük bölümünde gece ve gündüz periyodik keti, periyodik olarak dünyanın bir bölümünün
olarak yaşandığı için insanlar metabolizmalarını güneşin ışınları ile temas etmesine diğer yüzün bu

fabrika Ocak 2004 111


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

ışınlardan etkilenmemesine yol açar. Yani gündüz bulunmadığı için anlamını yitirmektedir. Kurân’da
ve gece oluşur. Ancak Dünya’nın eliptik şekli nede- ibadetlerin vakitlerine ilişkin bu açmazlar için bir
niyle, güneş ışınlarına, ekvatoral gündüz süresinin çözüm yolu da bulunmamaktadır.
ötesinde altı ay ya da daha farklı uzunlukta süre-
Orucun başlangıç ve bitişi ile ilgili zaman
lerle maruz kalan ya da yine aynı sürelerde güneş
tanımlamasını yapan âyet, şafağın sökmesinden
yüzü görmeyen bölgeler Dünya’da mevcuttur.
yani gün doğumundan gece oluncaya yani gün
“Ekvator’da on ikişer saatlik bir sistematiğe batımınına kadar yeme ve içmeyi yasaklamak-
sahip olan gece ve gündüz, Güney ve Kuzey tadır. Ancak Finlandiya’da Güneş’in neredeyse
Kutbuna gidildikçe farklılaşma gösterir. Örneğin yirmi dört saat batmadığı ramazan ayına denk
Kuzey Yarıküre’de altmış altı derece otuz üç daki- gelen günlerde, Fin müslümanları hangi kritere
ka enleminde, yazın en uzun gününde bir tam gün uygun olarak ibadetlerini yerine getirecekler? Ya
Güneş batmaz ve kuzeye gidildikçe bir yıl içinde Grönland eskimoları?.. Güneşin hiç batmadığı ve
Güneş’in batmadığı gün sayısı artar. ( Verilen doğmadığı dönemlerde bu insanlar, namazlarını
koordinatta yer alan bölgeler Baltık ülkelerinin nasıl kılacaklardır? Bu sorun elbette İslâmî kesim-
kuzeyi, Kuzey Sibirya ve Kanada’nın Kuzey kesimi- de de değerlendirilmekte ve konuya açıklık getiril-
dir. yn ) Yetmiş beş derece kuzey enlemde tam yüz meye çalışılmaktadır. Bazı kaynaklar çözüm için
bir gün üst üste gece yaşanmazken doksan dokuz güneşin baz alınamayacağı bölgelerde Mekke’deki
gün gündüz yaşanmaz. Doksan derece kuzey ibadet vakitlerinin dikkate alınmasını önermekte-
enlemde ise yüz seksen iki gün boyunca gündüz dirler. Ancak bu açıklama, soruna esastan değil
yaşanırken yüz seksen üç gün boyunca süren gece usûl üzerinden yapılan bir müdâhaledir ve tatmin
yaşanır.”(18) Eş deyişle sözkonusu âyetlerde ard edici bir yanıt olmaktan uzaktır. Kurân’da konuya
arda sıralandığı iddia edilen gündüz ve gece olayı ilişkin düzenlemenin neden yer almadığını açıkla-
Dünya’nın tüm koordinatlarında geçerli değildir. yamamaktadır.
Üstelik, söz konusu coğrafî alanlar insanların ayak
Üstelik 6 No.lu En’am Sûresi’nin doksan
basmadığı ya da yerleşim merkezlerinin olmadığı
altıncı âyetinde “ O sabahı aydınlatandır. O gece-
alanlar da değildir
yi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da (vakitlerin
Kurân; gece ve gündüzün insanın hizmetine tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır.” ifadesi
verildiğini yani insanların dinlenme, ve çalışma ile insanların zamanı bilebilmeleri için bir lütuf
sürelerini birbirinden ayırarak hayatlarını kolay- olarak Güneş ve ayın yaratıldığı bildirilmektedir.
laştırmak amacıyla yaratıldığını ve bu amacın Ancak Güneş, âyetteki ifadelerin tümünü tekzip
gerçekleşebilmesi için Güneş ve Ay’ın hizmetkâr etmektedir.
kılındığını “tebliğ” etmektedir. Ancak gündüz ve
Günlerin oluşumunun gerçekte güneşle ilgisi
gece, Dünya’nın belli coğrafyasında birbirini takip
yoktur. Âyetlerde sürekli olarak güneşin hare-
etmemektedir. Dolayısıyla yaratılma amacıyla
ketinden bahsedilmekle birlikte hareket eden ve
ilgisiz bir gündüz ve gece oluşumu gerçekleşmek-
gerçekte zamanın hesaplanmasında kullanılabi-
tedir. Buna bağlı olarak Güneş’in aylarca yüzünü
lecek tek hesap ölçüsü elbette Dünya’dır. Kendi
göstermediği ya da gökyüzünü terketmemekte
ekseni etrafında Dünyanın dönmesi nedeniyle
direndiği bölgelerin varlığı bu yıldızın, Nahl ve
güneş doğmakta ve batmaktadır. Dünyadaki göz-
benzeri sûrelerin âyetlerinde söylendiği gibi her
lemcinin güneşi doğup batıyor görmesi nomaldir
zaman Allah’ın emirlerine itaat etmediğini ve bir
ama bu gözlemin Kurân’da tekrarlanması, işte bu
hizmetkâr gibi davranmakta mütereddit kaldığını
problemli bir durumdur. Gündüz ve geceye, dola-
göstermektedir. Gündüz ve gecenin seyrine ilişkin
yısıyla En’âm Sûresi’nde geçen vakitlere güneş ve
gerçekle örtüşmeyen bilgilerden hareket ederek
ay değil dünyanın kendi etrafındaki dönüşü neden
düzenlenen ibadet vakitleri, dünyanın kutuplara
olmaktadır. Güneşin bu oluşumdaki işlevi, hareket
yakın coğrafyasında namaz ve oruç gibi Allah
etmesi değil enerji yayan bir yıldız olmasıdır.
tarafından emredilen ve güneşin hareketlerine bağlı
olarak tanımlanan ibadetlerin yapılmasını imkan- 2.1.2.3 Güneş’i Ay’a Eriştirmek!
sız kılmaktadır. Güneşin aylarca doğmadığı ya da Sûrelerde, Güneş’in ve Ay’ın kendi feleklerinde
günlerce batmadığı bir yerde Bakara Sûresi’nin yüz yüzdükleri, kendi alanlarında hareket ettikleri defa-
kırk yedinci âyetinde belirtilen kıstaslar içerisinde larca vurgulandığı halde bu ve benzeri âyetlerde
bir müslümanın oruç tutması mümkün değildir. Dünya’nın hareketine ilişkin hiçbir bilgi yer alma-
Aynı şekilde güneşle ilişkilendirilen namaz vakit- maktadır. 79 No.lu Nâziat Sûresi’nin otuzuncu
leri de ortada baz alınabilecek bir güneş hareketi Âyeti’nde, 15 No.lu Hicr Sûresi’nin on dokuzun-
112 Ocak 2004 fabrika
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

cu Âyeti’nde, 13 No.lu Râd Sûresi’nin üçüncü Güneş’in Ay’a erişmemesi de Allah’ın bir lûtfu ola-
Âyeti’nde, 2 No.lu Nebe Sûresi’nin yirmi ikinci rak kurguya eklenecektir.
Âyeti’nde ve diğer benzeri âyetlerde yeryüzünün
Bir başka açıdan âyeti ve “erişme” fiilini
“döşek yapıldığı”, “serilip yayıldığı”, “döşek kılın-
inceleyecek olursak kütle miktarlarındaki muaz-
dığı”, “uzatılıp yayıldığı” ifadeleri kullanılmakta-
zam farklılık nedeniyle, teorik olarak Güneş’in
dır. Bu bağlamda yeryüzünün yuvarlak ya da küre
Ay’a değil, Ay’ın Güneş’e erişmesi gerekmekte-
olduğuna ilişkin Kurân’da, açık ya da kapalı izâhat
dir. Güneş’in kütle çekim kuvveti, Ay’ı kendisine
veren tek bir âyet bulunmamaktadır. Bırakın küre-
çekecektir. Bu durumda, ne acıdır ki Ay’dan
yi, benzer bir ifade bile mevcut değildir.
önce Dünyamız Güneş’le kucaklaşacak, ertesinde
Dünya, Kurân’ın algısında düz olarak tasarlan- evrendeki “biricik” uygarlığımızın sonu gelecektir.
mıştır. Gökyüzü bu düzlüğün üzerine geçirilmiş Nihâyetinde Ay, bizim uydumuzdur ve uzayda
bir “örtüdür”. Örtünün şekli yarım küre şeklinde kader ortaklığımız bulunmaktadır.
olsa gerekir. Ama bununla ilgili bir açıklama
2.1.2.4 Yıldızlar Kurân’da hareket edi-
yoktur. Güneş ve ay sürekli olarak gökyüzünde
yor mu?
doğup batarak dolanmakta ve böylece “emirlere
“ uymaktadır. Dünya ise olduğu yerde durmakta, Kurân’ın hiç bir âyetinde yıldızların hare-
onu “sabitleyen” dağların aracılığı ile “bir döşek ketine ilişkin veri bulunmamaktadır. Bu durum
gibi serilerek” yerinden kıpırdamamaktadır. gerçekte yalın gözlemci modeli ile uyumludur.
Yeryüzünden gökyüzünü inceleyen bir gözlemci
Bir gözlemci yeryüzünden baktığında Güneş
yalnızca güneşin ve ayın hareketlerini saptaya-
ve Ay’ı, nitelikleri bakımından birbirine benzeyen
bilmekte buna karşılık yıldızların hareketini göz-
iki gök cismi olarak algılar. Ancak gözlemcimiz
lemleyememektedir. Müfessir Hamdi Yazır, 21
Güneş’in etkisini, Ay’a göre ısı ve ışık olarak çok
No.lu Enbiya Sûresi’nin otuz üçüncü âyetinde
daha fazla hissedecektir. İşte bu nedenle Kurân’da
“Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur.
güneş kandil benzetmesiyle kodlanırken, yalnızca
Bunlardan her biri bir felekte yüzüp gitmekte-
ışık etkisi nedeniyle ay, nur olarak adlandırılır.
dirler.” ifadesindeki yüzmek fiilinin ikiden fazla
Ama geceleri ayın hükümranlığı geçerli olduğu
çoğullar için kullanıldığını söyleyerek bu ifadenin
için Ay da Güneş kadar önemsenir ve bu iki gök
yıldızları hatta dünyayı da kapsadığını iddia etmek-
cismi arasındaki muazzam niteliksel fark göz ardı
tedir.(19) Ayrıca güneşin hareketinden anlatılmak
edilir. Ve her ikisinin de adları, âyetlerde hep birlik-
istenin de bu yıldızın Samanyolu Galaksisi’ndeki
te alınır. Çünkü yerdeki gözlemcinin gökyüzünde
hareketi olduğunu beyan etmektedir. Yorumun bu
etkilerini açıkça gördüğü ve yaşadığı yalnız bu iki
şekilde yapılması aslında bir zorunluluğun ürünü-
gök cismidir.
dür. Aksi takdirde yanlış bilgiler içeren âyetlerin
36 No.lu Yasîn Sûresi’nin kırkıncı Âyetinde kabulü gündeme gelecektir.
“Ne Güneş’in Ay’a ermesi, ne gecenin günü geç-
Âyetlerde geçen Güneşin hareketinin ne anlama
mesi gerekmez. Hepsi kendi feleğinde yüzer.”
geldiği daha önce açıklanmıştı. Konuyla ilgili kısa
denilmektedir. Bu ifadelerde, Güneş ve Ay’ın
ama çarpıcı bir not düşelim: Eğer dünyanın güneş
gökyüzünde birbirlerine yakın seyreden ve aynı
etrafında döndüğü biliniyor olsaydı ibâdet vakitleri
özelliklere sahip iki gök cismi olduğu anlamı yük-
bu şekilde hatalı ayarlanmaz ve gündüz ve geceye
lüdür. Eş deyişle, Dünya’nın, çevresinde döndüğü
ilişkin bu denli kesin yargılarda bulunulmazdı.
Güneş ile Dünya’nın çevresinde dönen bu anlamda
Güneş’in de çevresinde dönmekte olan Ay, aynı Otuz üçüncü âyetin yıldızların hareketine iliş-
kategoride değerlendirilmektedir. Hâlbuki, Güneş kin bilgi verdiği iddiasına gelince, bu da halusinas-
Sistemi’nin biricik yıldızı olan Güneş’in, bir geze- yon yorumlardan biridir. Âyette gerçekte gündüz,
gen uydusu olan Ay’a erişmesinin olanaksızlığına gece, güneş ve ay olarak dört unsurda bahsedilerek
ilişkin cümle kurmak bile Güneş Sistemi hakkında bunlardan her birinin kendi alanlarındaki hare-
hiçbir şey bilmemek anlamına gelmektedir. Bu keti vurgulanmaktadır. Yüzmek fiilinin ikiden
durum kurgudaki büyük yanlışın sonucudur. Ay, fazla çoğulu tanımlamasının nedeni bu olabilir.
Güneş’in çevresinde hareket eden bir gezegenin Müfessir Hamdi Yazır, tefsirinde: “Bunu bazıları,
uydusu olarak bilinmeyip de Güneş ile birlikte ve doğuş yerlerinin değişmesi itibariyle güneş ve ayın
aynı rotada “yüzen” bir gök cismi şeklinde kurgu- bir çoğulu gibi düşünmek ve dolayısıyla da diğer
lanırsa, bu farklı gezegen sisteminde Güneş, Ay’ın yıldızların âyette söz edilmediğini kabul etmek
peşinde dolanan bir gök cismine dönüşecektir. istemişlerdir.”(20) demekte ancak bu yorumu benim-
sememektedir. Hâlbuki Kurân’da iki doğunun ve
fabrika Ocak 2004 113
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

iki batının Rabbi ifadesi yer almakta ve bu tanım 2.2.1 Orojeni, Dağların İşlevi Üzerine
müfessirlerce güneşin farklı doğuş yerleri olarak
Kurân’da jeolojiye ilişkin bilgilere, genel olarak
açıklanmaktadır. Yinelersek fiildeki çoğulluğun
dağların yapısı ve işlevi üzerine açıklamalarda
yeryüzünden bakan bir gözlemcinin güneş ve ayın
bulunan âyetler üzerinden ulaşılabilmektedir.
değişken pozisyonlarına atıfta bulunma isteğinin
Dağların yapısı ile ilgili âyetlerin çoğunda, altı çizi-
âyetteki bir yansımasından başka bir şey olmadığı
lerek vurgulanan olgu dağların sabitliğidir. Buna
söylenebilir.
göre dağlar, yeryüzünün sallanmasını engellemek
Belki başka bir nedeni de olabilir. Ancak için- amacıyla “kazık gibi” arzın yüzüne “çakılmıştır”.
de yıldız ifadesi geçmediği halde âyete bu yorumu Bu tez, çevresini gözleyen, âlet ve bilimsel perspek-
yüklemekteki amacın, astronomi ile Kurân arasın- tiften yoksun meraklı bir gözlemcinin basit gözlem
da olumlu bir korelâsyon kurmak olduğu açıktır. sonuçları olarak kaydedilebilir. Yeryüzünün
Herkesçe kabul gören astronomik bilgiler, bu kez görünüşteki dinginliği, dağların muhteşem görü-
Kurân üzerinden keşfedilmeye çalışılmaktadır. nüşünün etkisi, bu ikisi arasında böyle bir ilişki
Yıldız ifadesinin neden bu âyette geçmediğini ve kurulmasını sağlamış gözüküyor.
başka hiç bir âyette yıldızların hareketine ilişkin
Basit gözlem tekniği, gündelik hayatımızla
teyit edici bir bilginin bulunmadığını acaba müfes-
ilgili kolaycı çıkarsamalarda bulunmamıza yol açar.
sirler nasıl açıklamaktadırlar? Açıklama ortadadır:
Bu çıkarsamaların sonuçları gündelik hayatımızı
Yalın Gözlemcimizin bu bilgiye, bulunduğu zaman
fazla etkilemez. Ancak görünürde gerçek olarak
ve mekânda ulaşması mümkün değildir. Bu neden-
algılanan gözlem sonuçlarının, kapsamlı, spesifik
le, âyetlerde, yıldızlar sabit olarak düşünülürken,
ve bilimsel metodolojinin ışığında incelendiğinde
“bir yıldız olan güneş ve ay belli bir vakte kadar
bir yanılsama ve algı hatası üzerine temellendiği
Allah’ın emri doğrultusunda insanlığa hizmet
anlaşılacaktır. Yeryüzünün dinginliği görünüşte
ederek, yeryüzünün üstündeki felekte yüzmeyi”
doğrudur. Hareketsiz ve bulunduğu mekâna güven-
sürdürmektedir.
le yerleşmiş bu muazzam kara kütlesinin sonsuza
2.2Jeoloji kadar sabit duracağını düşünebiliriz. Sonuçta yer-
Dağların oluşumuna ilişkin bilgi toplayan yüzünün hissetmediğimiz bir hareketi söz konusu-
Orojeni; depremlerin oluş, neden ve etkilerini ince- dur. Ancak deprem denen, bizim için trajedi, doğa
leyen sismoloji ve Dünya’nın en üst katmanı olan için değişimin sıradan dinamiklerinden bir jeoloji
kabuk ve hemen altındaki mantonun hareketlerini olayı gündeme geldiğinde her şey değişir, günlük
inceleyen Levha Tektoniği, yeryüzünün dinamiği- hayatın darlığını taşıyan bilgi ve kanılar yıkıntı-
ni anlamanın olmazsa olmazı üç bilim alanıdır. Üç ların arasında kalır. Böylece sığ ve basit mantığa
bilim dalı da jeoloji “ağacından” uzanmaktadır. dayanan bilgilerimizin ne denli anlamsız olduğu
ortaya çıkar.
İnsanların hayatlarını sürdürebildiği biricik
mekân olarak yeryüzünün coğrafyası her zaman Dingin denilen muazzam yeryüzü levhası mili
masal ve efsanelere konu olmuştur. Dinler de bu metrik hareketleriyle yoluna devam etmiş önündeki
konuyla ilgili yorumlarını “kutsal” metinleri ara- başka bir levhayı itelemiş, her iki levha parçası da
cılığı ile insanlığı aktarmıştır. Coğrafyanın dinsel iki inatçı keçi gibi birbirlerinin kuvvetini kırmaya
metinlerdeki tanımlamaları ile masallar arasındaki çalışmışlar ve nihâyetinde bu karşılıklı itme kuv-
paralellik dikkat çekicidir. Hangi anlatımın efsane veti uygun bir zaman ve mekânda bir levhanın
hangisinin dinsel olduğu çoğunlukla karışmak- diğerine üstün gelmesi ile sonuçlanmış, bu durum
tadır. Sorun şu ki Ortadoğu’nun dinsel metinleri levha üzerindeki arazide kırılmalara neden olmuş
köken olarak Mezopotamya kültürünün bir uzantısı böylece dünyanın derinlerinden inanılmaz ve muh-
görünümündedirler. Büyük bir sel olayının, tanrı- teşem kuvvetler açığa çıkarak yeryüzünün altına ve
ların cezalandırma eylemi olarak tufan ifadesiyle üstüne bir estetik cerrah gibi yeni bir şekil verme-
Sümer masallarından Kurân’a kadar nakledilmesi sine yol açmıştır.
örneklerden yalnızca birisidir. Hızını hissedemediğimiz için durağan sandığı-
Kurân’da yeryüzünün jeolojik kökeni ve mız muazzam kara kütleleri, hareket ettiğini bize
yapısına ilişkin açıklamalar içeren çok sayıda âyet evlerimizi yıkarak, kentlerimizi tahrip ederek gös-
bulunmaktadır. Özellikle dağların yapısı üzerinden terir. Deprem anlık bir hareket değildir. Kesintisiz
gerçekleşen bu değerlendirmeleri iki ana başlık süren bir hareketin zamanın bir noktasındaki sıçra-
altında inceleyebiliriz. masıdır. Ama sıradan gözlemci, bunu elbette böyle
algılamayacaktır.

