Dil Edinimi Ve İki Dillilik

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 37

DİL EDİNİMİ

Bebekler dil gelişimi ve öğrenimine donanımlı olarak doğarlar.


Dünyaya geldikleri andan itibaren de insan sesini, insan sesleri içerisinde de annelerinin seslerini
ayırt edebilirler.
Yaratılış gereği, bir eksiklik olmadığı sürece bütün çocukların fiziksel ve dilsel gelişiminde belli bir
düzen vardır. Ancak bazen bu gelişim düzenin bütün çocuklarda aynı olmadığı da gözlenmektedir.
Bütün çocukların gelişim oranı ve süreci aynı değildir; kimi daha hızlı, kimi daha yavaş bir gelişme
gösterir. …Hatta bir milletin aynı yaş gurubundaki çocuklarının biyo-psiko-sosyolojik gelişmeleri
de farklıdır.” (Karakuş 1997, 373-374) demektedir.
Fiziksel ve dilsel gelişimin bütün çocuklarda aynı olmadığını, bu gelişimin çocuktan çocuğa
farklılık göstereceğini Genishi de «Gelişmenin diğer görünüşlerinde olduğu gibi dil yeteneği de
(bütün çocuklarda) aynı değildir. Bir çocuk ilk kelimeyi 10. ayda diğeri 20. ayda söyleyebilir. Bir
çocuk kompleks cümleleri 5,5 yaşında diğeri 3 yaşında kullanabilir» diyerek açıklamıştır.
“Ayrıca çocuklar üzerinde yapılan dil gelişimi çalışmaları sonunda, konuşmayı öğrenmenin ilk
dönemlerinde yaklaşık olarak tüm dünya çocuklarının temelde aynı gramer kurallarını
kullandıkları saptanmıştır.” (Clifford 1980, 57) görüşü bizi çocukların doğuştan aynı dil mantığına
ve yeteneğine sahip olduklarını, ancak içinde bulundukları toplumun dil sistemini öğrenmek ve
kullanmak suretiyle topluma uyduklarını da göstermektedir.
Dil edinimiyle ilgili farklı görüşler vardır. Bu görüşleri destekleyenler “Çocukların dil kurallarını
uygulamaya doğuştan eğilimleri olduğunu; sözel davranışları, çevrelerinde göze çarpan başka
kimselerce ödüllendirildiği için dil öğrendiğini; çocukların duygusal deneyimlerden söz etmek
amacıyla; sosyalleşmek ve başkalarının davranışlarını yönlendirmek amacıyla dil öğrendiğini ve
bebeklerin konuşmaya hazır olarak dünyaya geldiğini ve çevrenin onlara dil öğrettiğini”
savunmaktadır.
Bebek ve çocukların dil gelişim dönemlerini Karacan şöyle ifade etmektedir. Tüm bebekler dili
öğrenmeye öncelikle kullanılan dildeki sesleri öğrenmekle başlar. Dil gelişimi ile beyin
olgunlaşmasının yakın ilişkisi olup beyin olgunlaşmasının 2/3’ünün kazanıldığı 3 yaşında belirgin
dil kazanımı beklenir.
Doğumdan sonraki ilk 3 ayda ekspresifik dil gelişimi fonem düzeyde değişmeler ile kendini
gösterirken, 3-9. aylar morfemik, 9-18. aylar sentaks (cümle) düzeyinde, 18-36. aylarda ise
semantik (anlam) düzeyinde dil kazanımı sağlanır.
Dil gelişimindeki bu sıralama değişmezken bu gelişimin hızı fizyolojik ve genetik özellikler,
cinsiyet… sosyal çevre ve … sosyokültürel etmenlerden etkilenebilmektedir.
Yaşamın ilk birkaç yılında tüm çocuklar, insanoğlunun öğrendiği şeylerin belki de en karmaşık
olanını -konuşmayı ve ana dillerini kullanmayı- öğrenirler.
Genellikle, çocuklar ilkokula başlamadan önce de ana dillerinin temel kurallarını öğrenirler.
İlköğretim sırasında ise, daha çok, dili değişik durumlarda nasıl kullanacakları konusunda
ustalaşırlar.
Çocuk tarafından ilk öğrenilecek ve kullanılacak dilin mensup olduğu ırkla veya milletle kesin bir
bağlantısı yoktur. Çünkü çocuk içinde doğduğu toplumun dilini öğrenir ve onu kullanır.
Eğer çocuk kendi millet dilinin kullanıldığı bir toplum içerisinde doğmuşsa kendi milli dilini
kullanacaktır. Türk bir anne babadan doğmasına karşın bir çocuk eğer Türkçenin kullanılmadığı
bir yerde örneğin Almanya’da doğmuş ise; anne baba da Almanca kullanıyorlarsa, çocuklarının da
öğreneceği ve kullanacağı dil elbette ki Almanca olacaktır.
Genetik kodlar yoktur, dil öğrenilir. İngilizce, İspanyolca yahut Japonca konuşan bir çocuğa
genetik kodlar öncülük etmez.
Biz bir dilin seslerini çıkarabilecek kapasiteyle doğarız. … İlk yıllarda çocuklar dinler, pratik yapar
ve öğrenir. Yetişkinler onlarla konuşarak çocukların dili öğrenmesinde onlara yardım ederler.
Çocuklar çevreyi tanıma ve kendilerini ifade etmenin sihirli aracı olan dilin kullanımında oldukça
titiz davranırlar. Çevrelerinde kullanılan dil yanlışlarını hemen fark eder ve onları düzeltmeyi
hedeflerler.
Konuşma yeti ve yeteneği ile dünyaya gelen çocuk çevresini, dünyayı içine doğduğu toplumun dil
sistemi ile algılar. Kendisini de mensup olduğu toplumun diliyle ifade eder. Kendini ifade edişi
esnasında da öğrenmiş olduğu anadilinin dil mantığını en saf ve üretici bir şekilde kullanır.
Çocuğun yaptığı çok mantıklı dil hataları da, dili kazanma sürecinde sadece konuşulanların taklit
edilmesi değil, çocuğun düşünme ve yaratıcılığının önemli bir göstergesidir.
Örneğin; meslek bildirmek için sözcüğe takılan “cı” eki “ayakkabıcı” gibi aşırı genellenerek
“manavcı” “bakkalcı” gibi sözcükler de türetilir. Bu durum, çocukları düşünme ve yaratıcılığını ve
kuralları aşırı genellemesinin bir göstergesidir.
Çocuğun dil gelişimi, başlangıçta onun ile ilk olarak iletişimde bulunan ailesinin diliyle paralellik
gösterecektir.
Bu nedenle çocuğun sağlam bir dil yapısına sahip olabilmesi için onunla konuşurken, çocuk gibi
konuşmak yerine kelime ve cümleleri dilin kurallarına uygun olarak kullanmak gerekir.
Çocuğun kişiliği, duygu dünyası bu ilk öğrendiği dilin malzemesiyle gelişip olgunlaşacaktır. Bu
sebeple çocuklar için anadili öğretimi önemlidir.
Bir ülkenin dilinin korunması ve geliştirilmesi ailelerin, eğitimcilerin, devletin kısaca toplumun
temel görevidir.
Ana dil edinimi ile ikinci dil edinimi arasında ne gibi farklılıklar vardır?
Krashen’in İkinci Dil Edinme Teorisinin 5 Hipotezi:

