Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 1

# $

DÜŞÜNCE KÜLTÜR OCAK 22, 2020

İşe Yaramaz
Yazar MARK FISHER

Gençliğimden bu yana ara ara nükseden


depresyondan muzdaribim. Bu ataklardan bazıları
fazlasıyla kuvvetten düşürücüydü; kendime zarar
verdim, sosyal hayattan elimi eteğimi çektim
(aylarca odamdan çıkmadım, yalnızca istihdam
ofisine görünmek ya da tükettiğim asgari miktarda
yiyeceği almak için dışarı çıkıyordum) ve
psikiyatrik hastanelerde zaman tükettim.
İyileştiğimi pek söyleyemem ama neyse ki
depresyon nöbetlerinin sıklığı da şiddeti de son
yıllarda azaldı. Bu, kısmen yaşantımdaki
değişimin sonucuydu fakat depresyonuma ve
sebebine dair anlayışımın değişmesinin de bunda
etkisi oldu. Kendi ruhsal deneyimimi sizlerle
paylaşacağım, bu deneyimin çok özel ya da eşsiz
olduğunu düşündüğümden değil, amacım çeşitli
depresyon biçimlerini anlamanın -ve bunlarla
mücadele etmenin- en iyi yolunun, bunları
bireysel ve ‘psikolojik’ değil şahsi olmayan ve
siyasi bir çerçeveden ele almak olduğu iddiasını
savunmak.

Kişinin kendi depresyonu hakkında yazması zor.


Depresyon, kısmen, sizi rahatına düşkünlükle
suçlayan alaycı bir “iç” ses yüzünden yaşanır –
depresyonda değilsin, kendine üzülüyorsun
sadece, toparla kendini – ve bu ses durumu
insanlara açıkladığınızda tetiklenebilir. Elbette bu
ses aslında hiç de öyle “içsel” değildir, fiili sosyal
kuvvetlerin içselleştirilmiş halidir, ki bazılarının
işi, politika ile depresyon arasında her türlü
bağlantıyı reddetmektir. Benim depresyonum hep
kelimenin tam anlamıyla işe yaramaz olduğum
inancıyla bağlantılıydı. Otuz yaşıma kadar
hayatımın büyük bir kısmını asla çalışmayacağıma
inanarak geçirdim. Yirmilerimde, lisansüstü
eğitim, arada işsiz dönemler ve geçici işler
arasında sürüklenip durdum.

Bütün bu rollerde, gerçekten hiçbirine ait


olmadığımı hissettim – lisansüstü eğitiminde
böyle hissettim çünkü bir şekilde yalandan yolunu
bulmuş, heveskarın tekiydim, esaslı bir
akademisyen değil; işsizken böyle hissettim çünkü
gerçekten iş arayanlar gibi tam anlamıyla işsiz
değildim, kaytaranın tekiydim; geçici işlerde
kendimi böyle hissettim çünkü yetersiz olduğumu
hissederdim, hem aslında ofis ya da fabrika işine
ait değildim, bu işler için “fazla iyi” olduğumdan
değil, bilakis – tam aksine – fazla eğitimli ve işe
yaramaz olduğumdan, bu işe benden daha fazla
ihtiyacı olan ve onu benden çok hak eden birinin
işini kapmış olduğum için. Psikiyatri kliniklerinde
olduğum zamanlarda bile gerçekten depresyonda
olduğumu düşünmezdim – yalnızca işten kaçmak
için öyleymiş gibi yapıyordum ya da depresyonun
o şeytanice paradoksal mantığı uyarınca,
çalışabilecek yeterlilikte olmadığımı ve toplumda
bana hiç yer olmadığı gerçeğini gizlemek için
numara yapıyordum.