114 Ocak 2004 fabrika


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

Kurân’da dağların yapı ve işlevine ilişkin açık- lemek gibi bir işlevi bulunmadığı ve aslında bizzat
lamalarda bulunan sûre ve âyetleri örnekleyelim: kendi varlık sebeplerinin, bu hareketlerin ürünü
olduğu bulguları karşısında, Kurânî bilginin jeoloji
I. 13 Ra’d 3.Âyet: Yine O. O dur ki yere bir
ile ilişkisi nasıldır?
uzantı verdi, orada oturaklı dağlar ve ırmaklar
yaptı. İnceleyelim:
II.16 Nahl 15.Âyet: O’dur sizinle sarsılmasın 2.2.1.1 Yeryüzü Nasıl Yürür? Levha
diye yer yüzünde sağlam dağları Kurân, ırmaklar Tektoniği Kuramı Üzerine
ve yollar ki ki gideceğiniz doğru yolu bulasınız.
“Dünya’nın iç yapısı konusunda, jeolojik ve
III.21 Enbiya 31.Âyet: Biz yeryüzünde sabit jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin des-
dağlar yarattık ki onunla sarsılmasınlar. Üstünde teklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu
geniş yollar yaptık ki doğru yola eresinler. modele göre yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-
100 km kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer)
IV.31 Lokman 10.Âyet: Gökleri dayanaksız
vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.
yaratan, yeryüzüne sarsılmasın diye sağlam dağlar
Bu kabuk, okyanuslar ve kara parçalarını olduğu
koyan O’dur.
kadar her türlü yaşam formunu da ayakta tutar.
V.41 Fussilet 10.Âyet: Yeryüzünde sağlam Kabuğun onda yedisi suyla kaplanmıştır ki, bu
dağlar yaratan, onları bereketlendiren, arayanlar durum gezegenin temel özelliğidir. Litosfer ile
için dört günde müsavi gıdalar takdir eden O’dur. çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2900 km olan
VI.50 Kaf 7.Âyet: ve yere de onu serdik. Ona kuşağa Manto adı verilir. Manto’nun altındaki
sabit dağlar oturttuk. çekirdeğin Nikel-Demir karışımından oluştuğu
kabul edilmektedir. Her katmanın kendine has
VII. 77 Mürselat 27.Âyet: Orada yüce dağlar kimyasal bileşimi ve fiziksel özelliği vardır. Erimiş
yarattık ve size tatlı su içirttik. yeryüzü, yaklaşık 4 milyar yıl önce soğudukça,
VIII. 78 Nebe 7.Âyet: Dağları birer kazık ağır materyaller dünyanın merkezine doğru çöker-
yapmadık mı? ken hafif elementler tersine yüzeye yakın yerlerde
kalmıştır. Yerin ısısı, yüzeyden derine gidildikçe
IX.79 Naziat 32.Âyet : Dağlarını oturttu. artmaktadır. Enine deprem dalgalarının yerin
Söz konusu sûrelerde dağların varoluş nedeni çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek (dış
yeryüzünün salınımını engellemek şeklinde özetle- yn) çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonu-
nir. Dağlar yere çivi gibi çakılmıştır. Böylece yeryü- cuna varılmaktadır. Dünyanın iç çekirdeği, devasa
zü bilinmeyen bir yere tutturulmuştur. Yeryüzünün bir basınçla sıkıştırılan katı bir kütledir.
sabitlenmesi, depremlerin engellenmesi anlamında Manto genelde katı olmakla birlikte yüzeyden
kullanılmamıştır. “Tefhimul Kurân” adlı eserinde derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulun-
Mevdudi aynı açıklamayı yaparak “Yeryüzünün, durmaktadır.
yaşanabilir bir yer olabilmesi için dağlar tarafından
sabitlendiğini ve bunun Allah’ın bir lûtfu olduğu- Taşküre’nin altında Astenosfer denilen yumu-
nu” söylemektedir. Yine aynı eserde 16 No.lu Nahl şak Üst Manto bulunmaktadır. Burada oluşan
Sûresinin on beşinci Âyetinin tefsirinde “Burada kuvvetler ve özellikle konveksiyon akımları nede-
dağların gerçek işlerinin yeryüzünü devinim ni ile taş kabuk parçalanarak birçok “Levha”lara
ve hızını düzenlemek olduğu gösterilmektedir. bölünmektedir. Üst Manto’da oluşan konveksiyon
Bizim bu sonuca varmamızın nedeni Kurân’ın akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek
birçok yerinde dağların bu yararlarından açıkça ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yuka-
bahsedilmiş olmasıdır.” denilerek dağ kütlelerinin rılara yükseldikçe taşkürede gerilmelere ve daha
yeryüzünün hareketini ve dünyanın dönüş hızını sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların
ayarlamak amacıyla yaratıldığına ilişkin yorumda oluşmasına neden olmaktadır. Halen 12 büyük
bulunulmaktadır. levha ve çok sayıda küçük levha vardır. Bu levhalar
üzerinde duran kıtalar birlikte Astenosfer üzerinde
Bu açıklamalar, jeoloji biliminin kıta hareket- sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların
lerine ilişkin dinamik kuramına yani levha tekto- hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.
niğine uymakta mıdır? Yeryüzü şekilleri; ovalar,
dağlar, platolar, birincil planda yerin üstünde Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde
meydana gelen süreçler sonucunda oluşmazlar mı? levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan
Özellikle dağların yeryüzünün hareketlerini engel- çıkan sıcak magma okyanus ortası sırtlarını oluş-

fabrika Ocak 2004 115


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

turmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri yakınlaşan levhalardan biri diğerinden daha ağır
bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sür- ise, bu levha diğerinin altına doğru giriyor. Aslında
tünen levhalardan biri aşağıya Manto’ya batmakta litosferin Astenosferin (ateşküre) içine girdiği bu
ve eriyerek yutma zonlarını oluşturmaktadır. noktaya “dalma batma noktası” deniyor. Bu olay
Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı iki okyanusal levha ya da biri okyanusal diğeri
olay yerin altında devam edip gitmektedir.” (21) kıtasal olan iki levha karşılaştığında gerçekleşiyor.
İki kıtasal levhanın yakınlaşmasındaysa her iki
Yerin jeolojik yapısına ilişkin bu uzun özet
levha da okyanusal levhalar gibi ağır ve yoğun
Kurân’daki âyetlerin bilimle hangi düzeyde ilişki
olmadıklarından dalma-batma hareketi gerçekleş-
içinde olduğunun anlaşılması için yazıldı.
miyor. Hareket eden üzerinde kıtaların bulunduğu
Kurân’da, dağlar yeryüzünün hareketini levhalar birbirleriyle karşılaştıklarında çarpışarak
durdurmak amacıyla yere çakılan kazıklar ben- dağların oluşumuna yol açarlar. İki kıtasal levha
zetmesiyle tanımlanmaktadır. Ve bu tanımın, sıra çarpıştığında, levhaların birbirlerine uyguladıkları
dağların oluşumu konusuna bütünsel bir açıklama basınç nedeniyle sıkışan levha sınırındaki kabuk
getiren levha tektoniği teorisi ile hiçbir ilişkisi kırılıyor ve üst üste binerek yükseliyor, ve zaman-
bulunmamaktadır. la sıradağlar oluşuyor. Birbirleriyle yatay olarak
Bu teoriye göre; Litosfer yani kabuk birbirine sürtünen levhalar aynı anda, zıt yönlü ve değişik
tutturulmuş oniki ana ve çok sayıda küçük levha- hızlarda hareket edebiliyorlar. Bu sürtünme sınırla-
dan oluşmaktadır. Okyanusal ya da kıtasal olan bu rı, litosferde kırılmalara ve büyük fayların oluşma-
levhaların büyüklüğü brkaç yüzk km’den binlerce sına, bu faylar da depremlere neden olabiliyor.”(22)
km’ye kadar değişebiliryor. Pasifk ve Antartarktika Levhaların birbiriyle çarpıştığı bu noktalar sismik
en geniş olanları. Genişlikleri gibi derinlikleri de olarak hareketli deprem bölgelerinin bulunduğu
değişebiliyor. Genç okyanusal litosferde kalınlık sıradağlardır. Himalayalar ve Tibet Platosu, kırk
15 km’den az iken yaşlı kıtasal litosferde, Kuzey beş milyon yıl kadar önce iki kıtasal levhanın
ve Güney Amerika’nın iç kısımlarında olduğu gibi yakınlaşmasıyla oluşmuştur. Toroslar, Balkan
200 km’ye çıkabiliyor. (22) Dağları,Alpler, Pireneler, And Dağları ve Rocky
Dağları da aynı şekilde oluşmuş sıradağlardır.
Bu levhaların dördü orta atlas sırtı denilen
Atlas Okyanusunun altında birbirleriyle sırt Aktif ya da sönmüş yanardağlara gelince;
sırta bulunmaktadır. Levhalar birbirine kafatası yanardağlar, litosferin yumuşak karnıdır. Bu
kemikleri gibi bağlı duruyor görünse de aslında karından geçmişte ya da bugün milyonlarca
levhaların sınırları boyunca volkanik faaliyet ve ton lav püskürmüş, püskürmekte ya da püskü-
depremlerin yoğunlaştığı faylar yer almaktadır. recektir. Ve elbette yanardağlar aktif deprem
İşte kıtalar bu levhalar üzerinde yer alır. Levhalar bölgeleridir. Depremler gibi yanardağlar da özel-
hareket ettikçe kıtalar da hareket eder. Peki bu likle litosfer levhalarının sınırlarında yer almakta-
nasıl gerçekleşir? Kabuğu oluşturan on iki büyük dır.Astenosferdeki basıncın kabuğun ince ya da en
levhadan söz etmiştik. Bu levhaların sınırlarında uygun yerinden serbest kalarak yer üstüne çıkması
meydana gelen volkanik faaliyetler, okyanusun şeklinde ifade edilebilecek yanardağ patlamaları da
altında Astenosfer’den litosfere madde transferi depremlere neden olmaktadır. Aktif volkanların
olarak özetleyebileceğimiz muazzam miktarlarda yanında bugün çok sayıda sönmüş yanardağ bulun-
magmanın, kabuğun dışına çıkarak birikmesine maktadır. Fakat ister sönmüş olsun ister olmasın,
yol açmaktadır. Bu biriken milyonlarca ton magma yanardağların bulunduğu bölgeler, haritalarda dep-
zamanla birbirinin üzerine yığılmaya ve önündeki rem alanları olarak taranır.
birikimi itmeye başlar. Biriken ve daha önce yeryü- Başka nedenlerle oluşan dağlar da bulunur.
züne çıkan donmuş magma üzerinde basınç uygu- Depremler sonucunda çökme sonucunda
layan litosferin bu genç tabakası üzerinde kıtaların çökmeyen tarafın yüksekte kalması ile oluşan hors
bulunduğu levhayı iter ve levhalar, kendilerine graben yapıları örnek olarak verilebilir. Ancak
sürekli olarak uygulanan basınçla manto üzerinde temel dağoluşumu levha tektoniği ile açıklanan
hareket ederler. sıradağlardır.
Maruz kaldıkları itme kuvveti ile farklı istika- Kurân’da dağların sağlam olarak yerleştiril-
mete yönelen sözgelimi Amerika Kıtası’nın üzerin- mesi ve sabitliği ile ilgili olarak kısaca belirtmek
de yer aldığı levha, önündeki başka bir levhayı ve o gerekirse yeryüzünü ince bir kabuk gibi saran
levhanın üzerindeki yeryüzü tabakasını (gündelik üzerinde yaşadığımız litosfer; aslında on iki ayrı
anlatımla kıta ve okyanusları) iter. “Eğer birbirine parça halinde kaba bir deyimle erimiş magmadan
116 Ocak 2004 fabrika
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