Krashen’in ikinci dil edinme teorisi beş ana hipotezden oluşmaktadır:

Doğal Dil Edinimi – Bilinçli Dil Öğrenme Hipotezi (the Acquisition-Learning hypothesis);
Monitör Hipotezi (the Monitor hypothesis);
Doğal Düzen Hipotezi (the Natural Order hypothesis);
Anlaşılır Girdi Hipotezi (the Input hypothesis);
Duygusal Filtre Hipotezi (the Affective Filter hypothesis).
İki Dillilik ve Çocuklara Dil Öğretimi
Dil ve zihin birbirine paralel gelişmektedir. Bu nedenle çocuğun dil gelişimi onun tüm zihinsel
gelişimini desteklemektedir.
Bebekler dünyaya geldiklerinde içine doğdukları ortamda konuşulan dili edinme potansiyeline
sahiptirler.
Tüm dünyadaki bebekler doğdukları andan itibaren tüm sesleri çıkarabilme yetisine sahipken, zaman
geçtikçe sadece etrafında konuşulan dildeki sesleri tekrar eder hale gelirler.
İşte bu noktada farklı dil girdilerine maruz kalan bebekler farklı dilleri edinmeye başlarlar.
İki farklı dili doğal ortamlarda edinmek pek çok yönden avantaj sağlamaktadır. İki farklı dil iki farklı
düşünme biçimini geliştirir, çocuk farklı kültürleri tanımanın sosyal avantajlarını kullanır.
Eğer çocuk, her iki dili de anadilini konuşan kişilerden duyarak ediniyorsa, bu dilleri aksansız
konuşabilir. Ancak bu durum, çocuk her iki dili de eşit olarak duyma ve konuşma fırsatına sahip olursa
gerçekleşir.
Örneğin, İngiltere’de doğup büyüyen bir çocuğu düşünecek olursak, evde ebeveynleri anadilleri olan
Türkçe’yi kullanacak, okulda ise öğretmen ve arkadaşlarıyla İngilizce konuşacaktır. Eğer, bu durum
süreklilik arz eder, okuma-yazmayı da her iki dilde öğrenir ve kullanırsa, her iki dili aksansız konuşup,
iletişim kurabilecektir.
Buna karşın, zamanla evde Türkçe yerine hakim dil İngilizce olmaya başlarsa, ki zamanın büyük
bölümünü okulda geçiren çocuk bu dili ev ortamında da kullanma eğilimi gösterecektir, çocuğun
dominant dili İngilizce olacak ve Türkçe’deki yeterlilik düzeyi azalacaktır.
Bu durum ileride dezavantaja dönüşebilir. İngilizce’yi sonradan öğrenmiş ve bu dile çok hakim
olamayan ebeveyn ya da diğer akrabaları ile çocuk arasında iletişim güçlüğü yaşanabilir.
İkinci dil edinimi üç yaşından sonra başladığında, çocuk bir süre iki dil arasında bocalayabilir ve
ilk edindiği dil gelişiminde yavaşlama olabilir. Ancak belli bir süre sonra çocuk duruma uyum
gösterebilmektedir. İkinci dil ediniminin ilkokul dönemine denk gelmesi de çocuğun akademik
yaşantısında dezavantaj yaratabilmektedir.
İki dillilik ve iki dilli çocukların bu dilleri ne düzeyde kullanabildiklerini açıklarken eşik
kuramından bahsetmek gerekmektedir.
Cummins’in (1979) eşik kuramına göre iki dilli çocukların bilişsel becerilerinin gelişip
iki dilliliğin olumlu yönlerinden faydalanabilmeleri için her iki dilde de belli bir
seviyede olmaları gerekmektedir.
Bu seviye hem dil açısından hem de bilişsel açıdan eşik seviyedir. İki dilli çocukların olumsuz
etkilerle karşılaşmaması için her iki dilde de birinci eşiğe ulaşması gerekir. Ayrıca iki dilin gelişimi
birbiriyle bağlantılıdır ve bu nedenle anadili edinmenin önemine dikkat çekilmektedir.
Gelişimsel bağlılık hipotezi olarak adlandırılan (developmental interdependence hypothesis) bu
kurama göre, ikinci dilde ulaşılacak olan beceri ve yeterlilik seviyesi büyük oranda birinci dildeki
beceri ve yeterlilik seviyesine bağlıdır. Birinci dildeki kavramsal gelişim ikinci dildeki kavramsal
gelişime olumlu yönde katkıda bulunur.
Çocuğun birinci ve ikinci dili ediniminde bağlılık hipotezi önemli rol oynar.
Bir dildeki yeterliliği geliştirmek için o dilde yeteri kadar ve uygun girdi verilirse, yeterli motivasyon
sağlanırsa ve çocuk yeteri kadar bu dile maruz kalırsa bu ikinci dildeki yeterliliğini de etkiler.
Dil transferi sadece birinci dilden ikinci dile değil, ikinci dilden birinci dile de olabilir.