Nihayetinde bir ileri eğitim kurumunda eğitmen


olarak işe alındığımda, bir süreliğine mutlu oldum
– yine de tabiatı gereği bu mutluluk, çok
geçmeden daha derin depresyon dönemlerine yol
açacak değersizlik hissimi üzerimden atamadığımı
gösterecekti. Bu rol için doğmuş birinin o sakin
kendine güveni bende yoktu. İçten içe, hala
öğretmenlik gibi bir işi yapabilecek türden biri
olduğuma belli ki inanamıyordum. Peki bu inanç
nereden geliyordu? Psikiyatrideki başat görüş,
böylesi “inançlar”ın kökenlerini iyi işlemeyen
beyin kimyasında bulur, bunun da ilaçlarla
düzeltilmesi gerekir; psikanaliz ve bundan
etkilenen terapi biçimlerinin, zihinsel sıkıntıların
köklerini ailevi geçmişte aradığı bilinir; Bilişsel
Davranışçı Terapi ise olumsuz inançların köklerini
bulmaktan ziyade bunların yerine sırf daha olumlu
hikayeler koymakla ilgilenir. Bu modeller
tamamen yanlış değildir, sadece kendini böyle
aşağı hissetmenin en muhtemel nedeninin ne
olduğunu kaçırırlar – ve kaçırmak zorundadırlar:
toplumsal iktidar. Üzerimde en etkili olan
toplumsal iktidar biçimi sınıfsal olandı. Elbette
toplumsal cinsiyet, ırk ve diğer baskı biçimleri,
aynı ontolojik aşağılık hissini üretir, ki bu da en iyi
yukarıda söz ettiğim düşünceyle ifade edilir:
egemen grup için tahsis edilmiş rolleri yerine
getirebilecek biri olmama.

İktidar sorununu pratiğinin merkezine yerleştirmiş bir


terapist olan Smail, depresyonla ilgili benim de denk
geldiğim bir hipotezi doğruladı. Mühim eseri The Origins of
Unhappiness’te [Mutsuzluğun Kökenleri], Smail sınıf
izlerinin nasıl silinmeyecek şekilde tasarlandıklarını
anlatıyor. Doğuştan itibaren kendilerinin diğerlerinden
önemsiz olduğunu düşünenler için, vasıf ya da zenginlik
elde etmek – kendilerinin ya da başkalarının gözünde –
yaşamın o ilk yıllarında izlerini bırakan iptidai değersizlik
hissini nadiren silmeye yeter.

Kapitalist Gerçekçilik kitabımın okurlarından


birinin teşvikiyle, David Smail’in çalışmalarını
araştırmaya başladım. İktidar sorununu pratiğinin
merkezine yerleştirmiş bir terapist olan Smail,
depresyonla ilgili benim de denk geldiğim bir
hipotezi doğruladı. Mühim eseri The Origins of
Unhappiness’te [Mutsuzluğun Kökenleri], Smail
sınıf izlerinin nasıl silinmeyecek şekilde
tasarlandıklarını anlatıyor. Doğuştan itibaren
kendilerinin diğerlerinden önemsiz olduğunu
düşünenler için, vasıf ya da zenginlik elde etmek –
kendilerinin ya da başkalarının gözünde –
yaşamın o ilk yıllarında izlerini bırakan iptidai
değersizlik hissini nadiren silmeye yeter.
Bulunması “gereken” sosyal tabakanın dışına
çıkan biri, her zaman baş dönmesi, panik ve korku
duygularınca alt edilme tehlikesiyle karşı
karşıyadır: “…izole edilmiş, koparılmış, hasmane
bir mekan tarafından kuşatılmış halde, birden,
bağlantısız, istikrarsız bir duruma düşersiniz, sizi
ayakta ya da yerinizde tutacak hiçbir şey yoktur;
baş döndürücü, mide bulandırıcı bir gerçekdışılık
sizi ele geçirir; tam bir kimlik kaybı, mutlak bir
sahtekarlık duygusunun tehdidi altında kalırsınız;
burada, bu bedende, bu şekilde giyinmiş olarak
yaşamaya hakkınız yoktur; bir hiçsinizdir, ve
olmak üzere olduğunuzu sandığınız şey tam da
budur işte: bir “hiç”.

Bir süredir, egemen sınıfın en başarılı taktiği


bireyleri sorumlu kılmaktır. Alt sınıfa mensup tek
tek bütün bireyler, yoksulluklarının, fırsatlara
erişim sahibi olmayışlarının ya da işsizliklerinin,
ancak ve ancak kendi hataları olduğunu
düşünmeye teşvik edilir. Bireyler sosyal yapılardan
ziyade kendilerini suçlayacaklardır, ki zaten
bunların aslında var olmadığına inanmaya ikna
edilmişlerdir (yalnızca zayıfların başvurduğu
bahanelerdir bunlar). Smail’in “büyülü
gönüllülük” dediği, – her bireyin olmak istediği
şeye dönüşme gücüne sahip olduğu inancı-,
siyasetçiler kadar şirket guruları ve realite TV
“uzman”ları tarafından da pompalanan çağdaş
kapitalist toplumun egemen ideolojisi ve gayri
resmi dinidir. Büyülü gönüllülük, içinde
bulunduğumuz, tarihsel olarak düşük seviyede
olan sınıf bilincinin hem sebebi hem sonucudur.
Depresyonun diğer yüzüdür bu – ki alttan alta
depresyona neden olan inanç, sefaletimizden sırf
bizim sorumlu olduğumuz, bu yüzden onu hak
ettiğimizdir. Şu anda, Birleşik Krallık’ta uzun
süredir işsiz olanlara, bilhassa korkunç bir çifte
açmaz dayatılır: yaşamı boyunca işe yaramaz
olduğu mesajını alan bir nüfusa bir yandan da
istediği her şeyi yapabileceği söylenir.