oluşan Astenosfer yani manto üzerinde yüzmek- “Etkin deprem bölgeleri; tektonik çukurlar,
tedir. Yalnız dağlar değil ovalar, platolar, nehirler, okyanus sırtları, dağ zincirleri, yanardağlar veya
tepeler, deltalar, denizler, kıyılar, kısaca dünya coğ- okyanus çukurları gibi bir dizi jeolojik olay’a
rafyasının tümü yüzmektedir ve kesinlikle hiçbir bağlıdır. Depremler taşküre levhalarının sınırlarını
yer, sabit değildir. Bugün itibariyle dünyanın şu çizer. Bu sınırlarda gerçekleşir. Levha içlerinde ise
anki koordinatlarında yer alan durağan bir nesne yer sarsıntıları çok ender olarak görülür.
ya da hareketsiz bir insan, yirmi dört saat sonra
Yerkabuğunu oluşturan levhaların,
aynı koordinatlarda tanımlanamayacaktır. Çünkü
Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle
bulunduğu kıta ya da yüzey hareket ederek yer
hareket halindedirler ve bu nedenle birbirlerini
değiştirmiş olacaktır. Hassas ölçümlü bir aletle bu
itmekte veya birbirlerinden açılmakta, bu olay-
hareketi saptamak mümkündür.
ların meydana geldiği zonlar deprem bölgelerini
2.2.1.2 Dağlar Depremleri Engeller mi? oluşturmaktadır. Birbirlerini iten ya da diğerinin
Sismoloji’ye Giriş altına giren iki levha arasında, harekete engel olan
bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket
Dağlara ilişkin âyetlerin tefsirlerinde Mourice
edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilme-
Bukallier gibi bazı müfessirler, Kurân’da yer
si gerekir.
alan dağların yeryüzünü sabitlemesi tezinin dep-
remleri önlemek anlamında kullanıldığını ve bu İtilmekte olan bir levha bir diğer levha arasında
bilginin de jeoloji tarafından doğrulandığını iddia sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur.
etmektedirler. Ancak gerçeğin tezahürü bu şekilde Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçek-
değildir. Hatırlayalım: Kıta ve okyanusların üzeri- leşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara
ne oturduğu levhaların hareketliliği ve çarpışmaları kadar yayılabilen deprem dalgaları ortay çıkar. Bu
sonucunda sıradağlar oluşmaktadır. Kayalar katla- dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin
narak kıvrılmakta böylece belki de bir deniz yatağı oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayı-
milyonlarca yıl içerisinde çok yüksek bir dağın lır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen,
doruğu olabilmektedir. Örneğin Himalayalar, kilometrelerce uzanabilen ve fay adı verilen arazi
Tethys adlı bir okyanus tabanının, levhaların bir- kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde
birleriyle çarpışarak katlanması sonucu oluşmuştur. gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir.
Himalayalar’ın zirvelerinde, deniz hayvanlarının Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yeryüzü-
fosillerine rastlanılmaktadır. ne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay
yeniden oynayabilir.
Peki bu sıradağların varlığı depremlere engel
oluşturmakta mıdır? Yanıt, levha tektoniğinin dina- Depremlerin oluşumunun bu şekilde ve
mik kuramı çerçevesinde hayırdır. “Bilhassa dağla- “Elastiki Geri Sekme Kuramı” adı altında anlatımı
rın oluştuğu bölgeler, devasa kuvvetlerin çok uzun 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır
bir zaman boyunca biriktiği alanlara işaret ederler. ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır.
Kıtalar çarpıştığında farklı kayalar üzerinde, farklı
Bu kurama göre, herhangi bir noktada zamana
yerlerde ve farklı biçimlerde etki eden kuvvetlerin
bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformas-
biriktiğini görürüz. En sert maddelerden oluşan bu
yon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji,
kayalar deformasyona karşı direnirler. Fakat belli
kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca
bir kritik noktada nicelik niteliğe dönüşür ve en
var olan sürtünme kuvvetini yenerek fay çizgisinin
sert kayalar bile kırılır ya da plastik deformasyona
her iki tarafındaki kayaç bloklarının ani yer değiş-
uğrarlar. Bu nitel sıçrama, tüm görkemli görü-
tirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon
nüşüne rağmen aslında yerkabuğunun yalnızca
enerjisini açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyiş-
ufacık bir hareketini temsil eden depremlerle dışa
le mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak
vurulur. Sıradağların oluşması büyük kıvrılmalara,
yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile
deformasyonlara ve kayaların yukarı hareketine
olmaktadır.
sebebiyet veren binlerce depremi gerektirir. Bu
noktada, sıçramalar ve çelişkilerle dolu diyalektik Aslında kayaların, önceden bir birim yer değiş-
evrim süreci çıkar. Sıkıştırılan kayalar, yer altı tirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksız-
kuvvetlerinin basıncına direnen ilk engeller olarak dır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hare-
görünür. Fakat kırıldıklarında durum tam zıddına ketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan
dönüşür, bu kuvvetlerin açığa çıkmasının kanalları konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli
haline gelirler.”(23) bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebil-
mekte ve sonradan kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar
fabrika Ocak 2004 117
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra gelmektedir. Türkiye’deki Kuzey Anadolu Fay ve
da kayaların uzak zamandan beri birikmiş olan California’daki San Andreas Fay bölgesi bu tür
gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı depremin tipik örnekleri olarak gösterilebilir. Bu
giderilmiş olmaktadır. fay hatları boyunca sık sık önemli yer değiştirmeler
kendini gösterir.
2.2.1.2.1 Oluş Nedenlerine Göre
Depremler Üçüncü tip deprem bölgesi bir tabakanın
altındaki diğer tabakanın dalmasından ileri gelen
Depremler oluş nedenlerine göre değişik tür-
okyanus çukurlarına bağlıdır. Depremler, bu dalma
lerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük
batma düzlemi (Benioff düzlemi) boyunca ortaya
bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla
çıktığı yere göre, yüzeysel veya olağan, ara (70 ila
birlikte az miktarda da olsa başka doğal nedenlerle
300 km) veya derin (300 ila 700 km) merkezli ola-
olan deprem türleri de bulunmaktadır.
bilir. Pasifik ateş çemberi (Andlar’dan başlayarak,
Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu Orta Amerika’dan Aleut, Japonya ve Filipinler’den
olan depremler genellikle “tektonik depremler” geçer, Endonezya’ya ulaşır) bu tipte bir deprem
olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla lev- bölgesidir.
haların sınırlarında oluşurlar. Yeryüzünde oluşan
Dördüncü tip deprem bölgesi, Birmanya’da
depremlerin %90’ı bu gruba girer. Türkiye’de
Akdeniz’e uzanan (Güney Avrupa ülkelerini
olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik
etkileyen) etkin kuşakla temsil edilir. Bu bölge,
depremlerdir. İkinci tip depremler “volkanik dep-
depremlerin genellikle yüzeysel olduğu ve iki
remlerdir” Bunlar volkanların püskürmesi sonucu
levhanın çarpışmasından doğan dağ sıralarına
oluşurlar. Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin
bağlı olarak geliştiği geniş bir kıta kuşağının ifade
yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal
eder. Bununla birlikte Hindikuş ve Romanya’da ara
olaylar soncunda oluşan gazların yapmış oldukları
merkezli ve Stromboli ve Vezüv gibi Tirren Denizi
patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldi-
volkanlarının altında derin merkezli depremler de
ği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili
vardır.(25)
olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden
olmazlar. Japonya ve İtalya’da oluşan depremlerin 2.2.1.2.3 Yeryüzüne Yüzeyden Bakmak
bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye’de aktif ya da Bir jeolojik Oluşumu Abartmak
yanardağ bulunmadığı için bu tip depremler ola-
Yere çakılan dağlar, gerçekte yer altındaki
mamaktadır.
muazzam hareketliliğin bir sonucu olarak üzeri-
Bir başka tip depremler de “çöküntü deprem- ne bastığımız ya da denizler altında devam eden
lerdir”. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), yeryüzü kabuğunun levhalar halinde kırılıp bu
kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli araziler- levhaların birbirlerinin üzerine çıkması ile oluş-
de erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun maktadır. Yeri sabitlediği iddia edilen dağlar, yerin
çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel hareketinin bir ürünüdür. Ve oluştuktan sonra da
olup enerjileri azdır. Fazla zarar getirmezler. bu hareketin bir parçası olmaya devam ederler.
Yeryüzünü salınımdan kurtardığı söylenen dağ-
Odağı denizde olan derin deniz depremlerin-
ların bulunduğu bölgelerin en fazla depremlere
den sonra denizlerde kıyılara oluşan ve bazen kıyı-
maruz kalan bölgeler olması ilginçtir.
larda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki
bunlara tsunami denir.”(24) Gerçekte depremlerin dağlık ya da düzlük
alanlara bakarak değerlendirilmesi bilimsel bir
2.2.1.2.2 Oluş Bölgelerine Göre
yaklaşım değildir. Genelde yükseltisi az, düz bir
Depremler
kıta olan Avrupa, sözgelimi deniz seviyesinden
Depremler oluş bölgelerine göre ise dört tipte aşağıda bulunan Benelux ülkeleri ya da Kuzey
toplanabilir. Bu bölgelerin ilki merkezi okyanus ve Orta Avrupa bölümü depremlerden etkilenmez
orta sırt ekseni üzerinde, iki tabakanın birbirlerin- iken Alplerin sıralandığı dağlık İtalya, deprem böl-
den uzaklaştığı dar toprak şeritlerinde görülür. Bu gesidir. Yine Rusyanın geniş stepleri depremden
bölgelerde görülen yer sarsıntıları yüzeyseldir. müstesna iken bu steplerin hemen altında yer alan
İkinci tip deprem bölgesi de genellikle yüzey- İran ve dağlık Anadolu Platosu Himalayalar, bunla-
sel olarak nitelendirilen sarsıntılar sahne olmakla rın dışında Andlar deprem bölgesidir.
birlikte, bu hareketler yanardağlardan uzakta, Yükselti bir neden değil sonuçtur. Levhaların
iki levhanın birbiri üzerine kaymasıyla meydana hareketi bu yükseltileri yaratmakta ancak dağların

118 Ocak 2004 fabrika


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

oluşumu levhaların hareketini engelleyememekte- Özet olarak, Kurân’da dağların yeryüzünü


dir. Dağlar levhaları olduğu yerde tutamamakta sabitlediği yerin hareketlerine engel olduğu şek-
bilakis sorun depremler yoluyla çözülmeye ve lindeki saptama, sabitlenen herhangi bir yeryüzü
stres bu şekilde atılmaya çalışılmakta bu sırada parçası olmadığı, üstelik dağların bulunduğu coğ-
olan bu bölgelerdeki yerleşim alanlarında yaşayan rafi parçaların yoğun sismik hareketlere maruz
milyonlarca insana olmaktadır. Sorun, yer üstünde kaldığı ve bu anlamda insanlığın bu bölgelerde
değil yer altındadır. Kabuğu oluşturan levhaların tehdit altında olduğu gerçekleri karşısında gerçek-
birbirleriyle sınır oldukları hatlar boyunca gerçek- likle bağlantısını yitirmektedir. Dağların kütlesel
leştirdikleri hareketlerden kaynaklanmaktadır. Bu ağırlıklarının yere uyguladığı basınç nedeniyle olu-
levhaların sınırları binlerce kilometre uzunlukta- şan ya da oluşmakta olan süreçleri, yerin hareke-
dır. Birmanya’dan Akdeniz’e uzanan levha hattı tinin engellenmesi şeklinde algılamak örneğimizi
ile Andlardan başlayıp Orta Amerika’ya oradan yineleyecek olursak bir geminin denize uyguladığı
Japonya ve Endonezya’ya uzanan levha sınırları basıncın denizin hareketini engellediğini söylemek
örnek olarak verilebilir. anlamına gelecektir. Dağ ya da kaya kütlesinin
durumunu yeni ve daha yıkıcı şiddette dönüşüm-
Fakat sıradağların jeolojik dinamik yapısını
lerin gerçekleşmesine neden olan bir olgu olarak
incelediğimizde, temel belirleyici olmak üzere
değerlendirmek jeolojik metodolojinin gereğidir.
levhaların birbirleriyle ilişkilerini teorinin ortası-
na yazmamız gerekmektedir. Ayrıca sıradağların 2.2.2 Dağların yürümesi
uyguladığı basıncın levha hareketliliği ile olan
Dağlarla ilgili Kurân’da geçen ikinci tez ise
ilişkisi, dünyanın bu noktalarındaki sismik hare-
dağların yürüdüğü bilgisidir. Bu bilgi üzerinden
ketleri artıran faktörler arasında yer almakta, bu
müfessirlerce yapılan tefsirler gerçekten akıllara
kuvvetler birbirlerini mas eden tarzın aksine deği-
seza olacak niteliktedir: Dağların yürüdüğü bilgi-
şik yönelimlere yol açan yeni kuvvet bileşkeleri
sinin gerçekte dünyanın kendi ekseninde dönüyor
yaratmaktadırlar.
oluşunun simgesel bir anlatımı olduğu yorumu
Kurân’daki dağların dünyayı sabitlemesini bunlardan birisidir. Diğeri ise dağ hareketinin kıta-
anlatmak amacıyla kazık gibi yeryüzüne çakıldığı ların hareketliliğine ilişkin eşdeyişle levha tektoniği
ifadesi sabit bir yeryüzü olmadığı için geçersiz, kuramına ilişkin bilgi vermek amacıyla âyete yazıl-
anlamsız bir iddia olarak Kurân’ın hanesine yazıl- mış olduğu yorumudur.
ması gerekmektedir. Kaldı ki “kırılmalar ya da
Gerçekte dağların yürüyor olduğuna ilişkin
dalma- batma hareketi gibi levhaların birbirlerine
yalnızca bir âyet bulunmaktadır. O da 27 No.lu
uyguladıkları basıncın boşalmasını sağlayan olay-
Neml Sûresi’nin seksen sekizinci âyetidir. Bu
lar olmasaydı, levhalar çok uzun bir zaman önce
âyetin dışında dağların hareketini içeren çok sayıda
birbirlerine kenetlenecek ve küresel bir yapı oluş-
âyet bulunmakla birlikte, bu âyetlerdeki ifadeler,
turup, yerlerinden kımıldamayacaklardı. Ancak
açık bir şekilde, kıyâmet sürecinde vuku bulacak
levhaların hareketi milyarlarca yıldır devam ediyor
olaylar arasında dağların yürümesini içermektedir.
ve duracağa da pek benzemiyor.”(26) Bu yapıya
Diğer bir deyişle dağların yürümesi, Kurân’da bir
sahip kabuğun sabit olduğu Venüs gezegeninde hiç
kıyâmet belirtisi olarak sunulmakta ama yalnızca
depremin olmadığını hatırlatalım.
bir âyette farklı bir anlatımla geniş zamanlı bir fiil-
Son olarak dağların bulunduğu bölgeyi kütle- le dağların bugün de yürümekte olduğu ifadesine
sel ağırlığı ile sabitlediği tezi manto üzerinde yüzen yer verilmektedir. Ancak ifadenin yer aldığı Neml
kabuk bilgisi çerçevesinde akışkanların mekaniğine Sûresi’nin bu âyeti de, ilginçtir, kıyâmet senaryosu-
aykırı bir iddiadır. Queen Elisabeth Transatlantiği na ait bilgiler içeren âyetlerle birlikte yazılmaktadır.
ne denli büyük olursa olsun üzerinde yüzdüğü su Söz konusu âyetler kıyâmete ilişkin gelecekte yaşa-
kütlesini sabitleyemez. Ancak su kütlesine uygu- nacak belirtiler hakkında bilgi sunarken içlerinde
ladığı basınçla suyu bileşik kaplar teorisine uygun seksen sekizinci âyetin fiil çekimi birden bugüne
olarak denizlerin diğer alanlarına eşit olarak iter. dönmekte ve bir “doğa olayı” anlatılmaya başlan-
Aynı şekilde dağların mantoya uyguladığı basınç maktadır.
mantonun sabitlenmesine neden olamaz. Ancak
Neml Sûresi’nin konuya ilişkin âyetlerini sıra-
kütle basıncı Dünyanın başka alanlarına yayılır
sıyla yazalım.
ve oralardaki dinamikleri harekete geçirir. Kısaca
hareket sonsuz bir bileşkedir. Sayısız elemanın bir- I. 27 Neml 82.Âyet: Söz onlar üzerine vuku
birleriyle girdiği etkileşim ve bağıntı içerisinde yeni bulunca onlar için yerden bir mahlûk çıkarırız ki
süreçleri tetikleyerek sonsuza akmaktadır.
fabrika Ocak 2004 119
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

o insanlara Âyetlerimize inanmamış olduklarını yürütüldüğü zamanın kıyâmetin kopuş anı olduğu
söyler. vurgulanmaktadır. Mevdudi “Tefhimul Kurân”
adlı eserinde” Kehf Sûresinde yer alan dağların
II. 27 Neml 83.Âyet: O gün her ümmetten,
yürütülmesine ilişkin bilginin aynı şekilde Neml
Âyetlerimizi yalan sayanlarından birer grup topla-
Sûresinde de olduğu belirterek “Yerçekimi ortadan
yacağız. Onlar sıra sıra durdurulacaklardır.
kalktığında o gün, dağlar, bulutlar gibi oraya bura-
III. 27 Neml 84.Âyet: Onlar gelince O buyu- ya hareket edeceklerdir. Kurân aynı olayı Neml
racak ki “Siz Benim Âyetlerimi hiçbir bilgi ile kav- Sûresi 88. Âyette şöyle anlatır. “ Dağları görürsün
ramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa neydi o de onları sabit (donmuş) sanırsın. Oysa o gün onlar
yaptığınız? bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler.” diyerek
IV. 27 Neml 85.Âyet: Zulümleri yüzünden o konuya açıklık getirmektedir.
söz, onların üzerine vuku bulmuştur. Artık onlar Levha tektoniği teorisinin Kurân’daki kanıtı
konuşmazlar. olarak sunulan ve litosferin, astenosfer üzerindeki
V. 27 Neml 86.Âyet: Onlar görmezler mi ki hareketini anlattığı iddia edilen bu âyet, Mevdudi’nin
Biz dinlensinler diye geceyi yarattık ve görsünler yorumu ile gerçek anlamına kavuşmakta, dağların
diye gündüzü. Bunda gerçekten iman eden kavim yürümesine ilişkin âyetler son analizde, kıyâmetin
için âyetler vardır. kopuş sürecinde yaşanacak olaylar olarak Kurân’da
kodlanmış gözükmektedirler.
VI. 27 Neml 87.Âyet: Sûr’a üfürüldüğü gün
Allah’ın dilediklerinden başka göklerde kim var, Ancak Neml’in seksen sekizinci âyetini diğer-
yerde kim varsa dehşetli korkuya kapılacaklardır; lerinden ayırıp dağların yürümesi bilgisinin âyette
hepsi uysal uysal O’na geleceklerdir. açıklanmış olduğu kabul edilse dahî bu bilgi jeoloji
bilimi ile çelişmektedir. Daha önce de açıklandı;
VII. 27 Neml 88.Âyet: Sen dağları görür, onla- levha tektoniğine göre Dünya’nın bizim de üze-
rı sağlam durur sanırsın. Hâlbuki onlar bir bulut rinde yaşadığımız kabuk kısmı on iki levhadan
geçimi gibi geçip giderler: Bu her şeyi mükemmel oluşmaktadır. Ve bu levhalar manto denilen alt
yapan Allah’ın sanatıdır. Gerçekten O’nun işledik- katman üzerinde yüzmektedir. Bu yüzme hareketi
lerinizin hepsinden iyice haberi vardır. mantonun “taşıdığı” bütün kabuk için geçerlidir.
VIII. 27 Neml 89.Âyet: Her kim ki iyilikle Yani yalnız kıtalar değil aslında okyanuslar da
gelirse, bundan daha hayırlı bir mükafatla karşıla- ,okyanus tabanı kastediliyor, hareket halindedir.
nır; onlar o günün korkusundan emin olurlar. Ovalar, platolar, elbette dağlar, tepeler, mağara-
lar, vadiler kısaca tüm karasal coğrafya hareket
IX.27 Neml 90.Âyet: Kötülükle gelen kim- halindedir. Kurân’da yürüdüğü söylenen dağlar,
seler ise yüzükoyun cehenneme atılırlar. “Ancak eğer kıta hareketliliğinin kanıtı olarak sunuluyorsa
yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!” şunu söylemek gerekir ki Kitap’ta vurgusu yapılan,
Görüldüğü üzere Neml Sûresinin sekiz âyet- insanın bastığı toprağın hareketliliği değil, sadece,
lik topluluğu, kıyâmet günü meydana gelecek olay- görkemi ile tarih boyunca insan topluluklarında
ları ve insanların tepkilerini işlemektedir. Âyetleri, korku ve saygı uyandıran dağların yolculuğudur..
zamanı belirsiz bir gelecekte gerçekleşecek kıyâ- İnsanın güvenli bir şekilde üzerinde yaşadığı, evini
met senaryosu olarak okumak mümkündür. Ancak şehirlerini kurduğu yeryüzünün; aslında denizde
seksen sekizinci âyet, gelecekten günümüze dön- yüzen bir gemi gibi hareket halinde olduğu gerçeği-
mekte ve dağların bugün hareket halinde olduğunu ni insanlar, yaratıcı bilim adamı Alfred Wegener’in
içeren bir anlatım içermektedir. şahsında, on dokuzuncu yüzyılda fark edebildiler.
Ve ancak yirminci yüzyılın ikinci yarısında sağlam
Dağların hareketini konu olan diğer sûreler- bir teoriye dönüştürebildiler.
deki ilgili âyetlerin tümü açıkça kıyâmet senar-
yosunun bir parçası olarak, gelecekte olacak bir Sözün özü, Neml Sûresi’nin seksen sekizinci
olayı anlatmaktadır. 81. Sûre olan Tekvir’in ilk âyeti, gerçekte dağların yürüyor olduğuna değil
âyetleri kıyâmetin oluşumunu anlatmakta ve yürüyeceğine ilişkin bir bilgi içermektedir. eden
üçüncü Âyette “Dağlar yürütüldüğü zaman” ifadesi “Şimdiki zaman”lı fiil çekiminin bu âyette kul-
kullanılmaktadır. 78. Sûre Nebe’nin on sekizinci lanılmış olmasının nedenini ise 8 Haziran 632
ve yirminci âyetlerinde Sûr’a üflendikten sonra tarihi ile birlikte, birinci ağızdan öğrenmemiz artık
dağların yürütüleceği bildirilmektedir. Ve yine 18. mümkün olamayacaktır.
Sûre olan Kehf’in kırk yedinci âyetinde dağların 2.3 Biyoloji