Bağlılık hipotezine göre bir dilde verilen uygun girdi bireyin sadece o dildeki becerilerini geliştirmez
diğer dilleri edinirken çeşitli bilişsel ve akademik dil becerilerini transfer etmesini de kolaylaştırır.
Birinci dil ve ikinci dilin etkileşimi iki dilin benzerlik derecesine ve bireyin bu dillerdeki yeterlilik düzeyi
farklılıklarına göre değişebilir.
Dil transferi, bir dilde karmaşık bir yapıyla ifade edilebilen bir anlamın diğer dilde daha basit bir
yapıyla ifade edilmesi durumunda da gerçekleşir.
Tek dilli yaşıtlarına göre iki dilli çocukların dilsel farkındalıkları daha yüksektir, çünkü iki dilli çocuklar
iki ayrı girdi kanalıyla dili kullanırlar.
İkinci dili üç yaşından sonra ya da okula başlayınca edinen bireyler ise farklı süreçlerden geçerler. Bu
durumdaki çocuklar aşağıdaki şekillerde davranabilirler:
Bir süre anadili kullanmaya devam edip hedef dildeki kelimeleri anlamalarına rağmen kullanmak
istemeyebilirler.
İkinci dile maruz kalınca çocuk sessiz bir dönem geçirebilir. Bu dönem çocuklarda ileri yaştakilere göre
daha uzun sürer. Çocuk bu süreçte dil ile ilgili genel bir algı oluşturmaya çalışır.
Başlangıçta sadece çok sık duyduğu ve ezberinde kalabilen kalıp ifadeler ve kısa sözcükler kullanırlar
(Örn. Bilmiyorum, evet, vb).
Sonunda kendi cümlelerini kurarlar. Bunlar tamamen ezberlenen cümleler değil, bilinen kelimelerle
çocuğun kendisinin oluşturduğu yeni cümlelerdir. Yaygın kullanılan cümle kalıplarına farklı kelimeler
yerleştirebilir (…… istiyorum, …. Alabilir miyim, vb).
Sonrasında aynı cümleleri farklı durumlar için de kullanarak aşırı genelleme yaparlar ve bu da
dilbilgisi hatalarına neden olur. Bu hatalar birinci dilden kaynaklanan transfer hataları olabilir. Ancak,
genel olarak baktığımızda dilin gelişimsel süreci birinci dil edinimi ile aynıdır.
İki dillilikte her bir dilin yeterlilik düzeyi farklı olabilir, yani çocuk her iki dili de aynı düzeyde
kullanamayabilir. Çoğunlukla iki dilli bireylerde bir dil daha baskın düzeyde olabilir ya da dillerden
birinin bir becerisinde iyiyken diğerinde zayıf olabilir.
Bir bireyin iki dilli olmasının birçok sebebi bulunabilir.
Bunlardan bazıları, bireyin anne ve babasının farklı anadillerinin olması, ailenin farklı bir dil konuşulan
ülkeye göç etmesi gibi sebepler olabilir.
İki dilli bireyler farklı kapsamlarda değerlendirilebilir ve bu bağlamlarda bireylerin iki dilli olarak
gelişimi gözlemlenebilir.
Mc Carty (2014) iki dillikle ilgili değerlendirmelerde 4 farklı taksonomi olduğunu belirtmiştir. Bunlar;
bireysel seviyede, aile seviyesinde, toplumsal seviyede ve okul seviyesinde değerlendirmelerdir.
İki dillilik ile ilgili olarak dili edinim yaşına, edinim şekline, dilin edinildiği topluma göre farklı
sınıflandırmalar vardır:
Erken ve Geç İki Dillilik,
Eşit ve Baskın İki Dillik,
Halk ve Elit İki dilliliği,
Artırmalı ve Eksiltmeli İki Dillilik
Erken ve Geç İki Dillilik: Bireyler dile maruz kalma yaşına göre erken ve geç iki dilliler
olarak iki gruba ayrılırlar. Erken iki dilliler anadile yakın dil yeterliğine ulaşabilirler.
Bunun aksine geç iki dililer ikinci dilde tam yeterliliğe ulaşamazlar. Erken iki dillilik de
kendi içerisinde eş zamanlı erken iki dillilik ve ardıl erken iki dillilik olarak ikiye ayrılır.
Eş zamanlı iki dillilikte çocuk iki dili de doğduğu andan itibaren aynı anda edinir. Bu
genellikle güçlü bir iki dillilik oluşturur. Ardıl iki dillik ise çocuğun kısmen birinci dili
edindikten sonra ikinci dili edinmesidir (genellikle farklı bir dil konuşulan ülkeye
taşınarak). Bunun sonucunda da güçlü bir iki dillilik olabilir ancak eşzamanlı iki
dillilere göre ikinci dili biraz daha geç edinirler.
Geç iki dillilik ise kritik dönemden sonra dil öğrenilmesidir, genellikle yetişkinlik ya da ergenlik
döneminde öğrenilen dildir. Geç iki dillilik de aslında ardıl iki dilliliktir, çünkü birinci dil edinildikten
sonra edinilir.