Birleşik Krallık nüfusunun kemer sıkma


politikalarına kaderci boyun eğişinin kasıtlı olarak
beslenen depresyonun sonucu olduğunu
anlamamız lazım. Bu depresyon, her şeyin daha da
kötüleşeceği (küçük bir azınlık dışında herkes
için), bir işe sahip olduğumuz için şanslı
olduğumuz (bu yüzden maaşların enflasyona ayak
uydurmasını beklememeliyiz), refah devletinin
ihtiyaçlarımızı kolektif olarak sağlamaya maddi
gücünün yetmeyeceği kabulü ile kendini gösterir.
Kolektif depresyon, yönetici sınıfın yeniden tabi
kılma projesinin sonucudur. Bir süredir, eyleme
geçebilen insanlar olmadığımız düşüncesini
giderek kabul ettik. Bu, depresyonda olan birinin
kendine çeki düzen verip” “içinden çıkabileceği”
iradi bir yenilgi değildir. Gerçekten de sınıf
bilincini yeniden inşa etmek zorlu bir görevdir,
hazır çözümlere başvurarak elde edilecek iş
değildir. Ancak kolektif depresyonumuz bize ne
derse desin bu başarılabilir. Siyasete yeni kolektif
katılım biçimleri icat etmek, çürümüş kurumları
yeniden canlandırmak, şahsileştirilmiş hissizliği
siyasileşmiş öfkeye dönüştürmek: bunların hepsi
gerçekleştirilebilir, bu ne zaman olur, neyin
mümkün olduğunu kim bilebilir?

*Koray Kırmızısakal The Occupied Times‘tan


çevirdi, Öznur Karakaş redakte etti.

PATREON üzerinden terrabayt'a katkıda

bulunabilirsiniz!
KREOSUS üzerinden terrabayt'a katkıda

TAGS depresyon bulunabilirsiniz!


kapitalist gerçekçilik Mark Fisher

Önceki İçerik Sonraki İçerik

DeepMind İnsanlarda da Pek Çok Kanser Hücresini Yok


Uygulanabilen Bir Yapay Zekâ Edebilen Bağışıklık Hücresi
Öğrenme Yöntemi Keşfetti Keşfedildi

MARK FISHER

İngiliz kültürel teorist, müzik yazarı,


blogger. (1968 – 2017)

2 yorumlar
İşe yaramaz — Mark Fisher | YERSİZ ŞEYLER
Mart 16, 2020 At 4:16 am

[…] Kaynak: Terrabayt […]

YORUMU CEVAPLA

İncelikler 20 - İncelikler
Eylül 16, 2020 At 2:10 am

[…] Smail’in “büyülü gönüllülük” dediği, – her bireyin


olmak istediği şeye dönüşme gücüne sahip olduğu
inancı-, siyasetçiler kadar şirket guruları ve realite TV
“uzman”ları tarafından da pompalanan çağdaş
kapitalist toplumun egemen ideolojisi ve gayri resmi
dinidir. Depresyonun diğer yüzüdür bu – ki alttan alta
depresyona neden olan inanç, sefaletimizden sırf bizim
sorumlu olduğumuz, bu yüzden onu hak ettiğimizdir.
(1037 Kelime) […]

YORUMU CEVAPLA

CEVAP VER

Yorum:

İsim:*

E-Mail:*

Web:

Save my name, email, and website in this browser for the next
time I comment.

YORUM GÖNDER

P A T R E O N | DESTEK OL

Terrabayt Sohbetleri: Almastı


Çerkes Kadın Hareketi ile…
Söyleşi
Terrabayt Sohbetleri

Son Yazılar
DÜŞÜNCE EKİM 30, 2021

Ne Tuhaf Şey Hafıza: İlkelin Sahneleri Albert Camus


Düşüş adlı romanda ölümün sıradan insanın ihtiyaç
duyduğu küçük aperatiflerdir betimlemesi çarpıcı
gelmiştir. Bu tespit, geçen hafta...