120 Ocak 2004 fabrika


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

Kurân’da canlılar dünyasına ilişkin çok sayı- vuran İslâm Müfessiri Mourice Bukallier hayatla-
da âyet bulunmaktadır ve çoğunluğu, Allah’ın rını binlerce yıldır hayvancılıkla sürdüren kabile
varlığına delil olmak iddiasıyla yazılmışlardır. Bu insanının bu tür bilgilerin çok uzağında olduğunu
anlamda, bilgi, derli toplu sunulmamakta, yeri ve iddia edebilmektedir. Bu hayvanlarla ömrünü geçi-
konusuna göre tezin desteklenmesi amacıyla ek ren, onları besleyen, büyüten sonra kesip yiyen ve
bilgi mâhiyetinde ve sınırlı bir veri olarak aktarıl- her şeyinden yararlanan bir bedevinin bu bilgiler-
maktadır. den bihaber olduğunu düşünmek tuhaf olsa gerek.
Üstelik âyette geçen ifadelerden zooloji adına derin
Örneğin, 6 No.lu En’am Sûresi’nin doksan
bilgiler çıkarmak da ancak anlam kırılmaları içeren
dokuzuncu âyetinde “ O, gökten su indirendir.
zorlama yorumlarla mümkün görünüyor.
Bununle her şeyin bitkisini yetiştirdik, ondan bir
yeşillik çıkardık, ondan da birbiri üstüne bindi- İnsanın doğum öncesi dönemine ilişkin açıkla-
rilmiş taneler türetiyoruz... Hiç şüphesiz inanacak malarda bulunan 22 No.lu Hac Sûresi’nin beşinci
topluluk için bunda gerçek âyetler vardır.” Âyetini, müfessirler öyle inanılmaz bulmaktadırlar
ki o dönemde, insan anatomisi ile ilgili eğitim
Ya da 13 No.lu Râd Sûresi’nin üçüncü
almadan da öğrenebilecek olan ve sözlü kültür
âyetinde “Ve o yeri yayıp uzatan onda sarsılmaz
aracılığı ile kuşaktan kuşağa aktarılan bilgiler,
dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her
uygarlıkların beşiği olan Ortadoğu coğrafyasında
birinden ikişer çift yaratmıştır. Geceyi gündüze
hiç bilinmiyormuş gibi muameleye tabi tutulmakta
bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir top-
bu yaklaşım üzerine âyetin dolayısıyla Kurân’ın
luluk için âyetler vardır.”
mucizevî niteliği inşa edilmektedir. Söz konusu
23 Müminun Surêsi’nin yirmi birinci âye- âyette “ Ey insanlar, eğer dirilişten yana kuşku
tinde “ Gerçekten hayvanlarda da sizin için bir içindeyseniz gerçek şu ki biz sizi topraktan yarat-
ders vardır. Karınlarının içinde olanlardan siz tık, sonra bir damla sudan, sonra alak’tan, sonra
içmektesiniz. Ve onlarda sizler için daha bir çok yaratış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasın-
yarar vardır. Sizler onlardan yemektesiniz.” denil- dan, size açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı
mektedir. konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz.
Bu âyetlerin yazımındaki amaç insanların bil- Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz...” ifadeleri yer
mediği konularda aydınlatılması değildir. Tersine almaktadır. İnsanın ana karnında, önce kan pıhtısı,
herkesin bildiği ve fikir birliği içinde olduğu sonrasında ise şekillenmeye başlayan bir et parçası
konularda başka bir açıyla bakışın, eşdeyişle yeni olarak tanımlanması ve nihâyetinde, belli bir süre-
bir düşünce yönteminin benimsetilmesidir. Ancak, de doğumun gerçekleşmesi; hamilelik, doğum ve
geçmişte ve günümüzde müfessirlerin çoğu, bu düşük vakalarının günümüzden çok daha doğaya
bilgilerden zooloji, botanik, moleküler biyoloji ve tâbi ve zor koşullar altında yaşandığı dönemin coğ-
biyolojinin diğer alanlarına ilişkin kapsamlı ve rafyasında herkesin malûmu olan konulardı.
ayrıntılı veriler devşirmeye çalışmakta ve “mucize- Âyette geçen “Alak” ifadesi pıhtılaşmış kan
”ye delil aramaktadırlar. Hâlbuki bilgiler, ne hayret anlamına gelmektedir. Ve bir olasılık, hamileliğin
uyandırıcı niteliktedir ne de o güne kadar bilin- başlangıç aşamasında meydana gelen düşüklerin,
meyen konuları açıklayan mahiyettedir. İnsanları peltemsi bir kanamayla gerçekleşmesine atfen
ikna etmek amacıyla mucize göstermek amacıyla kullanılmış olabilir. Çiğnemlik et ifadesi de aynı
yazılmadıkları ortadadır. Canlılığa ilişkin genel şekilde, ceninin anne karnından açığa çıkması
kabul görmüş, doğru ya da yanlış bilgiler, Allah’ın ile tanımlanabilmektedir. Eş deyişle âyetteki
iradesinin tecellisi olarak açıklanmaktadır. Amaç evreler, gözlemlerden edinilmiş bilgileri içermek-
tek tanrılı bir dinin bakış açısını, tebliğin sunulduğu tedir.Mevdudi de, Tefhimul Kurân adlı tefsirinde,
kitleye edilene göstermektir. bu âyetteki ifadelerin bilimsel araştırmaya değil
Ancak, müfessirler böyle düşünmemektedir- gözleme dayandığını o nedenle âyetin yorumlan-
ler. Sözgelimi, 16 No.lu Nahl Sûresi’nin altmış masında bilimsel temel arayışına girmenin gereği
altıncı Âyetinde geçen “Sizin için hayvanlarda da olmadığını, sıradan bir bedevinin de “bu safhaların
elbette ibretler vardır. Size, onların karınlarındaki keyfiyyetini” bildiğini söylemektedir. Ne yazık ki
fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, diğer müfessirler, konuya, Mevdudi gibi gerçeğin
içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru ekseninden bakamamaktadırlar.
bir süt içirmekteyiz.” İfadesinden hayvanın karın Özet olarak biyoloji ile ilgili konularda gündelik
bölgesinde oluşan süte ilişkin verilen detayların hayattan edinilen gözlemler, bilginin ana kaynağını
o dönemde bilinmesinin imkansızlığından dem oluşturmaktadır. Gözlemle edinilmesi mümkün
fabrika Ocak 2004 121
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

olmayan canlılığın kökenine ilişkin konularda ise evrenin merkezine koyan ben merkezci düşünceyi
eski din ve mitolojilere dayanan destan ve efsaneler ve şizofreniyi beslemektedirler.
devreye girmektedir.
İnsanın maddesel oluşumuna ilişkin Kurân
Bu bölümde canlılar dünyasına ilişkin âyetlerin âyetleri, varoluşu bir süreç olarak değil anlık bir
tümü tek tek incelenerek polemiğe girilmeyecektir. yaratılış eylemi ile açıklanmaktadır. 3 No.lu Âl-
Hatta evrim teorisine aykırı âyetler üzerinde bile i İmran Sûresi’nin elli dokuzuncu âyetinde
durulmayacak, yerine iki temel konu üzerinde “Şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu Adem’in
analize girişilecektir. Bunlar insanın; 1. Oluşumu durumu gibidir. O’nu topraktan yarattı, sonra ona
ve 2. Üremesidir. ol demesiyle o da hemen oluverdi.” İfadesine yer
verilmektedir. İnsan’ın diğer tüm canlı organizma-
2.3.1 İnsanın Oluşumu
lar gibi tek hücrelilerden ortama en uygun hücre
Kurân, İnsan’ın yaratılışını tekil bir olay kombinasyonları oluşturarak ve daha gelişmiş ya
olarak sunar. Doğa’daki canlı ve cansız madde da doğaya daha uyumlu canlı yapıları biçimlendir-
etkileşimleri, kendi yasalarına ve kurallarına göre mek sûretiyle farklılaşmasına ilişkin biyoloji bilgisi
işlemeye devam etmekte ancak insanın oluşumu böylece baştan reddedilmektedir.
söz konusu olduğunda “Allah”, iç işleyiş yasalarıyla
“Ol” emriyle insan yaratılmakla birlikte yara-
“yarattığı” Doğa’ya müdâhalede bulunmaktadır..
tılma esnasında kullanılan temel madde topraktır.
İnsan, İslâm’da, kapalı bir sistem olan Kâinat’ın
Bu konuda detaylı ve farklı ifadelere âyetlerin
içinde doğal süreçler ile oluşturulmamış ve başka
çoğunda rastlanmakla birlikte oluşumun kronolojik
bir âlemde var edilerek Dünya’daki hayat zinci-
sırayla tanımlandığı âyetler bulunmaktadır:
rinin içine alınmış bir canlıdır. Dışarıdan içeriye
aktarılma, gerçekte, Doğa’nın işleyişine köklü bir 32. Secde Sûresi’nin yedinci âyetinde “ Ki O,
müdâhaledir. yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratma-
ya da bir çamurda başlayandır.”denilmekte hemen
İlahiyât düşüncesine göre yalnız doğa değil
ertesinde aynı Sûre’nin sekizinci âyetinde “Sonra
doğa yasaları da , Allah tarafından yaratılmıştır.
onun soyunu bir özden basbayağı bir sudan yapmış-
Doğa’nın bu yasalara uygun hareket etmesi de
tır.” ifadesine yer verilmektedir. 35. Fatır Sûresi’nin
Allah’ın emirleri gereğidir. Ancak Allah, yasaları
on birinci âyetinde “Allah sizi topraktan yarattı
yarattığı halde, zaman zaman doğa üstü müdâhale-
sonra bir damla sudan.” bilgisi verilmektedir.
lerle yasaların işleyişine engel olmaktadır. Bu ciddi
bir tartışma ve itiraz konusudur. Allah’ın mutlak 2.3.1.1 İlk Kadının Oluşumu
gücü çerçevesinde var ettiği evren modeline, arada
Havva’nın yaratılışına ilişkin âyetleri incele-
bir, “deux machine” gibi davranarak sistem dışı
yelim:
müdâhalelerde bulunması, modelin iç işleyişindeki
yetersizliğin kanıtıdır. Allah mucizelere başvurarak I. 7 Araf 189. Âyet: O sizi tek bir nefisten
ya da sistem dışında yaratılmış unsurları sisteme yarattı ve kendisiyle durulup yatışması için ondan
entegre ederek, kurduğu modeli deforme etmek- da eşini var etti.
tedir. Aslında sorun evren modelinin, programatik II. 4 Nisa 1. Âyet: Ey insanlar. Sizi tek bir
yenilenmeye ihtiyaç duymasıdır. nefisten yaratan ondan da eşini yaratan her iki-
Yalnızca İnsan türünün, evrenin dışında üreti- sinden de bir çok kadın ve erkek türetip yayan
lip dünyaya nakledilmesi ve mucizeler değil, dinler Rabbinizden korkup sakının.
ve peygamberlerin tebliği de Model’deki problemin III.30 Rûm 21.Âyet: Onda sukün bulup
ürünüdür. İnsanların, evrene ait olarak düşünül- durulmanız için size kendi nefislerinizden eşler
mediği bir modelde insanların yaşayış tarzları da yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kıl-
sistemin dışından dikte ettirilmektedir. İnsan, doğa ması da onun âyetlerindendir.
ve evren bütünün parçaları olarak Kurân’da yer
almamaktadır. Doğa yalnızca bir fondur. Hayâl IV.39 Zümer 6.Âyet: Sizi tek bir nefisten
alemi olarak düşünülür. Bu tarzın psikolojide yarattı sonra da ondan kendi eşini var etti.
tanım karşılığı şizofrenidir. İnsan, tüm maddesel Âyetlere göre, İlk insan Âdem, topraktan yara-
varlığı ve yaşantısı ile doğaya ait bir canlı olduğu tılmış ancak Âdem’den sonraki kuşaklar sperm
halde, bunun böyle olmadığını düşünmekte, aksini aracılığı ile üremişlerdir. Ancak burada eksik
kanıtlamak için kişiliğini ikiye bölmekte, “gerçek- bir halka bulunmaktadır. İkinci insan, Âdemden
lik” algısında kırılma yaşamaktadır. Kısaca doğaya doğamayacağına göre nasıl varolmuştur? Gerçekte
yabancılaşmaktadır. Dinler sistem olarak, insanı
122 Ocak 2004 fabrika
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

ilk insan ifadesi yanlıştır. “İlk erkek insan” demek gibi biyoloji ile bağlantılı bilim dalları ile ilişkilen-
doğru olacaktır. Bu anlamda Havva ilk dişi dirmek mümkündür.
insandır. Ancak Kurân’da Havva’nın yaratılışına
Doğa sonsuz hareket ve süreçler dizilimidir. Her
ilişkin âyetlerdeki anlatım dikkat çekicidir. İnsan
şey bir öncekinin sonucu bir sonrakinin nedeni ola-
öncelikle “Âdem”den yaratılmıştır. “Yaratılan”ın
rak varolur. Varoluş, ezelden ebede uzanan sonsuz
erkek olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Çünkü
bir devamlılık olarak gerçekleşir. Varlık, kesintisiz
sonrasında ortaya çıkan “ihtiyaç” nedeniyle ve
bir süreçte birbirine dönüşen, değişen, bulunduğu
Âdem kendisiyle “yetinemediği” için Havva yara-
mekan ile ilişki içinde madde alışverişine giren,
tılmak “zorunda kalınmıştır. Kadının yaratılış tarzı
dışarından alan, dışarıya veren, kopan, birleşen,
ilginçtir. Ne topraktan ne de spermden yaratılmış-
ayrışan, sentezlenen ve ancak anlık fotoğrafı alına-
tır. Kurân’a göre Âdem yaratıldıktan sonra yine
bilen dinamik bir kavramdır. İnsan da bu dinamik
Âdemin bedeninden var edilmiştir. Kurân’a göre
yapının parçasıdır. Bu dinamik yapı içerisinden bu
kadın bedensel varlığını erkeğe borçludur. Bundan
süreçlerden geçerek insan haline gelmiştir. İnsanın
sonradır ki eşeyli üreme yani doğasal çoğalma tek-
şu anki anatomik kimliği, ulaşılmış son durak değil
niği işlemeye başlamıştır.
olsa olsa ara konaktır. Gelecekte nasıl bir değişim
Kadın, bu âyetlerdeki ifadelere göre insan geçireceğini bilememekle birlikte, değişime uğra-
türünün talî unsurudur. Aslî unsur, elbette erkek- yacağını bilimsel bir kesinlikle bilebiliriz.
tir. Tersi olsaydı, Havva önce yaratılır, sonrasında
Bugünkü İnsanın, yani Homo Sapien
Havva’dan Âdem çıkartılırdı. Yavrusunu karnında
Sapien’lerin dünyadaki varlığının geçmişi yaklaşık
taşıyarak kendi vücudundan besleyen kadın figü-
kırk bin yıldır. Ama mitokondrileri, kloroplastları,
rü böylesi bir kurgu için daha uygun bile olabilir.
hücre çekirdekleri kısaca organelleri olmayan (pro-
Nitekim, mitolojilerin temelinde “Kadın Tanrıların”
karyot) tek hücrelilerden organelli (ökaryot) tek
egemen olduğu dönemler mevcuttur. Toprağa atfe-
hücrelilere, ökaoryotik tek hücrelilerden, ökaryotik
dilen ana sıfatı, o dönemlerden günümüze kalan
çok hücrelilere, oradan deniz omurgasızlarına, ilk
mitolojik bir ifadedir. Anaerkil toplum yapılarının
omurgalılardan ilk balıklara, amfibiyumlardan
inanışlarında kadın, yaratıcı sıfatıyla öne çıkmakta
sürüngenlere ve nihayet ilk memelilere, memeliler-
ve kutsanmaktaydı.
den australopithecuslara, onlardan homo habilisle-
Ancak İslâm ve diğer Ortadoğu dinlerinin re, sonrasında homo eractuslara ve oradan da homo
erkek egemen yapısı, kadına değil, erkeğe ilk insan sapiens’e uzanan süreç gerçekte hayatın geçmişini
olma “şerefini” bahşetmiştir. İktisadî yapıların, bize verir. Bu geçmiş milyarlarca yıllık bir zaman
erkek egemen toplum yapılarını öne çıkardığı dilimini kapsar. İnsan, maddesel temeli ve can-
dönemlerde eski inançlar da revize edilmiş, kadı- lılığının gelişimi açısından bir ağaç gibi doğanın
nın dinsel kimliği bastırılarak ötelenmiş ve erkeğe ayrılmaz bir parçasıdır. Nasıl ki bir ağacın kökleri
egemen sosyal roller veren mitsel kimlik kartı çıka- yalnız toprağa değil dünya tarihinin yüz milyonlar-
rılmıştır. Kadının erkekten türemesi ise toplumsal ca yıl önceki geçmişine uzanıyorsa İnsan da protein
statü kaybının temel bir göstergesidir. dokusu ve genotipi ile dünyanın ilk oluşum evrele-
rinin derinlerine kök salmıştır.
2.3.1.2 İnsanın Hammaddesi:Toprak
Bu nedenledir ki bira mayası gibi tek hücreli
Âdem topraktan yaratılmıştır. Bu açıkça âyet-
canlılar ile insan arasında şaşılacak kadar yakın
lerde ifade edilir. Ancak toprağın niteliği ile ilgili
biyolojik bir ilişki vardır. Vereceğimiz tek bir örnek
tanımlamalar, nüanslar içermektedir. Toprak için; 6.
bile yapılabilecek tüm itirazları geçersiz kılmaya
En’am Sûresi’nin ikinci âyetinde çamur, 15. Hicr
yetecektir: “Sitokrom-C, kendine özgü biyolojik
Sûresi’nin yirmi altıncı âyetinde (pişmiş) kuru
etkileri olan bir enzimdir. Yani aninoasitlerden
çamur ve kara balçık, 22. Hac Sûresi’nin beşin-
meydanan gelmiş bir yumurta akı maddesi bir
ci âyetinde toprak, 23. Müminun Sûresi’nin on
proteindir. Her hücrenin iç solunumunda hayati
ikinci âyetinde süzme çamur, 30. Rûm Sûresi’nin
önem taşıyan “oksijen” aktarımının vazgeçilmez
yirminci âyetinde toprak, 37. Sâffât Sûresi’nin
maddesidir. Her protein gibi sitokrom-c enzimi
on birinci âyetinde cıvık yapışkan çamur ifadeleri
de aninoasitlerin birleşmesiyle oluşmuş bir zincir-
kullanılmaktadır. Kurân’ın insan modeli, işlenebilir
moleküldür. Bu enzim her canlıda yirmi değişik
cıvık yapışkan bir çamur kütlesine şekil verilmesi
aminoasitten yüz dört tanesinin bir araya gelmesiy-
üzerine kuruludur. İnsan, topraktan üretilmiş, son-
le oluşmuştur. Hatta kimi istisnalarda bir kaç halka
rasında kurguya entegre edilmiştir. Bu modeli, ne
daha fazladır.
biyoloji ile ne de antropoloji, embriyoloji ve genetik