Eşit İki Dillik ve Baskın İki Dillik: Bu iki türün ayrımı ise bu dillerdeki akıcılık ve yeterlilik düzeylerine
bağlı olarak değişmektedir. Her iki dilde de yaklaşık aynı düzeyde yeterlilik varsa eşit iki dilli, bir
dildeki yeterlilik diğerine göre daha baskın ise baskın iki dilli olarak adlandırılır.
Halk ve Elit İki Dilliliği: Kültürel kimlik ve dil kullanımına bağlı olarak da iki dilliler
sınıflandırılabilir. Dilin sosyal statüsüne göre iki dilliler halk ve elit olarak ikiye ayrılır. Halk olarak
adlandırılan genellikle azınlık gruplarının dilidir ve bulundukları toplumda bu dilin yüksek bir
statüsü yoktur. Halk dilinin aksine elit iki dilliler ise anadili yaşadıkları toplumda değer gören
dillerdir.
Artırmalı ve Eksiltmeli İki Dillilik: İkinci dilin birinci dilin korunması üzerindeki etkisine göre yapılan
bir sınıflandırmadır. İkinci dili edinirken birinci dilde herhangi bir kayıp yaşamadan anadilini koruyan
iki dillilere artırmalı iki dilliler denir. Bunun aksine ikinci dili edinirken birinci dilde kayıp varsa buna
eksiltmeli iki dillilik denir. artırmalı iki dillilikte yaşanılan toplumda her iki dilin de değer görmesi
önemlidir. İkinci dili edinmenin birinci dilin kullanımında herhangi bir kayba sebep olmamasıdır.
Bruijn (2014) bir çalışmasında çocukların iki dilli olması ile ilgili çeşitli önyargıların olduğundan fakat
bunların bilimsel bir dayanağı olmadığından bahseder. Bu önyargıları farklı maddelerde belirtilebilir.