DÜŞÜNCE EKİM 23, 2021

Kimliksiz Cinsiyet Üzerine: Feminist Siyaset ve


Cinsel Fark Bernadette Grubner ve Isabel Ortiz:
Eserinizde, hem Lacancı psikanalizin hem de Marksist
kuramın günümüzde feminist mücadeleler için önemine
değiniyorsunuz....

COVİD-19 EKİM 22, 2021

Fetüsün Cinsiyeti Hamilelikte COVID-19’a


Bağışıklık Yanıtını Etkiliyor Yeni bir araştırmaya
göre, erkek plasentalar dişi plasentalara nazaran daha
fazla proinflamatuar molekül ürettiklerinden erkek fetüse
sahip hamile kadınlar...

DÜŞÜNCE EKİM 20, 2021

Bir Arzu Olarak Özgürlük (III) Şiirin Keşfi Öyleyse,


özgürlüğün felsefesinin de siyasetinin de teolojisinin de
iflas ettiğini varsayalım. Böylesi arayışlardan ümitsizce
sıyrılmak isteyen, yaşanılan modern...

DÜŞÜNCE EKİM 16, 2021

Squid Game: Borcun Şiddeti Beklenen gerçekleşti ve


Squid Game, Netflix’in en çok izlenen orijinal yapım dizisi
oldu. Yönetmeni Hwang Dong-hyuk tarafından “modern
kapitalizmin...

DÜŞÜNCE EKİM 14, 2021

Derin Bir Sessizlik ya da Demos’un


Sessizliği Demokratik kazanımların gün geçtikçe eridiği,
kamusal değerlerin anlamını yitirdiği gündelik hayat
deneyiminin bu momentinde ses ve sessizlik üzerine
düşünmek...

En Çok Okunanlar

COVİD-19 ŞUBAT 27, 2020

Covid-19: Gerekçesiz Bir Acil Durumun Yarattığı


İstisna Hali Varsayımsal bir koronavirüs salgınına karşı
alınan hummalı, irrasyonel ve...

COVİD-19 ŞUBAT 28, 2020

Zizek: Koronavirüsü, Kapitalizme ‘Kill Bill-vari’


Bir Darbedir, Komünizmin Yeniden İcat
Edilmesine Yol Açabilir Yayılmakta olan koronavirüs
salgını aynı zamanda toplumda patlamaya hazır...

COVİD-19 MART 12, 2020

Žižek: Koronavirüsü Karar Vermeye Zorluyor: Ya


Küresel Komünizm Ya Orman Kanunları
Koronavirüsü paniği yayıldıkça, artık nihai bir seçim
yapmamız gerekiyor:...

GELECEK ŞUBAT 27, 2020

Yapay Zeka Covid-19 Teşhisinde Kullanılıyor


Zhongnan Hastanesi'nin radyoloji bölümünde yürütülen
bir deneyde, personel bir...

!"#
$%&'"(

Bunları da beğenebilirsin
!"#$%&'

DÜŞÜNCE

Ne Tuhaf Şey Hafıza: İlkelin Sahneleri


Albert Camus Düşüş adlı romanda ölümün sıradan insanın
ihtiyaç...
AHMET EKER

DÜŞÜNCE

Kimliksiz Cinsiyet Üzerine: Feminist Siyaset ve


Cinsel Fark
Bernadette Grubner ve Isabel Ortiz: Eserinizde, hem
Lacancı psikanalizin...
BERNADETTE GRUBNER & ISABEL ORTİZ

DÜŞÜNCE

Bir Arzu Olarak Özgürlük (III)


Şiirin Keşfi Öyleyse, özgürlüğün felsefesinin de siyasetinin
de teolojisinin de...
TEVFİK KANOĞLU

DÜŞÜNCE

Squid Game: Borcun Şiddeti


Beklenen gerçekleşti ve Squid Game, Netflix’in en çok
izlenen...
ALİ RIZA TAŞKALE

Nedir Terrabayt
Terra ve bayt sözcüklerinden aldık ismimizi: yeryüzü ve
mevcut alfabelerin büyük bir çoğunluğunda tek bir
karaktere tekabül eden veri boyutu olan bayt. Dijital
dünyayla yerin kesişiminde, ikisine dair her şeyi bu dijital
mecrada konu etmek derdimiz.

İletişime Geç: iletisim@terrabayt.com

Takip Et!
! "

© Copyright - Merhaba Grafik Tüm hakları saklıdır.

KÜLTÜR YAŞAM GELECEK DÜŞÜNCE VİDEO PODCAST COVID-19

DOSYA
:

You might also like