fabrika Ocak 2004 123


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

Sitokrom-c enziminin, insan, maymun, köpek, zaten insan vücudunun yapısında bulunmaktadır.”
tavşan, tavuk , kurgağa , tonbalığı, kelebek, buğ- yorumunu yapmaktadır. Bu aslında, totolojidir. Bir
day, küfmantarı, hamur mayasından oluşan on bir şeyi kendisiyle açıklamaya çalışmak ve gerçekte
canlı türündeki bileşimi incelendiğinde sonuçlar hiçbir şey açıklamamaktadır. Bu durumda yalnız
hayret vericidir. Bir kere insandan hamur maya- insanlar değil tüm canlılar, ayrıca gezegenler, yıl-
sına kadar incelenmiş bütün canlı türlerinde iç dızlar ve benzeri cansızlar da topraktan yaratılmış
solunum dediğimiz oksijeni hücreye taşıma ola- demektir. Canlı ve cansız varlıkların tümü, aşağı
yının aynı enzimce gerçekleştirildiğini kolaylıkla yukarı toprakta bulunan elementlerden türemiş ya
görürüz. Belli işlevler, değişik canlı türlerinde aynı da dönüşmüşlerdir. Bir açmaza çözüm bulabilmek
enzimlere yüklenmiş olduğu bugün artık kesinlik için, doğadaki bütün canlı ve cansızlar için geçerli
kazanmıştır. olan maddesel bir gerçek âyetteki açıklamanın
parçası haline getirilmeye çalışılmaktadır. Hâlbuki
Buna göre birbirleriyle hiç bir ilişkisi yokmuş
âyetler, üzerinde yorum yapılamayacak kadar
gibi görünen canlı türlerinde bile molekülün aynı
sarîh, net ve anlaşılır niteliktedir.
yerlerinde (halkaların karşılıklı basamaklarında)
aynı aminoasitlerin sık sık ortaya çıktığı görül- 15. Hicr Sûresi’nin yirmi altıncı âyetinde
mektedir. İnsan ile Rhesus maymunun bütün “Andolsun biz insanı (pişmiş kuru bir çamurdan,
halkalarında sadece elli sekizinci sırada aminoasit şekillenmiş kara balçıktan yarattık.”denilmekte, 37.
değişiklik göstermektedir. İnsan ile köpeği karşılaş- Sâffât Sûresi’nin on birinci âyetinde “Şüphesiz
tırdığımızda sadece on bir yerde uyumsuzluk söz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık.”
konusudur. Türler arasında akrabalık ilişkisi azal- İfadesi kullanılmaktadır. İşlenmeye elverişli yapış-
dıkça aminoasit dizilimindeki uyum da azalmakta- kan ve süzme çamur kullanılmak sûretiyle insan
dır. Ne var ki insan ile maya bakterisi arasında bile sûretinin şekillendirildiği bu âyetlerden açıkça
bütün farklılıklara karşın enzim molekülünün elli anlaşılmaktadır. Yine Âl-i İmran Sûresi’nin
beş noktasında aynı aminoasitler yer almaktadır. üçüncü âyetinde “Ol” emriyle Âdem’in yani ilk
insanın yaratıldığı söylenerek, insanın doğa koşul-
Bu özelliklerden çok önemli bir sonuç çıkar:
ları içerisinde dönüşerek değil bir anda yaratıldığı
Yeryüzündeki hayat tek bir kökten gelmiştir.
sonradan meni aracılığı ile türetildiği bildirilmek-
Tekhücreliler, balıklar, böcekler, kuşlar, memeliler,
tedir. Yine Havva’nın yaratılışı da doğal süreçlerde
insanlar ve bitkiler, tümü de bugün varolan hayat
değil Âdem’in iskeleti ya da vücudu kullanılarak
biçimlerinin tümünün atası olan, hayatın tek bir ilk
gerçekleştirilmiştir.
biçiminden, bir ilk-hücreden türemiş olmalıdır. O
çok çok uzak geçmişlerde bir yerde, hayat bu geze- Kısaca İslâm müfessirlerinin bilime uygun
gen üstüne yerleşmeye başladığında, bu gezegende hale getirmek için âyetlerde geçen toprak kavra-
yer almış ve almakta olan bütün hayat biçimlerinin mını deforme ederek ulaştıkları elementer yapı
geleceğinin küçücük bir canlının, bu ilk-hücrenin yorumunun Kurân’da karşılığı bulunmamaktadır.
ayakta kalabilme ve tututunabilme şansına bağlı Kitap’ta böyle bir kurgu yoktur. Konunun ilginç
bulunduğu bir an varolmuş olmalı.”(27) yanı Müfessir Mevdudi, tefsirinde bir yandan âyet-
lerdeki toprak kavramının elementleri anlatmak
Bu nedenledir ki balıklarla, sivrisineklerle
amacıyla kullanıldığını vurgularken öte yanda
biraz daha uzak, balinalarla, köpeklerle daha yakın
âyette geçen yapışkan çamur ifadesi için, seramikte
ve elbette maymunlarla hemen hemen aynı genoti-
kullanılan, işlenmeye elverişli ve insan şeklinin
pe sahibiz. Çünkü canlılığımızın temeli dünyadır.
verildiği toprak yorumunu getirmektedir.
Ve aynı temelden farklılaşan bir canlı âleminin
üyesi olarak kelimenin gerçek anlamında tüm 2.3.1.3 İşlenebilir Çamur’un Mantığı
aminoasit kökenlilerle kardeşiz. Evren maddesinin
İnsanın topraktan yaratılması kurgusu yalnız
dönüşümü ile oluşmuş durumdayız. Türeyişimizin
Kurân’da değil değil tüm Ortadoğu dinlerinde, bu
kökeni ortaktır.
dinleri besleyen Mezopotamya ve Mısır uygarlık-
İnsanın topraktan şekil verilerek yaratıldığı larında ve bu uygarlıklara kaynaklık eden mitolo-
tezinin bilimsel bulgularla aykırılığını giderebil- jilerde mevcuttur. Pişmiş topraktan alet üretebilen
mek için İslâm müfessirleri, toprak konusuna farklı İlkel toplumlar, günlük pratiklerinde, çamur ve
bakış açıları getirmeye çalışmışlardır. Sözgelimi kilden yapmış oldukları heykelcik ve aletlerden
Mevdudi, Tefhimul Kurân’da, “Âyetlerdeki toprak yola çıkarak, Tanrı ya da tanrıların da insanı bu tür
ifadesiyle gerçekte toprakta yer alan temel element- kolay işlenebilir ve kullanışlı bir maddeden yapmış
ler kastedilmektedir. Söz konusu elementlerin tümü olacağına ilişkin bir kanı geliştirmişlerdir. Bu kanı,

124 Ocak 2004 fabrika


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

Sümer söylencelerinden Ortadoğu dinlerine geçe- Burada hatırda tutulması gereken nokta, insanın,
rek varlığını bugüne kadar sürdürmüştür. Âyetlerde topraktan çanak çömlek üretme bilgisini kendi
geçen yapışkan çamurun tıpkı çömlek gibi şekil varoluşuna nasıl uyarladığı, kendi elleriyle yarat-
verilerek insana dönüştürülmesi ve toprağın pişi- tığı heykelciklere bakarak kendisinin de başka bir
rilmesi ifadeleri, mitolojik algının yansımalarıdır. ustanın elinde şekillendirildiğine ilişkin mitolojik
Kurân’ı Kerîm de açık bir şekilde insanın bir hey- masalları gündelik hayatından nasıl çıkardığıdır.
kelcik gibi toprak malzemeden yoğrularak en güzel Bilimsel metodolojiden yoksun gözlemci, kendi
şekilde yaratıldığını söylemektedir. varoluşunun temeline ilişkin acze düştüğü her
durumda, gündelik hayatında karşılaştığı zorluk
“Sümer’de: Tanrılar özellikle dişi Tanrılar
ve bunlara karşı geliştirdiği toplumsal ve teknolojik
çoğalmaya başlayınca işlerinin çokluğundan, yiye-
çözümleri, aczden kurtulmanın ve kendince tatmin
ceklerinin hazırlama zorluğundan yakınıyorlar ve
edici bir açıklama yapmanın aracı olarak kullan-
bütün tanrıları var eden Deniz Tanrıçası Nammu’ya
mıştır. Hayata ilişkin nesnelliği ve gerçeği deforme
bir çare bulması için yalvarıyorlar. O da Bilgelik
eden ama yine de varlığın nedenine yanıt araması
Tanrısına bilgeliğini ve marifetini göstermesin
anlamında, kendi konjonktüründe, saygı uyandıran
söylüyor. Bilgelik Tanrısı yumuşak kilden şekiller
bir emektir bu. Ama geçmişin bir argümanıdır ve
yapıyor ve Tanrıçaya sesleniyor: ‘Ey annem! Adını
ne yazık ki bu metot, hayatı anlamak adına günü-
vereceğin yaratık oldu. Onun üzerine Tanrıların
müzde de kullanılmaya devam etmektedir.
görüntüsünü koy. Dipsiz suyun çamurunu karıştır.
Kol ve bacakları meydana getir. Ey annem! Yeni 2.3.2 İnsanın Üremesi
doğanın kaderini belirle. İşte o bir insan!”(28) sözle-
İlk insanın topraktan var edilmesi gözle-
riyle yeni yaratılan canlıyı selamlıyor. Dipsiz suyun
me dayanan bir bulgu değil tamamen mitolojik
çamuru ile Müminun Suresindeki süzme çamur
bir öykülemedir. Topraktan yaratılma aşaması
arasındaki bağlantı açıkça görülmektedir. Tekvin 2-
geçildikten sonra insanın eşeyli üremesi ile ilgili
7’de, “Rab Allah yerin toprağından adamı yaptı ve
bilgiler içeren âyetler, biyoloji ve tıp bilimleri açı-
onun yüzüne hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan
sından analize uygundurlar. Bu analiz sonucunda,
canlı oldu.”(29) denilmektedir. Amoritçe’de Adamu,
Kurân’da, kadın ve erkeğin içinde yer aldığı bir
İbranice’de Adam veya Ha-Adam olarak anılan
üreme modelinin tasvir edildiği ancak bu modelin
Adem, kırmızı toprak anlamına gelmektedir.
kesinlikle eşeyli üreme anlamına gelmediği görül-
Sümer uygarlığı, Ortadoğu dinleri ve Kurân mektedir. Eşeyli üreme eğer “eşey hücreleri olan
arasındaki ortak hikaye kültürünü yazılı metinler erkek ve dişi gametlerin zigotu oluşturmak üzere
üzerinden takip etmek heyecan vericidir. İnsanlığın birleşmesi.”(30) olarak tanımlanıyorsa Kurân’da
kültürel mirası anlamında geçmişten geleceğe insanların bu bilimsel tanıma uygun üremedikle-
aktarılan bu hikayeler, bize Kurân’da yer alan bir rini söylemek gerekmektedir.
âyeti hatırlatmaktadırlar: 27.Neml Sûresi’nin alt-
Âyetleri incelemeye başlayalım:
mış sekizinci âyetinde “inançsızlar”, “Andolsun
ki bu tehdit bize yapıldığı gibi daha önce de ata- I.16 Nahl 4.Âyet: İnsanı bir damla sudan
larımıza yapılmıştır. Bu, öncekilerin masallarından yarattık, buna rağmen o, apaçık bir düşmandır.
başka bir şey değildir.” dediklerinden dolayı aynı II.18 Kehf 37. Âyet: “Kendisiyle konuşmakta
Sûrenin bir sonraki ayetinde, ne ilgiçtir yine tehdit olan arkadaşı ona dedi ki: Seni topraktan sonra bir
edilmektedirler: “De ki yeryüzünde gezin de görün damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün bir
günahkarların akibeti nice oldu görün!” Anlaşılan adam kılanı inkâr mı ettiniz.
inkârcılar dinsel şiddetin doğası konusunda yanıl-
mamaktadırlar. Mantık değil tehdit üzerine kurulu III.22 Hac 5.Âyet: Ey insanlar, eğer diriliş-
bir yapının tüm dinler için geçerli olduğu görülü- ten yana kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki biz sizi
yor. Ancak “aynı “İnkârcılar”ın yanılmadıkları bir topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra
başka konu daha bulunuyor. O da Kurân hikaye- bir alak’tan sonra yaratış biçimi belli belirsiz bir
lerinin niteliği ile ilgili. Bu hikayelerin gerçekten çiğnem et parçasından; size açıkça göstermek için.
eskilerin masalları ve efsaneleri olduğu, kanıtlarıyla IV. 23 Mü’minun 12.Âyet: And olsun biz
ortada duruyor. insanı, süzme çamurdan yarattık.
Bütün canlıların ortak atadan geldiğini kanıt- V. 23 Mü’minun 13.Âyet: Sonra onu bir su
layacak bilginin DNA’larımızda yazılı olduğu artık damlası olarak savunması sağlam bir yere yerleş-
biliniyor olduğuna göre insan ile çamur arasında tirdik.
bir ilişkiyi tartışmanın bir önemi kalmamıştır.
fabrika Ocak 2004 125
Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

VI.32 Secde 8.Âyet: Sonra onun soyunu bir insan üremesi konusunda neyi anlatmak istediği
özden, basbayağı bir sudan yaratmıştır. meçhûldür. Döl, erkeğe özgü bir kavramdır. Kadın
VII. 35 Fatır 11.Âyet: Allah sizi topraktan için kullanılmamaktadır. Belki kadın üreme organ-
yarattı, sonra bir damla sudan, sonra da sizi çift larında gerçekleşen salgılar anlatılmak istenmekte-
çift kıldı. Onun bilgisi olmaksızın hiçbir dişi gebe dir. Kavramlar iç içe geçmiş olup açıklayıcılıkları
kalmaz doğurmaz da. bulunmamaktadır.

VIII. 36 Yasin 77.Âyet: İnsan bizim kendisini İslâm modelinde Kadın, sosyal ilişkilerden
bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi olduğu gibi biyoloji alanından da kovulmuş görün-
o apaçık bir düşman kesilmiştir. mektedir. Biyolojik fonksiyonların tanımlanma-
sında bile kadın, ikinci plana itilmekte hatta yok
IX.40 Mümin 62.Âyet: O’dur ki sizi toprak- sayılmaktadır.
tan sonra bir damla sudan sonra bir alak’tan yarattı.
Sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü Gerçekte insanı var eden spermatozoit değil-
çağınıza erişmeniz sonra da yaşlanmanız için size. dir. Ovosit yani yumurta da tek başına üremede
bir anlam taşımaz. Zaten eşeyli üremenin mantığı
X.53 Necm 46.Âyet: Bir damla sudan meni bu değildir. Eşeyli üreme, türün çeşitli genetik
döküldüğü zaman. karakterlerini kromozomlarında taşıyan farklı eşey
XI.75 Kıyâmet 37.Âyet: Kendisi dökülüp-akı- hücrelerine ihtiyaç duyar. Erkek eşey hücreleri,
tılan meniden bir damla su değil miydi? erbezlerinde spermatozoitleri, dişi eşey hücreleri ise
yumurtalıkta ovositi üretir. Bu iki gametin birleş-
XII. 76 İnsan 2.Âyet: Hiç şüphesiz biz insa- mesiyle döllenmiş yumurta oluşur. Böylece anne ve
nı karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu babadan farklı ama her ikisinin kromozomlarında
denemekteyiz. Bundan dolayı, onu işiten ve gören saklı genetik karakterlerin en iyilerinin sentezle-
yaptık. nerek oluşmuş yeni bir canlı biçimlenir. Bu canlı;
XIII. 77 Mürselat 20.Âyet: Sizi basbayağı bir ortama uyum sağlamak ve dayanıklılık açısından
sudan yaratmadık mı? öncekilerden daha nitelikli olacaktır. Böylece tür,
doğal seçilim yoluyla doğayla uyum içinde değişe-
XIV. 77 Mürselat 21.Âyet: Sonrasında onu rek ve ya da evrilerek varlığını devam ettirecektir.
savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
Eşeyli üreme, yavrunun oluşumunda anne
XV. 80 Abese 19.Âyet: Bir damla sudan yarattı ve babaya eşit görev yükler. Bu görev, babanın
da onu bir ölçüyle biçime soktu. yaratması, annenin yaratılana koruma sağlaması
XVI. 86 Tarık 5.Âyet: İnsan bir baksın hangi anlamında değildir. Canlı, iki cinsin ortak ürünü-
şeyden yaratıldı? dür. Her iki cinsten aldığı seçkin genleri bir sonraki
kuşağa aktarmak üzere yine farklı bir cinsle eşeyli
XVII. 86 Tarık 6.Âyet: Dökülüp atılan bir üreme gerçekleştirecektir.
sudan yaratıldı.
Kurân’ın üreme algısı, eşeyli üreme modeli
Bir damla su, âyetlerden anlaşılacağı üzere üzerine kurulu değildir. Âyetlerde anlatılan üreme
sperm’dir. Erkeğin “döküp akıttığı” sperm, “savun- tekniğinin biyolojideki karşılığı döllenmesiz üreme
ması sağlam bir yer olan” kadının rahmine yerleş- olabilir. Ancak bu tip üremede sperm devreye gir-
mekte burada “alak” yani kan pıhtısına, sonrasında memekte ve yumurta, döllenme olmaksızın embri-
bir çiğnem ete dönüşmekte ve nihâyetinde, “Allah”, yon oluşturmaktadır. Kurân’daki model ise ‘ovosit’i
bu et parçasını “bebek olarak çıkarmaktadır.” tamamen devre dışı bırakmakta ve ‘spermatozo-
Doğum öncesi sürecin baş aktörü olan “nutfe” it’ten yani erkek gametten zigot’u yani döllenmiş
yani sperm, tüm âyetlerde doğuma sebebiyet veren yumurtayı üretmektedir.
temel argüman olarak işlenir. Kadının üremedeki
rolüne yalnızca Mürselat ve Mümi’nun sûrele- Biyolojik bulgulara tamamen aykırı bu tezlerin
rinin iki âyetinde değinilmekte, altı bin altı yüz âyetlere kaydedilmesinin bir nedeni konu hakkında
altmış altı âyetlik Kurân’ın başka hiç bir yerinde dönemin tıp bilgisinin ve özellikle kitabın yazıldığı
insanın üremesinde kadının rolüne ilişkin bir bilgi çevredeki entellektüel birikimin yetersizliğidir.
bulunmamaktadır. Yalnız 76. İnsan Sûresi’nin Bununla birlikte, kadının üreme fonksiyonunun
ikinci âyetinde, “Gerçek şu ki biz insanı katışık bir böylesine ötelenmesinin temel gerekçesi olarak
nutfeden yarattık.” denilmektedir. Birbirine karış- ataerkil toplumun dokusuna işlemiş, erkek egemen
mış sperm anlamında “katışık nutfe” ifadesinin zihniyeti birinci sıraya yazmak gerekmektedir.