1. Çocuklar aynı anda iki dil öğrenirlerse kafaları karışabilir. x


Çocuklar aynı anda iki dili öğrenebilme kapasitesine sahiptirler. Hatta erken yaşlarda iki dilin farkına
varabildiklerini de gösterirler. Çocuklar çok erken yaşta büyükannesiyle Almanca, öğretmeniyle
İngilizce konuşması gerektiğinin farkına varabilirler ve buna göre dil değiştirirler.
2. Anadilini iyi bilen çocukların hedef dili öğrenmeleri zorlaşacaktır. x
Anadili çok iyi öğrenen çocuk hedef dili öğrenirken daha az zorlanır. Anadili ne kadar iyiyse hedef
dildeki yeterliliği ve akademik başarısı da o derece yüksek olur.
3. Çocuklar okuma ve yazma becerilerinde sorun yaşayacaklardır. x
Her iki dilde de okuma ve yazma eğitimi alan çocuk ikisinde de iyi bir performans gösterebilir. Hatta
yapı ve anlam ilişkisinin farkına tek dilli yaşıtlarına göre daha çok dikkat ederler.
4. İki dillilik dil edinimini geciktirir. x
Bunu destekleyecek bir kanıt henüz yoktur. Araştırmalar iki dilli çocukların dili tek dilli çocuklarla aynı
oranda edindiklerini gösterir. Sadece bazı iki dilli çocuklar tek dilli yaşıtlarına göre konuşmaya biraz
daha geç başlarlar.
5. İki dilli çocuklar her iki dilde de aynı yeterlilik düzeyine sahiptir. x
İki dilli çocuk bir dili daha iyi kullanabilir ya da bir dildeki becerisi diğer dilde aynı olmayabilir. Örneğin,
anadilde konuşma becerisi iyi olup hedef dilde yazma becerisi daha gelişmiş olabilir. Dili kullanım
oranına bağlı olarak o dildeki yeterlilik düzeyi değişebilir. Hedef dile akademik ortamda ihtiyaç
duyarken, anadile ailesiyle iletişim kurmak için ihtiyaç duyabilir.

You might also like