126 Ocak 2004 fabrika


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

Kurân’ın perspektifinde her alanda ikinci Şaşırtıcı değil mi? Mantıksal kurgunun temel-
plana itilen ve önemsizleştirilen kadın nihâyetinde lerini analiz edince kullanılan kavramların gerçek-
biyolojik varoluş konusuna sıra geldiğinde de aynı te hangi anlamlara karşılık geldiğini ve örneklerin
kaderi yaşamaktan kurtulamamaktadır. İnsanın hangi amaca seslendiğini görmek zor olmuyor!
biyolojik çoğalmasında sperm öne çıkarılmakta
yaklaşık on altı âyette insanın spermden yaratıldığı
vurgulanmakta ancak yalnızca iki âyette, lütfen, Kurân’daki üreme olgusuna bir başka açıdan
üreme konusunda kadından söz edilmekte, burada bakarsak; eşeyli üreme ile çoğalan bir canlı türün-
da sperm kaynaklı pıhtının korunmasına yönelik de önce bir cinsin, sonra da bu erkeğin “kendisiyle
çok da başat olmayan bir tür “saklama kabı” işlevi durulup yatışması için kendisinden” dişisinin
kadına atfedilmektedir. yaratılması hikayesinin, insanı doğal bütünün
parçası olarak görmeyen bir zihniyetin ürünü
2. Bakara Sûresi’nin iki yüz yirmi üçüncü
olduğu görülecektir. Doğa’da çok çeşitli temel ve
âyetinde “Kadınlar sizin için bir tarladır. O halde
ara üreme modelleri olmakla birlikte bir türe ait
tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendiniz için
cinsin karşı cins olmadan yani kendini üretme
ileriye hazırlık yapın. Allah’tan korkun ve herhalde
olanağından yoksun şekilde varolması anlamsızdır.
onun huzuruna varacağınızı bilin. Sen müminleri
Canlı türlerinin temel işlevi üremek ve soyunu sür-
müjdele!” denilmektedir. Kullanılan tarla meta-
dürebilmektir.
foru, ilginçtir. Ve üremede kadın ve erkeğin rolü
konusunda Kurân’daki algıyı açığa çıkarmaktadır. İlginçtir ki aynı zihniyet, doğanın dışında ve
Âyetin yazılma nedeni belki cinsel ilişkinin gerçek- ondan bağımsız olarak yaratılan insan kavramını
leşme biçimlerine karşı uyarı mahiyetinde olabilir. itirazsız kabul ederken söz konusu insanın anato-
Ama verilen örnek kadın ve erkeğin eşeyli üreme- mik olarak diğer hayvanlardan hiçbir fark gözetil-
deki işlevini Kurân açısından öylesine mükemmel meden organları ve hücreleri, yeme, içme, boşaltım
tanımlamaktadır ki bu kadarını Muhammed bile ve üreme sistemleri ile hayvanların, bire bir kopyası
düşünememiş olabilir. olarak yaratılmasını kesinlikle sorgulamamaktadır.
Hayvanlarla ve özellikle memeli canlılarla benzer
Örneği analiz edelim. Ancak tarla metaforunu
anatomik yapıya sahip insanın diğer hayvanla-
daha iyi anlayabilmek için değişik bir yol izleyelim
rın ve tüm canlıların geçirdiği değişim süreç ve
ve Kurân’daki üreme kurgusunu önce tarla ve
mekanizmalarınca biçimlendirildiği gerçeğinin
tohum ilişkisi üzerinde yazalım. Sonrasında tarla,
kabul edilmesi yerine insan, evrenin merkezine
çiftçi, tohum ve ürün kavramlarının yerine kadın,
alınmakta ve doğal ortamından koparılarak başka
erkek, sperm ve çocuk kavramlarını koyarak yeni-
bir “gerçekler” âleminin dolayısıyla şizofreninin
den okuyalım: “Tarla ve çiftçi ilişkisinde, ürünü
kapıları açılmaktadır.
belirleyen çiftçidir. Bu tohumun, tarlaya “atılma”
nedeni ise çiftçinin kendisidir. Tarla, tohumu Şimdi, Tarık Sûresi’nin beşinci âyetinin
alır, büyümesi için korunaklı bir ortam yaratır. Bu sormuş olduğu soruyu kendimize, yeniden sora-
arada çiftçi, tarlanın ihtiyaçlarını karşılar, ürünün lım: “İnsan bir baksın hangi şeyden yaratıldı?” Ve
tarlanın karnında sağlıklı bir şekilde gelişmesi için düşünelim: Bu sorunun yanıtı acaba aynı sûrenin
tarlaya bakar ve nihayetinde tarla ürünü verir. bir sonraki âyetinde geçen “dökülüp atılan bir su”
Ürünün genetik kimliği, tarlaya değil tamamen da mı gizli yoksa türü oluşturan cinslerin “yaratıcı
tohuma bağlıdır.” ortaklığı’nda mı?
Şimdi tarla yerine kadın, çiftçi yerine erkek,
tohum yerine sperm ve ürün yerine çocuk yazarak (devam edecek...)
metni tekrar edelim: “Kadın ve erkek ilişkisinde,
çocuğu belirleyen erkektir. Bu spermin, kadına
“atılma” nedeni ise erkeğin kendisidir. Kadın,
spermi alır, büyümesi için korunaklı bir ortam
yaratır. Bu arada erkek, kadının ihtiyaçlarını 21 Kasım 2003, Cumartesi
karşılar, kadının karnında çocuğun sağlıklı bir Saat 09:26
şekilde gelişmesi için kadına bakar ve nihâyetin-
de kadın çocuğu verir. Çocuğun genetik kimliği, Çalışma Odası
kadına değil tamamen sperme bağlıdır.”

fabrika Ocak 2004 127


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

NEIL A. ARMSTRONG

LEBANON, OHIO 45036

July 14,1983
Ek 1:
Mr. Phil Parshall Director
Jaques Yves Cousteau’nun müslüman olduğuna
ilişkin iddiaların yalanlandığı Cousteau Vakfı’nca Asian Research Center
yayımlanan bildiri.
International Christian

Fellowship 29524 Bobrich

Livonia, Michigan 48152

Dear Mr. Parshall:

Mr. Armstrong has asked me to reply to your letter and

to thank you for the courtesy of your inquiry.

The reports of his conversion to Islam and of hearing

the voice of Adzan on the moon and elsewhere are all

untrue.

Several publications in Malaysia, Indonesia and other

countries have published these reports without verifi-

cation. We apologize for any inconvenience that this

incompetent journalism may have caused you.

Subsequently, Mr. Armstrong agreed to participate in a

telephone interview, reiterating his reaction to these


Temsili fax resmini kullandık. Orjinalinin kopyası büromuzdan temin edilebilir.
stories. I am enclosing copies of the United States

State Department’s communications prior to and after

that interview.

Ek 2: Sincerely
Neil Armstong’un Müslüman olduğuna ilişkin iddi-
Vivian White
aların yalanlandığı Basın Bürosu’nca yayımlanan
bildiri : Administrative Aide

[ Kaynak:
http://www.answering-islam.org/Hoaxes/ncil.html ]
(Not: Geçtiğimiz iki ekte işaret edilen metinler
İslamiyet Gerçeği Web Sitesi’nden alınmıştır. )

128 Ocak 2004 fabrika


Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

11.Mevdudi, Tefhimul Kurân, CD


Ek 3 :
12.Bebel August, Hz. Muhammed ve Arap İslam Kültürü Dönemi,
Amaç, Kurân’ın bilim karşısındaki duruşunu
kavramaktan öte gerçekten Kurân’a ait bilginin ne Çev. Veysel Atayman, Bordo Siyah, Klasik Yayınlar, İstanbul 2003
olduğunun çıkarılmasıdır. Yoksa Kurân son analizde Syf.12
bir bilim kitabı değildir. Elbette Kurân’ın iddiası tüm 13.Woods Alan, Grant Ted, Aklın İsyanı, Çev. Ömer Gemici, Ufuk
bilgilerin kendinde saklı olduğudur üstelik bilimle Demirsoy, Tarih Bilinci Yay., İstanbul 2001, Syf. 200
çelişen, fazlasıyla problemli tezlerin âyetlerde yazılı
14. Agy, Syf 193
olduğu vakıadır. Ama bu bir toplumsal yönetim kitabı-
dır. Bir tür hukuk kitabı da denilebilir. Amacı, insan ve 15.Çığ Muazzez İlmiye, Kur’an, İncil Ve Tevrat’ın Sumer’deki
toplum ilişkilerini düzenlemektir. Zaten Kurâna ilişkin Kökeni, Kaynak Yayınları, İstanbul, Mart 2003,Syf.35
temel itirazımız onun “bilimsel tezlerine” değil sosyal
16. Agy, Syf,35
projesinedir. Bu sosyal projenin, modernite ile yaşadı-
ğı çatışma İslâm çevrelerinde de zaten temel gündem 17. Agy, Syf,38
maddesidir.
18. Aydın, Erdoğan, İslâmiyet Gerçeği, Kaynak Yay., Cilt II. İstanbul
Ek 4 : 1993, Syf. 172,
Gözlemcimizin efsaneler, meseller ve menkıbeler 19.Yazır, Hamdi, Hak Dini Kurân Dili, Feza Gazetecilik, İstanbul,
üzerine kurulu evren ve doğa bilgisi, sıradan insa- Cilt V. Syf.451
nın gözlem ve hafızasıyla uyum içinde olduğu için
20. Agy, Syf.451
kolaylıkla kabul görmektedir. Örneğin Dünyanın bu
coğrafyasının geçmişte maruz kaldığı büyük bir su 21.www.deprem.gov.tr
taşkını, “tufan efsanesi” olarak, kültürel yollarla, yani 22.Yılmaz, Elif, Bilim Teknik Dergisi Kasım 2003, Levha Tektoniği
masal, dinsel öykü ve efsaneler aracılığıyla kuşaktan
ve Su Syf. 63
kuşağa aktarılmış bir afettir. Bu afete ilişkin bilgilerin
gözlemcimiz tarafından da aktarılması tebliğ edilen 23.Woods Alan, Grant Ted, Aklın İsyanı, Çev. Ömer Gemici, Ufuk
kitle açısından sorun yaratmamakta bilakis onlara Demirsoy, Tarih Bilinci Yay., İstanbul 2001, Syf.241
yabancı gelmeyen bir olaydan bahsedilmesi tebliği 24.www.deprem.gov.tr
inanılır kılabilmektedir. Gözlemcimizin bu olayı
yaşayarak bilmesi mümkün olmadığına göre, bilgisi- 25.Tematik Larousse

nin temelinde geçmişten gelen efsaneler fazlasıyla yer 26.Yılmaz, Elif, Bilim Teknik Dergisi Kasım 2003, Levha Tektoniği
tutmaktadır.
ve Su Syf. 63
Dip Notlar; 27.Ditfurth, Von Hoimar,Dinazorların Sessiz Gecesi,Çev.Veysel
1.Sagan, Carl, Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı, Çev. Aytaman, Alan Yay.,İstanbul, Cilt I, Syf. 245-250
Miyase Göktepeli, Tübitak Yay. İstanbul 1998, Syf 45 28.Çığ, Muazzez İlmiye, Kur’an, İncil ve Tevrat’ın Sumer’deki
2.Yazır, Hamdi, Hak Dini Kurân Dili, Feza Gazetecilik, İstanbul, Kökeni, Kaynak Yayınları, İstanbul, Mart 2003, Syf. 36
Cilt II Syf. 512 29. Agy, Syf. 37
3.Heyet, Kurân ve Açıklamalı Türkçe Meâli, Medine 1992 Sayfa,
30.Büyük Larousse Ansiklopedisi, Milliyet Yay., İstanbul 1992 Cilt
476 ve 583,
VII Sayfa 3347
4. Agy, Sayfa 596,
Yazıda geçen âyetler için başvurulan Kurân meâlleri:
5.Bodley R.V.C. Hazreti Muhammed, Çev. Semih Yazıcıoğlu,
1. Mevdudi, Tefhimu’l Kurân, CD, Editör Ali Bulaç, İnsan
Nebioğlu Yay., İstanbul Syf. 43,
Yayınları, İstanbul
6. Agy, Sayfa 50,
2. Türkçe Kurân’ı Kerim, Çev. Osman Nebioğlu, Nebioğlu Yayınları
7. Agy, Sayfa 50, 1969? İstanbul
8.Rodinson, Maxime, Silahlı bir Peygamberin Doğuşu, Çev. Attila 3. Kurân ve Açıklamalı Türkçe Meâli, Çev. Heyet, Kral Fahd
Tokatlı, Göçebe Yay., Syf. 73 Basımevi, Medine, 1992
9. Agy, Sayfa 76 4. Kurân ve Yüce Meâli, Çev.Hamdi Yazır, Sabah Yayınları.,
10. Agy, Sayfa 75 İstanbul, 1999

fabrika Ocak 2004 129


Sosyalist Gençlikt Açıklamaları ...

YÖK KALDIRILMALIDIR!
YÖK etrafında bir tartışma ve saflaşma yaşanıyor.
AKP Hükümeti “değişim” ve “özgürleşme” vaadediyor.
Milli Eğitim Bakanı’na göre YÖK, statükocu yöneticiler elinde, tek tip insan yetiştiren bir kurum haline gel-
miştir. Meslek liselerinde okuyan öğrencilere üniversiteye girişte haksızlık yapılmaktadır; İmam Hatip Liselerine
karşı “haksız” bir düşmanlık sözkonusudur.
İki Kemaller, YÖK Başkanı Kemal Gürüz ve I.Ü. Rektörü Kemal Alemdaroğlu ise, AKP Hükümetinin
amacının laikliği aşındırmak; Tevhid-i tedrisat kanununu delmek;
Üniversiteleri ele geçirmek; devlette şeriatçı kadrolaşmaya gitmek olduğu iddiasındadır. Kemaller, “Atatürk
devrimlerini”, Cumhuriyet’in temel niteliklerini; laikliği, aklın üstünlüğünü savundukları görüşündedir.
Saflar, 28 Şubat’taki gibidir.
YÖK, 12 Eylül faşist darbesinin ürünüdür.
YÖK düzeni, Üniversitelerde marksist ve devrimci, ilerici düşüncenin yeniden etkin olmasını önlemek
üzere tasarlanmıştır. 12 Eylül rejimi, “Türk-İslam sentezini” devletin resmi ideolojisi olarak belirlemişti.
Devlet ve YÖK, 28 Şubat’a kadar aynı programı takip etmiştir.
28 Şubat, devletin “Türk-islam sentezi” programını terkettiği ve “milliyetçi/ulusçu” programa geçtiği
dönüşümün adıdır. 28 Şubat’a kadar YÖK bünyesinde uyum içinde yaşayan, özellikle taşra üniversitelerinde
takır takır örgütlenen, akademik standartların yok olduğu bir ortamda kadrolaşan ve rotasyon yoluyla bütün üni-
versitelere yerleşen ve elbette YÖK’e hiçbir itirazı olmayan islamcılar ve bu arada M.E. Bakanı Çelik; bu tarihten
sonra YÖK’e karşı çıkmaya başlamış ve “özgürlükçü” kesilmişlerdir.
AKP’nin YÖK projesi, 28 Şubat öncesine dönüştür.
AKP 12 Eylül’cüdür; Türk-islam sentezcisidir; devletçidir, şiddetli anti-komünisttir, sol düşmanıdır,
sermayecidir, Amerikancıdır.
İki Kemaller’in sözcülüğünü yaptığı kesim ise, 28 Şubat’çıdır; “Türk milliyetçisi/ulusçusu”dur. Şiddetli anti-
komünisttir, “milli” olmayan sola düşmandır, devletçidir, sermayecidir, Amerikancıdır.
Her iki zihniyet de, ortak tarafları, farklılıklarından daha çok ve daha temelli olan zihniyetlerdir ve
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iki farklı yüzünü temsil ederler. Her iki zihniyet de YÖK’çüdür. Herkesin
neyi öğrenmesi ve nasıl düşünmesi gerektiğine “kendisi” karar vermek isteyen; bilimden, özgürlükten, katılım-
dan ödü kopan anlayışlardır.
A. Necdet Sezer ise YÖK Yönetimine YÖK muhaliflerini atayarak kurumu “iyileştirmeye” çalıştı.
1. YÖK iyileşmez.
2. AKP’nin YÖK Taslağı Cumhurbaşkanının YÖK Kontenjanını 7’den 1’e indiriyor. Sadece YÖK
Yönetimine değil YÖK muhaliflerine de, Cumhurbaşkanının iyileştirme çabalarına da tahammülü olmadığını
ortaya koyuyor.
YÖK’e karşı, kurulduğu günden bu yana savaţım veren ve toplumda YÖK’e karşı oluşan tepki birikimini
bedel ödeye ödeye yaratan ilericiler; AKP gericiliğinin bu birikimin üzerine oturmasına izin vermemelidir.
Aynı şekilde, 80 yıldır, bir kontrgerilla ve yolsuzluk cumhuriyetinden başka bir şey yaratamamış olan-
ların, kendilerini, “şeriat tehdidi” ile meşrulaştırma ve kalıcılaştırma çabalarına da destek olmamalıdır.
Günümüz dünyasında devletten bağımsız siyasi gericilik olmaz.

Üniversitelerin ihtiyacı
BİLiMSEL ÖZGÜRLÜK’tür...
Bilimsel özgürlüğü güvence altına almak üzere
İDARİ VE MALİ ÖZERKLİK’tir...
Gerçek bir üniversite isteyenlerin ilk talebi ise 20 yıldır değişmedi:
YÖK KALDIRILMALIDIR.

SOSYALİST GENÇLİK

130 Ocak 2004 fabrika


“Sol Adına Konuşanlar...”

Ekim ayı ortalarıydı, sabahın kör saati, bilen Kadir Tuncer, kendi iş kıyafetinden, nerede giyildi-
biliyor, evde bebek var, güne erken başlıyoruz. ği her halinden belli bir şeyler giydirmeyi de ihmal
Televizyonu açtım, ilk haberleri almak için. etmedi, gönderirken. Yolda özel şirketlerin silahlı
Zonguldak’ta, bir özel ocakta göçük olmuş, üç “korucuları”nın kontrol noktalarından geçmek
madenci ölmüş, yaralılar da var. icabediyor. Bir küçük mülakat sınavına maruz kal-
makla birlikte, emekli maden işçisi arkadaşım Koca
Kadir Tuncer’i aradım. Erken uyandığını bili-
Yaşar’ın usta olduğu, diğerlerinin tamamı genç işçi-
yorum; haber verdiğim için memnun olacağından
lerden oluşan tek postalı bir ocağa, kazasız belasız
eminim.
ve madenci olmadığımız anlaşılmadan gelebildik.
“Göçük olmuş”, dememe kalmadı, “Oradayım Üzerine naylon gerilmiş tahtalardan iki “şey”.
zaten” dedi. Biri yatakhane, öbürü tuvalet. Su Zonguldak’tan
Göçük gece olmuş. Duyar duymaz motora geliyor. Yemekleri kendileri yapıyorlar. İzin bir kaç
atlayıp gitmiş. haftada bir. Ocakta hazırlık yeni bitmiş, bir kaç
gündür kömür çıkarıyorlardı.
Rödövans uygulamasıyla, Fabrika okurları iyi
biliyor; TTK’nın küçültülmesi nedeniyle boşalttığı Ocak düz ayaktı. Fazla ilerlenmemişti. Geriye
bölgeler özel sektöre madencilik yapmaları için baktığında ışığı görüyorsun. Ama havayla temas
kiralandı. Dağlar, vadiler, bir ülke büyüklüğünde eden kömürün çıtırtısı, kulağı henüz alışmamış
bölge, zincirleme kiralama yöntemiyle köstebek olan için endişe verici. Ocağa gelirken ve etra-
yuvası gibi sayısız ocakla doldu. Kadir Tuncer, fa dolaşmaya çıktığımızda gördüm ki, bu ocak
hem bu süreci ve uygulamanın kendisini ve hem en rahatı. Yolun kenarından çok dik bir açıyla
de rödövanslı sahalarda işçilerin çalışma ve yaşama girilmiş, “desendre” denilen ocaklardan, gaz
şartlarını “Zonguldak’ta İşçi Sınıfının Durumu” tenekesiyle kömür çıkaran yaşlı işçiler; vinçlerin
adlı kitabında son derece berrak biçimde anlattı. başında 12-13 yaşında çocuklar. Eli yüzü kapkara,
Sadece bugünü anlatmadı; aynı zamanda havzanın üstü çıplak bacaağzında yatmış dinlenen delikanlı
150 yıllık tarihinin çeşitli dönemleriyle bugünün madenciler...
karşılaştırılmasına imkan veren bilgilerin yanı Yüzlerce faal ocak, binlerce işçi, sermayesi az
sıra, fotoğraflara da kitabında yer verdi. Bu konu olduğu için malzemeden tasarruf eden küçük işlet-
Fabrika dergisi sayfalarında da yıllarca, ayrıntılı meci; küçük işletmecinin çıkardığı kömürden payı-
biçimde dile getirildi. nı alanlar zinciri, tahkimatta kullanılan dayanıksız
Okumak ve dinlemek bilmeye yetiyor. Ama veya ikinci el kereste, çıplak kablo ile aydınlatma,
hissetmek için daha fazlası gerekir düşüncesiyle; ilkel havalandırma düzenekleri; el arabasının bile
bu özel ocaklardan birine, tanıdık bir işletmecinin büyük kolaylık sayıldığı; 150 yıl öncesinde olduğu
kamyonetinde; arka tarafta, su bidonlarını devril- gibi kömürü küfeyle, tenekeyle taşıyan işçiler...
memeleri için tutmaya çalışarak çalışmaya gittim. Elbette kaza haberinin eksik olduğu gün neredeyse

fabrika Ocak 2004 131


Sol Adına Konuşanlar

yok. Peki doktor, ilk yardım? Bu soruların cevabı GMİS Sendikası, Şemsi Denizer dönemi dahil;
kilometrelerce uzakta. özel ocaklarda örgütlenmekten kaçtı ve mazeret
olarak, “özelleştirme uygulamasını tanımış,
Bu yazının amacı, Fabrika okurlarının zaten
meşrulaştırmış oluruz” saçmalığını ileri sürdü.
defalarca okuduğu gerçeklerin bir kere daha altı-
Peki, sendikanın meşruluğu ne olacak? Binlerce
nı çizmek değil. Hatıralarımı anlatmak hiç değil.
maden işçisinin dağları köstebek yuvası gibi
Üstelik bu dergide “madencilik hatıraları”ndan
delik deşik ettiği bir havzada, her gün iş kazaları
sözetmek haddim değil. O işi on-beşer yirmişer
olurken, çalışma şartları 150 yıl geri giderken sır-
sene yapmış; madenciliğin her yüzünü yaşamış
tını dönüp oturursan, senin meşruiyetin ne olacak?
ve eli kalem tutan madenci arkadaşlarımız varken,
Sendikaysan, işçiyi, işçilerin haklarını savunacak;
maden günlüğü anlatırsam ayıp olur.
bu hakların korunup geliştirilmesi için işçilerin
mücadelesini örgütleyeceksin. Bunu yapmamanın
Sol Adına Konuşanlar da... mazereti mi olur? Böyle bir sendikacılık anlayışı-
nın dünyada bir benzeri daha olduğunu ne duydum
Yazma amacım, kralın çıplak olduğunu, ne de işittim... Sendikaya hangi dangalak bu akılla-
Radikal yazarı Nuray Mert’in olduğu yerdekilerin rı, fikirleri empoze ediyorsa, artık rekorlar kitabına
bile görmeye başlamış olmaları. mı girer, işverenler heykelini mi yaptırır, bilemiyo-
“Ucuza iş çıkarmak adına, insan canının da ruz. Ama hakkının yenmemesi için herkes elinden
sağlığının da hiçe sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. geleni yapmalı.
Daha da acısı, bu tür konular siyasi tartışmanın Türk-İş’in bu çeşit kahramanlarıyla Başbakan
konusu olmaktan çoktan çıktı. Sol adına konu- Recep Tayyip Erdoğan bile neş’esini buldu: “Devlet
şanların çoğu da dahil olmak üzere, siyasal işyerlerinde örgütlenmişsin. Bu bir başarı. Ama
tartışmanın tarafları; bu konularla uğraşmayı özel sektör işyerlerinde de bu başarıyı göster-
demode sayıp, ilgilenmemeye başladı. Olan meniz lazım. Özel sektörde de örgütlenin.” diye
fakir-fukaraya oluyor, insanlar üç-beş kuruş nasihat etti. O da biliyor ki, bu ağacıklar devletin bir
uğruna, ekmek parası peşinde, canlarını her- memurudur. Bir zamanlar, işçiler kendi sendikala-
gün tehlikeye atıyorlar. Birkaç gün önce, yine, rını kurmasın, aralarına komünistler karışır, yoldan
bu sefer, Karaman’ın Ermenek ilçesinde özel çıkarlar diye; sonra korktukları başlarına bir parça
şirkete ait bir kömür ocağında grizu patlama- olsun geldiğinde, DİSK gelmesin diye, Türk-İş
sında 10 kişi yaşamını yitirdi. 19’uncu yüzyılda bütün kamu işyerlerinde devlet eliyle örgütlendi-
yaşamıyoruz, maden işçisi için grizu patlaması rildi. İstisna metal işkolundadır. DİSK Maden-İş
kader değil; ama gerekli tedbirler alınmadığı gelmesin diye, patronlar Türk-Metal’i çağırırlardı,
için insanlar yok yere ölüme gidiyor.” (Nuray yalvar yakar. Şimdi Karabük’te, Türk-Metal’e
Mert, Vahşi kapitalizm terörü, 27.11.2003) çalışan solcular olduğunu duyuyoruz. Sendikanın
Burada kıral iki tane. Kıçında donu olmadığı danışmanlığını yapan TKP’liler olduğunu öğreni-
açıkça görülen birinci kıral, Türkiye’deki vahşi yoruz.
kapitalizmdir ve esasen dünyadaki neoliberal GMİS’in Genel Kurul Çalışma Raporlarını
küreselleşme dalgasından bağımsız değildir. isteyen karıştırsın, “örgütlenme çalışmaları” baş-
Vahşeti de yeni değildir. Yeni olan, artık kapitalist lıklı bölümlere baksın. Bu bölümler son 15 yılda
vahşeti gizleme, örtme ihtiyacı bile duymuyorlar. daima yetki kaybedilen işyerlerini ve yetkinin nasıl
Türkiye kapitalizminin her renkten siyasetçisinin kaybedildiğini anlatır.
ve asker-sivil yüksek bürokratın attığı bütün vatan,
millet, bayrak, ezan nutuklarına rağmen; düzenin Sola gelince, EMEP’li kardeşlerimiz, özel
efendileri işçileri millete, ümmete dahil görmezler. ocaklarda çıkarılan kömürün çok topraklı oldu-
Nuray hanım “19. yüzyılda yaşamıyoruz”, diyor. ğunu, termik santrallarda kullanıldığında çok kül
Doğrudur, işçi sınıfının çalışma ve yaşama şartları bıraktığını ve filtreyi tıkadığını; milli servete zarar
İstanbul’dan bakılırsa, henüz 20. yüzyıl başları gibi verdiğini yaza, anlata bir hal oldular. Aralarına
görünüyor. Sözünü ettiğimiz özel sektör ocakların- kazara karışmış maden işçileri bile “milli solcu
da ise 19. yüzyıl ortaları gibi... züppeler” oldular ve filtreye ağladılar, heba olan
milli servete yazıklandılar. Kadir Tuncer uzun süre
Nuray Mert’in çıplak olduğunu tesbit ettiği şaşkınlığını ve üzüntüsünü anlattı. Ne rödövans
ikinci kral ise “sol adına konuşanların çoğu”dur. sahalarına, ne göçüklere, kazalara, komünistim,
Ama önce sendikadan sözedelim. sosyalistim, devrimciyim, gökkuşağıyım diyen
vatandaşlar uğramıyor, diye. Bu işlere de Akut
132 Ocak 2004 fabrika
Sol Adına Konuşanlar

koşacak sanıyordur bazıları. Çünkü madenci Ayıp. Ama işler bu noktadadır. Beş gün
fotoğrafı diye, “mağaracı” fotoğrafı basan “kızıl” göçükte kalan işçiler için, beş gün boyunca bir tek
dergiler gördük. Alakaları budur. sol parti, grup, çevrenin, buna CHP, SHP gibi kıy-
tırık sosyaldemokratlar da dahildir, toplanıp göçük
Nuray Mert haklı, solun çoğunluğu iki nedenle
olan ocağa gidilmemesi, kurtarma çalışmalarına
artık bu konularla ilgilenmiyor. Birinci grup “milli
kimselerin katılmaması, bu üzüntüyü yaşamaması,
sol”dur. Onlar milli konularla ilgileniyorlar. Sınıf
bacaağzında eşlerini, babalarını, çocuklarını bek-
mücadelesi anlayışının “milli dayanışmayı”
leyenlerle birlikte beklemeyi unutması vs.vs. için,
tahrip edeceğinden korkuyorlardır. Belki rödövans
bilmem kullanılacak kelime türkçede var mıdır?
sahalarındaki işletmecilerden “USİAD”çı olanı
bile vardır. “Milli Sol”un “Kızılelmacı” takımının Erzurum Aşkale’de Erzurum Çimento
en azından sendika profesyoneli il başkanları oldu- Sanayii’ne ait linyit kömürü ocağında, işletmecinin
ğunu biliyoruz. Başka bazıları ise işçilerin olmadığı “elektrik tasarrufu sağlamak için havalandır-
bir komünizm mücadelesi ve sınıf partisinin, sade- ma sistemini devre dışı bırakması” nedeniyle
ce öğrencilere hitap eden bir fantazi olduğundan Ağustos ayında grizu patladı, 7 işçi öldü, 23’ü
emin olarak, Zonguldak’ta bile sadece öğrenci yaralandı. Karaman’ın Ermenek’inde Özsayın
örgütlemekte ısrar eden Zonguldak örgütünün Madencilik’e ait ocakta grizu patlaması sonucu
sönüp gitmesinden rahatsız olmuyordur. Bir başka 10 kişi öldü, 355 metre derinlikteki galeriden işçi
parti filtre hassasiyetinden Mümtaz Soysal bile cesetlerini Zonguldak’tan gelen kurtarma ekibi
vazgeçtiğine göre, yeni bir hassasiyet geliştireme- çıkardı. Her iki katliamdan geriye yanmış cesetler,
diği için sıkılmış olmalıdır. Sonuçta Zonguldak’ta dul eşler, çok sayıda yetim çocuk kaldı. Kömür
kendilerine yapacak iş bulamayan sol, sosyalist, üretimi tabii ki kesintisiz devam ediyor.
komünist, emekçi vs. partiler kapanıyor. Bildirilere,
Aşkale ile aynı günde, gene Ermenek’te, bu
gazetelerdeki yazılanlara bakılırsa “hava döndü,
defa Uyarlar Madencilik’e ait ocakta kömür taşı-
soldan esiyor yel” ve fakat Zonguldak’ta kepenk
mada kullanılan vagonun zinciri koptuğu için 1 işçi
indirenler birbirini izliyor, nedense...
ölmüş 3 işçi ise ağır yaralanmıştı. Bu haber eğer
İkinci grup ise, bütün toplumsal muhalefet Aşkale cinayetiyle aynı gün gerçekleşmesiydi, ölü
eğilimlerini eşitledi. Yeni toplumsal hareketlerle, sayısı az olduğu için haber bile olmazdı. 10 Ağustos
cinsel azınlıklarla, fahişelerle, etnik ve dinsel tarihli Milliyet’te yazı işleri iki haberi birleştirmiş,
gruplarla, feministlerle, insan hakları mücadelesi sağolsunlar.
verenlerle işçi hareketi eşitlenince; üzerine bir de
Çok örnek var. İşletmeciler işçinin canı dışın-
anti-küreselleşme çalışmaları ve savaş karşıtlığı
da her şeyden tasarruf etmeye çalışıyor. En ucuz
faaliyetlerinin yoğunluğu eklenince, neredeyse
sarf malzemesi işçi. Basın ya hiç haber değeri bul-
her gün basına yansıyan çok ölümlü; basına yan-
muyor işçi ölümlerinde, yada üç-beş ölümlü kazayı
sımayan az ölümlü, yaralanmalı iş kazalarıyla;
birleştirip tek haber yapıyor.
buna yolaçan kötü çalışma koşullarıyla ilgilenmek
imkansız hale geldi. Sendikacıların işçiden korkusu kalmadı. Onlar
hükümetlerden, patronlardan korkuyor. Çünkü kol-
Bir de bu maden ocakları uzak. Beyoğlu’na,
tuğu altlarından işçiler değil; ötekiler çekebilir.
Kadıköy’e; Sakarya ve Yüksel caddelerine; Konak
civarına uzak. ODTÜ’nün içinde olsaydı madenler; “Sol adına konuşanların çoğunluğu”, Nuray
o zaman ne müthiş sınıf mücadeleleri de olurdu. Mert’in dediği gibi, “demode buluyor” bu mev-
Tabii işçilerin ODTÜ Mc Donald’s’tan hamburger zuları.
yememeleri lazım. Bir de “burjuva sporu olan” Ama “çoğunluğa dahil olmayan”lar var.
tenise ilgi duymasalar iyi olur.

fabrika Ocak 2004 133


çürük yumurta
“Bokser Külot ve Çikolota Barı” Bu bir tarz. Çiftehavuzlarda bir DHKP/C evine
yönelik saldırı, çatışma ve ölümleri hatırlıyorum.
Öyle bir zavallılık, öyle bir sığlık ki, bizi düş-
Ertesi gün büyük basının çoğunda şu haber vardı:
manı olduğumuz karakterlerin hakkını aramaya,
“Buzdolabından salam çıktı.” Sanki salam alınıp
onları savunmaya zorluyor.
satılması yasak olan bir şey ve sanki her bakkalda
16 Kasım günlü Hürriyet... Sinagoglara bir gün satılmıyor.
önce saldırı olmuş. Başyazar Oktay Ekşi beyefen-
Saddam’ın donu Ertuğrul Özkök’e neden dert
di yazısını saldırıyı düzenleyenlere dört madde
oluyor? Fetişist mi? Don takıntısı mı var? Bokser
halindeki nasihatıyla bitiriyor. Dördüncü madde
külot Ertuğrul beyin içini bir tuhaf mı yapıyor?
şöyle.”Bakmayın Türkiye’ye demokratik hukuk
Nedir yani?
devleti derler ama, burada adamı yakalarlarsa çok
fena yaparlar. Bizden söylemesi.” Mesele şu: Ertuğrul bey olsun, diğer büyük
basın gruplarının üst düzey yöneticileri olsun,
Diyor ki Oktay Bey, “Yakalandığınızda, işken-
Türkiye’nin en üst gelir grubu içinde yeralıyorlar.
cenin Allahını göreceksiniz !..”
Nüfusun ezici çoğunluğu için “hayallerin ötesinde”
Acaba, bombacı hafızlara hakikaten, “devlet bir hayat standardına sahipler. Yaşadıkları evler,
yarattı” demeden giriştiler mi, eski usül?... bindikleri arabalar, içtikleri şaraplar, yedikleri, giy-
dikleri vs.vs.vs. Esasen o gelir grubunda iseniz, bu
Oktay bey biliyor ki, o işi yapanlar beş-on-yirmi
standartların şaşılacak bir yanı yok. Kapitalizmin
kişi. Hürriyet’in başyazıları böyle küçük sayılar için
adil ve ahlaklı bir düzen olmadığını biliyorsanız;
değil, milyonlar için yazılır. Mesaj, Türkiye’nin
kapitalist bir ülkedeki en üst gelir grubunun yaşam
artık her şeyle korkutulabilen ve her şeye razı edi-
standartlarını “ahlaki eleştiriye” tabi tutmanın
lebilen kalabalıklarınadır: “Avrupa Birliği için bazı
anlamsızlığını da bilirsiniz.
makyajlar yapıldı, fakat gerçekte işkenceciliğimiz
devam ediyor. Devletiniz vazgeçmez öyle sağlam Ama Türkiye’nin en üst gelir grubu içinde, çok
yöntemlerden. Endişe etmeyin sakın.” deniliyor, hızlı yükselenler; çok hızlı zenginleşenler çoğunlu-
Hürriyet okuru orta sınıfların içleri rahatlatılıyor. ğu oluşturuyor. Türkiye burjuvazisinin en büyük
ailelerinden Sabancılar daha şivelerini düzeltemedi.
Herkes anlamış olmalı ki, kimse “Ne diyorsun
En rafine aile Eczacıbaşı denir, onların en kültürlü-
Oktay bey?” diye sormadı, öyle bir okuyucu mek-
sü de Şakir Eczacıbaşı’dır, serçe parmağında taksi
tubu görmedik, Oktay beyin bu yazısını tartışan bir
şoförü yüzüğü, kültür meselelerini kahvehane üslu-
köşe yazısına da denk gelmedik.
buyla konuşan bir adamcağız. Soyadı Ezcacıbaşı
“Bokser Külot ve çikolota barı” ise, Ertuğrul olmasa, kimse dinlemez konuşmalarını... Rahmi
Özkök’ün Saddam Hüseyin ele geçtikten sonra Koç’un en can arkadaşı, Hıncal Uluç’un kankası
yazdığı yazının başlığı. Ertekin. Magazin basınında şapkasıyla meşhur bir
Ertuğrul beyin Saddam’a, “Amerikan uşağı, adem...
Amerikan emperyalizminin Irak halkının ve En köklü olanlar bunlar.
Ortadoğu halklarının başına bela ettiği pislik”
Ertuğrul Özkök, orta sınıf çocuğu. Bulunduğu
demiyeceğini biliyoruz.
yerdeki birinci kuşak. Solculuğu müphem. Ama
Demesin varsın. kendini “dönme” saydığına bakılırsa, çok korkmuş
Adama diktatör de... Öyleydi zaten. İşkenceci solculuğundan... Yaşadığı standartları sindireme-
de... Öyleydi çünkü. Katliamcı, soykırımcı de, miş. Yiyor, içiyor, ama bilinçaltında içtiği şarap-
Halepçe’de yaptırdığı en azından katliam. tan da, yediği peynirden de bir suçluluk duyuyor.
Kullandığı eşyalardan, bindiği arabadan, şoförün-
Ama adamın donundan sana ne? Bokser değil den, evinden.. Hep suçluluk duyuyor. Tüketiyor,
de slip olsa ne yazacaktın? ama hırsız gibi, tecavüzcü gibi...

134 Ocak 2004 fabrika


çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta..

Devrimcinin buzdolabında salam görünce, Müftüoğlu yeniden seçilemediği için siyasetin


o suçluluk duygusuyla saldırıyor. Bakın “salam dışında duruyor. Ama parti ortada...
yiyor bunlar”... 66 yaşındaki Saddam’ın donuna
Cumhuriyet Başsavcısı acaba Hürriyet gazete-
“Bokser külot” diye saldırıyor. “Bakın adam sığı-
sini okumuyor mu?
nakta bile don giyiyor” dese, olmayacak: “Bokser
külot”. Sanki lüks bir şey. Ve sanki lüks olsa ayıp. Bu partinin bir cinayet organizasyonu olduğu-
Okurlarının geri zekalı olduğundan kuşku duymu- nun daha delilli, daha şahitli isbatı nasıl olacaktır?
yor; Saddam’ın, kullandığı don için ayıplanmasını Elbette icraat sıfır. Çünkü sözkonusu olan
bekliyor. hedef üniversite öğretim üyesi bir aydın değil;
Ayıp olduğuna inanıyor. Çünkü içinde bir bir solcu öğrenci değil, bir sendikacı, bir sanatçı
“köylü dindarlığı” var; yahut “köylü sosyaliz- değil. Eğer devlet MHP davasını zamanaşımına
mi”...Hürriyet’e Aydınlıkçı eskilerini doldurması uğratmak için Yargıtay’da yıllarca top çevirtmese,
belki o yüzden. hatta Yargıtay’a fazladan bir daire daha kurmasa,
Türkeş 60’ın üzerinde cinayeti bizzat azmettirmek-
Acaba Ertuğrul bey hangi külotlardan kul-
ten suçlu bulunmuş ve cezaya çarptırılmış olarak
lanıyor. Yenicami önünde satılan 6 parçalı asker
ömrünün kalan yıllarını cezaevinde geçirecekti. Bu
donlarından mı?
itirafname, aynı zamanda MHP’nin 12 Eylül’deki
Göze hoş görünmez ama rahattır; bir de, asker- yargılanmasında nasıl korunmuş olduğunu da orta-
liği “sonuna kadar” yapanlar bana hak verecektir, ya koyuyor.
suçluluk duygusu yarattığını hatırlamıyorum.
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul
Özkök’ün, cinayetten hüküm giymiş, ancak dos-
yası yargıtayda zaman aşımına uğramış Türkeş’i,
“Celadet Arzederken...”
sağlığında “Bilge siyasetçi” ilan ettiğini; Hıncal
Rahmetli Haldun’un sözüydü: “Kendini rezil Uluç’un Türkeş katilini sevimli göstermek üzere
ettin eline ne geçti?” “O’na Aslan Amca diyelim” yalakalığı yaptığını;
Şimdilerde Saddam yakalanınca “Bir dik- Özkök’ün damadı Ercan Saatçi’nin “Ya Sev Ya
tatörün sonu..” diye sevinçten zil takıp oynayan Terket” adlı faşist hezeyanın bestecisi ve icra-
Ertuğrul beyin gazetesi, Kasım’ın 26’sından itiba- cısı olduğunu; Türkeş öldüğünde Hürriyet’in
ren MHP’nin eski Genel Sekreteri Rıza Müftüoğlu “Bozkurt’un vedası” manşetiyle bir faşist katilin
ile sağın röportajcısı Hulusi Turgut’un yaptığı bir ölümünü romantize etmeye yeltendiğini hatırlata-
mülakatı yayınlamaya başladı. rak bir noktaya dikkat çekelim.

Rıza Müftüoğlu, o günlerde MHP Genel “Bu arada Başbuğ, organizasyonda sıkın-
Başkanı olan Alpaslan Türkeş’in, Abdullah tı çekilmesi halinde, Kahire’nin El-Ezher
Öcalan’ı öldürtmek üzere, yazı dizisinde adlarının Üniversitesi’nde bulunan adamlarından da yardım
ve soyadlarının baş harfleri verilen, başlarında alabileceğimizi söyledi. Ama o kişiler şimdilik
ayrıca “reis” diye anılan bir kişinin bulunduğu yedekte tutulacaktı.”
şahısları görevlendirdiği; kendilerine Suriye’ye Malum, devletimiz İstanbul’daki 15-20 Kasım
kaçak yollardan geçmeleri, istihbarat yapmaları, saldırılarından sonra “islamcı terörist”lerin peşin-
sürekli haberleşmeleri ve sonuç olarak Öcalan’ı de. Bugünlerde El Ezherliler, kafadan zanlı. Yazı
öldürmeleri talimatını verdiğini tatlı tatlı anlatıyor. dizisinde sözü edilen El Ezherliler ise, aynı zaman-
“Tim eğer ihtiyaç duyarsa, Kahire’nin El-Ezher da yabancı ülkede düzenlenecek bir “terör” eyle-
Üniversitesi’ndeki adamlardan da yararlanabilir”- mine yardım edebilecek vasıfta adamlar. Yani hem
miş. Ama gerek olmamış, yedekte tutulmuşlar. islamcı, hem silahlı eylem için eğitimli.
Hikaye çok ayrıntılı ve uzun. Sadece netice Bu yazı dizisini gazetenin baş yazarı Oktay
yok. Dolayısıyla tamamen palavra olabilir ve siyasi Ekşi okumuyor mu?
hayatın bugününe yönelik bir manevranın parçası
Murat Belge okumuş ve şunları yazıyor:
olabilir. Ancak bir siyasi partinin genel başkanının,
böyle bir görevlendirme yaptığı, operasyon timini “...toplumda ortayı, toplumun normu’nu temsil
oluşturduğu, kelle istediği ve bir yabancı ülkede edenlerin ya da toplumda kanunun egemenliğini
cinayet işlemek üzere bu şahısların o ülkeye gitti- sağlamakla yükümlü olanların bu kötülük çetele-
ği, övüne övüne anlatılıyor. Anlatan, birinci sınıf rine hayat imkanı açtığını, el verdiğini, onlarla aynı
şahit. Partinin genel sekreteri. Türkeş ölmüş, Rıza değerleri paylaştığını gördüğümüzde, iş başka bir

fabrika Ocak 2004 135


çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta..

yere sıçradı ve her şey zıvanasından çıktı demek- verdiği o günlerde, Ankara’da Siyasal Bilgiler
tir. Fakültesi’nin karşısındaki ‘Laz’ın Pastanesi’nde bir
şeyler yiyorum. Pastanenin iç kısmında oturduğu
Ne yazık ki Türkiye’de olan bu. Bu tefrikanın
için beni görmeyen ünlü bir marksist eylemci,
böyle yayımlanabilmesi, böyle konularda ‘toplum-
ODTÜ Hazırlık’tan öğrendiği berbat İngilizcesi
sal vicdan’ denen şeyin büsbütün yok olmadıysa
ile karşısındaki Polonyalı’ya bir şeyler anlatıyor.
da, nasıl kalın bir nasır kabuğunun altında kaldığını
Polonyalı, Fakülte’nin yurdunda kalmakta olan
gösteriyor.
bir spor grubunun yöneticisi. Kulak kabarttım ve
‘Milliyetçilik’, uğruna her şeyin yapılabildiği tüylerim diken diken oldu. Bir çok terör eylemi-
bir şey haline getirildi. Bunu başardık.” (30 Kasım ne katılan ve halen İsveç’te yaşayan bizimki (!),
2003) Mamak’taki askeri tesislerin ve zırhlı birliklerin
O başarıda payı olanlardan değiliz. Doğan fotoğrafını çekip getirebileceğini söylüyor; anla-
medya grubunun bir gazetesinde yapılana, öbür şıyorlar... Kanımı donduran bu görüşme, milli
gazeteden apolitik eleştiriler düzülmesini; böylece kimliğin yitirildiği noktada her şeyin mübah olabi-
bir koyundan iki post çıkarılıp, ikisinden de yarar- leceğini gösteriyordu.” (24 Kasım 2003)
lanılmasını, öfkeyle izlemekteyiz. Sefa Kaplan, sansasyon peşinde koşmasaydı
da, gerçeği arayan bir gazeteci olsaydı, söyle düşü-
nürdü:
Uzaklaşmakta Olan Köpek...
- Bir kere 68 Kuşağı Avrupa’da da, Türkiye’de
“Tek gözlü bir kedi bana doğru geliyor” demiş de sol bir hareketti. Sağ o hareketin içinde değil,
adamın biri. karşısında oldu..
Öteki adam cevap vermiş: - Devrimciler de sonradan faşist cinayetler kar-
O kedi değil, köpek. Sana doğru gelmiyor, şısında, faşistlerin anlayacağı dilden cevap verdiler;
uzaklaşıyor. Sana yüzü değil, arkası dönük. Gözü ancak, TİP’li, FKF’li (sonra Dev-Genç) gençlere,
sandığın gözü değil..g.tü.. sopayla, taşla, bıçakla, ateşli silahlarla saldıran; bu
saldırılar için taktikleri, Avni Özgürel’in tatlı tatlı
Türkiye sağının yetiştirdiği bir sürü kovalak, itiraf ettiği gibi, MİT’le ilişkili mekanlarda alan,
boş konuşmasıyla, palavracılığıyla ünlü siyaset suçları polis tarafından himaye edilen, CİA’in,
esnafı vardır. Bunların en boş konuşanlarından ABD’nin dostu, solun, sosyalizmin, Vietnam’daki
birisi Korkut Özal’dır. Sık sık kendisini hatırlatmak gibi ulusal kurtuluş savaşlarının düşmanı Hasan
için yalan olduğu her yanından belli komplo teori- Celal Güzellerin oluşturduğu sağ idi.
leri anlatır. Turgut Özal’ın ölümü, O’nun gündeme
gelme arzusunun her kabarışında elini içine soktu- - Türkiye sağı hiçbir zaman özgürlükçü, özgür
ğu bir yalan kuyusudur. tartışma ortamı arayan ve paradan başka idealleri
olan bir kesim olmadı.
Hasan Celal Güzel Özal’dan sonra başladı bu
esnaflığa; fakat O’nu aratmayacak gibi görünüyor. - Fransa’da 1968’de başlayan sol eğilimli
Son gündeme gelme çabası, maalesef yukarıdaki öğrenci hareketiyle, Türkiye’deki 68 kuşağının ne
hikayeden daha kaliteli ve derinlikli olmadığı organik bağları vardı, ne de ortak fikri zeminleri.
için, Hürriyet’in Sefa Kaplan’ından başka kimseler Türkiye’deki gençlik hareketi başlangıcını Türkiye
yemedi. İşçi Partisi’nin bağımsızlıkçı, demokratikleşmeci,
sosyalist savaşımından alıyordu. Yurtseverlik ve
Şöyle söylüyor: anti/emperyalist yanı çok güçlüydü. Daniel John-
“Benim de mensubu olduğum ‘68 Kuşağı”, Bendit’in bütünüyle Türkiyeli renklere sahip bu
hür düşünce, tartışma ortamı, idealizm ve şahsiyet hareketle ne gibi bir ortaklığı olacaktı da, ve kim
sahibi olmak bakımından iftihar ettiğimiz bir nesil- olarak gelip taktik verecekti.
dir. Ancak, bu neslin bir müddet sonra terörizme - “Nasıl olsa epeydir Türkiye’de yok, arkasın-
meylettiği ve kişilikli öğrenci hareketlerinin, Soğuk dan sürerim karayı..” Hasan Celal Güzel’in Yusuf
Savaş’taki marksist provokasyonun da etkisiyle, Küpeli’yi ima ederek yaptığı budur ve Hasan beyin
yıkıcı terör eylemlerine dönüştüğünü de unutma- karakterine çok uygundur. Gençliğini ve bütün
mak gerekir.” ömrünü sermayenin ve Soğuk Savaş’ın patronu
“Meşhur ‘Kızıl Dany’nin (Daniel Cohn- ABD’nin emrinde bir siyasetçi olarak geçirmiş bir
Bendit) bile gelip kaldığı ve bizimkilere taktikler adamdan da bu beklenir.

136 Ocak 2004 fabrika


çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta ... çürük yumurta..

- Mamak’ta “Muhabere Okulu” vardır. Zırhlı


Birlikler Okulu ve 28. Tümen Etimesgut’tadır.
Birbirlerine yakın değildirler.
Hasan Celal Güzel’in yalan söyleme ihtiyacı
o kadar gelmiş, o kadar “sıkışmış ki”, bu küçücük
ayrıntıların üzerinde bile duracak hali yok. Derhal
“dışarı” çıkartacak.
Ve “göz” sandığı “g.t” olmalıdır.
Bu hikayenin iki sonucu var.
Birincisi Sefa Kaplan, herhangi bir “ünlü”nün
her türlü hezeyanını, elbette sola “bok atmak” şar-
tıyla, hiçbir sorgulama süzgecinden geçirmeden
haber diye yayınlayacak bir adamdır. Hürriyet’e
yakışmaktadır.
İkincisi Hasan Celal Güzel’in bir kere daha
ortaya koyduğu gerçektir: “Sağdan adam çıkmaz.”
1960’lı yıllarda, komünist ve devrimci hare-
ketin büyük ve temiz inancı, derin yurtseverliği
altında ruhu ezilmiş, MİT’in, polisin himayesinde
ve önlerinde açılan para kazanma yollarının heye-
canıyla provokasyon peşinde koşan bu CİA kuşağı,
üzerinden bu kadar zaman geçtiği halde o yılların
ezikliğini kusmaya devam etmektedir. Son yıllarını
bu hezeyan pisliğinde boğularak geçirmeleri onla-
rın kaderidir.
Beter olacaklardır.

fabrika Ocak 2004 137

You might also like